Etiket arşivi: edremit

Eşpedal Bisiklet Turu 6. Gün

7 Ağustos 2021 Cumartesi

Havran – Kalabak – Havran

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

su gelir akmak ister

akamayan suya vay vaaay

güzel göz bakmak ister

bakamayan göze vay vaaay

orman ölmüş

yel kırık

kana kesmiş çıplak mavi yabanda

gece gelir yakmak ister yüreğim

yürek mi kalmıştır yanacak bende

yakmış beni gözlerin

yakmış da atmış beni

efsane sevdalara

buna yanmak n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, solda bir kız çocuğu, sağda Songül, salıncağa binmiş sallanıyorlar. İkisi de birbirine bakıyor. Songül’ün başında kask var. Kız çocuğu yeşil giyinmiş, Songül pembe uzunkollu, siyah tayt giyinmiş. Yanda kaydırak var.

IMG_20210807_124541

İyi bir uyku anca çadırda uyunduğunda rahat ediyorum. Her zaman olduğu gibi erkenden, daha Güneş doğmadan uyanıyorum. Günler uzun, geceler kısa olsa da uykuda geçen zaman bana yetiyor. Henüz güneş doğmadı, çadırımdan dışarısını çekiyorum. Yeşil çimenler, dere kenarındaki demir korkuluk, fıstık çam ağaçları ve çardak ilk gördüklerim. Karşı tarafta binalar tek tük.

IMG_20210807_062534

Kahve takımlarımı alıp çardağa yerleşiyorum. Henüz kimse kalkmadığından tek başıma Güneşin doğuşunu izliyorum. Güneş bu sabah daha parlak ışıklar saçarak doğdu. Dünkü gibi soluk değildi. Dere kenarı hizasında çam ağacının yanından Güneş parlıyor. Çöpler hala duruyor duvar dibinde, çay yatağında.

IMG_20210807_063804

Fotoğraf makinem arızalı olduğundan iş cep telefonuma kaldı. Onunla da ne kadar net ve yakın çekebildiysem o resimleri burada paylaşıyorum. Her sabah görmeye alıştığım su kuşları yine çay üzerinden bir yukarı, bir aşağı uçup duruyorlar. Siyaha yakın, gri renkli bir su kuşu havada uçarken çekiyorum ama karşıki duvarın rengi ile aynı olunca pek fark edilmiyor. Kuş az sağda, duvarın tam ortasında kanatlarını açmış durumda.

IMG_20210807_074228

Herkesler uyanınca Songül’ü kontrol ettim. Bu gün kendini daha iyi hissettiğini söyledi ve bisiklet sürebileceğini ifade edince içim rahatladı. Demek ki akşam aldığı serum ve ilaçlar işe yaramıştı. Çadırından alıp birlikte kahvaltıyı yaptık. Dün pek yemek yememişti. Bu sabah iştahı iyi. Bisikletleri çıkardık depodan, bir çantayı arka bagaja takıyorum, içinde takım taklavat, yedek lastikler, su ve gereken eşyalar var. Bu gün kuzeyde olan Kalabak köyüne gideceğiz. Yol kısa olduğundan ve fazla yokuş olmadığından çar çabuk hedefe ulaştık. Az yokuşu olsa da biraz yükselmişiz ve Havran havzasına hakim bir yerdeyiz, manzara güzel. Köyün kahvesine oturup çay, soda gibi içecekler ısmarladık kahveciye. Kahveci de bu kadar kalabalık müşterisi her zaman olmadığından sevindi. Kahvenin terasından sol taraftaki manzarayı çekiyorum. Küçük tepelere hakim olan zeytin ağaçları uçsuz bucaksız.

IMG_20210807_115805

Sağ tarafta da köyün evleri ve karşıdaki tepede başka bir köy görünüyor. Ufukta az da olsa Edremit körfezi masmavi.

IMG_20210807_115810

Manzarayı izlemek için dürbün var. Gözle rahatça yakınlaştırıyor ama cep telefonumla istediğim gibi odaklayamadım. Çekebildiğim karşıdaki köyün uzun minareli camisi. O da yan çekilmiş. Esas çekmek istediğim buradan kaz dağlarının en yüksek yeri olan Sarıkız tepesi. Onu bir türlü odaklayıp çekemedim. Artık fotoğraf makinesini tamir ettikten sonra çekebilirim.  O da ne zaman olur belli değil.

IMG_20210807_120255

Köy çocuklarından birisinin bisikleti arızalı ve bakımsız. Pek olanakları yok ama bisiklete öylesine biniyor. Teknik ekip uzmanı olan Kahramanmaraş’lı Can hemen bisikletin onarımını ve gerekli bakımını yapıyor kısa sürede. Can bisiklet üzerine eğilmiş, elinde aletlerle bisikleti tamir ederken bir kişi de ona yardım ediyor. Çocuk ta bisikletini iki eli ile tutmuş Can’ın ne yaptığına bakıyor.

IMG_20210807_120859

Çaylar, kahveler, sodalar, sular içildi. Harekete geçmeden önce toplanıl dizildik kameralar önüne. Toplam 31 kişiyiz. Arkamızda tepeler uzanıyor manzaralı.

611079eb-b04f-4742-9486-6a840fc137cf

Hazır kamera önündeyken Eşpedal için söylediğimiz marşı hep bir ağızdan söylüyoruz. Ben de videosunu çektim. Videonun linki aşağıda.

https://youtu.be/U2FiMCPf1lw

Dönüş yolu çabuk bitti. Kısa sürede düzlüğe indik. Geride kalanları bekliyoruz parkın içinde. Hazır beklerken salıncağın birisi boş olunca Songül binip salınmaya başladı. Diğer salıncakta bir kız çocuğu var. Kız çocuğu yeşil elbise giyinmiş. Songül’ün üzerinde ise pembe uzun kollu, altında siyah renkli tayt var. Başında da kaskı duruyor. Salıncakta sallanırken ikisi de birbirine bakıyor. Bu remi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210807_124541

Kız çocuğu sallanmaktan sıkılınca gidiyor. Songül tek başına salıncakta mutlu biçimde salınmaya devam ediyor.

IMG_20210807_123625

Hazır salıncak boşken ben de salıncağa binip sallanıyorum Songül ile birlikte. İkimiz de çocuklar gibi şen şakrak sallanıyoruz. Çocukluğunu yaşıyorsan mutlusun. Biz de mutluyuz. Yiiihhuuuuu, bizi Baattin çekiyor cep telefonunla.

230752543_4919364661423656_3019588146615259160_n

Kamp alanına geldik, Öğle yemeğinin ardından çocuklara yönelik çeşitli etkinlikler başladı. Müzik grubu bizlere şarkılar söyledi, çocuklar da eşlik etti şarkı söyleyenlere. Çocuklar şarkı söyleyenleri dinlerken. Gitarist ve çocuklar.

IMG_20210807_134622

Çocuklar masada toplanmışlar çeşitli nesneleri boyuyorlar.

IMG_20210807_161228

Başka bir masada da tohumları küçük saksıda toprakla buluşturdular.

IMG_20210807_161235

Başlarında atölye Öğretmenleri ile çeşitli çalışmalar yapıyor çocuklar.

IMG_20210807_161249

Toprak çanak çömlekler atölyede yapılıp pişirilmiş. Burada yaptıklarını sergiliyorlar.

IMG_20210807_161315

Öğleden sonra çeşitli çalışmalar ve müzik yapıldı. Çocuklarla tandem bisikletle tanışma etkinliği yaptık Arkamıza bir çocuk bindirerek birlikte bisiklet sürdük. Çocuklar meraklı ve binmeye hevesli olduklarından sıraya girdiler. Kimisi iki, hatta üç kez bindi. Olsun, çocukları mutlu görmek bizleri sevindiriyor. Her çocuğa nasıl pedala basacağımızı, çevrede gördüklerimizi betimleyip anlatıyoruz. Böylece arkamızda oturan kör arkadaşlarımızla nasıl birlikte Eşpedal basarak gezdiklerimizi çocuklara yaşatıyoruz. Tandem etkinliği bittikten sonra dinlenmekle geçiriyorum zamanımı. Bu gün kısa bir tur yaptık, fazla da yorulmadık. Akşam olunca belediyenin hamamına gidip bir güzel banyo yaptım. Sıcak su ile banyo yapmak gibisi yok. Songül de banyo yaptı bu arada. O banyo yaparken dışarıda bekledim. Rahatlamış olarak çadırıma girip yatıyorum.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 14 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Eşpedal EGE Turu 1. Gün

6 Ağustos 2017 Pazar

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır. )

 

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Nazım Hikmet RAN

 

Öne çıkan görsel, gece kamp alanı. U biçiminde 22 kişi sandalyelere oturmuş.

Cem Tabanlı ile Alsancak’taki bir etkinlikten dönüyoruz eve doğru. O gün Yanımızda bizle bisiklet süren Gündüz Atlı var. Sahildeki bisiklet yolunda sohbet ediyoruz üçümüz. Bir ara Gündüz bize “Urim Baba Pazar günü Eşpedal ile Ege bisiklet turuna gelsenize. Bize destek olursunuz.” dedi. Yaz aylarının sıcağında bisiklet turu pek olmadığı için Cem ve ben fazla düşünmeden muhabbetin getirdiği sakinlikle “Neden olmasın, elbette gelip destek oluruz” diye cevap verdik. Gündüz “Pazar günü Ören de olun, Pazartesi tura başlayacağız.” Bu ani gelişen olay karşısında nereye gideceğiz, neler olacak, kimler olacak diye düşünüp endişeye kapılmadan bu turu kolayca yaparım diye düşündüm.

Ertesi gün turda kullanacağım eşyaları çantalara yükleyip hazır durumda bekliyorum. Zaten bir gün sonra Pazar günü. Cem ile Pazar sabah saat 09:00 da buluşuruz diye sözleştik. Tüm yaz boyu havalar soğuyana kadar balkonda yatıyorum her gece. Az da olsa yıldızları seyrederek uykuya dalıyorum. Bazen denk geliyor kayan bir yıldız görüyorum birkaç saniye içinde. Dilek tutmaya fırsat vermeden kayıp gidiyor. Bunu görmek bile tatlı düşler görmeme yetiyor. Pazar sabahı güneş doğmadan uyanıyorum her sabah olduğu gibi. Sabah kahvemi yapıp balkonda benim yem atmamı bekleyen güvercinleri izleyerek içiyorum. Nereden kaçmışsa aralarında lekesiz, süt beyaz bir güvercin var. Diğerleri çarşı güvercini, kurşuni siyah, mor, alacalı renkteler. Elektrik tellerine ve direğe konmuş güvercinler ile kahvemi yudumluyorum birbirimize bakarak. Kahveyi içtikten sonra güvercinlere buğday atıyorum bir tas. Buğdaylar polyester eternitin üzerinde ses yapınca ilk önce güvercinlere fırsat vermeden serçeler dalıyor cıvıldayarak. Ardından hepsi birden buğdayları yemek için hücum ediyorlar. Polyester eternitin üzerinde çok ses yapıyorlar gagaları ile yemleri yerken. Bir türlü sakin yemelerini öğretemedim. Aralarında kumrular da var iki tane. Onlar çekingen ve sakin yiyorlar ürkerek. Kahvaltıyı yapıp hazırlıklarımı tamamlıyorum. Eşimi uyandırıp  “Ben gidiyorum” diye seslendim. O da ” Allaha emanet, hayırlı yolculuklar” dileğini gözleri yarı açık söyleyip uğurladı yattığı yerden.

Türk bayrağım en altta boruya asılmış durumda, Elektrik direği ve tellerine güvercinler konmuş yem atmamı bekliyorlar sabırla. Karşıda önümü tamamen kapatan beton binalar var. Beyaz güvercin en üst telde solda duruyor. Balkon perdesi sağda demire bağlı.

Akşamdan hazırladığım bisikletime sadece soğuk, taze su ile şişeleri doldurup bisikleti sokağa çıkardım. Evimin bahçe giriş kapısının önünde bisikletimi park edip resmini çekiyorum.

Bisikletim KUZ, bagajda turuncu çantalarım yüklü. Kendim taşları döküp ördüğüm kemerli taş desenli bahçe kapısı. Kemerin üzerinde kanatlarını yukarıya doğru açmış kartal heykeli. Kartalın altındaki kilit taşına gömülü kocaman bir nazar bocuğu. Evimin balkonu ve boruya asılı Türk bayrağım rüzgarda hafif sallanıyor. Kemerin solunda kapı zilleri ve üzerinde posta kutusu. Kutunun üzerinde 34 numara yazılı. Bahçenin içinde limon  ağacı ve kaldırıma ektiğim erguvan ağacı. Çiçekleri baharın ilk günlerinde açtığı için Ağustos ayında yeşil yaprakları ile doğaya ve bahçeme renk katıyor. Kapının önünde büyük saksıda salon bitkisi duruyor. Sabah güneşi bisikletime ve yola vurmuş durumda.

Üçkuyularda Cem ile buluştum. Oradan geçen birine ikimizin resmini çıkarsın diye cep telefonumu veriyorum. O da bisikletlerimiz yüklü durumda bizleri çekiyor bir poz. Henüz ortalarda kimseler yok, sabahın dokuzu şu an. Gidon çantalarımızda son olarak yaptığımız Suyun Kaynağına Yolculuk turundan kalan levhalar bağlı durumda.

Sahil yolundan Konak, Alsancak tarafına kadar bisiklet yolundan gidiyoruz. Alsancak’tan sonra trafiğe karışıp Kamil Tunca bulvarından dosdoğru otogara gidiyoruz. Edremit tarafına giden otobüslerden biletimizi alıp biniyoruz bisikletlerimiz bagaja yükledikten sonra.

Aşağıda Fahrettin Altay – otogara kadar yolun haritası yaklaşık 17 Kilometre civarı

Powered by Wikiloc

Bagaja bisikletleri yerleştirdikten sonra koltuklarımıza oturduk. Hazır oturmuşken Cem ile birlikte elçek bir resim çekiliyoruz. Burhaniye’ye doğru Çanakkale yolundan gitmeye başladı otobüsümüz.

İki saatlik rahat bir yolculuktan sonra Burhaniye de iniyoruz otobüsten. Bisikletlerin ön tekerleklerini takıp çantaları da bagaja yükledikten sonra deniz kıyısında olan Ören’e doğru pedalladık. Belediyeye ait park alanında kamp kurmuşlar Eşpedal ile tura katılanlar. Çadır alanında kimseler yok, millet denize gitmiş yüzmeye. Öğle zamanı geçtiğinden acıktık, büfeden birer sandviç ve ayranla karnımızı doyurduk. Karnımız doyunca çadırları kurup yerleşiyoruz. Yanımda taşıdığım hamağı biri kalın, biri ince iki ağaç gövdesine bağladım. Parkta hamak kurulacak sadece bu iki ağaç var yakın olarak.  Denizdekilerin gelmesini beklerken biraz şekerleme yapmak gerek. Hamağa uzanmışken Cem benim bir resmimi çekiyor. Arkada kurulu çadırlar yeşil renkte.

Güzel bir şekerleme iyi geldi, bir süre uyuyorum. Akşam üzeri denizdeki arkadaşlar gelince uyandım. İlk gelenlerden birisi Baattin Şimşek. Beni uyurken görünce “Hoş geldin Ustam” diye uyandırıyor. Hamaktan kalmadan “Hoş bulduk” diye karşılık verirken Baattinin resmini çekiyorum. Baattin şaka yollu ” Ustam beni yanına çıkar olarak alsana” dedi. Ben de “Çırağımın çırağı olduğun için olmaz, git Şafak ustana.” diye karşılık verdim. Arkada parkın ağaçları, Cem ve piknik masasında iç lastik. Beyaz plastik sandalyeler de masanın etrafına konulmuş.

Baattin benim yerime hamağa yatıyor bir süre. Hatta uyudu bile yorgunluktan. Denizde epey boğuşmuşlar, ayrıca güneşin sıcaklığı da yormuştur. Biri küçük gövdeli, diğeri kalın gövdeli iki çınar ağacına bağlı hamak. Yanında yeşil renkli bir çadır ve benim çadırım mavi renkli, solda kurulu.

Bir süre sonra diğerleri de geldi kamp alanına. Hepsi ile selamlaştık, kimisini tanıyorum kimisi ile yeni tanıştım. Aralarında biri vardı ki asık suratla gelir gelmez daha selam vermeden “Bu hamak kimin, hemen kaldırsın buradan. Çadırlara çok yakın” diyerek negatif enerjisini otama yaydı. Ben de bu enerjiyi yumuşatıp “Tamam kaldırırız, alt tarafı iple ağaca bağlı bir hamak” diyerek karşılık verdim. Adam esmer ten rengi, geniş yüzünde çatık kalın kaşları neredeyse birbirine değmiş durumda. Suratı hep asık olarak konuştuğu için bu adamdan acayip korkum. İçimden ” Ulan ne yapacağım yüzü gülmeyen bu adamla tur boyunca. Beraber yiyip içeceğiz, bisiklet süreceğiz. Bu böyle çekilmez ki'” diye düşündüm. Neyse yeni tanıştığım ve acayip korktuğum, yüzü gülmeyen, çatık kaşlı adamın ismini sonradan öğrendiğime göre Hakan Sevin. Adamın soyadı yüzü ile hiç uyumlu değil. İlk önce güldürmeli bu asık suratlı adamı. İçimde umut var. Soyadına yakışır biri olmalı. Birleşik kaşlarını birbirinden ayırmalı ilk önce. Zaten çatık kaşlar birbirine yakın olunca gözler de birbirine yakınlaşıyor. Böylece dar görüşlü olarak Dünya’nın güzelliklerini görmesini engelliyor bir derece. Kaşlar birbirinden ayrılınca gözler de normal yerine gelerek Dünya’yı geniş bir açıyla görerek ufku açılacak. Böylece çevresindekileri tanıyıp daha yeni tanıştığı biri ile iyi ilişkilerle ortamı germeden dost olacak. Bunu zamanla yapacağım. Aslında iyi bir insan ama çatık kaşları insanı korkutuyor, yanına yaklaşamıyorsun.

Neyse şimdilik bu adamı bir kenara bırakıp normal hayata dönelim. Akşam olmadan yeni tanıştığım arkadaşlarla sohbet eşliğinde bizleri misafir eden Burhaniye belediyesinin tesislerinde akşam yemeğini yiyoruz. Sonrasında iki piknik masasını yan yana ve plastik sandalyeleri de sıralayıp U düzeninde yapıp oturuyoruz. Böylece sohbetimizi yaparken birbirimizin sesini bağırarak değil de normal konuşarak dinleyebiliriz.

Hepimiz oturup sohbete başladık. Ben de kahve takımlarımı çıkarıp plastik bir masayı da önüme koyarak kahve pişirmeye başladım. İlk defa kahve pişiren birini görmüşler gibi merakla bana bakıyorlar. Görmeyenler de kahve kokusundan anlıyorlar kahve pişirdiğimi. Henüz birbirini tanımayanlar var. Sırayla söz alarak kendini tanıtmaya başladılar. Herkes kendini tanıttıktan sonra, yapılan turu, amacı, gideceğimiz rotayı konuşmaya başladık.

Toplam 22 kişiyiz, U düzeninde oturulmuş durumda sağ başta piknik masasını oturak olarak kullanıp plastik masada kahve takımları var. Tabelam da masanın üzerinde. Urim Baba’nın Kahvesi Maksat Muhabbet yazıyor tabelamda. Bir de benim kahve pişirirken bağdaş oturmuş durumda resmim basılı. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Cezvem 4 kişilik olunca 5 kez kahve pişirdim. Fincanlar da 4 tane olunca çırağımın çırağı Baattin içilen fincanları lavaboya gidip yıkıyor. Ben de tekrar cezveye kahve koyup pişirmeye başlıyorum. Yeni tanıştığım Bursa’dan aramıza katılan Şevket Yiğit kahve pişirirken cezveyi ve fincanları yakından çekiyor. Cezvenin içindeki kahve köpürüp taşmaya hazır, kabarmış durumda.

Aramızda üç tane şevket var. Büyük Şevket Kaplan İzmir’den tanıyorum. Ortanca Şevket Bursa’dan katıldı. Aşağıdaki resmi de o çekiyor. Bir de küçük Şevket Akçahasan var. O daha genç, üniversitede öğrenci, hala okuyor. Masanın başında kahve pişiriyorum. Cezve ocağın üstünde, ocağın etrafında alüminyum rüzgarlık, yanında 4 fincan, Urim Baba’nın Kahvesi yazılı tabelam ve yanımda büyük Şevket oturuyor.

Ortanca Şevket elçek ile hepimizi birden otururken resmimizi çekiyor. Kendi kafası büyük ve çatık kaşlı Hakan bakıyor resim çeken Şevket’e.

Tanışma, sohbet iyice koyulaştı gecenin ilerleyen saatlerine kadar. Bu gün fazla yorulmadık, Pazar olması nedeni ile sanki hafta tatilinde dinlenmişim gibi. Artık uyku zamanı diyerek herkes çadırına çekilip yattı birer ikişer.

Bu gün yaptığım toplam yol 20 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığım yolun haritası Burhaniye – Ören arası 3.5 Kilometre

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 2. Gün

1 Eylül 2014 Pazartesi

Bahçeli – Gömeç – Edremit – Aşağı Hanlar

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

YOL GÖRÜNDÜ

Gidiyorum dedim

Zor olmayacak mı dedi

Kolay var mı dedim

Sen ki Gölü’nü beslemek için Taşı delip akıyorsun

Haklısın dedi Zora alışıp yol ediyorum

Yolu bulup akmak Lazım dedim

Kendi yolunu açıp Akman Lazım dedi

Yollara akmak lazım dedim

Yolunda akasın, dedi

Gözüme bir damla verdi akıttı

Al dedi yolluk olsun….

Esmaeseraçıkgöz

 

Öne çıkan görsel, Çam ağaçları arasından giden yol.

010920147876

Ana yola yakın oluşumuz tüm gece geçen araçların gürültüsü bir yandan, tavukların ciyak ciyak bağırmaları bir yandan pek uyumadık. Siz siz olun ana yola uzak bir yere kamp atın. Gecenin ilerleyen saatlerinde dalmışın uykuya, en derin yerinde rüyanda birden üzerinden kamyon geçerken uyanıyorsun korku ve panikle. Bu bana bir tecrübe oldu, bir daha yol kıyısına yakın kamp kurmamak gerektiğini anladım. Gün ağarınca artık uyumaya çalışmanın anlamı kalmadı. Yolda geçen araç sayısı iyice arttı. Okulun bahçesinde elimi yüzümü yıkadım. Tüm gece az uyusam da neşem ve yol heyecanım kaybolmadı. Artık iyice alıştım daha ilk gece olmasına rağmen.

Üzerimi giyinip eşyaları ve çadırı toplayıp bisiklete yükledikten sonra kahvaltı yapmak için yakında olan kahveye kahvaltı için gideceğiz. Şafak ta benim gibi erkenden kalkmış aynı zamanda hazır duruma gelerek toparlanmış. Bisikletim KUZ ve çadırım.

010920147847

Kahvede masanın birini kendimize ayırdık. Çay bol ve ucuz, yumurta da kaynattık ikişer tane ocakta. Kahvaltılıkları masaya yayıp bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Kahvaltının mutlukla olan ilişkisi burada kendini gösteriyor. Daha önceki tecrübelerimden ve bu kahvede Türk kahvesi pişmediğini bildiğimden kendi ocağımı, kahve takımını çıkarıp cezveyi ocağa sürüyorum. Keyfi iyice çıkarmak gerek bu turun. Şafak kahvaltı masasında poz veriyor.

010920147848

Ağustos ayı bitti ve aylık tuttuğum kilometrenin resmini çekmem gerek. Ağustos ayı sıcak olmasına rağmen Malatya da Nemrut dağı tırmanışımız biraz kilometreyi artırdı. Kilometreyi kayıt ettikten sonra sıfırlıyorum. Eylülün biri oldu. Ekranda 681.31 Kilometreyi gösteriyor.

010920147849

Fazla geç olmadan yola çıktık. Bu gün Edremit’e kadar ana yoldan gideceğiz. Bahçeliköy’den çıkıyoruz tabelaya göre.

010920147850

Balıkesir il sınırını geçtik. Zaten Dikili İzmir’in son ilçesiydi. Balıkesir il sınır tabelasını çekiyorum.

010920147851

Kozak yaylasının fıstık çamları düzlüğe kadar yayılmış. Hatta yolu bile geçmiş durumda. Uzaktan yeşil bir koruluk görmek insanın gözüne hoş geliyor doğrusu.

010920147852

Ayvalık tuzla havuzlarının olduğu bölgeye geliyoruz. Şafak önümde, tuzla havuzları sağda.

010920147853

Geçen yıl aynı gün buradan geçerken Burcu bana sormuştu ; “Urim baba buralara da siteler yapıp bu güzelim yeri de çöplüğe çevirirler mi? endişeleniyorum” diye. Ben de “Endişelenmeye gerek yok, burası ev yapmaya uygun değil” diye cevap vermiştim. Bir sene geçmesine rağmen hala herhangi bir yapılmaması beni mutlu ediyor. Gerçi rant olayı insanların her tarafı betona çevirme hırslarını önleyemezsek buralara da yazlık sitelere çevirmeleri beni de endişelendirmiyor değil.

010920147854

Avusturyalı bisikletçi bir kadın ile karşılaşıyoruz yolda. Bizim arkamızdan gelip yetişti. Bir süre Tarzanca sohbet ettik. Nereden nereye yolculuk yapıyoruz, gideceğimiz rotayı tabletindeki haritada görüp tartıştık. Kendi rotamızı belirttik, hangi yoldan gideceğimizi anlatıp Keşan’a Festivale gittiğimi söyledikten sonra Festivale davet ettim. Geleceğini belirti ama garantisi yok. Gelir mi bilinmez ama sıkı bisikletçi olduğu belli. Yolda bir süre pedal çevirdikten sonra hızlanıp bizden ayrıldı. Ona ayak uydurmaya gerek yok, biz normal olarak kendi hızımızda gitmeye başladık. Acelemiz yok, arada durup resim çekip su da içiyoruz durup dinlenirken. Kadın Şafağın önünde gidiyor bisikleti ile.

010920147855

Gömeç’ten seyri yapılan Atatürk yüzü dağlarda görünüyor. Durup resmini çekiyorum Atatürk siuletini.

010920147857

Gömeçte kahvenin birine oturup çay molası verdik. Bisküvi, çerez gibi gıdalarla güç takviyesi yaparak bir süre dinlendik. Dinlenme bittikten sonra yola çıkarak Gömeç ten ayrılıyoruz. Bu da Gömeç’in bitiş tabelasından görebilirsiniz.

010920147858

Köylerin, kasabaların bitiş tabelaları ilgimi çekmeye devam ediyor. Karaağaç köyünü de geçiyoruz.

010920147859

Burhaniye manzarası uzaktan daha bir güzel görünüyor gözüme. Sağda yüksek istinat duvarı taş ile örülmüş.

010920147860

Burhaniye girişinde uçak bizi karşılıyor.

010920147861

Uçaktan sonra Kurtuluş savaşı kahramanlarının heykelleri geliyor. Bu kez bu kavşaktan karşıya geçip Akçay yoluna girmeden ana yoldan Edremit yönüne doğru gideceğiz.

010920147863

Çeşme bulunca suları tazelemek gerek, şişelerin hepsi doluyor çeşmeden. Yaptıranın ruhuna değsin, mekanı cennet olsun. Çeşmeler gezgin bisikletçilerin can damarı. Her çeşme bizler için hayat demek. Her çeşmede suları tazelemeden geçmemek gerek. Bu dağda da olur şehirde de, hiç fark etmez.

010920147864

Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü, 1. Dünya savaşında cephelerde savaşıp o da yetmez gibi Kurtuluş savaşını başlatarak yurdumuzu kurtardıktan sonra esas savaş başlamış; cahillikle savaş. Bu savaş cephedeki gibi olmuyor, karşında düşman askeri yok hücum emri verip tepelemek yok. Cahilleri yanında yobazlar, bunları kullanan sömürgeci ağalar beyler ve maşaları din tacirleri. Bunlarla savaş fikirle, kalemle, eğitimle, bilgi ile olacağını bildiklerinden parkta gezinirken, durup ağaçtan korkuluğa kollarını yaslayıp fikir alışverişinde bulunarak Cahillerle savaşı nasıl kazanırız diye söyleşiyorlardı.

O kadar devrimler yapıp savaştıktan sonra maalesef halkımız parklara konulan Bu heykelin niçin konduğunu bilmeden oturuyorlar. Eline bir kese çiğdem ( ay çekirdeği )  alıp çıt çıt çıt çitlemek, yasak olmasına rağmen mangal yakıp etrafa et kokularını dumanla birlikte yaymak. Eline bir kitap alıp okuyan yok yada siyasi, bilim, kültür tartışmaları yapmadan öylece gezinmekle yetiniyorlar. Bu olduğu sürece Çiçekleri Koparmayın uyarı levhası her zaman konulacak parklara.

010920147865

Kaz dağlarına tırmanmaya başlamadan önce karnımızı bir güzel doyurduktan sonra parkta çimenlere oturup birer nescafe içmek istedi canımız. Biz de canımızın isteğini yerine getirdik. Parktaki bir kişi bizim resmimizi çekiyor. Ben  çimenlere bağdaş kurup oturmuşum. Şafak küçük taburesinde oturuyor. Yerde ocak, çaydanlık ve su şişesi var. Bisikletlerimiz arkada park  halinde duruyor.

010920147866

Parkın içinde çocukların binmesi için küçük bir tren dolaşıyor.

010920147867

Çocukluk hiç bitmez bende, hemen trene binerek bir poz verdim. Yaşım tutmadığı için trenci benden para almadı, beleş bindim sizin anlayacağınız. Çocukluk harika bir şey, siz siz olun çocukluğunuzu kaybetmeyin hiç bir zaman. Şafak beni çekiyor trende. Makinist lokomotifi sürüyor. Biniş tabelasında; Kişi başı 2.00 TL yazıyor.

010920147868

Şehrin içinde sokaklardan sora sora yolumuz bulduk. Nihayet şehrin kalabalığından kurtulup yeşil doğada rahatlıyoruz. Kaz dağlarına varmamız biraz zaman alacak. Bir süre tatlı bir rampada zeytinlikler arasından ilerliyoruz. Şafak önümde gidiyor.

010920147870

Henüz düzlükte gidiyoruz, Şafak önde, ben arkada küçük köyleri birer birer geçiyoruz sakince. Çamcı köyündeyiz.

010920147871

Yaz sonu Güz başı yenilebilecek en güzel meyve incir. Yol kıyısında yoldan geçenler yesin diye dikilmiş, biz de önceden dikilmiş bu meyve ağaçlarından yararlanıyoruz. İncir bisikletçinin enerji kaynağı, hem karnını doyuruyor hem de gücüne güç katıyor incir. Ağustos, Eylül aylarında taze dalından yediğimiz inciri diğer aylarda kurutulmuş olarak yanımızda bulundurursak arada atıştırmalık bir tane yedikten sonra pedala basmaya devam ederiz. Kısaca incir bisikletçinin enerji deposu ve yakıtı.

010920147872

Düzlük bitti, tırmanmaya başladık artık. Çam ağaçları içinde pedallıyoruz.

010920147873

Ormanın içine giden bir yol, acaba nereye gidiyor ? Bunu yola girmeden nereye gittiğini asla bilemezsiniz.

010920147874

Kaz dağları eteklerinden giden bu yol pek işlek değil. Bisikletle rahatça gidilebilecek yollardan biri. Pek araba geçmiyor, bu da beni huzurlu yolculuk etmemi sağlıyor. Kimi yerde fıstık çamı dikilmiş. Sola kıvrılan yol çam ağaçlarının arasından gidiyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

010920147876

Çeşme hep kurtarıcımız oluyor. Durup suları tazelemeden olmaz. Biraz da su içmeli, yokuş terletiyor ve su kaybını karşılamalı.

010920147877

Yol kıvrıla kıvrıla gidiyor ormanın temiz havasında, düz yol beklemeye gerek te yok. Şafak önde yavaş yavaş çıkıyor.

010920147878

Devasa bir servi ağacı, belki de yüz yıllık. Servi ağacını insanlar dikmiş olmalı çünkü etrafında benzer ağaç ta yok. Ağacın dibinde mezar da olabilir. Aradan uzun yıllar geçmiş, mezar taşı kaybolmuş olabilir.

010920147879

Rampa çıktığımızdan yavaş sürüyoruz bisikleti. Yavaş gidince de etrafı seyrederek gidince yılkı atlarını kaçmadan resmini çekebildim. Çam ağaçları altında yılkı atı.

010920147880

Çam ağaçlarının tipi değişmeye başladı. Uzun, kalem gibi ve yaprakları koyu yeşil. Demek ki rakım epey yüksek. Sert kış ve kar ağaçların yapısını da değiştiriyor. Yoksa o kadar soğukta ağaç donar.

010920147881

Asırlık çam da görmek olası, karşımda kalın gövdeli bir çam beliriyor tüm heybetiyle. Çam ağacının heybeti beni cezbediyor. Durup seyrediyorum bir süre.

010920147882

Çıka çıka bir düzlüğe geldik, çam ağaçları seyrek. Düz olunca da tarla yapılmış, tel örgü ile çevrilmiş etrafı. Ben etrafı seyrede, resim çekerek ilerlerken haliyle geride kalıyorum. Şafak önde gidiyor, bir yerde beni beklerken görüyorum. Ben onun gibi haldır huldur gitmiyorum. Yine bir kaç evin olduğu yerde beni bir çeşmenin yanında bekliyordu. Yanına yaklaşınca beti benzi atmış durumda gördüm. “Ne oldu?” diye sordum. Şafak ta ; “Çeşmenin başında elimi yüzümü yıkadıktan sonra küçük bir köpek havlamaya başladı. Köpek küçük olduğunu görünce bundan bir şey olmaz deyip kafamı çevirince birden bir metre yanımda kocaman bir baş, iri bir köpeği görünce elim ayağım çözüldü. O kadar korktum ki kıpırdayamadım bile. Köpek yanı başımda öylece duruyordu kocaman kafası ile. Sonra karşı evden sahibi gelip köpekleri evin bahçesine aldı.” diyerek başından geçenleri bir çırpıda anlattı. Gerçekten epey korkmuş durumdaydı, karşı evin bahçesinde köpeği görünce Şafağa hak verdim. İri köpek havlamıyordu ama küçük olan havlamaya devam ediyor hala. Tel örgü arkasında sararmış tarla.

010920147883

Bunlar yılkı atı değil, sahipli. Ayağından iple bağlanmış serbest dolaşmıyorlar. Beni görünce de kaçmaya niyetleri yok, insan görmeye alışmışlar.

010920147884

Akşam olmak üzere, yokuş devam ediyor. Şafak solda durmuş beni bekliyor yol kıyısında. Yanına geldikten sonra ” Urim baba burada kamp atalım” deyince teklifini kabul ediyorum. Şafak daha önce ters taraftan geçmiş buradan. Az yukarıda, yani zirvede Yukarı Hanlar mesire yeri varmış. Şafak orada kamp atmış ama durduğu yerde de mesire ve piknik alanı ve çeşme var. Burası da Aşağı Hanlar denirmiş. Beraber giriyoruz mesire yerine.

010920147885

Tabelada yazdığı gibi Kaz Dağları Bilim ve yaşam köyü, Kalenaturel laboratuarına gittiğini gösteriyor. Biz oraya gitmeyeceğiz, gecelemek için kamp atacağız piknik alanında.

010920147886

Piknik yerine girince bizi Hasan Gül karşılıyor. Burada yılkı atlarını görüyoruz, atlar bizi görünce kaçmıyorlar. Demek ki insanlara alışmışlar. Hasan ile tanışıp sohbet ediyoruz bir süre. Kendisi yaz boyu burada çadırda yaşıyor. İstanbul da oturuyor normalde, şehrin kalabalığından, stresinden kaçıp burada tek başına yaşıyor. Kafa dengi anlayacağınız. Bize nerede isterseniz çadır kurabilirsiniz, buralar sizin diyerek ev sahipliği yapıyor. Hasan solda, Şafak sağda, ileride yılkı atı ve çam ormanı.

010920147887

Yılı atları otlamaya devam ediyor bize aldırış etmeden. İlk defa yılkı atlarına bu kadar yakınım.

010920147888

Kendimize uygun bir yerde çadırları kuruyoruz. Belki on taneden fazla çeşme olan piknik alanı küçük bir düzlük, açık ve hafif eğimi olan bir yer. Şafak çeşmenin birinde şortunu giyerek duş almaya başladı. Su dökündükçe üşüdüğünü belirten çığlıklar atıyor. Ben de onun bu çığlıklarından suyun çok soğuk olduğunu düşünerek duş almaktan vaz geçtim. Hava kararmak üzere, neredeyse 20 kilometrenin üzerinde yokuş tırmandık. Çok ta terledim, terden atlet ve forman yamyaş. Duş almam gerek yoksa kokacağım yarın. Üşengeçlikten vaz geçip soyunarak şortumu giydim. Çeşmenin başına gelip pet şişeyi doldurup üzerime dökününce suyun o kadar soğuk olmadığını anlıyorum. Hatta bana sıcak bile geldi. Şafak ta nasıl üşüdü bu suda anlamadım. Su dökünerek duşumu bir güzel aldım. Ardından kuru elbiseleri giyinip saçımı kuruladıktan sonra yemek pişirmeye başladık. Akşam yemeğini yedikten sonra yıkamış olduğum çamaşırları ipe asarak kurumaya bıraktım. Duş almam iyi oldu, yorgunluk gitti üzerimden.

Hasan’ın bulunduğu yere gelip odun ateşinde demlediği çayı içmeye başladık. Çay da nefisti. Hava iyice karardı ve sohbet derinleşti Hasan’la. Şafak bana Urim baba dedikçe Hasan da bana Urim baba demeye başladı. Yaşamını, burada neden kaldığını, hiç para harcamadan burada yaşadığını anlattı. Pikniğe gelenler Hasan’a yiyecek içecek verdiklerinden karnı da doyuyor. Piknik bitince kalan yiyeceklerin hepsini geri götürmektense Hasan’a bırakınca erzak bol oluyor. Koca bir çınarın altında piknik masası, üç tane taş ile yapılmış ocak. Odun bol ormanda, ateş sürekli yanıyor hiç sönmeden. Yiyecekleri dallara asıyor herhangi bir hayvan yemesin diye.

Hasan ile iyice kaynaştıktan sonra bize yaptığı bir olayı anlatmaya başladı;

” Urim baba 4 senedir burada çadır kuruyorum, gelen giden de çok olunca aklıma bir cinlik geldi.

Dedim kendi kendime derenin kıyısında bir taş var büyükçe. Bu taşı dilek taşı yapayım dedim.

Baca tuğlasını kayanı dibine koyup üzerine düz bir kaya parçası koyarak üzerinde mum yakıp isli olmasını sağladım.

Pikniğe gelen gidenler taşı görünce şaşırdılar. Merak edip sordular “Nedir bu, nasıl oldu?” diye. Ben de geçenlerde  taşa el sürdüklerini görünce;

” Hayrola ne yapıyorsunuz” diye sorunca.

“Rüyamızda bir ak sakallı ihtiyar buradaki taşa el sürerseniz dileğiniz gerçek olur deyince gelip el sürdük, mum yaktık, dileğimiz gerçekleşsin diye dilek diledik” dediler. Sonra oradakilere olayı anlatmaya başladım;

“Bir gece yattıktan sonra etraf aydınlandı birden bire. Çadırdan çıkıp ışığın olduğu tarafa bakınca Ihlamur ağacının dibinde ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar ışıklar saçarak ortalığı aydınlatıyordu.  Korkmaya başladım birden bire, ne olduğunu anlamamıştım. Nur yüzlü, ak sakallı ihtiyar korkmamamı söyleyerek yanıma geldi. “Şu gördüğün taşa elini sürüp mum yakarlarsa dilekleri gerçek olur” dedikten sonra birden bire kayboldu diyerek pikniğe gelenlere anlatmaya başladım. Dilek taşını duyan gelip mum yakmaya, el sürmeye, taşı öpenler bile oldu. Dileklerinin kabul olması için dilekler dilemeye başladı. Bu da yetmez gibi Ihlamur ağacına da çaput bağlamaya başladılar.”

“Günlerden bir gün geç evli bir çift geldi yanıma, dilek taşını sordular. Ne yapacaksınız diye sorunca? çocukları olmadığını, dilek dilemeye geldiklerini söyleyince dilek taşının yerini göstererek el sürüp mum yakmasını söyledim. Eğer dileği gerçek olursa bir şişe rakı getirmelerini istedim. Neyse mum yakıp el sürdüler, çocuklarının olması için dilek tutup gittiler. Bir yıl sonra genç adam elinde bir şişe rakı ile çıkıp geldi. Dilekleri gerçek olmuş çocuk sahibi olmuşlar. Gel zaman git zaman her gün dilek dilemeye gelirler buraya” diye yaptığı cinliği anlattı Hasan.

Anlattığı olay gerçekten ilginçti, insanlar her şeye inanmaya hazırlar. Bu anlatılanlar gerçekmiş gibi yaşıyorlar ve mum yakıp dilek tutanlar çok. Benim için iyi bir akşam olmuştu, sıcak bir sohbet, harika bir çay, güzel bir öykü. Daha ne olsun insanın yolda nelerle karşılaşacağı belli olmaz.

Ardından başka bir olay anlatmaya başladı Hasan ;

“Bir gece Şaban’la oturup demleniyoruz. Derken bir araba yolda geldi durdu. Ben de de bir küçük fener var ne oldu diye merak edip arabanın olduğu yere doğru gittim. Arabada bir kız bir oğlan, dışarıda da bir kız bir oğlan ellerinde bira içip duruyorlar. Kız karanlıktan korkmuş olmalı ki erkek arkadaşına “Hadi gidelim ne olursun, korkuyorum” diyor. Oğlan da ” Ne korkuyorsun ya ne olacak? ” diyor. İçimden dur şunları bir korkutayım diyorum. Üzerimde parka, kafamda şapka ipleri sarkıyor. Altımda şort, terlikleri de çıkarmışım bir elimde duruyor. Sessizce yanlarına yaklaştım. Feneri alttan yüzüme tutarak “Merhaba gençler” diye kalınca bir ses tonu ile karşılarına çıkınca oğlan bir korktu, arabaya bir kaçışı var. Tabi ki kız da korkuyla arabaya binip tam gaz kaçtılar. Ben gülmekten altıma işeyeceğim neredeyse. Şaban’ın yanına gelerek olayı gülmekten zar zor anlattım.”

Hasanın anlatacak olayı çok, bitmiyor. Bize masal gibi geliyor anlattıkları. Uykumuz geldi.

Fazla geç olmadan Hasan’dan izin isteyip çadıra uyumaya gittik gecenin karanlığında.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 83 Kilometre civarı. Bunun 20 Kilometresi yokuş.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc