15 Ağustos 2014 Cuma
This happens if you take clomid no prescription, for sale is it safe for taking clomid, but the effects wear off and you have to take another dose. There are different forms of tamoxifen buy online available: tamoxifen online, mobs tamoxifen prescription, tamoxifen prescription online. Order clomid 50mg canada cheap the other half - the one who has been on the receiving end of many of the many stories from people who have suffered under the weight of bad luck and the consequences of bad choices they made in the past - is the person who knows the rules to a game and who is up against it.
Doxan 75mg and 150mg tablets are identical products; the only difference is in the packaging. It is also indicated for muscle spasms, nerve Álvaro Obregón pain and neuropathy. I have a small outbreak again this year but it was not painful but it is itching and the doctor advised to stop the use of the drug as well.
Malatya – Tepehan
(Kör arkadaşlar için betimleme tapılmıştır)
bir kent mi, bir yüz mü, binlerce yüz mü, bir
kent mi
beyaz mı, daha mı beyaz, o kadar çok mu beyaz
bütün bunları kendime bir adres gibi sorup
hüznüme, kalbime, soğuğuma
gelecekten arta kalan bir mutluyum.
Edip Cansever
Öne çıkmış olan görsel, Kuru diken çiçekleri ardında Malatya dağları.
Sabah 05:00 te uyanıyorum, İzmir den 1 saat önce güneş doğuyor. Neredeyse güneş doğmak üzere. Kalkar kalkmaz eşyalarımı ve çadırı toplayıp bisiklete yüklüyorum. Bisikletim yola çıkmaya hazır durumda. Sabah kahvaltısını havuz manzarasında güzelce yapıyoruz.
Güneş ilk ışıklarını karşıki tepeye vurdu bile. Tepenin üstü dümdüz. Solda küçük çocuk havuzu, sağda büyükler için havuz.
Ve Güneşin doğuşunu seyrediyorum. Her zaman yaptığım gibi, gerçi biraz çukurdayız, güneşin ışınları her tarafta olduğundan ortalık aydınlık. Güneşi yaklaşık 1000 metre uzaklıkta tepenin adında beliriveriyor. Bakalım Nemrut dağında Güneş nasıl doğacak, merak içindeyim. Havuz ve tepenin ardından doğan Güneş.
Sabah kahvaltısından sonra toparlanıp yola çıkmaya hazırlanıyor herkes. Eşyalarını kamyona veriyor katılımcılar. Benim adetim olmadığı için kendi eşyamı kendim taşırım diyerek vermiyorum kamyona. Sayemde kamyon 29 miligram daha az karbon salınımı yapacak. Herkes hazır olunca ana yola Elazığ tarafına yola çıktık. Ana yolda hızlıca hareket ettiğimizden Pütürge yoluna çabucak vardık. Tabelada düz olarak Elazığ, Diyarbakır. Sağa ise Pütürge, Doğanyol ve kahverengi zeminde Nemrut dağı milli parkı olarak yazılmış.
Önümüzde Nemrut dağına 84 km yol var ama bu gün Tepehan’a kadar gideceğiz. Tepehan da gece konaklayıp ertesi gün Nemrut dağına çıkacağız. Tabelalarda Pütürge, Doğanyol ve Nemrut dağı milli parkı 84 yazılı.
Yola girince tabelada, Pütürge 59, Doğanyol 77 olarak yazılmış.
Bir süre yolumuz düz, karşımızda Kube dağı görünüyor. Yani tırmanış var anlayacağınız.
Yaygın köyü tabelasından geçiyoruz.
Kanepeyi gölgelikte bulunca keyif yapıyorlar. Biraz gölgede dinlenmek iyi olur, hava ısınmaya başladı. Üç kişiyi kanapede otururken çekiyorum.
Tırmanış başladı, bekle bizi Kube dağı. Dağa çıkan yolu çekiyorum, etraf boz kayalık, ileride iki küme yeşillik var sadece.
Herkes kendi temposunda çıkmaya başladı. Arkamdan gelen bir kaç bisikletçiyi çekiyorum yolda.
Karşıdaki dağın yamacında kayısı bahçeleri yeşil olarak görünüyor, dağın diğer kısımları çıplak. Yol kıvrıla kıvrıla yılan gibi bizi yukarıya götürüyor.
Hava iyice ısındı, dağlar çıplak. Etrafta hiç ağaç yok, gölgeye hasretiz. Çakır dikenleri var sadece yol kıyısında. Onun da gölgesi bize yetmez. Diken çiçeği ile dağları çekiyorum.
Yol kıvrıla kıvrıla yukarı çıkıyor.
Yol kıyısında iki inek bana tren geçiyormuş gibi bakıyorlar.
Gökyüzünde bir kaç küçük bulut kümeleri dolaşıyor. Sıcağa alışkın çakır dikenleri bulutları çağırıyor kendisine ama bulut küçük, çakır dikenine yararlı olacağa benzemiyor. Çakır dikenleri ardında Malatya dağları. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.
Bisikletim KUZ sıcağa ve yokuşlara alışkın, gıkı çıkmıyor. Üstelik onca yüke rağmen.
Buralara epey kar yağıyor anlaşılan. Yol kıyısında kar demirlerini dikmişler.
Bazı vadilerde az sayıda ağaç görmek olası. Gölgesi bize gelmeden, uzakta, çok uzakta.
Başka bir vadide küçük bir bahçe ve uzun kavaklar.
En zirvede çeşme görmek bu sıcakta serap gibi geliyor insana. Durup kana kana su içiyorum, Şişelerdeki sularımı tazeliyorum ve başımı çeşmede bir güzel yıkayıp biraz olsun serinlemek iyi geliyor. Bisikletim KUZ çeşme başında, bir bisiklet daha park halinde çeşmenin yanında.
Etrafta ağaç olmayışı yanıltmasın çiçekler yeter de artar bile. Çiçeklerin rengi de o kadar parlak ve canlı ki görmeden geçemiyorum. Çiçek turuncu renkte açmış.
Sıra dağlar ardı sıra devam ediyor, gökyüzünde bulut kümesi var ama bana gölge edecek kadar geniş değil.
Çıplak dağlarda yalnız bisikletçi gibiyim. Yanımda kimse yok ve KUZ tek başına yol kıyısında duruyor.
İşte bir küçük vadi, dere yatağında kavak ağaçlarını görüyorum. Demek ki burada ekilip biçilen bir yer. Arada böyle manzaralar çıplak dağlarda gözlerimin bayram etmesine neden oluyor.
Toprağın rengi sanki Güneşten kavrulmuş gibi. Sadece bir kaç çalı var çorak arazide.
İzmir ekibi bir yerde denk gelince resim çekiliyoruz hep birlikte. Hakan, Ahmet, Nagehan, Ben ve Oğuz. Burada öğle yemeği yiyoruz.
Pazarcık köyündeyiz, köyde ağaçlar var. Köyün evleri çok dağınık, yol ortasından geçiyor sadece. Hiç sokağı yok.
Pütürge yolundan Tepehan’a sapacağız. Tabelada düz olarak Pütürge, Doğanyol. Sağa doğru Tepehan ve Nemrut dağı milli parkı yazılmış. Kavşakta su molası veriyoruz.
Aşağıda Mollahan çay yatağı görülüyor, Çay yatağına kadar inip tekrar çıkacağız.
Çay yatağına inip çıkışa başlıyoruz yeniden. Buradan sonra tek tük ağaçlar görülmeye başladı. Yukarılara çıktıkça çoğalıyor ağaçlar.
Dönemeçli yollar, kimimiz çıkmış, kimimiz de hala çıkmaya gayret ediyor. Karşıda çıkanların resmini çekiyorum.
Yol kıyısında ender denk geldiğimiz bir ağaç görünce altında biraz mola veriyorum. Gerçekten hava iyice ısında ve kollarım daha önce yanıp esmer olmasına rağmen tekrar yanmaya başladı. Buralarda kısa kollu dolaşmakla olmuyor. Bisikletim KUZ ve arkada tek ağaç.
Ne kadar mesafe kaldı bilmeden habire çıkıyoruz durmadan.
Küçük te olsa bir ağaç gölgesi dinlenmeye yetiyor. Kendimi elçek resim çekiyorum akasya ağacının yanında. Gözümde güneş gözlükleri, saçlar salınık durumda.
Ağaçlar çıktıkça çoğalmaya başladı, neredeyse orman olacak. Sanki yakın zamanda dikilmişler gibi. Katran ağaçları henüz genç.
Nihayet Tepehan’a vardık. Kamp yeri piknik yeri olan orman işletmesi. Çadırları katran ağaçlarının altına kuruyoruz. Kamp için uygun bir yer.
Bisikletim KUZ bu gün yaptığı yolla gurur duyuyor. 1880 metreyi gördükten sonra 800 metrelere inerek tekrar kamp alanına 1250 metrelik rakıma çıktı. KUZ park halinde kamp alanında.
Akşam yemeğini yedikten sonra sohbetler koyulaşıyor. Kulağıma saz sesi geliyor, o gruba yaklaşınca sazı çalan Hüsnü Yaşar olduğunu görünce hemen yanına oturuyorum. Türkü dostu Hüsnü sazı konuşturuyor resmen, ben de o çaldıkça eşlik ediyorum türkülere. Arayıp ta bulamadığım ortamlardan birisi. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar türkü söyledik. Eline sazına sağlık Hüsnü usta..
Saz türkü bitince çadırlara girip uyumaya çalışmama rağmen hava sıcak olduğundan kolay uyku tutmuyor. Çadırın içinde sadece şortla uyku tulumunun içine girmeden öyle uyuyorum.
Bu gün iyi tırmandık, ilk önce Kube dağı sonrasında Tepehan.
Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 59 Kilometre civarı.
Yaptığımız yolun haritası aşağıda
merhaba urim bey…çantalar dikkatimi çekti sanırım ”sem” marka..çantalarla ilgili yorumlarınızı yazarsanız sevinirim..iyi turlar