10 Eylül 2014 Çarşamba
Pınarbaşı – Geyikli – Ayvacık – Altınoluk
(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)
Ocakta meşenin közüne demlenir
Nasiplisi gelip diz çöker
Demin koyusu damakta kalır
Ocağın sıcağı yürekte kalır
Muhabbetin koyusu gönülde kalır
Ardıç kuşu gelir kokusuna
Hoşgeldiğin, hoşbulduğundur
Hoşgördüğünde huzurlusundur
Yetindiğinde- yetinmediğinde ambarındadır tavanına kadar
İki kelamın asılı torbanda
Ezgisi Türküsü dudağında
esmaeseraçıkgöz
Öne çıkan görsel, Yeşillikler arasında akan küçük bir çay.
Güzel bir uykunun ardından cep telefonumun alarmı çalmadan uyandım. İlkay ve Yaşar’ı da uyandırıyorum. Çadırları toplayı eşyaları bagaja yükledikten sonra köyün bakkalından kahvaltılık bir kaç şey alarak kahveyi henüz açmış kahveciden duble çayları ısmarladık. Kahvaltının ardından kahveyi de içerek sabah seramonisini bitiriyoruz. Hazır olunca yola çıktık. Pınarbaşı köyü çıkışında girişteki tabelasını çekiyorum.
Köy yolları her zaman güzel, Mahmudiye köyündeyiz. Burada büyük bir Elektrik Şalt sahası var.
Mahmudiye köyünde çimento fabrikası var. O yüzden Elektrik şalt sahası kurulmuş köyün girişine. Çimento fabrikasının tozları nereye gidiyor acaba? Fabrika yoldan biraz uzak. Sadece giden gelen kamyonlar biraz yolu fazlasıyla işgal ediyorlar.
Köy şirin ve temiz görünüyor, servilerden anlaşılacağı gibi sağ tarafı köyün mezarlığı. Köyün temiz ve bakımlı olduğu mezarlığın duvarı düzgün ve kireç beyaz badanalı olması.
Eskiden yel değirmenlerinde buğday öğütülür un yapılırdı. Şimdi ise yel değirmenleri çağa ayak uyduramadığından kimse işletmiyor yel değirmenlerini. Elektrikli motorlarla buğdaylar modern un fabrikalarında öğütülmekte. Yel değirmenleri çağa ayak uydurmuş. Rüzgar türbinleri elektrik üretmekte, dolaylı olarak buğdayları elektrik motorlarına enerji vererek ilişkilenmiş durumda. Formamdaki rüzgar değirmeni Rüzgar türbinlerinin atası olmuş oluyor. Bisikletim KUZ ve ben.
Geyikli tarafına doğru yola devam ediyoruz tarlaların arasında.
Geyikliye vardık, burada bir çay molası vermek gerek. Eyvah – Eyvah filminin kahramanı ünlü komedyen Ata Demirer Geyiklide parkı yaptırmış. Her gelişimde parka gelip çay bahçesinde çay içeriz.
Geyikli deki molanın ardından yola çıkmadan karar veriyorum. Gülpınar, Behramkale yolundan gidersek yol uzayacağından Ezine, Ayvacık tarafından gitmeye karar verdim. Yol arkadaşlarımın ikisi de acemi, bir de yavaş hareket ediyoruz. En iyisi ana yoldan fazla uzaklaşmamak. Şafak Omaç bizden 50 Kilometre önde. Ona da yetişemeyeceğiz. Tabelalarda; Geyikli ve Bozcaada sağ tarafı gösteriyor. Solu ise Gülpınar 44 (Apollon Smintheion) ve Behramkale Assos) 69 Kilometre mesafede olduğu belirtilmiş.
Ana yola çıktık, trafik biraz fazla ama yapacak bir şey yok. Böyle idare edeceğiz. Bir dere kıyısında kahve molası veriyoruz. Yeşillikler arasında akan küçük bir çay. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.
Ayvacık’ı geçtikten sonra duble yol bitiyor. Tek yol gidiş geliş, kıyıdan dikkatli gitmeye başladık. Yer yer yol yapım çalışmaları var. Bitmesi epey uzun sürecek anlaşılan duble yol. Güneş ufukta batmak üzere.
Karnımız iyice acıktı. Yol kıyısında piknik alanında köfte ızgara yapan mesire alanında köfteci ile fiyatta anlaşınca yarım ekmek, köfte yaptırıp karnımızı doyuruyoruz., ardından yola devam. Çam ormanı içinde gidiyoruz.
Bir süre sonra hava kararmaya başladı. Tam da inişe geçmeye başladığımızda. Işıklandırmaları yakıp dar ve virajlı yolda dikkatli iniyoruz. Yol hem iniş, hem dar, hem de işlek. Otobüsler, tırlar, arabalar hem karşı yönden geliyor hem de inişteler. Bazen bizim arkamızda kuyruk oluyorlar araçlar. Aşağıdan gelen olmayınca geçiyorlar. İniş olduğu için hızımız da yüksek olduğundan bir iki arabanın sıkıştırması dışında güvenle iniyoruz. Ay da tepsi gibi yolumuzu aydınlatıyor.
Henüz daha yukarılardayız, aşağıda sahil komple ışıl ışıl. Küçükkuyu, Altınoluk, Akçay, Ören olduğu gibi altımızda. Manzara süper. Buralarda manzara güzel olmasından dolayı epey restoran var. Ay manzaralı Edremit körfezi seyredilmeye değer. Ben de yolun kıyısında durup bu manzarayı bir süre seyredip bir resmini çekiyorum.
Çanakkale tarafına defalarca bisikletimle gitmeme rağmen hiç bu yoldan geçmemiştim. Otobüsle geçtim bir kaç kez ama gece geçtiğimden hiç bir şey görememiştim. Bu yol nasıl diye merak etmişimdir. İşte şimdi merakımı giderdim. Gece olmasına rağmen yine de bir çok yer görüyorum ve Dolunayın olması görebileceğim en güzel manzaralardan birini yaşıyorum.
Küçükkuyu’ya düzlüğe indik, bir süre gittikten sonra kalacak bir yer aramaya başladık. Çadır kamp yeri olan bir tabelayı görünce oraya doğru giriş yaptık. Ama sahibi biraz cins olduğu için İlkay kalmaktan vaz geçti. Öyle olunca kalmamaya karar verdik kamp yerine. O zaman bildiğim yere gidelim diyerek tekrar yola çıktık. Altınoluk ta daha önce kaldığımız otelin yan tarafında otelin kumsalında kalacaktık. Gecenin karanlığında otele kadar pedal bastık. Kumsalda kafeteryayı işleten henüz yatmamışlar oturuyorlardı. Artık iyice tanış olduk, beni görünce hoş geldiniz diyerek çaya davet etti. Kalabilir miyiz bu gece deyince o da kalabilirsiniz tabi ki diyerek içime su serpti. Neredeyse gece 12 ye yaklaşmaktaydı saat. Çayları içtikten sonra çadırları kurup yerleştik. Ardından şortumu giyerek denizde girerek üzerimdeki teri atıyorum. Şafak Örende kamp atmış, artık ona yetişmemiz imkansız. Yarın pedala bastımı Çandarlı da soluğu alır. İşletmenin duşunda da bir duş alıyorum bu kez. Kurulandıktan sonra hepimiz çadırlara girip yatıyoruz.
Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 81 Kilometre civarında.
Yaptığım yolun haritası aşağıda