Etiket arşivi: meczup

Kayseri Festa 2200 4. Gün

28 Temmuz 2018 Cumartesi

Tekir yaylası – Talas – Kayseri lisesi

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

 

Dağların ve nehirlerin
Türküsünü söylemek istiyorum
Büyük gökyüzünün ve kırların.
Mavi çiçeğin türküsünü söylemek istiyorum
Umudun ve sevdanın.
Kahraman bir yüreğin türküsünü söylemek istiyorum

Ataol Behramoğlu

Öne çıkmış olan görsel, saçları örgülü beş kişi plastik sandalyede arkası dönük olarak oturmuş direkteki parlak ışığa bakıyor.

20180728_221611

Güzel bir uyku çektim bu gece, nedeni ise gökyüzüne en yakın yerlerden birinde akşam Ay tutulmasını izlememdi. Bunun sevinciyle uyandım, elimi yüzümü yıkadıktan sonra sabah kahvesini içmem gerek diyerek kahve pişirmeye başladım. Yanımda olan şanslı üç kişi de kahve içmeye hak kazandılar. Bu şanslı üç kişiden birisi çadır komşum Zehra Erbil. Kahvesini içti sonuna kadar ve fincanın içine bakınca ne görsün? Kahve telvesi aşk simgesi olan kalp şeklinde göründü birden bire. Zehra buna çok şaşırdı. Herhangi bir şekilde fincanı ne kapattı, ne de oynattı. Son yudumu içtikten sonra kalp şekli fincanın dibinde oluştu. Binlerce fincanı kapatsan da böyle bir kalp çıkması olanaksız gibi. Kahve falcıları buna ne yorum yapar bilemem ama Aşk işareti olduğu kesin. Fincanı elinde tutan Zehra fincanın içindeki kalp işaretini çekiyor Erciyes manzaralı. Erciyes dağının başı dumanlı.

20180728_180810_HDR

Kahvaltıdan sonra hazırlıklarımızı yaptık, yola çıkmaya hazırız. Pınar’ın pilotu Zeliş Ankara’dan geldi. Tandem bisikleti ona teslim ediyorum. Hazırlıklar bitti, yola çıktık topluca. Bir süre ana yoldan aşağı gidip toprak yola saptık. Ağaçsız, kırsal arazide, solda Ali dağı tamamıyla çıplak bir dağ. Hiç ağaç, yeşillik görünmüyor. Sağda duran bisikletçi biladerim Ramazan.

DSCN4825

Toprak yolda uzaklardaki bisikletçileri otların arasından yakınlaştırıp çekiyorum. Bisikletçiler hareketsiz, öylece duruyorlar.

DSCN4829

Yanlarına geldim, tüm bisikletçiler bekleyiş içinde. Festivali düzenleyenlerden Aslı Azman arkada kalanları toplamış, o yüzden gecikti biraz ama güneş altında beklemek biraz sıktı insanları. Neyse Aslı Azman çıka geldi ve aramızdan geçerek önlere doğru gitti.

DSCN4831

Pınar pilotuna kavuşmuş, pilot Zeliş te aramızda olmaktan mutlu ve zafer işareti yapıyor resmini çekerken. Arkalarında Hakan ve eşpedalı Nevin var.

DSCN4832

Aslı Azman öne geçince yolumuza devam ettik. Ben az önlerde olduğumdan geriden gelenleri epey uzakta olmalarına rağmen çekiyorum bisikletçileri.

DSCN4833

İyice yakınlaştırıp gelen bisikletçileri çekiyorum arkada Erciyes dağının eteği manzaralı.

DSCN4835

Çok geçmiş zamanlarda Erciyes dağı volkan olarak faaliyette olduğu zamandan kalan kaya kütleleri ilginç yapıda, toprağın üstünde kalmış.

DSCN4836

Bu kez gidenleri uzaktayken çekiyorum. Bisikletçiler tek sıra gidiyorlar.

DSCN4838

Vahşi değil de daha yumuşak, pürüzsüz kayalıklar silsilesini görünce bir poz çektim.

DSCN4839

Kayalıkların ardında puslu Kayseri şehrini çekiyorum. Kayseri epey aşağıda görünüyor. Biz de yukarılardayız hala.

DSCN4840

Önde giden Eşpedal katılımcılarından tandeme binmiş iki kişiyi çekiyorum. Arkada oturan Hüseyin Garip ama pilotun adını bilmiyorum.

DSCN4846

Önde gidenler sağa doğru giden geçitten geçerken çekiyorum. İki kişi geçidin kayalarına binmiş.

DSCN4848

Aşağı indikçe bitki örtüsü de değişiyor, ağaçlar beliriyor. Talas ilçesinde evler bahçeli ve birbirinden ayrı. Her bahçe yeşillik içinde, yüksek bina yok. Bazı yerlerde uzun kavak ağaçlarını boyu ile kendini gösteriyor.

DSCN4851

Kayseri’nin meşhur Ali dağı tam karşımda. Volkanik bir yapısı var sanki. Gerçi Erciyes dağının eteklerinde ufacık kalan Ali dağı bir insana göre kocaman bir dağ.

DSCN4852

Daha aşağıda küçük tepeler ve kayseri düzlüğü başlıyor..

DSCN4853

Çakır dikenleri arasından bisikletçileri çekiyorum.

DSCN4854

Ali dağına doğru gidiyoruz. İleride bisikletçiler mola vermiş bekliyorlar geride kalanları.

DSCN4856

Mola yerinde küçük bir kanaldan bol sular akıp gidiyor bahçeleri sulamak için. Coşkulu akan suyu çekiyorum yakından.

DSCN4857

Kanal kendine derin yarık oluşturmuş içinden akıyor.

DSCN4861

Kayserili Hamdi ilginç bir kişilik. Hareketleri anormal, zıpkın gibi, bir ileri, bir geri gidiyor. Bisikleti arızalanan birinin bisikletini alarak arkasındaki sırt çantasına kadrosu takılı halde taşıyor. Hem biz aşağı inerken Hamdi yokuş yukarı çıkıyor arkasında taşıdığı bisikletle. Bisikletinin lastikleri de çok kalın lastik, sanki motor lastiği gibi.

DSCN4862

Hamdi yokuş yukarı çıkarken arkasından taşıdığı bisikletle birlikte çekiyorum. İlginç bir bisikletçi.

DSCN4863

Ali dağının dibinden geçip yerleşim yerine vardık. Bahçelerdeki ağaçların gölgesinde  bekliyoruz geride kalanları. Beklerken de bakkaldan soğuk soda alıp serinliyoruz biraz. Her ne kadar Kayserinin rakımı yüksek olsa da Temmuz ayında güneş ısıtıyor adamı.

DSCN4864

Talas ilçesine geldik, Arnavut kaldırımı taş döşenmiş yola, taştan örülmüş duvarın dibinden geçiyor bisikletçiler.

DSCN4866

Talas ilçesinin bir özelliği hiç betonarme binanın olmaması. Evler ve binalar tamamen Kayseri taş işçiliğinin örnekleri ile dolu. Bahçelerdeki ağaçlar olmazsa taştan bir dünyadaymışız gibi geliyor insana. Soldaki sokak düz, sağdaki sokak aşağıya doğru gidiyor. Yan sokağın çatalından resim çekiyorum.

DSCN4867

Aşağıdaki sokaktan gelen yaşlı bir amcayı yakınlaştırıp çekiyorum. Çekmemin nedeni elinde taşıdığı naylon torbadaki ekmekler. Evine götürdüğü ekmeğin tadını az çok biliyorum. Kayseri de askerlik yaptığımdan ekmeğin tadı hala damağımda. Unundan mıdır, suyundan mıdır bilinmez ama ekmekler çok lezzetli, yemeye doyamadım bir türlü. Kayseri de ayrıca uzun boş pide de fırınlardan çıkıp taze taze yiyor insanlar. Poşette de o boş pidelerden var. Askerliğimi yaptığım kışlanın yanında Gültepe mahallesi var. Burada ekmek fırınından taze, fırından yeni çıkmış pidelerden alırdık. Pideleri sıcak sıcak katıksız yerdim. Çok lezzetliydiler. Çarşıda beyaz ekmekler de aynı lezzeti alırdım yerken.

DSCN4868

Bir tabelanın yanından geçerken ilgimi çeken yazı için durdum. Bisikletim KUZ tabelanın yanında park edilmiş halde resmini çekiyorum tabelanın. Tabelada yazanlar; “Talas belediyesi Yaman Dede kültür ve sanat evi, Yaman Dede (1887 – 1962) Mehmet Abdülkadir Keçeoğlu. Asıl adı Diyamandi olan Yaman dede Talaslı tüccar Rum bir ailenin çocuğudur. Çocukluğundan itibaren mesnevi derslerini alarak İslam dinine ilgi duyar ve Müslüman olur. Mevlana aşığı Yaman dede avukatlık mesleğinin yanı sıra İstanbul imamhatip ve yüksek İslam enstititüsü’nden Farsça derslerine girer. 3 Mayıs 1962 de Ölüm asuda bir bahardır diyerek Hakk’a yürür ve Karaca Ahmet mezarlığına defnedilir. Ruhu şad olsun”

DSCN4869

Yerler taş, duvarlar taş, evler taş, sokak tamamen taştan yapılmış. İki katlı, cumbalı taştan yapılmış bir ev.

DSCN4870

Sokak boyunca gidiyoruz. Karşıda yüksek bir kubbeli bir yapı görünüyor yeşilliklerin arasından. Büyük bir olasılıkla oraya doğru gidiyoruz.

DSCN4872

Kubbeyi iyice yakınlaştırınca tepesine hilal ve sağ tarafta minare benzeri sivri külahlı yapı var. Burası cami olmalı.

DSCN4873

Yamaç olan sokakta tünel gibi taştan yapılmış kemerli dükkan yapısı var. İçi boş olan dükkan zemin ile bir. Yukarıdan sarmaşık dalları aşağıya sarkmış.

DSCN4875

Bir çok taş kemerli dükkanlar, taştan yapılmış merdivenler görüyorum. Taş işçiliği mükemmel. Taş yapılar sanki yeni restore edilmiş gibi duruyor.

DSCN4876

Resim çekmekten hala kubbeli yapıya gelemedim. Dik yamaçta yapılmış yol düz gidiyor. Sağ tarafta taş duvar, aşağısı epey alçak bir bahçe olduğu ağaçlardan belli, tepeleri görünüyor sadece.

DSCN4877

Bizim Hamdi bir yukarı, bir aşağı gidiyor bir yukarı geliyor kalın tekerlekli bisikleti ile.

DSCN4878

Kubbeli yapıya sonunda vardım, tamamen kesme yaştan yapılmış.

DSCN4879

Kubbeli yapının cami olduğu tahminim tuttu. Cami girişindeki kapının üstündeki tabeladan anlaşılıyor.

Tabelada; “Talas yeni cami 1886 yılında II. Abdulhamit döneminde Tablakkaya mahallesinde Rum Kilisesi olarak yaptırılmış 1925 te camiye çevrilmiştir”

Altında İngilizce; “The Talas new mosque  It was build during the era of Abdulhamid II 1886 in the city quartes Tablakkaya as a greek church. In1925 is was altered to a mosque.

DSCN4881

Burada en önemli taş işçiliğin inceliklerini görüyorum. Sütun başları ve kirişler o kadar güzel desenlerle süslenip oyulmuş ki seyretmeye doyum olmuyor. Kapının her iki yanında ikişer sütun var. Kirişindeki süslemeleri yarım salkım yuvarlak, erik büyüklüğünde küreler, kare girinti ve çıkıntıları, aralarında küçük üçgen şekiller hepsi mükemmel ve büyük matematik hesaplamaları ile oyulmuş. Bu köşelerindeki tam ve kusursuz örtüşmeyi meydana getirmiş. Her ne kadar150 yıl önce yapılsa da Yunan ve Roma sütun başlarını taklit ettikleri belli.

DSCN4882

Kapı kirişinin altında ve köşesinde de süslemeler yapılmış. Kapı kocaman, iki kanatlı demirden yapılmış. Sac kısmına demir perçinler beşer santim aralıklarla çakılmış süs olarak ve kapıya dayanıklılık sağlasın diye. Kapıya çakılan bu perçinler belli bir dini sembol olduğu kesin. Ve bu dini semboller İslam sembolleri değil. Her ne kadar camiye çevrilse de Hristiyanlığın izlerini silememişler. Mutlaka bir iz, bir işaret kalmış. Sembollerden anlamak gerek.

DSCN4883

Kapı girişinde resim çekilen arkadaşlar beni de yanlarına çağırıp resim çekiliyoruz beş kişi olarak. Arkada kemerli, sütunlu demir kapı.

DSCN4884

Yamaçta cami altına oyulup yapılmış kemerli dükkanlar var. Burada oturma yerleri, kahveden çaylar içiliyor. Burası taş yapı olduğu için yaz sıcağında serinlik oluşuyor doğal olarak. İçeride yedi kişi kanepelere oturmuş serinlerken çoğunun elinde cep telefonu var, onla meşgul oluyorlar. Kemerli duvarda iki tane tablo asılmış, tavanda aydınlatma var. Soldaki duvarda bir tane bakır tencere asılmış.

DSCN4887

Cami olan kısım üst tarafta, aşağıdan ön kısmını çekiyorum. Giriş ve iç mekanlar kemerli olarak yapılmış.

DSCN4888

Hakan ve belediye kamyonetinin sürücüsü ile arkalarında şehir manzaralı çekiyorum duvar dibinde.

DSCN4889

Kendimize anca sokak kaldırımında taşlara oturmak için yer bulabildik. Burada çay, soda içiyoruz serinlemek için. Sekiz kişi var, ikisi ayakta. Arkada tahta kapılı dükkan girişi var.

DSCN4891

Fotoğraf sanatçısı Hakan elinde makine ile çekiyorum yakından.

DSCN4894

Bir süre dinlendikten  sonra süslü demir kapıdan içeri giriyorum. Taş merdivenler var önümde yukarıya doğru çıkmak için.

DSCN4895

Eskişehir’den Ergün Çetin hoca beni de çeker misin dedi. Ben de onu merdivenlerde çekiyorum.

DSCN4896

Merdiven girişi üstü kemerli yapı ile kapatılmış sütunların üzerinde.

DSCN4898

Eskiden kilise olan, sonradan camiye çevrilmiş binanın içine giriyorum. Kemerli revaklarla desteklenmiş kubbeli çatı epey yüksek. Avizeler zincirle tavandan sarkıtılmış aydınlatma için. Sütunların başları renkli boyalarla boyanmış.

DSCN4899

İç kısmına ayakkabıları çıkarıp giriyorum, arkamı dönüp tavanın diğer kısmını çektim.

DSCN4900

Hocanın namaz kıldırdığı niş üzerine Arapça yazılar yazılmış. Yön olarak kıbleyi tutmadığından seccade sola doğru 20 derece kadar serilmiş. Minber sonradan ilave olduğundan ahşap olarak tek gözüken yapı o.

DSCN4901

Kubbeyi tamamen en alttan görülecek şekilde çekiyorum. Tam ortasında zincir sabitlenmiş, aşağıya doğru iniyor.

DSCN4904

Sütun başlıklarını yakından görmek için optik zoomu kullanınca başlıkların renkli süsleri boyalı değil de renkli mermerlerden yapıldığını fark ediyorum.

DSCN4905

Yapının en üst kısımlarında yuvarlak pencerelerde 7 bölmeye bölünmüş renkli camlar var. Mavi, yeşil ve kırmızı renkte.

DSCN4906

Cami içinden çıkarken merdivenli yapıyı çekiyorum. Yapının merdiven üstünde bir oda var. Merdiven boşluğunun üst kısmını kemerli sütunlar ayakta tutuyor.

DSCN4907

Pencere kenarları tamamiyle taşlar oyulup süslenmiş.

DSCN4908

Kayaya oyulmuş küçük bir  niş, herhalde burada ayinde mum yakılıyormuş kilise zamanında. İç kısmı liken bitkileri çıkmış.

DSCN4909

Caminin arka kısmına doğru giden geçitten gidiyorum. Beni ısrarla takip eden birisi var. Elinde makinesi ile meraklı bir fotoğrafçı! Hakan.

DSCN4910

Arka kısımlarda yamaçtaki kayalıklar oyulup oda yapmışlar. Odanın içi kırmızı ağırlıkta az beyaz renkli desenli halı döşemişler. Üç tarafa da yer minderleri ve yastıklar konulmuş. Sağda bir kaç sunta mobilya, defterler ve plastik tabureler var.

DSCN4912

Ayakkabılarımı çıkarıp içeri giriyorum. Yerdeki mindere oturum iç kısmı çekiyorum. Burada yaz sıcağında serinleyip dinlenmek için güzel bir yer. Kitap okuyup az biraz şekerleme yapmanın en uygun yer olduğunu düşünüyorum. İçerideki nem de astım hastaları için de ideal yerlerden biri.

DSCN4913

Yer minderleri ve dayanmak için yapılmış yastıkları Türk motifleri ile süslenmiş. Kırmızı ve beyaz renkte.

DSCN4914

Arka taraflarda gidilecek başka yerler de var. Merdivenlerden bir üst kademeye çıkılıyor. Kıyıda ve üstte ağaçlar var.

DSCN4915

Bulunduğum yerde yüksek bir duvar var. Kapısı taştan yapılmış rahatça geçiliyor. Taş kapıdan caminin kubbesini çekiyorum.

DSCN4916

Duvarla ayrılmış olan yerde de taşlar oyulup oda yapılmış. Girişi dar bir kapı olarak oyulmuş odanın içi moloz ve çöp dolu. Dışarıdan kapıdan görünen çöpleri çekiyorum.

DSCN4917

İçi moloz ve çöp olan odaya giriyorum, iç kısımda bir çok yer oyulmuş girişler var.

DSCN4918

Bu girişlerden birisi dehliz biçiminde gidiyor, sonu karanlık. Başka bir yer ile bağlantısı olmalı. İçerisi karanlık olduğu için flaş ışığı ile çekiyorum.

DSCN4919

İçeriden tam çıkarken dışarıda Antalyalı dostları görünce aydınlıkta kaldıkları için renkli görüntülerini çekiyorum. Ceyhun Altın, Vedat Karakaya ve Nafiz Sağdur. Kapının iç kısımları karanlık.

DSCN4920

İç kısımlarda demir bir kapı daha görüyorum Bakımsız, paslanmış, üzerine numara yazılmış silinmek üzere. Ama perçinlerden yapılmış haç işaretini dikkatlice bakmazsan göremezsin. Haçın alt kısmında üç tane perçin sökülüp alınmış, delikleri ortada.

DSCN4921

Kubbeyi ve altındaki kemerli pencereli kısmı yakınlaştırıp çekiyorum. Kubbenin tepesinde alem ve hilal var.  Yapının İslami bir cami olduğunu belirtiyor.

DSCN4922

Sonradan camiye çevrilen kiliseye minare yapılmamış şöyle uzun ve gösterişli. Sadece yüksek bir yapının tepesine demir ve saçtan minare yapılmış ilave olarak Külahının tepesinde hilal konulmuş. Minare gövdesi de demir çubuklardan yapılmış, içi görünüyor.

DSCN4923

Bulunduğum yerden epey uzaktaki taş binaları çekiyorum yakınlaştırıp. Binada 5 pencere var.

DSCN4924

Karşı tarafın yanında da bir bina yüksekliğinde kaya oyulup sanki bir hamam yapılmış gibi Kemerli girişi ve yarım kubbeli bir yapısı var. Ne olduğunu anlayamadım. Duvarlarına da sprey boyalarla yazılar yazılmış karman çorman. Üst kısmında bahçe duvarı, duvarın üstünde demir çit parmaklık ve otları sararmış bahçe.

DSCN4925

Caminin girişindeki merdivenli yapıdan aşağı ineceğim. Merdivenlerin üstündeki kemerli tavanı çekiyorum. Kemer dört sıra uzun taşlarla kaplanmış. Kemerin altı boş.

DSCN4927

Kemerin altındaki giriş boşluğunda çeşme yapılmış. Duvarlar normal granit taştan yapılmış. Çeşme ise sarı taş çıkıntılı olarak yapılmış. Çeşmenin aynasında mermere siyah oyma harflerle; Hacı Şaban Arıkan hayratı. İki yanına da güller kondurulmuş. Çeşmenin solunda uzun mavi hortum, saplı fırça, saplı faraş var. Sağda ot süpürgesi duruyor.

DSCN4928

Talas molası bitti ve yola koyulduk. Soldaki yamaçta bir çok kemerli yapı görünüyor. Yapılar arazi ile sıfır denecek kadar ama içleri oyulmuş oda olduğu kesin. Taş işçiliği Talas ilçesinin mesleği yüz yıllardır.

DSCN4929

Az ileride taştan yapılmış minareli bir cami görüyorum yamaçta.

DSCN4930

Talas’tan ayrılırken muhterem bir zat hakkında yazılmış tabela görünce durup resmini çektim. Tabelada tanıtılan kişi Cemil Baba (Kazan) Başta vesikalık bir resmi olan Cemil baba halk arasında sevilen, saygı duyulan birisi olduğu yazıyor. Mesleği ayakkabı boyacılığı olan Cemil baba hacı olduktan sonra boyacılığı bırakıyor, ve nazara gelmiş kişilere mavi boncuk dağıtmaya başlamış. Bundan sonra tanılıp sevilmeye başlamış halk arasında. Bazı halk şairleri deyişlerinde Cemil babayı anmıştır.

Libası hem yorgan, hem yatağı,

Dünyaya meyletmez, yoktur metaı,

Ne zevcesi var, ne de otağı,

Halleri başkadır Cemil Baba’nın.

Halk arasında “Deli”, “Veli”, “Meczup” gibi sıfatlarla anılmıştır. En altta da Cemil Babaya ait olduğunu sandığım bir yazı var;

“Alem iyi olsaydı bağ duvar istemezdi, kapı anahtar”

DSCN4932

Talas sokaklarında, taş binaların arasından gidiyoruz Kayseri şehir merkezine doğru.

DSCN4933

Taş bir bina, terkedilmiş sanırım. Üst katı desteklemek için kalas payandalar konulmuş. Yarım yapılmış bir yapı var üst katta. Çatısı yok, içi de boş. Solda binaya giriş kapısı tahtadan yapılmış.

DSCN4934

İki katlı bir binanın üst katı  dışarıya taşan kısmın altına kalastan payandalarla destek olunmuş cumba. Odanın iki yanında iki pencere kafes telli taş bina.

DSCN4935

Büyük taş bina, kirişli çıkıntıları ve tek kubbesi üstündeki haç burasının Ermeni kilisesi olduğunu zannediyorum. Yüksek duvarları nedeni ile içerisi pek görünmüyor. Sadece 5 tane parmaklıklı küçük penceresi var.

DSCN4936

Kubbeli, kubbenin  altında pencerelerle çevrelenmiş yuvarlak duvarlı, çatısı V biçiminde ön kısmı ile taş binanın ne olduğunu bilmiyorum. Ama tarihi bir yapı olduğu kesin.

DSCN4937

Büyük bir binaya geldik, iki katlı yapı, geniş bahçesinde çınar ağaçları gölgesinde kalmış. Giriş kapısının iki yanında Türk bayrakları asılmış iki tane.

DSCN4938

Burası tarihi Kayseri Lisesi. Girişte taşa oyulmuş kocaman harflerle LİSE yazılmış.

DSCN4939

Lise müzeye dönüştürülmüş, eğitim yapılmıyor. Burada Milli Mücadele Müzesi kurulmuş. İngilizce olarak ta; “Kayseri High School  National Struggle Museum” yazılmış.

DSCN4940

Bahçede kocaman tekerlekli top sergileniyor.

DSCN4942

Tüm bisikletçiler Lise önünde toplanıp toplu resim çekilirken ben de hepsini bir çekiyorum Lise binası ile beraber. Önde fıskiyesi olan bir havuz var.

DSCN4944

İçeri girip gezmeye başladım, ilk olarak verilmiş olan diplomaları çekiyorum. Diplomalar dik olarak rulo halinde konulmuş.

DSCN4945

Lisede öğretim yapılırken canlandırılmış balmumu heykeller tahta sıralara tek tek, kız erkek öğrenciler karışık oturtulmuş.

DSCN4946

Zemin desenli karo plakalarla döşeli.

DSCN4947

Camekanlarda sergilenen eşyalar, Öğrenci resimleri, karşıda sinema makinesi, üstünde Atatürk büstü ve Türk bayrağı.

DSCN4948

Camekanlarda avlanıp doldurulmuş ördekleri bile sergilemişler nedense.

DSCN4949

8 mm’lik iki tane sinema makinesi ve film makaraları.

DSCN4950

Bir çok asker künyesi asılmış tavana. Herhalde şehitlerin künyeleri olmalı.

DSCN4952

Yuvarlak sahnesi ve iki kademeli oturma yerlerine minderler konulmuş bir sınıf.

DSCN4955

Burası aynı zamanda Etnografya müzesi olarak sergilenen eserler var. Onlardan birisi Kayserili bir köylü pazarda sepetinin kenarlarına astığı kurutulmuş meyve satan balmumu heykel.

DSCN4956

Başka bir köylü, yanında karısı ve eşeği ile pazara gelmiş sepetin içindeki yumurtaları satarken.

DSCN4957

Milli mücadelede halka bildiri yapan birisi sesi daha fazla çıksın diye metal megafondan halkı askere çağırıyor. Yandaki köylülerden birisinin elinde çatal digren tutuyor. Diğer köylü ile savaşta bir bacağını kaybetmiş, koltuk değneğine dayanmış  gazi olarak heykelleri yapılmış.

DSCN4958

Elinde Türk bayrağı ile milli mücadele duyguları kabarmış birisi, yanında da takkeli bir derviş sopası ile duruyor.

DSCN4959

Müzede testiler, küpler, sepet ve elek sergileniyor.

DSCN4960

Savaşta yaralananlara bakan sıhhiyelilerin sandığı ve alet edevatı

DSCN4962

Gazete çıkarmak için kurulmuş matbaa, baskı makinesi, harf kutusu, kağıt tomarları. Çalışma masası, sandalye ve tabure.

DSCN4964

Camekanlı bir bölmede küçük heykellerden savaşan askerler bir tepede. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan bayrakları taşıyan askerler. Türk Kuvayı Milliye askerleri, süvariler ve cepheye kağnılarla cephane taşıyan köylüler betimlenmiş. Üstlerinde iki tane Türk tayyaresi uçuyor. Ta o zamanlarda uçak yapabiliyormuşuz.

DSCN4965

Aynı camekan bölmeyi başka yönden çekiyorum.

DSCN4967

Arka kısımda topçular düşmana aman vermiyorlar.

DSCN4968

Yerde sedye üstünde yatan bir yaralıya sıhhiyeliler müdahale yaparlarken.

DSCN4969

Kuvayı Milliyecilerin yanında savaşan Türk köylüleri.

DSCN4970

Ata binmiş Kuvayı milliyeci ve çapraz fişek bağlamış Efe.

DSCN4971

Camekanda üç tane tabanca ve iki matara var.

DSCN4972

Değişik boyutta iki kama ve kılıfları camekan içinde.

DSCN4973

Çeşitli uzunlukta dört kama.

DSCN4974

Top mermisi, boş kovanı, yanında da tüfeklerin boş kovanları.

DSCN4975

Camekan içinde süngü ile göğüs göğüse çarpışan askerler.

DSCN4976

Kurtuluş savaşında Ankara’ya iyice yaklaşan Yunan birlikleri tehdidi altında hisseden Mustafa Kemal Meclisi Kayseri’ye taşımayı planlamıştı. Meclis bu lisede kürsüsü ve oturma yerleri ile hazırlanmıştı. İşte o kürsü ve meclis yeri. İki Türk bayrağı yan yana, yıldızları birbirine yakın.

DSCN4978

Kurtuluş savaşında kullanılan mavzer tüfekleri ve fişeklik.

DSCN4979

Türkiye haritası, düşman işgaline uğrayan yerlere düşman askerlerini yerleştirmişler. Kurtuluş savaşı cephelerini gösterir harita.

DSCN4980

Asker elbiseleri ve fesler.

DSCN4981

Bir komutana ait olan tüfek, kılıç ve fişekliği.

DSCN4984

Müzede resim çekme ge gezimi bitirip binanın dışına çıktım. Bahçede çay içebileceğimiz bir yer var. Çayları ısmarlayıp çerken karşıda oturan Hakan’ı yakından çekiyorum çaktırmadan.

DSCN4986

Bir çocuğun dünyasını nasıl anlarsınız? Davranışları mı?, Hareketleri mi? Yoksa oyunları mı? Bence oyunları… Elinde hiç bir oyuncağı yok, ya da yanına almamış. Ama çocuğun dünyası yeni şeyler bulmaya, kendi oyunlarını, oyuncaklarını ortaya çıkarmakta beceriklidirler. Oyuncakları her şey olabilir, oyun alanları da her yer. Annesinin, babasının kendi aralarında ve arkadaşları ile konuştukları konuları anlamazlar, bilmezler. İşin açıkçası umurlarında olmaz. Az önce çocuğu oyalansın, biraz arkadaşlarla muhabbet edeyim diye bardakta dondurma alıp verir. Bir süre çocukla ilgilenmez ama dondurma tükenmez değil ki! En sevdiği yiyecek olan dondurma bitti, şimdi ne yapacağım diye düşünmeden çocuğun Dünyasında hayal gücü ortaya çıkıyor. Anne babası kendisi ile ilgilenmediğini görünce dondurma kağıt bardağı ve dondurma çubuğu ile taş döşeli yere oturup hayalindeki oyunu oynuyor. Kağıt bardak trampet, dondurma çubuğu da baget oluyor birden bire ve başlıyor çalmaya. En ünlü orkestrada yada bando takımında böyle çalan yoktur. Kız çocuğu bahçedeki çiçeklerin yanında taş döşeli zemine oturmuş dondurma bardağı ile oynuyor.

DSCN4987

Ya da bu minik oğlan çocuğunun hayalleri. Bahçede bina duvarının dibine dökülmüş dere çakıl taşları ile taşlarla oynamanın mutluluğunu yaşayan çocuk. Her çakıl taşı ayrı renkte, her taş birbirine benzemez şekilde bir sürü oyuncak. Resmini çekerken tatlı yüzü ile bana bakıyor oynadığı oyundan başını kaldırmış durumda. Oynadığı oyundan mutluluk duyduğu yüzündeki ifadeden belli.

DSCN4988

Okuldaki ziyaret ve dinlenme bitti, topluca yola çıktık. Kayseri’nin caddelerinden geçerken güzel taş binaları görünce çekemeden edemiyorum. Yüksek duvarlı bir bina, sadece üç pencereli üst katı var. Üst kat yüksekte olmasına rağmen pencerelerde parmaklık var. Normalde çıkılması imkansız, uzun merdiven olmadan.

DSCN4989

Ben resim çekerken tandem ile Zeliş ve Pınar yanımdan geçiyor, ben de onları yakalıyorum.

DSCN4990

Burası tarihi yerler olmalı ki hiç yüksek bina yapılmamış. Ya bir katlı yada iki katlı taş binalar var sadece.

DSCN4991

Tek katlı olan bu yerlerde sokaklar da alabildiğine geniş. Belediye de yerdeki Arnavut kaldırımı onarım çalışmalarını yapıyor. Sokaklar tertemiz ve bakımlı. Geniş bir meydanda toplanıyoruz. Az ileride kubbeli bir hamam var ve arkasında yüksek apartmanlar başlıyor. Bu güzelim taş binaların yanında betonarme binalar kenti çirkinleştiriyor bana göre.

DSCN4993

Meydanda bizi bekleyen belediye otobüslerine binip Tekir yaylasına çıktık. Akşam yemeğini yedikten sonra her gece gürültülü eğlencenin yapıldığı yerde toplanıyoruz. Çünkü hava güneş battıktan sonra soğuyor, ısınmak için variller sadece burada yandığı için mecburen ateşin karşısında ısınmaya çalışıyoruz. Kimin aklına geldi bilmiyorum uzun saçlıların saçlarını örelim dedi. Hakan ve benim saçlarım uzun olunca saçlarımızı örüyorlar. Üç tane de kadın aynı bizim gibi saçları örülüyor ve beş kişi plastik sandalyeye oturup arkamızdan saç örgüler görünecek biçimde resim çekiliyoruz. Uzun direkte yanan aydınlatmanın parlak ışığı altında, önümüz boş, az ileride çadırlar olduğu halde arkamız dönük olarak oturuyoruz. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20180728_221604

Uyku gelesiye kadar oturup sıcak çayları içerek sohbet ediyoruz ateş başında. Burada Güneş erken doğuyor, erken de batıyor. Haliyle fazla geç olmadan çadırlara girip yatmalı diyerek herkes kendi çadırına çekilip tatlı düşlere dalıyor.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 60 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc