Etiket arşivi: koko

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 7 ve 8. Gün

25 – 26 Mayıs 2015 Pazartesi –  Salı

7 ve 8. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Denizli – Dereköy

 

Sana

Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden,

Seni öpsünler diye gönderiyorum sana.

Bana, kucaklarında seni getiriyorlar;

Ben de sonra o seni getiriyorum.

Özdemir Asaf

 

Öne çıkan görsel, yeşil buğday tarlası, sağda görkemli meşe ağacı, ileride göl ve dağlar.

20150526_190212

Sıcak duş, güzel yemek, özlem, sohbet yumuşak yatak. Hepsini harmanladın mı iyi bir uyku ve dinlenmiş olarak kalkmakla sonuçlanıyor. Ferdi de hayatından memnun, erkenden kalkıyoruz birlikte. Ev sahipleri henüz uyanmamış, sessizce gürültü yapmadan bekliyoruz. Esas ev sahipleri bizden önce uyanmış. Koko hemen yılışarak sevgi gösterisinde bulunuyorlar sabahın köründe. Ferdi’nin kucağında Koko.

20150525_230045

Koko sehpanın yanında yere uzanmış bana bakarken.

20150525_231037

Sonya ise dışarıda minderinde yatıyor.

20150525_231207

Ev sahipleri uyanınca kendilerini sevdirmeden güne başlatmıyorlar. Güzel bir kahvaltının ardından kahveleri afiyetle içiyoruz. Yeğenim kahvaltıdan sonra Pamukkale Üniversitesine gidiyor öğrencilerine ders vermek için. Ferdi ile ben bisikletlerin yükünü boşaltıp Denizli’yi dolaşmaya çıkıyoruz. Çarşıdan büyükçe kıytırığa sığacak kadar saklama kabı alıyorum. Sakallarım da uzamış, bir berber dükkanında sakal tıraşı oluyorum. Çarşıyı bir süre dolaştıktan sonra Mustafa ile buluşup öğlen yemeği yiyoruz. Sonrasında Mustafa dolmuş ile biz de bisikletlerle eve dönerek dinleniyoruz akşama kadar. Akşamda çarşıdan aldığımız balıkları pişirip bahçede kendimize ziyafet çekiyoruz. Kıytırığın bir köşesinde 1.5 Litrelik Kosova ev yapımı rakı duruyordu. Mersin de dostum Feyyaz’a hediyem olacak. Artık bir kısmı eksik olsun bir kaç tek atarak neşemizi iyice artırdık. Bir günlük dinlenme bize iyi geldi. Zamanımız var nasıl olsa, Burdur’a yetişiriz. Koko ve Sonya yeğenim Eylin’e yılışmaya çalışıyor.

20150526_090105

Sonya ile resim çekileyim diye o kadar uğraşmama rağmen bir türlü yüzünü bana dönmüyor. Çok nazlı bir köpek, sanki utanıyor resim çekilmekten. Sabah erkenden kalkıp eşyaları bisiklete yükleyip yola çıkmaya hazır hale geldikten sonra kahvaltıyı yapıyoruz. Mustafa da hiç üşenmedi bize kendi el emeği ile yaptığı küçük ekmekleri veriyor yolda yersiniz diye. Ekmekler 2 gün yetti bize. Ayrıca kahvaltıda yiyelim diye bir çeşit baharat olan Zahter ve zeytin yağı da veriyor. Kahvaltıda tadı hoşumuza gitmişti. Ekmeği yağa batırıp ardından zahtere batırarak yeniyor. Ağıza değişik aromalı bir tat bırakıyor. Akdeniz’in doğusunda yetişen bir bitki toz haline getirilip kahvaltıda yoğun olarak kullanılıyor. Verdiklerini de bagaj çantalarına yerleştirerek yola çıkmaya hazırız. Sonya başını çevirmiş halde elçek resim çekiyorum.

20150526_091145_HDR

Yeğenim Eylin ve Mustafa. Bir poz alıyorum vedalaşırken. Koko da onlara bakıyor.

20150526_091215

Cep telefonunu Ferdi’ye vererek bizi çekmesini söylüyorum. Sonya ve Koko da bizimle çekiliyor. Sonrasında her şey için teşekkür edip vedalaşıyoruz. Ayrılık her zaman zor olsa da tekrar kavuşmayı belirtir.

20150526_091253

Bulunduğumuz yer Denizli den biraz yüksekte olduğu için hızlıca aşağı inip Denizli’nin kalabalık ana yolundan Afyon yönüne sapıyoruz. Burada trafik biraz daha az. Yolu, yolda olmayı özlemişiz. Bilinmeyen her zaman bizi cezbeder. Bisikletim KUZ ve kıytırığı çekiyorum park halinde.

20150526_111628

Karşıda görünen dağların alçaldığı yere kadar gidip sağa doğru kıvrılacağız. Denizli sanayi bölgesinde trafik lambalarında garip bir olay oldu. Trafik lambaları bize kırmızı yanıyor. Haliyle trafik kurallarına uymak gerek diyerek emniyet şeridinde durup bekliyoruz yeşil ışık yansın diye. Biz beklerken arkamızda bir araç kornaya basıp yol istiyor. Bizim de korna çalan arabaya yol verme gibi bir niyetimiz yok. Yanımızda iki şeritte de bekleyen arabalar var. Hem emniyet şeridinde arabanın işi ne. Araç habire korna çalmaya devam etti, bizde tık yok. Yeşil yanınca hareket ettik. Arkamızdaki araç bizden kurtulunca gaza iyice basıp yanımızdan geçerken ben de ona tepki olsun diye havalı kornaya bastım Zort Zort diye. Arabanın içinde kadın sürücü olduğunu görünce şaşırdım. Acaba niye bu kadar acele ediyor diye arabanın arkasından bakarken 50 metre ilerde sağdaki dükkanlara yanaşıp park etti. Gerçekten garip bir durum, hem kadın sürücü, hem emniyet şeridinde hem de kırmızı ışıkta yol istiyor illa geçecek. Bir de 50 metre ileride duracak? Garip, çok garip!

20150526_111638

Denizli’ye yakın olsak ta mermer ocakları buralardan başlıyor. Yer yer dağlar tepeler peynir gibi kesilip bloklar çıkarılarak işlenmeye gidiyor. Buralarda kamyonlar, tırlar hep koca mermer blokları yüklemiş devamlı taşıyorlar kesim yerine doğru.

20150526_112517

Yol güzel olunca tempo biraz hızlı oluyor, ilk molamızı Kocabaş beldesinde veriyoruz. 30 Kilometre gelmişiz bile. Kahvede çay ve atıştırmalık bir şeyler yiyerek dinlendik bir süre.

20150526_122316

Buralarda çimento fabrikasının yakınında, karayolundan 4 Kilometre içeride Kaklık mağarası var. Arazi düz, mağara yerin altında. Pamukkale travertenlerini düşünün aynısı mağaranın içinde. Gidilip görülmesi gereken bir yer. Ferdi de ben de daha önce Kaklık mağarasını gördüğümüz için gerek yok diyerek yolumuzdan sapmadık. Tarladaki ekinler yeşil, düz arazide Kaklık mağarası görünmüyor.

20150526_151312

Duruma göre bazen Ferdimen önde, bazen ben önde oluyorum. Arada durup ilginç bir şey görünce ikimiz de kendimize göre durup resim çekmeden yola devam etmiyoruz. Ferdi’nin web sitesi var ona yazacak, resim topluyor benim gibi. Ferdi’nin web sitesini ziyaret etmek isterseniz linki aşağıda.

http://www.ferdimen.com/

Ferdi bisikleti ile önde çekiyorum.

20150526_151333

Karnımız da iyice acıktı, Bozkurt ta yemek molası vererek karnımızı iyice doyurup bir süre dinlendik. Tabelada; Bozkurt, Nüfus: 12300 yazılmış

20150526_151642

Bozkurt ta dinlenirken Ferdi Çardak tarafından değil de kestirmeden köy yollarından gidelim deyince ben de gidelim diyerek ana yolun gürültülü araçlarından kurtulmuş olduk. Çardak havaalanını ve Acıgöl’ü görmeden gideceğiz. Arazi düz, ileride dağlar var.

20150526_163646

İleride düzlükte Acı göl birazcık görünüyor ufukta.

20150526_165124

Ne güzel araç yok, motor gürültüsü yok, ekin tarlaları yemyeşil. Bizim pistonlarımız ses yapmıyor giderken tarlalar arasında. Ferdi önde gidiyor.

20150526_165329

Buradaki köyler küçük ve durmadan geçip gidiyoruz. Sazköy girişindeyiz. Öndeki tabelada; sola doğru Çaltı, ileriye doğru Beylerli ve Söğüt yönünü gösteriyor.

20150526_170635

Çiçekler rengarenk baharın coşkusunu bize sunmaktan çekinmiyorlar. Gelincik kırmızı elbisesini giymiş, mor sümbüller ahenkle rüzgarda dans ediyor. Papatyalar ise beyaz gelinliğini giymiş en güzel kokularını etrafa yayarak arıları çağırıyor gelip polenlerini alsın diye.

20150526_172344_HDR

Köylerdeki evlerin çoğu kerpiçten yapılmış. Ovada orman olmadığından en pratiği topraktan kerpiç.

20150526_173850

Büyük Menderes havzası düz, buradan sonra dağlar başlıyor. Önümüzde rampalar belirdi birden bire.

20150526_174624

İşte sert bir yokuş kıvrılarak yukarı doğru çıkıyor.

20150526_175202

Ovadan nasıl bir tırmanışa geçtiğimizi arkamıza dönünce anlıyoruz.

20150526_181107

Arkada kıytırık olunca biraz dinlenmek gerek. Dinlenirken de resimleri çekmeden olmuyor. Acı göl daha belirgin görünmeye başladı. KUZ ve kıytırık park halinde ova manzarasında.

20150526_181114

Ovanın kıyısında, dağın başlangıcı. İşte köylerin böyle yerlere kurulması gerekiyor. Tarım arazisinde yapı, bina olmaz. Dağın başladığı yerde bir köy görünüyor.

20150526_181128

Ovadan yükseklerde ormanlık alanlar başlıyor. Kimi yerler kıraç ve ağaçsız.

20150526_181131

Bazı yerler sert tırmanış gösteriyor, ama bizi yıldıramaz. Sabırla tırmanmaya devam.

20150526_182033

Ve sonunda yokuşun tepesine vardık. Bizden bir şey kaçmaz, bu yokuşlar ne ki? Nelerini gördük, nereleri çıktık. Daha nereleri çıkacağız. Zafer resmi çekiliyoruz iki uzun saçlı adam olarak. Son manzara resmi bundan sonra iklim ve coğrafya değişecek. Burdur iline giriş yapacağız. Rakım da 1000 metrelerin üzerinde olacak.

20150526_182306_HDR

İşte doğayı katleden taş ocaklarından biri. Dağın bir ucundan girmiş habire dağı yiyorlar. İş makinesi bile yedikleri alanda çocuk oyuncağından daha da küçük görünmesine neden olmuş.

20150526_183219

Son defa Büyük Menderes havzasının ve Acıgöl’ün artık iyice küçülmüş olarak bakmaktayım. Geçidin gösterdiği kadar.

20150526_184600

Yokuşu çıktıktan sonra yol düzleşiyor. Sol tarafta bir mıcır işletmesine gelince yolun kıyısında 10 – 15 kadar irili ufaklı köpeklerle karşılaştık. Meraklı bakışlarla bizi süzüyorlar ses etmeden. Saldırmaya pek te cesaret edemiyorlar anlaşılan. Sessiz ve sakince aralarından geçerken soldaki mıcır işletmesinden iribaş bir köpek havlayarak aşağı bize doğru inmeye başladı. Sağ yamacımızda da koyun ağılından iri bir çoban köpeği ona eşlik ederek aşağı havlayarak bize doğru inmeye başlayınca etraftaki diğer köpekler de hep birlikte havlayıp üzerimize gelmeye başladı. Ferdi ile ben bisikletlerden indik. İkimiz de içerde kalacak şekilde bisikletleri siper ederek yürümeye başladık. İribaş köpekler laftan anlamıyor, iyice yanımıza kadar geldiler. Bisikletlerden dolayı bize ulaşamadıklarından habire havlıyorlar. Küçük vadi 15 civarında köpeğin havlamalarıyla doldu. Bir süre böyle gittik yürüyerek. Köpeklerin havlamalarını duyan çoban ağıldan çıkarak kendi köpeğini çağırınca tüm köpeklerin sesleri kesilip hepsi kendi yerlerine dağıldı. Korkmadık desek yalan olur. Köpekler etrafımızdan çekilince bir süre daha yürüyerek o bölgeden uzaklaştıktan sonra bisikletlere anca binebildik. Büyük bir tehlikeyi böylece atlatmış olduk.. Tam da Denizli – Burdur il sınırında. Korkudan aklıma gelmedi köpeklerin saldırısını çekmek. Yolun aşağı doğru gittiğini gösteriyor.

20150526_184915

Köpeklerin tehlikesi geçtikten sonra biraz yokuş aşağı gitmek rüzgarın etkisiyle beraber rahatladık. Yeni bir manzara beliriverdi gözümüzün önüne. İşte bu durum beni daha mutlu ediyor. Bilinmeyen yere yokuş yukarı ter içinde yavaş çıktıktan sonra karşıma güzel, henüz hiç görmediğim yerlerin manzarasını görmek yaşamıma yaşam katıyor. Daha önce Acıgöl manzarasında çıktık, şimdi de yine göl manzarasında iniyoruz. Görünen gölün ismi Akgöl. Burdur zaten göllerden oluşmuş bir coğrafyaya sahip. Belki de göllerin alanı toprak parçasında daha geniş gibi.

20150526_185729

Rakım yüksek olunca ekinler taze yeşil renginde. Henüz başaklar olgunlaşmamış rüzgarın esintisine kendini bırakmışlar. Rüzgar estikçe bir o yana bir bu yana sallanıyorlar hep birlikte ahenk içinde. Ve Akgöl manzarasını seyrederek. Hava kapalı, güneş göle ışıklarını saçamıyor. Hava değişti birden bire. Sağda kocaman meşe ağacı tek başına tarlanın ortasında. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150526_190212

Ekin tarlasının kıyısında güzel manzaranın resmini çekerken Ferdi yol kıyısında oturmuş beni beklerken resmediyorum.

20150526_190218

Ekin tarlasının kıyısında ekinlerin rengi saptan başak kısmına kadar ton rengi açıktan koyuya doğru iyi bir kontrast oluşturmuş. Bu renk tonlarını tarlanın içine girmeden göremezsiniz.

20150526_191951

Akgöl’ün kıyısına vardık bile. Küçük bir göl. Yerleşim ve tarım alanı olarak kurutulan göl istenilen verimde olmadığı için tekrar su biriktirilip göle dönüştürülmüş. Doğayı değiştirmeye çalışmış insanlar ama doğa gereken cevabı vermiş burada. Gölün kıyısı sazlık ve bataklık olunca sinekler bulut gibi geliyorlar üzerimize. Ağzımı kapatıyorum buff ile, yoka sinekleri yutmamak imkansız. Aşırı derecede çoklar ve bisikletle giderken daha çok sinekle çarpışıyorum. Göl manzarasında KUZ ve kıytırık.

20150526_191954

Gölden uzaklaşınca sineklerden kurtulduk, sinekler daha çok göl kıyısında bulunuyorlar demek. Bunu öğrendiğim iyi oldu. Kamp kurarken en az 500 metre gölden uzakta kurmak gerek. Sineklerin rahat vereceğini sanmıyorum. Önümüzde bir köy görünüyor.

20150526_194805

Gölün etrafı tepelerle çevrilmiş, fazla düzlük alan yok. Düz olan yerler ekilmiş durumda.

20150526_194808

Dereköy girişinde yağmur yağmaya başladı hafiften. Hele bir köye bakalım ne var ne yok. Belki de bu köyde kalırız. Sağ tarafa giden yol Bayındır köyünü işaret diyor. Demek ki bir tane Bayındır isminde kasaba, köy yokmuş. Kim bilir kaç tane Bayındır isminde köy vardır. Aynı yakınında olduğumuz Dereköy gibi.

20150526_195352

Nedense köy evlerini seviyorum. Kerpiçten yapılmış, küçük tek göz odalı evleri. Yaşamasını bildikten sonra içi sıcak bir yuvaya döner. İnsanın mutlu sıcak bir yuvanın olmasını istediği başka neresi olabilir ki? Herkesin çekilebileceği bir odası yoktur kapısını kapatacağı. Özeli olmadığı için her şey ortadadır ve bencillik olmaz. Gizli saklı konuşmalar da olmaz çünkü aynı odada sesin duyulur gizli konuşmaya kalksan. Evin ocağında pişen yemek kokusu ile yemekten önce doyarsın. Hele kahve kokusu yok mu! Yemekten sonra kahve keyfi başlarken değirmende öğütülen taze kahve kokusu yayılır ilk önce odaya. Sonra ocaktaki közlerin üstüne sürersin cezveyi. Öyle acele pişmez kahve, için için yanan köz ateşi yavaş pişirir. Kahveni köpüğü kabarmaya başladı mı fincanlara boşaltırsın köpükleri. sonra tekrar cezveyi ateşe sürerek ikinci taşmayı beklersin. Kahve kokusu artık odayı kaplamıştır. Mis gibi kahve kokusu başlar dilleri konuşturmaya. Kahve piştikten sonra tadından sohbet bir başka olur içtikçe. Ve hikayeler başlar anlatılmaya. Yaşanmış hikayeler. Nene torunlarını karşısına almış tatlı diliyle öğütler veriyor solgun gaz lambasının ışığında ;

Sevcesin, sevdini gösterecesin, kısmecesin, ahrete saklamecesin. İnancesin, ağzından çıkana inancesin, sevdiğine sevdiğin için inancesin. Ona buna gulak asmecesin. Bicez demeylen inancesin. Ne yimin ne isbat. Insan sevdiğine inanmecek de kime inancek. APTAL olduğundan deyil, saf olduuundan hiç deyil. Insan sevdiğinden sevdiğine inanır. Hasılı salak deyil aşıktır, seviyodur. Sarılcesin goca direklere sarılır gibi, yaslancesin ırgın dağlara dayanır gibi. OT TARLANIN HASIYMIŞ başka baçelerin gülüne menevşesine bakmecesin. Gönül tarlanı ne güzel kokudur. Bahar’ı ayrı yazı ayrı, yeşili ayrı kurusu ayrı. Buhurlanır sen kokar. güneş vuru ayrı, yağmur yağa ayrı. Barınır göğnünde su vermedin demez toprağını beğenmedim demez, yazına gışına dayanır. Sevcesin gadın gızım, daşırcesin içinden dışına, yüzüne gözüne sincek. 
esmaeseraçıkgöz.

Tek katlı kerpiç ev, Temeli taşlarla örülmüş, üstüne kerpiçler. Çatısı kiremitli. Evin bu yönünde penceresi yok.

20150526_195717

Köyün girişinde akşam için bir şeyler almak için bakkalda durduk. Artık akşam olmak üzere, bakkaldan alış veriş yaparken köyde nerede çadır kurabiliriz diye sorunca bakkal da bize Jandarma’nın eski yerinde çadır kurabilirsiniz dedi. Kamp yerini halletmenin sevincini yaşadık Ferdi ile. Bakkal sadece muhtara haber vereyim ilk önce diyerek muhtarı telefonla arayıp çadır kuracağımızı bildirdi. Bakkalın tarif ettiği Jandarma karakol bahçesine gelerek çadırı nereye kurabiliriz hesabını yaptıktan sonra çam ağaçlarının altının uygun olduğuna karar verdik. Yağmur inceden yağıyor, çarçabuk çadırları kurup eşyaları içine yerleştirdik. Yağmurdan dışarıda yemek yemenin uygun olmadığını düşünerek yiyeceğimizi alıp köyün kahvesine gittik. Köylülerle selamlaştıktan sonra kahveciden eski gazete isteyerek masaya serdikten sonra yemeğimizi afiyetle yedik. Ardından çayları içerek yol yorgunluğunun bir kısmını giderdik. Hava iyice karardı, bir süre daha kahvede oturduktan sonra çadırların olduğu yere gelince muhtar ile karşılaştık. Kimlikleri muhtara GBT araştırmasını yapması için verdik. Bir süre sonra muhtar kimlikleri vererek bir şeye ihtiyacımız var mı diye sorunca teşekkür edip ihtiyacımızın olmadığını söyledikten sonra muhtar gitti. Ondan sonra bizi kimse rahatsız etmeden sabaha kadar çadırın üzerine vuran küçük damlalardan başka ses duymadık.

Ne güzeldir yağmurun sesinde yağmur kokusuyla uyumak. Ne güzel… Pıtı pıtı düşler görürsün.

Erken uyumak bazen iyidir, biz de bu akşam erken uyuduk. Yağmur da tam uyku havası yarattı üzerimizde.

Bu gün yaptığımız yol 90 Kilometre civarı. 1000 metre yüksekliği aşmış durumdayız.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda.

Powered by Wikiloc

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 6. Gün. Denizli Bisiklet Festivali 3. Gün

24 Mayıs 2015 Pazar

6. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(resimlerin bir kısmı Ferdimen’e aittir)

Denizli – Tavas – Denizli

 

Denizin Delisi

 

Unutmak mı?

Delisin…

Gitmesemde bekler orada deniz.

Gelirsem, bilmelisin

Benim beklememdir burada deniz.

Gitmek gibi geleceğim

Denizin delisine

Delinin denizi gibi

O ne kadar giderse…

Özdemir Asaf

 

Öne çıkan görsel, yamaçta küçük bir borudan akan çeşme. Çeşmeden akan su iki kademeli uzun yalağa akıyor. Bisikletçiler yol kıyısına toplanmış dinleniyorlar. Yamaçta çam ormanı var.

IMG_0902

Bazen sabah bir çırpıda geliyor, ortalık aydınlanmaya başlamış olarak. Sanki yeni yatmışsın gibi. Uyumak istiyorsun ama gün ışığı buna izin vermiyor. Tembellik yapmadan kalkıp kahvaltı için hazırlık yapmaya başladım. Bu gün zorlu bir parkur var önümüzde. Güzel bir kahvaltının ardından hazırlığımı yaptıktan sonra yola çıkmak için diğer arkadaşları beklemeye başladım. Artık her şey sıraya girdi, kamp yaşamı olgunlaştırdı beni. Herkes toplandıktan sonra yola çıkıyoruz. Bir süre Denizli trafiğinde ilerlemek zorunda kalıyorsak da çabucak ara mahalleye girerek Çamlık piknik alanına vardık bile. Çamlık parkı Denizlilerin ailesi ile birlikte piknik, spor, koşu, yürüyüş ve bisiklet için uygun bir yeşil alan. Belediye de çevre düzenlemesini iyi yapmış. Kırmızı renkli çiçekler yol kıyısında yeşile bir anlam katmış.

20150524_091320

Geçmiş yıllarda burada bir gece kamp atmıştık Başmakçı bisiklet festivaline giderken. Ortalık tertemiz ve bakımlı, insana huzur veriyor. Bisikletliler çamların arasındaki yoldan gidiyor.

20150524_091326

Çamlık piknik alanı kapısından giriş yapıyoruz. Buradan arabaları ile giriş yapanlar da var park içine. Ben olsam bir tane araç sokmam parka. Dışarıda arabasını bıraktırıp içeri yürüyerek girmelerine izin verirdim.

20150524_091445

Çam ormanı içinde patikalar görüyorum, temiz hava içinde yürüyüş yapanların kullandığı patika harika görünüyor. Yürümek insan sağlığına yararlı, hele böyle çam ormanları içinde olursa ciğerleri tertemiz olmaz da ne olur.

20150524_092555

Artık toprak yoldayız ve tekerleklerimiz toprağı aşkla ezmeye başlayıp izler bırakmakta.

20150524_093102

İlk düzlükte geriye dönüp te şöyle bir Denizli’yi seyrediyorum. KUZ da benim gibi park etmiş Denizli manzarasında.

20150524_093251

Sarp yamaçları olan vadide en güzel manzaralar bizi bekliyor. Tırmanıp manzara değişim gösterdikçe zihnim sanki huzura eriyor gibi. Saf, temiz henüz kirlenmemiş oksijenin her nefeste hücrelerimin gençleştiğini hissediyorum. Bir çeşit terapi yaşıyorum.

20150524_093530

Yalçın ve dik kayalıklar sanki dağı tutan bir duvar gibi. Yol tırmanmaya devam ettiğinden hızımız düşük ve etrafı seyretmekten, seyrettiğim güzelliklerin resmini çekmekten geride kalıyorum bazen. Bu benim için normal. İlk defa geldiğim yerlerde pedal çevirmek o kadar kolay değil. Her gördüğüm tepe, dağ, ağaç, kaya, çalı benim için yeni. İçime sindire sindire görerek, yaşayarak, dinleyerek usulca pedal çevirmekten zevk alıyorum. Hedef nasıl olsa belli. Herkes varsa bile sonunda ben de varacağım ama yüklü olacak heybelerim. Çünkü yeni yerlerin yükü var bende.

20150524_094345_HDR

Vadi derin, dağların tepeleri de bir o kadar yüksek. Uzaktan sivri doruklar ilginç biçimde görünüyor. Dağların ardı yeni dağlar görünmekte. Yükseldikçe bunun farkına varıyorum.

20150524_094346

Epey yol geldik ama geriye dönüp baktığımda sanki Denizli den fazla uzaklaşmamışım gibi. Şehrin binaları uzaktan görünüyor.

20150524_094756

Yol kıyısı dimdik yüksek kayalar bir duvar gibi. Yol doğal oluşmuş sanki, bir kenarı uçurum, diğer kenarı kaya duvarı.

20150524_095506

Uzaktan gördüğüm sivri kayalıkların yakınına geldim. Kayalıklar yakından daha heybetli görünüyor. Belki bir gün buralara tırmanıp tepesinde bir kahve içme fırsatım olur güzel manzara eşliğinde. Belli mi olur!

20150524_100209_HDR

Dağın tepesinde iki sivri kayalık daha belirgin.

20150524_102443_HDR

Kayalığın devamı, önde çam ağaçları.

20150524_103337_HDR

Kayalığın sol tarafı giderek alçalıyor.

20150524_103338_HDR

Ambulans bizi bekliyor, en son kim varsa onunla hareket etmekte. Burada bir su takviye molası vererek bir süreliğine dinlendik.

20150524_104003

Tırmanış hala devam etmekte ve ben böyle tırmanışlardan yılmam. Sadece durup yolun ve çevrenin güzelliğini seyrederim. Dağın tepesinden kopup gelen küçük yelin sesi bana huzur verir kısa bir dinlenmede.

20150524_104719

Dik kayalıklar muhteşem görünümü ile beni büyüler. Hayallerimden birisi kayalıkların tam ortasında küçük bir yaşam alanında zaman geçirmek. Öyle bir gün, üç gün değil. Olabildiğince çokça zaman geçirmek. Vadinin dinginliği bana yeter de artar bile. Kitap okumak, flüt çalmak, engin düşünmek, roman yazmak. Ve olabildiğince tembellik yapmak. Kartalların gökyüzünde süzülüşünü izlemek avına son hamleyi yapmadan önce. Belki üst komşum olur kartal. Bana bir tüyünü verebilir, tüyleri sevdiğimi bilir kartallar. Ne de olsa komşu hakkı var. Önümde durup su içen bir bisikletçi.

20150524_104939

Tam sırtta iki tane çam ağacı görünmekte. İşte orada masamı kuracağım, sadece bir sandalye olacak. Kalem, defter ve bir dürbün. Dürbün ile çevreyi inceleyip yazacağım romanımı. Romanımda rüzgardan bahsedeceğim. Bulunduğum yerde rüzgar hiç eksik olmaz. Rüzgarın sesi bir melodi gibidir. Rüzgar çubukları yapıp ağacın dallarına asacağım, çeşit çeşit. Hiç birisi diğerine benzemeyecek. Rüzgar çubukları dört tane, dördünün de boyu ayrı ayrı. Çubuklar artı biçiminde iki çubuk uçlarına iplerle bağlanıp sarkıtılacak. İyi ses çıkarsın diye çubukların içini boşaltacağım. Artı çubukların ortasına dereden getireceğim yuvarlak beyaz bir taşı sallandıracağım. Rüzgar estikçe sallanan çubuklar beyaz taşa değdikçe notalar yayılacak ses titreşimleriyle. Notalar düzensiz olacağından şarkı sözüne gerek yok. Rüzgarın sesi notalara eşlik edecek. İşte bu evrenin müziği. Kendi bestesini yazıp çalacak. Kalem kağıda aşkla yazmaya başlayınca müzik kelimelere dökülecek satırlar boyu.

20150524_104943

Resim çekmekten ve çevreyi gözlemekten geride kalmama rağmen benden pek uzakta olmayanlar da var.

20150524_104948_HDR

Alışkın olmayanlar tırmanışlarda yorulunca durup dinleniyor, nabız ve nefeslerini azaltmaya çalışıyor. Fazla zorlamamaları iyi olur, arada dinlenip toparlanmak gerek.

20150524_105309

Denizli’ye son bir bakış, küçük bir alandan bir parça görebiliyorum. Bundan sonra Denizli görünmeyecek.

20150524_105811

Haldır huldur gelenler yorgun olacağını bilen festival komitesi bayır olan bir yerde su molası vermiş. Ben de onların bu halini resmediyorum.

20150524_110130

Ta Denizli den bizi takip eden siyah köpek buralara kadar geldi. Canı pahasına bizden vaz geçmiyor o kadar kovalamamıza rağmen.

20150524_110133

Ferdimen yukarıdan bizleri çekmiş, anlaşılan yokuşlar yormuş. Önden gelen aceleciler bir an önce varayım diyerek yola çıkmışlar bile. Önde iki kademeli yalak, içine küçük bir borudan su akıyor sürekli. Yalakların içi su dolu. Yol kıyısında dinlenen bisikletliler. Yamaçta çam ağaçları. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_0902

Kimisi iyice yorulmuş bisikletten inerek yürümeye başlamış.

20150524_112349

Yokuş devam ettikçe yılgınlık başladı kimisinde. Çık çık bitmeyen yokuşlar daha ne kadar devam edecek.

20150524_112356

Mis gibi ormanın içinde bisiklet sürmek gibisi yok. Burada görüntü kirliliği yok, insanları sıkboğaz eden beton binalar yok, dört duvar hapishaneler yok.

20150524_112701

Sadece dere yataklarında bulunan çınar ağaçları Yeşil rengin tonunu değiştiriyor. Bir de yeni filizlenmiş çam ağaçlarının uçları.

20150524_112707

Yıpratıcı yokuşlar sık sık mola gerektirdiğinden verilen molada İzmir de oturan Gülhan şimdiye kadar hiç kahvemi içmemiş. Eh bu isteğini İzmir de değil ama memleketi Denizli de içirmem gerek diyerek hemen kahve takımlarını çıkardım. Nasıl olsa kahve içen olur diye cezveyi doldurup pişirmeye başladım. Kahve kokusunu alan etrafıma doluştu. Kedinin ciğere baktığı gibi bakıyorlar. Yapacak bir şey yok sadece şanslı olan iki kişi kahvemi içecek. Kahve fincana döküldükten sonra Gülhan ve ben birer fincanı alarak kalan iki fincanı dileyen içebilir dedim. Bir kişi kendi içti diğer fincandan beş kişi birer yudum içerek paylaştı. Dağ başında ilk defa kahve piştiklerini görünce şaşkınlıklarını görecektiniz. Kahve de ceviz ağacının altında iyi gitti doğrusu.

IMG_0890

Yol açılınca küçük bir mağara ortaya çıkmış. Acaba koca dağların içinde ne kadar böyle mağara saklıdır. Henüz bilinmemiş, keşfedilmemiş, toprak altında, kayalar içinde.

20150524_112857

Vadi derinliği burada azaldı, artık dereyi görebiliyorum. Dere kıyısında ki ağaçların rengi çam ağaçlarına göre açık yeşil. Kışın sert soğuklarında yapraklarını dökmüş, kış uykusuna yatmış olacak. Her yıl bahar ayında yeniden açtığı için yapraklar taze yeşil görünmekte.

20150524_113019

Devasa meşe ağacı, o kadar geniş alanı kaplıyor ki uzaktan çekmenin olanağı yok. Zaten o anda geçen bir bisikletçiyi görünce iyi bir kompozisyon yakalamış oldum.

20150524_113338

Orman yolunu güzel yapan en önemli özellik yolun üstünü ağaç dalları ile örtülmesi. Bu durumda dallardan dökülen çam kozalakları da yolda ayrı bir desen oluşturmakta. Ormanın içine doğru giden yolu bıkmadan oturup seyredesim geliyor. Çam kokuları baharda coşmuş çiçek polenleri arıları cezbetmekte. Havada sarı çam polenleri uçuşuyor kuş cıvıltıları sesleri arasında. Bal arılarının minik kanatlarından çıkan kanat sesleri bile duyuluyor. Tatlı bir bahar yorgunluğu çöküyor üzerime.

20150524_113450

Ben ormanda hayaller kurarken grup yine dinlenmeye geçmiş yine. Yorulmadığım için dinlenme ihtiyacı hissetmiyorum bile.

20150524_114134_HDR

Herhalde sert pedal basmaktan kiminin pistonları aşırı ısınmış. Akan dereye girerek pistonları soğutmaktalar.

20150524_114229

İşte buraya bir kulübe yapmalı ama doğaya uyumlu. Burada yaşayan canlıları rahatsız etmeyecek biçimde. Su da var sürekli akan. Güneşin altında çimenlere uzanıp tembellik yapmalı. Hayaller kurarak, hayal kurmak iyidir. Kurduğun hayaller gerçekleşmese de hayal kurduğun anlar ortamla birleşince sanki gerçekmiş gibi gelir insana. Mutlu olursun. Küçük bir dere yeşil çimenler arasından akıyor. Derenin solunda kalın gövdeli söğüt ağacı var. Gövdesi tamamen sağa yatıp dalları yukarı yükselmiş.

20150524_114320

Bulunduğumuz yer aynı zamanda orman yollarının kesiştiği çatak. Burası İbişin Kahvesi, yol Sünnetçikaltı orman yolu buradan gidiyor. Tabelaya öyle yazılmış.

20150524_114328

Buradan da Çamlık Tavas orman yolunda gidebilirsiniz.

20150524_114349

Üçüncü yol da Çakıroluk orman yolu. Kim bilir nerelere gidiyordur. Benim için en güzel yerlerden biri. Çünkü henüz gitmediğim bir yol. Eğer gidersem güzellikleri göreceğimden eminim.

20150524_114452

Grup pistonları soğuttuktan sonra yola çıktı. Ben etrafta resim çekerken hareket eden grubu da çekmiş oldum. Yolun eğimi aşağıdan buraya, buradan yukarıya doğru çok tatlı ve giden bisikletliler harika görünüyor. Çimenler üzerinde üç tane çam tomruğu yatıyor.

20150524_114514

Çiçek pasajından sarı laleler almaya gerek yok. Burada doğal sarı çiçekler var ve kokusunu içinize derin derin çekebilirsiniz. Ama koparmadan, yerinde her şey güzeldir.

20150524_114902

Bir ara önlere geçmişim, durup geriden gelenlerin bir kaç resmini çekeyim dedim. Bu arada KUZ da çekilmeli değil mi?

20150524_114908

Aaaaa Ferdimen de kadrajıma giriyor. Ne güzel, Yol arkadaşımı görünce sevindim. Uzun süre olmasa da sabahtan beri beraber pedal çevirmediğimden özlemişim Ferdimen’i. Ardından çekebildiğim kadar resim çekiyorum aşağıdan gelenleri.

20150524_114915

Bir grup bisikletçi yokuşu çıkıyor.

20150524_114919

Arkadan gelenler.

20150524_114921

Gelmeye devam ediyorlar.

20150524_114925

Gelenler bitmek bilmiyor.

20150524_114928

Neyse az kaldı, gelenler azaldı sanki.

20150524_114932

Son gelenleri de çekiyorum.

20150524_114938

Hepsi geçince arkalarından da bir poz çekiyorum.

20150524_115953

Artık tırmanış bitti, tam tepedeyiz ve tepede çayırlık var. Tam da yayla dedikleri yer. Geniş bir alan çayırlık, ardı çam ormanı.

20150524_121626

Yolcular içsin diye çeşme yapmış hayırsever birisi. Yolcu için yoldaki en değerli şey çeşmedir benim için. Yol yorgunluğunu bir yudum su ile giderirsin. Tanrıya ve yaptırana dua ederek minnettarlığını yürekten verirsin düşünmeden.

20150524_115956

Zirveden sonra inişimiz hızlı oldu. Resim çekecek pek te manzara olmadığı için durmaya gerek yoktu. Sadece koyun ağılından geçerken iki çoban köpeği için durdum. Geri kalan yolu çarçabuk aşarak öğlen yemeğini yiyeceğimiz Kızılcabölük köyüne vardım. Benden önce gelenler yemeğini yemiş bile. Hemen nefis köy yemeğini alarak afiyetle yedim. Ormanın temiz havası acıktırdı beni. Yemeğin ardından kahve iyi gider diyerek yeni tanıştığım Öğretmen Fatoş ile içerek sohbet ettik. Fatoş kahve hastası olduğu için benim kahvenin kokusunu almış olacak. Piknik masasında bizi çekiyorlar kahve içerken.

20150524_133722

Kahvenin tatlı sohbetinden sonra köyde bulunan Hanife – Ahmet Paralı tarafından yöreden toplanmış el sanatları ve tekstil müzesini geziyoruz hep birlikte. Paralı yazdığına bakmayın, soyadları Paralı. Yoksa müze beleş. İlk önce tabelasını çekiyorum müzenin.

20150524_143227

Müzenin içinde birbirinden güzel giysiler cam bölmelerde sergilenmekte. Hepsinin resimlerini tek tek çektim. Hepsi de renkli ve birbirinden güzel olunca çektiğim resimler de biraz çok oldu. Camlı bölmeler iyi de resim çekerken yansımalar görüntüyü biraz bozuyor.

20150524_143323

İnce baş örtüleri işlemeli ve katlanmış üst üste.

20150524_143329

Gelinlerin giydiği kıyafetler.

20150524_143345

Renkli gecelik elbiseler.

20150524_143356

Desenli baş örtüleri.

20150524_143408

Camda insanlar yansıyor, Türk motifi işlemeli kumaşlar.

20150524_143417

Pembe gecelik.

20150524_143429

Beyaz tüylü gelinlik.

20150524_143432

Elbiseler yanında çeşitli ev eşyaları, av silahları da sergilenmiş. Avlanmış olan geyiğin çatallı boynuzu, fişeklik, tüfek ve el feneri duvara asılmış.

20150524_143543

Dolapların içi eşya dolu, sandıklar ve üzeri işlemeli örtülerle örtülmüş.

20150524_143555

Camlı gömme dolap içine eski hesap makineleri ve daktilolar konmuş.

20150524_143632

İlk okul sıralarına oturunca Memleketimdeki ilk okul anılarım geldi. Gerçi silinmiş olan anılar pek hatırıma gelmese de beraber aynı sırada oturduğum kız arkadaşım bazı anıları anlatmıştı. Hatırlamasam da pek güzelmiş o günler, çocukluk günlerim. Minik sıralarda minik kalplerimizle güzel Öğretmenimizden A Be Ce’yi heyecanla öğrenmek ne güzeldi, ne güzel… Yanımda Gülhan Etiler var.

20150524_143740_Burst06

Denizli olunca akla tekstil gelir. Köylerde dokuma aletleri ile çeşitli tekstil ürünleri soğuk kış günlerinde dokuyarak kendilerine kazanç sağlıyor. İplik ve dokuma aletleri, tezgahları da sergilenmiş.

20150524_143848

Çember şeklinde iplik dolanan alet tahtadan yapılmış.

20150524_143853

Evlerde kullanılan küçük dokuma tezgahı, bir kısım enine şeritli kumaş dokunmuş.

20150524_143857

Kızılcabölük ile ilgili gazetede çıkan haber sayfası da müzenin bir köşesine asılmış.

20150524_144130

Müzede ayrıca ev eşyaları, hamur tekneleri, sepetler, tarım aletleri bölümünde ağaçtan günümüzde de kullanılmakta.

20150524_144211

Kocaman kağnı tekerleği ve çeşitli boyda sepetler.

20150524_144217

Kağnı ve araba tekerlekleri, çatal biçiminde yabalar duvara yaslanmış.

20150524_144222

Demir aletleri yapan demirci ocağını görmek beni eskilere götürüyor. Amcamın karöser atölyesinde kamyon kasalarının her türlü demir aksamını yapmak için körüklü demir ocağı vardı. Kok kömüründe kor hale gelince peynir kıvamındaki demir örsün üzerinde ustanın çekiç darbeleri ile şekil almasını büyülenmiş olarak seyrederdim. Elinde çekiç olan usta ve yardımcısının elinde balyoz karşılıklı demir parçasını sırasıyla döğerlerdi.  Çekiç darbelerinin çıkardığı ses sanki müzik ritminin temel parçasıydı. Usta seri çekiç darbelerinde maşa ile tuttuğu parçayı çevirmek istediğinde boşa çekiç  vurdu mu çırağı da bunu anlar o da boşa vurarak ustanın yassılaşan demir parçasını çevirmesine yardımcı olur. İşte o arada çekiç seslerinin boşa vuran tonu değişir. Bir çeşit ara nağme notaları oluşmuş olur. Bu ritme kendimi kaptırır iş bitesiye kadar seyrederdim bıkmadan.

Bu döğme işi seri ve çabuk olmalıydı. Çünkü ateşten çıkan demir 1200 dereceye ulaştıktan sonra normal sıcaklıkta hızla soğuyup sertleşir ve rengi solmaya başlar. Bir dakikada dövülen demir soğuyunca çekiç darbelerini artık hissetmez, sertleşmiştir soğuyunca. Usta demir parçasını tekrar ateşin içine sokup körükle iyice canlandırarak demirin ısınmasını beklerlerdi. Verilen arada usta ve çırak terini siler, testiden serin sularını içerlerdi içlerindeki ateşi söndürmek için. Çocukluk günlerimde seyrettiğim demir işçiliğini çıraklık yapmaya başladığımda balyoz ile amcama eşlik ederdim. Alın teri bu olsa gerek. Ve ben bunları yaşadım…

Türklerin orta Asya da demir dağını eritip demircilik mesleğini günümüze kadar süre getirmişlerdir. Şimdilerde demir işleri modern makinalarla daha çabuk, daha ucuz ve az işçilik ile yapıldığından demircilik mesleği giderek yok olmakta. Aşağıda demirci ocağı, kömür, çekiç, balyoz ve maşaları çekiyorum.

20150524_144241

Kocaman cam şişelerde, yağ, sirke, şarap saklanırdı.

20150524_144247

Soldaki büyük, sağdaki daha küçük küp. Ortasında demir çemberli sepetin içinde cam damacana şişesi.

20150524_144257

Eskilerde evler tek göz odadan oluşurdu. Oda geniş ve büyüktü. İçinde yaşam için ne gerekirse hepsi vardı. Ocak, mutfak eşyaları, kap kacak, oturacak minderler. Aynı zamanda gece döşek olurdu. Günlük ekmek teknede yoğrulur, güveçte yemek pişerdi ocakta. Küçük el değirmen taşında bulgur öğütülürdü gaz lambasının ışığında. Sofra ortaya kurularak yenirdi. Kendi tezgahlarında dokudukları renkli desenli kilimler serilir. Kalın duvarlar kış aylarında soğuğu içeri almaz, yaz aylarında da sıcağı. Hep serin kalır. Odanın bir köşesinde de banyo yapmak için hamamcık bulunurdu. Bir köşesinde de dokuma tezgahı. Odada yatar odada kalkarlardı. Sadece tuvalet dışarda olurdu. Kardan kapanmış yollar geçit vermediğinde ocakta yanan meşe odunlarının alevlerinde ninelerin anlattığı masalı dinleyerek uyumak ne güzel olurdu.

20150524_144310

Odanın bir köşesinde dokuma tezgahı bütün gün çalışırdı bez dokumak için. Önemli geçim kaynağı, binlerce yıldır yapılan iş hala devam etmekte. Sağda iki dev küp konulmuş.

20150524_144318

İpler eğrilir ardından kök boyaları ile boyanarak dokuma için hazırlanırdı. İplikleri boyayan iki erkek manken ve ip toplama tezgahı.

20150524_144325

Çeşmenin yanında ayrı bir yalakta ipler yıkanarak kirden arındırılırdı. Erkek manken ayakları ile iplerin üzerinde çiğniyor yalağın içinde.

20150524_144331

Dokuma tezgahında bütün gün bez dokuyup dururlardı evin kadınları. Kadın manken bez dokuyor tezgahta.

20150524_144346

Erkek manken iplikleri karıştırma kürekleri ile. Önünde iplik çileleri serili.

20150524_144337

Renklenen iplikler makaralara sabırla sarılarak hazırlanırdı tezgahlara. Kadın manken bu işi yapıyor.

20150524_144354

Renkli iplikler makaralardan toplanan iplikleri tambura sarıyor. Başlarında iki erkek manken. İplik makaraları üst üste tavana kadar sıralanmış.

20150524_144401

Tahta beşik ve yuvarlak ağaçlar.

20150524_144508

Büyük bir tekerlek, tekerleği çeviren bisiklet pedalı, dişli ve zinciri. Çemberde bir ip diğer taraftaki küçük milden dolanıyor. Milin ucunda mekik makarasına ipler sarılıyor. Pedalı çevirdikçe çemberin mile oran farkı nedeni ile mekik makarası çok hızlı dönüp ipi doluyor.

20150524_144519

Çoklu makara sistemi, bu alette birden fazla mekik makarasına iplik dolanıyor.

20150524_144537

Daha modern makinalar ile günümüzde daha çok üretim yapılmakta. Elektrik motoru ile çalışan dokuma tezgahı.

20150524_144552

Elektrikli dokuma tezgahının tanında iplik makaraları.

20150524_144540

Artık hantal ahşap dokuma tezgahları pek kullanılmadığından müzede sergileniyor.

20150524_144602

İşte üretimin son aşamasında bez olarak ortaya çıkıyor. Sonrasında pazarlarda, dükkanlarda satılacak.

20150524_144641

Ayakla çalışan el dokuma tezgahı, sadece insan gücü ile dokunan kumaşlar çok değerli. Çünkü emek veriliyor. Aynı bisiklete benziyor, pedalları var ve pedal bastıkça dokunan kumaş. Sadece iki pistonla çalışıyor ve pedallara basarken hayallerin canlanır düşüncelerinde.

20150524_144730

Dikine inen ipler mekik için yatay iplerin arasını açıyor. Pedallar bir yukarı, bir aşağı hareket ediyor. Her harekette mekik bir sağa, bir sola hareket ediyor.

20150524_144738

Kumaşlar kesilerek dikiş makinalarında giysiye dönüşüyor sonunda. Dikiş makineleri ve kömürlü ütü.

20150524_144752

Müze gerçekten çok güzel hazırlanıp sergilenmiş. Yaşamımızda geçmişten günümüze kadar kullandığımız aletler, eşyaları görmeli. Ben çoğunu gördüm ama yeni nesil pek bilmez müzede sergilenen eşyaları. Kaybolan meslekleri yitirilmiş zamanları.

Müzede o kadar çok sergilenen eşya vardı ki zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Güneş saati 2’yi gösteriyor. Güneş saati yitirilmiş zamanları gösteriyor gölgesinde.

20150524_144843

Kızılcabölük ten ayrılıyoruz, yolda giderken Ferdi bana arının ağzından soktuğunu söyleyerek ağzımı açık tutmamamı da tembihledi. Bunu bana hatırlattıktan bir süre sonra arının biri az araladığım ağzıma gelerek dudağımdan soktu. Can havliyle arıyı tükürdüm. Arı bu kez formamın içine düşerek ikinci kez göğsümden soktu. Bisikletimi durdurarak içeride olan arıyı dışarı attım. İki yerden aynı arı tarafından sokulmak büyük bir şans olmalı. Biraz canım yansa da pek etkilemedi arı sokması. Tekrar bisiklete binip Tavas kasabasına geldik. Grup burada mola vermiş, bir soda ile çay içerek molayı değerlendirmek gerek. Ortada fıskiyeli çeşme ve binalar.

20150524_152224

Dinlenen bisikletliler.

20150524_152229

Küçük bir kasaba olan Tavas tek ana caddesi ile sakin bir yer. İlçe olması nedeni ile hükümet binaları, belediye, bankalar ve sıralı dükkanlar.

20150524_152309

Tavas ta bir süre dinlendik ve ardından köy yollarında gitmeye başladık.

20150524_155812

Buralarda rakım 1000 metrelerde olduğu için ekin başakları hala yeşil.

20150524_162742

Köy yolları köyler gibi hep sakin. Tabelada yazdığına göre Pınarcık köyüne gelmişiz.

20150524_164137

Dağlardayız ama yine heybetli dağlar görünmekte. Bisikletim KUZ yol kıyısında park etmiş. Makilik alandan yüce dağlar görünüyor.

20150524_165047

Fazla pedal çevirmeden yokuş aşağı iniyoruz Önümde kayalıklı yüksek bir dağ görünüyor.

20150524_171044

Doğanın içinde sakince bisiklet sürmek kadar keyifli bir şey olamaz.

20150524_171054

Bir süre sonra ana yola geldik. 1125 metrelik yükseklikten 344 metrelik rakıma ineceğiz. İnişler her zaman olduğu gibi hızlı ve çabuk oldu. Resim çekmeye fırsat bile olmadı. Zaten pek te resim çekecek konu, detay, manzara olmadı.  Denizli içinde yola yazılmış bir yazıyı görünceye kadar durmadım. “Tüm Dünya bisikletleriyle rüzgarı hissediyor.” Bizleri yazmışlar yere. Rüzgarı inişte iyi hissettik.

20150524_175904

Denizli belediyesi bisiklet yolu yapmış ve mavi renge boyayarak insanların dikkatini çekmiş. Bazen belediyeler iyi işler de yapabiliyor. Denizli belediyesinin logosu Horoz bisiklet yoluna resmedilmiş.

20150524_182426

Kamp alanına geliyoruz. Her festival sonunda telaşlı bir hazırlık başlıyor. Ertesi gün işe başlayanların Pazartesi sendromunu erkenden yaşıyorlar. Hazırlanıp gidenlerle vedalaşıyorum. Kimisi bir gece daha kalacak kamp alanında. Benim Yeğenim Denizli de oturduğundan bu gece onlardayım. Denizli’den sonra Salda gölüne doğru gideceğiz. Orada da haftaya festival var. Hava güzel, akşam olmasına da epey zaman var. Acele etmeden eşyaları ve çadırı toplamaya başladım. Ferdi de benimle beraber kalacak.

IMG_0999

Çadırları söküp bisikletlere eşyalarla birlikte yükledikten sonra yol arkadaşım Ferdimen ile birlikte bir resim çekiliyoruz elçek kamp alanında.

IMG_1000

Artık biz de yola çıkabiliriz deyip yeğenimden adresi alarak cep telefonumdaki harita ile gideceğimiz yolu belirttikten sonra hareket ettik. Bulunduğumuz yerden biraz yukarıda olduğu için az çok yokuş çıkarak yeğenimin evini kolayca bulduk. Yol haritası işe yarıyor burada. Yeğenim Eylin ve eşi Mustafa bahçeli evinde bizi bekliyorlardı. Yeğenimin sokaktan aldığı iki köpek ise Ferdiyi dostça karşıladı. Beni zaten daha önce görmüşlerdi. Köpekler yılışık hareketleri ile etrafımızda dolanıp oyun isteklerini belirtmeden edemedi. Biri Sibirya kırması, ismi Sonya, diğeri fino – zağar karışımı kahverengi renkli Koko. İkisini de pek net olmasa da bir karede yakalıyorum.

20150525_231316

Sıcak duş alıp temiz elbiseleri giyip bahçeye çıktık. Akşam yemeğini bahçedeki masada yedikten sonra kahveleri keyifle, sohbetle içerek zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Gecenin geç saatlerine kadar süren sohbet sokak kapısının ardına gelen uyku sayesinde son buldu. Odalarımıza çekilip derin bir uykuya dalarak rüyalar aleminde bilinçaltımızdaki görüntülerle yorulan bedenlerin onarımına başlandı. Bahçede dört kişi oturmuşuz masa etrafında. Elçek resim çekiyorum.

IMG_1027

Bu gün yaptığımız toplam yol 77 Kilometre civarı.

Bu gün yaptığımız yolun haritası aşağıda.

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 10. Gün

25 Haziran 2013 Salı

Akyaka – Köyceğiz

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları.

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Herkesin , gidebileceği bir yeri olmalı

Çünkü öyle bir an olur ki , insanın mutlaka bir yere

Gitmesi gerekir

Tyodor Dostoyevski

Öne çıkmış olan görsel, iki yanda dev okaliptus ağaçlarının gölgesinde giden bisikletçiler.

190620132685-300x225

Sabah erken kalkıyoruz yeğenim 08:00 de  minibüsüne binmesi gerek Denizli’ye gidecek. Kahvaltıyı hazırlayıp yiyoruz bir güzel. Yeğeni gönderip ardından el sallıyoruz. Bulaşıkları yıkayıp ardından birer sabah kahvesi. Yıldızın ön lastiği dün geceden inikti, söküp yamadıktan sonra eşyalarımızı toplayıp bisikletlere yüklüyoruz ve köpeklerle vedalaşmayı da  ihmal etmiyoruz. Koko ve Sonya çok sevimliler, hep oyun oynamak istiyorlar. Yolcu yolunda deyip evden çıkıyoruz. Ana caddeye inince Yıldızı’n bisikletinin bu sefer arka lastiği patlıyor. Sabah sabah hayırdır deyip lastiği onarmaya başlıyoruz. Yapacak bir şey yok, bisikletçinin kaderi. Benim arka tekerlek sakat onun için sevgili arkadaşım Serkan Taşdelen’i arıyorum. Kendisi Muğla’da yaşıyor, yakın zamanda bisikletçi dükkanı açmıştı. Serkan’dan dış lastik temin edebilir miyiz diye soruyorum,  şu an bisiklet turunda Tokat dolaylarında pedal bastığını, yardımcı olamayacağını bildiriyor. Ben de sağlık olsun diyorum.

Serkan Taşdelen tüm Türkiye’yi hemen hemen il ve ilçelerini bisikleti ile dolaşmış ve dolaştığı yerleri resimli roman gibi anlatarak bisikletçilerle paylaşan çok değerli bir insan. www.pedalla.com Sitesinde maceralarını okuyabilirsiniz. Aynı zamanda benim hocamda sayılır, bana bisikletle gezgin virüsünü bulaştıran Serkan’dır. Kendisi  Türkiye de ilk defa katlanır bisikletleri buluşturup festival yapan birisidir. Ayrıca Kaunos bisiklet buluşması adlı bisiklet turunu da yapıyor. Eylülde 2. sini düzenleyecek bu yıl. Umarım katılabilirim.

Serkan Taşdelen cep telefonu ile bisiklet sürerken elçek resim çekiyor. Kendi yüzü ve arkasında ben bisiklet sürerken.

DSCN74681-300x168

Yıldızın lastiğini onarıp Akyaka’dan ayrılıyoruz. Gökova’da eski yolda Okaliptus ağaçlarının gölgesinde ilerliyoruz, keşke bütün yollar böyle olsa. Bu yol  Marmaris yolu. Yolun iki yanında dev okaliptus ağaçları var, üç bisikletli yolda gidiyor.

190620132685-300x225

Köyceğiz yoluna doğru dönüyoruz. Yol düz ve ovalık, yer yer yol yapım çalışmaları var. Tabelada Köyceğiz – Antalya düz olarak gittiğini belirtmiş. Sola doğru Ula -Kale yolunu gösteriyor. Bizim gittiğimiz yol D – 400 ana karayolu. 400 Metre sonra yolun daralacağını işaret eden tabela konulmuş. Yol kıyısında İrfan gidiyor.

250620132811

Arka lastik sorun çıkarmadan gidiyor şimdilik problem çıkarmayacak anlaşılan. Kızılyaka köyünü gösterir tabela önünde durup nefesleniyorum. Yol yeni asfalt ile kaplanmış.

250620132810

Yolumuz bu gün az, 35 km civarı, fazla sıcağa kalmadan Köyceğiz’e vardık. Köyceğiz tabelasında yazdığı kadarı ile Nüfus: 8900. Köyceğiz deresinin üzerindeki köprüde resim çekiyorum. Dere akmıyor şimdilik, her halde yağmur yağdığı zamanda akıyor.

250620132812

Köyceğiz’e hep gelmeyi düşünürdüm, hep sanal ortamda resimlerde gördüğüm yeri şimdi gözlerimle bakıyorum. Resimlerde gördüğüm gibi gerçekten güzel bir ilçe, binaları bahçeli evleri gayet düzenli ve bakımlı. Yüksek bina pek görünmüyor, adı gibi köy olarak kalmış evleri. Ana yoldan şehir merkezine doğru girince ilk meydanda Tarkan bisiklet hemen önümüze geliyor, kimseye sormadan. Tarkan’la hoş geldin beş gittin muhabbetinden sonra derdimizi anlatıp lastiğimizi değiştirmesini söyleyip çayları içiyoruz. Lastik derken bakıyoruz ki jantı firen papuçları iyice aşındırmış, yanaklarda derin izler var her an yolda bırakabilir.  Göbeğe bakıyoruz o da gidici, zaten telin biri Bozburun’a giderken kopmuştu, eee hadi onu da değiştirelim. Allahtan kaset dişliyi yeni değiştirmiştim, neredeyse arka tekerlek komple değişti. Fren papuçlarını da değiştiriyoruz. Tarkan’da hadi şuna iki ayak sehpa takalım diyor, ben de olur mu deyince olur olur diyerek takıyor.  Benim bisikletime olacağını bilseydim daha önce taktırırdım. Tarkan arka dış lastiği zırhlı olarak takıyor. Ön lastiği yeni değiştirmiştim gelirken Milas’ta. Yedek olarak bir iç lastik ve yama takımı alıyorum oh gel keyfim yani. Jant komple değiştiği için akort ayarı biraz uzun sürüyor ve biz de acıkıyoruz. Yan tarafta ev yemeği yapıyorlar. Biz de melemen ısmarlıyoruz fakat Yıldız acı biber koyma deyince kadıncağız menemeni bibersiz pişiriyor mecburen öyle yemek zorunda kalıyoruz. Yemeği yedikten sonra Yıldız da coşuyor gidonu kelebek gidonla değiştiriyor, tam tur bisikletçisi oldu, bir de dış lastiklerini de değiştirince orada akşamı ediyoruz. İrfan sadece dikiz aynası taktırıyor. Bu arada ben de merkeze gidip bankada işlerimi halledip geliyorum. Köyceğiz’li bisikletçiler Tarkan bisiklette buluşuyorlar, burada bisikletçilerle tanışıp çay içiyoruz.

Dükkan önünde Tarkan ile dördümüz resim çekiliyoruz.

260620132818-300x225

Nasıl olsa burada akşamı yaptık yakın bir yerlerde kamp atarız diye Tarkan’a ve Köyceğizli arkadaşlara danışıyoruz. Onlarda bize Yuvarlak çaya gidin orası güzel diyor. Akşam yemeği için marketten alışveriş yapıyoruz. Yıldızın kilometresi çalışmıyor bu yüzden kilometreyi Tarkan’a tamir etmesi için bırakıp Yuvarlak çaya doğru yola koyuluyoruz.

Hafif rampa çıkarak  gidiyoruz. Bir müddet gittikten sonra hafif iniş ve çıkış olan bir yerde İrfan toprakta lastiği kayıp düşüyor ve hemen ayağa kalkıyor bayağı çevikmiş. Biraz yara bere var ufak tefek, hemen ilk yardım çantalarını çıkarıp gerekli müdahaleyi yapıyoruz.  Aracın biri hastaneye götüreyim diyor! ( insanlık ölmemiş ), bizde olur deyip İrfan’ı bisikletine beraber arabaya yükleyip Köyceğiz’e yolluyoruz. Yıldızla ben Köyceğiz’e dönüyoruz. Hastaneye gelince bakıyoruz İrfan dışarıda, gerekli müdahaleyi yapıp filmini bile çekmişler. Neyse kırık çıkık  ve önemli bir şey olmadığını öğrenince rahatlıyoruz. İrfanı getiren araç para istemiş İrfan da 1o lira vermiş. ( İnsanlık ölmüş )

Hastane bahçesinde oturup konuşuyoruz ne yapalım diye. İrfana turu burada bitirip otobüsle İzmir’e dönelim diyoruz. İrfan da hayır kendimi iyi hissediyorum tura devam edelim diyor, ne olacak Dengesiz! ne de olsa. Köyceğiz’den arkadaşım Asuman Şen’i arayıp kalacak bir yer soruyoruz o da bize göl kıyısında kamp alanı var belediyeye ait orada kalabilirsiniz diyor. Hava da karardı bu arada. Belediye kamp alanını buluyoruz, içeride kamp görevlisi bizden ücret isteyince orada kalmak istemediğimizden dışarıya çıkıp göl kıyısında çeşmeye yakın bir yerde oturup ilk önce yemeğimizi pişirip karnımızı doyuruyoruz. Çay keyfimizi de yaptıktan sonra kafeteryada çalışan arkadaşa plajda kalabilir miyiz diye soruyoruz, o da kalabilirsiniz deyince hemen uygun bir yere çadırlarımızı kurup yerleşiyoruz. Daha sonra kafeteryadan biralarımızı alıp kumsalda oturup Dolunayın göle güzelliğini yansıtmasını seyrederek Köyceğiz göl gecesinin keyfini çıkarıyoruz.

Gece karanlık, Dolunay tüm güzelliğini göl yüzeyine yansıtıyor. Solda Köyceğiz sahilindeki lambaların sarı ışıkları göle yansıyor.

250620132813

Göl yüzeyine vuran Dolunayın ışığı hafif dalgalı su yüzeyinde kıvrımlı patika oluşturmuş.

250620132814

Göl kıyısında akşam keyfimizi sonuna kadar yaşıyoruz, hava sakin, göl sakin. biz de bu sakinliğe ayak uydurup dinliyoruz sakinliği. İrfan yaraları açıkta olarak çadırına girip yatıyor. Biz de yatıyoruz çadırlarımıza girip.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 56 Kilometre civarı.

Bu günkü yol haritamız

Powered by Wikiloc

 

Gökova Bisiklet Turu 5. gün

20 Haziran 2013 perşembe

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Gökova Bisiklet Turu 2. gün

Öne çıkarılmış görsel, Ören denizinde balıklama denize atlarken.

1052200_10151662596674861_1207235924_o

Sabah erkenden uyanıyoruz, eşyaları ve çadırları toplayıp bisiklete yükledim. Ardından kahvaltımızı yaptık.  Yeğenimin evine gidip sabah kahvesini beraber içiyoruz. Evi zemin kat, küçük ama  bahçesi var, bahçede iki sevimli oyun sever iki köpek. Biri fino cinsi, adı Koko. Diğeri haski kırması, kulağın biri düşük, diğeri dik. Adı da Sonya Bana hemen alışıyorlar, başlıyoruz oynamaya. Nedense hemen hemen bütün köpekler oyun oynamayı seviyor, aynı zamanda kendilerini sevip okşamalarını istiyor. Yeğenim ile birlikte resim çekiliyoruz.

200620132693

Bu Sonya, yeğenim sokakta bulup sahiplenmiş. Evde beslenip bakımı yapılınca renk gelmiş kahverengi – beyaz tüylerine. Sonya dişi olduğundan kısırlaştırılmış. Sonya duvarın dibinde oturmuş dinleniyor. Epey oynadık, yoruldu garibim.

200620132694

Bu da Koko, kısa bacakları, kalın gövdesi olduğu halde yorulmamışa benziyor. Hala yeğenimle oyun oynamak istiyor.

200620132695

Kahvemizi içtikten sonra kamp alanına dönüyorum, kamp yerinde kimse kalmamış bir tek benim bisikletim duruyor. Hemen yola  çıkıyorum. Benim gibi bir kaç kişi daha var geç çıkmış onlara yetişip geçiyorum. Çam ormanın içinde ilerliyorum, çıkışlar başlıyor, bazen bayağı çıkıyoruz, sonra iniş, ardından yine çıkış, yol böyle gidiyor. Deniz bir görünüyor bir yok oluyor, kıyıyı bazen hiç göremiyorum, yamaçlar dik olduğu için yolu kıyıdan uzağa yapmışlar. Tabi ki güzel manzaralar görünce durup video ve resim çekiyorum ve geride de kalmıyorum. Çam ormanı arasından deniz görüntüsü.

200620132696

Çam ormanında giden yol ve yalçın kayalıklı koca dağ.

200620132697

Hava sıcak, yokuşların eğimi, de % 10 ve daha fazlası olunca haliyle vücudumdan ter boşanıyor, bol bol su içiyorum. İzmir bisiklet derneğinin arabası yolda bize destek oluyor. Su takviyesi yapıyor yoldaki bisikletçilere. Su içe içe karnım su doluyor bol su içmekten. Yol kenarında karpuz tezgahı görüp hemen duruyorum. Bir karpuz alıp oracıkta dilimliyorum, karpuz da yeni koparılmış tatlı ve sulu 4 kişi karpuzu bitiriyoruz. Hem karnımız doyuyor hem de susuzluğumuzu gideriyor koca karpuz. Akbüke’ karar susuzluk hissetmiyorum, aynı zamanda karpuzda bol miktarda şeker olduğundan enerji ihtiyacımızı karşılıyoruz. Pistonlar daha iyi çalışmaya başlıyor, vücutta epey kan şekeri düşmüyor böylece.

200620132698

Küçük bir vadiden deniz mavi rengini gösteriyor yeşillikler arasından.

200620132700

Denizin kendini gösterdiği bir yerde resim çekiliyorum. Bisikletin üzerindeyim, ayaklarım yere basıyor. Arkamdaki manzara ise Akbük koyu. Yarımada şeklinde denize uzanmış

200620132704

Nihayet Akbük görünüyor, bayağı yükseğe çıkmışız farkında olmadan. Şimdi aşağı inmenin zamanı, kendimi bırakıyorum yokuş aşağıya. Kendi hızımın rüzgarıyla tatlı tatlı inerken yolun solunda bisikletler görüyorum. Burada çay molası vermişler, ben de durup bir limonlu ot çayı içiyorum. Biraz dinlendikten sonra Ulu Şef Muhlis Dilmaç geliyor, kızıldereli selamını verdikten sonra yola çıkıyorum. Çoğu bisikletçi gelmiş denize girip eğleniyor. Arkadaşları telefonla arayıp nerede olduklarını öğrenip onların yanına gidiyorum. Geçen yıl Şafak tura katıldığı için Akbük koyunun tenha yerine gelmişler.  Koyun son restoranı, burada iskelede var. Bisikletimi park edip hemen denize atlıyorum, biraz yüzdükten sonra çıkıp bir kahve içiyorum iyi geliyor. Kahvemi içtikten sonra yemek yenen yere gidip yemeğimizi yiyoruz. Arkadaşlarla fazla oyalanmadan yola çıkmaya karar veriyoruz ve hemen yola çıkıyoruz. Yol epey yukarıda, Şafak bizi kestirmeden götürmeye çalışıyor ama yol toprak, taşlı ve dik . Haliyle bisikletle çıkamıyoruz, inip yürüyerek yola çıkmaya çabalıyoruz, dilim bir karış dışarıda bir hayli bisikleti iterek ana yola çıkıyoruz. Çıktığımız yol orman içi. sanki dağa çıkıyoruz resimdeki dağ gibi. İri bir kaya kütlesi dağın tepesinde sivri görünüyor.

200620132706

Bir süre iniş çıkıştan sonra bir vadiye giriyoruz, vadi geniş, ortada dere yatağı var ama su yok, bayağı büyük bir dere. Vadiye girince iniş başlıyor ama tatlı bir iniş, fazla pedal çevirmeden tatlı tatlı iniyoruz. İki oyuk kayada oluşmuş.

200620132709

Birden tarihi kemer görüyorum, acı bir firen, durup resimlerini çekiyorum. Kayalık kısma kemer yapıştırılmış, bazı yerde kemer yıkık. Ağaçlar da duvarın içinden fışkırmış durumda.

200620132707

Kemer bir yerde yıkılıp yok olmuş. Kalan kısımlar kayalıkların olduğu yerde. Son kemer kayalardan ayrılmak istemiyormuş gibi öylece mahzun ve yalnız.

200620132708

Vadi bittikten sonra yol sola dönüyor, solumuzda koca bir dağ beliriyor, yamaçları yalçın kayalık ve dik.

200620132710

Bir süre düz gittikten sonra Ören’e varıyoruz. Deniz kıyısında park alanında çimenleri üstüne çadırlarımızı kuruyoruz. Şafak önceden gelip yerimizi kapmış sağ olsun. Yemeğe daha zaman olduğundan denize giriyoruz hep birlikte. Ben denize balıklama atlama pozu veriyorum, resmi İrfan çekiyor.

1052200_10151662596674861_1207235924_o

Deniz burada ılık, Akyaka’da ki gibi soğuk değil. Bir süre yüzüyoruz,  deniz hemen derinleşiyor, dip görünmüyor baktığın zaman. Şezlonglarda  yemeğe kadar dinleniyoruz.  Ören belediyesi masaları hazırlamış yemeği de belediye veriyor. Belediye başkanınla tanışıyoruz. Bülent Savran beni de masaya davet ediyor, belediye başkanınla beraber yemeğimizi sohbet ederek yiyoruz.  Başkana verdiği yemekten dolayı teşekkürlerimizi bildirerek, çadırlarımıza dönüyoruz. Hava karardıktan sonra sahilde yürüyüş yaparak vakit geçiriyoruz. Daha sonra çadırlarımızın önünde bir güzel çay demleyip tatlı sohbet ve çiğdem eşliğinde çitliyoruz. Çay faslının ardından dinlenmek üzere çadırlarımıza girip yatıyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 50 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc