Etiket arşivi: çardak

Afyon Frig Vadisi Bisiklet Turu 1. Gün

18 – 19 Haziran 2021 Cuma

Afyon – Gazlıgöl – İhsaniye – Döğer – Emre gölü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Karahisar kalesi yıkılır gelir
Kakülü boynuna dökülür gelir

Yayladan gel allı gelin yayladan
Kesme ümidini kadir Mevla’dan
Ver elini karlı dağlar aşalım
Bayramlaşalım

Ben bir koyun olayım sen de bir kuzu
Meleye meleye getirem yazı

Yayladan gel allı gelin yayladan
Kesme ümidini kadir Mevla’dan
Ver elini karlı dağlar aşalım
Bayramlaşalım

Kapıma bağladım da kınalı koçu
Harmanı kaldırdım kız senin için

Yayladan gel allı gelin yayladan
Kesme ümidini kadir Mevla’dan
Ver elini karlı dağlar aşalım
Bayramlaşalım

Hidayet Çalbudak Afyon yöresi türküsü

 

Öne çıkmış olan görsel, İki direkte Türk bayrağı, ayakta ellerini pençe yapmış yerdeki düşmanı etkisiz hale getirmiş heykel. Arkada iki katlı bir ev. Afyon’un yüksek kaya kütlesi üzerinde Afyonkarahisar kalesi. Heykelin altında Atatürk kabartması.

DSCN2044

Günlerden bir gün arkadaşım İsmail Odabaşıoğlu telefon ile aradı. Zaten canı sıkılınca sürekli arayıp sohbet ediyoruz. Bana “Urim Baba Afyon Frig vadi bisiklet festivaline katılacak mısın?” diye sordu. Ben de “Pek niyetim yok ama düşünüyorum katılıp katılmamak için” Bu aralar hafta sonu salgın nedeni ile sokak kısıtlaması var. Gerçi festivalleri özlemedim değil, uzun süredir arkadaşlardan kimseyi göremedim. Özlem had safhada. Bir kaç gün sonra telefonum çaldı. Arayan yıllardır tanıdığım bisikletçi Birsen Esinti. Bana “Urim Baba Afyon Frig bisiklet festivaline bekliyorum” diye davet etti. Eh davet büyük yerden gelince “Tamam geleceğim” diye cevap verdim. Kayıt açılınca benim ve bacanağım Selahattin’in kaydını yaptırdım. Bacanak ile festivalden bir gün önce gündüz Afyon’a gidelim diye kararlaştırdık. Hazırlıklarımı yaptım, yanıma alacağım eşyaları, alet edevatları çantalara yükledim. 17 Haziran Perşembe sabahı bacanağım evime geldi. Kendisi bisikletini yüklemiş taşıyıcıya. Benim bisikleti de yükleyip güzelce bağladık. Çantaları da arka koltuğa yerleştirdim. Sadece ikimiz varız, arka koltuk boş. Birlikte sabah kahvaltısını yapıp yola çıktık araba ile.

Otobüs bilet fiyatları salgın nedeni ile pahalı. Sadece bir kişi 100 Lira. İki kişi gidiş dönüş 400 Lira tutuyor. Bu para ile arabanın yakıtını doldurup rahatça gidip gelebiliriz. Yol kıyısında meyve satan tezgahın birinden meyve aldık, yolda yiyerek gidiyoruz. Bacanağıma “Yolda hiç taş köprü gördün mü? diye sordum. O da “Ne taş köprüsü?” diye cevap verdi. Demek ki şimdiye kadar kimse taş köprüyü görmemişti. Araçla yol alınca kimse koskoca taş köprüyü görmemiş. İki yıl önce Suyun kaynağına yolculuk yaparken Gediz nehrini takip ediyordum. Gediz nehri Kula’dan sonra Ankara yolu ile birlikte olunca ana yoldan gittim bir süre. Bisikletle gidince yoldaki her şeyi gördüğümden karşımda tarihi bir taş köprüyü görmüştüm. Taş köprüde mola verip öğle yemeğimi ve kahvemi Gediz nehrinin kıyısında keyifle içmenin hazzını yaşadım.

Tarihi taş köprü uzaktan görünümü, altından Gediz nehri bulanık akıyor. Taş köprü yolun sağıda. Köprünün ismi Çataltepe taş köprüsü

DSCN7796

Taş köprüye gelince sağa yanaşıp arabayı park ettik bankette. Taş köprünün tam üstünde kahve takımlarını çıkarıp kahve pişirdim. Afiyetle içmeye başladık Bacanağım ile birlikte.

Elçek ile taş köprü üzerinde fincanlar elimizde bacanağım ile Gediz nehrini çektim. Benim başımda mavi buff, bacanağımda bej renkli şapka var.

IMG_20210617_123336

Taş köprüye kadar bacanağım arabayı sürdü. Taş köprüden sonra direksiyona ben geçtim. Fazla sürat yapmadan Afyon’a rahatça geldik. Kamp alanını navigasyon yardımı ile kolayca bulduk. Kamp alanı pek kalabalık değildi. Bizden önce bir kaç kişi gelip çadırını kurmuştu. İçlerinden beni tanıyan arkadaşlar var. Hoş geldiniz diye karşıladılar. Çadırları çardağın altına kurup yerleştik. Akşam yemeği için bisikletlerle Afyon merkeze pedalladık. Antalya’dan Ertan bizi Afyon’un meşhur tandır yapan yere götürdü. Bizimle beraber Özgün Tuykun ve arkadaşı da akşam yemeğine katılacak. Meşhur olunca ücreti de ona göre meşhur oluyor hani. Gerçi etler lezizdi, üstüne de afyon kaymaklı ekmek tatlısını yedik. Kızlarla resim çekiliyoruz masa başında. özgün Tuykun, arkadaşı ve ben sandalyede oturmuş durumda.  Arkada mutfak, camlı bölme ile ayrılmış. Köşede dört kuşak tandırcıların portre resimleri asılmış.

WhatsApp Image 2021-09-18 at 13.54.38

Sıra geldi ücret ödemeye. Yanımda da hiç para yok. Ne var ne yok eve bırakmıştım. Üstelik bacanağımdan da biraz takviye almıştım. Bankaya gidip para çekeyim dedim. Bana verdiği paranın hepsi on Liralık kağıt para. Paralar gıcır gıcır, henüz Güneş görmemiş, oksijenle temas etmemiş gibiydiler. Kırk tane kağıt para seri numaraları sıralı, darphaneden çıktığı gibi bankamatiğin kasasına, oradan da bana geldi. Ekonomimiz uçuyor resmen, hükümet para yetiştiremiyor. Sürekli para basıyor ama sonumuz hiç iyi değil. Basılan bu paraların acısı çıkacak bir gün. Bacanağa borcumu ödedim, azıcık meşhur hesabımı da ödedim. Zaten meşhur yerlerde pek yemek yemem, ya da bir şey almam. Çünkü her zaman meşhur diye kazık yemek zorunda kaldım şimdiye kadar. Yanımızdaki iki kadın biz ayrı dolaşacağız deyip yanımızdan ayrıldılar. Biz de kamp alanına döndük bisikletlerle.

Aşağıda sadece 7 tane on Liralık para, seri numaraları art arda. Son ilki rakamları 40 tan 46 ya kadar.

IMG_20210617_191432

Kampa döndüğümüzde Güneş batmak üzereydi. Fotoğraf makinemi alıp gölet kıyısına gelerek optik zoom ile Güneşi daha yakın hissederek batışını çektim çalıların arasından. Sarı renkli olan güneş tüm parlaklığı ile ışığını saçıyor. altta dikenli otlar, yanda ağacın dalları siulet olarak görünüyor.

DSCN2018

Akşam olunca katlanır sandalyelere oturup sohbet ediyoruz yatasıya kadar. Uzun süredir matın üzerinde, uyku tulumunda yatmamıştım. Afyon rakımı biraz yüksek olunca geceleri soğuk olur diyerek battaniye almıştık. Battaniye ve uyku tulumu ile üşümeden iyi bir uyku çektim. Yakındaki gölet buharlaştığı için nem oranı yüksek olunca ona göre de soğuk artıyor.

Sabah serinliğinde kalkıyorum, üzerimde polar var. Haziran ayı olsa da Afyon serin. Elimi yüzümü yıkamak için tuvaletten döndükten sonra dün akşam yemek yediğimiz kadınlardan biri olan Özgün Tuykun yanıma yanaştı. Hafif ağlamaklı bir sesle “Urim Baba dün akşam bir şey mi oldu aramızda, bana kızdın mı sizden ayrıldık diye? Sabah sana günaydın dedim ama bana baktığın halde yüzünü hemen çevirdin” dedi. Ben de düşünmeye başladım, sabah uyku sersemi olarak tuvaletler tarafına giderken ne yaşadım diye. Ama ne kadını gördüm ne de yüzünü hatırlıyorum. Kadının sesi titremeye başladı, nereyse ağlayacak. Bu durumda üzülmemesini, herhangi bir kızgınlık yada alınma olmadığını söyledim. Sonra niye kızayım ki? Aramızda kötü bir şey de olmadı. Uyku sersemi belki fark etmemişim olabileceğimi belirttim. Neyse kadının içi rahatladı biraz, sesi normale döndü. Ona her zaman yanıma gelip kahvemi içebileceğini söyledim. Ama yanıma gelmezsen içemeyeceğini söylemeyi de unutmadım. Çadırı, eşyaları toplayıp çantaya yerleştirdim. Sadece bisiklete taktığım çantaları bagaja yükledim. Uyku tulumu, çadır, mat gibi eşyaların olduğu sosis çantayı araca yükledim. Henüz erken ve kalabalık olmadan kahve pişirip içmeye başladık. Şanslı olanlar benimle birlikte kahve içti. Önümde katlanır masa, üzerinde kahve takımları, Bacanağım, ben Ertan, Rahmi Söyleyici ve bir arkadaş daha poz verip resim çekiliyoruz. Bisikletim KUZ arkada turuncu çantalarla duruyor.

IMG_20210618_073056

Yola çıkmaya hazırım. Bu arada festivali düzenleyen arkadaşlar da geldi. Kahvaltıyı hep birlikte yaptık. Kayıtlar başladı ve formalarımızı bez torba içinde aldık. Torbada ayrıca Afyon’a özel haşhaş ezmesi hediye olarak verildi. Kayıt işlemleri bitince topluca resim çekiliyoruz. 45 – 50 kişi kadar varız. Arkamızda salkım söğüt ağacı, dalları neredeyse başımıza değecek kadar sarkmış.

DSCN2019

Festivalin anası Birsen Esinti, kahvaltısını yaparken bana poz veriyor. Ortalık yeşil ağaçlar ormanda olduğumuzu hissettiriyor.

DSCN2020

Bacanağım ile birlikte çardağın altına kurmuştuk çadırımızı. Bisikletim KUZ çardağın yanında yola çıkmaya hazır. Etrafta bisikletini kontrol edenler var.

DSCN2021

Çardaklar küçük bir meydanda kurulmuş. Tam ortada fıstık çamı var, kıyısında oturma bankları konulmuş.

DSCN2022

Henüz harekete geçmeden parkın içinde bulunan göletin resmini çekiyorum. Su durgun olduğundan yeşile çalan rengine yansıyan ağaçlar tablo gibi. Su durgun olunca yaşamı sadece su yosunları oluşturuyor.

DSCN2023

Göletin ortasına köprü konularak karşıya kestirmeden ulaşım sağlamış. Yansımalar gölete vurmuş durumda

DSCN2024

Bacanağım karşımda hazır, tıpkı KUZ gibi.

DSCN2025

Arkadaşım İsmail Odabaşıoğlu sabaha karşı kamp alanına ulaştığından uyumadan beklemiş. Kendisi çok az gören kör. Türkiye’nin bütün illerini ve hemen hemen bütün ilçelerini görerek dolaşmış gezginlerden birisi. Sonradan geçirdiği bir rahatsızlıktan dolayı görme kaybını yaşadı. Ama “Yılmak yok, yola devam” diyenlerden birisi. Kaliteli katlanır tandem bisiklet alarak gezmediği, görmediği yerlere kendine pilot bularak fırsat buldukça dolaşıyor. İsmail’in pilotu Enes. İsmail kaldırıma oturmuş bakınırken resmini çekiyorum.

DSCN2026

Artık yola çıkmak için tüm bisikletçiler hazır duruma geçti. Son kalanları toplamaya çalışıyorlar.

DSCN2027

Bisikletim KUZ park halinde, gidon ve çantayı çekiyorum Çantanın önünde Suyun kaynağına yolculuk, Büyük Menderes nehri temiz aksın tabelası asılı. Logo da damla şeklinde ağaç ve damarları akan nehirler gibi, nehirler mavi, ağaç yeşil renkte. Gidona sarı renkli kaskım asılı.

DSCN2028

Baş tarafa geçerek video çekimine hazırlandım. Kamerayı hazır tutarak video çektim tüm katılımcıları. Videonun linki aşağıda.

https://youtu.be/EAd1mHPXT0I

Parkın içinden çıkarak Afyon yollarından güvenle geçiyoruz trafik polisleri sayesinde. Geçeceğimiz yollarda araçları durdurarak bizlere yol açtılar. Uzaktan Afyon’un ünlü Karahisar kalesini çekiyorum. Kale yalçın kayalıklardan oluşmuş devasa dağın tepesine yapılmış. Ön kısımda şehrin beton yığınları.

DSCN2031

Karahisar kalesi gibi başka kayalık tepeler de var etrafta. Tam demiryolu köprüsü üzerindeyim. Binalar uzakta ve tren yolu altımdan geçiyor.

DSCN2032

Afyon merkeze geldik. Burada protokol konuşma yapıp festivali başlatacaklar. Meydanda iyice yakınlaştığım Karahisar kalesini biraz daha yakınlaştırıp çekiyorum. Her ne kadar yalçın kayalık ve dik uçurumları olsa da yine de kale duvarları ile çevrelenmiş kale içi. Kale burçları net görünüyor. Kale içi de yalçın kayalıklar sivrilmiş, tam düz değil.

DSCN2034

Konuşmalar yapılıyor, protokol önde çekiyorum bir poz.

DSCN2036

Sevgili dostum İsmail ve pilotu Enes Çalışkan’ı tandem bisikleti ile çekiyorum. İkisinin üzerinde sarı yelekler var dikkat çekmek için.

DSCN2037

İzmir’den arkadaşlarım Figen ve Metin benim fotoğraf makinesi ile resim çektiğimi görünce kendilerini çekmemi söylediler. Ben de onları çekiyorum bir poz. Yanlarında bisikletleri var. Arkada ağaçlar ve Karahisar kalesi var.

DSCN2038

Meydanda toplanmış bisikletçiler güneş altında pişerken ben gölge bir yerde uzaktan onları çekiyorum.

DSCN2039

Bisikletçiler toplanmış, aceleleri varmış gibi harekete hazır durumda bekliyorlar. Ama harekete geçmeye daha çok var.

DSCN2041

Bulunduğumuz yerin hemen üstünde zafer anıtı ve top var. Top iki tekerlek üzerinde. Topu Karahisar kalesi ile çekiyorum.

DSCN2042

Zafer heykelini çekiyorum, bronzdan yapılmış heykeller; ayakta ellerini pençe olarak açmış Türk askeri ayakları dibinde yatan düşman askerini parçalayacakmış gibi duruyor. Heykeller tamamen çıplak. Yanlarda iki direkte Türk bayrakları göndere çekilmiş. Arkada kayalıklar üzerindeki Afyon Karahisar kalesi. Heykelin altında Atatürk kabartması yapılmış. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN2044

Heykellerin olduğu yer yoldan biraz yüksekte. Aşağıda toplanmış, bir an önce harekete geçmek için sabırsızlanan bisikletlileri çekiyorum. Sıcağın anlı kabağında bisikletleri ile pişiyorlar. Solda tarihi bir bina görünüyor, meydanda ağaçlar dikilmiş.

DSCN2046

Karşıdaki binayı iyice yakınlaştırınca burasının Zafer Müzesi yazısını görüyorum. Demek ki bir müze var, orayı görmeliyim. Müze iki katlı, orta bölümü giriş kapısı olduğu yerde kemerli pencere var. Pencere cam ile kaplı, iki kat boyunda. Kenarları taş bloklardan, gri renkte çatıya kadar duvar şeklinde örülmüş. Üst katta kemerli ikişer pencere, alt katta kare şeklinde pencereler var. Kapısı dikdörtgen ahşap, iki kanatlı.

DSCN2047

Müzeye gelip bir göreyim dedim. Kapısı kapalıydı, kapı tokmağını çalıp içeri girmek istedim ama içeriden ses gelmeyince müzenin kapalı olduğunu anlıyorum. Pencere camından içeriye bakınca içeride sıvaları kazınmış duvarları gördüm. Tuğlalar görülüyor, yerler sıva artıklarıyla dolu. Demek ki tadilatta müze. Hiç bir şey olmayınca Zafer Müzesini göremiyorum.

DSCN2048

Sonunda beklenen an geldi, bisiklet festivali başladı ve harekete geçtik. Afyon’un dar sokaklarında gidiyoruz. İki tarafı sokak olan bir cami gördüm. Kısa minaresi ve taş duvarlarına bakarsak tarihi bir cami olmalı. Bisikletliler caminin sağındaki yoldan gidiyorlar.

DSCN2049

Tarihi Ulu camiye geldik, mermer levhada yazılanlara göre 1273 yılında Selçuklu zamanında yapılmış. Giriş kapısı ahşap iki kanatlı. Bir kanadı açık, oradan içeriye gireceğiz. İçeri girenler ayakkabılarını dışarıda çıkarıyor.

DSCN2051

Minaresini dibinden yukarıya doğru çekiyorum. Blok taş ve tuğlalara bakılırsa minare yenilenmiş.

DSCN2053

Caminin içine giriyorum, tamamen ahşaptan yapılmış cami. Beşer metre aralıklarda kalın ahşap direkler çatıyı ayakta tutuyor. Kalın kalaslardan yapılmış kirişler soldan sağa doğru direklerin üstünde. Direk ile kirişin birleştiği yerler kabartma süslerle bezenmiş.

DSCN2054

Caminin kıble tarafında bulunan Mihrap, hoca burada cemaate namaz kıldırıyor. İçeriye doğru girintisi olan Mihrap, kenarları ve üstü Arapça yazılar yazılmış, yazılar altın yaldız renginde.

DSCN2056

Mihrabın solunda Mimber var. Burada hoca Cuma günleri cemaate hutbe okuyor. Mimber tamamen ahşaptan yapılmış ve çivi kullanılmamış. Mimberin solunda yerde uzun bir saat duruyor.

DSCN2057

Mimberin merdivenindeki korkuluklar yıldız şeklinde kalın çıtalar ile yapılmış. Yan bölmeler de çapraz tahtalardan kare desenli olarak süslenmiş. Duvar saati Mimberin yanında, uzun ve dar gövdesi, kadrana Osmanlı rakamlar yerleştirilmiş. Uzun sarkacı aşağıya kadar sarkıyor. Camlı bir kapağı var saatin. Saat 11’e 11 var olduğunu gösteriyor.

DSCN2058

Karahisar kalesinin arka kısmındayız şu an. Dikine yarık kaya kütlesi üzerinde kale duvarları ve burçlarını aşağıdan çekiyorum. Dik bir duvar gibi yalçın kayaları tırmanmak neredeyse olanaksız. Zapt edilmesi çok zor bir kale görünümünde. Kayaların bazı yerlerinde tek tük ağaçlar çıkmış.

DSCN2059

Dışarıdan Ulu caminin minaresini kadraja sığdırmak için uzaklaşarak çekiyorum. Geniş sokakta bekleşen bisikletçiler.

DSCN2062

Caminin karşısında kültür evi var, burayı ziyaret ediyoruz. İçerisi çok odalı bir ev, her oda entografya müzesi sanki. Yerel kullanılan eşyalar, kilimler, sofra, duvar halıları ile döşenmiş. Tavana kefeli terazi asılmış. Trabzana heybeler asılmış.

DSCN2063

Odanın ortasına sofra konulmuş, sofraya bir mavi desenli bir vazo, vazonun içine Afyon’un simgesi ve adını aldığı kurumuş haşhaş başları üç tane. Afyon haşhaştan uyuşturucu olarak üretiliyor. Yerde halı, kenarlarda işlemeli minderler, yastıklarla çevrelenmiş. Duvarda duvar halıları. Kırmızı renk ağırlıkta, desenler Türk motifi.

DSCN2064

Çoban mankeni, kıyafetleri yöreye uygun, uzun bir kaftanı, belinde kuşak ve elinde uzun bir sırık. Başı sarı poşu ile bağlı. Yanında saplı büyük bir sini duruyor çobanın. Çobanın sağında bir kukla bir çocuk duruyor. Kırmızı renkli şalvarı, renkli gömleği ile başı siyah bir tülbentle örtülmüş.

DSCN2065

Yörüklerin koyun yününü eğirmek için kullandığı kirman. Kirman; dört tahta artı biçiminde birleştirilmiş. Tam ortası delinerek uzun bir çubuk geçirilerek sabitlenmiş. Alt kısmı kısa, üst kısmı uzun kalacak şekilde. Alt kısma ağırlık konuşmuş. Koyun yünleri sol kolda toplanıyor. Elleri ile ilk önce ip şeklinde burarak artı olan tahtaya bağlanıyor. Ağırlık merkezi kısa tarafta olunca dönme hareketi yaptırıp döndürülerek yünler burulmaya başlıyor. Sürekli dönen ipe yünü besliyorlar. Böylece sağlam, burulmuş ip olarak artı olan tahtalara sarılıyor. Bu sürekli döndürme hareketi ip oldukça devam ediyor aynı yönde. Bu alet ilk çağlardan beri kullanılıyor. Yani ilk ip aleti, ilkel, basit ve kullanışlı.

DSCN2066

İzmir’den arkadaşım Aysel Ataş bana poz veriyor divanda oturmuş olarak. İki eli sağ dizinde birleştirip hafif yukarı kaldırmış sağ tarafına bakıyor. Üzerinde festivalin formasını giymiş, başında kırmızı buff var.

DSCN2067

Bizi çekecek kimse olmadığı için fotoğraf makinesini karşıdaki divana koyup 10 saniyelik zaman ayarlayarak birlikte çekiliyoruz. Duvarda boncuk örülerek yapılmış kalın bir kolye asılı.

DSCN2068

Bu kez ocağın önünde yere oturarak birlikte çekiliyoruz. Aysel’in yanında sürahi ve yüksek sehpa duruyor. Ocağın kenarları siyah ve kahverengi boya ile boyanarak süslenmiş şerit biçiminde. Duvarlar beyaz badanalı.

DSCN2069

Köşenin birinde az önce gördüğünüz kirmen, çubuklardan yapılmış minyatür kağnı arabası ve marangozların kullandığı rende.

DSCN2070

Avluda mekanizması demir, gövdesi tahtadan yapılmış kriko. Demir kolu çevrilerek ağırlık kaldırılıyor bu kriko ile. Duvarda yeşil renkli hortum asılmış.

DSCN2072

Yere yatırılmış ağaçtan araba tekerleği, üzerine de şekilli ağaç gövdesi konulmuş.

DSCN2073

Avluda ağaç direklerden yapılmış çardak köşeye yapılmış. Tahta oturma yerleri ve katlanır masa konulmuş. Çardak tahtalardan oluşmuş yüksekçe bir zemin. Buraya bağlama konulmuş. Aysel bağlamayı alıyor eline, ben de çekiyorum bir poz. Aysel solak olduğu için sapı sağ elinde.

DSCN2074

Bu kez ben sazı alıyorum elime, az çok saz çalmasını bilirim ama o kadar değil. Hem sazın da akordu yok. Sazın sapı sol elimde poz veriyorum. Beni Aysel çekiyor çardakta. Çatısı ağaçtan yapılmış, üzerinde kiremit var. Alına Türk bayrağı asılmış.

DSCN2075

Kültür evinden çıktık, ben önden gideceğimiz yönde harekete geçtim. Yanıma dolu gaz tüpünü almamışım, o yüzden çakmak gaz tüpü bulmam gerek. Ne olur ne olmaz, kahve yaparken gazsız kalmayayım. Bakkalın birine sordum çakmak gazı tüpü var mı diye. O da olduğunu söyleyince hemen bir tane alıp çantama yerleştirdim. Artık içim rahat. Ben gaz tüpünü alır almaz bisikletli grup geldi. Ben de aralarına katılarak yola koyuldum. Yolda biraz hızlı gidince pek resim çekecek ilginç ve tarihi bir yer olmayınca en önde bisiklet sürerek Gazlıgöl kasabasına vardık. Burada öğle yemeği yiyeceğiz. Yemek arabası da gelip tezgahı kurmuşlar. Yemek dağıtıcıları, önlerinde yemek tepsileri olduğu halde çekiyorum. Ayran paketleri üst üste konulmuş.

DSCN2079

Ben yerde oturup yemeğimi yerken bacanağım binanın iç balkon duvarına köpük tabağını koyup yemek yerken çekiyorum. Acıktığı için yemek yemekten beni görmüyor bile.

DSCN2080

Aynı balkonun devamında bir çok arkadaş yemeklerini yiyorlar.

DSCN2081

Yemekten sonra hamağımı kurup bir süre kestiriyorum. Oturduğum yerde öyle bir uyku bastı ki anlatamam. Çantamda her zaman hamak hazır durumda. Yemek zamanı epey olunca çay içelim dedik ama kafede çay anca bulabildik. Burada çay biraz pahalı. Gazlıgöl kasabasında termal su çıkıyor ve bir çok termal otel var. Hareket saati gelince hep birlikte harekete geçtik. Bu kez en önlerde gitmeyeceğim. En arkada sayılırım. Önümde giden bisikletçileri çekiyorum. Yüzlerce bisikletçi var.

DSCN2082

İhsaniye kasabasına geldik, burada çay molası vermişler. Kendime ilk önce bir gazoz alıyorum, soğuk gazoz iyi geliyor. Hem şekerimi de yükseltiyor. Çay bahçesi kıyısında park etmiş bisikletler. Bahçede ağaçlar var.

DSCN2083

Bacanağım ile duvar dibinde, Güneş altında resim çekiliyoruz. Bizi çeken de arkadaşım Mehmet Cıngıl. Bacanağım ile kollarımızı omuzlara atarak poz vermişiz kameraya.

DSCN2085

Mola bitimi yola çıktık, hafif yokuş olan bir yerde topluca giden bisikletçileri uzaktan yakınlaştırıp çekiyorum arkalarından. Ufukta kalın bulutlar belirdi.

DSCN2086

Sonunda Afyon’a adını veren afyon tarlası görüyorum. Tabi ki afyon denmiyor bitkilere haşhaş diyorlar. Tarlada şu an çiçek açmış olan haşhaş, olgunlaşıp baş büyüyünce çiziyorlar. Akan beyaz sıvı donunca kazınarak afyon elde ediliyor. Elbette herkes kafasına göre ekim yapmıyor. Belirli kota veriliyor gereksinime göre. Bunun dışında ekim yapılırsa cezalar büyük. Tarlada beyaz çiçek açmış haşhaşlar. Aralarda tohumlar karışmış olmalı ki mor çiçek açanlar da var.

DSCN2087

Sonunda Frig vadisine giriş yapıyoruz. İlk köy olan Üçlerkayası köyündeyiz ama köy epey içerilerde. Sadece tabelası yol kıyısına dikilmiş. Solda mağara deliği olan kaya parçası görülüyor. Bir kaç bisikletçi kavşakta durmuş. Biz köye girmeyip düz gideceğiz.

DSCN2088

Frig vadisine girdik dedim ya arazi yapısı da değişiyor. Toprak aynı toprak ama topraktan fışkıran kaya parçaları hafif engebeli araziye yayılmış durumda.

DSCN2090

Yerden fışkıran kayalara yaklaşmadan kamera ile yakınlaştırıyorum dibime kadar. Dört kaya parçası birbirine benzemez yapıda.

DSCN2091

Artık sınırları geçtik sayılır, kayaların şekli ilginç ve delikler oluşmuş doğal olarak. Sanki Kapadokyada peri bacalarına geldik, sadece tepelerinde kaya parçaları yok.

DSCN2092

Demin uzaktan gördüğüm kalın bulut parçası iyice yaklaştı. Bir kaç kilometre ötede yağmurun yağdığını görüyorum. Arazi kıraç, tek tük ağaçlar var. Yol kıyısında yonca tarlası yemyeşil.

DSCN2093

Yol kıyısında yerden fışkırmış kaya parçası ilginç oyuklar oluşarak yamuk yumuk hale gelmiş.

DSCN2094

Daha uzakta kaya silsilesi, kimi sivri külah gibi. Bir tanesinin üzerinde kaya parçası var peri bacası gibi. Havada bulutlar parçalı. Önümde buğday tarlası henüz sararmamış, yemyeşil.

DSCN2095

Peri bacası şeklinde olan kaya kütlesini yakınlaştırıyorum. Üzerindeki taş kaya kütlesi ile bir. Peri bacalarındaki gibi ayrı bir taş değil. Doğal oluşmuş.

DSCN2096

Yonca tarlasının sınırına taş duvar örülmüş bir metre yüksekliğinde. Dış tarafına da çeşme yapılmış, yalağı uzun. Demek ki burada hayvancılık yaygın. Uzun yalakta koyun, ya da inekler su içiyor.

DSCN2098

Demir bir borudan yalağın içine sürekli su akıyor. Yakından çekiyorum. Suyun döküldüğü yerde minik hava kabarcıkları oluşuyor devamlı su yüzeyinde.

DSCN2099

Suyun aktığı boru ve yalağı yandan çekiyorum. Yalak uzunlamasına üç bölümden oluşmuş. Çeşmeden sularımı tazeliyorum, biraz da su içiyorum kana kana.

DSCN2100

Yalağın içindeki su o kadar berrak ki bakmaya doyamıyorum. Su yüzeyinde ağaçların yansıması, dibindeki yosunlar gayet net görünüyor. Berrak suya bakarken sanki gözlerim tedavi oluyor, baktıkça daha da netleşiyor gördüklerim. Gözlerim iyice açılıyor sanki, öyle hissediyorum.

DSCN2101

Artık gruptan koptum sayılır. Önümde kimse kalmadı sayılır. Buraları ilk defa görmenin mutluluğunu ve anı yaşarken acele etmenin anlamı yok. Etrafımdaki güzellikleri seyrediyor, ayrıntıları fotoğraf makinem ile resimlerini çekerek kaydediyorum sürekli. İşte karşımda çeşme, mavi seramik döşeli çeşme yapısı, yanında uzun yalak. Arkada tren rayları ve ağaçlar. Görülmeye değer bir manzara var karşımda.

DSCN2102

Bazen uzakta, bazen yakında kaya kütleleri görüyorum. Yeşil çimenler yanında fışkırmış kayalar, şekilleri birbirine benzemez.

DSCN2104

Dediğim gibi uzayıp giden yolda kimseler yok. Tek başıma bisiklet sürüyorum. Bu güzellikleri çekmeden geçip gitmek doğaya aykırı olsa gerek. Ben öyle düşünüyorum.  Sürekli manzara değişiyor, kayalıklar şekilden şekle giriyor yol boyunca. Sağ tarafta kayalıklar, bulutlar üzerime üzerime doğru hızlıca gelmeye başladı. Belki yağmura yakalanabilirim, belli mi olur. Yaz sıcağında iyi olur ıslanmak.

DSCN2105

Kaya kütlesi yarılmış, sanki sığınılacak ev gibi oluşmuş. Üstü birleşik, altı geniş bir mağara. Önde de çeşme ve yalağı.

DSCN2106

Tren yolu bir yarığın içinden geçiyor, sağdan sola doğru dönen raylar nereye gidiyor belli değil. Meçhule giden tren rayları. Dönemecin sol tarafı görünmüyor.

DSCN2107

Kaya kütlesi karşımda, kaya yanları doğal olarak içinde barındırdığı mineraller eriyip oyuklar oluşmuş düzensiz şekilde.

DSCN2108

Derken üzerime gelen bulut yağmurunu boşaltmaya başladı. Hemen yağmurluğumu giydim. Karşımda duvar gibi kayalık var, yerden bir kütle fışkırmış arazide set oluşmuş. Üzerinde bir kaç katran ağacı görünüyor. Ön kısımda ekin tarlaları var. Resmi zar zor çekiyorum, yağmurdan fotoğraf makinesi ıslanmasın diye.

DSCN2109

Fotoğraf makinesinin üzerine eğilip bisikletim KUZ ve yolu çekiyorum. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyor. Hemen fotoğraf makinesini bagaj çantasına koyuyorum ıslanmasın diye. Cüzdanı ve cep telefonumu da öndeki gidon çantama koyuyorum. Bisikletim KUZ, turuncu çantalar ve yol yağmurdan sırılsıklam. Islanacak eşyalarım güvende, bisiklete binerek yağmurda bisiklet sürmenin zevkini tadıyorum. Yağmurluğum altında kalan kısım hariç saçlarım, başım, etek altı ayaklarım tamamen yıkanıyor yağmur damlaları ile. Ayağımda sandalet var o yüzden ıslansa da olur. Birikmiş su birikintilerine aldırmadan içinden geçip gidiyorum suları yararak. Yağmur yağarken su birikintilerinde tamamen ıslanmak gibisi yok. Mükemmel bir an yaşıyorum.

DSCN2110

Döğer kasabasına geldim, burası Frig’yanın baş kenti, Kasabanın girişinde iki ceylan ve esinde testisinden su döken kadın heykeli konulmuş.

DSCN2111

Kasabada kaz sürüleri görmek olası. Karşıma küçük bir kaz sürüsü çıkıyor, kazlar benden uzaklaşmaya başlıyorlar.

DSCN2112

Geniş arazi ve otlak olunca koyunları otlatan çoban sürüsünü yayıyor yeni yağmur yağmış çimenlere. Böyle taze ot nerede bulunur bu yaz gününde. Çoban da ihtiyar bir kadın. Selam veriyorum uzaktan çoban kadına. O da selamıma karşılık veriyor elini sallayıp. İhtiyar kadın çobanlık yaptığına göre köyde pek genç insan yok. Öyleyse gelecekte koyunları otlatacak kimse kalmayacak bu gidişle.

DSCN2113

İlginç kaya kütlesi ve yükselen tepe.

DSCN2114

Kasabadan çıkmak üzereyim, tabelalar gideceğim yönü belirtiyorlar. Üstteki tabela mavi renkte, sola ok işareti ve Yunus Emre tekkesi yazılmış. Altında kahverengi boyalı tabelada sola ok işareti, Emre Gölü yazılmış. Altında kırmızı şeritle çerçevelenmiş üçgen tabelada inek resmi konulmuş dikkat çekmek için. Yani inek çıkabilir. Onun altında daha önce beyaz olan tabela üzerine kahverengi renkte yapıştırılmış Döğer Emre gölü tesisleri yazılmış. Kahverengi yapışan kısım bir tarafı kalkmış durumda. Tabelalar sola doğru yönü belirttiklerine göre yolum sol tarafa demek ki. Arkada yol ve az ileride ağaç kümesi var.

DSCN2115

Yaz yağmuru yağıp geçti ama asfaltta ıslaklığı duruyor. Benim üzerim çoktan kurudu bile. Karşımda düz kayalardan oluşmuş bir kütle var.

DSCN2116

Yeşil otlakta bir çukur görüyorum Çukur o kadar derin değil, geniş te değil ama çukur üstüne taş köprü yapılmış sanki yol varmış gibi. Köprü tek gözlü kemer biçimimde yapılmış. Demek ki eskiden yol oradan geçiyormuş. Küçük boyutta olsa da köprü köprüdür. Hem de taş gibi köprü.

DSCN2117

Kulaklarıma koşan bir atın çıkardığı nal sesleri geldi. Bir de baktım ki bir atlı dört nala otlakta koşturuyor. Bisikletlilerden daha hızlı koşuyor at. Sürücüsü de dörtnala giden atın üzerinde arada zıplıyor aheste aheste.

DSCN2119

Derken bir atlı daha dört nala geçiyor yanımdan. Onun da resmini çekiyorum. Yanımdan hızlıca çekip gitti.

DSCN2120

Fazla uzaklaşmadan atlıyı  arkasından yakınlaştırıp çekiyorum. Atın kuyruğu havada. Atlının sağ elinde kısa bir kamçı var sürekli vuruyor atın hızlı koşması için.

DSCN2122

Karşımda 20 metre boyunda, 200 metre genişliğinde kaya kütlesi var. Burada doğal oluşmuş oyuklar, mağaralar var. Sanki mağara şehri gibi. Cem Yılmaz AROG filminin çekimleri burada yapılmış.

DSCN2123

Uzakta olan tahta bir tabelaya da AROG Nüfus 100 yazılmış. Tabelayı optik zoom ile yakınlaştırıp çekiyorum.

DSCN2125

Kayalığın dibinde oda şeklinde geniş ağızlı mağaralar var. İyice yakınlaştırıp çekiyorum uzaktan.

DSCN2126

Kimi yer insan eliyle oyulmuş gibi. Oda gibi bir mağaranın üzerine kapı büyüklüğünde oyulmuş delik var. Üzerine de üç tane üçgen şekil oyulmuş. İnsan yapımı olduğu belli.

DSCN2127

Delik deşik kayalıkların diğer yanı.

DSCN2128

Bizimkileri görünce tabelanın yanında poz vermelerini istiyorum. Uzaktan optik zoom ile iyice yakınlaştırıp tabela ile çekiyorum. Solda kör olan İsmail Odabaşıoğlu, sağda Zerrin Aslantaş, tabelanın önünde yere oturmuş  Enes Çalışkan.

DSCN2129

Bisikletimin üzerindeki kamera tutucuya kamerayı bağladım. Otomatik zamanlayıcıyı 10 saniyeye ayarlayıp düğmeye bastım. Koşarak arkadaşların yanına geçerek pozumu verdim. Solda Enes, ben, Zerrin ve İsmail. Arka fonda AROG kayalıkları ve mağaralar.

DSCN2131

Tabelada yazdığına göre Döğer Emre gölü tesislerine gelmişim demek ki. Tabelanın resmini çekiyorum.

DSCN2132

Tesislere girmeden önce çevrede gördüğüm haşhaş tarlasını ve çeşmeyi çekiyorum. Çeşmede uzun bir yalak var.

DSCN2133

Çeşmenin aynasını iyice yakınlaştırınca çeşmede suyun akmadığını fark ediyorum. Çeşme borusu da yok. Çeşmenin aynası betondan bir duvar. İzlere bakılırsa bir zamanlar çeşmeden sular akıyormuş.

DSCN2134

Tesislerin sağ tarafında küçük bir tepe üzerinde kayalar abide gibi duruyor. Etraf çam ağaçları ile kaplı.

DSCN2135

Daha ileride yüksek kayalık kütle kendini gösteriyor. Çeşitli boyutta oyuklar oluşmuş kayalıkta.

DSCN2136

Tesislerin giriş kapısı, odunlardan yapılmış. İki yol var, üç örgülü direk, üzerinde örgülü kiriş. Örgüler yuvarlak ince odunlardan yapılmış. Kiriş üzerine de “Emre gölü Frig medeniyet bahçesi” yazılmış harflerle. Kamp alanı soldaki yolda.

DSCN2137

Ben en son geldim sayılır, herkes çadırını kurmuş yeşil alana. Bir bisiklet çimenlere serilmiş.

DSCN2138

Arabamız Afyon’da kaldı, arabaları almak için minibüs ile yaklaşık 60 Kilometre uzaklıkta. Bacanağım da önden geldiğinden minibüse binerek Afyon’a doğru gitmeye başlamış. Kamyondan sosis çantamı alarak tuvalete yakın yerde çadırımı kuruyorum. Yemek zamanı yemeğimi yiyip karnımı doyurdum. Gidenler için yemek ayrıldı. Yaklaşık 1.5 – 2 saat sonra arabalar geldi. Yanıma bacanağım da çadırını kuruyor. İçine eşyaları yerleştiriyorum gerekli olanları. Sonrasında getirdiğim portatif masada kahvemi pişiriyorum. Yanımda olan şanslı kişiler kahvelerini içiyorlar. Sohbet, muhabbet derken uyku gelip çatıyor gözlerime. Uykumu kaçırmadan çadırıma girip tatlı düşlere dalıyorum.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 59 Kilometre civarı.

Bu gün yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

 

Gediz Keşif Bisiklet Turu 3. Gün

4 Temmuz 2018 Çarşamba

Yeşilyurt – Çamsu – Eğlence

( Körler için betimleme yapılmıştır )

 

Odama bir an giren uçucu bir böcek
-Arıdan irice, kanatları renkli-
Dolaştı bir süre, vızıldamadan.
Sonra bulup yolunu pencerenin
Çıkıp gitti

Ataol Behramoğlu

 

Öne çıkmış olan görsel, açık alanda ikiye ayrılan toprak yol. Bisikletim KUZ park etmiş ayakları üzerinde. Önüm çar ormanı.

20180704_152545_HDR

Sabahın serinliğinde kalkıyorum, hava akşamdan kalan serinlik sabahta devam ediyor. Üzerime kalın ceketi giyiyorum. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra ilk işim kahve pişirmek. Bisikletin üzerindeki aparattan kendimi kahve içerken otomatik çekiyorum çadırım ile birlikte. Tabureme oturmuş, önümde ocak, elimde kahve fincanı. Uzun saçlarım salınık.

20180704_062421_HDR

Sabah rutubetli olduğundan çadırımın üstü tamamen çiğ damlaları ile dolu. O yüzden Güneşin doğup çadırımı kurutmasını bekleyeceğim. Ve Güneş ağaçların arasından kendini göstermeye başladı.

20180704_063633_HDR

Kahvaltımı yapıyorum, güneş biraz yükselince çadırım hemen kurudu, Çadırı ve malzemeleri çantalara yükleyip yola çıktım. Köy yolundayım, burada köyler ardı sıra. Tabelada bir köy bitiyor, diğer köy başlıyor. Aynı Dere Mah. yazan köy tabelasında olduğu gibi. Arkasında başka tabelada diğer köy ismi yazıyor. Tarla kıyısına kavaklar dikilmiş.

20180704_090212_HDR

Yolda normal bir hızda giderken evin yanından geçiyordum. Bahçeden fırlayıp gelen köpek saldırınca arkama bir an için baktım. Arkaya bakmamla ön teker dengesini kaybetti ve hop yerdeyim. Ben yere düşünce köpek amacına ulaşmış komutan edası ile durdu. Yerden ayağa kalktım, kendimi şöyle bir kontrol ettim. Herhangi bir şeyim yok, her tarafım sağlam. Köpek o kadar ani çıktı ki bağırmaya fırsat bulamadım. Her şey bir anda oldu. Yoksa köpek beni düşürmesine fırsat vermeden def ederdim. Neyse buna da şükür, olacağı varmış. Bisikletim KUZ yerde yatıyor, bana saldıran köpek evinin önünde sessizce bekliyor benim ne yapacağımı.

20180704_092014_HDR

Bisikletimi yerden kaldırıp kontrol ediyorum, çantalar bisikletimi korumuş düşerken. Köpek ne havladı ne de peşimden geldi. Bisikletime binerek yoluma devam ettim. Fazla gitmeden karşıma vişne ağacı çıktı ödül olarak. Nasibime düşen yolcu hakkı olan vişnelerden biraz yiyorum. Kızıl renkli vişneler dalların ucunda benim yememi bekliyorlar ikişer, üçer tane.

20180704_093039_HDR

Köpeğin saldırısından sonra daha yavaş ve dikkatli gitmeye başladım. Yolun solunda bir evin yanından geçerken köpek kulübesi gözüme ilişti. Kulübede ucu boş zincir yerde duruyordu, Ev sahibi köpeği serbest bırakmış, ortalarda dolaşan bir köpek var demek ki. Dikkatli olmak gerek diyerek daha yavaş gitmeye başladım. Derken az ilerde gayet iri, genç ve sağlıklı beyaz renkli köpek göründü. Köpek sağ tarafta, tarlanın içinde, ben de yollun sol tarafına geçip indim bisikletten. Köpek beni görünce hırlamaya, ayakları ile durduğu yerde toprağı kazımaya başladı. Bisikletimi siper alıp köpeğe “Sensin, abimsin, buraların kralısın, sakin ol, hadi oğlum” gibi sözleri sakince söyleyip bir taraftan da yürüyorum. Böyle saldırmaya hazır durumda bana tehditkar davrandıktan sonra köpeğin olduğu yerden uzaklaşınca tehlikeli durum geçti. Köpek kendi yoluna devam etti, ben kendi yoluma. Haliyle bu durumda resim çekecek zaman olmadı, sadece bir köpeğin tehditlerini savuşturdum ve anı olarak kaldı.

Uzun kavakların yükseklerdeki dallarına asalak bitkiler kendilerine beleşten geçinmenin yolunu bulmuş. Ağacın dallarında çalı yumağı gibi bir çok yerde yeşermişler.

20180704_093748_HDR

Arpa tarlası henüz tamamı ile sararmamış. Rüzgara kendini bırakmış salınıyor bir o yana bir bu yana.

20180704_094521_HDR

Rakım giderek yükseliyor, köy yollarına uyarı levhası konulmuş. Buralara çokça kar yağdığından arabalara zincir takılması isteniyor karayolları tarafından. Üstte soldan gelen bir yolun bağlandığını üçgen tabelada belirtilmiş.

20180704_094903_HDR

Çamsu köyüne geldik, köye giden yol sağa viraj işareti ile belirtilmiş. Köy ağaçlardan görünmüyor.

20180704_095539_HDR

Köye girince başka bir tabelada yazan Camsu, bir tarafa Çamsu, bir tarafa Camsu neden yazılmış anlamış değilim. Herhalde bu tabelaları takanların bir bildiği var. Bu köyde büyük bir ortaokul var, diğer köylerden gelen öğrencilerle öğretim yapılıyor. Araçlar için uyarı levhaları konulmuş. Üçgen tabelada iki öğrenci elinde çanta yürürken. Yanında sarı tabelaya kırmızı üçgen içinde ! işareti ve Dikkat Yavaş yazılmış. Tabelaları, bisikletim KUZ ve okulun bahçesini birlikte çekiyorum.

20180704_095839_HDR

Az ileride çeşme var. Hayvanlar rahat içsin diye yalağını uzunca yapılmış. Çeşmeyi betondan yapmışlar, üstüne beton plaka, plaka çıkıntıları alttan iki boru ile desteklenmiş. Sağdaki destek borusunu yamultmuşlar biraz. Su borudan yalağa akıyor. Aşağıda ağaçlar ve tepeler.

20180704_095933_HDR

Üç katlı, büyükçe bir binada öğrenciler eğitim yapıyor. Geniş bir bahçesi var. Bahçe duvarları taş örülü 1 metre kadar, iç kısımda sıralı olarak kavak ve servi ağaçları dikilmiş duvar boyu.

20180704_095937_HDR

Köydeki kavşakta iki yöne giden köy yolları var. Sol tarafa giden yol tabelasına; Karacahisar 7 km, Küçükler 4 km, Ayrancı 5 km, Baltalı 7 km. Sağ tarafa giden yol tabelasına; Gürlek 6 km, K. Oturak 12 km, Muratlı 16 km, Banaz Köyü 17 km olarak belirtilmiş. Ben sol tarafa gideceğim

20180704_100315_HDR

Bir evin bahçe duvarının dışına açık hava müzesi yapılmış. Eskiden kullanılan tarım aletleri, kağnı araba tekerlekleri sergilenmiş.

20180704_100926_HDR

Diğer tarafta iki tane sedir, çanak, çömlek, testi gibi eşyalar tahta perdeye asılmış. İki tane de kağnı arabasının tekerleği konulmuş. Tekerleklerin göbeğinde kare delikler var. Serginin üstü kapatılmış yağmurdan ıslanmasın diye.

20180704_100959_HDR

Köyden yukarıya çıktım, geldiğim yerleri çekiyorum. Aşağıda büyük okul binası ve uzun uzun kavaklar araziye yayılmış durumda.

20180704_101619_HDR

Ferdimen tarafından çizilen rotayı cep telefonuma daha önce yüklemiştim. Haritayı açtım ve çizilen rotaya vardığımı gördüm. Bundan sonra telefon gidonda aparata bağlı olarak harita açık rotayı takip edeceğim. Köy yolundan toprak yola doğru girdim. Bu yol aynı zamanda Küçükler barajına giden yol. Devlet su işleri tabela koymuş baraja gider diye. Ayrıca başka bir tabelada da Avlanmak ve piknik yapmak yasaktır yazılmış.

20180704_104432_HDR

Yol ayrımına geliyorum, işte burada açtığım haritada gideceğim yolu kolayca buluyorum. Telefonumun navigasyonu iyi çalışıyor. Soldaki yoldan gideceğim.

20180704_104434_HDR

Küçükler baraj göletini görünce durup manzarayı çekiyorum. Çam ağaçları, gölet ve karşıda dağlar. Gölet kıyısında sarı çiçekler kaplamış kıyı boyunu.

20180704_105117_HDR

Yine bir yol ayrımındayım, harita sağ taraftan gideceğimi belirtiyor. Bisikletim KUZ da o yolda park etmiş durumda beni bekliyor. Sol taraftaki yol asfalt, sağ taraftaki yol toprak.

20180704_105836_HDR

Soğuk iklime dayanıklı çam ağaçları arasında giden toprak yoldayım. Yolun iki yakasında da çam ağaçları var.

20180704_110413_HDR

Rotayı takip ede ede hedefe yaklaştığımı gördüm. Artık bundan sonra aşağıda görünen tarlaların dibindeki çalıların kapladığı dere yatağı. Çizilen rotaya göre aşağıda gördüğüm yer olmalı suyun kaynağı.

20180704_111554_HDR

Yoldan az aşağıya inip çam ağacının gölgesine oturup kahve pişiriyorum. Hem epeydir bisiklet üstündeyim, yokuşları çıktım ve biraz dinlenmek gerek. Yere bağdaş oturmuş, önümde kahve takımları, elimde fincan kahve içerken otomatik zaman ayarlı çekiyorum. Kamera bisikletimdeki aparata takılı.

DSCN4301

Suyun kaynağı olan hedefim aşağıda beni beklerken kahve fincanını elimin ucunda çekiyorum.

20180704_113401_HDR

Çam ağaçları olmayan geniş alanda buğday ekilmiş tarla var.

20180704_113518_HDR

İndiğim tarafta yukarıdan başlayan dere yatağında yeşil sazlar kaplamış. Diğer taraftaki otlar ve ekinler sapsarı.

20180704_114156_HDR

Hedef aşağıdaki dere yatağında, kenarında sarı çiçekler açmış bir alan var. Daha yüksekte çam ormanı başlıyor.

DSCN4298

Sarı çiçek açmış yeri yakınlaştırıyorum kameramla. Dere yatağı saz kaplı, bir kaç ağaçta var dere yatağında. İki tarla arasında üstü kiremit kaplı çardak görünüyor. 200 metrelik bir alanda ve dere yatağında çam ağacı yok, buraları ekilip biçiliyor. Çamlar daha yukarı seviyede başlıyor.

DSCN4299

Sol tarafta baraj göleti başlıyor.

DSCN4304

Dere yatağına tarlaların arasından iniyorum. Söğüt ağacı dere yatağını tamamen kaplamış. Derede su akıyor kendi halinde. Burada iki tane çeşme yapılmış betondan. Biri eski biri yeni.

DSCN4306

Çardağı çekiyorum, etrafı otlar bürümüş olduğu halde. Çardak dört tane direğin üstüne çatı yapılarak üstü kiremit ile kaplanmış. Tabanı düz beton atılmış.

DSCN4309

Çardağın iki tarafında da buğday tarlası var, buğdaylar olgunlaşmış, sapları sararmış, biçilmeyi bekliyor. Çardağın altında gölgede buğday tarlasını çekiyorum.

DSCN4310

Tamamı betondan yapılmış çeşme, iki borudan uzun beton yalağa su akıp duruyor sürekli. Çeşme çukurda kalmış gibi, sazlıklar ve otlar neredeyse kapatmış.

DSCN4312

Su kaynağının dibi tamamen sazlık ile kaplanmış. Bir kaç söğüt ağacı da büyümüş.

DSCN4314

Buraya ikinci bir çeşme daha yapılmış ama bu çeşmeden su akmıyor, bakımsız, otlar kaplamaya başlamış beton çeşmeyi.

DSCN4315

Burasını suyun kaynağı olarak kafama işaretliyorum. Suyun kaynağını buldum sayılır ama benim bildiğim Gediz nehri Gediz ilçesinde bulunan Murat dağından çıktığı. Neyse keşif turundayım nasıl olsa. Bir şekilde doğru yerlere geleceğime inanıyorum. Yalağın ucuna yerleştirilen plastik borudan yalaktaki su dışarıya akıyor. Aynı zamanda yalağın ilerisinde iki borudan su akıp duruyor. Yalak ve çeşme betondan yapılmış.

DSCN4316

Aynı yerden optik zoom ile borulardan akan suyu daha yakınlaştırıp çekiyorum. Su o kadar berrak ki içerken bile berraklığı içimi temizliyor sanki.

DSCN4317

Kamerayı yalağın bir tarafına koyup zamanı ayarlıyorum. Ben de koşarak çeşmelerden akan suyun altına ayaklarımı yıkarken çekiyorum otomatik olarak. Pistonlar ısınmış, biraz soğutmak gerek. Hem önümde bilmediğim zorlu bir yol var.

DSCN4318

Dere yatağına başka yerlerden de sular akıyor, kaynağı belli değil. Sular çalıların arasından çıkıp taşlarda akıyor.

DSCN4320

Artık çizilen rotada keşif turuna başlıyorum. Bisikletimin yanına gelerek yola çıktım. Toprak yolun ucunda baraj göleti görünüyor. Etraf çam ormanı.

20180704_121206_HDR

Yükseklerden iniyorum ve köprüden geçerken çay yatağının resmini çekiyorum. Çay yatağında söğüt ağaçları çıkmış. Köprü korkuluk demirleri arkasında ekilmiş tarlalarda sebze yetiştiriliyor.

20180704_123942_HDR

Az ilerde küçük bir köy var, minaresi olan cami ile etrafı evler yoğunlaşmış şirin bir köy.

20180704_124112_HDR

Atlar çayırda otluyor, İkisi kırmızı, biri beyaz üç at var.

20180704_124629_HDR

Köydeki taş binanın resmini çekiyorum, çatısının yarısı teras olarak üzeri kapalı, kenarları tahta perde ile kapatılmış. Taşlar düzgün örülmüş, köşe taşlarından belli.

20180704_132455_HDR

Kimsenin olmadığı, ıssız yolda ilerliyorum. Yol toprak.

20180704_135409_HDR

Yol kıyısında çeşme görmek olası, hem insanlar için hem de hayvan sürüleri için yapılan çeşmelerin yalağı uzun, hayvanlar rahatça su içsinler diye.

20180704_135555_HDR

Küçük dereler çimenlerin arasından kendine yol bulmuş akıyor. Su olunca söğüt ağaçları da kendine yer bulmuş.

20180704_140546_HDR

Boynunda tasması olan küçük bir köpek karşıma çıkıyor. Köpek yanıma pek yaklaşmıyor, uzaktan bakışıyoruz. Ağaçların arasından bir poz çekiyorum çaktırmadan.

20180704_141618_HDR

Küçük bir sulama göletinin dibinden geçiyorum. Etrafı çam ormanı olan göletin ismi, cismi yok. Dağların arasında çukur olan bir yerde çayın önü toprak bent kapatılarak gölet meydana getirilmiş. Gölet sulama amaçlı olarak kullanılıyor.

20180704_142733_HDR

Çam ormanı içinde, toprak yolda bol oksijeni içime çekerek gidiyorum. Çamlar kalem gibi ve uzun.

20180704_143025_HDR

Su her zaman var, çeşmeler yol kıyısına yapılmış sürekli. Yalağı kare olan çeşmeden sürekli su akıyor borudan. Yalağın içi yosun tutmuş, pırıl pırıl su dökülüyor.

20180704_145716_HDR

Bazı yerlerde orman yok, kıraç arazide sert toprak yolu çıkmak gerek. Önümde yokuş var.

20180704_151402_HDR

Burası yayla sayılır, otlaklarda otlayan hayvanlar için uzun yalaklı çeşme yapılmış.

20180704_151544_HDR

Otlak arazide küme halinde kaya kütlesi toprağın dışında kalmış. Kayalar dağın zirvesi olması gerek, çünkü rakım 1400 metreyi aşmış durumda.

20180704_151733_HDR

Asırlık çam ağacı zirvede doğa şartlarına direniyor sanki. Kalın gövdesi dallarını tutmak için yeterli sanırım. Buralara epey kar yağıyor olmalı ki karların ağırlığına dayanması için çam ağacının boyu bodur kalmış. Yukarıya değil de yanlara doğru uzamış. Çam ağacının altında bir mezar var.

20180704_151929_HDR

Dağın zirvelerinde rotayı takip ediyorum. Bazen yol çatallaşıyor, haritadan ne tarafa gideceğimi biliyorum bulunduğum konuma bakarak. Önümde ikiye ayrılan yol, çam ağaçlarının arasında. Herhangi bir yol tabelası da yok. Bisikletim KUZ yol çatağında, ne tarafa gidecek acaba? Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20180704_152545_HDR

Vadide, ormanın içinde bisiklet sürmenin keyfi hiçbir yerde yok. Genç, kalem gibi çam ağaçları sık ormanı oluşturuyor. Önümde hafif bir tırmanış var.

20180704_154228_HDR

Bazen tırmanış sertleşiyor ve yağmurdan arta kalan iri taşlar yolu bozmuş.

20180704_163528_HDR

Sonunda zirveye çıktım. Geniş alanda çam ağaçları yok, yerde çimenler bitişmiş.

20180704_170504_HDR

Bir kaç ev küme halinde dağın dibinde.

20180704_171436_HDR

Zirveye çıktıktan sonra iniş başlıyor. Yol iki dağın birleştiği yere doğru dar bir geçitten geçiyor.

20180704_171439_HDR

Çeşme var ama suyu bir boru ile başka yere almışlar. Nereye, kim tarafından alındığı belli değil.

20180704_174926_HDR

Neyse ki başka çeşmelerde su akıyor. Çeşme tel örgüsü olan bahçe dibine yapılmış. Tamamen beton.

20180704_180908_HDR

Toprak yol başladı ve bir yokuşun başındayım. Yokuş dik ve bisikletle inmek tehlikeli olduğundan bisikletten inip yavaş yavaş iniyorum acele etmeden. İniş yaklaşık 1100 metreden 800 metreye kısa mesafede. Yaklaşık 300 metre alçaldım.

20180704_180913_HDR

Düzlüğe inince yol tekrar asfalt oldu, bir süre daha bisiklet sürüyorum. Kapalı bir durak ve çeşme görünce durdum. Akşam olmak üzere, yol biraz yordu ve dinlenmem gerek diyerek akşam için kampı burada yapmaya karar verdim. Kapalı otobüs durağında bisikletim KUZ park etmiş. Sağ tarafta uzun yalağı olan çeşme. Arkasında piknik masası ve çitlembik ağaçları. Kamp yapmak için uygun bir yer.

20180704_185631_HDR

İlk önce çadırımı kuruyorum durağın arkasında. Biraz yoruldum ve akşam olmadan hamağı bağladım iki ağaç dalına. Hamak ta uzandım bir süre. Oh dünya varmış demeden gözlerimin önünde sinekler uçmaya başladı birden bire. Sinekler nerden geldi belli değil. Bir de arsız sinekler gözümün önünde bir süre uçtuktan sonra gözümün içine pike yapıyor. Sürekli gözümün içine girmelerinden dolayı gözlerim yaşarmaya başladı. Ne kadar kovalasam da bir türlü gitmiyorlar. O kadar rahatsız ettiler ki yatıp rahat edemedim. Çareyi gözüme Güneş gözlüklerini takmak oldu. Bir süre daha gözlerimin önünde uçtular, gözlük camına pike yaptılar ama göz yaşımın içine giremediler ya oh olsun. Öyleyken böyle diyerek bir süre sonra yok oldular. Göz içine dalan sinekleri ilk defa gördüm, gözlerimi yaşarttılar. Bana yaptıkları gibi diğer canlıların gözlerine daldıkları kesin. Gözler içindeki göz yaşları ile yaşıyorlar sanki. Öyle arsızlar. Neyse Güneş olmamasına rağmen gözümü koruyorum böylece. Bir süre yattım hamakta. Hatta yorgunluktan biraz kestirdim sayılır. Kendimi elçek resim çekiyorum hamakta uzanmış olarak. Gözümde Güneş gözlükleri takılı.

20180704_204207

Diğer yanımı, ayaklarımın resmini de çekiyorum. Çorapları bile çıkarmamışım.

20180704_204346_HDR

Hava kararmadan önce kalkıyorum. Çeşmede duşumu alıyorum bir güzel. Kurulandıktan sonra akşam yemeğimi hazırladım. Akşam yemeğini yiyorum piknik masası üzerinde. Hava kararasıya kadar Güneş gözlüklerini çıkarmadım her olasılığa karşı. Sinekleri tekrar toplamanın alemi yok. İlk önce kahvemi, sonra iki bardak çay içerek içimi ısıttım. Buraların rakımı yüksek olduğundan geceleri serin oluyor. Yemek artıklarını ve çöpleri naylon poşete koyup benden uzakta bir yere astım. Gece hayvanlar gelip rahatsız etmesin diye. Fazla geç olmadan çadırıma girip yatıyorum, bu gün yaşadığım anıları düşünerek tatlı düşlere daldım.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık 53 Km civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Eskişehir Bisiklet Festivali 3. Gün

30 Haziran 2018 Cumartesi

Velesbid bisiklet evi – Yeşilyurt

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Hayatın hızıyla yaşadık o aşkı
Her şey bir anda başladı
Yaşandı
Ve bitti…

Ataol Behramoğlu

 

Öne çıkmış olan görsel, ekili ve ekili olmayan tarlalar arasından kıvrılarak giden toprak yol inişli çıkışlı. Yolda tek sıra giden bisikletlilerin uzaktan çektiğim resim.

DSCN4022

Sabahın erken saatinde ovanın dinginliği ile uyanıyorum. Erkenden ayakyoluna gidip elimi, yüzümü yıkayıp bisikletimi alarak tahtadan yapılmış çardağa geldim. Çardak Urim Baba’nın kahvesi olarak kullandığımızdan kimse gelip oturmuyor. Tabelamı da astım çardağa. Çardakta kahve takımlarımı çıkarıp oturuyorum bir köşede. Benimle birlikte erken uyanan Hakan kahve içmeden önce çardak sakin iken beni çardakta çekiyor. Bisikletim KUZ önde park etmiş durumda.

DSCN4009

Bahçede bulunan at kestanesi ağacı altından geçerken üst dala konmuş baykuş olduğunu fark ettik. Kameram ile alttan çekiyorum tünemiş baykuşu. Başı görünmüyor, başka yönden çekmenin olanağı yok. Yapraklar buna engel. Baykuş iyice gizlenmiş.

DSCN4011

Binanın üst katına çıkıp yandan çekmeyi denedim ama kafasını bir türlü bana doğru çevirmedi. O yüzden şansızım.

DSCN4014

Herkes uyanınca sabah kahvaltısını yapıyoruz birlikte. Festivallerde topluca hareket etmek gerekiyor. O yüzden kahvaltı ve yemek saatleri belirli zamanda yapılıp bitirilmesi gerek. Belirli saatte yola çıktık topluca. Bu gün de yanıma kahve takımları ve tamir takımları olan tek çantayı takıyorum bagaja. Ben Eşpedal ile birlikte bisiklet süreceğim. Teknik bir arıza olursa hemen icabına bakacağım. Birlikte yola çıktık, önümde hafif yokuşu çıkan bisikletliler yolu kaplamış durumda.

DSCN4020

Yola çıktığımızda çektiğim video linki aşağıda.
https://youtu.be/dVjpRvO621Q

Uzayıp giden uçsuz bucaksız tarlalara daldık. Sadece traktörlerin kullandığı toprak yol inişli çıkışlı ve dalgalı yolda uzaklara giden bisikletçileri görüyorum. Biraz yüksekten çektiğim bu resim ovanın ilerisinde bir köy görünmekte dağın dibinde.

DSCN4021

Tarlalar tam düz değil, benden epey uzakta olan öncü grubu dibime kadar getirerek geniş bir alanı kareye sığdırıyorum. Önümde üç bisikletçi var, toprak yol inişe geçiyor ve orası görünmüyor. Daha ileride yol ortaya çıkarak kıvrıla kıvrıla gidiyor. Bu resmi öne çıkmış olan görsel olarak seçiyorum.

DSCN4022

Buğday tarlaları neredeyse tamamen sararmak üzere. Olgun başaklar dolgun gösteriyor. Fazla sürmez, buğdaylar biçilir.

DSCN4027

Sarı renge bürünmüş buğday tarlalarının yanında tamamen yeşil ve çiçeğini açmış ay çiçeği sarı rengi ile tarlayı süslemiş.

DSCN4028

Toprak yolun sağı ay çiçeği tarlası, solu sararmış buğday tarlası. Toprak yolda iki bisikletli.

DSCN4029

Uzaklardan resmini çektiğim köye geldik. Beton direğe mavi boya ile VE MOLA sola ok işareti yapılarak bu köyde mola vereceğimizi belirtmişler. Yolun sağı solu bisikletler park etmiş, duvarın dibinde oturmuş dinlenen bisikletçiler. Kahveden çay – soda – gazoz – su alarak bir nebze olsun serinleyip dinleniyorlar.

DSCN4030

Mola kısa sürede bitti, yola koyulduk. Biraz yüksekçe bayırın dibinden giden yolda gidiyor bisikletliler.

DSCN4032

Eskişehir Anadolu platosunda, kırsal bir alanda, 800 metre civarında bir yükseklikte yer alıyor. Haliyle buralarda havalar biraz geç ısınmakta. Durum böyle olunca erikler de geç oluyor. Yol kıyısında yeşil erikleri görünce durup biraz yiyoruz mayhoş tadı ile. Daha önceden toplanmış erikler. Bize düşen bir kaç eriğin resmini çekiyorum.

DSCN4033

Hava iyice sıcaklayınca ağaçların gölgeliği imdada yetişiyor. Burada durup gölgede dinlenen bisikletçiler var.

DSCN4037

Gölgesinde dinlendiğimiz yerin tam karşısında çeşme var. Borudan akan su betondan yapılmış yalağa akıyor. Görme engelli arkadaşımız Berktuğ ayakkabılarını çıkarıp yalağın içine girdi. Sanırım pistonları ısınmış, o yüzden soğutacak. Çeşmenin anlına mermere Deveci Pınarı yazılmış.

DSCN4038

Ben de ısınan pistonları soğutmak için yalağın içine girip çeşmeden akan su ile iyice soğutma çalışmaları yapıyorum.

DSCN4040

Gölgelik yerde kavak ağaçlarının altı serin olunca mola süresi uzadı sanki. Herkes yere oturmuş, bir kaç kişi ayakta duruyor.

DSCN4044

Yola tekrar devam ediyoruz. Tandem bisiklet önümden geçerken resmini çekiyorum. Önlerinde Bahadır Özer var.

DSCN4045

Bazen önlerdeyim, az yüksekte durup gelen bisikletçilerin resmini çekiyorum. Solda Türk bayrağı dalgalanıyor.

DSCN4052

Bazı yerde görevli durmuş, düz gitmeyip toprak yola sapmamızı gösteriyor. Bisikletçiler de toprak yola girerek rotadan çıkmamış oluyorlar.

DSCN4054

Buğday tarlasını çekiyorum, ileride bisikletçileri görüyorum ama çok uzaktalar. Kırsal alanda küçük bir ağaç demeti yeşil görünüyor sadece.

DSCN4056

Uzakta görünen bisikletçileri optik zoom ile yakınlaştırıp çekiyorum bir poz. Eşpedal derneğinden Didem Turan tandemi sürerken sarı saçlarını örgüsünden tanıdım. Makine çok iyi çekiyor, tam da istediğim gibi.

DSCN4058

Eşpedal tandemleri ile gidersen onları çekmek durumunda kalıyorum. Ben de çekiyorum üşenmeden. Pilot beyaz, copilot kırmızı tişört giymiş.

DSCN4060

Fazla yüksek olmasa da önümüzde bir yokuş var kıvrılarak çıkan. Ama çok uzaklarda.

DSCN4061

Yokuşa gelen bisikletçileri uzaklardan çekiyorum. Sadece yol bisikleti kullanan birisi bisikletten inerek yürüyor. O da vitesleri yokuş için uygun olmaması nedeni ile çıkması zor.

DSCN4064

Eskişehir’in bozkırında, kıvrıla, döne, ine – çıka tepeye çıkan yol. Birazdan o yolu aşacağız sabırla.

DSCN4066

Sevimli bir bisikletçi yanımdan geçerken zafer işareti yapıyor bana dönüp.

DSCN4067

Ve o yokuşa geldik, herkes kendi temposunda ağır ağır çıkarken çekiyorum bir poz.

DSCN4070

Ben de yokuşa sarıp çıkıyorum. Tepede durup geriden çıkan tandem bisikleti çekiyorum. Pilot bana metalcilerin işaretini yapıyor parmakları ile.

DSCN4071

Başka bir tandem bisikleti daha zafere ulaştı tepeye çıkarak.

DSCN4073

En arkadan gelen iki tandem bisikletten birini Hakan kullanıyor pilot olarak. Copilotu ise Sadriye. Onları yalnız bırakmayan Serpil yanlarında. Arkalarından üstünde iki bisiklet bağlı araba takip ediyor.

DSCN4075

Yokuş çıktık, şimdi iniş zamanı. Dikkatli inmek gerek, yol toprak, kayma olasılığı yüksek. Didem ve pilotu yokuştan aşağı kendilerini bırakmak üzere.

DSCN4077

Bisikletçilerin her zaman başına gelen lastik patlağı kimilerine denk geliyor. Yama yapanları çekiyorum yanlarında durup. Her hangi bir şeye ihtiyaçları var mı diye sordum. Onlar da teşekkür edip hallederiz deyince yoluma devam ettim.

DSCN4078

Uzaklarda rüzgar türbinleri görüyorum. Kamera ile yakınlaştırıp devasa türbinleri, pervaneleri çekiyorum. Henüz bitmemiş olacak ki dönmüyor pervaneler.

DSCN4081

Buğday tarlaları arasından inen üç bisikletçiyi çekiyorum

DSCN4085

Yeni bir köy daha çıkıyor karşımıza. Köy evleri dere yatağına kurulmuş sanki.

DSCN4086

Eski, kerpiç bir köy evi. Tek katlı, üzeri kiremitle kaplanmış. İki küçük penceresinden duvarlarının kalın olduğunu görüyorum. Yarım metre var duvar kalınlığı. Ev yamacın başlangıcında.

DSCN4087

Eskişehir’in kırsalında kurulmuş olan köyde ağaçlar dikilerek yeşillendirilmiş. Bozkır soğuğunda pek ağaç yetişmiyor anlaşılan.

DSCN4088

Yeşillikler arasında kalmış kerpiçten bir dam.

DSCN4089

Köyün evlerinin çoğu kerpiçten ve eski. Kimi duvar dikine yarılmış. İki yapı arasında traktör tekerleği konulmuş

DSCN4090

Bu köyde mola veriyoruz. Köyün küçük kahvesi, solda. Bisikletçiler kahveye hücum ediyor. Cami, küçük minaresi ile yolun sonunda.

DSCN4091

Kahvenin içi dolmuş taşmış durumda. Kendine yer bulanlar oturmuş çay içmeyi bekliyor. Tavan tahta lambri ile kaplanmış.

DSCN4092

Hakan iyice sıcaklamış olacak ki buffunu çıkarıp başının üzerine örtmüş. Uzun saçlarını salmış bakışları sabit. Kim bilir neler düşünüyordur. İyice dalıp gitmiş halini optik zoom ile çekiyorum yakınlaştırıp.

DSCN4095

Çaktırmadan ihtiyar bir köylüyü de çekiyorum. Küçük gözlerini ileriye doğru dikmiş bu kadar bisikletçiyi bir arada kahvenin içinde gördüğüne şaşırmış gibi bir hali var. Başında köylü kasketi. İnce bıyıkları ve kirli sakalı ile kim bilir neler yaşamıştır bu köyde.

DSCN4099

Sıcaktan bunalmış Eşpedal üyelerinin konuşacak takatları kalmamış sanki. Hepsi sessizce oturuyor, Hakan da gözlerini kapatmış dinlendiriyor. Yanında Hüseyin garip oturmuş düşüncelerle baş başa. Rabia teneke gazoz kutusundaki son damlaları içiyor.

DSCN4101

Pencereden dışarda duran Gündüz mavi kapının önünde güneş gözlüğünü takmış halde çekiyorum bir poz.

DSCN4103

Rabia tenekede gazozunu içip serinlemiş, yüzünde tatlı bir gülümseme ile bana bakarken yanındaki copilotu Didem kaskı kafasında çekiyorum.

DSCN4104

Duvarın dibinde tahta sıraya oturmuş Meliha’yı da bir arkadaş yanında.

DSCN4105

Yaşı pek genç olmayan kahveci bu kadar kalabalığa çay demlemekle meşgul. Demliği küçük tüpte demliyor. Bu gün bir ayda kazanacağı parayı bir günde kazanmanın sevinci var sanki. Çünkü kahvede içecek ne varsa hepsi tükendi.

DSCN4107

Elindeki kamera iyi olunca ister istemez etrafa daha değişik bakıyorsun, Eski köy kahvesinde o kadar çekilecek resim var ki hemen gözüme elektrik sayacı ve buşonlu sigortaları çekiyorum oturduğum yerden. Öyle kalkıp dibinden çekmeye gerek yok. Optik zoom yetiyor buna, biraz da mesleki olduğundan mekanik elektrik sayacı duvara monte edilmiş, dışarıdan gelen kablo alttan sayaca giriyor. Ana sigorta görünürde yok. Sağda, ayrı yerde iki eski tip buşonlu sigorta var. Porselenden yapılmış sigorta buşonu ampul gibi sökülüp takılıyor. Sigorta attı mı buşonu söküp içindeki porselen sigortaya ince teli bağlayıp takıyorsun ve elektrik geliyor tesisata. Sigorta buşonları sigara dumanı, nem, toz ile kaplanmış. Kirli sarı bir renge bürünmüş.

DSCN4109

Kahveden dışarı çıkıp kesilmiş meşe odunlarını yakından çekiyorum. Yaz mevsimine girdiğimizden odunlar kış soğukları bastırınca sobada yanacak çıtır çıtır.

DSCN4110

İki katlı kerpiç bir ev, çatısı oluklu kiremit kaplı. Üst kattaki pencere camlarının kırık olmasından evde kimsenin oturmadığı anlaşılıyor. Evin üst tarafı çamurla sıvalı ve beyaza boyanmış evvel zamanda. Şimdi ise alt kattaki duvarda çamur sıvalar dökülmüş kerpiçler görünüyor. Sağda bir metrelik kesilmiş odunlar dizelenmiş düzgünce.

DSCN4112

Köyde bir süre yemek arabasının gelmesini bekledik. Bir binanın kaldırımında, gölgede otururken çatıdaki oluğa kuşlar gelip gidiyor cıvıldaşarak. Sabırla bekledim, bir kaç kez yakalamaya çalıştım ama resmini çekmek zor. En sonunda bir poz yakalıyorum serçe kuşunu. Çatı oluğunda durmuş, başını ileri uzatarak bakıyor. Gagası yarı açık durumda, pırr diye uçmadan önce alttan çekiyorum yere yatarak. Serçenin boynu ve alt gagasına kadar siyah tüyler var. Diğer tarafları açık renkte.

DSCN4114

Ben yerde kuşu çekmeye çalışırken Hakan da sırıtarak beni çekiyor makinası ile. Madem o beni çekiyor ben de Hakan’ı çekiyorum aşağıdan beni çekerken.

DSCN4115

Yemeği yedik, karnımız doydu. Bir kaç çocuk görünce onları çağırıp bakkala götürdüm. Bakkalda kadın vardı, çocuklara dondurma ısmarlıyorum BayKuş kesemdeki paralardan. Bakkalda iki kadın daha vardı. Onlar da imrenmiş olacaklar ki dondurma ısmarlamamı istediler. Ben de onları kırmadım ve ısmarladım. Köydeki mola epey sürdü, sonunda harekete geçebildik. Hava sıcak olunca gölge yerler aranıyor ve gölgelik bir yerde durarak arkada kalanların gelmesini bekliyoruz. Bisikletler park etmiş yol kıyısında, İsmail ve Ferdimen yere oturmuş dinleniyorlarken çekiyorum. Yorulmalarının nedenine gelince pilot olan Ferdimen’in pedalındaki göbek dağılmış. Ferdimen pedala basmıyor sadece direksiyonu idare ediyor. Güçlü ve kuvvetli olan İsmail copilot olduğundan arkada pedala basıp bisikletin gitmesini sağlıyor. Böyle idare ediyorlar. Ne de olsa eski ve tecrübeli bisikletçiler ikisi de. Hem sonra çok akıllılar, kafaları çalışıyor. Turu bırakmadan devam ediyorlar sonuna kadar. Ön aynakol ile orta aynakol arasındaki zinciri sökmüşler. Böylece İsmail rahatça pedal basıp Ferdimen pedalları boşta duruyor.

DSCN4116

Mola yerine başarılı biçimde geliyor Ferdimen ve İsmail çifti. Biz de alkışlıyoruz ikisini de.

DSCN4118

Hızlı tren yolunun yanındaki yerde arkada kalanların gelmesini bekliyoruz. Oturacak yer olmayınca kaldırıma dizeleniyor kimisi.

DSCN4119

Yolun bu tarafındakiler yere oturmuş.

DSCN4120

Ve diğer tarafındakiler. Diğer tarafta tostçu kıraathanesinde masa sandalye var. Buradakiler şanslı, çünkü oturuyorlar.

DSCN4121

Tren boyunca giden yolda bisikletçiler gidiyorlar ardı sıra.

DSCN4122

Hava kararmadan bisiklet evine geldik. Herkes soyundu dökündü, kimi soğuk su ile duşunu aldı. Akşam yemeğini beklemeye başlarken bahçede oturuyoruz.  Meliha Tekin Ömer Kemal ile poz veriyor. Ömer Kemal çok sevimli ve cana yakın bir çocuk.

DSCN4127

Yemek geliyor ve terasta güzel aşçılarımız yine bizlere bol kepçe yemek veriyorlar. Güneş ufka yaklaşmış parıldarken Gündüz tepsisine yemek alıyor.

DSCN4129

Yemeklerimizi yedik, karnımız doydu. Sıra geldi kahve yapmaya. Çardakta oturulacak yer yok. Misafirlerimi çardağın dışında ağırlıyorum. ABAK turuna katılan müzik öğretmeni Burak Çardak ve Çiğdem Suzan için kahve pişirip ikram ediyorum. Burak iyi derecede yan flüt çalıyor. Bu akşam bizler için çalacak. Ben de onu zevkle dinleyeceğim.

DSCN4131

Bu gecenin süprizi müzik öğretmeni olan Eser Büyükcan İlhan ve henüz 13 yaşında olan kızı ile birlikte konser verecekler. Ada Canata bize ARP çalacak. 6 ay önce geldiğimde böyle bir yeteneği yoktu ortalarda. 6 Ayda Arp merakı başlayınca öğrenip başarılı olmuş. Bakalım dinleyeceğiz. Sahnede Ada ve annesi hazırlıklarını yapıyor. Ada Arp önünde.

DSCN4139

Ada Canata bize arp çalarken çektiğim video linki aşağıda

https://youtu.be/LXSZZ03ZYCo

Bu da Eskişehir şarkıları video linki.

https://youtu.be/PA02TWknYmw
Erhan Can sevgilisine evlenme teklifini çiçek vererek yapıyor sahne önünde.

DSCN4150

Kız da kabul ediyor evlenme teklifini ve başlıyorlar dans etmeye. İkisi de şimdiden mutlu. Bizleri de düğüne davet ettiler.

DSCN4151

VelESBİD bisiklet evi olarak yemek fişi basmışlar. Tüm katılımcılara fişler verildi. Festival boyunca her öğün için bir tane fiş vereceğiz yemeği alırken. Haliyle bu kuralı kimse dikkate almıyor. Ben de fişlerin resmini çekiyorum hatıra olarak burada yerini alsın diye.

IMG_20181101_213617

Akşamın geç saatlerine kadar müzik devam etti. Katılımcılar doyasıya eğlendi. Ben de Eser, Burak ve genç sanatçı Ada’yı dinlemekten zevk aldım. Onları dinlerken kendimi şanslı hissettim. Hele Ada ileride büyük bir sanatçı olacağını şimdiden belli etti Arp çalarken. Kısa sürede çok iyi Arp çalan Ada’yı ileride konser salonlarına girmek için bilet bulamayabiliriz.

Müzik ve eğlence bittikten sonra herkes çadırına çekildi. Artık dinlenme vakti. Gündüz uyuyan baykuş gece ötüşü ile avlanmaya çıkmış, sesini duyabiliyorum.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 62 Km civarı

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

5. Antalya Kemer Bisiklet Festivali 1. Gün

29 Eylül 2016 Perşembe – 30 Eylül 2016 Cuma

Tekirova – Göynük Kanyonu – Tekirova

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

 

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya…           
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana 
Bir bu yana…

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…

Ahmed Arif

 

Öne çıkan görsel, İki kaya arasından, dar bir yerden akan su göleti dolduruyor.

Yeni bir tur, yeni mir macera, yeni bir yazı dizisi başlıyor

Antalya dan sevgili arkadaşlarımdan Işıl telefon ile arayarak “Urim Baba bu yıl da festivalimize misafir olarak davet ediyorum, buyur gel. Festivalimiz Kemer de olacak ve çok güzel parkurlarımız var” diyerek davet etti. İlk başta kısmet dediydim ama festival yaklaşınca hadi davete katılalım deyip hazırlıklara başladım. Zaman olmadığı için otobüs ile gidecektim. Her zaman tercih ettiğim Kamil Koç firmasından bileti aldım. Bisikletçilere hiç bir zaman zorluk çıkarmadılar, ben de hep sorunsuzca bisikletimi bagaja yerleştirdim. Gece boyu yolculuk sabahın erken saatlerinde Antalya’ya varmamıza neden oldu. Otobüsten iner inmez bisikletin ön tekerleğini takıp bagaj çantalarımı da yükledikten sonra şehir merkezine doğru yola çıktım. Henüz erken diyerek yol kıyısında bir bankta oturup sabah kahvemi içtim. Kahve beni kendime getirdi. Seviyorum sabahın erken saatlerinde kendime kahve pişirmeyi.

Bu gün yapacaklarım ; Konyaaltı’na gitmek. Burada Devrim’i şöyle bir görmek. Sonrasında İlkay Celal ile buluşup devamında Kemer’e doğru pedal çevirip Tekirova’da ki kampa katılmak. Devrim Akdeniz üniversitesinde çalışıyor, telefonla arayınca Antalya dışında olduğunu söyledi. Sonra İlkay Celal’i aradım. O da hemen bulunduğum yere bisikletiyle gelerek buluştuk. Biraz sohbet etmek için üniversite bahçesindeki parka giderek göletin yanında oturduk. Özlemişim arkadaşımı, sohbet ederek kahvelerimizi içtik.

Bankta oturmuşuz, solumuzda göletin suları. Arkada yapma taşlardan yapılmış mağara. Mağaranın üzerinden gölete sular akıyor şelale gibi. İlkay ile elçek resim çekiyorum.

Öğle yemeğini İlkay Celal’in bildiği yerde yedikten sonra Konyaaltı falezlerin sonunda olan seyir tepesine geldik. Solum yemyeşil ağaçların kapladığı alan deniz manzaralı.

Sağım da aynı şekilde ve Beydağlarının muhteşem yalçın tepeleri. Manzarayı bozan ise büyük bir otel, hiç yakışmamış bu manzaranın içine ama yapanlar, yaptıranlar, izin verenlerin umurunda değil. Onların derdi manzara değil ceplerini dolduracak para.

Cep telefonumu birine vererek bizi seyir tepesinde çekmesini söyledik. O da resmimizi arkamızda deniz, Beydağları ve Konyaaltı sahili ile çekiyor. Bisikletlerimiz de yanımızda. Benim turuncu çantalarım bagajda bağlı. Aşağıya bakarken düşülmesin diye demir parmaklık yapılmış.

İlkay Celal’in kız kardeşi Gülin Sevi festivale arabası ile gideceğini öğrenince Kemer yolundaki tünellerden kurtulmuş olacağından sevindim. O yüzden geleceği saate kadar İzmir den tanıdığım arkadaşım Ümit’i aradım. İlkay Celal işine gitti. Ümit ile buluşup zaman geçirdik biraz. Gülin Sevi gelince bisikletleri arabaya yükletip kamp alanına geldim. Bisikletleri ve çantaları indirip kendime yer ararken Simav dönüşü Büyük Taarruz turunda tanıdığım  Dilek ile karşılaştım. Bana yanında çadırımı kurabileceğini söyleyince hemen yerden yüksek çardak tahtaları üzerine çadırı kurdum. Tanıdık bir çok dost ile karşılaştım. Festivali düzenleyen arkadaşlarla buluşup kaydımı yaptım festival için.

Akşam yemeğini yiyip artık Türkiye’nin bir çok yerinde gelenekselleşmiş Perşembe akşamı bisiklet turu için kamp yerinde toplaştık. İzmir de başlayan Perşembe akşamı bisikletçileri ikinci olarak Antalya da kurulup yapılmaya başladı desem yeridir. Perşembe akşamı turunu yapanların hepsi de arkadaşım. Birlikte bu akşam da pedallayacağız. Her zaman yapıldığı gibi saat 20:00 de Perşembe akşamı bisiklet turu başladı. Tekirova şehir içinde turu yapacağız.

Önü açık bir alanda topluca resim çekileceğiz. Bisikletlerin aydınlatma ışıkları altında resim için dizelendik.

Herkes bisikleti yanında yan yana dizelenmiş.

Ben de bölüm bölüm çekiyorum bisikletlileri.

Bazı kuvvetli bisiklet fenerleri insanları aydınlatmaya yetiyor.

Bir kısmını da arkadan çekiyorum. Bisikletin önünde beyaz ışıklar var. Arkada ise kırmızı ışıklar ayrı bir güzellik katıyor gecenin karanlığına. Kimisini kaskında var kırmızı ışıklar.

Arkada kırmızı ışıklar, önde beyaz ışıklar insanın gözünü alıyor. Uzaktan yüksekçe bir yerden meydandaki bisikletçilerin resmini çekiyorum.

Yaklaşık 350 bisikletli Tekirova sokaklarını aydınlatarak turumuzu yaptık. Kamp alanına dönüp çadırların yanında oturup bir süre sohbet ettik. Gerisi malum! mat, uyku tulumu ve yat. Sonrası rüyalar. Sabahın köründe uyanıyorum. İzmir’e göre biraz erken doğan güneş uyanmama neden oluyor. Perşembe akşamı bisikletçileri Antalya pankartının resmini çekiyorum ilk önce. Pankartta araçların çıkardığı egzoz gazları ve bisikletten hiç bir gaz çıkmadan resmedilmiş. Arabalar ve bisiklet siyah renkli, altta kırmızı üzerine beyaz renkli Perşembe Akşamı Bisikletçileri yazısı.

Çadırlar ağaçların altında kurulmuş.

Çadırlar düzgün kurulsun diye yere şeritler çekilerek kamp düzeni yapılmış. Ortada şeritli yol, kenarlarında çadırlar kurulu.

Ben ve Dilek çardakta çadırlarımızı kurduk. Yanımızda kocaman bir çam ağacı gövdesi. Urim Baba’nın Kahvesi tabelamı da çardağın girişinde merdivenin yanına asıyorum. Sabah kahvesini pişirip şanslı olan iki kişiye de veriyorum içsin diye. İkinci fincan ise doğal olarak çadır komşum Dilek.

Sabah kahvaltısı kuyruğu bir hayli uzun, o yüzden herkesin kahvaltıyı alıp yemesi geç oluyor. Bu kadar kalabalığa tek yerden kahvaltı dağıtılması sıkıntı. Neyse kahvaltıyı yapıp kamp alanının çıkışında toplanıyoruz hareket için. Hazır toplanmışken topluca bir resim çekilirken ben de kareye girmeden bir resim çekiyorum.

Tekirova’nın çiçekli caddesinden, yeşillikler içinde yukarıya, ana yola doğru çıkıyoruz. Karşımızda sivri tepesi ile Tahtalı dağı, kaldırımda çiçekler coşmuş kırmızı, beyaz renkleriyle.

Çam orman denizi yeşil ve Mavi Akdeniz. Çam ormanının az yukarısından resim çekiyorum.

İlk başta tırmanış yapıyoruz Ana yoldayız, önümde bir kaç bisikletli tırmanmaya çalışıyor.

Tırmanış bitti, inişe geçtik. Tam da inişin zevkini çıkaralım derken birden bire sağa dönmemizi istediler. Hem de iki kişi birden. Bunlardan biri de başkan Şirin Baba. Alacasu koyuna gideceğiz. Asfalta da ok işareti yapılmış sağa gidelim diye.

Sağa girer girmez de keskin bir dönemeçte elinde bayrağı sallayıp uyaran Meral yavaş ve dikkatli olmamızı sağlıyor.

Sağa girince topraklı, taşlı orman yolunda bisiklet sürmeye başladık. Dilek yol bisikletinin ince lastikleri ile gitmeye çalışıyor ama biraz zorlanıyor doğrusu. Çam ağaçlarının yapraklarından güneş ışıklarının hüzmesi yere vuruyor ince bir perde gibi.

Dilek gibi bir kaç tane bisikletin de lastikleri ince. İri taşlardan kaçmaya çalışıyorlar orman yolunda.

Kısa sürede Ilıcasu koyuna geldik. Bisikletçiler önceden gelip bir küme halinde bisikletleri çam ağaçlarının altına park etmişler.

Bu koya Ilıcasu adını veren küçük bir azmak ve tatlı su denize kavuşmadan küçük teknelerin sığınabileceği bir yer olmuş. Bisikletim KUZ ile azmak ve tekneleri çekiyorum. Etraf çalılar ve ağaçlardan yemyeşil.

Aynı yerde Dilek ve turuncu bisikleti ile çekiyorum.

Burada denize gireceğiz, hemen su donumu giyip havlumu alarak cup denize. Denizde bir süre yüzdükten sonra çıkarken denizin içinde 1 Euro buldum. Parlak rengi ile suyun içinde ışıl ışıldı. 2016 yılının Eylül sonunda 1 Euro 3.46 Türk Lirasına denk geliyordu. Şimdiye bakarak bayağı zengin oldum. Bulduğum Euro’yu hala saklıyorum, bozdurmadım yani. Bulduğum 1 Euro’yu yollarda bulup biriktirdiğim keseme koydum. Bir gün bozdurup çocuklara dondurma alırım. Şimdilik yollarda bulduklarım yetiyor, 1 Euro’yu bozmama gerek yok, nasıl olsa değeri artıyor. Yoksa Türk Lirası değer mi kaybediyor.

Deniz keyfimden sonra kahve keyfi için cezveyi ocağa sürüyorum. Yanımda beni tanımayanların meraklı bakışları arasında kahvemi pişirip şanslı üç kişiye daha ikram ederek içiyoruz kahveleri. Kahve içilip takımları topladıktan sonra geldiğimiz yoldan geri dönerek ana yola çıkacağız. Ana yola çıkarken yere işaretler, yazılar yazılmış. Sağa ok yönü işareti, bisiklet resmi ve Şirin Baba yazısı dikkati çekiyor. Şirin Baba dedikleri Perşembe Akşamı Bisikletçileri ve Antalya Bisiklet Festivali başkanı Ceyhun Altın. Bu benzetme tam yerine oturmuş sanırım. Kısa boyu, tombik yanaklı, beyazlaşmış sakalı ve kırmızı buffu ile tam da şirinlerin Şirin Babası olmuş.

Resimde bir katlanır bisikletli, bagajında tek bir çantası ile ok ile gösterilen yere doğru gidiyor.

Sol yanımız Bey dağlarının sivri tepeleri, sağımız ağaçlar yolda keyifle bisiklet sürüyoruz. Solda meyve bahçeleri var az da olsa.

Asfaltta bisiklet resmi ve ok işareti gideceğimiz yönü belirtiyor. Şimdilik düz gideceğiz.

Az ilerde yine yerde bisiklet resmi ve üstünde “Ha böyle dümdük” yazısı komik olmuş. Bisiklet gidonumdaki lamba, tüyler ve korna görünüyor.

Beydağları sahil milli parkına doğru gidiyoruz. Göynük kanyonuna doğru ana yoldan saptık sola doğru. Kanyonun akmayan çayının üzerinden köprü geçişi sırasında dere yatağına dökülen molozlar canımı sıktı. Adaletin olmadığı yerde bazı kişiler her türlü şeyi yapmakta çok, ama çok özgürler. Görüntü ve çevre kirliliği yapmakta Dünyada birinciyiz. Birinciliği kaptırmamak için sürekli kötüye giden bir çevre yaratıyorlar. Buna dur diyecek bir yetkili de yok, ceza yazan memur da. Hal böyle olunca temizleyeni de bulamazsın. Kuvvetli bir yağışta set oluşturup aşağılarda sele neden olur bu molozlar. İnsanlar bunun farkında değiller. Doğa kendi kendine yok ederse ne ala. Uzun yıllar bu manzarayı göreceğiz anlaşılan.

Dere yatağına dökülmüş molozlar, bunların içinde beton eternit parçaları dikkati çekiyor.

İkişer tarafta ikişer odun yere çakılarak, yanlamasına tahta tabela yapılmış. Tabelada yazan ise ; “TC Orman ve su işleri bakanlığı doğa koruma ve milli parklar genel müdürlüğü Beydağları sahil milli parkı. Beydağları coasta national park. (İngilizcesi de yazılmış yabancılar anlasın diye). Doğa koruma yazsa da pek doğayı koruduklarına inanmıyorum aşağıda gördüğüm dere yatağındaki molozlardan.

Parkın başlangıcına kadar asfalt olan yol toprak yola dönüşüyor. Yukarıya doğru çıkıyoruz ağır ağır. Toprak yolun tozları ağaçların üzerine tabaka halinde yapışmış.

Burada da ağaçtan bir tabela, aynı yazı. İlave olarak Olimpos Beydağları sahil milli parkı Göynük kanyonu yazısı var. Bu tabela iki tane tek direkli.

Sağ yanı dik kayalık, sol tarafta çam ağaçları yeşil bir tünel oluşturmuş. Tünelin ucunda da mavi yeşil bir ışık. Işık dediğim yerde su birikintisi var. Yani bir gölet. Sağda ağaç telefon direği yukarılara medeniyeti bağlıyor tellerle.

Tünelden ışığa doğru gidince nefis bir gölet çıkıyor karşıma. İşte bu harika, su hayat demek, serinlik demek.

Gölet kanyonun içinde dik kayalıkların arasına sıkışmış dibi. Yokuş biraz terletti o yüzden su donumu giyerek buz gibi sulara daldım. Denizdeki tuzlu su üzerimdeydi. Şimdi tatlı su ile duş alıyorum. Benim gibi suya girenler de çok. Aramızda çılgın birisi var. Hatay dan Ali, yüksek kayalıklara çıkıp yüksek sesle dualar eşliğinde gölete atlıyor. Suyun dibi görünmüyor o yüzden atladıktan sonra su yüzeyine çıkmadığından endişeleniyoruz. Acaba dibe mi çakıldı diye. Ali su dibinde görünmeden ta ilerilerden çıkıyor. İçimize su serpiliyor ama çok korkuttu. Meğerse Ali usta bir atlayıcı ve yüzücüymüş. Atlamasını bildiğinden dibe çakılmadan ustalıkla dalıyor. Ben o kadar cesaret edemezdim.

Karşımda yüksek, duvar gibi kayalık, gölet ve kıyısında gezen insanlar.

Kanyon burada ikiye ayrılıyor, yani iki kanyon birleşiyor. Biz soldakinin az yukarısına çıktık. Burada tesisler var. Öğle yemeğini yiyoruz. Çay yatağı üzerinde çardaklar yapılmış, çardağın altından sular akıp gidiyor.

Tesislerde bazlama teşkilatı kurulmuş bir çardağın altına. Üç tarafı divanlarla kaplı, yerde sofra bezi, üstüne sofra. Hamur açmak için oklava sofranın üzerinde. Bazlama ocağı LPG’li, üzerine başka bir sofra konulmuş ters olarak. Ocak çalışmıyor sanırım. Divanın altında biri kırmızı, biri beyaz iki leğen, beyaz leğenin içinde un. Kırmızı leğene de bazlama harcı konuyor. Kıyıda ayçiçeği yağ şişesi dolu. Bir de ot süpürgesi öylece duruyor. Bazlama yapan bu gün tezgahı açmamış anlaşılan, ortalıkta görünmüyor.

Çay yatağında iki tane kocaman kaya kütlesi, biri sağda, biri solda. İki kaya arasındaki geçit yarım metre civarında. İşte bu geçitten akan su dar yerde sıkışıp hızla gölete karışıyor. Göletten seviye biraz yukarıda. Suyun berraklığı da göz alıcı. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Akan çayın üzerinde bir çok çardak yapılmış. Üzerinde de beyaz bir tente örtülerek gölge yapması sağlanmış. Ben de kendime kahve yapmak için yer ararken kalabalık çardağın birine konuşlanıyorum. Başladım kahve yapmaya. Yanımda olan şanslı kişiler kahvemi içmek için bekliyor. Çardakta divanlarda on kişi oturmuşuz. Ortada ben kahve yaparken.

Yanımda şanslı kişilerden biri de edebiyatçı Gözde Emine. Uzun saçlarını omuzların aşağısına kadar salınık, kocaman kol saati ve renkli bileklikli elinde kahve fincanı ile poz veriyor. Baş parmağını okey işareti yapmış durumda. Baş parmak, işaret parmağı ve orta parmakta birer yüzük takı olarak parmaklarda. Kahve kutusu ve cezvesi de önümdeki masanın üzerinde.

Yüzdük, yemek yedik, kahve içtik ve iyice dinlendik. Uzun sürmesinin nedeni kanyon derinliklerine giden yürüyüşçülerin dönmesini beklemek oldu. Onlar gelince yola çıkıyoruz hep birlikte. Geldiğimiz yoldan dönüyoruz. Önümde bir kaç bisikletli gidiyor. Duvar gibi dik yamaç ve sağda çınar ağaçları.

Yolun sağında akan bir çeşme başında susayanlar toplaşmış. Ben de durup resimlerini çekiyorum su içerken. Çeşme borusu yukarıda, dört tane yalak kademe kademe. Her yalaktan su aşağıdaki yalağa akıyor ve en altta betondan yapılmış yalakta son buluyor. Çeşmeden sularımı tazeliyorum. Biraz da su içiyorum..

Bir yerde bisikletçileri durdurmuşlar arkadan gelenleri bekliyorlar. Ben beklemeden yola devam ederken durup arkamdakilerin resmini çekiyorum vadinin içinde.

Ana yola çıkıp kıyıda bisiklet sürerek gidiyoruz. Kemer ilçesine geldik, giriş tabelasında; Nüfus: 42800 yazıyor.

Buralarda ilginç yüzey yapısı var, dağlar sağ tarafta, aşağısı düzlük. Fazla engebeli değil. Sadece bir tepe sanki kumsalda ıslak kum kovası ters çevrilip öyle bir yapı oluşmuş. Durduğum yer viyadük üstü, yanda korkuluklar var.

Yolda fazla resim çekmedim, ilginç bir şey yok ana yolda. Kamp alanına gelip denizde teri atıp duş aldıktan sonra  temiz elbiseleri giyerek uzun yemek kuyruğunda beklerken arkadaşlarla sohbet ettik. Yemekten sonra kumsalda varilin içinde ateş yanmaya başladı. Kendi oturağımı alıp ateşin başında toplanan arkadaşlarla birlikte türküler söylemeye başladık.

Sazı çalan da Nevzat Özdemir. O çaldıkça bizler söyledik, biz söyledikçe o çaldı alevlerin ışığı yansıyarak. Odun bittikçe ateşi sürekli besledik.

Gecenin ilerleyen saatlerine kadar ateş başında türküler söyledik. Uykular gelmeye başlayınca birer ikişer ateşin etrafı seyrelirken ben de çadırıma gidip yatıyorum tatlı düşler eşliğinde.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 64 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 7 ve 8. Gün

25 – 26 Mayıs 2015 Pazartesi –  Salı

7 ve 8. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Denizli – Dereköy

 

Sana

Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden,

Seni öpsünler diye gönderiyorum sana.

Bana, kucaklarında seni getiriyorlar;

Ben de sonra o seni getiriyorum.

Özdemir Asaf

 

Öne çıkan görsel, yeşil buğday tarlası, sağda görkemli meşe ağacı, ileride göl ve dağlar.

20150526_190212

Sıcak duş, güzel yemek, özlem, sohbet yumuşak yatak. Hepsini harmanladın mı iyi bir uyku ve dinlenmiş olarak kalkmakla sonuçlanıyor. Ferdi de hayatından memnun, erkenden kalkıyoruz birlikte. Ev sahipleri henüz uyanmamış, sessizce gürültü yapmadan bekliyoruz. Esas ev sahipleri bizden önce uyanmış. Koko hemen yılışarak sevgi gösterisinde bulunuyorlar sabahın köründe. Ferdi’nin kucağında Koko.

20150525_230045

Koko sehpanın yanında yere uzanmış bana bakarken.

20150525_231037

Sonya ise dışarıda minderinde yatıyor.

20150525_231207

Ev sahipleri uyanınca kendilerini sevdirmeden güne başlatmıyorlar. Güzel bir kahvaltının ardından kahveleri afiyetle içiyoruz. Yeğenim kahvaltıdan sonra Pamukkale Üniversitesine gidiyor öğrencilerine ders vermek için. Ferdi ile ben bisikletlerin yükünü boşaltıp Denizli’yi dolaşmaya çıkıyoruz. Çarşıdan büyükçe kıytırığa sığacak kadar saklama kabı alıyorum. Sakallarım da uzamış, bir berber dükkanında sakal tıraşı oluyorum. Çarşıyı bir süre dolaştıktan sonra Mustafa ile buluşup öğlen yemeği yiyoruz. Sonrasında Mustafa dolmuş ile biz de bisikletlerle eve dönerek dinleniyoruz akşama kadar. Akşamda çarşıdan aldığımız balıkları pişirip bahçede kendimize ziyafet çekiyoruz. Kıytırığın bir köşesinde 1.5 Litrelik Kosova ev yapımı rakı duruyordu. Mersin de dostum Feyyaz’a hediyem olacak. Artık bir kısmı eksik olsun bir kaç tek atarak neşemizi iyice artırdık. Bir günlük dinlenme bize iyi geldi. Zamanımız var nasıl olsa, Burdur’a yetişiriz. Koko ve Sonya yeğenim Eylin’e yılışmaya çalışıyor.

20150526_090105

Sonya ile resim çekileyim diye o kadar uğraşmama rağmen bir türlü yüzünü bana dönmüyor. Çok nazlı bir köpek, sanki utanıyor resim çekilmekten. Sabah erkenden kalkıp eşyaları bisiklete yükleyip yola çıkmaya hazır hale geldikten sonra kahvaltıyı yapıyoruz. Mustafa da hiç üşenmedi bize kendi el emeği ile yaptığı küçük ekmekleri veriyor yolda yersiniz diye. Ekmekler 2 gün yetti bize. Ayrıca kahvaltıda yiyelim diye bir çeşit baharat olan Zahter ve zeytin yağı da veriyor. Kahvaltıda tadı hoşumuza gitmişti. Ekmeği yağa batırıp ardından zahtere batırarak yeniyor. Ağıza değişik aromalı bir tat bırakıyor. Akdeniz’in doğusunda yetişen bir bitki toz haline getirilip kahvaltıda yoğun olarak kullanılıyor. Verdiklerini de bagaj çantalarına yerleştirerek yola çıkmaya hazırız. Sonya başını çevirmiş halde elçek resim çekiyorum.

20150526_091145_HDR

Yeğenim Eylin ve Mustafa. Bir poz alıyorum vedalaşırken. Koko da onlara bakıyor.

20150526_091215

Cep telefonunu Ferdi’ye vererek bizi çekmesini söylüyorum. Sonya ve Koko da bizimle çekiliyor. Sonrasında her şey için teşekkür edip vedalaşıyoruz. Ayrılık her zaman zor olsa da tekrar kavuşmayı belirtir.

20150526_091253

Bulunduğumuz yer Denizli den biraz yüksekte olduğu için hızlıca aşağı inip Denizli’nin kalabalık ana yolundan Afyon yönüne sapıyoruz. Burada trafik biraz daha az. Yolu, yolda olmayı özlemişiz. Bilinmeyen her zaman bizi cezbeder. Bisikletim KUZ ve kıytırığı çekiyorum park halinde.

20150526_111628

Karşıda görünen dağların alçaldığı yere kadar gidip sağa doğru kıvrılacağız. Denizli sanayi bölgesinde trafik lambalarında garip bir olay oldu. Trafik lambaları bize kırmızı yanıyor. Haliyle trafik kurallarına uymak gerek diyerek emniyet şeridinde durup bekliyoruz yeşil ışık yansın diye. Biz beklerken arkamızda bir araç kornaya basıp yol istiyor. Bizim de korna çalan arabaya yol verme gibi bir niyetimiz yok. Yanımızda iki şeritte de bekleyen arabalar var. Hem emniyet şeridinde arabanın işi ne. Araç habire korna çalmaya devam etti, bizde tık yok. Yeşil yanınca hareket ettik. Arkamızdaki araç bizden kurtulunca gaza iyice basıp yanımızdan geçerken ben de ona tepki olsun diye havalı kornaya bastım Zort Zort diye. Arabanın içinde kadın sürücü olduğunu görünce şaşırdım. Acaba niye bu kadar acele ediyor diye arabanın arkasından bakarken 50 metre ilerde sağdaki dükkanlara yanaşıp park etti. Gerçekten garip bir durum, hem kadın sürücü, hem emniyet şeridinde hem de kırmızı ışıkta yol istiyor illa geçecek. Bir de 50 metre ileride duracak? Garip, çok garip!

20150526_111638

Denizli’ye yakın olsak ta mermer ocakları buralardan başlıyor. Yer yer dağlar tepeler peynir gibi kesilip bloklar çıkarılarak işlenmeye gidiyor. Buralarda kamyonlar, tırlar hep koca mermer blokları yüklemiş devamlı taşıyorlar kesim yerine doğru.

20150526_112517

Yol güzel olunca tempo biraz hızlı oluyor, ilk molamızı Kocabaş beldesinde veriyoruz. 30 Kilometre gelmişiz bile. Kahvede çay ve atıştırmalık bir şeyler yiyerek dinlendik bir süre.

20150526_122316

Buralarda çimento fabrikasının yakınında, karayolundan 4 Kilometre içeride Kaklık mağarası var. Arazi düz, mağara yerin altında. Pamukkale travertenlerini düşünün aynısı mağaranın içinde. Gidilip görülmesi gereken bir yer. Ferdi de ben de daha önce Kaklık mağarasını gördüğümüz için gerek yok diyerek yolumuzdan sapmadık. Tarladaki ekinler yeşil, düz arazide Kaklık mağarası görünmüyor.

20150526_151312

Duruma göre bazen Ferdimen önde, bazen ben önde oluyorum. Arada durup ilginç bir şey görünce ikimiz de kendimize göre durup resim çekmeden yola devam etmiyoruz. Ferdi’nin web sitesi var ona yazacak, resim topluyor benim gibi. Ferdi’nin web sitesini ziyaret etmek isterseniz linki aşağıda.

http://www.ferdimen.com/

Ferdi bisikleti ile önde çekiyorum.

20150526_151333

Karnımız da iyice acıktı, Bozkurt ta yemek molası vererek karnımızı iyice doyurup bir süre dinlendik. Tabelada; Bozkurt, Nüfus: 12300 yazılmış

20150526_151642

Bozkurt ta dinlenirken Ferdi Çardak tarafından değil de kestirmeden köy yollarından gidelim deyince ben de gidelim diyerek ana yolun gürültülü araçlarından kurtulmuş olduk. Çardak havaalanını ve Acıgöl’ü görmeden gideceğiz. Arazi düz, ileride dağlar var.

20150526_163646

İleride düzlükte Acı göl birazcık görünüyor ufukta.

20150526_165124

Ne güzel araç yok, motor gürültüsü yok, ekin tarlaları yemyeşil. Bizim pistonlarımız ses yapmıyor giderken tarlalar arasında. Ferdi önde gidiyor.

20150526_165329

Buradaki köyler küçük ve durmadan geçip gidiyoruz. Sazköy girişindeyiz. Öndeki tabelada; sola doğru Çaltı, ileriye doğru Beylerli ve Söğüt yönünü gösteriyor.

20150526_170635

Çiçekler rengarenk baharın coşkusunu bize sunmaktan çekinmiyorlar. Gelincik kırmızı elbisesini giymiş, mor sümbüller ahenkle rüzgarda dans ediyor. Papatyalar ise beyaz gelinliğini giymiş en güzel kokularını etrafa yayarak arıları çağırıyor gelip polenlerini alsın diye.

20150526_172344_HDR

Köylerdeki evlerin çoğu kerpiçten yapılmış. Ovada orman olmadığından en pratiği topraktan kerpiç.

20150526_173850

Büyük Menderes havzası düz, buradan sonra dağlar başlıyor. Önümüzde rampalar belirdi birden bire.

20150526_174624

İşte sert bir yokuş kıvrılarak yukarı doğru çıkıyor.

20150526_175202

Ovadan nasıl bir tırmanışa geçtiğimizi arkamıza dönünce anlıyoruz.

20150526_181107

Arkada kıytırık olunca biraz dinlenmek gerek. Dinlenirken de resimleri çekmeden olmuyor. Acı göl daha belirgin görünmeye başladı. KUZ ve kıytırık park halinde ova manzarasında.

20150526_181114

Ovanın kıyısında, dağın başlangıcı. İşte köylerin böyle yerlere kurulması gerekiyor. Tarım arazisinde yapı, bina olmaz. Dağın başladığı yerde bir köy görünüyor.

20150526_181128

Ovadan yükseklerde ormanlık alanlar başlıyor. Kimi yerler kıraç ve ağaçsız.

20150526_181131

Bazı yerler sert tırmanış gösteriyor, ama bizi yıldıramaz. Sabırla tırmanmaya devam.

20150526_182033

Ve sonunda yokuşun tepesine vardık. Bizden bir şey kaçmaz, bu yokuşlar ne ki? Nelerini gördük, nereleri çıktık. Daha nereleri çıkacağız. Zafer resmi çekiliyoruz iki uzun saçlı adam olarak. Son manzara resmi bundan sonra iklim ve coğrafya değişecek. Burdur iline giriş yapacağız. Rakım da 1000 metrelerin üzerinde olacak.

20150526_182306_HDR

İşte doğayı katleden taş ocaklarından biri. Dağın bir ucundan girmiş habire dağı yiyorlar. İş makinesi bile yedikleri alanda çocuk oyuncağından daha da küçük görünmesine neden olmuş.

20150526_183219

Son defa Büyük Menderes havzasının ve Acıgöl’ün artık iyice küçülmüş olarak bakmaktayım. Geçidin gösterdiği kadar.

20150526_184600

Yokuşu çıktıktan sonra yol düzleşiyor. Sol tarafta bir mıcır işletmesine gelince yolun kıyısında 10 – 15 kadar irili ufaklı köpeklerle karşılaştık. Meraklı bakışlarla bizi süzüyorlar ses etmeden. Saldırmaya pek te cesaret edemiyorlar anlaşılan. Sessiz ve sakince aralarından geçerken soldaki mıcır işletmesinden iribaş bir köpek havlayarak aşağı bize doğru inmeye başladı. Sağ yamacımızda da koyun ağılından iri bir çoban köpeği ona eşlik ederek aşağı havlayarak bize doğru inmeye başlayınca etraftaki diğer köpekler de hep birlikte havlayıp üzerimize gelmeye başladı. Ferdi ile ben bisikletlerden indik. İkimiz de içerde kalacak şekilde bisikletleri siper ederek yürümeye başladık. İribaş köpekler laftan anlamıyor, iyice yanımıza kadar geldiler. Bisikletlerden dolayı bize ulaşamadıklarından habire havlıyorlar. Küçük vadi 15 civarında köpeğin havlamalarıyla doldu. Bir süre böyle gittik yürüyerek. Köpeklerin havlamalarını duyan çoban ağıldan çıkarak kendi köpeğini çağırınca tüm köpeklerin sesleri kesilip hepsi kendi yerlerine dağıldı. Korkmadık desek yalan olur. Köpekler etrafımızdan çekilince bir süre daha yürüyerek o bölgeden uzaklaştıktan sonra bisikletlere anca binebildik. Büyük bir tehlikeyi böylece atlatmış olduk.. Tam da Denizli – Burdur il sınırında. Korkudan aklıma gelmedi köpeklerin saldırısını çekmek. Yolun aşağı doğru gittiğini gösteriyor.

20150526_184915

Köpeklerin tehlikesi geçtikten sonra biraz yokuş aşağı gitmek rüzgarın etkisiyle beraber rahatladık. Yeni bir manzara beliriverdi gözümüzün önüne. İşte bu durum beni daha mutlu ediyor. Bilinmeyen yere yokuş yukarı ter içinde yavaş çıktıktan sonra karşıma güzel, henüz hiç görmediğim yerlerin manzarasını görmek yaşamıma yaşam katıyor. Daha önce Acıgöl manzarasında çıktık, şimdi de yine göl manzarasında iniyoruz. Görünen gölün ismi Akgöl. Burdur zaten göllerden oluşmuş bir coğrafyaya sahip. Belki de göllerin alanı toprak parçasında daha geniş gibi.

20150526_185729

Rakım yüksek olunca ekinler taze yeşil renginde. Henüz başaklar olgunlaşmamış rüzgarın esintisine kendini bırakmışlar. Rüzgar estikçe bir o yana bir bu yana sallanıyorlar hep birlikte ahenk içinde. Ve Akgöl manzarasını seyrederek. Hava kapalı, güneş göle ışıklarını saçamıyor. Hava değişti birden bire. Sağda kocaman meşe ağacı tek başına tarlanın ortasında. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150526_190212

Ekin tarlasının kıyısında güzel manzaranın resmini çekerken Ferdi yol kıyısında oturmuş beni beklerken resmediyorum.

20150526_190218

Ekin tarlasının kıyısında ekinlerin rengi saptan başak kısmına kadar ton rengi açıktan koyuya doğru iyi bir kontrast oluşturmuş. Bu renk tonlarını tarlanın içine girmeden göremezsiniz.

20150526_191951

Akgöl’ün kıyısına vardık bile. Küçük bir göl. Yerleşim ve tarım alanı olarak kurutulan göl istenilen verimde olmadığı için tekrar su biriktirilip göle dönüştürülmüş. Doğayı değiştirmeye çalışmış insanlar ama doğa gereken cevabı vermiş burada. Gölün kıyısı sazlık ve bataklık olunca sinekler bulut gibi geliyorlar üzerimize. Ağzımı kapatıyorum buff ile, yoka sinekleri yutmamak imkansız. Aşırı derecede çoklar ve bisikletle giderken daha çok sinekle çarpışıyorum. Göl manzarasında KUZ ve kıytırık.

20150526_191954

Gölden uzaklaşınca sineklerden kurtulduk, sinekler daha çok göl kıyısında bulunuyorlar demek. Bunu öğrendiğim iyi oldu. Kamp kurarken en az 500 metre gölden uzakta kurmak gerek. Sineklerin rahat vereceğini sanmıyorum. Önümüzde bir köy görünüyor.

20150526_194805

Gölün etrafı tepelerle çevrilmiş, fazla düzlük alan yok. Düz olan yerler ekilmiş durumda.

20150526_194808

Dereköy girişinde yağmur yağmaya başladı hafiften. Hele bir köye bakalım ne var ne yok. Belki de bu köyde kalırız. Sağ tarafa giden yol Bayındır köyünü işaret diyor. Demek ki bir tane Bayındır isminde kasaba, köy yokmuş. Kim bilir kaç tane Bayındır isminde köy vardır. Aynı yakınında olduğumuz Dereköy gibi.

20150526_195352

Nedense köy evlerini seviyorum. Kerpiçten yapılmış, küçük tek göz odalı evleri. Yaşamasını bildikten sonra içi sıcak bir yuvaya döner. İnsanın mutlu sıcak bir yuvanın olmasını istediği başka neresi olabilir ki? Herkesin çekilebileceği bir odası yoktur kapısını kapatacağı. Özeli olmadığı için her şey ortadadır ve bencillik olmaz. Gizli saklı konuşmalar da olmaz çünkü aynı odada sesin duyulur gizli konuşmaya kalksan. Evin ocağında pişen yemek kokusu ile yemekten önce doyarsın. Hele kahve kokusu yok mu! Yemekten sonra kahve keyfi başlarken değirmende öğütülen taze kahve kokusu yayılır ilk önce odaya. Sonra ocaktaki közlerin üstüne sürersin cezveyi. Öyle acele pişmez kahve, için için yanan köz ateşi yavaş pişirir. Kahveni köpüğü kabarmaya başladı mı fincanlara boşaltırsın köpükleri. sonra tekrar cezveyi ateşe sürerek ikinci taşmayı beklersin. Kahve kokusu artık odayı kaplamıştır. Mis gibi kahve kokusu başlar dilleri konuşturmaya. Kahve piştikten sonra tadından sohbet bir başka olur içtikçe. Ve hikayeler başlar anlatılmaya. Yaşanmış hikayeler. Nene torunlarını karşısına almış tatlı diliyle öğütler veriyor solgun gaz lambasının ışığında ;

Sevcesin, sevdini gösterecesin, kısmecesin, ahrete saklamecesin. İnancesin, ağzından çıkana inancesin, sevdiğine sevdiğin için inancesin. Ona buna gulak asmecesin. Bicez demeylen inancesin. Ne yimin ne isbat. Insan sevdiğine inanmecek de kime inancek. APTAL olduğundan deyil, saf olduuundan hiç deyil. Insan sevdiğinden sevdiğine inanır. Hasılı salak deyil aşıktır, seviyodur. Sarılcesin goca direklere sarılır gibi, yaslancesin ırgın dağlara dayanır gibi. OT TARLANIN HASIYMIŞ başka baçelerin gülüne menevşesine bakmecesin. Gönül tarlanı ne güzel kokudur. Bahar’ı ayrı yazı ayrı, yeşili ayrı kurusu ayrı. Buhurlanır sen kokar. güneş vuru ayrı, yağmur yağa ayrı. Barınır göğnünde su vermedin demez toprağını beğenmedim demez, yazına gışına dayanır. Sevcesin gadın gızım, daşırcesin içinden dışına, yüzüne gözüne sincek. 
esmaeseraçıkgöz.

Tek katlı kerpiç ev, Temeli taşlarla örülmüş, üstüne kerpiçler. Çatısı kiremitli. Evin bu yönünde penceresi yok.

20150526_195717

Köyün girişinde akşam için bir şeyler almak için bakkalda durduk. Artık akşam olmak üzere, bakkaldan alış veriş yaparken köyde nerede çadır kurabiliriz diye sorunca bakkal da bize Jandarma’nın eski yerinde çadır kurabilirsiniz dedi. Kamp yerini halletmenin sevincini yaşadık Ferdi ile. Bakkal sadece muhtara haber vereyim ilk önce diyerek muhtarı telefonla arayıp çadır kuracağımızı bildirdi. Bakkalın tarif ettiği Jandarma karakol bahçesine gelerek çadırı nereye kurabiliriz hesabını yaptıktan sonra çam ağaçlarının altının uygun olduğuna karar verdik. Yağmur inceden yağıyor, çarçabuk çadırları kurup eşyaları içine yerleştirdik. Yağmurdan dışarıda yemek yemenin uygun olmadığını düşünerek yiyeceğimizi alıp köyün kahvesine gittik. Köylülerle selamlaştıktan sonra kahveciden eski gazete isteyerek masaya serdikten sonra yemeğimizi afiyetle yedik. Ardından çayları içerek yol yorgunluğunun bir kısmını giderdik. Hava iyice karardı, bir süre daha kahvede oturduktan sonra çadırların olduğu yere gelince muhtar ile karşılaştık. Kimlikleri muhtara GBT araştırmasını yapması için verdik. Bir süre sonra muhtar kimlikleri vererek bir şeye ihtiyacımız var mı diye sorunca teşekkür edip ihtiyacımızın olmadığını söyledikten sonra muhtar gitti. Ondan sonra bizi kimse rahatsız etmeden sabaha kadar çadırın üzerine vuran küçük damlalardan başka ses duymadık.

Ne güzeldir yağmurun sesinde yağmur kokusuyla uyumak. Ne güzel… Pıtı pıtı düşler görürsün.

Erken uyumak bazen iyidir, biz de bu akşam erken uyuduk. Yağmur da tam uyku havası yarattı üzerimizde.

Bu gün yaptığımız yol 90 Kilometre civarı. 1000 metre yüksekliği aşmış durumdayız.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda.

Powered by Wikiloc