Etiket arşivi: lapseki

100. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu Gelibolu 4. Gün

20 Mart 2015 Cuma

Çanakkale – Lapseki – Gelibolu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Sen bir kır çiçeği, ben mutlu bir kır çocuğu

Seninle süslüdür hep rüyalarımın çoğu

O kadar güzelsin ki, dokunmaya kıyamam

Yıllarca baksam yine, seyretmeye doyamam.

 

Fal tutar sevgililer, güzellerin tacısın,

Dertleri kolay bulan gönlümün ilâcısın.

Toprak anam bağrına basınca bir gün beni,

Unutmayıp da yorgan etse üstüme seni.

Saniye Sarsılmaz

 

Öne çıkan görsel,  duvara asılmış çift kişilik tandem bisiklet. Durduğu yerde paslanmaya başlamış.

20150320_093434

Sıcak bir ortamda ama kapalı olarak iyi bir uyku vücudumun dinlenmesi için iyi oldu. Çanakkale’nin soğuğu bir başka olduğunu bir gün önce görmüştüm. Güne daha sağlıklı başladım bu sabah, dizimde ki ağrı neredeyse yok gibi. Hafif, belirsiz bir sızı var sadece. Uykuda toplanan enerji odanın içinde dağılmış eşyalarımı çabucak toplamama neden oldu. Eşyaları bisiklete yükledikten sonra sabah kahvaltısını yapıyoruz pansiyonun diğer müşterileri ile birlikte. Kahvaltının ardından bisikletimi bahçeye çıkarınca duvara asılmış tandem bisiklet gözüme çarpıyor ilk önce. Dün akşam görmemiştim karanlıkta. Demek ki pansiyonu işletenler bisikletçi imiş. İrfan iyi bir seçim yapmış farkında olmadan. Gerçi duvara süs olarak asılmış ve paslanmaya başlamış ve eski bir bisiklet ama pansiyonun duvarında görmek bile yeter bizim için. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150320_093434

Pansiyon ücretini ödeyip yola çıkıyoruz, yağmur hafif yağmakta. Ayrıca rüzgar her zaman olduğu gibi karşıdan esmekte. Çanakkale içinde Tamam ve İrfan’ın bankada işleri olduğundan onları hallediyoruz. Tamam ve İrfan işlerini hallederken Çanakkaleli arkadaşım İhsan Beceren ile karşılaşıyorum. Hoş beş hatır sorduktan sonra hadi gel bir şeyler ısmarlayayım deyince daha yeni kahvaltıdan kalktık, tıka basa yedik diyerek başka bir zaman içeriz dedim. Şehitlere saygı turundan konuştuk biraz. Bu yıl ki biraz işin cılkı çıktığını, kendimiz bir tur yapacağımızı söyledim. Bu kadar sponsor katkı sağlıyor ama bisikletçiden istenen 1 gecelik çadır konaklaması için 65 TL çok fazla dedim. İnsanlar şehitlere saygı için geliyorlar bu ne ücreti, artık kar amaçlı tura dönüştü diyerek şikayetimi dile getirdim. İhsan da eh işte valilik şirkete vermiş turu da falan filan diyerek savunmaya çalışıyor. Dedim ki hiç savunma. İnsanların ihtiyacı çadırını kurabileceği bir alan ve yemek. Eğer bunları koca valilik sağlayamıyorsa yapmayın tur, herkes nasıl olsa gelir şehitlere saygısını yapar dedim.

Tamam ve İrfan işlerini bitirdikten sonra İhsan ile vedalaşıp bir süre Çanakkale içinde gitmeye başladık. Çanakkale içinde fazla etkilenmedik rüzgardan. Ana yola çıkınca tam karşıdan esen rüzgar duvar gibi. Parkın içinde yeşil vazoya benzer, biraz da ejder gibi yapılmış heykel.

20150320_095647

Çanakkale Lapseki yolu geniş duble olan bir yol. Bizim için iyi bir yol. Eceabat Gelibolu arası mesafe biraz daha fazla olduğundan bu yolu tercih ettik. Hem karşı taraftaki yol dar ve dönemeçli. Gittiğimiz yol geniş ve ferah ama gel gelelim rüzgar bir taraftan, yağmur bir taraftan fazla yol da alamıyoruz. Pil çabuk bitiyor rüzgara karşı, sık sık mola vermek zorunda kalıyoruz. 35 Kilometrelik bir yolu epey uzun bir sürede aldık. Rüzgar koparıyor resmen. Saatte ki hızımız 10 Km’yi geçmiyor. Bir de 8 ila 10 Km de bir mola vermek yolculuğumuzu epey uzattı. Yağmur yağdığından resim bile çekemedim, çekmeye de fırsatım olmadı. Sadece bir an önce varmaya odakladım kendimi.

Yolda bize Umut adlı arkadaş katıldı, genç dinamik olmasına rağmen bizimle Lapseki’ye kadar ayak uydurdu. Rüzgar türbinlerinde yüksek yerlerde çalışıyormuş. Aynı zamanda dağcılık ta yapıyormuş. Dağcılık yapması tehlikeli yüksek yerlerde çalışmasını sağlıyormuş. İyi de parası varmış bu işin. Dört kişi yol almaya başladık rüzgara karşı. Umut çılgın bir genç, bunu yolda giderken kendini gösterdi. Yol kıyısında bir kum yığınına sağ ayağını kilitli pedaldan çıkararak kum tepesinle ayak burnu ile puuf diye vurarak neşe içinde bağırdığını görünce anladım çılgın olduğunu. Neden bizimle birlikte olduğunu da anladım bu arada. Kendisi çılgın zaten, bizler de dengesiz ve sorumsuz olduğumuza göre birbirimizi bulduk.

Lapseki’ye varınca tükenen enerjimizi karşılamak için şöyle iyi bir yemek yemek gerek diyerek lokantanın birine oturduk. Hem dinlendik hem de güzelce karnımızı doyurduk. Artık yolun sonuna geldik sayılır. İskeleden gemiye binip Gelibolu tarafına geçeceğiz sadece. Acelemiz de yok, yorgunluğu almak gerek.  İyice dinlendikten sonra iskeleden gemiye binip bisikletleri güvenli bir yere koyduktan sonra yukarı oturma yerine çıkıp oturuyoruz geniş koltuklara.

Hadi bir resim çektirelim diyerek karşımızda oturan kıza cep telefonumu verdim resim çekmesi için. Kız da resim yerine video çekmiş farkında olmadan. Ama ilginç bir video olmuş.

Video aşağıda.

Kızın video çektiğini anlayınca tekrar telefonu vererek resmimizi çekebiliyor sonunda. Solda Umut, İrfan, Tamam ve ben koltukta oturur durumdayız.

20150320_161255_HDR

Gelibolu iskelesine gemi yanaştı, gemiden inince Şafak’ı aradım cep telefonunla. Şafak telefonda kamp yerini tarif edince oraya doğru giderek yol kıyısında ki dinlenme tesislerine vardık. Hava iyice serleşmeye başladı. Avrupa yakası daha soğuk Asya tarafına göre. Kamp alanına gelince Şafak bizi karşılıyor ev sahibi olarak. Daha önce otobüsle gelmiş diğer arkadaşlar da hoş geldin diyerek karşıladılar. Ayak üstü hoş beşten sonra bisikletleri çadırı kuracağımız yere bırakıp kahve takımını yanıma alarak açık alanda kurulan kuzinenin yanına gelerek toplandık. Kuzine gürül gürül yanıyor, soğuktan üşüyenler ısınmaya çalışıyordu. Kendi oturağımı sobanın başına yerleştirip kahve takımını çıkararak cezveyi ocağa sürüp kahve pişirmeye başladım. Bu arada hem ısınıyoruz hem de sohbetin en güzelini yapmaktayız. Elbette sadece bizler bisiklet sürerek geldiğimizden sohbet daha çok yolculuk nereden, nasıl geldik konusunu konuştuk. Kuzinenin sıcaklığı ve kahvenin tadı ortamı daha da güzelleştirdi. Kuzinenin başında 7 kişiyiz.

20150320_180515

Kahve faslından sonra çadırı çardağın altına kurup eşyaları içine yerleştiriyorum. Üç gece burada yatacağız, çadır sabit kalacak. Turda yanıma alacağım birkaç malzeme dışında diğer eşyalar çadırın içinde. Kıytırık ta çadırımın yanına yerleştiriyorum güzelce. Akşam yemeğini kendi malzemeleriyle yapıp yedikten sonra Şafak ortada ateş yakarak bizleri çağırdı. Ateşin başında oturup hem ısındık hem de sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik. Yeni arkadaşlarla tanıştık bu arada. Yeni arkadaşlarla tanışınca daha çok birbirimizi tanıma konuşuluyor karşılıklı olarak.

Bu arada kamp tüpü nasıl doldurulur tarifini gösteriyorum. Çakmak gazını kamp tüpüne doldururken Ferdimen videosunu çekmiş. Merak edenler videoyu izleyebilir. Video linki aşağıda.

https://youtu.be/dVTWSFZGE9w

Hava giderek sertleşmeye başladı. Kendime yarım litrelik iki tane boş pet şişesi ayarladım gece için. Fazla geç olmadan çadırlara çekilip yatma zamanı geldi diyerek herkes birbirine iyi geceler dilekleriyle çadırlara çekildi. Çadırımın içinde tüp ocağında çaydanlıkta su ısıtıp pet şişenin içine döktükten sonra ağzını iyice kapatıp uyku tulumunun ayak ucuna yerleştiriyorum. Dün gece ayaklarım çok üşümüştü.

Fazla oyalanmadan ayak ucu ısınmış uyku tulumuna girerek uyumaya başladım. Bu gün yolumuz kısa ama rüzgar ve yağmur bizi epey yormuştu. Bir de üstüne hava soğuk olunca yorgunluk kaçınılmaz.

Bu gün yaptığımız yol 45 Kilometre civarı.

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 4. Gün

3 Eylül 2014 Çarşamba

Torasan göleti – Çan – Umurbey – Lapseki – Gelibolu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Kaçırma gözlerini hayattan.

Hep hayatın içinde olsun bakışların.

Hep kendi içinde.

Baktığın kadar varsın bu hayatta.

Hatta sadece bakmakla da yetinme.

Görmen de lazım.

Görüp de bilmen, bilip de sevmen lazım.

Hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde.

Bir nefeslik molaları çok görme kendine.

Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın,

sakın pes etme..!

Çekil kendi kabuğuna bir süre.

Sadece içine bak.

Kendi aydınlığın senin içinde.

Ara ve bul..!

Gerçeğin düşlerle bölünmesine,

düşlerin gerçeğin altında ezilmesine izin verme.

Paulo Coelho

 

Öne çıkmış olan görsel, Orman içinde yol sağa kıvrılıp aşağı iniyor. Daha ileride sağa çıkıp gidiyor.

030920148038

Bizi koruyan köpeğimizin ara sıra havlaması ve bir kaç domuzun homurtuları haricinde iyi bir uyku çektik diyebiliriz. Temiz havada uyumanın hafifliği ile güneş doğmadan uyandım. Çadırımın fermuarını açınca gördüğüm ilk manzara KUZ. Öylece sakin, iki ayaklı sehpasının üzerinde duruyor. Güne  böyle bir manzara ile güne başlamak bana büyük bir mutluluk veriyor.

030920147993

Uyku mahmurluğunu üzerimden atmak için çeşmenin başına gidiyorum. Hava aydınlık olduğundan çeşmenin her tarafını görebildiğimden dün akşam duş aldığımız yerde bir şişe dibi kırık ve sivri olarak dimdik durduğunu dehşetle gördüm. Ayaklarımızla içine girip şişenin dibinde üzerine basmadan kurtulmuşuz farkında olmadan. İnsanların bu kötü alışkanlığından nasıl kurtaracağız bilemiyorum. Hadi pisliklerini, çöplerini olduğu bırakıp gidiyorlar. Cam şişelerini kırıp bir de çeşmenin yalağına niye atıyorsun bre ayvan! (Ayvan = ne olduğu belli olmayan yaratık.) Yazık! Çok yazık böyle insanlar aramızda yaşıyor maalesef…

030920147994

Neyse ben çadırımda bir süre doğayı dinleyip meditasyon yapıyorum. Yaşadıklarımı düşündüm bir süre. Bazı olumsuz olaylar olmasına rağmen sakin ortamda bunları düşünüp zihnimden atmaya çalışıyorum. Sonrasında olumlu düşünceler sarıyor ve huzurlu olmak her zaman olası. Çadırımın içinde bağdaş kurmuş düşünürken Şafak beni çekiyor. Çadırımın arkası çam ormanı. Üzerimdeki tişörtte yel değirmeni var, saçlarım salınık.

030920147995

Gölet küçük bir su birikintisi, sabahın serinliği su üzerinde hafif bir sis tabakası öylece duruyor. Kuşlar etrafta uçuşuyorlar bir o yana bir bu yana. Kuşlardan iri olanını ilk önce leyleğe benzettim. Gagası kısa ve rengi bildiğim hacı leyleğe hiç benzemiyor. Su yüzeyinde uçuyorlar. Yakından görünce turna kuşları olduğunu anlıyorum. Cep telefonunla resimlerini çekmeye çalıştım ama pek başarılı olamadım. Bu sabah güzel bir görüntü ile daha da mutlu oldum. Turna kuşunun uçuşunu seyrediyorum. Havada rüzgar yok, su düz ve durgun. Turna su yüzeyinin bir karış üzerinde kocaman kanatlarını açmış göletin diğer tarafına uçuyor. Kanatlarını kaldırıp her aşağı indirişinde kanat uçları su yüzeyine değince halkalar oluşmaya başlıyor, halkalar küçükten büyüğe genişliyor. Geniş ve uzun kanatlar yavaş kanat hareketleri ile su yüzeyine değip kalktıktan sonra ikinci değiş arası dört yada beş metre ileride oluyor. Turna kuşunun bu hareketlerini dikkatlice izliyorum sadece. Bu görüntü kısa bir süre sonra sona eriyor. Ama ben bunu sadece seyretmekle yetindim. Bazı şeylerin görüntüsü çekilmez, işte bu onlardan biri. Zaten çekeceksen en iyisini en iyi makine ile çekmek gerek. Kanatların ucu su yüzeyine sadece 10 mili saniye değip küçük halka meydana getirmesini her zaman seyredemem. Güne böyle bir olayı seyrederek başlamam çadırda yaptığım meditasyondan daha iyi geldi. Doğada olmak çok güzel dostlar, yaşanmalı..

030920147996

Su kenarı piknik alanı ya, belediye ormanı yakmasınlar diye tuğladan ocak yapmışlar ateş çam ormanına sıçramasın diye. Gel gelelim hep aynı manzara karşımıza çıkıyor. Fazla detaya girmeye gerek yor. Resim her şeyi özetlemiş durumda. İki tane tuğladan örülmüş ocak, her tarafı pislik, isli, yanık odunlar ve çöpler.

030920147997

Bizi tüm gece tehlikelerden koruyan köpeğimiz. Gerçi domuzlar ziyarete gelince pek sesi çıkmadı. Zaten bir tane köpek var, erkekliğin gereği yok deyip domuzlara bulaşmamış anlaşılan. Elimizde sadece ekmek var ve bir kısmını onunla paylaşıyorum. Piknik masasını bir süre boş bırakınca peynir parçasını kaşla göz arasında alıp midesine indirmiş bile. Bizi koruduğu için kızmıyorum koruyucumuza. Yedek peynirimiz var. Köpek mahzun bakıyor.

030920147999

Ve güneş yüzünü gösteriyor tüm ışıltılarıyla. 10 Gün önce Nemrut dağının tepesinde güneşin muhteşem doğuşunu seyretmiştim. Güneş aynı güneş ama bulunduğum yer farklı bu gün. Yine de aynı duygularla doğuşu seyrediyorum. Gidonumda Nemrut turunun plakası hala duruyor, numarası da 034.

030920148000

Kahvaltımız mükemmel, manzaramız daha da mükemmel. Mutluluğu yakalıyoruz kahvaltıda. Zaten biliyorum ki bir ilişkisi var kahvaltının. Cemal Süreya da öyle dememiş mi? Kahvaltı sofrası, gölet ve ilk ışıklarını saçan Güneş.

030920148001

Yumurtalar bile çift sarılı. Daha ne olsun. Çatal kaşık ta odundan, domatesler ve biber tarladan dün toplayanlar vermişti. Bal, zeytin, salça, köy ekmeği çantada keklik. Mutluluk bizimle olsun.

030920148002

Kahvaltıyı güzelce yaptıktan sonra toplanıp kamp yerinden ayrılıyoruz. Yolda çilek tarlasına denk geldik. Hala çilek var ama yaz sonları olduğu için verim düşmüş. Şimdi ayva mevsimi gelmekte.

030920148003

Salçalık biber tarlaları devam ediyor yol boyu. Marmara bölgesinin güneyi bu tarlalarla dolu.

030920148004

Gittiğimiz yolun yanında eski yolu görünce hemen eski yola girdik. Yol kullanılmadığı için asfalt bozulmaya başlamış yer yer. Araç olmadığı için rahatız. Ve yolun iki yanı çınar ağaçları zamanında dikilmiş. Çınar ağaçları da büyüyünce neredeyse ağaç tüneli içinde gideceğiz. Yeni yapılan yol daha geniş ve düz. Böyle eski yollar Gökova da Marmaris yolunda var. O yolda dev okaliptüs ağaçları kaplamış yolun üstünü. Bir de Selçuk –  Pamucak arası eski ağaçlı bir yol var. Bisiklet yolları böyle olsa keşke.

030920148005

Salçalık biber tarlaları kıyısında gül dikilmiş. Bu dikkatimi çekti doğrusu. Güllerin rengi pembe.

030920148006

Yolun yüz yıl önce, belki de daha önce yapılmış olduğunu ağaçların gövdelerinin kalınlığından anlıyorum.

030920148007

Bazı yerler neredeyse kapanmak üzere çınar dallarından. Buralarda asfalttan eser kalmamış. Yol toprağa dönüşmüş durumda. Biz de zevkten dört köşe bisiklet sürüyoruz.

030920148008

Düz olmayan yamuk düzlemde bile tarla yapılabiliyor demek ki.

030920148009

Yol uzmanı Şafak nereye gideceğimizi işaret ediyor. O da ne? İki yöne de işaret ediyor. Şimdi nereye gideceğiz ? Neyse Şafak Çan yönüne yönlendiriyor. Sola doğru Bayramiç, Çanakkale, sağa doğru; Çan, Biga, Bandırma. şafak kollarını iki yana açmış, orta refüjde duruyor bisikleti ile.

030920148011

Çan ilçe merkezine giriyoruz, merkezde bir çay molası vermek gerek. Kahvenin birine oturup duble çayları içerek güç topluyoruz. İki yanı ağaçlı yolda Şafak gidiyor.

030920148012

Molanın ardından fazla zaman geçirmeden yola çıkıyoruz.

030920148013

Seramik fabrikalarının yanından geçiyoruz. Kamyonlar yolları biraz bozmuş durumda. Fabrikaların dibinden geçerken kötü kokuları çekmek zorunda kaldık. Bir an önce burayı terk etmeli.

030920148014

Kestirme yoldan gidince biraz topraklı yolda gitmek durumunda kaldık.

030920148015

Toprak yol kısa, asfalt yola bağlanınca geriye dönüp bakınca Çan manzarası  pek iç açıcı değil. Seramik fabrikaları şehrin dibinde olduğundan bacalardan çıkan dumanlar şehrin kötü bir dumanla zehirlenmesine neden oluyor. Çan şehri de çukurda olunca fabrikaların dumanları pek dağılmıyor.

030920148016

Demiştik ; Çan çukurda kalmış, önümüzde bir dağ silsilesi çıktı. Bu dağları aşmak durumundayız. Gerçi bir çok dağ tepe aştık, bu ne ki?

030920148017

Çıkışlar biraz sertleşmeye başladı. Eğim %10’un üstünde sanki. Gerçi ağır ağır çıkıyoruz buraları, yapacak bir şey yok. Şafak önde gidiyor.

030920148018

Çıkış hala sürüyor, çeşme başında Şafak beni beklerken buldum. Yokuş biraz yordu, hazır çeşme bulmuşuz biraz dinlenmek gerek. Hem suları tazelemek gerek.

030920148019

Çeşmeden suları doldururken tavanda kırlangıç yuvasını görünce yok artık, bu kadarı olmaz dedim. Bir insanın bunu yapmasını anlamış değilim. Bunu yapana ruh hastası bile denmez. herhangi bir kategoriye de gireceğini zannetmiyorum. Bu kadar mı doğa düşmanı olur, ne istiyorsun bir kuş yuvasından?, niye boyadın kırmızıya ? Neden, neden, anlaşılır gibi değil. Bunu yapan ruhsuz insanı hemen yok etmeli, yaşamamalı, nefesi ile dünyayı kirletmemeli.. Yazık! Çok yazık….. Tam bir ayvan.

030920148020

Çeşmeden suları tazeledikten sonra öyle bir yağmur indirdi ki göz gözü görmedi bir süre.  Yağmurluk diye taşıdığım pek yağmurluğa benzemediğini burada sırılsıklam olunca anladım. İyi bir yağmurluk almak gerek. Yağmur fazla sürmedi ama her tarafım ıslanmıştı. Yağmur dinince yağmurluk diye giydiğim rüzgarlığı çıkardım. Neyse cep telefonum ıslanmamıştı, buna şükür. Evi sırtında bizim gibi gezen kaplumbağa çıktı yol kıyısında. Sanki benden utanmış gibi yüzünü saklıyor benden. Kaplumbağa az önce yağan yağmurdan dolayı kabuğu ıslanmış.

030920148021

Kocayayla köyüne geldik, köyler güzel, hem de köy yolları daha da güzel. Burada ağaçlar değişti, çam ağaçları yerine meşe ağaçları seyrek olsa da küçük korular görmek olası.

030920148022

Şafak meşe koruluğundan çıkmış üzerime geliyor, ben de bir resmini çektim.

030920148023

Ardından beni geçip gidiyor devam eden meşe koruluklarında.

030920148024

Meşe korulukları tarla kıyılarında kalmış, geçmiş yıllarda komple meşe ormanı olmalı buraların. Kese kese bu kadar kalmış demek ki!

030920148025

Yolun ortasında koca bir kemik. İnek kemiğine benziyor, at ta olabilir. Belki de eşek kemiğidir. Yani kemiği kapıp kemirdikten sonra yol ortasına bırakıp gitmiş. Kemikte kemirilecek bir şey kalmamış.

030920148026

Yağmurun ardından güneş açınca iyice ısınan hava terletiyor. Zaten yokuş çıkarken iyice enerji harcıyoruz. Havanın sıcaklığı ile birleşince siz düşünün.

030920148027

Karnımız acıktı, uygun bir çeşme başı ararken havuzu olan bir yer görünce benden önce gelip bulgur pilavını hazırlayan Şafak bana bir iş bırakmamış. Çeşmeden de su akıyor. Çeşme dedimse borudan su akıyor sürekli. Bulgur pilavını ton balığı ile takviye edip yiyoruz afiyetle. Yanında da bir baş soğan, mis. Ardından birer kahve iyi gidiyor. Keyfimize diyecek yok doğrusu.

030920148028

Dondurma köyü, ilginç bir ismi var. Herhalde Türkiye de aynı isimde başka bir köy bulamazsın. Aynı isimde onlarca köy var, örnek Ovacık köyleri. O kadar var ki sayısı belli değil. Dondurma köyü özel bir köy oluyor isminden dolayı. Seyyar satıcıların köye girişi yasak. Acaba seyyar satıcı dedikleri dondurmacılar olmasın? Sağa doğru; Kocayayla, Çan tarafını gösteriyor. Altta; Dondurma köyüne hoş geldiniz. Ve Seyyar satıcıların girmesi yasaktır uyarı levhası.

030920148029

Dondurmacı köyüne girmeden yola devam ediyoruz çam ormanı içinde.

030920148030

Köy yollarını seviyorum, ara sıra geçen arabalar beni pek rahatsız etmiyor. Köyler yolumuzun üzerinde, yanından, içinden geçip gidiyoruz. Tek katlı basit evleri, kocaman bahçeleri. Avlu kapıları büyük. At arabası geçecek kadar. Her köy bir başka güzel, bir başka yapıya sahip.

030920148031

Balcılar köyüne giriş yapıyoruz.

030920148032

Ara sıra lastik patlağı olmazsa olmaz yolculukta. Arka tekerleğim patladı, durup tekerleği çıkarıp patlak lastiği yedeği ile değiştirerek pompa ile şişiriyorum yeterli basınca ulaşıncaya kadar. Öncesi dış lastik iyice kontrol ediliyor. Diken, tel, cam varsa çıkarılmalı. Yoksa aynı yerden hemen patlar bir daha lastiği sökmek durumunda kalırsın. Onarılan lastiği yerine takarak bagaj çantalarımı yerleştirdim. Şafak beni tekerlek ile çekiyor.

030920148033

Lastiği onardım, bisikletim yola çıkmaya hazır. Şafak önden çıkış yapıyor, ben de arkasında.

030920148034

Yol böyle bir eğri çizerek gitmesi beni yola daha çok bağlıyor. Düz yolda bir süre sonra pedal aynı tempoda basmaktan sıkılıyorum. Yolun sonu görünmeyecek, karşına ne çıkacağını oraya varınca göreceksin. Orada başka bir bilinmez çıkacak karşına. Yolda böyle daha çok mutlu oluyorum. Bilinmeyen yerler her zaman cazibelidir.

030920148035

Ormancıların ormanda kestiği ağaçları burada tomruk hale getirip istif yapıyor. Biz de bir mola verelim dedik. Bisikletler park halinde duruyor.

030920148036

Hazır mola vermişken yanımızda taşıdığımız fakat fırsat bulup içemediğimiz nescafeler aklımıza geliyor. Hadi içelim deyip çaydanlıkta su ısıtarak birer bardak nescafe içmeyi hakkettik. Nescafeleri içerken elçek çekiyorum ikimizi. Bardağım nazar boncuklu. Şafak’ta ise metal bardak var.

030920148037

İşte sevdiğim yol manzarası. Aşağı iniş, sola dönüyor sol tarafta görünmüyor yol. Ardından görüş alanına giriyor yukarı, sola doğru kıvrılıyor. kıvrılan yol daha da kıvrılıyor sola ve gözden kayboluyor çam ormanının içinde. Orası bilinmez, gidince göreceğiz. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

030920148038

İşte bilinmeyen yere vardık, yol aşağı gidiyor ama yine bilinmeze doğru.

030920148039

Bir süre indikten sonra tekrar çıkış başladı. Burada çam ağaçları dikkatimi çekiyor. Ağaçlar henüz genç ve gövdeleri ince. Orman gençleşmiş sanki.

030920148040

Yokuşun başında şekilli bir kaya gözüme çarpıyor.

030920148041

Etrafta benzer kayalıklar görünmekte, yapıları neredeyse aynı elden çıkmış gibi.

030920148042

Yerler ıslak, biz gelmeden az önce yağmur yağdığı belli oluyor.

030920148043

Fazla uzun sürmedi güzel bir yağmur indirdi. Telefonu ıslatmadan anca bir kare çekiyorum. Bagaj eşyalarım çöp torbası ile sağlama almıştım. Üzerime de bir tane çöp torbası geçiriyorum. Hem ıslansan ne olacak, yaz yağmuru, çabuk geçer, hemen kurursun.

030920148045

Sırtın tepesi yarılmış yol ucunda Şafak iki kolunu açmış beni bekliyor. Bu hareket dağların bittiğini, buradan sonra inişe geçeceğimiz anlamına geliyor.

030920148044

Genç çam ormanına yeni yağmış, ortaya pırıl pırıl ıslak bir yeşillik çıkmış. Marmara denizi ve sol tarafta Çanakkale boğaz girişi manzarası.

030920148046

İniş başladı ve çabuk iniyoruz. Akşam olmak üzere, hava bulutlu. Az sonra hava kararacak. Hedefimiz Gelibolu, hava kararsa da fark etmez.

030920148047

Hava karardıktan sonra Umurbey’e indik. Karnımız da acıktığından ne yiyebiliriz diye aranırken kahvenin birinde yanında tostçu görünce birer atom tost yaptırıp çay ile birlikte bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Yemekten sonra kamyonetin birinde kavun karpuz satan çocuklarla sohbet ediyoruz. Nereden?, nasıl?  oraya kadar mı? bisikletle mi? diye soru cevap şeklinde. Ardından bize bir kavun hediye ediyor. Teşekkür edip alıyoruz hediyeyi. Yolun hakkı, yolcunun nasibi,  almamak olmaz. Umurbey yamaçta kurulmuş bir kasaba, ucu ovada. Gece olduğu için sokak lambalarının gösterdiği kadarını görüyoruz. Alan geniş bir yer.

030920148048

Umurbey den ayrılıp Çanakkale – Lapseki yoluna girdik.  Yol düz ve kaymak gibi olunca hızlı gidiyoruz. Işıkları da açtık gecenin karanlığında emniyet şeridinden araç gürültüleri arasında ilerliyoruz. Bazen araç geçmiyor, işte o zaman gecenin sesi kulaklarıma gelmeye başladı. Binlerce Ağustos böceği yazdan kalma şarkılarını söylüyorlar hep bir ağızdan. İlk defa bu kadar Ağustos böceği sesi duyuyorum. Yol boyunca araçların geçmediği anlarda seslerini hep duydum Ağustos böceklerinin.  Gece karanlığında kısa sürede Lapseki’ye vardık.

030920148049

Lapseki feribot iskelesine vardık, Bizi kanatlarını açmış Pegasus karşıladı gecenin karanlığında.

030920148050

Arabalı vapur henüz dolmamış, biletleri Şafak alıp gemiye biniyoruz. Kuvvetli lamba ışığı altında vapur ve iskele.

030920148051

Bisikletleri emin bir yere park edip doğru yukarıya çıktık. Şafak buralı olduğu için bana fırsat vermeden çayları kapıp geldi bile, Şafak çay bardakları ile masada oturuyor.

030920148052

Çayları içerken masada oturan biri bizi görünce yanımıza gelerek ;

” Bisikletle en arkada gelen kimdi?” diye sordu.

“Bendim” diye cevap verdim.

” Kamyonla arkanızdan gelirken koca bir domuz senin arkandan yola fırladı, tam da önümde. Sana çarpacak diye çok korktum. Kıl payı kurtuldun domuzdan” dedi. Ben de ;

” Hiç te farkında değildim domuzdan.” dedim. Adam anlaşılan gözü önünde olan bu olay yüzünden epey korkmuş. Anlatırken bile heyecanla anlatıyordu domuzu. Boyu ta bu kadardı diye elini göğüs hizasına kadar kaldırıp domuzun ne kadar iri olduğunu anlatıyordu. Ben ise domuzu görmediğimden sakince adamın anlattıklarını dinliyordum. Bunu da ucuz atlatmıştım farkında olmadan.

Bu arada çaylar nefisti, tavşan kanı gibi. Şafak beni çekiyor çay bardağı ile.

030920148053

Kamyoncu ile yaptığımız sohbet ile farkında olmadan Gelibolu kıyısına varmışız bile. İskeleye yanaşıyoruz.

030920148055

Gemi iskeleye yanaşıyor yavaşça. Acelemiz yok bizim, aracımız bisiklet olunca daha güzel oluyor.

030920148056

İskeleye indik. Marmara dan Çanakkale boğazına giriş yapan devasa yolcu gemisi ışıklarını yakmış şıkır şıkır sessizce süzülüyor. İskelede Şafağın mahalle arkadaşı Selim bizi karşıladı. Selim facebook’tan beni tanıyordu. Şafak ta bahsetmiş benden. Hemen tanışıp kucaklaşıyorum Selim ile. Arabası ile bizi karşılamaya gelmiş. Benim bu gece kalacağım yeri gösterecek. Şafak’a nereye gideceğimizi tarif ederek arabası ile önden yola çıktı. Biz sahilden gidecektik, gideceğimiz yerden araba geçmiyor.

030920148057

Şafak ile beraber Hamzakoy kumsalına gidiyoruz. Selim’in arkadaşı olan işletmeye vardık. İlk önce birer yarım ekmek kokoreç ve bira ısmarladı Selim. Bu arada sohbet ediyoruz. Sonrasında işletmenin yanında, ağaçların altında çadır kuracağım yeri gösteriyor. Yer iyi, tuvalet te yakında. Bu gün uzun bir yol oldu bizim için, yorgunuz ve leş gibi ter kokuyorum. Karnımız doyduktan sonra Şafak Annesinin yanına gidiyor. Ben Selim ile bir süre daha oturuyorum. Selim de evine gidiyor, sabah erkenden işe gidecek. Ban kendim ile baş başa kalıyorum. İlk planlamamda turu tek başıma yapacaktım ya olmadı Şafak bana arkadaşlık etti yol boyunca. Buradan sonra Keşan’a kadar tek başınayım, yaşasın. Çadırımı kuruyorum, gece karanlığında çadırımı çekiyorum. Çadırın içinde lamba mavi rengi çadırdan alıyor.

030920148058

Eşyalarımı içine yerleştirdikten sonra şortumu giyip havlumu da yanıma alarak deniz kıyısına vardım. Terlik ve havluyu kumsala koyup denize dalıyorum gecenin 12 sinde. Kimse de girmiyor benim gibi. Ohhh serinliyorum biraz tuzlu deniz suyunda. Biraz yüzdükten sonra çıkıp havlu ile kurulandım. Çadırıma gelerek ıslak şortumu çıkarıp kuru çamaşırları ve eşofmanı giyerek saçları havlu ile kurutuyorum. Artık yatma zamanı, ortalık iyice tenhalaştı, İşletme sahibi de kapatıp gitti evine. Ben de çadıra girip uyku tulumunun içine girerek rahatlamış biçimde tatlı bir yorgunlukla uykuya dalıyorum.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık 102 Kilometre civarı

Aşağıda yaptığım yolun haritası

Powered by Wikiloc