Etiket arşivi: kiraz

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 2. Gün

20 Mayıs 2015 Çarşamba

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Resimlerin bir Kısmı Ferdi Kızıl’a aittir)

2. Gün

Tire – Kiraz – İğdeli

 

Siz yok musunuz siz derya kuzuları

Kestim kılıcımla karanlığını dibin

Yakamoz içinde bıraktım suları

Ah ayaz gecelerde olur ne olursa

Sırtımda bir zıpkın yarası

Halim Şefik GÜZELSON

 

Öne çıkan görsel, Ferdi ve ben bisikletlerimizle birlikte yolda ayakta duruyoruz. Ferdinin bisikletinde küçük Türk bayrağı var, Bisikletim KUZ’un arkasındaki kıytırıkta iki çubukta sarı ve turuncu renkli üçgen bayrak takılı.

IMG_0372

Özgürlüğümün ilk sabahı, çadır yaşamı bana çok iyi geliyor. Kendimi bağımsız, özgür, hür ne derseniz deyin ve çok mutlu hissediyorum. Para ile alınmaz, bedava anlayacağınız. Neyse pek derin olmasa da iyi bir uyku çektim sayılır. Park yola yakın, araç gürültüleri, daha çok egzozsuz motorların gece sessizliğini yırtmaları biraz rahatsız etse de hazır uyanmışken etrafı ve tuvaleti şöyle bir kolaçan ederek sabahı ettim. Sabahın ilk ışıkları çadırıma vurmaya başladığında bir süre tembellik hakkımı kullanmak gerek diyerek parkta yaşayan kuşları dinledim. Çadırımın içinden dışarıdaki çimenler, ağaçlar ve park duvarı görünüyor.

20150520_070209_HDR

Parkta çadır kurduğumuz alan, sabahın körü. Henüz kimse gelmemiş. O yüzden kalkar kalkmaz hemen toparlanmaya başladık. Benim toplanmam daha kısa sürede oluyor Ferdiye göre. Kıytırık bana daha pratik geldi. Eşyalar daha düzenli ve ulaşılması daha hızlı olduğundan yerleşmesi de daha çabuk oluyor haliyle. Ferdi’nin yeri kısıtlı olduğu için neyi nereye yerleştireceğim diye endişeden dolayı toplanması daha geç oluyor. Toplandıktan sonra hızlıca kahvaltıyı hazırlayıp kuş seslerinin melodileri ile karnımızı bir güzel doyuruyoruz. Çam ağaçları altında çadırlarımız kurulu durumda.

20150520_072705

Kahvaltının üstüne okkalı bir kahve iyi gitti doğrusu. Güne iyi şeylerle başlamak güzeldir. Biz de bunu yapmaktan geri kalmadan yerine getiriyoruz. Ferdi kendi kahve fincanını ve beni yakından çekiyor.

IMG_0363

Kahve keyfinden sonra hemen yola çıktık. Yol biraz kalabalık, Ödemiş yolunda bir süre gideceğimizden yapacak bir şeyimiz yok. Güneş yükselmeye başladı, bu durumdan yararlanmak gerek diyerek yeni aldığım güneş panelini denemeli. Gece telefonu yedek bataryadan şarj ettiğimden boşalan bataryayı takıp şarj etmeye başladım. Bakalım nasıl sonuç alacağım. Güneş enerjisinden şarj olayını merak edenler daha önce yazdığım

Bisiklet ve Donanımları başlığındaki Güneş Enerjisinden Şarj yazımdan detaylarını okuyabilirsiniz. http://www.urimbaba.net/?page_id=5353

Bisikletim KUZ, arkasındaki kıytırık üzerinde güneş paneli.

20150520_094907

Mevsim İlkbaharın son ayı, aylardan Mayıs. Bu ayda dutlar olgunlaşmaya başlar ve bizlere nefis tadı ile yolda harcayacağımız enerjiyi vermekte. Aynı yerde bir de çeşme bulunması burada mola vermemiz kaçınılmaz. Bisikletim KUZ, kıytırık ve Ferdi dut ağaçlarının önünde.

20150520_101626

Sağ olsunlar rahatça dutları toplayıp yiyebileceğimiz tahta merdiven işimizi kolaylaştırdı. Dut yolcunun vazgeçilmez meyvesi, doğanın bizlere verdiği bu nimetten faydalanmak gerek. Dut yerken Ferdi resmimi çekiyor merdiven duta dayanmış haliyle.

IMG_0368

Bir de duta yakından bakmak gerek değil mi? Kara dutlar da nefis görünüyor. Kimisi olgunlaşmış gel beni ye diyor. Elbette sadece bize sunmuyor taze meyvelerini. Arılar, kuşlar, karıncalar da bundan nasipleniyorlar. Dutlar cezbedici tatlı bir meyve ama fazla yememeli yoksa cırcır olmak işten bile değil. Hele uzun bir tura çıkmışsanız fazla yemeden, kararında yemelisiniz. Yoksa yolda perişan olmanız işten bile değil. aklıma bir Hint atasözü geliyor ;

“Eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa kesinlikle altını pislemiştir!”

20150520_101726

Yola çıkmadan Ferdi’nin tripodu ile bir resim çekiliyoruz ikimiz beraber. Bisikletlerimiz, ardımızda Bozdağlar muhteşem görünüyor. Ferdinin bisikletinin arkasında çubukta Türk bayrağı. Kıytırığın arkasında sarı ve turuncu üçgen bayraklar çubukların ucunda. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_0372

Yol kıyısında bir köy kahvesinde mola verdik. Babası ile kahvede oturan sevimli bir kız çocuğu ile sohbet etmeye çalışıyoruz ama kız utangaç. Henüz yabancı biri ile şimdiye kadar konuşmamış. Çekingen tavırları daha da sevimli yapıyor.

20150520_114014

Yolda topladığımız henüz olgunlaşmamış kayasıları mideye indirdik. Tadı fena değil, biraz mayhoş. Bir süre daha geçmesi gerek, o zaman tadına doyum olmaz. Elimde iki kayası.

20150520_114349

Köylerde çay şehirlerdeki gibi pahalı değil, ucuz. Çay da bize gizli bir enerji veriyor. Çay da ucuz olunca öyle küçük barakta olmaz. Su bardağında duble olarak içilmeli. Çaya doyuyoruz nefis tadı ile. Duble çaylarımızı içerken elçek resim çekiyorum ikimizi.

20150520_114505_HDR

Küçük Menderes nehrinin suladığı bereketli ova. Tarlaların hepsi ekilmiş durumda ve henüz yeşil. Havalar biraz daha ısındıktan sonra olgunlaşıp hasat yapılacak.

20150520_124419

Menderes nehrini besleyen çaylardan biri. Ana kola kavuşmaya gidiyor. Hasret sona erecek çağlamasından belli. İlkbahar yağmurları Küçük Menderes nehri ve çayların bir süre temiz akmasına neden olmuş. Küçük Menderes havzasında bisiklet sürerken bir kaç kez nehrin ve çayların üzerinden geçtik. Aklıma insan eliyle oluşturulan Erozyon, toprak kaybı ve sanayi artıkları ile kirletilen bu nehir için ne yapılabilir? Bu konuda bir proje yapmalı, örneğin Suyun kaynağına kadar bisikletle yolculuk yapmak geldi aklıma. Nehrin denize kavuştuğu yerden toprak alıp suyun kaynağına kadar yerel yönetimleri ve insanların nehirleri ve erozyon ile yapılan kayıpları anlatabiliriz. İyi bir proje olabilir, üstünde çalışmak gerekir diye düşündüm. Nehirler temiz akmalı değil mi? Neredeyse aynı düşünceleri Ferdi de aklından geçirmiş. Kalpler bir olmuş demek ki!

20150520_125216

Küçük Menderes havzasının Aydın dağları kıyısından giden yoldayız. Yol pek işlek değil, o yüzden rahat gidiyoruz yol boyunca.

20150520_132639

Yolda tıngır mıngır giderken aynı dünkü gibi biri önümüze atıldı birden bire. Yalnız bu atılan biraz farklıydı. Türkçe ” Gelin bir kola ısmarlayayım size! ” deyince hadi bir kısa mola verip dinlenelim diyerek teklifini kabul ettik. Misafirperverlik her yerde devam ediyor. Bisikletleri park ettik, adamların yanına oturduk. Oturunca durum anlaşıldı! Biralar almışlar kafayı çekiyorlar. Genç olanı bizleri uzun saçlı, hippi gibi görüp ” ciğaraluk var mı ciğaraluk?” diye sordu. Biz uyuşturucu kullanmadığımızı ve her türlü uyuşturucu kullanımına karşı olduğumuzu söyleyince adamın hayalleri suya düştü birden bire. Ardından bira ısmarlamamızı isteyince hani bize kola ısmarlamak için durdurdun? Kolalar nerede deyince adam hala bira ısmarlayın diye konuşuyor. Zaten kafayı bulmuş kör kütük sarhoş olmuş. ” Ben buranın babasıyım” diye böbürlenmez mi? Anlaşılan Urimbaba’yı tanımamış. Tanışmaya gerek yok diyerek size afiyet olsun, biz yolumuza devam ediyoruz diyerek yola çıktık. Artık sarhoşlarla uğraşmanın gereği yok, onları takmadan bisikletlere binip yolumuza devam ettik. Böyle soysuz insanlarla sohbet edilmez, bu gibilere dikkat etmek lazım. Alkol alınca kendini bir şey sanmaları ne sohbet etmeyi nede selam vermeyi gerektirir. Boş yere insanın enerjilerini tüketir bunlar. Ferdi bizi çekiyor konuşurken.

IMG_0390

Yol çatağındayız, gideceğimiz yol ve geldiğimiz yol tabelaları üçüncü yoldan gelenler için. Sağa Tire, sola Beydağ yönünü gösteriyor.

20150520_135759

Yol bazen güzelleşiyor, ben bunun farkındayım ama Ferdi de farkında. Çaktırmadan bu güzel kareyi yakalamış sağ olsun. Arkamdan çekiyor ağaçların arasından giderken.

IMG_0396

Derken yol çalışmaları olan yerden geçiyoruz. Yola toprak dökmüşler, henüz asfalt yok. Bir de yol kıyısındaki ağaçlar da yolu kaplamış durumda olunca bir bisikletçinin arayıp ta bulamadığı hayale dönüşüyor. Yolun toprak oluşu şansımızın iyi olduğunu gösterir. Sanki gerçekten ormanda gidiyoruz gibi. Daha ne olsun. Yol kısa olsa da tadını çıkardık. Ferdi kamerası ile elçek ikimizi bisiklet sürerken çekiyor, yolun üstü tamamen ağaç kaplı. İkimizin de saçları uzun.

IMG_0403

Karnımız açıktı, Beydağ’a vardık. Beydağ dağların yamacına kurulmuş küçük bir kasaba. Kasabanın merkezine gelerek meşhur olmayan köfteciden nefis köfteleri afiyetle yedik uygun fiyata. Bir yerde Meşhur yazarsa siz köfte yediğinizi zannedersiniz. Aslında yediğiniz Meşhur dur. Yani Meşhur kazık. Köfte her yerdeki köftelere benzer. Karnımız doyduktan sonra üstüne birer çay iyi gitti doğrusu. Bisikletlerimiz dükkanın köşesinde park etmiş, yanında Ferdi duruyor.

20150520_151058

Beydağ da bir süre dinlendikten sonra ilk önce hangi yoldan gideceğimize karar verdik. Önümüzde Beydağ barajı var. Barajın iki yanından da yol gidiyor. Bize önerilen sağdaki yolun trafiği daha az olduğu. İki yol da Kiraz da birleşiyor, uzunluğu da hemen hemen aynı. Bizim için trafiği daha az olan yolu seçmemiz en uygun olur diye biraz daha engebeli olan yola girdik. İlk önce baraj seviyesine kadar bir tırmanıştan sonra hafif iniş ve çıkışlarla baraj gölet manzarasında ilerlemeye başladık. Manzarada bulutlar toplanmaya başladı. Yağmur ha yağdı ha yağacak.

20150520_154701

Bozdağ sıradağların sonlarındayız ve bundan sonra bizi tırmanışlar bekliyor ta Buldan’a kadar.

20150520_164148

Gökyüzünü kapatan bulutlar iyice toplanıp ağırlaşınca sonunda ağırlığa dayanamayıp yağmur olarak yağmaya başladı damla damla. Bulutların altında olunca ıslanmamak elde değil. Yağmurlukları giyip yola devam ediyoruz, yağmur bizi durduramaz. Bakırköy de çay molası verdik. Seçim propagandaları her yerde olduğu gibi bu köyde de kendini belli ediyor.

IMG_0420

Bir süre sonra yağmur azaldı ve durdu, Kiraz’a da vardık zaten. Burada alışverişimizi yapıp yola devam edeceğiz. Tabelada; Kiraz, Nüfus 44000 yazıyor.

20150520_184327

Kiraz da marketten alışverişi yapıp yola devam ettik. Birden yağmur boşalınca bir benzinlikte yağmurun azalmasını bekledik bir süre. Yağmur azalınca yola koyulduk. Hava henüz aydınlık, gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz.

IMG_0426

Yağmur hafif yağsa da Kiraz dan sonra başlayan tırmanış hızımızı kesti. Geldiğimiz yol da az değil, Karaburç köyünde bir mola vermek gerek diyerek kahvenin birine oturduk. Köylülerle sohbet etmeye başladık. Bizleri merak ediyorlar haliyle. İki bisikletli, iki uzun saçlı, bisikletin birinde römork var, nerden nereye gidiyor diye. Biz de sorulan sorulara yanıt verdikten sonra yolda nerede çadır kurabiliriz diye sorunca herkes kendine göre yer belirliyor. Akla en yatkın olan çeşmenin başı diye karar kıldık. İçtiğimiz çayların paralarını bize ödetmediler sağ olsunlar. Kahvedekilere teşekkür edip yola koyulduk. Yolun eğimi giderek artmakta ve rakım yükselmekte. Yorgunluk ta baş göstermeye başladı bir süre sonra.

Yol kıyısında serası önündeki çardakta yetiştirdiği çiçek ve fidanları satan yerde durup satıcıya selam verdim. Biraz nefes almalıyım. Adam selamımı aldıktan sonra henüz bir şey konuşmadan gülümseyerek ” Burada kalabilirsiniz, isterseniz evime sizleri misafir edeyim, hem Allah ne verdiyse bir şeyler yeriz ” deyince şaşırdım. Hiç beklemediğim bir teklifle karşı karşıyayım. Ne diyeceğimi bilemeden nefesimin düzelmesinden sonra ” Teklifin beni çok memnun etti, çok çok teşekkür ederim ama bir süre daha gideceğimizi ve bir arkadaşım daha var deyip nazikçe reddettim. Adamın hiç tanımadığı yoldan geçen birine böyle buyur etmesi beni duygulandırmıştı. Çiçekçiye teşekkür edip yoluma devam ettim. Bir süre daha devam edip çeşmenin yerini bulmaya çalışıyoruz Ferdi ile birlikte. Tarif ettikleri yere gelmiş olmamız gerek ama çeşme yok ortalıkta.

Sağımızda dere akıyor ama epey aşağıda. Dereye inip yoldan uzaklaşmamız gerek gürültüden kurtulmak için. Karşımıza dereye inen biraz dik bir girintiden aşağı bisikletler elde inerek derenin içinden geçerek düz alan olan harika bir yere geldik. Buraya çadır kurulur deyip çiseleyen yağmur altında çadırları hızla kurup eşyalar ıslanmadan içine yerleştirdik. Ardından akşam yemeği için hazırlıklara başladık. Ferdi de benzin ocağı var. Yemek çabuk olacak derken benzin ocağı su koyuverdi. Neyse benim ocakla yemekleri yapıp neşemizi bozmadan karnımızı doyurduk. Harika bir gün daha yaşamıştık ve yemeğin üstüne bol köpüklü birer kahve iyi gider deyip kahve pişirdim. Etrafta hiç ışık yok, gecenin karanlığında kahveleri keyifle içtik. Bizden daha mutlu yoktur bu dünyada, olacağını da zannetmiyorum. Akşam sohbetimizi çaydanlıkta demli çayımızda son buldu. Yorgunuz ama neşemiz ve keyfimiz yerinde olunca dünya umurumuzda değil. Yol her zaman olduğu gibi bizlere nimetlerini ve güzel yerlerini sunmaya devam ediyor.  Hava kapalı olması yıldızları görmeye engel ama yıldızların orada olduğunu bildiğimizden çadırlara girip rahat bir uykuya daldık.

Çamların altında bisikletim ile yürürken Ferdi beni çekiyor.

IMG_0430

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 81 Kilometre civarı. Düne göre bu gün biraz daha fazla yol almışız.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc