Etiket arşivi: kaz dağları

Eşpedal Bisiklet Turu 2.Gün

3 Ağustos 2021 Salı

Zeytinli – Kızılkeçili – Hasan boğuldu – Zeytinli – Akçay – Zeytinli

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

iki turna geçti güz mavisinden

sandım bir ömür geçti

bilinmezden görünmezden bir ateş

gelip özüme düştü

ben acının aşk ilinden olduğunu bilmezdim

yokluğa değdi geçti

özlemden içti geçti

gelip gönlüme düştü

ben mi aştım bu dağları “kerem“sel özlemlerde

ben mi teptim bu yolları kavuşmak diye diye

iki turna bir çift göz

gelip türküme düştü

erenler hey erenler

bu günü dünden görenler

bilin dedim bilmek dedim yetmedi

sonum önüme düştü

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, gece karanlığında deniz kıyısındaki betona 12 kişi sırtı dönük oturmuş. Ayakları denize sarkıtmış durumda. Hepsinde de beyaz tişört var, kimisinin başında beyaz şapka. İskelede bağlı kayıklar ve sokak lambaları ışık saçıyor 6 tane. 5 tanesinin ışığı denize yansımış.

IMG_20210803_212631

İyi bir uyku çektim bu gece. Hava sıcak olduğundan örtünmedim bile. Alarm çalmadan uyanıyorum, etraf sessiz, kuşlar bile ötmüyor. Nedense çok az kuş sesi duyuyorum. Herkes çadırında mışıl mışıl uyuyor, kimisinin horultuları geliyor kulağıma. Belki de ben de horlamışımdır uyurken. Kesin horlamışımdır, buna eminim. Zaten horlamadım diyen doğru söylemiyordur. Kendimden bilirim. Bazen şekerleme yaparken kendi horultumdan uyanmışlığım olmuştur. Çadırımdan çıkıp sabah henüz kimse uyanmadan tuvalette işimi hallediyorum. Yoksa iki tane tuvalet var ve kalabalıkta kuyrukta beklemek durumunda kalmamak elde değil. Çadır yerine gelip kahve takımlarını çıkararak kendime kahve yapmaya başladım. Piknik masasının oturulan yerin kenarında kahve ocağı, üstünde cezve. Etrafında rüzgarlık, rüzgarlıkta Urim Baba’nın kahvesi logosu. Altında da Maksat Muhabet yazıyor. (Muhabet yazmamın nedeni Kosova’da ki yeğenim oranın Türkçesi ile iki tane B yerine tek B harfi koymasından dolayı baskıda öyle basılınca yapacak bir şey yok.) Sadece cezvenin sapı görünüyor rüzgarlığın dışında. Arkada mavi çadırım ve diğer çadırlar.

IMG_20210803_063341

Kahvem pişti ve fincana döküldü. Fincan masanın üzerinde, bol köpüklü olarak duruyor. Arkada çay yatağında çınar ağaçları. Keyifle kahvemi içerken çınar ağaçlarının arasındaki boşlukta, havada bir turna kuşu göründü bir anda. Turna kuşu ardında iki tane daha küçük turna kuşu kanatlarını çırparak bir anda önümden, dar bir alandan gelip geçti. Ben sadece baka kaldım geçerken. Öyle bir andı ki resim çekmeye fırsatım bile olmadı. Her şey bir anda olup bitti. Ben turlarımı arkadaşlarıma anlatırken derim ki “Bazı anların resmi çekilmez, sadece o anı yaşarsın!” Ben de o anı yaşadım. Ve gördüklerim beynimin bir kıvrımına kaydedildi. Benden başkası göremez.

Masanın üstünde köpüklü kahve fincanı, arkada çınar ağaçları.

IMG_20210803_063425

Kahvemi içtikten sonra diğer arkadaşlar uyanmaya başladı birer, ikişer. Kahvaltı servisi başlayınca az da olsa kahvaltılıklarımızı alıp yedik. Herkes kendi copilotu ile birlikte kahvaltısını aldı. Benim copilotum Hamide. Birlikte kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra herkes bisikletini alıp kontrollerini yapmaya başladı. Ben de kendime 5 numaralı bisikleti seçmiştim daha önce. Arkasında bagajı var, çantamın birini bagaja takacağım. Bir de büyük pompayı da bagajda taşımam gerek. Herkes bisikletini alınca bir de baktık ki bir tane bisiklet eksik. İzmir’den getirdiğimiz bisiklet sayısı 9 tane. Halbuki 10 tane bisiklet getirdiğimizi biliyorum. Eyvah bir tane bisikleti götürmüşler geceleyin. Bisikletleri de kilitlememiştik. Bisikletin bir tanesi yok. Ne yapacağız, durumu kamp görevlisine bildirdik. Jandarmaya da haber saldık bisikletimiz çalındı diye. Artık iki kişi boşta kaldı. Araçla birlikte bizi takip edecekler. Hareket zamanı gelince topluca resim çekilirken ben de cep telefonum ile çekiyorum. Herkesin bisikletleri elinde, pankartımız ağaç dallarına bağlı. Toplamda 35 kişiyiz.

IMG_20210803_093139

Herkes hazır olunca yola çıktık. Kızıl keçili köyünden yukarıya doğru tırmanmaya başladık. Bu günkü rotamız Hasan boğuldu şelalesi. Toprak yolda gidiyoruz. Yol kıyısındaki çeşmelerden su takviyesi yaptık. Hava sıcak, bol su tüketince suları tazelemek gerek. Yol kıyısındaki çeşmeler sayesinde susuz kalmıyoruz. Hamide’nin bisiklet deneyimi pek yok, o yüzden bana daha çok yük bindi pedala basarken. Beni yordu açıkçası bu yokuş. Neyse zar zor çıkmaya devam. Dar ve yüksek çeşmeyi bisikletim ve Hamide ile birlikte çekiyorum.

IMG_20210803_105225

Hasan boğuldu şelalesine geldik. Şelaleye kadar resim çekmedim, önemli bir şey de yoktu çeşmeden başka. İçeri girerken ücretini ödüyor herkes. Böyle yerleri parselleyip kiralamışlar. Girenlerden ücret alıp para kazanıyorlar. Türkiye’de tüm çay yatakları, piknik yerleri kiraya verilmiş durumda. Neyse içeriye bisikletlerimiz elde giriyoruz. Girer girmez karşıma 8 ila 10 metreden dökülen şelale çıktı. Şelaleyi tamamen kareye sığacak şekilde dik olarak çekiyorum. Sular kayaların arasından köpürerek aşağıdaki kendi göletine dökülüyor.

IMG_20210803_111041

Şelalenin döküldüğü gölet aşağıda. Bir kişi gölete atlamaya hazırlanıyor.

IMG_20210803_111053

Hasan boğuldu şelalesi daha yukarıda olduğu için yürümeye devam ediyoruz. Çayda yer yer küçük göletler var.  Su o kadar berrak ki yeşil rengi ve Güneş ışıkları uyumlu bir halde beni dinlendiriyor adeta. Kıyılarda ağaçlar renk katıyor çaya. Çayın üstüne tahtadan köprü yapılmış karşıya geçmek için. Köprü üzerinde çaydaki güzelliği çekiyorum.

IMG_20210803_112111

Geçmişte sanayi ve fabrikalar olmadığı için boru üretimi yokmuş. O yüzden şehirlere, köylere içme suyunu su kemerleri yaparak sağlamışlar. İşte bu su kemerlerinden ayakta kalan kısmı karşımda. Tamamen duvar değil de kemerli sütunlar örülmüş taşlarla. Su belirli seviyede taşınmış yerleşim yerlerine kadar. Kemerlerin üstünde kanaldan sular akıyor. Şimdiki zamanda bu kemerler kullanılmıyor. Zamanla kimi yerler yıkılıp yok olmuş. Boru üretimi başlayıp ucuzlayınca çay kaynaklarından boru ile taşınıyor içme suları. Bir tane çınar ağacı, kemerler sarmaşıklarla kaplı.

IMG_20210803_112355

Bazı yerden sular fışkırıyor kayaların içinden. Kaz dağlarının bereketli su kaynakları bu bölgeyi susuz bırakmıyor. Dağın her tarafı su kaynakları ile dolu. Kaz dağları büyük bir su deposu gibi. Kayaların arasından çıkan sular çaya karışıyor bir süre sonra. Sonrası mı? Sonrası deniz ana.

IMG_20210803_112646

Hasan boğuldu şelalesine geldik Hamide ile birlikte. Şelale önüne tahtadan platform yapmışlar. Kenarları tahta korkuluklar ile çevrelenmiş. Hamide ile korkuluklara yaslanıp resim çekiliyoruz birlikte. Hamide’nin üzerinde uzun kollu beyaz tişört var. Önüne biri küçük, biri büyük iki tane tüy resmedilmiş. Başında bordo renkli eşarp bağlı. Bende yeşil, beyaz, mavi renkli Eşpedal tişörtü. Arkada yeşil çınar ağaçlarının yaprakları.

IMG_20210803_112953

Hasan boğuldu şelalesi burası, Fazla yüksek olmayan kayalıklardan geniş bir gölete çay akıyor.  Söylentiye göre Hasan burada ortadan kaybolmuş, kendisini bir daha gören olmamış. Sevdiği Emine de burada kendini ağaca asarak Hasan’a kavuştuğu söylenir.

IMG_20210803_113127

Sebahattin Ali tarafından Hasan ve Emine için 1942 yılında yazdığı şiir.

Uzaklardan sesin aldım;
Çevreni derede buldum;
Nereye gittiğin bildim,
Hasan’ım arkandan geldim.
Sarı kahküllü, dal boylum;
Saz benizli, ayva tüylüm;
Tatlı sözlü, melek huylum,
Hasan’ım ardından geldim.
Köyden, obadan koğulan,
Duru sularda boğulan,
Toz köpük olup dağılan
Hasan’ım ardından geldim.
Sarp dağlara getirdiğim,
Kavuşmadan yitirdiğim,
Ak kefensiz yatırdığım
Hasan’ım ardından geldim.
Emine’yi yaslı eden,
Kerem olup Aslı eden,
Dağı taşı sesli eden
Hasan’ım ardından geldim
Sebahattin Ali

Tahta platformun kenarında Sebahattin Ali’nin şiiri tabelaya yazılmış.

IMG_20210803_113235

Hasan boğuldu olayının hikayesi tabelaya siyah zemine sarı harflerle şöyle yazılmış;

Hasan Boğuldu

Hasan boğuldu bir aşk hikayesini ve onun hazin sonunu anlatır. Obalı Emine’yle Ovalı Hasan’ın aşk hikayesidir. Hasan’la Emine birbirlerini severler. Ancak ikisinin de yaşayış tarzları birbirinden farklı olduğu için kavuşmaları zordur ama yine de ailesinden ister. Oba geleneğinde ise Emine’nin Hasan’la evlenmesi için bir şart vardır. Hasan’ın köyden Oba’ya kadar hiç dinlenmeden sırtında bir çuval tuz getirmesi gerekir. Hasan bunu kabul eder. Emine de Hasan’la birlikte gider. Hasan köyden bir çuval tuzu alır ve yola koyulur. İlk zamanlarda zorlanmaz ama güneşin ve yorgunluğun tesiri ile terler ve çuvaldaki tuzlar sırtını yakmaya başlar. Emine töreyi bozmamak için dinlenmesine izin vermez ve yardım etmez. Hasan bütün gücüyle tuz dolu çuvalı taşımaya çalışır. Ancak belirli bir süre sonra takattan düşer, tuz çuvalıyla yığılır kalır. Bunun üzerine Emine tuz çuvalını alır yola devam eder. Hasan Emine’nin arkasından bağırır “Emine ben gelemedim, sen benim arkamdan gel” der. Hasan’ı o günden sonra gören olmamıştır. Emine gömleğinin bir parçasını derenin kenarında bulur. Hasan’ın sesi sürekli Emine’nin kulağına çınlar. Sürekli Emine’yi çağırır. Emine’nin durumu hergün daha da kötüleşir. En son dere kenarındaki bir ağaca Hasan’ın gömleği ile kendini asar.

(Altında da İngilizce yazılmış yazı, yazıda hikaye farklı anlatılmış nedense. Olay 1800’lü yılların sonunda Çarşamba günü markette başladığı yazılmış. Tabelayı yazdırana sormak gerek neden farklı anlatım olmuş diye)

IMG_20210803_113250

Hasan boğuldu olay yerinden aşağı inip yemek yiyeceğimiz yerde toplandık. Yemek henüz gelmemiş, o yüzden biraz serinlemek gerek diyerek su donumu giyiyorum. Gerçi ayaklarımızı sokunca su pek serin değil. Adeta buz dolabından çıkmış gibi çok soğuk. Neyse ben az çok alışkınım. Daha soğuk sulara girmişliğim var. Cep telefonumu Baattin Şimşek’e verdim. Beni suya atlarken nasıl çekeceğini ve nereden çekeceğini bir güzel anlattım. O da tamam baba diye cep telefonumu aldı. Yerine geçti ve çekmeye başladı 40 poz arka arkaya. Yoksa beni havada yakalaması olanaksız. Bu sahne bir kez çekilir. İkincide saçlarım ıslak olduğundan pek kıymeti olmaz. Atlarken saçlarım dalgalanmaz rüzgarda. Burada 40 pozu yayınlamıyorum. Sadece 7 poz yeter. İlk poz, kameraya bakıyorum, mavi su donu var üstünde. Arkada koca kayalar arasından akan çay. Atlayacağım yer biraz derin ve geniş. İlk önce atlayacağım yeri inceliyorum. Arkadaki kaya üzerinde pembe don giymiş bir kız oturuyor.

IMG_20210803_115354

İlk önce hafifçe eğilip yaylanıyorum, dizlerim kırık, kollarım arkada. Öne eğilmiş durumdayım.

IMG_20210803_115407_3CS

İyice yaylanıp ileri fırlıyorum. Ayaklarım taşın üzerinden ayrılırken suyun bir kısmı da arkamdan geliyor. Belim yukarıda, ayaklarım ve kollarım aşağıda öylece donup kalmışım su üzerinde.

IMG_20210803_115407_8CS

İlk önce ellerim suya değiyor. Bıııırrrr, su buz gibi, acaba geri çıksam mı. Ama fizik kuralları bunu kabul etmez. Mecburen soğuk suya dalacağım. Hazır havadayken güneşin keyfini biraz çıkarayım bari. Bir süre öylece havada kaldım.

IMG_20210803_115407_9CS

Sonra başım buz gibi suya kollarımla birlikte girdi. Kalp hizasına kadar su içindeyim. Kalbim henüz soğuk suyu algılamadı.

IMG_20210803_115407_10CS

Ve sadece dizlerimden aşağısı suyun dışında. Tamamen su içindeyim ve soğuk suyu hissetmeye başladım. Ama daha önceki deneyimlerimden vücudum hemen alışıyor saliseler içinde. Kaya üstündeki pembe donlu kız da bana bakıyor atlarken.

IMG_20210803_115407_11CS

Balık gibi suya dalıp çıkıyorum dışarı. Göğsümden yukarısı su dışında. Saçlarım suda tamamen ıslanmış halde sırtıma yapışmış. Su gerçekten soğuk. Biraz daha yüzüyorum buz gibi suda ve alışıyorum. Ağustos ayının ilk günlerinde buz gibi suda serinlemek gibisi yok. Ama herkesin denememesi gerek, yoksa üşütebilirsiniz. Ayrıca nasıl atlayacağınızı bilmeniz gerek. Yoksa kafanızı ya da diğer yerlerinizi kayalara çarparak yaralanırsınız. Aman dikkat!

IMG_20210803_115407_19CS

Suda fazla kalmayıp çıktım, havlu ile kurulanıp cep telefonumu alıyorum Baattin den. Çektiği resimlere bakıyorum, güzel çekmiş, tam istediğim gibi. Suya balıklama atladığımı Hamide görmedi, sadece suya atlarken çıkardığım sesi duymuş olabilir. Hamide kayaya oturmuş, bir ayağı su içinde, diğer ayağı dışarıda. Su ayaklarını üşütmüş olmalı ki suya ayaklarını tek tek sokarak idare ediyor. Bordo yazması başında, beyaz tişört üzerinde. Kiremit renginde pantolonu. Paçalarını sıyırmış yukarıya doğru.

IMG_20210803_120345

Tam oturduğumuz yerin karşı kıyısında çınar ağacının ilginç şekli gözüme çarpıyor. Suya yakın yerde kocaman ağzını açmış, iki kolu da ağzının içine sokmuş durumda. Ağzının üstündeki delik burnunu andırıyor. Suyun içinde mat renkli küçük kaya parçaları net görünüyor. Su o kadar berrak ki kaya parçalarını daha canlı gösteriyor.

IMG_20210803_121526

Yüzdüğüm yeri çekiyorum. Buranın önünde bent yapılmış, su geniş bir havuza dönüşmüş. Karşıdan karşıya geçmek için tahtadan köprü yapılmış. Havuza girip yüzenler var.

IMG_20210803_121533

Ben çıkıp kurulandıktan sonra Baattin de benim gibi suya atlamak istedi. Ben de cep telefonumla onu çekmeye başladım. Deklanşöre basılı tutunca kamere 40 pozu arka arkaya çekiyor ve tüm hareketleri tek tek ayrıntılı çekmiş oluyoruz. Baattin aynı benim gibi dizlerini kırıp kollarını geriye ayarak yaylanıyor.

IMG_20210803_121944_1CS

Yay gibi gerilip ileriye fırlıyor. Suya paralel havada yakalıyorum. Kolları ileri doğru uzanmış, daha suya değmemiş durumda.

IMG_20210803_121944_6CS

Öğle yemeğimiz geldi, sandviç ekmeği içinde bir parça marul, bir parça ince dilim peynir, iki parça ince dilim salam ve yanında ayran. Hepsi bu kadar öğle yemeği. Karnımız ekmekle doyacak. Neyse yiyoruz sandviçi ayranla birlikte. Oturduğumuz yer üst üste konulmuş blok  beton parçaları. Hamide ile yan yana oturmuş durumdayız. Solda tandem bisiklet duruyor. Şapkam gidonda takılı. Bagajda bir tane çanta takılı turuncu, siyah renkli. Havlumu da çantanın üstüne seriyorum kurusun diye. Arkada çınar ağaçları bize gölge yapıyor. Burada kahve pişirip içiyorum şanslı üç kişi ile birlikte.

400be441-dadf-494f-bfa8-c1f4b47b59ed

İyi bir dinlenmenin ardından bisikletleri alıp yola çıktık. Çıkarken zorlandık ama inişimiz kolay oldu. Hava sıcak, arkada kalanları beklemek için gölgelik bir yerde mola veriyoruz. Burada çeşme var, su içip serinlerken bir yandan da suları tazeliyoruz çeşmeden. Çeşmenin yanı başında dut ağacı gölgesinde toplanmış bisikletliler.

IMG_20210803_135126

Kaz dağlarının bütün yamaçları belli bir yere kadar zeytin ağaları dikilmiş. Zeytin ağaçları yamaçta seyrek dikilmiş hava alsın, birbirine gölge etmesin diye. Zeytin ağaçlarını bir poz çekiyorum.

IMG_20210803_135855

Kamp alanına gelip biraz dinleniyoruz. Akşam yemeğini erken yiyoruz. Bu akşam bisiklet yolunda belediye başkanı ile bisiklet süreceğiz. Yemekten hemen sonra yola çıktık. Edremitli bisikletçiler bize kılavuzluk edip bisiklet yolunun başladığı yere götürdü. Bisikletlerimizle meydanda beklerken bir çocuk küçük bisikletine binmiş elini havaya kaldırarak poz verdi.

IMG_20210803_201924

Küçük meydanda toplanıp resim çekilirken ben de kareye girmeyip kendim çekiyorum hepsini.

IMG_20210803_202119

Aslında biraz geç kaldık gibi, belediye başkanı gelmedi ve belediye görevlileri ile kısa bir sürüş yaptık. Belediye görevlileri ve Edremitli bisikletçiler yanımızdan ayrıldı. Kamp alanına kestirmeden gidelim, ana yolu kullanmayalım diye yamaçtaki toprak yoldan gitmeye başladık. Hava karardı, ışıklarımızı yaktık önümüzü görmek için. Zeytinliklerin arasında bağıra çağıra, sohbet eşliğinde, neşe içinde sürüyoruz tandemleri. Ara sıra kendi slogan türkümüzü söylüyoruz gecenin karanlığında.

“Ay akşamdan ışıktır Eşpedal Eşpedal, Yüküm tulum çadırdır Eşpedal Eşpedal” diye

Böyle giderken birden bire yol bitti. Kaybolduk sanki, önümüzde derin bir dere yatağı var. Herkes durup bisikletten indi. Aramızdan iki kişi yolu bulmak için keşfe çıktı. Gece zifiri karanlık, etrafta ışık yok, sadece kendi aydınlatmalarımız var. Benim aydınlatmamın bataryası bitti. Önümü diğer aydınlatmalarla görüyorum. Keşif grubu ileriye doğru gitmişti, dönmelerini bekliyoruz. Uzun bir bekleyiş oldu. İleriden köpek havlamaları gelmeye başladı. Kendi kendimize dedik ki arkadaşları köpekler sardı. Gerçi Baattin keşifte olduğundan köpeklerle baş edeceğini biliyorum. Baattin köpekleri parçalar.

Biz ileriden geri döneceklerini zannederken bir de baktık ki arkamızdan geldi keşiftekiler. Baattin bize eskiden yol varmış ama dere taşkınında köprüyü alıp götürdüğünü anlattı. Az geride dere yatağına inip tekrar yola çıkacaktık. Baattin önde bizler arkasında, tandemler elimizde yavaşça ve dikkatli dere yatağına indik. Taşlı dere yatağını geçip yola doğru sert çıkış olan yerden bisikletleri ittirerek çıkardık. Yolumuzu bulmuştuk ya, tandemlere binerek yolumuza devam ettik. Asfalt yol çıktı karşımıza, kimisi asfalt yoldan gidelim dedi. Ben de “Nasıl olsa kaybolduk düz devam edelim. Kaybolmaktan korkmayın, biraz doğada kalmayı, çetin yollardan gitmeyi  öğrenin” deyince düz gidip kaybolmayı seçtiler. Bir süre daha giderek yine karşımıza asfalt yol çıkınca bu kez biraz korku duyanlar düz devam etmeye yanaşmadılar. Asfalt yolda gidelim diye tutturunca mecburen onlara uymak durumunda kaldım. Halbuki düz olan yer daha kestirme bir yol ve gideceğimiz Zeytinli köye varacak.

Bu arada bir kaç kez lastik patlaması oldu. El birliği ile yedek lastiklerle değiştirip şişirdik. Bende büyük pompa var. O yüzden lastiği çabuk şişiriyoruz. Neyse biraz yolları karıştırsak ta girmediğimiz toprak yolun çıktığı yere gelip Zeytinli köyüne vardık. Buradan kamp alanına geldik. Bir süre dinlendik, arkadaşlar tutturdu dondurma yiyelim diye. Birlikte karar alıp sahilde dondurma yemeye gideceğiz. Gece geç olmasına rağmen tandemlere atlayıp sahile vardık. Dondurmaları alıp deniz kıyısındaki betona oturarak yalamaya başladık. Ayakları denize sallamış durumdaki arkadaşları betona oturmuş halde arkalarından çekiyorum. Hepsi de beyaz tişört giymiş. Kimisinin başında beyaz şapka var. İleride kayıklar bağlı iskele var denize doğru uzanmış. Direklerdeki lambalar parıldıyor altı tane. Beş tanesinin ışığı denize yansımış.

Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210803_212631

Dondurmaları yedik, sahilde yürümeye başladık bir süre. Hava güzel, tam yürünecek sıcaklıkta. Ne terliyorsun ne de üşüyorsun, ayar tam. Sahilde zeytin yağı fabrikası yapılmış. Tarihi bir fabrika, tuğladan yüksek duvarı, uzun bir bacası var. Pencereleri eski, duvar üstünde üçgen çatılı bir yer yapılmış. Burada iki yanda hilal, ortada yıldız delik olarak örülmüş tuğladan. Fabrikanın duvarı çok uzun, on metrede bir sarı aydınlatma lambası alttan ışıklandırmış duvarı. Uzun baca dolu tuğladan örülmüş.

IMG_20210803_213134

Gece yürüyüşümüzü bitirip kamp alanına sorunsuzca vardık. Bu gün epey yorulduk sayılır. O yüzden hemen çadırıma girip yattım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 43 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 2. Gün

1 Eylül 2014 Pazartesi

Bahçeli – Gömeç – Edremit – Aşağı Hanlar

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

YOL GÖRÜNDÜ

Gidiyorum dedim

Zor olmayacak mı dedi

Kolay var mı dedim

Sen ki Gölü’nü beslemek için Taşı delip akıyorsun

Haklısın dedi Zora alışıp yol ediyorum

Yolu bulup akmak Lazım dedim

Kendi yolunu açıp Akman Lazım dedi

Yollara akmak lazım dedim

Yolunda akasın, dedi

Gözüme bir damla verdi akıttı

Al dedi yolluk olsun….

Esmaeseraçıkgöz

 

Öne çıkan görsel, Çam ağaçları arasından giden yol.

010920147876

Ana yola yakın oluşumuz tüm gece geçen araçların gürültüsü bir yandan, tavukların ciyak ciyak bağırmaları bir yandan pek uyumadık. Siz siz olun ana yola uzak bir yere kamp atın. Gecenin ilerleyen saatlerinde dalmışın uykuya, en derin yerinde rüyanda birden üzerinden kamyon geçerken uyanıyorsun korku ve panikle. Bu bana bir tecrübe oldu, bir daha yol kıyısına yakın kamp kurmamak gerektiğini anladım. Gün ağarınca artık uyumaya çalışmanın anlamı kalmadı. Yolda geçen araç sayısı iyice arttı. Okulun bahçesinde elimi yüzümü yıkadım. Tüm gece az uyusam da neşem ve yol heyecanım kaybolmadı. Artık iyice alıştım daha ilk gece olmasına rağmen.

Üzerimi giyinip eşyaları ve çadırı toplayıp bisiklete yükledikten sonra kahvaltı yapmak için yakında olan kahveye kahvaltı için gideceğiz. Şafak ta benim gibi erkenden kalkmış aynı zamanda hazır duruma gelerek toparlanmış. Bisikletim KUZ ve çadırım.

010920147847

Kahvede masanın birini kendimize ayırdık. Çay bol ve ucuz, yumurta da kaynattık ikişer tane ocakta. Kahvaltılıkları masaya yayıp bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Kahvaltının mutlukla olan ilişkisi burada kendini gösteriyor. Daha önceki tecrübelerimden ve bu kahvede Türk kahvesi pişmediğini bildiğimden kendi ocağımı, kahve takımını çıkarıp cezveyi ocağa sürüyorum. Keyfi iyice çıkarmak gerek bu turun. Şafak kahvaltı masasında poz veriyor.

010920147848

Ağustos ayı bitti ve aylık tuttuğum kilometrenin resmini çekmem gerek. Ağustos ayı sıcak olmasına rağmen Malatya da Nemrut dağı tırmanışımız biraz kilometreyi artırdı. Kilometreyi kayıt ettikten sonra sıfırlıyorum. Eylülün biri oldu. Ekranda 681.31 Kilometreyi gösteriyor.

010920147849

Fazla geç olmadan yola çıktık. Bu gün Edremit’e kadar ana yoldan gideceğiz. Bahçeliköy’den çıkıyoruz tabelaya göre.

010920147850

Balıkesir il sınırını geçtik. Zaten Dikili İzmir’in son ilçesiydi. Balıkesir il sınır tabelasını çekiyorum.

010920147851

Kozak yaylasının fıstık çamları düzlüğe kadar yayılmış. Hatta yolu bile geçmiş durumda. Uzaktan yeşil bir koruluk görmek insanın gözüne hoş geliyor doğrusu.

010920147852

Ayvalık tuzla havuzlarının olduğu bölgeye geliyoruz. Şafak önümde, tuzla havuzları sağda.

010920147853

Geçen yıl aynı gün buradan geçerken Burcu bana sormuştu ; “Urim baba buralara da siteler yapıp bu güzelim yeri de çöplüğe çevirirler mi? endişeleniyorum” diye. Ben de “Endişelenmeye gerek yok, burası ev yapmaya uygun değil” diye cevap vermiştim. Bir sene geçmesine rağmen hala herhangi bir yapılmaması beni mutlu ediyor. Gerçi rant olayı insanların her tarafı betona çevirme hırslarını önleyemezsek buralara da yazlık sitelere çevirmeleri beni de endişelendirmiyor değil.

010920147854

Avusturyalı bisikletçi bir kadın ile karşılaşıyoruz yolda. Bizim arkamızdan gelip yetişti. Bir süre Tarzanca sohbet ettik. Nereden nereye yolculuk yapıyoruz, gideceğimiz rotayı tabletindeki haritada görüp tartıştık. Kendi rotamızı belirttik, hangi yoldan gideceğimizi anlatıp Keşan’a Festivale gittiğimi söyledikten sonra Festivale davet ettim. Geleceğini belirti ama garantisi yok. Gelir mi bilinmez ama sıkı bisikletçi olduğu belli. Yolda bir süre pedal çevirdikten sonra hızlanıp bizden ayrıldı. Ona ayak uydurmaya gerek yok, biz normal olarak kendi hızımızda gitmeye başladık. Acelemiz yok, arada durup resim çekip su da içiyoruz durup dinlenirken. Kadın Şafağın önünde gidiyor bisikleti ile.

010920147855

Gömeç’ten seyri yapılan Atatürk yüzü dağlarda görünüyor. Durup resmini çekiyorum Atatürk siuletini.

010920147857

Gömeçte kahvenin birine oturup çay molası verdik. Bisküvi, çerez gibi gıdalarla güç takviyesi yaparak bir süre dinlendik. Dinlenme bittikten sonra yola çıkarak Gömeç ten ayrılıyoruz. Bu da Gömeç’in bitiş tabelasından görebilirsiniz.

010920147858

Köylerin, kasabaların bitiş tabelaları ilgimi çekmeye devam ediyor. Karaağaç köyünü de geçiyoruz.

010920147859

Burhaniye manzarası uzaktan daha bir güzel görünüyor gözüme. Sağda yüksek istinat duvarı taş ile örülmüş.

010920147860

Burhaniye girişinde uçak bizi karşılıyor.

010920147861

Uçaktan sonra Kurtuluş savaşı kahramanlarının heykelleri geliyor. Bu kez bu kavşaktan karşıya geçip Akçay yoluna girmeden ana yoldan Edremit yönüne doğru gideceğiz.

010920147863

Çeşme bulunca suları tazelemek gerek, şişelerin hepsi doluyor çeşmeden. Yaptıranın ruhuna değsin, mekanı cennet olsun. Çeşmeler gezgin bisikletçilerin can damarı. Her çeşme bizler için hayat demek. Her çeşmede suları tazelemeden geçmemek gerek. Bu dağda da olur şehirde de, hiç fark etmez.

010920147864

Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü, 1. Dünya savaşında cephelerde savaşıp o da yetmez gibi Kurtuluş savaşını başlatarak yurdumuzu kurtardıktan sonra esas savaş başlamış; cahillikle savaş. Bu savaş cephedeki gibi olmuyor, karşında düşman askeri yok hücum emri verip tepelemek yok. Cahilleri yanında yobazlar, bunları kullanan sömürgeci ağalar beyler ve maşaları din tacirleri. Bunlarla savaş fikirle, kalemle, eğitimle, bilgi ile olacağını bildiklerinden parkta gezinirken, durup ağaçtan korkuluğa kollarını yaslayıp fikir alışverişinde bulunarak Cahillerle savaşı nasıl kazanırız diye söyleşiyorlardı.

O kadar devrimler yapıp savaştıktan sonra maalesef halkımız parklara konulan Bu heykelin niçin konduğunu bilmeden oturuyorlar. Eline bir kese çiğdem ( ay çekirdeği )  alıp çıt çıt çıt çitlemek, yasak olmasına rağmen mangal yakıp etrafa et kokularını dumanla birlikte yaymak. Eline bir kitap alıp okuyan yok yada siyasi, bilim, kültür tartışmaları yapmadan öylece gezinmekle yetiniyorlar. Bu olduğu sürece Çiçekleri Koparmayın uyarı levhası her zaman konulacak parklara.

010920147865

Kaz dağlarına tırmanmaya başlamadan önce karnımızı bir güzel doyurduktan sonra parkta çimenlere oturup birer nescafe içmek istedi canımız. Biz de canımızın isteğini yerine getirdik. Parktaki bir kişi bizim resmimizi çekiyor. Ben  çimenlere bağdaş kurup oturmuşum. Şafak küçük taburesinde oturuyor. Yerde ocak, çaydanlık ve su şişesi var. Bisikletlerimiz arkada park  halinde duruyor.

010920147866

Parkın içinde çocukların binmesi için küçük bir tren dolaşıyor.

010920147867

Çocukluk hiç bitmez bende, hemen trene binerek bir poz verdim. Yaşım tutmadığı için trenci benden para almadı, beleş bindim sizin anlayacağınız. Çocukluk harika bir şey, siz siz olun çocukluğunuzu kaybetmeyin hiç bir zaman. Şafak beni çekiyor trende. Makinist lokomotifi sürüyor. Biniş tabelasında; Kişi başı 2.00 TL yazıyor.

010920147868

Şehrin içinde sokaklardan sora sora yolumuz bulduk. Nihayet şehrin kalabalığından kurtulup yeşil doğada rahatlıyoruz. Kaz dağlarına varmamız biraz zaman alacak. Bir süre tatlı bir rampada zeytinlikler arasından ilerliyoruz. Şafak önümde gidiyor.

010920147870

Henüz düzlükte gidiyoruz, Şafak önde, ben arkada küçük köyleri birer birer geçiyoruz sakince. Çamcı köyündeyiz.

010920147871

Yaz sonu Güz başı yenilebilecek en güzel meyve incir. Yol kıyısında yoldan geçenler yesin diye dikilmiş, biz de önceden dikilmiş bu meyve ağaçlarından yararlanıyoruz. İncir bisikletçinin enerji kaynağı, hem karnını doyuruyor hem de gücüne güç katıyor incir. Ağustos, Eylül aylarında taze dalından yediğimiz inciri diğer aylarda kurutulmuş olarak yanımızda bulundurursak arada atıştırmalık bir tane yedikten sonra pedala basmaya devam ederiz. Kısaca incir bisikletçinin enerji deposu ve yakıtı.

010920147872

Düzlük bitti, tırmanmaya başladık artık. Çam ağaçları içinde pedallıyoruz.

010920147873

Ormanın içine giden bir yol, acaba nereye gidiyor ? Bunu yola girmeden nereye gittiğini asla bilemezsiniz.

010920147874

Kaz dağları eteklerinden giden bu yol pek işlek değil. Bisikletle rahatça gidilebilecek yollardan biri. Pek araba geçmiyor, bu da beni huzurlu yolculuk etmemi sağlıyor. Kimi yerde fıstık çamı dikilmiş. Sola kıvrılan yol çam ağaçlarının arasından gidiyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

010920147876

Çeşme hep kurtarıcımız oluyor. Durup suları tazelemeden olmaz. Biraz da su içmeli, yokuş terletiyor ve su kaybını karşılamalı.

010920147877

Yol kıvrıla kıvrıla gidiyor ormanın temiz havasında, düz yol beklemeye gerek te yok. Şafak önde yavaş yavaş çıkıyor.

010920147878

Devasa bir servi ağacı, belki de yüz yıllık. Servi ağacını insanlar dikmiş olmalı çünkü etrafında benzer ağaç ta yok. Ağacın dibinde mezar da olabilir. Aradan uzun yıllar geçmiş, mezar taşı kaybolmuş olabilir.

010920147879

Rampa çıktığımızdan yavaş sürüyoruz bisikleti. Yavaş gidince de etrafı seyrederek gidince yılkı atlarını kaçmadan resmini çekebildim. Çam ağaçları altında yılkı atı.

010920147880

Çam ağaçlarının tipi değişmeye başladı. Uzun, kalem gibi ve yaprakları koyu yeşil. Demek ki rakım epey yüksek. Sert kış ve kar ağaçların yapısını da değiştiriyor. Yoksa o kadar soğukta ağaç donar.

010920147881

Asırlık çam da görmek olası, karşımda kalın gövdeli bir çam beliriyor tüm heybetiyle. Çam ağacının heybeti beni cezbediyor. Durup seyrediyorum bir süre.

010920147882

Çıka çıka bir düzlüğe geldik, çam ağaçları seyrek. Düz olunca da tarla yapılmış, tel örgü ile çevrilmiş etrafı. Ben etrafı seyrede, resim çekerek ilerlerken haliyle geride kalıyorum. Şafak önde gidiyor, bir yerde beni beklerken görüyorum. Ben onun gibi haldır huldur gitmiyorum. Yine bir kaç evin olduğu yerde beni bir çeşmenin yanında bekliyordu. Yanına yaklaşınca beti benzi atmış durumda gördüm. “Ne oldu?” diye sordum. Şafak ta ; “Çeşmenin başında elimi yüzümü yıkadıktan sonra küçük bir köpek havlamaya başladı. Köpek küçük olduğunu görünce bundan bir şey olmaz deyip kafamı çevirince birden bir metre yanımda kocaman bir baş, iri bir köpeği görünce elim ayağım çözüldü. O kadar korktum ki kıpırdayamadım bile. Köpek yanı başımda öylece duruyordu kocaman kafası ile. Sonra karşı evden sahibi gelip köpekleri evin bahçesine aldı.” diyerek başından geçenleri bir çırpıda anlattı. Gerçekten epey korkmuş durumdaydı, karşı evin bahçesinde köpeği görünce Şafağa hak verdim. İri köpek havlamıyordu ama küçük olan havlamaya devam ediyor hala. Tel örgü arkasında sararmış tarla.

010920147883

Bunlar yılkı atı değil, sahipli. Ayağından iple bağlanmış serbest dolaşmıyorlar. Beni görünce de kaçmaya niyetleri yok, insan görmeye alışmışlar.

010920147884

Akşam olmak üzere, yokuş devam ediyor. Şafak solda durmuş beni bekliyor yol kıyısında. Yanına geldikten sonra ” Urim baba burada kamp atalım” deyince teklifini kabul ediyorum. Şafak daha önce ters taraftan geçmiş buradan. Az yukarıda, yani zirvede Yukarı Hanlar mesire yeri varmış. Şafak orada kamp atmış ama durduğu yerde de mesire ve piknik alanı ve çeşme var. Burası da Aşağı Hanlar denirmiş. Beraber giriyoruz mesire yerine.

010920147885

Tabelada yazdığı gibi Kaz Dağları Bilim ve yaşam köyü, Kalenaturel laboratuarına gittiğini gösteriyor. Biz oraya gitmeyeceğiz, gecelemek için kamp atacağız piknik alanında.

010920147886

Piknik yerine girince bizi Hasan Gül karşılıyor. Burada yılkı atlarını görüyoruz, atlar bizi görünce kaçmıyorlar. Demek ki insanlara alışmışlar. Hasan ile tanışıp sohbet ediyoruz bir süre. Kendisi yaz boyu burada çadırda yaşıyor. İstanbul da oturuyor normalde, şehrin kalabalığından, stresinden kaçıp burada tek başına yaşıyor. Kafa dengi anlayacağınız. Bize nerede isterseniz çadır kurabilirsiniz, buralar sizin diyerek ev sahipliği yapıyor. Hasan solda, Şafak sağda, ileride yılkı atı ve çam ormanı.

010920147887

Yılı atları otlamaya devam ediyor bize aldırış etmeden. İlk defa yılkı atlarına bu kadar yakınım.

010920147888

Kendimize uygun bir yerde çadırları kuruyoruz. Belki on taneden fazla çeşme olan piknik alanı küçük bir düzlük, açık ve hafif eğimi olan bir yer. Şafak çeşmenin birinde şortunu giyerek duş almaya başladı. Su dökündükçe üşüdüğünü belirten çığlıklar atıyor. Ben de onun bu çığlıklarından suyun çok soğuk olduğunu düşünerek duş almaktan vaz geçtim. Hava kararmak üzere, neredeyse 20 kilometrenin üzerinde yokuş tırmandık. Çok ta terledim, terden atlet ve forman yamyaş. Duş almam gerek yoksa kokacağım yarın. Üşengeçlikten vaz geçip soyunarak şortumu giydim. Çeşmenin başına gelip pet şişeyi doldurup üzerime dökününce suyun o kadar soğuk olmadığını anlıyorum. Hatta bana sıcak bile geldi. Şafak ta nasıl üşüdü bu suda anlamadım. Su dökünerek duşumu bir güzel aldım. Ardından kuru elbiseleri giyinip saçımı kuruladıktan sonra yemek pişirmeye başladık. Akşam yemeğini yedikten sonra yıkamış olduğum çamaşırları ipe asarak kurumaya bıraktım. Duş almam iyi oldu, yorgunluk gitti üzerimden.

Hasan’ın bulunduğu yere gelip odun ateşinde demlediği çayı içmeye başladık. Çay da nefisti. Hava iyice karardı ve sohbet derinleşti Hasan’la. Şafak bana Urim baba dedikçe Hasan da bana Urim baba demeye başladı. Yaşamını, burada neden kaldığını, hiç para harcamadan burada yaşadığını anlattı. Pikniğe gelenler Hasan’a yiyecek içecek verdiklerinden karnı da doyuyor. Piknik bitince kalan yiyeceklerin hepsini geri götürmektense Hasan’a bırakınca erzak bol oluyor. Koca bir çınarın altında piknik masası, üç tane taş ile yapılmış ocak. Odun bol ormanda, ateş sürekli yanıyor hiç sönmeden. Yiyecekleri dallara asıyor herhangi bir hayvan yemesin diye.

Hasan ile iyice kaynaştıktan sonra bize yaptığı bir olayı anlatmaya başladı;

” Urim baba 4 senedir burada çadır kuruyorum, gelen giden de çok olunca aklıma bir cinlik geldi.

Dedim kendi kendime derenin kıyısında bir taş var büyükçe. Bu taşı dilek taşı yapayım dedim.

Baca tuğlasını kayanı dibine koyup üzerine düz bir kaya parçası koyarak üzerinde mum yakıp isli olmasını sağladım.

Pikniğe gelen gidenler taşı görünce şaşırdılar. Merak edip sordular “Nedir bu, nasıl oldu?” diye. Ben de geçenlerde  taşa el sürdüklerini görünce;

” Hayrola ne yapıyorsunuz” diye sorunca.

“Rüyamızda bir ak sakallı ihtiyar buradaki taşa el sürerseniz dileğiniz gerçek olur deyince gelip el sürdük, mum yaktık, dileğimiz gerçekleşsin diye dilek diledik” dediler. Sonra oradakilere olayı anlatmaya başladım;

“Bir gece yattıktan sonra etraf aydınlandı birden bire. Çadırdan çıkıp ışığın olduğu tarafa bakınca Ihlamur ağacının dibinde ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar ışıklar saçarak ortalığı aydınlatıyordu.  Korkmaya başladım birden bire, ne olduğunu anlamamıştım. Nur yüzlü, ak sakallı ihtiyar korkmamamı söyleyerek yanıma geldi. “Şu gördüğün taşa elini sürüp mum yakarlarsa dilekleri gerçek olur” dedikten sonra birden bire kayboldu diyerek pikniğe gelenlere anlatmaya başladım. Dilek taşını duyan gelip mum yakmaya, el sürmeye, taşı öpenler bile oldu. Dileklerinin kabul olması için dilekler dilemeye başladı. Bu da yetmez gibi Ihlamur ağacına da çaput bağlamaya başladılar.”

“Günlerden bir gün geç evli bir çift geldi yanıma, dilek taşını sordular. Ne yapacaksınız diye sorunca? çocukları olmadığını, dilek dilemeye geldiklerini söyleyince dilek taşının yerini göstererek el sürüp mum yakmasını söyledim. Eğer dileği gerçek olursa bir şişe rakı getirmelerini istedim. Neyse mum yakıp el sürdüler, çocuklarının olması için dilek tutup gittiler. Bir yıl sonra genç adam elinde bir şişe rakı ile çıkıp geldi. Dilekleri gerçek olmuş çocuk sahibi olmuşlar. Gel zaman git zaman her gün dilek dilemeye gelirler buraya” diye yaptığı cinliği anlattı Hasan.

Anlattığı olay gerçekten ilginçti, insanlar her şeye inanmaya hazırlar. Bu anlatılanlar gerçekmiş gibi yaşıyorlar ve mum yakıp dilek tutanlar çok. Benim için iyi bir akşam olmuştu, sıcak bir sohbet, harika bir çay, güzel bir öykü. Daha ne olsun insanın yolda nelerle karşılaşacağı belli olmaz.

Ardından başka bir olay anlatmaya başladı Hasan ;

“Bir gece Şaban’la oturup demleniyoruz. Derken bir araba yolda geldi durdu. Ben de de bir küçük fener var ne oldu diye merak edip arabanın olduğu yere doğru gittim. Arabada bir kız bir oğlan, dışarıda da bir kız bir oğlan ellerinde bira içip duruyorlar. Kız karanlıktan korkmuş olmalı ki erkek arkadaşına “Hadi gidelim ne olursun, korkuyorum” diyor. Oğlan da ” Ne korkuyorsun ya ne olacak? ” diyor. İçimden dur şunları bir korkutayım diyorum. Üzerimde parka, kafamda şapka ipleri sarkıyor. Altımda şort, terlikleri de çıkarmışım bir elimde duruyor. Sessizce yanlarına yaklaştım. Feneri alttan yüzüme tutarak “Merhaba gençler” diye kalınca bir ses tonu ile karşılarına çıkınca oğlan bir korktu, arabaya bir kaçışı var. Tabi ki kız da korkuyla arabaya binip tam gaz kaçtılar. Ben gülmekten altıma işeyeceğim neredeyse. Şaban’ın yanına gelerek olayı gülmekten zar zor anlattım.”

Hasanın anlatacak olayı çok, bitmiyor. Bize masal gibi geliyor anlattıkları. Uykumuz geldi.

Fazla geç olmadan Hasan’dan izin isteyip çadıra uyumaya gittik gecenin karanlığında.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 83 Kilometre civarı. Bunun 20 Kilometresi yokuş.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

99. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu 8. Gün

8 Nisan 2014 Salı

Bozcaada – Ezine – Bayramiç – Evciler – Ayazma

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ve bütün gemileri yakıp

yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla

mutlu muydu, hiç düşünmedi böyle şeyleri

umutlardansa nefret etti daima

Ahmet Telli

 

Öne çıkmış olan görsel, ben Bayramiç göletini izliyorum bisikletim KUZ üzerinde.

080420146362

Yağmurun pıtırtıları güzel bir uykuya doymama neden oldu. Sabah yağmurla yıkanmış tertemiz bir havada uyanıyorum. Güzel bir gün olacağa benziyor. Eşyaları ve çadırı toplayıp bisiklete yüklüyorum. Vapuru kaçırmamak gerek, yoksa öğlen vapuruna kalırız. Fazla oyalanmadan iskeleye doğru hareket ediyoruz. Otlar ve bayırdaki çam ağaçları.

080420146307

Sabah vapuruna binecekler dışında herkes uykusunda. Kasaba sessizliğe bürünmüş, hava sakin, dünkü fırtına dinmiş. Kasaba dingin ve temiz.

080420146308

İskeleye gelip vapura biniyoruz, bisikletleri park edip yukarı çıkarak akşam aldığımız poğaçaları masaya seriyoruz. Masa dar olmasına karşı kahvaltı için yeter bile. Sıcak çayları ısmarlayıp bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Üçümüz kahvaltı yaparken çekiliyoruz.

080420146309

İskeleye gelip yanaşınca gemiden inerek Geyikliye doğru yola çıktık. Geyikliden Ezine tabelasını takip ediyoruz.

080420146310

Geyiklide oyalanmadan  Ezine’ye devam ediyoruz. Tabelada; Ezine 18, Çanakkale 69 Kilometre mesafede olduğu yazılmış.

080420146311

Gördüğünüz atlar Yılkı değil, yani sahipli. Otlasınlar diye otlağa bağlanıp bırakılmış. Üç tane at otluyor.

080420146312

Son defa uzakta kalan Bozcaada’ya bakıp resmini çekiyorum.

080420146313

Gökçebayır köyünde çay molası veriyoruz. Tabela köyün girişinde.

080420146314

Gelirken hepsini görmüştük tabelada yazan yerleri. Şimdi sıra Ezine de. Tabelalar dört tane, en üstte Gülpınar, Apollon Smintheion 43 Sağı işaret ediyor. Sola ise; Çanakkale, Ezine.

080420146315

Ezine’ye de az kaldı. Ezine 6, Çanakkale 54 yazılmış tabelaya.

080420146316

Ezine yolu da düz değil, belli bir eğimle tırmandık durduk. Arada çeşme de olunca kısa mola vermeden geçmek olmaz. Mustafa’yı bisikletlerin başında çekiyorum.

080420146317

Ezine yolları da eğri büğrü, nedense karayolları düz yapmamış.

080420146318

Havada bulutlar pek yüksek, yağmur yağma durumu şimdilik yok. Ama bahar ayındayız belli mi olur?

080420146319

Yol neredeyse doksan derece dönüyor ileride.

080420146320

Koyunlar kuzulamış, taze otları yiyerek karınlarını doyuruyor. Koç ayakta etrafı kolaçan ediyor. Anne koyun ve kuzu yerde.

080420146321

Ezine’ye vardık, burada biraz mola vermeli. Tabelada; Ezine Nüfus 14000 yazılmış.

080420146323

Yağan yağmurlardan dolayı çaylar akıyor şırıl şırıl.

080420146324

Geçmiş yıl Çanakkale dönüşünde bu parkta mola vermiştik öğlen yemeği için.

080420146325

Aslında bir hamama girmeliydik ya neyse yolumuz epey var. Fazla oyalanmak istemiyoruz. İki kubbeli hamam önündeyiz.

080420146326

Özel bir bankada müdür olan Levent Çakıcı’nın misafiri oluyoruz. Kahve ikram ediyor bize. Kahveden sonra bir resim çekilmek icap eder değil mi? Bizi ikinci defa misafir eden Levent ile beraber resim çekiliyoruz dördümüz.

080420146327

Levent ile vedalaşıp kahve için teşekkür ettikten sonra yola çıkıyoruz. Ana yolda bir süre gittikten sonra Bayramiç yoluna saptık. Tabelada düz olarak; Ayvacık, İzmir, sağa doğru Şehir merkezi, sola doğru Bayramiç yazılmış. İrfan önümde, ileride döneceğimiz yerde direkte Türk bayrağı dalgalanıyor.

080420146328

Dönemeçteyiz, büyük bir direkte Türk bayrağı dalgalanıyor, sola doğru döneceğiz kavşaktan.

080420146329

Ayazma 54 km diyor tabelada, ne yapalım biz de gideriz. Ayrıca araç muayene istasyonuna da gidiyor yol.

080420146330

Bayramiç’e kadar yol düz görünüyor.

080420146331

İsmi ilginç bir dere ile karşılaşıyorum; Harharik. Ne demek acaba diye merak ediyorum.

080420146332

Harharik çayı az da olsa akıyor yeşilliklerin arasından.

080420146333

Her çeşmeden su içmek gerekiyor. Bunu dengesiz İrfan söylüyor. Uzun bir yalağın içine borudan su akıyor sürekli. Hayvanlar bu yalaktan su içiyor.

080420146335

Ağaç altı bulduk mu mola veriyoruz. Çam ağacının gölgesinde bisikletler park etmiş.

080420146336

Az ileride bir sıra çam ağacı var, bir sırası da kesilmiş, neden kesilmiş belli değil.

080420146337

Yol kıyısında arabanın biri tilkiye çarpmış.

080420146338

Ana yolun gürültüsü burada yok, yolun sakinliğinde gitmek rahatlatıyor. Tek katlı evler, sağda ağaçlar yeni yaprak açmış yeşilleniyor.

080420146339

Ayrıca bahar gelmiş ağaçların beyazlığını da görmek çabası.

080420146340

Yoldan biraz içeride, yeşillikler içinde çeşme. Arkası tarla ve kenarında ağaçlar.

080420146341

Kimi meyve ağaçları daha yeni tomurcuklanmış.

080420146342

Bayramiç’e vardık bile. Nüfus 14200 olarak yazılmış.

080420146344

Belediye bisikletçilerin geleceklerini tahmin etmemiş olacak ki mazgalları gelişi güzel  yapmış. Amaçları sadece yağmur yağdığında mazgaldan sular kanallara aksın yeter. Ama biz geldik bisikletimizle ne olacak? Mazgal aralıklarına tekerlek girebilir çünkü gidiş yönüne göre düz takılmış.

080420146345

Yolun orta kaldırımına çiçekler dikmiş güzelce, Yani belediye güzelliklere önem veriyor. Hakkını vermek gerek.

080420146346

Dedim ya gelişigüzel mazgalları yerleştirmiş diye işte bu mazgalı bisikletçiye göre normal yerleştirmiş. Her hangi bir tehlike meydana getirmiyor. Çünkü demirler enine döşeli.

080420146347

Hemen ardı sıra gelen mazgal da tehlikeli bir biçimde yerleştirmiş. Bir de demirlerin de kırılmış bir kaçı. Tam lastiklere göre, kaçamazsan tekerlek girer.

080420146348

Bayramiç ana yoldan biraz içerde, sakin, küçük bir kasaba. İleride iki şerefeli minare görünüyor.

080420146349

İleriden sola döneceğiz, hedefimiz Kaz dağları. Antik adıyla İda. Tabela düz şehir merkezini, sola Çan ve Kazdağı (İda) olarak belirtmiş.

080420146350

Döneceğimiz yerde sola doğru tabelalar konmuş. Çan, Kazdağı Ida 29, kızılay acil ve Bayramiç devlet hastanesi. Demek yolumuz 29 Kilometre kalmış. Az ilerde uyarı tabelasında burada okul olduğunu belirtiyor.

080420146351

Tarihi bir cami ve minaresi taş duvar ile yapılmış.

080420146352

Belediye duvarlara güzel hatun resimleri yaptırmış. Sanattan ve sanatçıdan anlıyor ve değer veriyor demek ki.. Yere yan olarak uzanmış kadının uzun saçları, üzerinde tül örtü. Kadın tıpkı kaz dağı gibi çizilmiş, başı zirveyi, kalçası diğer zirveyi andırıyor.. Havada bulutlar çizilmiş.

080420146353

Hamzaoğlu konağı, tarihi eser. Kesme taştan yapılmış.

080420146354

Bayramiç ten devam ediyoruz Evciler’e doğru. Bahçelerde ağaçlar çiçek açmış bembeyaz.

080420146355

Bahar bu yıl çok beyaz gelmiş buralara. Etraf meyve ağaçları, üzeri bahar çiçekleri. İnsanın bu güzelliğe baktıkça bakası geliyor, bıkmadan usanmadan.

080420146356

Kalın gövdeli bir ağaca aşı yapmışlar. Aşı da tutmuş ama ne aşısı yaptıklarını bilemedim. Gövdesine bakılırsa çitlembik ağacı ve Antep fıstığı aşılanmış sanki.

080420146357

Birden bire karşımıza % 10 eğim çıkıyor, mecbur çıkacağız. Tabelaya öyle yazılmış.

080420146358

Bazı köylerin yakınından geçiyoruz. Köy yoldan içeride olduğu için uğramaya gerek görmüyoruz.

080420146359

Öncümüz, rehberimiz ve aynı zamanda kılavuzumuz İrfan Bayramiç baraj göletini yüksekten gören bir yerden etrafı inceliyor. Sanırım kamp için yer bakıyor.

080420146360

Mustafa da sessizce İrfan gibi etrafı seyrediyor. O sadece manzarayı seyrediyor.

080420146361

Eh benimde onlardan kalır yanım yok değil mi. Manzara güzel, karşıda Kaz dağları tüm muhteşemliği ile bizi çağırıyor bağrına. Buralara ilk defa geldiğimden Ayazma nerede diye bakınıyorum ama nerede olduğunu kestiremedim. Güzellikler göreceğimden eminim. İrfan etrafı inceledikten sonra baraj göletinin kıyısında kamp kuralım diye teklif ediyor. İyi güzel yer de etrafta hiç ağaç yok, kabak gibi yerde de çadır kurulmaz ki. Benim hedefim Ayazma, orada kamp atmak. İrfan’ın burada kamp kurma teklifini kabul etmiyorum. Biraz kızdığını hissediyorum ama hedefimiz Ayazma. Buradan manzara güzel de aşağıda kamp kuracağımızdan pek güzellik görünmüyor.  Yola devam ediyoruz böylece. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

080420146362

Tepenin arında şirin bir köy görünüyor.

080420146364

Baraj göleti bayağı uzun, kıyısından epey gittik.

080420146365

Güneş batıya devrildi, gölgeler uzamaya başladı. Bisikletim KUZ ve kendimin asfalta vuran gölgemi çekiyorum.

080420146367

Meyve bahçelerinin yanı sıra üzüm bağları da var.

080420146368

Tatlı bir rampa çıkıyoruz.

080420146369

Orda bir köy var uzakta

O köy bizim köyümüzdür,

Gitmesek te varmasak ta

O köy bizim köyümüzdür.

Uzaktaki köye el sallıyorum. Köy yamaçta kurulmuş.

080420146370

Sevgili dengesiz İrfan yol kıyısına oturmuş gelmemi bekliyor. Biraz şekeri düşmüş olacak, sinirli sinirli konuşmaya başladı oturduğu yerden. “Ne güzel kamp yeri buldum da kalmadık” diye. Ben de sakince bisikleti sehpasına alarak yavaş adımlarla yanına gelerek iki yanağını gülerek öptüm. İrfan’ın tüm siniri birden bire gitti bu hareketimle. Karşılık ters cevap verseydim daha da çok sinirlenecekti. Biraz çerez atıştırdık beraber oturduğumuz yerde. Kavşaktayız bu arada, yön levhaları aynı yeri gösterir 2 tane olunca yuh diyorum. Bu kadar mı israf olur, Kazdağı ve Ayazma aynı yerde aynı kilometrede. Tabelada; Evciler, Kazdağı (İda) 14 Ayazma 14 (Mesire yeri)

080420146371

Rakım yükseldikçe bitki örtüsü ve ağaçlar değişiyor.

080420146374

Etraf çam ormanı, rampa devam ediyor.

080420146375

Evciler de çok elma yetişiyor. Meraklı olacaklar ki yağlı güreş alanı yapmışlar. Bir de altın elma dan esinlenmişler. Altın elma tarihte ilk güzellik yarışmasına sebep olmuş antik çağda. O da Ayazmada yapılmış ilk güzellik yarışması. Herhalde zamanı değil yağlı güreşlerin.

080420146376

İki tane genç delikanlı tutuşmuşlar antrenman yapıyordu yeşil çimenlerin üzerinde.

080420146378

Evciler köyünde çam ormanları başlıyor. Çamların boyu yüksek.

080420146379

Evciler göyüne hoş geldiniz yazısı bizi köyün girişinde karşılıyor.

080420146380

Elma bahçeleri bol olan Evciler köyünde her tarafta elma kasası görmek olası.

080420146381

Köyün kahvesinde oturup mola veriyoruz. Burada bir şeyler atıştırdık. Telefonları da şarj etmek gerek. Aynı zamanda bakkaldan ekmek ve yiyecek malzemesi takviyesi yapıyoruz. Buradan sonra yerleşim yeri yok. Tabelada; Ayazma Mesire yerine 8 Kilometre kaldığını gösteriyor. Altında da Kazdağı (Ida) tabelası var.

080420146383

Yol bizi direk Ayazma’ya götürecek. Kaz dağlarının eteklerindeyiz, tırmanış ta başladı. Elma bahçelerinin yanından devam ediyoruz yolumuza.

080420146384

Beyaz gelinliğini giymiş elma ağaçları doğaya ayrı bir güzellik katıyor.

080420146387

Yol kıyısında hep elma bahçeleri yapılmış belli bir yere kadar. Elma ağaçları da öyle çiçek açmış ki bazen durup resim çekmeden geçemiyoruz. Her ağaç değişik güzellikte. İrfan ve Mustafa durmuş cep telefonları ile elma ağacını çekerken ben de onları çekiyorum.

080420146388

Seyredilmeye değer çiçekli elma ağaçları.

080420146389

Dut ağacının yeşil yaprakları arasında çiçek açmış elma ağacı. Beyaz ve yeşil bir arada.

080420146390

İrfan önümde tırmanıyor yukarı doğru.

080420146391

Çay şarıl şarıl akıyor, biz yukarı o aşağı.

080420146392

Çay akarsa sürekli olarak, çınar ağaçları da yerini aşmış yüzyıllar öncesinden.

080420146394

Çay kenarları elma bahçeleri, ötesinde kalem gibi çam ağaçları.

080420146395

Artık orman başladı, çam ağaçlarının boyları da arttı. Çam gövdelerini sarmaşıklar kaplayıp yeşile bürümüş.

080420146396

Artık ormandayız diyorum, bakıyorum ki ileride çiçek açmış elma bahçeleri gözüme ilişiyor. Yol kalem gibi düz çamların arasından gidiyor.

080420146399

Açıklık buldukları yere elma ağacı dikmişler. Çiçek açmış elma ağaçları arkamda, kendimi elçek çekiyorum bir poz.

080420146400

Çayın aktığı vadiye yavaş yavaş Güneş ışığı azalmaya başladı. Elma bahçeleri hala çayın kenarında.

080420146401

Çam ağaçları da kalem gibi düz ve uzun.

080420146402

Bakalım elma bahçeleri nereye kadar gidecek.

080420146404

Bundan sonra elma bahçesi görmüyoruz. Yukarılardan bir vınlama sesi geliyor, merak ediyorum nerden geliyor vınlama sesi. Sesin geldiği yere varınca bir su türbini karşımıza çıkıyor. Su öyle basınçlı geliyor ki türbinin kanatlarına çarptıktan sonra etrafa saçılıyor. Buradan üretilen elektrik nerede kullanılıyor acaba?

080420146405

Biraz yukarıda alabalık çiftliği var. Demek ki aşağıdaki türbinden elde edilen elektrik çiftlikte kullanılıyor. Anca böyle bir yerde alabalık yetiştirilebilir. Her taraftan buz gibi su fışkırıyor. Alabalık havuzlarını çekiyorum. Havuzlar dört kademe olarak yapılmış.

080420146408

Kaç gündür yoldayız, biraz da kendimize önem vermeliyiz. Nasıl olsa hedefimize vardık, ödülünü de vermek gerek. Çiftlikte alabalık yemeden geçmemek gerek diyerek kırmızı benekli alabalık siparişi veriyoruz. Balıklar pişerken de birer bira yorgunluğu alıyor. Alabalıkları afiyetle yiyoruz. Restoranın bahçesinde elma ağaçları çiçeklerle bezenmiş. Bizden başka kimse yok restoranda.

080420146409

Restoranın dibindeki kanaldan sular akıyor havuzlardaki balıklara.

080420146411

Balıkları yerken akşam oluyor ve hava kararıyor. İyice karnımızı doyurduktan sonra az kalan yolumuzu da yaptıktan sonra  Ayazma mesire yerine zifiri karanlıkta vardık. Yolu bisiklet aydınlatmaları ile görüyoruz. Zaten elektrik yok burada, ormanın içinde de gerek yok elektriğe. Düz bir alana çadırları kurup eşyaları indiriyoruz bisikletlerden. Etraf karanlık olduğundan nasıl bir yerdeyiz kestiremiyorum.  Tabelada Çevre ve orman bakanlığı, Ayazma mesire yeri olarak yazılmış. Flaş ışığı ile gecenin karanlığında resmini çekiyorum.

080420146413

Birer kahve iyi gider diyerek kahve yapıyorum. Yorgunluk kahvesi iyi gitti doğrusu. Burada telefon da çekmiyor, dünyadan kopuk durumdayız. Fazla geç olmadan yatıp uyuyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 80 Kilometre civarı (Haritada 73 Km gösteriyor, Bozcaada da yaptığımız yol haritada yok)

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc