1 Temmuz 2013 Pazartesi
Kuşadası – Ahmetbeyli – Gümüldür – Yeniorhanlı – Menderes – Alsancak – Ev
(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)
Üç dengesizin maceraları
” Yalnızlık kapat kapıyı
Şuraya, şu soğuk taşların üzerine bir yatak
ser bana
Uyumak istiyorum
Unutmak istiyorum
Unutulmak istiyorum”
Edip Cansever
Öne çıkmış olan görsel, kayalıkların üstünde, üzerim çıplak. İki kolumu yana açmış olarak duruyorum.
Sabah güzel bir uyku uyumanın etkisiyle bu gün biraz daha geç uyanıyorum. Cep telefonumun sabah uyandırma saati her gün için 07:00 olarak ayarlı idi, son günümde 1 saat kendime kıyak yaptım. Kendimize güzel bir kahvaltı hazırlıyoruz, bizdeki kahvaltılıklar ve ceviz reçeli ile Hayati abini kendi kahvaltılıklarını birleştirip, üstelik çaydanlığımız da büyük demlik olunca kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olduğunu anlıyoruz. Ceviz reçeli bir başka tat veriyor soframıza. Kahvaltının ardından birer kahve de içince işin tamamına eriyoruz.
Eh kahvemizi de içtik fal bakacak halimiz de yok toplanmaya başlayıp yola çıkacağız. Hayati abi ve Hasan’a misafirperverliklerine teşekkür edip vedalaşıyoruz. Ardından yola çıkıyoruz. Kıyı düz ama Kuşadası’nda sahilden herhangi bir yol yapmadıklarından mecburen rampa çıkıyoruz. İnsan kıyıdan bir yol yapar değil mi? Bize de yazık! Mecburen o trafiğin içinden devam ederek Kuşadası’ndan çıkıyoruz, bir kaç iniş çıkışın ardından düzlüğe, Küçük Menderes deltasında ilerliyoruz.
Dün Büyük Menderes nehrinden geçtik bu gün de küçük menderes nehrinden geçiyoruz. Küçük Menderes köprü başı, tabelası tüfek saçmaları ile defalarca vurup, nokta nokta yapılmış.
Ovada giderken leylekleri görünce resmini çekmeye çalışıyorum, bisikletim üzerinde ancak bu sahneyi anca yakalayabiliyorum. Çünkü öyle sahneler yaşıyoruz ki cep telefonumu cebimden çıkarıp tuş kilidini açıp kameraya gelinceye kadar sahne değişiyor, istediğim resmi çekemiyorum bazen. Bu arada bütün tur boyunca çektiğim resimlerin ( bir kaçını başkalarının çektiği resim ) hepsini 5 mega piksellik Nokia cep telefonumla çektim. Leylek yerden bir metre havada süzülüyor.
Bu yıl 21 martta Çanakkale’ye giderken ilkbahar leyleklerini görmüştüm. Atalarımız boşuna dememiş leyleği havada görürsen bol bol seyahat edersin diye. Ben de bu yıl bisikletimle epey tur yaptım, atalarımız haklı çıktı. Kayalığın üzerine çıkıp iki elimi de yana açarak leylek gibi uçmaya hazırım. Üzerim çıplak. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.
Böylece Selçuk kavşağına geliyoruz, eve az kaldı, kavşaktan sonra Ahmetbeyli ye kadar 6 tane çıkış iniş var, buraları da geçtikten sonra Ahmetbeyli’ye vardık. Ahmetbeyli tabelasını çektim kavşakta.
Bu kavşakta mola veriyoruz, bakkaldan sodalı içerek gerekli mineral ve madenleri alarak kaybımızı telafi ediyoruz. Bu molada nereden gideceğimize karar verdik, çünkü Menderes – Seferihisar kavşağındayız. Ben bu turu planlarken dönüşte Seferihisar dan gitmeyi uygun görmüştüm. Eee yanımda Yıldız ve İrfan olunca düşüncelerimi okur gibi Seferihisar yolundan Gümüldür’den gidelim diyor Yıldız. Gümüldür’de abisinin yazlığı var oraya gidelim dedi. Biz de kabul edince telefonla arayıp geleceğimizi bildiriyor abisine. Kavşakta direk üstünde yol tabelaları asılmış. Düz giden yolda Seferihisar – Çeşme, Sağa giden yolda Claros ( Kahverenkli ) Menderes -İzmir yazılmış.
Molanın ardından yola çıkıyoruz ama yine rampalar var, yollar hep böyle, başka da tadı çıkmıyor ki. Her çıkışın inişi var ki en güzeli de kendini yokuş aşağı bırakıp rüzgarınla baş başa, kendi potansiyel enerjinin bisikletin tekerleklerinde akıp gitmesi insana büyük mutluluk veriyor. Böyle iniş çıkış derken Özdere’ye vardık, burada durmayıp yola devam ederek Gümüldür’e varıyoruz. Yıldızın abisinin yazlığına geldik, yazlık dediğim konteynırdan yapılma ama büyük ve kullanışlı. Burada sadece yer kirası veriyorlar. Yıldızın abisi İzmir’e işe gitmiş, yengesi karşılıyor bizleri, annesi de orada elini öpüyoruz. Tanışma faslından sonra yenge yemeği yapmış sofrayı hazırlıyor. Nefis ev yemeği yiyoruz, ardından kahve, bir de üstüne çay böylede misafir ağırlanmaz ki. Yazlık sitenin yanında akuapark var, Yıldızın kızı Öykü de akuaparta olduğunu öğreniyoruz ama o kendi eğlencesinde olduğu için görüşemiyoruz.
Yazlığın maskotu, ileride büyüyünce Ninja Kaplumbağa olacakmış, çok hareketli yerinde durmuyor. Küçük yeşil su kaplumbağası masa üzerinde yürüyor
Kendimizi fazla gevşetmeden evdekilerle vedalaşıp yola çıktık, yoksa mayışıp kalacağız burada. Ürkmez’e varınca Orhanlı yoluna sapıyoruz, Seferihisar yolu biraz uzun onun için Yeniorhanlı yolundan Menderes’e varıp burada İzban ile İzmir’e varmayı kararlaştırdık. Sora sora Orhanlı yolunu bularak hafif rampalarla Karakoç kaplıcalarının ve eski Roma hamamlarının yanından geçerek Orhanlı ya varıyoruz. Yol kıyısında bazı yerlerde az miktarda sazlık görüyoruz, İrfan bize bu sazlıkların sıcak suyun dışarıya çıktığı yer olduğunu söylüyor. Yollar sakin ortalıkta kimseler yok, hava sıcak, insanlar kuytulardan çıkmıyor bu sıcakta. Yol kıyısında armut ağacı görünce bir kaç armut koparıp çantama koyuyorum. İlerde çeşmesi çok az akan ağaç altı gölgelik bir yerde mola vererek armutları yiyoruz. Böyle dinlene dinlene giderken öyle bir yere geliyorum ki yolu yokuş aşağı olduğunu görünce bisikletimi aşağıya bırakıyor ama bisiklet bir süre gidince duruyor. Bir anlam veremiyorum bu duruma, yolda insanı yanıltıyor. Meğer dağlara çıkıyoruz ama aşağı iniyormuş gibi gelince moralim bozuluyor. Bir de yakınlarda maden ocağına denk gelince yol da bozuluyor. Dev kamyonlar yolu mahvetmiş, asfalt yok olmuş, kendileri madenden çıkardıkları beyaz renkli toprak dökerek yol yapmışlar. Madenlere ormanın içinde çalışma ruhsatı verip ormanı hem mahvediyorlar hem de denetlenmediği için yolları bozuyorlar ve kimse de hesap soramıyor böyle işletmelere.
Neyse yolumuza devam edip Yeniköy’e varıyoruz, burada bakkaldan meyve suyu bisküvi ve atıştırmalık bir şeyler alıp yiyoruz. Camiye tuvalete gidince sokakta bir armut ağacı görüyorum, bir kaç armut koparıp İrfanla ikimiz yiyoruz, Yıldız yemiyor. Yeniköy’den yola çıkınca bisikletler gitmeye başlıyor, demek ki zirveye çıkıp inişe başlamışız.
Rampa aşağı olunca çabucak Menderese varıyoruz. Aşağıda Menderes ilçesinin evleri görünüyor.
Menderes’e varınca kuru fasulyesi olan bir lokanta arıyoruz, bulunca da oturup kuru, pilav yiyerek karnımızı bir güzel doyurduk.
Üç Dengesiz Bisiklet dinleniyor. Güzel bir turu yapmanın tatlı yorgunluğunu bisikletlerimiz hissetmiyor ama bizim mutluluğumuzun ölçüsü yok. İyi ki tanıdım sizleri İrfan Özden Yıldız Uyulgan , Dostlarım….
Bu arada saat 20:00 yi geçtiğinden izban istasyonuna hareket ederek metroya biniyoruz. Burası ilk durak olması bisikletlerimizi rahatça yerleştirip biniyoruz. Ben ve Yıldız Halkapınar istasyonunda iniyoruz, İrfan Karşıyaka’da inecek. Dostça tekrar turlarda buluşma dileği ile vedalaşıyoruz. Birimiz Balçova, birimiz Bornova, birimiz Karşıyaka’ya dağılıyoruz. Halkapınar’da Yıldız ve ben inip o Bornova’ya ben de Alsancak sahil bisiklet yolundan Balçova ya evime varıyorum.
16 günlük Gökova bisiklet turum çok güzel geçti, dostlarımla buluşup hasret giderdim, yeni arkadaşlarla tanıştım, yeni yerler gördüm, yollar bana yeni şeyler öğretti. Yolda olmak güzel…
Bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım
Umarım sizleri yazılarımla sıkmamışımdır.
Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 95 + 11 toplam 116 Kilometre civarı
Yaptığımız yolun haritaları aşağıda