Etiket arşivi: güzelyayla

Adım Adım Kano

Gemisini Yürüten Kaptan

Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim
Ama silinmiş, ner’deyse bir şey kalmamış
Çok eskiden çok, ta gençlik yıllarımdan
Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim
Bir giysiydi sanki yaseminler
Ağustostaydı, ağustosta bir akşam
Gözlerini hatırlıyorum biraz, sanırım maviydiler
Ah evet maviydiler, mavi gök yakuttan
Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim
Ama silinmiş, ner’deyse bir şey kalmamış
Çok eskiden çok, ta gençlik yıllarımdan
Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim

Ömer Zülfü Livaneli / Kostas Konstandinos Kavafis

 

Öne çıkmış olan görsel, gözleri kapalı genç bir kız, saçları uzun, geriye doğru dalgalanmış, kulağında inci küpesi ve boynunda şal var. Şal da geriye doğru dalgalı. Başının üstünde cam damlası, yanında Jale yazıyor.

IMG_20220818_094350

Az ilerdeki sınıfıma doğru koridorda yürürken teneffüs neredeyse bitmek üzere. Ama acele etmeden yürüyorum. Tavandaki kirişlere bakıyorum. Tavan beyaz, kirişler gri renklerle boyalı, koridorun duvarları ise çok açık maviydi. Gözüme kirişteki zile takıldı. Metal çanın yanında ince demir sapın ucundaki küçük top hazır bekliyordu çana vurmaya. Çok az kaldığını hissediyordum. Teneffüse çıkalı 9 dakikayı geçmişti. Birazdan hademe zilin elektrik düğmesine basacak. Gözüm zile takılınca daha gerideki tavan kirişinde sanki bir şeyin hızlıca hareket ettiğini hissettim. Ama hareket eden şeyin ne olduğunu göremedim. Belki de bana öyle geldi. Açık olan sınıfın kapısından içeriye girdim. Sınıf arkadaşlarımın çoğu sırasına yerleşmiş, yeni derse hazırlanıyorlar. Kimisi de karşılıklı konuşuyordu. Sınıfta kız ve erkek öğrenciler olmasına rağmen kızlar yan yana, erkekler yan yana oturuyordu. Kız ile erkek öğrencinin aynı sırada oturması olanaksızdı. Örf ve adetlerimize uymuyordu da. Halbuki Türkiye’ye göç etmeden önce Kosova’da okuduğum sınıfta kız ve erkek öğrenciler bir sırada oturabiliyorduk.

Ben diğer öğrencilerden bir yaş daha büyüktüm. O yüzden arka sıralarda oturuyordum doğal olarak. Benim gibi sınıfta kalmış bir kaç arkadaşım daha vardı. Hatta benden de büyük olan üç öğrenci var. Biz sınıfın abileri olarak en arka sıraları işgal etmiş durumdayız. Haliyle en yaramazları da. Gürültünün çoğu arka sıralardan çıkıyordu.

Benim sıram en arkadan bir öndeki, pencereden bir sıra içeride. Sınıfa girip sıraların arasından geçerken, ikinci sırada oturan saçları örgülü kıza gözüm ilişti. Beyaz gömleği üzerine bordo yelek giymişti. Örgülü saçları omuzunun arkasında, arkadaşıyla konuşurken başını çevirdikçe bir gömleğin beyaz kısmında, bir bordo yeleğin olduğu yere hareket ediyordu. Kızın ismi Jale, sınıfın çalışkan öğrencilerindendi. Sakin, fazla hareketli olmayan Jale oturduğu ikinci sıranın gerisine geldiğini hatırlamıyorum. Sınıfa girip çıktığında ikinci sıraya gelip yerine oturur. Teneffüs zili çaldığında kalkıp sınıftan dışarı çıkardı. Bazen de tahtaya kalkar dersi tebeşirle yazardı. El yazısı da çok güzeldi. Harfler sanki telgraf tellerine konmuş kuşlar gibiydi. Jale’nin sınıftaki hareket alanı bu kadardı ve arka sıralar daha geniş bir alanı kapladığı halde bu dar alanı kullanıyordu.

Sırama gelip oturdum, sıranın üstü boştu. Teneffüse çıkmadan önce sıranın üzerindeki kitap, defter ve kalemleri çantama koymuştum. Şimdiki ders Türkçe dersiydi. Türkçe kitabımı çıkarıp koyarken gözüm ön sıralarda oturan Jale’yi gördü. O da geriye dönüp bana bakıyordu. Ve göz göze geldik. Mavi iki çift göz, birden içim yandı, yüreğime ateş düştü bir anda. Damarlarımdaki kan alev alev tüm vücudumu kaplamıştı. Küçük kalbim yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. İki mavi gözden gelen görünmez ışın gözlerimden içeri doğruca kalbime bir ok gibi saplanmıştı. Şimdiye kadar hiç böyle olmamıştım. Bir anlık göz göze gelmek insanı ne hale getiriyor.

Koridordaki zil çanına küçük topuz saniyede 50 kez vurmaya başlayınca kendime geldim. Bir an kapının üstünde bebek yüzlü küçük bir melek gördüm. Beyaz kanatları sürekli çırpıyor, öylece kapının üstünde duruyordu. Elinde yay vardı, ok dolu sadağı da baldırında bağlıydı. Bebek yüzü ile bana bakıp gülümsedi. Arkasında da annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın duruyordu. O da gülümsüyordu. Bunlar Aşk tanrıçası Afrodit ve insanları birbirine aşık eden oğlu Eros olmalıydı. Okunu Jale’nin mavi gözlerinden geçirip kalbime saplamıştı bir anda. İkisi bir anda gözüme görünüp gülümsedikten sonra kayboldu.

Size bu anımı anlatmak istedim. Tıpkı şarkıdaki gibi. Bu benim bir kız ile göz göze gelip aşık olduğum bir andı. Ve ilk aşkımı yaşamıştım.

Daha önce kano yapımını iki proje ile anlatmıştım. Bu projede kanoyu mukavvadan yapmıştım. Şimdi geldi gerçeğini yapmaya. Yapacağım kano denizde yüzecek ve beni hayallerime kavuşturacak. Aslında geçen yıl yapmayı tasarlamıştım ama evdeki bazı tadilatlar ve işler nedeniyle bir yıl kadar gecikti. Bu arada kanoyu nasıl yapacağımı kafamda iyice tasarladım. Kano yapmak için gerekli malzemeler;

1  Marin kontrplak

2 Elyaf

3 Epoksi yapıştırıcı

4 Kestirme fırça

5 Biraz da ustalık

6 Deneme – yanılma

Epoksi yapıştırıcısı ile daha önce çalışmamıştım, nasıl yapılır, elyaf üzerine nasıl sürülür, bunları bilmiyorum. Öğreneceğim artık. Kanoyu yapmak için en önemlisi de yer. Nerede yapacaktım kanoyu? Neyse ki eski ustam, marangozluğu ve mobilya yapımını öğrete ustam Özcan Gürses bana dükkanın bahçesinde yapabilirsin deyince hazırlıklara başladım. Mahalle arkadaşım Mehmet Ertekin Büyük yat ve tekneleri imal ediyor. Atölyesi Göcek’te. Bir atölyesi daha var; Dalaman’da. Bu yıl bahar biraz gecikti sanki. Havalar bir türlü ısınmıyor. Havaları ısıtıp baharı getirmek için bir tur yapmalıyım. Salgın yüzünden doğru dürüst tur da yapmamıştım.

Ayrıca Kasım ayının son gününde kulaklarımdaki salyangozda kristaller yerinden oynayınca dünya bir döndü ve hala düzelmedi. Yani vertigo olmuştum. Bir süre evde yattım kafam düzelesiye kadar.  Yaklaşık üç ay kadar sürdü. Kısa kısa bisiklete binmeye başladım. Canım da sıkılıyor evde oturmaktan. Bahar turu yapmaya karar verdim bisikletle. Bahar turumun asıl amacı Göcek’te atölyesi olan arkadaşım Mehmet’ten kanoyu nasıl ve neyle yapacağımı öğrenmek. Haliyle yolda uğrayacağım bir çok dostumu da görecektim. Bir taşla üç kuş vuracaktım. Dostlarımla hasret, bisiklet turu ve kano yapımın için teknik bilgi. Tura tek başıma çıktım, ağır ağır yol aldım. Bir çok dostumu görüp doğada, yolda yalnız kalmanın tadını yaşadım. Sonunda hedefime ulaşım arkadaşım Mehmet’ten gerekli bilgi ve desteği aldım Bana Elyaf ve epoksi desteği sağlayacak.

Ben sadece marin kontraplak aldım. Haliyle ne kadar gideceğini bilmediğimden 2 plaka 4 mm kalınlığında kontraplak. 1 Plaka da 6 mm kalınlığında kontraplak. Kontrplakları marangoz atölyesine bıraktım. Marangoz atölyesinin arka bahçesinde zemini düzelttim. 4 Tane  sıpayı dizeledim. Üstüne de eski elbise dolabından çıkan suntaları birleştirip kanoyu yapacağım tezgahı hazırladım. Tezgah 120 X 550 cm ölçülerinde. Tezgah üzerinde rahatça kanoyu yapabilirim.

Aşağıdaki resimde sıpalar üzerinde suntalar birleşmiş halde tezgah. Solda duvara dayalı kontrplaklar.

IMG_20220527_154345

İlk önce iki plakayı yan yana tezgahın üzerine koyup birleştirdim. Boyu 5 metre oldu. Plakalar biraz dışarı taşsa da önemli değil.

IMG_20220527_154553

Kafama takılan şeylerden birisi 5 metre boyunda olacak küpeşte çıtaları. Aklıma küpeşte çıtalarını kontrplaktan yapmak geldi. Hesaplarıma göre bir tabaka daha kontraplak almam gerektiği ortaya çıktı. Bir kontraplak daha aldım ama daha önce aldığım yerden değil, başka yerden aldım. Aldığım kontraplak ölçüleri 6 mm, 170 X 220 cm ölçülerinde. Bu kontrplağın yüzey ölçüsü daha fazla ve küpeşte çıtalarına yetecek ölçüde. Hatta artıyor bile. Tabakadan 4 cm eninde 12 parça kesiyorum. Bu kestiğim parçalardan üç tanesini  sıvı çivi sürerek yapıştıracağım birbirine. Aşağıda çıtalara sıvı çivi sürerken görüyorsunuz. Tezgahın üstünü ve yapacağım kanoyu örtecek kadar naylon alıyorum. Boyutları 200 X 600 cm ölçülerinde. Sıvı çiviyi sürdükten sonra üst üstte koyup sıkıştıracağım işkenceleri de hazırladım. Çıtanın boyu 520 santim olacak, o yüzden bulabildiğim küçük işkencelerden 20 tane kadar topladım.

IMG_20220602_113558

Sıvı çiviyi sürdüm, 3 çıtayı üst üste koyup işkencelerle sırayla sıkıyorum. Haliyle çıtaların boyu 5 metreyi geçtiği için işkenceler yetmiyor. Ben de hava tabancalı tel zımba kullanıyorum arada.

IMG_20220602_115532

Sırayla, acele etmeden dört tane 18 mm kalınlığında çıta elde ettim. Sıvı çivi 3 saatte kuruyor. O yüzden beklemem gerek. Çıtalar bitince üzerini naylon ile örtüyorum.

IMG_20220608_194933

Plakaların yanlarını ortadan ön kısmına kadar olan yeri çiziyorum. Ön taraf 80 santim, arka taraf 80 santim. Kenarlardan uzun dik üçgen şeklinde hem önden hem arkadan dört parça kesiyorum maket bıçağı ile. Dekupaj aleti ile kesmiyorum. Nedeni kontrplağı parçalıyor keserken. Sonra ön kısmı içeri 25 cm işaretleyip pergel ile çeyrek yuvarlak olarak çiziyorum. Bunun için gerekli olan aletler plaka üzerinde. Pergel, gönye, çıta cetvel, şerit metre, küçük çekiç, tel çivi, kerpeten, kurşun kalem ve takozlu zımpara.

IMG_20220608_193948

Çeyrek yuvarlakları maket bıçağı ile yavaş yavaş kesiyorum düzgünce. Kontrplak 4 mm olunca kolay kesiliyor maket bıçağı ile. Kestikten sonra hafifçe kenarları zımparalayıp düzeltiyorum.

IMG_20220609_182503

Arka kısmada tam ortadan 10 cm kadar işaretleyip iç kısma doğru düz biçimde 10 cm kesiyorum. Burası kanonun kıç kısmına koyacağım dümen yeri olacak. Buna ayna diyorlar.

IMG_20220608_192329

İki plakayı henüz birbirine yapıştırmadım daha. Kabuğu oluşturmak için ortadan ön kısma kadar yanlarda beşer, orta ile birlikte 11 tane yarık yapacağım. Bu yarıkların kenarı 15 mm, uzunluğu 30 cm. Dar ve uzun bir üçgen olacak şekilde çiziyorum. Maket bıçağı ile tek tek kesiyorum üçgenleri.

IMG_20220609_184013

Yarık işleri bitince plakaları sıvı çivi ile yapıştırıyorum ortadan. Böylece 5 metre uzunluğunda iki plaka oluştu. Kontrplak kalınlığı 4 mm olunca bana zayıf geldi. Gerçi plakalar yapıştı birbirine ama daha sağlam olacak şekilde yapmam gerek. Düşündüm, taşındım. aklıma orta yere 50 X 50 kare bir plaka yapıştırmak geldi. Plakayı 6 mm kontrplaktan kesiyorum. Orta yere salma yeri için 40 X 3.6 cm yarık kesiyorum. Plakayı sıvı çivi ile yapıştıracağım.

IMG_20220613_132519

Epoksi yapıştırıcısı ve elyafı arkadaşım Mehmet Ertekin getirdi sağ olsun. Epoksi yapıştırıcısı iki karışımdan yapılıyor. Epoksi beyaz renkte ve iki ölçek maşrapaya atıyorum. Sertleştirici ise bal renginde, daha koyu ve bir ölçek katıyorum. Maşrapanın içinde tahta çubuk ile iyice karıştırıp sürülecek hale geliyor. Resimde biri büyük, diğeri yarısı kadar küçük plastik bidonda görünüyor.

IMG_20220929_084048

Yarıkları yapıştırmadan önce alt kısma epoksi sürüyorum fırça ile. İlk defa epoksi kullanıyorum, tecrübem yok. Ne kadar yapacağımı, ne kadar sürüleceğini bilmiyorum. Epoksi yapıştırıcı komponent bir yapıştırıcı olarak adlandırılıyor. İki karışımlı bir sıvı. Ölçekleri beyaz renkli olan A iki ölçek, sertleştirici diye adlandırılan bal renginde olan B bir ölçek karıştırılıyor. Yapılan karışımı 3 saatte kullanmam gerek. Yoksa donma hızlı biçimde başlıyor ve bir daha kullanamıyorsun. Benim ölçeklerim kahve fincanı. İki fincan A, 1 fincan B olarak hazırladığım yapıştırıcı çok fazla oldu. Artanı da kullanacağım yer olmayınca haliyle dondu. Neyse ki donan kısım maşrapadan kolayca ayrıldı da maşrapayı kurtardım. Plakanın alt kısmına epoksiyi fırça ile uygularken.

IMG_20220617_160544

Sürdüğüm epoksiyi hem alt kısma hem de iç kısma sürüyorum. Sertleşen yerlerin dönmemesi için. Sıra geldi yarıkları birleştirmeye Yarıkları birleştirmek için kalın çıtalardan 7 tane maşa biçiminde hazırladı. Çıtaların arka kısmına kolon ile birleştiriyorum. Ön kısmı açık. Öne doğru olan yere de bir parça çıta çakıyorum ki işkence ile sıkmak için yer gerek. Maşalar altta olacak şekilde üstten tel zımba ile sabitledim. Zımbaları çakarken dirolit parçası ile zımbalıyorum ki zımba telini kırmadan çıkarmam gerek.

IMG_20220620_125149

Yarıklar daha rahat birleştirmek için öne ve arkaya 1 metre yüksekliğinde destek sehpası koyuyorum. Yarıkları tek tek birleştirip yapıştırmaya başladım sıvı çivi ile.

IMG_20220620_133914

Yarıkları alttan işkence ile yaklaştırıp sıvı çivi sürüyorum. Sıvı çiviyi sürdükten sonra yarığı tamamen birleştirip kurumaya bırakıyorum. Sıvı çivi 3 saatte donuyor.

IMG_20220620_135729

Bir kaç kez yarıklar gerilime dayanamayınca bıraktı. Yılmadan tekrar birleştirip yapıştırdım. Sabır gerekiyor bu işi yapmak için. Benim de acelem yok. Çünkü nasıl yapılacağını, neler olacağını bilmediğimden deneme yanılma yöntemiyle yavaş yavaş yapıyorum ve sonunda iki yanda da yarıklar yapıştı. Birleştirdiğimde dirolit parça üzerinde tel zımba çakarak yarıkları sağlamca birleştirdim. İki yanda 11 yarık var. Kano kabuğu oluştu ama yarıklar fazla gelince ortadan ve yanlarından birer yarığı boşa çıkardım. Çünkü yarıklar fazla geldi ve taban neredeyse yuvarlak oldu. İki yanda üçer yarık boşa çıkınca istediğim düzlüğe geldi kanonun altı.

IMG_20220622_171940

Şimdi sıra hazırladığım çıtaları yapıştırmaya. İlk önce iç kısmına çıtaları sıvı çivi sürüp işkencelerle sıkıyorum kenarlara. Bu çıta küpeşteleri oluşturacak. Haliyle işkenceler yetmedi, imdada zımba yetişti. Havalı tel zımba makinesi ile dirolit üstünden zımbalıyorum. Böylece çıta kenarlara tutunuyor.

IMG_20220627_180240

Diğer yana da çıtayı aynı yöntemle yapıştırdım. Sıvı çivi 3 saat sonra kuruyunca hazırladığım 14 tane gergi kayışını aralıklarla takıp germeye başladım. Biraz gerince epoksi sürüyorum tabana. Taban sertleşip kıvrılmasın diye. Daha önce  epoksiyi hazırlarken fincan ile ölçülmeyince fazla gelmişti ve kalan donmuştu. Fire vermemek için ölçüleri küçük ilaç kapaklarını kullandım. Yetmezse bir daha hazırlarım ve nereye, ne kadar gideceğini öğreneceğim.

IMG_20220628_130319

Henüz tecrübe oluşmadı, gergi kayışlarını sıktıkça kabuk oluşuyor. Acele edip fazla sıkınca çatırtılar gelmeye başladı ve çat diye kırıldı içteki plakanın kıyısından. Hemen kanoyu tersine çevirdim, Görünen o ki bir şeyleri yanlış yapmışım ve tam kıvrım yerinden konrtaplak kırıldı iki yanda da.

IMG_20220701_102719

Aynı şekilde arka kısımda da çatlaklar oluştu gördüğünüz gibi.

IMG_20220701_102835

Oluşan bu kırık ve çatlakları önlemek ve onarmak gerek. Arka kısımda tabanda açtığım yarık az geldiği için kıvrım yerinden 80 cm kadar daha uzatıyorum. Kırılan yerleri tahtalarla destekli yarık yerleri birleştirip yapıştırdım sıvı çivi ile. İç kısma destek, üstten de sıkıştırma işe yaradı.

IMG_20220701_104812

İç kısma, yapıştırdığım 50 X 50 plaka fazla geniş geldiği için kenarlardan 12.5 cm kesip çıkardım. Plaka boyutu 25 X 50 cm boyutlarına geldi.  Orta kısımda yarılan yerleri birleştirmek içi gergi kayışları yardımı ile, kayışların arasına küçük tahta parçaları koyarak iyice yanaştırıp yapıştırıyorum.

IMG_20220705_135750

Kanoyu çevirip iç kısmında gergi kayışlarını germeden önce sıcak su ile kıvrım yerlerini ıslatıyorum. Bir süre sonra kayışları germeye başlıyorum. Bu iş günlerce sürdü ve istediğim biçimde kabuk kıvrılmaya başladı sorunsuzca. Ön kısımda da hafif çatlaklar oluşunca 50 cm düz, 80 cm de kıvrım yerlerinden kesiyorum. Böylece burun kısmından iç kısma doğru 130 cm kadar kıvrılmayacak. Artık kano kabuğu formuna geldi. Ön kısımdan çekiyorum kanonun içini. Gergi kayışları iyice gerildi.

IMG_20220708_121504

Bir gün geldiğimde bahçeye bir çırağın işe başlamak için beklediğini gördüm. Henüz yeni uçma alıştırmaları yapan martı yavrusu kanonun nasıl yapıldığını merak etmiş olmalı. İleride denizde göreceği kanoyu yakından inceliyor. Martı yavrusu mavi örtünün üzerinde pembe yastık üzerindeki küçük gri yastık üzerinde duruyor. Tüylerinin rengi henüz kırçıllı, yeni palazlanmış.

IMG_20220712_120320

Martı yavrusu kanoyu denetlerken görülüyor.

IMG_20220712_120332

Kabuk oluşunca tahta çıtaları küpeşteye çakıp sabitledim. Gergi kayışlarının işi bitmiş oldu böylece. Burun kısmının iç tarafını testere ile kesip birleştiriyorum. Sıvı çivi sürüp işkence ile sabitledim ve kurumaya bıraktım.

IMG_20220713_095504

Ön kısım kurudu ve istediğim şekli aldı.

IMG_20220713_172232

Kıç kısma da ölçüye göre 3 tane 6 mm plakayı yapıştırdıktan sonra kestim. Burası dümeni takacağım ayna kısmı olacak. Alttan, üstten, yandan işkencelerle sıkıştırıp sıvı çivinin kurumasını bekleyeceğim.

IMG_20220713_172246

Ön ve arka kısımda işim bitince sıra geldi ortada yarılan yere takviye yapmaya. Alt kısmı tabana göre az yuvarlak kesip 4 mm kontraplak parçasını sıvı çivi sürerek yerleştiriyorum. Hazırladığım kalıp ile işkence yardımıyla sıktım.

IMG_20220714_134447

Diğer tarafı da aynı şekilde ek parça ile yapıştırıyorum aynı kalıpla.

IMG_20220714_194733

Böylece dört bir yanda, dört diğer yanda parçalar yapıştı. Ortada salma yeri ve iki plakayı birleştiren 25 X 50 plaka.

IMG_20220714_203731

Ön kısımdaki burun hava tankı olacak biçimde kapalı bir yer olacak. Yapıştıracağım yere göre plakayı kesip hazırladım. İki tane 6 mm plaka yapıştırılıp 12 mm plaka oluştu.

IMG_20220715_104452

Arka kısma da 12 mm plaka kesip hazırlandı.

IMG_20220715_104505

Arka kısma koyacağım plaka yerine yerleştirilip sıvı çivi sürülüp işkence ile sabitlendi.

IMG_20220715_182613

Aynı şekilde ön tarafa da plaka yerleştirilip sabitlendi.

IMG_20220715_182647

Kano ters çevrilip burun kısmının kesik yerleri iyice yanaştırılıp yapıştırıldı. Bunun için işkence ve gergi kayışları kullanıldı.

IMG_20220719_120624

Şimdilik iç kısım her şeyi ile hazır durumda. Arkadan iç kısmının resmini çekiyorum.

IMG_20220719_174016

Salma yeri kutusunu hazırladım. Kutu ölçüleri 40 cm eninde 40 cm boyunda, iç kısmı da 3.6 mm genişliğinde olacak şekilde yaptım.

IMG_20220721_150513

Arka kısmın güverte parçasını kesiyorum İki plakayı yapıştırıp 12 mm kalınlığına getiriyorum.

IMG_20220721_150539

Ön güverteye de 12 mm kalınlığında, sivri uçlu üçgen plaka kesip hazırladım.

IMG_20220721_150629

Salma plakası üç tane 6 mm yapıştırılıp 18 mm ölçülerine getirdim. Plakaları sıvı çivi ve işkencelerle yapıştırdım sağlamca.

IMG_20220721_152147

Hazırladığım salma kutusunu yerine alıştırıyorum.

IMG_20220721_152410

Salma kutusunun içini elyaf döşeyip epoksi sürerek kurumaya bıraktım. Epoksiyi sürmek için 5 santimlik küçük rulo, sapına da mdf çıta çakıyorum ki içine rahat girsin.

IMG_20220722_111719

Küpeştenin dış kısmına hazırladığım çıtayı sıvı çivi ile yapıştırıyorum. İşkencelerle de sıkarak daha iyi yapışmasına olanak veriyorum.

IMG_20220722_154308

3 Saat sonra kurudu, ön kısmını düzgünce testere ile kesiyorum. Diğer kısma yapıştıracağım yeri hazırlamak için.

IMG_20220722_163018

Diğer çıtayı da uygun açıda kesip ön kısma alıştırdıktan sonra yapıştırma işlemine başladım.

IMG_20220722_171935

Kanonun ön tarafı istenen forma girdi. Önden arkaya doğru resmini çekiyorum kanonun.

IMG_20220727_110323

Salma kutusunu dik olarak yerine epoksi ile yapıştırdım.

IMG_20220727_110344

Kano yanlarını sağlam tutmak için çıta yerine salma kutusuna iki tarafa da yapışık plaka alıştırıp yapıştırıyorum.

IMG_20220727_145845

Salma kutusunu tutan plakaların dibini parça elyaflarla epoksi sürerek sağlamlaştırıyorum. Bu parçalar hem gövdeyi ortadan tutacak hem de salma kutusunu tutacak. Yani işi sağlama aldım.

IMG_20220728_114603

Sıra geldi kanoyu elyaf ile sağlamlaştırmaya. Kanoyu ters biçimde tutacak destekleri hazırladım suntadan. Destekler dışbükey biçiminde. İç kısma değecek yerleri de süngerle kapladım ki gövdeye zarar vermesin. Bu destek parçaları iki tane.

IMG_20220728_130607

Kanoyu ters çevirip içine destekleri yerleştirdim. Desteklerin resmini çekiyorum içeriden.

IMG_20220728_142551

Dış kısmı elyaf kaplamadan önce çatlak, çutlak, delik yerleri kapatmak gerek. Bunun için mikro fiber toz kullanacağım. Mikro fiber o kadar ince ki elinle havaya kaldırınca rüzgar hemen ortama yayıyor. Bunun için toz maskesi kullanmak gerek. Naylon torba içinde bembeyaz renkli mikro fiber görünüyor.

IMG_20220728_142417

İlaç kapaklarında iki ölçek epoksi, bir ölçek sertleştiricisi maşrapa içinde karıp yeterli miktarda mikro fiber katarak macun hazırladım.

IMG_20220728_142453

İlk önce burun kısmındaki yeri mikro fiber macun sürerek başlıyorum.

IMG_20220728_142603

Ardından yarık birleşim yerlerine de mikro fiber macun uyguluyorum. Aslında elimde ince toz halinde talaş var ama mikro fiber epoksi ile karışınca müthiş bir yapıştırma özelliği sağlıyor. Bu konuda uzman olan mahalle arkadaşım Mehmet Ertekin önerdi. Adam koca yatlar yapıyor, bir bildiği vardır mutlaka. Bu çatlak ve delikler önemli, onun için mikro fiber kullandım. Kanonun dış kısmına tamamen mikro fiber macun sürüp bitiriyorum.

IMG_20220728_192713

Titreşimli zımpara makinesi ile dış kısmını zımparalıyorum. Kaymak gibi oldu. Çıraklık yapmaya başladığımda tabelacı ustam derdi ki; “Zımpara önemli, elini sürdün mü hiç pürüz kalmayacak, kaymak gibi olacak.” Ben ustamın sözünü tutarım her zaman.

IMG_20220729_111312

Elyaf kaplamadan önce kanonun borda kısmına yakacağım kadın başını uygun ölçüde kağıda basıp kanoya karbon kağıdı ile kopyalıyorum.

IMG_20220729_160102

Sert tükenmez kalemle resim üzerinden geçip bordaya kopyaladım. Kano ters olduğu için resim ters duruyor. Kadının saçları uzun, geriye doğru dalgalı şekilde, yüzler burna doğru bakıyor. Boynunda da bir şal geriye doğru dalgalı.

IMG_20220729_180748

Bordanın diğer yanına da aynı resmi kopyaladım. Böylece iki tarafta da bir kızın saçları rüzgarda dalgalanacak şekilde denizlerde yol alacak.

IMG_20220729_180803

Kopyalama işi bitince yakma aleti ile sabırla yakmaya başladım.

IMG_20220802_140634

Arka kısma da adımı veriyorum; “kaptan urimbaba’CAN” Nazar değmesin diye de yanına nazar boncuğu yapıştırdım ki gözü kalanlar, kıskananlar ve mavi gözlülerden korunmak için. Nazara inanırım.

IMG_20220804_104832

Madem özgürce denizlerde dolaşacağız o halde BARIŞ ta olmalı. Barışın ve kardeşliğin simgesi olan şekli yakıyorum arka kısmın diğer tarafına. Kano ters olunca barış simgesi de ters duruyor. Barış simgesi şöyle; Daire içinde tam ortada bir çizgi, Bu D harfini temsil ediyor. Göbekten yanlara ve aşağı sarkan birer çizgi de N harfini temsil ediyor.1950’lerde, bugün bilindiği şekliyle “Barış İşareti”, Gerald Holtom tarafından Birleşik Krallık’taki barış hareketinin ön saflarında yer alan Britanya Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nın (CND) logosu olarak tasarlanmış olup ABD ve diğer yerlerdeki savaş karşıtı ve karşı kültür aktivistleri tarafından da benimsendi.  Barış Sembolü, “nükleer silahsızlanma” anlamına gelen “N” ve “D” harfleri için semafor sinyallerinin üst üste yerleştirilmesidir ve aynı zamanda Goya’nın 3 Mayıs 1808 (1814) eserine atıfta bulunmaktadır. Barış işaretini hippiler benimseyip sahip çıkmıştır.

IMG_20221107_100252

Aşağıda Barış sembolünün yakılmış hali ters olarak kanonun arkasında.

IMG_20220805_074639

Bir daha geri dönüşü olmayan şeyleri bitirdikten sonra sıra elyaf kaplamaya geldi. Sağ olsun, mahalle arkadaşım bana elyaf ve epoksi getirdi. Elyaf biraz kalın ve ağır ama gövde sağlam olacak. Elyaf yaklaşık 13 metre kare kadar. Dış kısma elyaf bezini seriyorum. Fazlalıkları kesmek için de makas hazır.

IMG_20220805_075555

Sarkan fazlalıkları kesiyorum düzgünce.

IMG_20220805_080939

Epoksiyi kurumadan az miktarda, iki fincan epoksi, bir fincan sertleştiricisi maşrapa içinde karıp kestirme fırça ile sürmeye başladım. Az miktarda yapmamın nedeni ne kadar gidecek bilmiyorum. İlk defa elyaf ile epoksi kullanıyorum. Tecrübem yok ve öğreniyorum yaparken. İlk hazırladığım karışım yarıya yakın kapladı. Devamında tekrar aynı ölçüde hazırlıyorum. Epoksi bidonları, maşrapa, kestirme fırçası, iki ölçü fincanı ve eldiven. Yaktığım kadın figürü ve kanonun ismi Jale görünüyor.

IMG_20220805_085116

Denizcilerde bir adet vardır tarih boyunca. Hiç bir zaman erkek ismi verilmez tekne ve gemilere. Her zaman kadın ismi verilir ki denizlerde kötü şeyler başına gelmesin. Ben de en uygunu ilk aşkım olan Jale ismini vermek oldu. Zaten Jale’nin anlamı da güzel; “Çiğ damlası” Onun için bir çiğ damlası da yakmıştım öncesinden.

IMG_20220805_113613

Dış kısmı tamamen epoksi sürülerek tamamlandı.

IMG_20220805_113715

İnceden bir zımpara çekiyorum makine ile. Makinenin toz toplama yeri var, o yüzden etrafa toz dağılmıyor.

IMG_20220805_151730

Zımparadan sonra bir kat daha epoksi uyguluyorum. Bu kez daha az epoksi gidiyor. Nedeni ise ilk sürdüğümde elyaf çok emmişti epoksiyi. Epoksinin kokusu ve zehirli dumanı olduğundan maske takmak gerek. Ben de takıyorum toz maskesi.

IMG_20220805_160953

Dış kısmında işim bitti. Sıra geldi iç kısma elyaf uygulamaya. Bu kez de ay şeklinde, içbükey biçiminde dayanak hazırlayıp kanoya değecek yerleri sünger ile kaplıyorum. İki tane dayanak hazırladım suntadan.

IMG_20220806_185529

Kanoyu düze çevirip dayanaklara oturtuyorum. Böylece kano sağlam yerde ve hareket etmeden duracak. İlk önce küpeştelerdeki fazlalıklar tıraşlanacak. Canavara kalın zımpara takıp tıraşlıyorum fazlalıkları.

IMG_20220807_085517

Şimdi sıra geldi iç kısma elyaf döşemeye. Arka kısma elyaf döşeyip fazlalıklarını kesiyorum.

IMG_20220807_092453

Epoksi karıp fırça ile sürüyorum elyaf üzerine. Ön kısma da elyaf ve epoksi uyguladım.

IMG_20220807_094743

Arka kısma hazırladığım 12 mm kalınlığında küpeştenin tahtasını yapıştırdım.

IMG_20220812_103746

Ön taraftaki güverteye de plaka yapıştırdım. Arkaya doğru biraz daha çıkıntı bıraktım. Buraya yelken direği için delik açılacak.

IMG_20220813_192932

Küpeştelerdeki yarıkları epoksi ve ince talaş ile macun hazırlayıp dolduruyorum.

IMG_20220815_134557

Küpeştede ince elyaf kullandım, nedeni kalın elyaf dönmüyor ve istenen şekilde durmuyor.

IMG_20220818_093327

Salma yerindeki boşluğu da elyaf ile kaplayıp epoksi uyguluyorum.

IMG_20220818_093344

Henüz yelken direğini almadım, ama elimde 50 mm plastik boru var. Boruya göre ön küpeştede 51 mm panç ile delik açıyorum. Tabana da kontraplak plakalardan yuva yapıp epoksi ile yapıştırıyorum. Boruyu yerine takıp olup olmadığını kontrol ediyorum. Tam da istediğim gibi yelken direği oldu.

IMG_20220818_094321

Daha önce belirtmiştim Jale’nin kelime anlamı olarak “Çiğ damlası” diye. Tam da çiğ damlasına benzer cam parçasını J harfinin dışına, dalgalanan saçların üstüne yapıştırıyorum. Bordada saçları rüzgarda geriye doğru dalgalanan inci küpeli, şallı kadın, kanonun ismi Jale, yanında çiğ damlası. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20220818_094350

Salmayı da bitirip üstüne yuvarlak çubuklar yapıştırdım. Epoksi süreceğim iki kat.

IMG_20220818_130003

Şimdi de dümeni yapmaya başlayacağım. Daha önce örneğini yaptığım dümenin bire bir ölçeğinde iki kat olarak yapıştırdığım kontrplakları kesiyorum. Dümen palası, palayı tutacak kutunun parçaları, kalın çıtaları, toplam 8 parça.

IMG_20220815_100546

Dümen kutusunu epoksi ile yapıştırıp üzerine iki kat epoksi sürdüm.

IMG_20220818_130009

Dümen palasına da epoksi sürüyorum iki kat.

IMG_20220818_130015

Epoksiyi sürünce 3 saat kurumasını beklerken boş durmuyorum. Krom hurdacısından aldığım paslanmaz krom plakalardan 3 X 4 cm plakalar kesip deliklerini matkap tezgahında deliyorum dört köşesine. Bu delikler vida delikleri.

IMG_20220821_144438

Uygun kalınlıkta boruya krom çubuk sarıyorum yay gibi. Boru mengeneye bağlı, krom çubuk ucunu boruya kaynakla tutturuyorum. Böylece krom çubuğu kolayca sarıyorum.

IMG_20220821_201722

Sarmal olarak kıvırdığım krom çubuğu boruda enlemesine canavar taşı ile kesince halkalar oluştu. 11 tane 25 mm çapında, 2 tane de 30 mm çapında halka hazır.

IMG_20220821_203517

Halkaları düzeltip krom elektrod ile kaynatıyorum.  Boruda kıvırdığım halkalardan U olarak keserek dikdörtgen plakalara halka içinde kalacak şekilde kaynatıyorum krom elektrod ile. Dümenin sağa sola hareket etmesi için krom menteşe kaidesini de kaynatıp hazır hale getirdim. 8 tane küçük halka, 1 tane büyük halka ve menteşe kaidesi hazır, soğumayı bekliyor. Canavar zımpara ile elden geçecek.

IMG_20220823_102710

Dümen kaidesini de kıçtaki aynaya vidalıyorum. Vidalar da krom vida. Palayı da kutuya tutturup deniyorum. Dümen istediğim gibi oldu.

IMG_20220829_185232

Hazırladığım halkaları küpeşteye koydum, fazlalıkları kesip uygun hale getirdim. 8 tane halkayı eşit olarak küpeşte üzerinde koydum.

IMG_20220829_185240

Baş kısımda ise büyük halkalardan birisini ayarlıyorum

IMG_20220829_185254

Küpeşteye halkaları sabitlemeden önce elyaf ve epoksi ile kaplıyorum. Bu elyaf gövde kullandığım kalın elyaf değil. İnce ve sık dokunmuş hafif elyaf. Gemi yapımında çalışan komşum Gani getirdi elyafı. Elyaf üzerine epoksi uygularken.

WhatsApp Image 2022-08-16 at 18.26.24

Bilin bakalım mengenede, matkap ile ne yapıyorum? Tabi ki makara yapıyorum. İnce, yuvarlak eğeyi mengeneye sıkıştırdım. Yuvarlak panç ile kestiğim 18 mm kalınlığındaki parçayı cıvataya sıkıştırarak matkaba taktım.  daha önceki tecrübelerime dayanarak matkabın dönüş yönünü ters çevirdim. Yani sola dönüyor. Nedeni ise dönen parça eğeye değince mandrenin gevşememesi için. Sağa dönerse gevşiyor.

IMG_20220830_121650

Böylece 4 tane makara yaptım. Bu makaralar yelken direğini döndürecek olan ipler geçecek. Bana 2 tane gerekli, diğerleri yedek olarak kalacak.

IMG_20220830_124004

Hazırladığım halkaları yerine koyarken altta sıvı çivi sürüp krom vida ile sabitliyorum. Yanlarda dörder, öne ve arkaya birer halka taktım. Makaraların ortasına krom boru koyuyorum. Dışına da maşa biçiminde makaraya takıp metrik 6 cıvata  ile yelken direğinin iki yanına takıyorum güverteye. Yelken direği yerine kullandığım boruyu takıp ipi makaralardan ve boruya bir kez dolandırdım. İpi çekince yelken direğini döndürecek oturduğum yerden.

IMG_20220907_094340

Yelken direğini döndüreceğim ip ta arkaya kadar uzattım fazlasıyla.

IMG_20220907_094408

Kano gövdesi bitti ama yapacak daha çok iş var. Bunlardan birisi de kürek. Kano küreği satan yerlerdeki fiyatlar uçmuş. Zaten benim gibi emeklilere hitap etmiyor. O yüzden kendi küreğimi kendim yapacağım. Bunun için biraz düşündüm, taşındım ve aklıma kürek palasının eğriliğinde bir kalıp hazırlamak oldu. Elimde plastik bir kürek vardı. Ona göre eğriliği mdf parçalara çizip şerit testerede kesiyorum 8 parça.

IMG_20220830_144954

8 Parça mdf’yi birbirine yanlamasına vidalıyorum. Kalıp balık sırtı gibi bir şey oldu, sadece yüzgeci yok. Kalıp 14.4 cm eninde oldu, boyu da 30 cm.

IMG_20220830_151425

4 mm plakadan artan parçalardan 16 X 40 cm boyutlarında kesiyorum 2 parça. Sonra kalıba koyup epoksi sürüp diğer parçayı da üstüne koyarak işkencelerle sıktım.

IMG_20220907_104936

Böyle 4 tane kürek palası hazırladım, saplarını kalınlaştırmak için ilave parça koyuyorum. Epoksi ile yapıştırıp işkence ile sıkıyorum.

IMG_20220910_095459

Kürek palaları kuruyunca işkenceleri söktüm Artık kürek sapları işlenmeye hazır.

IMG_20220910_101046

Kürek boruları için sanayiye gidip 28 mm çapında sert alüminyum boru aldım bir boy. Boru 6 metre, dörde böldürüyorum. 1.5 metrelik boru yetiyor kürek için.  Canavara taktığım zımpara ile acele etmeden, yavaş yavaş borunun iç çapına göre yuvarlak olarak zımparalamaya başladım. Kürek palası sıkı biçimde boru içine göre alıştırıldı.

IMG_20220911_130652

İki tane kürek hazır olarak tamamladım. Borunun iki ucunda da kürek palası var. Palaları kürek çekerken suya daldıracağım şekilde açısına göre saplarını ikişer tane krom vida ile sabitledim.

IMG_20220912_171854

Kürek palaları bitince yakma aleti ile her küreğe “kaptan Urim Baba” ve birine “Sancak” birine “İskele” yazılarını yakıyorum. Böylece sağ sol yerine iskele sancak diyerek şaşırma olmayacak. Gemilerde sağ tarafa Sancak, sol tarafa da İskele deniyor. Dört küreği de yakıyorum.

IMG_20220921_092900

Küreklerin yazısı bitince epoksi uyguluyorum iki kat. Kürekler dikine balkon altına dayalı.

IMG_20220925_144534

Dümen yekesi için arkadaşım Nihat gürgen tahtalar getirdi. Uygun kalınlıkta parke tahtalarını 4 cm eninde kesip yekeyi hazırladım. Oturduğum yerden istediğim zaman dümeni indirip kaldırabileceğim.

IMG_20220907_125521

Sanayiye bu kez arabam ile gittim. Bir boy 50 mm’lik sert alüminyum boru alıp daha önceden kestiğim alüminyum parçaları kaynattırdım istediğim yere. Bunlar bayrak ve yelken iplerini bağlamak için  Alüminyum boru 6 metre, boruyu 3 metre olarak kestirdim. Birini kullanıp diğerini yedek bırakacağım.

IMG_20220914_171949

Aşağıdaki resimde gördüğünüz küçük çantada ne var? Bilin bakalım?

IMG_20220914_172006

Bilemediniz değil mi? Elbette kim bilebilirdi ki! Neyse bilmeceleri bir yana bırakalım. Sevgili arkadaşım Şerif kılavuz, namı diğer huysuz ihtiyarı görmeye gitmiştim. Kano için yelken bezi aradığımı söyleyince yukarıdaki küçük çantayı verdi. İçinde hamak için yaptığı kumaş vardı. Kumaşın rengi mavi. Mahallemizdeki döşemeci arkadaşım Hasan’ın dükkanında yelken bezi olacak şekilde kesip kenarlarına ip koyarak dikiyor.

IMG_20220915_110344

Yelken direğine göre kesip biçtiğimiz mavi bezi yelken direğine bağladım. Döşemeci Hasan da bahçesinde beni çekiyor hazırladığımız yelken ile. Bakalım istenen sonucu elde edebilecek miyiz.

IMG_20220915_114112

Yelken direği ve bezi hazır olunca bir deneyeyim diye kanonun başına gelip sandalyeden kanoya binerken marangoz Özcan da beni çekiyor.

IMG_20220915_122701

Kanonun arkasına oturup ipleri elime alıyorum. Bir iskele tarafına, bir sancak tarafına ipi çekerek yelken direğinin nasıl döndüğünü gözlemliyorum. Yelken direğinin üstüne ve altına plastik tapa ile kapattım. Alt tarafı deliğine göre tıraşlayıp alıştırdım. Plastik tabanda rahat dönmeyi sağlıyor. En arkadan yelkeni istediğim şekilde açıp kapatmış oldum böylece.

IMG_20220915_122727

Küpeştenin altına da 75 mm çapında spiral hortum döşüyorum. Hortumu tutturmak için krom saç kesip kelepçe şeklinde küpeşteye vidaladım. Ağızlarına da tapa takacağım ki içine su girmesin. Bu hortumları koymamın nedeni küçük çırpıntıları altta soğurması. Böylece kano içine biraz da olsa su girmesini kesecek. Ayrıca kanonun yanlarında iki hava tankı da olunca kano tamamen batmaz olacak.

IMG_20220915_183502

Şimdi sıra geldi oturacağımız yerlere. İçine tabanın şekline göre alıştırdığım 12 mm kalınlığında konrtaplak parçasını üstü düz olacak şekilde yapıştırıyorum.

IMG_20220919_175545

Üzerine de 6 mm plakayı epoksi ile yapıştırdım.

IMG_20220919_175607

Yelken direğinin yerinden çıkmaması için kelepçe hazırladım. Ortası yuvarlak, kenarları çıkıntılı. Bu çıkıntılara cıvata takıp alttan sıkıştıracağım yelken direğini. Böylece denizdeyken yelken direği uçup gitmeyecek.

IMG_20220925_133646

İzmir Karabağlar sanayisinde hazır satılan üretim yerinden iki konrtaplak sandalye alıyorum. Sandalyenin arkasına da “Gemisini yürüten kaptan urimbaba’CAN” olarak yaktım. Altına da logomu yakıyorum.

IMG_20220921_124713

Kano neredeyse bitmek üzere. Peki kanoyu denize kadar nasıl götüreceğim. Elbette yürüyerek. Kanoya tekerlekli taşıma arabası yapacağım. İlk önce elimde olan 24 inç bisiklet tekerleğini hazırlamakla başladım. Bisikletler tavan arasında duruyordu. Ön tekerlekleri söküp ilk önce patlağı var mı diye lastiği sökerek kontrol ediyorum. İki lastikte de birer delik vardı. Delikleri yamadım. İki bisiklet tekerleği duvarda, birinin iç lastiği dışında yamanmayı bekliyor.

IMG_20220922_095516

Elimdeki 20 X 30 profilden şase hazırladım. Kanonun gövdesi oturacak biçimde yanlarına destek profili kaynattım. Tekerleğe göre de alt kısma kalın lama kaynatıp deldim. Tekerlekleri de taktım, şahane oldu.

IMG_20220925_101717

Kanoyu taşıma arabası hazır, sadece boyama işi ve 15 cm eninde, 100 cm boyunda, 1.2 mm kalınlıkta galvanizli saç alıp yay biçiminde takacağım.

IMG_20220925_133608

Kanoyu taşıyacağım araba hazır. Kano gövdesini tutacak olan galvanizli saç üzerine mat parçalarını bağlıyorum.

IMG_20221113_103813

Kanoyu denize indirmeden önce ustam olan arkadaşım Mehmet Ertekin bana en az 7 kat poliüretan vernik atmalısın dedi. Nedeni ise epoksi Güneşin UV ışınlarına dayanamayıp çözülmesi. Ben de gidip alıyorum bir galon poliüretan vernik. Bu vernik Güneşin UV ışınlarına dayanıklı olması. Bu vernik komponent bir ürün, yani iki karışımlı. Biri büyük, biri üçte biri kadar küçük teneke kutuda satılıyor. Ölçüleri de vernik 3 ölçü, sertleştiricisi 1 ölçek. Aşağıda, üst üstte, biri büyük, biri küçük 2 teneke poliüretan vernik kutu görünüyor.

IMG_20220929_084018

Elime ruloyu alıp hazırladığım verniği uygulamaya başladım. Bu verniği uygulamadan önce ince zımpara ile zımparalamak gerek. Yoksa tutmaz. İlk zımparayı epoksi üzerine sürmeden önce 300 numaralı zımpara kullandım. Sonraki her kat aralığında 600 numaranı zımpara ile iyice zımparalıyorum. Verniğin donma süresi 3 saat. Sonraki uygulaması da 8 saat sonra olması gerekiyor. Dışına 7, içine 7 toplam 14 kat olacak. Zaman aralığı 8 saat olunca sabah erkenden bir kat, akşam da bir kat sürünce 7 günde anca bitiyor. Başlarken de 1 gün kaybedince toplam 8 günde vernik işi anca bitti. Verniği 5 cm’lik küçük rulo ile uyguluyorum. Rulonun kurumaması için su içinde bırakıyorum. Böylece her kat için bir rulo harcamadım. Suya koyunca 3 yada 4 kat atabiliyorum rulo ile. İki galon poliüretan vernik gitti. Bir galon yaklaşık 3 litre kadar.

IMG_20220929_175433

Böylece kanonun yapım aşaması bitti. İlk defa gerçek bir kano yaptım. Bakalım dengede durup yüzecek mi, merak içindeyim. Kanoyu yaparken ne ölçü, ne plan ne de destek vardı. Yapmaya başlamadan önce yıllarca araştırma yaptım, gerekli bilgileri topladım. Arkadaşlarımla fikir alış verişlerinde bulundum. Mahalle arkadaşım Mehmet Ertekin bana çok yardımı ve desteği oldu. Tecrübesizliğimden bazı hatalar yaptım haliyle. Yaptığım hata üzerinde düşünüp yeni fikirler oluştu. Bazı arkadaşlarım her ne kadar dalga geçse de ben bildiğimden şaşmadım ve 4 ay gibi bir zamanda kanoyu bitirdim. Elbette daha kısa bir zamanda yapılabilir şimdiki tecrübelerime göre. 1 Kasım 2022 tarihine göre yaklaşık 8.000 ile 9.000 Lira kadar masrafım oldu. Aldığım malzemeler ithal olunca dolar yada euro kur hesabına göre hesaplandığı için 500 euro kadar tutuyor. Siz de ona göre kur hesabına göre ne kadar harcayacağınızı bilirsiniz bir kano yapmak için. Her şey dolarla olunca fiyatlar sürekli artıyor. Bazı ucuzladığı da oldu ama devede kulak sayılır.

Aşağıda yaptığım kanonun şekil olarak çizimi ve ölçülerinin resmi. Verdiğim ölçüler üç aşağı beş yukarı yaptığım ölçülerdir.

IMG_20221112_082059

Hayallerimden birisi daha gerçekleşti, şimdi sıra denizde denemelere. Maceralar bizi bekliyor. Elimden geldiği kadar kano yapımını adım adım anlatmaya çalıştım. Nasıl yapıldığını da resimlerle gösterdim. Eğer siz de bir kano yapmaya başlarsanız elimden gelen teknik yardımı yapmaya hazırım.

Bir sonraki yazımda kanonun denizle buluşma ve deneme yazısında görüşmek üzere.

 

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 24. – 25. Gün

8 Haziran 2015 Pazartesi

24. – 25. Gün

Mersin Toroslar Tatil – Dönüş

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bir kısmı Ferdi Kızıl’a aittir)

 

bir başka bakışında da gökyüzleri vardır, düz

kuş sürüleri vardır, eğri

bir sana bir ayak bileklerine bakanların dünyası da vardır ki

ister kıyıları çekine çekine döven sulara benzet

ister ağır ağır yanan yaprak kümelerine

anlıyor musun

anlıyorsun elbette

ne yaparsan yap yürürlüktedir yetinmezlik.
Edip Cansever

 

Öne çıkan görsel, Çukurda kurulu üç çadır, etrafı sis basmış.

IMG_0001

Sabahın seherinde uyanıyorum ama seherin serinliğini hissetmenin olanağı yok. Artık çadırda, açık havada değilim. Ev halkı uyandıktan sonra güzel bir kahvaltının ardından hazırlıklara başladık. Bakalım “Dost” bizi nerelere götürecek. Çadır, uyku tulumu, mat ve giyecekler. Biraz da erzak yemek için yanımıza alıyoruz. Hazırladığımız eşyaları Dost’a yükleyip yola çıktık. Yol henüz bitmiş değil. Feyyaz’ın her zaman gittiği yaylalara, Torosların serin bağrına doğru gidiyoruz. Yolda Dost için yakıt takviyesini yapmayı unutmadık. Yol bir yere kadar asfalt, sonrası toprak ama arabanın gideceği sert bir zemin. Toprak yolda kıvrıla kıvrıla tırmanırken Feyyaz’ın seçtiği müzik kulaklarımızın pasını sildi. Bisiklette gider gibi yavaş gitmediğimizden durup resim çekme olanağı da yok. Bir süre gittik müzik eşliğinde şarkılar söyleyerek. Derken Dostun yağ lambası yağ yok uyarı lambası yandı! Durup yağ var mı diye yağ çubuğunu kontrol edince yağın normal olduğunu gördük. Her olasılığa karşı bir miktar yağ katarak işi sağlama alıyoruz. Yağ muşuru kablosunu kontrol ettim. Kablo sağlam. Başka bir şey var, o kadarını anlamam. Hararet te normal derecede gösteriyor.

Neyse yolumuzun az kaldığını söyleyen Feyyaz yola devam ederek varacağımız yere geldik. Burası 2000 metrenin üzerinde, ağaçların yetişmediği yayladayız. Yaylanın ardı karlı Toros dağları devam etmekte. Bulutlara çok yakınız, üzerimizden geçiyor. Dağlarda karlar yer yer görünüyor.

20150611_133528

Bulutla aramızdaki ara fazla değil ve hızla üzerimizden geçip gidiyor.

20150611_133542

Derin vadilerin dibi görünmüyor bile.

20150611_133610

Çadırları kurmadan önce temiz yayla havasını ciğerlerime çekiyorum bir süre çevredeki dağları izlerken.

 

20150611_134155

Bulunduğumuz yerden daha yüksek olan tepeler de var. Ama bizden uzak yerde, gitmenin de olanağı yok.

20150611_134208

Bitki örtüsü de sert yayla iklimine göre yetişiyor. Saksılarda yetişen süs bitkileri burada doğal ortamda görmek ne güzel.

20150611_134324

Dostun arka camında “Ferman padişahın dağlar bizimdir” yazan yazının önemi dağların bağrında belli oluyor.

20150611_134454

“Dost” Toros dağlarının muhteşem manzarasını sakince izliyor.

20150611_134526

Yağmur damlaları serpiştirmeye başladı. Bir ara iyice artınca Dost’un içine girip yağışı camın ardından izlemeye başladık. Torosların bağrında Dost’un bağrı ayrı bir önemi oluyor. Bizi ıslanmaktan koruyor. Camda yağmur damlaları birleşip aşağı akıyor.

20150611_135618

Bir süre yağmurun yağışını izledikten sonra yağmur dindi. Ama hava hala kapalı. Yayla bitkileri mor çiçekler açmış doğal güzelliğinde. O kadar yağmur yağdı ne çamur var ne de su birikintisi. Toprak, suya hasret gibi hepsini içmiş.

20150611_143219

Kamp attığımız yer krater çukuruna benziyor. Etraf kayalık duvarlarla çevrilmiş durumda.

20150611_143257

Kayalığa doğru tırmanmaya başladım ve çiçekler, mavi kokan dağ çiçekleri her yanı sarmış. Hayallere dalıp uzaklara giymeye gerek yok. Zaten uzaktayım, o kadar uzaktayım ki mavi kokan çiçeklerin dibindeyim. Kır çiçekleri küçük olur, minik, sade. Bir o kadar da saf ve duru. Buralarda bahar ayları yeni gelmiş. Soğuk ve karlı günlerin ardından birden bire coşmuş doğa. Öyle coşmuş ki memleketimde ki bahar aylarında bahar kutlamaları yapılırken söylediğimiz çocuk şarkısı aklıma geliverdi.

Yarın  öbür gün biz çiçeğe gideriz

Haydi be Denis bizimle beraber

Ben, çocukluğumu yaşıyorum mavi kokan çiçeklerle.

20150611_143857

Kayaların arasında güneş yüzü görmese de güneşe hasret pembe çiçekler de bahar şenliklerine katılmış. Pembe çiçekler daha da küçük.

20150611_143939

Kayaların kimi yarılmış boydan boya. Yarığın dibi görünmüyor.

20150611_144148

Ferdimen de boş durmuyor bu arada. Uzaktan çaktırmadan kendi resimlerini çekiyor. Çekerken de sanatı elden bırakmadan en güzel kareleri yakalamış. Siuletler Atlası Anadolu gibi. Ufuktaki dağların önünde çekilmiş.

IMG_0014

Beni da kayaların tepesinde çekiyor.

IMG_0026

Yüzüm dönük, yakınlaştırıp çekiyor kayaların ucunda.

IMG_0027

Kır çiçekleri arasında güneşe daha yakın olmak için boyları uzamış, neredeyse bulutlara değecekmiş gibi çiçekler de var. Buradaki çiçeklerin hiç birisinin adlarını bilmiyorum. Zihnimde adlandırıyorum sessiz. Zaten çiçeklerin ada ihtiyacı yoktur. O sadece doğaya renk katmak için her bahar açar  kış aylarına kadar. Çubuk şeklinde, uzun çiçekler, beyaz ve küçük taç yaprakları ile sarılmış durumda.

20150611_144551

Derin kayaların arasından yukarıya doğru tırmanışım devam ediyor. Bir yandan da etrafı yakından inceliyorum. Bir çeşit kaya tırmanışı oluyor benim için. Çocukluğumdaki gibi gelecek kaygısı olmadan. Hep güzel yerleri görmek, güzel yerlerden dünyaya bakmak için. Yarılmış kayanın içini çekiyorum.

20150611_144802

İşte dünyaya güzel yerlerden bakılan yer. Aşağıdan pek yüksek göremediğim yerdeyim şimdi. Yukarıdan bakınca aşağısı küçük görünümünden ne kadar yüksekte olduğumu hissettiriyor. Dost çukurun içinde küçük oyuncak araba gibi görünüyor.

IMG_0024

Aşağı indikten sonra çadırları kuruyoruz. İçine eşyaları yerleştirip her an yağmur yağma ihtimalinde çadırlara sığınabiliriz. Araba olunca daha büyük ve ağır eşyaları da yanımıza aldık. Oturacak sandalye, sahra çadırı bunlardan birileri. Sahra çadırı biraz büyük olsa da etrafı açık üstü kapalı pratik kurulan bir çadır tipi. Hoşuma gitti bu çadır. Çadırlar kurulu, sahra çadırının altında üçümüz oturmuş halde çekiliyoruz. Haliyle kameraman Ferdimen otomatik zaman ayarlı çekiyor.

IMG_0029

Sahra çadırının altında müzik aletlerini çıkarıp başladık çalmaya. Ben blok flüt ile bir nebze çalabiliyorum. Biraz paslanmışım, uzun zamandır çalmamışım. Pasları silmek gerek. Ferdimen, elçek çubuğu ile ikimizi çekiyor.

IMG_0031

Dostum feyyaz da kemanını çıkardı. Pratik olarak bildiği parçaları çaldı kulaklarımızın pası silinsin diye. Feyyaz keman çalarken ben dinliyorum.

IMG_0032

Beraber en iyi çalabildiğimiz parçanın başında Nazım Hikmet’in yazdığı şiiri, en güzel yorumlayan Zülfü Livaneli bestesi ile;

Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?

Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı, sıcak.

Ben ordan geçerken biri :
“Amca, dese, gir içeri.”
Girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.

Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.

Şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, tirenyolu, ova.
Yirmi beş kilometreden
pırıl pırıldır Moskova…

Nazım Hikmet Ran

Feyyaz keman çalarken, alttan çekiyorum.

20150611_160638

Pas silme çalışmalarım devam ediyor flüt çalarak.

20150611_153121

Cep telefonumda ki Navigasyonu çalıştırıp konumumu belirledikten sonra ekranın resmini çekiyorum. İşte bulunduğumuz noktada Toros dağlarında yaylada olduğumuz yer. Akşam fazla geç olmadan çadırlara girip uyku tulumunun sıcaklığını hissetmek gerek. Yayla geceleri soğuk oluyor ve ateş yakabileceğimiz ne bir çalı, ne de bir odun parçası bulmak olası değil. Ateş yakıp ısınmak bir hayal olduğuna göre erkenden uyuduk bu akşam.

QuickMemo+_2015-06-11-20-55-39

Güneş henüz doğmadan uyanıyorum. Bu gece iyi uyudum yaylanın serininde. Çadırdan dışarı çıkınca etrafın sisli olduğunu gördüm. Üzerimize çöken sis aslında bir bulut olduğunu biliyorum. Bir süre sonra sisin içinde Güneşin doğuşu başladı. Sis bulutu pek kalın değil. Güneş kendini belli ediyor parlak ışıkları görünmese de. Güneş tam dağın tepesinden çıkmış olarak çekiyorum.

20150612_070227_HDR

Her tarafımızı sis kaplamış göz gözü görmüyor. Biraz yukarıdan kamp alanını çekiyorum, çadırlar görünmüyor sisin içinde. Sadece dost silik olarak görünüyor.

20150612_070940

Ortalık sisten görünmese de çan seslerinden bir sürünün buraya yaklaştığını duyuyorum.

20150612_071257_HDR

Gelen keçi sürüsü, bir kaç keçinin boynuna asılı çanlar çangur çungur sesleri yaylaya yayılıveriyor birden bire. Bizim çukurda olmamız nedeni ile etrafımızdan dolanıyorlar. Tam da tepedeki keçilerin siste siuletleri görünüyor kurşuni gri renkte.

20150612_071311_HDR

Otlanacakları yerleri işgal ettiğimizden aşağı inmeyip çevremizden dolanıyor keçi sürüsü. Buradaki eşi benzeri olmayan otları yiyen keçilerin sütü bence çok değerli olmalı. Zengin besin kaynağı olarak insana sağlık verir.

20150612_071457

Güneş yükselmeye başladı, siz tabakası giderek incelmekte. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_0001

Dünyanın neresinde olursan ol yaşam bir şekilde kendine yer buluyor. Yer örümceği de kendine yerde yuvasını yapmış. Besin zincirinin bir parçası olarak ta ağlarını örüp avını bekliyor sabırla. Gerçi ben göremiyorum etrafta uçan sinek, böcek gibi yaratıklar ama örümceğin bildiği bir şey var demek ki. Dağların başında yaylada beslenebiliyor. Hani derler ya “Kader ağlarını örmüş” diye. İşte örümcek te ağlarını örmüş avını bekliyor. Elbette günlük nevalesi gelecektir ve ağa eninde sonunda düşmesi kaçınılmaz bir kaç sinek. Sabahın serinliğinde çiğ taneleri örümcek ağının üzerinde damlacık taneleri yağmış olsa da ağı ıslatıp zarar vermiyor. Güneşin sıcaklığında buharlaşıp gidecek bir süre sonra. Yaşam döngüsünü yerinde görmek gibisi yok. Kendimi şanslı hissediyorum doğanın bir parçası olarak.

20150612_071956

Çadırlarımız da çiğ damlalarından nasibini almış ıslak durumda. Artık güneşin kurutmasını bekleyeceğiz. O yüzden çadırları toplamaya gerek yok şimdilik. Mavi çadırıma vuran gölgemi ve çiğ damlalarını çekiyorum.

20150612_073217

Sabahın seherinde yaylanın serininde sıra geldi kahve keyfine. Ben sandalyede oturmuş kahve pişirirken, karşımda oturan beni cep telefonu ile çekerken, Ferdimen de bizi çekiyor.

IMG_0004

Kahve keyfi olur da kahve pişirmenin keyfi olmaz mı? Olur elbette, işte bulunulmaz bir yerlerdeyim ve Toros dağlarının yaylalarında ilk defa kahve kokusu yayılıyor buralara. Bunu bilip kahvenin pişmesi daha bir değerli oluyor benim için. Kahve pişirme keyfini yaşıyorum böylece. İlk önce Ferdimen çekiyor kahve pişirme keyfini.

IMG_0005

Aynı anda Fernando da değişik açıdan kahve keyfini çekiyor. İkisinin de çekimleri çok güzel. Anı ölümsüzleştiriyoruz. Çünkü yaylada ilk defa kahve pişiyor. Kır çiçeklerinin kokusu kahve kokusunun o müthiş çekici kokusu ile değişik bir aromaya dönüşüyor.

20150612_075817

Gece o kadar yağmur yağdı ve çukurda olmamıza rağmen su baskını olmadı. Yağmurun bütün suyu yok olup gitmiş. Su birikintisi bile yok. Belki de çatlaklar var aşağıda. Yağmur suları çatlaklardan akıp gidiyor. Güneş epeyce yukarı çıkıp dikleşince sıcak hissettirmeye başladı. Çadırlar kuruyunca toparlanmaya başladık.

IMG_0007

Ben etrafta resim çekerken beni de çekenler var. O da Ferdimen.

IMG_0010

Toparlandıktan sonra Dost’a binip dönüş yoluna geçtik. Etraf kaya kümeleri ile manzaramızın bir parçası oluyor.

20150612_093042

Yol toprak olsa da zemini sert olduğundan rahatça gidiyoruz.

20150612_093053

Kaya kümelerinin kimisinde sığınılabilecek küçük mağaralar var.

20150612_093103

Yörükler yaylaya taşınmış, sürüler otlanmaya çıkmış bile. Obada kalanlar da günlük işlerine başlamış.

20150612_093139

Yaylanın deniz tarafı set biçimde duvar gibi kayalıklar oluşmuş.

20150612_093336

Dost’un yağ lambası yanmaya devam ediyor. Bir süre gittikten sonra motordan “Vırç vırç vırç” sesleri gelmeye başladı. Durup kontrol ettik ama görünürde bir şey yok. Herhangi bir tamir olanağımız da görünmüyor. Yola devam ediyoruz, biran önce Mersin’e varıp tamirciye göstermemiz gerek.

20150612_093342

Erken olgunlaşsa da hala çocuk kalabilen dostum Feyyaz gece yağan yağmurun oluşturduğu yol üzerindeki küçük su birikintisinden ortalayıp hızlıca geçince sular arabanın üzerinden sıçrayıp, damlaları camda kalıyor. Geriye yaramaz çocuğun Dost’un çamurlu su ile yıkanmış olarak kalması. Özgürlüğün tadını bir an olsun yaşadık çılgınlar gibi. Bize bu çılgınlığı yaşatan çocuk hep içimizde yaşayacak.

20150612_093515

Ara sıra durup resim çekiyorum arabadan inip. Her yer ayrı bir güzellikte ve ben nereyi ilk önce çekeyim telaşı yaşıyorum. Ferdimen beni çekiyor uzaktan.

IMG_0015

Tepesi masa gibi yüksek kayalığı çekiyorum.

20150612_094050

Yol kıvrımları belli bir eğim ile arazi yapısına göre yapılmış.

20150612_094109

Vadide kıvrılarak inen yolu çekiyorum.

20150612_094419

Dönemeçler o kadar keskin ki dönmeden önce yavaşlamak zorunda kalıyoruz. Yoksa yüzlerce metre aşağı yuvarlanmak içten bile değil.

20150612_095055

Ormancılar buraları seven Katran ağacını her tarafa dikmişler. Zamanla Katran ağaçları yayılarak bir orman oluşturmuş durumda. Katran ağaçlarının görünümü çok güzel. “Yaşamak güzel be kardeşim bir ağaç gibi hür ve orman gibi kardeşçesine.” Ne güzel demiş şairimiz Nazım Hikmet, ne güzel demiş bizler için.

20150612_095147

İşte ulaşılmaz bir yerde mağara. Tam inzivaya çekilecek yer. Her şeyden uzak, herkesten ırak. Kimseye ihtiyaç duymadan tek başına. Gelirse sadece kartal gelip arkadaşlık yapar.

20150612_095521

Mağaranın aşağısı bir başka güzel, yeni çıkmış taze otlar çayır çimen oluşturmuş. Ve ağaçlar biraz seyrek, biraz sık.

20150612_095541

Çayır çimen olur da koyun kuzu olmaz mı? Olur elbette, hem de sürü ile. Davar sürüsü yolu geçerken karşılaşınca durup sürünün geçmesini bekliyoruz bir süreliğine.

20150612_100408

Koyunların arasında keçiler de var. Sürünün bekçiliğini yapan çoban köpekleri de yanımızdan geçiyor ses etmeden. Bisikletle olsaydık haşır neşir olmak işten bile değil. Mutlaka birbirimize selam verirdik. Her ne kadar köpeklerle hırlaşsak da onlar görevini yapıyor bir şekilde. Gerçi bizim sürüye bir zarar vereceğimiz yok ama köpekler bunu anlamaz. Ayağımızı denk almamız için ısrarla hırlaşmadan kaçınmazlar.

20150612_100722

Henüz sabah kahvaltısını yapmamıştık ve karnımız acıktı. Feyyaz’ın daha önce bildiği bir köyde durup pide yaptırıyoruz. Pideler köy peynirinden yapılıyor. Yukarılarda gördüğümüz sürülerin sütlerinden yapılıyor olması ayrı bir değer. Yenmeden de geçip gitmek olmaz. Yaylaların taze otlarının tadına bakan ve sütü sağılıp peynire dönüştükten sonra odun ateşinde pide hamuru ile buluşunca nefis oluyor. Pidecinin sundurmasını Ferdimen çekiyor, Un çuvalları duvarın dibinde istiflenmiş.

IMG_0038

Köylerde odun bol olunca Kahve’nin ocağı da odun ateşi ile yanıyor. Yedek te bakırdan yapılmış. Odun ateşinde demlenen çayın tadı hiç bir yerde bulamazsınız. Evlerimizde kullandığımız gaz ocakları odun ateşi ile karşılaştırılamaz bile. Odun bedava olunca gaz tüpüne para vermeye gerek yok. Hem gaz tüplerinin fiyatları malum, vergilerden dolayı almış başını gitmiş. Dünyanın başka bir ülkesinde evlerin mutfağından bu kadar vergi alınmaz. Odun ateşinde demlenmiş nefis çayları bardak dolusu içtik. Çay ocağını yakından çekiyorum.

20150612_102819

Kahve gündüz zamanı herkes işte olduğu için boş. Duvardaki saat ise 10:30 olarak zamanı gösteriyor. Ortada odun sobası kocaman, anca bu salonu ısıtır. Toros dağları kışın çetin geçiyor demek. Sağda iki bank yan yana, solda plastik sandalyeler sıralanmış.

20150612_102825

Kışın çetin geçtiğini duvarda asılı olan kar terliği, yani bulmacalarda hep karşımıza çıkan soru ; “Karda yürümek için ayağa takılan şey” diye. Ben de bulmacalarda sık sık karşıma çıkan bu sorunun cevabını öğrendim yılar önce “LEKEN” diye. İzmir’de Akdeniz iklimi ılıman geçtiği için leken pek görme olasılığı olmaz. İlk defa bulmacalarda karşıma çıkan leken’i gördüm. Yaz ayına girdiğimizden kar da yok leken’i takıp karda yürüyelim.

20150612_113149

Güzelyayla köyünde durup fırından taze ekmek alıyoruz eve götürmek için. Güzelyayla köyü küçük şirin bir köy. Aynı zamanda belediye olduğunu gösteriyor. Ben o kadar belediyelik bir yer olarak göremedim.

IMG_0043

Karnımız doyup çaylarımızı içip yolumuza devam ettik. Araba motorundaki ses iyice artınca Ayvagediği kasabasında durup tamirciyi aradı Feyyaz. Tamirci de orada durup beklemesini, çekici ile arabayı almaya geleceğini söyledi. Dost’un başına gelenlere bakın, çaresini bulamadığımız bir arıza yüzünden beklemeye koyuldu. Motora fazla zarar gelmemesi için çalıştırmamak gerek. Dost’u benzinciye park edip beklemeye başladık çekicinin gelmesini. Tam o ara Cuma namaz çağrısı için ezan okunmaya başladı.

Hazır beklerken yakınımızda bulunan epey büyük camide Cuma namazını kılayım deyip camiye geldim. Cami tam bitmemiş, abdest alınacak şadırvan henüz inşa halinde. Küçük bir çeşmeden abdestimi alıp kapıdan içeri girince caminin içinde ne hoca ne de cemaat vardı. İçerisi bomboştu, yerler yeni yapılan inşaat yüzünden malzemeler duruyordu. Oysa ki minareden ezan okunup bitmişti bile içeriye giresiye kadar. Sadece imanın orası taban tahtaları 5 metre kadar çakılmış, yongaları henüz duruyordu. Tahtaların üzerindeki yongaları temizleyip taze rendelenmiş yonga kokusu ile Cuma namazımı tek başında kıldım koskoca camide. Artık Allah kabul etsin.

Cuma namazından çıkarak kasabayı dolaşmaya başladık. Boş bir berber dükkanına girip sinek kaydı sakal tıraşı oldum.  Şirin bir kasaba, yeni açmış pembe güllerin kokusu etrafa yayılıyor. Koparmadan dalında kokluyorum. Evlerin bahçelerinde kiraz ağaçlarından da bir kaç kiraz yiyoruz. Pembe gülleri yakından çekiyorum.

20150612_132957

Çekici geldi, Dost’u kasasına çekip bir güzel bağladıktan sonra kamyonette yer olmadığı için kendi arabamıza binip Mersin’e doğru inmeye başladık. Arabanın üstünde arabada olmak bambaşka bir duygu. İlk defa bu durumdayım. Yüksekten bakıp etrafı seyretmek keyif verici. Daha geniş bir bakış alanın oluşuyor. Elçek ile kendimizi arabanın içinde çekiyorum.

20150612_141340_HDR

Mersin göründü sonunda.

20150612_144618

Mersin sokaklarında ilerlerken dükkanların camlarından kendimizin yansımasını görünce fırsatını bulup bir resim çekiyorum.

20150612_150759_HDR

Tamirciye varıp arabayı indirdik hep beraber. Yapılan kontrolde yağ pompasının mili kırılmış. Yağ pompalanmayınca eksantrik mili yukarıda olduğundan yatak sarmaya başlamış. Bu durumda dağ başında bir şey yapamayacağımız belli oldu. Maceramızın böyle sonuçlanması beni biraz üzdü. Elimden bir şey gelmemesi de cabası.

Feyyaz’ın babası arabası ile tamirciye gelerek eşyalarla bizi alıp eve götürdü. Uzun süredir evden uzaktayım, artık özlem başladı iyice. Zaman geçirmeden otobüs biletlerini akşam saatlerine aldık. Ferdimen İstanbul’a ben ise İzmir’e yolculuk edeceğiz. Benim endişem bisikletten öte kıytırığı otobüse nasıl aldıracağım. Kendi yaptığım güneş enerjisinden şarj ünitesi ve panelini Feyyaz’a hediye olarak bıraktım. Feyyaz da bana kaz tüyü bir uyku tulumu vererek beni sevindirdi. Akşam üzeri olunca Feyyaz ile vedalaşıp garajın yolunu tuttuk Ferdimen ile.  Otobüs perona gelince muavin ile birlikte bisikletim KUZ ve kıytırığı sorunsuzca bagaja yerleştirdik. İçimdeki korku bitmişti böylece. Rahatça koltuğuma oturup Feyyaz dan aldığım kitapları okumaya başladım. Yolum uzun 18 saat kadar sürecek. Gecenin ilerleyen saatlerinde uyku bastırınca sabaha kadar uyudum koltuğumda. Mola yerlerinde sadece tuvalet ihtiyacı haricinde pek bir şey yiyip içmedim. Yolculukta mola yerlerindeki yiyecekler nasıl piştiği belli değil. Midemi boşuna bozmak istemem.

Sabaha karşı 07:00 sıralarında İzmir’e vardık. Hemen KUZ ve kıytırığı bagajdan çıkarıp  KUZ’un ön tekerleğini taktım. Kıytırığı da bağladıktan sonra eve doğru sürmeye başladım otobüste şişen bacaklarımla. Pedal çevirdikçe su toplayan bacaklarımda rahatlama oldu. Bir süre İzmir’in yoğun trafiğinde bisiklet sürüp Alsancak ta bisiklet yoluna gelince pedal aheste dönmeye başladı. Gökyüzü maviye boyanmıştı…

“maviyi soruyordun, gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi
bir renk değildir mavi huydur bende
ve benim yetinmezliğimdir
ve herkesin yetinmezliğidir belki
denecektir ki bir süre
ve denenecektir
bir akşamüstünü düşünmek bir akşamüstünü düşünmekten başka nedir ki
gönül gözü görendedir, derinler mavidir…”

Edip Cansever

Mahallemizin takımı Göztepe iskelesine geliyorum. Sarı kırmızı renkleri ile asma köprü masmavi gök yüzü altında özlemişim buralar. KUZ ve kıytırığı köprü ile beraber çekiyorum.

20150613_114500

Mahallemizin odun ateşinde pişen taze sıcak ekmeğimi de alıp eve geldim. Bahçemdeki ağaçlar coşmuş, yemyeşil. Limon çiçekleri açmış, ıhlamur ağacı ve melisa çiçeği sokağımızı mis gibi kokuyor. Bahçe kapısının kemeri üzerinde kara kartal karşıladı beni. Bir yandan da köpeğimiz Leo sevinçle mıyıklamaya başladı kuyruğunu sallayıp. Güzel evime sonunda kavuştum uzun ve yorucu 25 günlük bir maceranın ardından. Bahçemi ve bisikletimi çekiyorum birlikte.

20150613_121301

Ferdimen’in çizdiği yol haritasında kendisi Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinden çıkıp İzmir’e kadar geldi. İzmir den sonra Mersin’e kadar 1450 kilometre kadar yol yaptık beraber. O beni biliyordu, ben de onu, yol boyunca hep uyum içinde güzel anlarımız maceralarımız oldu. Hiç kavga etmedik, gerek te yoktu kavga etmeye. İnsanlar kavga etmezler.

Yeni bir yolda yeni maceralar, yeni hikayelerde görüşmek üzere sağlıcakla…

Aşağıda Ferdimen’in yaptığı yol haritada çizili.

11422040_10153413503484802_4431693392352857614_n