Etiket arşivi: muammer kızak

Eşpedal Bisiklet Turu 1. Gün

1 – 2 Ağustos 2021 Pazar – Pazartesi

Zeytinliğe gidiş, Kamp günü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

neyi sevdim neye koştum ne buldum

anlatmaya bunu şimdi

zaman yok

acımasız bir sürücü basmış gidiyor

karışmış çığlıklarım

imdat düdüklerine

çok konuştum biliyorum

çok susmuştum bilmiyorsun

uçurtmam kopup gitmiş

oltamı sular yutmuş

acım dünyayı tutmuş

kalkmışım sürek cehenneminde

çok çocuksun bilmiyorsun

biliyorum çok çocuğum

yürek değil

bu bir evren

sevmek değil bu bir korku

buna bilmek n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, Turkuaz yeşil, sarı, turuncu boyalı, palmiye ağaçları, tandem bisiklet resmi olan konteynır. Önünde bisiklet koymak için 4 bariyer demir. Sağda bisiklet tamir kiti. Solda giriş kapısı, önünde bisikletim KUZ dayalı. Yanında turuncu çantalarım yerde duruyor. Etrafta ağaçlar. Yer kilitli beton taş ile kaplı.

IMG_20210801_120844

Hava sıcak mı sıcak, buram buram terliyorum. Bu yaz aşırı sıcaklar yüzünden durduğum yerde sürekli terliyorum. Terledikçe bol su içerek sıvı kaybını karşılamaya çalışıyorum sürekli. Bazen rüzgar da esmiyor. Bakalım ne kadar sürecek bu sıcaklar. İnsanın sıcak havada canı hiç bir şey yapmak istemiyor. Sürekli gölgede durmak, vantilatör karşısında serinlemeye çalışmak. Daha sıcak havalarda iyice bunalınca klimayı açıp odayı 18 dereceye indirip rahat nefes almaya çalışıyorum. En ufak bir iş yapmaya kalksan, ya da alış verişe gitsem atlet ve tişört su içinde kalıyor terden. Günlerin sıcak gittiği gülerde Eşpedal dernek başkanı Fatih Söylemez telefon ile aradı. Beni Eşpedal’ın yapacağı kamplı tura davet etti. 9 – 10 Günlük bir tur olacağını, üç yerde kamp yapılacağını ve pilotluk yapmamı istedi. Nedense içimdeki garip bir hisle kabul ettim teklifini. Halbuki yaz günlerinin en sıcak olduğu günlerde bisiklet sürmüyorum genellikle. Güneşin yakıcı sıcağı bir yandan, terlemek bir tandan buna nasıl dayanacaktım. Dedim ya içimde garip bir his  benim bu tura katılmamı istiyor. Hadi bakalım hayırlısı.

Fatih ile detayları, neler yapılacak, kamp yerleri, rotaları konuştuk. Bir de 10 tane tandem bisikleti Edremit’in Zeytinli köyüne nasıl götüreceğimizi. Neyse Aksel bisiklet firmasında çalışan Muhlis Dilmaç fabrikanın römorku ile tandem bisikletleri götüreceğini ayarladı. Eh madem römorkla gidecek ben de Muhlis Dilmaç’ı telefonla arayıp birlikte götürelim dedim. O da olur deyince iş bitti. Tandem bisikletleri kolayca yükleyeceğimiz Eşpedal’ın İnciraltı kent ormanındaki engelliler merkezinde bulunan konteynırdan alacağız. Daha önce bisikletlerin hepsini konteynıra getirmelerini söyledik.

1 Ağustos Pazar günü Öğlen 12 gibi İnciraltı kent ormanına daha önceden hazırladığım kamp çantalarımla birlikte geldim bisikletimle. Bir süre sonra Fatih Söylemez gelip kapıyı açtı. Muhlis Dilmaç ta römork ile çıka geldi. Bisikletleri tek tek dışarı çıkarıp konteynıra yüklemeye başladık. Bize yardımcı olan Eşpedal üyesi Ali var.

Arabanın arkasına takılı römork, tandem bisikletler, Fatih başkan, Ali ve Muhlis Dilmaç dut ağaçlarının gölgesinde tandem bisikletleri nasıl yükleyeceğiz diye düşünüyorlar.

IMG_20210801_122607

Neyse bir ters bir düz, kimisinin gidonunu çevirdik, kimisinin selesini söküp düzgünce kasanın içine yerleştirdik tandem bisikletleri. Bir tane de normal bisiklet. Benim kamp çantalarımı da kasanın içine koyduk. Kasa demirlerindeki iplerle bisikletleri birbirine bağladık bir güzel. Kasanın içini çekiyorum, battaniye ve kartonlar destekli bisikletler. Turuncu çantalarım solda.

IMG_20210801_124005

Bisikletim KUZ konteynır içinde bıraktım. Tur boyunca burada kalacak. Tandem bisikletleri yükledikten sonra yola çıktık. Arabayı Muhlis Dilmaç sürüyor, ben de yanında oturuyorum. Zamanımız çok, muhabbet ediyoruz, az biraz dedikodu. Öğlen zamanı geçti, karnımız acıktı. Muhlis Dilmaç bana nerede yemek yiyelim diye sorunca ben de Buruncuk köyünde güzel köfte yapıyorlar diyerek köfte ekmek yedik. Burada hem taze, hem de porsiyonlar ucuz. Bir de tırlar ve kamyonlar sürekli burada  durup yemek yiyorlar. Tır ve kamyonların durduğu yerde her zaman mola verip bir şeyler yiyebilirsiniz. Buruncuk köyü de böyle bir yer. Köfteleri yiyip karnımızı bir güzel doyurup yola koyulduk. Yine muhabbete başladık. Yolda giderken cep telefonu ile canlı yayın yaptık arabanın içinde. Bu aralar aşırı sıcaklar yüzünden Ege ve Akdeniz bölgelerinde ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Orman içindeki canlılar ve ağaçlar yandı. İçimiz acıdı ve nedense bir türlü söndürülemiyor. Günlerce yanan ormanlar bir çok köyü de yakıp geçti. İnsanlar öldü, hayvanlar telef oldu. Binlerce orman hayvanı, arılar, böcekler tamamen yok oldu. İçimizin acıdığını canlı yayında duyurduk. Söz geldi dolaştı Urim Baba’nın kahvesine. Ben de kahve olayını anlattım. Böylece yolun nasıl bittiğini anlamadık bile.

Canlı yayın bittikten sonra cep telefonum çaldı. Arayanın numarası kayıtlı değil. Bir kadın sesi, kendini tanıttı. Ntv radyoda bisikletçiler ile söyleşi yaptığını, benimle söyleşi yapmak istediğini söyledi. Ben de olur deyince yarın telefon ile arayacağını söyleyip kapattı. Bakalım nasıl bir söyleşi olacak.

Neyse sözü fazla uzatmayayım. Zeytinli deki Davut’un yeri kamp ve piknik yerine vardık. Her tarafta mangallar yanıyor, ortalık duman dumana. Yanık et kokusu çınarların altını kaplamış durumda. Etraf aşırı kalabalık, araç park edecek yer yok denecek kadar. Kamp yeri görevlisi ile konuştuk nerede kamp yapacağız diye. O da yer gösterdi. Bu gün Pazar ve ortalık çok kalabalık. Römorku buraya bırakamayız. Pek güvenli değil. Fatih başkanı aradık belediyede bir yerde römorku bırakalım diye. Belediye görevlisinin telefon numarasını verdi. Görevliyi arayıp güvenli bir yer belirlemesini söyledik. O da belediyenin Edremit’teki park yerine gelmemizi söyleyince duman ve et kokusundan kurtulmak için hemen ayrıldık oradan. Tam yola çıktık ki telefon çaldı, arayan belediye görevlisi idi. Bize Zeytinli deki itfaiye yerine gitmemizi söyledi. Zeytinli içinde itfaiye yerini sorarak bulduk. Kapıdaki güvenlik görevlisi bizim geleceğimizden haberi vardı. Park edeceğimiz yeri gösterince römorku yanaştırıp arabadan ayırdık. Muhlis Dilmaç fazla zaman geçirmeden yola çıktı. İzmir’e dönecek. Muhlis Dilmaç’ı uğurladım. Güvenlik görevlisine bu gece burada çadır kuracağımı söyleyince ilk başta olmaz dese de çadırı kuracağım yeri gösterip, sabah erkenden çadırı toplayacağımı, bu konuda endişe etmemesini söyledim.

Akşam yemeği için Zeytinli köy merkezine geldim. Köfte ekmek ile karnımı doyurup çay bahçesinde çayımı içtim. Sonra itfaiye garajına döndüm. Akşam kararınca çadırımı tuvalete yakın kurdum. Güvenlik görevlisinin endişesi sabah erkenden iş makinalarının yapacağı manevrada çadırın engel olacağı. Çadırı kurduğum yer tuvaletin yanı ve araçların gireceği bir yer değil. Akşam kahvemi içip fazla geç olmadan yatıp uyudum. Sabah daha gün yeni ağarmaya başladıktan sonra uyandım. Uykumu almışım, keyfim yerinde. Çadırda uyumak gibisi yok. Kalkar kalkmaz hemen çadırı toplayıp römorktaki çantama yerleştirdim. Sabah kahvesini içmek için hazırlıkları yapıp katlanır bez sandalyeye oturunca sanki kapandı gibi. Bir de baktım ki çubukların takıldığı plastik yuva bir yerden kırılmış. Sandalyeyi kurulu bırakmıştım römorkun içinde. Bez gerdiğinden plastik fazla dayanamadığı için kırılmış olmalı. Kahvemi içtikten sonra sandalyeyi toplayıp çantama koydum. Artık sandalyem yok, eve gidince onarırım.

Sabah kahvaltısı için Zeytinli köyüne gittim. Gevrek satandan iki gevrek alıp ne kadar deyince 5 Lira dedi. İzmir’de bile 2 Lira olan gevrek burada nasıl 2.5 Lira olur diyerek gevrekleri geri bıraktım. Kazık yemenin anlamı yok, ben gevrek yemek istiyorum. Kahveye gidip bir çay içeyim dedim. Çay içerken kahveciye gevreklerin neden bu kadar kazık olduğunu söyleyince kahveci bana gevrek fırınının yerini gösterdi. Burada gevrek 2 Lira. Hemen gidip 2 gevrek aldım. Bakkaldan da tulum peyniri. Kahvaltılık hazırdı, hemen kahveye gidip duble çay ile gevrekleri yedim. Öğlene kadar bir kez itfaiye garajına gidip geldim. Hem römorku kontrol hem de biraz dinlenmek için. Öğlene doğru tekrar çay bahçesine geldim. Gölgelik yerde, yerleri sürekli sulayan kahveci zemini kuru bırakmıyor. Sıcaklık yerleri çabuk kurutuyor.

Ntv radyoda ki kadın aradı, neler konuşacağımızı, başımdan geçen ilginç bir kaç olayı ve Urim Baba’nın kahvesinden bahsetmemi istedi. Ben de unutmayayım diye kahvenin yaz boz kağıdına söyleyeceklerimi kısa notlar halinde yazdım. Bir süre sonra beni aradı. Hava sıcak olduğundan kahvenin içi boştu, içeride, sessiz ve kuytu bir yerde telefon ile söyleşimizi yaptık. Bisiklet turlarında başımdan geçen ilginç olayları, bisiklet turlarımı ve Urim Baba’nın kahvesini anlattım. Kahveyi nerede, ne zaman yaptığımdan bahsettim. Urim Baba’nın kahvesi İnciraltı kent ormanında, Çakalburnun’da her Cumartesi günü Saat 13:00 te, gün batasıya kadar kahve yaptığımı anlattım. Kahvenin beleş olduğunu, sadece fal bakmadığımızdan bahsettim. Bize gerekli olan sadece muhabbet. Böylece 15 – 20 dakikalık bir söyleşi oldu. Telefon kulağıma dayalı olunca kulağım hem havanın hem de telefonun sıcaklığından terledi. Telefondaki kadın söyleşinin Cumartesi öğlen 13:00 ten sonra yayınlayacağını söyledi ama ben kamp yerinde söyleşiyi tamamen unuttuğumdan maalesef dinleyemedim kendimi.

Çay bahçesini çekiyorum, mavi, yeşil, kırmızı renkli sandalyeler. Tenteli olan köfteci dükkanı ve çay bahçesinin üstü palmiye dalları ile gölgelik yapılmış. Çam ağaçları da var bahçede.

IMG_20210802_144801

Öğleden sonra Eşpedal üyeleri geldiler. Pilotlardan 10 kişi geldi bisikletleri almaya. Römorktan tandem bisikletleri indirip hazırladık. Ben de kendime bir tandem bisiklet ayırıp eşyalarımı bagaja yükledim. Yakında olan kamp alanına gelerek bize ayrılan yerde çadırları kurmaya başladık. Ben de uygun bir yere çadırımı kurdum. Eşyaları içine yerleştirdim. Evim hazır artık. Mavi renkli çadırım, giriş yerindeki tente kısmı açık. Çadırın üzerinde havlu ve tişörtüm kuruyor güneşte.

IMG_20210802_164213

Herkes çadırları kurdu, bu gün dinlenme ve toplanma günü olduğu için bisiklet sürmeyeceğiz. Piknik alanı Akçay çayının kıyısına kurulmuş. Burada akan çay önüne setler yapılıp havuzlar oluşturulmuş. Biz de hadi bu havuzların keyfini çıkaralım deyip su donlarını ve havlularımızı alarak yüzmeye gidiyoruz. Çadır kamp alanında renkli çadırlar sıralı kurulmuş. Alan düz ve çınar ağaçlarının gölgesi kaplamış. Eşpedal üyeleri soyunup su donlarını giymiş halde yürüyorlar bana doğru.

IMG_20210802_164246

Çay önüne taş ve topraktan bent örülüp suyun önü kesilmiş. Burası geniş bir havuza dönüşmüş durumda. Derinliği belden biraz yukarıda. Burada rahatça yüzülebilir. Suya girmiş olan arkadaşların resmini çekiyorum.

IMG_20210802_164918

Tamamen suya girenleri bir poz daha çektim. Herkes yarı beline kadar suyun içinde bana el sallıyorlar. Göletin kıyıları çınar ağaçlarının gövdeleri var. Ağaçlar gölete gölge yapıyor. Güneş ışıkları çok az vuruyor.

IMG_20210802_170537

Su bendinin bir yerinden az miktarda taşların arasından akıp gidiyor. Bu çayın ismi Akçay. Denize döküldüğü yere Akçay ismi verilmiş. Binlerce yazlık ev yapılmış deniz kıyısına. Bir kasaba gibi.

IMG_20210802_170611

Bentten sonra çay az da olsa akmasına devam ediyor yatağında. Akarken de doğal olarak küçük göletler oluşturmuş kademeli olarak.

IMG_20210802_170615

Boydan boya bendi çekiyorum karşı kıyıya kadar. Kavak ağacı gölgesindeyim

IMG_20210802_170709

Cep telefonumu havluma sarıp ben de giriyorum gölete. Su serinletiyor Ağustosun bunaltıcı sıcağında. Bir süre yüzüyorum arkadaşlarla. Hepimizin yorgunluğunu aldı suya girdiğimizden. Su harika terapi oluyor. Hem terimizi hem de yorgunluğumuzu aldı. Suda bir süre eğlendikten sonra çıkıp bahçe hortumu ile duşumu aldım. Terli olan atletimi de yıkatıp suyunu sıktıktan sonra çadırımın üzerine kuruması için seriyorum. Merve ile Pınar duş almak için bastonları ile yürüyorlar. Merve önde Pınar arkasında beton taş döşeli yolda.

ca1df80b-0177-4942-bfc6-151483d9f533

Hava sıcak, üzerime bir şey giymiyorum. Bu arada Akçay’da oturan bisikletçi dostum Muammer Kızak bisikleti ile yanımıza geldi. Epeydir görüşmemiştik, hasretle kucaklaştık. Yemek zamanına daha var. Bize ayrılan yerdeki piknik masalarını yan yana dizdik. Piknik masasına oturup muhabbet ediyorum Muammer abi ile. Yanımızda Şevket Kaplan, Mehmet ve Fatih var.

4aee7da9-cf4a-47fd-b719-08e739ceac9b

Akşam yemeğimiz geldi, hep birlikte yemeklerimizi piknik masalarında neşe içinde yedik. Hava iyice karardı, piknik masalarında oturduk. Eşpedal dernek başkanı Fatih Söylemez bizlere hoş geldiniz diyerek sözlerine başladı. Kamp amacını, diğer kamp yerlerini, gezeceğimiz rotaları anlattı. Güzel bir kamplı bisiklet turu olacağını belirtti. Fatih başkan konuşmasını bitirince sıra geldi tanışmaya. Bu tanışma oyun biçiminde olacak. İlk başlayan adını soyadını söyledikten sonra kendini kısaca tanıtıp bir nesne seçecek. Seçtiği nesnenin kendine ne ifade ettiğini belirtecek. Sonra yanındaki arkadaşı kendini tanıtıp seçilen nesne hakkındaki düşüncelerini anlatacak. Kendine ne ifade ettiğini belirttikten sonra kendini ifade eden bir nesneyi söyleyecek. Neden seçtiğini, kendine ne ifade ettiğini anlatıp sözü yanındaki arkadaşa devredecek. Böylece herkes hem kendini tanıtacak hem de bir derece kendini ifade ederek tanışma sağlanmış olacak. Güzel bir tanışma oyunu. Hem sohbet, hem düşüncelerimiz, hem de fikirlerimiz karşılıklı ifadelerle pekiştirilmiş olacak. Sıra bana geldiğinde kendimi tanıttım kısaca. Zaten çoğu beni tanıyordu sosyal medyadan. Şimdi karşılarında canlı görüyorlar. Kendime kuş tüyü seçtim. Bana ne ifade ettiğini kısaca anlattım.

“Kuş tüyü özgürlüğü ifade ediyor. Yollarda, bisikletimle, kendi gücümle her yere gidebiliyorum. Kuş tüyünü kendime sembol olarak seçtiğim için bisikletimin gidonunda sürekli bir tüy taşırım. Neden kuş tüyünü seçtim? Gidonumdaki kuş tüyü bir kartala ait. Kartal yol kenarında bir aracın çarpması sonucu ölmüştü. Ben de kanatlarını koparıp yanıma aldım. Kanatlarının birinden bir tüy koparıp gidonuma taktım. Bisikletim harekete geçtiğinde kendi rüzgarını oluşturuyor. Tüy de bu rüzgarı hissediyor. Böylece kartal ölmüş olsa da ruhu rüzgarı hissedecek bisiklete bindikçe. Özgürlüğü ruhlarımız hissedecek kartalla birlikte. Kendi rüzgarımız buna neden olacak.”

Piknik masalarında yan yana oturmuş muhabbet ederken resmini çekiyorum direkteki parlak ışık altında. Körlerin kullandığı baston fosforlu ışık saçıyor turuncu renkte.

IMG_20210802_210941

Gecenin geç vakitlerine kadar muhabbet ettik. Bu arada herkese kahve yaptım dörder kişilik. Herkes kahvemi içti. Uyku ağır basınca çadırıma girip tatlı düşlere dalıp yarına güzel başlamak için uyudum.

Bu gün bisiklet sürmediğim için harita yok.

99. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu 11. Gün

11 Nisan 2014 Cuma

Kaz dağı – Avcılar köyü – Akçay – Otogar Konak – Ev

(Kör arkadaşalar için betimleme yapılmıştır)

 

LODOS

Gökyüzünde bir yerlerde korkunç bir savaş var!

 Ucu bucağı yok

 Öyle sesler duyuyorum ki

 Öfkeyle savrulan kılıçlar gibi

 Kesiyorlar günahsız zeytin dallarını

Kırıyorlar öldürüyorlar !

 Bir tek kuş kalmamış kanat çırpan

 Kediler köpekler kuytu bir sığınak bulmuş

Oldum olası ürktüm ben bu savaştan

 Savaşın adı Lodos …

Nilgün Ünveren    31/01/2015

 

Öne çıkmış olan görsel, Uçurum kenarına üç kişi oturmuşuz, önümüzde Akçay ve Edremit körfezi var.

 

Yüksek rakım olmasına rağmen yağmış yağmurdan iyice yıkanmış hava gece iyi uyumama neden oluyor. Uykunun en güzel tarafı gün ağarmaya başladıktan sonra çamların yeşil yaprakları karbondioksit vermeleri birden bire oksijen vermeye başlaması ile oluyor. Uykunun bu bölümünde rüyalar görmeye başlıyoruz. Hem de renkli rüyalar. Ormanın içinde egzoz ve diğer sanayi kötü gazlar yok. Sadece karbondioksit olduğundan fotosentez yapmaya başlayan yapraklar karbonu kendine saklayıp oksijen atomunu dışarı soluduğunda iyice saf olan oksijeni soluduğumuzda gördüğümüz rüyaların iyice renkli olmasına neden oluyor. Buna bir de cıvıl cıvıl kuş sesleri sanki cennette uyumuşuz gibi. Gördüğümüz bu renkli rüyalar sabah daha dinç ve diri kalkmamıza neden oluyor.

Zinde uyanıyorum bu sabah, düşünceler duru ve temiz. Kaslarım dinlenmiş harekete hazır durumda. Kalkar kalkmaz ilk önce çadırı ve eşyaları topluyorum. Arkadaşlar da uyanıp toparlanıyorlar. Ardından güzel bir kahvaltı yaptık. Eşyaları bisiklete yükleyip yola çıkmaya hazırız. Son defa içerileri kontrol ediyoruz bir şey unuttuk mu diye.

Bu gün Sarıkız zirveye çıkacağız, eğer yolu bulabilirsek. Hep birlikte yumuşak toprak zeminde gitmeye başladık. Dün yağan yağmur yolun zeminini iyice yumuşatmış. Bazı yerlerde küçük su birikintileri var. Ama genelde zemin iyi. Orman yolunda üç bisikletli önümde gidiyor.

110420146577

Ormanın içindeki toprak yolda hafif aşağı doğru inişe geçtik. Hava tertemiz, bol oksijen ciğerlere dolarak bize güç veriyor.

110420146578

Sabahın serinliği var, rüzgarlıkları giydik. Üşütmemek gerek. Mustafa önümde, diğerleri epey ileride gidiyor.

110420146579

Yol bazen kuru dere yatağından geçiyor, Arkadaşlar ileride.

110420146580

Padişah pınarları mevki olan yere geldik. Hala 1000 metrenin üzerindeyiz. Buranın rakımı 1120 metre. Kimseler görünmüyor ortalarda bizden başka.

110420146581

V biçiminde arazide çamlar yamaca göre değil de teraziye göre dik çıkmış. Yeni çam fidanları da büyümekte.

110420146582

Dünkü yağmurdan dereler coşmuş durumda, her taraftan sular fışkırıyor. Rehberimiz İrfan arada durup yön tayini yapıyor. Etrafı iyice gözlemleyerek nereye doğru gideceğimizi kestirmeye çalışıyor. Bunu yaparken de kimseyle konuşmuyor, kimseye de cevap vermiyor. Artık bunu iyice öğrendiğimizden onu öylece etrafı dinlemesini, görmesini sessizce izliyoruz sadece. Küçük bir dere akıyor, ileride İrfan durmuş etrafa bakarken orman içinde.

110420146583

İrfan’ın nereye gidileceğini düşünürken bekliyoruz. Beklerken de kesilmiş ağaç kütüğü ile bisikletleri ve arkadaşları çekiyorum.

110420146584

Genç çam ağaçları gözüme çarpıyor. Orman sürekli kendini yeniliyor. Yaşlı çürümüş ağaçlar devrilip yerine genç çam ağaçları alıyor. Yağmur da çam ağacını yıkamış, yeşil rengin tonu da göze çok hoş bir renkte çarpıyor.

110420146585

Bulutlar Kaz dağlarını henüz terk etmiş değil. Hala tepelerde dolaşıp duruyorlar. Bakalım şansımıza, yağacak mı bu gün. Şimdilik parçalı bulutlu, bulutlar üzerimizden geçip gidiyor. Daha çok güneş görüyoruz. Ama ne olacağını kestirmek güç, her an yağabilir. Bizler hazırlıklıyız her daim. Yağsa da gideceğiz hedefimize doğru.

110420146586

Bazı bulutlar vadiye inmiş sanki uykusu gelmiş öylece uzanmış.

110420146587

Bazen de çoğalıyor bulutlar. Dağı sarıp sarmalıyorlar.

110420146588

Yine yolun çatalında rehberimiz durup Sarıkız yolunu bulmaya çalışıyor. Bisikletim KUZ İrfan’ın yanında.

110420146590

Sağdaki yol hiç kullanılmamış, biz soldaki yola giriyoruz. KUZ yol çatağında.

110420146591

Bazı çam ağaçlarında asalak bitkileri görüyorum. Bu bitkiler toprakta kök salacam diye uğraşmadan ağaçların gövdelerinde, dallarında ağacın topraktan çektiği öz suyu hazırlop kendileri de yararlanmaktan çekinmiyorlar.

110420146592

Tertemiz havada bisiklet sürmek çok keyifli. İnanılmaz yollardan gidiyoruz. Hem de hiç karbon salınımı yapmadan kendi gücümüzle. İki pistonumuz var, bunlarla pedal çevirip doğayı kirletmeden, resimde gördüğünüz gibi yemyeşil çamların içinde bisiklet sürüyoruz. Daha ne isteyebilir ki insan?

110420146594

Sarıkız oralarda bir yerde  bizi bekliyor. Gitmeyi arzuladığım yerlerden biri Sarıkız. Ulaşılmaz gibi görünüyor ama ulaşacağız bir türlü. Hedefimiz Sarıkız zirvesi.

110420146595

Normalde hafif yokuş aşağı gitmemize rağmen bisiklet sanki çok ağır ve gitmiyormuş gibi. Pedal çevirmeden gitmek imkansız. Bunun nedenini arkaya dönüp baktığımda anlıyorum. Tekerlekler yumuşak toprağa iyice gömülerek gitmiş. Yağan yağmur toprak zemini iyice yumuşatmış. Yüklü olan bisikletlerimiz de yumuşak zeminde iyice batınca haliyle gitmek te zorlaşıyor. Bisikletim KUZ park halinde yolda. Solda ağaç kütüğü oyularak yalak yapılmış. Çeşme ise dal parçası kanal olarak oyulup suyun kanaldan akması sağlanmış.

110420146597

Sanki ormanda kaybolmuşuz gibi, bizden başka kimse yok görünürde. Sabahtan beri henüz kimseyi görmedik. Ormanda kaybolmak ne güzel, telefon çekmiyor, internet yok. Şehir gürültüsü, trafik sıkışıklığı yok. Kırmızı ışıkta geçen kimse olmuyor ormanda. Zaten trafik lambaları da yok. Dünyanın var olduğunu burada anlıyorum.

110420146598

Yine bir çatal ve İrfan, ellerini kalçalarına koymuş bizi bekliyor. Şu yöne gideceğiz diyor, biz de o yöne gidiyoruz. Ben nereye gideceğimiz konusunda hiç düşünmüyorum dert te etmeden. Dengesiz İrfana güvenim tam. Kaz dağlarında kaybolmuş gibi görünsek te bizleri hedefimize götüreceğinden eminim.

110420146599

Bazı yerlerdeki ağaçlar neredeyse yolu kapatmış durumda. Yol ürkütücü görünüyor. Yolun ortasında çıkmış olan çam fidanları buralara uzun zamandır insan eli değmemiş gibi. Buna ormancılar da dahil. Sanki buraları unutulmuş, hafızalardan silinmiş. Bir zamanlar açılmış olan yol bir daha hiç gelinmemiş gibi. Bisikletim KUZ yol ortasında.

110420146600

Çam fidanları neredeyse yolu kapatacaklar gibi. Eğer belli bir süre daha gelinmezse yol tamamen ağaçlarla kaplanacak ve bize geçit vermeyecek. Mustafa yanıma gelerek az önce sol yamaçtan bir domuzun bana geldiğini görünce bağırarak domuzu kaçırdığını söyledi. Ben de hiç farkında değildim, Mustafa çok korkmuş domuzun bana doğru geldiğini görünce. Elçek kendimi ve bisikletimi çekiyorum ormana dönüşmek üzere olan yolda.

110420146601

Yol birden bire bitti, haydaaa nasıl biter yol? Sağa sola bakındık herhangi bir taraf ta yok. Sağımız solumuz uçurum, radar karşı tarafta duruyor. Yanından geçmemiz gerekirken yol bıçak gibi birden bire kesildi. İrfan da buna çok şaşırıyor. Hesabı, yönü, pusulası şaştı. Buradan öyle görünüyor ki Sarıkız’a ulaşmamız olanaksız. İrfanın dediğine göre gece kaldığımız yerden önce sapağın birini kaçırmışız. Sapak ta dünden kaçmış. Artık geri dönmekten başka yapacak bir şeyimiz yok.

110420146602

Sevgili Mustafa yükü ağır. Kendinle beraber bir 150 kilo gelir. Zemin bazı yerlerde o kadar yumuşak ki bisikletten inmek zorunda kaldı Mustafa. Yürüyerek yoluna devam ediyor.

110420146603

Hakan’ın lastiği patladı, o tamir yaparken biz de keyifle seyrediyoruz. İşini tek başına hallediyor, yardıma gereksinimi yok. Biz de bakıyoruz ona.

110420146604

Kayalıklara geldik, burada yemek için mola vermeye karar verdik. Manzarası da güzel hani. Aşağısı uçurum.

110420146605

Sevgili rehberimiz kayalıklara oturmuş düşünüyor. Yolun bitmesi şaşkınlığı hala üzerinde. İçi içini yiyor, yolu nasıl şaşırdım diye.

110420146606

Mustafa da kendi keyfinde, nevaleleri çıkarmış öğlen yemeği için sucukları dilimliyor. O zaten tura katılırken kendini bize bırakmıştı. Biz nereye o da oraya, sesi soluğu da çıkmıyor. Yolun çıkıp çıkmaması umurunda değil. Bizlere güveni tam.

110420146607

Sucuklar soyuluyor, ben de manzaranın keyfini çıkarıyorum. Bu gün için yemek yapmaya 3 kişi için uygun değil. O yüzden ben de boşta kaldım.

110420146608

Sucuklar doğrandıkça pişirme işi irfanda olduğu için tavada başladı pişirmeye. Biren bire ortalığı sucuk kokusu sardı. Nefis sucuk kokusu iyice acıktırdı beni.

110420146609

İrfan da güzel pişiriyor doğrusu, yemek yapmaktan zevk alıyor. Mustafa da öyle olunca yolda yemek yapma konusunda sıkıntı duymuyorum. İki aşçı beni güzel doyurdu şimdiye kadar. Neyse ki küçük tavam burada işe yarıyor. Tavada pişen sucukları yakından çekiyorum. Aşağısı uçurum.

110420146610

Manzara güzel, hava mis gibi  çam kokuları. Bu kadar güzel bir ortamda rakı da ne gider değil mi? Mustafa çantasında kalan son rakı şişesini çıkarıp herkesin bardağına bölüştürüyor. Kadehlerimizi sağlığa kaldırıyoruz. İşte her zaman paylaşımcı gezgin ruhu ortaya çıkıyor. Her anı her yerde, hem de en güzel yerde ortam yaratılıyor. Hedefimize ulaşamasak ta Sarıkız nasıl olsa orada, başka sefere çıkarız. Her anı yaşıyoruz birer kadeh rakı eşliğinde. Yarasın!

110420146611

Yemekle beraber birer bardak rakı iyi gitti doğrusu. Yemeklerde bir yada iki bardak rakı iyi gider. Üçüncü bardak alkolün pençesine doğru iter. Onun için fazlaya gerek yok. Kendini ispat etmek için yok şu kadar içtim, yok bunu devirdim demeye gerek yok. Atalarımız ne demiş ; “Azı karar çoğu zarar.” Özcan dördümüzü manzara eşliğinde rakıları kaldırmışken çekiyor.

110420146612

Kaz dağları bulutları yakalamaya çalışıyor ama bulutlar bu gün pas vermeden geçip gidiyorlar kuzeye doğru. Belli ki şimdilik bulutlar yüklü değil. Yemekten sonra birer kahve iyi gidiyor.

110420146614

Karnımız doydu, keyfimizi de yaptık, yola çıkma zamanı. Mustafa önde gidiyor.

110420146616

Durup resim çekmeden olmaz. Beni ve ağır yükümü taşıyan bisikletim KUZ. Arada dinlendirmek gerek. Gerçi demir atım hiç yorulmaz, o kadar yükle bu dağlarda gezip duruyor. Gıkı bile çıkmaz ama bana göre dinlenmesi gerek. Bunu hakkettiğine inanıyorum.

110420146617

Baş tanrı Zeus’un yıldırımlarından biri gördüğüm bu ağaca isabet etmiş olmalı. Ağaç ikiye yarılıp gövdesinin ortasından kırılmış. Çok  kötü darbe almış olmalı. Zeus’un kızgın bir anına denk gelmiş.

110420146618

Mustafa sessizce yoluna devam ediyor. Ormanın sessizliğine uymuş sanki. Bizim gibi çılgın sesler çıkarmıyor. Henüz bağırdığını da duymadım. Çok ta uyumlu,  böyle olmasının sebebi erken yaşta ailesinin tüm yükünü omuzlarına binmesi. Uzun yıllar bu yükü başarıyla yerine getirmesi sessiz, sakin ve olgun biri olarak hep ciddi durmasına neden olmuş. Belki de hayatında hiç yapmadığı şeyleri yapıyor bizimle birlikte. Her ne olursa olsun Mustafa’yla daha tanışmadan ilk telefon görüşmemizde kanım kaynamıştı. Tanıştıktan sonra da çok sevdim, harika bir insan. Yamaç dik, yol düz ve terazide açılmış ormanın içinde.

110420146619

Bazı yerde yolun alanı genişliyor. Çam ağaçları da genç, en fazla 30 yıllık.

110420146620

Arada çiçek açmış ağaçlar da görmek olası. Hep çam ağaçları arasında gelin gibi süslenmiş bu ağaç ormana ayrı bir renk katmış. Büyük bir olasılıkla bu ağacı ormancılar dikmiş olmalı. Çiçekler çoktan açmış yapraklar tomurcuklardan çıkmak üzere.

110420146621

Sıkça çeşmeler görüyoruz yol boyunca. Suları takviye yapmadan geçmiyoruz. Gerçi daha çok inişteyiz, öyle terlemeden iniyoruz. Fazla su kaybı olmadığından  su da pek içmiyorum. Sadece suları tazeliyorum çeşmeden. Böylece plastik şişelerde suyum fazla kalmamış oluyor. Her zaman taze.

110420146622

Yön tabelalarına denk geldik, giderek Kaz dağlarından aşağıya inmişiz epeyce. Tabelada; Sağa doğru Padişah pınarları 6 km, Düden alanı 8 km. Sola ise Dereçatı 13 km yazılmış.

110420146623

Yollar hep çatal, hep çatal. Yine tekerlek izleri bizim gideceğimiz yolu belirtiyor. Biz soldaki yola girdik.

110420146624

Dün yağan yağmurdan gevşemiş olan toprak zemin. Bagajlarımız yüklü olduğu için ağırlıktan tekerlek izleri haliyle derin oluyor. Yolda izleri biz yapıyoruz, isteyen takip etsin. Bir şekilde kendi yolumuzu çizmiş olduk. Önemli olan da bu zaten.

110420146625

Çıkışta bizleri geride bırakan dengesiz inişte geri kalıyor benden.

110420146626

Kaz dağları uzaktan pek azametli görünmesine rağmen içinde yaşamak apayrı bir şey. Zirveden inmemize rağmen ufak ta olsa bazen çıkmak gerekiyor küçük tepeleri.

110420146627

Ormanın sessizliğini dinlemek ne güzel; sakin, sessiz, dingin, huzurlu.

110420146628

Bu ağacı Baş Tanrı Zeus ellememiş anlaşılan. Yanık, kırık yok devrilmiş yana doğru. Olsa olsa bunu ancak Herkül yapar ancak. Muhteşem gücü ile her şeyi yerinden oynatan halkın kahramanı Herkül.

110420146630

İnişe devam ediyoruz.

110420146631

Epey inmişiz, bir de yanlış yola girdik üstelik. Tabelalar aşağı yukarı ne kadar indiğimizi gösteriyor. Padişah pınarları 11 km, Düden alanı 14 km.

110420146633

Kaz dağları milli park giriş kapılarından birine geldik. Kapıdaki görevli bizi görünce şaşırdı; bunlar nereden geldiler diye. Kaz dağlarını korumak için kapıları koymuşlar. Kaz dağlarını kuzey tarafında fazla yerleşim alanı yok. Fazla insan kalabalığı da yok. Denize kıyısı olan güney tarafı neredeyse tüm kıyı kesimi yazlıkların kaplaması ile aşırı insan kalabalığı var. Bir de Balıkesir ilinin Edremit ilçesi de içeride olmasına rağmen nüfusu kalabalık bir şehir. Ormanlara en çok zarar veren canlılar da insan olunca ormanı koruma gereği duyulmuş. Ormanı sadece mangal yakmak için piknik alanı olarak kullanan bu insanlar çok tehlikeli. Piknik yapmaya gelen insanlar her istediği şekilde her yerde mangal yakarak ortalığı et kokusuna bürüyor. Ardından dev çöp yığınları bırakarak. Ormanda başka canlı yaşamış umurlarında değil. Bu canlılardan nasıl kurtulacağız bilmiyorum.

İşte kapitalizmin yarattığı düzen burada da kendini gösteriyor. Milli parka, ormana giriş ücretli! Aynı zamanda bisikletlileri de almıyorlar içeriye. Bir kaç bisiklet kazası, çeşitli yaralanma olmuş dağlarda. Ormancılar arama kurtarma işleri ile uğraşmamak için sorumluluk kabul etmeyerek bisikletli girişi yasaklamışlar. Bunu kapıda ki görevliden öğrendik. Görevli ılımlı olacak bizlere bir şey demedi şükür. Tabela yanında bisikletler park halinde. Tabelada, sola doğru; Şahin dere kanyonu 5 Km. Sağa doğru; Düden çatı 14 Km, Düden alanı 15 Km yazılmış.

110420146635

Üç dengesiz oturup Ege denizinin muhteşem görünümüne bakıyoruz. Manzarayı bozan tek şey kıyıları yağmalamış yazlıkçılar. Beton binaların çirkinliğine rağmen biz daha çok ufka bakmaya başladık. Karşıda Midilli adası neredeyse tüm ufku kaplamış. Bakalım bir gün Midilli adasında pedal basıp dağlarından buraları, Kaz dağlarını seyredebilecek miyiz. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

110420146636

Hakan pozunu veriyor denizden gelen esintiye karşı. Sanki uçacakmış gibi kollarını yana açmış.

110420146638

Sevgili Hakan Berkan ve Özcan Doğan; 3 günlük tanışıklığımızda öyle fazla sohbet edemedik. Birlikte geçirdiğimiz günler çok güzeldi. Beraber kaz dağlarını aştık, onlarla birlikte dağları aşmanın gururunu yaşıyoruz. Resimde hakan Berkan.

110420146639

Bu da Özcan Doğan.

110420146640

Orman bittiğine göre bitki yapısı da değişiyor. Zeytin ağaçları çarpıyor ilk önce gözüme.

110420146641

Henüz  hala yüksekteyiz ve iniş kıvrıla kıvrıla devam ediyor.

110420146642

O da  KUZ gibi evi sırtında istediği yere gidiyor, istediği yerde uyuyor. Anlayacağınız o da bizim gibi gezgin.

110420146643

Bahçeler, zeytinlikler giderek çoğalmaya başlıyor.

110420146644

Dere yatakları sert kayalardan oluşmuş. Yağmur suları giderek aşındırmakta. Seneye aynı durumda görmemiz imkansız.

110420146645

Uzaktan gördüğümüz dağlardan kıyıya ulaşmak öyle kolay değil. Arası epey mesafeli. Henüz deniz seviyesine inmedik. Aşağımızda Avcılar köyü görünmekte. Kıyıdaki betonarmeyi boş verin. Karşıda Midilli adası.

110420146646

Avcılar köyüne vardık, inişte kahveden bize seslendiler durun diye. Durup baktık ki Kaz dağlarının imparatoru Muammer Kızak. Arkadaşları ile dağları dolaşmışlar dönüşte köyde çay molası vermişler. Onları görünce hasretle sarmaş dolaş birbirimize sarıldık. Bizleri çay içmeye buyur ettiler. Dağlardan gelen sular köyün içinde küçük kanaldan aşağı akıyor. Bisikletleri kanalın içine, buz gibi dağ sularında soğutmaya bıraktım.

110420146647

Biz de kahveye oturunca kalabalık grup oluştu. Ortam havası birden değişti, her zaman aynı sohbetleri yapmaktan bıkmış olan köylüler de değişik konularda bizlerle sohbete başladı. Kahve neşe doldu sanki. Duble çaylar sohbetimize sıcaklık kattı.

110420146648

Bir süre köyde dinlendikten sonra Muammer Kızak ve arkadaşları ile birlikte ana yola indik. Köyün girişinde toprak yoldan asfalt yola girmiştik zaten. İzmir – Çanakkale ana yol da kaymak gibi. Yüklü olmamıza rağmen  bütün gün ağır bisikletlerimizle yağmurdan gevşemiş toprak yolda düşük hızda, daha çok  firenle inmemiz yormuştu bizleri. Kaymak gibi yolda hızımız arttı. Öyle ki birbirimizi gaza getirip 45 km/h kızına kadar çıktık. Ağır yükümüze rağmen hızını alan bisikletimiz rüzgar gibi gidiyor. Altınoluk’tan Akça’ya kadar çabucak geldik.  Mustafa kendi aynasından benim resmimi çekmiş.

893576_10152734694913222_5419133551963304078_o

Akçay da karnımızı doyurduktan sonra evden gelen haberle turu buradan bitirmek zorunda kaldım. Akşama misafirler davetliymiş, mutlaka gelmemi istediler. İrfan ile Mustafa Akçay da pansiyonda kalacaklar bu gece. Tura birlikte devam edecekler. Hakan ve Özcan bizle vedalaşıp ayrılıyorlar. Ben de İrfan ve Mustafa ile vedalaşıp oto gara doğru giderek otobüs hareket saatlerini sordum. Sebat turizmin otobüsü 5 dakika önce kalkmış. O da son otobüs olduğunu söylediler. Metro turizm otobüsünden bilet alayım dedim görevli otobüslerin bagajları dolu almazlar deyip bileti kesmedi. Otobüs gelince şöfere alır mısınız deyince yer yok diye kabul etmedi.

Metro turizm şöferlerin eline kalmış berbat bir firma. Şöfere Allahından bulasın deyip oto gardan ayrıldım.

İrfan’ı telefon ile arayıp nerede olduklarını öğrendim. Kaldıkları pansiyona giderek o gece onlarla birlikte kaldım. Artık eve gidemeyeceğime göre. Sıcak bir duşun ardından güzel bir uykuyu hakkettik doğrusu. Ertesi gün erkenden kalkarak arkadaşlarla tekrar vedalaşıp kahvaltı yapmadan otogara giderek biletimi Sebat  turizmden aldım. Hava yağışlıydı. Otobüs perona yanaşınca boş olan bagajın içinde çantalarımı sökmeden bisikleti olduğu gibi yatırdım. 2 Saatlik yolculuktan sonra İzmir oto garına gelerek bisikleti bagajdan indiriyorum. Ardından eve kadar aheste aheste pedal basarak ulaştım. Nasıl olsa misafirler dünde kaldı.

Acelem de yok. Neyse evime kavuştum sonunda. Bisikletim KUZ evin önünde, kemerli kapı dekortaş ile yapılmış. Kilit taşında nazar boncuğu takılı. Girişte merdivenler var. Evim iki katlı, pembe badanalı, ben üst katta oturuyorum balkonlu yerde. Bahçem yeşillik içinde, Erguvan, melisa, ıhlamur ve limon ağaçları var. Kaldırım taşları sarı – beyaz renk ile boyalı.

120420146649

Böylece 11 günlük bir turun daha sonuna geldim. Bu turda yeni insanlar tanıdım, yeni dostlarım oldu. Güzel zaman geçirdik dostlarla.

Başka bir turda görüşme dileği ile. Haydi siz de çıkın yola, bisikletin özgürlüğünü yaşayın.

Bu gün yaptığım yol toplam : 78 km

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc