Etiket arşivi: aavşa adası

İki Ada Bir Yarımada 2. Gün

24 Ağustos 2017 Perşembe

Bursa – Avşa Adası

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret,
“Bakar bakar ağlarım.”
Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı,
Bir midye kabuğunun aralığından;
Suların yeşili, göklerin mavisi,
Lapinaların en harelisi…
Hala tuzlu akar kanım
İstiridyelerin kestiği yerden.
Neydi o deli gibi gidişimiz,
Bembeyaz köpüklerle, açıklara!
Köpükler ki fena kalpli değil,
Köpükler ki dudaklara benzer;
Köpükler ki insanlarla
Zinaları ayıp değil.
Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret

Orhan Veli KANIK

 

Öne çıkan görsel, Yeşil ağaçlarla kaplı ağaçların ortasında demir kemerli alan. Etraf çiçeklerle bezenmiş.

Küçük çayın yanındaki kamp alanında kuş cıvıltıları ile uyanıyorum. Böyle yerde uyumanın verdiği haz ile güneş doğduktan sonra uyandım. Güneş ışıkları çadırıma vurmaya başlamış, içerisini iyice ısıtmıştı. Yattığım yerden doğrulup çadırımın kapısını açıyorum ilk önce. Yeşil çimenler ve çam ağaçları gördüğüm manzara. Bir süre dışarısını izliyorum burada uyanmanın mutluluğu içinde.

Diğer arkadaşlar henüz uyanmamış, ben de ilk olarak kahvemi pişiriyorum kendime. Sonra da kitabımı açıp okumaya başladım. Bayağı kalın bir kitap ve kitabın adı Dünya Dinler Tarihi. 1250 sayfa civarı. Oku oku bitmiyor, okumak için zaman da ayıramıyorum. Arada okumak gerek diyerek bir kaç sayfa okumaya başladım. Piknik masası üzerinde açık duran kitap, içi kahve dolu fincanım, cezveler, kahve kutusu, kahve değirmeni ve metal su bardağım. Bisikletim karşıda duruyor. Solda bir çadır yeşil renkte ve ileride kırmızı çadır. Zemin çimenlerle kaplı ve ağaçlar.

Bir süre kitap okuma zamanım oldu. Yanımda birisi olduğu zaman muhabbet olunca okumanın olanağı yok. Arkadaşlar da sonunda uyandı, ben de kitap okumayı bıraktım. Kahvaltılık için merkezden alış veriş yaptık. Domates, salatalık, yumurta, peynir ve ekmek kahvaltı için aldıklarımız. Üç tane ocak olunca çay bir ocakta, yumurta diğer ocakta pişirilip kahvaltıya başladık. Neşe içinde, güzel bir havada piknik yapar gibi kahvaltıyı yapıyoruz. Masada beş kişiyiz, Ben en solda, yanımda Cem ve Yıldız. Karşıda ise Merve ve arkadaşı Funda oturuyor. Kahvaltılıklar masanın üzerinde.

Kahvaltıdan sonra yanımıza Bursa da oturan Mehmet Doğancı, Remila Polat ve görme engelli genç bir arkadaş katıldı. Kahve değirmenini özlemiş olan Remila çekiyor. Toplam 8 kişiyiz masada oturan.

Artık yola çıkma zamanı deyip çadırları ve eşyaları toparlıyoruz. Buraya dün akşam bisikletlerle gelmiştik. Arabayı park ettiğimiz yerde duruyor. Fazla uzakta değiliz ve yolumuz hep iniş aşağı. Yol kıyısında incir ağaçlarını görünce durup bir kaç tane yemeliyim. Bursa’ya özgü iri kara incirlerin tam da olgunlaşıp pişme zamanı. İri olgunlaşmış incirlerden üç tane yiyebildim. İri incirler karnımı dolduruyor. Tadı da nefis. İncir ağacını ve olgunlaşmış siyah incirlerin resmini çekiyorum yakından. Aralarında olgunlaşmamış yeşil incirler var.

İncir lezzetini tadı damağımızda kendimizi yokuş aşağı bırakıyoruz. Sağım solum yeşil alan, ben orta refüjde önde giden arkadaşların resmini çekiyorum.

Bisikletsiz olan Merve bizi arabası ile takip ediyor. Araba ile birlikte çekiyorum Merve’yi. Merve bana el sallıyor. Arabanın rengi koyu lacivert, neredeyse siyaha yakın.

Şehre varınca ilk önce bisiklet mağazasına uğradık. Biz öylesine dolaştık, dolaşırken de aynanın önünde Cem ve ben aynadan kendimizi çekiyorum. Aynanın sağında solunda rüzgarlık montlar ve aynada yansıyan malzeme dolu raflar.

Arabayı park ettiğimiz yere gelince vedalaşmadan önce elçek ile kendimizi çekiyorum. Soldan sağa; ben, Remila, Funda, Merve, Cem ve Yıldız gülerek poz veriyoruz.

Bursa da kalacak olan arkadaşlarla sarmaşıp vedalaşıyoruz. Bisikletleri arabaya yükleyip bağladık ve yola çıktık. Hedefimiz Erdek, kısa sürede Erdek’e vardık bile. Limandaki otoparkta kendimize yer bulup arabayı park ettik ilk önce. Yerimiz güzel, bir süre araba burada duracak. Bisikletleri indirmeden araba vapur saatlerine baktık. Vapur 20:30 da kalkacak olması bizim için iyi oldu. Erdek biraz gezilmeli deyip yürüyerek dolaşmaya başladık. Erdek yazlıkçıların çoğunlukta olduğu bir yer. Devamlı oturan da var. Şehrin ortasındaki parkta dolaşıyoruz. Ağaçlar, çiçeklerle bezenmiş. Kalın demirlerden tak yapılmış park ortasına. Demirleri sarmaşıklarla sarıp yeşillendirmişler. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum

Demir taklar altında insanlar geziniyorlar. Başlangıçta küçük bir kadın heykeli kondurulmuş. Çınar ve köknar ağaçları ile park gölge içinde.

Karnımız acıktı, lokantanın birine oturduk. Nohut yemeği 5 lira olunca bize uygun deyip pilav ile birlikte yanında da cacık olarak karnımızı doyurduk. Burada yemek yiyen ünlülerin resimleri asılmış duvara. En solda Yılmaz Güney, Kadir Savun, Genco Erkal, Şener Şen.

Çarşıda bir çok kafe sandalye ve masaları dışarıya atmış müşteri bekliyor.

Buraya sadece motor ve yayalar giriş yapabiliyor. Cem ve Yıldız yürürken arkalarından resimlerini çekiyorum. Yerde pembe çocuk bisikleti duruyor İki de motor var üzerine binmişler.

Bazı yerlerde görmüştüm renkli şemsiyeleri. Burada da yukarıya bağlı renkli şemsiyeler süs olarak kullanılıyor.

Akşam üzeri limana geldik. Bisikletlerin bağlarını çözüp çantaları bagajlara yükledik. Araba park yerinde duracak biz gelesiye kadar. Park yeri ücretsiz.  Bisikletlerle gişeye gelip biletleri aldık. Gişedeki vapur saatleri çizelgesinin resmini çekiyorum dönüş için. Ne olur ne olmaz, adalara gidiyoruz sonuçta.

Avşa’dan – Erdek her gün saat 06:00 – 11:15 – 12:45 – 18:15 – 00:15

Marmara’dan – Erdek Her gün saat 06:40 – 10:30 – 12:00 – 17:30 – 23:30

Balıklı’dan – Erdek Her gün saat 07:40 – 13:45 – 19:15

Bizler yaya olarak ayrılmış bölümde kapının açılmasını bekliyoruz. Arabalar diğer yandan tek tek gemiye biniyorlar.

Sonunda yayaları gemiye almaya başladılar. Biz de bisikletlerle biniyoruz geminin parlak ışıkları altında.

Gemi yükünü aldı ve limandan hareket etti. İlk önce Balıklı adasına uğradı. Geminin önündeki arabalar ilk önce ineceklerinden öne alınmış. Burada bazı arabalar iniyor gemiden.

Gemilerde olmazlardan biri çay. Her zaman çay olmuştur içmek için. Listeye baktık çay 1.00 TL, hadi birer tane içelim dedik. Parasını ödemeye gelince çay 2 TL demez mi garson. Nasıl olur listede çay 1 TL yazıyor. Pişkin garson bize “siz ona bakmayın” dedi. Çay parasını verirken zehir zıkkım dileklerimizi söyleyip parayı verdik eline. Garsonun suratı alışmış olmalı ki zehir zıkkım pek dokunmuyor. Adamlar fahiş fiyata alışmış bir kere.

Aşağıda Gestaş fiyat listesini resmi var. Burada su, çay 1:00 TL yazıyor. Kör de tuttuğunu yiyor.

Yolculuk 2 saatten fazla sürdü. Gece 11:00 civarı Avşa adasına vardık, liman göründü. Avşa tüm ışıkları ile bizi karşılıyor.

Gemi limanda iskeleye yaklaştı iyice. Limandaki aydınlatma direklerinin parlak ışıkları ortalığı gündüzden öte aydınlatmış durumda.

Gemi iskeleye yanaştı ve inmeye başladık. İskelede bizi bekleyen birisi vardı, bizi bekliyordu ve onu görünce şaşırdım. Avşa da yazlığı olan ve yaz aylarında ailesi ile oturan Hakan Gürler. Sosyal medyadan bizi takip ediyormuş ve paylaştığım resimlerden Avşa adasına geleceğimizi görmüş. Vapur saatlerini bildiğinden bizi karşılamaya iskeleye gelmiş. Şaşkınlıkla kucaklaşıyorum Hakan ile. Büyük bir sürpriz oldu, bizi direk evine davet etti. Eşi ile çocukları karşıladı yazlık evinde. Kavun dilimi ile dondurma ikram ettiler. Ağustos ayının sıcak gecesinde serinledik biraz. Hoş sohbetle geçen saatler gece yarısını geçmişti. Hakan bize kalacağımız yeri de ayarlamıştı. Babasının evinde kalacağız. Hakan bizi tek katlı, bahçeli bir eve götürdü. İçerisi eşyalı, dayalı döşeli. Hakan’a teşekkürlerimizi ilettik yaptığı bu güzellik için. Hakan iyi geceler diyerek yanımızdan ayrıldı evin anahtarlarını bırakarak. Sıcak su da vardı. İlk önce sıcak duşumuzu aldık, ardından ben Cem ile bir odada divanlarda, Yıldız ayrı bir odada yerlerimizi hazırladık. Telefonları da şarj için prizlere taktık. Sadece uyku tulumlarını çıkarıp fazla geç olmadan yatıyoruz.