Etiket arşivi: masal

8. Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu 4. Gün

23 Nisan 2029 Salı

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Urla İskele – Urla – Kuşçular Bademler – İnciraltı kent ormanı – Konak

 

Hepimiz bir yerlerdeydik
Başka bir yere geldik
Değişen dünyanın sürecinde
Karanlık bir sudan geldik

Ruhi Su

 

Öne çıkmış olan görsel, 23 Nisan Çocuk bayramı kutlamaları. Bir masada kız ve erkek öğrenci oturmuş. Arkasında kızlar, erkekler alkışlıyor okul bahçesinde.

DSCN7376

Sabah erkenden kalktık, çadırları, eşyaları toplayıp kıytırığa yükledim. Buradaki kum denizinde pankartımızı bağlayacak ağaç pek yok. Bir tane okaliptus ağacının gövdesine bağlayıp diğer taraftan Sezer ipi çekip pankartı germiş oluyor. Hatıra çektirmek isteyenler resim çekiliyorlar. Olan baytar Sezer’e oluyor, kolları koptu germekten. Pankartta “Az bilinen antik kentler turu Hatırası, #abakheryerde #abakseninlegüzel” yazıyor. Bisiklete binmiş kadın ve erkek resmi, sadece başları delik. Burada başları çıkarıp resim çekiliyoruz.  Bisikletler taş tekerlekli ve kadrosu kemikten. Ortada sütunlu tapınak var

DSCN7317

Kahvaltıdan önce kahvemi pişiriyorum, yanımda bacanağım var. Birlikte resim çekildik. Bacanağım çömelmiş, ben sandalyemde oturmuşum.

DSCN7319

Kahvaltıyı birlikte yaptık. Ketring Ayşe son kez kahvaltıyı sundu ve takımları toplayıp Aliağa’ya döndüler. Biz de yola çıktık, bu gün 23 Nisan Çocuk bayramı. Bademler köy ilk okulunda kutlayacağız. O yüzden erkenden, fazla oyalanmadan okulda olmamız gerek. Urla’ya ana yoldan  değil de bahçeler arasından, trafiğin olmadığı yerden gideceğiz. En arkadan geldiğim için benden başka Enes ve Cem var. Bahçeler içinden geçen yeşil yolda bisiklete biniyorlar.

DSCN7325

İzmir – Çeşme yoluna çıkmaya çok az kaldı. Arkadaşlar benzinlikte bizi bekliyorlar. Aradan onları görüyorum. Cem ve Enes önümde gidiyorlar.

DSCN7327

Bizi bekleyenlerle buluştuktan sonra fazla zaman geçirmeden yola çıktık. Urla’nın içinden hızlıca geçip arka yola geçerek Bademler köyüne gideceğiz. Sarı çiçeklerin ardından yola çıkmış bisikletçiler giderken.

DSCN7328

Urla’nın arka mahallesinde üstü kapalı, önü açık çeşme var. Yaz kış üç borudan sürekli akar. Tamamen beyaz kireç vurulmuş çeşmeye.

DSCN7331

Üç borudan akan sular yalağa dökülüyor. Üç çeşmeyi sığacak şekilde çekiyorum.

DSCN7332

Tek çeşmeyi daha yakından çekiyorum. Dibi yosun tutmuş çeşmenin.

DSCN7333

Grubun arkasından ben de yola çıktım. Yol iniyor ve tekrar küçük bir yokuşu aşmak gerek. Epey arkalarda olduğumdan tüm bisikletçileri yokuşu çıkarken yakınlaştırıp çekiyorum. Beton direkler ve sarkan elektrik telleri de görüntüye girdi.

DSCN7334

Tepeye çıkınca manzara da güzelleşti. Urla, Karantina adası, İskele, Çeşmealtı ve adalar manzarayı oluşturuyor deniz ile birlikte.

DSCN7339

Düzlükte resim çektikten sonra Hakan fotoğraf makinesini alıp orada küçük bir sürüyü otlatan çobanı yakından çekiyor bir kaç poz. Kazak giymiş, üzerinde deri ceket, saçı sakalı kırlaşıp uzamış soluna doğru derin bakışları atıyor.

DSCN7342

Yüzü ve anlı kırışmış, şimdiye kadar neler yaşadığının derin izlerini oluşturmuş. Her kırışıklığın bir hikayesi olmalı ama çoban sessizliğini bozmadan her şeyi anlatıyor sanki. Ne şapkası var, ne güneş gözlüğü. Yüzü Güneşten yanmış gözlerini kısarak resim çeken Hakan’a bakıyor. Açık alınlı, kısa kır saçı sakalına karışmış, sigaradan sararmış bıyıkları ile dertlerini anlatamıyor bile.

DSCN7358

Fazla yüksek olmayan tepeleri aşıp Bademler köyünün içindeki okulun bahçesine geldik. Okul bahçesinde Öğrenciler ve Öğretmenler toplanmış bizleri dört gözle bekliyorlardı. En son ben geldikten sonra hemen törenlere başladı çocuklar. Geleneksel hale gelen Az bilinen antik kentler bisiklet turunun bir özelliği olan 23 Nisan çocuk bayramını çocuklarla birlikte, çocuklar gibi kutlamak. Her zaman olduğu gibi en küçüklerden başlıyor gösteriler. Ana okulundaki öğrenciler oyunlarını bizlere göstermeye başladı.

DSCN7360

Diğer öğrenciler kıyılarda toplaşmışlar gösteri yapanları izliyorlar yere oturmuş.

DSCN7361

Üç erkek öğrenci merdivenin basamağına oturmuş elinde Türk bayrağı ve Türk bayraklı tişört gitmiş halde izliyorlar.

DSCN7362

Sonra 1. sınıf öğrencileri çıktı sahneye. Kırmızı etek, beyaz uzun kollu tişört, önünde Atatürk resmi basılı oynuyorlar.

DSCN7364

Gösteriyi sunan biri kız, biri erkek öğrenci mikrofondan gösteri yapanları sunuyorlar.

DSCN7366

Karşı köşede ABAK bisikletçileri toplaşmışlar gösterileri izliyorlar. Çoğu oturmuş, bir kaç kişi ayakta. Solda kaide üstünde Atatürk büstü var.

DSCN7367

ABAK bisikletçilerini komple kareye sığdırıyorum.

DSCN7369

Erkek öğrenci şiir okuyor bizlere mikrofonla.

DSCN7370

Henüz 23 Nisan çocuk bayramını bilmeyen Güneş ilk defa bayrama katılıyor. Annesi Şeyma de yanında. Turkuaz mavi elbiseler giymişler ana -Oğul.

DSCN7371

Başka bir çocuk ta annesi Merve ile birlikte 23 Nisan çocuk bayramını kutluyor.

DSCN7373

Bu yıl çocuklu ailelerin tura katılmalarını sağladık daha çok, Bebekler olduğu kadar daha büyük çocuklar da var. Feyzan ve kızı yere oturmuş gösterileri izliyorlar.

DSCN7374

Öğrenciler Gelin ve Damat oyununu nikah masasına oturmuş olarak oynuyorlar.

DSCN7375

Gelin ve Damadın arkasında çocuklar da onlara alkış tutarak eşlik ediyorlar. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN7376

Şimdiye kadar tarih boyunca kurulmuş Türk devletlerinin bayrakları çocukların elinde bizlere tanıtıyorlar.

DSCN7382

Küçük öğrenciler toplanmış olarak 23 Nisan şiirini okuyorlar.

DSCN7388

Masal gibi küçük bir kız çocuğunun bayramı değil 23 Nisan ama ilk defa katılıyor annesi Senem ile. Masal elinde oyuncağı ile oynuyor.

DSCN7389

Sıra geldi ortaokul öğrencilerine. Ellerinde püsküllü toplarla oyun oynuyorlar.

DSCN7396

Sevimli Güneş’i başkasına verip yan yana oturuyor Şeyma ve Olcay. İkisini bir arada görmek zor.

DSCN7399

Ortaokula giden kız öğrenciler grup dansı yapıyorlar seyircilere.

DSCN7404

En son olarak ABAK bisikletçileri ile öğrenciler dans ediyorlar birlikte.

DSCN7406

Törenler, gösteriler, şiirler bitti, sıra geldi öğrencilerin hediyelerini vermeye. Hazırladığımız hediye torbalarını çocuklara ABAK bisikletçileri tek tek veriyorlar sırayla. Bir erkek öğrenci hediye torbasını almış.

DSCN7410

Ben de bir öğrenciye hediye torbasını verirken İlknur Sözündeduran çekiyor.

58383323_2131390343616681_3066955392098500608_n-1024x683

Sıranın sonuna kaçak olarak giren yaramaz çocuklar da var. Boyunu küçültmek için çömelerek giden Hakan sıranın sonunda. Boyunu küçültmeye gerek görmeyen bacanağım Selahattin de sırada hediye almaya çalışıyorlar. Elbette onlara vermiyoruz.

DSCN7509

Uzun süredir görmediğim, turda da işlerinden dolayı pek konuşamadığım Esra Alkan ile sohbet etme fırsatı doğuyor. Birlikte resim çekiliyoruz bisikletlerimize binmiş olarak.

DSCN7516

Bisikletim KUZ ve kıytırık yola çıkmaya hazır. Ben erkenden yola çıkacağım, o yüzden arkadaşlardan önce yola çıktım. Çünkü İnciraltı kent ormanından geçen ABAK katılımcılara kendi yerimde kahve pişirip ikram edeceğim. Erkenden gidip hazırlıklarımı yapmalıyım. Bisiklete binmiş yola çıktığım an.

58599148_2131380356951013_2658123820333793280_n-1024x683

Hakan ile birlikte yola çıktık, hızlıca İnciraltı kent ormanına vardık. Burada fotoğraf makinesini Hakan’a veriyorum. O da resim çekiyor kafasına göre. Ama güzel çekimleri var, bu işi biliyor. Zaten fotoğraf makinesini o vermişti. İnciraltı kent ormanı kıyıları kumluk ve sığ. Burada kum midyesi yetişiyor ve bu kum midyesini çıkarıp satanlar var. Balıkadam elbisesi giymiş midye çıkarıcıları, elinde kürek ve elekle akvades (kum midyesi) çıkarıyorlar. Deniz dibindeki kumları kürekle eleğin içine atarak eliyorlar kumları. Elekte akvadesler kalıyor. Bunları torbaya koyarak akşama kadar topluyorlar. Sonra alıcıya gidip tartarak satıyorlar ve iyi para kazanıyorlar. Bu akvadesleri İtalya’ya ihraç ediyorlar.

DSCN7521

İnciraltı kent ormanına girdik, burada eskiden balık çiftliği dalyan vardı, şimdilerde dalyanın büyük bir bölümü toprakla doldurulup ağaçlar dikilerek kent ormanı oluşturuldu. İzmir’de en büyük yeşil alan burası. Dalyan lagüne dönüştü. Deniz ile bağlantısı var iki kanaldan. Sular yükselince deniz içeri akıyor, alçalınca dışarı akıyor sürekli. Kanalların biri küçük, birisi büyük. İkisinde de köprü var. Büyük kanalın üzerine yapılan köprünün ismi Barış Manço köprüsü. Hakan Sevin beni bisikletin üzerinde köprüden aşağı inerken çekiyor. Köprünün iki yanında mavi boyalı korkuluk demirleri var.

DSCN7522

Lagün tarafı çok sığ, burada su kuşları gelip besleniyor. en önemli kuşlardan flamingo kuşları sürekli buraya gelip yemleniyor. Kanalın ağzında kamış olta ile balık avlayan birisi ayakta. Lagün üzerinde bazı yerler yosun ile kaplı. Karşıda Narlıdere dağları.

DSCN7563

Lagünün daimi sahipleri flamingo kuşları için cennet sayılır. Burada rüzgarın durumuna göre yer değiştiriyorlar. Uzun ayakları sayesinde sığ olan lagün içinde gezinerek yemlerini yiyorlar bütün gün. Uçmadıkları zaman tüylerinden dolayı beyaz görünüyor. Kanatlarını açıp uçmaya başlayınca tüm güzelliği ortaya çıkıyor. Kanat altı ve uç kısımları turuncu ve siyah tüyleri ortaya çıkıyor. Bu görsel anı yakalamak için uzunca beklemek gerek. Uçmaya başlayınca beklemeye değdiğini göreceksiniz. Bir flamingo kuşu uçuyor deniz üstünde. Geniş kanatlarını açmış deniz üstünde turuncu ve siyah renklerini gösteriyor. Diğer flamingo kuşları geziniyorlar uzun bacakları ile.

DSCN1859

Martılar denizlerin hakimi, her yerdeler ve hem denizi hem de karayı kontrol ediyorlar sürekli olarak. Bir martı çok yüksek olan aydınlatma direğindeki lambaya konmuş etrafı gözetliyor. Burada bir gerçeği söylemek istiyorum “Martılar telgraf tellerine konmaz” Nedeni ise perde ayaklı olmaları. İnce telleri kavrayacak pençeleri olmadığı için telgraf tellerine tutunamazlar. Düz olan zeminlere konarlar.

DSCN7569

Sonunda kahve yaptığım yer  olan Çakalburnu’na geldim. İnciraltı kent ormanında, denizin kıyısında, tam da burun ucunda kahvemi yapıyorum. 2015 Yılının Ekim ayından beri İzmir de olduğum zamanlarda her Cumartesi günü kahve etkinliği yapıyorum. Burada kahvenin duvarı yok, çatısı da yok. Açık alan, bir ılgın ağacının dibinde Urim Baba’nın kahvesi. Hani soruyorsunuz ya dükkan nerede? Dükkanı kime bıraktın? İşte dükkan burası, kimseye de bırakmıyorum. Ben neredeysem dükkan orada. İzmir de en uygun yerde arkadaşlarıma, dostlara, tanıdıklara, tanıdık olmayanlara, yoldan geçenlere muhabbet eşliğinde kahve pişirip ikram ediyorum. Hem kahve beleş, sadece fal bakılmıyor. Arkadaşım Emre Kanat tarafından dron kamera ile havadan çekilmiş kent ormanı, ağaçları, çimenleri ve yolları görünüyor. Evim da karşıki yamaçta, yani buraya 4 Kilometre yakınlıkta.

50946102_2292843507432462_6092584660414496768_o

Kendi yapımım olan kuş yuvasını ılgın ağacına bağladım. Belki bir kuş yuva yapabilir. Bu kuş yuvalarından çokça yaptım ve ormandaki ağaçlara astık arkadaşlarla birlikte. Çoğuna kuşlar yuva yaptığını gözlemledik ve her baharda yavrular yetiştiğini gördük.

IMG_20190727_152614

Arkeologların İnciraltı kent ormanında, Çakalburnu civarında yaptıkları kazılarda elde ettikleri tek bulgu bir tablet oldu. Yapılan incelemede bu tablet pişmiş topraktan yapıldığı, yapıldığı zaman ise M.Ö. 8.000 yıl dönemine ait bir çalışma olduğunu tahmin ediyorlar. Bunun kanıtı tabletteki sol üst köşesindeki işaretten anlaşıldığını söylüyorlar. İşaretin ortasındaki 8 küçük üçgen belirtiyor yapıldığı tarihi. Demek ki bir bilinmeyen dönemle karşı karşıyayız. Turumuzun adından anlaşılacağı gibi Az Bilinen Antik Kentler turuna uygun bir yerdeyiz. Buraya o yüzden Urim Baba’nın kahvesi adı verilmiş. Tablette Urim Baba’nın kahvesi logosu basılmış. Bisiklet tekerleği, siyah bir tüy, ucu beyaz ve kahve cezvesi.

IMG-20190621-WA0003

Ben Urim Baba’nın kahvesine gelip tezgahı açtıktan sonra ilk olarak Eczacı Demet geldi.

DSCN7570

İlk gelenlere kahve pişirip ikram ediyorum. Kahve içerken resim çekiliyoruz, kahve tezgahı olarak üzer düz olan mermer blok taşını kullanıyorum. Bisikletim KUZ ve kıytırık solda. Toplam 7 kişiyiz.

DSCN7571

Sonrasından tüm katılımcılar geldi, hepsine kahve pişirip ikram ettim. Kimseden para almadım, zaten kahve beleş. Kahve içerken her zaman olduğu gibi bol bol muhabbet edildi. Kahve değirmeni sürekli çalıştı, taze kahve çekildi. Kahve kokusu ormana yayıldı. Buradan İzmir de oturanlar evlerine dağıldı. Son kalanlarla birlikte Konak meydanındaki Saat Kulesinde turu bitiriyoruz.

Böylece bir turun ve tur yazısının sonuna geldik. Bu turdaki bir kaç yeri daha önceki yazılarımda yazıp paylaşmıştım. İlk defa Vapurla Foça dan Mordoğan’a vapur ile geçerek bir yenilik yaptık. Elimden geldiği kadar resim çekip sizlerle paylaştım. Her resimde görme engelli arkadaşlar için betimleme yaparak onların da dünyasına gezdiğim yerleri bir derece göstermeye çalıştım. Yeni turlarda görüşme dileği ile

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 49 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Kayseri Festa 2200 5. Gün

29 Temmuz 2018 Pazar

Tekir yaylası – Hacılarkırı teleferik – Tekir yaylası

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Alıp başımı gitmeyi yollar boyunca
Seyretmek bir bozkır akşamını camından bir otobüsün
Masal şehirlerini geçerken hızla

Ataol Behramoğlu

Öne çıkmış olan görsel, Güneş ilk ışıklarını çadır kamp alanına salarken bisikletim KUZ da takılı tüyler.

20180729_064519_HDR

Güzel bir uykunun ardından sabahın beşinde uyanıyorum, sıkıştığımdan tuvalete gittim. Tuvalet çadırlardan uzakta ve biraz yukarıda. İşim bittikten sonra tam tuvalet kapısından dışarıya çıktım ki gördüğüm manzaranın ve güzelliğe bakakaldım. Ay yusyuvarlak, gümüş tepsi gibi batıda, tam da Erciyes dağının eteğinde batmak üzere idi. Bu manzarayı çekmem gerek. Fotoğraf makinesi çadırda, var gücümle koştum, makineyi aldım ve tuvaletin oraya geldiğimde ay yamaçta yok olmak üzereydi. Bu kez sağa, yukarılara doğru koşmaya başladım. Sabahın soğuğunda üşüyüp kalkanlar varildeki yanan közlerde ısınıyorlardı. Benim koştuğumu görünce “Tuvalet o tarafta değil, nereye koşturuyorsun” diye seslendiklerini duydum ama onlara cevap verecek durumda değildim. Aklımda o manzarayı çekmekten başka bir şey yoktu. Kampın sonuna kadar giderek Ayı çekmeye çalıştım. Ay Erciyes dağının dik ve çıplak yamacında yarım olarak anca çekebildim. Ay acelesi varmış ta azametli Erciyes dağına sığınmak ister gibi hızlıca batıyordu. Belki de doğacak Güneşten saklanmak istercesine yamacın ardına gizleniyordu. Bu olay çabuk gelişti ve Ay battı. Yarım Ay çekebildiğim en güzel pozlardan birisiydi. Tam yamaca değdiğinde çekmek isterdim ama maalesef çekemedim. Sadece İlk anda gördüklerimle kaldım.

DSCN4995

Güneş henüz kamp alanına doğmasa da Erciyes dağının zirvesi çoktan aydınlatmaya başlamış. Manzarada Tekir yaylasının iki minareli camisi ve yukarı giden teleferik direkleri var. Koç dağının gölgesi Erciyes dağına vuruyor hala.

DSCN4997

Erciyes zirvesine vurmuş aydınlığı daha yakından çekerken bir kartal gökte süzülüyorken çekiyorum. Kartal çok yükseklerde, belki de Erciyes dağından daha yüksekte olabilir.

DSCN5000

Ay benden kaçmakla acele ettiği gibi Güneş te doğmakta acele ediyordu ve Koç dağının ardında ilk ışıklarını saçmaya başladı çadırların üstüne. Gidonumdaki kuş tüyleri ile çadırları ve doğan Güneşi çekiyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçtim.

20180729_064519_HDR

Benim çadırım mavi, Hakan’ın çadırı turuncu. İkisinin ortasında kahve takımlarını çıkarıp taburemi de açtım. Sabah gördüğüm güzel manzaranın etkisi geçmeden kahve içmeliyim.

DSCN5003

Bir ağaç şeklinde yapılan tabelada “Festa 2200 Bisiklet Festivali Kayseri Çadır Alanı” yazısı ve bisiklete binen birisinin mavi siuleti çizilmiş. Çadır alanı demir bariyerlerle ayrılmış.

DSCN5006

Teleferik ve tele bağlı kabinleri direklerle beraber çekiyorum. Aşağıdan yukarıya kadar tellere bağlı olan kabinler hareketsiz, kış aylarını bekliyorlar.

DSCN5007

Festivalin kahramanlarından Meliha Tekin erkenden uyanmış, yapılacak işleri organize etmeye çalışıyor. Çadırların arasından geçerken görüp resmini çekiyorum ve kahve içmeye davet ettim. O da davetimi kabul edip güne kahve içerek başlamak istediğinden yanıma geldi.

DSCN5008

Bu gün festivalin son günü, sahnede toplanıyor katılımcılar ve resim çekileceğiz. Hazır toplanmışlarken ben de bir poz çekiyorum. Arkadakiler ayakta, ortadakiler sandalyeye oturmuş. Öndekiler de yere bağdaş kurup oturmuşlar.

DSCN5031

Kahvaltı ve  toplu resim çekildikten sonra hazırlıkları yapıp yola çıktık. Bir süre aşağıya doğru gidip soldaki yola saptı grup. Ben de arkalarından gelirken bir video görüntüsü çekmek için durdum. Karşımda Erciyes dağının eteklerindeki dağlardan birisini çekiyorum. Dağın yamaçlarında orman var, yarısına kadar yeşillik, sonrası, zirveye kadar çıplak.

DSCN5038

Topluca bisiklet sürüş videosu, Kayseri Erciyes dağı video linki aşağıda.

https://www.youtube.com/watch?v=Nr4_xvZ8D6I

Grup hızlıca aşağı inince uzakta giden bisikletçileri yakınlaştırıp çekiyorum ama pek net değil.

DSCN5040

Bu gün Hacılarkırı kayak merkezine gidiyoruz. Bir süre yokuş aşağı gittikten sonra sola, Erciyes dağına doğru giden yola girdik. Girer girmez sert bir yokuş duvar gibi karşımıza çıktı.

DSCN5043

Yokuş o kadar sert ki çoğu bisikletçi bisikletten inerek elde yürüyerek çıkmaya çalışıyor. Kimi yol kenarında sere serpe yatıyor yorgunluktan. Ben S çizerek yavaş yavaş çıkıyorum zorlanmadan.

DSCN5044

İşte yol kıyısındaki su kanalına serpilip yatanlar.

DSCN5045

Biraz daha yukarıda pestili çıkmış iki kişi iki seksen uzanmış kanalda yatıyor. Tabelada üçgen, kırmızı çerçeve içinde eğimin % 18 olduğunu belirtmişler, altına da 500 metre kaldığını yazmışlar. Zaten ileride teleferik binası göründü. Bir kişi de bir eliyle tabelaya dayanmış nefesleniyor. Az yukarıda S çizerek çıkanlar var.

DSCN5046

Buradan Ali dağını ve Kayseri’nin bir kısmını çekiyorum. Ali dağı bizden aşağıda kaldı.

DSCN5049

Sonunda teleferik binasına vardım. Teleferik direklerini, telleri ve tellere bağlı kabinleri çekiyorum yukarıya kadar. Teleferik henüz çalışmıyor.

DSCN5052

Erciyes dağının eteklerindeki volkanik tepeler ve kayalıkları bizden daha da yukarıda. Burada ağaç yok. Ottan başka bitki de yetişmez.

DSCN5055

Binanın sundurması, yan yana dizili ağaç direkler üzerinde sundurmayı tutuyor. Taş binanın iki kapısı ve pencereleri de sundurma ağaç direkleri ile Perspektif  bir görüntü ile çekiyorum. Tavanındaki kirişler de buna uygun.

DSCN5056

Kış aylarında, karlı zamanda kullanılan kar aracı. Paletleri sökülmüş, dişli ve tekerlekleri boşta öylece duruyor. Eğimli arazide kurtarma ve yolu açmada kullanılıyor bu makine.

DSCN5057

Herkes bir tarafta oturmuş dinleniyor. Arkadan gelenleri bekliyoruz. Bu bekleyiş içinde elimde fotoğraf makinesi, ilginç gördüğüm şeyleri çekmeye çalışıyorum. Bunlardan birisi de kendi bisikletimdeki aksesuarlar. Selemin demirine astığım krom bardağım ve yolda bulduğum sarı renkli gülen kafa asılı duruyor. Yeşil renkli kancalı lastik te sele borusuna takılı.

DSCN5060

İlginç bir şey daha görüyorum iki genç birbirine bakarken resmediyorum. Bunlardan biri tıp öğrencisi, biri arkeoloji öğrencisi. Eşpedal grubunda pilotluk yapıyorlar. Konuşmadan birbirlerine çok şeyler anlatıyorlar ama bunları kimse duymuyor.

DSCN5062

Nedense aklıma teleferik başlangıç yerine çıkmak geldi. Alt binadaki biniş yerine gelince teleferik çalışmaya başladı ve ilk olarak kabine bisikletim KUZ ile birlikte bindim. Bisikletim KUZ kabin içinde, kelebek gidonum kahverengi bant ile sarılı, gidon çantam, beyaz su matarası, gidonda asılı kaskım, gidon boğazında nazar boncuğum, kamera aparatında takılı çam kozalağım, kornam ve kuş tüyleri.

DSCN5064

Brooks deri selem, sele demirine takılı krom su bardağım, sarı gülen kafa, bisiklet kilidi ve kancalı lastik sele borusuna takılı. Kancalı lastik ile bazen  bir şey taşırken bağlıyorum bagaja.

DSCN5065

Kabin içinde transparan çizilmiş Erciyes dağı, kayak yerlerini belirtir işaretler ve teleferikler çizilmiş cama.

DSCN5066

Teleferik kabinleri belirli aralıklarla tele tutunmuş olarak gidiyoruz yukarıya doğru.

DSCN5069

Teleferik direkleri, iki yanında konsollara bağlı makaralar üzerinde gergin çelik tellerini çekiyorum.

DSCN5072

Bindiğim yere kadar tüm kabinleri ve tellerle beraber direkleri çekiyorum. Arkamdan bisikletleri ile binmiş olanlar kabin içinde beni takip ediyorlar. Aşağıda biniş binası ve diğer binalar görünüyor.

DSCN5073

Kabin içinden bulutla kaplanmış Erciyes dağının zirvesini çekiyorum.

DSCN5075

Solda ise camekanlı gazino var.

DSCN5076

Arkamdaki kabindeki iki kişiyi çekiyorum, bisikletleri elinde ayakta duruyorlar.

DSCN5077

Ben yukardaki istasyonda iniyorum ilk olarak. Arkamdan gelip ikinci olan arkadaşı bisikletini indirirken çekiyorum. İçerideki ikinci kişinin bisikletinin arka tekerleği dışarıda.

DSCN5078

İlk olarak çıktım, zaman geçirmeden diğerleri gelesiye kadar kahvemi pişirip içmeliyim. Yanıma fazla kahve almamışım, sadece dört kişilik var, o da bir pişirimlik cezve demek. Şanslı olan üç kişi kahve içebilir. Kahve pişerken o şanslı üç kişiyi de rast gele, orada olanları yanıma çağırıp oturtturuyorum. Bir arkadaş bizim kahve pişirirken resmimizi çekiyor. Dört kişiyiz, arkamızda bisikletler ve teleferik istasyonu görünüyor.

DSCN5081

Ocağın etrafında rüzgarlığı koydum ki sönmesin. Cezvenin sapı görünüyor sadece. Karşıda Erciyes dağının etekleri ve bulutlar kaplamaya başlamış. Yerde üç fincanım kapakta duruyor.

20180729_115218

Dört kişi yan açıdan bir daha çekiliyoruz. Arkada telesiyej telleri ve kayak yapanların kayak takımları ile bindiği oturma yerleri.

DSCN5082

Arkamdan Erciyes dağını bulutla kaplanmış zirvesini çekiyor. Dün akşam ördürdüğüm saçlarım hala örgülü duruyor, çözmedim geceleyin.

DSCN5084

Kahvem pişti, yanımdaki üç kişiye birer fincanı verdikten sonra kendime de bir fincan ayırıp içmeye baladım Erciyes dağına doğru. Erciyes dağına biraz daha yakın olmanın heyecanı var içimde. Askerlik yaptığım yıllarda Erciyes dağına tırmanma hayallerini kuruyordum kafamda. Teskereyi aldıktan sonra tahminlerime göre 20 Kilometrelik bir yürüyüşle zirveye çıkar inerim diye düşünmüştüm. Haliyle dağcılık bilmeden, malzeme olmadan nasıl çıkarım diye hiç düşünmemiştim. Teskereyi alınca eve dönme olan güdüm bu hayalimin gerçekleşmesini unutturdu bana. Zaten nasıl yapacaktım ki? Zamanla dağcı arkadaşlardan öğrendiğim kadarı ile ekipmanlar olmadan hem çıkmam olanaksız hem de donma riski vardı. Bulunduğum rakım yaklaşık olarak 2600 metre civarında bir yükseklikteyiz. Daha 1300 metre daha çıkmak gerek. O da buradan gördüğüm kadarı ile yalçın kayalıklar bir duvar gibi görünmekte. İpsiz sapsız çıkılmayacağını buradan görüp anlayabiliyorum. Neyse belki bir gün bu hayalimi gerçekleştirebilirim, belli mi olur?

Elimin ucunda Urim Baba’nın kahvesi logolu fincanım Erciyes dağına doğru uzatmış olarak hayallerimi çekiyorum. Gökyüzü ve zirve bulutlandı iyice. Halbuki sabah Erciyes dağı bulutsuz tertemiz görünüyordu.

20180729_115523

Erciyes dağının zirvesinde fırtınalar kopuyor, bulutlar büyük bir devinim içinde. Bazen karlı, buzlu yerler kendini gösteriyor ara sıra.

DSCN5085

Bulutların azaldığı bir anda buzulu yakınlaştırıp çekiyorum. Zirvedeki sivri ve uzun kayalıklar belli oluyor.

DSCN5088

Çakır dikenleri pembe renkli çiçeklerini açmış buradaki bahar aylarını yaşıyor.

DSCN5091

Buradan Tekir yaylası ve kamp alanı görünüyor. Belediyenin büyük çadırları ve bizim küçük çadırlarımız oyuncak bir köyü andırıyor.

DSCN5095

Ne olduğunu, ne işe yaradığını, ne amaçla kullanıldığını anlayamadığım bir üç ayaklı sehpa düzlüğün bitiminde duruyor. Üç tane demir direk üstü birleştirilmiş. Üstten bir halat sarkıyor, halatın ucu kement olarak yapılmış. Bana idam sehpasını andırıyor. Böyle bir şeyin burada ne işi var? Anlamış değilim.

DSCN5098

Kahvemizi içtik, takımları topladım, çantama yerleştirdim. Aşağıdan hala gelenler var ve hepsinin gelmesini bekliyoruz. Festival ekibi buraya da bir tabela yerleştirilmiş. Üzerinde; “Festa 2200, Festivalin zirvesi Rakım 2600” yazılmış. Tabelanın yanında bisikletim ile beraber resim çekiliyorum. Arkamda Erciyes dağının bulutla kaplanmış zirvesi var.

DSCN5107

Hayranlarımdan, beni sosyal medyadan takip eden kız öğrenci beraber resim çekilelim deyince kızı kırmadım ve tabelanın yanında birlikte resim çekildik. İsmini bir türlü ezberleyemediğim kız iki elini yana açarak zafer işareti yapıyor.

DSCN5113

Aşağıdakilerin hepsi gelince toplu resim çekiyorum tabelanın önünde. Kimi bisiklet yerde yatıyor.

DSCN5116

Resim çekildikten sonra festivali düzenleyenler bizleri uyarıyor. Tehlikeli ve dik bir toprak yoldan ineceğimizi, dikkatli inmemizi istiyor. Sonrasında inmeye başladık toprak yoldan. Dikkatlice iniyorum, bazı yerlerde çakıllar var ve tekerlek kayıyor. Eşpedal üyesi ikili tandem bisiklet ile aşağı inerken çekiyorum uzaktan. Bunlar Pınar ve Zeliş. Resimlerini çektikten bir süre sonra bisikleti kaydırıp düştüklerini gördüm. Hemen kendimi yokuş aşağı dikkatli bırakarak yanlarına vardım. Yerden kaldırdım, herhangi bir şeyleri var mı yok mu diye kontrol ettim. İkisinde de küçük sıyrıklar haricinde bir şey olmadığını öğrenince içim rahatladı. Benim korkum görme engelli Pınarın düşmesi. Etrafını görmediğinden nereye, nasıl şekilde düştüğünü anlamıyor. Allahtan bir şey olmadı ona sevindim. Bisikleti kaldırdım, zincir atıp dişliye sıkışmış. Zinciri kurtarıp yerine taktım ve yola daha dikkatli etmelerini söyledim. Aşağıya inesiye kadar peşlerini bırakmadım, hep takip ettim. Aşağıya sorunsuz indiler.

DSCN5119

Bazı yerler düzleşiyor o da başka bir teleferik yerinin sonunda olduğumuzdan. Kayakçıların kayakları ile oturup yukarı çıktıkları telesiyej. Toprak yolda bir çok bisikletin tekerlek izleri var.

DSCN5121

Bizim Hamdi etrafta papatya çiçeklerini toplayıp demet yapmış. Bisikletten inmiş yol kıyısında duruyor. Sanki sevgilisini bekliyor da ona çiçek vererek aşkını ilan edecekmiş gibi.

DSCN5122

Kamp alanına geldik, Kayseri den sucuk ve Kayseri pastırmacıları gelip tezgah açmışlar. Büyük mangallar kurup sucuk pişirerek bizlere yarım sucuk – ekmek veriyorlar. Bu günkü öğle yemeğimizi de yemiş olduk. Sucuk – ekmek sırasını bekleyenler.

DSCN5123

Ayrıca satış ta var, Kayserinin meşhur çemenli pastırması ve sucukları satışta. Bunların yanında da Kayseri mantısı da satılıyor.

DSCN5124

Ben de biraz pastırma ve mantı alayım dedim. Sıraya girerek 200 gram pastırma aldım. Kilosu 3 yıl evvel 100 Lira ile daha iyisi 120 Lira arası değişiyordu. Bir kilo da Kayseri mantısı aldım. Pastırma ustası elinde satırdan biraz daha enli pastırma bıçağı ile ince dilimler halinde pastırmaları dilimliyor. Ustalık her dilimi aynı ölçüde dilimlemek.

DSCN5127

Ben cep telefonundan pek beceremem internetten otobüs biletini almasını ama görme engelli Hüseyin Garip bu konuda uzman sayılır. Benim otobüs biletini Kamil Koç firmasından önceden aldıydı cep telefonundan 5 dakikada. Telefonun özel programı sayesinde seslerle ve çok hızlı konuşan sesle işi rahatça, görmeden hallediyor. Çadırları, eşyaları toplayıp bisikletin çantalarına yükledim. Belediye otobüsleri kamp alanına gelerek bizi otogara götürmek üzere aldı. Otogarda Otobüs hareket saatini beklerken gölge bir yerde Kayseri de son kahvelerimizi içtik yanımdakilerle beraber. Hareket saati yaklaşınca perona gelip ön tekerlekleri söktük. Benimle aynı otobüse binecek olan Timukan Karaca da ön tekerleğini söktü. Otobüs bagajına bisikletleri ve çantaları yerleştirip koltuklarımıza yerleştik. Yaklaşık 14 saatlik rahat bir yolculuktan sonra, ertesi gün 10;00 civarı İzmir otogarına vardık. Bisikletleri ve çantaları indirdik. Ön tekerleği takıp çantaları da bagaja yükledikten sonra Timukan ile vedalaştım. Timukan Karşıyaka yönüne, ben Balçova yönüne gideceğim. Böyle seyahatlerde en sevdiğim taraf servis otobüsüne gerek duymamam. Bisiklete bindiğim gibi biraz trafikten, Alsancak’tan sonra bisiklet yolundan yavaş yavaş Göztepe iskelesine geldim. Burada durup Göztepe iskelesi ve asma köprü olan sarı – kırmızı renkli Göztepe yaya geçidinde bisikletim KUZ park etmiş olarak çekiyorum bir poz. KUZ hak ediyor bu pozu.

20180730_142338

Böylece bir turun, bir festivalin ve bir yazı dizisinin sonuna geldik. Ömrümde en güzel geceyi, Ay tutulmasını ve 2200 metrelik bir yakınlıkta izledim ve yaşadım. Bana bu güzellikleri yaşatan Aslı Azman’a ve Meliha Tekin’e çok ama çok teşekkürlerimi sunarım. Bu güzelliklerin resimlerini iyi bir fotoğraf makinesi ile çekerek sizlere sundum. Yaşadıklarımı elimden geldiğince sizlere anlattım. İsmini hatırlayamadığım Kayserili bisiklet dostlarına da ayrıca teşekkürlerimi sunarım, sağ olun var olun.

Bir dahaki festivallerde, turlarda görüşme dileği ile

Bu gün yaptığım yol toplam 27 + 17 = 44 Kilometre civarı

Aşağıda yaptığım yolun haritaları

Powered by Wikiloc

Otogar – Üçkuyular 17 Km

Powered by Wikiloc

Denizli Salda Gerisi Antalya Mersin 20. Gün

7 Haziran 2015 Pazar

20. Gün

Kuzyaka – Toros dağları Yalçı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bir kısmı Ferdi Kızıl’a aittir)

 

SİS

İki şehri var gecenin, biri gözümde

tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur

gibi çöken siste, bana bu uykusuz

şehri niye bıraktın, göze alamadığım

bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,

gece değil istediğin hayli karanlık

bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak

hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz

bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;

gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız

göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,

ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,

öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,

sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak

şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim :

Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?

Haydar ERGÜLEN

 

Öne çıkan görsel, Dağa çıkan yol, dik yamaç, bulut dağa inmiş ortalığı sis kaplamakta.

CAM01738

Çadırda uyumayı özlemişim 4 gecedir. Harika bir uyku ile bir kaç köpeğin havlaması dışında köyde pek gürültü olmadı. Sabah ezanında mecburen uyandım, karşıda cami olunca yapacak bir şey yok. Geceden şarja bıraktığım bataryamı gidip prizden çıkarıp aldım ne olur ne olmaz diye. Hava aydınlanasıya kadar çadırımdan çıkmadım. Bu gün seçim günü, köylü ve seçim sandığı jandarma ile birlikte geldi. Pek bizimle uğraşacak zamanları yok anlaşılan. Jandarma da bizi çadırla birlikte gördü ama herhangi bir soru sormadı. Sanki küsmüşüz gibi bizleri görmemezlikten geldi. Sandık görevliler cami avlusuna sandıkları yerleştirme telaşı ve görev dağılımı ile uğraşırken selam verip çeşmede elimizi yüzümüzü yıkadık. Sandık başkanına burada kimlikle misafir olarak oy kullanabilir miyiz diye sordum öylesine. Haliyle öyle bir kanun olmadığı için olmaz deyip kestirip attı. Ben de biliyorum olmayacağını. Henüz digital ortama geçmedik. Kimlik numarası ile her yerde oy kullanma devri henüz başlamadı. Bizler de yolda olduğumuz için oy kullanamadık ve seçim geçerli olmayacak gibi. Dediğim de çıktı sonunda, seçim tekrarladı.

Sonrasında çayı demleyip bir güzel kahvaltı sofrası hazırlayıp keyifle yaptık. Sıra geldi toparlanmaya. Hemen eşyalarımı ve çadırı toplayıp kıytırığın çantasına yükledim çabucak. Ferdi her zaman olduğu gibi biraz zaman alıyor toplanması. Ferdimen ile benim çadırım sundurma altında, beton zeminde kurulu. Çadırların önünde eşyalar duruyor.

IMG_0001

Ferdimen de toparlandıktan sonra yola çıktık. Hava açık, sadece başı dumanlı dağlar görünüyor bulutları toplamış olarak.

20150607_075311

Baraj göleti epey aşağılarda, yeşilimtırak rengi ile bizi takip ediyor. Yoksa biz mi onu takip ediyoruz?

20150607_075321

Baraj seviyesinden biraz yukarılarda hafif iniş – çıkışlar ile ilerliyoruz. Bazen Ferdimen önde gidiyor. Arkadan resmini çekiyorum çaktırmadan.

20150607_093027_HDR

Bazen de ben öndeyim, Ferdimen de benim resmimi çekiyor çaktırmadan. Sizin anlayacağınız yol arkadaşlığı böyle bir şey. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz ve uyum içinde, fazla gözden kaybolmadan, birbirimizi kollayıp yol alıyoruz. Zaten dağların arasındayız ve telefon çekmiyor. O yüzden çok rahatım telefonun çekmediğinden. Eskiden telefon mu vardı? Kendimizi yaşıyoruz dağlarda.

IMG_0008

Şimdi tabelada yazan %13 ne demek? İnecek miyiz yoksa çıkacak mıyız? Tabeladaki siyah üçgen soldan sağa doğru değerlendirirsek yokuş çıkacağız. Eğer sağdan sola olursa iniş olması gerek. Hadi çık işin içinden! Bisikletim KUZ ve kıytırık tabela yanında.

20150607_093514

Neyse ki manzara güzel,  şöyle bir göletin kıyılarının girinti çıkıntılarını süzüyorum. Buradan barajın gövdesi görünüyor. Demek ki fazla yol almamışız.

20150607_094802

Tabela hala yerinde duruyor ve Ferdimen’in çektiği resme bakılırsa çıkacağımızı görüyorum. Demek ki tabeladaki siyah üçgen soldan sağa doğru okunması gerek. Yalnız %13 biraz fazla gibi. 100 metrede 13 metre yükselmemiz anlamına geliyor. Şu matematik sevimli de yokuş pek sevimli değil. Ferdimen bisikletlerle birlikte çekiyor beni.

IMG_0012

Neyse yapacak bir şey yok, yola sarıyorum tonajlı araçlar gibi 1. vitese takıp. Ama tabelada yazdığı gibi %13 eğimden fazla gibi. Yük fazla olunca kıytırık inat etmeye başladı, Pek çıkası yok. 1. Vites işe yaramıyor ve KUZ dan inip bazı sert olan yerleri bir süreliğine yürüyerek çıkmak zorunda kaldım.

IMG_0015

Kan ter içinde olsam da emin adımlarla fazla zorlanmadan çıkıyorum. Eğim biraz azalınca bisiklete binip bir süre gidiyorum. Ta ki bazı sert, neredeyse gözle görüp tahmin ettiğim kadarı ile % 25 eğim olan yerlerde yürüyorum. Toros dağları ve zirveleri.

20150607_095146

Ama bu manzaraya değer olduğuna inandığım için mutluyum ve bu yolda olduğum için. Eğer mutlu olamıyorsan yola çıkmanın anlamı yok. Baraj gölet manzarası çamların arasında.

20150607_101035

Gölet seviyesinde gidiyoruz, bazı yerlerde su içinde kalan evleri görüyorum. Su içinde kalan evlerin yerine daha üst seviyelerde yenisi yapılmış.

20150607_101632

Geriye dönüp baktığımda sanki “Bir arpa boyu yol almışım” gibi hissediyorum. Yoksa bir Masalın içinde miyim?

20150607_102038

Arada masal arkadaşımla günün anlamı ve önemi nedeniyle bir resim çekiliyoruz birlikte. Bisikletlerimiz de yanımızda.

IMG_0041

Buradan arpanın boyunu görebilirsiniz. Barajın gövdesi hala görünüyor.

20150607_102042

Ve önümüzde hala uzantısı var. Bisikletim park etmiş yol kıyısında.

20150607_102809

Burası da yan kollarından biri göletin. Küçük bir dere de gölete katkıda bulunuyor.

20150607_103408

Yol yapılırken ortaya ilginç kaya oluşumları çıkmış. Kaya pek sağlam değil, neredeyse dağılacak gibi ufalandıkça ufalanmış. Daha da ufalanacakmış gibi.

20150607_103808

Arpanın boyu giderek uzuyor ama baraj gövdesi karşımda. Bu manzarayı seyrederken yabancı iki kişi yanıma gelerek “Hello” dedi. Pek alışkın değilim yabancı turistlerin “Hello” demelerine. Genellikler bizim vatandaşlar ve çocuklar bizlere “Hello” diyor. Biri kadın biri erkek iki genç bisikletli. Bisikletleri kiraladıkları belli, yanlarında hiç bir şey yok. Bana İngilizce bir şeyler sordular ama ben Tarzancayı çok iyi bildiğimden ne dediklerini anladım. Tarzanca ve el işaretleri ile yola devam edin bir süre sonra baraj göleti bitecek ve soldan yolunuza devam ederseniz yol sizi ta Alanya ya kadar götürür dedim.  Onlar da anlamış olacaklar ki “Thank you” gibi bir şeyler deyip ve yola devam ettiler. Teşekkür ettiklerini anlamıştım. Ne de olsa Tarzancam süper. Vadide gölet ve uzaklarda baraj gövdesi.

20150607_104049

Dediğim gibi pistonları zorlandığı yerde bisikletten inip yürüyorum. Dişliler yeterli değil bunu anlıyorum. İzmir’e dönünce dişlilerin oranlarını değiştirmek gerek. Ferdimen beni bisikleti ittirirken arkamdan çekiyor.

IMG_0058

İttirmek te yorunca biraz dinlenmek gerek. Gerçi KUZ pek yorulmuşa benzemiyor ama kıytırık zorlanıyor gibi. Böyle yerlere alışkın değil. Toros dağları pek te çetin. Kıytırık geçtiğimiz yıl 2014 te Balkanları dolaştı ama oralarda böyle sert yokuşlara hiç denk gelmedi. Balkanlarda en fazla %7 eğimli yollar yapılmış. Onun için nazlanmakla haklı. Eğim %20 lerin üzerinde. Bisikletim yol kıyısında, çamların gölgesinde dinleniyor.

IMG_0065

Bir yerde Ferdimen’in yol kenarında beni beklerken buluyorum. Yanına yaklaşınca;

“Urimbaba”

“Efendim Ferdimen”

“Yanlış yola saptık sanki, gel bak bir haritaya”

Haritaya bakınca cep telefonunda daha önce Manavgat ta çizdiği rotanı dışına çıkmışız. Çizdiğimiz yol başka yerlerde biz başka yerde konum olarak görünüyoruz. İyi ki Ferdimen arada bir haritayı kontrol ediyor. Çamların arasında kıvrılarak çıkan yol.

20150607_105118

Neyse bir süre dinlenip kendimize geldikten sonra güzel manzaranın tadını çıkararak aşağı inişe başladık. Ağaçların ardında gölet manzarası.

20150607_114403

Neyse ki sapmamız 2.5 kilometre civarında. İniş olunca hızla iniyoruz ve pedal çevirmediğimiz için bisiklet üstünde dinleniyoruz.

Şimdi gelelim aşağıdaki resme! Gördüğünüz gibi GÜMÜŞKAVAK MAHALLESİNE HOŞ GELDİNİZ yazıyor. Siz olsaydınız ne anlardınız bu yazıdan? Bizim anladığımız (mahalleyi boş verin benim için her zaman köy olacaktır) köyümüze hoş geldiniz ve köyün girişi olduğunu ve yolun sol taraftan devam ettiğini. Biz de yola soldan devam ettik. Resimde solda görünmeyen küçük tabelalar dikkatimizi çekmedi. Orada “Konya”,” Sarıveliler” yolunu gösterir küçük, pek görünecek yerde olmayan tabelaları görmemişiz. Daha çok zafer tak’ı şeklinde yapılmış olan tabela bizi şaşırttı. Doğru yolu bulduk ya. Allah bizi doğru yoldan ayırmasın!

20150607_114940

Gümüşkavak köy yoluna sapınca yokuşlardan kurtulacağımı hiç sanmıyorum. Pek te umurumda değil, nasıl olsa ittire kaktıra çıkacağım zirvelere. Bisikletim gölgede dinleniyor.

20150607_122208

Dediğim gibi köy yollarında mutlaka çeşme vardır ve hepsinde durup suyunu içmeli. Aynı zamanda tüm şişelerdeki suları tazelemeli derim. Yol zorluğunu çeşme başında elimi yüzümü yıkayıp biraz dinlenmekle atıveriyorum. Kısa bir şarj molası gibi, pistonların pilleri doluyor kısa şarjda. Bisikletler par halinde, kayaların dibindeki çeşme ve Ferdimen’i çekiyorum.

20150607_122213

Yolumuza küçük bir mağara denk gelince durup inceliyorum. Etrafındaki kayaçlar ve içi sert ve yumuşak olanları ayırt edebiliyorum. Kırmızı görünenler daha yumuşak yapıda. Zaten çoğu eriyip gitmiş bir boşluk oluşturmuş durumda. Böylece küçük te olsa bir mağara oluşmuş.

20150607_122330

Dışındaki kayalar da sarı renkte liken ile kaplanmaya başlamış. Daha çok yeşil renk yada gri tonları ile kayalarda ilk yaşamı başlatan likenler ilk defa sarı renkte olanına denk geldim.

20150607_122405

Gümüşkavak köyü dağınık olarak kurulmuş. Birbirine en yakın ev 100 metreden aşağı değil. Köyün kahvesine oturup biraz enerji takviyesi almak gerek. Enerji takviyesi derken birinci olarak çay. İkincisi çay ile beraber kurutulmuş meyvelerden oluşan atıştırmalık. Kahvede büyük bir kafeste Keklik kuşunu görüyorum. Benim bildiğim Keklik düz ovada olur. Şarkılarda öyle söylüyor türkücüler. Dağlık arazide ne işleri var ki?

20150607_124554

Başka bir kafeste de bıldırcın. Öylece yemlenip duruyorlar. Bu kafesteki kuşlar çocuklar için mi yoksa menüde kuşları mı pişiriyorlar müşterilere? Pek anlamış değilim. Bazı yerlerde canlı alabalık verirler ya havuzdan çıkarıp. Bıldırcın ve keklik te bu kategoriye giren hayvanlardan. Hadi balık tamam da bu kuşları keserken insan acır. Bir damlacık et için değmez.

20150607_124606

Çayları içip takviyeleri aldık yeşil manzara eşliğinde. Garson bizi masada otururken resmimizi çekiyor.

20150607_125020_HDR

Köyün her tarafından sular akıp gidiyor küçük arıklardan. Bisikletimle birlikte çekiyorum akan suları.

20150607_131911

Akıp giden su üstünde ağaçlar kapatmış yeşil dalları ile. Güneş ışığı yoğun yapraklardan toprağa pek düşmüyor.

20150607_131941

Neden budamışlar belli değil çam ağacını. Ağaca çıkmak için tahta bir merdiven konulmuş. O da belli bir yere kadar çıkmak için. Daha da yukarı çıkabilmek için de dalların çıkıntıları merdiven benzeri olmuş. Karşıdan bir ip getirip ağacın yukarılarına bağlanmış.

20150607_132813

Ağaç tek olunca ilginç budaması ile kel kalmış gibi. Otomatik zaman ayarlı kendimizi ağacın dibinde çekiyoruz.

IMG_0083

Neyse yolumuza devam ediyoruz ama sadece çıkarak. Daha da ne kadar çıkacağımızı kestiremiyorum.

20150607_133323

Baraj göleti aşağılarda kaldı, belki de son defa bir parçasını görüyorum. Dağların sırtları kademeli olarak ufukta uzanıp gitmiş. Seyretmesi bile insana uzakları çağrıştırmakta.

20150607_133629

Arazi düz olmayınca yamaçlara küçük te olsa biraz düzleştirmek için duvar örülerek tarla yapılmış. Burada hayvanlara yemlik ürünler ekilip karlı soğuk kış günlerinde ot  bulunmayınca beslemesi için veriliyor.

20150607_135128

Aşağıdaki resmi çekmek için aşağıya inmek durumunda kaldım. Yolda gördüğüm yerleri kafamda kurgulayıp ona göre yazılacak resimleri çekerek hikayemi yazıyorum. Çekilecek resim kafamda oluşunca biraz ileriye gitmiş oluyorum. Ne yapayım yolda oluyor bazen bu durumlar. Zaten hep yokuş çıkmakta olduğumuzdan acele etmeye hiç gerek yok. Biraz da dinlenmiş oluyorum.

20150607_135131

Yolda giderken arabaların ezip pastırma olmuş bir kurbağa denk geldi. Kurbağa kurumuş, al duvara as. Yada defterin arasında sakla.

20150607_135310

Çıktıkça zirvelere bulutlar da çoğalmaya başladı. Yağmur mu yağacak yoksa başı dumanlı dağlarda mıyız? Bakalım yol ve zaman bize neyi gösterecek.

20150607_135911

Hala Gümüşkavak köyündeyiz, yol kıyısında yükseklerde yeni olgunlaşmış kirazları görünce yol hakkı olanı kadar koparıp yiyoruz. Tadı da nefis, kırmızı kırmızı kiraz.

20150607_140338

Ferdimen de benden kalır yanı yok, ileride durmuş resim çekiyor gördüğü ilginç bir yeri. Çınar ağaçları olduğuna göre bir dere olmalı.

20150607_140526

Tahmin ettiğim gibi bir dere var ve küçük bir şelalesi. Şelale olur da ben durur muyum? Hem de bu sıcakta yokuş çıkarken. Evvel ki gün Alanya da denize girmiştim, duş almadığım için de tuzluyum ve dün Kuzyaka köyünde duş alacak ortam yoktu. Hemen su donumu giyip doğal duşumu alıyorum. Hayat bazen bizlere harikalarını sunuyor. Bu harikalardan faydalanmak gerek. Hem serinliyorum hem de su masajı ile kasları gevşetiyorum. Duşun ardından terli olan atlet ve tişörtü suda duruluyorum. Ferdimen beni şelale içinde çekiyor. Şelaleden dökülen köpüklü sular vücudumu kaplamış, üzerimden akıp gidiyor.

20150607_141532

Ferdimen dere üzerinde resim çekerken fotoğraf makinasını suya düşürüyor. Hemen pillerini çıkarmasını ve güneşin altında kurumaya bırakmasını söyledim. Hazır suyun başındayız ve fotoğraf makinesi kurumaya bıraktık nasıl olsa deyip öğle yemeğini de burada yiyebiliriz. Yemek dediğimiz şey de Barbunya konserve. Ekmeğimiz de bol, bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Çöpleri de etrafa atmadan naylon poşete koyup yanımızda götüreceğiz. Öyle ormanı kirletmek yok. Temiz olmalı. Ferdimen’in tripodu ve kurumaya bırakılan fotoğraf makinesi yerde.

20150607_150501

Yemekten sonra birer Türk Kahvesi iyi gitti doğrusu. Şimdiye kadar hiç kimse burada kahve pişirmemiştir. Kahve kokusu ormana yayılıyor mis gibi. Ferdimen ile kendimi üzerimiz çıplak olarak elçek resim çekiyorum.

20150607_151809_HDR

Ormanda çınar ağacı görürseniz bilin ki orada mutlaka akan bir su vardır. Çınar ağaçları susuz yerlerde yetişmez.

20150607_153209

Yolun bu kıvrımlarını seviyorum. Düz yol bana sıkıcı geliyor nedense. Aynı nehirler gibi. Dağlarda kıvrım kıvrım çağlayıp düz ovaya inince can sıkıntısını gidermek için kıvrılarak akmaya başlar. İşte buna tarih boyunca kıvrımlı akan nehirlere Menderes derler. Menderesleri severim bu yüzden ve yolun da Menderes gibi olmasını isterim. Yokuş olsa da fark etmez.

20150607_153306

Şelalede duş aldıktan sonra üzerime bir şey giymedim. Zaten yokuş çıkıyoruz ve terlemekteyim. Yokuşun hakkını terlemekle veriyorum. Hani derler ya sucuk gibi terledim işte o durumdayım. Sucuklar nasıl terler bilmem ama ben iyi terliyorum. Hava sıcak ama bunaltıcı değil, dağlarda nem oranı düşük deniz seviyesine göre. Kendimi çıplak olarak çekiyorum elçek. Anlım ter içinde.

20150607_160204_HDR

Solda, yamaçtaki kayalara bakıldığına göre zirveye yaklaşmışız demektir.

20150607_164701

Birden bire kayaların, toprağın yapısı değişti. Beyaz toprak yapısı sanki başka bir dünyaya gelmişiz hissini uyandırıyor. Buradan beyaz toprakların kamyonlarla alındığını gösteren  makine izleri var. Küçük beyaz tepelerin üzerinde gezerken Ferdi benim bir resmimi çekiyor kanatlarımı açmış olarak. (Neyse ki Ferdimen’in kamerası kurudu ve çalışıyor. Böylece beni çekiyor)

CAM01719

Bulunduğum yerden manzara müthiş. Dağlar sıralanmış alabildiğine uzanıp gidiyor. Seyretmeye doyamıyorum bu güzellikleri. Dim çayının aktığı derin vadilerin dibi görünmüyor bile. Görebildiğim kadarı ile harika kanyonlar var ve gidilmesi gerek. Belki bir gün.

20150607_165105

Manzara devam ediyor Toros dağlarının zirvelerine doğru.

20150607_171435_HDR

Bir süreliğine manzarayı seyretmek iyi geliyor. İnsanın ufku açılıyor resmen. Dağların eteklerinde olduğumuzdan sağ tarafımız dik yamaçlar. Tepelerde ağaçlar seyrelmiş, bir de kayalıklar olunca. Sol taraf uçurum.

20150607_172706

Yamaçlar dik ve kayalık olsa da çam ağaçları küçük bir çatlakta kendine yer edinerek yaşamı devam ettirmeye çalışıyor. Zamana ve mekana direniyor çam ağaçları. Binlerce, on binlerce yıl sonra yaşam kazanacak ve kayalar yaşama boyun eğip toprak olacak.

20150607_174111

Toros dağları bana zamanı unutturdu. Dünya ile bağlantım kesik, saatten de haberim yok. Bu güzelliği çekmek için sadece telefonun kamerasını kullanıyorum. Neredeyim, nerelere gidiyorum, daha ne kadar gideceğim bilmiyorum. Bunları düşünmeden sadece gözlerimle Toros dağlarının bulutlu zirvelerini taramakla.

20150607_174117

Bisikletim KUZ ve kıytırık’ı manzarada çekiyorum. Hak ettiler doğrusu.

20150607_174132_HDR

Manzara seyrini tamamladıktan sonra yol kıyısında paslanmış bir bisiklet zinciri gördüm. Kim bilir kimin bisikletinin zinciri. Ne oldu da yol kıyısına bırakıldı belli değil. Acaba yola nasıl devam etti? Yedek zinciri var mıydı? Yoksa araca binip öyle mi yoluna devam etti? Ama gerçek olan zincir paslanmaya bırakılmış, bir daha tekerleği döndürmeyecek olması.

20150607_180027

Ve dağların zirvesine yakın olduğumuzun işareti ; SİS. Yada dağlarda yaşayanların dediği gibi DUMAN. Ben BULUT olduğunu biliyorum. Hep aşağılardan başı dumanlı dağlara bakarken BULUT olarak görürüm. Ama BULUT’un içinde olmak durumu değiştiriyor. Bazen SİS gibi, bazen de DUMAN gibi sürekli devinim içinde. Bir ara yol tamamen kapanıyor bir şey göremiyorum. Sonra biraz dağılıyor önümü görebiliyorum. Heyecan ile yoluma devam ediyorum. İlk defa BULUT’un içinde bisiklet sürmekteyim. Bazen kaybolmak istersin ya her şeyden, kimsenin görmediği yerlerde. Dağların içinde BULUT seni bağrına basmış kimseye göstermiyor. İşte ben de kaybolmaya gidiyorum BULUT’un içinde etrafı SİS basmış, başı DUMANLI dağlara.

20150607_180706

Yolun aşağısı uçurum ve hiç bir şey göremiyorum sisten.

20150607_180710

Ferdimen de bazen durup beni bekliyor. Görüş alanı iyi olmadığından göz temasını kaybetmiyor benim ile. Ferdimen beni beklerken çekiyorum.

20150607_181107

Ferdimen beni bekledikten sonra arkamdan bir resmimi çekmiş çaktırmadan DUMANLI dağlara yürüyerek çıkarken. Ben ileride bisikletimi ittirirken, yamaçtaki çam ağaçları sis içinde kaybolmak üzere. Daha ilerisi kaybolmuş sis içinde. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

CAM01738

Yürürken yerde pek görmeye alışık olmadığım siyah renkte sümüklü böcek gördüm. Sümüklü böceğin kabuğu yok ve sümük salgısı da salmıyor giderken. Derisi sanki kurumaya başlamış gibi. Belki de cinsi böyledir bu hayvanın.

20150607_181748

Tırmanış zorlu olsa da yürüyerek yada eğim biraz azalınca bisiklete binerek devam ediyor. Yavaş giderken ilginç kaya oluşumları göze çarpıyor. Yanardağlardan lavlar akarken hamur halindeki kayalar soğudukça katılaştığı, arkadan akan lavların baskısı ile ilginç şekiller oluşmuş. Kayaların kat kat görünümü ve kimisi 90 dereceden fazla kıvrılmış durumda. Nasıl bir anda donmuşsa öylece kalmış on binlerce belki de milyonlarca yıl önce.

20150607_182336

Artık akşam olmak üzere ve sisten yol kapanmaya başlayınca araçların bizi görmesi zor. Hemen kendimize sığınacak güvenli bir çadır yeri olacak yer ararken yolun solunda bir çardak ve gözlemeci görünce hemen oraya giriyoruz. Tehlike yaşamamak için artık yola devam etmenin anlamı yok deyip çadırları kurduk. Eşyaları da içine yerleştirdikten sonra akşam yemeği hazırlıklarına başladık. Gözlemeci kapatıp gitmiş, kimseler yok ortalıkta. Yemeğimizi yedikten sonra etrafı şöyle bir kolaçan ettik. Bidonlarda su var, bir gözleme sacı, altında ateş yakmak için ocak. Sundurmanın altında tahtadan çakılmış bir kaç masa. Oturacak uzun tahtadan yapılmış oturacak. Etrafta çeşme olmadığından.  mecburen bidonlardan biraz su kullanmak zorunda kaldık.

Hava birden bire karardı ve duman o kadar yoğunlaştı ki göz gözü görmüyor. Ara sıra gelen arabaların farları ortalığı biraz aydınlatıp hayalet gibi geçip gidiyorlar.

20150607_211011

Kendi ışığımız ile kahve keyfini araçların farlarını sisi aydınlatmasını seyrederek  içiyoruz. Yine şans yüzümüze güldü ve çadır kurabileceğimiz düz ve korunaklı bir yer bulduk.

20150607_212353

Bu günkü yol biraz çetindi ve 1000 metrenin üzerine tırmanış yaptık. Yol eğimi kimi yerlerde %20’nin üzerindeydi. Bazen yürümek zorunda kaldım. Ferdi’nin yükü benden az olsa da arka dişlisindeki problemden dolayı 1. ve 2. viteslere geçemediğinden 3. viteste çıkmak zorunda kaldı. O da zorlandı desem yeridir. Gerçi uzun boyun avantajı var ve piston boyları benden uzun olunca pedala daha iyi bir güç uyguluyor. Haliyle bana pek çaktırmasa da yorulduğunu hissediyorum. Benim gibi yavaş çıkamıyor, 3. viteste zaten yavaş gidemezsin. Önden gitmesi nedeni ile durup beni bekliyor bir süre. Böylece biraz dinlenmiş oluyor. Telefonlar da dağlarda çekmediğinden birbirimizi kaybetmemiz gerektiğini biliyor yol arkadaşım. Bir gerçeği de itiraf etmem gerekirse resim çekmesini de seviyor ve sanatçı kişiliğini kullanarak çok güzel ve kimsenin aklına gelmeyecek prodüksiyonlar düşünerek harika resimler çekiyor.

Biraz yorgunluk eseri olarak erkenden çadırımıza çekilip yatıyoruz. Yarın ne olacağı belli değil, dinlenmek gerek. Yorgun olsam da mutlu bir günün sonunda uykuya dalıyorum tatlı düşler içinde.

Bu gün yaptığımız yol biraz kısa ama yol bazen böyle. Yaklaşık olarak 28 Kilometre civarı bisiklet sürmüşüz.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc