Kategori arşivi: Gökova Bisiklet Turu

Gökova Bisiklet Turu 11. gün

26 Haziran 2013 Çarşamba

Köyceğiz gölü etrafı – Dalyan – Toparlar şelalesi

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları.

Öne çıkmış olan görsel Dalyan kanalında katıkta Yıldız ve İrfan karşı kıyıya kayık ile giderken. Yamaçta Kaunos kral mezarları.

260620132826

Aborjin Duası

“her şey yeterli olsun! seni ayakta tutmaya yetecek kadar güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni diliyorum. aydınlık bir bakış açısına sahip olmana yetecek kadar güneş diliyorum. güneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmur diliyorum. ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum. yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum. isteklerini tatmin etmeye yetecek kadar kazanç diliyorum. sahip olduğun her şeyi takdir etmene yetecek kadar kayıp diliyorum. son “elveda”yı atlatmana yetecek kadar “merhaba” diliyorum.”

Göl kıyısında uyanmanın huzuruyla kalkıp gölün serin sularına bırakıyorum kendimi. Su beni kendime getiriyor, duşumu aldıktan sonra toplanıyoruz. Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra Tarkan bisiklete gidip Yıldızın kilometresini taktırıyoruz. Ardından yola çıkıyoruz. Bir süre Muğla  –  Fethiye karayolunda ilerledikten sonra tabelaların gösterdiği Dalyan – İztuzu yoluna saptık.

260620132819

Ortalık yeşil, hava sıcak, tarlaların bahçelerin arasında İrfan erik ağacından erik topluyor. Ben de kahve içecek uygun ağaç altı ararken yolun sağında sığla ağaçlarının dibinde piknik alanı gibi yer, kanalında su akıp giden harika bir yeri fark ediyorum. Hemen durup arkadaşlara sesleniyor ve kanalın aktığı yere iniyorum. Burası müthiş bir yermiş, koca sığla ağaçlarının altında su kanalda gürül gürül akıyor ve su buz gibi. Ben de pistonlarla beraber tüm motoru suyun içinde soğutma çalışmasını yapıyorum. İrfan da bana göz kulak oluyor herhangi bir şey olmasın diye. Kanala sırt üstü yatmış, İrfan yanımda oturuyor üzeri çıplak. Kenarda kahve takımları sığla ağaçları gölgesinde.

1053506_10151670761049443_1058483370_o

Kahve takımını çıkarıp kahve keyfini böyle bir yerde yapmamız bir tesadüf. Elçek ile cep telefonumla üçümüzü çekiyorum kahve içerken. Her taraf sığla ağaçları, bir orman gibi. Ayaklarımız kanalın içinde, kanalın kıyısında oturuyoruz.

260620132822

Bulunduğumuz yere kanaldan su başka yerden geliyor fakat aynı yerde sığla ağacının dibinden de su kaynıyor. Berrak ve soğuk sularda kanalın içine yatıyorum, su vücuduma masaj yapıyor. Hazır suyu bulmuşken çamaşırlarımızı da yıkıyoruz bu ara. Böyle bir yerde kamp atılabilir, aklımızın bir kenarına kaydediyoruz Tepearası denen yeri. Cennet gibi bir yerden ayrılmak zor olsa da yolcu yolunda gerek deyip yola devam ediyoruz.

Dalyana giriyoruz, kalabalık bir yer. Dalyan boğazı denen nehir kıyısında karşıya geçecek bir araç aramaya başladık. Dalyan da karşıya kayıkla geçebiliyorsun, köprü denen bir geçiş yok ve yapılmamış, arabayla gelirseniz geri dönmeniz gerek. Önümde tekne, sundurmasının üzerinde Türk bayrağı, Dalyan kanalı geniş, bir gezinti teknesi sola  doğru gidiyor dalga yaparak. Karşıdaki kayalık tepede Kaunos kaya mezarları var.

260620132825

Karşı kıyıda Kaunos antik  kaya mezarlarını görüyoruz. Kıyıda gölgelik bir yerde oturup soda içerek karşıya nasıl ve neyle geçeceğimizi soruyoruz. Karşıya sandalla geçilebiliyormuş, adam başı 4 TL  iyi para ! Sandalların yerini bulup sıraya giriyoruz. İlk önce İrfan ve yıldız bir sandala biniyorlar bisikletleriyle ardından ben bisikletim ağır ve büyük olduğu için ayrı sandala biniyorum.

Kaunos kaya mezarları yamaçta, İrfan ve Yıldız kayıkta gidiyor karşı tarafa. Karşıda tekneler kıyıda bağlı.

260620132826

Ben de başka bir kayığa biniyorum dikkatli biçimde. Benden önce bir kişi daha kayığa bindi. Elçek ile telefonum ile kendimi ve bisikletim KUZ ile birlikte resim çekiyorum.

260620132828

Benimle beraber bir Alman da sandala biniyor, kürekleri çeken eleman da üniversitede okuyor sözde tatile gelmiş ama sandalda iyi kazanç var deyip kürek mahkumu olmuş. Karşıya çabucak geçip karaya çıkmama İrfan yardım ediyor çünkü sandal suda olduğu için dengeyi sağlamada zorluk çekiyorum ve bisiklet ağır. Kürekçi ve Alman’ı çekiyorum bir poz.

260620132829

Karaya çıkınca rahat bir nefes alıp yola devam. Burası Kaunos antik kenti, gezintiyi düşünmediğimiz ve yolumuz uzun olduğu için durmayıp sadece uzaktan resim çekerek yola devam ediyoruz. Kaunos antik kenti tel örgü çit ile kapatılmış. Tel örgülerin arkasında mağara ağzı görünüyor.

260620132832

Antik kentin yüksek duvarları yer yer oyulmuş.

260620132833

Kaunos antik kenti kayalık bir tepeye kurulmuş. Antik kente giden yola girmedik, uzaktan resmini çekiyorum.

260620132834

Biraz geniş vadide yeşillikler içinde bir köy görünüyor.

260620132835

Yolumuzun üstündeki Çandır köyünden geçerken burada kültür evi yazan tabelayı görünce hadi bir bakalım deyip uğruyoruz.

260620132862

Kültür evinin girişindeyim, çardak gibi derme çatma çatısı olan, tahta çitler ve İngilizce “Turkis cultural house” ve “Open” yazısı bizi karşılıyor. Burası Çandır kültür evi.

260620132864

Evin içine girince sandalda benimle karşıya geçen Alman elinde Avustralya yerlileri Aborjinlerin ilkel üflemeli Didjeridu çalgısını çalarken buluyoruz.

260620132837

Alman bayağı öğrenmiş çalmasını. Avustralya da dolaşırken Didjeridu çalgısını çalmasını öğrenip bu çalgıdan bir tane alıp buraya getirmiş ve kültür evine bağışlamış. Ben de çalmasını deniyorum ama çalması kolay değil.

260620132854

Daha önce yıllarca eşiyle birlikte gelip kültür evinin sahibiyle dost olmuşlar. Yakın zamanda Almanın eşi vefat etmiş ve her yıl buralara gelip kültür evini ziyaret ediyor.

260620132838

Kültür evini dolaşmaya başladım, ilk olarak şark odasını çekiyorum. Duvarlarda kilimler, yerde halı, kıyılarda oturma minderleri ve dayanma yastıkları.

260620132839

Kültür evinin sahibi çevre köylerden topladığı, kullanılmayan eski eşyalar, alet edevatı toplamış bahçesinde yaptığı kapalı alanda sergiliyor. Duvarda Avrupa, Afrika ve Asya’yı gösterir harita asılı. Çeşitli desenlerde dokunmuş halılar duvarda. Yerde bakır eşyalar, masa, testiler konulmuş.

260620132840

Yün eğirmek için çıkrık aleti tahtadan.

260620132841

Çiçek desenli basma entariler.

260620132842

Cam eşyalar, gaz lambaları ve fenerler. Eskiden çekilmiş kadın fotoğrafları.

260620132843

Benimle birlikte gezen Yıldız ve İrfan odanın birinde resimlerini çekiyorum.

260620132846

Nişanlık, gelinlik elbiseler.

260620132848

Dikiş makinası, kutusu yanında. Arkada büyük bir sandık.

260620132849

Atatürk portresi, asker kıyafetli, çerçevelenmiş. Kitaplar üst üste duruyor.

260620132850

El işi yapılmış elbiseler.

260620132851

Keçeden yapılmış yelek.

260620132852

Arkada kıyafetler asılı, büyükçe koyun çanı ve nazarlık önde.

260620132853

Alman, İrfan, kültür evi sahibi Mehmet Varol ve Yıldız’ı birlikte resim çekiyorum.

260620132855

Kültür evi sahibi Mehmet Varol yere oturup bize bu kadar eski ve değerli eşyaları nasıl topladığını anlatıyor. Uzun yıllardır köyleri dolaşarak toplamaya başlamış. Bu tutkuya dönüşmüş ve Aşkla yapıyor görevini. Önünde sofra, üstünde bakır kaplar.

260620132856

Ben de Mehmet Varol’un yanına, yer sofrasına oturuyorum, üzerim çıplak. Bizi İrfan çekiyor.

260620132857

Alman ve irfan yanımıza katılınca Yıldız çekiyor bu kez.

260620132858

Bu arada karnımız acıktığından birer gözleme ısmarlayıp bal, yoğurt ve çayla karnımızı doyuruyoruz.

260620132867

Gözlemeyi yedikten sonra bir ağırlık çöküyor ve İrfan biraz şekerleme yapıyor çaktırmadan. Şark odasına yatmış İrfan uyuyor.

260620132860

İrfan bir süre şekerleme yaptıktan sonra şark odasının ortasına oturup resmimi İrfan çekiyor. Üzerim çıplak, başımda buff, beyaz tüy adım  “Dengesiz Beyaz Tüy”

260620132866

Bu kadar ikramdan sonra Mehmet abi en son olarak Altın Çilek ikram ediyor. İlk başta alışmadığım meyve yenince tadının güzel olduğunu anlıyorsun. Sarı renkli meyve ceviz büyüklüğünde, üzerinde beyaz zar var, meyveyi koruyor. Zar çabuk soyuluyor. İki metal tabakta altın çilekler.

260620132865

Palazlanmaya başlamış civcivler masanın etrafında sürekli dolaşıyorlar.

260620132868

Yediğimiz gözlemelerin ücretini ödeyip yola devam ediyoruz. Bir süre engebeli yolda inip çıkarak güzel manzara eşliğinde ilerliyoruz. Köyceğiz gölü ile deniz arasında bağlantıyı sağlayan nehrin menderes kıvrımları uzaktan bize harika görüntüler sunuyor.

260620132869

Dalyan kanalı ve bitiminde İztuzu kumsalı yüksekten manzarayı oluşturuyor. Karşıda dağ silsilesi.

260620132871

Köyceğiz gölü göründü, gölün suları denize ulaşmak için dar bir kanala giriyor. Kanalın başlangıç yerini çamların arasından izliyorum.

260620132873

Yol dağların eteklerinden, az yüksekte gidiyor, o yüzden sürekli yukarıdan manzara izliyorum. Aşağıda portakal bahçeleri ve çiftlik evleri.

260620132874

Geldiğimiz taraftaki Kaunos antik kentinin bulunduğu kayalık tepe ve dalyan kanalı mavi olarak akıyor.

260620132875

İrfan resim çekerken ben de onu arkasından Ölemez dağı ve göl manzaralı olarak çekiyorum. Karşı kıyıda Sultaniye kaplıcaları.

260620132878

Bu gece kamp atacağımız yer Toparlar şelalesi, bu yüzden Köyceğiz’e uğramadan geçiyoruz. Bakkaldan akşam yemeği için alışveriş yapıp D400 karayolundan ilerleyip şelale sapağına varıyoruz. Toprak yoldan ilerleyip yolun bittiği yere gelince şelaleye çıkalım mı çıkmayalı mı diye tartışmaya başlıyoruz. Şelale 500 metre yukarıda ve yol yok, sadece patikadan gidilebiliyor. Böyle güzel yeri kaçırmayacağımızdan patikadan çıkmaya karar veriyoruz. Bisikletleri elimizde çaydan karşıya iki yerde taşıp patikaya ulaşıyoruz. Sonra itekleye itekleye kan ter içinde şelalenin bulunduğu yere varıyoruz. Geldiğimize değdi yani, böyle bir yerde kalacağımız için şanslıyız. Tırmanırken o kadar enerji harcamışım ki alev alev yanıyorum, motor ve pistonlar yatak saracak. Bisikletimi bırakıp kendimi soğuk şelalenin havuzuna bırakıyorum. 5 Metreden geniş bir gölete dökülen şelaleye ağaca bağlanmış ip ile salınarak kendimi soğuk sulara bırakıyorum.

1040741_10151684526169861_528957080_o-300x225

Bir süre yüzdükten sonra vücudum normale dönüyor, şelaleden dökülen yere varmak için çaba sarf etmek gerekiyor, acayip akıntı yaratıyor. Sonra dökülen suyun altında durman imkansız dibi derin boyu geçiyor. Yan tarafta kayalara tutunup vücudun bir yanını suyun altına girebiliyor. 5 metreden dökülen suyun basıncı çok güzel masaj yapıyor. Sudan çıkıp çadırımı kuruyorum. Akşam yemeğini hazırlayıp yiyoruz bir güzel, kurt gibi acıkmışım yani. Patates de kaynatıyoruz ama karnımız iyice doyduğundan ertesi güne bırakıyoruz. Ardından çayımızı demleyip çiğdem çıtlatarak ormanın içinde sohbetimizi yapıyoruz. İrfan buraya daha önce gelmiş ama bizim geldiğimiz yoldan değil yukarıdan dağdan gelmiş, adam dağcı. Yarınki rotamızı da kararlaştırıyoruz. Uykumuz gelince herkes kendi çadırına çekilerek tatlı bir uykuya varıyor.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 76 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 10. Gün

25 Haziran 2013 Salı

Akyaka – Köyceğiz

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları.

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Herkesin , gidebileceği bir yeri olmalı

Çünkü öyle bir an olur ki , insanın mutlaka bir yere

Gitmesi gerekir

Tyodor Dostoyevski

Öne çıkmış olan görsel, iki yanda dev okaliptus ağaçlarının gölgesinde giden bisikletçiler.

190620132685-300x225

Sabah erken kalkıyoruz yeğenim 08:00 de  minibüsüne binmesi gerek Denizli’ye gidecek. Kahvaltıyı hazırlayıp yiyoruz bir güzel. Yeğeni gönderip ardından el sallıyoruz. Bulaşıkları yıkayıp ardından birer sabah kahvesi. Yıldızın ön lastiği dün geceden inikti, söküp yamadıktan sonra eşyalarımızı toplayıp bisikletlere yüklüyoruz ve köpeklerle vedalaşmayı da  ihmal etmiyoruz. Koko ve Sonya çok sevimliler, hep oyun oynamak istiyorlar. Yolcu yolunda deyip evden çıkıyoruz. Ana caddeye inince Yıldızı’n bisikletinin bu sefer arka lastiği patlıyor. Sabah sabah hayırdır deyip lastiği onarmaya başlıyoruz. Yapacak bir şey yok, bisikletçinin kaderi. Benim arka tekerlek sakat onun için sevgili arkadaşım Serkan Taşdelen’i arıyorum. Kendisi Muğla’da yaşıyor, yakın zamanda bisikletçi dükkanı açmıştı. Serkan’dan dış lastik temin edebilir miyiz diye soruyorum,  şu an bisiklet turunda Tokat dolaylarında pedal bastığını, yardımcı olamayacağını bildiriyor. Ben de sağlık olsun diyorum.

Serkan Taşdelen tüm Türkiye’yi hemen hemen il ve ilçelerini bisikleti ile dolaşmış ve dolaştığı yerleri resimli roman gibi anlatarak bisikletçilerle paylaşan çok değerli bir insan. www.pedalla.com Sitesinde maceralarını okuyabilirsiniz. Aynı zamanda benim hocamda sayılır, bana bisikletle gezgin virüsünü bulaştıran Serkan’dır. Kendisi  Türkiye de ilk defa katlanır bisikletleri buluşturup festival yapan birisidir. Ayrıca Kaunos bisiklet buluşması adlı bisiklet turunu da yapıyor. Eylülde 2. sini düzenleyecek bu yıl. Umarım katılabilirim.

Serkan Taşdelen cep telefonu ile bisiklet sürerken elçek resim çekiyor. Kendi yüzü ve arkasında ben bisiklet sürerken.

DSCN74681-300x168

Yıldızın lastiğini onarıp Akyaka’dan ayrılıyoruz. Gökova’da eski yolda Okaliptus ağaçlarının gölgesinde ilerliyoruz, keşke bütün yollar böyle olsa. Bu yol  Marmaris yolu. Yolun iki yanında dev okaliptus ağaçları var, üç bisikletli yolda gidiyor.

190620132685-300x225

Köyceğiz yoluna doğru dönüyoruz. Yol düz ve ovalık, yer yer yol yapım çalışmaları var. Tabelada Köyceğiz – Antalya düz olarak gittiğini belirtmiş. Sola doğru Ula -Kale yolunu gösteriyor. Bizim gittiğimiz yol D – 400 ana karayolu. 400 Metre sonra yolun daralacağını işaret eden tabela konulmuş. Yol kıyısında İrfan gidiyor.

250620132811

Arka lastik sorun çıkarmadan gidiyor şimdilik problem çıkarmayacak anlaşılan. Kızılyaka köyünü gösterir tabela önünde durup nefesleniyorum. Yol yeni asfalt ile kaplanmış.

250620132810

Yolumuz bu gün az, 35 km civarı, fazla sıcağa kalmadan Köyceğiz’e vardık. Köyceğiz tabelasında yazdığı kadarı ile Nüfus: 8900. Köyceğiz deresinin üzerindeki köprüde resim çekiyorum. Dere akmıyor şimdilik, her halde yağmur yağdığı zamanda akıyor.

250620132812

Köyceğiz’e hep gelmeyi düşünürdüm, hep sanal ortamda resimlerde gördüğüm yeri şimdi gözlerimle bakıyorum. Resimlerde gördüğüm gibi gerçekten güzel bir ilçe, binaları bahçeli evleri gayet düzenli ve bakımlı. Yüksek bina pek görünmüyor, adı gibi köy olarak kalmış evleri. Ana yoldan şehir merkezine doğru girince ilk meydanda Tarkan bisiklet hemen önümüze geliyor, kimseye sormadan. Tarkan’la hoş geldin beş gittin muhabbetinden sonra derdimizi anlatıp lastiğimizi değiştirmesini söyleyip çayları içiyoruz. Lastik derken bakıyoruz ki jantı firen papuçları iyice aşındırmış, yanaklarda derin izler var her an yolda bırakabilir.  Göbeğe bakıyoruz o da gidici, zaten telin biri Bozburun’a giderken kopmuştu, eee hadi onu da değiştirelim. Allahtan kaset dişliyi yeni değiştirmiştim, neredeyse arka tekerlek komple değişti. Fren papuçlarını da değiştiriyoruz. Tarkan’da hadi şuna iki ayak sehpa takalım diyor, ben de olur mu deyince olur olur diyerek takıyor.  Benim bisikletime olacağını bilseydim daha önce taktırırdım. Tarkan arka dış lastiği zırhlı olarak takıyor. Ön lastiği yeni değiştirmiştim gelirken Milas’ta. Yedek olarak bir iç lastik ve yama takımı alıyorum oh gel keyfim yani. Jant komple değiştiği için akort ayarı biraz uzun sürüyor ve biz de acıkıyoruz. Yan tarafta ev yemeği yapıyorlar. Biz de melemen ısmarlıyoruz fakat Yıldız acı biber koyma deyince kadıncağız menemeni bibersiz pişiriyor mecburen öyle yemek zorunda kalıyoruz. Yemeği yedikten sonra Yıldız da coşuyor gidonu kelebek gidonla değiştiriyor, tam tur bisikletçisi oldu, bir de dış lastiklerini de değiştirince orada akşamı ediyoruz. İrfan sadece dikiz aynası taktırıyor. Bu arada ben de merkeze gidip bankada işlerimi halledip geliyorum. Köyceğiz’li bisikletçiler Tarkan bisiklette buluşuyorlar, burada bisikletçilerle tanışıp çay içiyoruz.

Dükkan önünde Tarkan ile dördümüz resim çekiliyoruz.

260620132818-300x225

Nasıl olsa burada akşamı yaptık yakın bir yerlerde kamp atarız diye Tarkan’a ve Köyceğizli arkadaşlara danışıyoruz. Onlarda bize Yuvarlak çaya gidin orası güzel diyor. Akşam yemeği için marketten alışveriş yapıyoruz. Yıldızın kilometresi çalışmıyor bu yüzden kilometreyi Tarkan’a tamir etmesi için bırakıp Yuvarlak çaya doğru yola koyuluyoruz.

Hafif rampa çıkarak  gidiyoruz. Bir müddet gittikten sonra hafif iniş ve çıkış olan bir yerde İrfan toprakta lastiği kayıp düşüyor ve hemen ayağa kalkıyor bayağı çevikmiş. Biraz yara bere var ufak tefek, hemen ilk yardım çantalarını çıkarıp gerekli müdahaleyi yapıyoruz.  Aracın biri hastaneye götüreyim diyor! ( insanlık ölmemiş ), bizde olur deyip İrfan’ı bisikletine beraber arabaya yükleyip Köyceğiz’e yolluyoruz. Yıldızla ben Köyceğiz’e dönüyoruz. Hastaneye gelince bakıyoruz İrfan dışarıda, gerekli müdahaleyi yapıp filmini bile çekmişler. Neyse kırık çıkık  ve önemli bir şey olmadığını öğrenince rahatlıyoruz. İrfanı getiren araç para istemiş İrfan da 1o lira vermiş. ( İnsanlık ölmüş )

Hastane bahçesinde oturup konuşuyoruz ne yapalım diye. İrfana turu burada bitirip otobüsle İzmir’e dönelim diyoruz. İrfan da hayır kendimi iyi hissediyorum tura devam edelim diyor, ne olacak Dengesiz! ne de olsa. Köyceğiz’den arkadaşım Asuman Şen’i arayıp kalacak bir yer soruyoruz o da bize göl kıyısında kamp alanı var belediyeye ait orada kalabilirsiniz diyor. Hava da karardı bu arada. Belediye kamp alanını buluyoruz, içeride kamp görevlisi bizden ücret isteyince orada kalmak istemediğimizden dışarıya çıkıp göl kıyısında çeşmeye yakın bir yerde oturup ilk önce yemeğimizi pişirip karnımızı doyuruyoruz. Çay keyfimizi de yaptıktan sonra kafeteryada çalışan arkadaşa plajda kalabilir miyiz diye soruyoruz, o da kalabilirsiniz deyince hemen uygun bir yere çadırlarımızı kurup yerleşiyoruz. Daha sonra kafeteryadan biralarımızı alıp kumsalda oturup Dolunayın göle güzelliğini yansıtmasını seyrederek Köyceğiz göl gecesinin keyfini çıkarıyoruz.

Gece karanlık, Dolunay tüm güzelliğini göl yüzeyine yansıtıyor. Solda Köyceğiz sahilindeki lambaların sarı ışıkları göle yansıyor.

250620132813

Göl yüzeyine vuran Dolunayın ışığı hafif dalgalı su yüzeyinde kıvrımlı patika oluşturmuş.

250620132814

Göl kıyısında akşam keyfimizi sonuna kadar yaşıyoruz, hava sakin, göl sakin. biz de bu sakinliğe ayak uydurup dinliyoruz sakinliği. İrfan yaraları açıkta olarak çadırına girip yatıyor. Biz de yatıyoruz çadırlarımıza girip.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 56 Kilometre civarı.

Bu günkü yol haritamız

Powered by Wikiloc

 

Gökova Bisiklet Turu 9. gün

24 Haziran 2013 Pazartesi

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları

Bozburun – Marmaris – Akyaka

(Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

“Uçamazsan koş, koşamazsan yürü, yürüyemezsen sürün. Ama ne yaparsan yap ilerlemek zorundasın.”

Martin Luther King

 

Güzel bir yerde güzel bir uykudan sonra sabah erkenden uyanıyoruz. Sabah duşumu çarşaf gibi olan denize girerek alıyorum. Sabah suyu harika geliyor. Çayımızı demleyip harika bir kahvaltıyı deniz kıyısında demir atmış tekneleri seyrederek yapıyoruz. Piknik masasında kahvaltılıklar. Yıldız ve İrfan oturmuş kahvaltısını yapıyorlar. Deniz çarşaf gibi dümdüz.

240620132793

Kahvaltı sonrası toplanıp eşyaları bisikletlere yükledik. Kafeteryada telefonları şarja bırakmıştık geceleyin. Telefonları alıp zaman geçirmeden yola çıktık. Bir süre düz gittikten sonra yokuş başlıyor ve geride bıraktığımız Bozburun uzaktan da olsa bize yüzünü gösteriyor. Araziye dağılmış tek tük evler ve manzaranın güzelliğini biraz seyre dalıyorum. Otlar güneş sıcağına fazla dayanamayıp sararmış durumda.

240620132794

Tüyümü kafama takıp üzerimi çıkarıyorum. Bol güneşten yararlanmak gerek D vitamini için. Bisikletimin ön çantaları ile birlikte tüyümün de gölgesi asfalta vuruyor.

240620132795

Yükseldikçe manzara güzelleşiyor. Denize uzanmış kara parçaları ve küçük bir camisi olan köyde evler dağılmış araziye. Sanki yeşillik içinde kaybolmuş şirin bir köy gibi.

240620132796

Yokuş biraz sertleşti, bir vadinin içindeyiz, vadinin dibinde deniz uzaklarda. Önümde şevketi bostan dikenlisi boy ayıp manzaranın önünde duruyor. Henüz sararmamış yeşil durumda.

240620132800

Bu vadiye yol indiğini görüyorum ama yolumuzun uzağında kaldı. O yüzden girmenin anlamı yok. Seyrek yeşil ağaçlar kaplı kayalıklı dağlar önümde.

240620132801

Yolda doğru dürüst ağaç yok makilik devam ediyor, tipik Akdeniz bitki örtüsü. Haliyle çeşmede göremiyoruz, suyumuz olmasa susuz kalmamız içten bile değil. Bu geçtiğimiz yol aynı zamanda Karia yolu, bunu tabela ile işaretlerinden anlıyoruz. Sola Kızılköy 3 Km, sağa Bayır 3 Km olarak yazılmış sarı yeşil tabelaya. Tam ortadayız yani, iki taraf 3 Kilometre. Biz Bayır yönüne doğru gideceğiz.

240620132802

Karia yolunda giderseniz yanınıza bol su almanızı tavsiye ederim, bilasha Bozburun – Marmaris yolunda giderseniz. Dağlara tırmanmaya devam ediyoruz ama fazla zorlu değil, normal bir tırmanış. Bayır köyüne iniş yaptıktan sonra tekrar bir yokuş başlıyor ve burayı da çıkıyoruz zorlanmadan. Yine seyrek ve dağının evler manzarayı oluşturuyor.

240620132803

Köyün içinde Karia yol tabelası sökülmüş, birisi de alıp direğin dibindeki kaldırım taşı üzerine koymuş tabelaları. Bu tabelalarda yazan; sola doğru Amos 15 Km, sağa doğru ise Taşlıca 18 Km yönlerini belirtmiş. Tabelaların üstündeki sundurmada bir saksı duruyor. Saksıda gül dikilmiş.

240620132804

Önümüz yokuş sola doğru dönemeçli çıkıyor. Sağ taraf çam ormanı yüksek dağ ve solda küçük bir köy bahçeler içinde kaybolmuş. Küçük bir cami ve minaresi buranın köy olduğunu belirtiyor.

240620132805

Buralarda çamlar belirmeye başlıyor. Bir süre çıktıktan sonra araç trafiğinin bol olduğu bir yola bağlanıyoruz ve iniş başlıyor. Bu yol Turunç – Marmaris yolu, daha geniş fakat inişte virajlar keskin ve tehlikeli bu yüzden virajları yavaş ve dikkatli iniyoruz. Aşağıda görünen koy İçmeler koyu ve deniz.

240620132806

İçmeler kalabalık, yazlıklar çok, deniz kıyısına inmek için yolu ararken bir market görüyoruz. Marketin yanında gölgelik bir yere oturup soda, çikolata, kiraz, kayası ve ardından karpuz yiyoruz. Bir müddet dinlendikten sonra yola devam ediyoruz.

İçmeler beldesi yazlıklar ve otellerle dolu, sahil yolunda bisiklet yolu yapılmış burada ilerliyoruz. Kıyının solu sıralı oteller arada parke yürüme ve bisiklet yolu sağında otellerin plajları. Bisiklet yolunu gösterir beyaz bisiklet çizim parke taş döşeli yolda.

240620132807

Böyle epey ilerliyoruz, uygun bir yerde denize giriyoruz ve dinleniyoruz biraz. Daha sonra kıyıdan ilerleyerek Marmaris’e girdik. Yıldız bizi Velomaris bisiklete götürüyor Tolga ile tanışıyoruz. Tolga Karia bisiklet turunu düzenleyenlerden. Bize neskafe ısmarlıyor, afiyetle içiyoruz. İrfan bir dikiz aynası ve pedallara burunluk taktırıyor. Biz sohbet ederken Muğla bisiklet derneğinden Eurovello Türkiye temsilcisi Feridun Ekmekçi gelip aramıza katılıyor. Velomaris dükkanının önünde resim çekiliyoruz, Ben, Tolga, Yıldız ve İrfan. Dükkan önünde bir çok bisiklet duruyor satış için.

240620132808

Hoş beşten sonra Akşam yemeği için Yıldız’ın daha önce Karia turunda yemekleri güzel bir lokantaya götürüyor. Hacının yeri diye bir lokanta. Lokantanın bahçesi geniş bisikletlerimizi bahçeye alıyoruz fakat garson bisikletleri dışarıya koyun diyor. Biz de nasıl olur yer var bisikletler gözümüzün önünde olsun diyoruz. Onlarda olmaz deyince iştahımız kapanıyor ve yemek yemekten vaz geçiyoruz. Herhalde hacı tok kim bilir. Biz de başka bir yer ararken tavuk kızartan bir yer görüyoruz. Buradan tavuk alıyoruz, bakkaldan yoğurt ekmek alıyoruz. İrfan bana acıyıp bir de karpuz alıyor. Parkta masalı bankta oturup bir güzel karnımızı doyurduktan sonra kendimize geliyoruz, moralimiz de yerine geliyor. Hazır oturmuşken nerede nasıl kamp atacağımızı konuşurken yarınki yolu da kararlaştırıyoruz. Köyceğiz’e gideceğiz, Marmaris ten Köyceğiz’e Akyaka yolundan gitmemiz gerekiyor. Ben de bu gece Akyaka’ya gidip yeğenimin evinde kalırız, ertesi gün Köyceğiz’e gideriz diyorum. Yıldız ve İrfan bu teklifimi kabul ediyorlar. Hemen yeğenimi telefonla arayıp evinin uygun olup olmadığını öğreniyorum. Uygun olduğunu öğrenince arkadaşlara bildiriyorum. Karpuzu yiyemeden kalkıyoruz, İrfan bagaja bağlıyor karpuzu. Hava kararmak üzere. O yüzden hiç resim çekemedim bundan sonra.

Hemen yola çıkıyoruz, hava karardı ışıklarımızı yakıp gecenin karanlığında yolda olmak güzel, hava serinledi biraz. Marmaris çıkışı rampa başlıyor fakat asfalt kaymak gibi olduğu için yokuş etkilemiyor çıkmamızı. İnişe geçtiğimizde hızımız artıyor, art arda giderken ben bir şeyin üzerinden bisikletimle geçiyorum. Karanlık ve süratli olduğumdan neyin üzerinden geçtiğimi anlamıyorum ama arka lastik beni zıplatmaya başlıyor. Durup lastiğe bakıyorum herhangi bir şey göremiyorum, inişe devam ediyorum ama temkinliyim. Düzlüğe gelince arka lastik patlıyor.   Arka tekerleği söküp bakınca dış lastikte delik olduğunu fark ediyorum. Lastiği söküp patlak yeri yamadıktan sonra dış lastiğe içten iki tane yamayı üst üste yapıştırıyorum. Lastiği fazla şişirmiyorum balon yapıp tekrar patlamasın diye. Böylece Akyaka’ya kadar yavaş yavaş geliyoruz. Yeğenin evini şaşırıp Akyaka’nın içinde iki tur attıktan sonra evi bulup içeri giriyoruz. Yeğenimin köpekleri uysal olduğu için bize çabucak alışıyor. Yeğenime elimiz boş gelmeyelim dedik  sana Marmaris’ten karpuz getirdik. Karpuzu kesip yiyoruz birer dilim. Tatlı sohbetin ardından yatıyoruz, gecenin biri oldu.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 82 Kilometre civarı.

Bu gün yaptığımız yolun haritası  aşağıda

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 8. Gün

23 Haziran 2013 Pazar

Gökova Bisiklet Turu 5. Gün

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır. )

Heeeey

 

Ne duruyorsun be , at kendini denize

Geride bekleyenin varmış , aldırma

Görüyormusun her yerde Hürriyet var

Yelken ol , kürek ol , dümen ol , balık ol , su ol

Git gidebildiğin yere kadar.

Orhan Veli Kanık

 

Sabah horoz sesleriyle uyanıp  toplanıyoruz, ardından kahvaltımızı yaptıktan sonra şöyle hep beraber bir zeybek oynayıp sabah sporumuzu yapıyoruz. İrfan , Yıldız ve ben ağırdan alıyoruz bu gün çünkü biz grubu takip etmeyip Bozburun’a doğru devam edeceğiz. Arkadaşlarla vedalaşıyoruz, Ayşe Kuş, Şafak Omaç, Mukaddes Akbulut, Ahmet, Asaf Yıldırım, Burcu Kural hepinize teşekkürler, tur boyunca birbirimizi hiç bırakmadık ve güzel zaman geçirdik.

Arkadaşları yolcu ettikten sonra biz de toparlanıp yola çıkıyoruz. Hisarönünden sağa sahilden devam ediyoruz. İrfan bizi Turgut şelalesine götürecek. Tabelasını görünce şelaleye doğru toprak yoldan tırmanmaya başlıyoruz. Bazı yerler zorluyor ama tırmanma fazla değil çabucak varıyoruz ki şelale girişinde görevli koymuşlar ve giriş ücretli diyor. Biz de bu duruma tepki gösteriyoruz tabi ki, her yer ücretli olursa böyle gezip görmenin anlamı kalmaz. Haliyle girmiyoruz ve tırmandığımız yokuştan aşağıya geri dönerek ana yolumuza devam ediyoruz. Hava sıcak, fazla bunalmadan bir ağacın gölgesinde dinleniyoruz. Elçek ile üçümüzü akasya ağacına yaslanmış olarak çekiyorum.

230620132764

Orhaniyeye gelince buranın meşhur kız kumunu görüyoruz. Burada denizin içinde kumdan bir yol var, biz de bisikletleri bırakıp girmiyoruz, yola devam ediyoruz. Turgut köyünden tırmanmaya başlıyoruz. Tırmanışın ardından sahilden ilerleyerek Selimiye köyüne vardık. Yüksekten Bozburun köy manzarası. Burası etrafı dağlarla çevrili şirin bir yer. Küçük bir yarımada denize doğru çıkıntı yapmış.

230620132766

Burada köyün içine girip uygun bir yerde oturuyoruz. Yıldız ve ben denize girip serinlemeye çalışıyoruz. Gölgede bankın üstünde kahve pişirip bir güzel afiyetle içiyoruz.

1052384_10151664773919861_1343970912_o

Selimiyeden çıktıktan sonra yine yokuş başlıyor, ağır ağır tırmanmaya başlıyoruz. Fazla yolumuz yok ama yokuş yavaşlatıyor biraz. Bozburun’a varıyoruz, girişte bir çeşme görüyor İrfan , burada biraz dinlenip sularımızı tazeleyip dolduruyoruz. Bozburun tabelası ve köy girişi.

230620132768

Köyün marketinde yiyecek bir şeyler alıyoruz karnımız acıktı. Yıldız daha önce buraya gelip kamp yapmış, Karya bisiklet turunda kamp yaptıkları plaja götürüyor. Plajda kafeterya ve banklar var, burada çadır kurup kalabilirmiyiz diye izin istiyoruz, o da kalabilirsiniz deyince küçük çam ağaçlarının altında çadırlarımızı kuruyoruz. Hemen menemenimizi yapıp karınlarımızı doyuruyoruz. Plajda denize girip serinledikten sonra biraz dinleniyoruz. Burada ben bir fikir atıyorum ortaya, böyle turlarda bir kişi alışverişte harcamaları yapsın diğerleri karışmasın nasıl olsa ortak yiyip içiyoruz onun için kasa olarak İrfanı seçip ona paraları veriyoruz.

Kampımızı kurduktan sonra bisikletleri kilitleyip köyde dolaşmaya çıkıyoruz. Solda evler, yol kilitli taş döşeli. İleride dükkan önü üstte gölgelik gerilmiş.

230620132770

Bozburun korunaklı bir koy, koy içinde bile küçük adacıklar var. İşte onlardan biri, şirin, küçük bir ada. Üzeri kayalık ve bir miktar ağaçlar bitişmiş.

230620132771

Bozburun kordonunda kilitli taş yolda dolaşırken üçümüzün ayaklarımızı çekiyorum. Yıldızda tokyo terlik, bende terlik. İrfan spor ayakkabısını çorapsız giymiş.

230620132774

Kilitli parke döşeli yolda gölgelerimiz uzamış üçümüzün. Demek akşam olmak üzere.

230620132773

Bozburun’un kordonu çabucak bitiyor ve geri dönüyoruz. Koy korunaklı yer olunca çeşitli tekneler sahile bağlanmış. Bunların aralarında yelkenli tekneler de var. Direkleri uzun.

230620132772

Bozburun köyü harika bir yer, doğal liman yapısıyla teknelerin  demirlemesine uygun bir yapısı var. Köy sessiz , sakin , acaip müzik gürültüsü yok. Tam dinlenip tatil yapılacak bir yer. Koy komple yürüme yolu yapılmış, biz de akşam yürüyüşünü üçümüz sohbet ede ede kıyıda bağlı teknelere baka baka gerçekleştiriyoruz.

Hava kararmadan kamp yerimize dönerek akşam yemeğimizi yapıp yiyoruz. Hava kararınca biralarımızı alıp ayın doğuşunu seyre dalıyoruz. Ayın doğduğu tarafta dağın yamacının ardında önce bir ışık hüzmesi ardından ay kendini dağın yamacının tam ortasında kendini göstermeye başlıyor. Tam dolunay yani ayın ondördü. Ayın büyülü ışığına kendimizi kaptırarak biralarımızı yudumluyoruz.

230620132779

Ay dağın yamacından tam ayrılırken.

230620132780

Ve ay yamaçtan ayrılıp karanlık gök yüzünü aydınlatmaya  başlıyor.

230620132782

Dağ karanlık, parlak dolunay ve tekneler kıyıya bağlı harika bir geceyi yaşıyorum.

230620132783

Piknik masasına İrfan ve Yıldız ayaklarını dayamış gecenin tadını çıkarıyorlar. Arka fonda en güzel gecelerden biri gerçekleşiyor. Bozburun ayın şavkı ile yavaş yavaş aydınlanmaya başladı.

230620132788

Bu manzarada bir Ege türküsü tutturuyorum;

Ah bir ataş ver Cigaramı yakayım
Sen salın gel ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği

Ah vur ataşı Gâvur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği

Anonim İzmir türküsü

Dolunay ışığında yelkenli teknelerin direkleri uzun mu uzun.

230620132791

Öyle bir zamanda burada olduğumuz için şanslıyız.  Hava gayet sakin ve güzel, yaz akşamı, denizin kıyısında üstelik dolunayın muhteşem güzelliği ve de üç dengesiz güzel insan, daha ne olabilir ki.

Ertesi gün nereye nasıl ve hangi yoldan gideceğimizi kararlaştırıp yatmak üzere çadırlarımıza girip tatlı bir uykuya dalıyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 40 Kilometre civarı.

Bu günkü yolumuzun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 7. Gün

22 Haziran  2013  Cumartesi

Gökova Bisiklet Turu 4. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim.

Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim.

Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz.

Kızılderili Ute kabilesinden bir deyiş.

 

Başımda kırmızı bandana, beyaz tüy takılı. Kızılderili gibi üstüm çıplak. Gövdem Güneşten yanmış, kırmızı renge büründüm. Aynı Kızılderililer gibiyim.

1044542_483673018380002_280933654_n

Sabah uyanıyoruz, Bodrum gibi bir yerde yatıp uyumanın zor olduğunu bu gece öğrendik. Sabah dörde kadar bütün gece bar ve diskolardan gelen gürültülü müzik bizi rahat bir uykudan etti. İnsanlar bu kadar para verip bütün gece böyle gürültüde ( müzik demiyorum ) tatil midir eğlence midir anlayamadığım garip bir yaşam sürdürdüklerine canlı şahit oldum. Yani düşünmeden edemedim sabah sekizde davul zurna ile oralarda dolaşacaksın bak bakalım o zaman ne olacak.

Böyle bir ruh halinde çadırları ve eşyalarımızı topluyoruz. Bu sabah kahvaltı yok. Feribotta kumanya soğuk sandoviç – meyve suyu verecekler. Bu yüzden kahvaltılık bir şeyler alıp bulunduğumuz yerde kahvaltı yapmaya karar verdik. Şafak ve Asaf hoca bakkaldan peynir ekmek domat gibi kahvaltılık bir şeyler almaya gitti, biz de çayı demledik İrfan ile. Sonra hep beraber güzel bir sofra hazırlayıp kahvaltımızı yaptık. Resimde 7 kişiyiz, yerde oturmuşuz. Asaf, ben, Şafak, Ahmet, Mukaddes, Ayşe ve İrfan. Kahvaltılıklar ortada.

1015669_10151668194862521_667577896_o

Kahvaltıyı yaptıktan sonra feribotun kalkacağı iskeleye doğru hareket ettik. Bisikletleri sırayla feribota bindiriyoruz. Feribotun içi.

220620132722

Bisikletlerimizi feribotun içine yerleştirip kahve içmek için dışarıya çıkıyoruz, feribotun kalkmasına daha vakit var. Bir kafeye oturup menüye bakıyoruz, ne de olsa bodrumdayız. Menüde makiato var hemen bir tane ısmarlıyorum. Kosova’da kafelerin hepsinde makiato vardı ve her gün bir yada iki tane içiyordum, hem de ucuz 50 cent, burada 2 Euro ( Bodrum Lirası ile 5 Lira ediyor ) . Neyse makiato içmeyi özlemiştim ve içtim. Makiatoyu Şafak Omaç ısmarlıyor sağ olsun.

220620132723

Feribota biniyoruz ama bisikletler ve arabalarla  zınga zıng doldu, zar zor oturacak yer buluyoruz, bir kısmımız yerde oturuyoruz.

220620132726

İki dengesiz ayak. İki ayak taban tabana birbirine değiyor. Biri benim, biri İrfan’ın spor ayakkabısı. Bende mavi kısa çorap, İrfan’da siyah kısa çorap var.

220620132729

Turun en yaşlı iki bisikletçisi emekli hakim Hakkı abi ve Ragıp Özserim.

220620132721

AN
Bir feribotta, yerde
Oturduk iki kişi,
İnsanlar aktı yanımızdan, kimi göz kırptı,
Kimi tebessüm etti..
Mavi sularda iki koy arasında sularda kayarken…

Mukaddes Akbulut

Mukaddes ile yan yana yerde oturmuş halde. Mukaddes bikinili, benim üzerim çıplak

1048747_10151668078157521_840350061_o

Mukaddes ile yan yana oturmuş, başlar arkaya çevrilmiş, resmi çeken Sedat Yanturalı’ya dönmüş durumda. Korkuluk demirinde bağlı kocaman bir nazar boncuğu asılı.

994146_483673275046643_713971737_n

Bekir Kocamaz ve Dr Cüneyt Kılıç kamerama yansıyanlar.

220620132728

Feribot Bodrum dan ayrılıyor. Feribotun arkasından Bodrum’u çekiyorum. Direkte Türk bayrağı dalgalanıyor.

220620132727

Daha sonra sıcak bastırmaya başlayınca feribotun terasına yukarıya çıktık. Ohhh be dünya varmış, rüzgar bir anda serinletti.

Dostum Şafak ile birlikte resim çekiliyorum. Şafak ta siyah buff, bende kırmızı bandana. İkimizin de saçları uzun. Şafak beyaz atletli. İkimizin de güneş gözlükleri takılı.

971492_597827646917871_250646778_n

İki kusur saat sonra Datça tarafına iskeleye feribot yanaşıyor, iskele inşaat halinde yapımı devam ediyor. Feribottan ilk önce arabalar iniyor, ardından herkes eline gele bir bisikleti alıp karaya çıkarıyor, yoksa kendi bisikletimizi alsak kargaşa ve zaman kaybı olacak, böylece çabucak feribottan iniyoruz. Benim bisikleti alan zorlanmıştır muhtemelen çünkü ön ve arka bagaj dolu ve epey ağırlık var. Herkes bisikletine kavuşunca yola çıkıyoruz ve Datça’ya varıyoruz.

Dünyada iki tane baba var biri ben urimbaba biri de Can Baba (Marlon Brandoyu saymıyoruz, o sadece baba )

Datça da Can Baba’nın bir tarafı müzeye dönüşmüş kahveye varıyoruz. Büyük şairimiz Can Yücel burada yaşamış. Duvarda yağlı boya resmi ve yazılar çerçevelenip asılmış.

220620132730

Kahvenin pencereleri arasına Can Yücel’in resimleri ve haber yazıları asılmış. Can baba burada yazısı mavi olarak yazılmış büyük harflerle.

220620132731

Biri denizci asker kıyafetli, biri Can Yücel portresi asılı duvarda. Altında Can Yücel’in imzası.

220620132732

Burada Can Baba’nın mekanında olunca dostum Şair Fernando Feyyaz Alaçam aklıma geliyor ve hemen arıyorum. Can Babadan bir şiir okumasını istiyorum. O da bana Can Babadan bir şiir fısıldıyor kulağıma.

Flaş

Gök gürültüsünden korkup yamacıma

sokulan sevgilime

Sarıl bana , sarıl , öp , öp , öp beni dedim

Baksana Allah yıldırımlarıyla resmimizi

çekiyor !

Can Yücel

Feyyaz’ın fısıltısı kulağımdan gitmeden Can Yücel’in büstü ve karakalem portresi yanında resim çekiliyorum. Büstün altında, camekanın içinde Can Yücel’in son içtiği yarım kalmış şarap şişesi. Şarap kendi deyimi ile “Köpek Öldüren” Evin şarabı. Şişenin yanında “Can Baba’nın yarım kalan şarabı” yazısı. Şişenin içindeki kırmızı şarap zamanla kurumuş. Çıplak vücudum sıcaktan terlemiş.

220620132734

Sağ olasın Dostum şiir için.

Bir şeyler içtikten sonra Can Babanın sokağını buluyorum, sokağı takip ederek evine vardım. Bu sokağa Can Yücel Sokak tabelada belirtilmiş. Yanında  yaş üzerine beyaz olarak kazılmış şu yazı var;

“En uzak mesafe ne Afrikadır

Ne Çin

Ne Hindistan

Ne Teyyareler

Ne de Yıldızlar geceleri ışıldayan

En uzak mesafe iki kafa arasındaki

Mesafedir

Birbirini anlamayan”

Can Yücel Sokağı

Resimi Sedat Yanturalı çekiyor.

1005409_483674091713228_604574432_n

Can Yücel’in evinin tahta kapısı. Bahçe duvarı taştan örülmüş. Bir sıra düzgün taşlardan kemer olarak örülmüş. Kapıya Can Yücel’in iki portre resmi ve yazılar asılı.

220620132735

Can babanın evde oturan eşi Güler teyze kapının anahtarını aşağıya atarak bizi eve davet ediyor. Kapıyı açarak içeriye giriyoruz, bahçe çiçek ve ağaçlarla dolu şirin bir ev. Bahçeyi dolaşıp resimler çekiyorum. Mermer kayasının bir yüzeyi düzleştirilip Can Yücel’in bir şiiri yazılmış.

Yaşamayı yaşamak istiyorum, demiştim.

Neylesin ki bu damda bu dem

Ayaklarımla ayaklarımda zincir,

Böyle topal koşmalarla geçiyor günlerim.

Oysa — methetmek gibi olmasın kendimi ama —

Yaşammım benim en güzel şiirim.

Can Yücel

Bir gül dalı şiir yazılı mermerin üzerinde yatay büyümüş.

220620132739

Beyaz kireç vurulmuş evin duvarı ak, mor çiçek açmış begovil bahçeye ayrı bir ren ve desen katmış.

220620132740

Can Babanın mezar taşını yobazlar kırmış. Daha fazla zarar görmesin diye mezar taşını evin bahçesine getirmişler. Bahçenin içinde daha güvende.

220620132736

Tahta tabelada Can Yücel’in mavi boyalı imzası.

220620132738

Güler teyze terasta oturmuş gelen bisikletçilerle sohbet ediyor. Sundurmanın önünde asmada henüz olgunlaşmamış küçük koruk var.

220620132741

Can Babanın sevgili eşi Güler Yücel ile sohbet etme şerefine eriştim. Güler teyze sandalyede oturmuş, ben da yanında çömelmiş durumda ona bakıyorum. Duvarda deniz kabukları ile süslenmiş. Kırmızı renkli bir tişört, üzerinde ünlü devrimci Ernesto Che Guevera basılı. Tişört duvarda asılı.

220620132743

Sohbetimiz bittikten sonra Güler teyze ile vedalaşıp yola çıkıyoruz, bu onu ilk ve son görüşüm. Diğer bisikletçiler gitmiş bile. Datça’dan çıkarken girişteki tabelayı dönüp çekiyorum. Tabelada; Datça, Nüfus : 10000 yazıyor.

220620132745

Öğle yemeğini Emecik te yiyeceğiz. Datça yarımadası makilik, fazla ağaç yok, yol düz ama gölge de yok etrafta, sanki başka bir ülkeye bisiklet sürüyoruz. Sıcakta pedallıyorum, bol bol su içiyor habire terliyorum. Yolun solunda karpuzcu görüyorum ve duruyorum. Bir karpuz alıp kesiyorum arkadaşlarla yiyip biraz olsun serinliyoruz. İzmir’den Doçent Dr. Sedat Yanturalı geliyor, o da bir karpuz kesiyor ve onu da afiyetle yiyoruz. Karpuz ile doyduk yani.

Resmi Sedat Yanturalı çektiriyor. Sedat ve oğlu ile karpuz yerken.

1013896_483673848379919_1691819862_n

Karpuzları yedikten sonra yola devam ediyorum. Yemek yiyeceğimiz Emecik köyüne varıyoruz. Gölge bir yerde biraz dinlenip daha sonra yemeğimizi yiyoruz, yemekte meyve olarak karpuz var, onu da yiyorum. Ardından dondurma geliyor soğuk onu da mideme indirip kahveye çay içmeye oturuyoruz. Çay 1 lira orayı işleten kişi kira parasını bisikletçilerden çıkarmaya çalışıyor sanki, pahalı geliyor bize birer duble içtikten sonra bir ağaç altı gölgelik yere oturup kahve yapıyorum. Kahvelerimizi afiyetle içiyoruz. Bu kadar şey yedikten sonra tuvalete zor yetişiyorum. Ardından yola devam ediyoruz.

Yolda karşıma antik bir alanı gösterir tabela çıkıyor. Tabelada yazan Apollon kutsal alanı kahverengi bir zemine yazılmış. Ok işareti ile se sol tarafı belirtiyor.

220620132746

Sol tarafta sadece temel blok taşları kalmış bir yapının izi var. Üzeri makilik çalılar bitişmiş. Burası Apollon tapınağının temelleri.

220620132747

İki deniz birbirine yaklaşmış ama kavuşamamış. Koyda yelkenli tekneler demirlemiş. Burası yarımadanın başlangıcı. Dar bir kara parçası ile yarımadaya geçiş yapılıyor. Diğer deniz arkada görünüyor.

220620132751

Denizden uzaklaştık ve yükseklere çıktık. Yükseklerden tepeleri kaplayan çam ormanı yeşil ve mavi deniz. Manzara güzel. Uzakta dağların siuleti.

220620132757

O kadar çıktık, daha da çıkacağımız kesin. Önümde dağa çıkan yolu görüyorum.

220620132758

Yol kıyısında, denizden yüksekte manzaranın resmini çekerken beni de İrfan çekiyor. Önde zakkum çiçekleri açmış.

1040825_10151664776639861_1754466544_o-300x225

Üç dengesiz yollarda. Gölgelerimiz toprağa vurmuş durumda bisikletlerimizle birlikte sürerken.

220620132753

Balıkaşıran tepesine çıktık sonunda. Çıkmaya da değdi. İki denizi; Ege ve Akdeniz’i aynı anda görebilme şansına eriştim. Manzara muhteşem ötesi. Tepeler dağlar yer yer yüksek – alçak sıralanıyor önümde. Sol tarafta Ege denizi, sağ taraf Akdeniz. Buranın rakımı 350 metre. Balıkaşıran denen yer aşağıda görünen en alçak yerde. Buradan kayıkları diğer tarafa aşırtıp durduklarından balıkaşıran demişler. Burası tepenin en yüksek yeri.

220620132760

Sağ yanım Ege denizi, sol yanım Akdeniz İki tarafım da ayrı denizlerin ortasındayım. Üzerimde sadece kısa pantolon var. Başımda kırmızı bandana ve beyaz tüy takılı. Güneşten yanmış vücudum terden parıldıyor. Kaldırım taşına çıkarak iki kollumu yanlara açıp Ege ve Akdeniz rüzgarlarının karışımını hissediyorum. Beni dostum Şafak Omaç çekiyor. İki deniz ayrı olsa da dost olarak kalacaktır.

220620132761

Yolda giderken sahilde bir site görüyoruz, denize çok yakın. Buraya denize girip biraz serinliyoruz. İrfan, Yıldız ve Asaf hoca dört kişiyiz, burada karar veriyoruz. Yıldız , İrfan ve ben turun 5. günün de Marmaris’e gitmeyip Bozburun’a doğru devam etmeye karar verdikten sonra yola çıkıp Çubucak orman kampına varıyoruz. Çubucak orman kampı çam ağaçları ile tamamen kaplı. Çam ağaçları deniz ile birleşmiş durumda. Çubucak orman kampı küçük bir koyda, burayı az yüksekten çekiyorum bir poz.

220620132763

Sık sık mola ve vere vere kampa en son biz varıyoruz. Karanlıkta yemeğin sonunda kalanlarla karnımızı doyurduk. Çadırları kurup eşyalarımızı yerleştirdikten sonra marketten biralarımızı alıp deniz kıyısında sohbet eşliğinde içiyoruz. Burada arkadaşlara kararımızı bildirip Bozburun’a gideceğimizi bildiriyoruz. Yıldız’ın çadırı otomatik kurulan büyük çadırlardan, katlanınca bisiklete sığmayacak kadar büyük olduğundan Burcu Kural’ın çadırını alacak. Uzun sohbetin ardından yatmak için çadırlarımıza çekilip yatıyoruz. Güzel bir gün daha sona erdi. Yarın yeni bir maceraya başlama heyecanı var içimde.

Bu gün yaptığımız yol toplam 96 Kilometre civarı. Bunun 37 Kilometresi deniz yolculuğu. Karadan ise 59 Kilometre

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc