Uluslararası Kosova Bisiklet Turu, Hazırlık

Kosova Bisiklet Turuna Hazırlık

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

 YOL GÖRÜNDÜ

Gidiyorum dedim

 Zor olmayacak mı dedi

 Kolay var mı dedim

 Sen ki Gölü’nü beslemek için Taşı delip akıyorsun

 Haklısın dedi Zora alışıp yol ediyorum

 Yolu bulup akmak Lazım dedim

 Kendi yolunu açıp Akman Lazım dedi

 Yollara akmak lazım dedim

 Yolunda akasın, dedi

 Gözüme bir damla verdi akıttı

Al dedi yolluk olsun….

Esmaeseraçıkgöz

 

Öne çıkmış olan görsel, avucumda böğürtlen, bisikletim KUZ ile birlikte.

20150811_122347

Türkiye’nin bir çok yerinde bisiklet festivali düzenleniyor. Bisiklet festivalleri o kadar çoğaldı ki aynı tarihlerde 3 ayrı yerde görmek olası. Her yıl tekrarlanan bisiklet festivallerinin bazılarına gittim. Festivallere giderken araç kullanmayı sevmediğimden festivalin yapıldığı yere kadar bisikletimle gitmeyi tercih ettim.

Festivalde en önemli unsur ; yemek, çadır kurma yeri, duş ve tuvalet. Bu üçünü haletin mi gerisi kolay. Bunlar önemli festivalde. Diğer bir konu da turu götürecek ekibin iyi olması. Ekipteki arkadaşlar tur güzergahlarını iyi bilecek, olabilecek sorunların üstesinden anında başa çıkıp güvenli bir biçimde tura katılanları varacağımız noktaya götürmek. Turda bir öncü ve bir artçı olmalı ve turdakileri kimseyi yolda bırakmadan hep birlikte yol almalı. Lastik patlağı ya da herhangi bir arızada teknik konuları çözebilmeli. Diğer bir konu da mutlaka ufak tefek yaralanmalarda kullanılmak üzere sağlık çantası olmalı. Bunların dışında festival harcamaları için sponsor bulunursa katılımcılardan alınacak ücret düşer. Tabi ki sponsorun ne kadar katkı sağlayacağı önemli.

Ben Kosova Prizren doğumluyum, 9 yaşımda ailem ile birlikte Türkiye’ye göç ederek İzmir’e yerleşip evimizi yaptık. Diğer akrabalarım hala Kosova da yaşamakta ve sık sık Kosova’ya gidip geliyorum. Bisikletçi arkadaşlarım Kosova da bisiklet turu yapalım diye bana istekte bulunuyorlardı sık sık. Ben de ne zaman vizesiz gideriz o zaman Kosova da ve Balkanlar da bisiklet turu yaparız diyordum. Gerçekten de şu vize işlemleri, konsoloslukta bin bir çeşit eziyet. Yetmedi sınırda bekleme, gümrük memurunun insafına kalmışsın. Bunları hiç sevmiyorum ve daha çok gidip gelirken uçakla yolculuk yapıyorum. Kosova’ya gitmek için 3 sınırdan geçmek gerek. Her sınırda bir çıkış işlemi yaptırıyorsun bir de diğer ülkeye girerken giriş işlemi. Benim için büyük eziyet. Her gün gümrük memurlarının yüzlerce insanla uğraşmasının getirdiği psikolojik bozukluk ister istemez kapıdan geçen insanlara yansıtıyor.

Böyle gidip gelmelerde geçen yıl Prizren de Perşembe akşamı bisikletçileri grubu kurdum. Bisikletçi Yaşar Curci ile tanışıp birlikte her perşembe saat 20:00 de Prizren’in merkezinde Şadırvan çeşmesindeki meydanda buluşup şehir turu atmaya başladık. Bir kaç perşembe turundan sonra ben görevi Yaşar Curci’ye bırakarak Türkiye’ye döndüm. Yaşar elinden geldiği kadarı ile her perşembe turu yaptı. Bu yıl Kosova’ya gidince Perşembe akşamı bisikletçilerinin 1. yıl dönümü oldu. Yıl dönümü için güzel bir pasta yaptırdık hep birlikte.

220120158569

Kafamda olan Kosova bisiklet festivali için çalışmalara başladım. Kosova da yada başka bir yerde bisiklet festivali yapmak için kurumlar ve sponsorlar için resmi bir kimlik, yani dernek olmak gerek. Bunun için Prizren Bisikletçileri Derneği kurma çalışmalarına başladık. Dernek kurucuları oluşturup resmi makama başvuruyu yaptık. Haritadan tur rotasını planlayıp kamp yerlerini, mola yerlerini belirledik. Tur programını hazırlayıp nerede mola vereceğimiz, nerede kamp yapacağız, hangi yoldan gideceğiz, bunların hepsini tek tek belirledik. Festival tarihi Prizren de her yıl yapılan Dokufest kısa film festivalinin son gününde biz de orda olacak şekilde ayarladık. 16 Ağustos pazar günü film festivalinin son günü. Ertesi gün biz turumuza başlayacaktık. 5 gün boyunca Prizren’den başlayıp Gjakova – Peja – Mitrovica – Priştine – Ferizay – Prizren dolaşacaktık. En önemli sorun yemek işi oldu ama tanıdık birisini yemek işi için görüştüm. Yemek listesini vererek bana günlük fiyat çıkarmasını söyledim. Her gün sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği ve günde 2 kez çay. 5 gün boyunca bize bulunduğumuz yere getirerek yemekleri saatinde verecekti. Yemek listesine göre günlük kişi başı fiyatı bildirince anlaştık. Yemek işi hallolmuştu, benim için en büyük iş buydu tur için. Henüz dernek kurulmadığı için belediyelerle resmi görüşme yapamadık. Hava kış ve soğuk olduğundan tur keşfi de olmadı. Keşif işlerini bahar aylarına bıraktık. Dernek kurulduktan sonra da resmi başvuruları yaparsınız diyerek Yaşar Curci’ye görevi bırakıp Türkiye’ye döndüm.

Daha sonra hazırlıklara başladım. Tur için düşündüğüm katılımcı sayısı 30 kişi. Ne olacak? nasıl olacak? bilemediğimden daha kalabalık yapmak istemedim. Tur 16 Ağustos 2015 – 22 Ağustos 2015 tarihleri arasında yapılacağından son 1 ay kala duyurusunu facebook ta etkinlik açarak bildirdik. Muhlis Dilmaç ile birlikte tur programı, tur rotası ve gidiş dönüş otobüs işlerini ayarlayıp katılımcıları belirledik. Yemek işini yapacak tanıdık işten vaz geçince ne yaparız diye düşünürken zaten her yerde köfteci, lokanta var. Fiyatlar da ucuz diyerek bir şekilde hallederiz dedik. Benim Kosova pasaportum olduğundan Bulgaristan dan vize almam gerekti. Son bir hafta kala vize için firmalara gidince vizenin bir hafta süreceğini öğrendim. Vize yetişmediği için uçakla gitmeye karar verdim. Bu bana biraz tuzluya patladı ama turu ben düzenlediğim için gitmem gerekti. Katılımcıların çoğu yeşil pasaportlu idi. Sadece biri şengen vizesi aldı, o da bin bir güçlükle.

Nasıl olsa uçakla gideceğimden biraz erken gidip henüz belirlenmemiş kamp yerlerini ayarlamam gerekti. Bisikletim için bir kutu aldım bisikletçiden. Tekerleklerini söküp havalarını indirdim. Bisikleti ve bagaj çantamı kutunun içine yerleştirip kutunun kapağını güzelce bantlıyorum. Bisiklet kolisini tartı aletinde tartınca 32 kg geldiğini gördüm. Uçakta bagaj hakkı 20 kg, ne yapacağız, 15 kg fazla var. Yanıma da öyle fazla bir şey almadım. Neyse 20 kg ilave bagaj aldım. Gideceğim gün daha önce bisikleti ile uçağa binmiş arkadaşım Mehmet Değirmenci’yi aradım telefonla bisikleti nasıl verdin diye. O da ” Bileti chek-in yaptırırken bisiklet olduğunu bildiriyorsun. Bisiklet ücreti 80 TL ödeyip tartıya girmeden koliyi alıyorlar” dedi. Ee ben ilave bagaj ücreti ödedim. Dur bakalım ne olacak. Yeğenim Beni arabasıyla hava alanına bıraktı. Bagaj el arabasına koliyi koyarak içeri girdim. Şansıma girişteki kontrol yerlerini kaldırmışlar İzmir de. Biletlerin alındığı yere gelip bileti almak için kimliğimi verdim. Görevli kolide ne var diye sormadan bisikletim var deyince “git ücretini yatır” dedi. Ücretini yatırdım gişesinden, sonra gelip biletimi aldım. Bisiklet kolisini tartmadan alıp götürdü bir görevli. Koli İstanbul da almadan direk Priştine de alacağım artık.

Uçak biletini alırken sabah uçağı 06:20 de İzmir İstanbul bilet fiyatı Akşam 23:15 uçağından 100 TL fazla olduğu için akşam uçağına almıştım. Nedense uçaklar rötarlı olduğu için benim uçağım 00:15 te anca kalkabildi. Bence sakıncası yoktu, nasıl olsa İstanbul Sabiha Gökçen hava alanında sabaha kadar bekleyecektim Priştine uçağının kalkış saatini. İstanbul’a vardım, saat 02:00 oldu bile. Hemen iç hatlardan dış hatlara gelerek pasaport kontrolünden geçerek sakin, yatabileceğim bir yer arayıp buldum. Yanımda el bagajı olarak bagaj çantamın üst kısmı var. İçinde de çamaşırlarım, pantolon ve tişörtler var. Polar ceketi ve kot pantolonu giyerek oturma yerine uzandım. Yastık olarak el çantası işe yaradı. Sabaha kadar öylece fazla derin uykuya dalmadan uyudum. Sabah olunca kalkıp tuvalette elimi yüzümü yıkayıp yanımda olan bisküvi ile sabah kahvaltısı yaptım. Eskiden 100 ml den fazla sıvı alamazdın dışarıdan hava alanının içine. Şimdi 1 Litreye kadar alabiliyorsun. Hava alanında nedense dükkan kiraları aşırı pahalı olduğu için yarım litrelik bir şişe su 4 TL civarında. Yiyecekler de ona göre ateş pahası, sanki aylık gelirimiz 10.000 Euro anasını satayım da dükkan kirasını ödesin. Suyumu da İzmir de evde çeşmeden doldurmuştum. Tonu 4 TL, burada tonu 16.000 TL. Bileti akşamdan aldığımdan uçağın binileceği kapı sabah saatlerinde monitörden öğrenerek kapıya doğru giderek açılmasını beklemeye başladım. Uçaklarım biri iniyor biri kalkıyor. Hava yağışlı diyordu ama parçalı bulutlu görünüyor dışarısı.

20150811_075256

Fazla rötar yapmadan uçak havalandı. Telefonum uçak modunda sadece resim çekmek için açtım. İstanbul – Priştine uçuşu 1 saat 15 dakika sürdü. Tam kanat üstündeyim, hem de pencere kenarında. Uçağın kanadını çekiyorum.

20150811_100837

Priştine hava alanına indi uçağımız. Pasaport kontrolünden geçerek bisiklet kolisinin gelmesini bekledim bir süre. Bagaj alım yerinden kolinin gelmesini beklerken el arabası ile bisikletim gelmiş haberim yok. Akamı dönünce kolimi gördüm, el arabasına üstünde öylece ortada duruyordu. Kolimi alıp tam çıkacakken gümrük polisleri beni durdurarak kolinin içinde ne var diye sordu Arnavutça olarak. Bende bisiklet var dedim tarzanca. Gümrük memuru maket bıçağı getirerek koli banlı olan kapağı keserek açtı. İçine şöyle bir baktıktan sonra geçebilirsin dedi. Diğer memur elimde koli bandı getirerek kapağı tekrar bantlamak istedi. Ben de gerek yok diyerek bantlatmadım. Araba ile koliyi dışarı çıkardım. İlk defa hava alanında beni karşılamaya kimse gelmedi. Bisiklet ile geldiğimden Prizren’e kadar bisiklet sürecektim nasıl olsa. KUZ’u kolisinden dikkatlice çıkararak tekerlekleri taktım. Ardından inik olan lastikleri pompa ile şişirdim, yola çıkmaya hazırım artık. Ben bisikleti toplarken meraklılar etrafımda toplanmaya başladı. Herkes bir şey soruyor Arnavutça, ben de Tarzanca cevap veriyorum. Koli içinde bisikletim.

20150811_104142

KUZ yola çıkmaya hazırdı, ilk defa yurt dışında bilinmeyen yerlerde gidecekti. Koliyi taşımaya gerek olmadığından katlayıp duvar kenarına bıraktım. KUZ ters olarak yerde nalları dikmiş olarak duruyor. Arkasında karton koli.

20150811_104823

Priştine Adem Jashari Havaalanı, KUZ ile bir resmini çekiyorum.

20150811_111149

Bagajın arkasına sarı yeleği takıyorum ki arkadan gelen arabalar beni fark etsin diye.. Sarı yelekte fosforlu iki şerit var.

20150811_111207

Hazır olunca yola çıktım, daha önce gideceğim yolu Wikioc adlı harita programında çizip telefonuma yüklemiştim. Program tam çalışmayınca bu kez navigasyon programını açtım. Hava alanı içinden geçen bir yol var, gideceğim yere doğru diğer yolla birleşiyor. Yol çok sakin, bir süre sonra Nato’nun askeri kamyonları görünmeye başlayınca herhalde askeri bölgeye girdim ilerde geri döndürecekler endişesi ile geri dönerek arabaların gittiği yoldan gitmeye başladım. Havaalanından çıkan yolu görünce sadece beton bariyerle araç girmesin diye kapatıldığını görünce boşuna geri döndüğümü anladım. Artık yapacak bir şey yok diyerek yola devam ettim. Önüme küçük köyler çıkıyor ama hiç birinde durmadan geçiyorum. Zaten köylerde bir şey yok, herkes işinde gücünde.

20150811_121115

Dağın bu tarafı ağaçsız, çıplak tepeler görünümünde. Biraz yükseklerde solda ağaçlar görünüyor. Yanımda evde yaptırdığım börek ve limonata var. Henüz kahvaltı yapmadım. Etrafta gölgelik bir alan olmadığı için güneşin altında durulmaz deyip dağa doğru çıkmaya devam ediyorum.

20150811_121343

Yol kıyısında böğürtlenler olmuş, hem de bayağı iriler. Durup atıştırıyorum taze olgunlaşmış siyah böğürtlenleri. Tatları nefis, yemeğe doyamıyor insan. Böğürtlenleri dalında çekiyorum.

20150811_122205

gi

git dedin

giderim dedim

gitme dedin

gitmem dedim

artık sen bilirsin dedin

artık ben bilrim dedim

agim rıfat yeşeren

Avucumda böğürtlenler ve bisikletim KUZ. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150811_122347

Ağaçlık alana geldim ama öyle yol kenarında düzlük yer olmadığından  dağın tepesine çıkıp inişe geçtikten sonra şöyle oturup karnımı doyuracak gölgelik bir alan görünce hemen duruyorum. Böreğimi limonata ile afiyetle yiyerek karnımı bir güzel doyuruyorum. Bayağı acıkmışım.

20150811_124747

Yoldan geçen arabalar beni fark etmiyor. Sadece traktörle geçenler beni fark ederek meraklı gözlerle bakıyorlar. Karnım doydu, ee bunun üstüne bir kahve gitmez mi ? Kahve takımımı çıkarıp kendime şöyle güzel bir kahve pişiriyorum. Keyfimin kahyasına diyecek yok çünkü yerine geliyor keyfimin kahyası. Kahve pişmekte bir güzel. Kamp tüpü üzerinde içi kahve dolu cezve pişerken yanında fincan.

20150811_130107

hiç önem vermediğim

çok önemli bir şey var

nedir o

ah !  bir bilsem nedir o

agim rıfat yeşeren

20150811_125806

Daha önce haritada çizdiğim yolu göremediğimden artık sorarak gidiyorum Prizren’e doğru. Marketteki çocuğa Prizren’e hangi yoldan gideceğimi sorunca o da bana sağdaki yola gideceğimi gösterdi. Güneşe bakarak az çok ters tarafa gittiğimi anlayıp motorlu birine daha sordum. Motorlu gittiğim taraf otobana doğru gidiyor dedi. Diğer taraftan gitmemi söyledi. Otobana bisikletle girmek yasak olduğunu biliyorum. Motorcu da bunu bildiğinden bana doğru yolu göstermişti. Üzüm bağı ve dağlar.

20150811_132931

Daha sonra bir köyde yol ikiye ayrıldığını görünce duraksadım. Sağdan dağa doğru gitmem gerektiğini tahmin ediyordum ama emin olmak için arabalı birine soruyorum yolu. O da ileride giden otobüsü takip etmemi söyledi. Neyse adamın dediği yerden gitmeye başladım. Ama yolun biraz uzattığını fark ettim ana yola çıkınca. Nedense Türkiye de olduğu gibi burada da yolu tarif edemiyor insanlar. Kendi bildiği yolu gösteriyorlar. Kestirme yada alternatif yolları bilemiyorlar maalesef. Beni her zaman yanlış yola sokuyorlar. Şu navigasyonu artık öğrenmem şart.

20150811_145306

Ana yola çıkınca hafif rampada zorlanmadan bisiklet sürmeye başladım. Kosova da araçların nasıl hareket edeceğini bilmiyordum. Gittiğim bu yolda araç trafiği yoğun. Ama dikkatimi çeken bir şey oldu; araçlar beni sıkıştırmadan, karşı yönden gelen araba olmadığı zamanda geçtiklerini fark ettim. Bu iyi bir durumdu, demek rahat gidecektim. Dhula diye bir yere doğru çıkıyorum. Çıkışı fazla sert olmayan bir yol da ilerliyorum. Bu ikinci dağ tırmanışım olacak. Zirveden sonra sadece iniş olacak ta Prizren’e kadar. Yol kıyısında meyve satan bir seyyar satıcıdan muz, şeftali ve üzüm alarak biraz vitamin takviyesi yapıyorum. Fazla yorulmasam da biraz dinlenmek iyi geldi.

20150811_151849

Bizde olduğu gibi burada da yol kenarları pet şişelerle dolu. Arabasında suyunu içen camdan dışarı atıyorlar sorumsuzca.

20150811_162059

Nihayet dağın zirvesine vardım. Bundan sonra iniş, zirvede durup bir resim çekiyorum KUZ’u. Prizren karşıda görünen dağların dibinde. Daha önce arabayla bir çok kez yolda gidip gelmiştim. Bana bu yokuşlar sert görünmüştü. Oysa bisikletle fark etmedim bile. Tıngır mıngır rahatça çıktım zirveye kadar. KUZ kavşağın ortasında.

20150811_162115

Zirveden aşağı kendimi bırakıyorum. Hızım zaman zaman 60 km’yi geçiyor. Yokuşu çıkarken beni sollayan arabalar artık beni sollayamıyorlar. Arabalarla aynı hızda iniyorum düzlüğe kadar. İniş elbette hızlı olunca çabuk oluyor. Ama rüzgar etkilemesin diye yağmurluğumu giyiyorum inmeye başlamadan önce, terliyim çünkü.

20150811_164132

Yol kıyısında restorant’ın yanında  tahta fıçı görüyorum. Fıçı ilgimi çekiyor, hem kocaman hem de elips biçiminde. Daha önce gördüğüm tahta fıçıların hepsi yuvarlaktı. Tahtalar dik, enine dört tane demir çemberle fıçı sabitlenmiş.

20150811_165252

İniş bitince düzlükte bisiklet sürmeye başladım. Düzlük dedimse hafif bir inişle gidiyorum. Gördüğünüz gibi yol kıyısında emniyet şeridi yok ve düşük banket. Araçlar saygı gösteriyor bana. Trafikte beraber gidiyoruz sorunsuz.

20150811_170740

Yaşar Curci ve yeğenim Denis benim geleceğimi biliyorlardı. Sadece ikisine haber vermiştim geleceğimi. Beni yolda karşılayacaklardı. Yaşar’ın işi çıkmış gelemiyor, Denis geliyor karşılamaya. Prizren’e yakın bir yerlerde buluşuyoruz Denis ile. Beraber tek sıra gidiyoruz, yol dar, yan yana bisiklet sürmek imkansız. Prizren şehrine giriş tabelası önünde durup resim çekiliyorum. Tabelada dört dilde yazılmış, Arnavutça, Sırpça, Türkçe ve İngilizce. Arnavutça; mirë se vini. Sırpça; Dobro došli. Türkçe Hoşgeldiniz. İngilizce; Welcome. Altında Prizren ve hız sınırı uyarısı kırmızı daire içinde 40 Km hızla gidileceği belirtilmiş. Denis beni tabela önünde çekiyor.

20150811_175945

Prizren de bir çok akraba var, ilk defa bisikletle böyle giriş yapıyorum. Benim için alışılmadık bir olay. Garibime gidiyor, şu sınırlar, vize olayları olmasaydı İzmir’den gelmek isterdim buralara kadar. Bir çok akraba olunca Denis nereye gideceğimi soruyor. Ben de ilk önce Şadırvana gidelim, bir makiato içelim çeşmeye karşı. Akşam üzeri saat 19:00 civarı. Kimseyi görmeden Şadırvana gelerek bir resim çektiriyorum KUZ ile. Arkada Şadırvan çeşmesinde su içen insanlar. Yer Arnavut kaldırım taşı ile döşeli.

20150811_182543

Dokufest film festivali olduğu için Şadırvan meydanı kalabalık. Çeşmenin üstüne de bizim havaalanı işletmesi Tav şirketi maket uçaklarla kapatmış. Tekrar gelmek için ilk önce Şadırvan çeşmesinden su içtim. Su dağlardan geliyor, buz gibi soğuk, sürekli akıyor durmadan. Denis ile kafeye oturup makiatoları ısmarladık. Denis’e babasını telefonla aratıp “Türkiye den bir arkadaşın gelmiş, seninle buluşmak istiyor Şadırvanda” demesini söyledim. Amcaoğlu Muharrem bir süre sonra Şadırvana geldi, meraklı gözerle bizleri arıyor neredeyiz diye. Ben onu gördüm ama o beni fark etmedi ilk önce. Ayağa kalkıp kendimi gösterince çok şaşırdı, sevindi, ne yapacağını bilemedi. Hasretle kucaklaştık çarşının ortasında. Benim geleceğimi hiç beklemiyordu. Beraber oturup hal hatır sormaya başladık. Geleceğimi biliyordu ama erkenden gelmemi beklemiyordu doğrusu. Makiatoları içtikten sonra izin istedim. “Nereye gidiyorsun bize gel” ısrarlarına karşılık; “Halama gideceğim ilk önce onunla buluşayım” diyerek halama doğru yola çıktım. Ne de olsa Kosova da ailenin en büyüğü. Alttan uçaklarla çekiyor beni Denis.

20150811_182554

Halamların da geleceğimden haberi yoktu. Bahçe kapısına bisikletin ön tekeri ile vurarak açıp içeri girince halamın oğlu, yengem şaşırdılar ne oluyor diye. Beni görünce sevinçle karşıladılar, hasretle kucaklaştık. Halam içerideydi, içeri girip beni görünce o da şaşırdı, sevinçten başladı ağlamaya beni görünce. 88 yaşında Tonton bir ihtiyar halam var. Hal hatır sormalardan sonra halamın oğlu bahçede kendisinin yetiştirdiği patlıcanları ( domates ) övünerek gösterdi. Domates te neredeyse bir kilo gelecek, maşallah. Kızarmış bir domatesi kopararak akşam yemeği için mutfağa götürdü.

20150812_082439

Ertesi gün akrabaları dolaşarak buluştum. Kosova turu için hemen araştırmalara başladım. Amca oğlunun arabası ile tüm Kosova’yı dolaşıp kamp yerlerini, mola yerlerini belirlememiz gerek. Buradaki arkadaşlar hiç bir ön hazırlık yapmamışlar. Artık benim halletmem gerek. İlk önce Prizren de dere kenarındaki kamp yerine giderek işletmeye bakan görevli ile görüştüm. Yanımda Denis var, tercümanlık yapıyor. Ben çok az Arnavutça biliyorum, kimisi hiç Türkçe bilmiyor yada az biliyor benim gibi. Kamp görevlisi ile anlaşarak ilk sorunu hallettik böylece. Kampta Dokufest film festivaline gelen çadırcılar kalıyor. Bize de yer var kamp alanında.

20150812_163825

Kamp yerini hallettikten sonra ertesi gün araba ile Turda gideceğimiz yerleri dolaşmaya başladık Denis ile. İlk önce Kosovanın Drin nehrinin aktığı, Şivan köprüsüne geldik. Burada çay ve dinlenme molası vereceğiz. Burayı işleten elemanla görüşerek neler var, ne içebiliriz, ne yiyebiliriz diye oturup konuştuk. Öğle yemeği burada olacak, nehir balığı pişirebilirim deyince fiyatta da anlaştık. Restoranın bahçesi, üstü çardak, masalar altına konmuş. saksılarda bitkiler var. Denis’i çekiyorum bahçede.

20150813_092448

Şivan köprüsü, her yıl buradan nehre atayışlar düzenleniyor. Aslında burada kamp yapılabilir, yer uygun ama Prizren’e yakın bir yer. Köprü tek kemerli ve büyük

20150813_092504

Gideceğimiz yolda çeşmeler var, demek ki susuz kalmayacağız. Kalın gövdeli bir ağacın gövdesine çeşme yapılmış. Su içerken Denis beni çekiyor ağaç ve çeşme ile.

20150813_120450_HDR

Gjakova da kamp yeri için Spor müdürü ile görüşerek nerede kamp yapılır diye danışınca bize kamp için. Spor müdürlüğü bahçesinde yer gösterdi. Tuvaletler de var, bakımsız ama idare eder. İlk gün için kamp yeri ayarlandı. Kampı çimenlerin üzerine kuracağız. Çimenlerin üstünde şimdilik kargalar dolaşıyor.

20150817_173432

Gjakova kamp yeri ayarlandıktan sonra Peja’ya doğru gittik. Peja da Spor biriminden sonuç alamadık. Öğlen tatiline denk geldiğimiz için biz de öğlen yemeğini yedik bu arada. Turizm infarmasyon bürosunda ki görevliden nerede kamp yapabiliriz diye sorunca Peja dan 1.5 – 2 km uzakıkta, dağların arasında Rugova denilen yerde uygun kamp atabilirsiniz deyince hemen o yere gittik. Dağlardan gelen dere kenarında muhteşem bir yer keşfettik. Dere önüne set çekip yüzmek için havuz yapmışlar. Su soğuk çünkü devamlı akıyor dere. Yanımıza şortları almamıştık, yoksa şöyle bir serinlemek iyi olurdu. Dere üstüne bir de köprü yapmışlar, gençler köprü korkuluklarına binip havuza balıklama atlıyorlar. Cesaret işi, gençler bunu başarıyor daha küçük yaşlarda. Köprü üstünden havuzu ve yüzenleri çekiyorum.

20150813_142921

Derenin geldiği dağlar ve vadi.

20150813_143006

Restoran sahibi ile anlaşıyoruz akşam yemeği ve sabah kahvaltısı için. Düzlükte de kampı kurabileceğimizi söyleyince Peja kamp yeri de hallolmuş oldu.

20150813_143056

Peja dan sonra dağların kıyısında bulunan İstok adlı kasabada öğlen molası için durduk. Burası alabalık üretim yeri, büyük havuzlarda binlerce alabalık dağlardan gelen soğuk sularda yetişiyor. Ayrıca Trofta adlı restoranda alabalıkları çeşitli biçimde pişiriyorlar. Fiyatlar da uygun. Restoran sivri servilerin arasında kaybolmuş gibi.

20150819_120050_HDR

Daha sonra yolumuza devam ettik. İstok yolu dağların kıyısından gidiyor. Anayoldan bir süre uzaklaştık. Anayola çıktıktan sonra iniş ve çıkışlar başladı, ta Mitrovica’ya kadar. Ben de Denis de ilk defa geliyoruz Mitrovica’ya. Açıkçası biraz çekincelerim var, devamlı Sırplarla Arnavutlar arasında çatışmalar olduğunu televizyonlarda duydum. Bakalım ne olacak. İki şerefeli minareli cami. Adı İsa Beg camisi.

20150813_171800

İşte Mitroviça’nın ortasında akan nehir, adı İbre nehri. Şehri ikiye bölmüş. Hem öyle bir ikiye bölünmüş ki. Kuzeyde Sırplar oturuyor, güneyde ise Arnavutlar. Aralarındaki düşmanlığı dere biraz soğutmuş durumda. Pek diğer tarafa geçmiyorlar karşılıklı olarak. Geçerlerse kavgalar başlıyor. Mitroviça da sorunların başlıca kaynağı değerli altın madenlerinin burada Sırpların oturduğu bölgede olması. Altın madenini kaptırmak istemiyorlar Arnavutlara. Aslında eşit paylaşsalar hem Sırplar hem de Arnavutlar ihya olur. Gerçi bu durumda olmasının nedeni altın madenini işleten şirketler. Bu şirketler böyle anlaşmazlıkların ortasında istediği gibi altını çıkarıp halka zırnık koklatmadan kendilerine alıyorlar. Sırplar da madenler elimizde diye avuna dursun. Sırplar devamlı Arnavutlarla uğraşmaktan kendileri de fakir. Aşırı milliyetçiler sayesinde adil paylaşılmayan altın çatışmalara neden oluyor.

Dere kenarında nerede kamp kurabiliriz diye Denis ile araştırırken restorana girip birer makiato içtik. Denise restoranda çalışanlara sor bakalım nerede kamp kurabiliriz diye. Denis sorunca kasadaki arkadaş telefonla birini aradı. Saat 17:00’yi geçti bile. Arkadaş Mitrovica’nın Spor müdürü ile görüşmüş. Spor müdürü bir süre sonra geldi yanımıza. Ardian Kavaja, Mitroviça da Türkçe bilen çok, çat pat Spor müdürü ile anlaşıyoruz. Makiatoları içerken nerede kamp kurabiliriz deyince dere kenarı sakıncalı ve tehlikeli olduğunu söyledi. Spor müdürü Ardian bize hesabı ödetmedi, kendisine teşekkür ettik. Kamp yapacağımız yere yürüyerek gittik. Pazar yeri gibi, bir tarafında okul olan geniş bir yerde kamp yapabileceğimizi söyledi. Zemin beton, olsun önemli değil. Tuvalet yakında, çeşmede var, daha ne olsun diyerek anlaştık müdürle. Mitroviça da bayağı çay satan çayhaneler var. Burada çay için sorun yok, diğer yerlerde kafeler daha çoğunlukta. İbre nehir kenarı, yürüme yolu kademeli.

20150813_173021

İbre nehri üzerinde İbri köprüsü.

20150813_173034

Mitroviça kamp yerini ayarladıktan sonra Priştine’ye doğru yola çıktık. Bisikletle gideceğimiz yol Vıçıtırın’a kadar ara yol ve tenha. Akşam olmak üzere, gündüz gözüyle yetişebilirsek son kamp alanını da ayarlamamız gerek. Şimdiye kadar işlerimiz iyi gittik, kamp yerleri ayarlandı. Ferizaj nasıl bir yer, kamp için bir yer bulabilecek miyim, bunun endişesindeyim. Priştine de öğle yemeği yiyecektik ve şehri şöyle bir turlayacaktık. Denis Priştine de Üniversitede okuduğundan Priştine’yi avucunun içi gibi biliyor. Onun için şehre girip zaman kaybetmeden doğruca Ferizaj’a devam ettik. Priştine yakınlarında Kosova savaşında şehit düşen Sultan Murat’ın türbesi var. Ana yola çok yakın, tabelası da gösteriyor. Yol çok kalabalık, akşam saati. Başkent Priştine’de işi olan gelip işini hallettikten sonra geldiği yere doğru gidiyor. Ayrıca Makedonya’ya giden yol burası. Fazla derecede araç trafiği var. Bakalım bisikletlerle buradan nasıl geçeceğiz. Priştine – Üsküp otoban yol yapımına başlanmış, ne zaman biter bilinmez. Akşam hava kararmadan Ferizaj’a vardık. Araba içinden kiliseyi çekiyorum.

20150813_200614

Arabayı uygun bir yere park ettikten sonra şehirde yayan olarak dolaşmaya başladık. Karnımız da acıktı, bir şeyler atıştırıyoruz. Karnımızı doyururken karşımızda bir berber dükkanı gördüm. Denis’e ” Sor bakalım çadır kurabileceğimiz bir kamp yeri var mı?” diye. Berberlerin kulağı delik olur. Denis te berbere sordu ama berberin kulağı delik değilmiş bunu öğrendik. Şehirde araç trafiğine kapatılmış yürüme yolunda şöyle bir turladıktan sonra hadi gidelim artık diyerek arabanın olduğu yere gitmeye başladık. Giderken cep telefon aksesuarları satan bir dükkanın önünde bir bisiklet var. Markalı ve kaliteli görünüyor. Denis’e sor bakalım bisikletin sahibi kim diye. Dükkana girip soruyor Denis. Bisikletin sahibi vücudunda dövmeleri olan kel kafalı biri. Bunu öğrendikten sonra “Biz de bisikletçiyiz, Kosova da bisiklet turu yapacağız, Ferizaj da çadır kurabileceğimiz bir yer var mı? ” diye muhabbete başladık. Muhabbete dükkan sahibi de karışınca bize piknik yapılan bir yerde kalabilirsiniz deyince tamam dedim kamp yeri bulduk. Denis kamp yerinin olduğu yerin tarifini aldıktan sonra kamp yerine doğru hareket ettik.

Şehrin merkezinde aynı alanda birbirine duvar komşusu Cami ve Kilise. Aralarında da saat kulesi. Hepsini bir yere yapmışlar. Kilise solda, dört kubbesi yüksek duvarların üstünde. Ortasında daha geniş bir kubbe ile çatısı örtülmüş. Saat kulesi kiliseden biraz küçük, altı katlı. Cami iki minareli ve geniş bir kubbesi var.

20150813_202011

Hava iyice karardı, etraf ışıkların gösterdiği kadarını görebiliyoruz. Sora sora kamp yapacağımız yerin giriş yolunu bulduk. Yol bayağı dik ve toprak. 500 Metre kadar çıktıktan sonra restoran çıkıyor karşımıza. Birer makiato içip kamp yerini soracağız. Restoranın sahibi ile muhabbete başladık. Tabi ki Denis Arnavutça konuşuyor, ben de anladığım kadarı ile çat pat bazı kelimelerle muhabbete karışıyorum. Biraz yukarıda ormanlık alanda kamp kurabiliriz. Yemek ve tuvalet restoranda olacak. Fiyatta da anlaştık. Artık gecenin bu saatinde göz gözü görmüyor başka neresini bulacağız.

Böylece son kamp yerini de ayarladıktan sonra derin bir nefes aldım. İçim birden ferahladı. Sanki büyük bir yük üzerimden kalktı, tüy gibi hafifledim. Gideceğimiz yol dağların zirvesinden Brezovica – Prevalac yolu. Artık o gün gideriz deyip ana yoldan Prizren’e  Saat 23:30 gibi geldik. O gece rahat, misler gibi bir uyku çektim.

Ertesi gün Matbaacı olan amcaoğlunun dükkanında tur programını hazırladık. Hareket saatleri, gideceğimiz yol, mola yerleri ve akşama varacağımız kamp yerlerini yazan broşürler hazırladık 20 tane. Otobüsle gelecekler 11 kişi. Yaşar, Denis ve ben 14 kişi olacağız toplam. Eşyalarımızı taşıyacak arabayı da Yaşar ile beraber ta Keşan’a kadar gelen Ergin verecekti. Arabası minibüs, tam bize uygun.  Gerçi yeğenimde opel binek araba var, alabilirsin demişti ama arabayı bulunca gerek yok dedim. Ergin son gün telefonla arayarak araba lazım deyip vermekten vaz geçti, ne yapalım sağlık olsun dedim. Yeğenime arabayı alıyorum dedim, ona göre hareket et boşta kalma. Araba işi böylece halloldu. Arabayı amcaoğlu Muharrem kullanacaktı. Şimdilik her şey yolunda, tura katılacakları beklemeye başladım. Gezi programı kağıda basılı durumda. Üç günlük program, Programda tahmini saatte neler yapılacağı yazılmış. Altta da benim, Yaşar Curci ve Denis’in Kosova telefon numaraları yazılı.

20150918_083148

Diğer sayfadaki üç günlük hareket programı.

20150918_083200

Gelecekler Cuma akşamı saat 17:00 de İstanbul dan otobüsle yola çıkacaklardı. İnternetten mesajla Saat 19:00 da ikinci bir otobüs ile yola çıkacaklarını bildirdi Muhlis Dilmaç. Gelirken obüste çekilen bir resim, otobüs sadece bisikletçilere çıkarılmış, Yunanistan üzerinden gelecekler.

IMG-20150831-WA0009

15 Ağustos Cumartesi öğlen vakitlerinde otobüs geldi. Garajda bisikletlerini ve yüklerini indirmiş bisikletlerin tekerleklerini takmaya çalışırken buldum. Hepsi ile buluşup kucaklaştım. Muharremin arabasına eşyaları doldurduk. Bisikletlere binip Kamp alanına gittik hep birlikte.

Bu tura katılanlar sırası ile;

1- Urim Babacan          Prizren – İzmir

2- İrfan Özden                  İzmir

3- Tamam Taşdemir        İzmir

4- Ahmet Kamil Selçuk   Antalya

5- Mehtap Dilmaç            İzmir

6- Muhlis Dilmaç              İzmir

7- Murat Yılmaz               Fethiye

8- İdris Bal                         İzmir

9- Uğur Tanılkan              Alanya

10- Şahin Güngör            İzmir

11- Zafer Tanılkan           Ankara

12- Kemal Lale                İzmir

13- Yaşar Curci               Prizren

14- Denis Gjafiqi            Prizren

Çadırları kurup eşyaları yerleştirdikten sonra şehir merkezi Şadırvana gelerek bir resim çekildik.

20150815_170413

Burada şehir merkezinde Şadırvanda bulunan gezinti yerine Korzo diyorlar. Ben bildim bileli her akşam insanlar akşam yemeğinden sonra Korzo da yürüyüş yapıyorlar. Büyüklerimiz “Yemekten sonra ya 40 adım at, ya da uzanıp yat” der. İnsanlar yürürken burada kimi muhabbetlerini yaparken kimi kendine bir kız arkadaşı bulup bir süre sonra evleniyor. Bütün kasaba her akşam Korzoda yürürken herkes birbirini artık iyice tanıyorlar. Çok güzel dostluklar ve arkadaşlıklar kuruluyor. Bu yürüyüşler sadece 1999 yılında savaş zamanında kesintiye uğradı. Biz de Korzo da yürümeye başladık birlikte. Korzoda gezinirken bir bisikletçi ile karşılaştık, bisikletin önü arkası doluydu. İrfan’ın İngilizcesi iyi, muhabbete başladık. Adı Alfonzo, İspanyol, Avrupa’yı bisikleti ile tavaf ediyor. Hıristiyan olduğu için Avrupa da belirli Kiliseleri dolaşarak elinde bulunan bir belgeye mühür bastırarak bin çeşit hacı oluyor kendi dinindeki inanışa göre. Listesindeki çoğu mühürlenmiş durumda, az bir yer kalmış gezmediği. Ona çadırını kamp alanına götürüp kurmasını söyledik. Bir iki gece kalacakmış, o da bizden olsun deyip Alfonzo’yu kamp yerine yolladık. Alfonzo ile birlikte resim çekiliyoruz.

20150815_172252

Bu akşam herkes serbest dedik, istedikleri yerde yemek yiyebilirler deyip serbest bıraktım. Çarşıda kafenin birinde oturup makiyato içerek bir süre dinlendik. Dokufest film festivali olduğu için çarşı kalabalık. Festivale dışarıdan gelenler çok, tüm oteller neredeyse dolu, yer bulmak zor. Korzoda sürekli insan kalabalığı var, bitmek bilmiyor. Kafelerin hepsi dolu, yer bulamıyorsun oturacak. Bazen birilerinin kalkmasını beklemek zorunda kalıyorlar. İrfan, Tamam, Muhlis’i elçek resim çekiyorum kendimle birlikte.

20150815_175916_HDR

Oturduğum yerden diğer masadaki arkadaşları çekiyorum. Arkada Sinan Paşa camisinin giriş kısmı görünüyor.

IMG-20150831-WA0007

Prizren den akşam manzaraları. Gece karanlığında lamba ışıkları altında Akdere ve taş köprü.

IMG-20150817-WA0002

Bu da Sinan Paşa camisi ve minaresi. Şerefesinde lambalar var.

IMG-20150817-WA0001

Akşam yemeği için Teyzemin Kızı Arife, Halamın torunu Lumri bize köfte aldılar. Mangalda köfteleri pişirerek hep beraber yedik. Diğer halamın oğlu Sedat ta sucuk aldı ama o kadar yedik ki sucukları pişiremedik bile. Yemeğimizi yer sofrasında yiyoruz.

IMG-20150818-WA0000

Akşam yemeğini yedikten sonra çadırlara girip dinlenmeye çekiliyoruz. İki gecedir uykusuzluk ve otobüs yolculuğu yormuş arkadaşları.

Priştine hava alanı – Prizren arası yaptığım yol aşağıda haritada. 74 km civarında.

Aşağıda yaptığım yolun haritası

Powered by Wikiloc

Uluslararası Kosova Bisiklet Turu, Hazırlık” üzerine 4 yorum

  1. Urim idc deykende emeklilikte yapacaklarını hep anlatırdin gerçekleştirdigin için cok mutlu oldum seni kutluyorum helal olsun yolun hep açık olsun selamlar

  2. ellerine sağlık Urim Baba, o güzel anlatımınla oradaymış gibi hissettiriyorsun, yazının ve turun devamını sabırla bekliyoruz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir