Etiket arşivi: poseidon

Menderes Deltası Bisiklet Turu 3.Gün

24 Mart 2014 Pazartesi

Doğanbey köyü – Dilek yarımadası – Güzelçamlı – Soğucak

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Dün gece düşümde gördüm o yolu. 
Upuzun, belli belirsiz, kıvrım kıvrımdı, ufukta kaybolan. 
Demir bir atın üzerindeydim.
Göğüs kafesim soluk soluğa inip kalkıyor, tekerler sanki yukarıya doğru akıyordu.
Rengarenk bir kır cümbüşü vardı, mevsim ilkbahar olmalı. 
Kuş ve böceklerin sesine karışıyordu teker sesleri.
Yer gök müydü, gök yer miydi bilinmez. Bir olmuşlar da dansediyorlardı. 
Bir parça bulanık, bir parça duru.
Ağaçlar vardı yanı başında, yol iki yana kaymasın diye dikilmiş olmalılar. 
Kim bilir belki de yolcunun hedefine bir nirengi.
Pedallarım bir yere, bir göğe değiyordu.
Büyülenmiş, kilitlenmiş ufka doğru yol alıyordum.
Düşüm yol, yolum düş olmuştu dün gece…

Hakan EŞME / Boztepe Yolu / Düş Sonrasına Esin

 

Öne çıkmış olan görsel, İrfan ile yere oturmuşuz, arkamız dönük, yanımda kahve takımları, ocakta kahve cezvesi, karşıda Samos adası.

1011045_10152297772644861_302430417_n

Güzel bir uykunun ardından dinlenmiş olarak erken kalkıyoruz. El yüz yıkandıktan sonra ilk önce eşyalarımı toplayıp bisiklete yükleyip hazır hale getiriyorum. Ardından kahvaltılık için bakkaldan alışverişi yaptıktan sonra güzel bir kahvaltı yaparak karnımızı doyuruyoruz. Kahvaltının ardından etrafı temizledik, çöpleri toplayıp odayı bulduğumuzdan daha temiz bıraktık. Son kontrolleri yaparak odayı kilitleyip anahtarı bakkala teslim ederek teşekkürlerimizi iletiyoruz. Muhtarı cep telefonundan arayıp ona da teşekkür ediyoruz bizleri ağırladıkları için. Odanın içinde bisikletim KUZ eşyalar bagaja yüklü hazır bekliyor. Solda sandalye var.

240320145525

Köy odasından ayrılıp köy kahvesine gelerek ikişer duble sıcak çay içerek güne zımba gibi hazırlanıyoruz. Bu gün pek düz yolda gideceğimizi sanmıyorum. Rotayı dengesiz İrfan yaptığına göre içime şüphe düşmüyor. Bakkaldan ekmek alıyoruz bol, ne olur ne olmaz, diğer yiyecekler çantalarda var. Yola çıkmadan önce bisikletler park halinde zeytin ağaçları altında bekliyoruz.

240320145526

Doğanbey köyündeki berberi görünce resmini çekmeden olmaz deyip çekiyor İrfan. Berber beyaz bir minibüs ve seyyar olarak köyleri dolaşıyor.

10003524_10152300082739861_1042588557_n

Fazla oyalanmadan yola çıkıyoruz. Dilek yarımadasının burnuna doğru pedallar sakince dönmeye başladı bile aheste aheste. Ufukta burun görünüyor, İrfan ve Selahattin önde gidiyor.

240320145527

Yolun kıyısında fazla derin olmayan bir mağara karşıma çıkınca durup yakından resmini çekiyorum.

240320145528

Denize sıfıra yakın yolda gidiyoruz, bizler göremeyiz ama ileride Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar buraları doldurup bereketli tarlalara dönüşecek.

240320145530

Selahattin ve İrfan önden önden gidiyorlar, yol da hafif kıvrımlarla dalgalı biçimde yükselip alçalıyor. Baharın kokuları denizin iyot kokusuna karışmış bol oksijenli havayı solumak yetiyor.

240320145531

Dilek yarımadasının burnuna çok yaklaştık, Denizde Büyük Menderes nehrinin getirdiği topraklar zamanla kara parçasına dönüşmeye başlamış.

240320145532

Ve yolun sonuna geldik, buradan öte yol yok. Sadece restoran var, duvarın dibinde iki tane manken. Biri erkek biri dişi, sanki Medusayı görmüşler gibi öylece donup taşlaşmışlar. Buralara fazla insan gelmiyor anlaşılan. Restorandakiler kalabalık görünelim diye iki tane mankeni sanki orada çalışan birileri varmış gibi davranıyorlar tahminimce.

240320145535

Yol bittiğine göre rehberimiz İrfan bizi geri döndürerek yüksek sezgilerinle doğru yola götürüp yarımadanın burnundan yukarıya doğru çıkan yolu buldu. Artık çıkmaya başladık yavaş yavaş. Akdeniz bitki örtüsüne ait olan makilik kendini küçük çalılarla donatmış. Eee bahar ayında da mor çiçeklerini açarak gelinliğini giymişler.

240320145536

Yol toprak ve taşlı, şimdilik bize engel olmadan tırmanmaya devam ediyoruz. Yükseldikçe manzara da o derece artarak bizleri büyülüyor. Rehberimiz İrfan gideceğimiz yolu çıkarmaya çalışıyor etrafı gözlemleyerek. Elbette güvenim tam olarak bizi en güzel yerlerden götüreceğine eminim. Ne de olsa sorumsuz değil mi? İrfan durmuş etrafı gözlemleyip doğru yolda gidip gitmediğimizi kontrol ediyor.

240320145538

Giderek yükselmeye devam ediyoruz, manzara genişlemeye devam ediyor. Granit kayalardan oluşmuş arazide yaşam ile toprak oluşumunu görüyoruz. Her yıl kendini yenileyen bitki örtüsü toprağın çoğalmasına neden oluyor. Yaşam topraksız olmuyor ama su da gerekli. Denizde fazlası ile su var yaşam için. Denizdeki suyun topraktaki bitkilere ulaşması da yavaş oluyor. İlk önce buharlaşma oluyor, ardından toplanıp bulut olan su damlaları bitkiler üzerine yağıp suya olan hasreti bitiyor ve döngü böylece sürüp gidiyor binlerce yıldır. Deniz ile dik kayalıkların savaşı ise daha yavaş ilerliyor. Görünen o ki deniz kayaların altını oymaya devam ediyor. Oydukça, kayalar belli bir zaman sonra denizin üzerine düşüyor. Bu savaş o kadar yavaş sürüyor ki bizler bunu görebilmemiz imkansız. Anca kısa ömrümüzde sadece bir anını görmüş oluyoruz. Buna bakarak kısa ömrümüzde daha ne kadar yaşayacağımız belli değil. Ne kadardır bisiklete biniyorum, daha ne kadar da bineceğim belli değil. Bisiklete binerek zamanın kısa ama bir o kadar da uzun olduğunun farkına varıyorum. İlk önce yol nasıl bitecek diye düşünürken günler geçtikçe arkama bakınca yüzlerce, binlerce kilometre gitmişim. İşte zamanın farkına varmadan yolda olmak, zamanı yaşamayı seviyorum. O anlardan birini yaşıyorum kısa bir dinlenme anında.

Yüksekteyim, aşağıda denize inen dik kayalıklar, dalgalar kayaları oymuş, kimi kaya parçası denizde küçük adacıklar olmuş. Bu kayalar yamaçtan düşenler.

240320145539

Yol tamamen granit kaya, dozer bu yolu nasıl açmış belli değil ama yol düz görünüyor.

240320145542

Kekik henüz çiçek açmış yeşil elbisesini giymeye başlamış. Ortalığı keskin bir kekik kokusu sarıyor. Aldığımız nefese bir de kekik kokusu karışınca kim bilir ne kadar gençleşiyorumdur.

240320145543

Önümde giden İrfan’a yetişmeye niyetim yok, çünkü yolumuz zorlu. Bakalım daha ne kadar çıkacağız.

240320145544

Bazen geride yalnız kalınca düşüncelere dalıyorum, işte be düşünürken çektiğim bir resim. Güneş gözlüklü düşünen adam.

240320145545

Yolu öyle yapmışlar ki bazen iniyoruz yokuş aşağı. Yol çakıl taşlı.

240320145546

Ama bu iniş kısa sürüyor, tekrar tırmanış başlıyor. Kayalık ve çıplak sayılabilecek bir vadiden çıkıyoruz yukarı doğru.

240320145547

Dağdaki su kaynaklarını bir varilin içine toplayıp borularla aşağıdaki restorana içme suyu olarak götürüyorlar. Fazla kirletmeden mataradaki suyumu tazeliyorum. Yanımda yeterince su var ama ne olur ne olmaz yedeklerdeki suları da tazeliyorum hazır su kaynağını bulmuşken.

240320145548

Sarı çiçek diğer çiçeklere göre daha büyük ve rengi daha parlak. Yolun ortasında tek başına öylece güzelliğini sermekten çekinmiyor.

240320145549

Görünen o ki Dilek yarımadasının burnu epey büyük. Burnunun ucu o kadar büyük ki çık çık bitmiyor, nereye kadar çıkacağımız da belli değil. Ama güzel çıkıyoruz doğrusu, eğim yer yer bayağı sert.

240320145550

Yoldaşım KUZ hiç yorulmamışa benziyor, elbette hak ettiği yerde en güzel manzarada resmi çekilmeyi hak ediyor. Ben de KUZ’u onurlandırıyorum. KUZ’un çıktığı yol kıvrıntıları yamaçlarda görünüyor ve engin Ege denizi, uçsuz bucaksız.

240320145551

Samson dağının zirvesi göründü, epey yaklaşmışız. Zirve gerçekten muhteşem görünüyor. Çıkılası zirve bizi davet ediyor tüm azametiyle.

240320145552

Madem zirve bizi davet ediyor bir resmini elçek yapmak gerek. Üç yoldaş, üç dengesiz, üç sorumsuz ne demeli.

240320145553

Zirve keyfini sürerken bulunduğumuz yer de benim manzaramı seyretmeden geçme diyor. Manzaranın da isteğini yerine getiriyoruz. Yolun yanında, uçurumun kıyısında oturup manzaranın keyfini çıkarmaya yanımızda bulunan çerezlerle başladık.

240320145554

Üç dengesizin pistonları dinlendirmek gerek. Denizden gelen hafif rüzgar ile pistonları soğutma çalışmaları. Üç dengesizin kokan çorap ve spor ayakkabıları. Neyse ki sadece biz varız da kokan çoraplar kimseyi rahatsız etmiyor.

240320145555

İlk önce İrfan poz veriyor kamerama, ardından İrfan da beni çekiyor. Nasıl olsa acelemiz yok, sadece bulunduğumuz anı yaşıyoruz. Bu bize yeter. Uçurum kenarı ve deniz.

240320145556

Üzerim çıplak, kollarımı iki yana açmış poz verdim İrfan’a.

240320145557

Doğada bu güzel ortamı bozan tek bir nesne var. Ta dağın tepelerine yakın ıssız, insanların pek gelmediği bu yerde hak etmediği yerlerde gezerken plastik bir şişeyi atmış. Bu güzelim tertemiz, doğal ortama hiç uymuyor, resmi bozmaktan başka bir işe yaramıyor.

240320145560

Elbette görüntü kirliliği yaratan plastik şişeyi orda bırakamazdım. Şişeyi alıp bagajımdaki heybene sıkıştırıp medeniyetin çöp tenekesine kadar götüreceğim.

240320145561

Daha önce dağın zirvesine yaklaştığımı sanmışım ama zirve diye gördüğüm kayalık şimdi aşağıda kaldı. Hala çıkmaya devam ediyoruz.

240320145562

Ağır ağır tırmanırken kulağıma acayip homurtular gelmeye başladı. Acaba su mu kaynatıyorum diye düşünürken homurtular iyice artmaya başladı. Sesin benden gelmediğini anladıktan sonra yılkı atlarını görüyorum birden bire. Yılkı atları bizi görünce çalılıklara doğru gitmeye başladılar. Sürünün lideri çalıların ardından kafasını uzatmış bana doğru homurtular çıkararak sürüyü koruma altına alıyor. Bunun resmini çekmek için hemen telefonu çıkarıp kamerayı açasıya kadar sürü çalıların ardında gözden kayboldu. Sadece sürü lideri olan beygirin resmini çekebiliyorum.

240320145564

Toprak yol asfalt yola kavuştuğunu görüyorum. Bu yol Güzelçamlı tarafından geliyor. Daha önce Güzelçamlı bisiklet festivalinde yolun belli bir yerine kadar gelebilmiştik. Askeri bölge olduğu için geçişimiz yasaktı bu tarafa. Şimdi ters taraftan gelemediğimiz yola kavuşmamız bir garip oluyor benim için. Yol radara doğru gidiyor, buraları askeri bölge olduğunu İrfan bize söylüyor. Haliyle hedefimize doğru yolumuza devam ediyoruz. Bakalım nereye kadar gideceğiz.

240320145565

Aşağıda gördüğümüz zirvenin ardındayız şimdi, bu ikinci zirve. Epey de yükselmişiz deniz kıyısından. Denizde dalgakıran gibi kara parçası oluşmuş Büyük Menderes nehrinin getirdiği topraklar doğal mendirek ortaya çıkarmış. Zamanla burası toprakla dolup bahçeye dönüşecek.

240320145567

Kayalık dağın ardında giden yolda tırmanmaya devam ediyoruz. İleride daha yüksek kayalık zirve görünüyor..

240320145568

Yükseldikçe ufkum genişliyor, uçsuz bucaksız Ege denizini seyretmek bana büyük zevk veriyor. Ayrıca geldiğim yol da kıvrım kıvrım. Buradan yakın görünüyor ama gel de bana anlat nasıl çıktığımı. Zorlu olsa da halimden hiç şikayetçi değilim. Şikayetçi olmaya hiç niyetim yok. Yolumuz daha olmasına rağmen insana huzur veren yerlere kendi gücümle gelmem bana yetiyor. Arabayla 15 yada 20 dakikada gelebilirdim buraya kadar ama bu kadar güzelliği göremezdim ve mutlu olamazdım doğrusu. Halim ve moralim zirve yapmış gibi.

240320145569

Çıktıkça çıkıyoruz ve zirveler bitmiyor. Aşağıdan hiç belli olmuyor bu kadar zirve. Dağ tek başına değil demek ki. Bir çok zirve birleşip koca dağı oluşturuyor. Dağa çıkınca bunu anlıyorum.

240320145570

Tam dağın sırtında yukarıya doğru çıkıyoruz. Bazen etrafta ağaç olmuyor, bazen de çam ormanının içinde neredeyse yol kapanacak çam ağaçları ile.

240320145571

Dağın sırtındayız, nihayet Samos adasını görebildik. Bir tarafımız kuzey, Samos adası.

240320145572

Diğer tarafımız güney, Menderes deltası.

240320145574

Çam ağacı çam kurdunun istilasına dayanamamış kuruyup kurtların gazabından anca kurtulabilmiş. Sıra diğer çam ağaçlarına gelmiş, kimi dalları kurumaya başlamış bile. Çam ağaçları hayvanlar gibi hareket edip kurtların saldırılarından kaçamıyorlar. Dışarıdan hiç bir yardım almadan zararlı kurtlardan kendilerini nasıl savunuyorlar acaba? Elbette kendini koruma mekanizmaları olmalı ağaçların yoksa tüm bitkileri yiyip bitirirlerdi kurtlar ve diğer asalaklar. Çam ağaçları çok olduğuna göre kurtlar o kadar çoğalıp ormanı kurutamıyorlar demek ki.

240320145573

Yukarısı da Samson dağının zirvesi. KUZ sakin sakin zirveye başını çevirmiş dinlenirken. Gerçi hiç bir zaman yorgunluktan şikayetçi olmadı, demir atım benim. Bisikletim KUZ’un kadro demiri arasında Samson dağı, termos metal suluk yerinde.

240320145575

Zirve yavaş yavaş bulutları toplamaya başlıyor. Rüzgarın şiddeti giderek artıyor. Bunu ağaçların, ormanın rüzgar uğultusundan anlıyorum. Bulutlar üzerimizden yalayıp geçiyor. İlk defa bulut üzerimden geçiyor. Müthiş bir duygu, bulut sis gibi üzerimizden geçerken bir kayboluyorum, bir ortaya çıkıyorum.

240320145576

Henüz zirve uzakta, tırmanış bitmek bilmiyor ve İrfan asfalta serilmiş iki seksen beni beklerken buldum. Selahattin bariyerlere dayanmış durumda.

240320145577

Hiç bir şey demeden kendimi yere atıp sere serpe iki seksen uzanıyorum. Ne kadar kilometre tırmandık belli değil. Yorgunluk belirtileri kendini belli etmeye başladı. Biraz dinlenme iyi gelecek kaslarıma. Henüz acıkmadım ama biraz uzanıp dinlenmek iyi geliyor. Ardından çerez ve kuru yemiş atıştırarak ara öğünü geçiştiriyoruz. Yemeği askeri bölgeyi geçtikten sonra yemeye karar verdik. Zaman zaman üzerimizden ince tabakalar halinde bulutlar geçiyor ve rüzgar da kuvvetli esmeye devam ediyor. Dağın sırtından geçen bulutlar küçük olduklarından tutunmadan geçip gidiyorlar. Sadece sis tabakası gibiler. Aşağıdaki resimde üstümüzde duman tabakası görülmekte. İrfan ile ben iki seksen uzanmış haldeyiz asfaltta.

240320145578

Karakola kadar asfalt, ondan sonrası yol demeye bin şahit. Karakolun yanından sorunsuzca geçtik. Bisiklete binmenin imkanı yok. İri taşlarla yapılmış sanki. Yada taşları olduğu yerde kırmışlar. Zirveye yakın olduğumuz için etrafta ağaç yetişmediğinden toprak denen nesne yok. Safi kayalık ve küçük, bodur çalılar var o kadar. Bir de yokuş bitti, iniş başladı ama eğim % 30 civarında olmalı ki bisikletleri elimizle ardıma dayanarak bisiklete, geriye doğru yüklenip yavaş adımlarla inmeye başladık. Ara sıra  ayakkabım kayıyor. Belli bir bölüm böyle iniyoruz dikkatlice. İrfan inmeye çalışıyor taşlı yolda.

240320145579

İki dağın arasından denizi ve Güzelçamlı sahilinin bir kısmını görebiliyorum.

240320145580

Karşımızda en yüksek ikinci zirve. Bisikletler elde hala inmeye devam ediyoruz. Etraf hala kayalık.

240320145581

Karakol ve birinci zirve de radar var. Karakoldaki askerlerle İrfan konuşmuş ben gelmeden ve hiç durmadan aşağıya inmeye başlamıştık. Aslında askeri bölge burası ama bizim gibi bisikletle gelen olmadığı için bize bir şey demeden geçmemize izin verdiler sanırım.

240320145582

Dağın tam sırtında deli rüzgarlara yıllarca meydan okumuş bir çam ağacı karşıma çıkıyor. Her ne kadar rüzgara ve karların ağırlığına karşı direnmiş olsa da çam ağacı garip bir şekilde eğri büğrü, kimi dalı rüzgar ve kar karşısında dayanamayıp kırılmış bir şekilde kocaman bir ağaç olmuş. Sanki kollarını açmış birini kucaklar gibi.

240320145583

Ne işimiz var arkadaş bizim böyle yerlerde demeden kayalı yoldan inmeyi başardık bir şekilde. Hep bisiklet bizi taşıyacak değil ya biraz da biz onu taşıyalım değil mi? İrfan inerken poz veriyor bisikleti ile. Taşlı yolda sarı çiçek demet halinde açmış.

240320145584

Burası da Büyük Menderes deltası, geldiğimiz yer. Dağın tepesinden henüz tam açıklığa gelmeden dar görüş alanından bile çok geniş bir alanı görebiliyorum. Gördüğünüz son üç resimde yamuk yumuk ağacın olduğu yerden çektim. Manzara  sürekli değişmekte nereye baksam.

240320145585

İndiğimiz taşlı dik yol biraz uzaktan gördüğünüz kadarı ile fazla uzun değil ama sürekli ayaklarımızın kaymasından dolayı inmemiz epey zaman aldı.

240320145586

Dağın zirvesine yakın yamaçlarda, güney taraftan inmeye devam ediyoruz. Geldiğimiz yol görünüyor.

240320145587

Kendimi uçakta gibi hissediyorum. Aşağısı küçük ve alabildiğine geniş. Bir on yada yirmi yıl sonra aynı manzarayı göremem. Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar o zamana kadar denizi dolduracak. Ardından yeşil bitki örtüsü kaplayınca yeni tarlalar ekilip biçilecek. Belki şimdi deniz olan yerde ben bisiklet bile sürebileceğim. Nehrin deniz ile buluştuğu yerin epey açığında mendirek gibi toprak parçası dalgakıran görevi görüyor.

240320145588

Samson dağının güneyinde düz yolda gidiyoruz.

240320145590

Dalgakıran gibi olan yerin daha da açığında küçük bir ada görünüyor.

240320145592

Bazen birbirimizden uzaklaşıyoruz. Fazla da ayrı kalmamaya çalışıyoruz. Ne olur ne olmaz. Topraklı yol bazen iri taşlı yola dönüşüyor. Birbirimizi gözden kaybetmeden, kah birlikte gidiyoruz kah iki kişi, kah tek başına. Ama yol arkadaşlarım çok iyi, birbirimizle uyum içinde yolculuğumuz sürüyor. Selahattin bisikleti ile yürüyor.

240320145595

Büyük Menderes nehrinin meydana getirdiği büyük ovayı tamamıyla gözlerimin önünde seriliyor. Dün gezdiğimiz Miletos antik kenti, sol tarafta Bafa gölü, gölün üstünde Beşparmak dağları. Manzara uzayıp gidiyor gözlerimin önünde. Böyle güzellikleri yaşamak, görmek herkese nasip olmaz. Ben kendimi şanslı hissediyorum. İyi ki bisiklete başladım. Bisiklet bana görmediğim güzellikleri görmemi sağladı. Sabırla pedala basa basa ta Samson dağının zirvesine yakın yerlere kadar bisikletim KUZ beni çıkardı. Daha ne isteyeyim ki.

240320145596

Tek rakibimiz abdurrahman çelebiler. Keçi sürüsü bizim gibi bisikletçileri karşılarında görünce korkup kaçıyorlar. Anca bir kaç tanesinin resmini çekebiliyorum. Belki de ilk defa bisikjletçi gördüler bu dağlarda gezen. Dağların hakimi sadece onların olmadığını gösterdik böylece. Sürünün lideri bizleri kontrol ederek geri çekilmeye devam ediyor keçi sürüsü.

240320145597

Henüz Dilek yarımadasının güneyindeyiz. Samson dağının ikinci zirvesinin etrafını dolanıp kuzey tarafından  aşağı ineceğiz. Aşağıda Büyük Menderes deltası görünüyor.

240320145598

Dağın yamacında küçük tepeler gelişi güzel yayılmış.

240320145599

Bazı yerlerde yamaç derinlemesine iniyor. Yolun bir tarafı uçurum, bir tarafı dimdik kayalık, duvar gibi. Dağın son dönemecini dönüyoruz.

240320145601

Tam ineceğimiz son noktada ilginç çakıllı kumlu yere geliyorum. Durup inceliyorum bir süre. Sanırım bulunduğumuz yer bir zamanlar deniz seviyesinde Menderes nehrinin kıyısında olan çakıl ve kumluk alan zamanla depremlerin etkisiyle denizden 1000 kusur metreye kadar yükselmiş. Arabistan yarımadasının Akdeniz’e paralel olan Anadolu’nun altına girmesi ile sıkışan zemin binlerce yılda bu kadar yükselmiş. Kayalaşmış kumlar, aralarında çam ağaçları çıkmış.

240320145602

Dağın etrafını sonunda dolanmayı başardık. Kavşaktayız artık, bundan sonra iniş başlayacak. Buraya kadar çıkamamıştım daha önce. Şimdi ise tersinden çıkıp kanyonun bitiş yerindeyim. İnişimiz sol taraftaki yoldan başlayacak. KUZ beni bekliyor  şahlanmak için.

240320145603

Yoldaşlarım Selahattin usta ve İrfan arkamdan inişe geçtiler.

240320145604

Artık ormanın içindeyiz, ağaçların boyu güneşi kapatacak kadar büyük.

240320145605

Ve toprak yol tamamen çamların gölgesi altında.

240320145606

2. havuza geldik çabucak, halbuki aşağıdan çıkanlar bu havuzdan bahsetmişlerdi geçmiş yıllarda. Daha aşağıda 1. havuz var. Hazır suyun başındayız, güneş te batıya doğru çoktan devrilmişti. Karnımız da acıktı doğrusu, burada yemek molası vermeli.

240320145607

Havuza akan çeşmede elimi, yüzümü yıkayıp arındıktan sonra suları tazeleyip hazır çorba, makarna, içine ton balığı boca ederek bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Farkında olmadan kurt gibi acıkmışız. Zaten dağlarda geziyoruz, bir o kadarda tırmanmışız yokuşları. Yemekten sonra çayı da demledik. Sanki piknik yapıyoruz ormanda. Ormanda fazla güneş görmediğimizden uzun kollu poları giyiyorum. Hem inişteyiz hem de hava serinlemeye başladı. Yol kıyısında park etmiş bisikletler.

240320145608

Yerde sofrayı kurmuşuz, İrfan tencereye sıcak su döküyor. Selahattin de bana bakarken çekiyorum.

240320145609

Bu kez ben oturuyorum, Selahattin bizi çekiyor. Yerde bağdaş kurmuşuz.

240320145610

Kahve içmek için uygun bir yer bakıyoruz. Artık karnımız doymuştu nasıl olsa. Kahve de her yerde içilmez değil mi? İnişe devam ediyoruz, karşıda Samos adası .

240320145612

Rehberimiz İrfan kahve içilebilecek en uygun yeri nihayet buluyor. Kahve takımımı ve ocağı çıkarıp kahveyi pişirmeye başlıyorum. Cezve ocağın üstünde, İrfan yanımda oturuyor. Selahattin bizi çekiyor.

240320145613

İki dengesiz yolun kıyısına oturmuş, karşıda Samos adası, ayaklarımızın altında derin kanyon ve yarılmış kayalıklar. Böylece ufka bakarak eşsiz manzarada kahve içmenin keyfini yaşıyoruz sorumsuzca. Akşam serinliğinin denizden getirdiği hafif esintinin içinde iyot kokusu çam polenleri ile birleşerek bize kadar ulaşıyordu. Kahvenin hatırı burada kaç yıl sürer bilinmez. Çünkü zaman geçmiyor, adeta durdu Dünya ve kahve fincanlarımız da bitmek bilmedi yudumlarımızla. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

1011045_10152297772644861_302430417_n

Bu kez ben de Selahattin ile İrfan’ı çekiyorum.

240320145614

Kahveler pişti, en güzel manzarada kahvelerimizi içiyoruz, üç kahve fincanını ileri doğru uzatıp Samos adası manzaralı çekiyorum.

240320145616

Benim deri montu İrfana verdim, kalın bir şey getirmemişti. Hava da epeyce serinledi. Çamların içindeki yolda İrfan iniyor yokuş aşağı.

240320145617

Benim ise polarım vardı. Yelek ise rüzgarı kesmeye yettiğinden hızlı inişimizde hiç üşümedim. Kendimi elçek resim çekiyorum.

240320145618

Aşağıdan çıkanlar için 1. havuz, yukarıdan inenler için 2. havuz. Hangisinin olduğuna siz karar verin. Bana göre 2. havuz, çünkü ben yukarıdan indiğim için 2. havuz oluyor. Daha önceki yıllarda bu havuza kadar çıkmıştım, daha yukarı çıkamadan geri dönünce içimde bir burukluk kalmıştı. Bu gün bunları, geçmişi düşünerek burukluğu bir kenara ittim. Havuzun başında son defa suları tazeleyip biraz dinlendik. Gerçi pedal çevirmeden iniyorum ama fren sıkmaktan kollarım  ağrımaya başlamıştı. İrfan ile Selahattin’i havuz kenarında otururken çekiyorum elçek ile, solda bisikletler park halinde.240320145620

Kanyonun içine girdik, kayalıklar dik olarak yukarı doğru çıkıyor. Yol toprak ve taşlı olduğundan dikkatli inmek gerektiğinden öyle kendimi bırakmadan fren sıkarak inmeye devam ediyordum.

240320145621

Devamlı akan derenin etrafı çınar ağaçları ile sarılmıştı. Kimisi devasa boyuttaydı. Gördüğünüz çınar ağacının gövdesindeki oyuğa rahatlıkla bir oda yapabilirsiniz. Bu tek odalı evde insan yaşayabilir ormanın içinde.

240320145622

İnişimiz gayet güzel devam ediyor. Böyle güzelliğin içinde bisiklete binmek ömre bedel sanki. Önde olan Selahattin’i çekiyorum, İrfan arkasında.

240320145623

İrfan da yanımdan geçerken çekiyorum.

240320145624

Kanyonun dar yerlerine vardık. Dik kayalıklar bıçakla kesilmiş gibi dümdüz. Sanki Poseidon Zeus ile kavga ettiğinde olmuş gibi.  Poseidon öfkesinden deliye dönmüş, köşeye sıkıştırdığı Zeus’u mahvetmek için yabasını Samson dağına vurunca dağ ikiye ayrılarak bu derin kanyonu ve kayalıkları meydana getirmiş.

240320145625

Çay az ama usulca akıp gidiyor denize kavuşmak için

240320145627

Kanyonun kimi yerleri o kadar derin ki güneş burada çoktan batmıştı.

240320145630

Kanyonun sonuna yani dibine vardık. Zorlu ve zor olduğu kadar keyifli bir yolculuktan mutlu ve huzurlu bitirmenin tadına varıyoruz. Gerçi kalacağımız yere epey var ama asfalt yola çıkmak sanki turu bitirmiş gibi hissetmeme neden oldu. Az ileride asfalt yol görünüyor.

240320145632

Kanyondan çıkıp asfalt yola geldikten sonra hızla milli parkın giriş kapısına varıyoruz. Kapıdaki görevli artık kimseyi beklemediği için kendi havasında olduğundan bizleri fark etmedi bile. Fazla oyalanmadan yolumuza devam ederek Selahattin ustanın evine gelerek sıcak bir duşun ardından yemeğimizi yiyoruz. Kahve ve çay faslından sonra mayışan bedenler uyku ister diyerek misafirhanemize çekilerek tatlı bir uykuya dalıyoruz İrfan ile birlikte.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 53 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası görünüyor

Powered by Wikiloc

Menderes Deltası Bisiklet Turu 1.Gün

22 Mart 2014 Cumartesi

Cumaovası – Ahmetbeyli – Kuşadası

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Öne çıkmış olan görsel, altı sıra kemer yapı art arda sıralı, kemerin üst kısmı su üstünde, yansıması suya vurmuş.

220320145331

“Şu kibritin, şu yanmam diyip fısır fısır fısırdayıp da sonradan peki emret yanayım, diyen şu kibritin ışığına bak. Bu olur mu arkadaş. Böyle bir el sürçmesiyle açılıveren hararet, ışık, bayram gördün mü sen? Gül, sevin arkadaş. Şu ağzımızdan çıkan dumanlara bak! Nasıl uçuyorlar.

Yaşıyorsun efendi. Pırıl pırıl, tane tane, ıslak ıslak. Cam cam, billur billur, fanus fanus, çeşmibülbüller gibi yaşıyorsun dostum. Dumanlarımıza, cigaralarımızın dumanlarına bak efendi! Bu mavi şey nedir? Bu insanın içini sevinçten, keyiften parlatan şey nedir? Ne kadınla yatmak, ne şarap içmek, ne arkadaşlarla iskambil oynamak, ne tiyatro, sinema seyretmek…Hepsi bir yana, dünyayı seyret.”

Sait Faik Abasıyanık

Sait Faik Abasıyanık resminin olduğu kitap kapağı. Yere oturmuş, başında siperli şapka, arkasında kurt köpeği görünüyor.

10893916_766231786781968_892890169_n

Kış aylarının ılıman ve yağışsız geçmesi daha çok bisiklete binmeme neden oldu. Arada 2 ay boyunca memleketim Kosova Prizren’de olmam  bisiklete engel olmadı. Prizren’de havalar ılık olması ile beraberinde Perşembe Akşamı Bisikletçileri Prizren ( Biçiklistet e mrembjës së enjte, Prizren ) grubunu kurmama neden oldu. Böylece tüm Türkiye de olduğu gibi yurt dışına taşmış oldu Perşembe akşamı bisikletçileri. Kosova’dan döndükten sonra ılık havaların devam etmesi Aydın bisikletliler derneğinin düzenlediği Menderes Deltası turunu yapmasıyla 2014 yılının ilk turuna katılmaya karar verdim. Dengesiz arkadaşım İrfan Özden’i arayıp gelecek misin diye sorunca tura katılma kararı aldık beraber. Bisiklet sürerek gidecektik, Kuşadası’nda kalıp ertesi gün Söke Yenidoğan mahallesinde buluşma noktasına gidecektik. Arkadaşım Selahattin Tavkaya ile konuşunca nasıl olsa ben de geleceğim bizde kalırsınız deyince kabul ettik teklifini. Hem de Selahattin’in yeni aldığı bisikletini test etmiş olurduk. İrfan yol konusunda uzman olduğu için rota işlerini ona bıraktım. Menderes Delta turu Pazar gününde yapılacaktı. İrfan da turdan sonra gruptan ayrılıp Dilek yarımadasının güneyindeki  en uç noktasından Samson dağının tepesinden kanyonun içinden milli parka inecektik. Çok güzel bir rota çıkarmıştı doğrusu. Selahattin’e evden izin almasını söyledim turdan sonra bize katılması için. O da hazır bekliyormuş yeni bisikletiyle. Teklifimi hemen kabul etti.

Aydın Bisikletliler Derneğinden arkadaşlar bu turu düzenliyorlardı. Daha önceki yıllarda Aydın ilinde bulunan hemen hemen tüm antik kentleri bisikletlerimiz ile Aydınlı bisikletçiler ve diğer illerden gelenlerle beraber yapmıştık. Bu yıl da Pirene ve Miletos antik kentlerini dolaşacaktık.

Bisikletime çantaları ve kamp malzemelerimi yükledim. İlk bahar başlangıcının ilk gününde yola çıkıyorum. Alsancak metro istasyonunda İrfan ile buluşacaktın saat 09:30 da. Sabah 08:30 da evden yola çıkarak Alsancak tarafına pedallamaya başladım. Hava açık bir ilk bahar günü. Konak alt geçidinde girmeden yeşil ve mavinin su zerrecikleriyle buluşmasının KUZ ile resmini çekerek başlıyorum bu tura. Su fıskiyeleri çimenleri suluyor, alt geçit girişi, arkada İzmir büyükşehir belediye binası.

220320145293

Alt tünelden çıkar çıkmaz yol kıyısına park etmiş birini görünce resmimi çekmesini rica edince o da hemen çekiyor beni. Bisikletimin ön çantaları yüklü.

220320145294

Alsancak tren garı ve metro istasyonuna gelince burada da bir resim çekiyorum İrfan’ı beklerken. Alsancak gar binası, üstünde Tcdd yazıyor. Binanın önünde renkli çiçekler dikilmiş, Tcdd Alsancak kaidesi çiçeklerin yanında. Bisikletim KUZ park halinde, ön ve arka bagaj çantaları dolu, arka bagajda sarı fosforlu yelek var dikkat çeksin diye.

220320145295

İrfan gelince metroya giriş saatinde gişeden 2 kez kent kartını basıyoruz. Neden olduğunu bilmediğimiz bir uygulamayı hala sürdürüyor izban metro şirketi. Bisiklete de bilet almaya devam ediyorlar. Dünyada eşi yok bu uygulamanın. Ama mecburen basıyoruz istemeden 2 bilet. Yazık… İstasyonda beklerken birisi bizi çekiyor bisikletlerimizle. Arkada tren vagonları park halinde duruyor.

220320145296

Bir süre bekledikten sonra tren gelince biniyoruz bisikletlerimizle. Elçek ile resim çekiliyorum İrfan ile. Ayaktayız, bir elimizle bisikletleri tutuyoruz.

220320145298

Cumaovası son durakta trenden inerek yola çıkıyoruz birlikte. İrfan ve ben.. Önümde İrfan bisiklet sürüyor. Tabelada Kuşadası 59, Seferihisar  80 Km olarak yazılı.

220320145299

Hava güzel olunca bisiklet sürmenin keyfine diyecek yok doğrusu. Hele bir de yanında dostun olunca muhabbetten kendimizi kaybediyoruz. İrfan’a Kosova da 2 ay boyunca neler yaptığımı anlatıyordum. İrfan da kış boyunca gezdiği yerleri anlattı. Neredeyse 3.5 ay boyunca görüşmemiştik. Anlatacak çok yaşamışlığımız vardı. En önemlisi de aramızdan istemediğimiz bir şekilde ayrılan Alper Güngör hakkında konuştuk.

İrfan birden bire kahkahayı bastı

– Hhaaaaahhhhaaaahhhhhhhaaaaaaaa diye.

Hadi diyelim ilk turumuzda tanışma faslı ile muhabbet derindi. Habire gitmiştik farkında olmadan. Peki şimdi olan ne? Sohbeti kesip önümüze bakınca bir de ne görelim Tahtalı barajı göleti yine solumuzda kalmış. Hemen duruyoruz kahkahalarla gülerek. Farkında olmadan düz gitmişiz, kavşaktan sola Ahmetbeyli tarafına gitmemiz gerekti. Hemen geriye doğru dönüp kavşağa pedallamaya başladık.

220320145301

Kavşağa gelince sağa Kuşadası yönüne döndük. Kavşakta trafik lambaları var, bize kırmızı yanıyor.

220320145302

Selçuk 45, Kuşadası’na 53 Km kalmış tabeladaki yazıya göre.

220320145303

Tahtalı barajını besleyen derelerden biri Bulgurca deresi. Bu yıl pek kurak geçtiğinden az su akıyor dereden. İlk baharda olmamızdan dolayı bu aylarda gürül gürül akması gerekti. Bakalım önümüzdeki aylarda yağış nasıl olacak.

220320145305

Az akan çayı çekiyorum, kıyılarda küçük çalılar var.

220320145304

Tahtalı barajı İzmir’in en büyük göletti olan baraj. İçme suyunun büyük bölümü buradan sağlanıyor. Yaz aylarının sonunda göletteki su miktarı azalınca çeşmelerden çamurlu su akmaya başlıyor. Neyse ki ben Balçova da oturuyorum. Balçova barajı böyle değil, çeşmeden rahatlıkla su içebiliyorum. Bir zamanlar insanları sular arsenikli diye korkutarak damacana suya alıştırdılar. Damacana suya alışan insanlar çeşme suyunun kokusuna alışamadıkları için çeşmeden içemeyince her ay belli bir para karşılığında içme suyuna ayırıyorlar. Bu arsenik olayı başladığı zaman kuraklık vardı. İzmir ve çevresi pek yağış almadığından yer altı kaynak suları azaldı. İzmir’in bazı yerlerinde kuyular var. İçme suyu buradan sağlanıyor. Kuyulardaki su kuraklıktan azalınca  doğal olarak bulunan arsenik oranı artıyor. Öyle olunca da bazı uyanıklar bunu fırsat bilerek suda normal değerinden fazla arsenik var diyerek şebeke suyundan, çeşmelerden içmek tehlikeli diyerek damacana satmaya başladı. İlk gün basın yayın televizyonlarda öyle bir korkuttular ki ben bile damacana almak zorunda kaldım. Ertesi gün düşündüm ki bizim Balçova barajından suyumuz geliyor, kuyu suyu ile ne alakamız var diyerek alışkanlık edinmeden tekrar çeşmeden su içmeye başladım. Damacana su işi epey yaygınlaşıp çoğaldı. Çok para kazandılar ve bu hala devam ediyor maalesef. Belediye içme suyunu arıtmaya başladı arsenikten ama Televizyondan yaratılan korku hala geçmiş değil.

220320145306

İrfan gölettin manzarasında resim çekmek için durunca ben de onun resmini çekiyorum. Resim çekenin resmi çekilir resmen! Bisikletler kenarda park halinde, İrfan direğin tepesinde resim çekiyor.

220320145308

İlk molayı Çamlık köyünde vereceğiz, öğle yemeğini de bu arada yaparız diyerek yoldan Değirmendere yönüne dönerek ana yoldan çıktık. Çamlık köyü de Değirmendere den biraz ileride. Eskiden yol köylerden geçiyordu. Yeni yapılan yol daha kestirme yerden yapıldığı için köyler devre dışı kalmış. Tabelada düz olarak Selçuk, Kuşadası, sağa doğru ise Değirmendere ve kahverengi zeminde Antik kent (Kolophon) yazılmış.

220320145309

Ana yoldan sapınca araç trafiği de yok denecek kadar az. Sadece köylüler ve köyde işi olanlar bu yolu kullanıyorlar. Elçek ile kendimizi çekiyorum bisiklet sürerken.

220320145311

Bahar tüm haşmetiyle giyinmiş, bereketiyle geldiğini hissettiriyor. Ağaçlar beyaz gelinlik giymiş gibi etrafında uçuşan arılara en güzel kokularını salgılıyorlar. Amaç arılara çiçekteki nektarı vermek, en güzel balını yapsın diye. Karşılığında da çiçekleri dölleyip meyveye dönüşmesini sağlamak. Bunlar olurken de bizlere görsel şölen meydana getirerek mutlu bir şekilde bisikletlerimizle doğanın bağrında pedallamak.

220320145312

Çamlı köyü ufukta belirdi, bu yola sapmamız iyi oldu. Arada kısa da olsa trafik gürültüsünden kaçmak gerek. İrfan önümde gidiyor.

220320145313

Çamlı köyünde lokantanın birinde durup bisikletleri park edip bisiklet sürerken hareket etmeyen kaslarımızı çalıştırarak rahatlamaya çalışıyoruz bir süre. İrfan’ı çekiyorum bisikleti ile uğraşırken.

220320145314

Bu kez İrfan beni çekiyor bisikletlerle birlikte.

220320145316

Eğer yolunuz Çamlı köye uğrarsa mutlaka kuru fasulye yemeğini yemenizi öneririm. Hem lezzetli hem de yemekler günlük. Yemekler ertesi güne kalmıyor lokantada. Gelen geçen çok olduğundan öğle zamanında lokanta kalabalık oluyor. Yer bulmak zor oldu bizim için. Kuru fasulye, acı turşu biber, bir baş kuru soğan! Dünyanın en güzel yemeği. Lokantacı bizi masada çekiyor İrfan ile birlikte. Önümüzde kuru fasulye tabak dolu, turşu tabağı, sepette ekmek, su şişesi, bardak, tuzluk ve acı biber. Masaya gazete kağıdı serili.

220320145317

Hiç resim kursuna gitmedim yada sanat çalışmalarına.  Ders te almadım fotoğrafçılık üzerine. İnsanın gözüne ışık geldiği sürece her şeyi görür ve ben de çevremde ki her şeyi görmeye çalışırım. Dünyada öyle güzellikler var ki o güzellikleri seyretmeye doyamam. Böyle güzellikleri seyrederken de yaşamıma güç kattığına inanırım. Fotoğraf sanatına gelince; karanlık ortamdan aydınlık ortamı görünce resim daha güzel görünüyor doğrusu. Bana öyle geliyor ki resimde ki çerçevenin kenarları siyah olması ortadaki ışığın yansıması daha belirgin oluyor. Yani resim tekniği öylece gözümün önüne geldi birdenbire.

Öğle yemeğini yedikten sonra lokantanın tuvaletine gittim. Tuvaletin içinde aydınlatma yok ve bir pencereden içeriye vuran ışık ortalığı loş bir karanlık meydana getiriyor. Pencerenin dışında ilkbaharı karşılamaya hazırlanan incir ağacı yapraklarını giyinmeye başlamış gri gövdesine. Ortamı böyle görünce cep telefonumla resmi çekiyorum hemen.

220320145318

Menderes’ten Ahmetbeyli’ye tatlı bir iniş olduğundan rahat yol alıyoruz rampa aşağı. Çile köyüne geldik, Çile Bülbülüm Çileeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee. (Bu şarkıdaki çile kısmını yaklaşık bir dakika kadar söyleyebilirim. Şimdiye kadar saat tutmadım ama bir dakikayı da geçebileceğimi sanıyorum)

220320145319

Kuşadası’na yolumuz az kaldı. Tabelada Selçuk 22, Kuşadası 30 yazıyor.

220320145320

İlkbahar başladı, doğa elbisesini giymiş. Ortalık yemyeşil, yeniden yaşam başlıyor doğada. Resim çekerken birden telefonum çaldı; arayan ağabeyim bana memlekette halamın vefat haberini bildirdi. Durdum birden bire, halamı düşündüm. Oracıkta ruhuna bir Fatiha okudum hemencecik. Başka yapacak bir şeyim yoktu. Daha Kosova dan geleli 3 hafta olmuştu ve halamı 2 ay boyunca sık sık ziyaret ederek görmüştüm. Gerçi ne konuşabiliyordu ne kalkıp yürüyebiliyordu. Konuşmaya kalktığında dudaklarını okuyup öyle anlaşabiliyordum. Bir deri bir kemik kalmıştı öyle sessiz yatakta yatmaktan. Yıllarca oğlu ve gelini en iyi şekilde bakıyorlardı ve yanında mutlaka birisi kalıyordu her zaman. İyi ki son zamanda gidip görmüştüm halamı. Nur içinde yat canım halam.

Zeytin tarlasındaki yeşillik bana biraz huzur verdi, acımı hafifletti.

220320145321

Ahmetbeyli’ye vardık, kahve içmemiştik. Kahve molasını Claros antik kentinde vereceğiz. Claros antik kentine doğru giriyoruz. Antik kent yolun solunda 500 metre ileride. Tabelada düz olarak Selçuk, Kuşadası, kahverengi zeminde Claros yazılmış.

220320145322

Mandolin bahçeleri arasından antik kente mıcırlı toprak yoldan gidiyoruz Claros’a doğru.

220320145323

Antik kente varınca bisikletleri park yerine bırakıp bir kısmı su altında olan antik kenti dolaşıyoruz İrfan ile. Kapıda üniversite öğrencisi iki kişi vardı. Sezon olmadığı için para almadılar bizden. Sütunlar ve kalıntıların bir kısmı su içinde. İrfan resmini çekiyor kalıntıların aşağıda.

220320145324

Antik kent su içinde gölet gibi, uzun bir sütun tek olarak duruyor kalıntıların içinde.

220320145325

Su olunca sazlar da çıkmış ortaya, su içinde yarım yuvarlak oturma yeri görünüyor.

220320145326

Aslında depremde yıkılmış olan dev sütunlardan iki tanesini dikmişler. Diğer sütunların parçaları yerde.

220320145327

Burada bulunan heykellerden bir kısmının taklitleri sergileniyor. Bulunduğu halde; kafası, kolları ve ayakları yok, kimisinin dizden alt kısmı yok, Öylece sergileniyor.

220320145328

Burası bilicilik ve fal merkezi, Geleceğini öğrenmek için buraya gelenleri etkilemek için devasa heykeller yapılmış. Bu güne kalanlar tahrip edilmiş çoğu. Bulunan parçaların bir kısmı sergileniyor. Dev kadın heykelinin başı omuzlarından yok, kolları ve kalçadan itibaren yok.

220320145329

İrfan çoğu su altında kalmış kalıntıya doğru gidiyor. Önünde kemerli bir yapı var. Kemer suya çok yakın.

220320145330

Kemerin üst kısmı su üstünde, alt kısmı suyun yeşil renginden dolayı görünmüyor. Kemerler art arda sıralı, alt kısımdan kemerlerin suya yansıması ile çekiyorum. Kemerler altı sıra. Sonunda taş blok var ama açık alanda. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

220320145331

Tek sütun ve yerde dizili sütun blok parçaları. Sütunlar düz yiv olarak oyulmuş.

220320145332

Kemerlerin üstüne çıkıyorum, kemerlerin aralığı yarım metre kadar. Taş işçiliği o kadar mükemmel ki şimdiye kadar sağlam kalmış, ayakta duruyor. Kemerlerin altı insanların yaşadığı yer olarak kullanılıyormuş.

220320145333

Üst üste üç blok sütun parçası konulmuş. Bu blok parçaların çapı 2 metreden fazla ve 80 santim yüksekliğinde. Ağırlığı bir ton kadar olabilir. Bunları üst üste koymak için vinç gerekli. Diğer yanda depremde yana devrildiği gibi duruyor blok parçalar.

220320145334

Tapınağın orijinal halinin maketi yapılmış. Sütunları çatısı üçgen alınlı. Maket camekan içinde.

220320145336

İrfan baharı yaşıyor, yeşillikler ve çiçek açmış ağaç altında çekiyorum harabelerle birlikte.

220320145335

Mor gelinliğini giymiş bir ağaç baharı karşılıyor tüm güzelliği ile.

220320145337

Antik kenti şöyle bir dolaşıp kentin su altında kalan kısmı ile su üstünde kala yapıları manzarasında kahve takımımı çıkarıp güzelliğin içinde kahvemi pişiriyorum. Görevli öğrencilerden biri kahve içmiyormuş, buna şaşırdım doğrusu! Diğeri bizimle kahveyi afiyetle içti. İrfan ile beni kahve içerken remimizi çekiyor.

220320145338

Kahve keyfimizden sonra bisikletleri alıp yola çıkıyoruz ama ana yola çıkmadan deniz tarafına doğru bahçeler arasından gitmeye karar verdik. Nasıl olsa ana yola çıkacaktık bir yerden. İrfan toprak yolda gidiyor bahçeler arasından.

220320145340

Yol bitti, çimlerin üzerinde gidiyoruz, dağın dibine yaklaştık neredeyse.

220320145342

Eeee yol bitti, patika bile yok. Tarla başladı, tarlanın kenarından bisikleti ittirerek yürümeye başladık. Bakalım nereye çıkacaz ama ana yola az bir mesafede olduğumu biliyorum. Tarla kenarında İrfan, bisikleti yerde, ona bakıyor.

220320145343

Bazen bilinmeyen yol size süprizler çıkarır önünüze. İşte bilmediğimiz yolda karşımıza kaya mezarları çıkıyor. Tarlaların bitiminde kayalar dik biçimde olduğundan içe doğru oyulup mezar yapılmış zamanında. Kayayı öyle ustalıkla yontmuşlar ki insan hayranlık duymadan edemiyor. Diğer antik kentlerin mezarları kentin hemen dışında. Claroslular biraz uzakta ve dik kayalıklara yapmışlar mezarlığı. Burada bir çok mezar görebiliyorum, göremediklerim de vardır mutlaka. Burada durup mezarları inceleyip bir kaç resim çekiyorum. Kendi kendime iyi ki buradan gelmişiz demekten kendimi alamıyorum. Yıllarca buralardan geçtim bisikletimle böyle mezarlık olduğunu ne gördüm ne de biliyordum. İki mezar kayaya oyulmuş yan yana.

220320145344

Mezar içinde ölünün konduğu yer de oyulmuş tabana.

220320145345

Mezar içine girip oturuyorum, İrfan beni çekiyor.

220320145346

8 -10 metre yüksekliğindeki düz kayalarda bir çok mezar oyulmuş. İrfan birisinin yanında durunca çekiyorum onu cep telefonumla.

220320145347

Mezar içini içeriden çekiyorum. Defineciler buraları talan etmişler ve hala talan etmeye devam ediyorlar. Belki bir şeyler kalmıştır diye.

220320145348

Yine karanlık yerden ışık ortamında bulunan dış mekanın resmini çekmeden edemedim. İrfan bisikleti ile yeşillikler içinde.

220320145349

Kaya mezarlarını geçtikten sonra ana yolu gördük ama yol yüksekte. Nasıl çıkacağımızı İrfan araştırıyor. En uygun olan çıkıştan bisikletleri tek tek elbirliği ile çıkarıyoruz ana yola. Yoksa yüklü bisikletle tek başına  biraz zor olacağa benziyor. Çalılar bir taraftan, toprakta ayakkabıların kaymasından iki kişi olmamıza rağmen zar zor  çıktık. İlk önce İrfan’ın bisikletini çıkardık, sonra benimkini çıkaracağız. İrfan benim bisikleti itirirken.

220320145350

Nihayet yola çıktık ve ilerlemeye başladık ama dağın başlangıcında ki dik kayalarda mezarları görmeye devam ediyorum. Daha önceki geçişlerimde yolun sağından gittiğimden kaya mezarlarını hiç görmemiştim. Gerçi dönüşte görmem gerekti. Çünkü yoldan gayet iyi görünüyor. Demek ki dikkatli bakmak gerek.

220320145351

Burada böyle kaya mezarlığının olması define ve hazine arayıcıların dağın her tarafını talan etmesine neden olmuş. Kimi yerlerde kazı izlerini görmek mümkün.

220320145352

İlk yokuş biraz uzun olduğu için yokuş bitiminde durup dinleniyorum. Manzarası da güzel olunca hem manzarayı hem de beni taşıyan KUZ’u çekiyorum. Karşıda Dilek yarımadası görünüyor.

220320145353

Deniz harika görünüyor, henüz denize girmedim. Eğer bu koya iniş olsaydı mutlaka girerdim. Yokuşta epey terleyip ısındım. Yamaç dik ve kıyı yalçın kayalık.

220320145354

Yokuşları bitirip Küçük Menderes deltasına varıyoruz. Yarın Büyük menderes deltasında pedal çevireceğiz. Deniz seviyesinden az yüksekteyiz. Tabelada; Selçuk 12, Kuşadası 20 Km olarak yazılmış.

220320145355

Ovaya inince yol cetvelle çizilmiş gibi düz. Biz de bu yolda sakince gidiyoruz. Eskiden buraları denizdi.

220320145356

Küçük menderes nehri sürekli denize toprak taşıdığından kıyı epey uzakta kalmış. Dolan yerlerde tarlalar, nar bahçeleri oluşturulmuş. Bazı yerlerde henüz toprak işlenmemiş, çünkü bataklık ve sulak. Buralarda ılgın ağaçları bitişmiş. Bahar ayına girmeye başladığımız şu günlerde ılgın ağaçları çiçek açmaya başlamış

220320145357

Küçük Menderes nehrinin köprüsüne gelerek resim çekiyorum.

220320145359

Nehir sakin kendi halinde akıp duruyor. Akıntı neredeyse görünmüyor, sanki durgun. Nehrin kenarları tarla ve bahçelik, ağaçlar dikili.

220320145360

Küçük Menderes nehri geçen yıl olduğu gibi hala simsiyah, katran renginde akmaya devam ediyor. Kimsenin de temiz akması için uğraşı vermediği kesin. Bir kaç çevreci ara sıra nehirdeki kirliliği gündeme getirse de pek sesini duyuramıyorlar. Geleceğimizi zehirleyen nehrin durumu kimsenin umurunda değil.

220320145362

Selçuk – Pamucak kavşağına geliyoruz. Bu kez Pamucak tarafından gideceğiz, sağa dönerek sahile doğru pedal çeviriyoruz.

220320145364

Deniz nefis görünüyor ama giresim yok, daha önceki isteğim şimdi bu istek yok oldu nedense! Güneş ufukta alçalmaya başlamış, ışıklarını denize vurmuş parlak bir yüzey olmuş denizde.

220320145368

Selahattin Tavkaya telefonla beni arıyor neredesiniz diye. Pamucak tarafından Kuşadası’na doğru geldiğimizi söylüyorum. O da bize doğru geldiğini söylüyor. Nihayet Selahattin ile buluşuyoruz yolda. İrfan ile daha önceden tanışıyorlar yürüyüşlerden. Karşılaşınca hemen bir resmimizi elçek durumunda çekiyorum Üçümüzü. Arkamızda deniz var.

220320145370

Selahattin ile buluştuktan sonra hep beraber Kuşadası şehir merkezine doğru yol alıyoruz. Sahile inip Poseidon heykelinin önünde durup bakıyorum. Poseidon sakin görünüyor, o zaman tura devam. Poseidon heykeli en üstte, elinde çatal mızrak tutuyor. Altındaki kaidede çocuk heykelleri, en altta ise dört heykel oturmuş durumda.

220320145371

Limanı geçtikten sonra Güvercin adasına vardık. Güvercin adası karşıda, karaya bağlantılı yol var.

220320145372

Güvercin adasına vuran güneşin ışıkları her şeyi ile muhteşem görünüyor. Hava durgun, kaleyi en ince ayrıntısına kadar görebiliyorum. Seyretmeye doyamadım her geçişimde. Burada bir kaç resim çekmeden edemiyorum. Ada çevresi surlarla çevrili bir kale.

220320145373

Az ilerde güvercin adasının biraz küçük olan yeri çekiyorum, Güneş parlak ışıkları ile solda parlıyor. Saz çiçeği de ışıklar içinde.

220320145375

İrfan ile ben güvercin adası manzarası ile çekiliyoruz. Bizi Selahattin çekiyor. İrfan demir korkuluklara oturmuş durumda.

220320145376

Bir süre şehrin içinden gittikten sonra mecburen ana yola çıkmak zorunda kalıyoruz. Trafik kalabalık buralarda.

220320145377

Akşam olmak üzere, bütün gün pedal çevirmekten enerji tükenmeye başladı. Yol kıyısında durup biraz depoyu doldurmak gerek. Yakıtım da kuru yemiş, bir miktar yemek iyi oluyor. Kan şekeri yükseldi. Kuru yemişler naylon torba içinde.

220320145378

Söke – Davutlar kavşağına geliyoruz. Bu gece Selahattinlerin evinde kalacağımızdan Davutlar yönüne gitmemiz gerek. Kavşak henüz tamamıyla bitmemiş, inşaat devam ediyor.

220320145379

Güneş batmak üzere, batmadan önce durup bir resmini çekiyorum. Resimde gördüğünüz  tepeye çıkacağız. Arkadaş ne işin var tepelerde yazlık mı olur? Yazlık dediğin deniz kıyısında  düz yerde olur değil mi? Neyse manzarası güzel olur diye katlanıyoruz mecburen. Aslında yüksekte olması hem havadar hem de geniş ufukları seyredebilirsin. Tepelerde hava pek kirli olmaz. Ayrıca rutubet te olmaz duvarlarda ve evde. Sarı çiçekler önümde, Güneş tepeden son ışıklarını vururken kameranın merceğindeki yansıma nedeni ile sarı çiçeklerin ortasında büyük bir çiçek oluşmuş. Çiçek pembe renkli, ortası sarı.

220320145380

Bir süre Davutlara doğru yol alıyoruz, neredeyse Davutlara yaklaştık, biraz gittikten sonra sola, yokuşa doğru döneceğiz. Tabelada; Davutlar 9, Güzelçamlı 16, kahverengi zemine Milli park 17 Km olarak yazılmış.

220320145381

Akşam kararmaya başladığında iyi bir tırmanıştan sonra Selahattin’in yazlığına vardık. Eşi güler yüzle karşıladı ve buyur etti içeri. Balkonda bulunan salıncakta bir süre pistonları soğutmaya çalışıyoruz İrfan ile. Yokuşta pistonlar iyice ısındı. Salıncakta sallanırken İrfan uyuklamaya başladı, bıraksan orada sabaha kadar uyuyacak. Selahattin ikimizin resmini salıncakta çekiyor. İrfan gözleri kapalı, uyuyor.

220320145383

Bisikletleri balkonun arka tarafına alarak duş için temiz eşya ve havlumu alıyorum. Selahattin bahçenin giriş kısmını derin kazarak alt kısma iki yatak, duş ve tuvaleti olan bir misafir odası yapmış. Gelen misafirlerini burada ağırlıyor Selahattin. İrfan ile eve girmeden misafirhaneye eşyalarımızı yerleştirip sıcak duş alarak paklanıyoruz. Ardından evin hanımının güzel yemekleri ile karnımızı tıka basa doyurduk. Selahattin üşümeyelim diye kuzineye bir kaç odun atarak yaktı. Sıcak duşun ardından karnımız da doyunca bir de kuzinenin ısıtması ile iyice mayıştık. İyice mayışmadan çaylarımızı en üstte bulunan odada güzel manzarayı seyrederek içtik. Bu arada Çanakkale Şehitlere saygı bisiklet turu için yaptığımız plan hakkında konuştuk. Çanakkale’ye bizimle gelecek Selahattin. Nerede buluşup nerelerden gideceğimizi konuştuk çayları içerken. Çay da nefis olmuş gerçekten. Bu kış böyle uzun tur ve yüklü olarak yapmamıştım. Kışın bitmesiyle başladığım ilk turun ilk gününde biraz yorgunluk oldu. Uykumuz ağır basmaya başladığında ev sahiplerinden izin isteyerek misafirhaneye yatmaya gidiyoruz. Başımı yastığa koyar koymaz dalmışım renkli rüyalara.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 100  Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

V. Güzelçamlı Bisiklet Festivali 3. Gün

Gitmek

29 Eylül 2013 Pazar

Güzelçamlı – Kuşadası – Ahmetbeyli – Cumaovası

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gitmek. Bir hançeri inceltip

Okyanusa daldırmak isteği

Ya da düşebilmek atlasların

Dışına ki ey kalbim

Yalnızsın bu yolculukta da

Gitmek. O kaos duygusu, aklın

Sarsıntılarla yorgun düşüşü

Bilincin kamaşması belki de.

Rehin bırakılacak bir şey yok

Unuttuklarından başka.

Gitmek. Bir büyü gibi saran

Ağrılar yumağı, kışkırtılmış

Düşlerdir ki sen şimdi

Esirgeme kendini kalbim

Kederin o derin yalnızlığından

Ahmet Telli

 

Öne çıkmış olan görsel, 12 kişi yere oturmuş neşeli poz vermişiz kameraya.

1239576_10151639475871924_2133568260_n

Güzel bir uykunun ardından güneş doğmadan uyanıyorum. Her olasılığa karşı cep telefonunda alarm 07:00 kurulu olsa da alarm çalmadan önce mutlaka uyanıyorum. Böyle temiz hava, bol oksijen olunca insan uyuduğunu anlıyor. Ayrıca denizin dip dalgaları sahile vurunca çıkardığı ses bir nenni dinlermiş gibi mışıl mışıl uyudum sabaha kadar. Güneş henüz doğmamış, çadırlarda uyuyanlar var hala. Bir kişi çadırının içinde oturmuş durumda.

290920134171

Pazar olması çadırdakilerin keyfince uyumalarına neden oluyor. Birkaç kişi dışında henüz uyanan yok.

290920134172

Maviş çadırım, benimle beraber nice yerler dolaştı, güzel yerler gördü. Beni yağmurlardan, rüzgardan, börtü böcekten korudu. Emektar çadır; “Maviş” Feyyaz Alaçam’ın bana hediyesidir. Feyyaz ile kim bilir nereleri dolaştı, neler gördü, kimlerle tanıştı. Maceraları benimle devam ediyor. Çadırın dolaştığı yerleri görmek için ; www.feyyazalacam.com sitesinde yazılarını okuyabilirsiniz Maviş gittiğim yerde en güzel manzaralı olan yere kurmaya özen gösteririm her zaman. Sabah denizin mavisini görecek yeşilliğin içinde. En güzel manzaralarda kapısından baktığında ufuk alabildiğine geniş ve uzak olacak. Önünde değerli dostlarımla sohbet ederek kahve içeriz. Gecelerimde yağmur yoksa ay ışığında parlak yıldızları her zaman görür. Tepesindeki minik pencereyi yağmur yağmazsa örtmem hiç bir zaman. Uykuya dalmadan önce minik penceresinden ayı ve yıldızları seyrederek hayaller kurarım yıldızlara yolculuk ederek. Böylece derin bir uykuya dalarım uykumu alasıya kadar. Bazen yıldızlı gecelerde bir uyanırım yağmur yağmaya başlamış. Hemen üstünü örter yağmur damlalarını çıkardığı sesleri dinleyerek tekrar uykuya dalarım. Eeee bayağı yer gezdiği için bazı yerlerinden yağmur sularını alması normal. Henüz diz boyunu geçmedi çadırın içinde su yüksekliği. Seviyorum maviş çadırımı, içinde uyumayı. Çadırımın altındaki beyaz brandayı da değerli yol arkadaşım Burcu bana hediye verdi kullanayım diye.

290920134173

Nihayet güneş dağların ardında yüzünü göstermeye başladı. Parlak ışıklarını kimseyi ayırt etmeden her şeye hayat ışıkları veriyor cömertçe.

290920134174

Güneşin ışınlarını taşıyan fotonlar her tarafa dağılarak tüm canlıların yeni güne başlamasına neden oluyor. Ben bunu seyretmeye doyamıyorum her sabah. Güneş ışıkları kameranın merceğinin ortaya çıkardığı pembe çemberli, göbeği krem renginde göz ortaya çıkarmış. Tam göbekte beyaz nokta var.

290920134175

Pazar olmasından dolayı henüz kalkmayanlar da çoğunlukta. Çadırlar sessiz.

290920134177

Teknenin biri ağır ağır koylara doğru yol alıyor. Pancar motorunun çıkardığı mekanik ses denizin yüzeyini yalayıp bize kadar ulaşıyor sabahın sessizliğinde.

290920134178

Dilek yarımadasının ikiz tepeleri, Samson dağı, Poseidon’un yabası ile ikiye ayırdığı dağ, Güneşin ilk ışıklarını çoktan almış. Denize uzamış tahta iskele sakin, çünkü kimseler yok ortalıkta.

290920134179

Biraz abartılmış bir çadır, içinde rahatça ayakta durabilirsiniz. Özellikle pantolon rahatça ayakta giyilebilir. Diğer çadırlardan bir boy daha yüksek.

290920134181

Çadır içinde keyif yapanlar da var, tembellik yapmak iyidir.

290920134182

Arkadaşım Şerif Çetindağ. Eşi Semra Zekiye Küspeci Çetindağ. Semra’nın Sultanlığı diye bir dünya yaratmaya çalışsa da kasabanın Şerifi Semra’nın sultanlığını bitirmiştir. Bazen evden kaçıp yanıma sığınır Şerif. İleride nüfusuma alacağım, arkadaşımı yedirmem Semra’ya. Sultan olduktan sonra pek bisiklete binemeyen Semra dan kaçıp gelmiş Güzelçamlı’ya. Beraber bir resim çekiliyoruz Şerif ile.

290920134184

Sıraya girerek sabah kahvaltısını alıp yiyoruz. Bu gün için doğru düzgün bir program olmadığı için İzmir’e dönmeye karar verdik. Nasıl olsa yarımadada bisiklete bindik, güzel koylarında denizin tadını çıkardık. Çamların arasında temiz iyotlu bol oksijeni ciğerlerimize çektik bol bol. Birkaç bal arısının küçük iğnelerinin tadına baktık ama olacak o kadar. Çamların kokusunu terimizin kokusu ile karıştırınca arılar elbette sokacaklar iğnelerini. Çam gibi kokmuyoruz terleyince. Son festivalin pankartı önünde hatıra resmi çekilmeye başladık. İlk önce tek başıma bir resim çekiliyorum.

290920134185

Ardından Aydın bisikletliler derneği başkanı Bayram Kurşunel , İstanbul dan katılan Ergun Oskay ve Yeşim Dardeniz ile birlikte resim çekiliyorum.

1237164_10201135852093323_2074084094_n

Pankartın önünde resim çekildiğimizi gören kareye girebilmek için koşup geliyorlar. Hep beraber günün anısı olarak çekiliyoruz son resmini son festivalin. Artık dönüş yoluna çıkmaya hazırlanıyoruz. Aydın dan Emre Aydın gideceğimizi duyunca yanıma gelerek bizimle beraber bir kadının da gelmesini istiyor. Kuşadası’na kadar gelecek bizimle. Ben de elbette gelebilir, yalnız hareket edesiye kadar yanımdan ayrılmamasını istiyorum. Yoksa unutabiliriz kalabalığın içinde. Resimde 16 kişi poz veriyoruz.

290920134187

Güzelçamlı da kalanlarla vedalaşıp yola çıkıyoruz. Acelemiz yok, güle oynaya gideceğiz. Metro 20:00 de bisikletlileri aldığından epey zamanımız var. Davutlara vardık bile.

290920134188

Kuşadası’na az kaldı, hava güzel, ortam güzel, arkadaşlar da güzel olunca yol çabuk bitiyor. Tabelada; Kuşadası 16, İzmir 111, Söke 21, Aydın 70 yazılmış.

290920134189

Çamların arasına ilginç yapılar yapmışlar, kemerli bir yapı ama üstü yok. İstinat duvarı da ilginç! taş duvarı örerken usta elinde olan dolu tuğlaları aralara serpiştirmiş. Arabesk bir duvar olmuş.

290920134190

Sevgili yol arkadaşlarım, hayat dolu, şen şakrak, güle oynaya çılgınlar gibiyiz. Benzin istasyonunda mola verince bisikletimdeki tripodta fotoğraf makinasını 10 saniye çekimine ayarlayıp hep birlikte neşemizi resme yansıtıyoruz. En başta Ferdi Kızıl, Güzelçamlı da tanıştık. Kendi halinde genç bir maceracı. Ferdimen olarak biliniyor. Özel olarak yaptırdığı formada kocaman bir F harfi var. Süper kahramanlar gibi F harfi ilk olarak göze çarpıyor. Anlamı Ferdimen, kendine ait bir web sitesi de var. Turlarını burada yazıyor ; http://www.ferdimen.com/ Yanında da Bensu, babası gibi o da bisikletçi. Bizimle İzmir’e geliyor. Onun yanındaki de emanet kızımız Fatma. Kuşadası’na kadar götüreceğiz emaneti. Ahmet bisiklete yeni başladı, bize takılarak performansını artırmaya çalışıyor. Arkamdaki Ergun Oskay, kendisi Bakırköy’ün delisidir. Nedense hastanenin içine deliler aklını yitirmesin diye almıyorlar. İstanbul’un  altını üstüne getirdiği yetmiyormuş gibi başka yerlere de gelerek kahkahalarıyla neşe katıyor. Bir de Keşan’ın şoparı olur kendisi, tüm Trakya tanır sever kendisini. Ergun’un yanındaki de Yeşim Dardeniz,  yeni tanışsak ta sıcak kanlı dost birisi, güzel yemekler de yaptığı bilinir. Belki de en çılgınımız en deli dolu birisi olan Mukaddes hayatını en çılgın bir şekilde yaşıyor. Kahkahası hiç eksik olmaz, içten ve samimi… Asaf Yıldırım, öğretmenimiz. İte kaka bisikletçi yaptık kendisini. İlk başlarda sıkıntı çekse de zamanla alıştı. Çaresiz bize ayak uyduruyor. Sevimli yol arkadaşım Burcu, henüz Keşan turuna beraber katılmıştık. Formalarımız Keşan Dağ Bisiklet festivalinin formaları. Henüz yaz başlangıcında Gökova Bisiklet Turuna beraber başlayıp tanıştığım dengesiz ve sorumsuz İrfan Özden. Mükemmel bir biçimde anlaşıyorum tanıştığımızdan beri. Kendisi iyi bir yürüyüşçü, dağcı, koşucudur. Yön bulma konusunda ustadır, bilmediği dağ, patika kovuk yoktur. Bisiklete tanıştığımızda başladı ve ilk turunu da beraber yaptık. Hala da beraber turlar tapıyoruz birlikte. Çok güzel bir karede bir araya gelmiş olduk.

Resimde 12 kili kaldırıma oturmuş, ellerimizi havaya kaldırarak çılgın olarak poz verdik kameraya. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

1239576_10151639475871924_2133568260_n

Söke kavşağından sonra Kuşadası’nın korkunç trafiğinde bir süre bisiklet sürerek merkeze ulaşıyoruz. Bu kadar çok arabanın olması pek hoşumuza gitmiyor. İki şeritli yolda lambalarda beklerken artık emniyet şeridi bile olmayan yerde dururken daracık yerde beklerken arkamıza araçların gelip korna çalarak bizden yol istemesi bir garip oluyor! Pes doğrusu. İlk kavşaktan ara mahallelere girip şehir merkezine iniyoruz. buralarda trafik biraz daha az. Poseidon heykeline vardık. Geçi Poseidon sakin görünüyor, henüz yabası havada yere vurmamış. Poseidonu kızdırmadan yanından sessizce geçiyoruz. Neme lazım güzel havayı bozdurmayalım durduk yerde.

290920134191

İstanbul dan gelen Yeşim Dardeniz ve Ergun Oskay Kuşadası’ndan İstanbul’a gidecekler. Yanımızda bizimle gelen Fatma zaten Kuşada’lı.  Ferdi Kızıl Söke’ye doğru gidecek. Ayrılmadan önce daha önce oturduğumuz balıkçıda hep beraber oturuyoruz. Balık ekmek ve bira ile öğle yemeğini de aradan çıkarıyoruz. Masada oturanları elçek çekiyorum.

290920134192

Kuşadası’nda  kalanlarla vedalaşıp yola çıkıyoruz. Deniz kıyısından yükselerek ana yola doğru çıkıyoruz.

290920134193

Aydın ilinden İzmir iline geçişimiz çabuk gerçekleşiyor. Aslında tabelalar olmasa hiç bir şey değişmeden yolda gidiyor. Bizler her şeye isimler, anlamlar verip sınırlarını çiziyoruz. İsimler vermek, bunlara anlam yüklemek iyi.  Zaten Edebiyat burada başlıyor. Yaşama anlam katıyor edebiyat. Yalnız sınırlar çizmek bana ters geliyor nedense. Sınırları hiç sevmedim sevemem de. Sen oralısın buraya gelemezsin, ne işin var. Pasaportun var mı? vizeni göreyim? Pasaportunun rengi ne? kırmızı ise şöyle bir dur bakalım seni bir arayalım. Yeşil mi sen geç.. Gibi sorunlar çok canımı sıktı sınırlarda şimdiye kadar.

290920134194

Buraları daha önce Küçük Menderes nehri toprakla doldurmadan önce  deniz imiş. Zamanla nehir doldura doldura ovaya dönüşmüş. Bazı yerler deniz ile bağlantısı kesilince göle dönüşmüş. Bunlardan biri Gebekirse gölü, diğeri ise Çatal gölü. İki göl de denizden epey uzakta kalmış. Göller nehirden besleniyor sürekli olarak. İnsanlar sürekli olarak doğaya bilmeden verdiği zararlardan korumak için göllerin olduğu bölgede yaban hayatı koruma yeri olarak ayrılmış. Yaban hayvanlarının yaşam alanları giderek azalmakta. Aslında Küçük Menderes nehri çok kirli, bu kirli nehir ne derece hayvanlara zararı olur bilinmez ama kesinlikle mutasyon geçireceklerdir. İlk zamanlarda bu tabelada ki yazıyı yanlış okumuşum. Gebekirse yerine Geberikse diye okuyunca ilginç gelmişti, daha sonra yanlış olduğunu fark ediyorum. Göle bir gün gideceğim mutlaka, güzelliğini görmem gerek.

290920134195

Karşıda Samos adası hala görünüyor sisler arasında.

290920134196

Menderes deltası ile Ahmetbeyli arasında inişli çıkışlı tam 6 tane yokuş var. Burası da en yüksek yeri. Yüksek olunca da manzarası da muhteşem oluyor. Eeee böyle bir yerde de resim çekilmeden olmaz. Resimlere bakarak resmi kimin çektiğini anlarsınız. Resimde; Burcu, Asaf ve İrfan var. Düzlükte deniz manzaralı yerde bisikletim KUZ park halinde.

290920134197

Bu kez kim olduğunu tahmin edin? Ben, Asaf ve irfan poz veriyoruz.

290920134198

Yolun güzelleri, yol sizinle daha da güzel oluyor. Burcu ve Bensu poz veriyor bana.

290920134199

Bizden sonra yola çıkarak bize yetişen Tolga bir yerde pili bitince yola boylu boyunca uzanıyor. Hava da karardı, gerçi metro saatimiz 20:00 den sonra olduğu için acele etmemize gerek yok. Tolga’yı bir süre kendi haline bırakıyoruz asfalta. Henüz sonbahara girdik kışa daha var ama bizim ayı kış uykusuna erkenden girdi sanki.

290920134201

Gecenin karanlığında yol alıp  Cumaova’sı metro istasyonuna gelerek metroya biniyoruz. İlk durakta bindiğimizden yerler boş. Rahat bir şekilde yayılıyoruz vagonun içine. Oturunca yorgunluk çıkıyor, bir ağırlık bastırıyor. Figen sırt üstü koltuklarda yatmış. Bisikletler ortada ve Tolga arka koltukta oturmuş bana bakıyor.

290920134202

Bisikletim KUZ en arka kısımda park etmiş. Burcu arka koltukta oturuyor.

290920134203

Ben, Burcu ve Bensu Alsancak istasyonunda ineceğimizden arkadaşlarla vedalaşıp iniyoruz. Alsancak metro istasyonu düz olduğundan merdiven inip çıkmadan rahatça dışarı çıkıyoruz. İstasyondan karşıya geçerek Kordon sahil bisiklet yolundan evlerimize doğru aheste bisikletlerimizi sürüyoruz.

Güzel bir Güzelçamlı Bisiklet Festivalini daha tamamlayıp huzurlu bir biçimde eve dönmek gayet iyi oluyor benim için. Festivalin son olması biraz hüzün bıraktı ama görmediğim arkadaşlarla görüştüm. Yeni arkadaşlarla tanışıp dost oldum. Çok güzel bir tatil oldu hepimiz için, daha ne olsun.

Hayat yaşamaya değer, hele bir de bisiklet üstünde iseniz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 101 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

V. Güzelçamlı Bisiklet Festivali 2. Gün

28 Eylül 2013

Güzelçamlı – Kalamaki koyu – Güzelçamlı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır.

 

Yiğitliğine yiğittir bilirim onu  (Zeus’u)
Ama beni küçümsemekte ne oluyor  eşitim ben onunla,
Bana zorla baş eğdirecek olan o  mu?
Rhea doğurdu Zeus’u, beni, ölülere  hükmeden Hades’i
Dünya üçe bölündü, üçümüzde aldık  payımızı,
Kura çekildi, köpüklü deniz düştü  bana,
Her zaman orada oturayım diye…
Zeus’a bulutlar arasında engin  gök düştü
Ama topraklarda koca Olympos’tan herkesin payı var, Bu yüzden yaşamak ben Zeus’un  keyfince Gücü varsa, rahat otursun kendi  payında, ülkesinde,
Korkutmasın elleriyle, alçak  elleriyle koymasın beni.

http://www.guzelcamli.com/zeusmagarasi/zeus.htm

Öne çıkmış olan görsel, Güzelçamlı bisiklet festivalinin afişi 28 – 29 Eylül 2013 yazılış. Altta da bisiklete binenler deniz kıyısında.

280920134102

Güzel bir uykunun ardından güneş doğmadan uyanıyorum. Hava sakin, buradaki çamların ürettiği oksijen, deniz seviyesinde olduğumuzdan o kadar bol ki insanı gençleştiriyor. Böyle bir yerde uyanmak her zaman hoşuma gitmiştir. Bir de sakin denizin dip dalgalarının çakıl taşlarını sahilde sürükleyerek çıkardığı ses tatlı bir uyku uyumamı sağlıyor bütün gece. Henüz uyanan yok, güneş daha doğmadı. Sahile gelip etrafı seyrediyorum. Samson dağı kanyon civarında kendi sisini meydana getirmiş öylece güneşin doğmasını bekliyor benim gibi.

280920134092

Sağ tarafım da sakin görünüyor.

280920134093

Çadırdakiler henüz uyanmamış derin uykudalar, güneş doğmak üzere.

280920134094

İşte güneş ilk ışıklarını üzerime vurmaya başlıyor. Ben her çadırda kalışımda güneşin doğuşunu seyretmeye doyamıyorum doğrusu. Sanki her sabah bir başka doğuyor. Her gün bizi ısıtarak yaşam kaynağı vermesi, dünyada ki büyün yaşam kaynağını sıcak ışınlarıyla can katması. Boşuna ilk insanlar güneşi tanrı yapmamış.

280920134095

Güneş iyice yükselip çadırları iyice ısıtınca içindekiler yavaş yavaş uyanmaya başlıyor. Ortalık hareketleniyor bir anda. Herkes birbirine günaydın diyerek gülümsemelerini eksik etmiyor. Çoğumuz gece geldiğimizden birbirimize hoş geldin diyerek muhabbet etmeye başlıyoruz. Türkiye’nin her yerinden gelenler var, çoğu da beni tanıyor.

280920134097

Kimisi yeni gelmiş çadırını kurmaya çalışıyor. İki kişi boş çadırı taşıyor.

280920134098

İzmir den gelen arkadaşlarla buluşup sabah kahvesini içiyoruz. Cem Yatman ve Ertuğrul Arda araba ile gelmişler. Lazoğlu kampingi işletenler bize 2 gün için 5’er liradan 10 lira karşılığında sabah kahvaltısı için para topluyor. Kahvaltı henüz hazır olmadığından kahvemizi sohbet ederek içiyoruz.

280920134099

Sabah kahvaltısı için kuyruk oluşmaya başlamış. Acıkanlar ilk önce sıraya girmişler. Biz de sıraya doğru yürümeye başladık, nasıl olsa başka yapacak işimiz yok. Kahvaltı parasını da vermiştik.

280920134100

Kahvaltı hazırlanıp dağıtılmaya başlandı, bir süre sıranın gelmesini bekledikten sonra kahvaltılıkları alıp masala oturarak karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. Sonbaharda olmamıza rağmen hava güzel ve sıcak. Açık havada kahvaltı yapmak mutlulukla bir ilişkisi olmalı mutlaka. Bir de arkadaşlarla beraber olunca katlanıyor mutluluğumuz. Güzel sohbet eşliğinde kahvaltıyı yapıyoruz.

892531_10151955133641842_2049623556_o

Her yıl düzenlenen Güzelçamlı Bisiklet Festivali yine beldenin meydanında toplanmamız ile başlayacak. Bu yıl son kez olması ayrı bir hava katıyor sanki. Türkiye’nin en güzel yerinde en güzel bisiklet festivali artık resimlerde kalacak. Yine de gelsek buralara sadece anılarımızı canlandıracağız. Festivalin tadı, havası, ve Türkiye’nin her tarafından gelen yüzlerce bisikletçi ile bulunmanın rengi olmayacak bir daha. Güzelçamlı belediyesinin festival afişi. Afişte; V. Güzelçamlı Bisiklet Festivali 28 – 29 Eylül 2013 yazılmış. Altta deniz kıyısında bisiklete binenler resmedilmiş. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

280920134102

İstanbul dan sevgili Ergun Oskay, beraber resim çekiliyoruz pankartın önünde. Renkli kişiliği ile festivallere ayrı bir hava katıyor canlı hareketleriyle.

280920134103

Güzelçamlı’ya bir çok arkadaş gelmiş, nereye baksam tanıdık biri karşımda. Bu da Nagehan Topuz, elçek ile birlikte resim çekiyorum pankart önünde. Kendisi güzel resim çeker, makinesi profesyonel ama henüz resimlerini göremedik.

280920134104

Henüz tören başlamadı, ben de etrafı dolaşarak resim çekmeye başlıyorum. Ne de çok tanıdık varmış burada. Herkes bana selam veriyor “Günaydın Urim Baba” diye. Ben de “Günaydın” diye karşılık veriyorum.

280920134105

Kahvede oturanlar kalabalık.

280920134106

Çekmeye devam oturanları.

280920134108

Afyon’dan Aykut Sığındık.

280920134110

Kahvenin masalarında oturanlar kendi aralarında muhabbet ediyor.

280920134111

Ceren edalı bana bakarken çekiyorum.

280920134112

Bunlar da İzmir’den arkadaşlar.

280920134114

Dengesiz İrfan ile beni masada otururken çekiyorlar.

1374949_10151639473896924_2138401687_n

İzmir’den Mukaddes ve Asaf ile elçek çekiyorum.

280920134116

İzmir’den Ceren Edalı gelmiş, resim çekilmeden olmaz.

280920134113

İstiklal Marşı ile tören başlıyor. Ardından Belediye başkanı kürsüye çıkıp bizleri selamlayıp önümüzdeki seçimlere kadar Güzelçamlı belediyesi görevini yapacak. Seçimden sonra Güzelçamlı mahalleye dönüşeceğinden son defa düzenlenen Güzelçamlı Bisiklet Festivaline katıldığımız için teşekkür ediyor tüm bisikletçilere. Bizler de alkışlarla cevap veriyoruz karşılık olarak. Konuşmaların ardından festivale katılan dernek başkanlarına plaket verilerek tören sona eriyor.

DSC_0264

Törenin ardından topluca resim çekiliyoruz hep beraber. Resimleri Güzelçamlı’dan foto Tuncay çekiyor.

DSC_0308

Foto Tuncay benim bir resmimi çekerken ben de pozumu veriyorum. Saçlarım salınık ve keçi sakallıyım.

DSC_0122

Tören ve resim çekilme olayları bittikten sonra Belediye başkanı önde diğerleri arkada sıralanıyor tüm bisikletçiler. Güzelçamlı halkından da aramıza bisikletleriyle katılan oluyor. En başta sabırsızlıkla bekleyen bisikletçi çocuklar. Böyle kalabalıkta bizlerle bisiklet sürmek için can atıyorlar.

280920134117

Ve tur resmen başlıyor, en öndekileri çekiyorum.

280920134118

Ardından gelenler çok.

280920134120

Burcu da önümden geçerken selam veriyor.

280920134125

Bisikletler önümden geçmeye davam ediyorlar.

280920134133

Ergun Oskay geçerken selam veriyor.

280920134137

Deniz kıyısına geldik, Asaf ve İrfan bisiklet sürerken. 2 Dengesiz sohbet ederek Güzelçamlı sahilinin tadını çıkararak bisiklet sürüyorlar. Güzelçamlı’nın küçük balıkçı limanından geçiyoruz. Balıkçı teknelerinin yanında gezinti tekneleri de var. Dilek yarımadasının güzel ve eşsiz  koylarını denizden tekne ile gezdiriyorlar turistleri. Biz koyları karadan bisiklet ile gezeceğiz.

DSC_0452

Sahilden Dilek yarımadası Milli park yoluna girdik. Yolda iki elektrik direği arasına belediye pankart asmış. Güzelçamlı belediyesi 5. bisiklet festivali 28 – 29 Eylül 2013 yazılmış afişe.

280920134142

Kamp yaptığımız yerden hep beraber geçip Dilek yarımadası milli park kapısına doğru gidiyoruz.

280920134143

Burcu yanımdan geçerken şöyle kafasını çevirip, gözünde Güneş gözlükleri ardından bana bakıyor.

280920134144

Milli parkın kapısında bekliyoruz, arkada kalanlar geldikten sonra toplu halde gideceğiz. Beklerken arkadaşlarla sohbet edip resim çekiliyoruz. Yanımda Emre ile çekiyorlar bir poz.

1264231_10151870921013011_523381394_o

Sonra da Emre’nin babası Selahattin ustayı çekiyorum.

280920134145

Giriş kapısında arkadan gelenleri bekliyoruz, ortalık ana baba günü.

280920134146

Ahmet ve Mukaddes’i korkuluğa oturmuş durumda çekiyorum.

280920134147

Giriş kapısı o kadar kalabalık ki arabalar zar zor geçiyor aramızdan. Aslında özel arabaların hiç birini Milli parka sokmayacaksın. Getirdikleri pisliklerin çoğunu bu arabalar bırakıp doğayı kirletiyorlar.

280920134148

İzmir’den bisikletçilerin duayeni Günay abi ve Cem’i çekiyorum.

280920134149

Milli parkın içine girişimiz başlıyor. Parkın güvenliği Jandarma sağlıyor o yüzden bize rehberlik ediyorlar. Yol asfalt ve düzgün, etraf çam ormanı. Tertemiz bir hava içinde bisiklet sürmek, denizin iyot kokusu çam kokusu ile birleşince nefes almaya doyamıyorum. Derin derin, ciğerlerimin en küçük bronşlarına kadar bu karışım havanın gittiğini hissediyorum. 35 Yıldır içtiğim sigaraların dumanlarının kapattığı bronşlar sanki açıldı gibi. Buradaki çam ağaçlarının yanında giderken arıların uğultusunu duyuyorum. Etraftaki arı kovanlarında bulunan bal arıları sonbahar çiçeklerinden toplayabildikleri bal nektarlarını durmadan kovanlara taşıyorlar. Arada arılar ter kokumuza gelip bizi takip ediyor. Bazen de kimimizi şöyle bir küçük iğnesi ile aşı yapıyor. Bal arılarının olduğu çamlık yerden eğer geçecekseniz sakın ola parfüm gibi kokular sürmeyin ha. Arılar parfüm kokusuna bayılırlar. Hazır güzel koku varken bir de iğnelerinin tadına bakıyorsunuz. Arı sokmalarına karşı alerjiniz varsa böyle yerlerde bisiklet sürmeyiniz, tehlikeli olabilir sizin için. Yanımda burcu olduğu halde arkamızdan gelen bisikletçileri çekiyorlar.

1383679_10151894398454233_1528812333_n

Yol çıkış ve inişli, epey yükseğe çıkmışız. Küçük bir koy manzarasında durup güzel manzaranın tadını çıkarıyoruz. Eşsiz manzarada resim çekilmeden olmaz. Karşımızda Samos adası denizin puslu havasında hayalet gibi görünüyor.  Yarımadanın sonunda küçük bir boğaz var. Türkiye ve Yunanistan sınırı da boğazda. Yarımadanın belli bir yerine kadar gidebiliyoruz. Ötesine girmek askeri bölge olduğu için yasak.

280920134152

Öğretmen arkadaşım Mehmet Savaşçıoğlu, İyi bir bisikletçidir kendisi. Yanında bisikletim KUZ duruyor.

280920134151

Burcu ile manzarayı kaçırmıyoruz, yol arkadaşım benim. Birlikte resim çekiliyoruz, arkamızda deniz manzaralı.

1374756_10151639474246924_1816876290_n

Burcu, Melih Aslan, Abdurrahman Yurduseven ve ben.

280920134153

Liseden arkadaşım Metin Sadıç, yıllar sonra bisiklete başladıktan sonra buluştuk. İzmir Çınarlı Meslek lisesinde 12 Eylül’den önce okumuştuk aynı okulda. Fırtınalı günlerimiz olmuştu o gençlik yıllarımızda.

280920134154

Bisikletçilerin çoğu buranın manzarasını kaçırmak istemediğinden durup resim çekilerek manzarayı seyrediyorlar. 7 kişiyi çekiyorum terasta.

280920134157

Dilek yarımadasının kuzeye bakan tarafındayız. Manzara süper, yarımadanın girintili çıkıntılı yeşil koyları alabildiğine uzanıyor.

280920134155

Manzara keyfinden sonra yola devam ediyoruz. Kalamaki koyunda mola verip aynı zamanda denize girdikten sonra öğle yemeği de yiyeceğiz. Önden bir grup giderken çekiyorlar bizi.

DSC_0575

Deniz ve çam ağaçlarının birleştiği yer. Denizin mavisi, çam ağaçlarının yeşili birbirine kavuşmuşlar iki sevgili gibi. Antik çağlarda iki kardeşin kavga ettiği yerden eser kalmamış.

280920134158

Güzelçamlı beldesinin fotoğrafçısı Foto Tuncay, hem resim çekiyor hem de gireceğimiz koya yönlendiriyor. Tuncay resim çekecek değil ya bir de ben onun resmini çekiyorum. Her festivalde binlerce birbirinden güzel resimler çekiyor. Elinde kırmızı bayrakla sağa gireceğimizi belirtiyor.

280920134159

Kavaklıburun, diğer bildiğim adıyla Kalamaki koyu. Dilek yarımadasının en güzel koylarından biri. Tahta tabelada 200 metre kaldığını belirtmiş.

280920134160

Deniz kıyısında, çakılda giden bisikletçiler. Deniz sakin, rüzgar yok.

1230027_678001545563067_1145133472_n

Tuvaletlerin bulunduğu yere giderek deniz şortumu giyiyorum. Dışarı çıkınca sevimli canavarı görüyorum karşımda. Zamanı olmadığı için motoru ile gelmiş. Motorun bagajına katlanır bisikleti yüklemiş öylece gelmiş festivale. Katlanır bisikleti test ediyor burada. Kendi web sitesinde yazısını okuyabilirsiniz. www.canavarkesifte.com Fazla güneş görmediği için bacakları hala süt gibi beyaz. Katlanır bisikleti ile poz veriyor bana. Üstünde yeşil tişört ve kırmızı don var.

280920134161

Öğlen yemeği olarak tavuklu, nohutlu pilav bizlere plastik tabaklarda veriyorlar. Ayranla takviye ederek karnımızı biraz olsun doyuruyoruz. Ne yapalım bununla yetinmeliyiz, fazla bir şey de beklemiyorum. Belediye kendi bütçesinden karşılıyor bütün bunları. Bunu bildiğimden Güzelçamlı da olmak bana yetiyor. Kalamaki koyuna her gün piknikçiler gelip piknik yapıyorlar. Doğal yaşamlarına girdiğimiz yaban yaşamın parçalarından olan domuzlar buraya kadar gelip piknikçilerin bıraktığı yiyecekleri yiyorlar. Domuzlar öyle alışmışlar ki ta dibimize kadar gelip verdikleri yiyecekleri afiyetle midelerine indiriyorlar çekinmeden. İşte onlardan biri aheste aheste geziniyor.

280920134162

Muhteşem denizin keyfini çıkarmaya başlıyoruz hep birlikte. Denize girip sahilde sohbet ederek güneşleniyoruz. Kahvem cezvede, keyfimizin kahyasını bekliyoruz. Resimde ben, Ergun, Asaf ve dengesiz İrfan var.

DSC_0766

Kahve içmek için millet sıraya giriyor, böyle yerde Türk kahvesi nerede görülmüş. Haliyle cezve 4 kişilik olunca sırasını beklediler. Kahveyi birkaç kez pişirip bir güzel afiyetle içtik. Cezve ocağın üstünde pişerken fincanlar kapak üstünde bekliyor kahvenin pişmesini.

DSC_0767

Sıra geldi ünlü atlayışıma. Çevremizde resim çekmekle uğraşan Foto Tuncay’ı görünce benim resmimi çekmesini söylüyorum. O da seve seve kabul ediyor bu teklifimi. Tuncay’a nereden resim çekeceğini, benim nereden denize atlayacağımı kısaca açıkladıktan sonra yerimi alarak hazırlanıyorum. Biraz geriden koşarak denizin başlangıcında zıplayıp hop denizin içine. Foto Tuncay da 5 karede işi hallediyor. Gerçekten sanatkar olduğu çektiği resimlerden belli oluyor. Denklanşöre nerede basacağını çok iyi biliyor, kutlarım kendisini. Denizin tadı Eylül ayında bir başka oluyor doğrusu. Yıllardır denizle haşır neşir olduğumdan denize girilecek en uygun zamanı Haziren ve Eylül aylarının olduğunu öğrendim. Diğer aylarda böyle denizin keyfi olmuyor. Deniz ve hava ne çok sıcak ne de çok soğuk. Hani derler ya iki arada bir derede diye. İşte öyle bir şey. Denizde biraz yüzerek keyfini çıkarıyorum Kalamakinin güzel koyunda.

Henüz koşu halinde, denizin dibindeyim.

DSC_0781

Denizin içinde 1 metre kadar iki ayağımla yaylanıyorum. Kollarımı geriye atarak kuvvet kazanıyorum birazcık.

DSC_0782

İyice yaylandıktan sonra havaya zıplayıp ileriye doğru uçmaya başladım. Kanatsız uçmak diye buna derim. Uçmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum kısa bir an olsa da. Ama bana çok uzun gibi geliyor bu an. Kısacası An’ı yaşıyorum. Henüz ıslanmadım.

DSC_0783

Ve o kısa an bitiyor ve cup denizin içinde tamamen kayboluyorum bir anda. Zıpladığım yerdeki köpük hala duruyor, dağılmamış. Ben 1.5 metre ileride suları sıçratmış halde  deniz içindeyim.

DSC_0784

Denizin içinde bir süre gittikten sonra yüzüm kameraya dönük olarak su üstünde başım görünüyor. Ayaklarımı çırpıp beyaz köpükler çıkarıyorum.

DSC_0790

Bir süre deniz kıyısında Eylül ayının son günlerinde yakmayan güneşin altında tembeller gibi güneşlenip sohbet ederek dinleniyoruz. İyice dinlendikten sonra öylece bisiklete binip dönüşe geçiyoruz kampa doğru. Üstüm çıplak, sadece su donum var. Elimde bisikletim KUZ ile yürüyorum. Ayakkabılarım öndeki çantaların üstünde.

1374306_10201135848773240_570632464_n

Kamp yaptığımız alanın karşısında Zeus mağarası bulunuyor. Deniz keyfinden sonra mağaranın soğuk mavi karanlık suyuna girmeden olmaz. Hep beraber mağaranın olduğu yere gelip bisikletleri park ederek biraz yüksekte olan mağaraya doğru patikadan tırmanıyoruz.

Zeus Mağarası Kuşadası Güzelçamlı da Milli Parka gelmeden hemen girişe yakın soldadır. Dilek Yarımadası Milli Parkı’nın giriş kapısının sol tarafında, 200 m. İçeridedir. Mağaranın girişi, 20 metre kadar kayrak (kaygan) taşlı patikadan sağlanır. Dilek Milli parkının adından dolayı mağaranın sağında ve solunda bulunan ağaçlara gelenler Dilek için bez parçaları bağlamaktadırlar.

Mağaraya girildiğinde, O haşmetli tanrı Zeus’un yüzünü görür gibi olursunuz. 10 – 15 metre derinliğindeki su adeta burayı bir havuz haline dönüştürmüştür. Mağaranın suyu yaz kış yaklaşık 5 derece sıcaklıktadır. Yazın içerisi serin, kışın ise ılıktır. Suyunun bayanların cildinde güzelleştirici bir etkisi olduğuna inanılır. Mavi Yeşil renkli su dağdan gelen tatlı suyun ve denizden gelen tuzlu suyun karışımı ile yavan bir maden suyu haline dönüşmüştür. Kışın yöredeki gençlerin yazında turistlerin yüzme havuzu haline dönüşen mağara muhteşemdir.

Zeus mağarasının içindeki büyük kayanın dibinden çıkarılan çamuru, tarihten buyana bayanlar yüzlerine sürerek güzelliklerine güzellik katarlar. Yüze sürülen çamur kuruyuncaya kadar beklenir kuruduktan sonra tekrar mağaranın serin sularında yıkanır. Fakat çamur çok az çıktığından her yıl sadece yetişen, çamur bulabilen ancak bu çamuru kullanabiliyor. Çamuru çıkarmak için mağaranın serin sularına en az 4 metrelik bir dalış yapmak gerekiyor.

Mitolojide Göktanrısı Zeus, kardesi Poseidon’u kızdırdığında elindeki üçlü yabasını kaldırarak dalgaları kabartıp, denizi altüst eden Poseidon’un gazabından kaçıp sakinleşmesini beklemek için bu mağaraya sığınır. Dinlenir ve yıkanırdı. Güzelçamlı sakinleri ve yabancı turistler, denizin çok dalgalı olduğu günlerde ve havanın denize elvermediği günlerde tıpkı Zeus gibi burada yüzerler, o mitolojik havayı teneffüs ederler.

Zeus mağarası girişindeki tabelayı çekiyorum. Yazılar çok küçük göründüğünden resimde okunmuyor. Mağara içinde bir kaç resim ve Dilek yarımadası haritası yerleştirilmiş.

280920134164

Bisikletleri aşağıda bırakarak patikadan yukarıya çıkmaya hazırlanıyoruz.

280920134163

İşte Zeus mağarasının ağzı, patikadan tırmanarak mağaranın bulunduğu yere geliyorum. Ziyaretçiler eksik olmuyor, devamlı insanları görmek mümkün.

280920134165

Mağaranın girişi biraz aydınlık, iç kısımları loş bir karanlık içinde. Suya girenler var, ben de zaten hazırlıklıyım. Şortum ve havlum hazır öylece gelerek buz gibi suya girmek gerek.

Mağaranın hikayesi büyük bir olasılıkla şöyle ;

Baş tanrı Zeus Tiranlarla olan savaşı kazandıktan sonra babasının yuttuğu kardeşlerini kurtarıp babası da dahil tüm Tiranları yer altı cehennemi olan Tartaros’a sürüyor. Daha sonra zaferin verdiği güç ile tanrıların kralı olarak kendini ilan ediyor Dünyaya. Diğer tanrılara kendisini kral olarak görmelerini ve saygı duymalarını istiyor. Haliyle yer altı ölülerin tanrısı kardeşi Hades ve denizler ve deprem tanrısı Poseidon pek önemsemiyorlarmış Zeus’u ama Tiranları yenmesi dolayısı ile biraz çekiniyorlar. Yine bu konuda Poseidon ile tartışmaya başlamış bir gün. Tartışma kavgaya dönüşmüş. Eeee Tanrıların kavgası da öyle sakin olmaz.

Zeus Poseidon’u buyruklarına boyun eğdirmek için güçlü yıldırımlarını yağdırmaya başlamış. Poseidon da altında kalır mı hiç! O da denizi hallaç pamuğu gibi savurarak Zeus’un yıldırımlarına karşı kendini savunuyormuş. Kavga Midilli adasında başlamış İzmir yarımadasında devam ederken Poseidon iyice kızmaya başlamış. Elindeki güçlü yabası ile denize vurarak dev dalgalarla Zeus’u bir o yana savuruyor. Bir de toprağa değdirdi mi depremler olmaya başlıyor yer yarılıyormuş adeta. Zeus’un yıldırımları Poseidon’un canını yaktıkça öfkesinin daha da büyümesine neden oluyormuş. İzmir yarımadasında kavga iyice kızışınca o zamanlarda Sakız adası ile Çeşme – Karaburun karası bir imiş. Kavga iyice şiddetlenince Poseidon Zeus’u Çeşme tarafında köşeye sıkıştırıp elindeki yabasıyla toprağa şiddetli vurunca toprak yarılıp ikiye ayrılıyor. Bir tarafta Çeşme karası bir tarafta Sakız adası oluşuyor. Bu şiddetli darbenin etkisiyle Zeus ta Dilek yarımadasına düşüyor.

Poseidon bakıyor Zeus ortalarda yok  onu aramaya başlıyor. Öfkesi hala şiddetli. Etrafa şöyle bir göz gezdirince Zeus’u dilek yarımadasında görüyor. Atlı arabası ile o tarafa dört nala gidiyor. Zeus Poseidon’un çılgınca denizi allak bullak ederek üzerine geldiğini görünce Dilek yarımadası ile bir olan Samos’a doğru kaçıyor. Bunu gören Poseidon yabası ile tekrar karaya vurunca bu sefer Dilek yarımadası ile Samos birbirinden ayrılıyor. Böylece Samos adası meydana geliyor. Samos adasında kalan Zeus denize atlayarak deniz altından Güzel çamlıya kadar yüzüp deniz ile bağlantısı olan mağaraya çıkıyor. Poseidon Zeusun kaçtığını görmediğinden her tarafı aramaya başlıyor ama Zeus ortalarda yok. Zeus’u bulamayan Poseidon iyice çılgına dönerek rast gele yabasını etrafa vurmaya başlıyor. Dilek yarımadasını Samson dağına bir vuruyor dağ ikiye ayrılıyor. İki dağın arasında derin bir kanyon oluşuyor.

Zeus mağaradan dışarı çıkmadan günlerce Poseidon’un öfkesinin geçmesini beklemiş. Dağları, toprağı hallaç pamuğu gibi ayıran Poseidon artık iyice yorulunca Zeus’u aramaktan vaz geçerek at arabasını denizin altında olan sarayına doğru sürmüş. Zevki sefasında olan Zeus mağarada buz gibi suda yıkanarak gününü gün ediyormuş Nymphler (su perisi) kızlarla birlikte. Ortalık sakinleşince bir süre daha bekleyen Zeus mağaradan dışarı çıkınca Poseidon’u ortalarda görmemiş. Etrafı şöyle bir gezince Dilek yarımadası çam ormanına dönüşmüş, dağın ikiye ayrıldığını, çok güzel bir kanyonun oluşmuş olduğunu, Samos’un adaya dönüştüğünü görmüş. Sanki cennete dönüşmüş Güzelçamlı ve Dilek yarımadası. Dev dalgaların karada meydana getirdiği birbirinde güzel koylar saklı bir cennet bahçesine dönüşüvermiş. Zeus Olimpos dağındaki sarayına giderek bir daha düşünmüş; Poseidon’u kızdırmamak gerek bundan sonra.

Bundan böyle mağaraya Zeus mağarası denmiş bu güne kadar. Mağaranın içini çekiyorum, kıyıda insanlar suda yüzenleri seyrediyor.

280920134166

Suyun soğuk olmasına aldırmadan kayaların üzerinden balıklama atlıyorum, coooozz. Biraz serinlik geliyor ama suyun 5 oC sıcaklığına hemen alışarak mağaranın havuzunda yüzmeye başlıyorum. Suyun soğuk olması kaslarıma iyi geliyor, sanki masaj yapıyormuşum gibi. Tüm yorgunluğum gidiveriyor birden bire. Loş mağaranın soğuk mavi sularında bir süre yüzerek dışarıya çıkıyorum, yoksa belli bir süre sonunda üşümeye başlıyorum. Erkekliğin gereği yok değil mi? Ferdimen beni su içinde çekiyor yüzerken.

1382239_10201135847173200_1985055380_n

Mağaradan çıkarak havlu ile kurulanıyorum. Daha sonra kamp alanına gelerek giyinip akşam yemeğini beklemeye başlıyoruz Lazoğlu kampingin bahçesinde. Beklerken de birer tane bira iyi geliyor günün yorgunluğuna. Arkadaşlarla sohbet ederek biraları yudumluyoruz. Masada; ben, Asaf, Mehmet ve İrfan var.

1382438_10151639474836924_382723491_n

Akşam yemeğini yedikten sonra güneşin batışını izlemek için deniz kıyısına geliyorum. Güneş burada Samos adasının dağlarının ardında batıyor. Tam dağın ardına gelen Güneş sanki batmak istemez gibi ortalığı kızıla boyuyor birden bire. Battıkça daha da kızıl oluyor. Havanın sakinliğinde deniz Güneşe gitme der gibi dipten getirdiği dalgaları kıyıya boca ediyor. Sadece dalganın kıyıya vurduğunda çıkan ses var. Zaman sanki duruyor öylece. Güneş, dağlar ve deniz kırmızı rengin her tonuyla birbirine karışıyor. İçimde yine sevinç var, bu gün de sağlıkla Güneşin yarın doğacağını bilerek batışını güzel bir tablo gibi seyrediyorum ya en büyük mutluluk benim için.

280920134167

Hava sakin, rüzgar yol ama dip dalgaları ardı sıra geliyor. Dalgaları ve batan Güneşi kızıla boyadığı Samos adasını çekiyorum.

280920134170

Güneş batıp hava karardıktan sonra hep beraber oturup sohbet ediyoruz. Daha sonra yakında olan diskoya giderek bir bakınıyoruz. Müzik sesi öyle abartılı ki yanındakinin ne dediğini anlamıyorsun. Bağırsan da hiç bir şey duyulmuyor korkunç müzik her şeyi bastırıyor. Yaşadığım güzel bir günün sonunda böyle bir yerde mahvetmek istemediğimden hemen uzaklaşıyorum diskodan. Bir süre daha kamp alanında sohbetten sonra çadıra girip yatıyorum.

Resimlerin bir kısmı arkadaşlara ait. Bir kısmı da Güzelçamlı’dan Foto Tuncay’a aittir

Benim resimlerimde urimbaba.com yazıyor.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 16 Kilometre civarı.

Taptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

 

V. Güzelçamlı Bisiklet Festivali 1. Gün

27 Eylül 2013 Cuma

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Uğurladık bir sabah seni

Söz vermiştin geri döneceğine

Anladık bakınca aldandığımızı

Gerilerde küçük

Kıyılara doğru büyüyen ayak izlerine

Ötelerde, ama çok ötelerde

Kocaman bir gözyaşıydın ey usta deniz

Konuşuyordun, sözlerini bulamıyordun yalnız.

Edip Cansever

 

Öna çıkan görsel, Güvercin yarımadası ve ardında batan Güneş.

270920134091

Dünyada oksijen bakımından en çok ve en temiz yer olarak Dilek yarım adası ve Güzelçamlı olarak bilinir. Yarım adanın kuzey tarafında kalan Güzelçamlı eski bir Rum köyü. Mübadele sırasında Yunanistan dan gelen yaklaşık 40 aile buraya Rumların yerine oturmaya başlamışlar. Zamanla buranın güzelliğine kapılan, daha çok emeklilerden oluşan bir nüfuz patlaması olmuş ve belde olarak Belediyelik olmuş. Güzelçamlı dilek yarım adasının başında dağın yamacına kurulmuş. İnsanların aç gözlülüğü yazlıkçıların gelmesiyle kalabalık bir kasabaya dönüşmüş. Neyse ki milli parka dönüşmüş olan yerlere yapı izni verilmediğinden doğal güzelliğini koruyor. Birbirinden güzel koyları, koylarda kumsalları ile cam gibi denizin yeşille buluşması harika. Parkın içinde muhteşem kanyonu insanı büyülüyor doğrusu. Ayrıca milli parkın girişinde bulunan Zeus mağarası ayrı bir güzellik katıyor Güzelçamlıya. Çam olunca bal olmaz mı, çam balını ormanın içinde bırakılan arı kovanları durmadan bal yapmak için ormanın içinde devamlı çalışıyor minik arılar.Dağın zirvelerine yakın çam ormanının gizlediği Kurşunlu manastırı var. 1. yüzyılda yapılmış manastır. Gizli gizli Romalıların gözünden ırak yerlere kurulmuş bu klişe Hristiyanlığın Anadolu’nun batısında yayılmasına, buradan Avrupa’ya geçmesine büyük katkı sağlamıştır.

İşte böyle güzel bir yerin Belediye başkanı sayın Özkal YÜKSEL bisiklet sever olarak her yıl Güzelçamlı da bisiklet festivali düzenliyor. Belediyenin kendi olanaklarıyla Türkiye de en kalabalık bisiklet festivali.  Bu yıl 5. si düzenlenecek olan festival aynı zamanda sonuncusu da olacak. Yeni yasayla Aydın ili büyükşehir belediye olunca Güzelçamlı mahalleye dönüşecek. Belediye başkanının da görevi sona erecek. Burasının böyle olmasına üzüntü duydum açıkçası.

Türkiye de düzenlenen bisiklet festivallerinden en kalabalık katılımcı sayısı ile ücretsiz oluşu herkesi buraya çekmiştir. Benim için ayrı bir özelliği var bu festivalin. Bulunmaz doğal güzellikleri, denizi ve havası beni çekiyor buralara. Ayrıca bir çok dostumu da görme fırsatı oluyor böylece. Bir de yeni dostlarla tanışma fırsatı doğuyor. Festival havasında eğlenceli akşamları, ateş başında hoş sohbetlerde bisiklet üzerinde teknik konulardan uzun turlar da konuşuluyor. Gelecek yıl festivalleri ve hangisine gidileceğini burada konuşup karar veriyoruz. Kimisi sonbaharın ılık günlerinde henüz yağmurlar başlamadan festivalden sonra güneye doğru pedal çeviriyor.

Ben 2009 yılında ki 1. bisiklet festivaline katılamamıştım, facebook paylaşım sitesine henüz girmediğimden haberim olmamıştı festivalden. Bisiklet dünyasında olup bitenlerden haberdar olabilmek için mecburen facebooka katıldım. Gerçekten işe yaradı ve bisiklet dünyasında olup bitenden hemen haberdar olup kendim de paylaşınca bisiklet ailesi hızla genişlemeye başladı. Bir çok dostum oldu bu sayede.

2. Güzelçamlı bisiklet festivaline katılarak hem Güzelçamlıyı, hem de Dilek yarımadasının eşsiz koylarını gördüm. O yıl hafta sonunun tamamen yağışlı ve fırtına olacağını gösterdiğinden çadırda kalmayıp otelde gecelemiştim. Ama o kadar bulutlar üzerimizden geçti ki sadece iki damla yağmur yağdı. Tanışmaya fırsatım olmayan büyük tur bisikletçisi Süleyman ŞATIR abimiz festivalden bir kaç gün sonra sessizce yattığı yerden aramızdan ayrılması hepimizi üzmüştü.

Geçmiş yıllarda katıldığım festivallerin videoları aşağıda seyredebilirsiniz.

2. Güzelçamlı Bisiklet Festivali 1. gün videosu. Kurşunlu manastırı tırmanışı.

2. Güzelçamlı Bisiklet Festival 2. gün videosu. Dilek yarımadası koylar turu.

3. Güzelçamlı Bisiklet Festivali videosu

4. Güzelçamlı Bisiklet Festival videosu

Festivalden önce facebookta etkinlik açarak gelmek isteyen arkadaşlarla birlikte Güzelçamlı’ya pedallayacaktık. 30 kusur kişi sayfada katılıyorum diye işaretlemişti. Gelenler beni telefonla arayıp bildirdiler. Cuma günü sabah 08:30 da yola çıkıyorum. Alsancak metro istasyonuna gidip metro ile Cumaovası’na kadar gideceğiz. Daha önce Burcu ile telefonda haberleşmiştim, yolum üzerinde olduğundan Köprü durağında buluştuk. Karaman dan Melih Aslan da aramıza katılıyor. Beraber metro istasyonuna kadar doğru aheste gidiyoruz. Saat 09:30 da bisikletlileri aldıklarından acele etmiyoruz. Sahilden, bisiklet yolundan sohbet ede ede. Burcu ve Melih Keşan festivalinde beraberdik. Ben Keşan festivalinden sonra Edirne, İğneada’ya kadar gitmiştim. Oradan İzmir’e kadar bisikletle geldim. Geleli 10 gün olmuştu ama 10 günlük dinlenme bana yetti. Kendimi dinç, yola hazır hissediyordum. Yandan Melih ile Burcu’yu çekiyorum deniz manzaralı.

270920134011

Bu kez kendimi  Burcu ile yandan elçek çekiyorum.

270920134012

İzmir tarihi Saat kulesinde bir resim çekilip yolumuza devam ediyoruz.

270920134013

Alsancak sahilde Ahmet ve Mukaddes ile buluşunca onlarla da bir resim çekiliyoruz hep birlikte. Hava açık, gök masmavi, güneş pırıl pırıl. Bisiklet sürmemiz için bundan iyisi olamaz. Sabah serinliği geçtiğinden rüzgarlığımı çıkardım. Buraya kadar 12 km geldim ve vücut ısım yükseldi. Henüz son baharın ilk günlerindeyiz, daha yağmurlar düşmedi toprağa. Geceler biraz serin fakat gündüz epey sıcak oluyor.

270920134014

Saat 09:30 da metroya biniyoruz. Burada Afyon dan gelen Aykut Sığındık bize katılıp metroya biniyor. Karabağlar Gaziemir trafiği çekilmez bu saatlerde. Aşırı kalabalık olduğundan metro çok işimize yarıyor. Son durak Cumaovası, oradan gideceğiz Güzelçamlı’ya. Diğer arkadaşlar Karşıyaka dan metroya binecekler. Cumaovası’nda buluşacağız. Burcu ile Melih’i otururken çekiyorum bisikletleri ile.

270920134015

Bu kez beni çekiyorlar otururken. Bisikletim KUZ elimde.

270920134016

Cumaovası metro istasyonunda inip diğer arkadaşları beklemeye başlıyoruz. Biz Alsancak’tan bindiğimizden erken varıyoruz, Karşıyaka dan binenler  daha geç gelir. 2 tane tren bekleyip gelen arkadaşlarla buluşuyoruz. Gelecek olanların bana haber verdiği kadarıyla tamamlandık sayılır. Yola çıkıyoruz ama Cumaovası’na uğramadan tren yolunun yanındaki toprak yoldan gidiyoruz. Burada Mustafa’nın lastiği patlıyor, durup hemen yedekle hallediyoruz. Bir süre sonra yeniden patlayınca dış lastiği kontrol ediyorum. Dış lastikte cam batmış, daha önce kontrol edilmeden takıldığından tekrar patladı. Demek ki dış lastiği mutlaka kontrol etmelisin. Yedek kalmadığından lastiğe yama yapıyoruz. İşimiz bittikten sonra yola çıkıyoruz. Mustafa lastiği tamir ederken.

270920134017

Bir süre toprak yoldan giderek trafikten uzak yol aldıktan sonra ana yola çıkarak Ahmetbeyli’ye doğru yol alıyoruz. Önümde üç kişi var.

270920134018

Elçek ile kendimi ve arkadan gelenleri elçek ile çekiyorum.

270920134019

Tahtalı barajı, İzmir’in su depolarından biri ve en çok su burada var. Daha önce İrfan ile sohbet ederek ilerlerken kavşağı kaçırmıştık. Bu kez gölet sağımızda, doğru yoldayız demek ki.

270920134020

Beraber yol aldığım arkadaşların resmini çekiyorum benzin istasyonunda mola verince. Burada tuvalet ve su molası veriyoruz bir süre. Dengesiz İrfan Özden ile elçek resim çekiyorum.

270920134022

 

270920134023

Gürcan Yılmaz kareye giriyor.

270920134025

İrfan Özden.

270920134021

Nilgün Bilgin.

270920134028

Mukaddes ile Ahmet.

270920134027

Mustafa Karakuş.

270920134029

Melih Aslan.

270920134030

Figen Gülgör.

270920134031

Burcu Kural.

270920134032

Değirmendere Çamlık köy yoluna sapıp ana yoldan ayrılarak Çamlık köyüne devam ediyoruz. Çamlık köyünde mola vereceğiz. Sağa doğru giden yoldaki tabelada Değirmendere, kahverengi zemine Antik Kent (Kolophon) 4 Kilometre mesafede olduğu belirtilmiş.

270920134033

Mukaddes kulaklığını takmış müzik eşliğinde oynaya oynaya gidiyor, şıkıdım şıkıdım. Dünya umurunda değil. Çılgın..

270920134034

Yolların hamfendisi Nilgün kendi temposunu tutturmuş.

270920134036

Çile köyüne varıyoruz, çile bülbülüm çile şarkısı aklıma geliyor.

270920134037

Herkes kendi temposunda ilerliyor. Yol eğimi tatlı bir iniş.

270920134038

2. patlak Melih’in oluyor, Burcu ile durup yadım ediyoruz Melih’e.

270920134039

Ahmetbeyli sahiline varıp Kuşadası yönüne dönüyoruz. Küçük Menderes ovasına kadar yol inişli çıkışlı. Tam 6 tane yokuş çıkıp ineceğiz. İlk yokuş en uzun olanı, diğerleri daha kısa. Deniz ve Dilek yarımadası görünüyor. Hedef orası. Samos adası da puslu görünüyor.

270920134040

Yokuşu ağır çakanlar var, acelemiz yok.

270920134041

Burcu yanımdan geçip gidiyor.

270920134043

Bazen epey yükseliyoruz denizden ama sorunsuz çıkıyoruz. Bu manzara yeter insana. Nedense geniş ufuklara bakmak bana mutluluk veriyor. Hani derler ya göz alabildiğine kadar, işte öyle. Geniş ufuklara bakmak insanın ufkunu genişletiyor. Bisikletimi durdurup şöyle bir ufku tarıyorum; dağlar, kayalıklar, ağaçlar, güzel koyları çirkinleştiren siteler. Ta gideceğimiz dilek yarımadayı komple, Kuşadası’ndan dilek yarımadasının ucu ve yanı başında ki Samos adasını göz gezdiriyorum bulunduğum yüksek yerden. Bir de göz alabildiğine Ege denizi olunca bana büyük bir dinginlik veriyor denizin koyu mavi rengi. Eski Yunan tanrılarının cirit attığı, büyük kavgalara sahne olmuş Ege denizi. Zeus ve kardeşi Poseidon büyük kavgaya tutuştuğu denizi seyretmek. Bu kavgada Poseidon o kadar öfkeleniyor ki denizler kuduruyor. Fırtına, dalgalar deniz ve kara birbirine karışıyor. Zeus ta Poseidon’un öfkesinden ancak gideceğimiz Güzelçamlı da ki mağaraya sığınabiliyor. İşte bunları düşünüyorum ufku seyrederken.

İşte bütün arabaların girdiği bütün koylar gibi burasını da birileri sahiplenmiş. Deli Dumrul gibi girenden 5 girmeyenden 10 alıyorlar. Bir de girilmesin diye tel örgü ile  çevirmişler. Her kıyı paralı…

270920134045

Zamanı gelecek denize girilecek yer kalmayacak bu gidişle. Dedim ya arabanın girdiği her yer parsellenmiş durumda. Bu güzel koyu da siteler yapılarak mahvetmişler.

270920134046

İniş çıkış bitti Küçük Menderes ovasına geldik. Kuşadası’na az kaldı. Tabelada Selçuk 12, Kuşadası 20 Kilometre kaldığını gösteriyor.

270920134047

İnsanlar hala çöplerini arabadan dışarıya atmaya devam ediyorlar. İki tane plastik şişe yol kenarında.

270920134048

Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla denizi doldurarak verimli düz bir ovaya dönüştürmüş. Ova düz olunca yol da dümdüz oluyor.

270920134049

Küçük Menderes nehrine geliyorum. Nehir gerçekten küçük, bunun büyük olanı da var. Dilek yarımadasının öbür tarafında kalıyor. Düz olan bir ovada, deniz seviyesine yakın, nehrin akışı sakin olur. Nehir bu düz ovada kendine düz bir yatakta akmayı sevmez. Akabilmesi için kıvrılmak zorunda kaldığından yılan gibi kıvrıla kıvrıla sakince ovada akar. Böyle kıvrılmasının nedeni kuantum fiziği ile alakalı bir durum ve bunu anlatmak kafanızı karıştırabilir. İşte bu kıvrımların dirsek yapmasına eski Yunanca da Mendes, Dilimize de Menderes olarak geçmiştir. Efes antik kenti bir zamanlar deniz kıyısında imiş. Menderes nehri zamanla getirdiği alüvyonlarla doldurarak kentin 10 km kadar denizden uzak kalmasına neden oluyor. Denizden uzaklaşan zengin Efes kenti zamanla sönmeye başlamış, önemini yitirmiş.

270920134050

Dünyanın en verimli 3 ovasından birisi olan Menderes ovasını meydana getiren nehri ne yazık ki insanların sanayi artıklarını nehre bırakmalarından dolayı suyun rengi kapkara ve çamuru da siyah balçık. Bu halde bile ovaya bereketini sunmaya devam ediyor.

270920134051

Burcu’nun keyfine diyecek yok doğrusu, ortam çok güzel. Keyifle bisiklet sürüyor.

270920134052

Afyondan sevgili arkadaşım Aykut Sığındık. Hemen hemen her bisiklet festivaline katılır, sessiz sakin, kendi halinde iyi bir bisiklet binicisidir. Sabah Afyondan otobüsle gelip Alsancak garında aramıza katıldı. Aykut aynı zamanda bir maratoncudur kendisi. Yaşına göre madalyaları vardır maraton ve bisiklet yarışlarında.

270920134054

Cep telefonumu Aykut’a verip benim bir resmimi çekmesini söylüyorum. Aykut aynı zamanda bisiklet üzerinde çok güzel resim çeken biridir. Kendi fotoğraf makinesiyle bisiklet üzerinde devamlı resim çekerek gider. Beni de çok güzel çekiyor doğrusu.

270920134053

Pamucak Selçuk  Kuşadası kavşağına varıyoruz. Üstteki tabelada; Sola Efes (Ephesus), Selçuk, İzmir. Düz; Kuşadası, Söke. Sağa doğru ise Pamucak yazılmış. Biz düz gideceğiz.

270920134055

Öncümüz İrfan bizim gelmemizi bekliyor. Gideceğimiz yönü gösteriyor.

270920134057

Kavşaktan az ilerde at ve inek olan bir çiftlik var burada, hem piknik yapıyorlar hem de atlara biniliyor. Kağnı çeken öküzlerden belli oluyor. Dört direk üzerindeki platformda kağnı çeken ineklerin heykeliz var.

270920134058

Çiftliğin giriş kapısının üzerine de at heykeli konmuş.

270920134060

Her geçişimde mola verdiğim orman yangın ekibini yerinde mola veriyoruz. Soğuk su ve çay ikram ediyorlar. Ayrıca sularımızı dolduruyoruz mataralarımıza. Orman yangın ekibinin bulunduğu yer yokuşun ortalarında.

270920134061

Arabalardan atılan çöplerin burada daha da çok olduğunu görüyorum. Kuşadası yolu çok kalabalık olunca çöpünü dışarıya atan da çok oluyor. Çok yazık….

270920134062

Kuşadası, Güzelçamlı Aydın il sınırları içinde. Aydın iline giriş yapıyoruz. Burası aynı zamanda Karayolları 28. şube sınırı.

270920134063

Kuşadası’na gelmeden önce deniz ile bağlantısı olan gölet var. Yukarıdan bakınca manzarası çok güzel. Bir de güneş ışınları gölü daha da güzel görünmesini sağlıyor.

270920134064

Akşam olmadan Kuşadası’na giriyoruz. Bakmayın yazdığı rakama, nüfusu çok kalabalık oluyor genelde. Hele yazın 1.000.000’u geçiyor. Denizi, limanı, Efes harabeleri ve Meryem ana kilisesinin oluşu turistleri çekiyor buraya. Otellerle dolu Kuşadası. Bununla beraber yerli turistler de çok. Haliyle gelenler burayı beğenince yazlık alarak her tarafı yazlıklarla doldurdular. Yazlıklar giderek çok katlı apartmana dönüşmüş. 70’li yıllarda sakin bir sahil kasabası görünümündeydi. Yaşamayı bırakın buradan bisikletle geçmek bile sıkıntılı. Ama ileride dilek yarımadası var, buradan geçmek zorundayız. Tabelada; Kuşadası, Nüfus: 70100 olarak yazılmış.

270920134067

Kuşadası ana yolu geçişinde 3 tane uzun yokuşu var. Yokuşlar uzun olunca yüklü olarak yoruyor bizi. Aslında yokuştan çok araç trafiğinin yoğunluğu ve çıkardıkları egzoz gazı bizi yoruyor. Yoksa ne dağları çıktık. Beni buradaki yokuşlar kadar yormuyor. Onun için hem yemek yemek için, hem de yoğun araç trafiğinden biraz uzaklaşmak için şehir merkezine ilk yokuşun ortalarında sağa doğru sapıyoruz. Yolumuz biraz uzun olacak ama buna değer. Şehir merkezi deniz kıyısında ve Kuşadası’na ismini veren güvercin adasının yanından geçeceğiz.

270920134068

Sahil kasabası şehre dönüşmüş, çok katlı binalar bunu gösteriyor. Kuşadası’nda balık ekmek yiyerek karnımızı doyuruyoruz.

270920134069

Kuşlar kadar özgürüz Kuşadası’nda. Mukaddes’i kuş heykelleri ile çekiyorum.

270920134070

Şehrin saat kulesi, solunda tepenin üzerinde bir heykel görünüyor. Kimin, neyin heykeli olduğunu bilmiyorum. Saat kulesinin resmini çekerken fark ediyorum heykeli.

270920134072

Güvercin ada Kalesi bir mendirek ile Kuşadası’na bağlanmıştır. Kuşadası Körfezinin ağzında limanı koruyan bir konumda yapılmıştır. Güvercin ada üzerinde, Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yaptırılan bir iç kale ve İlyas Ağa tarafından yaptırılan surlar yer almaktadır. Bu surlar Mora İsyanı sırasında adalardan ve denizden gelebilecek saldırıları önleyebilmek için yaptırılmıştır. Surlar adayı çepeçevre saracak şekilde yaklaşık 3 metre yüksekliğinde inşa edilmiştir. Kalenin yapımında kullanılan taşlar Yılancı burnundan getirilmiştir.  Adaya adını veren kalenin son şeklini alması da bu döneme rastlar. Surların inşa kitabesi, kuzeydeki kule duvarı üzerinde bulunmaktadır. Kitabe 4 satır ve 20 mısradır. Sene 1242 (1826). Adanın en yüksek noktasında bulunan kule, muhafızların çevreyi gözetlenmesi için kullanılmış olup, ayrıca adada bir de su sarnıcı mevcuttur. Deniz ve Güvercin adası.

270920134073

Kuşadası’nın kuş bakışı uydu görüntüsü, Güvercin ada, benzeri bir yarım ada daha solda, sağda liman görünüyor.

Adsız

Güneş ufukta iyice alçalmaya başladı, resim çeke çeke gidiyoruz sahilde. Kıyıda güvercin adasının resmini çekenleri çekiyorum.

270920134075

Güvercin adaya benzer bir kara parçası aynı şekilde denize girinti yapmış. Güneş 5 dakikaya kadar batacak. Burada durup güneşin batmasını seyredeceğiz.

270920134078

Güneşin son ışıklarında Güvercin adası.

270920134079

Henüz Keşan dan geldiği belli olan KUZ yolda olmanın mutluluğunu yaşıyor. KUZ her zaman yolda olmak ister. Zaten kendisi çelik kadro yol bisikletidir. Arada Mustafa’yı da çekmişim.

270920134083

Güneşin batmasını beklerken Güvercin adayla kendimi elçek ile resmimi çekiyorum. Gözümde sarı gözlük var.

270920134086

Sonunda Güneş denize kavuştu. Beklediğimize değdi doğrusu, ufukta güneş muhteşem görünümüyle bana yaşamanın mutluluğunu veriyor. Yarın daha güzel doğacak güneş, buna eminim.

270920134090

Güneş tam denize kavuştuğu an, güvercin adası önde ve Samos adası Güneşin solunda. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

270920134089

Sevgili okuyucularım, sizler için güneşin yaşam kaynağını alıp kalbimde iyice ısıtarak sizlere sunuyorum. Siz okuyucularım buna layıksınız, hepinizi çok seviyorum. Sizin için en güzel yerlerin yazılarını yazmaya devam edeceğim. İyi ki varsınız…

“Göğü gördüm

imkana tutuldum

düşü sevdim”

Gülten Akın

Sağ elimde Güneş, sol elim kalbimde.

270920134087

Güneşin batışını seyretmek bana her zaman büyük haz vermiştir. Yaklaşık 10 dakika kadar güneşin batmasını bekledik. Güzel resimler çektik, güzel anlar yaşadık güneş batarken. Bu anı yaşadıktan sonra yolumuza devam ediyoruz. Kıyıdan yolun elverdiğince, ana yoldan uzak bir süre gittikten sonra mecburen ana yola çıkıyoruz. Hava kararmaya başladı, ışıkları açıp yola devam ediyoruz karanlıkta. Söke kavşağında üst yol yapım çalışması olduğundan Söke yolunda bir süre tırmanıyoruz. Bakıyoruz ki dönüş için yol yok bisikletler elde iniş yoluna geçerek aşağıya gidiyoruz. Yol yapım çalışmaları arasından yavaşça geçerek Güzelçamlı yoluna varıyoruz. 16 km civarında yolumuz var önümüzde. Kendi aydınlatmalarımızla gecenin karanlığında ilerliyoruz. Davutlarda kahvenin birinde çay molası vererek biraz dinlendikten sonra yola çıkıp Güzelçamlı’ya 21:00 gibi varıyoruz. Her zamanki gibi Lazoğlu kampingin yanında çadır alanında deniz kıyısında çadırlarımızı kurarak günü bitiriyoruz. Bizden önce gelenlerle buluşup kucaklaşıyorum. Birer tane bira alıp arkadaşlarla sohbet ederek hasret gideriyoruz.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 107 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc