Etiket arşivi: tuzla

Eşpedal EGE Turu 4. Gün

9 Ağustos 2017 Çarşamba

Ayvalık – Altınova – Nebiler şelalesi – Dikili

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır. )

 

Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz

Nazım Hikmet RAN

 

Öne çıkan görsel, Çağlayanın en üstünden aşağısı. Köpürerek dökülen sular, aşağıdaki havuza dökülüyor. Kıyılarda ağaçlar ve tahta köprüde yürüyen insanlar.

Sabahın seherinde uyanmanın tadını daha çok gezenler bilir. Gün ağarınca uykunu almış olarak gözlerini açarsın. Senden önce uyanmış olan kuşlar günlük yiyecek telaşına başlamadan önce cıvıl cıvıl öterler. Kuş sesleri ile uyanmak ne güzel. Bu anları yaşamak daha da güzel. Ömrüne ömür katarsın. Yada güzel bir güne doğa ile beraber yaşamanın sevinci içinde olur.

Her sabah olduğu gibi kahvemi pişirip güne başlıyorum. Çadır kurmayınca fazla dağınıklık olmuyor. O yüzden çarçabuk eşyaları toplayıp çantama yerleştirdim. Hamak ise dörde katladıktan sonra yumak gibi yapıp çantaya öyle koyuyorum. Sabah kahvaltısını hep birlikte yapıyoruz. Diğer arkadaşların toplanmasına yardım ederek yola çıkmak için hazırlıkları yaptık. Herkes hazır olunca yola çıktık. Bir süre yazlık apartmanların arasından gidiyoruz. O kadar çok evi bir araya getirmek için artık çok katlı apartmanlar çoğalmaya başladı. Herkes yazlık sahibi olmak istiyor ama nereye sığacak insanlar. Yeni apartmanlar yapıldıkça enerji ihtiyacı için trafo binaları da yapılıyor. Aslında bu yazlıklar ölü yatırım dedikleri şey. Yaz aylarında sadece bir kaç hafta, belki de birkaç gün gelip kalıyor, sonrada ev boş olarak yıl boyu duruyor.

Yolda bisiklet süren Eşpedal grubu emniyet şeridinde tek sıra, düzeni bozmadan gidiyor. Yolun sağında trafo binası, binaya gelen, giden yüksek gerilim ve alçak gerilim telleri direklerin üzerinde. Sol taraf çam ormanı, henüz arsız emlakçılar, inşaatçılar yok etmemiş durumda. İleride şehre dönmüş yazlık apartman daireleri. Cadde geniş, solda kapalı otobüs durağı.

Yol kıyısında duruyoruz, durmamızın nedeni çeşme olmayan yerde marketten su ihtiyacını karşılamak. Plastik pet şişelerde su alıyoruz yedek olarak.

Tarlanın birinde kahverengi bir at duruyordu. Ben de resmini çekiyorum. Güneş ışınları kahverengini daha da parlak görülmesini sağlamış. Tarlanın bitiminde çam ormanı tepeye kadar gidiyor.

Çanakkale – İzmir karayoluna çıktık. Sağdan emniyet şeridinden gidiyoruz güvenli bir biçimde. Hava iyice sıcaklamaya başladı. Yolun sağındaki çizginin hemen yanında karayolu ekiplerince 30 santimlik çentikler açılmış. Hangi sivri zekalının aklına geldiyse hiç iyi yapmamış bizler için. Üzerinde gitmenin olanağı yok, bisikleti ve süren kişiyi çok sarsıyor üzerinde gidilirse. Bu çentikler emniyet şeridini daraltmakla kalmamış sola gidip gelmek bile eziyet.

Karayolunda giden bisikletçileri arkadan çekiyorum. Geçtiğimiz yer tuzla havuzlarının olduğu yer. Sol tarafta tuzla havuzları, sağda da deniz. Yol tam ortasından dar bir yerden geçiyor. Elektrik direkleri ve yol kıyısında bariyerler.

Grubun en arkasında tek başına bisikletim KUZ ile birlikte yol alırken Hakan benim resmimi çekiyor. Bagajımda turuncu çantalar güneşin altında yaldır yaldır parlamakta.

Ben en arkada süpürücü olarak geldiğimden öndekiler benden ileride. Lastik patlağı ile uğraştığımdan epey geride kaldım gruptan. Kavşakta beni bekleyenler sola girmemi işaret ettiler. Yolun hemen girişinde Atilla, Mürşit, Baattin beni bekliyorlardı. Bunlar yokuşu çıkmayalım, grubu burada ağacın altında gölgede bekleyelim dediler. Bu sıcakta çıkmanın anlamı yok diye karar vermişler. Ben de onlara uydum ve çantamda hazır olan hamağı çıkarıp iki ağaca bağlayıp içine uzandım. Ohh dünya varmış uzanıp yatmak, hele bir de gölgelikte hamakta yatmanın keyfini çıkarıyorum bir süre. Yattığım yerden ayak uçlarımı, hamağın bağlı olduğu ip ağaca takılı. İpin ucunda karabina var. O yüzden düğüm atmadan ağacın gövdesine ipi dolayıp karabinayı takıyorum. Takması, sökmesi saniyeler alıyor. Solda bisikletim KUZ, turuncu çantalarımla birlikte.

Baattin ve Mürşit matı yere serip uzanmışlar kafa kafaya verip. İkisi de sırt üstü yatmış, bacak bacak üstüne atmış durumda. İkisi birbirine ters yönde.

Hamakta bir süre dinleniyorum uzanıp. Beni de Mürşit çekiyor hamakta uzanmış olarak cep telefonumla. Hamak mavi renkte, arkadaşım huysuz ihtiyar Şerif Kılavuz kendisi diktirip bana hediye etmişti. Sağ olsun bana çok faydası oldu bu hamağın. Yorulduğun zaman iki ağaca kısa bir sürede bağlayıp uzanarak dinleniyorsun. Hamağın yapımı çok basit. Astarlık kumaş alıp uçlarından sağlam dikişle uçkurluk yaptırıyorsun bir terziye. Sonra yeteri uzunlukta ip geçirip ucuna da küçük bir karabina bağladıktan sonra hamak kullanılmaya hazır. Hem de çok ucuza çıkıyor.

Fıstık çam ağaçları altıda, yol kenarı, ağaçları gölgeliğinde bisikletlerimiz ve hamakta uzanıp sallanan ben.

Bir süre dinlendikten sonra hadi kahve yap ta içelim dedi arkadaşlar. Hemen kalkıp hamağı toplayıp çantama yerleştirdim. Kahve takımları çıkarıp bir güzel kahve içiyoruz. Çam ağaçlarından düşen kozalaklardan çam fıstıklarını çıkarıp taşla kırarak içindeki çam fıstığını yiyorum bir kaç tane. Tadı fıstık gibi derler ya işte öyle bir tadı vardı. Bir süre sonra telefonla arkadaşlardan birini arıyorum ne zaman döneceksiniz diye. Aldığım cevap akşama kadar buradayız olunca o zaman burada beklemenin anlamı yok diyerek yola çıktık. Yaklaşık olarak 5 kilometrelik bir tırmanıştan sonra Aşıklar Şelalesine dönen yola geldik. Yol kıyısındaki bahçe duvarından dışarıya taşmış üzümlerden de birer salkım koparıp tadına baktık. Tam da üzümlerin pişme zamanı.

Yol ayrımındayız, sola doğru toprak yola girdik. Tabela konulmuş yol kıyısına. Tabelada şelalenin resmi var. Aşıklar Şelalesi 1 Km yazılıp ok işareti ile yönünü belirtmişler.

Girdiğimiz toprak yolun etrafı ve ilerisi tek tük ağaçlardan açık bir arazi olduğunu görüyorum. Şelale neresi acaba diye düşünmeden edemedim.

Neyse 1 Kilometre toprak yolda gidip şelalenin girişine geldik. Burası özel işletmeye devredilmiş. Girişi ücretli ama bizden para almadılar. Ya da öndekiler verdi bilemiyorum. Buraya gelenlerin hepsi arabası ile geliyor o yüzden arabalar park etmiş girişte. Biz bisikletlerle içeri girip arkadaşların bisikletlerini park ettiği yere park ediyoruz. Akan bir şelale ve havuzu olduğunu öğrenince hemen su donumu giyip peştemalimi alarak doğru şelaleye tahta merdivenlerle indim. Sıcağın bunaltıcı etkisinden kurtulmak için hemen şelalenin altında oluşmuş doğal havuza giriyorum. Benden önce suya girmiş arkadaşlara ellerimle su atarken Hakan uzaktan resmimizi çekmiş.

Serinlemek güzeldir, insanın vücudunu dinlendiriyor. Şelalenin dibine akan suyun altına giriyorum. Yükseklerden dökülen suyun altında olmak gibisi yok. Hızla dökülen su her tarafımı masaj yapmaya başladı. Bir süre kendime doğal su masajı yapıyorum. Köpürerek akan sular üzerimden geçip gidiyor. Burada durmak epey zor, tutunacak yer yok.

Kayalıktan havuza atlamadan önce Hakan’a beni çekmesini söylüyorum. Ben kayanın üzerinde duruyorum, yanımda da birisi kayanın üzerine yatmış.

İleriye doğru balıklama atlıyorum ama kameraya doğru olunca az görüntü oluşmuş resimde. Hakan beni havada yakalamış.

Biraz suda eğlendikten sonra işletmede pide yaptırıp öğle yemeğini bir bira ile pekiştiriyorum. Yukarılarda başka şelale olduğunu söylediklerinde hadi oraya gidelim bakalım deyip yol başına geldim. Yanımda büyük Şevket ve ortanca Şevket var. Burada ağaçtan tabelalara gidilecek yerlerin isimleri yazılmış. Sağa ok işareti ile Şelale tabelası en üstte. Altta üç tabela da sol yönüne ok işareti ile Mağara, Zindan ve Ece Şelalesi yazılmış.

Dere boyu, patikadan yürümeye başladık, Patika yeşilliklerin içinden yukarıya doğru devam ediyor. Zakkum bitkileri arasından delik deşik olmuş asırlık zeytin ağacının gövdesi dikkatimi çekiyor.

Patika öyle bir yerden geçiyor ki her tarafımı ağaçlar kaplıyor. Bitki yaprakları tünelinden geçiyorum. Güneş seyrek görünüyor, bazı yerlerde tamamen gölge altında. Bitkilerin çoğunluğu zakkum, söğüt ve çınar ağaçları.

Zakkum ağacı uzun ömürlü bir bitki değil, o yüzden fazla uzayıp gövdeleri kalınlaşmaz. Akdeniz bitki örtüsü grubuna giren zakkum maki olarak adlandıran çalı tipindedir. 800 metre yüksekliğe kadar yaşam alanı bulur kendisine. 800 metreden yukarılarda göremezsiniz. Kökten yeni filizlerle ortama yayılır. Zakkum ağaçları dere yatağına iyice yayılmış. Yaz aylarında az ve sakin akan dere kış aylarında yağan yağmur suları dereyi coşturup taşkın biçimde akarken zakkum ağacının gövdelerini de tıraşlıyor. Taşkında sıyrılıp giden yaprakları, dalları normal zamanlarda yeniden filiz vererek dereye inat yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Çoğu çıplak zakkum gövdelerinde dalların yanından yeni filiz vermiş.

Patika bizi kaya kütlesine getirdi. Burada 2 metre yüksekliğinde geniş bir mağara. Su bu mağaradan çıkıyor. Mağaranın girişinde çınar ağacı var. Burası “Ağlayan mağara, Zindan” adı verilmiş.

Etraf çınar ağaçları ile kaplı, asırlık çınar ağaçlarının gövdeleri sarmaşık bitkisi kaplamış durumda. İki çınar ağacının birisini sarmaşık sarmış diğerinde sarmaşık yok.

Mağaranın ağzına geliyorum. Tavanı kaya kütlesinden oluşmuş. Üstten akan suların tortusu kaya yüzeylerinde kaplamış çoğu yeri. Bazı yerlerde çalı gövdeleri kayanın çıkıntılarına yapışıp yukarı doğru yükseliyor. Mağara 15 metre genişliğinde, 10 metre civarı derinliğinde görünüyor. Tavan kaya, zemin kum kaplı. Su derinlikten gelip dışarıya akıyor.

Mağaranı ağzına gelip elimle tavandaki kayaları tutarken poz veriyorum. Büyük Şevket beni cep telefonumla çekiyor. Üzerinde kısa pantolon var sadece, uzun saçlarım ile mağara adamına döndüm.

Mağaranın tavanında tutunacak çıkıntı bakıyorum.

Sağlam kaya çıkıntısına tutunup ayaklarımı da tavandaki kaya çıkıntılarına bastım. Tam mağara adamı yada yarasa gibiyim tavana asılı durumda.

Bu kez benim yerime büyük Şevket geçip aynı pozu veriyor. Üzerinde bisikletçi forma ve taytı var, ayağında sandaletleri ile tavanda asılı durumda bir poz çekiyorum.

Mağaradaki su nerden geliyor belli değil. Mağaranın üstünde dere akmıyor, etraftaki bitkilerden pek görünmüyor. Dere yatağı kuru, patikadan devam ediyoruz zakkum çalıları arasından.

Bazı yerler çınar ağaçları baskın gelince altında başka bitki yetişmemiş. Patika tamamen gölgede, çınar ağaçlarının yaprakları üstte güneşi tamamen kapatmış. Şevket patikada yürürken üstünde çınar yapraklarına güneş ışıkları vurmuş, aydınlık içinde.

Hani derler ya suyun kaynağı nerede, işte suyun kaynağı asırlık bir çınar ağacının dibinde. Küçük bir kaynaktan su kaynıyor. Tam da pınar dedikleri yer. Su pınarı kurumuş çınar yaprakları ile kaplı. Çınar ağacını dibinden yeni bir dal fışkırmış, büyümekte.

Derenin meydana getirdiği küçük bir kanyonda ilerliyoruz patikada. Üst taraflarda kayalıklar sivri bir şekilde yükselmiş. Dere sakince akıyor.

Sonunda Ece şelalesine geldik. 5 – 6 Metre yükseklikten akan şelale dar kayaların arasından köpürerek aşağı dökülüyor. Döküldükten sonra sert zemin kayalıkları arasından küçük havuzları doldurup kademe kademe akıyor. Burası geniş bir alan ve açıklıkta güneş aydınlatmış ortalığı.

Geldiğimiz yerin resmini çekiyorum. Bulunduğum yer sert kaya kütlesi hiç bir bitkinin barınmasına izin vermemiş. 20 Metre ileride kaya kütlesi bitince toprak ve çınar ağaçları kendine yer bulmuş. Kayalarda küçük havuzlarda sular birikerek akıyor aşağıya doğru sakince.

Şelalenin dibine geliyorum, tamamen şelaleyi dikine kareye sığdırdım. Dar bir yerden su köpürerek aşağıdaki havuza akıyor. Havuz derin ve geniş, içinde yüzenler var. Şelalenin üstündeki kayalıklarda birisi oturmuş güneşleniyor. Bir kişi de şelalenin dibinde, suyun içinde durmuş.

Ortanca Şevket Yiğit şelalenin tepesine çıkıp çivileme atladı, ben de videosunu çektim. Videosu aşağıda.

Geri dönüşe geçtik. Derenin yer altına, kayaların arasına girdiği yeri görüyorum. Dere bir süre kayaların altından gidip mağaradan çıkıyor. Ağaç dalları arasından karanlık deliğin ağzı.

Derenin aktığı yönde inişte patikadan, gölgelik yerlerden gidiyoruz. Ağustos sıcağı olsa da gölgenin serinliği bizi bunaltmıyor. Gölgelik yapan cılız çalılar ama boyları uzun.

Devasa bir kaya kütlesi şimdiye kadar akan derenin aşındırmasına dayanmış. Sert kaya yapısı sadece suyun aktığı bir kanal boyutunda yarık olarak var. Dere bu yarıkta toplanıp kayanın ucuna kadar sakince akıyor. Burası şelalenin üst kısmı. Kayanın ucundan aşağı dökülüyor.

Kayanın ucuna gelen dere birden bire boşlukta buluyor kendisini. Yaklaşık 10 metre civarı bir yükseklikten köpürerek aşağıdaki doğal havuza düşüyor. Kayanın ucuna dikkatlice gelip aşağısını çekiyorum bir poz. Aşağıda geniş bir havuz, tahta yürüme yolu karşıdan karşıya bağlanmış. Kenarlarda ağaçların dalları. Bir kaç kişi tahta köprüde karınca gibi görünüyor bulunduğum yerden. Dikine kesitli kaya kütlesi akan su kaya çıkıntılarına çarptıkça dağılıp köpürmesine neden oluyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

Yukarıdan aşağı inip havuzun kenarından çağlayanı olduğu gibi çekiyorum. Etrafta insan yok, kayalardan köpürerek akan su havuza kavuşuyor. Kenarlarda ağaçlar çıkıp kendine yaşam alanı oluşturmuşlar. Suyun aktığı yerler ise yosunlar kayalara tutunup yaşamlarını sürdürüyor.

Nebiler şelalesi yada Aşıklar şelalesinin hikayesi de şöyle;

Bir rivayete göre, peri padişahının kızı Sümeyra, civar köylerden Yörük Ali’ye gönlünü kaptırır. Yörük Ali de Sümeyra’ya. Ne var ki peri padişahı kızını bir ölümlüye vermek istemez ve bu aşka izin vermez. İki aşık çaresiz kalır. Nebiler vadisindeki koca çınarın altında her gün gizlice buluşur, hasret giderirler. Sonra da birbirilerine sarılır saatlerce ağlaşırlar. Bunu öğrenen peri padişahı bu aşka son vermek için askerleri ile birlikte aşıkların peşine düşer. Amacı Yörük Ali’yi öldürmektir. Tam onları yakalamak üzereyken koca çınar yarılır ve aşıkları içine alır. Bu mucize karşısında peri padişahı insafa gelir. Ancak aşıklar aşklarının sonsuza kadar sürmesi için tanrıya dua ederler. Tanrı da onları kayalıklardan akan bir şelaleye çevirir. Aşkları sonsuza kadar sürer. Kızını sonsuza kadar kaybeden peri padişahı şelalenin yukarısındaki mağaraya çekilir, gözyaşları döker. Ağlama seslerini duyan çevre sakinleri mağaraya “Ağlayan Mağara” adını verir.

Havuz denen yere inmek için tahtadan basamaklar yapılmış. Basamaklar çınar ağaçlarının altında kalmış çoğu yer. Basamaklar epey dik, dikkatli inmek gerek. O yüzden korkuluk yapılmış kıyısına tutunmak için.

Ağaçlar o kadar sık ki güneşi görmek neredeyse olanaksız. Ağaçların dallarının üzerini gördüğüm yerden güneş kendini gösterebiliyor. Ağaçların altı ise koyu karanlık.

Artık hareket etmenin zamanı, yola çıkmaya hazırlanıyoruz. Etrafta biraz yükseklerde kayalık küçük tepeler var. Sanki kayalar kabarmış arazide.

Hazırlıklarımızı bitirdik, yola çıkmak için harekete geçmek gerek. Nereye gideceğiz, Dünyada gidilecek o kadar çok yer var ki, saymak olanaksız. Ama bizler için kolaylık yapılmış. Dar tahta oklar yapılıp Dünyanın çeşitli kentlerine olan uzaklıklar  ok yönü ile belirtilmiş.

Bunlar sırası ile yukarıdan aşağı;

LONDON 3223 KM

KAHİRE 3850 KM

VENEDİK 1894 KM

CAPE TOWN 14.556 KM

TOKYO 9297 KM

MOSKOW 2495 KM

Bunların hepsi tahta bir direğe çakılmış, üstten alta doğru biri sağa biri sola gösterecek yönde konulmuş. Şimdi insan karar veremiyor ne tarafa gideceğini. Biz Kahire, Cape Town, Tokyo yönüne doğru gideceğiz. Oraları biraz uzak, yola çıkmışken biraz bisiklet sürelim değil mi?

Herkes hazır olunca yola çıkıp kendimizi bayırdan aşağıya bırakıyoruz. Aşağısı bahçeler, ağaçlar, tarlalar deniz kıyısındaki evlere kadar gidiyor. Evlerin bitiminde deniz güneş ışıklarının parıltısını yansıtıyor.

Kısa sürede ovaya, deniz seviyesine indik. Akşam üzeri tam ana yoldan Dikili tarafına geçtik bir de ne görelim bizim baytar Serkan arabası ile karşımıza çıktı. Ayvalık ta görev yapıyor, evi Dikilide, arabası ile gidip geliyor her gün. Yolda olunca insanlar, hele bisikletçi olunca mutlaka denk geliyor. Baytar Serkan’ın resmini çekiyorum minik arabası ile.

Dikili ilçesine giriş yapıyoruz. Sağda ilçenin mezarlığı, durup bir Fatiha okuyorum ölmüşlerin ruhuna. Mezarlık kalın gövdeli çam ağaçları ile kaplı ve sık dikilmesi sonucu boyları iyice uzamış durumda. Yolun sağında tabelada Dikili Nüfus : 41300 yazısı var. Az ilerdeki tabelada yolun çift yola dönüşeceğini, soldaki yola girilmez işareti konulmuş.

Dikili caddelerinde Eşpedal Eşpedal diye bağırarak geldiğimizi belirttik. Akşam üzeri kalabalığı bizlere meraklı gözlerle baktığını görüyorum. İlk defa bu kadar çok tandem bisikletini bir arada görünce alkışlamadan edemiyorlar. Şehri boydan boya geçip diğer çıkışındaki belediye tesislerine geldik. Burada akşam yemeğini yiyoruz hep birlikte. Dikili belediyesinin ikramı, yemek için görevlilere ve garsonlara teşekkürlerimizi sunuyoruz. Yemek yenilen yerden güneşin batışını izliyorum, henüz ufka yaklaşmadan hemen kıyıya inip resim çekmek için konumumu aldım.

Tam kıyıda, denize çıkıntı yapılan yerde heykeltıraş tarafından yapılan kocaman mermer bir blok var. Mermer blok 2 X 4 metre civarında. İçi canavar taşı ile oyulup şekillendirilmiş. Dibinden veya yakınından bir şeye benzetemiyorsun ama gün batımında Güneş ufka yaklaşınca durum değişiyor. Mermerden biraz geride, 20 metre civarı bir yerden bakınca Güneşin batarken kızıla boyadığı gök yüzü mermer bloktaki şekil kendini belli etmeye başlıyor.

Her akşam birbirine söz verip Güneşin batımında kıyıda buluşan sevgili iki gencin silueti ortaya çıkıyor. İşte sanat bu, sanatçı bunu düşünüp her akşam buluşan sevgilileri ölümsüzleştirmiş.

Denize doğru çıkıntı yapan taş duvar ucunda mermer blok. Mermerin içi oyulmuş, uzun boylu bir adam ve daha kısa kadın. Kadın ile adam sarılmış, arkası dönük Güneşin batışını izliyorlar. Adamın başı hafifçe kadına doğru eğilmiş durumda. İki sevgilinin ortasında Güneş karşıdaki Midilli adasının tepelerinin üzerinde.

Kameramın dijital zomunu kullanıp daha yakından çekiyorum bir poz. Mermer bloğun dibinde güneşten kaçan birisi nerede olduğunu bilmeden katlanır sandalyesinde oturmuş. Batan güneşten kaçar gibi mermer blokun gölgesine sığınmış. Yanında katlanır masa ve bir sandalye daha var. Birbirine sarılan iki sevgiliden habersiz otura dursun ben güneşin batışını sakince izliyorum.

Güneş Midilli adasının tepesinde kaybolmaya başlarken bir resim daha çekiyorum. Güneşin yarısı batmış durumda.

Güneşin batışını izledikten sonra arkadaşların yanına geldim. Onlar da kalmak üzereydiler. Hazır olunca hep birlikte çadırları kuracağımız yere geldik. Burası Dikili belediyesinin Engelsiz plaj olarak yaptığı yerdeyiz. Kocaman bir tabelada; Dikili belediyesi amblemi ortada en üstte. Sağda engelli tekerlekli sandalyeye binmiş figürü. Solda Güneş içinde aynı figür, Güneş, deniz ve engelli figürü. Bunlar tabelanın beyaz tarafında. Kırmızı tarafta, yani altta Engelsiz plaj Bu plaj Dikili belediyesi tarafından engelli vatandaşlarımızın denize kolay ulaşımı amacıyla düzenlenmiştir. Altında ise İngilizce olarak; Accessible beach This beach has organized by Dikili municipality so that disablet people can Access to the sea easily.

Çadır kuracağımız yer beton taş döşeli alan. Burası kumlu ve ıslaklık var. Çadır kurmak için kendimize yer bulmaya çalışıyoruz. Bisikletlerden henüz yükleri indirmedik. Kimisi ayakta, kimisi kaldırıma oturmuş.

Kumsalda çadır kurmanın olanağı yok, her tarafımız kum içinde kalır. Gece karanlığında kumsal ve filesi takılı voleybol sahası.

Plastik şezlonglarda uyku tulumu içinde uyuyabiliriz. Kumların üzerinde üç tane şezlong.

Çadır kurabileceğimiz uygun bir yer yok. Park lambalarının kuvvetli ışığı, gelip geçenleri kalabalığı ve yakınlarda çalan müziğin gürültüsü nedeni ile burada kalınamayacağına karar verdik. Toplanıp neler yapacağımıza karar vermeye çalışırken ben yemek yediğimiz yerin altında çimenlik deniz kıyısında kalalım önerisini getirdim. Hem fazla gürültü, patırtı yok orada. Daha önce ABAK turunda hep orada kaldık. Ayakta grup olarak karar alıyoruz; burada kesinlikle kalmayacağız. Hakan belediye görevlisini arayıp burada kalamayacağımızı, bize başka bir yer göstermelerini söylüyor. Onlar da burasını tarif ediyor. Engelliler aramızda olması nedeni ile engelli plajı sizin için uygun deyince Hakan burada kalmayacağımızı sert bir dille belirtti telefondaki kişiye. Gerçekten de kalınabilecek bir yer değil.

Aldığımız karar doğrultusunda benim önerdiğim yere gelip çadırları kurduk yeşil çimenlerin üzerine. Herkes çadırlarına yerleşti. Belediyenin yaptığı bu davranıştan ötürü burada bir gece kalıp yarın Çandarlı’ya doğru gideceğiz. Plan Dikilide 2 gece konaklamaktı. Buraya gelip çadırı kurup yerleşesiye kadar gece epey ilerledi. Bir süre sohbet ederek zaman geçirip fazla geç olmadan çadırlara girip yattık.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 51 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

100. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu Gelibolu 2. Gün

18 Mart 2015 Çarşamba

Altınoluk – Behramkale – Babadere köyü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Hadi anlat deseler anlatamam

Bir yere gidiyorken cayıp bir başka yere gitmeyi

Yani bir kunduzu karşıdan karşıya yüzdüren sezgi

Nedir ben bilemem ki

Belki bir raslantıdır da ondan mı sevdanın yeri

En yakın yeri

En uzak yeri

Bitmeyen yeri

Bitecek yeri

Farkedilmez zaten anlaşılmış sevdanın

Anlaşılmaz sevda ile bütün ekleri.

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel, küçük gölet, arkada yüksek kayalıkta Behramkale görülüyor.

20150318_131400

Sakin geçen bir gecede güzel bir uyku çektik. Çadırımda deniz manzarası ile uyanmayı seviyorum. Böyle bir yerde uyanmak beni hayata daha sıkı sarılmama neden olmuyor. Henüz bahar ayında badem ve erik ağaçları dışındaki ağaçlar yaprak açmamış. Eli kulağında, kısa sürede sürgünlerden patlar. Karayoluna yakın olsak ta denizden gelen hafif rüzgar temiz bahar havası solumamızı sağlıyor. Güneş doğmuş, kuşlar cıvıldarken çadırımın içinden denizi seyrediyorum bir süre.

20150318_071150_HDR

Kamp yaptığımız işletmenin kumsalı. Henüz sezon açılmadı, sahilde kimseler yok. Eh insan olmayınca çöp göremiyorum etrafta. Sabah kahvaltısını yapmak için hazırlıklara başladık. Elimizde ne varsa ortak soframız zengin kahvaltı sofrasına dönüyor kısa sürede.

20150318_072544

Kahvaltının ardından çadırları söküp eşyaları bisiklete yüklüyorum. Eğer dengesiz İrfan yanımda ise ondan önce toplanmıyorum. İrfan’ın toplanması bittikten sonra son kalan eşyaları bagaja bağlıyorum. Yoksa bütün gün çemkiriyor yol boyunca. Hem arkadaşımı üzmemeliyim değil mi? Toparlanıp hazır olunca yola çıkıyoruz. Bir süre daha ana yolda ilerledikten sonra Küçükkuyu’dan Asos yoluna saptık. Denize yakın gitmek gerek. İrfan ile Tamam deniz kıyısında gidiyorlar.

20150318_094125

Sabah kahvemizi içmemiştik, canımızın çektiği bir yerde durup kahve takımımı çıkarıp cezveyi ocağa sürüyorum. Yolda kahvenin tadı bir başka oluyor. Keyfimiz yerinde. Üçümüzü kahve içerken çekiyorum.

20150318_104137_HDR

KUZ ve kıytırık, ikisi bir arada Çanakkale yollarında. Gerçi kıytırık biraz zorlamıştı geçtiğimiz günlerde ama artık iyice alıştım. Dizimdeki ağrı hafiflemeye başladı. Bakalım Asos yokuşları dizlerime ne yapacak.

20150318_120158

Su tüm canlılara hayat verir ve ben de suyun kıymetini bilirim. Küçük bir göletin kıyısında durup gökyüzünün maviliğine karışmış su birikintisi ile bütünleşiyorum. Tam bir bahar havası var, kuşlar cıvıl cıvıl etrafta uçuşmakta. Çiçekler açıp baharı karşılamış durumda. Çimenler yeşil bir halı gibi serilmiş altımıza. Ben mutluyum bu ortamda. Göletin önünde kollarımı açmış poz veriyorum. Kıytırık arkamda.

20150318_122214

İrfan ile Tamam da göletin kıyısında oturup bu doğal güzelliği seyrediyor. Kuz  ve kıytırık yanlarında.

20150318_122251

Asos’a vardık bile, bu kez normal olan yoldan değil de ara bir yoldan geliyoruz Asos’a. Şimdiye kadar rahat çıktım yokuşları, Diz iyi durumda ve ağrı giderek azalmakta.

20150318_123440

Bahar ayında olunca börtü böcek ortalıkta cirit atıyor. Uğur böceği Tamam’ın eline gelip konuyor. Tamam da buna sevindi, uğur getirsin diye dua ediyor.

20150318_124047

Henüz çiçek açmakta olan ağaçların dalları arasında Asos bir başka görünüyor.

20150318_124249

Uğur böceği bu kez Tamam’ın bagaj çantasının üzerine konmuş durumda. Bize uğur getireceğine inanıyoruz uğur böceğinin. Sarı çanta altında kırmızı çanta var.

20150318_124322_HDR

Geldiğimiz yol, bisikletim KUZ ve kıytırık.

20150318_124730

Asos, Behramkale köyü içinden geçiyoruz. Sağda zakkum ağacı var. Solda çam ağacı.

20150318_124928

Kayalık üzerine taş evler yapılmış. Kayalar düzgün ve uzun bir yapıda. Bu kayaların üzerine taş evler kondurulmuş. Nerden baksan 10 – 12 metre yüksekte.

20150318_125017

Bir dizi kaya kütlesi sıralı devam ediyor. Köylü de traktörünü kayanın dibine park etmiş. Eee bahçe olmayınca evin avlusu da yola çıkmadığına göre!

20150318_125022

Yeni adı ile Behramkale, turizm deki adı ile Assos tam kayalık tepenin üzerine kondurulmuş eski bir yerleşim birimi. Köyde turizm başlayınca taş evler kıymete binmiş. Yeni yapılan evler daha aşağılarda ve tuğla – betonarme yapılmış.

20150318_125138

Öğle yemeği için köyün dışında bir yer aramaya başladık. Yiyecek içecek hepsi var. Hava da açık ve güneşli, tam bahar havası. Bu güzel havada piknik yapılır diyerek yoldan çıkıp çalıların arasına gizlenmiş bir patikadan ilerlemeye başladık. Bakalım patika bizi nereye götürecek?

20150318_130718

Patika bizi eşsiz güzellikte, harika manzaralı küçük bir gölete çıkardı. Behram kale – Assos antik kenti ikisi bir arada tam karşımızda. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150318_131400

Yemyeşil çimenler halı gibi serilmiş, biz de bu yeşil halıya seriliyoruz.

20150318_131404

Tencere, tava, ocak, yiyecekleri heybelerden çıkarıp piknik alanına seriyoruz yeşil çimenler üzerine.

20150318_131425

 

Yeek yapmasını seven İrfan ocağın başında yemek pişirmeye başladı. Aşçıbaşı ne derse onu yapıyoruz, ne isterse anında elinde. Tamam İrfan ile beni çekiyor yamak pişerken.

20150318_131839_HDR

Tamam Assos ta hediye olarak aldığım el işi örme küçük bir çantayı bize gösteriyor suyun başında.

20150318_132029

Yemeğimiz piştikten sonra afiyetle yiyip karnımızı bir güzel doyurduktan sonra sıra bana geliyor. Kahve içilmez mi diyerek kahve takımını çıkarıp kahve cezvesini ocağa sürüyorum. Kahve keyfimiz de pek güzel oldu doğrusu. Manzaramızı çekiyorum, küçük bir kaya , çimenler, gölet ve çalılar.

20150318_132359

Yemeğimizi yedik, kahveler de keyifli içildi. Yemek üstüne çimenlerde bir süre uzanıp güneşlendik. Fırsatlar değerlendirilmeli, biz de fırsatları kaçırmadık. Dinlenme iyi geldi. Artık yola çıkmalı diyerek yola koyulduk. Kimi köy az uzakta ve güzel görüntü oluşturuyor.

20150318_165512

Rehberimiz İrfan her zaman olduğu gibi dengesiz yollara girmekten çekinmeden bizleri de peşinden sürüklüyor. Buradaki yollar henüz toprak ama düzgün ve bu yaz asfalt yapılma olasılığı yüksek. Toprak yolda Tamam gelirken çekiyorum.

20150318_165534

Alabildiğine geniş, ağaçsız, sadece çimenlerden oluşmuş otlakların içinden geçiyoruz. Her tarafta koyun sürüleri görmek olası.

20150318_173355

Gülpınar’a girmeden direk Tuzla’ya çıkıyoruz. Tuzla çayının geçtiği bölge kayalık ve toprak yapısı kahverengi ve sarı tonlarının kaynaştığı renk cümbüşü oluşturmuş durumda.

20150318_175313

Tuzlaya geldiğimizde güneş batmak üzereydi ve hava sıcaklığı hızla düşmeye başladı. Polar ve ceketimi giyip yola devam ettik. Bundan sonra resim çekmedim. Babadere köyü yakınlarına gelince hava iyice soğudu ve kararmaya başladı. Köyün girişinde çeşmenin arkasında kamp için uygun bir yer olunca fazla gitmeye gerek yok diyerek kampı kuruyoruz oracıkta. Çadırları kurduktan sonra yemeği yapıp karnımızı doyuruyoruz. Hava iyice soğudu ve kalın giyinmemize rağmen üşümeye başladık. Buraların havası başka oluyor demek ki. Yatmadan önce çaydanlıkta su ısıtıp yarım litrelik pet şişeye dolduruyorum. Uyku tulumunun içine, ayak ucuna yerleştirdim. Uyku tulumu pek iyi değil onun için takviye ısı gerek ayaklara. Dizimde ki ağrı iyice azaldı, fark etmiyorum bile, artık rahatsız etmiyor. Fazla geç olmadan yatıp uyuyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 68 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

99. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu 3. Gün

3 Nisan 2014 Perşembe

Altınoluk – Behramkale – Gülpınar- Tavaklı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gitmek

Gitmek. Bir hançeri inceltip

Okyanusa daldırmak isteği

Ya da düşebilmek atlasların

Dışına ki ey kalbim

Yalnızsın bu yolculukta da

Gitmek. O kaos duygusu, aklın

Sarsıntılarla yorgun düşüşü

Bilincin kamaşması belki de.

Rehin bırakılacak bir şey yok

Unuttuklarından başka.

Gitmek. Bir büyü gibi saran

Ağrılar yumağı, kışkırtılmış

Düşlerdir ki sen şimdi

Esirgeme kendini kalbim

Kederin o derin yalnızlığından

Ahmet Telli

Öne çıkan görsel, Kıvrılarak giden düz yolda 15 bisikletçi.

030420145880

Genellikle çadırımın girişini güneşin doğduğu tarafa kurmak alışkanlık oldu. Sabah uyandıktan sonra ilk olarak güneşin ışıkları çadırımın içine dolması güne iyi başlamama neden oluyor. Hele bir de deniz önünde ise yaşanacak gün daha da iyi olacağına inanıyorum. Deniz kıyısında bisikletim KUZ ve ufukta doğmuş Güneş.

030420145842

Güneş öyle gösteriyor ki havanın açık olması yüksek bir ihtimal. Bisikletin gidonu, üzerinde Güneş doğmuş, yükselmekte. Güneşin yanında dik yamaçlı dağ. Gidonda İzmir bisiklet derneği plakası var.

030420145843

Arkadaşların hepsi uyanıyor, kahvaltının ardından kahve içilir doğrusu. Bir fincan kahve içerek güne başlamalısınız. Dört kişi oturmuş kahve içerken çekiyorlar. Resimde Mustafa, Selahattin, İrfan ve ben varım.

030420145844

Herkesin toplanıp hazır hale gelmesi fazla uzun sürmüyor. Güneş fazla yükselmeden yola çıkıyoruz. Bir süre ana yoldan gideceğiz, başka yol yok. Sabah erken olduğundan trafik te o kadar yoğun değil. İki kişi bisiklet sürüyor yol kıyısında.

030420145845

Çanakkale il sınırına girmiş bulunmaktayız. Asfalt kaymak gibi olunca yolda gitmek hızlı oluyor. Sahil şeridi o kadar işgal edilmiş ki beldenin biri bitiyor diğeri başlıyor. Binalar tüm kıyıyı sarmış durumda, Yazlık, yazlık, çoğu bina boş. Yaz gelecek te tatilin bir kısmını buralarda geçirecekler insanlar. Yada işlerinden dolayı gelemeyecekler bu yaz. Yazlıklar ölü yatırım ne yazık ki.. Tabelalarda; Çanakkale il sınırı, Karayolları 142. şube sınırı ve en altta Altınoluk, üzeri çapraz kırmızı şerit çizilerek Altınoluk beldesinin bittiğini gösteriyor.

030420145851

Arkadaşlar yol kıyısında sürmeye devam ediyorlar. Dört kişiyi çekiyorum bisiklet sürerken.

030420145849

Küçükkuyu köyüne geldik.

030420145852

Arkadaşlar önümüzdeki benzin istasyonuna girdiklerini görüyorum. Ben de arkalarından gireceğim. İhtiyaç molası vermek gerek.

030420145853

Elbet bir gün tabelada görünen Zeus altarını göreceğim. Merak ta ediyorum ne var diye ama grubu oraya yönlendirmeden yola devam ediyoruz. Keşfedilmemiş yer olarak kalsın şimdilik. Hepsini görürsek gezmenin anlamı kalmaz. Sadece Zeus Altarı tabelasını çekmek isterdim. Tabelanın etrafı öyle dolmuş ki tam Arabesk bir resim ortaya çıkıyor.

030420145854

Nihayet yol ayrımına varıyoruz. Asos üzerinden gideceğiz. Arkadaşlar dikkatlice sola doğru dönüyorlar.

030420145855

Yol biraz mıcırlı olsa da kalabalık araç trafiğinde kurtulmuş oluyoruz böylece. Çanakkale yolundan sola doğru sapıyoruz. Kahverengi tabelada sola ok işareti, Behramkale (Assos) yazılmış.

030420145856

Yol bizim için gayet iyi durumda. Birbirimizden kopmadan gayet iyi gidiyoruz. Deniz solumuzda, neredeyse deniz seviyesinde gidiyoruz.

030420145858

Şimdilik deniz seviyesinde gidiyoruz, Sağdaki yamaçta çam ağaçları, solda deniz ve uzun görünen yol.

030420145860

Yolda EBİT grubu ile karşılaşıyoruz. Ege üniversitesi öğrencileri her yıl Çanakkale şehitlerine pedallıyorlar. Grup düzgün bir biçimde tek sıra olmuş durumda bizleri geçiyor. Nasıl olsa Çanakkale de buluşacağız. Grubu olduğu gibi çekiyorum önden.

030420145863

Sorumsuz arkadaşım bana sürpriz yapıyor. Kornanın hava basan lastik topunu veriyor. Farkında olmadan düşmüş ve önde olması gereken öncümüz İrfan arkadan gelerek kornanın topunu vererek sevinmeme neden oluyor. Düşen topa bir çare düşünmek gerek.. Elçek resim çekiyorum ikimizi. Gözümüzde güneş gözlükleri gülümsüyoruz kameraya.

030420145864

Sezon henüz açılmadığından boş olan iskelede mola vererek biraz dinlenmek gerek. İskelede oturup ayaklarını sarkıtan bir kaç dengesizin resmini çekiyorum. Can, İrfan ve Aycan ayaklarını aşağı sarkıtmış durumda bana bakıyorlar.

030420145866

Sahilde ilginç yerlerin resmini çekiyorum bu ara. Çakıl taşları rengarenk, kıyıya vuran dalgalar henüz çakılları kuma dönüştürmemiş. Daha binlerce yıl dalgaların kıyıları allak bullak etmesi gerek. Denizde kalmış kaya çıkıntıları dalgalara karşı direnmekte. Sahil böylece uzayıp gidiyor.

030420145867

Bu da denizde kalmış dikit kaya, denize ve dalgalara tek başına direniyor ve hala ayakta.

030420145868

Uzayıp giden sahil hafif kıvrılmış, ileride küçük bir iskele görülüyor.

030420145870

Behramkale’ye az kaldı, bir süre daha deniz kıyısında gideceğiz. Daha sonra Behramkale’ye doğru tırmanışa  başlayacağız. Tabelalarda iki yöne de işaretlenmiş, iki yön de aynı yere çıkıyor. Berhamkale (Assos) 14 Km, İskele (Antik liman) 16 Km, Kadırga koyu 12 Km. Soldan binek arabalar için, sağ taraf otobüs ve minibüsler için belirtilmiş.

030420145871

İki dengesiz oynamaya başladı birden tepenin üzerinde. Biri Can biri İrfan Kollarını kaldırmış olarak oynuyorlar.

030420145873

Daha sonra İrfan tek başına oynamaya başladı. Sanırım yukarıda Can müzik açmış müzik ile tempolu olarak oynuyor. İşte öylece oynarken birden bire İrfanın arkaya doğru gidip ayaklarını havada görüp gözden kaybolunca eyvah İrfan gitti diye çok korktum. Ben bisikleti yol kıyısına atarak yanına gitmeye başlarken birden bire İrfan göründü tepede. Benle dalga geçiyor diye düşünerek korkum birden öfkeye dönüşerek taş atmaya başladım. Tepeye varınca olanları anlattı İrfan. Oynarken arkaya doğru 2 metrelik yerden aşağı ters takla atarak düşmüş. Taklayı atınca ayakları üzerine düşmüş, herhangi bir şey olmamış. Durumu anlayınca öfkem de geçti ama korku bana yetti. Birden bire nallarını havada görünce yüreğimin yağları eridi resmen. Çok korkmuştum çok…

030420145872

Arada lastik patlağı da olmasa mola vermeyecektik. Lastik patlağı onarılıncaya kadar biraz dinlenmek iyi geliyor. Atilla Akagündüz arka lastiğini kontrol ediyor diken var mı diye. İç lastik yerde.

030420145874

Lastik onarılırken tepeden bir kaç resim çekmek gerekti. Yavaş yavaş yükselmeye başladık. Denizden de uzaklaşıyoruz. Tepe üzerinde  Deniz ve uzaklara kadar kıyıyı çekiyorum.

030420145875

Diğer tarafta, aşağıda yol kıyısında bisikletimi attığım gibi duruyor.

030420145876

Bazen güzel bir yerde olmanın resmini çekiyorum tüm arkadaşları. Küçük bir su birikintisinin önünde 14 kişiyi çekiyorum. Sadece bir tane bisiklet var solda. O da Ay yıldızlı Mustafa’nın bisikleti.

030420145877

İri siyah karıncalar baharın güzelliğine aldırmadan çalışmaya devam ediyorlar durmaksızın. Kış aylarına daha çok olmasına rağmen yiyecek toplamaları şaşırtıcı. Çakıl taşları arasında giden karınca konvoyu.

030420145878

Bazı küçük su birikintileri güzel yansımaları içinde barındırması seyre doyum olmuyor doğrusu. Böyle yerleri yaşayıp görmek beni yaşama daha çok bağlıyor. Önde otlar, arkada su birikintisi.

030420145879

Behramkale’ye pedal pedal yaklaşmaktayız. Uzayıp giden yol ve yolda olma güzel. Tarihi ve turistlik bir yer olan Asos ziyaretçileri çok olsa da bu yoldan gitmiyorlar. Daha çok Ezine den gelen yolu kullanmaktalar. Bu yüzden yol çok sakin. Uzayıp giden yolda giden bisikletçiler. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

030420145880

Artık Behramkale’ye iyice yaklaştık, kale surları görünüyor, yokuşta bisikletçiler hafif rampayı çıkıyorlar.

030420145882

Şehrin girişine yakın antik mezar kayaları görünmeye başladı. Elbette otlayan koyunların bunlardan haberi yok. Ama benim dikkatimi çekiyor kaya mezarlar. Kim bilir kimin mezarı, daha o günlerde soyulup soğana çevrilmiş mezarlar. Kemikleri bile yok ortalıkta. Sadece taş mezarlar kalmış hüznünle.

030420145884

Eh geldik sayılır, çok az kaldı Behramkale’ye. Aynı zamanda antik adı Asos olan yere. Solda sur duvarları, karşı tepede de kale kalıntıları görünüyor.

030420145886

Behramkale’ye Ezine den gelen yol aşağıda görünüyor. İleride ovanın dibinde akan bir çay var.

030420145887

Behramkale evleri ve yapıları kesme taş ile yapılmış. Buranın soğuğuna karşı taş binaların kalın duvarları anca yardımcı oluyor.

030420145888

Kayaların üstüne yapılmış evler sağlamlığı gösteriyor. Kayalarda dikine yüksek bir kaya kütlesi üzerine ev kondurmuşlar. Kaya 10 metre yüksekliğinde.

030420145889

Behramkale evleri birbirine çok yakın yapılmış, sokaklar dar ve zemine çok kötü taş döşenmiş. Bisikletle değil yürümek bile zor kötü taş zeminden dolayı. Bisikletlerin tüm civataları dağılmazsa iyidir. Ayrıca böbrek taşlarını da düşürebilirsin.

030420145890

Çoğu bisikleti elde sürerek taşlı yoldan kurtulmaya çalışıyor. Asfalta çıkınca rahatlıyoruz resmen.

030420145892

Yolumuz Gülpınar yolu, sol tarafa doğru yönlendiriyorum grubu.

030420145894

Tabelalar bize bir çok tarihi yere gittiğimizi gösteriyor. Kahverengi tabelalarda; Alexandria (Troas) 60, Apollon Smintheion 25, Babakale (Lekton) 35, Sağa işaret edilmiş. Aynı yöne de Gülpınar köyüne de gidiyor.

030420145895

Yeşilliklerin içinden gitmek bir başka oluyor. Sağda meşe ağaçları yol boyu.

030420145896

Yolda manzara sürekli değişmekte. Bu da yolda sıkılmadan doğanın tadını çıkara çıkara ilerlememizi sağlıyor.

030420145897

Küçük bir su birikintisi, köyün hayvanları burada su içiyor. Elbette doğadaki hayvanlar da çaktırmadan su içiyorlar.

030420145898

Karşıda bir köy göründü, sağda fıstık çam ağaçları bir sıra dikilmiş.

030420145899

Balabanlı köyüne giriş yapıyoruz. Uyarı levhasına göre bu köyde büyük baş yayvan yetiştiriciliği yaygın durumda. Üçgen levhanın kıyıları kırmızı şerit çekilmiş ve ortada inek resmi.

030420145906

Köyler ardı sıra geliyor, burası da Korubaşı köyü.

030420145900

Büyük baş hayvanlar için küçük su göletleri her yerde görmek olası. Bir şekilde doğal havuzlardan yararlanıyor köylüler.

030420145907

Köy yolları her ne kadar inişli çıkışlı olsa da sıkılmadan yol alabiliyoruz. Kimi yer düz, kimi yer yokuş. Yokuşu yavaş yavaş çıktıktan sonra inişte aksine çabuk oluyor. Bazı kısa inişin ardından hemen yokuş çıkıyor karşımıza. Koyunlar kendilerine gölgelik yer bulmuşlar. Sabahtan yedikleri otları geviş getirerek dinleniyorlar öğle sıcağında.

030420145909

Tabela gideceğimiz yolu belirtmiş, Sola doğru Ezine ve Gülpınar tarafına gidiyor. Karşıdaki kahvede arkadaşlar mola vermişler.

030420145901

Molanın ardından yola çıktık, tepeden aşağı inen yol uzayıp gidiyor ufka doğru.

030420145910

 

Burada hayvancılık o kadar çok ki köyün ismini Koyunevi olarak vermişler.

030420145912

 

Köyler arası o kadar uzak değil, kimisi birbirine çok yakın. Arazi yapısı pek yüksek olmayan tepelerden oluşmuş. Öyle düzlük bir alan yok denecek kadar az. Tarım için ekilip biçilecek bir toprak yapısı da yok. Taşlık alan fazla olduğu için mera olarak kullanılıyor. Koyun sürüleri her yerde görüyoruz. Başında çoban koyunları otlata otlata yeşil taze otları yediriyor. Burası Bademli köyü.

030420145914

İn, çık, bazen de düz giden yolda aheste gidiyor arkadaşlar. Yol kıyısından gidenleri çekiyorum.

030420145915

Kocaköy tabelası göründü köy girişinde.

030420145922

Köyün içinden geçen yolda giden bir bisikletçi.

030420145923

Gülpınar’a vardık, burada kısa bir mola veriyoruz. Gülpınar biraz büyük bir köy, hata belediyelik. Akşam ve sabah için alış veriş yapıyoruz marketten. Ekmek alıyoruz, ekmeksiz olmaz.

030420145924

Tarihi yeri gösterir kahverengi tabelada Babakale, Lekton 9 Kilometre mesafede olduğunu belirtmiş sola doğru ok işareti ile.

030420145925

Kahvenin birinde molayı verdik, kahve biraz yüksekte. Dut ağacı yapraklarını yeni açmış, ortalık yeşillenmiş. Bisikletlerin yanında traktör  park etmiş. Cadde iri Arnavut kaldırımı taş döşeli.

030420145926

Apollon tapınağı Smintheion 100 metre solda ama girmeye niyetimiz olmadığı için yola devam ediyoruz. Kamp yerine hava kararmadan varmak niyetimiz.

030420145927

Henüz toplanmamış karalahanalar var tarlalarda. Yakında kalmaz, toplanıp yaz sebzeleri ekilir.

030420145929

Tarlaların çoğu sürülmüş, toprak kokusu yayılıyor ortalığa. Sebze ekimi başlar yakında.

030420145932

Leyleği yeni sürülmüş tarlada resimliyorum. Yiyecek bir kaç solucan, böcek aramakta.

030420145931

Tuzla deresi köprüsünden geçiyoruz. Köprü çok dar, anca bir arabanın geçeceği kadar geniş.

030420145933

Dere akıyor temiz. Henüz kirlenmemiş yada dere boyunca sanayi fabrikaları yok. Olsaydı böyle temiz akacağını zannetmiyorum.

030420145934

Tuzla köyündeyiz, dere köyden mi ismini almış yoksa köy mü dereden ismini almış bilemedim.

030420145936

Buradaki çevrenin yapısı değişik bir görünüme sahip. Kırmızı, beyaz katmanlardan oluşan toprak yapısı. Ayrıca su kaynakları da buradan çıkıyor, tuzlu ve sıcak. Termal suya benziyor. Suyun çıktığı yerlere giremiyorum çünkü çamurlu ve batak olduğu için yürümek imkansız. Suyun buharlaştığını görebiliyorum sadece. Burada köy bitiyor tabelaya göre.

030420145938

Katman tabakanın yanından geçerken yakından resmini çekiyorum. Alt kısımlar beyaza yakın katmanlar, üstünde kırmızı, onun üstünde krem rengi katman tabakaları oluşmuş. En üstte bej rengi toprak ve bitki örtüsü.

030420145939

Tepe boyunca kırmızı ve beyaz renkli toprak yapısı ve çıkan su buranın yapısını değiştireceğe benziyor. Resim çekerken akşamın yaklaşmakta, gölgemin uzadığını fark ediyorum.

030420145940

Suyun çıktığı yerler balçık gibi, zemin batak ve gevşek bir yapıya bürünmüş.

030420145942

Zavallı yılan yolun karşısına geçememiş, arabalar tarafından ezilmiş. İnsanların çoğu yılanlardan korkmakta. Bunun neticesinde korktuklarından dolayı bilerek yılanları araba ile ezmekteler. Aslında yılanları asfaltın üzerinde görüyorlar ama durmayıp üzerinden geçmeye çalıştıklarını biliyorum. Yılanlar insanlara zarar vermez dokunmazsan. Kendi halinde doğada yaşamaya çalışırlar. Hatta tarlalara zarar veren zararlı fareleri yedikleri de bilinir ama insanlar korkak ve korkunç yaratıklar.

030420145943

Yeşil otlaklarda koyunlar usul usul otluyorlar. Yeşil otlakta bir kaç meşe ağacı top halinde.

030420145944

Bu kez köy dereden almış adını Babadere. Şirin bir köy.. yol köyün kıyısından geçiyor. Uğramadan yola devam ediyoruz.

030420145945

Biraz alçak olan tarla ve yol kıyısında üstüne uzun odunlar konulup toprakla kapatılarak dam yapılmış. Baktığım tarafta tahtalarla örtülüp kapı da konularak hayvanlar için küçük bir ağıl yapmışlar. İleride mezarlık ve servi ağaçları boy atmış.

030420145946

Babadere köy tabelası yanındayım. Mezarlıkta servi ağaçları. Tabela yanında bir bisiklet park etmiş.

030420145947

Babadere köyünü uzaktan çekiyorum. Köy uzakta olduğu için girmiyoruz.

030420145948

Karşıda dağ görünüyor, dağın dibinde köy var, yol o köye doğru gidiyor.

030420145949

Burası da Kösedere köyü, bu köy de dereden ismini almış.

030420145950

Kösedere köyü içinden geçen derenin ismi Kösedere. Köprüden geçerken çekiyorum.

030420145951

Dere köyün içinden geçmesine rağmen tertemiz akıyor. Kirlenmemiş henüz bu dere. Dere içini ve çınar ağaçlarını çekiyorum.

030420145952

Buğday tarlaları başak vermiş ama henüz yeşil.

030420145953

Nihayet kamp yapacağımız yere geldik. Henüz sezon açılmadığından rahatça kalıyoruz burada. Kampın girişinde market var, ekmek ve yiyecek ihtiyaçlarınızı buradan karşılayabilirsiniz. Kamp atılacak güzel bir yer. Tavaklı köyünün sahil kısmında olan yer. Burayı arkadaşım Şafak Omaç bize önerdi kalabilirsiniz diye. Girişindeki tabelayı çekiyorum, tebelada; Murat’ın yeri Çamlık kamping – plaj- restaurant – büfe – çay bahçesi – mesire yeri yazıyor.

030420145957

Gerçekten de sahilde çam ağaçları var dip tarafta, deniz kıyısından kumsalı ve çadır kurduğumuz çamların olduğu yeri çekiyorum.

030420145956

Çamların altında çadırlar.

030420145955

Deniz sakin ve sessiz, küçük dalgaların sesi bile duyulmuyor. Kumsal henüz kirlenmemiş. Yaz aylarında kim bilir nasıldır buraları. Deniz ve kumsalı çekiyorum.

030420145954

Kamp ateşini de yakıyoruz sahilde. Gündüz sıcak olmasına rağmen akşamları biraz serin oluyor. Herkes çadırını kurup akşam yemeklerini yiyorlar. Ardından ateşin başında bir süre sohbet ederek ısınıyoruz.

030420145958

Ateşin başında sohbetler bitince çadırlara çekilip yatıyoruz. Bu gün iyi bir uyumla tüm arkadaşlarla güzel bir günde biraz iniş ve çıkışlı yol yaptık. Aslında ne kadar çıktıysak o kadar inmiş olduk. Kısaca deniz seviyesinde başlayıp yine deniz seviyesinde bitiriyoruz günü.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 84 Kilometre civarı.

Bir iki lastik patlağı dışında önemli bir sorun çıkmadı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc