Etiket arşivi: adresta

Eşpedal Bisiklet Turu 8. Gün

9 Ağustos 2021 Pazartesi

Ören – Şarköy – Hisarköy – Pelitköy – Ören

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine

yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları

işte buna sevmek derler dedimse

çattımsa acıların en güzeline

yedirdimse uykuları o tatlı kuşa

benim olsun demedim ki

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, tandem bisiklet üstünde ben ve copilotum Özlem. Asfaltta tandemi sürerken Şevket bizi çekiyor. Arkada ikişer katlı bahçeli evler. Evlerin panjurlarının hepsi kapalı. Benim üzerimde yeşil, beyaz, mavi renkli forma, kısa pantolon, ayağımda terlik. Başımda gri şapka var. Özlem’in başında beyaz kask, üzerinde kırmızı tişört, siyah tayt ve pembe renkli terlik giymiş. Gölgemiz asfalta vurmuş diğer tarafa.

5160a119-219b-43ab-8787-c68ee69dac0c

İyi bir uykunun getirdiği dinlenme nedeni ile sabahın köründe uyanıyorum. Hava karanlık, saat Sabahın beşi. Kazların bağrışmaları ve serçelerin cıvıldaşmaları haricinde çıt yok ortalıkta. Herkes en güzel uykusunu uyuduğu zamanlar. Gün ağarmadan önceki saatler. İnsanın derin uykudaki zaman bitmiş, vücut kendini toparlamış. Güneşin doğmasına yakın artık rüya zamanı başlıyor. İnsana uzun gelse de aslında bir kaç saniye süren rüyalar sürekli değişmekte, insanın ruh haline göre, yaşadıkları olaylar, bilinçaltına atılan korkular, bastırılmış duygular burada rüya olarak karşımıza çıkar. Gördüğümüz rüyalar mantıksız biçimde gelişir ve istenmedik şekilde biter, diğer rüya başlar. Kimisi mutlu bir şekilde doğada, sevdiği ile birlikte, karşı cinsle temasta geçen olayları görür. Kimisinde bilinçaltındaki korkular ortaya çıkar ve kabuslar görür. Ya bir yerden uçuruma düşer, ya bir katil kovalar, sürekli kaçmak zorunda kalır, kimisi ölür, öldürür, istediği yere bir türlü ulaşamaz. Karabasanlar rüyanın içine çöker, sürekli korku içinde rüyalar görünür. Bazen de nefes nefese uyanır korkuyla. Kendisine bir şey olmamış olduğunu görünce şükreder yaşadığına. Sonra pek uyumak istemez tekrar kabus görmemek için. Ben çok uzun zamandır kabus görmedim, karşı cinsle temasım olmadı. Sürekli yenilikler içinde geçen rüyalar görürüm. Belki de bu yapacaklarım, yapmak istediklerim ve yaptıklarımı becerebildiğim için olabilir. Hiç bir şeyi olmayacakmış gibi düşünmem. Hayal etiklerimin hepsini yerine getirmem nedeniyle iyi ve güzel rüyalar görürüm. Bir de anı yaşarım. Aslında bu beynimizdeki nöronların meydana getirdiği elektrik alanı tüm beyni tarayıp resetlemesini sağlar. Bir çeşit kendini onarıp yeniler. İnsan uyurken organların işleyişi yavaşlar ve kendini onarır. Beyin ise hiç durmadığından kendine pek süre ayıramaz. Anca uyku zamanında kendini rüyalarla onarır. Rüyada geçen zaman yarı uyanık, yarı uykudur. Bu yüzden etraftaki olan olaylar, duyulan sesler rüyalarımızın seyrini değiştirebilir.

Uyandıktan sonra bir daha uyku tutmadı bu düşüncelerden dolayı. Çadırımdan çıkıp tuvalete giderek işimi hallettim henüz kimse kalkmadan. Kahve takımlarımı çıkarıp kahve pişirmeye başladım. Tam Güneş doğduğu zamana getirdim kahve pişmesini. Güneş ufuktan doğmaya başladı. Tamamen çıkınca ağaçların ardından parlak ışıkları ile birlikte çekiyorum. Güneşin ilk ışıkları kamp alanındaki çadırların üzerine vurmaya başladı.

IMG_20210809_063723

Kahvem pişince Güneşi izleyerek içmeye başladım. İnsanın özel anları olmalı, işte o anlardan birisi!; “Güneş doğarken kahvemi içmek.” Ben de o anı yaşıyorum. Güneşin ilk ışıkları çadırlara vuruyor, henüz kimse uyanmamış. Logolu kahve fincanım tahta piknik masasının üzerinde. Logo tasarımı şöyle; Bisiklet tekerleği, sapı tekerleğin göbeğinde olan siyah tüy, uç kısmı beyaz renkte. Sağda kahve cezvesi. Altında Urim Baba’nın Kahvesi yazıyor. Bu logonun patenti alınmıştır.

IMG_20210809_065018

Kahvemi içtikten sonra henüz kimse ortalıkta yokken pankartlarımızın resmini çekeyim dedim. Pankartlarımızdan birisinde; “Algılardaki engellilik ile engelsiz yaşam arasındaki mesafeyi pedallıyoruz!” Sağda ise Eşpedal’ın logosu var. Tandeme iki bisikletçi figürü binmiş, öndeki mavi, arkadaki yeşil renkte. Altında da Eşpedal yazılmış. Bu pankart enlemesine.

IMG_20210809_070356

Diklemesine olan pankartta ise; Yol, etraf yeşil, ufukta mavi denizi ve yeşil karaları olan Dünya. Dünyanın üzerinde “Yeşile çevir” yazısı var. Altta da ” Daha erişilebilir bir kent” yazılmış.

IMG_20210809_070403

Daha küçük, enlemesine pankartta da; Yol, yeşil çevre ve dünya aynı yapılmış. Yolda tandeme binmiş Erkek pilot, kadın copilot. Dünya üzerinde “Yeşile Çevir” yazılmış. Altta, “Yeşile çevir, Doğayı koru” yazılmış.

IMG_20210809_070423

Herkes uyandı, hazırlıklarını yaptı. Bu gün Özlem ile birlikte tandem süreceğiz. Özlem hazır olunca “Hadi gir bakalım koluma, artık birlikteyiz” diyerek kahvaltıya götürüyorum. Kahvaltıyı kafeteryadan alıp masalarında yapıyoruz hep birlikte. Kahvaltılıklar çeşitli ve bol. Çaylar da bol olunca iyi bir kahvaltı yaptık. Daha önce bu kadar bol çay içmemiştik. Hele Havran da neredeyse sabah kahvaltısında hiç içmemiştik. Kahvaltı bitimi tandem bisikletleri hazırladık. Ben 5  numaralı bisikleti aldım. Bu gün Songül başkası ile binecek. Koluma taktığım Özlem ile bisikletin selesini ayarladık binmeden önce. Herkes hazır olunca yola çıktık. Özlem iyi bir sürücü ve kuvvetli. Kuvvetli olmasının nedeni neredeyse bir aydır yollarda. Arkadaşları ile birlikte tur yapıyorlardı. Karadeniz ve doğu Anadolu da tandemle dolaşıyorlardı. Özlem bize katılacağından turunu yarıda bitirip uçakla İzmir’e, oradan Edremit’e gelerek aramıza katıldı. Bacakları iyice güçlenmiş ve uyumlu pedal basıyor. Hatta bazen ben pedal çevirmeyi bırakıp Özlem pedala basarak bisikleti götürüyor. Özlemin arkamda olduğunu hissetmiyorum bile. Özlem fazla kilolu değil, minyon tipi, ufacık tefecik birisi. Kuş gibi hafif. Tıpkı sesi gibi. Konuşması, sesi çok tatlı ve anlaşılır. Onu dinlerken huzur buluyorum desem yeridir. Özlem ile daha önceki yıllarda, Didim festivalinde tanımıştım. O zaman kemanı yanındaydı ve bizlere kemanın tatlı melodisini dinlettirmişti. Tıpkı sesi gibi tatlı nağmeleri kulaklarımıza fısıldıyordu kemanın sesi ile. Hatta sabah kahvesinde kahve içerken isteğimi kırmayıp bana özel keman çalmıştı. O zamana kadar sabah kahvemi keman sesi ile içmemiştim. O sabah ruhum iki kere dolmuştu.

Tandem sürerken Şevket Kaplan bizi çekmiş bir poz. Benim üzerimde, yeşil, beyaz, mavi Eşpedal forması, altımda kısa pantolon, ayağımda terlik, başımda şapka. Özlemin üzerinde ise; beyaz kask, kırmızı tişört, altında siyah tayt, ayağında pembe terlikler. Gölgemiz asfalta vurmuş diğer tarafa. Arkada ikişer katlı, tüm panjurları kapalı bahçeli evler. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

5160a119-219b-43ab-8787-c68ee69dac0c

Tandem sürüp resim çekemediğim için durduğumuz yere gelince resim çekmeye başladım. İlk önce Burhaniye, oradan Hisarköy’e vardık. Köyün içine tandem bisikletleri park edip Köye adını veren Hisar kalıntılarının olduğu tepeye doğru yürümeye başladık. Önümüzde yürüyenler var. Her pilot, koluna taktığı copilotu götürüyor. Benim kolumda da Dünyanın en güzel kızı Özlem var. Birlikte yürüyoruz önde gidenlerin peşinden.

IMG_20210809_113535

Hisarköy Kült Anıtı : Köyün yanındaki Asar Tepe üzerinde Bizans kalesi sur kalıntıları ardında kalan merkezi konumda yer alan kayadan oyma çeşitli bölümlerle en uçta yer alan taht ve altar düzenlemeleri ve basamaklar gösteren tipik bir sunaktır. Dedekaya üzerinde olduğu gibi burada da bazı astronomik oluşumlara uygun düşen düzenlemelerin olduğu fark edilmektedir. Oyularak düzenlenmiş kaya bloğu ardında yer alan sarnıç ve mağara da tam anlamıyla Ana Tanrıça ve bağıntılı tapınımlara bağlanan karakteriyle dikkat çekmektedir. Arazideki çalışmalarda bulunan keramikler ışığında bu sunak alanının önce sunak ve daha sonra kale olarak, Demir Çağı sürecinden başlayarak Bizans süreci sonlarına kadar kullanıldığı ve Hellenistik Dönemde de önem kazandığı anlaşılmaktadır.

https://www.tuvart.net/forum/prof-dr-engin-beksac/tarihin-isiginda-burhaniye-kaya-sunaklari-kaya-anitlari-ve-kult-merkezleri-prof-dr-engin-beksac

Epey dik bir yerde olan yere güçlükle çıktık. Özlem kolumda, dikkatlice, basacağı yeri kontrol ederek yavaş adımlarla yürüdük. İlk hisar kalıntısına geldiğimizde bizden önce çıkanların hisar gölgesinde dinlendiklerini gördüm. Hava sıcak mı sıcak, üstüne zorlu bir çıkış. Tepeye varınca gölge bir yer arıyor insan. O da Hisarın gölgesi. Çünkü başka bir gölgelik ağaç ya da yapı yok.

Hisar yapısı iyice yıpranmış dış kısımlarında düzensiz taşlarla örülmüş kalıntıları kule şeklinde ayakta duruyor.

IMG_20210809_124911

Hisar köyden epeyce yüksekte. Buradan köyün evleri küçük görünüyor. Aşağıda tarlalar ve zeytin ağaçları dağlara kadar gidiyor.

IMG_20210809_125052

Sunak olarak kullanılan kayalıklara geldik, arka kısımdan rahatça çıkılacak biçimde belli belirsiz basamaklardan çıkıyoruz. Tepedeki düzlükte küçük bir mağara deliği var. Orayı çekiyorum.

IMG_20210809_125634

Özlemi öylece, kımıldamadan beni beklemesini söyledim. Mağaranın yanına kadar indim. Dar bir deliği olan mağaranın etrafında yapı kalıntıları var.

IMG_20210809_125716

Eskilerde tanrılara kurban verilen kayanın üzerinde poz veriyoruz Şevket Kaplan’a. Özlem kolumu tutuyor, ikimizin de saçları salınık. Benim saçlarım Özlem’in saçlarından daha uzun. Özlem’in boş elinde su şişesi, benim elimde şapka var.

91b8a271-fefe-46ac-9457-608fc7f0c6aa

Rehber bizlere buralar hakkında bilgiler aktarırken kayaya oturduk Özlem ile birlikte. Anlatılanları dinliyoruz. Dinlerken önümdeki dikenli çalıda gözüme bir hareket ilişti. Dikkatli bakınca, çalının içinde peygamber devesi ön kıskaçları ile çekirgeyi tutmuş çatur çutur yediğini gördüm. Avını kıskaçları ile sıkıca tutmuş çekirgenin üçte biri yok. Bu durumu ben görebiliyorum ama yanımda olan Özlem göremiyor. Özlem’e peygamber devesini, kıskaçlarıyla tuttuğu çekirgeyi yediğini anlattın. Elini çalının üzerine getirip az aşağıda peygamber devesinin öğle yemeğini yediğini betimledim. Özlem de ilk defa betimlenenleri duyduğunu, daha önce hiç görmediğini şaşkınlıkla anlattı. Diğer arkadaşların bu olayı görmediklerini biliyorum.

IMG_20210809_130211

Özlem ile yan yana otururken Şevket Kaplan bizi çekiyor. İkimizin başında şapka var, bizi Güneşten koruyor. Özlem yanımda, kolumu omuzuna atmış durumundayım.

IMG_20210809_130936

Anlatılanları dinledik, bitince aşağıya inmeye başladık dikkatlice. Çıkmak daha kolay inmekten. İnerken daha uzun zamanda iniyoruz. Her pilot copilotu kolundan tutup indiriyor dik yamaçtan.

IMG_20210809_131143

Köye inip tandem bisikletleri aldık. Birlikte yola çıktık. Geldiğimiz yoldan değil de tepenin etrafını dönen yoldan giderek daha önce geçtiğimiz Şahinler köyüne geldik. Öğle yemeğini burada yedik. Yemekten sonra Özlem’i koluma takıp tarihi camiyi görmeye götürdüm. Caminin girişindeki tabelaya cami tarihinin kısa bir yazısı yazılmış. Tabelada yazan;

Şahinler Köyü Camii

Cami girişindeki Osmanlıca kitabeye göre cami yapımı, 1891 – 1902 yılları arasında Burhaniye kaymakamlığı yapmış olan Hasan Tahsin bey’in öncülük etmesiyle Hicri 1314 (Miladi 1895) yılında tamamlanmıştır.

Üzeri dört yöne meyilli kırma çatıyla örtülmüş ve alaturka kiremitle kaplanmış olmasına karşın, içeriden yalancı kubbelere sahiptir. Eski hat örnekleri pek bulunmayan, buna karşın köydeki manzaralar, Rezelli değirmeni, köy mezarlığı ile çeşitli doğa ve meyve frekslerinin yer aldığı iç duvarları ve kubbeleri ile Türk – İslam aleminde çok ayrı özellikte bir camidir.

Altında daha kısa İngilizce yazılmış metin var.

IMG_20210809_145613

Caminin solundaki minareyi tamamı ile kadraja sığdırıyorum. Yerden 3.5 metre kadar olan temeli kesme taştan kare biçiminde yapılmış. Üzerinde silindir şeklinde pişmiş tuğla örülerek yapılmış. Ezan okunan şerefesi tuğladan balkon şeklinde. Sonrası külahı da dahil tuğla ile örülü. En tepesinde alem ve yıldırımsavar takılı.

IMG_20210809_145632

Namaz zamanı olmadığı için içeriye ayakkabıları çıkarıp giriyoruz. Tüm duvarlar yeşil renk hakim olarak çeşitli şekiller, manzaralar, meyve ve çiçek resimleri ile bezenmiş. İmamın vaaz verdiği minber. Girişi yeşil perde ile kapalı, merdivenler yukarıya küçük bir sütunlu yapıya çıkıyor. Buranın kapısında da yeşil perde ile kapatılmış.

IMG_20210809_145700

Diğer duvarları ve İmamın namaz kıldırdığı girintiyi çekiyorum Girinti olan yerin etrafı yeşil renkli led ışıkları ile aydınlatılmış.

IMG_20210809_145713

Duvarlarda olduğu gibi tavandaki yalancı kubbe ve diğer yerler desenlerle boyanıp süslenmiş. Kubbenin ortasındaki kancaya bağlı avize çubuğu aşağıya kadar sarkmış.

IMG_20210809_145719

Diğer kubbeyi de alttan çekiyorum Burası da boyanıp süslenmiş.

IMG_20210809_145731

İmamın namaz kıldırdığı girinti, üst tarafında, içte yeşil, önde kırmızı perde olarak boyanmış. Perdeler yanlardan bağlanmış biçimde

IMG_20210809_145747

İçerilerin resmini çektikten sonra dışarıdaki cami avlusunda tulumbaya geldik. Tulumbadan su çekerek elimizi, yüzümüzü, ayaklarımızı dizlerimize kadar yıkayıp serinledik. Bu sıcakta iyi oldu. Şapkamı da tamamen ıslatıp başıma takıyorum. Kenarlarından sular akarak biraz daha serinlememi sağladık. Özlem de aynısını yaptı. Özlem’e tulumbayı elleri ile dokundurarak yapısını inceletiyorum. Aynı zamanda tulumbanın çalışma prensibini anlatıyorum.

IMG_20210809_145827

Köyün tarihinin eski oluşu mezarlığından belli olur. Mezarlıktaki serviler uzun ve kalın gövdeli. Mezar taşları da kaya parçalarından yapılmış. Mezarlık düz ve hiç mermer mezar yok, sadece mezar taşı var.

IMG_20210809_153136

Köyden aşağıya indik hızlıca. Pelitköy’de kendilerine cafe ismi takmış manzaralı bir yerde mola verdik. Arkadaşın birisi 3 tane çaya 9 Lira verdiğini duyunca çay paralarına itiraz ettik. Bu kadar pahalı niye satıyorsunuz dedik. Örenli arkadaşlar işletmeci ile konuşup fiyatları yarıya indirince birer çay içiyoruz. Çaylar içildikten sonra dışarıda toplaşıp resim çekiliyoruz manzara eşliğinde. Aşağıda Edremit körfezi görünüyor. Arkadaşları ben çekiyorum cep telefonum ile. Sonra da kareye ben giriyorum. Pankartımızı da açmış bulunuyoruz.

IMG_20210809_164955

Fazla geç olmadan kamp alanına geldik. Su donları ve havluları alıp yürüyerek deniz kıyısına vardık. Denizi pek sevmemiştim ve topuğuma batan deniz kestanesinin dikenleri hala duruyor. O yüzden bu kez havuza girmeye karar verdik. Soyunma odalarında su donlarımızı giyip havuza daldık. Mavi fayans döşeli havuz tertemiz, taş, kum, deniz kestanesi yok, rahatız. Havuzun içinde Özlem, ben ve arkamda omuzlarımı tutan Deniz Kel poz veriyoruz Şevket Kaplan’a. Benim cep telefonum ile çekiyor. Suyun rengi masmavi.

ad5f3571-3c2a-4f7c-8471-e20bec7ec460

Şevket Kaplan’a bizleri havuza atlarken çekmesini söylüyorum. Nasıl çekeceğini de anlattım. Sürekli basılı tutulursa 40 tane resmi sürekli çekiyor. İlk önce Saldıray Altındağ atlamaya hazırlandı. 40 resimden sadece 2 tanesini koyuyorum. Saldıray kollarını iki yana açarak geriliyor. Yanında da ben varım.

IMG_20210809_180903_1CS

Gerildikten sonra ileri fırlayıp atlıyor havuza doğru. Elleri önde ve ileride birleşik, hala suya değmeden havada öylece duruyor Saldıray. Kör olmasına rağmen balıklama atlamasını gayet güzel yaptı.

IMG_20210809_180903_12CS

Saldıray havuza daldıktan sonra sıra bana geldi. Ben de kollarımı arkaya atıp geriliyorum kuvvet kazanmak için.

IMG_20210809_180913_3CS

Kolları sallayıp zıplıyorum havaya doğru. Ellerim ileride birleşik durumda.

IMG_20210809_180913_6CS

İyice havaya yükselip U biçiminde havuza paralel havada asılı kalıyorum bir süre.

IMG_20210809_180913_7CS

Sonra suya doğru yaklaşıyorum parmak uçlarımla. Nereyse suya değecek kadar.

IMG_20210809_180913_9CS

Sonra hızlıca suyun içine dalıyorum. Benden sonra Ceyhan hazırlanıyor. Ceyhan’ın arkası dönük havuza, ters takla atlayacak havuza.

IMG_20210809_181058_1CS

Havuzun kenarında ayakları ile yaylanıyor.

IMG_20210809_181103_1CS

Sonra havuza doğru tersine fırlıyor.

IMG_20210809_181103_4CS

Başlıyor ters takla atmaya. Havada asılı kalıyor Ceyhan.

IMG_20210809_181103_5CS

Elleri suyun içinde. Başı da suya değmiş durumda dalıyor havuza.

IMG_20210809_181103_7CS

Havuzda yeterince yüzüp eğlendik. Kurulanıp elbiseleri giydikten sonra yürüyerek kamp alanına geldik. Saçlarım havuzun klorlu suyunda tertemiz oldu. Pınar Öğretmen saçlarımı örmek isteyince olur diyerek örmesine izin verdim. Pınar da benim ve Özlem’in saçlarını ördü. Kendi saçlarını da örünce sandalyelere oturarak örülmüş saçlarımızın resmini çektirdik Şevket Kaplan’a. Solda Özlem, ortada Pınar, sağda ben arkamız dönük, gölgedeyiz. Karşımızda Güneş altında Baattin ve Hamide Turan oturuyor.

aae17662-524a-476e-ae64-812f7b7beb99

Akşam yemeğinde Burhaniye be bisikletçi olan ve bizlere destek olan Metin Yörük köpeğini getiriyor kamp alanına. Köpek iri bir rotvayder. Kalın ipini tutup seviyorum biraz. Akıllı köpek kendini sevdiriyor. Özlemişim köpek sevmesini. Aynı cins köpek bizde de vardı. Bir kaç yıl evvel öldü ve çok üzülmüştük. Köpeğin yanına çömelip birlikte poz veriyoruz kameraya.

IMG_20210809_200252

Akşam yemeğini hep birlikte neşe içinde yiyoruz. Yemekler bol ve doyurucu. Kamp alanına henüz Güneş vuruyor. Okaliptus ağaçları gölgelik ediyor bizler yemek yerken. İki sıra masalar tamamen dolu. Resmi Baattin Şimşek çekiyor.

e8c153bc-31c2-4170-9564-60be23529a09

Ören bisikletçilerini oluşturan Veloadra bisikletçileri bizleri akşam turuna çıkardı. Kıyıdan, İskele mahallesi, Kum burnuna kadar gittik. Kıyı düz değil, sürekli in çık yapıyoruz. Deniz kıyısında kafede çay, soda içerek Ağustosun sıcak gecelerinde serinliyoruz birazcık. Dönüş yolunda bir kaç kez zincir atması yaşasak ta çabucak hallediyoruz. Ören merkezdeki meydanda hep birlikte parktaki ışıklar altında resim çekiliyoruz. Arkamızda kanatlı at Pegasus heykeli şahlanmış.

IMG_20210810_004055

Gece 12 den sonra kamp alanına geldik. İyice yorulmuşuz ve hemen çadırıma girip yatıyorum.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 43 + 22 = 65 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc
 Akşam turu

Powered by Wikiloc

Keşan Trakya Bisiklet Turu 16. Gün

17 Eylül 2013 Salı

Erdek – Gönen – Danışment

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

“Ve o yaşlardaydı…

Geldi ardım sıra şiir.

Bilmiyorum, bilmiyorum nereden geldiğini.

Kıştan mı, bir ırmaktan mı yoksa.

Bilmiyorum nasıl ya da ne zaman,

hayır ses değildi, ne sözcük

ne de sessizlik.

Ama çağrıldım bir sokaktan,

dallarından gecenin,

ansızın ötekilerin arasından,

kuşatılmış şiddetli alevlerle

ya da bir başına dönerken,

oradaydım yüzünden yoksun,

ve dokunuverdi bana…”

Pablo Neruda

 

Öne çıkmış olan görsel, cumbalı evler, dar sokak. Biri sıvalı ve pembe renk badanalı yeni bina, yanındaki binalar kerpiç, tahta cumbalı evler. Tahtalar yıpranmış, eski.

170920133821

Yağmur bütün gece yağdı usul usul. Sundurmanın altında olduğumuz için ıslanmadı çadırım. Yağmurun sesi o kadar güzeldi ki güzel bir uyku uyumama neden oldu. Sabaha kadar deliksiz uyudum. Sabah uykumu almış olarak saat 07:00 de uyanıyorum her sabah olduğu gibi. Şortumu giyerek denizde yüzüp sabah duşumu aldım ve güne başlıyorum. Ardından sıcak bir duş mükemmel oluyor. Duşun ardından eşyalarımı, çadırı topluyorum. Bisiklete tam yükleyeceğim bir baktım arka lastik patlamış. Eh ne yapalım hemen lastiği söküp yama yaparak şişiriyorum. Tekerleği yerine takıp eşyaları bagaja yükleyerek hazır hale geliyorum. Can da bu arada anca toplanıyor, çünkü eşyaları toplaması ve yerine yerleştirmesi biraz uzun oluyor. Lastiğimin patlamasıyla aradaki farkı kapatarak aynı anda hazır oluyoruz. Kamp ücretini ödeyerek kahvaltı yapmak için merkeze doğru yola çıktık. Yerde arka tekerlek, iç lastik dışarıda, yanında plastik levyeler ve küçük pompa.

170920133799

Çay bahçesinde masanın birinde taze börek alarak kahvaltıyı yaptık. Kahvaltıdan sonra cep telefonum çalıyor, telefonda ablam müjdeyi hemen vererek yeğenimin doğum yaptığını bildiriyor. Acalog (büyük amca ) oldum böylece. Duru bebek dünyaya gelmiş beni sevince boğmuştu bu sabah. Hemen yeğenimi arayıp onu kutluyorum Duru bebek için. O kadar heyecanlıyım ki içim içime sığmıyor. İçimden İstanbul’a gidip Ada bebeği görüp koklamak geçti bir an. Neşe içinde yola çıkıyoruz. Gece yağan yağmurun ardından hava masmavi, Güneş yıkanmış, tüm ışıklarını dünyaya saçıyor kimseyi ayırt etmeden. Marmara denizi ve Erdek ardımızda kalıyor giderek. Elçek ile kendimi çekiyorum, başımda kask yok, sarı renkli güneş gözlüğü gözümde, saçlarım omuzlarımdan aşağı salınık.

170920133802

Yarımada ardımızda kalıyor,  gittikçe manzara değişiyor, ilk yerleşim yeri Edincik kasabası. Yeni yerleri görmenin heyecanı var içimde. Zaten Duru bebek yeterince heyecanlandırmıştı. Ağaçlık ve Marmara denizi, denizin ardında dağlar sıralanıyor.

170920133803

Yol pek işlek değil, arada bir araç geçiyor sadece. Karşımızda dağların tepesinde rüzgar türbinlerini görüyorum. Türkiye’de bayağı çoğaldı rüzgar türbinleri, rüzgar olan yerlerde kurulması olanaklı. Hem temiz enerji. Kavak ağaçları göğe doğru uzamış.

170920133806

Rüzgar türbinlerinin sağında değişik yapılar görüyorum. Uzaktan ne olduğunu tam olarak çıkartamadım. Binalara benziyor ama dağın başında böyle bir şey yapacaklarına aklım kesmiyor doğrusu. Ne olursa olsun çirkin bir manzara olduğu kesin, doğaya hiç uygun değil.

170920133807

Bandırma – Edincik yol ayrımına geliyoruz bir süre sonra. Biz Edincik tarafına doğru sapıyoruz tabi ki. Bir süre daha Marmara denizinin kıyısında yol alarak gideceğiz.

170920133808

Deniz kıyısı temiz ve berrak, sabah girmeseydim denize burada girebilirdim kesinlikle. Kumsalı yok sadece, kıyılar büyük taşlarla kaplanmış.

170920133809

Bir süre sonra deniz kıyısından yol sola dönüp tırmanma eğiliminde. Artık Marmara denizine hoşça kal diyorum. Önümüzde iki tane sıradağ var. Şimdi birinci sıradağları tırmanıyoruz. İkincisi Edremit – Balıkesir kara yolundan sonra başlıyor.  Sıradağlar epey uzun ve bol tırmanma gerektiriyor. Bu tur bana  o kadar iyi geldi ki sıradağları aşmak kolay geliyor bana. Zeytin ağaçları arasında gidiyoruz.

170920133811

Yol kıyısında çeşme çıkıyor karşıma. Çeşmenin yanı başında bir havuz yapılmış, gayet güzel. İşte burada önemli bir durum olduğunu görerek resim çekiyorum. Havuzun taşları gayet düzgün yontulmuş, biraz dikkatli bakınca yontulmuş taşların tarihi eserlerden sökülüp buraya getirilerek havuzda kullandıklarını anlıyorum. Üzüldüğüm nokta şu; tarihi eserleri doğru dürüst koruyamıyoruz. Ne devlet ne de halk, tarihi eserlere gereken ilgi ve önemi göstermiyoruz maalesef. Medeniyetler binlerce yıl önce gayet güzel eserler yapmışlar. Zamanımızda hazır varken yeni eserler de ben yapayım demeden antik yapılardan yontulmuş taşları sökerek kendi yapılarında kullanıyorlar. Bir de tarihi eser yağmacıları var, şimdiye kadar ne var ne yok en değerlilerini çalmışlar. Çok ama çok üzücü bir durum. O kadar tarihi eserleri tahrip etmelerine rağmen yine de ayakta duran eserler var. Yakınlarda mutlaka bir antik kent olmalı diye düşünüyorum. Çeşmede borudan su akıyor devamlı, yanında havuz ve bisikletim KUZ park etmiş durumda.

170920133812

Güzel bir yol kenarı dinlenme yeri, Okullar açık olduğu için ortalıkta kimseler yok. Burada biraz dinlenerek kendimize geliyoruz. Devamlı yokuş yukarı gidince insan ister istemez böyle güzel yerleri kaçırmadan mola vererek yolun keyfini çıkara çıkara gitmek gerek. Duvar dibinde Can’ın bisikleti dayalı, duvarın üstünde oturma yerleri ve piknik masaları. Daha yukarıda çınar ağaçları. Alt duvar yeşil, üst duvar beyaz badanalı.

170920133813

Tarihi bir çeşme, kim bilir kim yaptırmış, ama güzel yaptırmış. Böyle çeşmeler olmazsa işimiz zor. Sadece şu yazıları yazmasalar çeşmenin taşlarına iyi olacak. Çok çirkin bir resim çekmek zorunda kalıyorum, yazık, çok yazık. Anıtsal çeşme olarak anılıyor. Roma imparatoru Hadrian dönemine ait ( MS 117 – 139 ) Çeşmenin taşında bu bilgiler yazıyordu.

170920133814

Epey yükselmişiz, Marmara denizi güzelliği ile karşımda masmavi görünüyor. Karşıda Kapıdağı yarımadası.

170920133815

Edincik girişindeki mezarlıktaki servi ağacı gösteriyor ki köy epey eski. Servi ağacı yüzlerce yıllık, kimi yerleri kurumuş ama yeni sürgünlerle yaşama devam ediyor.

170920133816

Yol kıyısındaki düzgün yontulmuş taşlar burada antik dönemlerin yaşandığını gösteriyor. Edincik´in kuruluşu MÖ 4000 2500 yıllarına dayanmaktadır. MÖ 1073 800 dönemlerinde Persler, Makedonlar ve Roma Bizans hâkimiyetinde kalan şehrin adı Adrestia olarak geçmektedir. 1076 yılında Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından fethedilerek 30 yıl Türklerin egemenliğine girdikten sonra Sultan Kılıçaslan’ın ölümünden sonra 1106 yılında tekrar Bizanslıların egemenliği altına girmiştir. 1329 yılına kadar Bizans egemenliğinde kalan Edincik bu tarihte Orhan Bey tarafından fethedilerek tekrar Türklerin egemenliğine girmiştir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde Edincik´in isminin “Aydıncık Kadılığı” olarak geçtiği ve burada ipek böcekçiliği yapıldığı, tabakhaneleri ve tersanelerinin meşhur olduğu ifade edilmektedir. Edincik´te Osmanlı Devletinin kuruluş dönemine ait Ulu Cami (1368), Kümbet Cami (1470), gibi önemli eserler bulunmaktadır. Edincik’in kısaca tarihi böyle. Yol kıyısındaki taşlar belli ediyor tarihinin eski olduğunu. ( Kaynak Vikipedi )

170920133817

Burası köyden büyük bir yer. Belediyesi var. Burasını çok beğendim, şirin bir görünümü var kasabanın. Öyle yüksek yapıları yok, tek tük fazla kat çıkmış bazı binalar. Kahvede oturup soda ve çay içerek bir süre dinleniyoruz. Kahvede masalarda oturanlarla sohbete başlıyoruz. Nereden gelip nereye gidiyorsunuz gibi olağan soru cevapların ardından sohbet döndü günde kaç km yol yaparsın yapamazsın meselesine. Biz 89 – 100 km civarı, duruma göre yapıyoruz deyince kahvede bulunan iki kişi başladılar tartışmaya. Birisi yapamazlar bu kadar km diyor, diğeri adamlar buraya kadar nasıl geldi diyerek ağız dalaşına girdiler. Büyük olasılıkla bunlar emekli vatandaşlar. Kasabada kendilerine yapacak iş bulamadıklarından bütün gün kahvede  zaman geçiriyorlar. Bütün gün kağıt, tavla yada okey oynuyorlar. Yemek için bile evlerine gitmeyip kahvede köfte ekmek gibi yiyecekler yiyerek karnını doyuruyorlar. Kahveye bizim gibi zor gelen bisikletçileri zor gördüklerinden değişiklik oldu kahvede. Tartışmaya başlayan iki kişi giderek tartışmayı uzatınca, araya girip bizim yüzümüzden tartışmayın diyerek kahveden ayrılıyoruz. Adamların işi yok neredeyse birbirine girecekler bir hiç yüzünden. Kahveden çıkıp kasabanın eski evlerinin resimlerini çekmeye başlıyorum. En güzeli bu bence.

170920133819

Kasaba da su bol, öyle ki tarihi evin duvarında devamlı akan bir çeşme var. Su borudan direk akıyor, bu ayda akması da su kaynağının bereketli olduğunu gösteriyor. Henüz sonbahar yağmurları da başlamadı. Beyaz badanalı evin duvarına girinti yapılarak boru takılmış. Su devamlı akıyor.

1709201338201

Kasabanın ahşap tarihi cumbalı evleri insanı geçmişe götürüyor. Sokağa ayrı bir hava vermiş. Kim bilir ne yaşanmışlıklar olmuştur ve ne aşıklar pencerenin altında, sevdiceği kızı pencerenin önünde görebilme umudunu asla yitirmeyen genç delikanlılar, sürekli dolaşmışlardır cumbanın altında. Biri sıvalı, badanalı yeni ev. Yanındakiler eski, tahtaları yıpranmış kerpiç evler. Sokak dar, evler birbirine neredeyse değecek. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

170920133821

Tarihi Ulu cami, Beyaz minaresi uzun, bahçe duvarından görülmüyor ama servilerden anlaşılacağı gibi bahçede mezarlık olması büyük olasılık. Hem de büyük din adamları yatıyor burada. Kim bilir kazı yapılsa Roma dönemine ait  hatta büyük İskender’in ünlü komutanlarının mezarları bile vardır.

170920133822

Daha önce deniz kıyısından ufukta dağların sırtında ki rüzgar türbinlerinin yakınına geliyoruz. Ne güzel bacasız temiz enerji üretiyor.

170920133823

Rüzgar Türbinlerinin daha da yakınına gelerek dağın zirvesine çıkmış oluyoruz, bundan sonra yükseklerde, dağlarda gideceğiz. Uzaktan gördüğümüz yapılar da burada. Hani manzarayı bozan cinsten yapılar. Buraya büyük, çok katlı apartmanlar yapılmış. Dağın bir kısmını betonarmeye çevirmişler. Bu çirkinliğin resmini çekmiyorum.

170920133824

Yol güzel görünüyor da bulutlar yine toplanmaya başladı. Yağar mı yağar, belli değil yağıp yağmaması. Hava lodos esmeye devam ediyor, lodos eserse yağmur bir ara yağabilir. Can önde aheste aheste gidiyor, ben de ona ayak uyduruyorum.

170920133825

Bir ara Marmara denizini tekrar görünce resmini çekiyorum. Marmara denizi de aynı Karadeniz gibi peşimizi bırakmayıp bizden bir türlü ayrılmak istemiyor. Marmara denizi sevdi bizi, biz de onu sevdik, birbirimizden ayrılamıyoruz. Önümde biçilmiş tarla sarı renkte, sürülmeyi bekliyor.

170920133827

Gittiğimiz yol duble bir yol, ta Çanakkale’ye kadar gidiyor. Bir gün bu yoldan gideceğim elbet. Biz sola Gönen’e doğru pedal çevireceğiz, yolumuz oradan geçecek. Yol üstündeki tabelada; sola doğru Gönen, düz olarak Biga – Çanakkale yazılmış.

170920133828

Yol kıyısında yine plastik şişeler atılmış öyle duruyor. Şehirlerde belediyenin çöp tenekeleri, çöpçüleri devamlı şehirleri süpürüp temizliyorlar. Peki şehir dışında ki çöpleri kim, nasıl temizleyecek? Böyle görünce üzülüyorum. Yeni sürülmüş tarlada toprak rengi ortaya çıkmış.

170920133829

Tarlanın birinde sarnıç görünce durup resmini çekiyorum. Böyle kuyular zamanımızda pek görünmüyor. Bu kuyular sulama amaçlı değil, daha çok hayvanlara su vermek için kullanılıyor. Yolda görmediğim şeyleri görüyorum, bakalım daha neler göreceğim. Yollar süprizlerle dolu. Destek direği köşebent demir ile örülmüş. Destek üzerinde uzun bir boru, alt kısmı kısa, üst kısmı uzun olarak kondurulmuş. Alt kısmında ağırlık olduğu üçün ön tarafı yukarıda. Ucunda ip ve kova bağlı.

170920133830

Bulutlar iyice çoğalmaya başladı.

170920133831

Ana yol bitiyor nihayet, bundan sonra ara yollardan, köy yollarından devam edeceğiz. Gönen’e varıyoruz, marketin birinden alışveriş yapıyoruz. Bazı şeyler almamız gerekti. Marketin içinde ucuz fiyatı olan çelik termos görünce hemen alıyorum. Biraz vuruktu dış kısmı, benim için önemli değildi. Yiyecek bir şeyler aldıktan sonra kahvenin birinde yemeğimizi yiyoruz. Tabelada; Sola Manyas, sağa Biga – Çanakkale, Düz Şehir merkezini belirtiyor.

170920133832

Daha sonra yolumuza devam ederek önümüze çıkan ilk köye varıyoruz; Hacıvelioba. Köy yollarından gitme daha eğlenceli benim için. Yollar genellikle eski patikalardan giden yollar sadece biraz genişletilmiş ve asfalt dökülerek yol yapılmış. Yeni yapılan yollar daha düz olduklarından insana sıkıcı geliyor. Köy yollarında ise 300 yada 500 metre sonra yol döndüğü için yolun nereye gittiğini bilmeden pedal çevirmek daha heyecanlı geliyor. Dönemece gelince yeni manzaralar eşliğinde yol yine kıvrılınca değişiklikler böylece devam edip gidiyor.

170920133833

Ova bitti, şimdi tırmanma zamanı. Vitesleri giderek düşmeye başladı birer birer. Bulutlar giderek çoğalıyor, güneş bulutların arasında kendini göstermekle zorlanıyor. Ara sıra ışık hüzmeleri bulutların arasından kendini şöyle bir gösterip hemen kayboluyor.

170920133834

Yükseldikçe manzara da giderek güzelleşiyor. Güzellikleri seyretmekte bana düşüyor ve ben bundan mutluluk duyuyorum. Yokuşu çıkmak daha da zevkli oluyor böylece.

170920133835

Önümdeki dönemeçli yol biraz dik olsa da önemli değil. Dönemeç bilinmeze götürecek beni.

170920133836

Yol kıyısında dağ çilekleri görüyorum, henüz yeni kızarmaya başlamışlar. Daha olgunlaşmamışlar yalnızca. Pembeleşmeye başlamışlar, yakında olgunlaşacaklar. Kimisi de sararmış halde.

170920133837

Güzel manzarayı yol kıyısında insanlar tarafından arabalardan atılmış çöpler bozuyor.

170920133838

Tırmanış devam ediyor hala.

170920133839

Dağların zirvesine ulaştık sayılır, rakım 470 metrelerde. Bundan sonra iniş zevkli olacak gibi görünüyor.

170920133840

Yükseklerden inmek çok çabuk sürüyor, bir anda aşağıya iniyorum. Ama iniş keyifli oluyor. Dağların zirvesine çıkarken zahmetli oluyor, terliyorum fazla enerji harcarken. Zirveye çıktıktan sonra inişte rüzgarlığımı mutlaka giyiyorum. Yoksa terli olarak rüzgar alırsan vücut rüzgarın etkisi ile hızla soğuyacağından ısı dengesinden dolayı hasta oluruz. Terli olmak önemli değil sadece rüzgar almayacaksın o kadarcık.

170920133842

Düzlüğe indikten sonra Koyuneri köyüne yakın bir yerde arka lastiğim patlıyor. Bu gün ikinci sefer patlıyor aynı lastiğim. Tam da yokuşun başında, Can bayağı önlerde, göremiyorum onu. Arka bagajdaki eşyaları indiriyorum, yoksa tekerleği çıkaramam. Bisikletin ayaklı sehpası olunca yere yatırmama gerek kalmıyor, ayaklık çok işe yaradı. Arka tekerleği söktükten sonra iç lastiği çıkarıp patlağı buluyorum. Bunları yaparken traktörden köylü yardım gerekli mi diye soruyor bana. Ben de kendim hallederim diyerek cevap veriyorum. Dış lastiği kontrol edip dikeni çıkararak bir daha patlamasını önlüyorum. Ardından iç lastiğin delik olan yerini bulup yama yapıyorum. Daha sonra iç lastiği takarak şişirmeye başlıyorum. Tam bu arada Can geliyor, merak edip geri dönmüş. Lastiğimin patlak olduğunu görünce yardım ederek tekerleği yerine beraberce takarak hallediyoruz birlikte.  Büyük künklerin yanında KUZ par edilmiş, arka tekerlek sökülü. Tekerlek künke dayalı, iç lastik künkün üstünde.

170920133843

Eşyaları bagaja yükleyip hareket ediyoruz. Önümüzde yokuş var, aheste aheste çıkıyorum. Can ikinci kez çıkıyor bu yokuşu. Bu günkü hedefimiz Balya idi ama bu gidişle varamayacağız gibi. Güneş batmak üzere, Güneş  ufukta batmadan önce resmini çekiyorum. Gökyüzünde bir tane uzun bulut var.

170920133844

Güneş battıktan sonra hava kararmadan Danışment köyüne vardık. Köyün girişinde bir bakkaldan soda içmek için durduk. Sodayı içerken bir bayan geliyor bebek arabası ile bakkala. Bebek çok sevimli, bu sabah yeğenim doğum yapmıştı. Bayana bebeğin ismini soruyorum ?  ” Duru ” deyince daha da heyecanlanıyorum. Yeğenimin bebeğine de Duru ismini takmışlardı. Daha yeni doğmuş bebeğimizi görmeden aynı isimde başka bir Duru bebeği görmek büyük bir tesadüf olsa gerek. Çok sevinçliyim doğrusu, Duru bebeği seviyorum doyasıya.

Sodayı içtikten sonra köyün kahvesine gidiyoruz. Merhaba diyerek masanın birine oturarak çayları ısmarladık. Köylülerle sohbet etmeye başladık, içlerinde muhtar azası vardı. İkinci çayları ısmarladı Aza İbrahim Ödül. Hava kararmaya başladı, kalacak yer muhabbeti ederken Muhtar Ertuğrul Danışan geliyor kahveye. O da birer çay ısmarlıyor. Kalacak yeri konuşuyoruz muhtarla, çadır kurabileceğimiz bir yer göstermesini istiyoruz. Muhtar Ertuğrul da bize köy odasında kalabilirsiniz diyerek bizi sevindiriyor. Muhtar Ertuğrul ile azaları ile muhtarlığa giderek biraz da orada oturup sohbet ediyoruz bir süre. Muhtar masasına oturmuş, yanında muhtarlık azaları.

170920133845

Muhtarlıkta köyde daha önce muhtarlık yapmış olan bütün kişilerin fotoğrafları bir köşede sergilemiş muhtar Ertuğrul. Muhtarların çoğu akraba, aynı soyadı taşıyor Ertuğrul Danışan ile. Bu arada muhtarlıkta bulunan bilgisayardan internete girip gideceğimiz yolu daha yakından görüp yolumuz üzerindeki köylerin isimlerini yazıp not alıyorum. Elimizde detaylı köy yollarını gösteren harita yok. Not almam iyi oldu, hiç olmazsa Bergama’ya kadar olan yolu öğrenmiş oluyoruz böylece. İlan panosunda bir yazı dikkatimi çekiyor

” Babacığım lütfen hızlı gitme, sensiz bir dünya istemiyorum”

Trafikte her yere yapıştırılması gereken bir uyarı olmalı bence.

170920133846

Daha sonra bisikletleri öylece kahve önünde bıraktığımız yere gelerek eşyalarımızı köy odasına götürüp yerleşiyoruz. Bakkaldan yiyecek bir şeyler alıp kahvede atıştırıp karnımızı doyuruyoruz. Odamıza gelip  telefonu şarja bağlıyorum. Ardından uykum gelince yatıyorum. Hava lodos olduğu için yağmur yağma olasılığı vardı. Köyün odasında kalmamız iyi oldu.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 82 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc