Etiket arşivi: mustafa kemal atatürk

7. Az Bilinen Antik Kentler Turu 3. Gün

23 Nisan 2018 Pazartesi

3 . Gün (Resimlerin bir kısmı Ferdimen’e aittir)

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Bir dünya bırakın biz çocuklara

Bir vatan bırakın biz çocuklara
Islanmış olmasın göz yaşlarıyla

Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele el ele verin çocuklar

Bir bahçe bırakın biz çocuklara
Göklerde yer açın uçurtmalara

Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele el ele verin çocuklar

Bir barış bırakın biz çocuklara
Uzansın şarkımız güneşe ve aya

Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele el ele verin çocuklar

Bir dünya bırakın biz çocuklara
Yazalım üstüne “SEVGİLİ DÜNYA”

Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele el ele verin çocuklar

 

Öne çıkmış olan görsel, Minik öğrenciler, tabureler etrafında dönüyorlar. Karşıda okul binası. Solda Türk bayrağı.

20180423_140723_HDR

Bu gece çadırı kurmadım, hazır çam ormanı içindeyken hamakta uyumanın keyfini yaşadım. Ağaç gövdesine iplerle bağlı hamak, bisikletim KUZ ve diğer çadırlar. Çadırı kurmayınca fazla eşyalar çıkmıyor çantalardan. O yüzden sabah toparlanmam kısa sürüyor.

20180423_072145_HDR

Millet uyandı mecburen, çünkü erkenden hareket edeceğiz. Sevimli canavar Enes elinde megafon ile dolaşarak biran önce uyanıp toplanmalarını sağlıyor. Çam ağaçları altında çadırlar, herkeste toplanma telaşı. Ağaç gövdelerine iplerle bağlı ABAK hatıra pankartı.

20180423_071706_HDR

Sabah kahvaltısını deniz manzaralı yerde yapıyorum. Bulunduğumuz yer denizden biraz yüksek. Piknik masasında oturmuş çelik tasım ile çay keyfi yapıyorum manzarada.

20180423_082244_HDR

Çadırlar kademe kademe teraslarda rengarenk bir görüntü oluşturmuş çamların altında.

IMG_2217

Ferdimen denizin sabah sakinliğini çekiyor. Denize doğru girinti yapmış kara parçası. Ucunda küçük kaya parçaları denizin içinde adacıklar zinciri oluşturmuş.

IMG_2219

Herkes hazır olunca yola koyulduk, yüksekte olduğumuzdan inişe geçtik ve deniz kıyısında ilerliyoruz. Gümüldür’ü geçip Ürkmez’e geldik. Burada deniz kıyısında mola veriyoruz. Bu gün 23 Nisan egemenlik ve çocuk bayramı. Yeni Orhanlı köyünde çocuklarla birlikte 23 Nisan çocuk bayramını kutlayacağız. Bundan dolayı daha önce hazırladığımız bayrakları ve balonları dağıtacağız. Dağıtımı yapan arkadaşlar kolilerin başında, katılımcılar da kuyruğa girmiş sıra bekliyor. Deniz kıyısında palmiye ağaçları dikilmiş.

IMG_2222

Sırası gelen torbasını alıyor, içinde öğlen kumanyası da var. Kuyrukta torbasını alanlar bisikletinin yanına gidiyor.

IMG_2223

Torbaların dağıtımı bittikten sonra yola koyulduk. Yakındaki kavşaktan Karakoç kaplıcalarının olduğu yola girdik. Bundan sonra rampalar başlıyor hafiften. Bir süre gidiyoruz, yol ayrımında Yeni Orhanlı köyüne doğru saptık. En son ben geldiğimden arkamda kimse yok. Kavşakta sağa doğru işaret oku boyanmış. Ayrıca ABAK olarak ta yazılmış kırmızı sprey boya ile. Önümde bir kişi var o da Doktorumuz Mete sağa doğru sapan yola giriyor.

20180423_123622_HDR

Buraya kadar mıcırlı asfaltta geldik, Yeni Orhanlı yoluna saptıktan sonra yol sıcak asfalt ile kaplanmış. Yani yol kaymak gibi.

20180423_130552_HDR

Biraz daha çıkarak Yeni Orhanlı köyüne geldik. Köydeki Yeni Orhanlı ortaokulunda 23 Nisan çocuk bayramını kutlayacağız. Bu okulda tanıdığımız bisikletçi Öğretmen  Hilmiye İklim Tren görev yapıyor. Hilmiye Fen bilgisi Öğretmeni. Daha önce kendisi ile ve Okul müdürü ile görüşüp 23 Nisan çocuk bayramını bu köyde kutlayacağımızı bildirip anlaşmıştık. Onlar da hazırlığını yapıp bizleri bekliyorlardı köylülerle birlikte. Bu köyde hem ilkokul hem de ortaokul var. İlkokul bahçesi küçük olduğundan ortaokulun geniş bahçesinde törenleri yapacağız. Okulun bahçesinde köyün kadınları duvarın dibine oturmuş. Öğrenciler meydanda gruplar halinde duruyor.

20180423_132444_HDR

Dev Türk bayrağı okul binasına asılmış. Bina iki katlıı, bayrak iki katı da kaplamış durumda. Bir grup öğrenci solda sıralanmış, siyah pantolon giymişler. Üzerinde beyaz tişört, kırmızı renkli ay yıldız baskılı.

20180423_132457_HDR

23 Nisan çocuk bayramı törenleri başladı. İlk önce ana sınıfı öğrencileri alana çıkıyor. Kız öğrenciler siyah giyinmiş, etekleri pembe renkli tülden, erkekler ise siyah renkli pantolon, üzerine turkuaz yeşil renkli gömlek var. Genç öğretmen karşılarında hangi hareketleri yapacağını söz ve el hareketleri ile yönlendiriyor öğrencileri. Öğretmen pembe renkli etek giymiş, üzerinde siyah elbise var.

20180423_132619_HDR

Kırmızı renkli ay – yıldız tişörtlü öğrenciler çuval oyunu oynuyorlar birinci gelmek için.

20180423_133859_HDR

Birinci sınıf öğrencileri yere çömelerek gösterilerini sunuyor. Başlarında öğretmenleri.

20180423_134036_HDR

Minik gelin ve damat meydana çıkıp gösterilerini en iyi şekilde oynamaya çalışıyor bizlerin karşısında.

20180423_134132_HDR

10 Öğrenci büyük bir Türk bayrağını yukarıda elleri ile tutarak gelin ve damadı takip ediyor.

20180423_134752_HDR

Geleneksel, renkli baş örtülü kadınlar sıralara oturmuş öğrencileri dikkatle izliyorlar. Kimisi oğlunu, kimisi kızını ya da torununu gururla izlemeye çalışıyor.

20180423_134959_HDR

Tabureye oturma oyunu oynayan çocuklar. 13 tabure, 14 çocukla oyun başladı. Şarkı eşliğinde taburelerin etrafında dönerek oynuyorlar. Müzik sesi kesilince hemen bir tabureye oturmaları gerek. Tabureye oturamayan eleniyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20180423_140723_HDR

En sonunda elene elene iki çocuk, bir tabure kaldı. Biri kız biri erkek, bakalım kim kazanacak. Kız daha uyanık ve oyunu kız öğrenci kazandı.

20180423_141618_HDR

Okulda müzik derslerinde müzik aleti çalanlar sahneye çıktı. Saz, flüt ve piyano ile bizlere türküler söylediler. Başlarında kadın müzik öğretmeni şeflik yapıp yönlendiriyor.

20180423_141809_HDR

En son olarak orta son öğrencileri U düzeninde sıralanıp gösterisini tamamlıyorlar. Altı öğrenci yerde sırt üstü uzanmış, solunda iki öğrenci eğilip üzerlerine elinde Türk bayraklı bir öğrenci ayakta.

20180423_142421_HDR

Gösteriler, oyunlar bitti, sıra geldi hediyelerini vermeye. En öne yaşları en küçüklere hediyelerini vermeye başladık. Öğrenciler renkli elbiseleri ile sıraya girmiş durumda. Çok kalabalıklar.

20180423_143633_HDR

Biz de kalabalığız ve sıraya girdik öğrencilere hediyelerini vermek için.

20180423_143655_HDR

Hediyesini alan bir erkek öğrenci yüzünde tatlı bir tebessümle yanımdan geçerken resmini çekiyorum.

20180423_143704_HDR

Pembe renkli etek giymiş minik bir kız öğrenci de aynı mutluluğu yaşıyor. Yüzlerindeki mutluluk tarif edilemez güzellikte.

20180423_143813_HDR

Selahattin Tavkaya ustaların ustası kız öğrenciye hediye torbasını verirken poz veriyor.

20180423_143921_HDR

ABAK gönüllülerinden sevgili Uluğ Cem Balkanlı desteği ile okulun bahçesinde öğrencilerin oyun oynamaları için renkli çizgilerle boyandı. Alanın kenarına da hatıra olsun diye. “# abak her renkte” yazısı pembe, yeşil, turuncu, mavi, beyaz, kırmızı renkte her harf ayrı renk kullanıp betona yazılmış.

IMG_2230

Her çocuğa hediyelerini verdik ve yola çıkma zamanı geldi çattı. Her yıl 23 Nisan da çocuklarla birlikte biz de çocuk olarak bayramı kutladık. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde işgal edilmiş yurdumuzu kurtarmak için Türkiye Büyük Millet Meclisini 23 Nisan günü Dünyaya tam bağımsızlık sözleri ile ilan etmişler. Atatürk te bu günü çocuklara armağan etmiş, yani geleceğimize. Bizler de sevinçle kutluyoruz çocuklarla çocuk olarak.

Bisikletlerin başına gidip yola çıkmaya hazırlanıyoruz.

20180423_145101_HDR

Yeni Orhanlı köyünden ayrılıp yola çıktık Seferihisar’a doğru. Önümüzde biraz rampa var, haliyle zorlananlar oldu. Zorlananlar da yokuşları yürüyerek çıkarken resimlerini çekiyor Ferdimen. Etraf Nisan ayının bahar rengi olan yeşil renge bürünmüş durumda.

IMG_2233

Az gittik, uz gittik. Dere tepe düz gittik. Bir çıktık bir indik. Baktık ki Seferihisar’ın deniz kıyısında olan Sığacık mahallesine gelmişiz. Burada biraz mola verdik. Palmiye ağaçları ve yeşil alanı ile şirin bir yerde seyyar satıcıların tekerlekli arabaları kenarda duruyor. Birisi bardakta süt mısır satıyor.

IMG_2234

Yeşil alanda dinleniyoruz, yokuşlar yordu biraz. Çimenlerin üzerinde bisikletler park edilmiş, bagajlarında Türk bayrakları bağlı durumda. Herkes masalarda oturmuş dinleniyor.

IMG_2235

Dinlenme bitiminden sonra Teos antik kentine doğru yola çıktık. Teos antik kentin arka kısmından, bahçeler arasından toprak yoldan gittik. Kısa sürede Teos antik kentine gişelerden değil de alt kısmından girdik. Yani kaçak olarak, zaten beleşti bize giriş. Bisikletleri bir kenara bırakıp antik kent hakkında katılımcılara bilgileri Selen Kanat anlatıyor. Selen’in etrafında dinleyiciler pür dikkat dinliyorlar anlatılanları.

IMG_2236

En arkadan ben geldim antik kente ve ilk olarak anıt zeytin ağacının dibine bisikletimi park edip resmini çektim.

20180423_175450_HDR

Yaklaşık 1000 yılı aşmış bu ağaç hala zeytin vermeye devam ediyor. Daha önce olmayan bir şeyi fark ettim. Birisi tabela asmış ağaca, kahverengi boyalı tabelada “Umay nine ağacı” yazılı. Kim, neden, nasıl asmış bilemiyorum. Gerçek mi değil mi? Yoksa birisinin ninesinin ismini yazıp ağaca asarak ağacı isimlendirmek mi istemiş belli değil. Daha önceleri yoktu bu tabela.

20180423_175527_HDR

Teos antik kenti kalıntıları çimenlerle kaplanmış.

IMG_2237

Antik kenti geziyoruz, ayakta kalan yapılardan birisi amfi tiyatro. Çoğu blok taşlar alınıp Sığacık kalesinde ve evlerin yapımında kullanılmış.

20180423_182347_HDR

ABAK gönüllüsü olan Arkeoloji öğrencisi Selen Kanat amfi tiyatroda oturmuş olanlara Teos antik kentinin tarihini anlatıyor.

20180423_182546_HDR

Antik taşlara oturanlar hem dinleniyor hem de anlatılanları dinliyorlar. Güneş ufka yaklaştığı için göldeler tiyatroyu kaplamış bile.

IMG_2239

Yavaş yavaş kentin yukarılarına doğru gidiyoruz tek sıra halinde.

20180423_183641_HDR

Antik kentin tapınaklarından geriye kalmış bir kaç taş blok var sadece. Bir sütun yarım olarak ayakta.

20180423_184537_HDR

Antik kentten çıkıp yola koyulduk yokuş yukarı. Küçük bir tepeyi aşacağız. Sevgili Olcay Ormankıran yere şu yazıyı kırmızı sprey boya ile yazmış “ABAK Gidebilmeli her yere bisikletiyle ve İnsan sevdiğiyle” En üste de ileriyi gösteren ok işareti.

20180423_190322_HDR

Tepeyi aşınca akşam Güneşi henüz ufukta parlarken denize vuran ışıkları ile güzel bir manzara resmi çekiyorum. Karşıda dağlar, deniz ve kamp yapacağımız büyük akkum.

20180423_191034_HDR

Büyük akkum kumsalı ağaçların arasında görüntülüyorum. Büyük akkum koyunda tatil oteli var karşıda ve yarımadayı işgal etmiş.

20180423_191611_HDR

Tatilcilerin henüz doldurmadığı kumsalın otoparkında belediyenin bize getirdiği plastik masa ve sandalyeleri sıralıyoruz. Burada akşam yemeği yiyeceğiz

20180423_195717_HDR

İğdelerin altına çadırları kurup kampımızı atıyoruz. Çadırların her biri ayrı renkte ve yapıda renk cümbüşü sanki. Bir de batan Güneşin sarı rengi sağ tarafı bürümüş.

IMG_2240

Kumsalda futbol oynamaya başladı gençler kızlı erkekli. Kimisi denize girdi, kimi kıyıda oturmuş sohbet ediyor.

20180423_195721_HDR

Ben de su donumu giyip denize dalıyorum terimi atmak için. Duşumu alıp tuzdan arındıktan sonra giyinip akşam yemeğini yiyoruz hep birlikte. Geceniz serinliğinde kalın bir şeyleri üzerimize giyip ateşi yaktık kumsalda. Şarkılar, türkülerle neşelendik günün yorgunluğunu atarken. Güzel bir gün oldu, Çocuklarla çocuk olduk, oyunlar oynadık. Çocuklar gibi şendik. Çocuk ruhumuzu kaybetmemeye karar verdik. Hep çocuk kalacağız. Büyüyüp te ne olacağız ki? Dünyayı mı kurtaracağız?

Uyku ağır basınca çadırıma çekilip tatlı, çocuksu rüyalara dalıyorum.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 63 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

 

Büyük Taarruz 5. Gün

9 Eylül 2015 Çarşamba

5. Gün Belkahve – Pınarbaşı – Konak – Üçkuyular

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ve Kayserili bir nefer
yanan şehrin kızıltısı içinden gelip
öfkeden, sevinçten, ümitten ağlıya ağlıya,
Güneyden Kuzeye,
Doğudan Batıya,
Türk halkıyla beraber
seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz’i.

Ve biz de burda bitirdik destanımızı.
Biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap,
Türk halkı bağışlasın bizi,
onlar ki toprakta karınca,
                                    suda balık,
                                                    havada kuş kadar
                                                                  çokturlar;
korkak,
            cesur,
                     câhil,
                             hakîm
                                      ve çocukturlar
ve kahreden
                 yaratan ki onlardır,
kitabımızda yalnız onların mâcereları vardır…

Nazım Hikmet RAN

Kuvayi Milliye Şiiri

 

Öne çıkan görsel, İzmir ili hükümet konağı, İzmir valiliği binasının önü, Bina iki katlı, iki yanda büyük Türk bayrakları, ortada Atatürk afişi. Büyük taarruz bisikletlerle binaya doğru giderken.

İzmir manzarası ile seher vakti uyanmak herkese nasip olmaz. Bu sabah bana nasip oldu, güzel bir sabahı düşleyerek yaşama renk katıyorum. Bu gün büyük gün 9 Eylül İzmir’in kurtuluş günü. Belkahve’den saldırıp Yunanı denize dökme günü. İzmir’i kaybedeceğini anlayınca apar topar, yanına alabildikleri eşyalarla birlikte kayıklarla gemilere binip kaçmaya çalışıyorlardı. Geride ise daha çok Türklerin yaşadığı mahalleleri yakmaya başlamışlar. Belkahve’den yangın alevleri ve tüten dumanları görünüyordu. Nedense Karşıyaka, Alsancak, Kordon, Konak, Karantina da bulunan evlere dokunmamışlardı. Buralarda gavur İzmir dedikleri kesim Leventtenler oturuyorlardı. Buralara dokunmaları cesaret isterdi ve böyle niyetleri olmadığı kesin. Müslüman Türklerin evlerini yakmak, onları katletmek giderayak işine yarıyordu gavur Yunanın.

Çadırımın içinde dışarısı, önümde açık yeşil bir çadır ve servi ağaçları.

Güzel İzmir’e de güneşin ilk ışıkları vuruyor arkamızdaki tepenin ardından.

Güneşin ilk ışıklarını kahve içerek karşılıyorum. İzmir’i kurtarmadan önce zinde olmak gerek. Kahve takımı, ocağın üstünde cezve, kahve pişiyor.

Kahvaltı Bornova belediyesi kahvaltı getirdi. İzmir’de bilinen meşhur kumru sandviç ve boyoz ile yapıyoruz. Kahvaltıdan sonra belediye görevlileri kahve yapıp protokoldekilere vermeye başlayınca ben de kahve takımını gözlerinin önünde açıp kahve pişirmeye başladım. Benim bu hareketimden utanmış olacaklar ki kahvem pişmeden bana bir fincan kahve veriyorlar. Elimde kahve fincanı, önümde cezvede kahve pişiyor.

Belkahve’de Çardak dinlenme çay tesislerinde oturup çay içiyoruz. Henüz tören için millet gelmedi daha. O yüzden bekliyoruz gelmelerini. Turu tek kadın bisikletçi olarak tamamlayan Öğretmen Aynur Güney ve Cem KOÇ ile bir resim çekiliyoruz. Diğer kadınlar daha önce ayrıldıkları için turu tamamlayamadılar.

Büyük Taarruz bisiklet turunu düzenleyen ve organize eden asker kökenli Osman Kutlu anılarını yazdığı kitabını tüm katılımcılara imzalayıp hediye veriyor. Kendisine teşekkür ediyorum böyle anlamlı turu düzenlediği için. Kitabını bana imzalarken bizi çekiyorlar.

Herkese tek tek kitabını imzalıyor Osman Kutlu. Kitabını imzalarken çekiyorum bir poz.

Osman Kutlu katılımcı belgesini anı olarak veriliyor bana. Kısa olsa da güzel bir tur oldu benim için. Aslında 25 Ağustos tan katılmak gerek ama başka bir zamana bıraktım.

Sonunda protokol tören için gelince tören başladı. Karşıda protokolde oturmuş olanları ve tören alanını çekiyorum.

İzmirli bisikletçileri de sabah erkenden gelerek aramıza katıldı. Bizim tören ve protokolle işimiz olmadığı için merdivenlerde dizelenip töreni uzaktan izliyoruz. Elçek ile kendimizi çekiyorum. Yanımda, Ergun, Ertuğrul ve Şafak var.

Büyük taarruz bisikletçileri toplu halde merdivenlerde oturmuş halde çekiliyoruz.

Çekeni çekerler derler ya öyle yakalanmışım kendimizi elçek yaparken.

Bisikletçiler sıralanıp hazır bekliyoruz, Başlama işaretini Bornova belediye başkanı verecek.

Başlangıcı veriyor belediye başkanı. Arkada başlangıcı bekleyen bisikletçiler.

Trafik polisleri yolu kapatıyor araç trafiğine ve iniş başlıyor. Baktım son sürat inmeye başladılar hemen öndeki arkadaşlara yetişip yavaş ve birlikte kopmadan gideceğimizi söyledim. Önde sadece Turda olanlar olacak, arkada İzmir bisikletçileri takip edecek biçimde gitmelerini sağladım. Yarış yapmıyoruz, Büyük Taarruz bisiklet turu 15 gündür yapılıyor, şanımıza uygun, birlik ve beraberlik içinde İzmir’e giriş yapmalıyız. Böylece ikazlarıma uyan öncülerimiz gayet başarılı bir şekilde insanların alkış ve kornaları ile İzmir caddelerinde coşkulu bir şekilde bisiklet sürdük.

Pınarbaşı’ndan dosdoğru eski Kemalpaşa yolundan İzmir şehitlik abidesine geldik. Abidenin yanında bisikletleri park edip içeriye girerek tören için hazırlık yapmaya başladık. Şehitlik kaidesini yakından çekiyorum kimse olmadan.

Yıllardır yanından geçerim ilk defa İzmir şehitliğine girip yakından bakıyorum. Şehitliğin yapıldığı günde dikilen fidanlar dev ağaçlara dönüşmüş. O günlerden bu günlere şehitlere gölgelik olmuş. Bundan sonra da sonsuza kadar gölgelik edecek ağaçlar.

İki ağaç gövdesi arasından şehitlik kaidesi.

Palmiye ağacının gövdesinden şehitlik abidesi.

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğdugu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Necmettin Halil Onan 1927

Şair Necmettin Halil Onan’ın yazdığı  Bir Yolcuya şiirinin mermere yazılmış halini çekiyorum.

Tören için hazırız, 1 dakikalık saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı hep birlikte okundu şehitlerin mezarı başında.

Başka bir yerde de şehitliğin yapılış bilgileri ve bu noktada şehit düşmüş askerlerin ismi mermere yazılmış.

HALKAPINAR İSTİKLAL ŞEHİTLİĞİ

Bu anıt, İzmir’in Kurtuluşunda (9 Eylül 1922)

iki süvari bölüğünün emniyetini

almak için, uç mangasında yaya olarak

ilerleyen Mehmetçikler’den, o zamanlar un

fabrikası olarak kullanılan binadan açılan ateş

sonucu şehit olarak buraya defnedilen;

Akşehirli Bekir Oğlu Mehmet Çavuş,

Antalyalı Ömer Oğlu İbrahim Hakkı Çavuş,

İzmirli Bekir Oğlu Veyis’in

(kaldırıldığı hastanede Şahadet Mertebesine ulaşmıştır)

aziz hatıralarına yapılmıştır.

Yanıma gelince hüzünler kaçtı
Sevginle doldu göz-bebeğim şimdi
Yüzüme gülünce çiçekler açtı
Bir İzmir efesi yüreğim şimdi…

Toprak sanki kaydı yeri öpüp de
Goncalar naz yaptı dudak büküp de
Öyle diz vurdum ki yeri öpüp de
Bir İzmir efesi yüreğim şimdi…

Gönlüm sanki salkım- saçaklar gibi
Dudağım sevinçten uçuklar gibi
Alkış ve el çırptım çocuklar gibi
Bir İzmir efesi yüreğim şimdi…

Oktay Zerrin

Şehitlik abidesinde Osmanlıca yazılar var, kaide de; Türkçe VATAN VE NAMUS yazılmış.

Şehitlikteki törenler bitti, trafik polislerin yolu kapatarak İzmir caddelerinde bisikletleri sürmeye başladık. Alsancak’tan Talatpaşa bulvarını izleyerek Konak valiliğin önüne vardık. Orada bekleyen halk ile bütünleşip coşkuyla 9 Eylül İzmir’in kurtuluşunu kutladık. Saat kulesi ve meydandaki kalabalığı valiliğin merdivenlerinden çekiyorum.

İzmir ili hükümet konağı İzmir valiliği binasını çekiyorum. Bina iki katlı, iki yanda büyük Türk bayrakları. ortada Atatürk afişi. Binanın önü kalabalık. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Kalabalığın ardında saat kulesi.

Afyon valisinden alınan Türk Bayrağı İzmir valisine maalesef teslim edemedik. Onun yerine vali yardımcılarından birisi Teslim aldı. Bence Afyon valisine yapılan bir saygısızlık. Osman Kutlu Türk bayrağını vali yardımcısına teslim ederken.

Tören sonrasında saat kulesinin önünde katılım madalyalarını alarak turu bitirmiş olduk. Benim için anlamı büyük olan Büyük Taarruz Bisiklet Turuna bir nebze olsa da katılmaktan gurur duydum. Turun ötesinde yeni dostluklar kuruldu, yeni hikayeler anlatıldı. Güzel bir 4 gün birlikte pedal çevirdik, birlikte yedik, birlikte eğlendik. Elbette en önemlisi şehitlerimize dualarımız eksik olmadı. Onların sayesinde Türkiye Cumhuriyeti düşmanlardan kurtulup bağımsızlığa kavuşmuştur. Başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları yönetiminde kahraman Kuvayı Milliye neferlerinin ruhları şad olsun. Büyük Taarruz Bisiklet Turunu düzenleyen Osman Kutlu ve katılan tüm arkadaşlara teşekkürler.

İzmir saat kulesini çekiyorum.

Arkadaşlarla vedalaşıp sahil yolundan aheste aheste pedal basarak, iyot kokusunu içime çekip evin yolunu tuttum. Göztepe iskelesinde KUZ ve kıytırık birlikte sarı kırmızı renklerle boyalı olan Göztepe köprüsünü çekiyorum.

Böylece bir turun daha sonuna geldik, başka güzel turlarda görüşme dileği ile sevgiyle kalın sevgili okurlarım

Bu gün yaptığı yol 19 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

İzmir Pedallarımım Altında 3. Gün

19 Mayıs 2014 Pazar

İyte – Urla – Güzelbahçe – İnciraltı kent ormanı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gitmek

Gitmek. Bir hançeri inceltip

Okyanusa daldırmak isteği

Ya da düşebilmek atlasların

Dışına ki ey kalbim

Yalnızsın bu yolculukta da

Gitmek. O kaos duygusu, aklın

Sarsıntılarla yorgun düşüşü

Bilincin kamaşması belki de.

Rehin bırakılacak bir şey yok

Unuttuklarından başka.

Gitmek. Bir büyü gibi saran

Ağrılar yumağı, kışkırtılmış

Düşlerdir ki sen şimdi

Esirgeme kendini kalbim

Kederin o derin yalnızlığından

Ahmet Telli

 

Öne çıkmış olan görsel, pembe – beyaz çiçeklerin yanında park etmiş bisikletler.

11
Güzel bir uykunun ardından harika bir güne uyanıyorum. Çevrem çadırlarla dolu, yeni yeni uyanıyor kimisi. Kimisi hala uyuyor güneş çadırına vursa da. Kendi eşyalarımı araca vermediğim için her sabah yaptığım ilk iş olarak çadırımdaki eşyaları toparlayıp dışarı çıkardıktan sonra çadırı söküyorum. Çadırı katlayıp diğer eşyalarla bisikletime yükleyerek hazır hale geliyorum kısa sürede.

190520147320

Kahvaltı faslına bisikletle gidiyoruz, çünkü yemekhane çadır kurduğumuz yere uzak biraz. Kalabalık olduğumuz için uzun kuyrukta bekleme zahmetinden sonra kahvaltı tepsisini alarak masada yiyoruz afiyetle. Dört kişi masada oturmuş kahvaltı yaparken.

1.1

Kahvaltıdan sonra dışarıda beklemeye başladık diğer arkadaşların kahvaltı yapmasını. Bu arada madem kahvaltıyı yaptık üstüne kahve gider değil mi? Elbette gider, hemen ocağı, kahve takımını çıkarıp kahve pişiriyorum oracıkta. Şanslı olan Üç kişi de kahvenin tadına varıyor. Bunlardan biri de resmi çeken Ahmet Nail Yavuz. Ahmet kahve fincanı elinde beni kahve içerken çekiyor.

1

İşte şanslı olan kişi Ahmet Nail Yavuz. Kahvesini höpürdeterek içiyor keyifle.

2

Kahvaltı bittikten sonra Üniversite arazisinde ağaç dikeceğimiz yere geliyoruz hep birlikte. Dut ağacı altında fidanların gelmesini beklerken dutların tadına bakayım dedim ama daha olgunlaşmamış dutlar. Eli kulağında, 1 hafta sonra olacaklar.

190520147321

Fidanlar gelince bir tane alıp daha önce açılmış çukurlara fidanı yerleştirip can suyunu vererek toprak dolduruyorum çukura. Ağaç dikme olayı herkesi memnun ediyor. Ağaç dikerken çekilen bu görüntü aklıma Nazım Hikmetin şiiri geliyor;

DAVET

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

                            bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve

ipek bir halıya benziyen toprak,

                                bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

                             bu dâvet bizim….

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

                                             bu hasret bizim…

Nazım Hikmet Ran

Arkadaşlar ağaç dikerken.

3

İşte diktiğim fidan ve ben.

4

Bu gün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Tören için tören alanına geliyoruz ağaç dikiminden sonra.

190520147322

Herkes bisikleti elinde meydanda U düzeninde sıralanıyoruz. Hepsini bir arada çekemediğimden sıraları parça parça çekiyorum. İlk önce sağımdaki bisikletçileri çekiyorum.

190520147323

I. Dünya savaşı bitiminde yenik düşen Osmanlı devleti yurdumuzu parçalamaya başladığı sırada Mustafa Kemal işgalcilere karşı hareketi başlatmak için 19 Mayıs 1919 yılında Samsun’a ayak bastığı gün tarih değişmeye başlamıştı. Emperyalizmin tekerine çomak sokmak gibiydi bu. Emperyalistler pastayı paylaşırken Mustafa Kemalin başlattığı kurtuluş savaşı başarı ile sonuçlanıp tüm düşmanı yurttan kovmuştu. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 19 Mayıs günü Milli bayram ilan edildiğinde Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs gününü gençliğe emanet ederek 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan etmiştir.

Solumdaki bisikletçileri çekiyorum.

190520147324

Diğer tarafa geçip karşıdakilerle beraber çekiyorum.

190520147325

İstiklal marşının ardından 19 Mayıs Bayramı ile ilgili konuşmanın ardından bisikletlere binerek meydanda 3 tur atarak törenimizi bitirdik.

190520147329

Tören bittikten sonra yola çıkıyoruz hep birlikte. Tabelada, Urla 13, İzmir 45 kilometre mesafede olduğu belirtilmiş.

5

Kısa sürede Urla’ya varıyoruz. Tabelada; Urla Nüfus 43400 olarak yazılmış.

6

Ben geriden takip ediyorum grubu. Hafif bir inişten sonra Urla kavşağına çıkarken uzaktan  bisiklet grubu yolun bir şeridinde harika bir görüntü meydana getirmişler. Bunun resmini çekmeden olmaz deyip çekiyorum.

190520147331

Urla kavşağından sola İskele yoluna giriyoruz. Bu yolun kıyılarında fıstık çamı dikilerek yemyeşil bir yola dönüşmüş durumda. Zamanında geniş olan yol arabaların çoğalmasıyla daralmış sanki. Trafik polisleri bize yolu açtı geçmemiz için. Diğer zamanlarda buradan bisikletle geçmek tehlikeli. Karşı yönden araba gelirse arkadaki araba bisikletliyi sıkıştırma olasılığı var. Önden çekilmiş bisikletçiler ağaçlı yolda.

7

Urla İskelede bir süre dinlendikten sonra yola çıkıyoruz tekrar. Ahmet kamerası ile başının üstünden arkasından gelen bisikletçileri çekiyor.

8

Sağ şerit bize ayrılmış durumda, önde trafik aracı, arkada trafik aracı olunca güvenli bir şekilde ilerliyoruz. Önümde grup gidiyor, yol sola dönemeçli.

190520147332

Grup bu kez sola kıvrılmış yolda gidiyor.

190520147333

Arada durup toplanmayı bekliyoruz arkada kalanları. Ben gelince herkes gelmiş olduğu için yola devam ediyoruz.

9

Narlıdere Çeşme otoban viyadüğünde Deniz kıyısında Uğur Mumcu parkında mola veriliyor. Burada öğlen yemeği yenecek. Pembe – beyaz çiçeklerin yanında park etmiş bisikletler. Karşıda viyadük var.

11

Yemek için sıraya girip tavuklu pilav ve ayranı alacağız.

12

Masa sandalye yok, olmayınca tabağını alan beton duvara oturup yiyor öğle yemeğini.

13

Pilav bol olunca doymayanlar bir daha sıraya girerek 2. tabağı alıyor. Duvara oturup pilavını afiyetle yiyorlar.

14

Yemekten sonra yoldayız, Narlıdere askeri alandan geçiyoruz. Yol burada dar ve gidiş geliş tek yol olunca hızlı bir şekilde geçiyoruz. Trafik polisleri arkadan araçların geçmesine izin vermiyorlar.

10

Kısa sürede İnciraltı kent ormanına, araç park yerine geliyoruz. Tur burada bitiyor, kamyon da eşyaları getirmiş bekliyor. Herkeste bir telaş var, bundan sonra eve gitme durumu. İzmir de oturanlar vedalaşıp evin yolunu tutuyor.

15

Ahmet Nail Yavuz da arabasına bisikletini ve eşyalarını yükledikten sonra bizlerle vedalaşıyor.

16

Tur gayet güzel başarı ile bitti, ufak bir iki kaza dışında önemli bir şey olmadı. Ben görevimi yapmamın huzuru içindeyim. Buradan ayrılmadan önce kahve içmeden olmaz deyip son kalan kahveyi de pişiriyorum. Batı Ankara bisiklet grubu ile tanışma şerefine kahvemizi içiyoruz. 1. parti kahve içildikten sonra 2. kez kahve pişirmeye başladım. Bu arada sohbet etmeye devam ediyoruz. Arkadaşlara “urimbaba’nın kahvesini şanslı olanlar ve kısmeti olanlar içer” diye söylerken elim cezvenin sapına çarparak kahveyi olduğu gibi döküyorum. İşte kısmeti olmayanlar içemedi gerçekten. Artık başka bir yerde içebilirler. Kahve de bitti üstelik. Kısmet işte. Cezvede kahve pişiyor köpüklü, cezveyi elimle tutuyorum.

17

Herkesle vedalaşıp ayrılıyorum arkadaşlardan, ev de yakın 2 km kadar. Güzel bir tur oldu, yeni arkadaşlarla tanıştık, kaynaştık. Festivali düzenleyen CAT bisiklet derneğine ve katılan arkadaşlara teşekkürler.

Resimlerin bir kısmı Ahmet Nail Yavuz’a aittir.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 45 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

İzmir Pedallarımım Altında 2. Gün

18 Mayıs 2014 Cumartesi

Foşa – Karaburun – Gülbahçe – İyte

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gün dogmadan,

Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.

Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,

İçinde bir iş görmenin saadeti,

Gideceksin;

Gideceksin iri pınarların çalkantısında.

Balıklar çıkacak yoluna karşıcı;

Sevineceksin.

Ağları silkeledikçe

Deniz gelecek eline pul pul.

Ruhları sustuğu vakit martıların,

Kayalıklardaki mezarlarında,

Birden,

Bir kıyamet kopacak ufuklarda.

Deniz kızları mi dersin, kuşlar mi dersin;

Bayramlar seyranlar mi dersin, senlikler cümbüşler mi?

Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mi ?

Heeey!

Ne duruyorsun be, at kendini denize;

Geride bekleyenin varmış, aldırma;

Görmüyor musun, her yanda hürriyet;

Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;

Git gidebildiğin yere.

Orhan Veli

 

Öne çıkmış olan görsel, Vapur şirin bir kasaba olan Karaburun’a doğru yaklaşırken.

180520147280

Sabah güneş doğmadan kalktım, çadırı ve eşyaları toplayıp bisiklete yüklüyorum. Kahvaltının ardından diğer arkadaşların eşyalarını kamyonete yüklemesini bekliyoruz. Herkes hazır olduktan sonra Foça şehir merkezine doğru yola çıktık. Hava mükemmel, bulutsuz masmavi bir gökyüzü ve rengini denize verince lacivert olmuş. Yol deniz kıyısında.

180520147268

Foça da olunca bol bol resim çekilmeden olmaz deyip ardı ardına resimler çekiliyor. Deniz kıyısındaki palmiye ağacı ve heykel önünde resim çekilenleri çekiyorum.

180520147269

Resim faslı bittikten sonra limanda bekleyen gemiye binmeye başladık. Bisikletleri görevli arkadaşlar tek tek az yer kaplasın diye sık biçimde yerleştiriyorlar. Gemiden kıyıya bağlı yelkenlileri çekerken şişme bot önümden geçiyor.

180520147270

Foça (Yunanca: Φώκαια, “Phocaea”), İzmir’in kuzeyinde yer alan bir sahil ilçesidir. Kent Antik Çağda bir İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında civar denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, sözcük günümüze Foça olarak gelmiştir.

Foça (Phokaia) adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafından MÖ 11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya’nin yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia’de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyıl da baslamıstır. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz’e de birçok sayıda koloni kurmuslardır. Foçalıların tarihte bilinen kurmuş olduğu önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz’deki Amysos (şimdiki Samsun); Çanakkale Boğazı’ndaki Lampsakos (şimdiki Lapseki); Midilli Adası’nda Methymna (şimdiki Molyvoz); ve Avrupa’daki Elea -şimdiki Velia- (İtalya); Alalia (Korsika); Massalia -şimdiki Marsilya- (Fransa) bunlardan bazılarıdır.

Ayrıca Phokaialılar İyonya’da, doğal altın-gümüş karışımı kullanarak “elektron” sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinmektedirler. Elbette bu medeni ilerleme o zamanın birçok uygarlıklarını da etkilemiş ve onları Anadolu’ya çekmiştir. Cenevizliler şimdiki Yeni Foça’yı ilk kuranlardandır.

Foça sırasıyla tarihte; 13. yüzyılda Çaka Bey tarafından alınarak Çaka Bey’in yönetimine, daha sonra ise Saruhanoğulları Beyliği’nin yönetimine geçmiştir. 1455’te ise Osmanlı Padişahı II. Mehmet, büyük fetihten sonra Foça’yı alarak Osmanlı topraklarına dahil etmiştir.

Bu gibi medeniyetliklere ve topluluklara merkez oluşturduğu için Foça önemli bir arkeolojik merkez haline gelmiştir. 1953 yılında başlayıp ve günümüze kadar aralıksız devam edip gelen kazılarda, Helenistik döneminden kalan tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı (Kibele’ye ait olduğu düşünülmekte) ile Pers Anıt Mezarı (Foça’nın 7 km doğusundaki “Taş Ev” olarak bilinen) ortaya çıkarılmıştır. Bahse konu Pers Anıtı; bölgeyi MÖ 492 yılında istila eden Ahamenid-Pers Ordusu komutanları için bir anıt olarak yapılmış; daha sonra mezar, ağıl, gözetleme noktası, mola yeri gibi amaçlar için kullanılmıştır. Anıt; Anadolu’ da bulunan ender Pers yapılarından birisidir.

Gemiye herkes bindi ve hareket ettik. Foça kalesi denizden bir başka göründü gözüme. İlk defa Foça dan gemiye biniyorum ve Karaburun’a hiç gitmemiştim. İşin ilginç yanı ilk defa gideceğim Karaburun’a gemi ile gitmek tuhafıma geldi doğrusu.

180520147271

Gemi yavaş yavaş İzmir körfezinin ağzında açılmaya başladı. Kıyıdan uzaklaştıkça görüntü ve manzara değişime uğruyor.  Küçük adacıkların yanından  usulca geçip gidiyoruz.

180520147272

Martılar burada da peşimizde, körfez vapurlarında olduğu gibi bizleri takip etmekten vaz geçmiyorlar. Bilseydim yanıma ekmek alıp martılara atardım lokma lokma.

180520147273

Geminin pervanesi döndükçe suları köpürtmeye, arkamızda beyaz bir köpüklü yol bırakıyor.

180520147275

Beyaz köpükler sürekli çıktığından insan büyülenmiş gibi oluyor. İnsanı sanki dinlendiriyor beyaz köpükler. Deniz derin olmasından dolayı su koyu lacivert rengini alıyor. Beyaz köpükler lacivert rengi ile uyumlu.

180520147276

Geminin alt güvertesi bisikletlerle dolu oturacak yerlere oturmanın imkanı yok.

180520147277

Nihayet karşı kıyıya, Karaburun limanına vardık. İlk defa gelmenin heyecanı var içimde, sevinçliyim. Yeni yerler göreceğim. Karşıda dağlar, şirin kasaba Karaburun.

180520147280

Gemi kıyıya yanaşıp halatları çımacılar bağlıyor sıkıca. Ardından bisikletleri tek tek indiriyoruz. Bisikletleri görevli genç arkadaşlar içeriden çıkarıp üzerinde yazılı ismi okuyarak sahiplerine ulaştırıyor. 250 bisiklet olunca iki koldan da olsa biraz zaman alıyor. Herkes bisikletini alınca grubu yola çıkarıp Karaburun merkeze doğru gitmelerini sağladım. Şehir merkezi pek uzakta değil. Kısa sürede vardık Karaburun şehir merkeze. Belediye bizleri karşılayıp çay ikram ediyor. Kasaba meydanında küçük bayraklar süslemiş.

180520147282

İkramlar bittikten sonra grubu yola çıkarıyorum.

180520147283

Grup hareket ettikten sonra en arkada Karaburun sokaklarını, çevresini, dağları seyrederek ilerliyorum.

180520147284

Üzerinde yer aldığı Yarımada’ ya adını veren Karaburun’ un ilk yerleşim yeri olarak ne zaman seçildiği kesin olarak bilinmemektedir. Yarımada  Kalkolitik Çağdan itibaren insan yaşamına ev sahipliği yaptığına göre yerleşimin de bu doğrultuda olması beklenebilir. Tunç Devrine özel bazı eşyaların ve aletlerin Çakmaktepe mevkiinde (Karaburun Merkezinin yaklaşık 3-4 km güneyi)  bulunması Karaburun’ un da çok eski bir yerleşim birimi olduğunu düşündürmektedir.

Bilinen en eski adı Mimas‘ tır. Bu ismin nereden geldiğini Mitolojik öykülerde bulabiliyoruz. İyonya döneminde şimdi Karaburun olarak adlandırdığımız yerde Stelar veya Stylarius isimli bir yerleşim yeri mevcuttu. Gene eski haritalarda bu bölge Capo Calaberno olarak zikredilmektedir. Yarımadanın Türk egemenliğine geçmesinden sonra Ahurlu veya Ahırlı olarak anılan şehir nihayet Osmanlı döneminde Karaburun adını almıştır.

XVI. yüzyılın ünlü denizcilerinden Piri Reis, Kitab-ı Bahriye’sinde yarım adanın kıyıları hakkında ayrıntılı biçimde bilgi vermektedir. Ve gene XVII. yüzyılın ikinci yarısında Karaburun’u ziyaret eden Evliya Çelebi Karaburun kazasının, İzmir Mollasının arpalığı olduğunu, içinde bir cami, bir hamam ve 7 dükkan bulunduğunu ve ayrıca etrafının zeytinlik ve bağlık olduğunu belirtmektedir.

Karaburun kelimesi Caleberno (okunuşu kaleberno) dan bozularak gelmiş olabilir. Ancak Türkçede Kara sözcüğünün kuzey Ak sözcüğünün de güney anlamlarında kullanıldığı düşünülürse, Karaburun ve Akburun ( Esendere mevkiinde) isimlerinin çıkış nedeni de anlaşılabilir.

Liman tarafından geldiğimiz için Karaburun tabelası yok. Çıkışta görünce durup bir resmini çekiyorum.

180520147285

Bulutlar çoğalıyor dağların tepesinde. Bir süre sonra yağmur indirince yağmurluğumu giyiyorum. Bahar yağmuru kısa yağıp geçiyor üzerimden.  Yağmur bitip güneş açınca yağmurluğumun içinde terlemeye başladım. Terleyince üzerimdekileri de çıkarıp yola devam ediyorum. Biraz D vitamini gerek henüz yaz başlamadan önce. Hava bulutlu, kayalık dağ karşımda.

180520147286

Karaburun’dan uzaklaştıkça manzarası da değiştiğinden son defa resmini çekiyorum. Karaburun’a bir daha gelip iyice dolaşıp tanımak gerek. Temiz, berrak denizi, yeşilliği ve yalçın dağları görülmesi gereken bir yer olarak kafamda kalıyor.

180520147287

Henüz ilk yazdayız ve sarı çiçekler coşmuş durumda. Yeşil bitki örtüsüne sarı renkli çiçekler yakışmış doğrusu.

180520147288

Her turda olduğu gibi burada da dökülenler oluyor. Dökülenler fazla olunca anca kamyonla taşınabilir. Karaburun yolu hem virajlı hem de iniş çıkışlı olunca bu görüntü kaçınılmaz oluyor. Eğer yetmezse arkada pikap ta bizden. Pikaba da bisiklet atabiliriz yerimiz bol.

180520147289

Arazi engebeli olunca bazen kıyıdan uzaklaşıyoruz. Deniz de uzaktan küçük bir vadiden görünüyor bir parça.

180520147290

Karaburun’dan itibaren değişik koylar görünmeye başlıyor. Buraları ilk defa gördüğümden durup resim çekiyorum.

180520147291

Kimi koylarda yazlıklar yapılmış, bence kıyılara 100 metre mesafede hiç bir yapıya izin verilmemeli. Yazılı yasa var ama kimse uygulamıyor ve ben istediğim yerden denize giremiyorum. Yapıları yapan deniz kıyısını da kapatınca kendi özel mülkü imiş gibi davranarak girmemize izin vermiyor. Aslında kendi de bilmiyor yasayı ama mal mülk olunca deniz kıyısını kimseyle paylaşmak istemiyorlar. Allah doyursun diyorum bunlara.

180520147292

Yapılar koyları çirkinleştirse de manzara güzel olunca resim çekenler oluyor. Ben de resim çekmelerini bekliyorum bir süre. Resimler çekildikten sonra “Haydi yola çıkalım gruptan gerideyiz” deyince

“Biz grubun ortalarındayız” diye cevap verince ben de ;

“Ben en arkadayım, beni görünce arkada kimse kalmadı demektir. Haydi yola çıkalım” diyorum.

Arkadaşlar farkında değil manzarayı seyredip resim çekmekten en arkada kaldıklarının.

180520147293

Adam utanmamış apartman yapmış güzelim koya, yazık. Hem de çok yazık kıyıların böyle yağmalanmasına…

180520147294

Arazi engebeli olunca sağa doğru inişteyiz. Mordoğan’a yaklaştık, kendini gösterdi.

180520147295

Mordoğan’a vardık, yemek yiyeceğimiz alandayız. Öğlen yemeği çoktan başlamış. Ben de sıraya yemeğimi alarak karnımı bir güzel doyuruyorum. Acıkmışım bayağı. Yemekte Mordoğan da teknesi olan bisikletçi arkadaşım Bekir Kocamaz’ı görüyorum. Kendisi turda değil, hafta sonu yazlığına gelmiş. Kahvede birer kahve içtikten sonra limana teknesinin yanına gelerek bakıyoruz. Tekne tek direkli bir yelkenli, daha önce resimlerinden gördüğüm kadarı ile gözüme daha büyük geliyordu.

180520147297

Turda bizimle beraber olan Nilgün Gener de aramızda. Teknenin yanında resim çekiliyoruz.

180520147298

Arkadaşım Bekir Kocamaz ve teknesi. Bakalım ne zaman bineceğiz teknesine. Şöyle bir yelkenleri açıp pruvayı rüzgara verip dalgaları yara yara gezinmek. Ne de güzel olurdu. İkimiz de kollarımızı birbirine atmışız.

180520147299

Kasabanın meydanında asırlık zeytin ağacı hala ayakta. Kim bilir kimler görmüş, kimler geçmiş yanından. Ne fırtınalara direnmiştir, sert poyraza dayanmış, yazın yakıcı sıcaklarda susuzluğa dayanmıştır. Kaç bin ton zeytin vermiştir insanlara nesiller boyu. Şimdi koruma altına alınmış anıt ağaç olarak meydanda duruyor.

180520147300

Buraya ismini veren Doğan Baba, heykelini dikmişler. Ceketi mor renkli, o yüzden Mordoğan ismi takılmış Mimas’a.

180520147301

Mordoğan’ın Tarihi: Mordoğan M.Ö. IV. yüzyılda, Mimas ismiyle kurulmuştur. O zamanlar, idari bakımdan, Eritrea Krallığına bağlı idi. Eritrea, Çeşme’nin Ildır köyüdür. XVI. yüzyıldaki deniz haritalarında, Mordoğan’ın adı Mimas olarak kayıtlıdır. Mimas ismi eski haritalarda ve Romalı şair Oviduşun Truva Savaşlarını anlatan dizelerinde geçmektedir.O tarihlerde, Eritrea Krallığında, ölüme mahkum edilen hükümlüler Mimas’a gönderilir ve son günlerini orada geçirmeleri sağlanırmış. Yönetim bakımından, Eritrea’ya bağlı olan Mimas, ticari bakımdan ilişkilerini Kilizmanya (Bugünkü Güzelbahçe) ile geliştirmiş olup, bütün alışverişlerini Kilizmanya ile yapardı. Mimas’ın ürünleri, özellikle de çekirdeksiz üzümü Sultaniye Avrupa’ya ihraç edilirmiş.

Çok eski zamanlardan beri meskûn olan Yarımada, Akdeniz çevresinde bir siyasi birlik oluşturan Roma döneminde hayli gelişmişti. Bununla birlikte antik dönemin siyasi ve fikri tarihine daha çok etkili olan Klazomenia’dan (Kilizman) günümüze pek kalıntı kalmamıştır. Çatalkaya köyü ovasında, Ömer Şangüder’e ait tarlada bulunmuş olan, Eritrea kralının kızının lahdi, İzmir Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır. Lahdin içinde, kızın bel kemiğinin bir kısmı halen mevcut bulunmaktadır. Şehir olarak Mimas, Çatalkaya ovasından Kumburnu’na kadar uzanır ve bugün Karavela adasının yanında. Denizin içinde bulunan liman kalıntıları, sandaldan görülen mahalle kadar uzanırdı. Sandaldan bakıldığında, evlere ait pencerelerin demirleri dahi görülmektedir. Akdağ’da IV. yüzyıldan kalma, siyah granitten yapılmış, Mimaslılara ait bir mabet bulunmaktadır. O zamanlarda, Mimas halkı bu mabette toplanır, Ayinler tertipler ve bereket tanrısından yağmur ve bol ürün vermesi için dua ederlermiş.

Diğer taraftan geldiğimiz için tabelası yoktu Mordoğan’nın. Çıkışta görünce resmini çektim. Çeşme yolundan Mordoğan’a kadar fazla kıvrımı olmayan yeni bir yol yapıldı ve geniş. Artık Karaburun yarımadasının bakirliği kalmadan yazlıklar dolacak ona üzülüyorum.

180520147302

Yol deniz kıyısından, girintili çıkıntılı koyları göre göre ilerliyoruz.

180520147303

Girinti bazen yüzlerce metre denize girmiş durumda.

180520147304

Koyun dibindeki yapıları çekmek istemesem de pek boş yer bırakmamış insanlar.

180520147305

Bazı yerler bakir durumda, yalçın kayalık izin vermemiş araç geçişine.

180520147306

Arabanın girdiği yerler ise giderek bozulmakta.

180520147307

Balıklıova köyüne geldik, yarımadanın şirin ve hareketli bir köyü. Adı Balıklıova olsa da eskisi gibi balık bolluğu yok. Yanlış ve bilinçsiz avlanmadan dolayı balık azalmış durumda. Tabelada; Urla ilçesi Balıklıova köyü, Nüfus 1700, Hane sayısı 300 olarak yazılmış.

180520147308

Balıklıova’da durmadan geçip yolumuza devam ediyoruz. Koy manzaralı yere tabela konmuş Balıklıova, yine bekleriz yazılmış.

180520147309

Eski yolda pek araç olmaması bize yaradı. Bisikletlerle rahatça gidiyoruz yolda. Araçların çoğu yeni yapılan yoldan gidiyor.

180520147311

Gülbahçe köyüne varıyoruz bir süre sonra.

180520147312

Adı üstünde Gülbahçe, ne de güzel açmış Mayıs gülleri.

180520147310

Artık gölgeler uzadı, yolda uzayıp giden kendi gölgemin resmini çekiyorum.

180520147313

Gölgelerin gücü adına, Gölgem yana düşmüş.

180520147314

Bu gece konaklayacağımız İYTE İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü yerleşkesine vardık. Ana bina ve 19 Mayıs bayramı için Türk bayrağı asılmış. Solda da Mustafa Kemal Atatürk resmi var.

180520147317

İYTE Yerleşkesi çok geniş bir alanda kurulmuş. Çeşme yolunun Karaburun yarımadasının başlangıç yerinde. Yerleşkenin düz ve yeşil alanı olan yerde çadırlarımızı kurduk. Yemekhane de epey uzakta olduğu için bisikletlerle gidip yedik yemeğimizi. Yemekten sonra yeşil alanda toplaşıp sohbet ve Batı Ankara bisiklet grubundan katılan Güzin Arıcı, kısaca Güzin Abla ve ekibi topluca oynanan “Katil Kim” oyununu oynamaya başladık. Ben katılmadım ama izleyici olarak yanlarındayım. Oyun gayet neşeli ve eğlenceli oynanıyor. Bu oyun saatlerce sürdü ve iyi zaman geçti farkında olmadan. İYTE de Mimarlık okuyan yeğenim yanıma gelerek aramıza katıldı. Yeğenim ile elçek resim çekiyorum gecenin karanlığında.

180520147318

Oyun bitiminde herkes yavaş yavaş çadırlara girip yatmaya başladıktan sonra ben de kalanlara iyi geceler diyerek aralarından ayrılıyorum. Çadırıma girip güzel bir uyku çekiyorum.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 70 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc