Etiket arşivi: efe yemini

Simav Eynal Bisiklet Festivali 3. Gün

4 Eylül 2016 Pazar

Simav Eynal -Gölcük – Eynal

( Kör arkadaşlar için resimlerde betimleme yapılmıştır )

 

Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
“GİTME KAL” var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Arif Damar

 

Öne çıkan görsel, ince saz yapraklarından göl manzarası. Karşıdaki yamaçta çam ormanı.

İzmir’in sıcak ve nemli gecelerinde rahat uyuyamıyorsun. Burada ise serinliği bırak iyice soğuk gecede uyumak insanı ferahlatıyor. Soğuk yerde uyumak daha sağlıklı.  Serin yerde uyumanın verdiği huzurla uyanıyorum erkenden. Mehmet, Yüksel, Ayşe ve Mürşit. Sabah kahvesinde yanımda toplanıyoruz içmek için. Elimde değirmen kahve çekerken resim çekiliyoruz. Yanımızda turu düzenleyen Şeref Aldemir de var. Baattin ve Atilla zaten çadır komşum.

Sabah kahvaltısının ardından yola çıkıyoruz. Bu günkü yol sadece 12 Kilometre tırmanış. Sürekli tırmanış nedeni ile tırmanamayacaklar için belediye otobüs ile yukarı taşıyacak. Kahve takımlarının olduğu çantayı veriyorum otobüse. Yukarıda alacağım çantamı. Ben bisikletle tırmanmayı tercih ettim. Henüz kaplıca tesislerindeyiz, bir grup bisikletçi yolda bisiklet sürüyor. Solda bir cami, karşıda tesisler ve salkım söğüt ağaçları ve çınar ağaçları binaları örtmüş.

Tırmanma başladı ve karşıma gelen ilk çeşmede durup sularımı tazeliyorum. Çeşme geniş yalağı beyaz badana ile boyanmış. Çeşmenin yanında tek olarak bir dut ağacı var, etrafta hiç ağaç yok. Karşı tepelerde ise ağaçlar var.

Yokuşu sabırla çıkan bir bisikletçi, ardında küçük bir toprak yığını. Aşağıda Simav şehri, ova ve dağlar.

Yükseldikçe manzara da daha güzel görünüyor. Simav ovası dağa kadar düz, bahçeler, tarlalar yeşillik içinde.

Çıktığımız eğim %10 civarı. Yukarıya doğru kıvrılarak çıkan yolun resmini çekiyorum. Görüntüde bir tane bisikletli çıkıyor.

Tepe manzarası ile bisikletim KUZ’u çekiyorum. Bisikletim de çanta yok ve hafif. O yüzden rahat çıkıyorum yokuşu. Sadece resim çekmek için arada duruyorum. Resim çekerken de gerilerden geliyorum.

Bir süre çıktıktan sonra bisiklete binemeyenleri belediye otobüsü ardımızdan gelip bizi geçiyor. Mavi beyaz boyalı belediye otobüsü Simav belediyesi Eynal kaplıcalarına özel ayrılmış. Bu gün bisikletçilere özel servis yapıyor.

Yokuş önümde uzayıp gidiyor ben de yokuşu ve çıkanları çekiyorum. Etraf çam ormanları.

Manzara sürekli değişiyor, tepeler ardı sıra sıralanmış Gediz yönüne doğru. Murat dağı da en arkada tüm azametiyle boy göstermiş.

Uzun, kalem gibi çam ağaçlarının dalları arasından sızan güneş ışıkları parıldıyor.

Sonunda tepeye ulaştık, burası Gölcük dağı. Sert geçen kış şartlarına uygun çam ağaçları sık ve düzgün. Çam ormanı yeşil ve temiz oksijeni ciğerlerime çekiyorum.

Resim çekmekten en arkada kaldım sayılır. Gölcük tarafına asfaltta kırmızı ok işaretini çizmişler. Gideceğimiz yönü belirtiyor; sola doğru.

Burası tabiat ve piknik alanı, girişinde odundan kapı yapılmış girenleri kontrol ediyorlar. Kontrol etmesine ediyorlar da çıkarken kontrol ettiklerini zannetmiyorum. Toplumumuzda sadece mangal kültürü olması bir şeyi değiştirmedi şimdiye kadar. Mangal yaparken etrafa saçtıkları çöpleri olduğu gibi bırakıp buradan ayrılıyorlar. Aslında çıkarken arabalarında çöpleri geriye götürüyorlar mı diye kontrol etmeleri gerek. Maalesef böyle bir düşünce yok insanlarda ve pisliklerini bırakarak gidiyorlar arkalarına bakmadan. Bir daha geldiklerinde kendi çöplerini görünce söylenmeden edemezler “Buraları pisletiyorlar” diye. Farkında değiller kendi pislikleri olduğunu.

Gölün kıyısına doğru taş döşeli yolda gidiyorum. Gölün bir kısmı görünüyor. Elektrik direkleri de yol kıyısında, demek ki gece de piknik yapan var.

Ve karşımda Gölcük dedikleri yer. Çam ormanı kaplı göl fazla büyük değil. Krater gölü olan Gölcük küçük dereler ve kar suları ile yaz kış sularını korumakta. Kıyılarında sazlıklar kaplamış.

Bisikletim KUZ göl manzarasında bir resim çekilmezse olmaz. Bence hak ediyor, buralara kadar taşıması bile yeter. Önümüz de sararmış otlar, sazlık ve göl. Gölün ardı çam ormanları tepeye kadar gidiyor.

Göl yakınından resimler çekiyorum, manzara o kadar güzel ki seyretmeye doyum olmaz. Bu benim ödülüm olmalı diyerek etrafı iyice izliyorum sindire sindire. Gölün durgun sularına gökyüzünün ve çam ormanı ile kaplı tepenin yansıması saz yaprakları arasından resim çekiyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Ne tarafa baksam ayrı bir güzellik. Gölün kıyısına kadar gelmiş çam ormanı ve sık demetler halinde sazlıklar.

Gölün kıyısında küçük bir düzlük oluşmuş.

Gölün etrafını toprak olan yolda bisiklet sürerek çam kokusunu içime çekerek dolanıyorum. Buraya kadar zorlu bir tırmanış yaptım. Bir kahve içmeden inmek olmaz deyip kendime en güzel yeri aramaya başladım.

Şansıma aradığım yeri buldum. Kocaman yuvarlak bir kaya yarısından kırılıp üstü düz gelecek şekilde duruyor. Hemen kayanın üzerine çıkıp kahve takımlarımı çıkardım. Başladım kahve yapmaya. Kayanın yol kıyısında olması nedeni ile gelen geçen selam veriyor. Kimisi de kahve içmek için durup bekliyor. Kayanın üzeri öyle uygun ki hani bıraksalar kahve ocağını sürekli burada açardım. İlk kahve piştikten sonra şanslı üç kişi kahvemi içiyor. Bekleyen olunca ikinci kez cezveyi ocağa sürüyorum kahvenin pişmesi için. Onlar da kahvesini içiyor. Böyle bir yerde her zaman kahve bulunmaz.

Kayanın üzerinde bağdaş kurarak oturmuşum. Urim Baba’nın Kahvesi, Maksat Muhabbet tabelam da kahve ocağının önünde. Kayanın yarısı kırılıp arkaya devrilmiş.

Fazla zaman geçirmeden kahve takımlarını toplayıp grup ile gölden ayrılıyoruz. Yol kıyısında buranın tabelasını görünce resmini çekiyorum. Tabelada yazan Gölcük Dağı, Rakım : 1450 yanında da küçük kırmızı çerçeveli üçgen bir tabela da inişin eğimini % 10 olarak belirtilmiş.

Pedal çevirmeden inişe geçtik. Manzarayı görünce bisikletim KUZ ile Simav kasabasının resmini çektim.

Kısa sürede aşağıya, düzlüğe indik. Oradan Simav’ın merkezine doğru giderek bayram havası içinde bulduk kendimizi. Kasaba halkı ile korteje katılıp kasabanın meydanına geldik. Bu gün Simav’ın düşman işgalinden kurtuluş günü.

Simav

Kütahya ilinin batısında yer alan Simav ilçesinin yüzölçümü 1557 km2 rakımı 800 metredir. Simav, Ege ve Marmara Bölgeleri arasında bir sınır konumundadır.

Simav yöresinde Kalkolitik Çağ ve İlk Tunç çağından kalma buluntular ele geçmiştir. Şimdiki Boğazköy yakınında Ankyra (Kiliseköy) ve Simav’ın adını aldığı Synaus antik kenti bu ilçemizdedir. Kendi adına sikke basan bir şehir devleti idi. Simav hem bir dağ eteğinde yamaçta kurulmuş hem de göl kenarındadır.. Boğazköy’ün bulunduğu göl arazisi sonradan kurutulmuş olup şimdilerde tarım arazisi olarak kullanılmaktadır

Roma ve Bizans yerleşimlerinin olduğu höyükler yüzey araştırmalarında tespit edilmiştir.

Süleyman Şah zamanında Germiyanoğlu topraklarına katılmış ve sonra dan II. Yakup’un vasiyetiyle 1429 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Simav kurtuluş savaşı döneminde işgalcilerle milli güçler arasında iki kez el değiştirmiştir. 4 Eylül 1922 de İlçe işgalcilerden kurtarılmıştır.

http://kutahyakultur.gov.tr/TR,69501/simav.html

Belediye meydanında halk toplanmış. Bisikletliler de halkın arkasında duruyor.

Her yıl kutlanan kurtuluş günü büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Kurtuluş savaşında düşmana karşı direniş gösteren zeybeklerin gösterisi başlıyor.

Halk ile birlikte bisikletçilerde gösteriyi izliyor. En önde kadın bisikletçileri var.

Zeybeklik ve zeybeklik Tarihi

Geleneksel yapılarına baktığımızda zeybeklerden oluşan isyancı topluluğunun tamamına kendi deyimleriyle “çete”, bir bütün olarak çetenin içinde yer alan bireylere “zeybek”, çetenin başında bulunan öncülüğünü ve sorumluluğunu üstlenen zeybeğe “efe”, çetenin diğer üyelerine “kızan”, efenin yardımcısına ise “baş kızan” ya da “baş zeybek” denilmektedir. Efe her zaman, her yerde en öndedir. Kendi deyimleriyle, “bir efe, dağda da düzde de, her yerde en önde olsun ki, efe olsun.” Efe olmak için öncü ve yetenekli olmak bir zorunluluktur. Zeybeklik halka karşı saygıyı, ezilenleri gözetici ve koruyucu olmayı zorunlu sayan bir kültürel geleneği içerir. Kendi içinde sürekli kendini denetleyen ve katı kurallardan oluşan bir yaşam biçimi haline gelen bu durum, kendilerini dışa karşı – halk katında- saygın kılar. Böylesi bir kahramanlık “insanın insana yanması”, umarsızlığa çare aramasıdır; bir başka deyişle derin uykularda uyuyanlar için karanlık bir gecede kuşatmalardan kurtuluşun ağır sancısını duymanın, tutsaklığın zincirlerini kırarak hep birlikte özgürlüğe kanat çırpmanın sevincini yaşamaktır. İşte böylesi insanlar toplumların kahraman konumuna taşıdığı insanlardır. Belki zeybekler de toplumun kendi içinden birileri olarak gereksinim duyduğunda yarattığı böylesi kahramanlardır.

Ali Haydar Avcı

Sarı ve mor zeybekler büyük bir çember oluşturarak yürüyüş yapıyorlar önümüzde tek sıra. Sarı zeybek ve yanında küçük bir zeybek elinde oyuncak tüfeği ile geçiyor.

Meydanda Türk bayrakları ve Simav’ın flamaları ile süslenmiş. Kırmızı tişört giymiş öğrenciler bir grup olarak efeleri izliyorlar.

Efelerin içinde küçük efeler de var, Geçit korteji için pankartta şehitlerimiz için yazılan “Bayrakla Dertleşen Toprakla Birleşen Can verip Devleşen Şehitlerimizi Rahmetle Anıyoruz” yazısı dikkati çekiyor. Efelerin ellerindeki tüfekler ara sıra havaya kalkıyor ve tetiğe basılınca şiddetli bir patlama sesi meydanı çınlatıyor. Neredeyse kulakları sağır edecek kadar şiddetli patlayan eğitim fişekleri ara sıra ateşleniyor.

Korteje bisikletçiler olarak en arkada sıralanıyoruz. Efeler den sonra halkın önünden geçeceğiz. En önde kadınlar sıralanıyor, erkekler arkalarında bisiklet sürerek meydanı turlayıp geçeceğiz.

Efe Yemini

Boz atlı Hızır yardımcın olsun.

Düşmanın mat, dostların şat,

bıçağın keskin, yolun açık olsun.

Allah, dosta düşmana karşı

yüzümüzü kara çıkarmasın.

Namerde muhtaç etmesin.

Yazımızı kışa çevirmesin.

Erenler, erler, gözcümüz, bekçimiz olsun.

(Kaynak: Zeybeklik ve Zeybekler Tarihi/Ali Haydar Avcı)

Son efeler de  önümden geçtikten sonra bisikletçiler de meydanı turluyor. Halkın coşkulu alkışları bizleri sevindirdi.

Geçit töreni bittikten sonra kadın bisikletçilerin resmini çekiyorum.

Resim çektiğimi gören erkekler bizi de çek diye kıskançla ısrar edince Antalya dan Halil Şenel, İzmir den Tolga ve Antalyalı Adnan Tutucu kareye giriyor.

Israr eden başkaları da olunca onları da çekiyorum. İzmir den Yüksel Baytekin ve ismi bir türlü aklıma gelmeyen arkadaşımın resmini çektim.

Törenler bittikten sonra hemen çadır alanına gidip ilk önce hamamda bir kaç tas su dökünüp terimizi attıktan sonra eşyaları ve çadırları toplayıp görebildiğimiz arkadaşlarla vedalaştık. Bisikletleri de arabaya yükleyip yola çıkıyoruz. Hedefimiz aynı zamanlarda gerçekleşen Büyük Taarruz bisiklet turunu yapan arkadaşlara katılmak. Baattin ve Atilla onlara katılacaklar. Ben eve döneceğim ama bir gece onlarla beraber olacağım. Bu akşam Kula da kalacaklarını öğrendikten sonra hedef Kula. En kestirme yoldan Selendi üzerinden volkanik siyah kayalıkların yanından geçtik. Siyah ve kahverengi kayalıkları geçerken sanki başka bir gezegenden geçiyormuş gibiyiz. Akşama doğru Kula’ya vardık. Kula’nın meşhur ekşi maya ekmeğinden de fırından alıp Büyük Taarruz katılımcıların kamp yerine geldik. Kula’nın tepesinde yüksek bir yerde kamp atmışlar. Akşam yemeği yemediğimiz için karpuz, kavun, peynir, ekmek ile karnımızı doyurduk. Turda olanların bir kaçını tanıyorum. Yeni katılanlarla tanışıp kaynaştık.

Ertesi gün Tepelerden Alaşehir’e geldik. Ben araba ile, diğerleri bisiklet sürerek. Durum böyle olunca araba ile ne kadar hızlı hareket edildiğini gördüm. Hele yokuşlarda çok bekledim. Alaşehir de çıkan olaylar nedeni ile kurtuluş törenleri iptal olmuş. Öğle yemeğini pidecide pide yiyerek geçiştirdikten sonra kamp alanına geldik. Onlar çadırlarını kurarken ben vedalaşıp yola çıktım İzmir’e doğru. Araba olunca kısa sürede varıyorsun.

Böylece bir turun daha sonuna geldik. Her turda olduğu gibi bu turda da yeni yerler gördüm, yeni insanlar tanıştım, dostluklar kuruldu. Kahveler içildi, sohbetler oldu. Hazine torbam yeni hikayelerle zenginleşti. Hazine torbam çok geniş, dolmak bilmiyor. Hesapta olmayan bir tura katılmaktan mutlu olarak evime döndüm. Bakalım yeni turlarda neler olacak, macera devam ediyor ve bitmez. Sağlıcakla bisiklete binin, başka tur yazılarımda görüşme dileği ile

Bu gün yaptığımız yol 27.5 Kilometre civarı, belki de fazla olabilir. Eynal dan Simav’a gidiş geliş kilometreleri yok.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc