5 Eylül 2014 Cuma
Keşan _ Çamlıca – Gökçetepe
(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)
“Işılda henüz yaşıyorken
gamı tasayı at bir kenara
yaşam dediğin böyle kısayken
ve her şey yenik düşerken zamana.”
Seikilos Ağıdı Sümer İlahisi
Öne çıkmış olan görsel, Orman içinde sola kıvrılan toprak yol yokuş olarak görülüyor.
Keşan’a ikinci gelişim, iklim Egeye göre değişik olsa da Trakya insanının sıcaklığı bizleri etkiliyor. Bunun huzuru ile uyumanın keyfi bir başka oluyor benim için. Güneş doğmadan uyanıyorum, hava güzel, ortam güzel. Park güvenli, bisikletleri bile kilitlemedik. Çadırın içindeki eşyaları topluyorum. Kahvaltıdan önce hazır olmam gerek.
Kimisi hala uyuyor, uzun yoldan gelenler var, kimisi de alkolü fazla abartmış. Çadırlardan homurtular gelmekte. İlkay kalkmış çadırını sökmeye başlamış bile.
KUZ yüklenmiş hazır bekliyor, zaten her zaman hazır bekler.
Kahvaltı dışarıda çorbacıda mercimek çorbası ile kahvaltıyı hallediyoruz. Üstüne bir kaç bardak çay ile tamamladım. Parka geri dönünce kayıt masasında muzurların yaptığı şaka ile karşılaştık. Sevgili Ergun Oskay için mezar taşı yapmışlar kayıt masasında para topluyorlar ruhu için. Gerçi Ergun şakadan anlayan biri yoksa böyle şaka mı olur, işte oluyor. Kayıt masasında kaydımı yaptırıp forma ve diğer eşyaları alıyorum. Ergun Oskay’ın mezar taşı kartona şöyle yazılmış; Ergun Oskay Ruhuna 3 – 5 birşeyler atın Dt: (MÖ) 022 Öt: (MS) ∞
Hemen formamı giyerek GülAyşe ile bir resim çekiliyorum.
Sabah Kosova dan gelecek olan Yaşar Curci beni telefonla arıyor. Edirne’ye varmışlar, ne yapalım diye soruyor Yaşar. Ben de otobüse binip Keşan’a gelin diyorum, henüz erken 2 saatte gelirsiniz diyorum. Yaşar ve Engin Kosova dan Edirne’ye kadar bisiklet sürerek geldiler. Daha önce davet etmiştim Yaşar’ı Keşan Bisiklet festivaline. Yaşar da programını yaparak 6 gün önce Ergin ile yola çıkıp Edirne’ye varmışlar. Kayıtlar anca 11’e kadar devam ettiği için Yaşar ve Ergin otobüsle Keşan’a gelmişler. Beni birisinin telefonundan çaldırarak aradı ve arayan telefonu arayarak nerede olduklarını öğrendikten sonra gidip ikisini alıyorum. Hakan Eşme ile önceden konuşmuştuk Kosova dan gelecekler diye. Hakan da misafirimiz olurlar deyince gelmişlerdi. Üçümü birlikte çekiliyoruz.
Saat 11:00 de kayıtlar bitince Festival başladı. İlk önce hep birlikte öğle yemeği için önceden belirlenmiş Değirmentepe otelinin bahçesine giderek masaları dolduruyoruz. 250 kişilik bir yemek yeniyor ve otel çalışanları böyle kalabalık yemeklere alışkın olmalılar ki arı gibi çalışarak kısa sürede yemek işini bitiriyorlar. Yemek yediğimiz masaları üstten çekiyorlar.
Yemekten sonra Hasan Gemici parkına gelerek yola çıkmaya hazırlandık. Trafik polisleri de bize belli bir yere kadar eşlik edecek. Ortalık mahşer yeri gibi, çok kalabalığız. Hani derler ya iğne atsan yere düşmez, işte öyle. Her taraf bisikletçi ile dolmuş durumda. Keşan yılda bir kez bu ayda en kalabalık bisiklet grubunu görmekte.
Ve tur başlıyor hayırlısıyla, Önde Hakan Eşme 250 kişilik grubu götürüyor Keşan sokaklarında.
Herkes toplandıktan sonra hareket ettik. Keşan caddeleri artık bir süre bizim. Geçişimiz sırasında halk bizi alkışlarla destekledi sürekli olarak.
İlk önceleri hafif rampa ile Keşan caddelerinde ilerledik. Artık şehrin dış mahallesindeyiz.
Keşan bitti, kırsal alandayız, önümüzde Koru dağları var. Bir süre daha tırmanacağız.
Yavaş yavaş asfalt yol da bitmek üzere. Orman yolu başlıyor. Genç çam ağaçları yeni büyümekte, ileride orman olma yolunda.
Artık iyice ormanın içinde toprak yoldayız, tırmanış hala devam ediyor. Bisiklet sürmenin zevkini böyle yollarda çıkarmaya çalışıyorum. Her pedal da temiz orman havasını ciğerlerime çektiğim için mutluyum. Orman içinde sola çıkan yokuş. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.
Daha önce yanıp yerine yeni yetişen orman eskisi gibi değil. Yangın yolları belli yerlerde bırakılmış. İtfaiye arabaları girip yangına daha çabuk ulaşsınlar diye ağaçlar parsellere ayrılmış. Ufukta tepenin üst kısmında yangın yolu görülüyor.
Bazen yol ikiye ayrılsa da DOÇEK ekibi iyi çalışmış. Geride kalsak ta gideceğimiz yönü gösterir işaretler görmemiz olası. Taş üstüne kırmızı sprey boya ile bisiklet ve sola ok işareti yapılmış.
Ok işaretleri gideceğimiz yönü göstermekte. İşaretler hep soldan solda gideceğimizi gösteriyor.
Bazı yerler açıklık, geniş bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Yol mol da yok, öyle karabahtına gidiyoruz. Burada güzel futbol maçı yapılır.
Bu ormanı ormancılar dikmiş. Ağaçların sıralı dikilmesinden belli oluyor. Doğal yetişmiş değil. Ağaçların dibinde çalı çırpı da yok.
Bir taşın düz yüzeyi işaret için yeter de artar bile, bisiklet ve sağı gösterir ok işareti.
Koru dağlarının yamaçları bazen dik, açılmış olan orman yolunda bir taraftan taş düşebilir. Diğer taraf ise uçurum. Gerçi bizi pek etkilemiyor bu durum.
Bahçeköy de çay molası verdik. Kalabalık olduğumuzdan köyün kahvelerine dağılmak zorunda kaldık. Kahveler doldu taştı, oturacak yer bulmak bile mümkün değil. Kimimiz ayakta durmak zorunda kaldık, ne yapalım. Böyle idare edeceğiz.
Ortalık bisiklet park yerine döndü. 250 den fazla bisiklet var.
Çay molasının ardından tekrar yola çıkıyoruz. Yine ormanın içinde ilerliyoruz. Yol işaretleri bizi yönlendirmekte.
Ok işaretini daha büyük ve daha görünür kılmak için bir çok taşı bir araya getirip ilginç bir ok işareti meydana gelmiş. Yaratıcılığın sınırı yok ki!
Buralar biraz daha yoğun ağaç bakımından. Gittikçe sıklaşıyor ağaçlar ve çalılar.
Elbette olmazsa olmazlardan birisi lastik patlağı. Kimi arkadaşın lastiği patlıyor. Yardımlaşarak patlakları onarmaya çalışıyorlar. Yardım gerekir mi diye soruyorum arkadaşlara. Onlar da gerekmez deyip teşekkür ediyor. Bu durumda yoluma devam ediyorum.
Taşın olmadığı yerde ağaç gövdeleri işe yarıyor yönlendirme işaretleri için. Bu işaretler sayesinde yol kaybetmek diye bir şey olmaması gerek.
Lastik patlakları devam ediyor orman boyunca. Şans işi, denk geldi mi gelir. Yanındaki geçer, sen dikene denk gelirsin. Lastik birden bire iniverir, belli olmaz. Bazen de küçük bir diken deler lastiği, hemen inmez. Bir süre gidersin farkında olmadan. Sonra lastik iyice iner, bisiklet neden ağırlaştı, neden gitmiyor diye düşünürsün. Sonra bir bakarsın ki lastik inmiş. Haydi, dur, lastiği sök, batan cismi ara, çıkar. Yedek varsa yama ile uğraşmadan hemen değiştirip pompa ile şişirip yola devam et. Yedek yoksa işin zor. patlak öyle kolay bulunmaz ki. Biraz tecrübeli olmak gerek bu durumlarda. Yedek lastiksiz ormanda gitmeyeceksin körü körüne. Ya yoksa herhangi bir şey yanında ! Haydi başkasından yardım iste. Zor bir durum. En iyisi zırhlı patlamayan lastik. Böyle ufak tefek dikenlerden etkilenmeden gidersin. Solda lastik patlağı ile uğraşanlar.
İşaretler, işaretler… Bu aralar hep sağdan.
Motorize ekip en son adamı bekliyor yol ayırımında. İşaretler olsa da bazıları işaretleri görmeden de yanlış yola sapınca motorlu ekip durumu kurtarıyor.
Gökçetepe’ye inmeden karpuz molası veriyoruz. İyi oluyor karpuz, serinledik biraz. O kadar dağları aştık ta geldik. Enerji depoladık böylece.
Koru dağlarının zirvesine çıktıktan sonra güzel bir iniş ile Gökçetepe köyüne varıyoruz. Oradan devamla deniz kıyısına kamp alanına geliyoruz. Kamp alanının giriş yeri.
Sahil komple kapatılıp bir işletmeye verilmiş. Biz ücret vermeden giriyoruz içeriye.. Önceden gelenler kamp malzemelerini araçtan alıp çadırlarını kurmuş bile. Kimisi de araç ile direk buraya gelip kamp atmış bile. Ben kendi yükümü kendim taşıdığım için uygun bir yere çadırımı kuracağım.
Çadırı kurup eşyalarımı çadırın içine yerleştiriyorum. Ardından deniz şortumu giyerek denize girip serinleme vakti. Denize girmek iyi geliyor. Yorgunluğumu böylece çıkarmış oluyorum. Denizden sonra duşumu alıp kurulandıktan sonra giyinerek yemek zamanını beklemeye koyulduk. Akşam 19:00 da yemek dağıtımı başladı. 250 kişi olunca uzun bir kuyruk oluşuyor. Kimse bu durumdan rahatsız değil. Yemek sırası gelesiye kadar etrafımdaki arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Sıranın bize nasıl geldiğini anlayamıyoruz bile. Kosova dan gelen Engin ve Yaşar yol maceralarını anlatıyor heyecanla. Bu ilk uzun turu olmasına rağmen hoşlarına gitmiş, yüzlerinden belli.
Yemekten sonra Hakan Eşme katılanlara teşekkür konuşması yapıyor. Masalarda oturarak bol bol sohbet ederek yatasıya kadar eğleniyoruz. Fazla geç demeyeyim de 12 oldu bile. Çadıra gelip yatıyorum, etrafta konuşmalar bir süre uyumama engel olsa da bir süre sonra güzel bir uykuya dalıyorum.
Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 35 Kilometre civarı.
Yaptığım yolun haritası aşağıda