Kano Maceraları 1

8 Ekim 2022 Cumartesi

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Tüm resimleri Mehmet Emiral çekmiştir)

 

Gemisini Yürüten Kaptan

Rüzgarın esintisi vurur yüzüme,

Saçlarım dalgalanır denizde çırpınan kano misali

Böyledir benim dünyam

Özgürlüğe giden yolda

Yürütüyorum gemimi

Tıpkı bir kaptan gibi, enginlere

Yelken açacağım

Korkusuzca

urimbaba’CAN 2022 Ekim

 

Öne çıkmış olan görsel, kanonun arka koltuğuna oturmuş denizde kürek çekiyorum.

MEL_8979

Uzun araştırmalar, projeler ve bir kaç kez prototipini yaptığım kanoyu yaklaşık beş ayda tamamladım. Daha önceki yazımda yapım aşamasını tek tek resimlerle anlattım. İlk defa kano yapmama rağmen, bir kaç hata dışında istediğim biçimde oldu. Yaparken öğrendim ve bir daha yaparsam edindiğim tecrübe ile daha iyisini ve kısa sürede yapabileceğimi biliyorum. Kano ile ilgili tüm hazırlıklarımı bitirip denize kavuşma gününü 8 Ekim Cumartesi olarak kararlaştırdım. Cumartesi günleri normalde kahve etkinliği oluyor. Bu Cumartesi kahve etkinliği yerine kanoyu denize indirme günü ilan ettim. Öncesinden bir şişe şampanya aldım. Denize indirirken gelenekleri yerine getirmemiz gerek.

Sonunda 8 Ekim günü gelip çattı. Komşum olan Erkan Kökten ile daha öncesinden sözleşmiştik. Bana götürmek için yardım edecek. Öğlen olmadan marangoz atölyesinin arka bahçesinde duran kanonun yanına geldik. Tekerlekli taşıyıcı üzerine koyduktan sonra kayışlarla bağladım bir güzel. Kürekleri, yelken direğini ve diğer malzemeleri kanonun içine yükledim. Bahçeden sokağa çıktık ve ilk resmimi Erkan çekiyor. Kanoyu tek elimle tutuyorum. Tekerlekler üzerinde gayet iyi duruyor. Arkada dut ağaçları henüz yapraklarını dökmemiş, hala yeşil.

WhatsApp Image 2022-10-08 at 10.28.17 (1)

Ara sokaklardan ana caddeleri geçip kent ormanına geldik. Mehmet Emiral fotoğraflarımızı çekecek. Kent ormanı içinde yürürken uzaktan çekiliyoruz, yanımda Erkan var.

MEL_8670

İyice yaklaşınca bir daha çekiyor, ben de el sallıyorum geliyoruz diye. Erkan yanımda yürüyor.

MEL_8677

Kanoyu tam ortadan bağlayınca tek elle rahatça dengede tutup yürütebiliyorum. Adı üstünde; “Gemisini Yürüten Kaptan” Üstümde enine mavi – beyaz çizgili tişört var. Arkadaşım Bahar Amerika’dan özel olarak benim için getirdi sağ olsun. Başımda gri renkli siperli şapka var.

MEL_8681

Kahve yaptığım yerde kıyıdaki kumsala geliyoruz. Denize buradan gireceğim. Dolan suları boşaltmak için tasları iple bağlıyorum. Bağlamamın nedeni tası kaybetmeyelim denizde.

MEL_8688

Jale denize kavuşmayı bekliyor. Bu gün hava biraz rüzgarlı o yüzden kızın saçları dalgalanmış rüzgarda. (Daha önce rüzgarda saçları dalgalanan kızın resmini yakmıştım bordaya)

MEL_8690

Kürekleri de bağlıyorum kanonun halkalarına. Küreğin arkasında “kaptan urimbaba’CAN” yazıyor.

MEL_8691

Ön yüzeyinde ise; Jale ve sancak yazılı. Bu sağ tarafı temsil ediyor.

MEL_8692

Koltukların arkasında da; “Gemisini yürüten kaptan urimbaba’CAN, altta tüylü, cezveli ve çarklı logom kaptan Urim Baba yazılı. Solda kanonun ismi Jale yazıyor yan olarak.

MEL_8693

Bu da küreğin sol tarafı, yani İskele tarafı yazılı.

MEL_8694

Bacanağım Selahattin Kelmen da beni yalnız bırakmıyor bu gün. Elimde kürekle poz veriyorum bacanağım ile. Arkada huysuz ihtiyar Şerif Kılavuz da kadraja girmiş. Kano hala tekerlekli taşıyıcı üzerinde.

MEL_8695

Arkeoloji öğrencisi Ersan da kendi olanakları ile kano yapmış, sosyal medyadan benim kano yaptığımı görünce yanıma geldi, tanıştık. O da kendi kanosunu getirip deneyecek. Kanoyu basit biçimde yapmış. İskelet olarak kontrplaktan kesip birleştirmiş. Üzerine kot pantolon kumaşı ile kaplayıp epoksi sürüp beyaz boya ile boyamış. Kanonun ön alt kısmı sivri ve çıkıntılı yapmış ileri doğru. Pazar arabası ile kent ormanına getirmiş kanoyu. Kanosu çok hafif ve bir kişilik. 2.5 metre uzunluğunda. Şerif Kılavuz yakından inceliyor kanoyu, kafasına yatmış olmalı ki kendisine benzeri bir şey yapmayı düşünmeye başladı bile.

MEL_8698

Yelken direğinin tepesine Türk bayrağını takarken.

MEL_8700

Üzerime balık adam elbisemi giyiyorum, kısa kollu ve kısa bacaklı. Elbisenin yanları sarı, önü siyah renkte. Kanonun yanında poz veriyorum.

MEL_8706

Bu gün aramıza katılanlar resim çekiliyoruz. Katılanlar; Bahar Sungu, Selahattin Kelmen, Hakan Urkun, ben, Ersan Bekin, Şerif Kılavuz, Serhat Özuyguntaş, Erkan Kökten ve resimleri çeken Mehmet Emiral. Toplam 9 kişiyiz.

MEL_8713

Üzerime can yeleğini giyiyorum. tekerlekli taşıyıcıyı kenara götürüyorum elimle kaldırıp, ayak altında dolaşmasın.

MEL_8718

Yelken direğini kontrol ediyorum, bu rüzgarda denemek riskli olabilir. Henüz kanonun denizde nasıl duracağını bilemiyorum. O yüzden yelken direğini takmayacağım.

MEL_8721

Ersan da kendi kanosunu hazırlıyor. Kanonun iki tarafına yan destek kayıkları yapmış. Profil ile gövdeye bağlıyor.

MEL_8723

Hazırlıklar tamamlandı, sıra geldi denizci geleneğine, şampanya patlatmak. Şampanya şişesini çantadan çıkarıp elime aldım. Telle bağlı tapasını açmadan önce çalkalıyorum şişeyi. Arkadaşlar yanıma toplandı.

MEL_8730

Şampanyayı patlatırken Erkan Kökten tarafından çekilen video aşağıda. İyi seyirler.

Tam şarap patlarken çıkan köpükleri Mehmet Emiral çekiyor. Köpüklü şarap kadehlere doluyor. Bahar kadehi köpüklerle dolduruyor.

MEL_8736

Dolan kadehler kanoyu denize kavuşturmak için kaldırıldı.

MEL_8741

Birer yudum da olsa şampanyaları içiyoruz sağlığımıza.

MEL_8748

Şampanya töreni bitti ve geldi kanoyu deniz ile buluşturmaya. Ersan ve Erkan bana yardım ediyor. Ben dümen tarafından tutmuş halde denizdeyim.

MEL_8749

Erkan ıslanmamak için kanoyu Ersan’a bırakıyor. Kano denize kavuştu sonunda.

MEL_8756

İlk önce kanoyu elle kontrol edip denizde nasıl durduğuna bakıyorum. Deniz çalkantılı olsa da duruşu mükemmel, tam istediğim gibi.

MEL_8759

Kanoda ağırlık olmadığı için su yüzeyinde en üst seviyede duruyor.

MEL_8772

Dalga hafif te olsa kanoyu çevirmek zor oluyor. Ersan da bana yardım ediyor.

MEL_8775

Böyle dalgalı havada kanoya binmekten vaz geçiyorum, karaya çıkmaya karar verdim.

MEL_8778

Kanoyu lagün içinde deneyeceğiz. Taşıma arabasına bağlıyorum kayışlarla. Ersan da kendi kanosunu orada deneyecek.

MEL_8788

Erkan önde, ben arkada kanoyu yürütmeye başladık orman içinde.

MEL_8797

Yola çıkınca tek başıma, tek elle kanoyu yürütüyorum. Bisikletiyle Serhat yanımda geliyor.

MEL_8806

Barış Manço köprüsünün kıyısında, lagün içine geldik. Bacanağım yelken direğini eline almış. Ben de hazırlık yapıyorum. Kano araba üstünde duruyor.

MEL_8809

Erkan Ersan ile birlikte kendi kanosunu pazar arabası ile taşıyorlar.

MEL_8813

Kanoyu arabadan çözüp denize indiriyoruz. Arkada iki kişi, önde ben kanoyu denize indirirken.

MEL_8817

Lagün içinde dalga olmadığı için su yüzeyi durgun. Ama rüzgar az da olsa esiyor. Düz denizde de kano gayet iyi duruyor. Ben deniz içindeyim. Lagün içi derin değil, diz boyu.

MEL_8822

Kimse kanoya binmeye cesaret edemediği için ben tek başına biniyorum. Arka koltukta oturdum, üzerimde can yeleği var. İlk binişim, ilk heyecanım. Bakalım nasıl gidecek diye iskele tarafındaki (sol) küreği çekiyorum. Ardından tam sancak (sağ) taraftaki küreği denize daldırırken.

MEL_8824

Denge kayboluyor ve sancak tarafına doğru yatmaya başlıyor kano. Küpeşte su yüzeyinde, neredeyse içeriye su dolacak.

MEL_8957

Ve toparlayamadan cup denize düşüyorum bir anda. Ne olduğunu anlayamadan denizdeyim. Kano su aldığı için yan duruyor denizde.

MEL_8825

Neyse ki karaya yakınım, hemen içi su dolmuş kanoyu kıyıya yaklaştırdım. Arkadaşlar da bana bakıyor.

MEL_8843

Flamingo kuşları da bana bakıyor. Bir tanesi de kanatlarını açmış uçuyor. O muhteşem renkleri ortaya çıkıyor böylece. Siyah – turuncu renginin uyumu. Uçan flamingo kuşu beni havadan izliyor.

MEL_8854

Ersan da kanosunu denize indirmiş deniyor. Denge tanklarını takmış, küçük yelkenini de açmış. Yelken beyaz- mavi şeritli. Ersan kürek elinde poz veriyor. Kano küçük ve dengeli görünüyor.

MEL_8913

Kanonun içindeki suyu boşaltıp bir kez daha kanoya biniyorum, bu kez dikkatliyim. Kürek çekerken bir taraftan da gövdem ve ayaklarımla ters hamleler yapıp dengede kalmaya çalışıyorum. Bu biraz zorluyor beni ama denize düşmeden kürek çekebiliyorum. Ben biraz ilerideyim, Ersan da kanosuyla daha önde.

MEL_8898

Mehmet Emiral yakınlaştırıp beni kürek çekerken resmediyor. Dümen kalkık durumda. Salma ise deniz dibine değdiğinden yukarıda. Salma hafifliğinden dolayı su kaldırıyor yukarı doğru. Sancak tarafındaki kürek deniz içinde. İskele tarafındaki kürek ise havada.

MEL_8970

Kanonun altı dar ve hafif yuvarlak olduğu için çabuk dönüyor. Epoksinin kayganlığı da hareketi hızlandırıyor. Kürek çeke çeke bir süre sonra alışıyorum dengede durmaya.  Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

MEL_8979

Ersan kanosu ile ilk denemesinden memnun, yüzünde mutlu bir gülümseme var. Karaya doğru kürek çekerken.

MEL_9077

Ersan kanosunu karaya çekmiş. Ben de peşinden karaya yanaşıyorum. Ersan burundan tutuyor kanoyu. Ben ise kanoyu dengede tutmaya çalışıyorum kürek darbeleri ile.

MEL_8981

Kano kıyıda iken iniyorum. İki kanocu karşılıklı konuşuyoruz. İkimiz de ilk defa kanomuzu deniyoruz. İlk tecrübelerimizi yaşadık ve birbirimizle paylaşıyoruz. Denizde ilk kürek çekmemle devrilince bir daha devrilmeden lagün içinde dolaştım. Sadece yönünü kürekle çevrilmesinin zor olduğunu öğrendim.

MEL_8988

Kano karaya çekili durumda. Arkadaşlarla bir poz çekiliyoruz. Ben çok mutluyum.

MEL_8992

Ersan’ın kanosunu alıp deniyorum. Kanonun yan tankları işe yaramış Kano gayet iyi bir dengede duruyor. Kürek çekmesi biraz zor, nedeni ise kano yanları yüksek biraz. Ama istediğim biçimde kürek çekip dönebiliyorum.

MEL_9019

Arkadaşlar da kıyıda, kumsalda oturmuş beni izliyorlar. Perihan Acun ve oğlu Ömer Kemal de aramıza katılıyor.

MEL_9023

Kanoyu kıyıya yanaştırıp küçük Ömer Kemal’i Ersan’ın kanosuna bindiriyorum. Ömer Kemal’e can yeleğini giydiriyorum ne olur ne olmaz.

MEL_9030

Ömer Kemal arkada, ben önde lagün içinde dolaşıyoruz.

MEL_9031

Gayet güvenli biçimde dolaşıp karaya yaklaştık. Ömer Kemal bu gezintiden memnun.

MEL_9046

Ersan öne, ben arkaya biniyoruz benim kanoya. Birlikte kürek çekiyoruz.

MEL_9088

İki kişi olunca ağırlıktan kano biraz daha denize daldı ve denge daha iyi oldu. Hafif te olsa dengeyi rahatlıkla kontrol edebiliyorum. Ersan önde, ben arkada, kürekleri çapraz tutmuş halde poz veriyoruz kameraya.

MEL_9098

İkimiz de senkronu tutturup kürek çekiyoruz. Kanoyu kullanmanın zevki içimize işliyor.

MEL_9100

Artık bu kadar deneme yeter diyerek karaya çıkmak için karaya yaklaştık.

MEL_9102

Kano karaya değince, mutlu bir şekilde kanodan iniyoruz.

MEL_9110

Kanoyu denemenin mutluluğu içinde eve yürüyerek varıyorum. İlk tecrübelerimi yaşadım. Bir kaç gün sonra kendi başıma kanoyu denemeye karar verdim. Bakalım tek başıma denize götürüp kanoyu kullanabilecek miyim. Tek başıma kanoyu arabaya yükleyip bağladım. Denge güzel olunca kanoyu yürüyerek deniz kıyısına doğru götürmeye başladım. Su altı kameramı çalıştırıp kendimi çekiyorum videoya. Gayet iyi götürebiliyorum. Videosu aşağıda, iyi seyirler.

Kanoyu lagün dibine kadar tek başıma götürdüm. Bu kez yelken direğini almadım, sadece bir kürek yeterliydi. Kanoyu arabasından indirip denize kavuşturdu. Su altı kameram ile Jaleyi yakından çekiyorum saçları dalgalanan kız ile birlikte. Kano denizde, küpeşte altındaki hortum dalga için, ayrıca hava tankı.

NOVATEK CAMERA

Kanonun kıç tarafında dümen ve barışın simgesi olan logoyu yakından çekiyorum deniz seviyesinden.

NOVATEK CAMERA

Kanoyu tek başıma lagün içinde kullanıyorum. Daha önceki tecrübelerimden edindiğim kadarı ile kanoyu devirmeden, dengeli biçimde kullandım. Kano kabuğu kaygan olduğu için, ayrıca altı düz olmadığı için çabuk dönüyor ve kürek çekmede zorlanıyorum. Kafamda yeni proceler, yeni çözümler geçmeye başlıyor. Kanoyu bir süre kullanıp geleceğe dönük yeni çözümler ürettikten sonra karaya çıkıp kanoyu arabaya yükleyip bağlıyorum. Yürüyerek marangoz atölyesine vardım. Tezgahtaki yerine marangoz arkadaşım Özcan ile birlikte koyuyoruz.

Kanonun yeni maceralarında görüşmek dileği ile şimdilik hoşça kalın.

Adım Adım Kano

Gemisini Yürüten Kaptan

Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim
Ama silinmiş, ner’deyse bir şey kalmamış
Çok eskiden çok, ta gençlik yıllarımdan
Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim
Bir giysiydi sanki yaseminler
Ağustostaydı, ağustosta bir akşam
Gözlerini hatırlıyorum biraz, sanırım maviydiler
Ah evet maviydiler, mavi gök yakuttan
Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim
Ama silinmiş, ner’deyse bir şey kalmamış
Çok eskiden çok, ta gençlik yıllarımdan
Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim

Ömer Zülfü Livaneli / Kostas Konstandinos Kavafis

 

Öne çıkmış olan görsel, gözleri kapalı genç bir kız, saçları uzun, geriye doğru dalgalanmış, kulağında inci küpesi ve boynunda şal var. Şal da geriye doğru dalgalı. Başının üstünde cam damlası, yanında Jale yazıyor.

IMG_20220818_094350

Az ilerdeki sınıfıma doğru koridorda yürürken teneffüs neredeyse bitmek üzere. Ama acele etmeden yürüyorum. Tavandaki kirişlere bakıyorum. Tavan beyaz, kirişler gri renklerle boyalı, koridorun duvarları ise çok açık maviydi. Gözüme kirişteki zile takıldı. Metal çanın yanında ince demir sapın ucundaki küçük top hazır bekliyordu çana vurmaya. Çok az kaldığını hissediyordum. Teneffüse çıkalı 9 dakikayı geçmişti. Birazdan hademe zilin elektrik düğmesine basacak. Gözüm zile takılınca daha gerideki tavan kirişinde sanki bir şeyin hızlıca hareket ettiğini hissettim. Ama hareket eden şeyin ne olduğunu göremedim. Belki de bana öyle geldi. Açık olan sınıfın kapısından içeriye girdim. Sınıf arkadaşlarımın çoğu sırasına yerleşmiş, yeni derse hazırlanıyorlar. Kimisi de karşılıklı konuşuyordu. Sınıfta kız ve erkek öğrenciler olmasına rağmen kızlar yan yana, erkekler yan yana oturuyordu. Kız ile erkek öğrencinin aynı sırada oturması olanaksızdı. Örf ve adetlerimize uymuyordu da. Halbuki Türkiye’ye göç etmeden önce Kosova’da okuduğum sınıfta kız ve erkek öğrenciler bir sırada oturabiliyorduk.

Ben diğer öğrencilerden bir yaş daha büyüktüm. O yüzden arka sıralarda oturuyordum doğal olarak. Benim gibi sınıfta kalmış bir kaç arkadaşım daha vardı. Hatta benden de büyük olan üç öğrenci var. Biz sınıfın abileri olarak en arka sıraları işgal etmiş durumdayız. Haliyle en yaramazları da. Gürültünün çoğu arka sıralardan çıkıyordu.

Benim sıram en arkadan bir öndeki, pencereden bir sıra içeride. Sınıfa girip sıraların arasından geçerken, ikinci sırada oturan saçları örgülü kıza gözüm ilişti. Beyaz gömleği üzerine bordo yelek giymişti. Örgülü saçları omuzunun arkasında, arkadaşıyla konuşurken başını çevirdikçe bir gömleğin beyaz kısmında, bir bordo yeleğin olduğu yere hareket ediyordu. Kızın ismi Jale, sınıfın çalışkan öğrencilerindendi. Sakin, fazla hareketli olmayan Jale oturduğu ikinci sıranın gerisine geldiğini hatırlamıyorum. Sınıfa girip çıktığında ikinci sıraya gelip yerine oturur. Teneffüs zili çaldığında kalkıp sınıftan dışarı çıkardı. Bazen de tahtaya kalkar dersi tebeşirle yazardı. El yazısı da çok güzeldi. Harfler sanki telgraf tellerine konmuş kuşlar gibiydi. Jale’nin sınıftaki hareket alanı bu kadardı ve arka sıralar daha geniş bir alanı kapladığı halde bu dar alanı kullanıyordu.

Sırama gelip oturdum, sıranın üstü boştu. Teneffüse çıkmadan önce sıranın üzerindeki kitap, defter ve kalemleri çantama koymuştum. Şimdiki ders Türkçe dersiydi. Türkçe kitabımı çıkarıp koyarken gözüm ön sıralarda oturan Jale’yi gördü. O da geriye dönüp bana bakıyordu. Ve göz göze geldik. Mavi iki çift göz, birden içim yandı, yüreğime ateş düştü bir anda. Damarlarımdaki kan alev alev tüm vücudumu kaplamıştı. Küçük kalbim yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. İki mavi gözden gelen görünmez ışın gözlerimden içeri doğruca kalbime bir ok gibi saplanmıştı. Şimdiye kadar hiç böyle olmamıştım. Bir anlık göz göze gelmek insanı ne hale getiriyor.

Koridordaki zil çanına küçük topuz saniyede 50 kez vurmaya başlayınca kendime geldim. Bir an kapının üstünde bebek yüzlü küçük bir melek gördüm. Beyaz kanatları sürekli çırpıyor, öylece kapının üstünde duruyordu. Elinde yay vardı, ok dolu sadağı da baldırında bağlıydı. Bebek yüzü ile bana bakıp gülümsedi. Arkasında da annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın duruyordu. O da gülümsüyordu. Bunlar Aşk tanrıçası Afrodit ve insanları birbirine aşık eden oğlu Eros olmalıydı. Okunu Jale’nin mavi gözlerinden geçirip kalbime saplamıştı bir anda. İkisi bir anda gözüme görünüp gülümsedikten sonra kayboldu.

Size bu anımı anlatmak istedim. Tıpkı şarkıdaki gibi. Bu benim bir kız ile göz göze gelip aşık olduğum bir andı. Ve ilk aşkımı yaşamıştım.

Daha önce kano yapımını iki proje ile anlatmıştım. Bu projede kanoyu mukavvadan yapmıştım. Şimdi geldi gerçeğini yapmaya. Yapacağım kano denizde yüzecek ve beni hayallerime kavuşturacak. Aslında geçen yıl yapmayı tasarlamıştım ama evdeki bazı tadilatlar ve işler nedeniyle bir yıl kadar gecikti. Bu arada kanoyu nasıl yapacağımı kafamda iyice tasarladım. Kano yapmak için gerekli malzemeler;

1  Marin kontrplak

2 Elyaf

3 Epoksi yapıştırıcı

4 Kestirme fırça

5 Biraz da ustalık

6 Deneme – yanılma

Epoksi yapıştırıcısı ile daha önce çalışmamıştım, nasıl yapılır, elyaf üzerine nasıl sürülür, bunları bilmiyorum. Öğreneceğim artık. Kanoyu yapmak için en önemlisi de yer. Nerede yapacaktım kanoyu? Neyse ki eski ustam, marangozluğu ve mobilya yapımını öğrete ustam Özcan Gürses bana dükkanın bahçesinde yapabilirsin deyince hazırlıklara başladım. Mahalle arkadaşım Mehmet Ertekin Büyük yat ve tekneleri imal ediyor. Atölyesi Göcek’te. Bir atölyesi daha var; Dalaman’da. Bu yıl bahar biraz gecikti sanki. Havalar bir türlü ısınmıyor. Havaları ısıtıp baharı getirmek için bir tur yapmalıyım. Salgın yüzünden doğru dürüst tur da yapmamıştım.

Ayrıca Kasım ayının son gününde kulaklarımdaki salyangozda kristaller yerinden oynayınca dünya bir döndü ve hala düzelmedi. Yani vertigo olmuştum. Bir süre evde yattım kafam düzelesiye kadar.  Yaklaşık üç ay kadar sürdü. Kısa kısa bisiklete binmeye başladım. Canım da sıkılıyor evde oturmaktan. Bahar turu yapmaya karar verdim bisikletle. Bahar turumun asıl amacı Göcek’te atölyesi olan arkadaşım Mehmet’ten kanoyu nasıl ve neyle yapacağımı öğrenmek. Haliyle yolda uğrayacağım bir çok dostumu da görecektim. Bir taşla üç kuş vuracaktım. Dostlarımla hasret, bisiklet turu ve kano yapımın için teknik bilgi. Tura tek başıma çıktım, ağır ağır yol aldım. Bir çok dostumu görüp doğada, yolda yalnız kalmanın tadını yaşadım. Sonunda hedefime ulaşım arkadaşım Mehmet’ten gerekli bilgi ve desteği aldım Bana Elyaf ve epoksi desteği sağlayacak.

Ben sadece marin kontraplak aldım. Haliyle ne kadar gideceğini bilmediğimden 2 plaka 4 mm kalınlığında kontraplak. 1 Plaka da 6 mm kalınlığında kontraplak. Kontrplakları marangoz atölyesine bıraktım. Marangoz atölyesinin arka bahçesinde zemini düzelttim. 4 Tane  sıpayı dizeledim. Üstüne de eski elbise dolabından çıkan suntaları birleştirip kanoyu yapacağım tezgahı hazırladım. Tezgah 120 X 550 cm ölçülerinde. Tezgah üzerinde rahatça kanoyu yapabilirim.

Aşağıdaki resimde sıpalar üzerinde suntalar birleşmiş halde tezgah. Solda duvara dayalı kontrplaklar.

IMG_20220527_154345

İlk önce iki plakayı yan yana tezgahın üzerine koyup birleştirdim. Boyu 5 metre oldu. Plakalar biraz dışarı taşsa da önemli değil.

IMG_20220527_154553

Kafama takılan şeylerden birisi 5 metre boyunda olacak küpeşte çıtaları. Aklıma küpeşte çıtalarını kontrplaktan yapmak geldi. Hesaplarıma göre bir tabaka daha kontraplak almam gerektiği ortaya çıktı. Bir kontraplak daha aldım ama daha önce aldığım yerden değil, başka yerden aldım. Aldığım kontraplak ölçüleri 6 mm, 170 X 220 cm ölçülerinde. Bu kontrplağın yüzey ölçüsü daha fazla ve küpeşte çıtalarına yetecek ölçüde. Hatta artıyor bile. Tabakadan 4 cm eninde 12 parça kesiyorum. Bu kestiğim parçalardan üç tanesini  sıvı çivi sürerek yapıştıracağım birbirine. Aşağıda çıtalara sıvı çivi sürerken görüyorsunuz. Tezgahın üstünü ve yapacağım kanoyu örtecek kadar naylon alıyorum. Boyutları 200 X 600 cm ölçülerinde. Sıvı çiviyi sürdükten sonra üst üstte koyup sıkıştıracağım işkenceleri de hazırladım. Çıtanın boyu 520 santim olacak, o yüzden bulabildiğim küçük işkencelerden 20 tane kadar topladım.

IMG_20220602_113558

Sıvı çiviyi sürdüm, 3 çıtayı üst üste koyup işkencelerle sırayla sıkıyorum. Haliyle çıtaların boyu 5 metreyi geçtiği için işkenceler yetmiyor. Ben de hava tabancalı tel zımba kullanıyorum arada.

IMG_20220602_115532

Sırayla, acele etmeden dört tane 18 mm kalınlığında çıta elde ettim. Sıvı çivi 3 saatte kuruyor. O yüzden beklemem gerek. Çıtalar bitince üzerini naylon ile örtüyorum.

IMG_20220608_194933

Plakaların yanlarını ortadan ön kısmına kadar olan yeri çiziyorum. Ön taraf 80 santim, arka taraf 80 santim. Kenarlardan uzun dik üçgen şeklinde hem önden hem arkadan dört parça kesiyorum maket bıçağı ile. Dekupaj aleti ile kesmiyorum. Nedeni kontrplağı parçalıyor keserken. Sonra ön kısmı içeri 25 cm işaretleyip pergel ile çeyrek yuvarlak olarak çiziyorum. Bunun için gerekli olan aletler plaka üzerinde. Pergel, gönye, çıta cetvel, şerit metre, küçük çekiç, tel çivi, kerpeten, kurşun kalem ve takozlu zımpara.

IMG_20220608_193948

Çeyrek yuvarlakları maket bıçağı ile yavaş yavaş kesiyorum düzgünce. Kontrplak 4 mm olunca kolay kesiliyor maket bıçağı ile. Kestikten sonra hafifçe kenarları zımparalayıp düzeltiyorum.

IMG_20220609_182503

Arka kısmada tam ortadan 10 cm kadar işaretleyip iç kısma doğru düz biçimde 10 cm kesiyorum. Burası kanonun kıç kısmına koyacağım dümen yeri olacak. Buna ayna diyorlar.

IMG_20220608_192329

İki plakayı henüz birbirine yapıştırmadım daha. Kabuğu oluşturmak için ortadan ön kısma kadar yanlarda beşer, orta ile birlikte 11 tane yarık yapacağım. Bu yarıkların kenarı 15 mm, uzunluğu 30 cm. Dar ve uzun bir üçgen olacak şekilde çiziyorum. Maket bıçağı ile tek tek kesiyorum üçgenleri.

IMG_20220609_184013

Yarık işleri bitince plakaları sıvı çivi ile yapıştırıyorum ortadan. Böylece 5 metre uzunluğunda iki plaka oluştu. Kontrplak kalınlığı 4 mm olunca bana zayıf geldi. Gerçi plakalar yapıştı birbirine ama daha sağlam olacak şekilde yapmam gerek. Düşündüm, taşındım. aklıma orta yere 50 X 50 kare bir plaka yapıştırmak geldi. Plakayı 6 mm kontrplaktan kesiyorum. Orta yere salma yeri için 40 X 3.6 cm yarık kesiyorum. Plakayı sıvı çivi ile yapıştıracağım.

IMG_20220613_132519

Epoksi yapıştırıcısı ve elyafı arkadaşım Mehmet Ertekin getirdi sağ olsun. Epoksi yapıştırıcısı iki karışımdan yapılıyor. Epoksi beyaz renkte ve iki ölçek maşrapaya atıyorum. Sertleştirici ise bal renginde, daha koyu ve bir ölçek katıyorum. Maşrapanın içinde tahta çubuk ile iyice karıştırıp sürülecek hale geliyor. Resimde biri büyük, diğeri yarısı kadar küçük plastik bidonda görünüyor.

IMG_20220929_084048

Yarıkları yapıştırmadan önce alt kısma epoksi sürüyorum fırça ile. İlk defa epoksi kullanıyorum, tecrübem yok. Ne kadar yapacağımı, ne kadar sürüleceğini bilmiyorum. Epoksi yapıştırıcı komponent bir yapıştırıcı olarak adlandırılıyor. İki karışımlı bir sıvı. Ölçekleri beyaz renkli olan A iki ölçek, sertleştirici diye adlandırılan bal renginde olan B bir ölçek karıştırılıyor. Yapılan karışımı 3 saatte kullanmam gerek. Yoksa donma hızlı biçimde başlıyor ve bir daha kullanamıyorsun. Benim ölçeklerim kahve fincanı. İki fincan A, 1 fincan B olarak hazırladığım yapıştırıcı çok fazla oldu. Artanı da kullanacağım yer olmayınca haliyle dondu. Neyse ki donan kısım maşrapadan kolayca ayrıldı da maşrapayı kurtardım. Plakanın alt kısmına epoksiyi fırça ile uygularken.

IMG_20220617_160544

Sürdüğüm epoksiyi hem alt kısma hem de iç kısma sürüyorum. Sertleşen yerlerin dönmemesi için. Sıra geldi yarıkları birleştirmeye Yarıkları birleştirmek için kalın çıtalardan 7 tane maşa biçiminde hazırladı. Çıtaların arka kısmına kolon ile birleştiriyorum. Ön kısmı açık. Öne doğru olan yere de bir parça çıta çakıyorum ki işkence ile sıkmak için yer gerek. Maşalar altta olacak şekilde üstten tel zımba ile sabitledim. Zımbaları çakarken dirolit parçası ile zımbalıyorum ki zımba telini kırmadan çıkarmam gerek.

IMG_20220620_125149

Yarıklar daha rahat birleştirmek için öne ve arkaya 1 metre yüksekliğinde destek sehpası koyuyorum. Yarıkları tek tek birleştirip yapıştırmaya başladım sıvı çivi ile.

IMG_20220620_133914

Yarıkları alttan işkence ile yaklaştırıp sıvı çivi sürüyorum. Sıvı çiviyi sürdükten sonra yarığı tamamen birleştirip kurumaya bırakıyorum. Sıvı çivi 3 saatte donuyor.

IMG_20220620_135729

Bir kaç kez yarıklar gerilime dayanamayınca bıraktı. Yılmadan tekrar birleştirip yapıştırdım. Sabır gerekiyor bu işi yapmak için. Benim de acelem yok. Çünkü nasıl yapılacağını, neler olacağını bilmediğimden deneme yanılma yöntemiyle yavaş yavaş yapıyorum ve sonunda iki yanda da yarıklar yapıştı. Birleştirdiğimde dirolit parça üzerinde tel zımba çakarak yarıkları sağlamca birleştirdim. İki yanda 11 yarık var. Kano kabuğu oluştu ama yarıklar fazla gelince ortadan ve yanlarından birer yarığı boşa çıkardım. Çünkü yarıklar fazla geldi ve taban neredeyse yuvarlak oldu. İki yanda üçer yarık boşa çıkınca istediğim düzlüğe geldi kanonun altı.

IMG_20220622_171940

Şimdi sıra hazırladığım çıtaları yapıştırmaya. İlk önce iç kısmına çıtaları sıvı çivi sürüp işkencelerle sıkıyorum kenarlara. Bu çıta küpeşteleri oluşturacak. Haliyle işkenceler yetmedi, imdada zımba yetişti. Havalı tel zımba makinesi ile dirolit üstünden zımbalıyorum. Böylece çıta kenarlara tutunuyor.

IMG_20220627_180240

Diğer yana da çıtayı aynı yöntemle yapıştırdım. Sıvı çivi 3 saat sonra kuruyunca hazırladığım 14 tane gergi kayışını aralıklarla takıp germeye başladım. Biraz gerince epoksi sürüyorum tabana. Taban sertleşip kıvrılmasın diye. Daha önce  epoksiyi hazırlarken fincan ile ölçülmeyince fazla gelmişti ve kalan donmuştu. Fire vermemek için ölçüleri küçük ilaç kapaklarını kullandım. Yetmezse bir daha hazırlarım ve nereye, ne kadar gideceğini öğreneceğim.

IMG_20220628_130319

Henüz tecrübe oluşmadı, gergi kayışlarını sıktıkça kabuk oluşuyor. Acele edip fazla sıkınca çatırtılar gelmeye başladı ve çat diye kırıldı içteki plakanın kıyısından. Hemen kanoyu tersine çevirdim, Görünen o ki bir şeyleri yanlış yapmışım ve tam kıvrım yerinden konrtaplak kırıldı iki yanda da.

IMG_20220701_102719

Aynı şekilde arka kısımda da çatlaklar oluştu gördüğünüz gibi.

IMG_20220701_102835

Oluşan bu kırık ve çatlakları önlemek ve onarmak gerek. Arka kısımda tabanda açtığım yarık az geldiği için kıvrım yerinden 80 cm kadar daha uzatıyorum. Kırılan yerleri tahtalarla destekli yarık yerleri birleştirip yapıştırdım sıvı çivi ile. İç kısma destek, üstten de sıkıştırma işe yaradı.

IMG_20220701_104812

İç kısma, yapıştırdığım 50 X 50 plaka fazla geniş geldiği için kenarlardan 12.5 cm kesip çıkardım. Plaka boyutu 25 X 50 cm boyutlarına geldi.  Orta kısımda yarılan yerleri birleştirmek içi gergi kayışları yardımı ile, kayışların arasına küçük tahta parçaları koyarak iyice yanaştırıp yapıştırıyorum.

IMG_20220705_135750

Kanoyu çevirip iç kısmında gergi kayışlarını germeden önce sıcak su ile kıvrım yerlerini ıslatıyorum. Bir süre sonra kayışları germeye başlıyorum. Bu iş günlerce sürdü ve istediğim biçimde kabuk kıvrılmaya başladı sorunsuzca. Ön kısımda da hafif çatlaklar oluşunca 50 cm düz, 80 cm de kıvrım yerlerinden kesiyorum. Böylece burun kısmından iç kısma doğru 130 cm kadar kıvrılmayacak. Artık kano kabuğu formuna geldi. Ön kısımdan çekiyorum kanonun içini. Gergi kayışları iyice gerildi.

IMG_20220708_121504

Bir gün geldiğimde bahçeye bir çırağın işe başlamak için beklediğini gördüm. Henüz yeni uçma alıştırmaları yapan martı yavrusu kanonun nasıl yapıldığını merak etmiş olmalı. İleride denizde göreceği kanoyu yakından inceliyor. Martı yavrusu mavi örtünün üzerinde pembe yastık üzerindeki küçük gri yastık üzerinde duruyor. Tüylerinin rengi henüz kırçıllı, yeni palazlanmış.

IMG_20220712_120320

Martı yavrusu kanoyu denetlerken görülüyor.

IMG_20220712_120332

Kabuk oluşunca tahta çıtaları küpeşteye çakıp sabitledim. Gergi kayışlarının işi bitmiş oldu böylece. Burun kısmının iç tarafını testere ile kesip birleştiriyorum. Sıvı çivi sürüp işkence ile sabitledim ve kurumaya bıraktım.

IMG_20220713_095504

Ön kısım kurudu ve istediğim şekli aldı.

IMG_20220713_172232

Kıç kısma da ölçüye göre 3 tane 6 mm plakayı yapıştırdıktan sonra kestim. Burası dümeni takacağım ayna kısmı olacak. Alttan, üstten, yandan işkencelerle sıkıştırıp sıvı çivinin kurumasını bekleyeceğim.

IMG_20220713_172246

Ön ve arka kısımda işim bitince sıra geldi ortada yarılan yere takviye yapmaya. Alt kısmı tabana göre az yuvarlak kesip 4 mm kontraplak parçasını sıvı çivi sürerek yerleştiriyorum. Hazırladığım kalıp ile işkence yardımıyla sıktım.

IMG_20220714_134447

Diğer tarafı da aynı şekilde ek parça ile yapıştırıyorum aynı kalıpla.

IMG_20220714_194733

Böylece dört bir yanda, dört diğer yanda parçalar yapıştı. Ortada salma yeri ve iki plakayı birleştiren 25 X 50 plaka.

IMG_20220714_203731

Ön kısımdaki burun hava tankı olacak biçimde kapalı bir yer olacak. Yapıştıracağım yere göre plakayı kesip hazırladım. İki tane 6 mm plaka yapıştırılıp 12 mm plaka oluştu.

IMG_20220715_104452

Arka kısma da 12 mm plaka kesip hazırlandı.

IMG_20220715_104505

Arka kısma koyacağım plaka yerine yerleştirilip sıvı çivi sürülüp işkence ile sabitlendi.

IMG_20220715_182613

Aynı şekilde ön tarafa da plaka yerleştirilip sabitlendi.

IMG_20220715_182647

Kano ters çevrilip burun kısmının kesik yerleri iyice yanaştırılıp yapıştırıldı. Bunun için işkence ve gergi kayışları kullanıldı.

IMG_20220719_120624

Şimdilik iç kısım her şeyi ile hazır durumda. Arkadan iç kısmının resmini çekiyorum.

IMG_20220719_174016

Salma yeri kutusunu hazırladım. Kutu ölçüleri 40 cm eninde 40 cm boyunda, iç kısmı da 3.6 mm genişliğinde olacak şekilde yaptım.

IMG_20220721_150513

Arka kısmın güverte parçasını kesiyorum İki plakayı yapıştırıp 12 mm kalınlığına getiriyorum.

IMG_20220721_150539

Ön güverteye de 12 mm kalınlığında, sivri uçlu üçgen plaka kesip hazırladım.

IMG_20220721_150629

Salma plakası üç tane 6 mm yapıştırılıp 18 mm ölçülerine getirdim. Plakaları sıvı çivi ve işkencelerle yapıştırdım sağlamca.

IMG_20220721_152147

Hazırladığım salma kutusunu yerine alıştırıyorum.

IMG_20220721_152410

Salma kutusunun içini elyaf döşeyip epoksi sürerek kurumaya bıraktım. Epoksiyi sürmek için 5 santimlik küçük rulo, sapına da mdf çıta çakıyorum ki içine rahat girsin.

IMG_20220722_111719

Küpeştenin dış kısmına hazırladığım çıtayı sıvı çivi ile yapıştırıyorum. İşkencelerle de sıkarak daha iyi yapışmasına olanak veriyorum.

IMG_20220722_154308

3 Saat sonra kurudu, ön kısmını düzgünce testere ile kesiyorum. Diğer kısma yapıştıracağım yeri hazırlamak için.

IMG_20220722_163018

Diğer çıtayı da uygun açıda kesip ön kısma alıştırdıktan sonra yapıştırma işlemine başladım.

IMG_20220722_171935

Kanonun ön tarafı istenen forma girdi. Önden arkaya doğru resmini çekiyorum kanonun.

IMG_20220727_110323

Salma kutusunu dik olarak yerine epoksi ile yapıştırdım.

IMG_20220727_110344

Kano yanlarını sağlam tutmak için çıta yerine salma kutusuna iki tarafa da yapışık plaka alıştırıp yapıştırıyorum.

IMG_20220727_145845

Salma kutusunu tutan plakaların dibini parça elyaflarla epoksi sürerek sağlamlaştırıyorum. Bu parçalar hem gövdeyi ortadan tutacak hem de salma kutusunu tutacak. Yani işi sağlama aldım.

IMG_20220728_114603

Sıra geldi kanoyu elyaf ile sağlamlaştırmaya. Kanoyu ters biçimde tutacak destekleri hazırladım suntadan. Destekler dışbükey biçiminde. İç kısma değecek yerleri de süngerle kapladım ki gövdeye zarar vermesin. Bu destek parçaları iki tane.

IMG_20220728_130607

Kanoyu ters çevirip içine destekleri yerleştirdim. Desteklerin resmini çekiyorum içeriden.

IMG_20220728_142551

Dış kısmı elyaf kaplamadan önce çatlak, çutlak, delik yerleri kapatmak gerek. Bunun için mikro fiber toz kullanacağım. Mikro fiber o kadar ince ki elinle havaya kaldırınca rüzgar hemen ortama yayıyor. Bunun için toz maskesi kullanmak gerek. Naylon torba içinde bembeyaz renkli mikro fiber görünüyor.

IMG_20220728_142417

İlaç kapaklarında iki ölçek epoksi, bir ölçek sertleştiricisi maşrapa içinde karıp yeterli miktarda mikro fiber katarak macun hazırladım.

IMG_20220728_142453

İlk önce burun kısmındaki yeri mikro fiber macun sürerek başlıyorum.

IMG_20220728_142603

Ardından yarık birleşim yerlerine de mikro fiber macun uyguluyorum. Aslında elimde ince toz halinde talaş var ama mikro fiber epoksi ile karışınca müthiş bir yapıştırma özelliği sağlıyor. Bu konuda uzman olan mahalle arkadaşım Mehmet Ertekin önerdi. Adam koca yatlar yapıyor, bir bildiği vardır mutlaka. Bu çatlak ve delikler önemli, onun için mikro fiber kullandım. Kanonun dış kısmına tamamen mikro fiber macun sürüp bitiriyorum.

IMG_20220728_192713

Titreşimli zımpara makinesi ile dış kısmını zımparalıyorum. Kaymak gibi oldu. Çıraklık yapmaya başladığımda tabelacı ustam derdi ki; “Zımpara önemli, elini sürdün mü hiç pürüz kalmayacak, kaymak gibi olacak.” Ben ustamın sözünü tutarım her zaman.

IMG_20220729_111312

Elyaf kaplamadan önce kanonun borda kısmına yakacağım kadın başını uygun ölçüde kağıda basıp kanoya karbon kağıdı ile kopyalıyorum.

IMG_20220729_160102

Sert tükenmez kalemle resim üzerinden geçip bordaya kopyaladım. Kano ters olduğu için resim ters duruyor. Kadının saçları uzun, geriye doğru dalgalı şekilde, yüzler burna doğru bakıyor. Boynunda da bir şal geriye doğru dalgalı.

IMG_20220729_180748

Bordanın diğer yanına da aynı resmi kopyaladım. Böylece iki tarafta da bir kızın saçları rüzgarda dalgalanacak şekilde denizlerde yol alacak.

IMG_20220729_180803

Kopyalama işi bitince yakma aleti ile sabırla yakmaya başladım.

IMG_20220802_140634

Arka kısma da adımı veriyorum; “kaptan urimbaba’CAN” Nazar değmesin diye de yanına nazar boncuğu yapıştırdım ki gözü kalanlar, kıskananlar ve mavi gözlülerden korunmak için. Nazara inanırım.

IMG_20220804_104832

Madem özgürce denizlerde dolaşacağız o halde BARIŞ ta olmalı. Barışın ve kardeşliğin simgesi olan şekli yakıyorum arka kısmın diğer tarafına. Kano ters olunca barış simgesi de ters duruyor. Barış simgesi şöyle; Daire içinde tam ortada bir çizgi, Bu D harfini temsil ediyor. Göbekten yanlara ve aşağı sarkan birer çizgi de N harfini temsil ediyor.1950’lerde, bugün bilindiği şekliyle “Barış İşareti”, Gerald Holtom tarafından Birleşik Krallık’taki barış hareketinin ön saflarında yer alan Britanya Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nın (CND) logosu olarak tasarlanmış olup ABD ve diğer yerlerdeki savaş karşıtı ve karşı kültür aktivistleri tarafından da benimsendi.  Barış Sembolü, “nükleer silahsızlanma” anlamına gelen “N” ve “D” harfleri için semafor sinyallerinin üst üste yerleştirilmesidir ve aynı zamanda Goya’nın 3 Mayıs 1808 (1814) eserine atıfta bulunmaktadır. Barış işaretini hippiler benimseyip sahip çıkmıştır.

IMG_20221107_100252

Aşağıda Barış sembolünün yakılmış hali ters olarak kanonun arkasında.

IMG_20220805_074639

Bir daha geri dönüşü olmayan şeyleri bitirdikten sonra sıra elyaf kaplamaya geldi. Sağ olsun, mahalle arkadaşım bana elyaf ve epoksi getirdi. Elyaf biraz kalın ve ağır ama gövde sağlam olacak. Elyaf yaklaşık 13 metre kare kadar. Dış kısma elyaf bezini seriyorum. Fazlalıkları kesmek için de makas hazır.

IMG_20220805_075555

Sarkan fazlalıkları kesiyorum düzgünce.

IMG_20220805_080939

Epoksiyi kurumadan az miktarda, iki fincan epoksi, bir fincan sertleştiricisi maşrapa içinde karıp kestirme fırça ile sürmeye başladım. Az miktarda yapmamın nedeni ne kadar gidecek bilmiyorum. İlk defa elyaf ile epoksi kullanıyorum. Tecrübem yok ve öğreniyorum yaparken. İlk hazırladığım karışım yarıya yakın kapladı. Devamında tekrar aynı ölçüde hazırlıyorum. Epoksi bidonları, maşrapa, kestirme fırçası, iki ölçü fincanı ve eldiven. Yaktığım kadın figürü ve kanonun ismi Jale görünüyor.

IMG_20220805_085116

Denizcilerde bir adet vardır tarih boyunca. Hiç bir zaman erkek ismi verilmez tekne ve gemilere. Her zaman kadın ismi verilir ki denizlerde kötü şeyler başına gelmesin. Ben de en uygunu ilk aşkım olan Jale ismini vermek oldu. Zaten Jale’nin anlamı da güzel; “Çiğ damlası” Onun için bir çiğ damlası da yakmıştım öncesinden.

IMG_20220805_113613

Dış kısmı tamamen epoksi sürülerek tamamlandı.

IMG_20220805_113715

İnceden bir zımpara çekiyorum makine ile. Makinenin toz toplama yeri var, o yüzden etrafa toz dağılmıyor.

IMG_20220805_151730

Zımparadan sonra bir kat daha epoksi uyguluyorum. Bu kez daha az epoksi gidiyor. Nedeni ise ilk sürdüğümde elyaf çok emmişti epoksiyi. Epoksinin kokusu ve zehirli dumanı olduğundan maske takmak gerek. Ben de takıyorum toz maskesi.

IMG_20220805_160953

Dış kısmında işim bitti. Sıra geldi iç kısma elyaf uygulamaya. Bu kez de ay şeklinde, içbükey biçiminde dayanak hazırlayıp kanoya değecek yerleri sünger ile kaplıyorum. İki tane dayanak hazırladım suntadan.

IMG_20220806_185529

Kanoyu düze çevirip dayanaklara oturtuyorum. Böylece kano sağlam yerde ve hareket etmeden duracak. İlk önce küpeştelerdeki fazlalıklar tıraşlanacak. Canavara kalın zımpara takıp tıraşlıyorum fazlalıkları.

IMG_20220807_085517

Şimdi sıra geldi iç kısma elyaf döşemeye. Arka kısma elyaf döşeyip fazlalıklarını kesiyorum.

IMG_20220807_092453

Epoksi karıp fırça ile sürüyorum elyaf üzerine. Ön kısma da elyaf ve epoksi uyguladım.

IMG_20220807_094743

Arka kısma hazırladığım 12 mm kalınlığında küpeştenin tahtasını yapıştırdım.

IMG_20220812_103746

Ön taraftaki güverteye de plaka yapıştırdım. Arkaya doğru biraz daha çıkıntı bıraktım. Buraya yelken direği için delik açılacak.

IMG_20220813_192932

Küpeştelerdeki yarıkları epoksi ve ince talaş ile macun hazırlayıp dolduruyorum.

IMG_20220815_134557

Küpeştede ince elyaf kullandım, nedeni kalın elyaf dönmüyor ve istenen şekilde durmuyor.

IMG_20220818_093327

Salma yerindeki boşluğu da elyaf ile kaplayıp epoksi uyguluyorum.

IMG_20220818_093344

Henüz yelken direğini almadım, ama elimde 50 mm plastik boru var. Boruya göre ön küpeştede 51 mm panç ile delik açıyorum. Tabana da kontraplak plakalardan yuva yapıp epoksi ile yapıştırıyorum. Boruyu yerine takıp olup olmadığını kontrol ediyorum. Tam da istediğim gibi yelken direği oldu.

IMG_20220818_094321

Daha önce belirtmiştim Jale’nin kelime anlamı olarak “Çiğ damlası” diye. Tam da çiğ damlasına benzer cam parçasını J harfinin dışına, dalgalanan saçların üstüne yapıştırıyorum. Bordada saçları rüzgarda geriye doğru dalgalanan inci küpeli, şallı kadın, kanonun ismi Jale, yanında çiğ damlası. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20220818_094350

Salmayı da bitirip üstüne yuvarlak çubuklar yapıştırdım. Epoksi süreceğim iki kat.

IMG_20220818_130003

Şimdi de dümeni yapmaya başlayacağım. Daha önce örneğini yaptığım dümenin bire bir ölçeğinde iki kat olarak yapıştırdığım kontrplakları kesiyorum. Dümen palası, palayı tutacak kutunun parçaları, kalın çıtaları, toplam 8 parça.

IMG_20220815_100546

Dümen kutusunu epoksi ile yapıştırıp üzerine iki kat epoksi sürdüm.

IMG_20220818_130009

Dümen palasına da epoksi sürüyorum iki kat.

IMG_20220818_130015

Epoksiyi sürünce 3 saat kurumasını beklerken boş durmuyorum. Krom hurdacısından aldığım paslanmaz krom plakalardan 3 X 4 cm plakalar kesip deliklerini matkap tezgahında deliyorum dört köşesine. Bu delikler vida delikleri.

IMG_20220821_144438

Uygun kalınlıkta boruya krom çubuk sarıyorum yay gibi. Boru mengeneye bağlı, krom çubuk ucunu boruya kaynakla tutturuyorum. Böylece krom çubuğu kolayca sarıyorum.

IMG_20220821_201722

Sarmal olarak kıvırdığım krom çubuğu boruda enlemesine canavar taşı ile kesince halkalar oluştu. 11 tane 25 mm çapında, 2 tane de 30 mm çapında halka hazır.

IMG_20220821_203517

Halkaları düzeltip krom elektrod ile kaynatıyorum.  Boruda kıvırdığım halkalardan U olarak keserek dikdörtgen plakalara halka içinde kalacak şekilde kaynatıyorum krom elektrod ile. Dümenin sağa sola hareket etmesi için krom menteşe kaidesini de kaynatıp hazır hale getirdim. 8 tane küçük halka, 1 tane büyük halka ve menteşe kaidesi hazır, soğumayı bekliyor. Canavar zımpara ile elden geçecek.

IMG_20220823_102710

Dümen kaidesini de kıçtaki aynaya vidalıyorum. Vidalar da krom vida. Palayı da kutuya tutturup deniyorum. Dümen istediğim gibi oldu.

IMG_20220829_185232

Hazırladığım halkaları küpeşteye koydum, fazlalıkları kesip uygun hale getirdim. 8 tane halkayı eşit olarak küpeşte üzerinde koydum.

IMG_20220829_185240

Baş kısımda ise büyük halkalardan birisini ayarlıyorum

IMG_20220829_185254

Küpeşteye halkaları sabitlemeden önce elyaf ve epoksi ile kaplıyorum. Bu elyaf gövde kullandığım kalın elyaf değil. İnce ve sık dokunmuş hafif elyaf. Gemi yapımında çalışan komşum Gani getirdi elyafı. Elyaf üzerine epoksi uygularken.

WhatsApp Image 2022-08-16 at 18.26.24

Bilin bakalım mengenede, matkap ile ne yapıyorum? Tabi ki makara yapıyorum. İnce, yuvarlak eğeyi mengeneye sıkıştırdım. Yuvarlak panç ile kestiğim 18 mm kalınlığındaki parçayı cıvataya sıkıştırarak matkaba taktım.  daha önceki tecrübelerime dayanarak matkabın dönüş yönünü ters çevirdim. Yani sola dönüyor. Nedeni ise dönen parça eğeye değince mandrenin gevşememesi için. Sağa dönerse gevşiyor.

IMG_20220830_121650

Böylece 4 tane makara yaptım. Bu makaralar yelken direğini döndürecek olan ipler geçecek. Bana 2 tane gerekli, diğerleri yedek olarak kalacak.

IMG_20220830_124004

Hazırladığım halkaları yerine koyarken altta sıvı çivi sürüp krom vida ile sabitliyorum. Yanlarda dörder, öne ve arkaya birer halka taktım. Makaraların ortasına krom boru koyuyorum. Dışına da maşa biçiminde makaraya takıp metrik 6 cıvata  ile yelken direğinin iki yanına takıyorum güverteye. Yelken direği yerine kullandığım boruyu takıp ipi makaralardan ve boruya bir kez dolandırdım. İpi çekince yelken direğini döndürecek oturduğum yerden.

IMG_20220907_094340

Yelken direğini döndüreceğim ip ta arkaya kadar uzattım fazlasıyla.

IMG_20220907_094408

Kano gövdesi bitti ama yapacak daha çok iş var. Bunlardan birisi de kürek. Kano küreği satan yerlerdeki fiyatlar uçmuş. Zaten benim gibi emeklilere hitap etmiyor. O yüzden kendi küreğimi kendim yapacağım. Bunun için biraz düşündüm, taşındım ve aklıma kürek palasının eğriliğinde bir kalıp hazırlamak oldu. Elimde plastik bir kürek vardı. Ona göre eğriliği mdf parçalara çizip şerit testerede kesiyorum 8 parça.

IMG_20220830_144954

8 Parça mdf’yi birbirine yanlamasına vidalıyorum. Kalıp balık sırtı gibi bir şey oldu, sadece yüzgeci yok. Kalıp 14.4 cm eninde oldu, boyu da 30 cm.

IMG_20220830_151425

4 mm plakadan artan parçalardan 16 X 40 cm boyutlarında kesiyorum 2 parça. Sonra kalıba koyup epoksi sürüp diğer parçayı da üstüne koyarak işkencelerle sıktım.

IMG_20220907_104936

Böyle 4 tane kürek palası hazırladım, saplarını kalınlaştırmak için ilave parça koyuyorum. Epoksi ile yapıştırıp işkence ile sıkıyorum.

IMG_20220910_095459

Kürek palaları kuruyunca işkenceleri söktüm Artık kürek sapları işlenmeye hazır.

IMG_20220910_101046

Kürek boruları için sanayiye gidip 28 mm çapında sert alüminyum boru aldım bir boy. Boru 6 metre, dörde böldürüyorum. 1.5 metrelik boru yetiyor kürek için.  Canavara taktığım zımpara ile acele etmeden, yavaş yavaş borunun iç çapına göre yuvarlak olarak zımparalamaya başladım. Kürek palası sıkı biçimde boru içine göre alıştırıldı.

IMG_20220911_130652

İki tane kürek hazır olarak tamamladım. Borunun iki ucunda da kürek palası var. Palaları kürek çekerken suya daldıracağım şekilde açısına göre saplarını ikişer tane krom vida ile sabitledim.

IMG_20220912_171854

Kürek palaları bitince yakma aleti ile her küreğe “kaptan Urim Baba” ve birine “Sancak” birine “İskele” yazılarını yakıyorum. Böylece sağ sol yerine iskele sancak diyerek şaşırma olmayacak. Gemilerde sağ tarafa Sancak, sol tarafa da İskele deniyor. Dört küreği de yakıyorum.

IMG_20220921_092900

Küreklerin yazısı bitince epoksi uyguluyorum iki kat. Kürekler dikine balkon altına dayalı.

IMG_20220925_144534

Dümen yekesi için arkadaşım Nihat gürgen tahtalar getirdi. Uygun kalınlıkta parke tahtalarını 4 cm eninde kesip yekeyi hazırladım. Oturduğum yerden istediğim zaman dümeni indirip kaldırabileceğim.

IMG_20220907_125521

Sanayiye bu kez arabam ile gittim. Bir boy 50 mm’lik sert alüminyum boru alıp daha önceden kestiğim alüminyum parçaları kaynattırdım istediğim yere. Bunlar bayrak ve yelken iplerini bağlamak için  Alüminyum boru 6 metre, boruyu 3 metre olarak kestirdim. Birini kullanıp diğerini yedek bırakacağım.

IMG_20220914_171949

Aşağıdaki resimde gördüğünüz küçük çantada ne var? Bilin bakalım?

IMG_20220914_172006

Bilemediniz değil mi? Elbette kim bilebilirdi ki! Neyse bilmeceleri bir yana bırakalım. Sevgili arkadaşım Şerif kılavuz, namı diğer huysuz ihtiyarı görmeye gitmiştim. Kano için yelken bezi aradığımı söyleyince yukarıdaki küçük çantayı verdi. İçinde hamak için yaptığı kumaş vardı. Kumaşın rengi mavi. Mahallemizdeki döşemeci arkadaşım Hasan’ın dükkanında yelken bezi olacak şekilde kesip kenarlarına ip koyarak dikiyor.

IMG_20220915_110344

Yelken direğine göre kesip biçtiğimiz mavi bezi yelken direğine bağladım. Döşemeci Hasan da bahçesinde beni çekiyor hazırladığımız yelken ile. Bakalım istenen sonucu elde edebilecek miyiz.

IMG_20220915_114112

Yelken direği ve bezi hazır olunca bir deneyeyim diye kanonun başına gelip sandalyeden kanoya binerken marangoz Özcan da beni çekiyor.

IMG_20220915_122701

Kanonun arkasına oturup ipleri elime alıyorum. Bir iskele tarafına, bir sancak tarafına ipi çekerek yelken direğinin nasıl döndüğünü gözlemliyorum. Yelken direğinin üstüne ve altına plastik tapa ile kapattım. Alt tarafı deliğine göre tıraşlayıp alıştırdım. Plastik tabanda rahat dönmeyi sağlıyor. En arkadan yelkeni istediğim şekilde açıp kapatmış oldum böylece.

IMG_20220915_122727

Küpeştenin altına da 75 mm çapında spiral hortum döşüyorum. Hortumu tutturmak için krom saç kesip kelepçe şeklinde küpeşteye vidaladım. Ağızlarına da tapa takacağım ki içine su girmesin. Bu hortumları koymamın nedeni küçük çırpıntıları altta soğurması. Böylece kano içine biraz da olsa su girmesini kesecek. Ayrıca kanonun yanlarında iki hava tankı da olunca kano tamamen batmaz olacak.

IMG_20220915_183502

Şimdi sıra geldi oturacağımız yerlere. İçine tabanın şekline göre alıştırdığım 12 mm kalınlığında konrtaplak parçasını üstü düz olacak şekilde yapıştırıyorum.

IMG_20220919_175545

Üzerine de 6 mm plakayı epoksi ile yapıştırdım.

IMG_20220919_175607

Yelken direğinin yerinden çıkmaması için kelepçe hazırladım. Ortası yuvarlak, kenarları çıkıntılı. Bu çıkıntılara cıvata takıp alttan sıkıştıracağım yelken direğini. Böylece denizdeyken yelken direği uçup gitmeyecek.

IMG_20220925_133646

İzmir Karabağlar sanayisinde hazır satılan üretim yerinden iki konrtaplak sandalye alıyorum. Sandalyenin arkasına da “Gemisini yürüten kaptan urimbaba’CAN” olarak yaktım. Altına da logomu yakıyorum.

IMG_20220921_124713

Kano neredeyse bitmek üzere. Peki kanoyu denize kadar nasıl götüreceğim. Elbette yürüyerek. Kanoya tekerlekli taşıma arabası yapacağım. İlk önce elimde olan 24 inç bisiklet tekerleğini hazırlamakla başladım. Bisikletler tavan arasında duruyordu. Ön tekerlekleri söküp ilk önce patlağı var mı diye lastiği sökerek kontrol ediyorum. İki lastikte de birer delik vardı. Delikleri yamadım. İki bisiklet tekerleği duvarda, birinin iç lastiği dışında yamanmayı bekliyor.

IMG_20220922_095516

Elimdeki 20 X 30 profilden şase hazırladım. Kanonun gövdesi oturacak biçimde yanlarına destek profili kaynattım. Tekerleğe göre de alt kısma kalın lama kaynatıp deldim. Tekerlekleri de taktım, şahane oldu.

IMG_20220925_101717

Kanoyu taşıma arabası hazır, sadece boyama işi ve 15 cm eninde, 100 cm boyunda, 1.2 mm kalınlıkta galvanizli saç alıp yay biçiminde takacağım.

IMG_20220925_133608

Kanoyu taşıyacağım araba hazır. Kano gövdesini tutacak olan galvanizli saç üzerine mat parçalarını bağlıyorum.

IMG_20221113_103813

Kanoyu denize indirmeden önce ustam olan arkadaşım Mehmet Ertekin bana en az 7 kat poliüretan vernik atmalısın dedi. Nedeni ise epoksi Güneşin UV ışınlarına dayanamayıp çözülmesi. Ben de gidip alıyorum bir galon poliüretan vernik. Bu vernik Güneşin UV ışınlarına dayanıklı olması. Bu vernik komponent bir ürün, yani iki karışımlı. Biri büyük, biri üçte biri kadar küçük teneke kutuda satılıyor. Ölçüleri de vernik 3 ölçü, sertleştiricisi 1 ölçek. Aşağıda, üst üstte, biri büyük, biri küçük 2 teneke poliüretan vernik kutu görünüyor.

IMG_20220929_084018

Elime ruloyu alıp hazırladığım verniği uygulamaya başladım. Bu verniği uygulamadan önce ince zımpara ile zımparalamak gerek. Yoksa tutmaz. İlk zımparayı epoksi üzerine sürmeden önce 300 numaralı zımpara kullandım. Sonraki her kat aralığında 600 numaranı zımpara ile iyice zımparalıyorum. Verniğin donma süresi 3 saat. Sonraki uygulaması da 8 saat sonra olması gerekiyor. Dışına 7, içine 7 toplam 14 kat olacak. Zaman aralığı 8 saat olunca sabah erkenden bir kat, akşam da bir kat sürünce 7 günde anca bitiyor. Başlarken de 1 gün kaybedince toplam 8 günde vernik işi anca bitti. Verniği 5 cm’lik küçük rulo ile uyguluyorum. Rulonun kurumaması için su içinde bırakıyorum. Böylece her kat için bir rulo harcamadım. Suya koyunca 3 yada 4 kat atabiliyorum rulo ile. İki galon poliüretan vernik gitti. Bir galon yaklaşık 3 litre kadar.

IMG_20220929_175433

Böylece kanonun yapım aşaması bitti. İlk defa gerçek bir kano yaptım. Bakalım dengede durup yüzecek mi, merak içindeyim. Kanoyu yaparken ne ölçü, ne plan ne de destek vardı. Yapmaya başlamadan önce yıllarca araştırma yaptım, gerekli bilgileri topladım. Arkadaşlarımla fikir alış verişlerinde bulundum. Mahalle arkadaşım Mehmet Ertekin bana çok yardımı ve desteği oldu. Tecrübesizliğimden bazı hatalar yaptım haliyle. Yaptığım hata üzerinde düşünüp yeni fikirler oluştu. Bazı arkadaşlarım her ne kadar dalga geçse de ben bildiğimden şaşmadım ve 4 ay gibi bir zamanda kanoyu bitirdim. Elbette daha kısa bir zamanda yapılabilir şimdiki tecrübelerime göre. 1 Kasım 2022 tarihine göre yaklaşık 8.000 ile 9.000 Lira kadar masrafım oldu. Aldığım malzemeler ithal olunca dolar yada euro kur hesabına göre hesaplandığı için 500 euro kadar tutuyor. Siz de ona göre kur hesabına göre ne kadar harcayacağınızı bilirsiniz bir kano yapmak için. Her şey dolarla olunca fiyatlar sürekli artıyor. Bazı ucuzladığı da oldu ama devede kulak sayılır.

Aşağıda yaptığım kanonun şekil olarak çizimi ve ölçülerinin resmi. Verdiğim ölçüler üç aşağı beş yukarı yaptığım ölçülerdir.

IMG_20221112_082059

Hayallerimden birisi daha gerçekleşti, şimdi sıra denizde denemelere. Maceralar bizi bekliyor. Elimden geldiği kadar kano yapımını adım adım anlatmaya çalıştım. Nasıl yapıldığını da resimlerle gösterdim. Eğer siz de bir kano yapmaya başlarsanız elimden gelen teknik yardımı yapmaya hazırım.

Bir sonraki yazımda kanonun denizle buluşma ve deneme yazısında görüşmek üzere.

 

Aliağa 2 Teker Bisiklet Festivali 3. Gün

5 Haziran 2022 Pazar

Ağapark – Aliağa – Alsancak – Üçkuyular

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin

Cemal Süreya

 

Öne çıkmış olan görsel, Üst geçit köprüsünde sıralanmış bisikletçiler ellerini kaldırmış selam veriyorlar. Köprünün altında görünen petrol rafineri tesisleri.

DSCN4480

Güzel bir uykunun bedeli sabah erkenden, daha Güneş doğmadan uyanmak. Ödülü de Güneşin o muhteşem doğuşunu izlerken kahve keyfi. Bu her şeye değer. Bir kahvenin kırk yıl hatırı olabilir ama kendime yaptığım kahvenin hatırı ne olabilir ki? Güneşin doğuşu. Sabah Güneşi doğmaya hazırlanırken çadırımın içinden dışarısının görüntüsü. Palmiye ağacı ve bir kaç çadır.

DSCN4473

Dün akşamdan yan bacanağım Tanju’yu kahvaltıya davet etmiştik. O da üşenmedi erkenden kamp alanına geldi bisikleti ile. Kahvaltı dağıtılmaya biraz geç başlandı bu sabah. Çünkü bu gün festival bitiyor. Kısa bir sürüş ile Aliağa içine kadar bisiklet süreceğiz. O yüzden acele etmeden kahvaltımızı alıp çimenlere oturuyoruz. Küçük masanın etrafında üç bacanak kahvaltı yaparken bizi Mehmet Cingıl çekiyor. Ne yapsın garibim. Karşısında üç bacanak olunca eli mahkum bizi çekecek.

WhatsApp Image 2022-06-05 at 08.54.40

Dün ödünç aldığım bisikleti Muhlis Dilmaç’a geri veriyorum. O da bisikletleri römorka yüklemeye başlayınca ona yardım ediyoruz. Çantalarımı bisikletim KUZ’a yükledim ve yola çıkmaya hazır. Sele biraz kıçımı acıtsa da artık idare edeceğim.

DSCN4474

Hareket saati gelince yola çıkıyoruz. Bu kez ana caddeye çıkmadan sahildeki bisiklet yolundan gitmeye başladık. Sahildeki bisiklet yolunu boydan boya kapladı bisikletçiler. Yandan deniz ile birlikte bisikletçileri çekiyorum.

DSCN4475

Aliağa’daki ikinci büyük bayrak direği altında geçerken bisikletçileri çekiyorum. Türk bayrağı direk tepesinde dalgalanıyor.

DSCN4476

Kıyıdaki yer dönemeçli olunca sağa doğru giden bisikletçileri kadraja alıyorum deniz ile birlikte.

DSCN4478

Aliağa’daki Marina ve park olan yere geldik. Marina içinde kayıklar bağlı. Dar bir boğazdan içeriye tekneler, kayıklar girip çıkıyorlar. Girişe de bir köprü yay biçiminde yapılmış Bisikletleri kenara park edip köprüye doğru çıkmaya başladılar bisikletçiler. Ben ve bacanaklarım köprüye çıkmayıp bisikletlerin yanında kalmaya karar verdik. Üç bacanak köprü manzaralı resim çekiliyoruz. Haliyle resmimizi Mehmet Cingıl çekiyor, üçümüzü birden.

WhatsApp Image 2022-06-05 at 10.41.01

Kameram ile köprüdeki sıralanmış bisikletçileri tamamını çekiyorum. Optik zoom olunca her şey olanaklı. Bisikletçiler el sallıyor bizlere. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN4480

Optik zoomu iyice uzatarak yakınlaştırıyorum önde giden Osman ve Akif’i. Resimde üç kişi yürüyor. Akif’in elinde megafon var.

DSCN4483

Köprüdeki arkadaşlar yanımıza gelince vedalaşıp ayrılıyoruz. Sabah çay içmemiştik, o yüzden bir kahveye oturup duble çay içerek doyuyoruz. Ardından yan bacanağım Tanju ile vedalaşıp Aliağa metro istasyonuna gelip trene bindik bacanağım ile. Trende en öne biniyoruz Alsancak’ta kolay inmek için. Bacanağım Buca’ya gideceğinden Şirinyer durağında inecek. Bacanağım bisikleti orta direğe kancalı lastik ile sıkıca sabitliyor.

DSCN4488

Yaklaşık 1 saat 5 dakikada Alsancak istasyonuna vardık. Bacanağım ile vedalaşıp iniyorum trenden. Alsancak’tan bisiklet yoluna çıkıp trafikten uzak, sakince ve yavaş yavaş, arada dinlenerek bisiklet sürmeye başladım. Seledeki gergi civatası olmayınca pek rahat oturamıyorum. Karantina meydanına gelince gölgelik bir yerde dinleniyorum. Hava da rüzgarlı, karayel esince direk karşıdan rüzgara karşı gitmek durumunda kalıyorum. Bisikletim KUZ Karantina meydanında benim ile birlikte dinleniyor.

DSCN4489

Rüzgara karşı olsa da, sele kıçımı acıtsa da sonunda eve vardım sağ salim. Bagajdaki çantaları bisikletten indirip eve alıyorum ama içindekileri öylece bıraktım. İlk önce güzel bir duş, yemek ve en sevdiğim şekerlemeyi yapıyorum. Üç gündür bileğimde taşıdığım festivalin bilekliğinin resmini çektikten sonra çıkardım. Bileklikte; Aliağa 2 teker bisiklet festivali yazıyor mavi zeminde.

DSCN4490

Böylece güzel geçen bir festivalin sonuna geldik. Benim için harika bir etkinlikti. Uzun süredir görmediğim arkadaşları gördüm. Yeni arkadaşlar tanıdım. Aliağa çevresinde görmediğim yerleri gördüm. Elimden geldiği kadar resim çekip gezip gördüğüm yerleri sizlere anlatmaya çalıştım kendi yorumumla. Bundan sonra pek festivallere gitmeyeceğim. Ağırlık olarak kano yapım işini hızlandırıp bir an önce denizlerdeki maceralarımı yazmalıyım.

Bu gün yaptığım yol toplam 20 Kilometre civarı

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Alsancak – Üçkuyular

Powered by Wikiloc

Aliağa 2 Teker Bisiklet Festivali 2. Gün

4 Haziran 2022 Cumartesi

Ağapark – Yenişakran – Yuntdağı Köseler köyü – Aigai – Ağapark

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.

Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.

Taşarak evlerden taraçalara

Cemal Süreya

 

Öne çıkmış olan görsel, Aigai antik kentindeki agora binasının ön duvarı. Blok taşlardan örülmüş bina üç katlı. Alt katta dükkan kapıları ve yanında birer pencere var. İlerde duvarın bir kısmı yıkık durumda. Sağda ise dört basamaklı, daire biçiminde balık satış yeri.

DSCN4462

Sürekli ve biraz şiddetli esen rüzgar nedeni ile dalgalanan bayraktan gelen pat pat sesleri sabah henüz güneş doğmadan, erken saatlerde uyandırıyor. Kalkar kalmaz hemen fazla kalabalık olmadan tuvalete gidiyorum. Sabahın köründe benim gibi uyananlara “Günaydın” diyerek selam veriyorum. İşim bitince çadırıma gelerek kahvemi pişirdim. Afiyetle içiyorum Güneşin doğuşunu izleyerek. Kahvemi içerken bir kelebek gelip etrafımda uçmaya başladı. Sonra çimenlere kondu. Hemen kameramı alıp kelebeğin muhteşem desen ve renkteki kanatlarını çekiyorum.

DSCN4395

Etrafta kamera ile dolaşırken arkadaşların resmini çekiyorum yan yana.

DSCN4396

Kahvaltımızı yapıp hazırlandım. Bu gün Muhlis Dilmaç’tan aldığım cararro bisikletle gideceğimden arka bagaja bir çantayı taktım. Önde gidon çantası aparatı olunca gidon çantamı da taktım. Bisikletim KUZ dinlenecek yattığı yerde. Yere yatırmamın nedeni rüzgar devirmesin diye. Bu gün bisikletçilerin yola çıkış videosunu çekmeye karar verdim. Hareket saatinden önce bisikletle gölet kenarına gidip hazırlandım video çekmek için. Kamerayı hazırlayıp açmam için bacanağıma harekete başlayınca bana haber vermesini söyledim. Grup kamp yerinden harekete geçtiğinde bacanağım telefon ile haber verdikten sonra yola çıkınca Muhlis Dilmaç resmini çekmiş bacanağımın.

DSCF3820

Ben haber beklerken, flamingo kuşlarını çekmeye başladım. Uzun bacaklı, kafası su içinde çamurda yiyecek ararken çekiyorum flamingonun birini. Sazlık arkada yeşil fon oluşturmuş.

DSCN4398

Ara sıra kafasını dışarı çıkarıp nefes alıyor ve etrafını gözlemliyor herhangi bir tehlike var mı diye. Aynı zamanda uzun bacakları ile de yürüyor su içinde. Bir bacağı su içinde düz, diğer bacağı geriye doğru kıvrık ve su dışında. Gagası tam suya değmiş durumda. Bacağın alt kısmı, ayak bileğinden aşağısı siyah renkte.

DSCN4400

Sazların içindeki martıyı fark edince başını iyice uzatıp martıya bakıyor flamingo. Martı sazların içinde yuvasını yapmış.

DSCN4401

Ara sıra gagası ile kuyruğundaki yağdan alıp tüylerini yağlıyor sudan ıslanmasın diye.

DSCN4402

Uzun süredir yem yediklerinden olacak ara sıra kanadını ve bacağını gerip açma hareketi yapıyor. Bu anı yakalamak çok zor. Bu gün şansıma tam gerinirken yakalıyorum bir poz. Böylece kanadındaki muhteşem renkleri ortaya çıkıyor; Turuncu ve siyah renkleri. Flamingo kuşunun tüyleri beyaz renkte. Sadece kanatlarının üst ve yarısına kadar turuncu, diğer yarısı uçlara kadar siyah renkte. Bacakları da turuncu renkte. Bu üç renk; Beyaz, turuncu ve siyah birbirine o kadar uyumlu ki bu anı yaşıyorum kısa olsa da. Kanadı kapalı olunca turuncu ve siyah tüyleri görünmüyor. Arkada üç tane flamingo kuşu, başları su içinde. Arkada sazlıklar.

DSCN4404

Çok uzaklarda flamingo kuşları grup halinde resmi geçit töreni gibi uzun bacakları ile adımlar atarak yürüyorlar. Ben de onları iyice yakınlaştırıp çekiyorum.

DSCN4408

Kamp alanındaki dev direkte dalgalanan Türk bayrağını çekiyorum okaliptus ağaçları arasından.

DSCN4414

Grup kamp alanından harekete geçerken gelen haberle kamerayı hazırladım. Kameramın bir huyu var. Video çekerken optik zoom yapınca görüntü bulanık çıkıp netleşmiyor bir türlü. Zamanla çözümünü keşfettim. Video çekmeye başlamadan önce optik zoomu iyice yakınlaştırıp denklanşöre hafifçe basıp netleştiriyorum. Ardından video kayıt düğmesine basıp çekmeye başlayınca optik zoomu geri çekip yakından çekmeye başlıyorum. Ne kadar optik zoom yaparsam yapayım netlik bozulmuyor. Ne yapayım başka çaresi yok. Videoyu işlerken baştaki görüntüleri kesiyorum. Aşağıda linkten kamp alanından çıkıp dönemeçten çıkan bisikletçilerin videosunu izleyebilirsiniz.

Video 1

Video 2

Videonun tamamını youtube den izleyebilirsiniz. Videonun linki aşağıda

https://youtu.be/DuKvTpdj07g

Grubun tamamını videoya kaydettikten sonra ben de peşlerine takıldım arkalarından. Altımdaki yeşil tur bisikleti iyi gidiyor doğrusu. Gruba yetiştim. Birlikte trafik polislerinin eskortluğunda sağ şeritten gidiyoruz. 15 Kilometre sonra sağa doğru dönüp yokuşu çıkmaya başladık. Yokuşun başlarında S biçimindeki kıvrılan yolda çıkan bisikletçileri çekiyorum arkalarından.

DSCN4417

Yokuş olunca pek deneyimsiz ve benim gibi ham olanlar geride kalıyor haliyle. İleride geride kalanları bekleyenleri uzaktan çekiyorum. Yol kıyısında kimisi oturmuş, kimisi ayakta, meşe ağaçları arasında beklerken.

DSCN4419

Buradaki düzlükte cezaevi var. Karşısında da büyükçe bir su göleti. Yukarıdan göleti çekiyorum.

DSCN4420

Mola verenlere katılmayıp yokuşu çıkmaya devam ediyorum. Artık sıkça görmeye başladığım Güneş tarlaları yamaçta kurulmuş elektrik enerjisi üretiyor gün boyu. Tarıma elverişli olmayan yamaçlarda iyi bir uygulama. Burada üretilen enerji elektrik şebekesine bağlı. Enterkonnekte sistemi besliyor.

DSCN4421

Başka yerde de daha geniş bir yeri kaplayan Güneş panelleri elektrik üretiyor.

DSCN4422

Güneş tarlaları daha yeni yapılıp üretime başlamışlar. Bunlardan daha eski olanlar rüzgar türbinleri. Yunt dağlarının tepelerini kaplamış onlarca rüzgar türbini. Türbinlerin altındaki yamaçta da Güneş panelleri görünüyor. Biri rüzgardan, birisi Güneşten elektrik üretiyorlar.

DSCN4424

Aşağıda bekleten grup hareket edince yakınlaştırıp çekiyorum. Ardından tekrar yola çıktım. Önümde daha da çıkacağım yokuş daha çok. Arkada gölet görünüyor.

DSCN4425

Daha önceki turlarımda buralarda bir kuyu olduğunu görmüştüm. Kuyuyu bulup duruyorum. Eskiden ipe bağlı kova olurdu kuyu başında. Şimdi ise ne kova var ne de ipi. Kuyunun ağzını çekiyorum. İçinde su var ama su alacak bir tas yok. Festivalde tanıştığım Arif Dağlıoğlu, bana ünlü düşünür Romen Diyojen’in tasını hatırlattı. Rivayete göre bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu gördüğünde “Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti” diyerek elindeki tası da atmıştı.

DSCN4426

Elimde optik zoom olan kamera olunca istediğim görüntüyü çekmek zor değil. Kuyunun dibindeki suda yansıtan görüntümü yakınlaştırıp çekiyorum. Suda yansıyan başımdaki siperlikli şapka ve sakallı yüzüm görünüyor gökyüzü ile birlikte.

DSCN4427

Kuyunun olduğu yere grup gelince geride kalanları tekrar beklemeye başladılar. Ben de onlar beklerken bindiğim yeşil bisikleti çekiyorum. Bize eşlik eden jandarma arabaları da görüntüye giriyor.

DSCN4428

Daha önceleri geldiğimde optik zoomlu kamera olmayınca çektiğim resimler sınırlıydı. Şimdi ise istediğim kadar yakınlaştırıp çekiyorum. Dik olarak oluşmuş kayalık kısmı çekiyorum yakınlaştırıp. Bir kaya ana kayadan ayrı duruyor.

DSCN4429

Ana kaya epey büyük bir kütle ve kayalar dikine oluşmuş. Aralarında ağaçlar çıkmış seyrek te olsa.

DSCN4430

Kayalığı geçip ileride duruyorum. Geçtiğim kayalık arasından bir geçit var. Yol oradan yapılmış. Kameramı hazırlayıp arkadan gelecek olan bisikletçilerin videosunu çekeceğim. İlk bisikletçi görününce video kaydına başladım. Videonun linki aşağıda, izleyebilirsiniz.

Video 3

Video 4

Video5

Videonun tamamını youtube den izleyebilrsiniz. Videonun linki aşağıda

https://youtu.be/OX6QNisQKYA

Grubun tamamını videoya çekince en arkadakilerin resmini çektim. Böylece grubun en arkasında kaldım.

DSCN4432

Önümüzdeki yokuşu çıkan bisikletçileri çekiyorum.

DSCN4433

Yol S biçiminde ve bisikletçilerin yokuşu çıkma çabaları.

DSCN4434

Karşıma ilk köy olan Kapıkaya köyü çıktı. Bu köyde daha çok hayvancılık yapılıyor. O yüzden hayvanlara su vermek için kayalık zeminde su göletleri yapılmış yer yer. İşte bir inek tam da göletin önünde bana poz veriyor.

DSCN4435

Köydeki bakkaldan soğuk gazoz alıp içiyorum. Bir derece serinletiyor, biraz da şeker takviyesi iyi geldi. Köyün çeşmesinden sularımı tazeleyip dolduruyorum. Köyde fazla oyalanmayıp yoluma devam ediyorum. Önümde sert bir iniş ve devamında aynı sertlikle çıkış var. Yokuşun tepesinde de Karaahmetli köyü görünüyor. Aşağıdaki dere İzmir – Manisa sınırını oluşturuyor.

DSCN4436

Kocaman gövdesi ile çitlembik ağacı, tamamen kadraja alıyorum.

DSCN4437

Yüz yıldan fazladır burada olan çitlembik ağacı kim bilir neler görmüş, neler yaşamıştır. Kalın gövdesinde oluşmuş şekiller büyük olayları yaşadığı belli. Hani ileri yaşlardaki ihtiyarların yüzlerinde oluşan derin çizgiler gibi. Gövdenin altında oyuktan anlaşılacağı üzere çürümüş iç kısmı ama dışı sağlam görünüyor.

DSCN4438

Ağacın diğer yanında ise gövdedeki çürükler meydana çıkmış tamamen. Kalın gövdenin bitimindeki oluşan dalların kalınlığına bakarsak sürekli dalları kesilip odun yapıldığı anlaşılıyor. Her ne yapmışlarsa ağaç yaşama sarılıp hayatta kalmış. Kimseye de boyun eğmeden dalları dik olarak yükselmiş gök yüzüne.

DSCN4439

Dağlardaki arazi tarıma pek uygun değil. O yüzden hayvancılık yapılıyor. aşağılarda bir yere küçük bir gölet yapılmış.

DSCN4440

Dedim ya arazi tarıma pek elverişli değil ama hayvanlar için yem gerek. Malum yem fiyatlarını devlet değil de tüccarların inisiyatifine kalmış. Yemleri istediği fiyata alıp fahiş fiyata satmaktan çekinmiyorlar. Buna dur diyecek kimse de yok. Çünkü tüccarlar iktidarda olunca istediği biçimde at koşturuyorlar. Oy isterken Vatan – Millet – Sakarya – din – iman – kitap. Yem fiyatlarına gelince hepsi unutuluyor. Köylünün biri araziyi taşlardan temizletip ortaya bir tarla çıkarıp ekmiş. Tarladaki ürün sararmış. Çıkan taşları da tarlanın sınırına duvar örmüş.

DSCN4441

Karşıma yine bir çitlembik ağacı çıktı. Epey kalın gövdesine karşılık ince dalları dikkat çekiyor.

DSCN4442

Daha genç bir çitlembik ağacı karşımda. Aslında bu çitlembik ağacı değişime uğramış. Yani Antep fıstığı aşılanmış. Yapraklarından belli, geniş yapraklı bir ağaca dönüşmüş.

DSCN4443

Neyse ki kameram optik zoomlu. Olduğum yerden yakınlaştırıp yeni olmaya başlamış Antep fıstıklarını yakından çekiyorum Fıstıklar üzüm salkımı gibi bir arada ama seyrek biraz. Yeşil kabuğunun uç kısımları kızarmaya başlamış. Olgunlaşması için biraz daha zaman geçmesi gerek, henüz taze durumdalar. Hani halk dilinde derler ya “Fıstık yeşili” işte yeşilin bu tonu fıstıklardan almış. Yani fıstık gibi yeşil. Birde güzel ve alımlı kadınlar için de “Fıstık gibi kadın” deseler de bu konumuzla alakalı değil.

DSCN4444

Çitlembik ağacı yol kıyısında, yanında yağmur sularının aktığı kanal var. Bu kanal toprağı aşındırarak çitlembik ağacını köklerini ortaya çıkarmış. Toprak altından çıkan bu kökler zamanla kabuk bağlayıp dış ortamlardan kendini korumuş. Köklerin yapısına bakılırsa toprağa sağlam biçimde tutunarak koca gövdesini ayakta tutuyor.

DSCN4445

Grubun önlerindeyim, daha önce gördüğünüz dereye inip yokuşu çıktım. Karaahmetli köyüne gelince arkamdan gelen bisikletçileri yokuş aşağı inerken çekiyorum uzaklardan. Yol S biçiminde kıvrımlı.

DSCN4447

Karaahmetli köyünde karşıma çocuklar çıkıyor. Çocukları yanıma çağırıyorum. Onlar da koşarak yanıma geliyorlar. Çocuklara bakkalın yerini soruyorum. Çocuklar da bana bu köyde bakkal olmadığını söylüyorlar. Amacım çocuklara bakkaldan bir şeyler ısmarlamak ama kısmet değilmiş. Bana doğru koşarak gelen üç çocuk.

DSCN4448

Çocuklar neşeyle köyün sokaklarında oynuyorlar. Bu oyuna üstü kahverengi, altı beyaz bir köpek te eşlik ediyor. Yılışık köpek benim üzerime de atlıyor. Biraz başını okşuyorum köpeğin, hoşuna gidiyor sevilmek. Her canlı sevilmek istiyor. Köpeklerin başını okşarken bir yılanı okşayamazsın. O yüzden yılanı uzaktan seveceksin. Neme lazım yılanlar okşanmaktan hoşlanmazlar hart diye ısırırlar. Ondan sonra hastaneye koş.

DSCN4450

Köyde bakkal olmamasının nedeni köy ilkokulunun öğrencilerinin olmayışı. Köy okulu tek sınıflık küçük bir bina. Her ne kadar kullanılmasa da bina sağlam görünüyor. Giriş kapısı, iki penceresi ve kiremitli çatısı ile iyi durumda. Okulun geniş bahçesi de duvar örülerek çevrelenmiş. Okulda çocuk olmayınca bir ağaç ta okulun kaderini paylaşıp yaşama veda etmiş. Ağaç kurumuş halde okul binası ile kaderine terk edilmiş. Hüzünlü bir durum.

DSCN4451

18. Yüzyılda bulunan Paskalya adasında insanların ilkel ve vahşi yaşadıklarını gördüler. Aslında adada dev heykeller yapılmış, taş ocağından adanın diğer yerlerine taşınıp konmuş. Bu ileri bir medeniyet gerektirir. Adadaki kısıtlı kaynaklar nedeni ile ve sürekli ağaç kesimi adada av hayvanı ve yiyecek sıkıntısı baş gösterince birbirlerini öldürüp yamyamlık başlamış. Zamanla bildiklerini unutup vahşileşmişler. Kabileler de küçülmüş yiyecek sıkıntısından.

Ağaçların kesilmesi ve çevreyi kirletmek toplumu geriye götürür, ilkelleşir. İşte bunun örneği karşımda duruyor. İleride gördüğünüz dağ Aigai antik kentinin olduğu yer. Geçmişte buraların pazarına ve yöreye hakim olan medeniyet yok olunca başka toplumlar gelmiş. Bunlar da ağaçları sürekli kesip çevreye de çöplerini bırakınca geri kalmış. Daha önce gördüğünüz terk edilmiş okul binasında öğrenciler olmayınca ortalık tarikatlara, din yobazlarına kalmış. Böylece çöplerini gelişi güzel yol kenarlarına bırakır olmuşlar. Böyle giderse etraf çöp ve çorak olacağa benzer. Yol kıyısında çöpler ve Aigai dağı.

DSCN4453

Uzaktan Yuntdağı Köseler köyü göründü.

DSCN4454

Köye varır varmaz yeni yapılmış köy meydanındaki sundurmada yemeğimizi yiyoruz. Ayrıca bol su tüketiyorum. Hava sıcak, bir o kadar da terledim. Bir de yaklaşık 10 Kilometreden fazla yokuş çıktım, haliyle su kaybı çok oldu. Yemekten sonra araçlarla Aigai antik kentine çıktık. Kimisi bisikletle çıkmayı tercih etti. Ben de zorlamanın anlamı yok, hem hava da sıcak mı sıcak. Kalabalık olunca iki gruba ayrıldık. 1. Grup önceden rehber eşliğinde dolaşmaya başladı. Ben 2. Gruba kaldım. Rehberimiz kazı ekibinden genç bir kız. Daha önceleri görmemiştim, yeni başlamış kazı çalışmalarına. İlk başta bizlere Aigai kentinin tarihini anlatıyor girişteki tabelanın önünde.

DSCN4455

Rehberimiz kısaca anlattıktan sonra kenti dolaşmaya başladık. Her kentte olduğu gibi girişte mezarlık var. Daha önce geldiğimde bu kadar mezar yoktu. Yeni kaya mezarları yan yana dokuz tane var. Mezar sandukaları tamamen granit taştan, düzgünce yontulmuş. İşçilik mükemmel.

DSCN4456

Kente giden yolu bitirip girişteki ilk yapıya geldik. Buradaki tapınakta yolcuların koruyucu tanrısı Hermes’e adaklar adıyormuş yolcular. Bizler adak adamadık ama Hermes bizleri koruduğu şüphe götürmez. 1 metreden biraz yüksek temel duvarları, içinde blok taşlar ve küçük sütunlar var.

DSCN4457

Meclis amfisi ve işliklerin olduğu yapı.

DSCN4458

Aigai antik kentinin ayakta kalmış en önemli yapısı agora binasının duvarı. Üç katlı olarak yapılmış agora binasının arkadan görünümü. Arkasındaki yamaçta binanın dükkanları bölüm bölüm.

DSCN4459

Agora binasının ön kısmına geldik. Burada en önemli yer olan balık satılan yuvarlak yapılı, dört basamaklı havuz. Yenişakran denizinde yakalanan balıklar buraya getirilip satılıyormuş. Yuvarlak havuzun tabanı da taş döşeli. Daha önceleri bu alana giriyorduk ama tel örgü çekilerek insanların girmesi engellenmiş.

DSCN4461

Agora binasının yüksek duvarı. Dükkan giriş kapıları ve yanlarında birer pencere. üst katlarda pencere yok. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN4462

Duvarı büyük blok taşlardan, düzgün yontularak mükemmel bir işçilikle örülmüş. Kapı ve pencere arasında iki blok taş üstteki kirişi tutuyor. Dükkanın iç kısımları yıkılmış moloz taşlarla kaplı.

DSCN4463

Duvarın üst kısımlarında küçük bir pencere ve üstüne taş blok çıkıntı olarak dışarıya taşırmışlar. Yağmur yağdığında pencereye su gelmesin diye yapılmış olmalı.

DSCN4464

Genç rehberimiz bizlere bilgiler veriyor ama biraz acemi olmalı. Ben bir çok defa gelip bilgi aldığımdan anlatılanları pek dinlemeye gerek görmedim. Zaten fazla da dolaşmıyoruz antik kenti. Önemli olan meclis binası ve agora binası. Aslında bir çok yer daha var ama henüz kazısı bitmediğinden oraları gezmiyoruz. Böylece dönüşe geçtik antik kentin taş döşeli yollarından.

DSCN4466

Sevgili bacanağım taş bloklardan yapılmış koltuk gibi yere oturup poz veriyor bana. Oturduğu yeri gölgede bırakan çitlembik ağacı var.

DSCN4467

Bisikletleri bıraktığımız yere minibüslerle vardık. Bisikletlere binen yola çıktı. Ben de yola çıkıyorum. 2012 yılından beri bir çok defa bu köye geldim. O yıllardan kalan tabelası paslanmış, yazılar silinmeye başlamış durumda. Tabelada; Köseler Hane 60 Nüfus 270 olarak yazılmış

DSCN4468

Yola çıktık çıkmasına da hemen sert bir yokuş var önümde. Ağır tempoda çıkıyorum yokuşu. Karaahmetli köyünde su molası veriyorum. Mola verdiğim yerin karşısında künk boruları ile donatılmış duvarla çevrili bir bahçe görünce merak edip bakıyorum. Onlarca yuvarlak boru gibi beton ile yapılmış kuyu ağızları serpiştirilmiş bahçeye. Ortada geniş bir kuyu ağzı var.

DSCN4471

Geniş kuyu ağzının içinden bakıyorum. İçi taş duvar örülmüş kuyunun ağzı tuğla örülerek bitirilmiş. Kuyunun içinde su var.

DSCN4469

Beton kuyuların içinde de su var. Burası köyün içme su deposu olmalı. Bu kuyulardan çok var ve toplam kapasite epey tutuyor.

DSCN4470

Bundan sonrası kolay ve iniş olduğundan kendi halimde, fazla hız yapmadan inmeye başladım. Yanımda bacanağım var. Bacanağıma gölge bir yerde kahve içelim deyince daha önce durduğum kuyunun başındaki dut ağacının altına oturduk. Gölgede kahveyi pişirip afiyetle içiyoruz. Kahvenin tadına varıyoruz doğrusu. En güzel yerde kahve içmeli. Kahve molasını yaparken bütün bisikletçiler bizi geçti. En son kalan artçıya da gitmesini söyledim. Onlar gittikten sonra kahve takımlarını toplayıp yola çıktım. Güneş hala yukarıda ve parıldıyor tüm sıcaklığı ile. Deniz de ufukta göründü. Artık kıyıya kadar iniş bekliyor.

DSCN4472

Kamp alanına kadar rahatça ve resim çekmeden geldim. Yemek zamanına epey var o yüzden üzerime ağırlık olan uykuyu def etmek için matı çimenlere, gölgelik bir yere serdim. Uyku tulumunu da üzerime örttüm. Rüzgar şiddeti devam ediyor ve üşütüyor hala. Böylece şekerlemeyi de yapıyorum. Bu şekerleme kısa olsa da en tatlı uyku bence. Dünyada hiç bir şeye değişilmez. Ben uyurken Mehmet Cingıl telefonu ile çekiyor boylu buyunca uyurken.

WhatsApp Image 2022-06-18 at 09.37.35

Akşam yemeğine yan bacanağım Tanju da geliyor. Hep birlikte, üç bacanak yemeği yerken Mehmet bizi çekiyor. Üç bacanak olunca çekiniyor biraz bizden ama kaçacak yeri yok. Mecbur çekecek resmimizi.

DSCF3926

Akşam olanda muhabbet başlıyor, hikayeler, anılar, kahkahalar gırla. Mehmet Cingıl’ın bir huyu var, kendi yaptığı espriye bizlerden çok kahkaha ile gülmesi. Kampın her yerinde kahkahası duyuluyor. Ben alıştım artık kahkahalarına. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar muhabbetimiz şarap eşliğinde sürüyor. Fazla geç olmadan Tanju evine dönüyor, bizler de fazla zaman geçirmeden çadıra girip yatıyoruz.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 53 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Aliağa 2 Teker Bisiklet Festivali 1. Gün

3 Haziran 2022 Cuma

Ağapark – Aliağa – Güzelhisar – Ağapark

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Yıkıcı bir aşk bu,
Yıkıyor milletin ortasına
Tutku yükünü.

Bölücü bir aşk,
Ekmeği suyu bölüyor
Günde üç öğün.

Hain bir aşk

 

Kökü dışarda bir aşk,
Dante ile Beatrice’inkine
Fena öykünüyor.

İşgalci bir aşk bu,
Samanlık sevişenin diyor
Başka şey demiyor.

Cemal Süreya

 

Öne çıkmış olan görsel, iki katlı bina pencereleri mavi. Siyah boya ile çizgiler çizilerek taş blok olarak yapıldığını resmedilmiş. Üstteki pencerede küçük bir Türk bayrağı asılmış. Alt kattaki pencerenin üzerine kemer çizilmiş. Çatıdan aşağı sarkan mor salkım çiçekler. Alt solda sarı turuncu kanatlı, kanat uçları siyah kelebek. Binanın önünde park etmiş bisikletim KUZ.

DSCN4337

Bir gün birisi sosyal medyadan bana mesaj atıp telefon numaramı istedi. Mesajı atan arkadaşı ismen tanımıyorum. Haliyle ortam kötü deyip telefonumu vermedim. Neme lazım dolandırıcılar ortalıkta kol geziyorlar. Mesajı atan arkadaşa telefonunu yaz ben seni arayıp konuşalım dedim. Nasıl olsa dakika bol telefonda. Telefon numarasını atınca aradım. Meğerse Aliağa’dan Osman Özcan beni arıyormuş. Aliağa’da bisiklet festivali yapacağını, beni de davet ettiğini söyledi. Ben de şu sıralar pek festivallere gitme düşüncesinde değilim. Aliağa yakın ve ulaşımı kolay olunca gelirim sözünü verdim. İlk olarak yapıyorlar festivali. Adı da 2 Teker bisiklet festivali. Hem bisiklet hem de motor festivali olacak.

Festivale bacanağımı da götüreceğim. Festival gününden bir gün önce eşyalarımı hazırlayıp çantalarıma yerleştirdim. Öğleden sonra bisiklete binip Alsancak tren istasyonuna vardım güç bela. Şiddetli rüzgar esintisine karşı bisiklet sürmek zor olsa da yapacak bir şey yok. Metro İzbana biniyorum. Yaklaşık 1 saat 5 dakikada Aliağa istasyonuna vardım. Dışarıda benden önce gelen bacanağımı beklerken buluyorum. Aliağa içinden içecek bir şeyler alıp şehir içinden ve bisiklet yolundan kamp alanına vardık. Burası yeni yapılan Ağapark tesisleri. Belediye yapmış ve içeri giriş ücretli. Bizler festivalde olduğumuz için ücret ödemiyoruz. Giriş 20 Lira, az değil. Muhlis Dilmaç ta römork ile bir kaç elektrikli bisiklet ve normal bisiklet getirmiş. Standını kurarken ona yardım ediyoruz. Kamp alanındaki binanın duvarına katılan grupların afişleri asılmış. Bilseydim ben de Urim Baba’nın kahvesi logolu bayrağımı da getirip asardım. Bu resmi Muhlis Dilmaç çekmiş, duvar ve afişler.

IMG_20220603_090500

Bizden önce gelenler çadırlarını kurmuş kamp alanına. Arkadaşım Mehmet Cingıl bize yer ayırmış. Kamp alanına girerken ve çadır alanında bir çok arkadaş ve kişi bana “Hoş geldin Urim Baba” diye sesleniyor. Haliyle bir çoğunu tanımıyorum ama onlar beni tanıyor. Çadırları kurup yerleşiyoruz. Ardından kayıt oluyoruz girişte. Burası çimenlik alan ve düz bir yer. Güzelhisar çayının oluşturduğu deltanın ucundayız. Rüzgar azmış durumda, dev direkte Türk bayrağı sürekli dalgalanıyor ve pat pat ses hiç kesilmiyor. Eşyaları rüzgar uçurmasın diye korumak gerek. Çadırı da kazıklar çakarak sabitliyorum yere. Neme lazım rüzgar alıp götürür çadırı. Aliağa’dan aldığımız şarabı açıp içiyoruz arkadaşlarla. Çadır komşumuz Ali ve eşi ile tanışıyoruz. Ali kendi şarabını üzümden doğal olarak yapıyor yüzlerce litre. Kendi yaptığı şaraptan tadıyoruz birer kadeh.

Hava rüzgarlı olsa da açık ve yeni doğmuş ay kendini gösteriyor gök yüzünde. Kameram ile iyice yakınlaştırıp çekiyorum hilal olarak.

DSCN4327

Şarap, muhabbet derken gecenin geç zamanı gelmeden çadıra girip yatıyoruz. Güzel bir uykunun ardından sabahın erken saatlerinde, henüz alarmım çalmadan kalkıyorum. Kalkan yok çadır komşularımdan. Kahvemi içiyorum Güneş doğarken. Festivallerin en güzel tarafı sabah kahvesini Güneş doğarken çadırın önünde içmek. Sonrasında millet yavaş yavaş uyanıyor. Kahvaltılıkları alıp çadır önündeki portatif masada yapıyoruz bacanağım ile birlikte. Herkes kahvaltısını bitirince saat 09 gibi yola çıkıyoruz. Polis ve jandarma bize eskortluk edip yolu açacak bisikletçilere. İlk başta Aliağa içinden ana yola çıktık. Kavşaktan sola, yukarı tırmanmaya başladık. Önümde giden bisikletçileri çekiyorum yokuşu çıkarken.

IMG_20220603_113846

Tam yokuşu bitirip düze çıktım ki oturduğum sele birden bire boşaldı ve kıçım demire değmeye başladı. Bunu hissedince durup bisikletten indim. Bir de baktım ki selenin ön tarafı dağılmış. Ayar civatası ve demiri düşmüş. Arkadan gelen araçtaki biri senden bir parça düştü deyip demir aparatı verdi. Civata ortalarda yok. Kim bilir nerede düştü. Artık böyle idare edeceğim. Aşağıda dağılmış sele önü görünüyor.

Bisiklete başladığımdan beri üç tane seleyi eskittim. 2014 yılında Brooks seleyi taktıktan sonra biraz rahatladım sayılır. Brooks sele kalın deriden yapılmış sert, sağlam bir o kadar daha rahat. İlk oturduğumda sanki koltuğa oturmuş gibi rahat gelmişti. Halbuki benim kıçım da Brooks sele kadar sert ve inatçı. Daha önce üç sele parçalamış biri olarak Brooks sele ne ola ki. Onun için iki tane civata dayanamayıp kırıldı. Tornada özel yaptırdım civataları ve değiştirdim. Bu arada perçinleri de dağılmaya başlayınca metrik 5 X 10 havşa başlı civatalarla tüm perçinleri değiştirdim. Bu gün de kıçımın sertliğine dayanamayan deri biraz yırtıldı civata deliğinden. Ardından tekrar kırılmamak için civata seleyi terk edip düştü. Yani firar etti sayılır. Ne yapsın garip firar etmeyip te.

IMG_20220711_124518

Festivalde teknik servis olarak destek veren Sökeli Sarızeybekler bisiklet bizi arabası ile takip ediyor. Yanımdan geçerken arabada oturan Hakan Sarızeybek’i çekiyorum.

IMG_20220603_113851

Önümde giden bisikletçileri uzakta olsa da yakınlaştırıp çekiyorum dönemeçtekileri. Otlar sararmaya başlamış bile. Yamaçta çam ağaçları görünüyor.

DSCN4329

Toprak yoldan gidiyoruz, burada bizi takip eden araçlardan başka araç yok. İlerideki tepeyi aşan bisikletçileri yakınlaştırıp çekiyorum.

DSCN4330

Az da olsa yokuşlar var önümüzde ve herkesin performansı aynı değil. Haliyle geride kalanlar oluyor. Ben de geride kalıyorum. Nedeni ise sürekli olarak ilk defa geçtiğim yerleri görünce resim çekmek. Bir resim çekmek için durup çekesiye kadar bisikletçiler gözden kayboluyor. Ama fazla uzaklaşamıyorlar. Çünkü elimde optik zoomu olan kamera var. Ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar yakınıma kadar getiriyorum. Bisikletçiler durmuşlar arkadan gelenleri beklerken uzaktan yakınlaştırıp çekiyorum. Benden kaçamazlar. Çam ağaçları yamaçta.

DSCN4332

O kadar yakınlaştırıyorum ki sanki dibimdeymişler gibi. Kim olduklarını görebiliyorum. Bir çam ağacının altında toplanmışlar, gölgesinden faydalanıyorlar ama hepsi sığmıyor çam ağacının altına. Çoğu Güneş altında kalmış.

DSCN4333

Genç çam ormanı içinden geçiyoruz. Ormancılar kestikleri çam ağaçlarının kütüklerini yolun kenarına duvar gibi istiflemişler. Bir bisikletçi kadın odun istifi yanından geçerken çekiyorum bisikleti ile birlikte.

DSCN4334

Geriden bisikletçileri kameram ile takip ediyorum. Yamaçtaki çam ormanı içinden geçen toprak yoldaki bisikletçileri çekiyorum.

DSCN4335

Güzelhisar köyüne geldik. Köyün dar sokaklarında gidiyoruz. İleride cami ve minaresi görünüyor. Cami taş bloklardan yapılmış tarihi bir cami. Minaresi de öyle. Telefon direğinde Türk bayrağı asılmış.

DSCN4336

İki katlı bir bina boyanmış, sanki taş ile örülmüş gibi. Her katta bir pencere, maviye boyanmış. Üstteki pencerede küçük bir Türk bayrağı asılmış. Alt kattaki pencere kemerli olarak süslenmiş. Çatıdan mor salkım çiçekleri resmedilmiş. Sol altta ise sarı, turuncu bir kelebek, kanat uçları siyah. Bisikletim Kuz bina önünde park etmiş durumda. Bagajda turuncu çantalar takılı. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN4337

Ben resim çekmeye devam ediyorum. Bisikletli birisi önümden geçerken çekiyorum.

DSCN4338

Bisikletle geçen bir kadını da çekiyorum.

DSCN4339

Arkadan gelen iki kişi daha kadraja giriyor.

DSCN4340

Eski bisikletçilerden, festivallerin duayeni arkadaşım Timukan Karaca’yı da gelirken çekiyorum bisiklet üzerinde.

DSCN4341

Karşıda çocuk parkı, renkli plastik kaydırak yapılmış. Soldaki kaydırak düz, sarı renkte. öndeki ise eğri kaydırak mor renkte. Çatısı kırmızı olarak yapılmış. Merdiven ise turuncu korkuluklu yapılmış.

DSCN4342

Binadaki kelebek resmi önünde kaldırıma Timukan ile oturup çekiliyoruz bir poz. Bir arkadaşım bizi çekiyor.

DSCN4345

Aliağa belediyesi Güzelhisar’a sosyal tesis yapmış. Girişteki tabelayı çekiyorum, önde bisikletim KUZ duruyor.

DSCN4347

Bu tesislerde çay molası veriyoruz. Çayımı kendi çelik bardağım ile içiyorum. Oturacak yer olmayınca çimenlere yayılıyoruz. Çelik bardağım çimenler üzerinde, içi çay dolu. Bardağın sapında keçi çanı takılı.

DSCN4349

Festivali düzenleyen Osman Özcan yanımıza gelip muhabbet ediyoruz. Elinde kağıt bardaktan çay içerken çömelmiş durumda konuşurken çaktırmadan çekiyorum. Osman herkesi dolaşıp hal hatır soruyor. Karşısında çimenlere oturmuş Berkant Kayalı var.

DSCN4350

Berkant bizi çekiyor cep telefonu ile. Çimenlerde ben, bacanağım Selahattin Kelmen ve Dilek çay içerken.

285505642_333280948950162_4305817469131592856_n

Bu kez Osman yanımıza oturuyor. Bir poz da çekiyor Berkant. Osman, ben ve bacanağım.

285934253_569258231253039_4428850984272676556_n

Bizi çeken Berkant ve Dilek çiftini elleri birleşik olarak çekiyorum yerde oturmuş halde. Önde çay termosları ve kağıt bardaklar tepsinin içinde.

DSCN4352

Yerdeki çimenlerdeki gölgelik yerde oturuyor arkadaşlar. Kimisi ayakta dolanıyor.

DSCN4353

Bu tesis biraz yüksekte. Düzlüğün kenarına çardaklar yapılmış tahtadan. Kenarlarında oturma yerleri var. Bisikletçilerin bir kısmı çardaklarda oturuyor.

DSCN4354

Park içinde bir çok çardak var, bisikletçiler tüm çardakları işgal etmiş durumda. Yer bulamayanlar bizim gibi çimenlere oturmuş. Kimisi ayakta. Bisikletler de kıyılarda duruyor.

DSCN4355

Bize dağıtılan formaların arkasına tarihi antik kent olan Aigai amblemi basılmış. Çelenk biçiminde, bir tarafında defne dalı, bir tarafında meşe dalı, ortasında boynuzlu keçi resmi olarak basılmış. Altta da Yunanca AIΓAI yazılmış

Bu resmi ileride bana sırtı dönük bir arkadaşı yakınlaştırıp çekiyorum. Solda da bisiklete binen bir kişi basılmış.

DSCN4356

Çay molasını bitiriyoruz, yola çıkma zamanı. Herkes bekliyor tüm bisikletçilerin hazır olması için. Bir arkadaşın bacağında doğal yapılmış bisikletçi döğmesini görünce yakından çekiyorum. Bisikletçilerin çoğunda oluşan bu döğme farkında olmadan bacak bisiklet zincirine değiyor. Zincirdeki hareketten oluşan metale bulaşmış yağ da bacakta kendi resmini basıyor. Ben resmini çekerken arkadaş ta işaret parmağı ile döğmesini gösteriyor. Kolundaki saat kayışı yeşil renkte.

DSCN4358

Yola çıktık ve kısa sürede yemek molasını vereceğimiz yer Aliağa belediyesi hayvan barınak tesisleri. Aç olanlar ilk olarak yemek dağıtılan tezgahın önünde sıraya giriyorlar. Ben de yemek dağıtılan tezgahı, aşçıları ve kuyruktakileri çekiyorum. Kuyruk uzayıp gidiyor.

DSCN4359

Ben de sıraya girip yemeğimi alıyorum. Muhlis Dilmaç ta beni yemek alırken tepsi elimde çekiyor.

DSCF3341

Masalara oturmuş yemek yiyenleri çekiyorum. Millet acıkmış olmalı ki yemeğini iştahla yiyor. Yemekler doyurucu, her yemekte bolca erik veriyorlar. İlk defa karpuzu tadacağım bu yıl.

DSCN4360

Yemekten sonra yediklerimizin mideye oturması için çardak altında otururken ben de kahve takımını çıkarıp kahve pişirmeye başladım. Beni kahve yaparken Berkant arkamdan çekiyor. Karşımda yemek yemeye henüz başlamış Muhlis Dilmaç var.

285842071_599700881271058_9171923996975794118_n

Dört tane logolu fincan yan yana dizelenmiş olarak masanın üstünde kahve pişmesini bekliyor.

DSCN4361

Kahve de cezvede kabarmaya başlamak üzere. Ocağın etrafında rüzgarlık var.

DSCN4362

Kahveleri bir pişirimlik yaptım. Çünkü hareket zamanı geldi. Yola çıktık, uzaktaki yolda giden bisikletçileri yakinen çekiyorum.

DSCN4364

Güzelhisar çay yatağına doğru indik, ileride sulak bir alan görünüyor.

DSCN4365

Yakınlaştırıp çekince sazlıklarla kaplı yeşillikler içinde su birikintisini görüyorum. Yamaçta ise tek tük zeytin ağaçları görünüyor.

DSCN4366

Uzaktaki yamaçta bir köy görünüyor. Yakınlaştırıp köyü çekiyorum. Köydeki en belirgin bina köyün camisi. Bu köyün adı Karaköy. Tepeler tamamen çıplak, ağaç ve çalılık yok. Sadece köyde biraz yeşillikler görünüyor.

DSCN4367

Güzelhisar çay köprüsüne gelince durup yukarı tarafı çekiyorum. Çay az da olsa iyi derecede akıyor.

DSCN4368

Köprüyü geçinde kimse kalmamış olduğunu görüyorum. Haliyle durup resim çekersen millet pedala basıp gidiyor. Neyse ben resim çekmeye devam ediyorum. Yol kıyısında çıkmış dikenli bir bitkinin mor çiçeğini çekiyorum. Yanlarında tomurcuk halde daha çiçek açmamış goncalar var.

DSCN4369

Toprak yolda yol ayrımına geldim. Burada artçı Metehan, Timukan Karaca ve belediyenin bisiklet toplayıcısı kamyonet, bir de minibüs duruyordu. Metehan’a ne tarafa gideceğimizi sorunca bilmediğini söylüyor. Grubun çok gerisinde kaldığımızı söyleyince bisikletleri kamyonete yükledik. Ben ve Timukan karaca minibüse bindik ve kısa sürede kamp alanına geldik. Millet çoktan gelmiş kamp alanına. Bisikletimi kamyonetten indirip çadırın yanına geldim. Karayel rüzgarı sürekli esmeye devam ediyor. Zaten deniz donumu ve havlumu almayı unutmuşum. Denize de girmeye üşeniyorum rüzgar yüzünden.

Dün fazla resim çekmediğim flamingo kuşların resmini çekmeye karar verdim. Bisiklete binip gölete gelerek kamera ile kanatlarının ucunda turuncu rengi olan flamingo kuşlarını iyice yakınlaştırıp, ürkütmeden çekmeye başladım. Uzun bacaklı, sürekli kafası suyun içinde olan, kanat uçları turuncu renkli üç tane flamingo kuşu. Arkası sazlık.

DSCN4370

Daha çok flamingo kuşu olmasına rağmen diğer su kuşlarını da kadraja aldım. Bunlardan birisi balıkçıl kuşu. Tam da sazların önünde, başı yukarıda.

DSCN4371

Ağapark’a giden yol kıyısında bisiklet yolu var. İki kişi bisiklet sürerken uzaktan çekiyorum. Yol kıyısında okaliptus ağaçları var.

DSCN4376

Sazların dibinde iki balıkçıl kuşu, önde altı flamingo kuşları. Kafaları sürekli su içinde çamurdan yiyeceklerini yiyorlar.

DSCN4378

Sürekli kafaları su içinde olunca sonunda birini kafası dışarıda yakalıyorum. Beş tane flamingo kuşu, kafası dışarıda olanın turuncu kanadı iyice belirgin.

DSCN4387

Buradan çadır alanındaki dev Türk bayrağını kuvvetli rüzgarda dalgalanırken çekiyorum. Bayrağın uç kısımları sürekli dalgalanmaktan yırtılmaya başlamış.

DSCN4388

Eurovelo bisiklet yolu buradan geçiyor. Geçtiğimiz yıllarda yapılan rota belirleme çalışmalarından sonra yön tabelaları dikilmiş. Bisikletçilere yönleri ve mesafeyi gösteriyor. Direkteki tabelada sağa doğru Aliağa 3 km, sola doğru ise Myrina 3 km olduğunu gösteriyor. Tabelada Avrupa birliğinin yıldızlı amblemi, içinde rotanın numarası 8 olarak belirtilmiş. Üstüne de bisiklet resmedilmiş.

DSCN4389

Resim çekme işim bittikten sonra kamp alanına döndüm. Festivalde teknik destek ekibi Sarızeybekler bisiklet. İki sahra çadırı altında bisikletlerde oluşan arızalar gideriliyor. Ayrıca bisiklet parçaları da satışı yapıyorlar.

DSCN4390

Arkadaşım Muhlis Dilmaç ta Accel bisiklet firmasında çalışıyor. O da iki sahra çadırı kurmuş, elektrikli bisiklet reklamını yapıyor. Getirdiği bisikletle içinde yeşil renkli bir tur bisikleti var. Çelik kadrolu bisikleti alıyorum yarınki tur için. Benim selem dağıldı, oturmak olanaksız.

DSCN4391

Sürekli mızmızlanan, benim sertifikam, formam nerede diyen Mehmet Cingıl sonunda sertifikasını aldı. Henüz formadan eser yok. Çünkü vermemişler. Neyse sertifika ile mutlu olmaya çalışıyor. Mehmet Cingıl ve Berkant Kayalı bir dizi yerde, bir dizi yukarına, sertifikaları önünde gülerek poz veriyorlar. Arkada direkte dalgalanan Türk bayrağı.

WhatsApp Image 2022-06-03 at 21.33.21

Akşam yemeğinden sonra yan bacanağım olan Tanju yanımıza geliyor. Tanju Aliağa’da oturuyor. İş çıkışı yanımıza geldi. Artık üç bacanak olduk. Mehmet Cingıl’ın sesini soluğunu kestik. Ben yere bağdaş kurup oturdum, iki bacanağım da sandalyede otururken kahve çekiyorum değirmende. Üç bacanak olunca sessizliğe bürünen Mehmet Cingıl resmimizi çekiyor.

WhatsApp Image 2022-06-03 at 21.29.30

Gece yatasıya kadar oturup muhabbet ediyoruz. Bu arada gökteki hilal olan Ay gözüme çarpınca kameram ile yakınlaştırıp resmini çekiyorum. Aydaki kraterler belirgin olarak görünüyor. Ay düne göre biraz daha genişlemiş.

DSCN4392

Fazla geç olmadan muhabbeti bitiriyoruz. Yan bacanağım evine dönünce fazla oyalanmadan çadırıma girip yattım.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 40 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc