Etiket arşivi: gökova

Gökova Bisiklet Turu 6. Gün

21 Haziran 2013 Cuma

Gökova Bisiklet Turu 3. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Sabah erkenden uyanıyoruz, güneş doğmuş fakat henüz kendisini göremiyoruz . Doğu tarafında dağ yüksek Ören de dağa yakın olunca sabah güneşi buralara vurmuyor. Dağın eteğinde sis tabakası gibi duman kaplamış, kokusu da burnumuza geliyor, genzimde bir yanma durumu oluyor, ne olduğunu anlayamadım. Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkıyorum, herkes birbirine günaydın diyerek güzel bir güne başlamaya çalışıyor. Çadırları ve eşyaları toparlayıp bisiklete yüklüyorum. Ardından kahvaltımızı yapıyoruz.

Bülent Savran önümüzde denize gireceğimiz noktalar olduğunu bize  bildiriyor, ben de içime şortumu giyiyorum, her yerde denize girmek için hazırlıklıyım. Ören’den çıktıktan sonra dağın eteğindeki dumanın çıktığı yeri görüyorum, burada güzelim beldede termik santral kurulmuş ve çevreyi kirletmeye başlamış bile kocaman bacasından çıkan zehirli dumanıyla. Oradan yüreğim sızlayarak geçiyorum.

Öne çıkmış olan görsel. Bir arkadaş beni çekiyor bisikletimin üzerinde iken. Ön ve arka çantalar yüklü durumda,

1011385_645641005463398_1942774681_n

Hava güzel, üstümü çıkarıyorum amele yanığını kaybetmeye çalışacağım. Yolda ilerlerken karşıma benim gibi evini sırtında taşıyan ve gideceği yere kendi gücüyle, ağır ama emin adımlarla hedefine ulaşan kaplumbağaya rastlıyorum. Yıldız hemen birlikte resmimizi çekiyor. Üstüm çıplak ve güneşin altında, asfalt üzerinde karşıya geçmeye çalışan kaplumbağa.

1025710_10151661489194443_1815709807_o

Yol kıyısında yer yer denizle aynı seviyede gidiyoruz, bir yerde dayanamayıp denize giriyoruz. Deniz kıyısı iri taşlı, girerken dikkatli oluyoruz çünkü taşların üzeri ince yosun kaplı ve kaygan ayakta bile duramıyorum. Biraz serinledikten sonra yola devam ediyoruz. Daha önceden arkadaşlarla Çökertmeye deniz kıyısına girmeye karar vermiştik, kavşağa gelince Çökertme’ye doğru gidiyoruz. Tabelada Çökertme yazıyor. Çökertme yolun aşağısında kalıyor.

210620132712

Kıyı yakın hemen varıyoruz şort üzerimde olduğu için bisikleti uygun bir yere bırakıp denize atlıyorum. Arkadaşlar bizden önce gelmişler, denize girip çıktıktan sonra oturmuş çay kahve içiyorlardı. Burası Çökertme türküsünün başladığı yer. Türküde adı geçen Halil Efe Çerkez kaymakamdan kaçarken buradan kayığa binmişler. Güzel bir koy burası, restoran var, ayrıca yatlar yelkenli kayıklar gelip burada tahta bir iskeleye bağlanmışlar. Yabancı bandıralı tekneler de var. Denizden çıktıktan sonra kahvelerimizi ısmarlayıp içiyoruz afiyetle. Kahvelerimizi içtikten sonra yola çıkıyoruz ve ben burada deniz havlusunu unutup gidiyorum. Her neyse sağlık olsun ne diyelim ve yola devam edelim. Bir süre sonra Mazı yokuşu başlıyor, yavaş yavaş tırmanmaya başladık. Tabela yanında iki kişi yorgunluk gideriyor. Tabelada yazan Yukarı Mazı.

210620132715

Tırmanırken Ulu Şef Muhlis Dilmaç arabasıyla yanıma yaklaşıyor ben de tüylerden birini istiyorum. Beyaz bir tane tüy veriyor ve başıma takıyorum. Muhlis abi beni kabilesinin bir üyesi yapıyor. Artık resmen Perşembe Akşamı Bisikletçileri Kabilesinin bir elemanı oldum. Üzerim hala çıplak, kızılderili gibi yanmışım. Başında kırmızı renkli bandana ve beyaz tüy. Yukarı Mazı köyünden çıktığımızı belirtiyor tabelada.

1048458_10151480040376924_1490235774_o-300x225

Artık adımı Dengesiz Beyaz Tüy olarak takıyor İrfan, bundan gayri özgürüm. Mazı yokuşu o kadar zorlu değil çabucanak çıkıyoruz. Herkes kendince yol alıyor, kimi gölgede dinleniyor, kimisi bisikletini iterek yokuşu çıkmaya çalışıyor. Yol kıvrımlı, ileride iki bisikletli yokuşu çıkıyor. Sağ taraf kayalık yamaç. Sol taraf çam ormanı.

210620132714

Buralarda sık sık karşımıza sarnıçlar çıkıyor, yağmur sularını biriktirip susuzluğa bir nebze olsun çare bulmuşlar. Yol kenarlarında hiç bir çeşme göremiyoruz, büyük bir ihtimalle yağmur suları yer altına fazla gidemediği için böyle sarnıçlar yapmışlar yağmur sularınla idare ediyorlar. Sarnıç kubbesinde yazılar yazılmış, kimi kazımış sıvayı.

210620132716

Sarnıçtan suyumuzu da içtik, İrfanın dediği gibi her yerde her çeşmede her dereden suyunu içeceksin, ben de buna her sarnıçtan su içeceksin diye ekliyorum. Sarnıçtan suyumuzu içtikten sonra resim de çekilelim dedik elçek ile bir kare çekiyorum. Yanımda Murat Karaca, Hüseyin Dölçek ve bir kadın arkadaş.

210620132717

Şafak Omaç’ın çektiği resim. Dengesiz Beyaz Tüy iki tekerlekli beyazları selamlar. Arkamda sazla çevrili bir gölet. Başımda kırmızı bandana, tüy takılı. Üzerim çıplak kızılderililer gibi. Sağ elim kalbimde, sol elim yukarıda selam veriyorum.

7446_597671650266804_1202296756_n

Bir süre sonra arka lastiğim yavaştan inmeye başlıyor, hadi hayırlısı diyerek pompa ile şişiriyorum. Böyle şişire şişire Mumcu’lara varıyorum. Mumcular da öğle yemeği yiyeceğiz, hemen yemeğimi alıp bol ayran ile yiyorum. Arkadaşlar ağaçların altında çimenlerde dinleniyorlar, bende oraya gidip arka lastiğin patlağına bakıyorum. İrfan bu arada çay demlemeye başlıyor. İç lastikte 7 tane yama var, oracıkta 8. yamayı yapıp lastiği şişirip yerine taktıktan sonra çay da demlenmiş oluyor. Bir güzel çayımızı içiyoruz çimenlerin üzerinde ağaç gölgesinde sohbet ederek. Hep beraber karar alıyoruz, hava sıcak güne biraz batıya doğru devrilsin saat 16:00 gibi yola çıkmaya kararını aldıktan sonra çimenlere uzun oturuyoruz. Uyumasak ta bir güzel dinleniyoruz.

Herkes yola koyuldu, bizim gibi kalan az. Saat 16:00 da yola çıkıyoruz. Daha Mumcuları yeni çıkmıştık ki arka lastik yine gümledi, arkadaşlar  önde olduğu için sesimi duyuramamıştım. Eh ne yapalım kendi başımın çaresine bakarım. Arka tekerleği çıkarıp lastiği söktüm, iç lastikte 8 yama  vardı ve  yamanın biri sıcaktan bırakmış oradan hava kaçırıyordu. Telepati denen bir şey var, İrfan ve Yıldız benim gelmediğimi görünce geri dönmüşler, ne de olsa yol arkadaşlarım olarak en iyi arkadaşlarım var, bu konuda şanslıyım. Yedek yeni iç lastiği takıyorum, İrfan da bana yardım edip çabucak işimizi hallediyoruz. Yola koyulup diğer arkadaşlara yetişiyoruz. Köy yollarından Bodrum’a gideceğiz, Çiftlik köyünde çay molası veriyoruz, çayla birlikte bir şeyler atıştırıyoruz. Biraz dinlendikten sonra yola devam ettik. Kestirmeden taş ocaklarının yanından bodruma doğru ilerliyoruz.

Bu taş ocaklarında kayrak taşı çıkarılıyor. Devasa, derin bir çukur açılmış, Kayrak kayaları enine oluşmuş. 3 ila 5 santim kalınlığında tabaka tabaka üst üste. Yağmur suları yer altına niye inmiyor anlaşıldı. Bu tabakalardan aşağı iniş yok gibi. O yüzden su sarnıçları yapılmış yer yer.

210620132718

Bir süre sonra arka lastiğim yavaştan inmeye başlıyor, hadi hayırlısı diyerek pompa ile şişiriyorum. Böyle şişire şişire Mumcu’lara varıyorum. Mumcular da öğle yemeği yiyeceğiz, hemen yemeğimi alıp bol ayran ile yiyorum. Arkadaşlar ağaçların altında çimenlerde dinleniyorlar, bende oraya gidip arka lastiğin patlağına bakıyorum. İrfan bu arada çay demlemeye başlıyor. İç lastikte 7 tane yama var, oracıkta 8. yamayı yapıp lastiği şişirip yerine taktıktan sonra çay da demlenmiş oluyor. Bir güzel çayımızı içiyoruz çimenlerin üzerinde ağaç gölgesinde sohbet ederek. Hep beraber karar alıyoruz, hava sıcak güne biraz batıya doğru devrilsin saat 16:00 gibi yola çıkmaya kararını aldıktan sonra çimenlere uzun oturuyoruz. Uyumasak ta bir güzel dinleniyoruz.

Herkes yola koyuldu, bizim gibi kalan az. Saat 16:00 da yola çıkıyoruz. Daha Mumcuları yeni çıkmıştık ki arka lastik yine gümledi, arkadaşlar  önde olduğu için sesimi duyuramamıştım. Eh ne yapalım kendi başımın çaresine bakarım. Arka tekerleği çıkarıp lastiği söktüm, iç lastikte 8 yama  vardı ve  yamanın biri sıcaktan bırakmış oradan hava kaçırıyordu. Telepati denen bir şey var, İrfan ve Yıldız benim gelmediğimi görünce geri dönmüşler, ne de olsa yol arkadaşlarım olarak en iyi arkadaşlarım var, bu konuda şanslıyım. Yedek yeni iç lastiği takıyorum, İrfan da bana yardım edip çabucak işimizi hallediyoruz. Yola koyulup diğer arkadaşlara yetişiyoruz. Köy yollarından Bodrum’a gideceğiz, Çiftlik köyünde çay molası veriyoruz, çayla birlikte bir şeyler atıştırıyoruz. Biraz dinlendikten sonra yola devam ettik. Kestirmeden taş ocaklarının yanından bodruma doğru ilerliyoruz.

Bu taş ocaklarında kayrak taşı çıkarılıyor. Devasa, derin bir çukur açılmış, Kayrak kayaları enine oluşmuş. 3 ila 5 santim kalınlığında tabaka tabaka üst üste. Yağmur suları yer altına niye inmiyor anlaşıldı. Bu tabakalardan aşağı iniş yok gibi. O yüzden su sarnıçları yapılmış yer yer.

210620132719

İnsanlar evlerine süs olsun diye taş döşüyorlar ama bu taşlar nereden nasıl elde ediyorlar kimsenin umurunda değil. Ormanın göbeğinde kayrak taşı çıkarmak için geniş bir alanda taş ocağı işletiyorlar. Kocaman ve derin çukurlar açılmış, insan bunları görünce üzülüyor, ormanın bu gibi taş ocaklarını nasıl ve kim izin veriyor belli değil. Resmen geleceğimizi satıyorlar. Her ocak yolunda olduğu gibi bu taş ocağının yoluda asfalt kalmamış. Ağır tonajlı kamyonlar fazla ve denetlenmeyen yükleriyle yolu toz haline getiriyor. Taş ocağının yanından geçerken toza battık resmen. Buradan Bodrum’a kadar iniş ama taşlı topraklı yol, yavaş ve dikkatli iniyorum.

Bodrum’a yaklaştıkça arabalar çoğalmaya başlıyor. Ana yola çıkınca trafik iyice arttı, merkeze inerken o kadar çoğaldı ki akşam trafiği herkes arabasıyla bir yere gitmeye çabalıyor. Bizde araçların kıyısından ilerliyoruz sıkışmış trafik arasından. Sora sora orman kampını buluyoruz, hava karardı ve biz geciktik. Bisikletlerimizi bırakıp yemeğe koşuyoruz. Kazanların dibi kalmış, ne yapalım karnımızı kalan yemeklerle doyuruyoruz. Daha sonra bisikletlerimizi alıp çadır kurabileceğimiz uygun bir alan bakıyoruz kendimize. Burası orman kampı, Gümbet beldesinde binaların ortasında kalmış okaliptüs ağaçları olan bir kamp alanı. Karavanlar, çadırlar kurulmuş, daha ucuz tatil yapanlar var. Çadırları kurup yerleştirdikten sonra duş alıyoruz soğuk suyla. Duş iyi geliyor. Daha sonra sahilde plajlar boyunca yürüyüş yapıyoruz. Kıyı da barlar, restoranlar yan yana, kumsal otellerin şezlongları ile kaplanmış. Bakkaldan bira ve çerezlerimizi alıp kumsalda bir güzel Bodrum akşamında sohbetimizi yaparak biralarımızı yudumluyoruz. Gece olunca herkes çadırına girip uykuya dalıyor.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 72 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Bu günkü yol haritası.

Gökova Bisiklet Turu 5. gün

20 Haziran 2013 perşembe

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Gökova Bisiklet Turu 2. gün

Öne çıkarılmış görsel, Ören denizinde balıklama denize atlarken.

1052200_10151662596674861_1207235924_o

Sabah erkenden uyanıyoruz, eşyaları ve çadırları toplayıp bisiklete yükledim. Ardından kahvaltımızı yaptık.  Yeğenimin evine gidip sabah kahvesini beraber içiyoruz. Evi zemin kat, küçük ama  bahçesi var, bahçede iki sevimli oyun sever iki köpek. Biri fino cinsi, adı Koko. Diğeri haski kırması, kulağın biri düşük, diğeri dik. Adı da Sonya Bana hemen alışıyorlar, başlıyoruz oynamaya. Nedense hemen hemen bütün köpekler oyun oynamayı seviyor, aynı zamanda kendilerini sevip okşamalarını istiyor. Yeğenim ile birlikte resim çekiliyoruz.

200620132693

Bu Sonya, yeğenim sokakta bulup sahiplenmiş. Evde beslenip bakımı yapılınca renk gelmiş kahverengi – beyaz tüylerine. Sonya dişi olduğundan kısırlaştırılmış. Sonya duvarın dibinde oturmuş dinleniyor. Epey oynadık, yoruldu garibim.

200620132694

Bu da Koko, kısa bacakları, kalın gövdesi olduğu halde yorulmamışa benziyor. Hala yeğenimle oyun oynamak istiyor.

200620132695

Kahvemizi içtikten sonra kamp alanına dönüyorum, kamp yerinde kimse kalmamış bir tek benim bisikletim duruyor. Hemen yola  çıkıyorum. Benim gibi bir kaç kişi daha var geç çıkmış onlara yetişip geçiyorum. Çam ormanın içinde ilerliyorum, çıkışlar başlıyor, bazen bayağı çıkıyoruz, sonra iniş, ardından yine çıkış, yol böyle gidiyor. Deniz bir görünüyor bir yok oluyor, kıyıyı bazen hiç göremiyorum, yamaçlar dik olduğu için yolu kıyıdan uzağa yapmışlar. Tabi ki güzel manzaralar görünce durup video ve resim çekiyorum ve geride de kalmıyorum. Çam ormanı arasından deniz görüntüsü.

200620132696

Çam ormanında giden yol ve yalçın kayalıklı koca dağ.

200620132697

Hava sıcak, yokuşların eğimi, de % 10 ve daha fazlası olunca haliyle vücudumdan ter boşanıyor, bol bol su içiyorum. İzmir bisiklet derneğinin arabası yolda bize destek oluyor. Su takviyesi yapıyor yoldaki bisikletçilere. Su içe içe karnım su doluyor bol su içmekten. Yol kenarında karpuz tezgahı görüp hemen duruyorum. Bir karpuz alıp oracıkta dilimliyorum, karpuz da yeni koparılmış tatlı ve sulu 4 kişi karpuzu bitiriyoruz. Hem karnımız doyuyor hem de susuzluğumuzu gideriyor koca karpuz. Akbüke’ karar susuzluk hissetmiyorum, aynı zamanda karpuzda bol miktarda şeker olduğundan enerji ihtiyacımızı karşılıyoruz. Pistonlar daha iyi çalışmaya başlıyor, vücutta epey kan şekeri düşmüyor böylece.

200620132698

Küçük bir vadiden deniz mavi rengini gösteriyor yeşillikler arasından.

200620132700

Denizin kendini gösterdiği bir yerde resim çekiliyorum. Bisikletin üzerindeyim, ayaklarım yere basıyor. Arkamdaki manzara ise Akbük koyu. Yarımada şeklinde denize uzanmış

200620132704

Nihayet Akbük görünüyor, bayağı yükseğe çıkmışız farkında olmadan. Şimdi aşağı inmenin zamanı, kendimi bırakıyorum yokuş aşağıya. Kendi hızımın rüzgarıyla tatlı tatlı inerken yolun solunda bisikletler görüyorum. Burada çay molası vermişler, ben de durup bir limonlu ot çayı içiyorum. Biraz dinlendikten sonra Ulu Şef Muhlis Dilmaç geliyor, kızıldereli selamını verdikten sonra yola çıkıyorum. Çoğu bisikletçi gelmiş denize girip eğleniyor. Arkadaşları telefonla arayıp nerede olduklarını öğrenip onların yanına gidiyorum. Geçen yıl Şafak tura katıldığı için Akbük koyunun tenha yerine gelmişler.  Koyun son restoranı, burada iskelede var. Bisikletimi park edip hemen denize atlıyorum, biraz yüzdükten sonra çıkıp bir kahve içiyorum iyi geliyor. Kahvemi içtikten sonra yemek yenen yere gidip yemeğimizi yiyoruz. Arkadaşlarla fazla oyalanmadan yola çıkmaya karar veriyoruz ve hemen yola çıkıyoruz. Yol epey yukarıda, Şafak bizi kestirmeden götürmeye çalışıyor ama yol toprak, taşlı ve dik . Haliyle bisikletle çıkamıyoruz, inip yürüyerek yola çıkmaya çabalıyoruz, dilim bir karış dışarıda bir hayli bisikleti iterek ana yola çıkıyoruz. Çıktığımız yol orman içi. sanki dağa çıkıyoruz resimdeki dağ gibi. İri bir kaya kütlesi dağın tepesinde sivri görünüyor.

200620132706

Bir süre iniş çıkıştan sonra bir vadiye giriyoruz, vadi geniş, ortada dere yatağı var ama su yok, bayağı büyük bir dere. Vadiye girince iniş başlıyor ama tatlı bir iniş, fazla pedal çevirmeden tatlı tatlı iniyoruz. İki oyuk kayada oluşmuş.

200620132709

Birden tarihi kemer görüyorum, acı bir firen, durup resimlerini çekiyorum. Kayalık kısma kemer yapıştırılmış, bazı yerde kemer yıkık. Ağaçlar da duvarın içinden fışkırmış durumda.

200620132707

Kemer bir yerde yıkılıp yok olmuş. Kalan kısımlar kayalıkların olduğu yerde. Son kemer kayalardan ayrılmak istemiyormuş gibi öylece mahzun ve yalnız.

200620132708

Vadi bittikten sonra yol sola dönüyor, solumuzda koca bir dağ beliriyor, yamaçları yalçın kayalık ve dik.

200620132710

Bir süre düz gittikten sonra Ören’e varıyoruz. Deniz kıyısında park alanında çimenleri üstüne çadırlarımızı kuruyoruz. Şafak önceden gelip yerimizi kapmış sağ olsun. Yemeğe daha zaman olduğundan denize giriyoruz hep birlikte. Ben denize balıklama atlama pozu veriyorum, resmi İrfan çekiyor.

1052200_10151662596674861_1207235924_o

Deniz burada ılık, Akyaka’da ki gibi soğuk değil. Bir süre yüzüyoruz,  deniz hemen derinleşiyor, dip görünmüyor baktığın zaman. Şezlonglarda  yemeğe kadar dinleniyoruz.  Ören belediyesi masaları hazırlamış yemeği de belediye veriyor. Belediye başkanınla tanışıyoruz. Bülent Savran beni de masaya davet ediyor, belediye başkanınla beraber yemeğimizi sohbet ederek yiyoruz.  Başkana verdiği yemekten dolayı teşekkürlerimizi bildirerek, çadırlarımıza dönüyoruz. Hava karardıktan sonra sahilde yürüyüş yaparak vakit geçiriyoruz. Daha sonra çadırlarımızın önünde bir güzel çay demleyip tatlı sohbet ve çiğdem eşliğinde çitliyoruz. Çay faslının ardından dinlenmek üzere çadırlarımıza girip yatıyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 50 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 4. Gün

19 Haziran 2013 Çarşamba

( Görme engelli arkadaşlarım için betimleme yapılmıştır )

Öne çıkmış olan görsel, iki yanda dev okaliptus ağaçlı yolda giden bisikletçiler.

190620132685

Gökova Bisiklet Turu afişini hazırlayan arkadaşım H. Gürcan YILMAZ’a teşekkürler. Gökova haritası, Muğla, Akyaka, Ören, Bodrum, Datça, Marmaris.

967318_10151530123299773_1011453730_o

Gökova Bisiklet Turu 1. Gün

Sabah erkenden kalkıyoruz, kalmamanın da imkanı yok. Eğer Şafak Omaç  kampta ise sabahın köründe uyuyanları ayağa kaldırıyor, ne de olsa asker emeklisi. Bu gün sevinçliyim, Gökova Bisiklet Turuna bu gün başlıyoruz. Bu yıl 5. bisiklet turu, Muğla bisiklet derneği düzenliyor ve yıllardır katılmayı düşündüğüm bu tura daha önce katılamamanın verdiği eksiklikle içim içime sığmıyor. Bu turda ve diğer turlarda her zaman yaptığım gibi eşyalarımı araca vermiyorum. 20-30 kilo yük kamyonun yükünü artıracağı için daha fazla enerji harcayacak, böylelikle daha fazla gaz salınımı atmosfere yayacak hava kirliliğine sebep olacaktı. Ben de eşyalarımı kendim bisikletimle taşıyıp 10 miligram daha az gaz salınımı yapacaktım.

Kalkıp elimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra çadırlarımızı ve eşyalarımızı toparlamaya başlıyoruz. Bir yandan da gece gelenler olmuş, onlarla da hoş geldin, hal hatırımızı sorarak toparlanıyoruz. Toplanma bittikten sonra kahvaltı yapacağımız Konağa gidiyoruz. Konak restore edilmiş geniş avlusu olan bir yer, burada ilk önce kaydımızı yaptırıp formalarımızı alıyoruz. Daha sonra kahvaltı için kuyruğa girip kahvaltımızı alıyoruz, kahvaltımızı arkadaşlarla sohbet ederek yapıyoruz. Kahvaltıyı yaparken Zeybek havası eşliğinde Efenin biri zeybek oynayıp ortama renk katıyor.

Yüksek ve yuvarlak masada ayakta 5 kişi kahvaltı yaparken bir arkadaş bizi çekiyor. İrfan Akkaya, Hüseyin Dölçek, İrfan Özden, Ben ve İsmini bilmediğim kadın.

965611_10151634566232870_1223498330_o

Resim çekildiğimizi gören Ragıp Özserim ve Sadi abi de katılıyor aramıza.

1013528_664575203558018_649677853_n

Kahvaltıdan sonra toplantı salonuna iniyoruz. Muğla bisiklet derneği başkanı Dr. Bülent Savran bizlere hoş geldin diyerek açılış konuşmasını yapıyor. Ardından Muğla valisi ve Muğla belediye başkanı birer konuşma yapıyor. Amerikalı karı- koca tura katıldıkları için konuşma yaparak toplantı sona eriyor. Tüm bisikletçiler bisikletlerine binip Muğla meydanında toplanıyoruz. Herkes geldikten sonra tur startı veriliyor. 259 bisikletçinin hepsi önümden geçiyorlar, çünkü video çekimi için uygun bir yerde bekliyordum. Bu kadar bisikletçinin  önümden geçmesi harika oldu. Polis ve Jandarmanın yönlendirmeleriyle Muğla’dan çıkıyoruz. Ve ilk rampa başlıyor, yokuşun ortalarında kondisyonu zayıf olanlar gerilerde kalıyor. Haliyle ben de video çekeceğim diye durunca sık sık geride kalıyorum. Fakat antrenmanlı olduğum için öndekilerle fazla arayı açmıyorum fazla, yani kendimi formda hissediyorum.

Turun en genç katılımcısı babasının çektiği römorkta  keyif çatıyor. Römorkun yanlarında bayrak sopaları var, altta üçer beyaz, üstte birer turuncu üçgen bayrak var. Yol tabelasında Marmaris 51, Köyceğiz 56 Kilometre olduğunu belirtiyor.

190620132676

Ula ilçesine vardık, tabelada 5600 nüfus yazıyor.

190620132679

Rampayı çıktıktan sonra inişli çıkışlı yolda pedal basarak nihayet bisikletlilerin en çok olduğu Ula’ya varıyoruz. Burada bizi Zeybek oyunları ile karşılıyorlar. Öğlen yemeğini burada parkın içinde yiyoruz. Bir masada 6 kişi oturmuşuz.

190620132680

Dinlendikten sonra yola çıkıyoruz, yol gayet iyi durumda, bir süre gittikten sonra meşhur Sakar beline geliyoruz. Bayağı meşhurmuş hani insan aşağıya bakmaktan korkar, yükseklik korkusu olanların başı dönebilir, yani o derece yüksekteyiz. İniş gayet dik ve virajlı olduğundan belirli aralıklarla bizi bırakıyorlar grup halinde.

Resimde görüldüğü gibi yüksekteyiz, aşağısı Gökova körfezi. Tabeladaki hız sınırını aşmıyoruz aşağıya inerken. Yol kıyısında bisikletim ile durmuş poz veriyorum Gökova körfezi manzarasında. Bisikletimin bagajı yüklü, sarı yelek ile bağlı.

190620132682

İniş 9.5 Km, hızlı bir şekilde Gökova’ya iniyoruz, inerken yaptığımız hız bize mutluluk veriyor. İnsanın geninde var hız yapmak ve hız yaparken adrenalin salgısı beynimizde tatlı bir huzur veriyor. Gökova’ya varıyoruz bir çırpıda. Gökova tabelası ve  ova 4 kilometre civarı bir genişlik görünüyor.

190620132684

İndiğimiz yoldan Akyaka dönmemiz için bayağı bir geniş çember yapmamız gerekiyor. Aşağıdaki resimde görünen eski Muğla – Marmaris yolu, bu yoldan 1980 yılında geçmiştim. Keşke bütün yollar böyle olsa ne güzel olurdu. Okaliptüs ağaçları yolun iki kıyısında ve gövdeleri çok kalın. Boyları 20 metre kadar var ve üst dalları birleşerek yolu tamamen gölgede bırakıyor. Önümde üç bisikletli gidiyor.

Bu resmi öne çıkmış görsel olarak seçiyorum.

190620132685

Geniş çemberi çizdikten sonra indiğimiz yolun altından geçip Akyaka yönüne döndük. Akyaka’ya gidebilmek için yolu gereksiz uzatmışlar. Karşımıza kaya mezarları çıkıyor ilk etapta, mezar odasının yanları, arkası ve üstünü kazımışlar ortaya bir oda çıkmış sanki dışarıdan getirip oraya yerleştirmişler gibi.

190620132687

Yanda daha küçük, kare bir oyuk olan kaya mezarı görünüyor. Bisikletliler durmuş kaya mezarlarını inceliyorlar.

190620132688

Kaya mezarının yanı bir insan geçecek kadar geniş kazılmış. Arkasına dolanıp diğer yandan çıkılabiliyor.

190620132689

Bir süre sonra yolun solunda akan bir nehir görüyorum, hemen yanaşıp nehre baka kalıyorum. Böyle gür ve berrak akan nehir görmemiştim, suyun içinde yosunların akıntıda meydana getirdiği hareketleri seyrederken cennete geldiğimi sandım. Etrafta ağaçlar, nehrin içindeki yosunlar yeşilin her tonunu fışkırıyor adeta, çakıl taşları suyun berraklığında güneş ışınları vurdukça ışıl ışıl parıldıyor. Manzara beni büyüledi adete, bir süre doğanın bize sunduğu güzelliklerini seyredip kendime yüksek oranda moral ve enerji depoluyorum. Suyun içi yeşil olduğu gibi dışarıda da ağaçlar kaplamış nehri.

190620132691

Ardından nehre giriyorum, bir süre nehirde durunca ayaklarım buz kesiyor. Hemen şortlarımı giyip kendimi akan suya bırakıyorum. Bir süre sonra vücudum soğuğa alışıyor, artık üşümüyorum. Bütün yorgunluğum gidiyor bedenim rahatlatıp kendine geliyor bir süre sonra. Suyun akıntısı güçlü bıraksam denize kadar götürür. Nehir bulunduğumuz yerden çıkıyor, tadı sodalı, belki de dünyanın en kısa nehri diyebilirim. Aşağılara doğru nehrin genişliği derinliği ve debisi artarak denize ulaşıyor. Kurulanıp üzerimi giymeden Akyaka’ya doğru yola devam ediyoruz. Yol kıyısında su sarnıcı olan kümbet karşıma çıkıyor. Yağmur sularını biriktirip kullanmak için kullanılıyor. Kümbetin üstü kubbe olarak taş ile örülmüş.

190620132690

Bir süre sonra Akyaka’ya varıyoruz. Kamp alanı Azmak kenarında düz bir alanda , çadırlarımızı boş bir yere kuruyoruz. Akşam yemeğine daha var, arkadaşlarla ne yapacağımızı oturup kararlaştırıyoruz. Biraz denize gireceğiz ama plaj kalabalık,

İleride kayalıklarda denize girelim deyip oraya doğru gidiyoruz. Kayalıklar dik olarak denize iniyor, yürüyecek kadar alan düz ardından denizin içinde tekrar dik iniyor. Kayalara bir tane merdiven yapmışlar yoksa denizden çıkmanın imkanı yok, bayağı yüzmemiz gerek. Burada denize balıklama atlayıp yüzüyoruz, su soğuk herhalde buralardan da su çıkıyor büyük ihtimalle. İrfan bir girip hemen çıkıyor denizde fazla kalmıyor, ben açılıyorum biraz sonra geriye dönüp merdivenden kayalığa çıkıyorum. Şafak Omaç, Ayşe Kuş, Mukaddes Akbulut daha önce gelmişler buruna doğru gidip bir süre sonra geliyorlar bulunduğumuz yere. Hep birlikte kamp alanına dönüyoruz.

Duş almak için  sodalı akan azmağın ucunda nehre giriyoruz . Burası bile soğuk ama bizi etkilemiyor habire dalıp dalıp çıkıyoruz. Nehrin akıntısı bizi alıp götürecek neredeyse ama yüzüp karaya çıkabiliyoruz. Duş işi bittikten sonra terli eşyalarımı yıkıyorum ve kuruması için ağaca bir ip bağlayıp çamaşırları mandallayıp asıyorum.

Yeğenim  Dr. Eylin Akyaka’da oturuyor, Muğla Üniversitesinde öğretim görevlisi. Dr. deyince tıp doktoru değil. Doktorasını vermiş bu yıl yardımcı doçent olacak. Yeğenime telefon ediyorum, seviniyor Akyaka’da olduğum için, hemen geliyor. Tam da kendi ocağımda kahve yapıyordum, hep beraber Türk kahvesi içiyoruz sohbet eşliğinde. Daha sonra akşam yemeği dağıtımına başlanıyor yakın olduğumuz için hemen kuyruğun başında yemekleri alıp yiyoruz. Yemekten sonra hep birlikte bakkaldan biralarımızı alıp tahta bir iskelede oturuyoruz. Tatlı bir  sohbet eşliğinde biralarımızı yudumluyoruz parlak ay ışığında. Akyaka’ya hayran kaldım, benim gözümde bir cennet.

Gece 12 ye doğru çadırlarımıza gidip bir güzel uyku çekiyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 40 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 1. Gün

16 Haziran 2013 Pazar

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır. )

Gökova bisiklet tur haritalı afişi. Bu afişi arkadaşım Gürcan Yılmaz çizerek hazırladı. Afiş başlığı İngilizce yazılmış. Gökova Fiestocht / Gökova Bicyle Tour 19 – 23 Haz./June 2013 Georganiseerd door: Muğla Fiest Vereniging. Solda Muğla Bisiklet Derneği logosu, Gökova haritası. Haritada Akyaka, Ören, Bodrum, Datça ve Marmaris işaretlenip gidilecek yol çizilmiş. Yolda bisiklete binen kişilerin resimleri.

Öne çıkmış olan görsel Gökova haritası

967318_10151530123299773_1011453730_o

Gökova Bisiklet Turuna  yıllardır katılmak istiyordum. Her seferinde ya misafirim geliyor yada bir işim çıkıyordu. Bu yıl ne olursa olsun gitmeyi planlıyordum. Ben bisikletimle yolda durmuşum, ön ve arka bagajlar yüklü, Güneş altında üzerim çıplak. Asfaltta yürüyen bir kaplumbağa.

1049081_10151661489619443_1666577997_o

Böyle etkinliklere kendi bisikletimle araçsız, bisiklet sürerek gitmek amaçlarımın arasında yer alır. Etkinlik açıldıktan sonra kaydımı yaptırıp katılım ücretini de yatırdıktan sonra rahatladım. Evdeki işlerimi yoluna koydum bir güzel. Bisikletimin bakımını yapıyorum, kaset dişli 7 ve 8 vites dişlileri aşınmış, 22.000 km geçti değişmesi gerekliydi, değiştirdim, arka göbeği yağladım. Kaset dişli sökme aparatı, yedek jant teli, akort anahtarı alıp malzeme çantama yerleştiriyorum. Sele boru içine kaset dişlisini tutacak demirli zincir ve yedek jant telleri 26 inç ve 28 inç bantlayıp yerleştiriyorum, ön bagajı takıyorum. Bisiklet hazır, sadece uyku tulumu, çadır, mat ve ön bagaj çantaları kalıyor, onları son güne bıraktım.

Ön tekerlekte dinamo var, buna şarj için elektronik devre hazırlıyorum.

270220132389

Elektronik devre hazır, Dinamodan gelen A. C. voltajı doğrultup D.C. voltaja dönüştürüyorum. Devreye 5 Volt çıkışı olan entegreyi de bağlayıp USB çıkışını da monte ederek teste hazırladım.

Tornavida, yan keski, kargaburun takım seti, elektronik adaptör, kumpas, lehim havyası resimde görünüyor.

120620132596

Bir de 6 Volt 4.5 A/h akü alıyorum. Aküyü elektronik adaptöre bağlıyorum. Çoklu USB şarj uçları olan seti de bağladım.

120620132597

Bisikleti ters çevirip test ediyorum elektronik adaptörü. Tekerlek dönmeye başlayınca cep telefonumu şarj etmeye başladı.

270220132393

Yolda giderken aküyü şarj edeceğim gece de aküden cep telefonunu şarj edeceğim. İstersem dinamodan cep telefonunu direk şarj edecek şekilde elektronik devreyi ona göre yapıyorum. Gökova ya pedallamak için Facebook ta etkinlik açıyorum. 8 kişi gelecek diye işaretliyor. Böyle etkinlik açtım mı biliyorum ki herkes gelmeyecek. Üç kişi var benle gelecek, haberleştiğim Hüseyin Dölçek Üçkuyular da oturuyor onunla planlamıştık. Ayvalık’tan Sadi abi. İkisi ile konuşup kararlaştırmıştım turu. 16 Haziran çarşamba günü atık kim gelirse bizle beraber gelebilirdi. Turu şöyle planlamıştım: 16 Haziran çarşamba Üçyol dan hareket edecektik. 1. gün Menderes Ahmetbeyli den Kuşadası’na varacak orada kamp kuracaktık. 2. gün Söke  Bafa gölü. Bafa gölünde kamp atacaktık. 3. gün Milas Yatağan Muğla’ya varacaktık. Ondan sonra 5 gün Gökova turu. Tur Marmaris te bitiyordu. İzmir e dönüşte aynı yoldan belki Seferihisar dan dönecektik. Ama Köyceğiz’i de görmek istiyordum. Bakalım bir varalım Marmaris e o zaman karar veririm. toplam 11  yada12 gün sürmesini planlamıştım.

Arkadaşım Yıldız Uyulgan beni telefonla arayıp İrfan Özden adlı dağcı bir arkadaş benimle gelmeyi istiyormuş, ben de gelebilir dedim. Yıldız gelmek istemiş ama işi çıktığından bizle gelemeyeceğini bildirdi. Sadi abi de arayıp gelemeyeceğini bildirdi, otobüsle gelecekmiş. Olsun 3 kişi yola çıkacaktık. İrfanı tanımıyordum, ilk önce facebook’ta arkadaş olduk. Yıldız’ın dediğine göre sıkı bir dağcıymış, bakalım bisiklette nasıl, göreceğiz. Yola çıkacağım günün akşamı bagaj çantalarını , ocak, tencere, çaydanlık, tava, cezve, ispirto, çatal, bıçak, kaşık, bardak, fincan, ne varsa çantaya yüklüyorum. Kahve değirmeninde 2 kere kahve çekiyorum, kahve olmazsa olmaz, kahvesiz bu tur çekilmez. Saklama kabına biber salçası, diğerine zeytin tanesi doldurup çantaya yerleştiriyorum. Uyku tulumu, mat, çadırı da bagajın arkasına bağlayıp bisikleti hazır hale getiriyorum. Yedek çamaşır, pantolon, tişört çorapları da unutmuyorum. Güzel bir uyku uyuduktan sonra sabah 07:00 de uyanıp kahvaltımı yapıyorum. Buzluktaki buzlu şişelerimi ve Eşimin hazırladığı Arnavut böreğini bagajlara yerleştiriyorum.

16 Haziran 2013 Pazar

Saat 08:00 de evden yola çıkıyorum. Üçkuyular’da Hüseyin ile buluşup Üçyol’a doğru yola çıkacağız. Hüseyin’i arıyorum telefonu çalıyor açan yok. 3-4 kere arıyorum cevap gelmeyince bende yola çıkıtım. İrfan beni arıyor telefonla, neredesin diyor ben de yarım saat sonra Üçyol’dayım diyorum, kahvede bekle beni deyip kahveyi tarif ediyorum. Adam saat 08:00 de Üçyol’a gelmiş, bravo yani böyle olunmalı. 08:30 a doğru Üçyol’da kahveye ulaşıyorum. Bakıyorum 2 kişi var, tanışıyoruz hemen. İkisi de dağcı , yol arkadaşım İrfan Özden ve Aytekin. Güzel insanlara benziyorlar. Aytekin’i gözüm bir yerden ısırıyor. Aytekin bizi uğurlamaya gelmiş. Birer çay içip sohbetten sonra Hüseyin’i tekrar arıyorum cevap yok. Herhalde bizi ekti , telefonu açmadığına göre vardır bir sebebi.

Neyse tanışıp kaynaştık, rotamızı tekrar gözden geçirip iyice kararlaştırdıktan sonra yola çıkıyoruz, Aytekin arkamızdan su döküp yolcu ediyor. Ne güzel hiç bir turda arkamdan kimse su dökmemişti, sağ olasın Aytekin kardeş. Karabağlar ve Gaziemir’in sıkıcı araç trafiğinden bunalarak hızla geçip Menderese varıyoruz. Merkezde  her zaman çay içtiğimiz Belediyenin çay bahçesinde ilk molamızı veriyoruz. Soda ve çaylarımızı içerek birbirimizi iyice tanımak için sohbet ediyoruz. İrfan sıkı bir dağcı, 25 yıl dağcılık yapmış. Ayrıca atlet olarak koşmuş, maratoncu. Bacakları gelişmiş bisiklette bu yüzden sıkıntı yaşamıyor. Emekli olmuş benim gibi, zamanla işi yok, Türkiye’nin bütün dağlarına tırmanmış. Yolları , patikaları ezbere biliyor, yürüyüşlerde rehberlik yapıyor ara sıra.

Moladan sonra yola çıkıyoruz sohbet ede ede gidiyoruz. Bir ara bakıyoruz ki Tahtalı barajı solumuzda kaldığını fark ediyoruz. Biz buradan gitmeyecektik. Sohbet ederken kavşaktan sola dönecektik, kaçırmışız. Olsun geri dönüp yola devam ediyoruz. Buralarda resim çekmiyorum, ilginç bir yer yok. Ahmetbeyli’ye doğru tatlı bir iniş yaparken bisikletimden bir şey fırlayıp İrfan’ın bisikletine doğru gittiğini duyuyoruz, ama ne olduğunu göremedik, benim ön lastikten fıs sesi gelmeye başlıyor, durup bakıyorum dış lastiğin yanağından fıs sesini buluyorum. Lastiğin yanağında 3 mm delik var, lastiği söküp iç lastiği yamıyorum, dış lastiğe de içten  bir   yama yapıyorum. Yola bakıp neyin üzerinden geçmişim diye bakınıp bir bira kapağı görüyoruz, lastik üzerinden geçerken dik gelip bir çentik atmış.

Ahmetbeyli de kahvede   yemek  molası   veriyoruz. Börekleri çıkarıp afiyetle yiyoruz, bir de çaylarımızı içip arkasında kahve söylüyoruz. Bu arada Hüseyin beni arıyor, neredesiniz diyor. Biz Ahmetbeyli’ye vardık diyorum, sen neredesin be kardeşim sabahtan beri arıyorum telefonunu açmıyorsun. Dün Gündoğdu’ya gitmiş sabaha karşı 03 te  yatmış, telefon sessizde, anca uyanmış, şimdi yola çıkacakmış. Biz yavaş gideriz Kuşadası’nda yetişirsin bize deyip yavaştan yola tam çıkacakken bu sefer İrfan’ın arka lastiği  inmiş, kontrol ediyoruz ki iki tane cam batmış, hemen lastiği söküp onarıyoruz. Şişirdikten sonra Ahmetbeyli rampalarına sardık bisikletlerimizi, yavaş yavaş çıkıp hızla iniyoruz. Hava iyice ısındı, bol su tüketiyoruz. Rampalar 6 tane, buradan sonra Küçük Menderes ovasına düzlüğe iniyoruz. Bir süre sonra rampa yine başlıyor, bu rampada yangın ekibi var. Burada su molası veriyoruz, orman ekibiyle sohbet edip sularımızı dolduruyoruz. Kuşadası’na vardıktan sonra Hüseyin bize yetişiyor, şehir merkezine sahile iniyoruz. Limanda Gezi parkı  platformu oluşturmuşlar, bize burada çadırlarınızı kurun diyorlar ama yolumuz uzun ve uyumamız gerektiğini belirtip nazikçe isteklerini reddediyoruz.

Kalacak yer konusunda Hüseyin’in  tanıdığı arkadaşları yeni bir yazlık aldığını ve evde tadilat olduğundan boş olduğu burada kalabiliriz diyor ve arkadaşını arayıp onaylatıyor. Kalacak yere varıyoruz. Burası Söke yolu kavşağından 2 km ileride. Yazlık ev site içinde güvenli. Arkadaşı bize akşam yemeği hazırlamış, biz de gelirken  3 tane yarım tavuk almıştık Kuşadası’ndan onu da masaya koyup hep beraber akşam yemeğini yiyoruz. Kahvemizi çayımızı içtikten sonra tadilat yapılan evde elektrik işi olduğunu söylüyorlar, bende elektik işini yaparız deyip nereye ne yapılacağını öğrenip ona göre malzeme alırız dedim. Gece yatıp dinleniyoruz. Böylece 1. günü bitiriyoruz.

Bu gün yaptığımız yol haritası ,  106 km yol yapmışız

Powered by Wikiloc