8 Ekim 2022 Cumartesi
(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)
(Tüm resimleri Mehmet Emiral çekmiştir)
Gemisini Yürüten Kaptan
Rüzgarın esintisi vurur yüzüme,
Saçlarım dalgalanır denizde çırpınan kano misali
Böyledir benim dünyam
Özgürlüğe giden yolda
Yürütüyorum gemimi
Tıpkı bir kaptan gibi, enginlere
Yelken açacağım
Korkusuzca
urimbaba’CAN 2022 Ekim
Öne çıkmış olan görsel, kanonun arka koltuğuna oturmuş denizde kürek çekiyorum.
Uzun araştırmalar, projeler ve bir kaç kez prototipini yaptığım kanoyu yaklaşık beş ayda tamamladım. Daha önceki yazımda yapım aşamasını tek tek resimlerle anlattım. İlk defa kano yapmama rağmen, bir kaç hata dışında istediğim biçimde oldu. Yaparken öğrendim ve bir daha yaparsam edindiğim tecrübe ile daha iyisini ve kısa sürede yapabileceğimi biliyorum. Kano ile ilgili tüm hazırlıklarımı bitirip denize kavuşma gününü 8 Ekim Cumartesi olarak kararlaştırdım. Cumartesi günleri normalde kahve etkinliği oluyor. Bu Cumartesi kahve etkinliği yerine kanoyu denize indirme günü ilan ettim. Öncesinden bir şişe şampanya aldım. Denize indirirken gelenekleri yerine getirmemiz gerek.
Sonunda 8 Ekim günü gelip çattı. Komşum olan Erkan Kökten ile daha öncesinden sözleşmiştik. Bana götürmek için yardım edecek. Öğlen olmadan marangoz atölyesinin arka bahçesinde duran kanonun yanına geldik. Tekerlekli taşıyıcı üzerine koyduktan sonra kayışlarla bağladım bir güzel. Kürekleri, yelken direğini ve diğer malzemeleri kanonun içine yükledim. Bahçeden sokağa çıktık ve ilk resmimi Erkan çekiyor. Kanoyu tek elimle tutuyorum. Tekerlekler üzerinde gayet iyi duruyor. Arkada dut ağaçları henüz yapraklarını dökmemiş, hala yeşil.
Ara sokaklardan ana caddeleri geçip kent ormanına geldik. Mehmet Emiral fotoğraflarımızı çekecek. Kent ormanı içinde yürürken uzaktan çekiliyoruz, yanımda Erkan var.
İyice yaklaşınca bir daha çekiyor, ben de el sallıyorum geliyoruz diye. Erkan yanımda yürüyor.
Kanoyu tam ortadan bağlayınca tek elle rahatça dengede tutup yürütebiliyorum. Adı üstünde; “Gemisini Yürüten Kaptan” Üstümde enine mavi – beyaz çizgili tişört var. Arkadaşım Bahar Amerika’dan özel olarak benim için getirdi sağ olsun. Başımda gri renkli siperli şapka var.
Kahve yaptığım yerde kıyıdaki kumsala geliyoruz. Denize buradan gireceğim. Dolan suları boşaltmak için tasları iple bağlıyorum. Bağlamamın nedeni tası kaybetmeyelim denizde.
Jale denize kavuşmayı bekliyor. Bu gün hava biraz rüzgarlı o yüzden kızın saçları dalgalanmış rüzgarda. (Daha önce rüzgarda saçları dalgalanan kızın resmini yakmıştım bordaya)
Kürekleri de bağlıyorum kanonun halkalarına. Küreğin arkasında “kaptan urimbaba’CAN” yazıyor.
Ön yüzeyinde ise; Jale ve sancak yazılı. Bu sağ tarafı temsil ediyor.
Koltukların arkasında da; “Gemisini yürüten kaptan urimbaba’CAN, altta tüylü, cezveli ve çarklı logom kaptan Urim Baba yazılı. Solda kanonun ismi Jale yazıyor yan olarak.
Bu da küreğin sol tarafı, yani İskele tarafı yazılı.
Bacanağım Selahattin Kelmen da beni yalnız bırakmıyor bu gün. Elimde kürekle poz veriyorum bacanağım ile. Arkada huysuz ihtiyar Şerif Kılavuz da kadraja girmiş. Kano hala tekerlekli taşıyıcı üzerinde.
Arkeoloji öğrencisi Ersan da kendi olanakları ile kano yapmış, sosyal medyadan benim kano yaptığımı görünce yanıma geldi, tanıştık. O da kendi kanosunu getirip deneyecek. Kanoyu basit biçimde yapmış. İskelet olarak kontrplaktan kesip birleştirmiş. Üzerine kot pantolon kumaşı ile kaplayıp epoksi sürüp beyaz boya ile boyamış. Kanonun ön alt kısmı sivri ve çıkıntılı yapmış ileri doğru. Pazar arabası ile kent ormanına getirmiş kanoyu. Kanosu çok hafif ve bir kişilik. 2.5 metre uzunluğunda. Şerif Kılavuz yakından inceliyor kanoyu, kafasına yatmış olmalı ki kendisine benzeri bir şey yapmayı düşünmeye başladı bile.
Yelken direğinin tepesine Türk bayrağını takarken.
Üzerime balık adam elbisemi giyiyorum, kısa kollu ve kısa bacaklı. Elbisenin yanları sarı, önü siyah renkte. Kanonun yanında poz veriyorum.
Bu gün aramıza katılanlar resim çekiliyoruz. Katılanlar; Bahar Sungu, Selahattin Kelmen, Hakan Urkun, ben, Ersan Bekin, Şerif Kılavuz, Serhat Özuyguntaş, Erkan Kökten ve resimleri çeken Mehmet Emiral. Toplam 9 kişiyiz.
Üzerime can yeleğini giyiyorum. tekerlekli taşıyıcıyı kenara götürüyorum elimle kaldırıp, ayak altında dolaşmasın.
Yelken direğini kontrol ediyorum, bu rüzgarda denemek riskli olabilir. Henüz kanonun denizde nasıl duracağını bilemiyorum. O yüzden yelken direğini takmayacağım.
Ersan da kendi kanosunu hazırlıyor. Kanonun iki tarafına yan destek kayıkları yapmış. Profil ile gövdeye bağlıyor.
Hazırlıklar tamamlandı, sıra geldi denizci geleneğine, şampanya patlatmak. Şampanya şişesini çantadan çıkarıp elime aldım. Telle bağlı tapasını açmadan önce çalkalıyorum şişeyi. Arkadaşlar yanıma toplandı.
Şampanyayı patlatırken Erkan Kökten tarafından çekilen video aşağıda. İyi seyirler.
Tam şarap patlarken çıkan köpükleri Mehmet Emiral çekiyor. Köpüklü şarap kadehlere doluyor. Bahar kadehi köpüklerle dolduruyor.
Dolan kadehler kanoyu denize kavuşturmak için kaldırıldı.
Birer yudum da olsa şampanyaları içiyoruz sağlığımıza.
Şampanya töreni bitti ve geldi kanoyu deniz ile buluşturmaya. Ersan ve Erkan bana yardım ediyor. Ben dümen tarafından tutmuş halde denizdeyim.
Erkan ıslanmamak için kanoyu Ersan’a bırakıyor. Kano denize kavuştu sonunda.
İlk önce kanoyu elle kontrol edip denizde nasıl durduğuna bakıyorum. Deniz çalkantılı olsa da duruşu mükemmel, tam istediğim gibi.
Kanoda ağırlık olmadığı için su yüzeyinde en üst seviyede duruyor.
Dalga hafif te olsa kanoyu çevirmek zor oluyor. Ersan da bana yardım ediyor.
Böyle dalgalı havada kanoya binmekten vaz geçiyorum, karaya çıkmaya karar verdim.
Kanoyu lagün içinde deneyeceğiz. Taşıma arabasına bağlıyorum kayışlarla. Ersan da kendi kanosunu orada deneyecek.
Erkan önde, ben arkada kanoyu yürütmeye başladık orman içinde.
Yola çıkınca tek başıma, tek elle kanoyu yürütüyorum. Bisikletiyle Serhat yanımda geliyor.
Barış Manço köprüsünün kıyısında, lagün içine geldik. Bacanağım yelken direğini eline almış. Ben de hazırlık yapıyorum. Kano araba üstünde duruyor.
Erkan Ersan ile birlikte kendi kanosunu pazar arabası ile taşıyorlar.
Kanoyu arabadan çözüp denize indiriyoruz. Arkada iki kişi, önde ben kanoyu denize indirirken.
Lagün içinde dalga olmadığı için su yüzeyi durgun. Ama rüzgar az da olsa esiyor. Düz denizde de kano gayet iyi duruyor. Ben deniz içindeyim. Lagün içi derin değil, diz boyu.
Kimse kanoya binmeye cesaret edemediği için ben tek başına biniyorum. Arka koltukta oturdum, üzerimde can yeleği var. İlk binişim, ilk heyecanım. Bakalım nasıl gidecek diye iskele tarafındaki (sol) küreği çekiyorum. Ardından tam sancak (sağ) taraftaki küreği denize daldırırken.
Denge kayboluyor ve sancak tarafına doğru yatmaya başlıyor kano. Küpeşte su yüzeyinde, neredeyse içeriye su dolacak.
Ve toparlayamadan cup denize düşüyorum bir anda. Ne olduğunu anlayamadan denizdeyim. Kano su aldığı için yan duruyor denizde.
Neyse ki karaya yakınım, hemen içi su dolmuş kanoyu kıyıya yaklaştırdım. Arkadaşlar da bana bakıyor.
Flamingo kuşları da bana bakıyor. Bir tanesi de kanatlarını açmış uçuyor. O muhteşem renkleri ortaya çıkıyor böylece. Siyah – turuncu renginin uyumu. Uçan flamingo kuşu beni havadan izliyor.
Ersan da kanosunu denize indirmiş deniyor. Denge tanklarını takmış, küçük yelkenini de açmış. Yelken beyaz- mavi şeritli. Ersan kürek elinde poz veriyor. Kano küçük ve dengeli görünüyor.
Kanonun içindeki suyu boşaltıp bir kez daha kanoya biniyorum, bu kez dikkatliyim. Kürek çekerken bir taraftan da gövdem ve ayaklarımla ters hamleler yapıp dengede kalmaya çalışıyorum. Bu biraz zorluyor beni ama denize düşmeden kürek çekebiliyorum. Ben biraz ilerideyim, Ersan da kanosuyla daha önde.
Mehmet Emiral yakınlaştırıp beni kürek çekerken resmediyor. Dümen kalkık durumda. Salma ise deniz dibine değdiğinden yukarıda. Salma hafifliğinden dolayı su kaldırıyor yukarı doğru. Sancak tarafındaki kürek deniz içinde. İskele tarafındaki kürek ise havada.
Kanonun altı dar ve hafif yuvarlak olduğu için çabuk dönüyor. Epoksinin kayganlığı da hareketi hızlandırıyor. Kürek çeke çeke bir süre sonra alışıyorum dengede durmaya. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.
Ersan kanosu ile ilk denemesinden memnun, yüzünde mutlu bir gülümseme var. Karaya doğru kürek çekerken.
Ersan kanosunu karaya çekmiş. Ben de peşinden karaya yanaşıyorum. Ersan burundan tutuyor kanoyu. Ben ise kanoyu dengede tutmaya çalışıyorum kürek darbeleri ile.
Kano kıyıda iken iniyorum. İki kanocu karşılıklı konuşuyoruz. İkimiz de ilk defa kanomuzu deniyoruz. İlk tecrübelerimizi yaşadık ve birbirimizle paylaşıyoruz. Denizde ilk kürek çekmemle devrilince bir daha devrilmeden lagün içinde dolaştım. Sadece yönünü kürekle çevrilmesinin zor olduğunu öğrendim.
Kano karaya çekili durumda. Arkadaşlarla bir poz çekiliyoruz. Ben çok mutluyum.
Ersan’ın kanosunu alıp deniyorum. Kanonun yan tankları işe yaramış Kano gayet iyi bir dengede duruyor. Kürek çekmesi biraz zor, nedeni ise kano yanları yüksek biraz. Ama istediğim biçimde kürek çekip dönebiliyorum.
Arkadaşlar da kıyıda, kumsalda oturmuş beni izliyorlar. Perihan Acun ve oğlu Ömer Kemal de aramıza katılıyor.
Kanoyu kıyıya yanaştırıp küçük Ömer Kemal’i Ersan’ın kanosuna bindiriyorum. Ömer Kemal’e can yeleğini giydiriyorum ne olur ne olmaz.
Ömer Kemal arkada, ben önde lagün içinde dolaşıyoruz.
Gayet güvenli biçimde dolaşıp karaya yaklaştık. Ömer Kemal bu gezintiden memnun.
Ersan öne, ben arkaya biniyoruz benim kanoya. Birlikte kürek çekiyoruz.
İki kişi olunca ağırlıktan kano biraz daha denize daldı ve denge daha iyi oldu. Hafif te olsa dengeyi rahatlıkla kontrol edebiliyorum. Ersan önde, ben arkada, kürekleri çapraz tutmuş halde poz veriyoruz kameraya.
İkimiz de senkronu tutturup kürek çekiyoruz. Kanoyu kullanmanın zevki içimize işliyor.
Artık bu kadar deneme yeter diyerek karaya çıkmak için karaya yaklaştık.
Kano karaya değince, mutlu bir şekilde kanodan iniyoruz.
Kanoyu denemenin mutluluğu içinde eve yürüyerek varıyorum. İlk tecrübelerimi yaşadım. Bir kaç gün sonra kendi başıma kanoyu denemeye karar verdim. Bakalım tek başıma denize götürüp kanoyu kullanabilecek miyim. Tek başıma kanoyu arabaya yükleyip bağladım. Denge güzel olunca kanoyu yürüyerek deniz kıyısına doğru götürmeye başladım. Su altı kameramı çalıştırıp kendimi çekiyorum videoya. Gayet iyi götürebiliyorum. Videosu aşağıda, iyi seyirler.
Kanoyu lagün dibine kadar tek başıma götürdüm. Bu kez yelken direğini almadım, sadece bir kürek yeterliydi. Kanoyu arabasından indirip denize kavuşturdu. Su altı kameram ile Jaleyi yakından çekiyorum saçları dalgalanan kız ile birlikte. Kano denizde, küpeşte altındaki hortum dalga için, ayrıca hava tankı.
Kanonun kıç tarafında dümen ve barışın simgesi olan logoyu yakından çekiyorum deniz seviyesinden.
Kanoyu tek başıma lagün içinde kullanıyorum. Daha önceki tecrübelerimden edindiğim kadarı ile kanoyu devirmeden, dengeli biçimde kullandım. Kano kabuğu kaygan olduğu için, ayrıca altı düz olmadığı için çabuk dönüyor ve kürek çekmede zorlanıyorum. Kafamda yeni proceler, yeni çözümler geçmeye başlıyor. Kanoyu bir süre kullanıp geleceğe dönük yeni çözümler ürettikten sonra karaya çıkıp kanoyu arabaya yükleyip bağlıyorum. Yürüyerek marangoz atölyesine vardım. Tezgahtaki yerine marangoz arkadaşım Özcan ile birlikte koyuyoruz.
Kanonun yeni maceralarında görüşmek dileği ile şimdilik hoşça kalın.