Etiket arşivi: sarıkız

Eşpedal Bisiklet Turu 6. Gün

7 Ağustos 2021 Cumartesi

Havran – Kalabak – Havran

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

su gelir akmak ister

akamayan suya vay vaaay

güzel göz bakmak ister

bakamayan göze vay vaaay

orman ölmüş

yel kırık

kana kesmiş çıplak mavi yabanda

gece gelir yakmak ister yüreğim

yürek mi kalmıştır yanacak bende

yakmış beni gözlerin

yakmış da atmış beni

efsane sevdalara

buna yanmak n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, solda bir kız çocuğu, sağda Songül, salıncağa binmiş sallanıyorlar. İkisi de birbirine bakıyor. Songül’ün başında kask var. Kız çocuğu yeşil giyinmiş, Songül pembe uzunkollu, siyah tayt giyinmiş. Yanda kaydırak var.

IMG_20210807_124541

İyi bir uyku anca çadırda uyunduğunda rahat ediyorum. Her zaman olduğu gibi erkenden, daha Güneş doğmadan uyanıyorum. Günler uzun, geceler kısa olsa da uykuda geçen zaman bana yetiyor. Henüz güneş doğmadı, çadırımdan dışarısını çekiyorum. Yeşil çimenler, dere kenarındaki demir korkuluk, fıstık çam ağaçları ve çardak ilk gördüklerim. Karşı tarafta binalar tek tük.

IMG_20210807_062534

Kahve takımlarımı alıp çardağa yerleşiyorum. Henüz kimse kalkmadığından tek başıma Güneşin doğuşunu izliyorum. Güneş bu sabah daha parlak ışıklar saçarak doğdu. Dünkü gibi soluk değildi. Dere kenarı hizasında çam ağacının yanından Güneş parlıyor. Çöpler hala duruyor duvar dibinde, çay yatağında.

IMG_20210807_063804

Fotoğraf makinem arızalı olduğundan iş cep telefonuma kaldı. Onunla da ne kadar net ve yakın çekebildiysem o resimleri burada paylaşıyorum. Her sabah görmeye alıştığım su kuşları yine çay üzerinden bir yukarı, bir aşağı uçup duruyorlar. Siyaha yakın, gri renkli bir su kuşu havada uçarken çekiyorum ama karşıki duvarın rengi ile aynı olunca pek fark edilmiyor. Kuş az sağda, duvarın tam ortasında kanatlarını açmış durumda.

IMG_20210807_074228

Herkesler uyanınca Songül’ü kontrol ettim. Bu gün kendini daha iyi hissettiğini söyledi ve bisiklet sürebileceğini ifade edince içim rahatladı. Demek ki akşam aldığı serum ve ilaçlar işe yaramıştı. Çadırından alıp birlikte kahvaltıyı yaptık. Dün pek yemek yememişti. Bu sabah iştahı iyi. Bisikletleri çıkardık depodan, bir çantayı arka bagaja takıyorum, içinde takım taklavat, yedek lastikler, su ve gereken eşyalar var. Bu gün kuzeyde olan Kalabak köyüne gideceğiz. Yol kısa olduğundan ve fazla yokuş olmadığından çar çabuk hedefe ulaştık. Az yokuşu olsa da biraz yükselmişiz ve Havran havzasına hakim bir yerdeyiz, manzara güzel. Köyün kahvesine oturup çay, soda gibi içecekler ısmarladık kahveciye. Kahveci de bu kadar kalabalık müşterisi her zaman olmadığından sevindi. Kahvenin terasından sol taraftaki manzarayı çekiyorum. Küçük tepelere hakim olan zeytin ağaçları uçsuz bucaksız.

IMG_20210807_115805

Sağ tarafta da köyün evleri ve karşıdaki tepede başka bir köy görünüyor. Ufukta az da olsa Edremit körfezi masmavi.

IMG_20210807_115810

Manzarayı izlemek için dürbün var. Gözle rahatça yakınlaştırıyor ama cep telefonumla istediğim gibi odaklayamadım. Çekebildiğim karşıdaki köyün uzun minareli camisi. O da yan çekilmiş. Esas çekmek istediğim buradan kaz dağlarının en yüksek yeri olan Sarıkız tepesi. Onu bir türlü odaklayıp çekemedim. Artık fotoğraf makinesini tamir ettikten sonra çekebilirim.  O da ne zaman olur belli değil.

IMG_20210807_120255

Köy çocuklarından birisinin bisikleti arızalı ve bakımsız. Pek olanakları yok ama bisiklete öylesine biniyor. Teknik ekip uzmanı olan Kahramanmaraş’lı Can hemen bisikletin onarımını ve gerekli bakımını yapıyor kısa sürede. Can bisiklet üzerine eğilmiş, elinde aletlerle bisikleti tamir ederken bir kişi de ona yardım ediyor. Çocuk ta bisikletini iki eli ile tutmuş Can’ın ne yaptığına bakıyor.

IMG_20210807_120859

Çaylar, kahveler, sodalar, sular içildi. Harekete geçmeden önce toplanıl dizildik kameralar önüne. Toplam 31 kişiyiz. Arkamızda tepeler uzanıyor manzaralı.

611079eb-b04f-4742-9486-6a840fc137cf

Hazır kamera önündeyken Eşpedal için söylediğimiz marşı hep bir ağızdan söylüyoruz. Ben de videosunu çektim. Videonun linki aşağıda.

https://youtu.be/U2FiMCPf1lw

Dönüş yolu çabuk bitti. Kısa sürede düzlüğe indik. Geride kalanları bekliyoruz parkın içinde. Hazır beklerken salıncağın birisi boş olunca Songül binip salınmaya başladı. Diğer salıncakta bir kız çocuğu var. Kız çocuğu yeşil elbise giyinmiş. Songül’ün üzerinde ise pembe uzun kollu, altında siyah renkli tayt var. Başında da kaskı duruyor. Salıncakta sallanırken ikisi de birbirine bakıyor. Bu remi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210807_124541

Kız çocuğu sallanmaktan sıkılınca gidiyor. Songül tek başına salıncakta mutlu biçimde salınmaya devam ediyor.

IMG_20210807_123625

Hazır salıncak boşken ben de salıncağa binip sallanıyorum Songül ile birlikte. İkimiz de çocuklar gibi şen şakrak sallanıyoruz. Çocukluğunu yaşıyorsan mutlusun. Biz de mutluyuz. Yiiihhuuuuu, bizi Baattin çekiyor cep telefonunla.

230752543_4919364661423656_3019588146615259160_n

Kamp alanına geldik, Öğle yemeğinin ardından çocuklara yönelik çeşitli etkinlikler başladı. Müzik grubu bizlere şarkılar söyledi, çocuklar da eşlik etti şarkı söyleyenlere. Çocuklar şarkı söyleyenleri dinlerken. Gitarist ve çocuklar.

IMG_20210807_134622

Çocuklar masada toplanmışlar çeşitli nesneleri boyuyorlar.

IMG_20210807_161228

Başka bir masada da tohumları küçük saksıda toprakla buluşturdular.

IMG_20210807_161235

Başlarında atölye Öğretmenleri ile çeşitli çalışmalar yapıyor çocuklar.

IMG_20210807_161249

Toprak çanak çömlekler atölyede yapılıp pişirilmiş. Burada yaptıklarını sergiliyorlar.

IMG_20210807_161315

Öğleden sonra çeşitli çalışmalar ve müzik yapıldı. Çocuklarla tandem bisikletle tanışma etkinliği yaptık Arkamıza bir çocuk bindirerek birlikte bisiklet sürdük. Çocuklar meraklı ve binmeye hevesli olduklarından sıraya girdiler. Kimisi iki, hatta üç kez bindi. Olsun, çocukları mutlu görmek bizleri sevindiriyor. Her çocuğa nasıl pedala basacağımızı, çevrede gördüklerimizi betimleyip anlatıyoruz. Böylece arkamızda oturan kör arkadaşlarımızla nasıl birlikte Eşpedal basarak gezdiklerimizi çocuklara yaşatıyoruz. Tandem etkinliği bittikten sonra dinlenmekle geçiriyorum zamanımı. Bu gün kısa bir tur yaptık, fazla da yorulmadık. Akşam olunca belediyenin hamamına gidip bir güzel banyo yaptım. Sıcak su ile banyo yapmak gibisi yok. Songül de banyo yaptı bu arada. O banyo yaparken dışarıda bekledim. Rahatlamış olarak çadırıma girip yatıyorum.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 14 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Suyun Kaynağına Yolculuk Bakırçay 3. Gün

5 Mayıs 2017 Cuma

Bergama – Göçbeyli – Soma

( Görme engelli arkadaşlarım için betimleme yapılmıştır. )

(Resimlerin bir kısmı Vedat Karakaya ve Ferdi Kızıl’a aittir)

 

Arzusun çektiğim Beserek Dağı

Elvan elvan çiçeklerin açtı mı?

Çevre yanın güzellerin otağı,

Bizim eller yaylasına göçtü mü?

 

Güney tarafında Kurban Pınarı,

Kalktı mı Mezarlı Boyu’nun karı?

Garip öter meşeliğin kuşları,

Yavru şahin yuvasından uçtu mu?

 

Yeşil atlas giymiş dağlar süslemiş,

Mescit köyü eteğine yaslanmış,

Şeme Dağı, duman olmuş puslanmış,

Sivralan’a nuru rahmet saçtı mı?

 

Zaman gelip göçler geri dönerken,

Güzellerin yaylasından inerken,

Dilberler doldurup bade sunarken,

Veysel Şatır, hatırlara düştü mü?

Aşık Veysel Şatıroğlu

 

Öne çıkan görsel, Somalı arkadaşlarla birlikte resim çekiliyoruz. 18 kişiyiz, arkamızda pankartımız asılı.

Güzel bir uykunun ardından erkenden kalkıyorum, henüz kimse kalkmamış. Dün fazla resim çekememiştim, kamp yaptığımız tesisleri çekmeye başladım. Daha önce ABAK turlarında bir çok kez kalmıştım burada. Çadır için uygun bir yer, izin istedikten sonra kalabilirsiniz ve rahat kamp yapıp uyuyabilirsiniz. Duş olanağı her zaman olmazsa da tuvalet var ve yakın. Bisikletler birbirine kilitli yan yana duruyor. Tenis kort tel çitine pankartımız bağlı. Yeşil çimen üzerinde çadır kurulu iki tane.

Benim çadırım mavi renkte, yanımda yeşil ve lacivert renkli iki çadır. Küçük ağacın arkasında bir çadır daha var. Küçük bir alanda dört çadır rahat sığdı. Arada yürüme yolu kilitli taş ile döşeli. Diğer çadırlardan ayrı yerde bulunuyoruz. Belediyenin tesislerinin binalarının yanında elektrik panoları var. Buradan tesislere ve parkın aydınlatmasının dağıtımını yapılıyor. Bisikletim KUZ panonun önünde park edilmiş durumda. Kilitlemeye gerek duymadım, Kim ne yapacak siyah eski bisikleti. Turuncu çantalar üzerinde ve yerde sosis çanta duruyor. Akşamdan yıkadığımız çamaşırları ipe asarak kurutmaya çalışıyoruz.

Çadırımın yanındaki çadırda bizim Ferdimen yeni uyanmış hala uyur durumda gözleri kapalı olarak başını çadırdan dışarıya çıkararak günaydın diyor bana. Uzun saçları ile öylece gözleri kapalı olarak çekiyorum bir poz. Çadırının üzerinde peştemalini sermiş. Bu peştemal daha önce Denizli’de katıldığımız festivalden kalma. Bende de aynısı var, yıllardır kullanıyorum. İnce, hafif ve katlanınca az yer kaplıyor.

Lacivert çadır, üstünde mavi beyaz şeritli peştemal serili. Ferdimen sadece kafası çadırın dışarısına çıkarmış gözleri kapalı olarak.

Herkes uyanıp kahvaltısını yaparak çadırları, eşyaları toparlayıp bisikletine yükledi. Yola çıkmaya hazır olduğumuzdan hep birlikte bir resim çekilelim dedik. Antalyalı Vedat yanında tripod taşıyor. Cep telefonunu tripoda yerleştirip ayar yaparken ben de onun bu halinin resmini çekiyorum. Arkasında üç tane bisiklet yüklü durumda yola çıkmaya hazır.

Vedat zamanı ayarlayıp kameranın karşısına geçerek pankartımız ile birlikte resim çekiliyoruz. Tenis kortu arkada, beton zeminine on kişi oturmuşuz. Dört kişi de yerde çimenlere oturmuş durumda. Üstte oturanlar soldan sağa; Bahadır Özer, Mehmet Ali Akyüz, Ceyhun Altın, Musa Yıldız, Nafiz Sağdur, Şafak Omaç, Urim Babacan, Figen Gülgör, Çağdaş Lale ve Nursal Beşün. Yerde oturanlar; Cem Tabanlı, Ferdi Kızıl, Merih Balaban ve Vedat Karakaya. Aramızda sadece Hünkar Göcekli yok. Pek resimlerde görünme taraftarı değil. Önde oturan Cem Tabanlı bağdaş kuramadığı için ayaklarını öne doğru uzatmış durumda. Diğerleri bağdaş kurarak oturmuş.

Resim çekildikten sonra pankartı toplayıp çantama yerleştiriyorum. Ardından yola çıkarak günün turuna başladık. Bergama sokaklarında ilerliyoruz, sokaklar Arnavut kaldırımı döşeli. Arnavut kaldırımı Kozak yaylasında bulunan siyah beyaz noktalı granit taşlar küçük küp şeklinde kırılarak yapılıyor. Belediye de hemen hemen tüm sokakları Arnavut kaldırımı taşları ile döşemiş durumda. Bergama’nın eski ana caddesinde ilerliyoruz. Evler ve binalar iki katlı, fazla yüksek değil. Sağda direk üzerinde tabelalar tarihi yerler olan Bedesten, Arasta yazısı bir tabelada sola ok işareti. Altındaki tabelada Lonca Meclisi, Çukurhan Kahverengi zemin üzerine beyaz harflerle yazılı. En alttaki tabelada ise SGK sola ok yönü ile yerini belirtmiş. Yanında da kalın beton direkte trafo ve enerji kabloları kırmızı renkte. Karşıda Akropol tepesi görünüyor.

Bergama sokakları bazı yerlerde o kadar dar ki çatılarından diğer eve rahatlıkla atlanabilir. Geçmişte ulaşım aracı şehir içinde ve tarlaya gidip gelirken eşek kullanılırmış genellikle. At arabaları kullanılsa da sokaklar sadece bir at arabasının sığacağı kadar. Belki de at arabası bile giremez. Daha çok eşeklerle yükler taşınıp yaşamlar ona göre düzenlenirmiş. Dar sokakların dar yapılmasının bir özelliği de komşuluk değerleri. “Ev alma komşu al” der atalarımız. Mahallelerde komşuluğa çok önem verilirmiş o zamanlarda.  Erkekler sabahın köründe eşeklerine binip tarlaya çalışmaya gittikten sonra kadınlar sokağa çıkıp ilk önce evlerinin önü süpürülerek tertemiz yapılır. Ardından günlük yapacağı işleri sokağa çıkarıp yapmaya başlarlarmış. Yapılan işe göre kim zorda ise onun işini halledip diğer işleri de kolayca el birliği ile bitirirlermiş. Sokağın dar olması ve yere serilen kilimler yüzünden yürüyerek geçmek zorlaşır geçilemez durumda olur. Onun için yabancılar sokaklara girmeye cesaret edemezler sokağın halini görünce. Sokağın sıcak ortamı birbirine yakın olan evlerin pencerelerinden sohbet, dedikodu, gıybet şeklinde devam ederek günlük yaşam tarihe karışırmış.

Böyle bir sokak görünce durup geçmişte yaşananları hayal ederim. Gelip görmek, görüp yaşamak gerek tarih kokan dar sokakları.

Sokak üç metre genişliğinde, düz değil de hafif kıvrıntılı yukarıya doğru eğimli. Evler iki katlı, en önde sarı boyalı evin altı depo yada araba garajı. Sürgülü katlanır demir kapısı ve üst katta balkonu var. Bu ev sokağın başında önü açık. Diğer evler sokak darlığı yüzünden balkonları yok. İkinci ev pembe boyalı badana ile renklendirilmiş tek katlı. Karşı köşede demir kepenkli dükkan kepenkleri inik durumda boyasız sıvalı.

Bergama tarihi geçmişi ile ünlü bir yer. Bunlardan birisi de Kızıl avlu denilen Bizans dönemine ait devasa bazilika. Bazilikanın yanına gelerek bisikletleri park ediyoruz. Kızıl avlu girişinde kule bayağı yüksek boyutta ve geniş. Arkasında ise kırmızı tuğla ile yapılmış kilise kuleden daha da yüksek boyutta. Girişte bir kaç çam ağacı ve dut ağaçları ile yeşil rengini taş binalara desen oluşturmuş durumda. Burasını görmeyen arkadaşlar girip içerisini geziyorlar. Ben daha önce bir çok defa gördüğümden bisikletlerin başında bekliyorum.

Kızıl avlu ziyaretini kısa tutuyoruz, yola çıkmamız gerek. İçeridekiler çıkınca daha hazırlanmadan Şafak yola çıktı bizleri beklemeden. Grubu beklemeden yola çıkması biraz canımı sıksa da önemsemedim. Geri kalanlar da hazırlıklarını bitirip yola çıktı Şafak’ın ardından. Ben ve Ferdimen arkadan onların peşinden çıktım yola. Ana yola çıkmadan çeşme görünce boşalan şişeleri dolduruyoruz içme suyu olarak. Önümüzde çeşme var mı yok mu bilemediğimden sular he zaman dolu olmak zorunda. Çeşme taş bloklardan üzeri kemerli olarak yapılmış. Komple beyaz kireç ile badana yapılarak çirkin yazılar bir derece kapatılmış. Çeşmeden su dolduran Ferdimen ve bisikletlerimiz park etmiş durumda. Arkada bir ev ve bahçe var, bahçenin kapısı demir parmaklıklı, tamamen açık durumda.

Biraz geç çıkmamız ve çeşme başında suları doldururken geçen zamanda grup bizden epey ileride. Önümüzde göremiyorum arkadaşları. Ferdimen ile birlikte gidiyoruz Soma yönüne doğru. Önümüzdekileri göremediğimizden kendimizi kaptırmışız gidiyoruz. Ferdimen harita konusunda ve yol konusunda epey bilgili ve tecrübeli olduğundan öndekilere yetişememenin nedenini düşünürken gittiğimiz yolun yanlışlığının farkına vardı. Bana dönerek; ” Urim Baba yanlış yoldayız, önceki sapaktan sola, köy yoluna girmemiz gerek. Rota öyle gösteriyor.” diyerek beni uyardı. Hemen durduk, rota hakkında hiç bir fikrim yok, sadece Soma’da kamp atacağımızı biliyorum. Geri dönerek yol sapağına geldik. Doğru yola girip az ileride başka bir sapak çıktı karşımıza. Soldaki yol tabelada yazdığı gibi İvrindi, Balıkesir yönünü gösteriyor. Yıllar önce Keşan turundan sonra İğneada’ya kadar gidip dönerken bu yoldan gelmiştim gece vakti. Tabi gündüz görmek ile gece görmek arasında fark var. Sağ tarafta iki tabela konulmuş. Birinde Ayazkent, diğerinde Göçbeyli, Belcik yönlerini belirtmiş. Mavi boyalı zeminde beyaz yazı ile yazılmış karayolu tabelası. Bizim rotamız sağ taraftaki Göçbeyli yönü.

Bahar ayının sonu olan Mayıs ayının başlarındayız. Tarlalar sürülüp ekilerek büyümeye başlamış fidanlar. Yol kıyısında tarla ile dar alanda kalmış kırmızı gelincikler açmış boz renge canlılık getirmiş bir parça olsa da.

Biraz bastırıp öndekilere yetişiyoruz Ferdimenle birlikte. Tarlalar arasında köy yolları asfalt dökülerek ulaşım sağlanmış. Bizler de bu yollardan sakince gidiyoruz.

Göçbeyli köyüne giriş yapıyoruz. Köyün epeyce geniş caddesi, kaldırımdaki ağaçlar insanın içini ferahlatıyor. Arnavut kaldırımı taş döşeli yolda araç trafiği ve park etmiş araba yok. Kıyılardaki tek katlı köy evleri caddede dolaşan birinin ufku açık olarak rahat dolaşabilir. Aslında insanı yanıltan bir tarafı var caddenin. Geniş görünmesinin nedeni tek katlı evlerin olması. Şehirlerdeki aynı boyuttaki cadde yüksek apartmanların boğucu görüntüsü, yoğun akan trafik ve iki kıyıda park etmiş arabalar yüzünden iyice darlaşan yol görece çok dar bir cadde görünmesine neden oluyor. Caddede bir köylü kadını yürüyor, ileride motorlu ve solda park etmiş minibüsten başka kimse yok. Kıyıdaki çam ağaçlarının gövdeleri kalın, beyaz badana ile boyalı. Gölgesi caddeye tamamen vurmuş durumda.

Bizden önce giden grup kahvenin bahçesinde masalara oturmuş dinlenirken bulduk. Dut ağacı gölgesinde bir şeyler atıştırarak çay ile birlikte enerji topluyoruz. Köyün meydanına güneş vurmuş, dut ağaçları kahvenin bahçesini tamamen gölge yaparak rahatça oturmamızı sağlıyor. Bahçe yeşil çimen kaplı. Üç masayı tamamen doldurmuş durumdayız.

Bir süre dinlendikten sonra yola çıkıyoruz. Köy dağların eteklerine kurulmuş. Nehirden epey uzaktayız. Şimdi ana yola doğru gidiyoruz. Bakırçay nehrine gelince köprü yakınında durup nehre bakacağız. Yol kıyısında kimi ayakta park etmiş bisikletler, kimisinin ayağı yok yere yatırmış. Yürüyerek köprüye doğru gidiyor arkadaşlar.

Köprünün üzerinden Bakırçay’ın deniz tarafına akan yatağının resmini çekiyorum. Nehir az miktarda su akıyor, kıyıları yeşil bitkiler ve söğüt ağaçları ile kaplı. Tam altımda ki yerde bir miktar taş var. Burada çağlayan nehir suyunun rengi belli oluyor. Buradan gördüğüm kadarı ile pek temiz aktığı söylenemez. Köpükler beyaz olsa da nehir yatağı siyah rengi suyun rengini tamamen mat siyah görünmesini sağlamış.

Bu kez tam kadro 15 kişi pankartımız ile birlikte köprü başında Vedat Karakaya’nın tripodunda çekiliyoruz. Köprü başında Bakırçay yazısı var. 10 Kişi köprü korkuluk demirine yaslanmış, 5 kişi de yere oturarak pankartı tutuyorlar.

Ana yola çıkıp emniyet şeridinde bisiklet sürmeye başladık. Göçbeyli köy yolundan gittiğimizden Kınık Kasabasını pas geçmiş olduk. İzmir’in en uç ilçesi olan Kınık kasabasını göremesek te Manisa il sınırını tabela bize belirtiyor. Yol kıyısındaki karayolu tabelasında Manisa il sınırı, altında karayolu numarası 240 – 02 olarak belirtmiş. Rakamların altında ise sınırda kilometre başlangıcı olarak 00 belirtilmiş. Bu karayolu işaret ve işaretlerden anlayanlara yarıyor. Bunu neden anlattım söyleyeyim: Avrupa şehirleri bisiklet sürme yarışı yapılıyor Mayıs ayında. İzmir de bu yarışmaya katılıyor. İzmir büyükşehir belediyesi desteği ile il sınırları içinde cep telefonuna indirilen uygulama ile gittiği yolu kaydediyoruz. Böylece şehir ve il sınırları içinde ısı haritası oluşturuyoruz. Benim cep telefonumda da bu uygulama var ve yaptığım yolu kaydediyorum. Uydudan beni takip eden program tam burada Manisa il sınırına girince takibi bırakacak. (Tüm Mayıs ayı boyunca kaydettiğimiz rotalarla Avrupa birincisi olduk). Solda duble karayolu, emniyet şeridinde giden bir bisikletçi ve zeytin bahçesi sağda kalmış.

Düz yol olunca bastırmak gerekiyor. Güneş altında sıcak havanın etkisi ile ara sıra benzinlikte mola verip serinliyoruz. Benzinliğin birinde tuvalet ve ihtiyaç molası verirken biraz dinlendik.

Ana yola çıkınca hızımız arttı ve kısa sürede Soma’ya vardık. Soma linyit kömürleri madenlerinin bolluğu nedeni ile maden şehri. Şehir girişinde yolun ortasına kömür ocaklarında kullanılan kömür vagonu konulmuş. Vagon siyah renge boyalı, kısa iki rayın üzerinde duruyor. İki yanda iki şeritli yol ve apartmanlar dizelenmiş.

Şehrin merkezindeki kavşakta Soma kömür madencilerinin kömür ocağında çalışırken yapılan bronz heykelleri. Birisinin elinde kazmayı kaldırmış başının üzerinde. Diğeri yerdeki kömürleri kürekle kenara atmaya çalışırken betimlenmiş. Kara kömürün kara talihi kasabanın üzerinde her zaman. Yer altından kömür çıkarmak o kadar kolay değil. Hele şimdiki zamanda taşeron işçilik sisteminde. Gerekli çalışma koşulları olmadan yer altında iş güvenliğine dikkat etmeyen patronlar boğaz tokluğuna çalışan işçileri ezdiği gibi tehlikeli çalışma ortamında oluşan kazalar nedeni ile işçiler hayatını kaybediyor. Geçtiğimiz yıllarda 301 işçinin hayatını kaybettiği büyük iş kazasında zamanında alınmayan önlemler yüzünden bu felaketi yaşadık. Her ne kadar davası sürse de çalışma koşulları aynı ve düzeleceğini zannetmem.

Soma’da bizi Bisikletçi Bircan Karalar karşıladı. Öğretmen evinde bizleri ağırlayıp pide ile karnımızı doyurdu. Misafir severliğinden dolayı Bircan Karalar’a çok teşekkür ederim. Kendisini tanımıyorum, Şafak Omaç ile iletişime geçerek bizleri en iyi şekilde ağırladı. Orada iki Fransız bisikletçi ile birlikte pankartımız önünde topluca resim çekiliyoruz. Toplam 18 kişiyiz, önde sadece Şafak’ın bisikleti var.

Bircan Karalar yerel basını çağırmış bizler için. Soma Tv bizimle söyleşi yaptı. Şafak Omaç ve ben yaptığımız turun doğuşu, amacı ve projelerimizden bahsettik. Aşağıda söyleşinin videosu var.

Daha sonraki günlerde gazeteye haberimiz basılmış. Aşağıda gazete küpürü görünüyor. Gazetede 7 resim var ve yazılar. Soldaki resimde benimle söyleşi yapan spiker kız, sağda Fransız ile Cem Tabanlı birlikte söyleşi yaparken. Cem çevirmenlik yapıyor. Ortada iki bisikletli resmi. Solda aşağıda Şafak Omaç, ben ve spiker kız. Sağda, bisikletlere binmiş durumda grup olarak giderken çekilmiş resim. En aşağıda solda topluca çekildiğimiz resim ve sağda tek olarak içimizdeki en yüklü bisikletçi Hünkar Göcekli’ni resmi. (Gazete küpürü elime ulaşmadığından Şafak Omaç’ın sitesinden cep telefonu ile ekrandan çekim yaptım. Resim biraz kötü görünüyor.)

Yerel basın ile söyleşimiz bitince günlük alışveriş için şehir merkezine, yukarıya doğru gittik. Alışveriş dükkanından gerekli yiyecekleri aldık. Bisikletlerimiz yüklü olarak dükkanın önünde, kaldırımda park etmiş olarak duruyor. Bisikletim KUZ ve bagajı yüklü, üzerinde bir ekmek naylon torbada.

Alışveriş işini de tamamladık, kamp yapacağımız mesire alanına yaklaşık 10 kilometre giderek vardık. Burası Soma dışında, çam ağaçları ile kaplı piknik ve mesire yeri. Ayrıca Kırkağaç Gençlik ve İzcilik Merkezi olarak kullanılıyor. Kamp yerinde henüz çadırımı kurmadan önce kafamı yukarı kaldırınca çam ağacının dalları ilgimi çekti. Kara çam ağacında düzgün bir dal yok. Hepsi de kıvrımlı ve düzensiz gök yüzünü kaplıyor. Sanki mavi bir atlasa gelişi güzel dantel işlenmiş gibi. Kalın, ince dallar gelişi güzel, dağınık biçimde. Uçlarında iğne yaprakları seyrek olarak duruyor.

Kamp yapacağımız yer yoldan biraz yukarıda olsun diye arkadaşlara söyledim ama çadırlarını kurdukları için yerini değiştirmek istemediler. Çadırımı olabildiğine yoldan uzağa kurarım. Gece boyu geçen araçların motor ve egzoz gürültüleri rahat uyutmaz insanı. Ben ve bir grup biraz daha yukarıda çadırları kurduk. Pankartımızı da iplerle ağaçlara gererek insanların görmesini sağladık. Çam ağaçları altında bir kaç çadır ve pankart iple bağlı. Yer sofrasında oturup yiyecekleri ortaya dökerek beraberce yapmaya başladık.

Yemeği yedik, karnımız doydu. Yorgunluğumuzu biraz dinlenerek gidermeye çalıştık bir süre. Burası hem Soma’ya yakın hem de Kırkağaç’a yakın. İki kasabanın ortak piknik ve mesire alanı. Burada mangal kültürünü geliştirmeye geliyorlar. Ayrıca burasının başka bir özelliği de var. Kırkağaç Çam Festivali 10 gün yapılıyor. İnsanlar çadırlarını alıp burada kalıyorlar. Hıdırellez şenlikleri de burada yapılıp baharı karşılıyorlar. Yüz yıldan daha fazla her yıl Mayıs ayının ilk haftasında şenlikler yapılıyor. Dükkanlar da çadır tezgahlarda yiyecek, içecek, giyim, ayakkabı aklınıza ne gelirse satıyorlar.

Kısaca tarihçesi şöyle; 100 yıldır yapılan Çam mesiresi kış aylarından çıkıp bahar günlerinin gelmesi ile tarlalarda ziraat işlerine girmeden önce şenlikler yapılır çadırlar kurulur. Çam ağaçları neredeyse 200 yıllık ve köylülerin inanışına göre bir kuru dal dahi çamlıktan alınmıyor. Alınırsa evinde uğursuzluk meydana gelir inanışından ötürü çamlar şimdiye kadar korunagelmiştir. Yöredeki tüm köyler, Soma, Kırkağaç Çam mesiresine gelip kalmak adet olmuş.

Anlatılanlara göre; “Vakti zamanında köylü kadını kocasına tutturmuş Çam’a gidelim diye. Aile fakir, Çam mesiresine gitmek masraf demek. Zaten para yok. Kadın tutturmuş illa ki beni götür diye. Adam yok ne yapsın evdeki kazanı satıp gitmişler Çam mesiresine. O zamanlarda çadır falan yok, çam ağaçlarına bağlanan iplerin üzerine kilim atarak altında kalınıyormuş. Çam mesiresi bitip eve dönünce kadın kirlenen çamaşırları yıkamak istemiş. Bakmış kazan yok. Bunun üzerine  adam “Sattırdı kazanı oynattı kızanı” deyişini söylemiş.

Hıdırellez şenliklerinde yumurta tokuşturup salıncakta sallanırmış genç kızlar ve oğlanlar. Gelenek haline gelen salıncakta sallanmak kızların koca, erkeklerin de eş bulmak için Çam mesiresine gelip tanışarak yuva kurarlarmış. Çam mesiresinde Sarıkız efsanesi de bir zamanlar yer bulmuş. Din kaynaklı tarikatların zorlaması ile kadınlar ayrı, erkekler ayrı çadır kurarlarmış. Bunun etkileri hala sürmekte.

Hava kararınca çadır alışveriş yerlerini gezmeye başladık. Burada her şey var, ben sadece kendime ucuz 10 tanesi 50 kuruşa mandal aldım. Bir tek mandala ihtiyacım vardı. Bir de dondurma alarak gezinirken ağzımızı tatlandırdık.

Üstü naylon gerili tezgahlarda giyecek, ayakkabı, su, dondurma satan yerler elektrik lambaları ile ışıl ışıl. Yerler kilitli beton taş döşeli ve gezinen insanlar.

Her türlü yiyecek bulmak olası, yer fıstığı satan bir tezgahtan biraz yer fıstığı alıyoruz çadırda yemek için. Karşıda parlak ışıkları ile dondurma tezgahı.

Bir süre dolanıyoruz alışveriş yerinde. Fazla geç olmadan çadırları olduğu yere gelerek yer fıstığı ile bira içerek sohbete daldık. Geç saate kadar insanların gürültüleri devam etti. Ortalık sakinleşince çadırlara girip yattık tatlı düşlerle.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 67 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

99. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu 11. Gün

11 Nisan 2014 Cuma

Kaz dağı – Avcılar köyü – Akçay – Otogar Konak – Ev

(Kör arkadaşalar için betimleme yapılmıştır)

 

LODOS

Gökyüzünde bir yerlerde korkunç bir savaş var!

 Ucu bucağı yok

 Öyle sesler duyuyorum ki

 Öfkeyle savrulan kılıçlar gibi

 Kesiyorlar günahsız zeytin dallarını

Kırıyorlar öldürüyorlar !

 Bir tek kuş kalmamış kanat çırpan

 Kediler köpekler kuytu bir sığınak bulmuş

Oldum olası ürktüm ben bu savaştan

 Savaşın adı Lodos …

Nilgün Ünveren    31/01/2015

 

Öne çıkmış olan görsel, Uçurum kenarına üç kişi oturmuşuz, önümüzde Akçay ve Edremit körfezi var.

 

Yüksek rakım olmasına rağmen yağmış yağmurdan iyice yıkanmış hava gece iyi uyumama neden oluyor. Uykunun en güzel tarafı gün ağarmaya başladıktan sonra çamların yeşil yaprakları karbondioksit vermeleri birden bire oksijen vermeye başlaması ile oluyor. Uykunun bu bölümünde rüyalar görmeye başlıyoruz. Hem de renkli rüyalar. Ormanın içinde egzoz ve diğer sanayi kötü gazlar yok. Sadece karbondioksit olduğundan fotosentez yapmaya başlayan yapraklar karbonu kendine saklayıp oksijen atomunu dışarı soluduğunda iyice saf olan oksijeni soluduğumuzda gördüğümüz rüyaların iyice renkli olmasına neden oluyor. Buna bir de cıvıl cıvıl kuş sesleri sanki cennette uyumuşuz gibi. Gördüğümüz bu renkli rüyalar sabah daha dinç ve diri kalkmamıza neden oluyor.

Zinde uyanıyorum bu sabah, düşünceler duru ve temiz. Kaslarım dinlenmiş harekete hazır durumda. Kalkar kalkmaz ilk önce çadırı ve eşyaları topluyorum. Arkadaşlar da uyanıp toparlanıyorlar. Ardından güzel bir kahvaltı yaptık. Eşyaları bisiklete yükleyip yola çıkmaya hazırız. Son defa içerileri kontrol ediyoruz bir şey unuttuk mu diye.

Bu gün Sarıkız zirveye çıkacağız, eğer yolu bulabilirsek. Hep birlikte yumuşak toprak zeminde gitmeye başladık. Dün yağan yağmur yolun zeminini iyice yumuşatmış. Bazı yerlerde küçük su birikintileri var. Ama genelde zemin iyi. Orman yolunda üç bisikletli önümde gidiyor.

110420146577

Ormanın içindeki toprak yolda hafif aşağı doğru inişe geçtik. Hava tertemiz, bol oksijen ciğerlere dolarak bize güç veriyor.

110420146578

Sabahın serinliği var, rüzgarlıkları giydik. Üşütmemek gerek. Mustafa önümde, diğerleri epey ileride gidiyor.

110420146579

Yol bazen kuru dere yatağından geçiyor, Arkadaşlar ileride.

110420146580

Padişah pınarları mevki olan yere geldik. Hala 1000 metrenin üzerindeyiz. Buranın rakımı 1120 metre. Kimseler görünmüyor ortalarda bizden başka.

110420146581

V biçiminde arazide çamlar yamaca göre değil de teraziye göre dik çıkmış. Yeni çam fidanları da büyümekte.

110420146582

Dünkü yağmurdan dereler coşmuş durumda, her taraftan sular fışkırıyor. Rehberimiz İrfan arada durup yön tayini yapıyor. Etrafı iyice gözlemleyerek nereye doğru gideceğimizi kestirmeye çalışıyor. Bunu yaparken de kimseyle konuşmuyor, kimseye de cevap vermiyor. Artık bunu iyice öğrendiğimizden onu öylece etrafı dinlemesini, görmesini sessizce izliyoruz sadece. Küçük bir dere akıyor, ileride İrfan durmuş etrafa bakarken orman içinde.

110420146583

İrfan’ın nereye gidileceğini düşünürken bekliyoruz. Beklerken de kesilmiş ağaç kütüğü ile bisikletleri ve arkadaşları çekiyorum.

110420146584

Genç çam ağaçları gözüme çarpıyor. Orman sürekli kendini yeniliyor. Yaşlı çürümüş ağaçlar devrilip yerine genç çam ağaçları alıyor. Yağmur da çam ağacını yıkamış, yeşil rengin tonu da göze çok hoş bir renkte çarpıyor.

110420146585

Bulutlar Kaz dağlarını henüz terk etmiş değil. Hala tepelerde dolaşıp duruyorlar. Bakalım şansımıza, yağacak mı bu gün. Şimdilik parçalı bulutlu, bulutlar üzerimizden geçip gidiyor. Daha çok güneş görüyoruz. Ama ne olacağını kestirmek güç, her an yağabilir. Bizler hazırlıklıyız her daim. Yağsa da gideceğiz hedefimize doğru.

110420146586

Bazı bulutlar vadiye inmiş sanki uykusu gelmiş öylece uzanmış.

110420146587

Bazen de çoğalıyor bulutlar. Dağı sarıp sarmalıyorlar.

110420146588

Yine yolun çatalında rehberimiz durup Sarıkız yolunu bulmaya çalışıyor. Bisikletim KUZ İrfan’ın yanında.

110420146590

Sağdaki yol hiç kullanılmamış, biz soldaki yola giriyoruz. KUZ yol çatağında.

110420146591

Bazı çam ağaçlarında asalak bitkileri görüyorum. Bu bitkiler toprakta kök salacam diye uğraşmadan ağaçların gövdelerinde, dallarında ağacın topraktan çektiği öz suyu hazırlop kendileri de yararlanmaktan çekinmiyorlar.

110420146592

Tertemiz havada bisiklet sürmek çok keyifli. İnanılmaz yollardan gidiyoruz. Hem de hiç karbon salınımı yapmadan kendi gücümüzle. İki pistonumuz var, bunlarla pedal çevirip doğayı kirletmeden, resimde gördüğünüz gibi yemyeşil çamların içinde bisiklet sürüyoruz. Daha ne isteyebilir ki insan?

110420146594

Sarıkız oralarda bir yerde  bizi bekliyor. Gitmeyi arzuladığım yerlerden biri Sarıkız. Ulaşılmaz gibi görünüyor ama ulaşacağız bir türlü. Hedefimiz Sarıkız zirvesi.

110420146595

Normalde hafif yokuş aşağı gitmemize rağmen bisiklet sanki çok ağır ve gitmiyormuş gibi. Pedal çevirmeden gitmek imkansız. Bunun nedenini arkaya dönüp baktığımda anlıyorum. Tekerlekler yumuşak toprağa iyice gömülerek gitmiş. Yağan yağmur toprak zemini iyice yumuşatmış. Yüklü olan bisikletlerimiz de yumuşak zeminde iyice batınca haliyle gitmek te zorlaşıyor. Bisikletim KUZ park halinde yolda. Solda ağaç kütüğü oyularak yalak yapılmış. Çeşme ise dal parçası kanal olarak oyulup suyun kanaldan akması sağlanmış.

110420146597

Sanki ormanda kaybolmuşuz gibi, bizden başka kimse yok görünürde. Sabahtan beri henüz kimseyi görmedik. Ormanda kaybolmak ne güzel, telefon çekmiyor, internet yok. Şehir gürültüsü, trafik sıkışıklığı yok. Kırmızı ışıkta geçen kimse olmuyor ormanda. Zaten trafik lambaları da yok. Dünyanın var olduğunu burada anlıyorum.

110420146598

Yine bir çatal ve İrfan, ellerini kalçalarına koymuş bizi bekliyor. Şu yöne gideceğiz diyor, biz de o yöne gidiyoruz. Ben nereye gideceğimiz konusunda hiç düşünmüyorum dert te etmeden. Dengesiz İrfana güvenim tam. Kaz dağlarında kaybolmuş gibi görünsek te bizleri hedefimize götüreceğinden eminim.

110420146599

Bazı yerlerdeki ağaçlar neredeyse yolu kapatmış durumda. Yol ürkütücü görünüyor. Yolun ortasında çıkmış olan çam fidanları buralara uzun zamandır insan eli değmemiş gibi. Buna ormancılar da dahil. Sanki buraları unutulmuş, hafızalardan silinmiş. Bir zamanlar açılmış olan yol bir daha hiç gelinmemiş gibi. Bisikletim KUZ yol ortasında.

110420146600

Çam fidanları neredeyse yolu kapatacaklar gibi. Eğer belli bir süre daha gelinmezse yol tamamen ağaçlarla kaplanacak ve bize geçit vermeyecek. Mustafa yanıma gelerek az önce sol yamaçtan bir domuzun bana geldiğini görünce bağırarak domuzu kaçırdığını söyledi. Ben de hiç farkında değildim, Mustafa çok korkmuş domuzun bana doğru geldiğini görünce. Elçek kendimi ve bisikletimi çekiyorum ormana dönüşmek üzere olan yolda.

110420146601

Yol birden bire bitti, haydaaa nasıl biter yol? Sağa sola bakındık herhangi bir taraf ta yok. Sağımız solumuz uçurum, radar karşı tarafta duruyor. Yanından geçmemiz gerekirken yol bıçak gibi birden bire kesildi. İrfan da buna çok şaşırıyor. Hesabı, yönü, pusulası şaştı. Buradan öyle görünüyor ki Sarıkız’a ulaşmamız olanaksız. İrfanın dediğine göre gece kaldığımız yerden önce sapağın birini kaçırmışız. Sapak ta dünden kaçmış. Artık geri dönmekten başka yapacak bir şeyimiz yok.

110420146602

Sevgili Mustafa yükü ağır. Kendinle beraber bir 150 kilo gelir. Zemin bazı yerlerde o kadar yumuşak ki bisikletten inmek zorunda kaldı Mustafa. Yürüyerek yoluna devam ediyor.

110420146603

Hakan’ın lastiği patladı, o tamir yaparken biz de keyifle seyrediyoruz. İşini tek başına hallediyor, yardıma gereksinimi yok. Biz de bakıyoruz ona.

110420146604

Kayalıklara geldik, burada yemek için mola vermeye karar verdik. Manzarası da güzel hani. Aşağısı uçurum.

110420146605

Sevgili rehberimiz kayalıklara oturmuş düşünüyor. Yolun bitmesi şaşkınlığı hala üzerinde. İçi içini yiyor, yolu nasıl şaşırdım diye.

110420146606

Mustafa da kendi keyfinde, nevaleleri çıkarmış öğlen yemeği için sucukları dilimliyor. O zaten tura katılırken kendini bize bırakmıştı. Biz nereye o da oraya, sesi soluğu da çıkmıyor. Yolun çıkıp çıkmaması umurunda değil. Bizlere güveni tam.

110420146607

Sucuklar soyuluyor, ben de manzaranın keyfini çıkarıyorum. Bu gün için yemek yapmaya 3 kişi için uygun değil. O yüzden ben de boşta kaldım.

110420146608

Sucuklar doğrandıkça pişirme işi irfanda olduğu için tavada başladı pişirmeye. Biren bire ortalığı sucuk kokusu sardı. Nefis sucuk kokusu iyice acıktırdı beni.

110420146609

İrfan da güzel pişiriyor doğrusu, yemek yapmaktan zevk alıyor. Mustafa da öyle olunca yolda yemek yapma konusunda sıkıntı duymuyorum. İki aşçı beni güzel doyurdu şimdiye kadar. Neyse ki küçük tavam burada işe yarıyor. Tavada pişen sucukları yakından çekiyorum. Aşağısı uçurum.

110420146610

Manzara güzel, hava mis gibi  çam kokuları. Bu kadar güzel bir ortamda rakı da ne gider değil mi? Mustafa çantasında kalan son rakı şişesini çıkarıp herkesin bardağına bölüştürüyor. Kadehlerimizi sağlığa kaldırıyoruz. İşte her zaman paylaşımcı gezgin ruhu ortaya çıkıyor. Her anı her yerde, hem de en güzel yerde ortam yaratılıyor. Hedefimize ulaşamasak ta Sarıkız nasıl olsa orada, başka sefere çıkarız. Her anı yaşıyoruz birer kadeh rakı eşliğinde. Yarasın!

110420146611

Yemekle beraber birer bardak rakı iyi gitti doğrusu. Yemeklerde bir yada iki bardak rakı iyi gider. Üçüncü bardak alkolün pençesine doğru iter. Onun için fazlaya gerek yok. Kendini ispat etmek için yok şu kadar içtim, yok bunu devirdim demeye gerek yok. Atalarımız ne demiş ; “Azı karar çoğu zarar.” Özcan dördümüzü manzara eşliğinde rakıları kaldırmışken çekiyor.

110420146612

Kaz dağları bulutları yakalamaya çalışıyor ama bulutlar bu gün pas vermeden geçip gidiyorlar kuzeye doğru. Belli ki şimdilik bulutlar yüklü değil. Yemekten sonra birer kahve iyi gidiyor.

110420146614

Karnımız doydu, keyfimizi de yaptık, yola çıkma zamanı. Mustafa önde gidiyor.

110420146616

Durup resim çekmeden olmaz. Beni ve ağır yükümü taşıyan bisikletim KUZ. Arada dinlendirmek gerek. Gerçi demir atım hiç yorulmaz, o kadar yükle bu dağlarda gezip duruyor. Gıkı bile çıkmaz ama bana göre dinlenmesi gerek. Bunu hakkettiğine inanıyorum.

110420146617

Baş tanrı Zeus’un yıldırımlarından biri gördüğüm bu ağaca isabet etmiş olmalı. Ağaç ikiye yarılıp gövdesinin ortasından kırılmış. Çok  kötü darbe almış olmalı. Zeus’un kızgın bir anına denk gelmiş.

110420146618

Mustafa sessizce yoluna devam ediyor. Ormanın sessizliğine uymuş sanki. Bizim gibi çılgın sesler çıkarmıyor. Henüz bağırdığını da duymadım. Çok ta uyumlu,  böyle olmasının sebebi erken yaşta ailesinin tüm yükünü omuzlarına binmesi. Uzun yıllar bu yükü başarıyla yerine getirmesi sessiz, sakin ve olgun biri olarak hep ciddi durmasına neden olmuş. Belki de hayatında hiç yapmadığı şeyleri yapıyor bizimle birlikte. Her ne olursa olsun Mustafa’yla daha tanışmadan ilk telefon görüşmemizde kanım kaynamıştı. Tanıştıktan sonra da çok sevdim, harika bir insan. Yamaç dik, yol düz ve terazide açılmış ormanın içinde.

110420146619

Bazı yerde yolun alanı genişliyor. Çam ağaçları da genç, en fazla 30 yıllık.

110420146620

Arada çiçek açmış ağaçlar da görmek olası. Hep çam ağaçları arasında gelin gibi süslenmiş bu ağaç ormana ayrı bir renk katmış. Büyük bir olasılıkla bu ağacı ormancılar dikmiş olmalı. Çiçekler çoktan açmış yapraklar tomurcuklardan çıkmak üzere.

110420146621

Sıkça çeşmeler görüyoruz yol boyunca. Suları takviye yapmadan geçmiyoruz. Gerçi daha çok inişteyiz, öyle terlemeden iniyoruz. Fazla su kaybı olmadığından  su da pek içmiyorum. Sadece suları tazeliyorum çeşmeden. Böylece plastik şişelerde suyum fazla kalmamış oluyor. Her zaman taze.

110420146622

Yön tabelalarına denk geldik, giderek Kaz dağlarından aşağıya inmişiz epeyce. Tabelada; Sağa doğru Padişah pınarları 6 km, Düden alanı 8 km. Sola ise Dereçatı 13 km yazılmış.

110420146623

Yollar hep çatal, hep çatal. Yine tekerlek izleri bizim gideceğimiz yolu belirtiyor. Biz soldaki yola girdik.

110420146624

Dün yağan yağmurdan gevşemiş olan toprak zemin. Bagajlarımız yüklü olduğu için ağırlıktan tekerlek izleri haliyle derin oluyor. Yolda izleri biz yapıyoruz, isteyen takip etsin. Bir şekilde kendi yolumuzu çizmiş olduk. Önemli olan da bu zaten.

110420146625

Çıkışta bizleri geride bırakan dengesiz inişte geri kalıyor benden.

110420146626

Kaz dağları uzaktan pek azametli görünmesine rağmen içinde yaşamak apayrı bir şey. Zirveden inmemize rağmen ufak ta olsa bazen çıkmak gerekiyor küçük tepeleri.

110420146627

Ormanın sessizliğini dinlemek ne güzel; sakin, sessiz, dingin, huzurlu.

110420146628

Bu ağacı Baş Tanrı Zeus ellememiş anlaşılan. Yanık, kırık yok devrilmiş yana doğru. Olsa olsa bunu ancak Herkül yapar ancak. Muhteşem gücü ile her şeyi yerinden oynatan halkın kahramanı Herkül.

110420146630

İnişe devam ediyoruz.

110420146631

Epey inmişiz, bir de yanlış yola girdik üstelik. Tabelalar aşağı yukarı ne kadar indiğimizi gösteriyor. Padişah pınarları 11 km, Düden alanı 14 km.

110420146633

Kaz dağları milli park giriş kapılarından birine geldik. Kapıdaki görevli bizi görünce şaşırdı; bunlar nereden geldiler diye. Kaz dağlarını korumak için kapıları koymuşlar. Kaz dağlarını kuzey tarafında fazla yerleşim alanı yok. Fazla insan kalabalığı da yok. Denize kıyısı olan güney tarafı neredeyse tüm kıyı kesimi yazlıkların kaplaması ile aşırı insan kalabalığı var. Bir de Balıkesir ilinin Edremit ilçesi de içeride olmasına rağmen nüfusu kalabalık bir şehir. Ormanlara en çok zarar veren canlılar da insan olunca ormanı koruma gereği duyulmuş. Ormanı sadece mangal yakmak için piknik alanı olarak kullanan bu insanlar çok tehlikeli. Piknik yapmaya gelen insanlar her istediği şekilde her yerde mangal yakarak ortalığı et kokusuna bürüyor. Ardından dev çöp yığınları bırakarak. Ormanda başka canlı yaşamış umurlarında değil. Bu canlılardan nasıl kurtulacağız bilmiyorum.

İşte kapitalizmin yarattığı düzen burada da kendini gösteriyor. Milli parka, ormana giriş ücretli! Aynı zamanda bisikletlileri de almıyorlar içeriye. Bir kaç bisiklet kazası, çeşitli yaralanma olmuş dağlarda. Ormancılar arama kurtarma işleri ile uğraşmamak için sorumluluk kabul etmeyerek bisikletli girişi yasaklamışlar. Bunu kapıda ki görevliden öğrendik. Görevli ılımlı olacak bizlere bir şey demedi şükür. Tabela yanında bisikletler park halinde. Tabelada, sola doğru; Şahin dere kanyonu 5 Km. Sağa doğru; Düden çatı 14 Km, Düden alanı 15 Km yazılmış.

110420146635

Üç dengesiz oturup Ege denizinin muhteşem görünümüne bakıyoruz. Manzarayı bozan tek şey kıyıları yağmalamış yazlıkçılar. Beton binaların çirkinliğine rağmen biz daha çok ufka bakmaya başladık. Karşıda Midilli adası neredeyse tüm ufku kaplamış. Bakalım bir gün Midilli adasında pedal basıp dağlarından buraları, Kaz dağlarını seyredebilecek miyiz. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

110420146636

Hakan pozunu veriyor denizden gelen esintiye karşı. Sanki uçacakmış gibi kollarını yana açmış.

110420146638

Sevgili Hakan Berkan ve Özcan Doğan; 3 günlük tanışıklığımızda öyle fazla sohbet edemedik. Birlikte geçirdiğimiz günler çok güzeldi. Beraber kaz dağlarını aştık, onlarla birlikte dağları aşmanın gururunu yaşıyoruz. Resimde hakan Berkan.

110420146639

Bu da Özcan Doğan.

110420146640

Orman bittiğine göre bitki yapısı da değişiyor. Zeytin ağaçları çarpıyor ilk önce gözüme.

110420146641

Henüz  hala yüksekteyiz ve iniş kıvrıla kıvrıla devam ediyor.

110420146642

O da  KUZ gibi evi sırtında istediği yere gidiyor, istediği yerde uyuyor. Anlayacağınız o da bizim gibi gezgin.

110420146643

Bahçeler, zeytinlikler giderek çoğalmaya başlıyor.

110420146644

Dere yatakları sert kayalardan oluşmuş. Yağmur suları giderek aşındırmakta. Seneye aynı durumda görmemiz imkansız.

110420146645

Uzaktan gördüğümüz dağlardan kıyıya ulaşmak öyle kolay değil. Arası epey mesafeli. Henüz deniz seviyesine inmedik. Aşağımızda Avcılar köyü görünmekte. Kıyıdaki betonarmeyi boş verin. Karşıda Midilli adası.

110420146646

Avcılar köyüne vardık, inişte kahveden bize seslendiler durun diye. Durup baktık ki Kaz dağlarının imparatoru Muammer Kızak. Arkadaşları ile dağları dolaşmışlar dönüşte köyde çay molası vermişler. Onları görünce hasretle sarmaş dolaş birbirimize sarıldık. Bizleri çay içmeye buyur ettiler. Dağlardan gelen sular köyün içinde küçük kanaldan aşağı akıyor. Bisikletleri kanalın içine, buz gibi dağ sularında soğutmaya bıraktım.

110420146647

Biz de kahveye oturunca kalabalık grup oluştu. Ortam havası birden değişti, her zaman aynı sohbetleri yapmaktan bıkmış olan köylüler de değişik konularda bizlerle sohbete başladı. Kahve neşe doldu sanki. Duble çaylar sohbetimize sıcaklık kattı.

110420146648

Bir süre köyde dinlendikten sonra Muammer Kızak ve arkadaşları ile birlikte ana yola indik. Köyün girişinde toprak yoldan asfalt yola girmiştik zaten. İzmir – Çanakkale ana yol da kaymak gibi. Yüklü olmamıza rağmen  bütün gün ağır bisikletlerimizle yağmurdan gevşemiş toprak yolda düşük hızda, daha çok  firenle inmemiz yormuştu bizleri. Kaymak gibi yolda hızımız arttı. Öyle ki birbirimizi gaza getirip 45 km/h kızına kadar çıktık. Ağır yükümüze rağmen hızını alan bisikletimiz rüzgar gibi gidiyor. Altınoluk’tan Akça’ya kadar çabucak geldik.  Mustafa kendi aynasından benim resmimi çekmiş.

893576_10152734694913222_5419133551963304078_o

Akçay da karnımızı doyurduktan sonra evden gelen haberle turu buradan bitirmek zorunda kaldım. Akşama misafirler davetliymiş, mutlaka gelmemi istediler. İrfan ile Mustafa Akçay da pansiyonda kalacaklar bu gece. Tura birlikte devam edecekler. Hakan ve Özcan bizle vedalaşıp ayrılıyorlar. Ben de İrfan ve Mustafa ile vedalaşıp oto gara doğru giderek otobüs hareket saatlerini sordum. Sebat turizmin otobüsü 5 dakika önce kalkmış. O da son otobüs olduğunu söylediler. Metro turizm otobüsünden bilet alayım dedim görevli otobüslerin bagajları dolu almazlar deyip bileti kesmedi. Otobüs gelince şöfere alır mısınız deyince yer yok diye kabul etmedi.

Metro turizm şöferlerin eline kalmış berbat bir firma. Şöfere Allahından bulasın deyip oto gardan ayrıldım.

İrfan’ı telefon ile arayıp nerede olduklarını öğrendim. Kaldıkları pansiyona giderek o gece onlarla birlikte kaldım. Artık eve gidemeyeceğime göre. Sıcak bir duşun ardından güzel bir uykuyu hakkettik doğrusu. Ertesi gün erkenden kalkarak arkadaşlarla tekrar vedalaşıp kahvaltı yapmadan otogara giderek biletimi Sebat  turizmden aldım. Hava yağışlıydı. Otobüs perona yanaşınca boş olan bagajın içinde çantalarımı sökmeden bisikleti olduğu gibi yatırdım. 2 Saatlik yolculuktan sonra İzmir oto garına gelerek bisikleti bagajdan indiriyorum. Ardından eve kadar aheste aheste pedal basarak ulaştım. Nasıl olsa misafirler dünde kaldı.

Acelem de yok. Neyse evime kavuştum sonunda. Bisikletim KUZ evin önünde, kemerli kapı dekortaş ile yapılmış. Kilit taşında nazar boncuğu takılı. Girişte merdivenler var. Evim iki katlı, pembe badanalı, ben üst katta oturuyorum balkonlu yerde. Bahçem yeşillik içinde, Erguvan, melisa, ıhlamur ve limon ağaçları var. Kaldırım taşları sarı – beyaz renk ile boyalı.

120420146649

Böylece 11 günlük bir turun daha sonuna geldim. Bu turda yeni insanlar tanıdım, yeni dostlarım oldu. Güzel zaman geçirdik dostlarla.

Başka bir turda görüşme dileği ile. Haydi siz de çıkın yola, bisikletin özgürlüğünü yaşayın.

Bu gün yaptığım yol toplam : 78 km

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc