Urim Baba’nın Kahvesi, Patent Marka Tescil alınışının Öyküsü
If you are using dapoxetine on your own and you do not want it you can ask a doctor for it, however it may be difficult to find a doctor who has the right to prescribe it. If Doha tadagis 5 mg preis you're not sure which otc medicine to buy, you may find this page useful as a general guide. Buy tamoxifen 20mg tablets tamoxifen 20mg buy tamoxifen 20mg.
Then one day last week i started to get acne on my. This has happened with the democrats and the republicans, as well as within a specific demographic, but the majority of the general public overall kamagra bustine prezzo has shifted to the right. It was also approved in 1993 for the treatment of breast cancer in post-menopausal women.
Öne çıkmış olan görsel, İki kahve fincanı, bisiklet tekeri, tüy ve cezveden oluşan logo baskılı fincanlar. Altında “Urim Baba’nın Kahvesi” yazıyor
Yaz! Dedi uzun saçlı adam,
Kalem yoktu o zamanlar ve kağıt ta.
Kalem tutan el de yoktu
Ve emektar bir bisikletin tekeri altında
Aşkla ezilmemişti daha toprak
Yaz! Dedi uzun saçlı adam
Ocağa sürülürken kahve cezvesi…
Gözde Emine ÖZGÜREL
Evet sevgili kahve dostları, sizlere Urim Baba’nın Kahvesinin patent, isim hakkının alınmasını anlatacağım. 24 Ekim 2015 yılında başladığım Urim Baba’nın kahve etkinliği bazı Cumartesi günleri hariç yıl boyu gerçekleşiyor. Soğuk, sıcak, hafif yağmurlu günlerde beni yalnız bırakmayan kahve dostları sürekli geliyorlar uygun oldukça. Aramıza her hafta yeni birileri katılıyor ve giderek çoğalıyoruz. Her hafta kahve etkinliğinde muhabbet ediyoruz her konuda. Bisiklet, turlar, festivaller, bisiklet donanımları. Arada bazen Urim Baba’nın kahvesinin patentini dillendirenler de oluyordu. Sonra düşündüm, başkası almadan patenti alıp kenara koymak gerek ne olur ne olmaz. Belli mi olur? Arkadaşım Öğretmen Sema Gür Süslü Kadınlar Bisiklet turunu düzenliyor her yıl Eylül ayında. Sema yaptığı turun patentini almıştı. Ben de nasıl aldın diye sorunca avukatının telefon numarasını verdi. Avukatı arayıp nasıl, ne kadara diye sorunca tüm masraflarla birlikte 2.500 Lira gibi bir ücret çıkardı. O an için bana çok geldi, o yüzden avukata geri dönmedim. Sonra komşum ve vekaletim onda olan avukatımı aradım. Patent konusunda ne, nasıl yapabiliriz? Avukatım da bana bu işlerle uğraşan arkadaşının telefonunu verdi. Avukat Ankara’da çalışıyor, hemen telefon ile görüştüm. Bana ücretini söyledi; 1650 Lira civarı. Bana göre uygun bir ücret ama nasıl olacak bilmiyorum. Malum emekli maaşı ile kredi kartı, kredi borçları ile anca geçiniyorum. Elde avuçta ve kenarda param da yok. Bu kredi kartları ve krediler insanların birikim yapmasını engelledikleri gibi sürekli borca sokuyor insanları. Faiz ödemekten imanımız gevriyor.
Kahve etkinliğine ilk gelenlerden biri olan arkadaşım Gülhan Etiler bir Cumartesi elinde iki havlu ile çıkageldi. Üzerine de nakış işletmiş” Urim Baba’nın Kahvesi” diye. Kendisi Denizlili olur, havlu diyarı olan kentte benim için havlu yaptırmış. Hediyeyi alırken çok sevindim, teşekkür ederim arkadaşım, sağ ol, var ol.
İşlenmiş havlu hediyemi alınca aklıma bir fikir geldi; Ben niye havlu işletip patent için arkadaşlarımdan belli bir ücret karşılığında satmayayım. Hemen araştırmalara başladım. Denizli’de bu işlerle uğraşabilecek arkadaşım Halil İbrahim’i aradım. Havluları ne kadara yaptırabiliriz deyince fiyat aldı ve bana 70 kuruşa yaptırabiliriz tanesini dedi. Vay çok iyi fiyatı bence. Nakış işlemesini yapan uzaktan bir akraba olan Bülent’e ne kadara işletebiliriz diye sordum. O da 1.5 Lira havlu başı deyince oturup hesap yaptım. Kaç lira satarsam patent ücretini çıkarırım diye. En uygun ücret 10 Lira olarak hesapladım. Bence uygun bir ücret ve herkes katkıda bulunabilir diye düşündüm.
Gülhan Etiler bana işlenmiş havluyu hediye ederken.
Hemen Denizli’den Halil İbrahim’i aradım. Bana 500 adet havlu yaptır, 30 X30 ölçülerinde olsun diye siparişi verdim. Havlular hazır oldu diye Halil İbrahim’den haber geldi. Nakış işlenecek atölyenin adresini aldım Bülent’ten. Halil İbrahim’e verdiğim nakış atölyesinin adresine göndermesini söyledim kargo ile. Halil İbrahim’e havluların ücretini banka havalesi ile hesabına yatırdım. Denizli’deki hesap kapanmış oldu. Havlulara işlenecek şekli de mahalleden arkadaşım Erkan’a alelacele çizdirdim. Havlularda kahve fincanı, üzerinde tüy ve urimbaba’nın kahvesi el yazısı biçiminde nakışları işlettirdim. İplik altın renginde.
Sıra geldi logo tasarımına. Bisikletçi dostum Tanzer Kantık grafiker, bu işin piri ne de olsa. Bana bir logo çizmesini rica ettim. O da “Tamam baba hallederiz” deyince içime bir ferahlık geldi. Aşağıda sevgili dostum Tanzer’i görüyorsunuz. Güneş gözlüğünü kaldırmış bana bakarken kol saati 17:27’yi gösteriyordu.
Ben Tanzer’e nasıl bir logo çizeceğini tarif ettim. Bisiklet tekerleği, kuş tüyü ve kahve cezvesi. İlk çizdiği tasarım şöyle; bisiklet tekerleği, tekerleğin üstünde tüy çok yatık duruyordu. Kahve cezvesinin sapı da tekerleğin merkezinde olarak çizmişti. Altına da Urim Baba’nın Kahvesi yazıldı.
Tanzer’e olmadı, tüyü biraz dik tut dedim. O da tüyün sapı tekerleğin merkezine doğru gelecek şekilde çizdi. Ama tüyün uca doğru sapı görünmüyor. Tüyde iki çentik var, beyaz, üstteki çentikten sonra siyah renklendirmiş
Yok öyle de olmadı dedim, Tüy siyah renkte, iki çentikli, ikinci çentikten sonra beyaz renkli olacak. Uca kadar sap çizgisini de çiz. Sapın başlangıcı tekerleğin merkezinde ve daha az yatık duracak. Cezve de biraz daha yukarıda, sapı bisikletin kadrosu gibi tekerleğin üzerinde olacak. Urim Baba’nın yazısı cezvenin altında. Kahvesi daha büyük karakterde ve en altta boydan boya sığacak şekilde yapınca “Hah tamam şimdi tam istediğim gibi oldu dedim. Böylece logom da çizilmiş oldu. Tüy benim hayatımı temsil ediyor. Alttan birinci çentiğe kadar olan uzun kısım çocukluğumu. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelirdi bana çocukluğum. İki çentik arası ise çalışma hayatım. 26 yıl bana çok kısa gelmişti. İkinci çentikten sonra beyaz bir sayfa başladı benim için. Bisiklete başladım, o yüzden bisiklet tekerleği var logoda. Ayrıca kahve içmesini seviyorum, yapmasını da seviyorum. En önemlisi paylaşmayı seviyorum. Yanımda taşıdığım 4 kişilik cezve ile sürekli yanımda olan şanslı kişilerle kahvemi paylaştım. Logoda cezve de var. Böylece logo kısaca hayatımı anlatmış oluyor.
Havlular geldikten sonra kahve etkinliklerinde patent destek amaçlı havlu satmaya başladım. Sağ olsun arkadaşlar, kahve dostları hayır demedi. Havlu alarak destek oldular sağ olsunlar. Kimi bir, kimi iki, üç, beş hatta on tane bile alan oldu. Böylece havlu parası, nakış parası ve patent için marka tescil başvuru parası birikmiş oldu kısa sürede. Hemen Ankara’daki avukatı arayıp baş vurması için noter tasdikli belgeyi gönderdim. Avukatım da başvuru belgesini yolladı internet üzerinden. Başvuru tarihi 27.12.2016 marka örneği olarak: urim babanın kahvesi, marka çeşidi: Ticari marka. Marka örneğine de Tanzer’in çizdiği logo var küçültülmüş olarak.
Patent başvurusunu yaptık, 6 ila 7 ayda anca çıkar dedi avukatım. Ben de bu arada kahve etkinliklerinde havlu satmaya devam ettim her Cumartesi günü. Topladığım paraları sıkı bir disiplinle bankaya yatırdım sürekli olarak. Değerinin kaybolmaması için de dolar yaptım. Nasıl olsa bizim paramız sürekli değer kaybediyor. Gerektiğinde aldığımdan fazlasıyla kazançlı çıktım az da olsa. Paramın değeri yüksek, çünkü kimse karşılık beklemeden yardım ediyor ve bu değerli paranın korunması gerek. Havlu destekçilerinin bir kısmı ile kahve etkinliğini yaptığım İnciraltı Kent Ormanında resim çekiliyoruz.
Sevgili dostum Fatih İzgili benim için yakma tabela işlemiş el emeği ile. Tabelada Urim Baba’nın Kahvesinin logosu. Fatih’in yaptığı tabela ve Fatih ile birlikte resim çekiliyorum. Arkada bisikletim Kuz ve Atatürk halısı seleye asılı durumda.
Urim Baba’nın kahvesinde, kış aylarının soğuk bir gününde sevgili masalcımız esmavi ( Esma Eser Açıkgöz ) patent desteği için İzmir’e gelip masal anlattı bizlere. Aşağıda “Kahve Tanrıçası Elena” masalının videosu.
Hayallerimden birisi olan Avrasya maratonuna katılmak için İstanbul’a gitmiştim. Hazır İstanbul’a gelmişken kahve etkinliğini de açtım. Kadıköy de Caddebostan sahilinde Şaşkınbakkal civarında kahve etkinliğini yaptım. İstanbullu dostlarım kahve içmeye gelip hem kahve içtiler hem de havlu alarak patent için destek oldular. Aralarında hiç tanımadığım kimseler de vardı. Onlar da karınca kararınca destek olmaktan çekinmediler. İstanbul dan dostlarımla birlikte topluca resim çekilirken poz verdik.
Sevgili Başak Bulut ve Rahman Karataş Dünya haritasını önüme koydular. Rahman’ın kemençesinin sesi tüm dünyaya haykıracak Urim Baba’nın Kahvesini. Dünya haritası, kemençe ve havlu masanın üzerinde.
Kahve etkinlikleri devam ediyor ve bu etkinliklerin birinde henüz ilkokul 2. sınıfa giden Akasya kahveci çırağı oldu. Kahveye gelen kişilerden kahvenin nasıl pişirileceğini not ediyor. Listede; Başta urunbabanın kahvesi yazmış, altına da orta kahve, şekerli kahve ve sade kahve yazıyor 16 satır olarak. Çırak Akasya siparişi alıp bana bildiriyor ve ben de siparişe göre kahve yapıyorum. Sağdaki kağıda beni ve kendisini çizmiş tabureye otururken. Saçlarımı kıvırcık ve uzun olarak çizmiş. Başların üzerine de Akasya ve urim baba yazmış. İki tane de kedi ve ellerimizin birleştiği yere kalp çizmiş.
Başka bir kağıda başlık olarak Akasya ve urunbaba yazarak altına beni ellerimi açmış olarak, uzun ve kıvırcık saçlı, römorkum kıytırık ve bisikletim KUZ çizmiş. Römorkta iki tane kedi (kedileri çok seviyor anlaşılan) kalp ve altta 2 – B yazmış ilkokulda gittiği sınıfı.
Urim Baba’nın Kahvesinin olduğu yerde bana gölgelik yapan ılgın ağacı var. Yaptığım kuş yuvalardan birisine logomu yakıp ağaca asıyorum.
Artık yerimi belli eden kuş yuvasında logom Urim Baba’nın Kahvesi ve Maksat Muhabbet yazısı var.
Gelen arkadaşlar kahverengi kayaya Urim Baba’nı Kahvesi yazısını kazımışlar. İki fincanı da yanına koyup resmini çekmişler.
Kendi reklamımı yapmak için beyaz tişörte logomu bastırdım. Göztepe iskelesindeki asma köprü ile resim çekildim. Köpru Göztepe’nin renkleri olan sarı – kırmızı renkte boyanmış.
Logo tasarımını yapan sevgili dostum Tanzer’e de bir tişört yaptırıp hediye ettim. Göztepe iskelesinde Tanzer ile yan yana tişörtlerimizle poz veriyoruz.
Sevgili Bahar Sungu ve Mualla usta son olarak kermes gibi bir kahve etkinliği düzenlediler. Hazırladıkları ikramlarla kahve içmeye gelenlere ikram ettiler ve gönlünden ne koparsa patent için yardım topladılar. Böylece eksil olan miktar da tamamlanınca havlu satışını kestim. Fazlasına gerek yoktu. Amacıma ulaşmıştım ve patentin onaylanmasını beklemeye başladım. Başvurumdan aylarca sonra haber geldi avukatımdan ilk önce. Daha öncesinden gerekli harç parasını da havale yapmıştım. Bir hafta geçmeden kargo ile belgem onaylanmış olarak geldi. Sevinçliydim, amacıma ulaşmıştım katkı koyan dostlarım sayesinde. Artık Urim Baba’nın Kahvesi isim hakkı yasal olarak koruma altında. Bu marka ticari olarak tescillese de ticari amaçla kullanılmayacaktır. Yani kısacası kahve beleş, para ile satılmaz.
Belgede yazılanlar kısaca; üstte yuvarlak Türk bayrağı, altında T.C. Türk patent ve marka kurumu. Marka tescil belgesi. Altında markanın logosu, marka sahibi ve emtiası: 30 – 35 – 43 olarak maddeleri kapsadığını yazıyor. En altta da İş bu marka 27/12/2016 tarihinden itibaren ON YIL süreyle 13/07 2017 tarihinde tescil edilmiştir. Yanında tescil eden kişinin adı ve imzası mühürlenmiş. Sağda T.C. Markalar daire başkanlığı yuvarlak içinde. En altta TÜRK PATENT yazılı.
Postanede çalışan arkadaşım Aycan Epik özel pul bastırılıyor deyince Urim Baba’nın Kahvesi logolu pul bastırdım. Bir kahve etkinliğinde getirip basılı pulları verdi. Arkadaşlarıma mektup yazıp attım, kimine ulaştı, kimine ulaşamadı kayboldu. PTT’nin ayıbı.
Artık markalı olan Urim Baba’nı Kahvesi logolu fincanlar yaptırdım özel olarak. İsteyen arkadaşıma maliyetine fincan yaptırdım. Marka olduğunu belirtir ® işaretini de koyduk cezvenin sapı ile birleştiği yere. İki fincan yan yana logo baskılı yakından çekilmiş resmi. Bu resim öne çıkmış görsel olarak seçtim.
İki sinemacı İsmet hemşerimin çağrısı ile gelip Urim Baba’nı Kahvesi belgeselini çekmeye başladı. 4K kamera ile çekimlere başlandı. Ses kaydedici Alpay Cavlak kamera başında.
Esas işin maystrosu Adem Giliz Sağlık il müdürlüğünde filim – sinema ve görsel bölümünde çalışıyor. Aynı zamanda profesyonel belgesel çekimleri de yapıyor. Kamerasının başında belgeselimi çekerken kameranı vizörüne bakıyor tek gözü ile.
Sinop Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışan sevgili Kübra Aşan bana çok güzel bir hediye tasarlayıp gönderdi. Küçük tahta bir çerçeve içinde filim olarak logomu bastırmış. Çok özel bir hediye benim için.
Sevgili dostum Tanzer bir gün uzaklardan birini getiriyor kahve içmeye. Deyiş Yıldıran, Öğretmen olan Deyiş amatör olarak çok güzel resimler çekiyor. Tanzer eline kahve değirmenini çekerken Deyiş te elinde kamera çekeceği nesneleri gözlemliyor. İkisi de çekiyor, biri kamera ile, biri değirmen ile.
İşte Deyiş’in tasarladığı çekimlerden birisi. Alttaki fincan ters, üstüne de düz olarak üst üste iki fincan konmuş durumda. Arka fonda iki kırmızı bisiklet flu olarak ağaca dayalı.
Seramik atölyesinde seramik çalışmaları yapan arkadaşım Özlem Özarslan benim için uğraşıp logomun seramik tabletini yapmış sağ olsun. Urim Baba’nın Kahvesi logolu seramik tablet kaidesinde, altında da köpüklü kahve fincanı tabağı ile. Tabaktaki logo fincanın yansıması olarak ters basıldı özellikle.
Böylece patenti alırken yaşadığım olayları, yaptıklarım, dostlarımın yardımı ile Urim Baba’nın Kahvesi tescillenmiş olarak anlatmaya çalıştım. Her türlü katkıyı sağlayan dostlarıma teşekkürler. Elimden geldiğince katkıda bulunanların isimlerini yazmaya çalıştım. Eğer yazmadıklarım varsa beni affetsin. Patent için havlu alan destekçilerin isim listesi aşağıda.