Aylık arşivler: Temmuz 2013

Gökova Bisiklet Turu 3. Gün

18 Haziran 2013 Salı

(Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Öne çıkmış olan görsel, Bafa gölü manzarası, manastır adası.

180620132644

Sabah erkenden uyanıyoruz, güneş doğmuş güzel bir sabah, göl sakin ve dingin, bize mutluluk veriyor göl kıyısında uyanmanın. Elimizi yüzümüzü yıkayıp toplanmaya başlıyoruz. İrfan Akkaya erkenden yola çıkmış , bisikletleri yüklendikten sonra rehberimiz İrfan Özden bize rehberlik edip Herakliada bulunan Athena tapınağını gezdiriyor.

Athena tapınağı, duvarları yüksek, çatısı yok. Taş bloklar düzgün kesimli ve ip gibi örülü. İki zeytin ağacı kenarlarda.

180620132642

İrfan İle Hüseyin Bafa göl manzarasını kaçırmıyor. İkisi de yüksek duvarın dibinde, gölgelik yerde oturuyor. Arkada yuvarlakımsı kayalar silsilesi.

180620132643

Ben de onlara katılarak manzaranın keyfini çıkarıyorum. Aşağısı kamp kurduğumuz yer Heraklia Restoran. Bafa gölüne girinti yapmış gibi ama öndeki ağaçlar ada olduğunu saklıyor. Bu resmi öne çıkmış görsel olarak seçiyorum.

180620132644

Elçek yapıyorum kendimi Bafa gölü manzarasına karşı. Kafamda mavi buff, gözümde güneş gözlüğü.

180620132647

Gölün sol tarafı, dün geldiğimiz yol tarafı. Kapıkırı köyündeki yeşillikler içinde kalmış evler zar zor görünüyor.

180620132645

Kapıkırı Köyü ve mavi külahlı minaresi olan cami.

180620132649

Athena ayak izi kayada oyuk biçiminde bırakmış.

180620132650

Altta Heraklia Antik Kenti Üstte Kapıkırı Köyü aynı resimde görüldüğü gibi antik dönemden kalan duvar üstüne çamur – taş karışımı ev.

180620132651

Yüksekte Athena tapınağının binası görünüyor.

180620132652

Kısa bir gezinin ardında yola çıkıyoruz , kahvaltılık alış verişi Gölyaka da bakkaldan yaptıktan sonra ilerideki kahveye varıyoruz. Kahvaltılıklarımızı çıkarıp duble çaylarımızı ısmarlayıp bir güzel kahvaltı yapıyoruz. Kahveci de bize kendi yaptığı hurma zeytinden ikram ediyor.

Alper Güngör’ün dediği gibi  “Kahvaltının Mutlulukla Bir İlişkisi Olmalı” Masada üçümüz oturmuş durumda, masanın üstünde kahvaltılık malzemeler. Resmi çeken telefonu biraz titrettiğinden az bulanık çıkmışız.

180620132653

Kahveci çay ocağında odun ateşinde tavşan kanı gibi demlenen çayı bardaklara doldururken.

290620132976

Kahvecinin ilginç bir gülüşü var, eğer yolunuz buraya düşerse kahveciyi mutlaka güldürün. Tabi ki buraya kadar gelmeniz gerek. Güzelce bir kahvaltının ardından yola çıkma zamanı  geldi. Buralardaki yollardan hiç geçmediğimden yol durumunu bilmiyorum,  yol düz mü, yokuş var mı ? Artık ne çıkarsa bahtımıza. Bafa köyünden çıkıyoruz ve önümüze ilk rampa beliriyor, başlıyoruz tırmanmaya. Sıcak artmaya başlıyor, su içe içe tırmanırken arabanın biri yanımdan geçerken kornaya basıyor. Haliyle kim olduğunu çıkaramıyorum, araba az ilerde durup gelmemi bekliyor. Yanına varınca tanıyorum İzmir den bisikletçi bir arkadaşım Serdar. Selamlaşmadan sonra atla arabaya götüreyim diyor. Tabi ki ben kanmıyorum ona “arabadan in bisiklete bin” diyerek teklifini geri çeviriyorum. İş için Bodrum’a gidiyormuş. Uğurlar olsun diyerek yolumuza devam ediyoruz. Biraz daha tırmandıktan sonra Karacabel tüneline ulaşıyoruz. Tünel yeni yapılıyor, inşaat henüz tamamlanmamış.  Tünelin bir tanesi bitmiş, diğeri yapılıyor. Girişte tabelada yazan Karacabey tüneli 213 m.

180620132654

Bel deyince tırmanma da bitti bundan sonra iniş başlıyor, inişte bisikletlerimizi salıyoruz. 67 Km hıza ulaşıyorum, bu benim yeni hız rekorum. Önceki hız rekorum Belkahveden İzmir’e inişte 65 km hız yapmıştım. Bu hıza ulaşınca firenliyorum kendimi çünkü rüzgar sallamaya başlıyor, tehlikeye gerek yok. Düzlüğe inince karşımıza antik Euromos harabeleri beliriyor. Yolun solunda hemen girip bakıyoruz ki görevli ücretli deyince müze kartımın süresi dolmuştu biz de dışarından tapınağın muhteşem yapısının resimlerini çekmekle yetiniyoruz.

180620132655

Tapınağın uzun sütunları, kirişleri yüksekte tutuyor. Tam alttan çekiyorum sütunları.

180620132662

Sütunları yandan çekiyorum. Bu sütunlar dikine oyuklu yapılmış.

180620132660

Diğer yanda düz sütun üç tane, üstünde kiriş var. Daha önde bir sütun daha var ama sütun gibi yuvarlak değil. Sanki kirişi dikmişler gibi.

180620132661

Hazır tapınakta iken elçek resim çekiyorum üçümüzü. Hüseyin, ben ve İrfan yan yana. Gözlerimizde güneş gözlükleri takılı. Sütunlar yanda ve arkada.

180620132659

Kırık bir sütun parçasına yaslanıp resim çekiliyorum tapınak sütunları ile birlikte. Beni İrfan çekiyor.

180620132658

Aynı yerde bu kez ben İrfan’ı çekiyorum.

180620132657

Tapınağı tüm sütunları ile birlikte çekiyorum. Önde beş, yanda sekiz tane sütun var. Kirişler sağlam olarak sütunların üzerinde duruyor.

180620132656

Büyük sütunları ile ayakta kalmış tarihi eser az bulunur. Burada biraz oyalandıktan sonra yola devam ediyoruz. Bir süre gittikten sonra yol kenarında dut ağacı olan bir restoran  görüyoruz. Su da şarıl şarıl akıyor, hemen duruyoruz. Restoran sahibi yok, içeriye giriyoruz küçük bir havuza borudan su devamlı akıyor. Siyah dut ağacını şöyle bir silkeliyoruz ve düşen dutları toplayıp yıkıyoruz havuzda sonra afiyetle yiyoruz. Sularımızı tazeleyip dinlendikten sonra yola devam ediyoruz. Böylece Milas’a varıyoruz.

Milas giriş tabelasını çekiyorum. Tabelada Milas Nüfus : 54100

180620132664

Milas ta Karya bisiklet var sorarak nerede olduğunu öğreniyoruz. Ön lastiği yenilemem gerek. Sanayide olduğunu öğrenip oraya doğru devam ediyoruz. Sanayiye ulaşınca karnımız acıkıyor, bir lokantada duruyoruz. Canımız da kuru fasulye çekiyor, hemen ısmarlıyoruz. Gelen fasulye tabağını görseniz koca tabak içi fasulye dolu rahat doyarsınız. Bisiklet insanı bayağı acıktırıyor iştahı da kabarıyor yolda. Fasulyenin ardından az pilav yiyip anca karım doyuyor. Çaylarımızı içtikten sonra bisikletçiye gidiyoruz. Bisikletçi yok eşi bakıyor, telefonla çağırıyor eşini. Bize soğuk soda ısmarlıyor. Bir süre sonra bisikletçi gelip 28 inçlik dış lastik veriyor, hemen değiştiriyorum. Hoş beşten sonra yola çıkıyoruz.

Milas kasabası girişi, iki minareli bir cami sağda.

180620132665

Milas çıkışında Sağa giden yolu belirtir tabelada; Beçin, Ören. Altında da kahverengi zeminde Meçin kalesi 2, Keramos 42 kilometre yazılmış. Hüseyin ile çekiyorum tabelayı.

180620132666

Ufukta rampa görünüyor. Uzun mu uzun.

180620132667

Milas’tan sonra bir yokuş başlıyor akıllara zarar. Tam 9 km, yer yer yol yapım çalışmaları var. Ağır ağır çıkmaya başlıyoruz, hava iyice ısındı, asfalt yer yer erimiş. Zifte bulaşmadan kıyıdan gidiyorum yoksa lastiğe zift bulaştı mı hem zor çıkıyor hem de yolda ne denk gelirse taş, toprak, cam, diken ne varsa yapışıyor. Yokuş bitmek bilmiyor, suyumuz bitmek üzere. Tam bitmeye yakın yolu yapan işçilerden su istiyoruz, sağ olsunlar veriyorlar bir miktar su, onla idare ediyoruz. Benim 1.5 litrelik şişe de bitiyor, derken yokuş ta bitti nihayet. İniş başlıyor ve az ileride dinlenme yerine denk  geliyoruz. Çınarların altında kanalda su akıyor ve hemen 9 km çıkan ısınmış pistonları derede soğutmaya çalışıyorum.

Dere kıyısında masalar, sandalyeler. İki kişi oturmuş bir şeyler yiyor. Dere geniş, iki metre civarı. İki blok briket üstüne kalas üzerinde ben oturuyorum. Ayaklarım dere içinde. Dere geniş olduğu için su ayak bileklerime kadar anca geliyor.

180620132668

Pistonları soğuttuktan sonra bol bol duble çaylarımızı içiyoruz bisküvi ile. Sıcak havada harareti anca çay alır. Boş şişelerimizi su ile dolduruyoruz. Molayı bitirip yola çıktık. Yolun kıyısındaki emniyet şeridinde tek sıra gidiyoruz. Elçek ile kendimizi çekiyorum. Arkada İrfan ve Hüseyin.

180620132663

Bundan sonra Yatağan’a kadar tatlı tatlı iniş başlıyor. Güneş ufka dayandı, gölgelerimiz taş duvara vuruyor olduğu gibi. Üçümüzün yan yana gölgelerimizi çekiyorum duvarda.

180620132670

Yatağan’a yaklaşınca yol tek şeride düşüyor trafikte kalabalık olmaya başladı, kamyonlar vızır vızır. Burada termik santral var, tek bacasında duman çıkıyor. Tabelada; Yatağan Nüfus 18400 yazıyor. Tabelayı Hüseyin ile birlikte çekiyorum.

180620132671

Yatağan şehir merkezine doğru ilerliyoruz, hava kararmak üzere akşam oldu. Karnımız acıkmaya başladı, pilimiz de tükendi. Bakkalın birinden karpuz, peynir, ekmek alıp yan yolun kıyısında yiyoruz, karpuz kocaman 7 kg var ama öyle acıkmışız ki bir dilim kalıyor sadece, onu da Hüseyin naylon torbaya koyup bagajına bağlıyor. Karpuz peynir ekmeği yiyince kendimize geliyoruz ve Muğla’ya varmaya karar veriyoruz. Işıklarımızı yakıp gecenin serinliğinde pedal çevirerek Muğla’ya varıyoruz. Gecenin karanlığında Muğla tabelası Nüfus 62600 Rakım 625 yazıyor.

180620132674

Muğla’nın nüfusu bayağı azmış, gecenin ilerleyen saatlerinde şehrin merkezine varıyoruz. Şehrin parkında Gezi parkı  için platform oluşturmuşlar. Parktaki arkadaşlar bize çadır alanı olan parkı tarif ediyorlar. Biraz dinlenmek için dondurmacıda  oturup dondurma ile serinleyip  kalacağımız parka doğru gidiyoruz. Gece 12 de parka varınca uygun bir yer ararken Şafak Omaç’ın sesi geliyor Şafağın yanında diğer arkadaşları görüyoruz. Burada Ayşe Kuş ile tanışıyorum. Hoş geldin beş gittin muhabbetin ardından  çadırlarımızı kuruyoruz. Saat bir oldu ve yorgunluktan hemen uyuyoruz.

Horozlar bile sabah ötmesi için uykuya dalmışlar. Horoz kafesin üzerine tünemiş. Tüylerinin rengi sarı, kuyruğu ise siyah.

190620132675

Bu gün yaptığımız yol 104 Km civarı.

Bu günün yol haritası

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 2. gün

17 Haziran 20013 pazartesi

2. Gün Kuşadası – Söke – Bafa gölü

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır. )

Öne çıkmış olan görsel. Bafa gölü kıyısında duvara üç kişinin ayakları dayanmış. Gölün ötesinde Beşparmak dağı.

170620132623

Sabah dinlenmiş olarak kalkıyoruz, ev sahipleri uyanmamış. Şortları, havluları alıp sahile doğru yürüyerek gidiyoruz. Sitelerde millet uyuyor hala, biz de yol kıyısında vişne, erik, kayısı ne bulursak koparıp sabah atıştırması olarak mideye indiriyoruz. Deniz kıyısı bir acayip, taşlı yosunlu. Denize girecek yer bakıyoruz, bu kadar yazlık var burada deniz berbat. Nasıl giriyorlar anlamış değilim ve dünyanın parasını verip böyle bir yerde yazlık alıyorlar. Bir aydan fazla da kalmıyorlar yılda toplam olarak. Neyse site sakinleri çözümü bulmuş denize girmenin, un çuvallarına kum doldurup denizde on metrelik bir iskele yapmışlar. Buradan denize girip yüzüyoruz. Eve döndüğümüzde ev sahipleri kalkmış. Hemen elektrik malzemelerini almaya gidiyoruz, malzemeleri aldıktan sonra bir priz monte edip bağlantısını buattan yapıyorum. Banyoda da duy dolap arkasına geldiği için duyu söküp kablosunu uzattıktan sonra işim bitiyor. Ne de olsa takımları bisiklette taşıyorum denk geldi elektrik işini hallediyorum. O kadar yemek yiyoruz evinde kalıyoruz. İşimiz bittikten sonra kahvaltı hazırlanmış, hemen oturup bir güzel kahvaltı yapıyoruz. Kahvemizi de içtikten sonra her şey için teşekkür edip müsaade isteyerek yola çıkıyoruz.

Tabelada Söke 13, Aydın 62 Kilometre kaldığını gösteriyor. Altında sarı bir tabelada yuvarlak beyaz zemine çapraz siyah şerit boyanmış.

170620132599

Sitelerden ana yola çıktık ve burada yokuş başlıyor. Yani tırmanacağız birazcık. Söke yakın, ağır ağır çıkmaya başlıyoruz. Yokuş biraz yoruyor haliyle günün ilk saatlerinde. Yokuşu çıktıktan sonra çeşme görüyoruz hemen elimizi yüzümüzü hatta başımızı yıkayıp serinliyoruz, sularımızı tazeliyorum. Bende 1.5 litrelik ped şişe ve kadroda devamlı el altında içtiğim 0.5 litrelik ped şişe var, bunlara çuval diktirdim bir nebze güneşten koruyor. Çeşmenin başında biri ceviz reçeli satıyor ama almayıp yolumuza devam ediyoruz. Biraz düz ilerledikten sonra Söke’ye doğru inişe geçtik.

170620132600

Yokuşu çıktıktan sonra çeşme görüyoruz hemen elimizi yüzümüzü hatta başımızı yıkayıp serinliyoruz, sularımızı tazeliyorum. Bende 1.5 litrelik ped şişe ve ka satıyor ama almayıp yolumuza devam ediyoruz. Biraz düz ilerledikten sonra Söke’ye doğru inişe geçtik. Bir çırpıda iniyoruz Söke’ye. Söke girişinde kavşakta tabelada yazan; sol taraf Aydın, Didim, Bodrum yazıyor. Düz işarette Söke’ye gidileceğini belirtmiş. Bir de Türk bayrağı bağlanmış demire. Kadroda devamlı el altında içtiğim 0.5 litrelik ped şişe var, bunlara çuval diktirdim bir nebze güneşten koruyor. Çeşmenin başında biri ceviz reçeli satıyor ama almayıp yolumuza devam ediyoruz. Biraz düz ilerledikten sonra Söke’ye doğru inişe geçtik.

170620132602

Efeler diyarındayız, Efe heykeline selam vererek şehir merkezine doğru pedallıyoruz.

170620132603

Merkezde Sarızeybek bisiklete uğruyoruz, burada Hüseyin vites tellerini değiştiriyor. Ben de bir korna alıyorum, yolda giderken bisiklet zilini kimse duymuyor, kornayı çalınca insanlar arkasına dönüp beni fark ediyor ve yol veriyorlar. Dükkan sahibi korna için para almıyor, bizim gibi gezginlere bir katkım olsun diye hediye ediyor. Hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. Dükkanın içinde duvarlara bir çok bisiklet asılmış. Hüseyin bisikletine vites tali taktırıyor ustaya. Hüseyin’in üstünde kırmızı rüzgarlık var. Yerde çocuk bisikletleri.

170620132604

Sarızeybek bisiklet dükkanının önünde Hakan Sarızeybek ile hatıra resmi çekiyoruz. Hüseyin, Hakan Sarızeybek, ben ve İrfan.

170620132605

Bisikletçide işimiz bittikten sonra yola devam ediyoruz. Söke çıkışında tabela bize yönleri gösteriyor. Sol yön Didim, Milas, Bodrum. Düz giden yol ise Güllübahçe, ve antik kentler Priene 11, Miletos 32 Kilometre olarak belirtilmiş. Antik kentlerin zemin rengi kahverengi. Biz sol tarafa gideceğiz.

170620132606

Söke ovasında yol düz asfalt kaymak gibi bir de rüzgar arkamızdan esince pedala iyice asılıyoruz. Hızımız 35 – 40 km/hıza ulaşıyor. Yolda giderken elçek resim çekiyorum. Arkamda İrfan beni takip ediyor.170620132608

Yol düz devam ediyor, tabelada düz olarak Didim, Milas, Bodrum. Sola Sarıkemer, antik kent Myus. Önümde İrfan, az ileride Hüseyin gidiyor.

170620132609

Büyük Menderes Nehri köprüsünden  nehrin aşağısını çekiyorum. Nehir yağan yağmur nedeni ile biraz çamur renginde akıyor. Etraf yemyeşil.

170620132612

Yeni bir kavşağa yaklaşıyoruz. Tabela düz olarak Milas Bodrum yönünü gösterirken sağ taraf ise Didim, kahverengi zemine Didyma, Altınkum tarafına gidileceğini belirtmiş.

170620132611

Akyeniköy kavşağında mola verdik. Öğle yemeğini burada yiyip çay içerek gölgede dinleniyoruz. Resimde İrfan ve Hüseyin masaya oturmuş dinlenirken.

170620132614

Yolda güzel bir uçurtma uçuyordu fotoğrafını hemen çektim. Uçurtmanın altında Türk bayrağı takılı uçması ayrı bir güzellik katmış gökyüzüne. Uçurtmanın kuyruğu beyaz ve uzun dalgalanıyor.

170620132618

Akyeniköy kavşağında bir kadın heykeli barış ve paylaşmayı simgeleyen dal ve meyveyi ellerinde tutuyor.

170620132613

Moladan sonra yola koyuluyoruz, rampalar başlıyor. Hava iyice ısındı, güneş tepemizde bol su içiyoruz. Yer yer duble yol çalışmaları var, ara sıra yol toprağa dönüşüyor. Trafik tek şeritten işliyor. Hava sıcaklığından asfalt bizi bu halde görünce halimize ağlamaya başlıyor o derece yani.

170620132622

Nihayetinde Bafa Gölü görünüyor ve hafiften bir serinlik gelmeye başlıyor, su hayattır. Gölün öte tarafında dağlar var.

170620132620

Şimdi bu yapılan duble yollar iyi güzel ama çeşmeler kayboluyor ve yok denecek kadar az. Haliyle bol su bulundurmamız gerekiyor, ne de olsa Haziran ayındayız ve güneşin en dik olduğu günlerdeyiz. Bir de öğlen sıcağında yoldaysan. Nihayet bir çeşme görüyoruz hemen serinletici çalışmalar başlıyor, başımı komple yıkıyorum, bol bol su içiyor, şişeleri ful dolduruyoruz. Bir daha nerede çeşme bulabiliriz bilemiyorum. Zaten İrfan der ki her gördüğün çeşmeden suyunu içeceksin, biz de öyle yapıyoruz bol bol içiyoruz. Çeşmenin karşısında bir teras var, gözleme ayran yazıyor ama kimseler yok. İki masa birkaç sandalye var. Hemen oturup dinleniyoruz. Ne de olsa iki pistonumuz var, yokuşlarda ısınmış onları da soğutmak gerekiyor. Ayakları duvarın üstüne koyuyoruz üçümüz. Göl manzarasında serinliyor kokmuş ayaklar. Karşıda Beşparmak dağı.

Bu resmi öne çıkmış görsel olarak seçiyorum

170620132623

Fotoda üç çift piston göl manzarasında hava ile soğutma çalışmalarını görüyorsunuz. Sağ elimle üçümüzü elçek ile çekiyorum.

170620132624

Pistonları soğuttuktan sonra yola koyuluyoruz, bir süre sonra Hüseyin’in yolculuklarında devamlı mola verdikleri odun ateşinde çay, gözleme yapan yere varıyoruz , acıkmaya da başlamıştık. Birer gözleme ve yanına da ayranları ısmarlıyoruz. Gözlemeler pişesiye kadar hamakta dinleniyoruz, hatta burada geceleyelim diye de düşünmedik değil ama hedefimizde Kapıkırı var ve göl kıyısı daha güzel olur düşüncesindeyiz.

Hüseyin hamağa uzanmış bir poz çekiyorum

170620132625
Ben de yatıp çekiliyorum bir poz.

170620132627

İrfan da bizim yaptığımızı yapıp hamakta bir poz çekiliyor.

170620132628

İki pistonu hamakta soğutma çalışmaları devam ediyor. Yattığım yerden ayaklarımı çekiyorum hamakta.

170620132630

Burada dinlenirken yoldan bir bisikletçi geçiyor sesleniyoruz bağırıp ıslık çalıyoruz ama sesimizi duymuyor ve hızla gelip geçiyor. İrfan “bu arkadaş Kapıkırı’na gidiyor mutlaka diyor”.  Biz de “eh” diyoruz ve yola çıkıyoruz. Bafa köyüne varıyoruz, burada durmayıp Kapıkırına doğru yola devam edip 1 km içeride bir kahvede mola veriyoruz. Duble çaylarımızı söyleyip sularımızı tazeliyoruz. Arkadan bir de kahve değmede yanında yat, kahve 75 kuruş, hayret ediyoruz. Odun ateşinde üstelik, odun bol LPG tüp pahalı geliyormuş kahvecinin dediğine göre. Molanın ardından yola devam ediyoruz.

Gölkaya köyüne varıyoruz, burada yemeklik ve kahvaltılık alışveriş yapıyoruz, akşama menemen yapacağız. İki bisikletçi yolda giderken tabela ile resimlerini çekiyorum. Tabelada Gölkaya, altında da Bohçacı, dilenci, hurdacının girmesi yasaktır. Muhtarlık yazısı yazılmış.

170620132632

Güneş ufukta batarken durup uğurluyorum. Güneş son ışıklarını batmadan önce parlaklığı iyice artmış.

170620132633

Yolda giden İrfan ve karşıda Beşparmak dağının muhteşem kayalıkları. Tarihteki adı Latmos dağı.

170620132634

Heraklia antik kentinin başlangıcı olan surların duvarları göründü.

170620132635

Aynı zamanda nekropol alanındayız, yani mezarlıkta. Mezarlar da kayalar sanduka biçiminde oyulmuş. Kapağı da iri bir kayadan kalın olarak yapılmış. Haliyle çok yıllar evvelinden kapak yana açılıp mezar soyulmuş.

170620132637

Hüseyin’i bir poz çekiyorum arkada surlarla beraber.

170620132639

Taş duvarda kemerli kapı kalenin kapısı olmalı.

170620132640

Kapıkırına varıyoruz, kamp atacak yer araştırırken önümüze plaj gibi bir yer çıkıyor, buraya kamp atabilir miyiz diye konuşurken bize biri sesleniyor. Bakıyoruz Eskişehir den İrfan Akkaya bizi çağırıyor gelin buraya diye. Biz de yanına yaklaşıyoruz İrfan beni tanıyor merhaba urimbaba diyor ama ben kim olduğunu çıkartamıyorum. Bisiklet camiasında o kadar ismini bilmediğim tanıdık var ki anlatamam. Bende de hafıza zayıflığı var isimleri aklımda tutamıyorum. ( İrfan Akkaya kusura bakma ), yoldan geçen oymuş. Neyse iyice tanıştıktan sonra burada kalabileceğimizi sadece bira içmenin karşılığında olduğunu söyleyince yerin sahibiyle konuşuyoruz. Bize kalabilirsiniz diyor. Heraklia Restoran mekan sahibi Hüseyin Tiryaki. Tahta çardaklara yerleşiyoruz, şortumu giyip göle giriyorum, duş ta var duşumu alıp restoranda biralarımızı göl manzarasında içiyoruz. Biralar bittikten sonra menemeni pişirip yiyoruz. Hep beraber sohbet ediyoruz . İrfan Akkaya  erkenden yola çıkacağım köy yollarından Belen kahvesinden gideceğini öğle sıcağında bisiklet sürmediğini akşam üzeri yola devam  edeceğinden yatmağa gidiyor. Biz de bir süre sonra uyku tulumlarına girip yatıyoruz. Bu gecede çadır kurmuyoruz.

Bu gün 77 km yol yapmışız.

Yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

 

Gökova Bisiklet Turu 1. Gün

16 Haziran 2013 Pazar

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır. )

Gökova bisiklet tur haritalı afişi. Bu afişi arkadaşım Gürcan Yılmaz çizerek hazırladı. Afiş başlığı İngilizce yazılmış. Gökova Fiestocht / Gökova Bicyle Tour 19 – 23 Haz./June 2013 Georganiseerd door: Muğla Fiest Vereniging. Solda Muğla Bisiklet Derneği logosu, Gökova haritası. Haritada Akyaka, Ören, Bodrum, Datça ve Marmaris işaretlenip gidilecek yol çizilmiş. Yolda bisiklete binen kişilerin resimleri.

Öne çıkmış olan görsel Gökova haritası

967318_10151530123299773_1011453730_o

Gökova Bisiklet Turuna  yıllardır katılmak istiyordum. Her seferinde ya misafirim geliyor yada bir işim çıkıyordu. Bu yıl ne olursa olsun gitmeyi planlıyordum. Ben bisikletimle yolda durmuşum, ön ve arka bagajlar yüklü, Güneş altında üzerim çıplak. Asfaltta yürüyen bir kaplumbağa.

1049081_10151661489619443_1666577997_o

Böyle etkinliklere kendi bisikletimle araçsız, bisiklet sürerek gitmek amaçlarımın arasında yer alır. Etkinlik açıldıktan sonra kaydımı yaptırıp katılım ücretini de yatırdıktan sonra rahatladım. Evdeki işlerimi yoluna koydum bir güzel. Bisikletimin bakımını yapıyorum, kaset dişli 7 ve 8 vites dişlileri aşınmış, 22.000 km geçti değişmesi gerekliydi, değiştirdim, arka göbeği yağladım. Kaset dişli sökme aparatı, yedek jant teli, akort anahtarı alıp malzeme çantama yerleştiriyorum. Sele boru içine kaset dişlisini tutacak demirli zincir ve yedek jant telleri 26 inç ve 28 inç bantlayıp yerleştiriyorum, ön bagajı takıyorum. Bisiklet hazır, sadece uyku tulumu, çadır, mat ve ön bagaj çantaları kalıyor, onları son güne bıraktım.

Ön tekerlekte dinamo var, buna şarj için elektronik devre hazırlıyorum.

270220132389

Elektronik devre hazır, Dinamodan gelen A. C. voltajı doğrultup D.C. voltaja dönüştürüyorum. Devreye 5 Volt çıkışı olan entegreyi de bağlayıp USB çıkışını da monte ederek teste hazırladım.

Tornavida, yan keski, kargaburun takım seti, elektronik adaptör, kumpas, lehim havyası resimde görünüyor.

120620132596

Bir de 6 Volt 4.5 A/h akü alıyorum. Aküyü elektronik adaptöre bağlıyorum. Çoklu USB şarj uçları olan seti de bağladım.

120620132597

Bisikleti ters çevirip test ediyorum elektronik adaptörü. Tekerlek dönmeye başlayınca cep telefonumu şarj etmeye başladı.

270220132393

Yolda giderken aküyü şarj edeceğim gece de aküden cep telefonunu şarj edeceğim. İstersem dinamodan cep telefonunu direk şarj edecek şekilde elektronik devreyi ona göre yapıyorum. Gökova ya pedallamak için Facebook ta etkinlik açıyorum. 8 kişi gelecek diye işaretliyor. Böyle etkinlik açtım mı biliyorum ki herkes gelmeyecek. Üç kişi var benle gelecek, haberleştiğim Hüseyin Dölçek Üçkuyular da oturuyor onunla planlamıştık. Ayvalık’tan Sadi abi. İkisi ile konuşup kararlaştırmıştım turu. 16 Haziran çarşamba günü atık kim gelirse bizle beraber gelebilirdi. Turu şöyle planlamıştım: 16 Haziran çarşamba Üçyol dan hareket edecektik. 1. gün Menderes Ahmetbeyli den Kuşadası’na varacak orada kamp kuracaktık. 2. gün Söke  Bafa gölü. Bafa gölünde kamp atacaktık. 3. gün Milas Yatağan Muğla’ya varacaktık. Ondan sonra 5 gün Gökova turu. Tur Marmaris te bitiyordu. İzmir e dönüşte aynı yoldan belki Seferihisar dan dönecektik. Ama Köyceğiz’i de görmek istiyordum. Bakalım bir varalım Marmaris e o zaman karar veririm. toplam 11  yada12 gün sürmesini planlamıştım.

Arkadaşım Yıldız Uyulgan beni telefonla arayıp İrfan Özden adlı dağcı bir arkadaş benimle gelmeyi istiyormuş, ben de gelebilir dedim. Yıldız gelmek istemiş ama işi çıktığından bizle gelemeyeceğini bildirdi. Sadi abi de arayıp gelemeyeceğini bildirdi, otobüsle gelecekmiş. Olsun 3 kişi yola çıkacaktık. İrfanı tanımıyordum, ilk önce facebook’ta arkadaş olduk. Yıldız’ın dediğine göre sıkı bir dağcıymış, bakalım bisiklette nasıl, göreceğiz. Yola çıkacağım günün akşamı bagaj çantalarını , ocak, tencere, çaydanlık, tava, cezve, ispirto, çatal, bıçak, kaşık, bardak, fincan, ne varsa çantaya yüklüyorum. Kahve değirmeninde 2 kere kahve çekiyorum, kahve olmazsa olmaz, kahvesiz bu tur çekilmez. Saklama kabına biber salçası, diğerine zeytin tanesi doldurup çantaya yerleştiriyorum. Uyku tulumu, mat, çadırı da bagajın arkasına bağlayıp bisikleti hazır hale getiriyorum. Yedek çamaşır, pantolon, tişört çorapları da unutmuyorum. Güzel bir uyku uyuduktan sonra sabah 07:00 de uyanıp kahvaltımı yapıyorum. Buzluktaki buzlu şişelerimi ve Eşimin hazırladığı Arnavut böreğini bagajlara yerleştiriyorum.

16 Haziran 2013 Pazar

Saat 08:00 de evden yola çıkıyorum. Üçkuyular’da Hüseyin ile buluşup Üçyol’a doğru yola çıkacağız. Hüseyin’i arıyorum telefonu çalıyor açan yok. 3-4 kere arıyorum cevap gelmeyince bende yola çıkıtım. İrfan beni arıyor telefonla, neredesin diyor ben de yarım saat sonra Üçyol’dayım diyorum, kahvede bekle beni deyip kahveyi tarif ediyorum. Adam saat 08:00 de Üçyol’a gelmiş, bravo yani böyle olunmalı. 08:30 a doğru Üçyol’da kahveye ulaşıyorum. Bakıyorum 2 kişi var, tanışıyoruz hemen. İkisi de dağcı , yol arkadaşım İrfan Özden ve Aytekin. Güzel insanlara benziyorlar. Aytekin’i gözüm bir yerden ısırıyor. Aytekin bizi uğurlamaya gelmiş. Birer çay içip sohbetten sonra Hüseyin’i tekrar arıyorum cevap yok. Herhalde bizi ekti , telefonu açmadığına göre vardır bir sebebi.

Neyse tanışıp kaynaştık, rotamızı tekrar gözden geçirip iyice kararlaştırdıktan sonra yola çıkıyoruz, Aytekin arkamızdan su döküp yolcu ediyor. Ne güzel hiç bir turda arkamdan kimse su dökmemişti, sağ olasın Aytekin kardeş. Karabağlar ve Gaziemir’in sıkıcı araç trafiğinden bunalarak hızla geçip Menderese varıyoruz. Merkezde  her zaman çay içtiğimiz Belediyenin çay bahçesinde ilk molamızı veriyoruz. Soda ve çaylarımızı içerek birbirimizi iyice tanımak için sohbet ediyoruz. İrfan sıkı bir dağcı, 25 yıl dağcılık yapmış. Ayrıca atlet olarak koşmuş, maratoncu. Bacakları gelişmiş bisiklette bu yüzden sıkıntı yaşamıyor. Emekli olmuş benim gibi, zamanla işi yok, Türkiye’nin bütün dağlarına tırmanmış. Yolları , patikaları ezbere biliyor, yürüyüşlerde rehberlik yapıyor ara sıra.

Moladan sonra yola çıkıyoruz sohbet ede ede gidiyoruz. Bir ara bakıyoruz ki Tahtalı barajı solumuzda kaldığını fark ediyoruz. Biz buradan gitmeyecektik. Sohbet ederken kavşaktan sola dönecektik, kaçırmışız. Olsun geri dönüp yola devam ediyoruz. Buralarda resim çekmiyorum, ilginç bir yer yok. Ahmetbeyli’ye doğru tatlı bir iniş yaparken bisikletimden bir şey fırlayıp İrfan’ın bisikletine doğru gittiğini duyuyoruz, ama ne olduğunu göremedik, benim ön lastikten fıs sesi gelmeye başlıyor, durup bakıyorum dış lastiğin yanağından fıs sesini buluyorum. Lastiğin yanağında 3 mm delik var, lastiği söküp iç lastiği yamıyorum, dış lastiğe de içten  bir   yama yapıyorum. Yola bakıp neyin üzerinden geçmişim diye bakınıp bir bira kapağı görüyoruz, lastik üzerinden geçerken dik gelip bir çentik atmış.

Ahmetbeyli de kahvede   yemek  molası   veriyoruz. Börekleri çıkarıp afiyetle yiyoruz, bir de çaylarımızı içip arkasında kahve söylüyoruz. Bu arada Hüseyin beni arıyor, neredesiniz diyor. Biz Ahmetbeyli’ye vardık diyorum, sen neredesin be kardeşim sabahtan beri arıyorum telefonunu açmıyorsun. Dün Gündoğdu’ya gitmiş sabaha karşı 03 te  yatmış, telefon sessizde, anca uyanmış, şimdi yola çıkacakmış. Biz yavaş gideriz Kuşadası’nda yetişirsin bize deyip yavaştan yola tam çıkacakken bu sefer İrfan’ın arka lastiği  inmiş, kontrol ediyoruz ki iki tane cam batmış, hemen lastiği söküp onarıyoruz. Şişirdikten sonra Ahmetbeyli rampalarına sardık bisikletlerimizi, yavaş yavaş çıkıp hızla iniyoruz. Hava iyice ısındı, bol su tüketiyoruz. Rampalar 6 tane, buradan sonra Küçük Menderes ovasına düzlüğe iniyoruz. Bir süre sonra rampa yine başlıyor, bu rampada yangın ekibi var. Burada su molası veriyoruz, orman ekibiyle sohbet edip sularımızı dolduruyoruz. Kuşadası’na vardıktan sonra Hüseyin bize yetişiyor, şehir merkezine sahile iniyoruz. Limanda Gezi parkı  platformu oluşturmuşlar, bize burada çadırlarınızı kurun diyorlar ama yolumuz uzun ve uyumamız gerektiğini belirtip nazikçe isteklerini reddediyoruz.

Kalacak yer konusunda Hüseyin’in  tanıdığı arkadaşları yeni bir yazlık aldığını ve evde tadilat olduğundan boş olduğu burada kalabiliriz diyor ve arkadaşını arayıp onaylatıyor. Kalacak yere varıyoruz. Burası Söke yolu kavşağından 2 km ileride. Yazlık ev site içinde güvenli. Arkadaşı bize akşam yemeği hazırlamış, biz de gelirken  3 tane yarım tavuk almıştık Kuşadası’ndan onu da masaya koyup hep beraber akşam yemeğini yiyoruz. Kahvemizi çayımızı içtikten sonra tadilat yapılan evde elektrik işi olduğunu söylüyorlar, bende elektik işini yaparız deyip nereye ne yapılacağını öğrenip ona göre malzeme alırız dedim. Gece yatıp dinleniyoruz. Böylece 1. günü bitiriyoruz.

Bu gün yaptığımız yol haritası ,  106 km yol yapmışız

Powered by Wikiloc