Kategori arşivi: 2. Simav Eynal Bisiklet Festivali

2. Simav Eynal Bisiklet Festivali 4. Gün

29 Ağustos 2021 Pazar

Eynal – Gölcük – Eynal

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

atım yüklü

yol yokuş

sürdüm atı

sürdüm Atı

olmadı

aramıza girdi kış

dedik

yol kapanma kar yağmakla

hele kalsın “kandan kına yakılmaz”

başka bahara

şimdilik

 bir esimlik bahar yeli de olsa

bir kokumluk karçiçeği

bir merhaba dostlara

diyelim dedik

“filizkıran fırtınası”yla

merhaba

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, göl kıyısında park etmiş bisikletim KUZ. Karşı kıyılarda çam ormanları ile kaplanmış yamaçlar.

DSCN3160

Artık çadırda uyumaya iyice alıştım, dünkü bisiklet sürüşü biraz daha zorlu olmuştu diğer günlere göre. Yorgun oldun mu, bir de düz yerde yatmak insanı iyice dinlendiriyor. Güneş doğmadan kalkıyorum yine. Tuvalet dönüşü su pınarlarından soğuk suyumu dolduruyorum henüz kimse almadan. Sabah kahvemi içiyorum ilk önce. Kahvemi içtikten sonra zaman geçirmeden kahve takımlarımı, eşyaları, çadırı toplayıp arabaya yükledim. Yol arkadaşım Cengiz ile bu günkü tura araba ile katılıp öğleden sonra İzmir’e doğru yola çıkmayı kararlaştırdık. Cengiz de toplanıp eşyalarını arabaya yükledi. Bisiklet taşıyıcısını da arka bagaja bağladık. Bisikletleri üzerine taktık. Yaklaşık 12 Kilometrelik bir tırmanış var. Zaten hamlık üzerimden gitmedi hala. Zorlamanın gereği yok diyerek bu kararı aldık. Kahvaltıdan sonra  bisikletçiler yola çıktık. Biz de araba ile arkalarından çıkıp kısa sürede Gölcük mesire yerine geldik. Bisikletleri indirdik taşıyıcıdan. Kahve takımlarının olduğu çantayı bagaja taktım. Diğer çantayı da alıyorum bagaja. Gölcük mesire alanına girerken giriş yerini çekiyorum. Yuvarlak telefon direklerinden  dörder tanesi daha küçük odunlarla çakılıp birleştirilmiş. Böyle iki tane ayak yapılmış, üstüne üçgen çatı kondurulup birleştirilmiş. Üstteki kirişe daire levhalara harflerle “Gölcük Mesire Yeri” yazılmış. Daire yeşil, harfler beyaz renkte. Girişte, sol tarafta bir kulübe ve görevli girişte insanlardan, araçlardan ücret alıyor. Yani buraya girmek bedava değil. Neyse ki bizler bisikletçiyiz. Bizden para almıyorlar. Arabayı içeri sokmayıp dışarıya park ettim, hemen giriş yanına. Yolda, tam ortada dört tane turuncu, beyaz trafik külahı konmuş arabalar için.

DSCN3154

Henüz bisikletçilerden gelen yok, o yüzden gölün etrafını şöyle bir keşfedeyim dedim. Buraya yaklaşık 3 Kilometrelik bisiklet ve koşu yolu yapıldığı söylenmişti. Bisiklet yolunu ve gölü çekiyorum, etraf çam ormanları ile çevrelenmiş.

DSCN3155

Gölün etrafında dolanmaya başladım, iki tane kahverengi at gölün kıyısında oynaşıyorlar birbirleriyle. Kameram ile yakınlaştırıp çekiyorum. Gölün kıyıları sazlıkla kaplanmış.

DSCN3156

Bazı yerlere katran ağacı dikilmiş, altına da çardak konmuş piknik yapacaklar için.

DSCN3157

Karşıki yamaçta açıklık bir alan gözüme ilişiyor. Optik zoom ile yakınlaştırıyorum. Bu alanda iş makineleri ile bir şeyler yapılmış. Sanki kayalar parçalanıp alınmış gibi. Ormanın yeşil denizinde mavi göl önde görünüyor.

DSCN3158

Bir kaç betonarme bina yapılmış orman kıyısına.

DSCN3159

Bisiklet yolu göl kıyısına yakın bir yerden geçiyor. Kıyıya bisikletim KUZ park edilmiş halde göl ile birlikte resmini çekiyorum. Turuncu çantalar bagaja takılı, gidonda kartal tüyü boy gösteriyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN3160

Su varsa kurbağalar da vardır. Sesleri duyuluyor sazlıkların arasından. Kıyıda cesur kurbağalardan birisi benden kaçmıyor. Rengi bulunduğu ortama uymuş durumda. Dikkatlice bakmazsan kurbağayı göremezsin. Kurbağayı ürkütmeden, optik zoom ile yakınlaştırıp çekiyorum net biçimde. Gözleri açık beni gözlediğinin farkındayım. Tetikte bekliyor, herhangi bir ani hareket yaparsam hemen uzun arka bacakları üzerinde yaylanıp zıplayarak gölde kendini kaybettirecek. Kurbağanın rengi, otlar ve yosunlara göre yeşilin tonları ile renklenmiş. Az kahverengi lekeler göze çarpıyor. Yani kurbağa kamufle olmuş.

DSCN3162

Kökü gölün dibinde, yaprakları su yüzeyinde olan bir bitkiyi iyice yakınlaştırıp çekiyorum. Yaprakları ince, uzun. Söğüt yapraklarına benziyor. Uzaktaki su yüzeyi ışığı ayna gibi yansıtıyor.

DSCN3165

Gölün ortasında saz kümesi kendine yer bulmuş. herhalde su seviyesi orada alçak. Sazlar sıkı bir şekilde gölde yeşil bir ada oluşturmuş.

DSCN3167

Kara tarafında da sazlıklar oluşmuş. Buradan gölden taşan sular aşağıya doğru aktığı için sulak bir yer. Sazların çiçekleri kahverengi mum gibi çıkmış.

DSCN3168

Sazlıkların arkasındaki uzun otlar mor çiçekler açmış. Mor çiçekli otlar bir yerde küme halinde.

DSCN3170

Kısa bir parkur olan bisiklet yolunu dolaştım sayılır. Girişe gelirken daha önceki yıllarda yapılan festivalde buraya gelmiştim ve yol kıyısında büyük bir kayanın üssünde kahvemi içmiştim göl manzaralı. Kahve içtiğim kayayı buldum, yerinde duruyordu. Kaya yarısından üstü düz olarak kesilmiş sanki Üzeri neredeyse düz gibi. Kayanın yerini işaretledim kafamda. Yoluma devam ederken ormanın kıyısında yapılaşma inşaatının olduğumu gördüm. Yamaçta duvar örülüp teras halinde düz alanlara granit taşlardan evler yapılıyor. Solda da iş makinesi kepçe duruyor sarı renkte. Dört kademe duvar örülmüş taşlarla, tek katlı evler de kendini göstermiş. Böylesi doğal güzelliği eşsiz bir yere böyle tesislerin yapılması beni üzüyor. Bu tesisler halk için değil de bir kaç kalantor için yapıldığını biliyorum. Yazık? Benim gibi emekli olanların aldığı emekli aylığı ile burada konaklayacağımı sanmıyorum. Demin gördüğüm kayaları alınmış alandan buraya taşlar getirilip binalar yapıldığını anladım. Bu manzarayı görünce üzüldüm doğrusu.

DSCN3171

Turumu tamamladıktan sonra uygun iki ağaç bulup hamağı kuruyorum. Hamağı kurduğum yer gölgelik ve göl manzaralı. Henüz bisikletçiler gelmedi, ben de hamakta uzanıp biraz dinleneyim. Dünkü yorgunluk henüz geçmedi daha. Biraz tembellik yapmak gerek. Ağacın gölgesine kancalı ip bağlı, ucunda da mavi hamak. Yattığım yerden ayaklarımı ve ağacı çekiyorum.

DSCN3172

Cengiz beni hamakta yatarken çekiyor. Hamak iki ağaç gövdesine iple bağlı. Kollarımı başımın arkasına koymuş haldeyim. Başımda siperli gri şapkam. Arkada göl görünüyor.

DSCN3177

Hamak kurduğum yerim hemen yanında bir çeşme var. Çeşmede boru yerine uzun bir dal parçası konmuş. Dal parçasının üstü kanal şeklinde oyularak suyun buradan akması sağlanmış.

DSCN3173

Ben yeteri kadar dinlendim, Cengiz yanıma gelince hamağı ona verdim yatması için. Cengiz hamağa yatınca ben de onu yatmış halde içi boş havuz ile çekiyorum. Hamağın olduğu yerde üç tane katran ağacı var. Havuzun içinde büyükçe bir kaya parçası konmuş, ayrıca küçük taş parçaları da atılmış gelişigüzel. Solda demir borudan kalp biçiminde salıncak yapılmış. Daha çok sevgililerin birbirine aşık olmaları için yapıldığı kesin. Nedeni ise Aşk tanrısı Eros bu salıncağa binenlere Aşk oku atmış olması. Kalbin üst tarafında bir ok ucu görünüyor. Alt tarafında da okun arkası var. Genç aşıklar bu salıncağa oturup  resim çekiliyorlar havuz ile birlikte ama nedense havuz boş, az bir su birikintisi var.

DSCN3174

Cengiz bir süre sonra hamaktan kalktı, salıncağa gelip oturdu. Hazır oturmuşken bir poz çekiyorum Aşk yuvasında.

DSCN3179

Ortasına kadar yontulup kanal açılan dal parçasından su devamlı akıyor. İnsanlar gelip bu sudan alarak piknikte kullanıyorlar.

DSCN3181

Dalın ucundan bir metre kadar yükseklikten sular beton yalağın içine dökülürken resmini çekiyorum. Su berrak, temiz, soğuk ve içilebilir.

DSCN3182

Hamakta uzanırken bağlı olduğum ağaç dalına tahtadan yapılmış bir kuş yuvasını gördüm. Herhangi bir kuşun girip çıktığını görmedim ama bahar aylarında mutlaka bir kuş yuvaya girip yumurtalarını bırakıyor. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra büyütüp uçasıya kadar sürekli yiyecek taşıyordur her gün. Hem yumurta ve yavrular için korunaklı bir yer. Yavrular uçmaya başladıktan sonra yuvaya gelip kalmıyorlar. Nerde akşam orda sabah. Yuva küp şeklinde, kuşun gireceği kadar genişlikte, yuvarlak bir delik açılmış. Yuvanın üstüne de deliği biraz geçmiş çatısı var.

DSCN3183

Bisikletçiler geldikten sonra, hamağı toplayıp çantama koydum. Belediye başkanı ile birlikte bisiklet yolunda bisiklet süreceğiz. Başlangıçta video çektim, linki aşağıda, iyi seyirler.

https://youtu.be/DWNMLGJ_rgU

Ağaç gövdelerine gerilmiş festival afişinde yazanlar; 2. Simav Eynal bisiklet festivalimize  Hoşgeldiniz Av. Adil Biçer Simav belediye başkanı. Görsel olarak bir grup bisikletçi ve elle çizilmiş bir çocuk bisiklet üzerinde. Başında siperli şapkası var. Sol tarafta belediyenin logosu. Logoda yazdığına göre 1867 yılında kurulmuş belediye.

DSCN3184

Duvar ile teras yapılmış hizmet binası önünde Simavlı kadınlar yere serdikleri örtü üzerine oturmuş harıl harıl gözleme yapmakla uğraşıyorlar. Bu gün gözleme yiyeceğiz anlaşılan. 10 Kadın, her biri değişik iş yaparak seri bir üretime geçmiş. İlk başta iki kadın hamur tenceresinden hamur alıyor göz kararı, aldığı hamuru yuvarlak yapıp biraz un serpiyor. Bir kişi yuvarlatılmış hamurları alıp dört yer sofrasına götürüyor. Sofralardaki kadınlar bu yuvarlak hamurları ellerindeki oklava ile açıp duruyorlar. Bir kadın içine malzemeyi koyup kapatıyor açılmış hamuru. Tüplü bazlama ocağında bir kadın da pişiriyor. Pişenleri de bir kadın yağlayıp veriyor sıradakilere. Pişenlerin biri gözleme, içine ot konuluyor biri bazlama, içine tahinli helva konuluyor. Biraz uzun uğraş gerektiren bir iş. O yüzden kuyrukta epey beklemek gerekiyor. 200 kişiden fazla bisikletçi var. Bazlamacılar bisikletçiler gelmeden önce pişirmeye başlayıp stoklamışlar ama arabası ile gelenler, yada başkaları, bilinmez ama ikiden fazla aldıkları söyleniyor etrafta. Aç gözlüler yüzünden uzun bir bekleyiş içindeyiz.

DSCN3187

Yaklaşık 1 metreden biraz büyük bir sac üstünde bazlamalar pişiyor. Sacın altında gaz ocağı yanıyor sürekli. Özel olarak yapılmış tüplü bazlama ocağında üç tane gaz düğmesi var. Sac üzerinde en fazla 6 tane bazlama pişiyor.

DSCN3188

İki kadın, ikisinin önündeki sofralar kare biçiminde. Soldaki kadın hamurları top top yapıyor. Solundaki kadın da elinde oklava sürekli açıyor hamuru.

DSCN3189

Diğer sofralar yuvarlak, burada oklavalar ile hamurlar açılıp yaygınlaştırıyor kadınlar.

DSCN3190

Açılmış hamurların içine bir kadın yuvarlak hamurun yarısına otlu lor seriyor. Sonra boş olan diğer yarısını çekip kapatıyor . Yarım yuvarlak bir daire oluyor. Otlu lor hamur içinde kalıyor.

DSCN3191

Uzun bir bekleyiş ve acıkan insanların sabırsızlıkları nedeniyle söylenmeye başlıyor, sinirler biraz geriliyor. Epey bir zaman bekledikten sonra bazlama ve gözlemeyi aldım. Bir de ayran alıyor arkadaşın birisi. Ayran ile gözlemeyi yiyorum, Tahinli bazlamanın yarısını yedim ve karnım doydu. Fazlası gitmiyor. Kalan yarısını yiyecek olan bir arkadaşa veriyorum. Ben yedikten sonra bazlama kuyruğunda daha çok kişi var. Karnım doydu, şimdi kahve zamanı. Şeref hocaya belediye başkanına kahve yapmak istediğimi söyledim. O da başkanın yanına götürdü. Başkanı kahve içmeye davet ettim. Belediye başkan yardımcısı da yanında, başkanın programını ayarlıyor. Bana olur, o kadar zaman ayırabiliriz deyince yardımcıya nerede kahveyi içeceğimizi gösterdim. Bisikletime binerek kahve pişireceğim kayanın olduğu yere geldim. Bisikletimi görsünler diye yol kıyısına park ettim. Kahve takımlarımın olduğu çantayı yanıma alarak kayanın üzerine çıkıp hazırlandım. Kahve değirmenine de çekirdek kahve koyup çekmeye başladım. Belediye başkanı beni fazla bekletmedi. Araba ile olduğum yere gelip kayanın üzerine çıktı. Yanında eşi  ve oğlu vardı. Belediye başkanı Adil Biçer yanıma oturunca “Öyle bedava oturmak yok, çek bakalım biraz kahve” diye değirmeni eline verdim. O da değirmeni alıp çekmeye başladı. Bu arada muhabbet ediyoruz. Önümde cezve, ocak, ve siperlikli su şişesi var. Kaya çam ağacı altında kaldığı için gölgelik. Belediye başkanının üzerinde yeşil festival forması giymiş.

241273966_4198224963629265_5931217463114844949_n

Benim kamera makinesini fotoğrafçıya verdim çekmesi için ama makine kart arızası verdiğinden çekemedik bir türlü. Bu resimleri belediyenin fotoğrafçısı çekti. Belediye başkanı Adil Biçer, küçük oğlu ve eşi birlikte kahve içtiğimiz kayanın üzerinde çekiliyoruz bir poz. Önümde kahve ocağında kahve pişiyor cezvede. Ocağın etrafında rüzgarlık var, fincanlar yanımda. Belediye başkanının elinde kahve değirmeni, önünde de kahve kavanozu. İkimiz de bağdaş kurup oturmuşuz kayada.

241481623_4198224733629288_4934675424361544680_n

Belediye başkanı, eşi ile birlikte muhabbet ederek içiyoruz kahvelerimizi. Belediye başkanına “Urim Baba’nın kahvesini Dünyanın en güzel yerinde içiyorsunuz. Şanslısınız” diye söylüyorum. Onlar da bana hak veriyorlar. Şimdiye kadar böyle bir yerde, hem de göl manzaralı, doğal bir kaya üzerinde ve gölgede kahve değirmeninde taze kahve çekip içmediklerini itiraf ediyorlar. Belediye başkanına İzmir’de kahve yaptığım  yeri tarif ediyorum. İzmir’e kahve içmeye davet ediyorum. Kahveyi içtikten sonra kahve için teşekkür ediyorlar. Belediye başkanının Pazar günü olsa da tatil yapmaya, ailesi ile zaman geçirmeye zamanları yok gibi. Kısa bir kahve molası belki iyi gelmiştir yoğun hayatında. Ben de biraz yaşamlarına değişik bir kahve tadı sunduğum için sevinçliyim. Belediye başkanına ve eşine bana zaman ayırdıkları için teşekkür ediyorum. Belediye başkanı ve eşini uğurluyorum. Festivali kahve içerek noktaladım. Artık yola çıkma zamanı sanki. Kahve takımlarını topladım, Cengiz ile buluşarak bisikletleri bisiklet taşıyıcısına yükledik. Şeref Akdemir hoca ile vedalaşıyorum. Kendisine düzenlediği bu festivale daveti için, yaptıkları için, güzel yemekler, güzel rotalar için teşekkürlerimi sundum.

Cengiz ile arabaya binip yola çıktık. Simav şehir merkezine gelip Simav fasulyesi alıyoruz. Fazla zaman geçirmeden yola çıktık. İlk önce dağlara tırmandık. Sonrasında Demirci kasabasına vardık. Burada çay molası veriyoruz. Cengiz para çekmek için uğraştı bankamatikten ama bir türlü çekemedi. Cengiz’e, sıkılma bende var idare ederiz diyerek yolumuza devam ettik. Demirköprü barajından sallanıp Salihli’ye geldik. Turgutlu’dan sonra çevre yoluna girerek ilk önce Cengiz’i evine bıraktım. Sonra kendi evime ulaştım, evlerimiz birbirine yakın biraz. Sonunda evime kavuştum akşam olduktan sonra. Bisikleti çözüp içeri aldım. Bisiklet taşıyıcısını bagajdan söküp yerine koydum. Eşyaları arabadan alarak eve girdim.

Böylece bir festivalin ve tur yazımın sonuna geldik. Hazine torbama yeni hikayeler, yollar, arkadaşlar, dostlar ile doldurdum. Yeri gelince torbadan çıkarıp sizlere sunuyorum. Aradan biraz zaman geçse de öyle hemen olmuyor, resimleri düzenle, sıraya koy, siteye yükle. Sonra da yazmak, işte yazmak en zor olanı. Herhangi bir not ta almıyorum. Kameram ile resim çekerek yolda hikayemi yazıyorum zaten. Resme bakınca hikaye çıkıyor ortaya. Resimlerde çok şey gizli. Sizler için iyi şeyler ve güzel şeylerin resmini çekmeye çalışıyorum. Sizler iyi şeylere layıksınız. Sabahın erken saatlerinde kalkıp ilk önce kahvemi içiyorum ve açıyorum laptopumu. Başlıyorum yazmaya. Yaklaşık 2 ila 3 saat durmadan yazıyorum ilham perileri ile birlikte. İlham perileri bana güzel kelimeler, cümleler fısıldıyor kulağıma. Bakalım daha neler fısıldayacaklar kulağıma, bilinmez…

Bir sonraki hikayelerde görüşmek üzere

Bu gün yaptığım yol 5 Kilometre civarı, geri kalan yolu araba ile yaptım. Toplam 24 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

2. Simav Eynal Bisiklet Festivali 3. Gün

28 Ağustos 2021 Cumartesi

Eynal – Küplüce – Kuşu – Pazarlar – Simav – Eynal

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

sokakları koşmak diye bildim bileli

şiir  yaşar şiir söyler şiille oynaşırım

ne garibim ali tanır bu ozan kardeşini

ne de benim onu görmüşlüğüm var

garibim taştan taşa çalar emeklisini

saçıp gider yollara dizelerimi

“kör olasın demiyorum kör olma

kör olma da gör beni”

mutluluk bu değilse

ya nedir başka

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, festivali düzenleyen Öğretmen Şeref Akdemir Efe heykelinin önünde kollarını kaldırmış zeybek oynar gibi poz vermiş durumda. Efe sağ elindeki mavzeri havaya kaldırmış. Belinde fişeklik. Salgına dikkat çekmek için ağzına maske takılmış.

DSCN3083

Vücudun hamlığından dünkü turda epey yorulmuşum. Bu gece derin bir uyku ile iyice dinlenmiş olarak kalktım fişek gibi. Kendimi çok iyi hissediyorum. Her sabah olduğu gibi kahvemi içiyorum kalkar kalkmaz. Kahvemi içerken yerde bir kavun dilimi gördüm. Kavun dilimi üzerine karıncalar hücum etmiş. Neredeyse beyaz kavun dilimi siyaha dönüşmüş. Gözle görülmese de her karınca kendine bir parça koparıp yuvaya götürüyor. Bu günkü nasipleri ayaklarına gelmiş karıncaların. Kavun dilimi yuvanın dibinde. Öyle yiyecek bulmak için uzaklara gitmeyecekler.

Kahvemi içtikten sonra taslak olarak yazmaya başladığım romanı deftere yazmaya başladım. Nedense ilham perileri olmadık yerde geliyor. Hazır ilham perileri gelmişken bir kaç satır yazayım kimse yokken. Yazı yazarken birisi olduğu zaman ilham perileri ortadan kayboluyor. Kahvaltı zamanına kadar biraz yazıyorum.

DSCN3079

Kahvaltıyı yapıp yola çıkmaya hazırız. Herkesin toplanmasını beklerken bir video çekeyim dedim. Kamp alanının dışındaki yola çıkıp beklemeye başladım. Benim gibi video çekmek için bekleyen rotasız Ramazan da video çekecek. Çektiğim videonun linki aşağıda.

https://youtu.be/cIATm2RJohs

Videoyu çektikten sonra grubun peşinden yola çıktım. Şeref hoca beni önceden uyarmıştı, Simav girişinde Efe heykeli önünden geçeceğiz, heykelin resmini çekebilirsin. Efe heykelinin olduğu yere geldim. Şeref hoca heykelin önünde durmuş bisikletçilere yol gösteriyor. Efe sağ elindeki mavzeri havaya kaldırmış, diğer eli aşağıda. Sol ayağını önündeki taşın üzerine  koymuş halde poz vermiş. Belinde fişeklik, çifte kama kuşağa takılı. Başında poşu, üzerinde uzun kollu mintan ve yeleği. Kısa donunu giymiş, ayağında körüklü çizmeleri. Günümüzdeki salgına dikkat çekmek için ağzına beyaz renkli bir maske yakılmış uyarı amacıyla. Arkada elektrik direkleri ve telleri. Heykel yüksekçe mermer kaidenin üzerine konmuş.

DSCN3082

Şeref hocaya Zeybek oynarken heykelle birlikte seni çekeyim deyince o da kollarını kaldırıp oynamaya başladı. Arkasında Efe heykeli ile birlikte resmini çekiyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN3083

Aynı yerde bu kez ben poz veriyorum bisikletim KUZ ile. Arkamda Efe heykeli.

241261675_4196869787098116_8815846078079101974_n

Hala gelmekte olan bisikletçilerin peşine takıldım. Bu günkü rotamız dağlara doğru, tırmanış olacak. Ana yolda gidiyoruz bir süre. Önümde sağ şeritte giden bisikletçiler.

DSCN3084

Kısa bir süre ana yoldan giderek sağa, dağlara doğru saptık. Sapar sapmaz da yokuşlar hemen başladı.

DSCN3085

Bu yol Selendi yolu olduğunu ilk kavşakta gördüğüm tabeladan anladım. Kavşakta görevliler gideceğimiz yolu gösteriyor bizlere. Sağa doğru Selendi tabelası var, sola, düz giden yol için Küplüce yazılmış. Yol da yokuş hani.

DSCN3087

Kimi yerde asfalt iyice yumuşamış sıcaktan. Henüz erimemiş ama hamur gibi yumuşak olan ziftli yerdeki bisiklet tekerlek izlerini yakından çekiyorum. Lastik izleri gayet belirgin olmuş. Her biri ayrı iz bırakmış yumuşak zift üzerine.

DSCN3088

Yaklaşık 350 metre yükseldikten sonra Küplüce köyüne geldik. Hemen hemen herkes benden önce buraya geldiğinden köyün meydanında toplanıp resim çektirirlerken buldum. Hazır hepsi bir araya gelmişken ben de kameram ile bir poz çekiyorum. Kimisi yere oturmuş, kimisi çömelmiş, kimisi de ayakta.

DSCN3089

Hazır mola verilmişken ben de çevreyi şöyle bir dolanayım dedim. Eski köy evleri biraz harap görünse de bütünlüğü henüz bozulmamış. Temel taşları ile su basmanı epey yüksek yapılmış. Burası bodrum katı olarak kullanılıyor. Su basmanın üzerine kerpiçten yapılmış, üzerinde kiremitli çatı var. Sadece sol duvarda küçük bir pencere var. Daha küçük bir pencere de solda altta. Taş duvarın bittiği yerde. Sağ tarafta taş duvar devam etmiş, sanki bir oda var, üzeri yarım çatı yapılmış. Bina çamur ile sıvanmış ama epeydir bakım görmemiş, sıvalar bozulmaya başlamış. Solda ayrı bir kerpiç bina daha var.

DSCN3090

Sanırım kullanılmayan eski bir cami. çatısının bir bölümü çökmüş. Cami binası pişmiş tuğladan, iki katlı yapılmış. Kısa ve kalın minaresinin tepesindeki külah tenekeden yapıldığı için paslanıp akmış, pas izleri görünüyor. Ezan okunan şerefede demir parmaklık ile çevrelenmiş korkuluk olarak.

DSCN3091

İki bina yan yana, çoğu kerpiç, bir kısmı taş ile örülmüş. Yamaç olduğu için ön taraflarda iki katlı olarak görünüyor. Girişlerinde büyük tahta kapı var. İki bina da kullanılmıyor. Çünkü pencerelerindeki bazı camlar kırık durumda. Binaların sağındaki bina sağlam duruyor. Beyaz badana ile boyanmış, yanda da çanak anten var

DSCN3092

Küplüce köyünün ismi nerden geldiğini bilemem ama köyün meydanındaki kahvede kocaman bir küp konmuş. Küp altına borudan bir kaide üstüne yan olarak yerleştirilmiş. Küpün ağzı teneke kapak ile kapatılmış, üzerine de “Küplüce Köyü” yazılmış.

DSCN3093

Köyün meydanındaki kahvelere bütün bisikletçiler  dağılmış durumda. Epey sert bir yokuş terletti bizleri. Çay, soda, kahve içerek hem serinliyoruz, hem de dinleniyoruz. Köyün meydanına yeni bir cami yapılmış. Epey büyük.

DSCN3094

Festivale renk katan Yüksel Yıldırım motoru ile bize kavşaklarda yol gösteriyor, geride kalanları toparlayıp doğru yola sokuyor. Bir ileri, bir geri sürekli gidip geliyor. Motoru çapır tipi, geniş ve oturaklı. Üzerine komando elbisesine benzer kamuflaj kıyafet giymiş, hem pantolonu, hem de tişörtü. Başında siyah bandana bağlamış, gözünde güneş gözlüğü. Boynunda asker künyesi asılı olduğu halde motoruna oturmuş durumda.

240879211_4182990055152756_4223408963837484369_n

Geniş bir alana naylon serilip meyve kurutuyorlar. Kuruttukları meyve elma, kesip parçalar halinde güneş altına serilip kurumaya bırakılmış. Bu kuru meyveleri kış aylarında hayvanlara yem olarak verildiğini öğrendim.

DSCN3095

Küplüce köyü en yüksek çıktığımız rakım. Az daha tırmandıktan sonra inişe geçtik ve sanki düz bir ovada gidiyormuşuz gibi. Yol yüksek kavak ağaçları arasından gidiyor. Yolun iki yanına da kavak ağacı dikilmiş. Durduğum yerde erik ağacı var. Bir kaç erik koparıp yiyorum yeşil yeşil. Erikler buralarda daha yeşil halde, olgunlaşmamış. Bazı yerlerde mürdüm eriği de var. Mürdüm eriklerinden de bir kaç tane koparıp yolda yerim diye formanın arkasındaki ceplere koyuyorum.

DSCN3096

Buralar bahçelik, bahçelerde damlar var. Damın birinde kuru soğanlar birbirine bağlanıp büyük demetler halinde çivilere asılmış. Böyle asmalarının nedeni hem kuruması için hem de yerden rutubet almaması için. Yoksa yerde alt kısımlarından çürümeye başlar. 1 Metreden uzun 3 soğan demeti.

DSCN3097

Bahçelerde mısır, lahana, ve sebzeler ekilmiş. Kargalar başta olmak üzere diğer kuşları korkutmak için bahçenin ortasına korkuluk konmuş. Korkuluk bir dik sopa, üst tarafta yatay başka bir sopa çakılıp üzerine siyah bir ceket giydirilmiş. Tepeye de siperli bir şapka. Uzaktan insana benzemiş biraz. Korkuluğun sağına Türk bayrağı takılmış. Tarlanın arkasında kavak ağaçları uzun ve duvar gibi.

DSCN3098

Kavak ağaçları dibinden giden yolda gidiyoruz. Önümde bir kaç bisikletli gidiyor.

DSCN3099

Gideceğimiz yer Kuşu göleti. Tabela bize gideceğimiz yönün sol tarafa olduğunu gösteriyor.

DSCN3100

Benim ile birlikte yol alan Emine, yanında Doktor Aydın ve bir kişi daha yanlarında, üçünü gelirken bisiklet üzerinde çekiyorum.

DSCN3101

Bahçenin birinde kocaman bir bal kabağı görünce durup yakından resmini çektim. Kabaktan daha büyük ve geniş olan yaprakların arasında, gölgede kalan kabak Güneşten korunuyor.

DSCN3102

Delik deşik olmuş kerpiç bir duvar karşıma çıktı. Bu delikleri yapan bir arı türü var. Toprak olan yerde delip kendine yuva yapıyor. Aynı arılardan benim evimdeki bahçedeki toprakta yuva yaptıklarını izliyorum her baharda. Arıların arka ayakları kırmızı renkte, dikkat çekici. Killi topraktan yapılan kerpiçler arılara yuva olmuş durumda. Kerpiç duvar bir yerde son buluyor. Duvarın üstünde tahtalar enine konmuş, üstüne bir sıra kerpiç konularak çatı altı oluşturulmuş. Çatı tahta kaplı. Sol tarafta sundurma tarafına düzgün ve uzun ağaç dallarından korkuluk ile tamamen örtülmüş.

DSCN3104

Kuşu göletine geldik. Göze ilk çarpan “Gölete girmek tehlikeli ve yasaktır” cümlesi. Yasak kelimesini bir türlü anlamıyorum! Neden her yerde yasak var. Nedense yöneticiler yasaklar sayesinde yaşıyormuş gibi geliyor bana. Tehlikeli ve sakıncalı yazsalar daha anlamlı olur bence. Yada “Girmediğiniz için teşekkür ederiz” yazsalar. Yasak insanı cezbedebilir, yasaklara uymama gibi psikolojik etken her zaman var. Tabelanın arkasında yeşile çalan gölet görünüyor. Karşı kıyıda tepe var.

DSCN3105

Ağaçtan yapılmış kağnı arabası, büyük ve çemberli tekerlekleri, küçük kasası ve uzun direği öne çıkmış.  Direğin ön tarafına öküzleri bağlamak için ağaç konulmuş düz olarak. Direğin atlında destek olsun diye daha küçük bir tekerlek konulmuş. Arabanın üstünde sepetler var.

DSCN3106

Tek at ile çekilen kara saban. Önde atı bağlama kancası, biraz arkasında dikine konulmuş bir demirin altına küçük bir tekerlek konulmuş. Pulluk tekerlekten biraz aşağıda ve sabanı tutacak kol  yukarıya kadar çıkmış.

DSCN3107

Kollu bir makine, üs tarafta mısır taneleri konulan bir hazne, altında iki tane silindir. Bu silindire bağlı çevirme kolu. Makinenin altında uzun ayaklar demir dökümden yapılmış. Bu makine ile mısır taneleri kırıp ufaltıyorlarmış yem olarak.

DSCN3109

İki kalın demir çubuk arasında yivli vida ile yapılmış pres makinesi.

DSCN3110

Belediyenin burada tesisi var. Ağaçtan çardak biçiminde, gölete doğru balkon olarak geniş bir yer yapılmış. Üzeri çatı ile örtülerek Güneşten ve yağmurdan korunmuş. Burada restoran var ve aileler gelip göl manzaralı yemek yiyorlar.

DSCN3111

Gölet olur da kazlar olmaz mı, olur elbette. Dört tane kaz kıyıda, Güneş altında tüylerini yağlıyorlar.

DSCN3112

Optik zoom ile iyice yakınlaştırıyorum iki kazı. Başları siyah, birisinin gövdesi beyaz, diğeri siyah renkte tüyleri var. Siyah tüylü kaz başını geri çevirip gagası ile sırtındaki tüyleri yağlıyor.

DSCN3113

Buraya gelir gelmez hemen elime köfte – ekmek veriyorlar. Bir de ayran yanında. Karnım da iyice acıkmış olmalı ki bir çırpıda yiyorum köfte – ekmeği. Sonrasında gölgesi olan çardağın birine oturuyoruz. Şeref Akdemir’i de çağırıyorum kahve içmeye. Piknik masasında oturup kahveyi pişiriyorum. Yanımda şanslı üç kişi daha benimle kahve içiyor. Emine, Doktor Aydın ve Şeref hoca. Birlikte kahve içiyoruz.

DSCN3116

Şeref hocaya belediye başkanına da kahve içirelim deyince belediye başkanını çağırıp yanımıza geliyor. Kuşu belediye başkanı Feridun Aktay piknik masasında yardımcıları ile birlikte oturup kahvelerini içiyorlar. Belediye başkanı ile muhabbet ediyoruz. Başkan bize “Buraları turizm açısından nasıl değerlendirebiliriz?” diye sorunca ben “Gölet yanına çadır kamp alanı kurulmalı, gençlere yönelik kamplar, spor faaliyetleri, kano yarışları, tiyatro ve kültür etkinlikleri yapılabilir. Ayrıca Türk toplumuna yerleşmiş olan MANGAL kültüründen kurtulup daha değişik etkinliklere yönlenmek gerekir” diye cevap verdim. “Ayrıca bisiklet kampı da olabilir, Dünyayı ve Türkiye’yi  dolaşan bir çok bisiklet gezgini var. Burası işaretlenirse bisiklet gezginleri buradan geçerken konaklayabilir” Başkan da bizleri dinledi ve kafasına notları aldığını biliyorum. Şimdilik salgın dönemindeyiz, pek bir işe  yapılamayacak ama salgın bittikten sonra pekala hayata geçirilebilir. Masada 8 kişi oturuyoruz.

DSCN3119

Göletin bir kademe üstünde düz bir alan yapılmış. Sahneye benzer bir alanda kilitli taş döşenmiş. Düz alan yeşil çimenler ile kaplı. Sağ tarafta sular çıkıyor yer altından. Buraya basarsan vıcık vıcık çamura saplanırsın. Belediye başkanı ile birlikte bir araya gelip yan yana dizilerek resim çekiliyoruz. Ben de az yukarı çıkıp hepsini kareye sığdırıyorum.

DSCN3123

Göletteki yemek ve dinlenme zamanı bitti, yola çıktık. Kuşu büyük bir yer olduğu için belde olmuş ve belediyelik kurulmuş. Tabelayı çekiyorum Kuşu beldesine girerken. Önümde bisikletçiler gidiyor.

DSCN3124

Yüksek rakım olunca kış ayları soğuk geçiyor. Böyle soğuk ve yüksek yerlerdeki böğürtlenler de ona göre büyük oluyor. Böğürtlenleri görünce durup topluyorum bir avuç kadar. İri böğürtlenler hem lezzetli hem de enerji veriyor bana. Kimi böğürtlen kararıp olgunlaşmış, kimisi de kırmızı renkte. Yeni çiçek açan da var. Böğürtlenleri yakından çekiyorum.

DSCN3125

Sadece yol kenarında yiyecekler yok. Başka güzellikler de var. Onlardan birisi de pembe açmış gül. Bir yandan Güneş vurmuş gülü yakından çekiyorum. Kokusunu içime çekiyorum bir güzel. Bu güzellikleri görmek gerek, koklamak gerek. Her ne kadar bülbül güle yakışsa da ben de gülün kokusundan faydalanıyorum

DSCN3126

Kuşu beldesinin girişinde dev bir kartal heykeli var. Boyun ve baş kısmı beyaz tüylü, diğer yerleri siyah olan kartal kanatlarını iki yana açmış durumda. Kuşu adını kartal kuşundan aldığı anlaşılıyor.

DSCN3127

Kocaman kartal heykeli yedi kat üzerine, yüksekçe bir yere konmuş. Her katın üstündeki kat küçülüyor. Bisikletçiler resim çekiliyor kartal ile birlikte. Ben de onlar gittikten sonra KUZ’u tek başına kartal ile birlikte çekiyorum. KUZ’un gidonunda kartal tüyü var. Kartal heykeli yokuştaki geniş caddenin ortasında. Beldeye sert bir yokuştan çıkacağız. Kimi bisikletçi yürüyerek çıkıyor yokuşu.

DSCN3129

Tek katlı kerpiç bir evin yanında, çekyat konulmuş iki tane. Sağdaki çek yatta dört yaşlı oturuyor. İkisi kadın, ikisi erkek. Seksen yaş üstü olduğunu tahmin ediyorum yaşlıların. Oturdukları yer gölgelik. Evin çatısı dikdörtgen kiremit, diğer yarısı yuvarlak kiremit ile kaplanmış. Yaşlılara selam veriyorum, Yaşlılar da bizi çağırıp soğuk ayran ikram ediyorlar. Teşekkür edip soğuk ayranları içiyoruz. Ayran için teşekkür ediyorum yaşlılara. Bu yaşta bizlere bir şeyler ikram etmeleri çok hoşuma gitti. Misafirperverlik, misafire bir şeyler ikram etme geleneği hala sürüyor.

DSCN3131

İlginç yapıda bir çeşme görüyorum. Durup su içtim, şişelerimdeki suları tazeledim. Bisikletim KUZ çeşmenin önünde bana poz veriyor. Çeşmeyi ilginç yapan ayna kısmı. Ayna 1 metre yüksekliğinde, 4 metre eninde duvar olarak yapılmış. Ön kısmı renkli fayanslarla kaplanmış. Yalak tarafı iki sıra beyaz fayans. Üstünde kahverengi fayans ile çerçeve şeklinde. Çerçevenin ortasında beyaz fayans. Üstte bir sıra yeşil beyaz desenli fayans ile tamamlanmış. Duvarın üstünde kuğu boyunlu iki şekil birbirine ters şekilde konulmuş. Ortada altı geniş bir sürahi şekli. Kuğu boyunlu yerin üstlerinde birer kahverengi hilal. Sürahinin üstünde iki tane yıldız, ortasında bir küre. Borudan sürekli su akıyor yalağın içine.

DSCN3132

Köyün birinden geçerken yere çarşaf gibi bez serilmiş, üstüne de mısır koçanları. Güneşte kurusun diye bırakılmış.

DSCN3134

İnce kıyılmış saman yığını, üstü branda ile örtülerek yağmurdan korunmuş. Rüzgar brandayı kaldırmasın diye bir tane ağaç gövdesi ağırlık olsun diye dayalı olarak konulmuş. Samanları almak için yan tarafı örtülü değil, alttan da samanlar dışarıya taşmış durumda.

DSCN3135

Kimi samanlık balya halinde üst üste konulmuş bir ev boyutunda. Alın kısmına bir direk, yanlardan desteklenmiş ağaç direklerle. Üzerine de brandalar ile tamamen kapatılmış. Artık tüm kış boyu hayvanlara buradaki samanlarla besleyecekler.

DSCN3136

Bir yerde Ayçiçeği başları kurutuluyor güneşte. Ayçiçekleri bayağı büyük, neredeyse tepsi kadar. Arkada çam tomrukları duruyor.

DSCN3137

Vadinin tepesinde, başlangıcındayız. Buradan sonra genişliyor ve oluşan çayın çevresinde kavak ağaçları yeşillikler içinde boy göstermiş. Herhalde buradan aşağı ineceğiz.

DSCN3138

Ama yol vadiden inmiyor, aksine daha çıkacağımız tepeler var hala.

DSCN3139

Aşağılardaki çayın üstünde küçük bir köprü görünüyor. Uzun kavaklar da çayın dibinde.

DSCN3140

Yol kıyısındaki meşe ağaçları kökleri ile toprağa o kadar sıkı tutunmuş ki gövdenin altındaki toprak aşınmış, yaklaşık 1 metre kadar boşluk var. Kökler yamaçtaki toprağın içine dalıp sıkıca tutunmuş. Bu kökler ağacı besliyor.

DSCN3141

İnce tekerli yol bisikletinin lastiği patlamış. Bisiklet ters çevrilmiş durumda yerde. İki kişi lastiği yamamaya çalışırken soruyorum “Yardım lazım mı?” diye.  Onlar da  “Teşekkür, hallediyoruz” cevabını veriyorlar. “Kolay gelsin o zaman” diye yoluma devam ediyorum.

DSCN3142

Çam ormanının bittiği yerde bir çam ağacı kurumuş halde öylece duruyor. Diğer yeşil ağaçlardan ayrı yerde duruyor  gibi.

DSCN3143

Henüz inişe geçmediğimizden yorulanlarla karşılaşıyorum. Yolun kıyısına iki kadın, bir erkek oturmuşlar gölgeye dinleniyorlar. Selam verip resimlerini çekiyorum dinlenirlerken.

DSCN3144

Pazarlar ilçesine geldik tabelaya göre. Pazarlar Kütahya’nın en küçük ilçesi yüz ölçümüne göre.

DSCN3145

Pazarlar ilçesinde mola veriyoruz. Burada çayları belediye başkanı ısmarlıyor. Pazarlar belediyesinin genç başkanı olan Bilal Demirci ve genç eşi ile aramıza gelerek hoş geldiniz diyor. Karşılıklı sohbet ediyoruz çay içerken. Ayrıca teşekkür ediyoruz çaylar için. Masada Belediye başkanı, eşi, iki çocuğu, biri kucağında bebek ve bisikletçiler.

241394649_4196935943758167_3000686560017897817_n

İlçenin meydanında tüm bisikletçiler toplanıp belediye başkanı ile birlikte resim çekiliyoruz. Bayağı kalabalığız.

241371978_4196936560424772_616188916423658581_n

Pazarlardaki mola bitiminde yola çıktık, Güzel bir inişin ardından ana yola inip Simav’a doğru gidiyoruz. Yol kıyısında, yamaç olan yerde Güneş panelleri konulmuş elektrik üretiyorlar.

DSCN3146

Simav’a daha yolumuz epey var, ana yolda trafik kalabalık. Ana yola çıktıktan sonra yokuş başlayınca pilim bitmeye başladı. Çok yoruldum ve şekerim düştü. Karnım iyice acıkınca yol üzerindeki ilk köyde durup bakkaldan helva, ekmek ve yoğurt alıp yiyerek şekerimi dengeye getirdim. Yoksa gidecek halim kalmamıştı. Kendime geldikten sonra yola devam ettim.

Simav’a gelmeden kestirme yola girdik. Kamp alanına doğru gidiyoruz. Yolun kıyısında iki korkuluk görüyorum. Bunlar kuşları pek korkutacağa benzemiyor. Biri kadın, biri erkek olarak giydirilmiş korkuluklar briket üzerine karşılıklı oturmuş sohbet ediyorlar. Erkek siyah elbise giymiş, kadın ise uzun bir etek, yeşile çalar, üstüne kırmızı renkte uzun kollu elbise. Başında da beyaz baş örtüsü. İki korkuluğun da yüzleri belli değil. Arazide iki tavuk dolaşıyor korkuluklara aldırmadan.

DSCN3147

Aynı bahçede iki korkuluk daha var. Yine biri kadın, biri erkek olan korkuluklar yan yana, ayakta duruyorlar. İkisi de kollarını açmış, kadının sağ kolu erkeğin belinde, aynı şekilde erkeğin de sol kolu kadının belinde. Uzun kollu mintan giymişler. Kadında siyah, erkekte beyaz mintan var. Kadın beyaz etek ayaklarına kadar, erkek açık gri pantolon giymiş. Kadın baş örtülü, erkekte şapka var. Erkek renkli desenli atkı takmış boynuna. Erkek korkuluğun arkasındaki sopada oyuncak bebek kafası takılmış nedense!. Tavuklar korkulukların önünde korkusuzca dolaşıyorlar.

DSCN3148

Bir başka korkuluk, kadın ve erkek yan yana, Kadının kolları aşağıya sarkmış, erkek kollarını yana açmış durumda. Kadın uzun kollu tişört, uzun etek giymiş. Başında kırmızı ve çiçek desenli başörtüsü takmış. Erkek uzun kollu mintan, pantolon ve şapkası var. Sol elinde değnek var. Bu korkulukların hepsi aynı bahçede. Yapanlar büyük bir olasılıkla sanatçı kişiler olduğunu zannediyorum. İlk defa böyle korkuluklar görüyorum.

DSCN3149

Kamp alanına geldik bir süre sonra. Hemen havlumu ve su donumu alıp doğru hamama. Bir güzel yıkanıyorum ve sıcak havuzda yumuşuyorum adeta. Terli eşyalarımı da sudan geçiriyorum. İçeriden çıkıp giyinme yerine gidince genç arkadaşlardan birisi bana soruyor;

“Urim baba saçların peruk mu? Bir bakıyorum kısa saçlı, bir bakıyorum uzun saçlısın”

Genç arkadaşın ne demek istediğini anladım. Bana çok benzeyen, aynı boyda, aynı keçi sakallı olan biladerim dediğim Ramazan Küçükberber ile karıştırıyor. Sadece onun saçları kısa.

“Yoo değil, saçlarım uzun, bak istersen diye saçlarımı çekiyorum ona göstererek. Sen biladerim ile karıştırıyorsun” diye cevap verdim.

Hamamdan sonra akşam yemeğini yedik. Hava karardıktan sonra İzmir’den arkadaşım Şahin Bulut yanıma geldi. Yanında getirdiği yan flütü çıkardı. Ben az biraz üfleyebiliyorum ama tam öğrenmiş değilim. Neyse ki Şahin üflemeyi öğrenmiş. İyi bir müzik kulağı olmalı ki bir çok parçayı kendi kendine kulaktan duyup çalmayı öğrenmiş. Şahin çaldı flütü bizler de şarkı söyledik. Bu arada kahve pişirip ikram ediyorum yanımıza gelenlere. Şahin yan flüt çalarken resmini çekiyorum flaş ışığı ile.

DSCN3150

Tripoda kamerayı koyup 10 saniye zaman ayarlı çekiyorum kendimizi Şahin flüt çalarken bizler dinliyoruz gecenin karanlığında.

DSCN3153

Geç saatlere kadar flüt dinletisi ile şarkıları seslendirdik. Bu akşam pek kalabalık yok, çoğu erkenden çadırına çekilip uyudu bile. Bu günkü yol hem yokuş hem de uzun bir parkurdu. Ama çok güzel yerler gördüm, yorgunluğa değdi doğrusu. Fazla geç olmadan herkes çadırına çekilip yattı. Ben de çadırıma girip derin bir uykuya daldım.

Yaptığımız yol yaklaşık olarak 80 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

2. Simav Eynal Bisiklet Festivali 2. Gün

27 Ağustos 2021 Cuma

Eynal – Naşa – Efir – Hisarbey – Eynal

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

vursam sazı sırtıma

düşsem yollara

saz inlese ben ağlasam

“acep gezsem mavi donlum var m’ola”

güzeller de bir güzel

yaşamak da bir çetin

her güzelden bir güzellik bir güzel yapsam

kimi sordun aptal aşık der m’ola

sular geçmiş köprülerin altından

ben koşarım sevdam koşar yol koşar

o saz kalmış oralarda bu değil

kerem‘leyin sevda çekmek zor m’ola

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, tarihi Dokuzgöz köprüsü, önde Festivali düzenleyen Şeref Akdemir. Köprü üzerinde yeşil renkli formaları giymiş bisikletçiler. Bisikletçiler solda, köprünün yarısına kadar, diğer yarısı boş. Dere yatağında herhangi bir su akıntısı yok, yatak kupkuru.

DSCN3010

Düz yerde, battaniye üzerinde uyumanın verdiği rahatlık nedeni ile rahat bir uyku uyumanın huzuru ile sabah erkenden, güneşin doğmasına biraz kala uyanıyorum. İnsanların çoğu rahat yatakta yatmaya alışmış. Yataklar 25- 30 santim kalınlığında, ortopedik, yumuşak yataklar. Kupkuru, düz yerde yatmayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Her taraflarının ağrıyacağını düşünüyorlar. Hayatlarında düz yerde yatmamışlar şimdiye kadar. Oysa bilmiyorlar kırkından sonra düz yerde yatılacağını. İnsanların çoğu bel tutulması yüzünden ağrılar çekiyorlar. Doktorlar da tavsiye ediyor düz yerde yatılacağını. Ben evde balkonda düz yerde yatıyorum yaz boyu ve hiç bir zaman bel ağrısı çekmiyorum. Hatta yumuşak yatakta belim tutulmuş olarak kalkıyorum sabahları. Düz yerde yatınca bel ağrısı geçiyor dersem yeridir. İlk gece çadırda uyumama rağmen uykumu almış mutlu bir sabaha uyandım. Henüz uyanan yok bu kadar erken.

Hemen kahvemi pişirip içmeye başlıyorum. Kehvemi pişirip içmeye başladığımda yanıma aldığım tripodt üzerine kamerayı yerleştirip otomatik resmimi çekiyorum. Bisikletim KUZ solda, yanında bir bisiklet daha var. KUZ’un bagajına tek çanta takılı turuncu renkte. Önümde sehpa, üstünde cezveler ve kahve takımları. Katlanır sandalyeme oturmuş, elimde fincan kahve içiyorum. Sabahın serinliğinde üzerime deri ceketi giymeme neden oluyor. Saçlarım salınık, omuzlarımdan aşağı dökülmüş. Arkamda mavi çadırım ve arabamın ön kısmı görünüyor.

DSCN2998

Top sahasının köşesine gelip kamp alanındaki çadırları çekiyorum. Çadırların arkasında arabalar park etmiş.

DSCN2999

Oturduğum yerin tam karşısındaki yamaçta iki binadan su buharları çıktığını gördüm. Kameramın optik zoomu ile buhar çıkan binaları iyice yakınlaştırıp çekiyorum. Binalar çam ağaçları arasında. Bunlar sıcak su kuyuları, iki ayrı yerde, birbirine yakın. Etrafında borular var.

DSCN3002

Kahvemi içerken güneş doğmaya başlıyor doğudan. Önde bir kaç çadır, arkada ağaçlar.

DSCN3003

Bir süre sonra herkes uyanıp hazırlıklarını yapmaya başladı. Sabah kahvaltısını birlikte yapıyoruz. Şeref Akdemir hareket saatini bildiriyor, herkesin bir an önce hazırlanmasını istedi. Bizler de onu kırmamak için hazırlanıyoruz. Yanıma sadece bir çanta aldım. İçinde tamir takımları ve ve kahve takımları var. Bolca su alıyorum yanıma. Sahanın dış kısmında toplandık. Son kalanları beklerken Şeref hoca arabanın kasasına çıkıp kuralları, gideceğimiz yönü anlatıyor. Bisikletçiler de onu dinliyorlar pür dikkat. Ben en arkadan bisikletçileri çekiyorum, Şeref hoca arkada başların üzerinde görünüyor.

DSCN3006

Artık herkes geldiğine göre harekete geçtik ve yola çıktık. Jandarma arabası da önden giderek yolu açıyor bizlere. Asfaltta giden bisikletçiler. Etrafta kavak ağaçları var.

DSCN3007

İlk mola yerimiz tarihi Dokuzgöz köprüsü. Köprü başındaki yazılı tabelayı çekiyorum. Tabelada yazan;

15. Yüzyılın ilk çeyreğinde,

İnşa edildiği düşünülen,

Tarihi Dokuzgöz köprüsü,

54.10 metre uzunluğunda

ve Dokuz gözlüdür.

2014 – 2015 yılları arasında

Karayolları 14. bölge müdürlüğü

Tarafından onarılmıştır.

DSCN3008

Ovadaki yağmur suları birleşip Simav çayına karışan bu dere üzerine Dokuzgöz köprüsü yapılmış. Yağmur yağmadığı için dere yatağı kupkuru. Köprü gözlerini yandan çekiyorum, Üstünde bir kaç bisikletçi var.

DSCN3009

Köprü üzerine bisikletçiler çıkıp sıralanıyorlar resim çekilmek için. Bisikletçiler köprünün sol tarafında, yarısına kadar sıralandılar. Dere yatağı kuru, ot bürümüş, yola yakın yerde Şeref Akdemir poz vermiş. Köprü ile birlikte çekiyorum hepsini. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN3010

Dokuzgöz köprüsünden sonra yola devam ettik. Naşa ve Güney  köylerinde durmayıp Akdağ köyüne geldik. Köy olunca eski ve kerpiçten yapılmış köy evleri karşıma çıkıyor. Artık betonarme evler kerpiç evlerin yerini almaya başladı bile. Bir evin yarısı yıkılmış, diğer yarısı sağlam. Ev iki katlı, üzerinde kiremitli çatı var. Benden olan taraf yıkılmış, alt katta duvar örülüp kapatılmış Üst katta tahtalarla gelişi güzel çatının altına kadar kapatılmış. Sağda ağaç direklerle tutturulmuş sahanlık göze çarpıyor. Yıkılmış olan tarafta kesilmiş ağaçların kök kısmı yığıntı olarak duruyor. Köyün camisinin minaresi evlerin arkasında görünüyor.

DSCN3013

Köyün başı boş köpeklerinden birini çekiyorum. Bizlere pek aldırdığı yok, kendine yatacak yer arıyor sanki. Kulakları kesik olan köpeğin rengi koyu tarçın renginde. Arkada çuvallar dolu, üst üste yığılmış. İçinde ne olduğu belli değil.

DSCN3014

Eski ile yeni, birinin tarihi geçmiş ama hala ayakta. Yaşanmışlıkları var ve hala yaşıyor. Yanında ve üstünde yeniler var henüz yaşamamış. Bakalım eskiler kadar yaşayabilecekler mi? Ömürleri yetecek mi? Bilinmez! bilinen ikisi bir arada bir ev oluşturmuş. Sağda bir duvar görünüyor, kerpiçten yapılmış, eski. Sol tarafında, bitimde kapı gibi bir giriş bırakılmış. Kapı tarafında 1 metre kadar sıvalı olan duvar dökülüp kerpiçler ortaya çıkmış. Kapının sağı kerpiç duvar, solu pişmiş dolu tuğla, içeriye doğru örülmüş. Tuğlanın yanında taş duvar başlıyor. Kapının üstündeki kiriş çok ilginç. İki sıra, düzensiz birbirine tutturulmuş, çoğu blok tuğla, kimisi dolu tuğla. Altında tuğlaları tutan bir şey yok, öylece duruyorlar altı boş olarak. Nasıl duruyorlar merak konusu. Kerpiç duvarın büyük bir bölümü sıvalı ve beyaz badanalı. Kerpiç duvar ve taş duvarın üzerine 12 santim kadar beton dökülüp üzerine blok tuğla örülerek üst katı yapmışlar. Yeni duvarlar ve üst kat yapılmadan önce kullanıldığı anlaşılan elektrik borusu ve anahtar kasasının kendisi yok ama izi duruyor duvarda. Şu an kullanılmadığı kesin. Kapını iç kısmı karanlık, bir şey görünmüyor. Sadece 1 metre kadar bir panel konulmuş kapı girişine.

DSCN3015

Eskiyi anlatır bir kapı daha görünce durup resmini çekiyorum. Kapı bir adam boyundan daha büyük, çift kanatlı. At arabası yada traktör girecek kadar geniş ve uzun. İki yanda kerpiç duvar var, kapı üstüne kiriş olarak kalın bir kalas konulmuş boydan boya. Kalas çok sağlam ağaçtan yapılmış ki üzerindeki ağırlığı taşımasına rağmen herhangi bir sarkma görünmüyor. Kapının çerçevesi de kalın tahtalardan çerçevelenmiş. Kapı kahverengi ahşap boyası ile boyanmış bir zamanlar. İnsanların el ile ulaşacağı bir aralık iyice aşınıp boyaları çıkarak ağacın kendi dokusu ortaya çıkmış. Bir kuşak şeklinde boydan boya. Tam orta yerinde çakılmış çivilerin başı ortaya çıkınca demir pasları zamanla aşağıya akıp pas izi meydana getirmiş. Bu izlerin oluşması için epey bir zamanın geçmesi gerek. Kapının boyutuna göre küçük asma kilit göze çarpıyor. Asma kilit kilitli durumda. Kapının üstünde ev olduğunu belirtir tuğla ve 5 X 10 kalaslar var. Kalaslar dik olarak düzensiz aralıklarla konulmuş. Tuğlalar delikli pişmiş tuğla. Altışar delikli tuğlalar yan konulmuş kapı bitimine kadar. Sonrası dikine konulmuş. İlk sıradaki tuğlaların delikleri görünüyor. Tam Arabesk bir durum.

DSCN3016

Engebeli arazide bisiklet sürdüğümüz için ilk molayı Güney köyünde verdik. Köyün meydanındaki kahvelerin hepsini bisikletçiler işgal etmiş. Herkes kendine göre çay, soda, ayran, gazoz içip serinlemekle meşgul. Bisikletler meydanın kıyısında park etmiş. Arkada büyük yapıda bir cami görünüyor. Sık sık budandığı belli olan çınar ağaçları da meydanın kıyısına dikilmiş. Her yıl dalları budandığı için fazla uzamadan top ağaç gibi duruyor çınar ağaçları.

DSCN3017

Mola bitiminde yola çıkan grubun arkasından ben de gitmeye başladım Daha köyü çıkmadan yine bir kerpiç bina çıkınca durdum. Uzunca bir duvar örülüp dam yapılmış. Duvar kerpiçten ve dam olduğu için sıvanmamış. Uzun aralıklı iki kapısı var, kapalı durumda. Üzeri kiremit çatı ile kaplı. Bulunduğum tarafta evin köşesi görünüyor. Dam hizasına kadar kerpiç ve çamur sıvalı duvarın üstünde pişmiş tuğladan ev yapılmış. Evi ayakta tutan kalın kalaslar. 20 ila 25 santim kalınlığında bir kalas kolon olarak konuşmuş. Kolonun üstüne içeriye giren aynı kalınlıkta kalas kiriş. Bu kirişin üzerine aynı kalınlıkta bir kiriş daha yanlamasına, yol boyu paralel konulmuş. İşte bu binayı ayakta tutar. O kadar sağlam yapılmış.

DSCN3018

Yol boyu giden, yeşilimtırak renkli formaları ile bisikletçiler. Henüz önümdeler ve gözden kaybolmadılar. Etrafta söğüt, meşe ağaçları var.

DSCN3019

Bir koru oluşturmuş meşe ağaçları.

DSCN3020

Aynası taş duvar olan bir çeşme yanında duruyorum. Duvar kalın örülmüş. Yalağı beton ve uzun. Duvarın ortasında bir borudan yalağın içine su akıyor az da olsa. Yalağın içi su dolu. Buradan biraz su içerek mataramı dolduruyorum. Dengesiz arkadaşım İrfan’ın dediğini yapıyorum; “Her çeşmede durup su içeceksin!”

DSCN3021

Akdağ köyünden geçiyoruz. Burada mola vermemişler ama ben duruyorum. Görülmesi gereken köy evlerini görmeden geçersem yazık olur. Hem bir daha ne zaman geçeceğim böyle yerlerden. Geçsem bile köy dokusu değişecek. Belki de kerpiç evlerin yerine betonarme ev yapacaklar. Köyün hiç bir özelliği kalmayacak. Bu şansı kaçırmak istemem. Okuyucularıma ve gelecekte okuyacaklara gösterip anlatmam gerek köyün gerçek dokusunu. Solumda tamamen kerpiçten bir ev var. Evin giriş kapısı büyük. Giriş kısmı tek katlı, üzeri kiremit kaplı. Devamında iki kat yüksekliğinde, alt katta pencere yok, üst kata iki pencere var. Üzeri kiremit çatı, bir metre kadar binanın dışına taşmış. Çatıda güneş su ısıtma paneli konulmuş. Üst kattaki balkonda derme çatma tahta perde ile kapatılmış. Çatıya çıkmak için tahta bir merdiven dayatılmış. Yolun daha ilerisinde bir kerpiç ev daha görünüyor. Kapısı yok, herhalde oturan yok, hayvan damı olarak kullanılıyor besbelli. Daha ileride betonarme iki katlı bir ev ve arkasında caminin minaresi görünüyor.

DSCN3022

Kamerayı evin tahta kapısına çeviriyorum. Kapı çift kanatlı, kapı içinde kapı var. Kapı içindeki küçük kapı insanların girip çıkması için yapılmış. Kapının üstü yarım yuvarlak düzgün kesilmiş. Kapı geçmişte her ne kadar boyansa da zamanla solup aşınmaya başlamış bile. Kapının altı daha çok aşınmış. Yağmur damlalarının yerden sıçrattığı çamurlar kapının alt kısmına yapışıp rengini toprak rengine bürümüş. Kapı direkleri ve üst kiriş kalın kalas ile yapılmış.

DSCN3023

Daha önce, Güney köyünde Şeref hoca bizi uyarmıştı. Yolun bir kısmı toprak diye ve ince kumlu. Dikkatli sürün ki kayıp düşmeyesiniz. Toprak yola gelince daha yavaş ve dikkatli sürmeye başladım. Daha önce geçen yüzlerce bisikletlinin bıraktığı izleri görünce durup resmini çektim. Değişik izler, her tekerlek kendi izini bırakmış toprağa. Kimi düz bir iz bırakmış, kimi sola doğru, kimi sağa doğru. Bisikletin ve üzerindeki bisikletçinin ağırlığına göre derin izler bırakan da var, hafif, belirsiz izler de görünüyor. Sağdaki belirgin izde ön tekerlek sol sağ yapıp yalpalamış gibi iz bırakmış, arka tekerlek düzgün bir iz bırakarak ön tekerleği takip etmiş. İki iz ayrı durumda.

“Herkes kendi yolunu çiziyor ama farkında değil.”

DSCN3024

Toprak yolda farkına varmadan iz bırakan bisikletçiler önümde gelişi güzel gidiyorlar. Herkesin düşüncesini okuyabiliyorum. “Yine yokuş çıktı, nasıl çıkacağım! Zorlanır mıyım” diye düşündüklerine eminim. Oysa önümüzdeki yokuş o kadar uzun değil. 150 – 200 metre kadar var. Önümde üç tekerlekli, yatay oturup sürülen bir bisiklet var. Ön tekerlekler iki tane, arkada tek tekerlek var.

DSCN3025

Kütahya bölgesi sodalı beyaz toprak örtüsü ile kaplı. Burada da beyaz toprak görüyorum meşe ağaçlarının arkasındaki yamaçlarda.

DSCN3026

Yokuşları bitirip inişe geçtiğimiz yerde Efir köyünün gizli kalmış evlerini meşe ağaçları arasından görüyorum. Yol köyün dışından geçtiği için köye uğramadan yolumuza devam ettik.

DSCN3027

Yolda giderken solumdaki yükseltide yaşlı bir çoban gördüm. Durup selam verdim çobana. O da selamımı aldı. “Resmini çekebilir miyim?” diye sorudum, çoban teklifimi kabul edince kameram ile bana poz veren yaşlı çobanı çektim. Yaşlı çobanın saçları seyrekleşmiş ve tamamen beyaz. Ak bıyıkları gülümseyen dudakların üzerinde ezelden beri yapışmış gibi. Başında siperli şapkası olmasına rağmen yüzüne gelen Güneş ışıkları gözlerinin kısılmasına neden olmuş. Gözlerin kısılmasından yüzünde derin çizgiler oluşmasına neden olmuş. Üzerinde mor çizgili, uzun kollu gömlek, gri yeleği, aynı renkte bol pantolonu ve ayağında lastik çarıkları ile değneğine yaslanmış duruyor. Üzerine çapraz taktığı çıkınının kuşağı görünüyor. Çıkın torbası arkada kalmış. Günlük yiyeceği azık torbanın içinde olmalı. Sabahtan akşama, bütün gün küçük sürüsünü otlatıyor.

Artık köylerde genç çobana denk gelmek zor biraz. Şimdiye kadar yaptığım bisiklet turlarında çok ender genç çobana denk geldim. Çoğu yaşlıydı. Şimdilik şanslıyım ki çobana selam verebiliyorum. Türünün son örneklerinden olan çoban bu dünyadan göçüp gittikten sonra belki sürü de olmayacak birisinin otlatmayacağına göre. Köylerde yaşlı nüfus kaldı, çocuk, genç bulmak zor, neredeyse hiç yok. Yaşlılar gücü el verdiğince ekip biçiyor tarlaları, bahçe işleriyle uğraşıyor, elinde kalmış bir kaç koyun, keçiyi otlatmaya çıkıyor. Bakalım zaman ne gösterecek.

DSCN3028

Çobanla vedalaşıp yoluma devam ediyorum. Toprak yol neredeyse kum taneleri ile kaplanmış, bazı yerlerde bisikletin ön tekerleği kayıyor. Dikkatli sürmezsem kendimi yerde bulabilirim. Zemin çok kötü, meşe ağaçları arasında giden kumlu yolda, önümde üç bisikletçi gidiyor.

DSCN3029

Tabelası olmasa da Simav çayına geldiğimi anlıyorum. Bisikletim KUZ’u köprünün soluna park ediyorum. Köprünün iki yanında korkuluk demirleri var. Çay yatağında ağaçlar epey büyümüş.

DSCN3030

Köprü üzerinde resim çekerken bisikletli kadın geçerken çekiyorum. Üzerinde sarıya yakın yeşil forma var. Gülümseyerek yanımdan geçiyor.

DSCN3031

Köprüden aşağıya bakıyorum, söğüt dallarından az bir kısmı görünen çayın rengi simsiyah.

DSCN3032

Diğer tarafta da durum aynı; simsiyah renkte akan Simav çayı.

DSCN3033

Küçük bir gölet oluşmuş yerde çay köpürerek akıyor. Bu siyahlığın  nedeni besi çiftliklerindeki hayvanların dışkılarını çaya dökmeleri olduğunu zannediyorum. Her gün sürekli ortaya çıkan dışkıları biriktirmek olmadığından çaya getirip döküyorlar. Denetleyen, ceza kesen de olmadığına göre her şey serbest. Çayın kıyıları yoğun ağaçlarla kaplanmış.

DSCN3034

Çayın yatağına inmek için yol ararken bir çeşme gözüme ilişiyor. Çeşme yoldan görünmüyor, aynası yolun altında taş duvar olarak yapılmış. Aynanın ortasında bir borudan sürekli su akıyor yalağa. Yalak betondan yapılmış, içi su dolu. Yalağın yanına bir boru konmuş üst tarafa. Taşan su buradan dışarıya akıyor. Bu çeşmeyi yöredeki insanlar biliyor sadece. Yoldan geçerken görünmediği için kimse fark etmiyor. Tıpkı buradan geçen tüm bisikletçiler gibi. Ben de tesadüfen keşfediyorum çeşmeyi. Burada suyumu içiyorum, boşalan mataramı da dolduruyorum.

DSCN3036

Yoluma devam ederken karşıma tulumba çıkıyor. Tulumba turuncu renkte ve rengi nedeniyle fark ediliyor. Daha yeni su içtiğimden tulumbanın yanına inmiyorum. Sadece resmini çekiyorum. Tulumbanın önünde dikdörtgen bir yalak yapılıp sıvanmış.

DSCN3039

Ağustos ayının son günleri olsa da her tarafta su görmek olası. Yol kıyısında bir metre kadar yüksekte su kanalından sular şarıl şarıl akıp logara dökülüyor. Kanalı, akan suyu ve dökülme anını çekiyorum.

DSCN3041

Bu arada İzmir’den bisikletçilerin duayeni Günay abi geçiyor yanımdan. Günay abiyi çekiyorum bisiklet üstünde. Yaşı benden büyük olan Günay abi uzun süredir bisiklete bindiğinden dizleri hasar görmüş. Bisikletten de kopmak istemediğinden kendine elektrikli bir bisiklet almış. Pedal çevirdikçe devreye giren motor sayesinde dizlerini zorlamadan yokuşları çıkıyor. Sağ dizine de bandaj yapmış.

DSCN3043

Bir ceviz ağacı kurumuş, dalları çıplak olarak görüyorum. Az ileride bir ceviz ağacı daha var, o yemyeşil. Sağda mısır tarlası coşmuş yeşillikten.

DSCN3044

Kurumuş ceviz ağacını çekerken yoldaki şanslı üç bisikletçiyi de çekiyorum bir poz. İkisi kadın, biri erkek. Arkadaki fonda ağaçlardan yeşil bir duvar görünüyor.

DSCN3045

Buralarda çokça elma ağacı var, henüz olgunlaşmamış yeşil elmalar.

DSCN3046

Yol dümdüz devam ediyor, sağdaki tarlanın dikenli tel çitleri ip gibi. Yol ovayı geçip karşıdaki dağlara doğru gidiyor.

DSCN3047

Bir ceviz ağacı daha kurumuş. İnsana hüzün veriyor çıplak dalları. Yaz sonunda, henüz sonbahar gelmeden her taraf yemyeşilken ağacı çıplak görmek insana dokunuyor. Kim bilir neden kurumuş bu ağaç?

DSCN3048

Saman balyaları üst üstte 10 katlı piramit gibi dizilmiş. Bütün kış yetecek kadar saman balyaları büyük ve küçük baş hayvanlara veriliyor. İşte bu samanları yiyen ineklerin dışkıları Simav çayına dökülüyor.

DSCN3049

Hisarbey köyüne geldik. Köy tabelasını görmesem de kırmızı renkli itfaiye aracında yazan “Hisarbey köy muhtarlığı” yazısı köye geldiğimizi belirtiyor. Kamyon kasasında su deposu var, üzerinde uzayabilir merdiven, ucunda da sepet.

DSCN3050

Köyden yukarıya doğru toprak yolda gidiyoruz. Yukarıda gölet var, çay yatağı kuru ama çınar ağaçları geniş bir alana yayılmış.

DSCN3051

Gideceğimiz yere geldik, burası Hisarbey değirmen alanı piknik yeri. Tabelada öyle yazıyor. Altında “Piknik alanında alkollü içecekler tüketilmesi yasaktır” yazısı. Ayrıca kanuni işlem de yapılacağını belirtmişler. Soldaki tabelada ise iş makine çıkabilir uyarısı yapılmış.

DSCN3052

Hemen hemen bütün bisikletçiler gelip yerleşmiş yemek yiyeceğimiz alana. Piknik alanı asırlık dev çınar ağaçları ile kaplı. Çınar ağaçlarının dalları birbirine kavuşmuş, neredeyse güneşi toprağa değdirmeyecek gibi. Akmayan çay yatağı üzerine köprü yapılmış. Korkuluklar eğerti duruyor, neredeyse düşecek gibi.

DSCN3053

Bisikletçilerin yanına gelince bisikletim KUZ’u park ediyorum. Bir kısım bisikletçi poz veriyor kameralara. Ben de bir poz çekiyorum. Kimisi yere oturmuş, kimisi ayakta.

DSCN3054

Asırlık çınar ağacı o kadar geniş bir alana gölge yapıyor ki bütün bisikletçiler gölgede oturuyor. Yemeğin gelmesini bekliyorlar

DSCN3056

Hava sıcak olunca bisiklet sürmek terletiyor. Teri soğutmak için de su gerek. İşletmenin balık havuzu var küçük te olsa. Burada alabalıklar konulmuş, müşteriler isterse havuzdan alıp pişiriyorlar taze taze. Havuza yukarıdan hortumla su akıtıyorlar sürekli olarak. Alabalıklar soğuk suda yetişir. İşte o yukarıdan akan suyun altına girip serinliyorum. Elimi, yüzümü, ayaklarımı bir güzel yıkadım. Yıkanırken havuzun dışında hallediyorum balıklara kirli su gitmesin diye. Serinledim bir güzel, henüz yemek arabası gelmediğinden kenarda bulunan bir masaya davet ediliyorum. Beni davet eden Bergamalı bisikletçi Emine Pür Aktürk. Bisikletimdeki çantayı masanın yanına koydum. Yemekten sonra kahve içeceğiz. Bulunduğum yer ve diğer taraflar çınarların uzun dalları ile gölgelik oluşmuş.

DSCN3057

Çınarın gölgesinde beklerken nihayet yemek arabası geldi. Bir kaç masa üzerinde hazırlıklara başladılar. Yemek henüz dağıtıma hazır değil.

DSCN3063

Yemek dağıtıcıları tezgahını kuruyorlar. Elbette en ön sıradakiler en çok acıkanlar. Yemek arabası gelmeden önce sıraya çoktan girmişlerdi bile. Bu kadar çok acıkanlara öncelik vermek gerek, en sonlarda sıraya giriyorum yemek almak için. Çınarların altında, solda yemek dağıtanlar ve uzun kuyruk olmuş acıkanlar.

DSCN3058

Yemekler dağıtıldı, sıra bitti, yemeği yedik, dinlenme zamanı devam ediyor. Boşuna beklemek olmaz deyip kahve takımımı çıkarıp kahve pişirmek için hazırlıklara başladım. Önümde cezve, kahve kutusu, ocak, fincan kutusu ve şeker şişesi ile Emine resmimi çekiyor. Başımda siperli şapka.

WhatsApp Image 2022-01-18 at 10.24.46 (2)

Kahveyi cezveyi koyup ocağa sürüyorum. Sonra fincanları kutusundan çıkarıp masaya dizdim. Emine ilk defa kahvemi içecek, heyecanlı. Merak ta ediyor ve logolu fincanlarımı çekiyor yakından. Dört tane logolu fincan yan yana. Emine logolu fincanlarımı ilk defa gördü. Sosyal medyadan takip ediyor ve orda kahve resimlerini gördü ama ilk defa canlı olarak karşısında duruyor. Bu turda yeni tanışıyorum Emine Pür Aktürk ile.

WhatsApp Image 2022-01-18 at 10.24.46 (4)

Emine kızı ile birlikte gelmiş festivale. Kahve ocağın üstünde pişerken Emine ile ilk resmimizi yan yana çekiliyoruz. Masada sandalyeye oturmuş durumdayız. Emine’nin başında yeşil baş örtüsü var, üzerinde uzun kollu forma. Benim başımda siperli şapka, saçlarım omuzlarımda. Yerde ocak, üstünde cezve siperlikli, yanında su şişesi.

WhatsApp Image 2022-01-18 at 10.24.46 (1)

Emine kahve pişirmemi ilk defa gördüğünden detaylı resim çekiyor. Üzerinde logo olan alüminyum siperliği yakından çekiyor. Bakır cezvenin sapı dışarıda.

WhatsApp Image 2022-01-18 at 10.24.46 (3)

Kahve cezvede taşmaya başlarken üstten resmini çekiyor.

WhatsApp Image 2022-01-18 at 10.24.46 (5)

Masada üç kişi oturmuş poz veriyoruz. Kahve henüz pişmedi. Yanımda Emine, karşımızda Doktor Aydın duruyor. Kahveyi Emine’nin kızı ile birlikte dört kişi içeceğiz.

WhatsApp Image 2022-01-18 at 10.24.46

Kahvemizi afiyetle içiyoruz muhabbet ederek. Emine ile iyice tanışıyorum, ilk defa kahve içtik. Kahve içtikten sonra fincanları Emine yıkayıp getirdi. Kahve takımlarını toplayıp çantaya yerleştirdim. Çantayı bisikletime götürdüğümde Zeybek oyun havası çalmaya başladı. Yöresel Zeybek oyununu festivali düzenleyen Öğretmen Şeref Akdemir ve festivalin motorize ekibinden Yüksel Yıldırım ile oynamaya başladı karşılıklı. İkisi de oyuna göre hafif çömelmiş durumda

DSCN3059

Sağ ayağı yerde, hafif dizden kıvrık, sol ayak havada ve ileride. Kollar yanlara iyice açılmış kartal kanatları gibi. İkisi de aynı yöne dönmüş durumda.

DSCN3060

Dönerek iki ayağını yere koyup birbirlerine bakıyorlar. Kollar aşağıda.

DSCN3061

Oyunun temposuna göre yaylanıp kolları açarak sırtlarını birbirine döndürüyorlar. Sağ ayaklar yerde, sol ayaklar bu kez geriye doğru dizden kırık.

DSCN3062

Dinlenme bitti, yola çıktık, yol düz ve yokuş yok. Ana yoldan Simav’a doğru gitmekteyiz. Tempo hızlı, bir kaç bisikletçi yol kıyısında durmuş çeşme başında. Ben de durup su içerek dinleniyorum. Vücut ham olunca yorgunluk belirtileri göstermeye başladı. Bisikletim KUZ park halinde, arkada beyaz badanalı çeşme ve çınar ağaçları görünüyor.

DSCN3064

Yol kıyısında ilginç bir korkuluk görünce durup resmini çekmeden geçmek olmaz deyip duruyorum. Bahçe duvarı önünde dik olarak duran meyve kasası üzerine oturmuş korkuluk. Önünde de ters olarak konulmuş meyve kasasına sol ayağı ile basmış durumda. Sağ ayağı ise yerde. Ayaklarında çizmeler geçirilmiş. Mavi renkli kot pantolon giymiş. Üstüne uzun kollu, ince çizgili gri bir gömlek, ellerinde ise sarı renkli eldivenler geçirmiş. Sol eli selam verir gibi kaldırmış. Sağ eli kalçasının altında duruyor. İlginç olan kısma geldik! Kafasında beyaz renkli bir saksı konmuş. Keçeli kalemle; kaş, göz ve dudaklar çizilmiş. Gömleğin yakaları kalkık. Bahçede tek katlı bir ev ve geniş yayılan servi ağacı var yemyeşil.

DSCN3066

Artık yolda durmadan devam edip kamp alanına vardım. Öyle bir uykum geldi ki yatacak yer arıyorum gölgelik bir yerde. Çadırda, Güneş altında yatmanın anlamı yok, tavuk gibi pişerim. Kaplıcaların girişinde çam koruluğu var küçük bir alanda. Hemen bisikletim ile girip uygun iki ağaç gövdesine hamağı bağlıyorum. Bisikletim KUZ ve ağaca bağlı mavi renkli hamağım. Akşama kadar dinlenip uyuyacağım.

DSCN3067

Öyle bir yorulmuşum ki yorgunluktan uyku tutmadı, arada kestirmiş olabilirim bilemiyorum. Ama uzun olarak hamakta yatmak gibisi yok. Akşama kadar kendimi sallayıp yatıyorum. Yemek zamanı gelmeden kalkıp hamağı topladım. Kamp alanına gelerek su donumu, sabunu ve havlumu alıp doğru hamama. Bir güzel yıkanıp sıcak su havuzunda yumuşuyorum. Sıcak su iyi geldi doğrusu. Kuru elbiseleri giyip çadırın yanına geldim. Akşam yemeğini yemek için uzun kuyruğa girdim. Yemekler doyurucu ve leziz. Hepsini belediye karşılıyor. Sadece Şeref Akdemir organize ediyor her şeyi. Bir güzel karnımı doyurup çadırın olduğu yere gelerek kahve takımlarını çıkardım. Bir kahveyi hak ettik sanırım. Yakınımda olanlar da kahve içecek. Kahve değirmenini kahve öğütmesi için yol arkadaşım cengiz Çarkacı’ya veriyorum. O da kahve çekiyor. Sonra diğer arkadaşlara veriyor kahve değirmenini. Bu akşam müzik var. İzmir’den bisikletçi arkadaşım, kahve dostu Aysun Dizici’nin arkadaşı Süleyman Kahraman kanun aleti ile kamp alanına geldi. Kendisi Simav’da oturuyor. Bizlere kanun çalacak. Kamerayı tripoda takıp otomatik zamanlayıcı ile kendimizi çekiyorum. Değirmen elinde olan bir arkadaş, ben sehpanın önünde oturmuşum. Cengiz ayakta, kanunu kucağında çalan Süleyman. Ayakta Ekrem Ceyhan ve bez sandalyede oturan Aysun Dizici.

DSCN3070

Doktor Mete Güney de gitarını alıp yanımıza geldi. O da gitarın tellerine vurmaya başladı. Kanun bir yandan, gitar bir yandan müziğe doyacağız bu akşam. Hava da karardı. Makam ve nota bilmediği halde sesi güzel ve şahane söyleyen Ferah Bayramoğlu bizlere şarkılar söylüyor. Dinleyiciler de yanımızda sandalyelerini getirip oturuyor.

DSCN3071

Ferah kanun çalan Süleyman’ın yanına gelip Türk sanat müziğinin güzel parçalarını çalıyor. Tam ikisi yan yana gelince resimlerini çekeyim dedim. Güzel bir kare olacak. Kamerayı elime alınca Aysun Dizici ben de çekileceğim deyip kareye girince hemen müdahale ettim kareden çık diye. O da alındı ani çıkışıma. Kareden çıkınca çekiyorum Ferah ile Süleyman’ı

DSCN3073

Sert çıkışıma alınıp küsen Aysun yerine oturunca kızgınlıktan ve alkolün etkisiyle söylenmeye başladı beni niye çekmedim. Sol elinde bardağı, sağ elini ileri uzatıp söylenirken o kızgın halini çekiyorum. Aysun Dizici’nin kalbini kırdım galiba. Şimdilik kızgın ve alkolün etkisinde. Yarın sabah özür diler durumu düzeltirim.

DSCN3074

Neyse Süleyman hızını alamadı, sürekli kanunun tellerinde parmakların uçlarına takılan metal mızrap’ı gezdiriyor. Ferah ta ona eşlik edip şarkıları söylüyor. Bizler de onlara eşlik ediyoruz bildiğimiz kadarı ile. Süleyman’ı kanun çalarken yandan arkadaşlarla beraber çekiyorum.

DSCN3075

Ay da yarıdan biraz fazla aydınlık yüzü ile doğdu. Optik zoom ile iyice yakınlaştırıp çekiyorum kraterleri ve beyaz denizleri ile gecenin karanlığında.

DSCN3076

Kanuncumuz Süleyman yeter deyip kanununu almadan evine gitti. Kendisine teşekkür edip uğurladık giderken. Kanunu götürmeyip bana bıraktı. Süleyman gittikten sonra Doktor Mete gitarı ile çalmaya devam etti. Elinde gitarı ile bir poz çekiyorum yanındaki iki arkadaş ile.

DSCN3077

Gece yarısına kadar çalıp söyledik. Müzik eşliğinde türküler, şarkılar söyleyerek dinlendik sayılır. Belli bir saatte müzik ve şarkıyı kestik. Gürültü yapmamak gerek O yüzden herkes kendi çadırına çekildi. Ben de çadırıma girip yatıyorum.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 57 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

2. Simav Eynal Bisiklet Festivali 1. Gün

26 Ağustos 2021 Perşembe

Simav’a araba ile gidiş – Eynal – Simav Fuar alanı – Eynal

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ne güzeldi saçları

saçlarını yandan yandan savuruşları

vay anasını

nasıl da dönüp baktı

bir hercaimenekşe bakar gibi güneşe

vay anasını

bal değildi gül değildi insandı

öptükçe ballanırdı kokladıkça güllenir

vay anasını

kızamık kızıl sıtma çiçek sanırdım aşkı

gördüm de insan kılığında felaket şaştım

vay anasını

nelerimi alıp gitti bilemem ki

bir yerlerim çoğaldı

vay anasını

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, renkli çadırlar, yeşil, mavi ve beyaz renkli, iki katlanır sandalye. Arkada arabam Ford park etmiş.

DSCN2978

Zaman ne çabuk geçiyor, geçen zaman kısa gibi görünse de aradan 5 yıl geçmiş. Dile kolay! 5 yıl. Ama nasıl geçtiğini anlamadım bile. Bir çok iş, uğraş, gezi, tur bir de üstüne salgın nedeni ile kapanma ve iptal edilen festivaller nedeni ile ilkine katıldığım, tekrarı olmayınca anca bu günlere geldik. Festivali düzenleyen Simav da beden eğitimi Öğretmeni Şeref Akdemir. 2020 yılında festivali düzenlemek istedi, kayıtlar yapıldı ama gel gelelim gözle göremediğimiz virüs yüzünden salgın iyice azdığı için yapılamadı. Ben de kaydımı yapıp heyecanla bekliyordum güzelim Simav’ı ve Eynal kaplıcalarını görmek için. Hele muhteşem doğası ile Karagöl’ü. Orada bir kayanın üstünde kahvemi içmiştim. Göl manzaralı kahve içme hayalini yaşıyordum. Neyse bu yıl, yani 2021 yılında düzenleneceğini öğrenince Şeref hocayı telefon ile arayıp kaydımı ilk yaptıranlardan birisiyim. Geçtiğimiz yıl hiç bir festival yapılmamıştı, bu yıl da pek yapan olmadı salgın nedeni ile. Bisiklet sürmeyi, arkadaşları özledim. Onların da beni ve kahvemi özlediklerine eminim. Haziran ayının sonlarında Afyon Frig vadisi festivaline katılmıştım. Uzun süredir görmediğim arkadaşları görüp hasret gidermiştik. Birbirimizi özlemişiz, birlikte olmayı, muhabbeti, bisiklet sürmesini, yemek sırasını, çadırda yatmayı.

Simav’a gitme planlarını yaparken bir arkadaşım karavan ile gideceğini söyleyince birlikte gitmeyi planladık. Festivalin başlamasına bir kaç gün kala kendime yeni bir araba aldım. Eski olmasına karşı beni getirip götürecek kadar iyi durumda. Ama arkadaşımla sözleşmiştik. Festival gününe bir kaç gün kala bir de baktım ki arkadaş bisikletle yola çıkmış bile, kamp yaptığı yerden resimler atıyor sosyal medyaya. Ne bir haber, ne “Ben yola çıkıyorum, sen de gelir misin?” Ya da “Nasıl gitmeyi planlıyorsun, ben karavan ile değil de bisikletle yola çıkacağım” demeden yola çıktı. Neyse önemli değil kendi olanaklarım var, kimseye de muhtaç değilim. Sonra yeni araba almışım. Arabayı test ederim yolculuk boyunca. Beni eken arkadaşa zamanı gelince iki çift lafım olacak. O da yeri gelince söylenecek. Daha zamanı var.

Neyse uzatmayalım, Simav’a gidecek olan Cengiz Çarkacı ile anlaştık gitmek için. 26 Ağustos Perşembe sabahı bisiklet taşıyıcısını arabanın arkasına taktım. Bisiklet taşıyıcısı bagaj kapağına takılan aksesuar yüzünden tam oturmuyor ama bir şekilde takmayı becerdim. Bisikletim KUZ tekerlekleri sökük halde yükledim. Daha önce yanıma alacaklarımı hazırlamıştım. Nasıl olsa araba var diyerek bir de battaniye koydum alacaklarım arasına. Simav’da geceleri soğuk olur, battaniye gerek. Çantaları da arabaya yükletip Cengiz’i evinden aldım. Onun da bisikletinin tekerleklerini söküp taşıyıcıya sağlamca bağladım. Birlikte yola çıktık, yolumuz Salihli, Demirköprü barajından Demirci ve Simav. Yaklaşık 260 Kilometre yol gideceğiz. Arabam LPG gazlı, depoyu tam doldurdum, bakalım ne kadar yakacak, onu hesaplayacağım. Arabanın motoru yeni yapılmış, siboplar sıkı durumda. O yüzden 90 Km hızı geçmemeye çalışıyorum. Demirci kasabasında depoyu bir daha doldurduk. Hesaba göre 100 Kilometrede 14 litre yakıt yakıyor. Biraz fazla yakıyor gibi. Dağlara çıktık, Simav’a dağlardan inerken frenlerin pek tutmadığını hissedince düşük viteste sorunsuzca Simav’a vardık.

Yolu bildiğimden Simav Eynal kaplıcalarını kolayca buldum. Kamp yapılan yer futbol sahası. Arabam ile sahanın içine girerek çadır kuracağım yerin arkasına park ettim. Arabadan eşyaları ve bisikletleri indirip tekerleklerini taktık. Çadırı kurup eşyaları yerleştirdim. Kamp yeri sabit olunca tüm eşyalar çadırın içinde. Yanıma battaniye almıştım. Buranın geceleri yaz olsa da serin geçeceğini biliyorum. İyi ki battaniyeyi yanıma aldım. mat çantanın içinden çıkmadı. O yüzden battaniyeyi altıma sereceğim. Bizden önce gelenler çadırlarını kurmuş bile. Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarla hasret gideriyorum. Ne çok özlemişiz kamp ortamını, arkadaşlıkları ve sohbeti.

Çadırlar sıra ile kurulmuş bozulmuş top saha çimenleri üstüne. Çadırlar renkli ve onlarcası sıralanmış. Arkada tepeler var, gökyüzü masmavi. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN2979

Kayıt masasına gidip kaydımızı yapıyorum, formaları ve hediyemizi aldım. Formamı hemen üzerime giydim. Formanın rengi açık yeşil tonda. Kayıt yerine iki tane üstü kapalı, etrafı açık çadır kurulmuş. Burada iki tane su pınarı konuşmuş. Soğuk suları pınardan içeceğiz. Bisikletler, bisiklete binenler kayıt masasının yanında.

DSCN2980

Akşama kadar sohbet, muhabbet sürdü. Çadırımın yanında Doktorumuz Mete Güney var. Gitarını da getirmiş, müzik bol festival boyunca. Mete gitarını çalarken resmini çekiyorum gece karanlığında flaş ışığı ile.

DSCN2982

Bu gün günlerden Perşembe. Haliyle Perşembe akşamı bisiklet turu var tüm Türkiye’de. İzmir’de başlayıp tüm Türkiye’ye yaygınlaşan Perşembe akşamı bisikletçileri, kısaca PAB Simav Eynal bisiklet festivaline katılanlar çok olunca Perşembe akşamı bisiklet turu yapmayı planlamış Şeref Akdemir. Bu günlerde de Simav’da panayır kurulmuş. Halk akşamları panayıra gelip eğlence ve alış verişe geliyorlarmış. Belediye bir alanda panayır kurmuş, yiyecek, içecek ve eğlence yerleri ayrılmış geniş bir alana. Perşembe günü festivale gelen bisikletçilerle arka yollardan panayıra doğru gittik bisikletlerle. Yaklaşık 8 Kilometre bisiklet sürdükten sonra panayıra vardık. Belediye görevlileri bizlere yer ayırmış. Bisikletleri oraya park ettik. Şeritle çevrelenerek başında da güvenlik için bekleyenler olacak. Aralarında pahalı bisikletler var. Ederi yüksek. Bisikletler güvenli yerde durmalı. Herkes panayır alanına gelince bisikletlerle topluca resim çekilmek için yan yana dizildiler. Ben de onları çekiyorum. Panayır alanına dikilen direklere tel gerilip küçük Türk bayrakları ve belediye flamaları asılmış. Aydınlatma direklerindeki kuvvetli ışık kaynakları sayesinde ortalık aydınlanmış durumda.

DSCN2985

Belediye zabıtaları ve görevlileri bizlere çay ikram ediyor, bizler de içiyoruz. Belediye başkanı aramıza gelip bizlere hoş geldiniz diyor. Bizler de bisiklet festivaline verdiği destekten dolayı teşekkür ediyoruz. Ayrıca panayır için de kutluyoruz genç belediye başkanını. Sağda festivali düzenleyen Şeref Akdemir, belediye başkanı, yardımcıları da yanında. Belediye başkanının karşısında bisikletçiler sıralanmış karşılıklı konuşuyorlar.

DSCN2989

Belediye başkanı, Şeref Akdemir ve bisikletçileri çekiyorum birlikte. Arkada belediyeye ait iki katlı bina var.

DSCN2990

Panayıra eğlenmeye gelen insanlar ve çocukları deveye binip tur atıyorlar meydanda.

DSCN2991

Çocukları taşıyabilecek kadar küçük Midilli atları da var panayırda. Çocukları ücret karşılığında bindiriyorlar. Normal insanların bel hizasında Midilli atı. Gölgesi yere vurmuş öylece bekliyor müşterisini Midilli atı.

DSCN2992

Panayırdaki oyuncaklar bisikletçilere ücretsiz binileceğini söylediler. Kimisi oyuncaklara binmek için gittiler. Kimisi de panayır alanını gezmeye çıktı. Ben de panayır alanındaki satıcıları dolaşıyorum Cengiz Çarkacı ile birlikte. Kendimize külahta dondurma alıp yalaya yalaya tezgahları dolaşmaya başladık. Herhangi bir şey almaya niyetim yoktu ama iki tane şiş aldım kendime. Bisiklet turlarında sucuk pişirmek için gerekiyor. Panayırı dolaşıp bisikletlerin yanına döndük. Hareket saatine daha var. Gökyüzünde Ay belirmiş, dolunay bitmiş, sağ tarafının bir kısmı karanlıkta. Fotoğraf makinesinin optik zoomunu kullanıp Ay’ı iyice yakınlaştırıp çekiyorum net olarak. Aydaki kraterler, parlak düzlükler net olarak görülüyor.

DSCN2993

Herkes toplanınca birlikte yola çıktık. Geldiğimiz yoldan geriye doğru bisikletleri sürüp kamp alanına geldik. Bisikletleri park edip çadırların önünde sohbet ediyoruz bir süre. Yeni gelip çadır kuranlar olmuş. Çadırlar da çoğalmış akşamdan beri. Belli bir saatte susup çadırlara çekildik. Artık dinlenme zamanı diyerek tatlı bir uykuya daldım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 16 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc