Etiket arşivi: phocaea

İzmir Pedallarımım Altında 2. Gün

18 Mayıs 2014 Cumartesi

Foşa – Karaburun – Gülbahçe – İyte

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gün dogmadan,

Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.

Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,

İçinde bir iş görmenin saadeti,

Gideceksin;

Gideceksin iri pınarların çalkantısında.

Balıklar çıkacak yoluna karşıcı;

Sevineceksin.

Ağları silkeledikçe

Deniz gelecek eline pul pul.

Ruhları sustuğu vakit martıların,

Kayalıklardaki mezarlarında,

Birden,

Bir kıyamet kopacak ufuklarda.

Deniz kızları mi dersin, kuşlar mi dersin;

Bayramlar seyranlar mi dersin, senlikler cümbüşler mi?

Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mi ?

Heeey!

Ne duruyorsun be, at kendini denize;

Geride bekleyenin varmış, aldırma;

Görmüyor musun, her yanda hürriyet;

Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;

Git gidebildiğin yere.

Orhan Veli

 

Öne çıkmış olan görsel, Vapur şirin bir kasaba olan Karaburun’a doğru yaklaşırken.

180520147280

Sabah güneş doğmadan kalktım, çadırı ve eşyaları toplayıp bisiklete yüklüyorum. Kahvaltının ardından diğer arkadaşların eşyalarını kamyonete yüklemesini bekliyoruz. Herkes hazır olduktan sonra Foça şehir merkezine doğru yola çıktık. Hava mükemmel, bulutsuz masmavi bir gökyüzü ve rengini denize verince lacivert olmuş. Yol deniz kıyısında.

180520147268

Foça da olunca bol bol resim çekilmeden olmaz deyip ardı ardına resimler çekiliyor. Deniz kıyısındaki palmiye ağacı ve heykel önünde resim çekilenleri çekiyorum.

180520147269

Resim faslı bittikten sonra limanda bekleyen gemiye binmeye başladık. Bisikletleri görevli arkadaşlar tek tek az yer kaplasın diye sık biçimde yerleştiriyorlar. Gemiden kıyıya bağlı yelkenlileri çekerken şişme bot önümden geçiyor.

180520147270

Foça (Yunanca: Φώκαια, “Phocaea”), İzmir’in kuzeyinde yer alan bir sahil ilçesidir. Kent Antik Çağda bir İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında civar denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, sözcük günümüze Foça olarak gelmiştir.

Foça (Phokaia) adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafından MÖ 11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya’nin yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia’de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyıl da baslamıstır. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz’e de birçok sayıda koloni kurmuslardır. Foçalıların tarihte bilinen kurmuş olduğu önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz’deki Amysos (şimdiki Samsun); Çanakkale Boğazı’ndaki Lampsakos (şimdiki Lapseki); Midilli Adası’nda Methymna (şimdiki Molyvoz); ve Avrupa’daki Elea -şimdiki Velia- (İtalya); Alalia (Korsika); Massalia -şimdiki Marsilya- (Fransa) bunlardan bazılarıdır.

Ayrıca Phokaialılar İyonya’da, doğal altın-gümüş karışımı kullanarak “elektron” sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinmektedirler. Elbette bu medeni ilerleme o zamanın birçok uygarlıklarını da etkilemiş ve onları Anadolu’ya çekmiştir. Cenevizliler şimdiki Yeni Foça’yı ilk kuranlardandır.

Foça sırasıyla tarihte; 13. yüzyılda Çaka Bey tarafından alınarak Çaka Bey’in yönetimine, daha sonra ise Saruhanoğulları Beyliği’nin yönetimine geçmiştir. 1455’te ise Osmanlı Padişahı II. Mehmet, büyük fetihten sonra Foça’yı alarak Osmanlı topraklarına dahil etmiştir.

Bu gibi medeniyetliklere ve topluluklara merkez oluşturduğu için Foça önemli bir arkeolojik merkez haline gelmiştir. 1953 yılında başlayıp ve günümüze kadar aralıksız devam edip gelen kazılarda, Helenistik döneminden kalan tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı (Kibele’ye ait olduğu düşünülmekte) ile Pers Anıt Mezarı (Foça’nın 7 km doğusundaki “Taş Ev” olarak bilinen) ortaya çıkarılmıştır. Bahse konu Pers Anıtı; bölgeyi MÖ 492 yılında istila eden Ahamenid-Pers Ordusu komutanları için bir anıt olarak yapılmış; daha sonra mezar, ağıl, gözetleme noktası, mola yeri gibi amaçlar için kullanılmıştır. Anıt; Anadolu’ da bulunan ender Pers yapılarından birisidir.

Gemiye herkes bindi ve hareket ettik. Foça kalesi denizden bir başka göründü gözüme. İlk defa Foça dan gemiye biniyorum ve Karaburun’a hiç gitmemiştim. İşin ilginç yanı ilk defa gideceğim Karaburun’a gemi ile gitmek tuhafıma geldi doğrusu.

180520147271

Gemi yavaş yavaş İzmir körfezinin ağzında açılmaya başladı. Kıyıdan uzaklaştıkça görüntü ve manzara değişime uğruyor.  Küçük adacıkların yanından  usulca geçip gidiyoruz.

180520147272

Martılar burada da peşimizde, körfez vapurlarında olduğu gibi bizleri takip etmekten vaz geçmiyorlar. Bilseydim yanıma ekmek alıp martılara atardım lokma lokma.

180520147273

Geminin pervanesi döndükçe suları köpürtmeye, arkamızda beyaz bir köpüklü yol bırakıyor.

180520147275

Beyaz köpükler sürekli çıktığından insan büyülenmiş gibi oluyor. İnsanı sanki dinlendiriyor beyaz köpükler. Deniz derin olmasından dolayı su koyu lacivert rengini alıyor. Beyaz köpükler lacivert rengi ile uyumlu.

180520147276

Geminin alt güvertesi bisikletlerle dolu oturacak yerlere oturmanın imkanı yok.

180520147277

Nihayet karşı kıyıya, Karaburun limanına vardık. İlk defa gelmenin heyecanı var içimde, sevinçliyim. Yeni yerler göreceğim. Karşıda dağlar, şirin kasaba Karaburun.

180520147280

Gemi kıyıya yanaşıp halatları çımacılar bağlıyor sıkıca. Ardından bisikletleri tek tek indiriyoruz. Bisikletleri görevli genç arkadaşlar içeriden çıkarıp üzerinde yazılı ismi okuyarak sahiplerine ulaştırıyor. 250 bisiklet olunca iki koldan da olsa biraz zaman alıyor. Herkes bisikletini alınca grubu yola çıkarıp Karaburun merkeze doğru gitmelerini sağladım. Şehir merkezi pek uzakta değil. Kısa sürede vardık Karaburun şehir merkeze. Belediye bizleri karşılayıp çay ikram ediyor. Kasaba meydanında küçük bayraklar süslemiş.

180520147282

İkramlar bittikten sonra grubu yola çıkarıyorum.

180520147283

Grup hareket ettikten sonra en arkada Karaburun sokaklarını, çevresini, dağları seyrederek ilerliyorum.

180520147284

Üzerinde yer aldığı Yarımada’ ya adını veren Karaburun’ un ilk yerleşim yeri olarak ne zaman seçildiği kesin olarak bilinmemektedir. Yarımada  Kalkolitik Çağdan itibaren insan yaşamına ev sahipliği yaptığına göre yerleşimin de bu doğrultuda olması beklenebilir. Tunç Devrine özel bazı eşyaların ve aletlerin Çakmaktepe mevkiinde (Karaburun Merkezinin yaklaşık 3-4 km güneyi)  bulunması Karaburun’ un da çok eski bir yerleşim birimi olduğunu düşündürmektedir.

Bilinen en eski adı Mimas‘ tır. Bu ismin nereden geldiğini Mitolojik öykülerde bulabiliyoruz. İyonya döneminde şimdi Karaburun olarak adlandırdığımız yerde Stelar veya Stylarius isimli bir yerleşim yeri mevcuttu. Gene eski haritalarda bu bölge Capo Calaberno olarak zikredilmektedir. Yarımadanın Türk egemenliğine geçmesinden sonra Ahurlu veya Ahırlı olarak anılan şehir nihayet Osmanlı döneminde Karaburun adını almıştır.

XVI. yüzyılın ünlü denizcilerinden Piri Reis, Kitab-ı Bahriye’sinde yarım adanın kıyıları hakkında ayrıntılı biçimde bilgi vermektedir. Ve gene XVII. yüzyılın ikinci yarısında Karaburun’u ziyaret eden Evliya Çelebi Karaburun kazasının, İzmir Mollasının arpalığı olduğunu, içinde bir cami, bir hamam ve 7 dükkan bulunduğunu ve ayrıca etrafının zeytinlik ve bağlık olduğunu belirtmektedir.

Karaburun kelimesi Caleberno (okunuşu kaleberno) dan bozularak gelmiş olabilir. Ancak Türkçede Kara sözcüğünün kuzey Ak sözcüğünün de güney anlamlarında kullanıldığı düşünülürse, Karaburun ve Akburun ( Esendere mevkiinde) isimlerinin çıkış nedeni de anlaşılabilir.

Liman tarafından geldiğimiz için Karaburun tabelası yok. Çıkışta görünce durup bir resmini çekiyorum.

180520147285

Bulutlar çoğalıyor dağların tepesinde. Bir süre sonra yağmur indirince yağmurluğumu giyiyorum. Bahar yağmuru kısa yağıp geçiyor üzerimden.  Yağmur bitip güneş açınca yağmurluğumun içinde terlemeye başladım. Terleyince üzerimdekileri de çıkarıp yola devam ediyorum. Biraz D vitamini gerek henüz yaz başlamadan önce. Hava bulutlu, kayalık dağ karşımda.

180520147286

Karaburun’dan uzaklaştıkça manzarası da değiştiğinden son defa resmini çekiyorum. Karaburun’a bir daha gelip iyice dolaşıp tanımak gerek. Temiz, berrak denizi, yeşilliği ve yalçın dağları görülmesi gereken bir yer olarak kafamda kalıyor.

180520147287

Henüz ilk yazdayız ve sarı çiçekler coşmuş durumda. Yeşil bitki örtüsüne sarı renkli çiçekler yakışmış doğrusu.

180520147288

Her turda olduğu gibi burada da dökülenler oluyor. Dökülenler fazla olunca anca kamyonla taşınabilir. Karaburun yolu hem virajlı hem de iniş çıkışlı olunca bu görüntü kaçınılmaz oluyor. Eğer yetmezse arkada pikap ta bizden. Pikaba da bisiklet atabiliriz yerimiz bol.

180520147289

Arazi engebeli olunca bazen kıyıdan uzaklaşıyoruz. Deniz de uzaktan küçük bir vadiden görünüyor bir parça.

180520147290

Karaburun’dan itibaren değişik koylar görünmeye başlıyor. Buraları ilk defa gördüğümden durup resim çekiyorum.

180520147291

Kimi koylarda yazlıklar yapılmış, bence kıyılara 100 metre mesafede hiç bir yapıya izin verilmemeli. Yazılı yasa var ama kimse uygulamıyor ve ben istediğim yerden denize giremiyorum. Yapıları yapan deniz kıyısını da kapatınca kendi özel mülkü imiş gibi davranarak girmemize izin vermiyor. Aslında kendi de bilmiyor yasayı ama mal mülk olunca deniz kıyısını kimseyle paylaşmak istemiyorlar. Allah doyursun diyorum bunlara.

180520147292

Yapılar koyları çirkinleştirse de manzara güzel olunca resim çekenler oluyor. Ben de resim çekmelerini bekliyorum bir süre. Resimler çekildikten sonra “Haydi yola çıkalım gruptan gerideyiz” deyince

“Biz grubun ortalarındayız” diye cevap verince ben de ;

“Ben en arkadayım, beni görünce arkada kimse kalmadı demektir. Haydi yola çıkalım” diyorum.

Arkadaşlar farkında değil manzarayı seyredip resim çekmekten en arkada kaldıklarının.

180520147293

Adam utanmamış apartman yapmış güzelim koya, yazık. Hem de çok yazık kıyıların böyle yağmalanmasına…

180520147294

Arazi engebeli olunca sağa doğru inişteyiz. Mordoğan’a yaklaştık, kendini gösterdi.

180520147295

Mordoğan’a vardık, yemek yiyeceğimiz alandayız. Öğlen yemeği çoktan başlamış. Ben de sıraya yemeğimi alarak karnımı bir güzel doyuruyorum. Acıkmışım bayağı. Yemekte Mordoğan da teknesi olan bisikletçi arkadaşım Bekir Kocamaz’ı görüyorum. Kendisi turda değil, hafta sonu yazlığına gelmiş. Kahvede birer kahve içtikten sonra limana teknesinin yanına gelerek bakıyoruz. Tekne tek direkli bir yelkenli, daha önce resimlerinden gördüğüm kadarı ile gözüme daha büyük geliyordu.

180520147297

Turda bizimle beraber olan Nilgün Gener de aramızda. Teknenin yanında resim çekiliyoruz.

180520147298

Arkadaşım Bekir Kocamaz ve teknesi. Bakalım ne zaman bineceğiz teknesine. Şöyle bir yelkenleri açıp pruvayı rüzgara verip dalgaları yara yara gezinmek. Ne de güzel olurdu. İkimiz de kollarımızı birbirine atmışız.

180520147299

Kasabanın meydanında asırlık zeytin ağacı hala ayakta. Kim bilir kimler görmüş, kimler geçmiş yanından. Ne fırtınalara direnmiştir, sert poyraza dayanmış, yazın yakıcı sıcaklarda susuzluğa dayanmıştır. Kaç bin ton zeytin vermiştir insanlara nesiller boyu. Şimdi koruma altına alınmış anıt ağaç olarak meydanda duruyor.

180520147300

Buraya ismini veren Doğan Baba, heykelini dikmişler. Ceketi mor renkli, o yüzden Mordoğan ismi takılmış Mimas’a.

180520147301

Mordoğan’ın Tarihi: Mordoğan M.Ö. IV. yüzyılda, Mimas ismiyle kurulmuştur. O zamanlar, idari bakımdan, Eritrea Krallığına bağlı idi. Eritrea, Çeşme’nin Ildır köyüdür. XVI. yüzyıldaki deniz haritalarında, Mordoğan’ın adı Mimas olarak kayıtlıdır. Mimas ismi eski haritalarda ve Romalı şair Oviduşun Truva Savaşlarını anlatan dizelerinde geçmektedir.O tarihlerde, Eritrea Krallığında, ölüme mahkum edilen hükümlüler Mimas’a gönderilir ve son günlerini orada geçirmeleri sağlanırmış. Yönetim bakımından, Eritrea’ya bağlı olan Mimas, ticari bakımdan ilişkilerini Kilizmanya (Bugünkü Güzelbahçe) ile geliştirmiş olup, bütün alışverişlerini Kilizmanya ile yapardı. Mimas’ın ürünleri, özellikle de çekirdeksiz üzümü Sultaniye Avrupa’ya ihraç edilirmiş.

Çok eski zamanlardan beri meskûn olan Yarımada, Akdeniz çevresinde bir siyasi birlik oluşturan Roma döneminde hayli gelişmişti. Bununla birlikte antik dönemin siyasi ve fikri tarihine daha çok etkili olan Klazomenia’dan (Kilizman) günümüze pek kalıntı kalmamıştır. Çatalkaya köyü ovasında, Ömer Şangüder’e ait tarlada bulunmuş olan, Eritrea kralının kızının lahdi, İzmir Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır. Lahdin içinde, kızın bel kemiğinin bir kısmı halen mevcut bulunmaktadır. Şehir olarak Mimas, Çatalkaya ovasından Kumburnu’na kadar uzanır ve bugün Karavela adasının yanında. Denizin içinde bulunan liman kalıntıları, sandaldan görülen mahalle kadar uzanırdı. Sandaldan bakıldığında, evlere ait pencerelerin demirleri dahi görülmektedir. Akdağ’da IV. yüzyıldan kalma, siyah granitten yapılmış, Mimaslılara ait bir mabet bulunmaktadır. O zamanlarda, Mimas halkı bu mabette toplanır, Ayinler tertipler ve bereket tanrısından yağmur ve bol ürün vermesi için dua ederlermiş.

Diğer taraftan geldiğimiz için tabelası yoktu Mordoğan’nın. Çıkışta görünce resmini çektim. Çeşme yolundan Mordoğan’a kadar fazla kıvrımı olmayan yeni bir yol yapıldı ve geniş. Artık Karaburun yarımadasının bakirliği kalmadan yazlıklar dolacak ona üzülüyorum.

180520147302

Yol deniz kıyısından, girintili çıkıntılı koyları göre göre ilerliyoruz.

180520147303

Girinti bazen yüzlerce metre denize girmiş durumda.

180520147304

Koyun dibindeki yapıları çekmek istemesem de pek boş yer bırakmamış insanlar.

180520147305

Bazı yerler bakir durumda, yalçın kayalık izin vermemiş araç geçişine.

180520147306

Arabanın girdiği yerler ise giderek bozulmakta.

180520147307

Balıklıova köyüne geldik, yarımadanın şirin ve hareketli bir köyü. Adı Balıklıova olsa da eskisi gibi balık bolluğu yok. Yanlış ve bilinçsiz avlanmadan dolayı balık azalmış durumda. Tabelada; Urla ilçesi Balıklıova köyü, Nüfus 1700, Hane sayısı 300 olarak yazılmış.

180520147308

Balıklıova’da durmadan geçip yolumuza devam ediyoruz. Koy manzaralı yere tabela konmuş Balıklıova, yine bekleriz yazılmış.

180520147309

Eski yolda pek araç olmaması bize yaradı. Bisikletlerle rahatça gidiyoruz yolda. Araçların çoğu yeni yapılan yoldan gidiyor.

180520147311

Gülbahçe köyüne varıyoruz bir süre sonra.

180520147312

Adı üstünde Gülbahçe, ne de güzel açmış Mayıs gülleri.

180520147310

Artık gölgeler uzadı, yolda uzayıp giden kendi gölgemin resmini çekiyorum.

180520147313

Gölgelerin gücü adına, Gölgem yana düşmüş.

180520147314

Bu gece konaklayacağımız İYTE İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü yerleşkesine vardık. Ana bina ve 19 Mayıs bayramı için Türk bayrağı asılmış. Solda da Mustafa Kemal Atatürk resmi var.

180520147317

İYTE Yerleşkesi çok geniş bir alanda kurulmuş. Çeşme yolunun Karaburun yarımadasının başlangıç yerinde. Yerleşkenin düz ve yeşil alanı olan yerde çadırlarımızı kurduk. Yemekhane de epey uzakta olduğu için bisikletlerle gidip yedik yemeğimizi. Yemekten sonra yeşil alanda toplaşıp sohbet ve Batı Ankara bisiklet grubundan katılan Güzin Arıcı, kısaca Güzin Abla ve ekibi topluca oynanan “Katil Kim” oyununu oynamaya başladık. Ben katılmadım ama izleyici olarak yanlarındayım. Oyun gayet neşeli ve eğlenceli oynanıyor. Bu oyun saatlerce sürdü ve iyi zaman geçti farkında olmadan. İYTE de Mimarlık okuyan yeğenim yanıma gelerek aramıza katıldı. Yeğenim ile elçek resim çekiyorum gecenin karanlığında.

180520147318

Oyun bitiminde herkes yavaş yavaş çadırlara girip yatmaya başladıktan sonra ben de kalanlara iyi geceler diyerek aralarından ayrılıyorum. Çadırıma girip güzel bir uyku çekiyorum.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 70 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc