Aylık arşivler: Eylül 2022

Bahar Turu Diğer Günler

29 – 30 – 31 Mart – 1 Nisan 2022

Köyceğiz – Göcek – Fethiye

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Erik rakısını kim daha çok içecek diye

Kadehleri ardı ardına içerek

Arnavut kaldırımında naralar atıp yalpalayacaktık

Ardından boza iyi gider diyerek bozacıda soluğu alacaktık.

Çarşıda kafede oturup kahve içecektik sevdiğimle

Yüzüne doyasıya bakarak

Uzun, çok uzun yıllar

Neredeyse yarım asır…

Urim Baba’CAN Ağustos 2015

 

Öne çıkmış olan görsel, sığla ormanı içinde devrilmiş sığla ağacı. Kökü toprakla dolu.

DSCN4066

Gün erken başlıyor, kaçırmamak gerek diye henüz Güneş doğmadan kalktım. Güzel bir güne başlamak için iyi uyumak gerek. Artık iyice alıştım her yerde uyumaya, ister çadırda, ormanın içinde. İster yumuşak bir yatakta uyuyayım, fark etmez, her zaman rahat uyur ve dinç kalkarım. Sabahları serin oluyor, üzerime kalın deri ceketimi giyip balkona yerleştim. Sabah kahvesini Güneş doğarken içmek gerek. Köyceğiz’in suları güzeldir, her yerden fışkırır. Şişedeki suyu tazeliyorum çeşmeden. Kahvemi Köyceğiz suyu ile pişiriyorum. Evdekiler henüz uyanmadı daha, o yüzden kahveyi tek başıma içiyorum.

Cam saksı üzeri cam piramit içinde çiçekler masanın üzerinde kahve fincanı ile birlikte. Arkada sığla ormanı.

IMG_20220329_080056

Ev halkı uyanıyor sonunda, ev halkı dediğim Tuğba ve Cüneyt. Evin mutfağında ne nerede, çayı nerede demlediklerini bilmediğimden hiç karıştırmadım. Cüneyt kalkınca çayı demliyor, birlikte kahvaltıyı yapıyoruz. Cüneyt küçük tostlardan ikişer tane yapıyor kahvaltı için. Benim hazır kaynamış yumurtaları da tüketiyoruz bu arada. Kahvaltıdan sonra, işe başlamadan önce kirli çamaşırları yıkamam gerek diyerek bahçede poşet çamaşır makinesinde terli olan çamaşırları yıkayacağım. Siyah poşetin içine çamaşırları atıyorum. Biraz da deterjan, bahçe hortumu ile yeteri kadar su dolduruyorum. Yerde bahçe hortumu ve içi çamaşır dolu siyah poşet.

IMG_20220329_104251

Çamaşırlar  ve su hazır olunca çamaşır makinesini kaldırıp çalkalamaya başlıyorum. Böyle 5 dakika kadar çalkaladım. Benim çamaşır makinem kısa süreli programda çalışıyor. Hem pratik hem çabuk yıkıyor. Cüneyt beni poşet çamaşır makinesini çalkalarken çekiyor.

IMG_20220329_104324

Deterjanlı yıkama bitince  iki kez daha su ile durulayıp çamaşırları çıkararak suyunu sıkıyorum. Kuruması için de çamaşırları çamaşırlığa asıp kurumaya bıraktım. Tuğba’nı öğrencileri var. Öğrencilere dans kursu veriyor, o yüzden erkenden gitti. Zalım ev sahibi de beni boş oturtmuyor. Bahçe bellenecek, illa ki çalışacaksın deyip bel küreğini elime veriyor. Boğaz tokluğuna çalıştırıyor. Neyse iki kişi kısa sürede son kalan yeri belliyoruz. Yıllarca bakılmadığı için toprak sertleşip ayrık otları sarmış. Biraz zorlasa da bitiriyoruz bel işini. Cüneyt beni bel küreği ile bahçeyi bellerken çekiyor. Elimde sarı iş eldiveni var.

IMG_20220329_112258

Bel işi biraz yordu, bir süre dinleniyoruz. Bu günü Cüneyt ile birlikte zaman geçireceğim. Ne yapalım diye karar vermeye çalışırken fazla uzak olmayan bir yerden tavus kuşunun sesini duyuyorum. Cüneyt’e soruyorum nerede bu tavus kuşu diye. Cüneyt te bana ormanın içinde her halde diye cevap veriyor. Ben de buralarda serbest yaşayamaz tavus kuşları diye cevap veriyorum. O zaman hadi ormanı biraz gezip tavus kuşlarını bulalım teklifinde bulundum.

Yanıma fotoğraf makinemi alıp ormanın içine dalıyoruz. Sığla ormanında sadece sığla ağaçları ve ağaçlara tutunup büyüyen sarmaşık bitkileri var. Diğer bitki çeşitleri barınamıyor ormanın içinde. Sığla ağaçlarının gövdeleri ve gövdelere tutunan sarmaşıklar.

DSCN4053

Tavus sesi kuvvetli ve uzaklardan bile duyulabiliyor. Sık sık sesi gelince nerede olduklarını bulduk. Ormanın dibindeki bir evin arka bahçesinde kümesin içindeki tavus kuşlarını bulduk sonunda. Yakınlaştırıp tavus kuşunu kümesin içinde çekiyorum.

DSCN4055

Sığla ormanı tam bir bataklık örneği. Gerçi batma tehlikesi yok ama her tarafta küçük su akıntıları görmek olası. Sular, az eğimli yerde küçük dereler halinde sakince akıyor Köyceğiz gölüne doğru.

DSCN4056

Su akıntısını yerden çekiyorum. Akıntı belli belirsiz.

DSCN4057

Ormanda büyüyen sığla ağaçları belli bir kalınlığa gelince güçlü fırtınalara dayanamayıp ya devriliyor, ya da gövdesinin ortasından kırılıyor. Tıpkı yarım gövdesi kalmış bu sığla ağacı gibi.

DSCN4058

Sığla ormanı içinde bir tek yaşayan bitki sarmaşık. Hani tarzan ormanda sarmaşıklara tutunup atlıyor ya aynısı burada da var. Sarmaşık ağacın en yüksek yerine kadar tırmanmış. Ben de tarzan gibi sarmaşık demetine tutunup sallanayım dedim. Ağırlığımı taşımayıp yukarılardan koptu. Sarmaşık kurumuş, neyse ki kopan sarmaşık hala yukarılarda bağlı ki kafamıza düşmedi. Cüneyt beni sarmaşıkla beraber çekiyor.

DSCN4061

İşte sarmaşıklar, gövdeleri 10 – 12 santim kadar kalınlıkta. Yerden çıkıp yana doğru gittikten sonra tutunacak bir ağaç bulunca yukarıya doğru kendini çekerek yükselmiş.

DSCN4062

Sığla ağaçları sık ve kimi yerde ince gövdeli. Güneşe ulaşmak için boylarını çok uzatması gerek. Tahminime göre 15 metreden fazla var. Sarmaşıklar da öyle. İşin ilginç yanı sarmaşığın birisi yaklaşık 8 metre ötedeki ağaca nasıl atlayıp tutunmuş. İki ağaç arasında ve yüksekte köprü olup birleştirmiş. Sığla ağaçları daha yeni yaprak açmaya başlamış.

DSCN4063

Sular her yerde akıp duruyor. Ayaklarımız çamura, suya batırmadan yürümek güç.

DSCN4064

Uzun yıllar önce devrilmiş bir sığla ağacından geriye kalan kalın kütük.

DSCN4065

Bir hafta önceki fırtınada devrilen sığla ağacı yere yatmış durumda. Daha kökündeki topraklar duruyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN4066

Sığla ağaçlarının gövdesinde kabuklar belli bir yere kadar sıyrılmış. Bu sıyrık yerden akan sıvıları topluyorlar.

DSCN4067

Orman içindeki su birikintilerinde, akan küçük derelerde canlılar var. Onlardan biri su kaplumbağası. Bizi görünce durup bakmaya başladı. Biz de durduk ve resmini çekiyorum.

DSCN4069

Su kaplumbağasını ürkütmeden optik zoom ile yakınlaştırıp su üstündeki kafasını çekiyorum bir poz.

DSCN4070

Sığla ormanı içinden sulara, çamurlara batmadan çıkıp eve geldik. Cüneyt komşudan el arabasını almıştı bahçeden çıkan otları ormanın içine dökmek için. Ama el arabasının tekerleği dağınık. Mil yatağındaki ince sac yırtılmış. Cüneyt’e hadi tekerleği yapalım çarşıdaki demircide deyince o da yapalım dedi. Tekerleği söktük. Benim bisikletimin bagajına sıkıca bağlayıp yola çıktık. Köyceğiz içindeki dondurmacıya gittik ama sezon açılmadığı için dondurmacı kapalıydı. Cüneyt’e burayı iyice belle. Köyceğiz’de yiyebileceğin en güzel dondurma burada bulabilirsin. Sonda Hakan Sevin’in evine gittik. Hakan İstanbul’da şu an. Evde kimse yok, içeri girmedik zaten. Yakında olan çarşıdaki sıcak demirci dükkanına gittik. Burada tekerleği kaynak yapıp yürür hale getirecektik. Demirci ustasına tekerleği gösterip neler yapabiliriz deyince usta tekerleği alıp inceledi. Bize; “Bu tekerlek adam olmaz, sacı çok ince ve kaynak tutmaz. Siz en iyisi sanayiye gidin, orada hurdacıda çıkma tekerlek bulabilirsiniz” diye söyledi. Tamam deyip sanayiye doğru gitmeye başladık. Köyceğiz çayı üstünden geçerken köprüden çay yatağını çekiyorum. Çay hızlı akmasın diye bentler yapılmış bir çok. Çay yatağı da çok geniş. Akan çay bentlerden aşağı dökülüyor.

DSCN4072

Sanayideki hurdacıyı bulduk. Bize gerekli olan el arabası tekerleğini sorduk var mı diye. Adan ayağını kırmış kenarda bir yerde sandalyede oturuyor. Geçmiş olsun dileklerimizi söylüyoruz. Hurdacı bize yerini gösterip oralara bakmamızı söyleyince dediği yere bakmaya başladık. Ama gözüme istediğimiz bir tekerlek ilişmedi. Hurdacının yanına gelip; ” Bulamadık” deyince hurdacının elemanı; “Sizin aradığınız burada var” deyip elinde bir tekerlekle çıka geldi. Tam aradığımız tekerlekti. Hurdacıya” Bu tekerlek ne kadar?” deyince pazarlık başladı.

“100 Lira”

“50 Lira verelim” deyince ilk önce olmaz dese de

“Eskisini de size bırakacağız, 50 Liraya anlaşalım. Zaten yenisi 120 Lira” deyince Hurdacı olumlu cevap verdi. Hemen 50 Lirayı verip tekerleği alıp eve geldik. El arabasına taktım, Şimdi el arabası yalpa yapmadan düzgünce gidiyor.

Akşam yemeğimizi yerken yanımda taşıdığım şarap şişesini çıkardım. Birer bardak içiyoruz şaraptan. Gerçekten şarabın tadı nefis ve içimi de güzel. Tadı damağımızda kaldı ama elimizde olan bu kadar. Bununla yetinip tadı damağımızda kalsın deyip kadehleri tokuşturduk.

Dalamanda oturan Zehra ve Tarkan çifti benim geldiğimi duyunca oturmaya geldiler. İlk önce kahve yapıyorum, birlikte muhabbet ederek içtik, ardından çay demledik. Muhabbet geceye kadar sürdü. Cüneyt uzun boylu olunca beşimizi birden uzun kolu ile elçek resim çekiyor. Tarkan, Tuğba, Zehra ve ben kanepede oturmuş durumda. Cüneyt kendinle birlikte çekiyor.

WhatsApp Image 2022-03-31 at 20.02.59

Ertesi sabah yine erkenden uyandım ve balkonda yerimi aldım sabahın seherinde. Güneş doğarken kahvem hazır. Masada kahve fincanı, içi köpüklü kahve dolu. Masada logolu rüzgarlık ve cam kavanoz duruyor. Güneş sığla ağaçları arasından doğmuş, ışıklarını saçıyor.

DSCN4074

Kahvemi içerken en korkak kuşlardan olan alakarga ormanın kıyısında bir direğe konmuş halde görünce içeriden fotoğraf makinesini alıp gelesiye kadar hayvan beni beklemeden uçup gitti. Ben de konduğu direği yakınlaştırıp boş olarak çekiyorum. Sığla ağacının kalın gövdesi yeşil yosunlarla kaplı. Bu yosunlar kuzey yönünde.

DSCN4073

Hazır fotoğraf makinasını elime almışken ormanın derinliklerini çekeyim deyip optik zoom ile daldım ormanın içine. Güneş ışıkları az miktarda ormanın içine girse de derinliklerdeki yaprakları yeni açmaya başlamış sığla dallarını çekiyorum. Sığla ağaçlarının kalın gövdeleri, gövdeye tutunan sarmaşıklar ve Güneş vurmuş dallar.

DSCN4075

Balkonda otururken ürkek ve korkak alakarganın bir o yana, bir bu yana uçtuğunu görünce takip etmeye başladım. En sonunda bana poz vermeye karar vermiş olmalı ki henüz tomurcuk halinde olan bir ağaca kondu ve pozunu verdi. Ben de iyice yakınlaştırıp çekiyorum. Alakarga kuşların en ürkeği, nedeni ise diğer akrabası olan kuzgun ve kargalara benzemiyor olması. Ayrıca tüylerinin rengi bambaşka. Başının tepesinde ve gözlerinin altındaki yanak kısmı siyah, gövdesi gri. Esas bu kuşu güzelleştiren kanatlarındaki mavilik. Kanadının dış kısmında, küçük bir alan masmavi bir renk. Bu renk o kadar güzel dokunmuş az beyaz renkle ki görmeye doyamazsın. Bana özel poz veren alakargaya teşekkür ederim kendini gösterdiği için. Şanslıyım demek ki. Yoksa her zaman böyle resmini çekmek neredeyse olanaksız. Alakarganın kanatlarının diğer yanı ve kuyruğu siyah. Normal kargalarla bir tek bu siyah yerler benziyor. O da az miktardan

DSCN4077

Bu gün mahalle çocuğu, arkadaşım Mehmet Ertekin’e ziyarete gideceğim. Cüneyt’in soyadı da Ertekin. Bir Ertekin’den diğer Ertekin’e gideceğim. İkisi de akraba değil, sadece soyadı aynı. Bu tura çıkmamın esas amacı Mehmet’e gelmek. Çünkü yapacağım kano hakkında bazı fikir alış – verişinde bulunmam gerek. Mehmet’in Göcek marinada ve Dalaman’da tekne ve yat yapım atölyesi var. Kano yapımında kullanacağım malzemelerin bir kısmını da o verecek. Hem tekne yapımında uzman olur kendisi.

Telefon ile Mehmet’i arıyorum sana nasıl gelebilirim diye. Mehmet te bana; “Neredesin, olduğun yerde baba konum at gelip seni alayım” dedi. Ben de; “Gelmene gerek yok, minibüs ile gelirim” desem de ısrar edip beni Köyceğiz’e kadar gelip aldı arabası ile. İlk önce Göcek’teki atölyesine gittik. Marina içindeki yazıhanesine uğradık. Orada sekreteri ile bazı işlerini hallettikten sonra koca bir yata götürdü. Üzeri tamamen örtülü koca yat içine girdik. Yat süper lüks bir yat olacağı bir çok yatak odası ve geniş bir salonunun olmasından belli. Marina içinde bir yere oturup kazandibi yiyelim dedik ama kazandibi kalmamış. Onun yerine muhallebi yemeğe karar verdik. Masadaki menüde fiyatlara bakınca bir fincan kahvenin 28 Lira olduğunu görünce şaşırmadım. Böyle lüks yatların olduğu marinada kahveyi benim gibi beleş veremezsin.

Yatın içini şöyle bir gezdik, çalışan işçilere bir kaç yerin nasıl yapılacağını tarif ettikten sonra kendi teknesine gittik. Tekne marinada kıyıya bağlı. İçine girip oturduk. Teknede her şey var. Bu tekneyi satıp kendisine daha büyük bir teknenin geleceğini söyledi. Göcek’ten geri dönüp Dalaman’daki atölyesine geldik. Burada da büyük yat kalıpları ve yaptığı tekneler var. Elemanları çalışıyor vızır vızır. Akşam olmadan Mehmet’in eşi Şirin’i kursa gittiği yerden alıp eve geldik. Şirin halı dokuma kursuna gidiyor hobi olarak. Kendisi de kilim dokumuş, koridora sermiş bile.

Mehmet Ortaca da oturuyor. Çatı katında dubleks bir dairesi var. Şirin bize fırında kefal pişirdi. Kefal da iri bir balık. Balkonda yemeğimizi yiyoruz. Ardından kahve takımlarımı çıkarıp kahve pişirdim. Mehmet’in Sabri isminde bir oğlu var. Ortaokul son sınıfta, seneye liseye gidecek. Mehmet Sabri’yi denizcilik lisesine gönderecek. Sabri babası ile İzmir’e geldiği bir zaman bahçemde kahve pişirip içirmiştim. Bu Sabri’nin hayatında içtiği ilk Türk kahvesi. Hala unutamamış ve o günden sonra içtiği ikinci kahve olduğunu söylüyor. Şirin iki mahalle çocuğu ile birlikte balkonda oturmuş, ben kahve pişirirken çekiyor.

WhatsApp Image 2022-03-30 at 19.21.05

Ertesi gün Mehmet beni Göcek girişinde arabası ile bırakıyor. Amacım Fethiye’ye gitmek. Bu gün arkadaşım Filize gideceğim. Minibüs erken kalkmış olmalı ki yaklaşık 45 dakika bekledim gelmesini. Başka minibüsler buradan yolcu almıyorlar. Minibüs beklediğim benzin istasyonundan kalktı sonunda. İlk olarak Köyceğiz tarafına doğru gitti, Tünellerden geri dönüp kalktığımız yere gelip şehir içine girerek yolcuları topladı. Böylece bir süre sonra Fethiye içine geldik. Filiz bana nerede ineceğimi söylemişti. Minibüs sürücüsü beni söylediğim yerde indirdi. Filiz’in attığı konuma göre biraz yürüdüm ve evini buldum navigasyon haritası ile. Eve gelmeden önce Filiz’e hediyelik bir eşya alıyorum. İlk defa evine gideceğim.

Filiz ile epeydir görüşmemiştim, kendisi resim Öğretmeni. Emekli olunca Fethiye’ye yerleşti, Tuğba ve Cüneyt ile birlikte. Tuğba Fethiye’den sıkılmış, o yüzden Köyceğiz’e taşınmaya karar vermiş. Filiz bahçeli bir evin zemin katında, küçük bir dairede oturuyor. Buralarda balık ucuz ve bol olmalı ki Filiz de fırında balık pişirmiş. Balık ta nefis olmuş. Birlikte muhabbet ederek yiyoruz öğle yemeğini. Yemekten sonra ne gider, tabi ki kahve. Hemen sırt çantasında taşıdığım kahve takımlarını çıkarıp sehpa üzerinde kahve pişiriyorum. Filiz beni kahve pişirirken çekiyor salonun ortasında.

WhatsApp Image 2022-03-31 at 18.32.24

Filiz ile bir süre zaman geçirdikten sonra vedalaşıyorum. Geldiğim yoldan yürüyerek durağa gelince minibüsün geldiğini gördüm. Bir süre koşup minibüs gelmeden durağa gelip bindim. Bu kez hiç beklemedim. Köyceğiz girişinde iniyorum. Yürüyerek Tuğba’nın evine doğru giderken evin birinde babası ile oturan küçük bir çocuk el sallayıp “Dede, dede” diye seslendi. Ben de ona el sallıyorum. Ne güzel bir çocuk hiç tanımadığı birisine, bana “Dede” diye el sallaması. Çok hoşuma gitti. Umarım torunlarım olur ve bana dede diye seslenirler. Umutla bekliyorum.

Tam eve yaklaşmıştım ki Tuğba ve Cüneyt balkonda oturduklarını gördüm. Yanlarında birisi vardı; kel kafalı. Hemen tanıdım, bizim Gürel gelmiş, balkonda oturuyorlar. Çaktırmadan Gürel’i tam telefonla arayacaktım ki gürel beni görünce el sallayarak “Urim Baba” diye seslendi. Gürel ile daha önceden konuşurken bu yörede bisikletle geçeceğini söylemişti. Ben unutmuşum. Gürel’i görünce aklıma geldi. Birlikte tur yapacağı arkadaşlarla buluşacak burada.

Yemekten önce aperatif olarak şarap içiyoruz kadehleri kaldırarak balkonda. Tuğba bizi elçek ile çekiyor.

WhatsApp Image 2022-03-31 at 18.04.11

Akşam Hakan Sevin beni aradı, Köyceğiz’e geldiğini bildirince sabah kahvaltıyı birlikte yapalım diye söyledim. Sabah erkenden kalkıp ilk önce kahvemi içiyorum. Ardından eşyaları toplayıp çantalara yerleştirip bisiklete yükledim. Gürel de kalkıyor, o da hazırlığını yapıp yola çıkmaya hazır. Ev sahipleri olan Tuğba ile Cüneyt’i uyandırıp vedalaşıyoruz. Beni evlerinde misafir ettikleri için çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız. Gürel ile birlikte evden ayrılıp merkeze geldik. Bakkaldan yumurta, fırından da taze ekmek alıp Hakan’ın evine geldik. Hakan da çayı çoktan demlemişti bile. Balkonda nefis bir kahvaltı yapıyoruz. Tam kahvaltıyı bitirdik ki Gürel’i arkadaşları arkadaşları arıyor telefonla. Gürel hemen bisikletine binip gitti. Ona iyi turlar diledim giderken.

Hakan ilginç bir adam. Nereden bulduysa sığla ağacının kütüğünü, getirip balkona bırakmış. Hakan da bir süredir evinde yoktu. Haliyle kütük bile Hakan’ı beklemekten ağaç olacak neredeyse. Kütük her ne kadar kesilip buraya geldiyse de bahar ayında yaprak açan sığla ağaçları gibi filiz verip yaprak açmaya başlamış. Kütük 35 santim boyunda, 30 santim kalınlıkta ve hala yaşadığını, yaşamaya tutunduğunun canlı kanıtı.

Yeşermiş kütüğü yakından çekiyorum.

IMG_20220401_082830

İzmir’e dönüş için biletimi almıştım dünden. Hakan ile vedalaşıp otogara geldim. otobüsün gelmesine daha var. Otobüsü beklerken serçelerin cıvıldaşarak uçup kırlangıçların yuvasına girdiklerini görünce fotoğraf makinesini çıkarıp kırlangıç yuvasını işgal eden serçeleri yakından çektim.

DSCN4080

Kırlangıçlar yuvayı terk etmiş, ya da bir şekilde dönmemiş olacak ki boş kalan yuvalara serçeler sahiplenmiş. Diğer yuvadaki serçeyi de çekiyorum.

DSCN4081

Daha önceden çantaları bisikletten indirmiştim. Ön tekerleği de söküp hazır halde beklerken otobüs yanaştı. Otobüsün muavini bana bisikleti bagaja yatır deyince yatırıyorum. Şöfer de bunu görünce benden bagaj ve bisiklet için bilet almamı söyledi. Neden diye sorunca eşyaların çok, böyle alamam deyince yeni bir bilet aldım. Yazıhanedeki kıza bisiklet diye söylesem de bagaj bileti ve 6 numaralı koltuk bileti kesti. Otobüsün bagajında bisikletim KUZ ve çantaları çekiyorum. Şimdiye kadar hep kamil koç firması ile seyahat ettim ve hiç sorun çıkmadan bisikletimden para almadılar. Bu ilk defa başıma geldi. (Eve dönünce firmaya şikayet ettim ama fazladan ödediğim ücreti geri vermediler. Bir daha asla bisiklet düşmanı kamil koç ile seyahat etmeyeceğim, bu böyle biline)

IMG_20220401_105911

Yolda muavin ikramlarda bulundu ama hiç bir şey kabul etmedim. Neme lazım, verdikleri sudan bile para isteyebilirler, kamil koç firmasını yabancı bir şirket satın almış. O yüzden bu firmayı asla kullanmayacağım. Bisikletçi arkadaşlarıma da binmemeleri konusunda uyaracağım. İzmir’e varınca hemen bisikletleri ve çantaları indirdim. Ön tekerleği yerine takıp çantaları yükledikten sonra bir süre araçların arasından dikkatlice giderek Alsancak’taki bisiklet yoluna vardım. Bisiklet yoluna çıkınca rahatladım ve ağır ağır pedala basarak İzmir’de olmanın, denizin keyfini çıkarıyorum yol boyunca. Göztepe iskelesine yaklaşınca bisikletim KUZ ve Göztepe iskeleti ile birlikte asma köprüyü çekiyorum. İskelede bir vapur bekliyor. Bisikletimin yanında hurma ağacının kalın gövdesi görünüyor.

DSCN4084

Sonunda evime kavuştum, insanın evi gibisi yok. Uzun süredir bisikletle bu kadar yol almamıştım. Biraz denge problemi olsa da dikkatli olarak bisikleti sürdüm. Her ne kadar planladığım gibi olmasa da esas amacımı gerçekleştirdim. Bu turda en çok ta tek başıma, yalnız olarak gerçekleştirmek oldu. İnsan bazen yalnız kalmalı, kendi halinde, kendini dinleyerek. Bu turda da ilham perileri beni yalnız bırakmadı. Kulağıma fısıldadıkları şiirleri, hikayeleri yazdım. Hala da yazıyorum kulağıma fısıldadıkça. Hayallerim olduğu sürece yeni yerler keşfedeceğim, büyümeden, çocukça.

Yeni yerler gördüm, dostlarımla zaman geçirdim, güzel muhabbetlerimiz oldu. Çocukluk arkadaşım Mehmet’ten kano yapımı için gerekli bilgiyi ve desteği aldım. Artık denizlere yelken açmanın zamanı geldi. Kısa sürede kanoyu yapmaya başlayacağım. Kanoyu da yaparken yapım aşamasını not edip ilerde sizlerle paylaşacağım. Bununla da bitmeyecek; Denizdeki maceraları ve denizi anlatacağım sizlere. Denizin maviliklerini. Bunlar hep hayallerim. “Hayal kurmayan büyür, hayal kuran hep çocuk kalır ve hayatın tadına çocuklar varır”

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 17 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Bahar Turu 6. Gün

28 Mart 2022 Pazartesi

Akyaka – Kızılyaka – Köyceğiz

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Bir şarkı mırıldanarak

Ak derenin buz gibi akan sularını seyredecektim

Şadırvan da su içecektim devamlı akan çeşmesinden

Korzo da her akşam gezinip

Yeni bir tiyatro oyununu konuşacaktık arkadaşlarla

Urim Baba’CAN 18 Ağustos 1015

 

Öne çıkmış olan görsel, iki yanda okaliptus ağaçları, yolun ortasında turuncu çantalar yüklü KUZ park etmiş.

DSCN4047

Akyaka’nın dingin sabahı insanı erkenden uyandırıyor. Bu biraz da dün akşam çok erken yatmam nedeni ile de olabilir. Ama Akyaka sakin ve sessiz bir yer. Sakar geçidinin olduğu dağdaki çam ağaçları ta deniz dibine kadar iniyor. Akyaka da çamların içinde. Haliyle gece sabaha döndüğünde bol oksijen ağır ağır deniz seviyesine doğru inerken beni oksijen tedavisi yapıyor. Oksijen tedavisi sayesinde hücrelerim yenilenmiş olarak beni uyandırıyor. Otelin üst katında mutfak var. Burada otelde kalanlar yemeğini yapıyor, masada da yemeğini yiyorlar. Yatağımdan kalkar kalkmaz eşyaları toplayıp çatı katına çıkıyorum. Henüz kimseler yok ortalıkta, sessiz. Kahvemi yapıp içiyorum.

Kahvaltı yapmak için yumurta ve ekmek almaya iniyorum sahile doğru. Açık olan bir bakkaldan 6 yumurta ve 1 ekmek aldım. Otele geri dönüp çatı katına çıktım. çıkarken de kahvaltılık malzemeleri ve çaydanlığı da yanıma aldım. İlk önce çayı demledim. Çaydanlığı ocaktan alıp demlenmesi için kenara bıraktım. 6 yumurtayı haşlıyorum büyükçe bir kabın içinde. 11 dakikada yumurtalar haşlandı. Bu da çayın demlenmesi demek. Kahvaltı soframı kurup bir güzel yaptım afiyetle. Dediğim gibi kahvaltıyı her zaman kuvvetli yapacaksın.

Apart otelin bahçesini çekiyorum, burada 3 tane çam ağacı vardı. Geçen hafta meydana gelen fırtına 3 ağacı da devirmiş. Bir tanesi de sol tarafa, diğer evlerin bahçesine düşerek ne varsa yere yapıştırmış. Şimdi ise onarım çalışmaları sürüyor. Apart otelin girişini çekiyorum. Bahçe demir parmaklıkla çevrelenmiş. Bahçede piknik masası duruyor. Bir tane de çanak anten var.

IMG_20220328_085404

Kahvaltıyı yaptıktan sonra Esma aradı uyanık mısın, kahve içmeye geleceğim diye. Ben de gel kahve içelim deyince hemen yanıma geldi. İki kişilik kahve cezvesini ocağa sürüyorum. Kahve pişince de fincanlara dolduruyorum köpüklü olarak. Esma beni ocağın üstünde cezve, iki fincan içi kahve dolu ve beni çekiyor olduğu gibi.

WhatsApp Image 2022-03-28 at 11.46.55 (1)

Esma ile muhabbet ederek sabah kahvelerini içtikten sonra kahve takımlarını toplayıp çantalarıma tam koymuştum ki Fırat telefon ile aradı. Bana “Kahve hakkımız duruyor mu Urim Baba?” Ben de ona “Her zaman, sana kahve içirmeden yola çıkar mıyım Fırat çığım” “O zaman hemen geliyorum” diyerek 5  dakika sonra otele geldi yanında arkadaşı ile birlikte. Aynı Esma’ya yaptığım gibi onlara da iki kahve pişirdim. Köpüklü kahveler fincanda, ocağın üstünde cezve. Bu kez Fırat yanımda çekiyorlar bizi.

WhatsApp Image 2022-03-28 at 11.46.55

Onlar kahvelerini içerken muhabbet ediyoruz sağdan soldan, salgın nedeni ile 2 yıldır yapamadığımız Az bilinen antik kentler turundan. Yani ABAK turundan. Bir ara konu İzmir’deki vapurlarda bisikletçilerden alınan ücrete geldi. Vapurlara bisikletle binenlerden 5 kuruş ücret alıyorlar deyince Fırat ta bana “Oda ücreti de bu otelde 5 kuruş” deyince hemen cebimdeki 5 kuruşu Fırat’a uzattım; “Al bakalım otel ücreti olan 5 kuruşu” deyince kahkahalar koptu birden bire. Ne güzel böyle arkadaşlarımın olması. Sizleri seviyorum.

3 ABAK’lı olarak divanda oturup resim çekiliyoruz anı olsun diye. Esma, Ben ve Fırat yan yana. Kollarımı iki arkadaşımın omuzlarına atıyorum.

WhatsApp Image 2022-03-28 at 12.10.08

Kahveler içildiğine göre artık yola çıkma zamanı deyip kahve takımlarını çantaya yerleştirip bisiklete yükledim. Esma ve Fırat ile vedalaşıyorum. Sevgili Fırat beni misafir ettiğin için çok teşekkürler. Fırat bana yola çıkmadan önce “Gökova köyünden devam et, daha az yokuş çıkarsın köy yolundan” diye rotayı çizdi. Ben de “Biliyorum o rotayı, daha önce bisikletle gelmiştim buralara” diye cevap verdim. Apart otelden yola çıktığımda saat 12’yi geçmişti.

Bu gün gideceğim yol 35 kilometre civarı, o yüzden acelem yok. Amacım fotoğraf makinem ile Kadın azmağından bir kaç resim çekmek. Otelden doğruca aşağıya, kadın azmağı kıyısına vardım. Kadın azmağının deniz ile birleştiği yeri çekiyorum. Sağda bağlı kayıklar, ileride azmağın önüne set  gibi girinti yapmışlar. Buraya da kayıklar bağlanmış. Çayın sol tarafı denize burun olarak uzamış kumsal var. Akan çayın üzeri çarşaf gibi görünse de yüksek bir debi ile akıyor. Çay burada genişlediği için yayılmış, sanki akmıyor görüntüsünde.

DSCN4019

Çayın karşı tarafı kumsal, bir tane iskele yapılmış tahtadan. İskelenin yanında da yuvarlak odunlar çakılmış kumsala. Burada başlayan sahil karşıdaki Datça yarımadasını oluşturan dağların dibine kadar gidiyor. Sahil Gökova körfezinin dibi ve yaklaşık 5 Kilometre kadar. Deniz de çarşaf gibi düz, sakin görünüyor.

DSCN4020

Su berrak, dibi görünüyor, sakin görünse de akıntı fazla ve buz gibi.

DSCN4021

Çayın iki yakasında da gezinti tekneleri bağlı. Bu gezinti tekneleri ile çayın diplerine doğru insanları ücret karşılığında gezdiriyorlar.

DSCN4022

Karşı tarafa geçmek için köprü yapılmış tahta ve demir ile. Bisikletim KUZ tahta köprünün başında çekiyorum. Daha önceleri buraya geldiğimde köprünün kenarlarında tel örgü yoktu. İnsanlar köprüden buz gibi çaya atlıyorlardı. Ben de atlamıştım bir kere. Herhalde boğulanlar oldu ki korkuluklara ilave tel çit çekilerek insanların atlaması için önlem alınmış. Köprüde merdiven ve rampa yapılmış.

DSCN4023

Köprünün üzerinden çayın denize döküldüğü tarafı çekiyorum, İki kıyıda da kayıklar bağlı.

DSCN4024

Çayda iki tane yeşil başlı dövel ördek yüzüyor .

DSCN4025

Beyaz kaz da dibi yeşil yosun tutmuş çayda geziniyor.

DSCN4026

Çayın sol tarafında kayıklar bağlı, sağ taraf ise sazlıklarla kaplı, bakir ve bir çok su kuşunun barınak yeri.

DSCN4027

Sakar geçidinin olduğu kayalık dağı çekiyorum. Denizden yüksekliği 700 metre olan bu dağ azametli görüntüsü ile Akyaka’ya muhteşem bir çay sunuyor. Hem de sodalı çay.

DSCN4028

Çayda yüzen beyaz renkli kazı yakınlaştırıp çekiyorum. Akıntı kuvvetli olmasına karşı iyi bir yüzücü.

DSCN4032

Çay pırıl pırıl, berrak olarak akıyor. İçinde yeşilin tonlarını barındıran yosunlar, akıntıyla beraber dans ediyor adeta. Akan çayın içindekileri görmek için iyice gözlerimi açarak gayet net olarak görüyorum. Böyle akan sudaki görüntü sanki gözlerimi tedavi ediyormuş gibi geliyor bana. Gözlerim dinleniyor.

DSCN4033

Çayın yukarılarında restoran yapılmış çayın dibinde. İki tane taş kemer altından sular akıyor. Aynı zamanda buradan da sular yer altından fışkırıp çayı oluşturmaya başlamış. Çay buralarda başlıyor oluşmaya. Daha ötesi az miktarda akan bir dere. Bu dere ta Ula’dan geliyor. İsmi de Çay deresi.

DSCN4034

İşte yeşilin tonlarına sahip yosunlar çayın dibinde. Suyun akıntısına göre oluşan yüzey kıvrımları ışık oyunları getiriyor yeşil yeşil. Sanki gözleri tedavi eden terapi gibi. Bakmaya doyamıyor insan Baktıkça gözlerimin daha da açıldığını hissediyorum. Ve daha net görmeye başlıyorum.

DSCN4035

Buralarda çıkan kaynaklardan çay meydana geliyor. Akıntı az ve derin değil. Yosunlar güneşe yakın olunca çoğalmış ve çayın dibini kaplamış neredeyse. Çay buradan başlayan kaynaklar ve denize yaklaştıkça görünmeyen diğer kaynaklarla çoğala çoğala nehir gibi denize akmakta.

DSCN4036

Buralarda bir antik kent olduğunu bilmiyordum. Sadece kaya mezarlarını görmüştüm daha önce. Şimdilerde ise yeni kazılmaya başlanmış ve kalıntılar yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamış bile. Buranın adı bulunan yazıta göre İdyma antik kenti olduğu anlaşılmıştır. Buradaki kazı çalışmaları yaklaşık 10 ay önce başladığını öğreniyorum. Tel çit çekilerek kazı alanı korumaya alınmış.

DSCN4038

Yeni kazı çalışmalarının yapıldığı yeri geçtikten sonra daha önceleri de gördüğüm kaya mezarları yanında duruyorum. Düz duvar gibi kaya kare gibi oyulup mezar yapılmış. Giriş yeri zemin ile düz, içerisi karanlık.

DSCN4039

Bu daha geniş ama derin olmayan mezar. Üstteki alın çatısı belli belirsiz görülüyor. Mezar sahibi erken ölmüş olmalı ki kaya mezarı yarım kalmış sanki. Ya da parası bitmiş olabilir. Usta bedava çalışmaz.

DSCN4040

Yanında da girişi küçük mezar odası var.

DSCN4042

Bu mezar ise zengin birine yada ünlü komutana ait olmalı. Kayalar yanlar ve çatısı tamamen oyulup, girişinde sütun ve çatı alınlık olarak yapılmış. Yanlardaki boşluktan bir insan geçecek kadar. Daha önce çepeçevre geçmiştim. Kapısı küçük olsa da içerisi oda kadar geniş. mezarın içi tamamen boş.

DSCN4043

Yoluma devam edip Gökova köyüne geldim. Meşhur eski Marmaris yolu, şimdiki adıyla aşıklar yolunun başladığı yerdeyim. Buradaki yol beton kilitli taş ile kaplanmış. Yolun iki yanındaki okaliptus ağaçları acayip biçimde budanmış. Neredeyse dal yok.

DSCN4044

Köyün içinde kalan yolun pek önemi yok. asıl olan yer ise Marmaris – Fethiye kavşağından sonra başlayan yol. Aşıklar yolu olmasının nedeni okaliptus ağaçlarının budanmamış olması ve araç trafiğine kapalı olması. Yol kullanılmadığı için asfalt bozulmaya başlamış. Bisikletim KUZ’u yolun ortasına park edip uzaktan çekiyorum iki yandaki kalın gövdeli okaliptus ağaçları arasında. Yol düz olarak uzayıp gidiyor.

DSCN4046

Optik zoom ile bisikletimi yakınlaştırıp okaliptus ağaçlarının muhteşem güzel sarkan dalları ile yeşillikler içinde çekiyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN4047

Optik zoomu daha da yakınlaştırıp yolu kimse olmadan çekiyorum. Öyle bir görüntüsü var ki sanki orman içinden geçen bir yol gibi. Ağaçların boyu çok yüksek ve gökyüzünü tamamen kapatmış durumda. Yeşil bir tünel görünümünde.

DSCN4049

Buraya aşıklar yolu denmesinin nedeni ise yanımdan geçen sevgililer yürüyüşe çıkmış. Yanımdan geçip gittikten sonra KUZ ile birlikte ileride yürürken çekiyorum.

IMG_20220328_130740

Aşıklar arkası dönük yürürken daha da yakınlaştırıp çekiyorum aşıklar yolunda.

DSCN4051

Aşıklar yolundan geri dönüp Gökova köyünde ilerlemeye başladım. Amacım Fırat’ın dediği yoldan gitmek. Köyün içinden geçerken Toros dağları beyaza bürünmüş halde görünce çekiyorum. Daha yeni bahar aylarına girmemize karşın yüksek Toros dağları kar örtüsü altında.

DSCN4052

Ovada da beyaza bürünmüş bahar çiçekleri ile. Erik ağacının dalları tamamen beyaz çiçeklerle kaplı.

IMG_20220328_143632

Gökova köyü içindeki yolu takip ederken bir de baktım ki ana yola çıkmışım! Hayret köy içinden giderek diğer köylerden geçecektim. Köy sokaklarında da herhangi bir yol sapağı da görmediğimden ana yola çıkmış oldum. Artık geri dönmenin anlamı yok deyip ana yola çıkıp gitmeye başladım. Henüz ovadayım, yol kıyısındaki emniyet şeridinden giderken az ileride birinin bana el salladığını gördüm. Yanlarına gelince bir de baktım ki bizim Fırat. Bana; “Hayırdır çok geç kalmışsın” deyince ben de ona bisikletimdeki küçük kaplumbağayı gösteriyorum. “Benim acelem yok, kaplumbağa gibi hareket ediyorum.” Fırat mermerciye gelmiş ama mermerci ortalarda yok. Fırat ile tekrar vedalaşıp yoluma devam ettim. Önümde uzun bir yokuş var. Bir kısmını yürüyerek çıktım, sonrası küçük inişler, çıkışlarla devam ediyorum. Bir ara sıkışınca bir yerde durup orman içine girdim. İşimi hallettikten sonra orman içinde bizim buralarda “Sarmaşık” ya da halk dilinde “Teldirgen” dediğimiz yenen bir bitki görüyorum. Bu bitki normalde ince dikenli bir bitki. Bahar aylarında yerden yeni filiz verir. Bir adı da “Filiz” olarak ta anılır. Bu filizleri çiğ olarak yiyebilirsiniz. Bu filizleri toplayıp satan da var, salata olarak yapıp yiyen de var. Ben de bu filizleri görünce çevredeki toplayıp yiyorum taze taze. Bu filizler büyüyüp dikenli bir bitkiye dönüşecek. Teldirgen filizini yakından çekiyorum kurumuş çam yaprakları arasında.

IMG_20220328_160906

Yola devam ediyorum, yol düz değiş, iniş çıkış var ama sert değil. Daha önce bu yoldan bir kaç kez geçmiştim, çam ağaçlarından başka görülecek bir şey olmadığından Köyceğiz’e karar resim çekmedim. Yolda Tuğba beni telefon ile arıyor “Neredesin, geç kaldın” diye. Ona “Saat 5 gibi gelirim, yanına gelince anlatırım” diye cevap veriyorum. Tuğba bana daha önce konum atmıştı. Bir de Köyceğiz’e girmeden düz devam edip son çıkıştan içeri girmemi söylemişti. Köyceğiz’e bir kaç kez geldiğimden evinin yerini tahmin edebiliyorum.

Yolda en güzel şey nedir biliyor musunuz? Bir ses duymak derim. Çok uzaklardan bir dostun sesi. Uzun süredir görmediğin, duymadığın sesi birden çalan telefondan duymak. Yol kısa olsa da yorgunluk baş gösterirken bana güç veren ses.

“Bir ses gelir ya uzaktan,

Sanki yakınınımdaymış gibi

Hani duymayı özlediğin ses

Bir türkü çığırır gibi

Tatlı, huzur dolu

İçim huzurla dolar

Duyduğum ses ile

Oturup dinlersin

Dünya yok olur

Bir martının ayaklarında

Masmavi deniz, bir kayık yelkenini açmış

Bir anda kavuşursun

El salladığına

Urim Baba’CAN Haziran 2022

Telefon çalınca yol kıyısında durup açıyorum. Sevgili arkadaşım Devrim’in telefonda sesini duyunca birden içime bir huzur geldi. Tüm yorgunluğum bir anda kayboldu. Ne kadar özlemişim, sesini duymayalı epey olmuştu. Haliyle ilk önce şaşırdım niye arıyor diye. Hem de yolda giderken. Beni Fırat’ın paylaştığı resimde görmüş sosyal medyada. Nerede olduğumu da öğrenince yolcuya moral vermek için telefonla arayayım demiş. Ne de güzel oldu araması. Bir süre muhabbet ediyoruz, ordan burdan, hal hatır. İnsanın sevdikleri olmalı, uzak ta olsa hal hatır soracak. Devrim’e teşekkür ediyorum aradığı için. Yolcunun başına gelebilecek en güzel şey bu olmalı. Ben de şanslı olmalıyım ki böyle şeylerle karşılaşıp anılıyorum. Moralim çok yüksek.

Hedefime çok yaklaşmışken birden enerjim yükseliyor ve kısa sürede başka bir dostların evine varıyorum. Tuğba ve Cüneyt beni bahçelerinden karşılıyorlar. Hasretle kucaklaşıyoruz. Bisikleti bahçeye alıyorum. Tuğba’ya neden geç kaldığımı bisikletimdeki kaplumbağayı gösteriyorum. “Kaplumbağa gibi yavaş hareket ediyorum, o yüzden geç kaldım ama varacağım yere de varmış oluyorum” diye açıklamada bulunuyorum. Bahçede yatar bez koltuklarda oturup bir süre dinlendim. Tuğba da hemen bir yorgunluk kahvesi yapıyor. Kahveyi içerken Tuğba bizi çekiyor Cüneyt ile. Ev sığla ormanının dibinde.

WhatsApp Image 2022-03-28 at 17.44.31

Gelmemi dört gözle bekleyen ev sahipleri hazırlıklarını yapmış. Ben duşa girerken Cüneyt balıkları pişiriyor. Üzerime temiz elbiseleri giydikten sonra mutfaktaki küçük masaya oturduk. Balıklar pişmiş, mideye indirmeden önce ön hazırlık yapıyoruz. Kadehler kaldırılıp tokuşturuluyor kavuşmamıza. Zaten balıklar boş midede ne yapsınlar ki! illaki rakı denizinde yüzmek isterler. Ondan sonra ne yersen ye. Cüneyt elçek resim çekiyor üçümüzün kadeh tokuşturmasını.

WhatsApp Image 2022-03-30 at 10.15.49

Yemek faslı muhabbetle uzun sürdü. Ne çok konumuz varmış konuşmak için. Mutfaktaki küçük masadan kalkmadan saatlerce muhabbet ediyoruz. Ne güzel dostlarım varmış, iyi ki varlar. Ben onlara yoldaki maceralarımı anlatıyorum. Onlar da dinliyorlar can kulağı ile. Gecenin geç vakitlerine kadar muhabbet devam ediyor. Mart ayının son günleri olmasına rağmen havalar henüz ısınmadı. Kapı, pencereyi kapattık, klimayı da çalıştırıyor Cüneyt. İnsan bir yere kadar dayanıyor, sonunda uyku kapı ardına geldi. Kaçırmadan yatmalı değil mi. Ben de kaçırmadan hazırlanmış yatağıma girip yatıyorum tatlı düşlerle.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 42 Kilometre civarı

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc