Etiket arşivi: fıstık

Suyun Kaynağına Yolculuk Bakırçay 1. Gün

3 Mayıs 2017 Çarşamba

Üçkuyular – Alsancak – Aliağa – Çandarlı

( Kör arkadaşlarım için betimleme yapılmıştır. )

 

IRMAK

Ağaç Demiş Ki Baltaya

Sen Beni Kesemezdin Ama

Ne Yapayım Ki Sapın Benden
Bak Şu Ağacın Bilincine Sen
Ölen Ben, Öldüren Benden

Bunca Analar Ağlayıp Durur Da
Akıp Gider Gelinciklerden
Kör Müdür Sağır Mıdır Bu Irmak
Ölen Ben, Öldüren Benden

Her Yerde Böyle Olmuş Bu
Önce Dağa, Taşa, Ağaca Söyletmiş Halk
Sonunda Sabahın Bir Yerinden
Uyanıp Kalmış Ayağa Irmak
Ölen Ben, Öldüren Benden

Ruhi Su

 

Öne çıkan görsel, Suyun kaynağına yolculuk pankartı, 13 kişi pankartı tutuyoruz.

Evet sevgili gezi severler, yeni bir yolda, yeni maceralar, yeni yerler, dostlar, keşifler başlıyor. Geçen yıl ilkini yaptığımız çevre kirliliğine, insan eliyle yapılan erozyona dikkat çekmek için Suyun Kaynağına Yolculuk Küçük Menderes bisiklet turu başarı ile yapmıştık istediğimiz gibi. Bizler gibi çevreye, kirliliğe dikkat çekmek için çeşitli etkinlikler, turlar, geziler yapıldı, yapılmakta. Bizler de değişik biçimde çevre kirliliğine dikkat çekmek için bisiklet turu yapıyoruz. Geleceğe temiz bir dünya bırakabilmek uğruna insanlara çevre bilincini anlatıp nehirlerimizin temiz akmasını sağlamalıyız. Bu yıl Bakırçay Temiz Aksın teması ile Bakırçay nehrini işleyeceğiz. Normalde ABAK turundan hemen sonra turun bitiminde Bakırçay nehrine yakın olduğumuzdan iki turu birleştirmeyi düşündük ama Şafak Omaç’ın işinden dolayı 1 hafta ileriye atmak zorunda kaldık. Tur için keşif yapma fırsatı olmadı, o yüzden rotaları bilemiyorum Şafak bu konuda çalışmış, rotaları ve kamp yerlerini belirledi. Rota konusunda ona güvenim tam. Aslında benim için de iyi olmuştu. Turun devamında Bursa’da yapılacak olan Mysia Bisiklet Festivaline katılacağımdan Bursa’ya pedal çevireceğiz. Tur bir hafta sonra başlayacağından bisiklet sürerek gideceğiz.

Şafak ile yaptığım fikir alış verişlerde Suyun Kaynağına Yolculuk bisiklet turu için bir pankart yaptıralım diye kararlaştırdık. Şafak bana kendi çizdiği taslağı gönderdi. Taslakta; bulutlar, dağlar, ağaçlar, akan nehir ve bisiklete binen birini çizmiş. Çizim konusunda biraz kötü olmasına rağmen düşüncelerini anlatacak kadar iyi. Bisikletçi arkadaşlarımdan grafik tasarımcısı Tuğba Laçiner den yardım istedim çizim konusunda. Taslağı gönderdim ve nasıl olacağını anlattım. Tuğba da sağ olsun isteğimi kırmadı ve tasarlanan şekilde çizimlere başladı.

Aşağıda Şafak Omaç’ın deftere çizdiği taslak görünüyor. Üstte Suyun Kaynağına Yolculuk yazısı var. Altta bulutlar, İki tepe, yamaçlarda çam ağaçları, iki tepenin arasından çıkıp gelen nehir. Nehrin solunda bisiklete binmiş birisi. Sağda da köy evleri çizilmiş.

Pankartın boyutları 1 X 2 metre. Tuğba ilk çizimleri gönderdi, Şafak incelediğinde beğendi, sadece bisikletlerin gittiği yolu kaldırılmasını istedi. Tuğba onu da hallettikten sonra grafik çizimi dosya boyutu biraz büyük olduğundan bana e-posta ile yolladı. Ben de pankartın basılacağı yere e- posta ile gönderdim. Yeğenim Can fotokopide çalışıyor, branda baskısını da yaptıkları için kendisi bastırıp bana ulaştırdı. Artık bir pankartımız var.

Pankartta ; Dağlar tepeler gri renkte, dağın yamacında kaynaktan çıkan nehir çağlayandan ovaya dökülüyor beyaz köpükler saçarak. Nehir mavi renkte. Şafak’ın çizmeyi unuttuğu güneşi de iki dağın arasına yerleştirmiş Tuğba. En üstte kırmızı renkte büyük harflerle SUYUN KAYNAĞINA YOLCULUK dalgalı olarak yazılmış. Havada üç tane beyaz bulut. Çam ağaçları ve orman içinde küçük bir köy ve evler. Ovada akan nehrin üzerinde tahta bir köprü yerleştirilmiş. Üç bisikletçi köprüden bisikletlerini sürerken. Etraf yemyeşil çimenlerle kaplı.

Şafak’ın kendi tasarlayıp çizdirdiği taş köprü, köprünün altından köpürerek akan nehir ve kenarlarda dere taşları. Bu çizimi A 5 boyutunda şeffaf plastik kaplı bastırmış. Bu baskıları bisikletlerin önüne asacağız.

ABAK turundan döndükten sonra bir süre dinlenip tekrar hazırlanmaya başladım. Uzun bir tur olacağından yeme içme ve bol kahve için boşalan gaz tüplerini dolduruyorum. Her tüp için iki çakmak gazı tüpünü aktarmam gerek. Yanıma resimde de görüleceği gibi iki küçük, bir büyük gaz tüpü basık, mavi renkte. Sağ tarafta da çakmak gazı tüpleri uzun ve kırmızı renkte. Büyük tüp 500 gramlık 4 tane çakmak gazı alıyor. Küçük tüpler 230 gramlık, ikişer çakmak gazı doldurdum. Toplamda 8 çakmak gazı yaklaşık 1 Kilo gaz depoladım tüplere. Beni uzun süre idare eder. Dolum ile ilgili videodan da nasıl doldurulacağını görebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=dVTWSFZGE9w

Akşamdan gerekli olan tüm eşyalarımı çantalara yükledim sırası ile.  Kahve çekirdeği ve kahve değirmeni ilk başta çantaya yerleşiyor. Özel olarak bastırdığım Suyun Kaynağına Yolculuk tişörtüm de hazır. Ferdimen bizim için güzel ve anlamlı bir logo çizdi. Logoda yeşil ağaç yaprağı ve yaprağın damarları da yukarıdan aşağı doğru inerken birleşen nehir kolları gibi. Alt kısmı mavi renkte deniz dalgasını temsil ediyor. Yaprağın etrafı da kesik kesik çizgilerle çepeçevre. Logo görsel olarak hem ağaç yaprağı, hem yeşil doğada kolları birleşen nehrin denize dökülmesi, hem de bir ağacı andırıyor. Sağ üst tarafta urimbaba’CAN yazısı. Altta da SUYUN KAYNAĞINA YOLCULUK mavi renkte yazılı. Turuncu renkte çantalar evin holünde laminant parkelerin üzerinde. Sağda da kontrplak levha üzerine yakma olarak yapılmış Urim Baba’nın Kahvesi logosu. Logoyu  levhaya yakan arkadaşım Fatih İzgili.

Sabah erkenden uyanıp kahvaltımı yaptım. Çantalarımı aşağıya, bahçeye indirip bisikletim KUZ’a yükledim. Sokaktan bahçeyi ve bisikletim KUZ’un resmini çekiyorum yola çıkmadan önce. Resimde sarı, beyaz renkli kaldırım taşları. Sokak eğimli sağa doğru. Kaldırımda kasımpatı çiçeğim ve ıhlamur ağacım yeni açmış taze yeşil yaprakları. Bahçe kapısında bisikletim ve solda asma ağacımın gövdesi. Yeni yaprak açmış taze asma yaprakları tam da sarma yapmaya uygun. Bisikletimin arkasında bodrum kapısı tamamen açık. Solda yarım metre duvar örülü, küçük bir havuz ve düz bahçe. Duvarlar sarı renkte kırmızı desenli dökme taş örülü. Dökme taşları kendi ellerimle dökerek duvara yapıştırdım kalekim ile. Sağda bahçe demirleri metal eternit ile kaplı. İçerisi görünmüyor. Dikkat köpek var yazısından anlayacağınız gibi bahçede bir canavar duruyor. Gelen geçene havlayıp hamleler yapınca korkmasınlar diye kapattık. Rotvaydır olan köpeğimiz Leo biraz dana gibi olunca gelen geçen görünüşünden korkuyor.

Bisikletim yola çıkmaya hazır, o halde yola çıkmalı.

Telefon ile yol arkadaşım Cem Tabanlı’yı arıyorum. Yakın yerde oturan Cem ile Üçkuyular meydanında buluştuk. Cep telefonumu oradan geçen birine verip bizi çekmesini rica ettik. O da bizi kırmadı resmimizi çekti. Cem solda bisikleti ile beraber. Çantaları siyah renkte. Üzerinde açık gri tişört, koyu gri kısa pantolon, başında şapka var. Ben sağ tarafta, gri kısa pantolon, üzerimde Suyun Kaynağına Yolculuk logolu tişörtüm. Başımda kask, arkamızda Fahrettin Altay meydanı. Meydan sarı çiçeklerle bezeli. Fahrettin Altay büstü bir kaidenin üzerinde.

Cem ile birlikte sahil bisiklet yolundan Alsancak izban istasyonuna vardık. Burada Aliağa yönüne giden trene binip Aliağa’da indik. Tura gelenler ile istasyon dışında buluştuk. Toplam 13 kişiyiz. Saat 11:00 de yola çıktık. İlk başlarda Aliağa içinden ve deniz kıyısındaki bisiklet yolundan giderek trafikten kurtulduk. Aliağa dışında ana yola çıkarak bir süre gittikten sonra sola, Köstem koyunun olduğu yere yöneldik. Rotayı Şafak belirledi, o bize gideceğimiz yol hakkında bilgi verdi ve Şafak’ı takip ediyoruz. Öğle yemeğini Köstem koyunda yiyeceğiz. Turumuzda herkes kendi yiyeceğini, eşyasını ve malzemelerini taşıyor. Yiyeceğini içeceğini kendi pişirip kendisi yiyecek. Ana yoldan sapınca biraz yokuş başladı, en arkada kalan Hünkar Göcekli biraz arkalarda kalmaya başlayınca onu bekliyorum. İçime bir şüphe düştü, acaba zorlanıp bizimle gelemeyecek mi? diye. Kendisini tanımıyorum pek. Daha yeni tanıştık ve performansı nasıl bilmiyorum. Bisikleti de çok yüklü görünüyor. Bisikletinde bir arıza var, sürekli durup onunla ilgileniyor. Sonunda onu halletti ve aramıza katıldı.

Önümde giden arkadaşların resmini çekiyorum. Hünkar en arkada gidiyor. Yolun üst tarafları çam ve servi ağaçları ormanı oluşturmuş.

Yokuşlar biraz zorlasa da sonunda zirveye çıktık ve hızla aşağıdaki Köstem koyuna inmeye başladık. Yeşilliğin içinden solda görünen denize doğru gidiyoruz.

Burada küçük bir site var, sitenin önü geniş bir alan ve park olarak yapılmış. Burada çeşme yapılmış küçük kare sırçalardan ama suyu akmıyor nedense. Çeşmenin önünde bisikletim KUZ ile birlikte çekiyorum. Solda koyu yeşil yapraklı servi ağacı var.

Yeşil çimenli alana bisikletleri park edip öğle yemeği için hazırlıklara başladık. Bulunduğumuz yer sitenin önünde yeşil alan, park yeri. Çocuklar için kaydırak, salıncak gibi oyun bahçesi de var. Bisikletleri sarı mimoza çiçeği açmış ağacın altına park ettik.

Ağaçların gölgesinde herkes çıkınından bir şeyler çıkarıp öğle yemeğini yiyor.

Yemekten sonra toparlanıyoruz. Tüm katılımcılar ile birlikte pankartımızı açarak resim çekildik. Resimde görünen toplam 13 kişi soldan sağa;

1- Vedat Karakaya Antalya’dan katılıyor

2- Hünkar Göcekli Seferihisar’dan katılıyor

3- Çağdaş Lale İzmir’den katılıyor

4- Şafak Omaç Turu beraber yapıyoruz

5 – Merih Balaban İzmir’den katılıyor

6 – Ferdi Kızıl, nam-ı diğer kahramanımız Ferdimen Çorlu’dan katılıyor

7- Nafiz Sağdur Antalya’dan katılıyor

8- Cem Tabanlı İzmir’den katılıyor

9- Mehmet Ali Akyüz Antalya’dan katılıyor

10- Bahadır Özer İzmir’den katılıyor

11- Musa Yıldız İzmir’den katılıyor

12- Ceyhun Altın nam-ı diğer Şirin Baba Antalya’dan katılıyor

13- Urim Babacan turu düzenleyenlerden biriyim

Hepimiz ayakta duruyoruz. Pankart açık durumda ve etrafımız yemyeşil ağaçlar, çimler. Bisikletlerimiz sağ tarafta. Bahar ayının güneşli güzel bir günündeyiz. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Artık yola çıkma zamanı deyip geldiğimiz yoldan değil de yokuşu daha az olan sahilden devam edip deniz kıyısına ulaştık. Bir süre denize sıfır olarak düzlükte gidiyoruz. Deniz sol tarafımızda, karşıda küçük tepeler ve tarlaların olduğu ova. Sahilden Çaltıdere’ye, ana yola çıkacağız.

Ana yoldan devam edip Çandarlı yoluna saptık. Yol burada tek şerit, gidiş geliş olduğundan dikkatli olarak yolun sağından gidiyoruz. Buralar hep zeytin ağaçları ile kaplı. Yolun kıyısına çeşme yapılmış sevabına ama su akmıyor. Çeşmenin yalağı, üçgen aynası, zemini seramik döşeli güzel bir çeşme.

Bakırçay nehrinin köprüsüne geldik. Köprünün başında tabelada mavi zemine Bakırçay beyaz olarak yazılmış. Köprünün demir korkuluğunun başında fosforlu yanlamasına şeritler ve araları siyah boyalı olarak yapılmış. Gece giden arabaların farları vurunca parlayan fosforlar dikkat çekmesi için yapılmış. Yoksa karanlıkta fark edemezsen nehre kesin uçarsın. Nehrin yatağı söğüt ağaçları ile kaplı, akan nehir görünmüyor bu açıdan. Önümde yeni sürülmüş bir tarla var. Boz renkli toprak yeşil ortamda kontrast oluşturmuş.

Yolda sadece bir çeşmenin aktığını görüyoruz. Burada durup suları tazeliyoruz tüm şişeleri. Çeşme buldun mu tazelemek gerek. Biraz da su içip susuzluğumuzu gideriyoruz. Mavi seramik döşeli çeşmenin anlına mermer konulmuş. Çeşmenin ismi de “YALNIZ ÇEŞME” Baştaki Y harfi silinik. Bisikletim KUZ ile birlikte mavi Yalnız Çeşmeyi çekiyorum.

Çandarlı’ya vardık sayılır, kasabaya girmeden öndekiler grubun toplanmasını bekliyorlar yol kıyısında. Çandarlı’dan günlük alışverişimizi yapacağız. Yol kıyısında bekleyen bisikletçiler, en son ben geldiğimden grup tamamlanmış oluyor.

Çandarlı içinde marketten alış verişi yapıp gerekli olan erzakları aldık. Kamp yerine gitmeden önce kasabayı şöyle bir dolaşıp Çandarlı kalesinin dibinden geçerek kamp yerine doğru gitmeye başladık. Kamp yeri Çandarlı’nın dışında, yüksekçe bir tepenin üzerindeki piknik alanı. Tepeye çıkan yol toprak ve dik bir yokuş.

Yokuşu çıkarken şöyle arkama dönüp bakınca Çandarlı kasabası ve küçük yarımada burada rahatlıkla görünüyor. Yarımada geniş bir koy oluşturmuş. Hava durgun olduğu için deniz dalgasız, sakin.

Kamp yapacağımız yere geldik sonunda. Dikili belediyesinin diktirdiği tabelada yazdığına göre burası CENNET TEPESİ olarak adlandırılmış.

Bisikletim KUZ önde, Cennet Tepesi yazılı tabela. Beyaz zemine yeşil -mavi karışımı renkte yazılı. Dikili belediye arması ve Dikili belediyesi yazısı siyah renkte. Tepe tamamen fıstık çamı dikili genç ağaçlardan oluşmuş. Toprak bir yol ve piknik alanı girişi demir sürgülü bir kapı konulmuş. Kapı tamamen açık.

Fıstık çam ağaçları sıralı, düzgün dikilmiş. Gövdeleri beyaz kireç ile boyanarak zararlı böceklerden korunmuş ve görsel olarak buraya gelen piknikçilere güzel görünmesini sağlamış. Ağaçların altına bisikletçiler bisikletleri park edip çadırlarını kurmak için kendilerine yer seçiyor.

Şerif Kılavuz, nam-ı diğer Huysuz İhtiyar bana kendi diktirdiği hamağı iki ağaca bağlayıp açıyorum. Hamağın içine girip bir süre dinlenmeye başladım. Ferdimen de beni hamakta dinlenirken çekiyor. Hamak mavi renkte, ipi beyaz ve kırçıllı kırmızı olarak ağaç gövdesine bağlı. Bağlı derken düğüm atmıyorum. İplerin ucunda karabina var, ipi ağaç gövdesine dolayıp karabinayı ipe geçirip basit, çabuk, kolay sökülür takılır halde. Hamak ilk olarak yanıma aldım ve sürekli yanımda taşıyacağım. Çadır yerine hamakta uyuyacağım bu gece. Bakalım nasıl olacak.

Sonunda herkes çadırını kurdu. Pankartımız da iplerle ağaçlara bağlayıp gerdik. SUYUN KAYNAĞINA YOLCULUK obası kuruldu. Ben bu gece hamakta uyuyacağım ama her olasılığa karşı çadırı kurdum.

Çadırlar kurulup yerleştikten sonra akşam yemeği için hazırlıklar yapılmaya başlandı. Çoğumuzun ocağı, tavası, tenceresi var. Kendi yemeğini kendi zevkine göre pişirildi. Piknik masalarını birleştirip hep birlikte  sohbet ederek yemeğe başladık. Yemeğin yanında birer ikişer kupa şarap ta iyi gitti doğrusu. Sohbet gecenin uyku saatine kadar devam etti. Uykum gelince arkadaşlara iyi geçeler dileği dileyerek hamağa yattım.

Bu gün yaptığımız yol toplam olarak 55 Kilometre civarı

Aşağıda Üçkuyular -Alsancak yol haritası

Powered by Wikiloc

Aşağıda Aliağa – Çandarlı yol haritası

Powered by Wikiloc