Etiket arşivi: kahvaltı

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 12. Gün Dönüş

12 Eylül 2014 Perşembe

Altınoluk – Gömeç – Ayvalık – Altınova

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Geriye Kalan

 

Bir anahtar verdindi bana

Kabaran yüreğimi bilerek.

Kullanıp durdum onu gönlümce,

Aşkıma kenar süsü diyerek;

Aşındırdım dişlerini zamanla.

 

Geriye ben kaldım işte.

 

Yalan olur sevmedim dersem;

Ama yolcu yolunda gerek.

Ey ömrümün uğuldayan durağı;

Yanlış hesaptan dönerek,

Benli günlerini sil istersen.

Geriye sen kaldın işte.

Metin Altıok

 

Öne çıkan görsel, Ayvalık şeytan sofrası tepesi, Güneş tam tepenin üzerinde.

110920148348

Günün ilk ışıkları çadırıma vurunca uyanıyorum. Güneş henüz doğmakta ve ben her sabah olduğu gibi güneşin doğuşunu seyrederek güne başlıyorum. Gece bisiklet sürmenin verdiği zorluk biraz yormuştu ama uyku hepsini hallediyor. Bir süre çadırımda güneşi, denizi seyrediyorum. Neredeyse 2 haftadır yollardayım bisiklet üstünde. Eve yaklaşmanın sevinci ve hüznü aynı anda içimi kaplıyor. Bir tarafta evi, evdekileri, ailemi, arkadaşları özlemişim. Herhangi bir aksilik olmazsa yarın akşam evdeyim. Bir tarafta tur bitiyor, tur heyecanı da sona erecek. İşin en önemli kısmı da sonbahar ve kışa girmekteyiz. Turlar ve festivaller bahara kadar yok. İzmir de günü birlik turlarla yetineceğim artık. Çadırımın içinde deniz, şemsiyeler ve yeni doğmuş Güneş.

110920148331

Diğer arkadaşlar da uyandı, yavaş yavaş toparlanmaya başladık. Kahvaltıyı ilerde uygun bir yerde yapacağız.

110920148333

Altınoluk ta bakkalın birinden kahvaltılık malzeme alarak yol kıyısında gölgelik bir yere çöreklendik. Yumurta kaynat, çayı demle hem de tek ocakla. Biraz uzun sürüyor tabi ki. Sonrasında harika bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı faslı biraz hayli uzun sürdü. Gerçi kahvaltıyı iyi ve besleyici yapacaksın yola çıkmadan önce. Bu kahvaltı seni kuvvetli yapacak ki yol alasın. Yaşar ve İlkay kahvaltıyı hazırlarken.

110920148334

Kahvaltının ardından yola çıkıyoruz. İlk önce Akçay’a vardık,  sahil yolundan Burhaniye’ye çıktık. Burhaniye içine girmeden girişindeki Kurtuluş savaş kahramanlarının orada bir kısa mola verdik. bir kaç resim de çekiliyoruz hazır durmuşken. Şafak çoktan yola çıkmış, sadece nerede olduğunu telefonla arayıp öğreniyorum. Şafak bu akşam Çandarlı da yazlığına varır. Bizim ise Ayvalık ta bir yerde kamp atmamız gerekecek. İlk önce İlkay ile Yaşar’ı çekiyorum.

110920148335

Yaşar ile heykel önünde resim çekiliyorum.

110920148336

Bu kez tayyare önünde resim çekildik, İlk önce İlkay ile.

110920148337

Ardından Yaşar ile.

110920148338

Artık Çanakkale – İzmir ana yoldayız, pedallara basmamız gerek deyip basıyoruz. Hava sıcak, pek rüzgar da yok. Günlerdir yollarda olduğumuz için çabuk yoruluyoruz. Yol kıyısında benzin istasyonunda birer dondurma ile serinlemeye çalıştık. Pistonlar da iyice ısındı, pistonları soğutmak gerek. Benzinciye cep telefonu vererek resmimizi çektiriyoruz.

110920148339

Bir süre dinlendik ve dondurmanın verdiği serinlik ile enerji bize yetiyor. Yola çıktık tekrar. Bazı yerler araç trafiğine kapatılmış, yeni asfalt dökülüyor. Haliyle kapatılmış yola girerek rahat bisiklet sürmek iyi oluyor. Böyle yol yapım çalışmaları 5 Kilometre. Bittikten sonra trafiğe açılıp devamında tekrar 5 Kilometre yol kapatılıyor.

110920148340

Gömeç te bulunan Atatürk manzaralı dağlara geldik. Atatürk’ün yüzü yere yatmış durumda dağın doğal yapısında tıpa tıp benziyor.

110920148341

İşte daha yeni atılmış bir pet su şişesi. Şişeden yeni dökülmüş su asfaltta akmaya başlamış. Arabada suyu içen elindeki şişeyi daha bitmeden dışarı atıyor. Bir taraftan para ile alınan su şişesi içinde su bitmediğinden israf ediliyor. Bir taraftan da çevreyi kirlettiğinin farkında bile değil. Zaten böyleleri için çevrenin hiç önemi yok, umurlarında da değil.

110920148342

Yol kıyısında hep aynı manzara ile karşılaşıyorum. Suyunu içen şişesini hop dışarı, bana ne dışarısı ne olursa olsun arabam kirlenmesi gerisi önemli değil zihniyetindeler. İşin üzücü tarafı da kendilerine hak olduğunu zannediyorlar.

110920148343

Bu pislikler arabalardan görünmediği için kimsenin de umurunda değil. Ama ben bisikletle geçerken hepsini görüyorum ve resmini çekmekle yetiniyorum sadece. Yol kenarında bir sürü plastik şişe var.

110920148344

Ayvalık’a geldik, nasıl geldik farkında bile değilim. Ayvalık içine gireceğiz. Tabelada; Ayvalık, Nüfus: 37200 yazılmış.

110920148345

Ayvalık içinden geçip deniz kıyısından güzel manzarada ilerliyoruz. Adalar, tekneler, deniz kokusu daha ne isteyelim ki. Yolun bize gösterdiğini seyrederek tadını çıkarmaya çalışıyorum her anı. İnsanların buna ihtiyacı var ama kimse farkında değil. Yoğun iş, stres, şehrin gürültüsü, yaşam kaygısı, zaman kısalığı insanları o kadar sarmış ki bundan kurtulamıyor bir türlü. Ara sıra böyle yerlerde her şeyi unutup yaşamanın tadına varmalılar.

110920148346

Deniz manzaralı evler Ayvalık taş evleri gibi yapılıyor. Ev ve bahçesi zengin ve gösterişli Adam geniş bir alanı kapatmış sadece kendine yazlık yapıyor. Bize kalan deniz kıyısı ve yol. Allahtan deniz kıyısını kapatmamış.

110920148347

Güneş ufka yaklaşmış, tam da şeytan sofrası dedikleri tepenin üstünde. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

110920148348

Şeytan sofrası karşımızda, daha önce gidip görmüştüm bir kaç kez ama araç ile gelmiştim. Gerçi bu gün uğramaya niyetim yok ama bir gün bisikletimle mutlaka geleceğim.

110920148349

Deniz kıyısı sahil yolu kıyıyı takip ederek ta Sarımsaklı kumsalına kadar gidiyor. Oradan Altınova’ya gitmekte. Hiç te engebe görünmüyor, ağır tempoda ilerliyoruz.

110920148350

Şeytan sofrasına giderken tepenin üstüne baz istasyonu çevreye iletişimi sağlamaya çalışıyor. Çirkin görünse de şimdilik böyle manzaralar görmek zorundayız. Cep telefonları hayatımıza o kadar girdi ki sanki vazgeçilmez. Hal böyle olunca sinyal almak için tepelerin üstüne baz istasyonu kuruluyor ve bizler de telefonla sinyal yakalayıp iletişime geçiyoruz. İşin içinde cep telefonlarında artık internet bile var. Denizde bir tekne demirli.

110920148351

Şeytan sofrasına giden yola yaklaştık, yazlıklar yolu kaplamış durumda. Uzaktan sanki bir şehre gelmişim gibi bir algı oluşuyor. Evler 4 – 5 katlı ve çoklar. Tüm kıyıyı kaplamış durumda, işte insanların ölü yatırımı. Yılda sadece en fazla bir ay yaşayacakları yere dünyanın parasını bağlıyorlar. Böyle istek olunca emlakçılar, inşaat şirketleri kıyıları talan etmekte para kazanacağım diye.

110920148352

Sahilde giderken birden bire solumuzda bir uçak görüyorum. Uçak nerden, nasıl gelmiş buraya belli değil. Ormanın içinde bakımsızlıktan neredeyse parçalanmış durumda. Aklıma Dostum Doktor Umur Gürsoy’un paylaştığı Kırık Cam teorisi geliyor.

Kırık Cam Kuralı

“Olumsuzluklarla mücadeleyi nasıl başardınız?” sorusuna N.Y. Valisi Guiliani’nin cevabı:
“Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar.
Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim.
Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.”
Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor. Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.
Polis bu kararlılığıyla “Küçük müçük, bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge olmasına izin vermeyeceğiz. ” demiş.
‘Kırık Cam Teorisi’
ABD’li suç psikoloğu Philip Zimbardo’nun 1969’da yaptığı bir deneyden ilham alarak geliştirilmişti.
Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model Oldsmobile bıraktı.
Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri gizli kamerayla izledi.
Bronx’taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi ‘sağ kalan’ otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da
olaya dahil oldu.
Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti.
“Demek ki” diyordu Zimbardo, “ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.

Anlaşılıyor, herhalde…İşe ilk kırılan camdan başlamak lazım.

110920148353

Ünlü Sarımsaklı plajına geldik. Buranın kumsalı neredeyse kuzey Ege kıyılarında benzersiz bir güzelliğe sahip. Yerli turistlerin yanında yabancı turistler de Sarımsaklı kumsalına gelip hem denizi hem de kumun tadını çıkarıyor. Eskiden sadece kumsalı olan Sarımsaklı yazlıkçıların ilgisi üzerine emlakçılar parsel parsel yağmalayıp satmışlar ve ortaya büyük bir kasaba çıkmış. Tüm kıyı neredeyse binalarla kaplanmış durumda. Burada yaz kış oturan var ve kalabalık. Sadece bakir olan yerde Sarımsaklı tabelasını çekiyorum. Arada deniz ve karşıda tepe var.

110920148354

Biz Sarımsaklı da kalmayacağız, daha önce kaldığımız Altınova kıyısında bir işletme. Güneş batarken  durup batışını izliyorum bir süre.

110920148355

Henüz deniz kıyısında değiliz ama güneşin batışını kaçırmadan, nerede olursam olayım tadını çıkarırım. Kalacağımız yere biraz daha pedal basmamız gerek.

110920148358

Hava kararmadan kamp atacağımız Yasemin Kafe’ye geldik. Artık üçüncü defa kamp attığımızdan işletme sahibi Hasan ile iyice tanış olduk. Kumsala çadırları kuruyoruz ve denize şöyle bir girip terden arınıyorum. Kurulandıktan sonra üzerimi giyip işletmenin restoranında akşam yemeği için siparişleri verdik. İşletme sahibi Hasan da her akşam olduğu gibi köşesinde şişeyi açmış demleniyor. Biz de birer bira ile yetiniyoruz yemekten önce. Yatasıya kadar restoranda oturup sohbet ediyoruz. Yaz tatili bittiğinden pek müşteri de yok bizden başka. Cep telefonlarının biten şarjını da dolduruyoruz bu arada. Uykumuz gelince çadırlara girip yatıyoruz. İlkay çadır kurmuyor, şezlonga uyku tulumuna girip uyuyor.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 90 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Uluslararası Kosova Bisiklet Turu 3. Gün

18 Ağustos 2015 Salı

Gjakova – Peja

 

TEKDÜZE SAYRISI

Mutluluk sevmek ve sevilmekten doğar

Derler

Sağduyu ise her davranışa geçer

Oysa acunun tekdüzesine sayrı olanlar

Bunu bilmezler.

Murtaza BUŞRA

Öne çıkan görsel, bent havuzuna balıklama atlarken. Altımda sular akıyor havuza, ayaklarım havaya kalkmış, ileri doğru fırlıyorum.

11058327_10153557507574861_3103546071571812333_n

İyi bir uyku çekmek insanı dinlendiriyor. Akşam gelip geçenler evlerine gittikten sonra gecenin sessizliğinde uyumak, tatlı ve derin. Günün ilk ışıkları çadırıma vurunca yeni doğmuş güneşi seyretmek için çadırın önünü açıp güneşi seyretmeye başladım. Çadırın içine giren ışınlar hayat veriyor sabah yeni uyanmış bedenime. Bir süre güneşi seyre daldım. Henüz sabahın erken saatleri. Kimi arkadaş kalkmış sabah güneşinde uyku mahmurluğundan kurtulmaya çalışıyor.

20150818_063626

Diğer arkadaşlar da kalktıktan sonra çadırları toplayıp eşyalarla birlikte arabaya yüklüyoruz birer birer. Bu sabah eşyaları ben yükledim ve sığdırdım hepsini. Dün sabah pek sığmamıştı arabanın içine. Eşya yüklemesi bittikten sonra İspanyol Alfonzo ile hepimiz tek tek vedalaşıyoruz. Alfonzo buradan  Arnavutluk’a  doğru  pedallayacak. 3 Gündür iyi alışmıştık Alfonzo’ya, bizim gibi gezgin olması, güler yüzü ile kendini sevdirmişti. Bizle beraber yemek yedi ve misafirimiz oldu. Alfonzonun yolu uzun, kendisine kazasız belasız gitmesini diledik. Tanrı seni korusun, yolunu açık etsin dileklerimizle. Alfonzo ile elçek resim çekiliyorum.

20150818_073746_HDR

Hazır resim çekerken yeğenim Denis ile resim çekiliyorum. Denis’in bana çok yardımı oldu, keşif turunda ve Kosova turunda yardımları işimi rahatlatıyor.

20150818_073807_HDR

İrfan ve Alfonzo resim çekiliyor bisikletlerin yanında.

IMG-20150819-WA0054

Murat ta geri kalmıyor. Adamım Alfonzo ile resim çekiliyor.

IMG-20150823-WA0000

Ahmet abi de hatıra resmi çekiliyor Alfonzo’yu yanına alarak.

IMG-20150823-WA0001

Kahvaltı yapılacak bir fırın buluyoruz. Hep birlikte güzelce kahvaltı yapıyoruz bir güzel. Demleme çay olmasa da sallama çay ile idare ettik. Sokaktaki masalara oturmuş kahvaltı yaparken çekiyorum.

20150818_081353

Pizzacı dükkanını karşıdan çekiyorum. Muhlis Dilmaç bisikletin arkasında, ayakta poz veriyor, diğerleri masada oturmuş.

IMG-20150819-WA0075

Kahvaltıdan sonra hep birlikte bir resim çekildik. Alfonso ile buradan vedalaşıp ayrılıyoruz. Resimde 14 kişiyiz.

20150818_085723_HDR

Eeee biz de turumuza kaldığımız yerden devam etmek için yola diziliyoruz. Araç bizi takip ediyor arkamızdan.

20150818_092353

Denis’e mola vereceğimiz kasabada bir kafe bulup orada bizi beklemesini söylüyorum. Denis te gaza basıp gitti mola vereceğimiz yeri bulmaya. Tabelada yazdığına göre Skivjan köyündeyiz.

20150818_092602

Bazı yerlerde kilise görünüyor ama kiliseye gidecek kadar insan yok, savaştan sonra Sırbistan’a gitmişler.

20150818_093841

Marketin birinde kısa bir mola veriyoruz yol kenarında. Marketin yanında elma ağaçları, elma ağaçlarında asılı şişeler görünce bu nedir diye alma ağacının yanına varıyoruz. Cam şişe ağacın dalına bağlanmış, şişenin içinde de elma. Dalı ile birlikte. Yakından görünce nasıl olduğunu anlıyorum iyice. Daha önce içinde meyve olan rakı şişesi görmüştüm ve içmiştim. Nasıl yapıldığını da anlatmışlardı ama ağaçta ilk defa gördüm. Demek böyle yapılıyor içinde meyve olan içki şişesi. Elma çiçekten meyveye döndükten sonra dalınla birlikte şişenin ağzından içeri yerleştiriliyor dikkatlice.  Ardından şişeyi diğer üst dala bağlanıyor sıkıca. Şişenin içinde büyümeye başlayan elma şişenin camından dolayı diğer meyvelerden daha çabuk gelişerek olgunlaşıyor. Belli bir büyüklüğe erişince dalından koparılarak şişeye evlerde yapılan rakı konularak bir süre bekletildikten sonra rakı içiliyor. Rakının içinde duran meyve bozulmuyor uzun süre. Şişenin içinde rakı bittikçe takviye yapılıyor. Meyve hava ile temas edince bakteriler hemen harekete geçerek meyveyi çürütüyor kısa sürede.

20150818_094835

Başka bir şişe daha yukarıda bağlanmış.

20150818_094839

Şişeyi elimle sarsmadan tutarken beni çekiyorlar.

20150818_094952_HDR

Molayı fazla uzatmadan yola çıkıyoruz. Bu günkü hedefimiz Peja ve yolumuz bu gün yine az olacak. Tabelada; düz olarak Peja, sola doğru Junik gidileceği belirtilmiş.

20150818_101715

Yaşar navigasyon ile ara yoldan Peja’ya gidelim deyince hadi düş önümüze bizi götür dedik. Ana yol trafik bakımından kalabalık. Gerçi araçlar fazla sıkıştırmıyorlar yolun dar olmasına rağmen. Koy yolunda gidiyoruz.

20150818_103306_HDR

Bir süre sakin yollardan giderek trafik gürültüsünden uzaklaştık. Bir de baktık ki yol bitti, ee nereye gideceğiz? En iyisi bildiğimiz yoldan gitmek deyip tekrar ana yola dönüyoruz. Navigasyon bazen yanıltabiliyor ne yapalım!  Çocuklar her yerde güzeller, Tamam da çocuklarla resim çektirmeden duramıyor.

20150818_103736

Kosova da soğuk geçen kış günlerinde ısınmak için odun yakılıyor. Kış gelmeden odunları satın alıp evin önünde ilk önce sobaya girecek boyutta makine ile kesiliyor kütük halinde. İşte bundan sonrası en sevdiğim kısım geliyor. Balta ile kütükleri yarmak. Her kütük ayrı özellikte, kimisi kolay yarılıyor, kimisi de budaklı. İlk önce kütüğün üstüne yaracağın kütüğü sağlam duracak şekilde yerleştiriyorsun. Ardından baltayı sapından iki elinle kavradıktan sonra kaldırıp daha önce vuracağın yeri kestirip tüm gücünle keskin tarafı kütüğün ortasına indiriyorsun. Kütük ikiye çatırdayıp ayrılıyor. Yarılan odun parçalarından nefis ağaç kokusu ortalığa yayılıyor. Evet bu koku beni mest ediyor. Ardından ikiye yarılmış olan parçalardan birini tekrar kütüğün üstüne yerleştirip tekrar ikiye ayırıyorsun. Yine odun kokusu etrafa yayılıyor. Baltayı gevşek tutmayacaksın, vuracağın noktayı önceden görüp ona göre tüm gücünle indireceksin tam isabetle. Ne de olsa odun, pek nazik davranmayacaksın yoksa baltayı sanki taşa vurmuşsun gibi geri teper yaramazsın odunu. Odunlar sobaya girecek boyutta kesildikten sonra üstü kapalı odunluk ya da sundurmanın altına istif ediliyor tek tek.

Bu her yıl tekrarlanıyor kış gelmeden. Karlı kış günlerinde kuzinenin içine atıp ısınmanın keyfi hiç bir yerde yok, bir de kestane pişirmek çıtır çıtır, nefis kokusuyla. Kimi yarılmış, kimi kütük halinde odun yığını.

20150818_103923

Tekrar yola ana çıktık, artık çizdiğimiz yolda gideceğiz bundan sonra. Önümde İrfan ve Tamam var.

20150818_104728

Yol kıyısında Kosova savaşında Sırpların şehit ettiği askerlerin mezarlarını görüyoruz sık sık. Yugoslavya dağıldıktan sonra çoğunluğu Arnavutların yaşadığı Kosova tek taraflı bağımsızlığını ilan edince Sırplar buna karşı çıkarak saldırıya geçip baskı ile yıldırmaya çalıştı.  Avrupa’nın göbeğinde yaşanan bu savaşta orantısız güç kullanan Sırplar katliamlar yapmaktan çekinmemiştir. Önceki yıllarda Saray Bosna da Avrupa’nın gözü önünde on binlerce insanı katliam boyutunda yapmasına rağmen üstünden fazla geçmeden Kosova dada aynı katliamlara devam etmiştir.

Avrupa bir insanlık ayıbı ile tarihe bu acı olayları kara harflerle siyah bir sayfaya yazmıştır kimse okumasın diye. Hem de Dünya’nın gözleri önünde. Resimde iki kırmızı bayrak direkte asılı, ortada bir tabla ve çiçekler konulmuş.

. . . . . . . .

20150818_104932

Deçan da kahve molası verdik. Şimdilik sorunsuz gidiyoruz trafik yoğun olsa da. Yol dağların kıyısından gittiği için her yerde su akan bir dere, kanal görmek olası. Cafenin altından akan bir kanal var. Akan suların hepsini de kontrol edilemediğine göre kanallarla ana nehirlere kadar boşa akıyor. Kimi bahçesini sulamak için motorlu pompa ile çekiyordur kanaldan.

20150818_111553

Masaları birleştirip hep beraber oturup makiatoları içiyoruz. O kadar içiyoruz, gelen hesap uygun. İnsanın içine oturmuyor. Bizde olsa şişirirler de şişirirler hesabı. Turist diye..

20150818_112547

Mola bitti yola çıkacağız, Denis karşı kaldırıma park ettiği arabanın yanına gidiyor. Araba çalışmıyor, akü bitmiş. Hadi bakalım ne olacak şimdi?  Hemen yeğenimi arıyorum cep telefonuyla. Akü nasıl biter, nasıl çalıştırırız arabayı diye soruyorum. Yeğenim de araba otomatik vitesli araba olduğu için ittirerek çalıştıramazsınız, aküye takviye yapmamız gerektiğini söylüyor. Bir de çakmaklığa herhangi bir şey takılı mı diye sorup, arabanın içine bakınca çakmaklığa şarj olsun diye bataryayı takmışlar. Hemen şarjdan çıkardım bataryayı. Bir daha denedik çalıştırmak için ama tine tık yok. Ne yapacağız diye etrafa bakınırken 20 metre ileride tamirci dükkanını görünce Denis’e gidip getirmesini söylüyorum tamirciyi. Denis tamirciye durumu anlatınca tamirci hemen akü şarj cihazı ile gelerek aküye bağladıktan sonra arabayı çalıştırdı. Araba takviye enerjiyi görünce çalıştı haliyle. Tamirci arabayı durdurmamızı söyleyip 10 dakika akünün şarjda durması gerektiğini söyleyince hep beraber yine kafeye oturup beklemeye başladık. 10 Dakika sonra tamirci şarj kablolarını aküden çekip arabayı çalıştırdık. Borcumuzu sorduk tamirciye. Borcunuz yok deyip yolunuz açık olsun dedi. Kendisine teşekkür edip yola çıktık, yol dar olmasına karşı tek sıra gidince araçlar da sıkıştırmıyor bizleri. Çapraz kırmızı çizgi çekilmiş Deçan tabelası bu kasabanın bittiğini gösteriyor.

20150818_120143

Ufukta Peja şehri göründü. Yolumuz az kaldı şehir göründüğüne göre. Öğle yemeğini Peja da yiyip kamp alanına sonrasında gideceğiz. Otların büründüğü tarla ötesinde Peja şehri ve dağlar.

20150818_122808

Bu gün sulu yemek tarzında bir şeyler yiyeceğiz ne bulursak. Bir lokanta bulduk sulu yemek yapan, hem de kuru fasulye de var. Köfte yemekten biraz kurtulmak gerek deyip kuru fasulye ısmarlıyoruz çoğumuz. Aramızda hala köfte yemek isteyenler de var. Onların tercihi, ne yapalım. Neyse yemeğimizi yedik tam hareket edeceğiz Denis yanıma gelerek arabanın yerinde olmadığını söyledi. Haydi bakalım, ne oldu, nasıl oldu, kim çekti? Soruşturmalarda polislerin çektirdiğini öğrendik.

Hemen polis merkezine giderek ne olduğunu öğrenmeye çalıştık. Arabayı polis çektirmiş. Özel şirketin arabası ile özel park alanına çekmişler arabayı. Bize denilen  ilk olarak cezayı ödeyin dediler. Cezayı yazan polisin yerini öğrendikten sonra görev yaptığı yere gelerek polisi bulduk. Polis te bisikletli polis çıktı. Vay anasını sayın seyirciler, olacak iş değil. Polise Türkiye’den bisikletlerimizle gelip Kosova turu yaptığımızı söyledik. Arabamızı yemek için park ettik, lokantanın yan sokağına dememize rağmen polis Nuh dedi Peygamber demedi yazdı ceza tutanağını. Bankaya gidip ödedik yazılan cezayı. Ardından Denis gidip park yerine çekilen aracı alıp yanımıza geldi. Denis ve Yaşar’ın dediğine göre başka şehirden gelen araçlara böyle davranıyorlarmış. Aynı yerde başka araçlar olmasına rağmen sadece bizim aracı çekmişler. Prizren deki tanıdıkları arayıp aracı kurtarmaya çalıştıysam da hiç bir şey yapamazsınız, cezayı ödemeniz gerek diye bildirdiler. Prizren polis müdürü tanıdık olmasına rağmen.

En çok bisikletli polisin bize olan tutumu beni rahatsız etti. Polisin bisikletini çekiyorum. Kadro demirinde Police yazıyor.

20150818_141751

Trafik polisi ile konuşan Denis konuşurlarken resimlerini çekiyor ceza yazarken.

11225340_10207492884295737_4366131825933770730_n

Lokantada bizi bekleyen arkadaşlara giderken Anadolli bisiklet tamircisini görünce durup bakıyoruz ne var ne yok diye. İsmi de Anadolu olunca memleket hasreti bastı birden bire. Yurt dışında böyle yerler daha çok ilgimizi çekiyor. Kırmızı – beyaz bir bisiklet asılmış, üzerinde bir kask var ve çocuk bisikletleri kaldırımda.

20150818_150853

Doktor Serhat Ferahi Değimli ile ara sıra internetten haberleşiyorduk. En son olarak Karadağ da olduğunu bildirmişti. Aramıza katılmak için nereye geleceğini sorunca Prizren’e gelen otobüsle gelmesini söylemiştim en son yazışmamızda. Tam arabayı kurtarmış arkadaşların yanına gelince cep telefonum çaldı. Telefondaki Doktor Serhat’tı. Birden bire sesini duyunca, sevindim. Bir de Kosova numarasından arıyordu. Nerede olduklarını sorunca Peja da olduğunu, garajda beklediğini söyledi. Hemen geliyoruz deyip Yaşar ile bisikletlere atlayıp garajın yolunu tuttuk. Kısa sürede garaja vardık. Etrafa bakınıp nerede olduklarını görmeye çalışırken Doktor bizi görmüş seslenerek yanına çağırdı. Garajın karşısında kefeye oturmuş bizi bekliyorlardı Semra ve Serhat. Hasretle kucaklaştım ikisi ile de. Özlemişim kendilerini, onlar da beni özlemiş. Neredeyse 1 aydır Serhat yollarda. 4 Kişilik ekip ile Now We Move etkinliğini yapıyorlardı. Muğla dan başlayıp İzmir’e gelerek, oradan Brüksel’e kadar bisikletlerle gideceklerdi. Daha önce Serhat bu tura katıldığı için Semra bizimle Kosova turuna katılacaktı. Ama Semra Bulgaristan da olan Serhat’ın yanına giderek onlara katılmıştı. Ardından biz Kosova’ya gelince aramıza katılacaktı Semra. Serhat’ın izni bitiyor, o yüzden Brüksel’e giden ekipten ayrılıp aramıza katılmak için otobüse binip yanımıza geldiler. 2. Gün Peja da olduğumuzu bildiklerinden burada inmişler otobüsten. Ben Kosova da ki telefonumu eksik vermişim Semra’ya. Eksik olan telefon numarasına rağmen bana ulaştılar ya tebrik ederim Doktor Serhat’ı. Semra başında kaskı ile bisikletinle beraber çekiyorum.

20150818_150915

Semra ve Serhat’ı alarak arkadaşların yanına geliyoruz. Arkadaşlarla beraber kamp yapacağımız yere doğru hareket ettik. Kamp alanı şehirden 3 kilometre kadar  uzakta dağların dibinde dere kenarında bir yer. Tatlı bir rampadan çıkarak kamp alanına geliyoruz. Çadırları kuracağımız yer düz bir arazi. Arabadan kamp malzemeleri alarak çadırları kuruyoruz hep birlikte.

20150818_161538

Muhlis Dilmaç cep telefonu ile havuz olan yeri video olarak çekiyor. Videoyu aşağıda izleyebilirsiniz.

Buraya kadar düzlük bir yapıya sahip olan arazi birden bire yükselerek dağları oluşturuyor. Dağların zirvesi Arnavutluk sınırını oluşturuyor. Yani dağın öteki tarafı Arnavutluk. Derenin geldiği yer vadi.

20150818_161547

Kamp alanının aşağısında restoran var. Burada akşam yemeği ve sabah kahvaltısı yiyeceğiz.

20150818_161557

Kamp alanı çok uygun, dağların dibi, şehir gürültüsünden uzak. Tertemiz havası ile harika bir yer.

20150818_161624

Tura katılanlara daha önce bahsetmemiştim buradan. Sadece sürpriz bir yerde kamp atacağımızı söylemiştim. Herkesin şortlarını giyip derenin havuzuna girmesini söylüyorum. Dere yatağına set çekilerek doğal bir havuz oluşturulmuş. Su devamlı aktığı için temiz ve soğuk. Cep telefonumu Denis’e vererek beni çekmesini söylüyorum. Denis benim suya atlayışımı çekiyor.

20150818_162817

İleri zıplayıp U biçimini alıyorum havada.

20150818_162823

Bir uçak gibi inişe düz olarak yaklaşıyorum.

20150818_162859

Denis’nin suya atlarken resmini çekiliyor Semra tarafından. Denis  havalanıyor.

20150818_162933

Köprü korkuluğundan atlayan gençlere özenen Uğur Tanılkan köprüye çıkarak korkuluğa çıkıp şöyle bir bakıyor. Uğur’a yapma, etme, atlama, gençliğine yazık diyerek engel olmaya çalışıyoruz. Uğur da merak etmiş, nasıl görünüyor diye yukarıdan. Atlamaya niyeti yok zaten.

20150818_165956

Dengesiz irfan da atlayabilir miyim diye şöyle bir kontrol ediyor. Herkes atladığına göre ben de atlaya bilirim diyor, ne var bunda. Şahin elini çenesine dayamış, havuza gözlerini havuza dikmiş düşünüyor. “Acaba su soğuk mu? Çivileme mi yoksa balıklama mı  atlasam? Suda balık var mıdır? Acaba ısırır mı? Suyun altından karşıya kadar gidebilir miyim?” diye düşüncelere dalmış bir türlü karar veremiyor.

20150818_170032

İrfan kararını çoktan vermiş kendini havuza doğru bırakıyor ama atlamasını bilmeden atlayınca göbeği ile suya çarpma sesini duyuyoruz sadece. Zaten kör, doğru dürüst görmüyor benin yaptığımı yapmaya çalışıyor. Sanırsınız olduğu yerde kavak suya devriliyor.

20150818_170056

Neyse göbek sesinden sonra su üstüne çıktığını görünce rahat nefes alıyorum.

20150818_170107

Uğur da aynı şekilde atlıyor ama göbek sesi gelmedi. Atlamasını biliyormuş.

20150818_170154

Havuzun üst kısmında betondan bir set yapılmış. 3.5 metre yüksekten çağlayan gibi akan derenin altına girerek poz veriyorum İrfan’a. Böyle akan çağlayan gördüm mü hemen altına. Buz gibi akan suyun altında yukarıdan dökülen şelale masaj yapıyor.

Kış boyu yağan karların çatlakları doldurarak oluşturduğu su depoları yaz sıcağında erimeye başlar. Öyle birden bire erimez, derin yarıklar güneş yüzü görmez ama ılık havayı görünce kar taneleri su damlacıklarına dönüşür. Su damlaları diğer su damlaları ile buluşur. Kayaların derin yarıklarının dibinde kendine yol bulur küçük çatlaklardan. O küçük çatlaklar dağın başka bir yerine çıkar. Saf ve duru olan su çatlağın ucundan yer yüzüne çıkarken temizdir. İşte yer yüzüne çıktığı yere kaynak derler. Kaynaklardan aşağılara akarken küçük derelerde çağlarlar aşağıya doğru. Burada hayat başlar birden bire. Çünkü su hayattır, canlılar su ile hayat bulur ve yaşarlar su ile. Kaynaklardan çıkan sular diğer kaynaklardan çıkan sularla birleşe birleşe daha çok akmaya, daha çok yaşam vermeye başlar ormana ve hayvanlara. Hava sıcak olsa da kar tanesinin suya dönüştüğü zamanki soğukluğunu korur.

Üzerimden akan suyun kar halini hissederim. Su damlacıkları ilk soğuk haliyle kılcal damarlarımda akan kanın hızlanmasına neden olur. Ruhum okşanır, tatlı bir huzur yaşarım binlerce su damlacıkları arasında. Saçımı tarar her damlacık incitmeden.

11902423_10153557507474861_5195657871073168607_n

ırmaklarımız

haydi adlandıralım

bu ırmakları

aramızda

sevgi diyelim bunlara

akşamlar görünmeden

karşımızda

aksın, aksın bu ırmaklar

 deniz bekliyor çünkü,

ötelerde

kimi ırmaklar denize dökülür

kimileri dökülmez yiter

denize dökülenlerdendir

bizimkilerde

haydi adlandıralım

bu ırmakları

aramızda

güzel yaşam diyelim onlara

akşamlar görünmeden

karşımızda

İskender Muzbeğ

 

Denis te benden görerek poz veriyor İrfan’a.

11903870_10153557507764861_6848786988473967561_n

Havuz keyfi çok iyi oldu bizim için. Hepimiz suyun dadını çıkardık. Şansımıza dünkü havadan eser yoktu. Hava açık ve yaz sıcağı olması burada geçirdiğimiz zaman içinde sanki bir tatil köyündeymişiz gibi geldi. Şelalenin olduğu taraftan suya balıklama atlarken havada yakalıyorlar beni. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

11058327_10153557507574861_3103546071571812333_n

Yandan tam U olmuş biçimde, köpüklü sulardan ayaklarım yukarıda, havuz daha aşağıda.

IMG-20150819-WA0081

Havuz keyfimiz bittikten sonra üzerimizi değiştirip şortları güneşe kurumaya bırakıyoruz. Restorana gelip masalara oturduk. Peja birasının üretim yerin gelmişiz tadına bakmadan olmaz deyip biraları ısmarlıyoruz. Biranın alkol oranı biraz düşük, içimi de güzel. Hiç olmazsa ertesi gün baş ağrısı yapmıyor. Restoran sahibi ile resim çekiliyoruz biraları içerken.

20150818_173157_HDR

Bir süre sonra, bir kaç biranın ardından restoran sahibinin çaldırdığı Türkçe parçalar bildiğimiz oyun havalarına dönünce kalkıp hep beraber oynamaya başladık.

20150818_175635

Oynadıkça coşuyoruz.

20150818_175730

Coştukça oynuyoruz.

20150818_175734

Kollar havaya kalkmış.

20150818_175741

Coştukça coşuyoruz.

20150818_175749

Oynadıkça oynuyoruz.

20150818_175806

Kafamız ve neşemiz yerinde.

20150818_175813

Yolun kısa olması, kamp yerine erkenden gelip yerleşmemiz iyi oldu. Günün sürprizi havuz keyfi herkesin moralinin yüksek olmasına neden oldu. İyice kurtları döktükten sonra akşama çok var deyip 3 tane taksi çağırtıp şehre gidip biraz gezinti yapmaya karar verince taksileri restoran sahibi telefonla çağırdı. Taksilere binip şehre geldik. Başladık dolaşmaya şehri, hem de yürüyerek.

IMG-20150831-WA0001

Kosova hatırası resmi çekildik. Elimizle Kosova yazan kırmızı atkı.

IMG-20150819-WA0026

Bir tane de Türkiye atkısı olunca dostluk buluşması oldu Kosova ile.

IMG-20150819-WA0022

Şehir gezisinden sonra taksilere atlayıp kamp alanına geldik.  Akşam yemeği için masaları birleştirip hep beraber oturduk. Alabalıklar pişmeye başladı bile. Masaları bolca salata ile süsleyerek balıkların pişmesini beklemeden yemeğe başladık. Alabalıkların ağlamaması için gerekeni yapmak lazımdı. Biz de gerekeni yaptık. Evde yapılan damıtma rakının tadı balık ile daha iyi anlaşıyor. Restoranda bizden başka kimse yoktu, ve nefis balıkları neşe içinde sohbet eşliğinde yedik afiyetle. Arada kalkıp müzik eşliğinde oyunlar oynadık. Karşılıklı göbek atarak, gerdan kırarak müziğin ahengine bıraktık kendimizi.

IMG-20150819-WA0004

Horon tepiyoruz, horon başı da ben oldum.

IMG-20150831-WA0026

En güzel günlerden birini yaşadık, bir kaç olumsuz olay olmasına rağmen neşemizi kaybetmedik hiç bir zaman. Bu gece iyi uyuyacağız bu yüksek moralle.

Bu gün 39 Kilometre yol yaptık. Kısa olan yol bizi fazla zorlamadı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc