Aylık arşivler: Nisan 2016

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 4. Gün

3 Eylül 2014 Çarşamba

Torasan göleti – Çan – Umurbey – Lapseki – Gelibolu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Kaçırma gözlerini hayattan.

Hep hayatın içinde olsun bakışların.

Hep kendi içinde.

Baktığın kadar varsın bu hayatta.

Hatta sadece bakmakla da yetinme.

Görmen de lazım.

Görüp de bilmen, bilip de sevmen lazım.

Hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde.

Bir nefeslik molaları çok görme kendine.

Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın,

sakın pes etme..!

Çekil kendi kabuğuna bir süre.

Sadece içine bak.

Kendi aydınlığın senin içinde.

Ara ve bul..!

Gerçeğin düşlerle bölünmesine,

düşlerin gerçeğin altında ezilmesine izin verme.

Paulo Coelho

 

Öne çıkmış olan görsel, Orman içinde yol sağa kıvrılıp aşağı iniyor. Daha ileride sağa çıkıp gidiyor.

030920148038

Bizi koruyan köpeğimizin ara sıra havlaması ve bir kaç domuzun homurtuları haricinde iyi bir uyku çektik diyebiliriz. Temiz havada uyumanın hafifliği ile güneş doğmadan uyandım. Çadırımın fermuarını açınca gördüğüm ilk manzara KUZ. Öylece sakin, iki ayaklı sehpasının üzerinde duruyor. Güne  böyle bir manzara ile güne başlamak bana büyük bir mutluluk veriyor.

030920147993

Uyku mahmurluğunu üzerimden atmak için çeşmenin başına gidiyorum. Hava aydınlık olduğundan çeşmenin her tarafını görebildiğimden dün akşam duş aldığımız yerde bir şişe dibi kırık ve sivri olarak dimdik durduğunu dehşetle gördüm. Ayaklarımızla içine girip şişenin dibinde üzerine basmadan kurtulmuşuz farkında olmadan. İnsanların bu kötü alışkanlığından nasıl kurtaracağız bilemiyorum. Hadi pisliklerini, çöplerini olduğu bırakıp gidiyorlar. Cam şişelerini kırıp bir de çeşmenin yalağına niye atıyorsun bre ayvan! (Ayvan = ne olduğu belli olmayan yaratık.) Yazık! Çok yazık böyle insanlar aramızda yaşıyor maalesef…

030920147994

Neyse ben çadırımda bir süre doğayı dinleyip meditasyon yapıyorum. Yaşadıklarımı düşündüm bir süre. Bazı olumsuz olaylar olmasına rağmen sakin ortamda bunları düşünüp zihnimden atmaya çalışıyorum. Sonrasında olumlu düşünceler sarıyor ve huzurlu olmak her zaman olası. Çadırımın içinde bağdaş kurmuş düşünürken Şafak beni çekiyor. Çadırımın arkası çam ormanı. Üzerimdeki tişörtte yel değirmeni var, saçlarım salınık.

030920147995

Gölet küçük bir su birikintisi, sabahın serinliği su üzerinde hafif bir sis tabakası öylece duruyor. Kuşlar etrafta uçuşuyorlar bir o yana bir bu yana. Kuşlardan iri olanını ilk önce leyleğe benzettim. Gagası kısa ve rengi bildiğim hacı leyleğe hiç benzemiyor. Su yüzeyinde uçuyorlar. Yakından görünce turna kuşları olduğunu anlıyorum. Cep telefonunla resimlerini çekmeye çalıştım ama pek başarılı olamadım. Bu sabah güzel bir görüntü ile daha da mutlu oldum. Turna kuşunun uçuşunu seyrediyorum. Havada rüzgar yok, su düz ve durgun. Turna su yüzeyinin bir karış üzerinde kocaman kanatlarını açmış göletin diğer tarafına uçuyor. Kanatlarını kaldırıp her aşağı indirişinde kanat uçları su yüzeyine değince halkalar oluşmaya başlıyor, halkalar küçükten büyüğe genişliyor. Geniş ve uzun kanatlar yavaş kanat hareketleri ile su yüzeyine değip kalktıktan sonra ikinci değiş arası dört yada beş metre ileride oluyor. Turna kuşunun bu hareketlerini dikkatlice izliyorum sadece. Bu görüntü kısa bir süre sonra sona eriyor. Ama ben bunu sadece seyretmekle yetindim. Bazı şeylerin görüntüsü çekilmez, işte bu onlardan biri. Zaten çekeceksen en iyisini en iyi makine ile çekmek gerek. Kanatların ucu su yüzeyine sadece 10 mili saniye değip küçük halka meydana getirmesini her zaman seyredemem. Güne böyle bir olayı seyrederek başlamam çadırda yaptığım meditasyondan daha iyi geldi. Doğada olmak çok güzel dostlar, yaşanmalı..

030920147996

Su kenarı piknik alanı ya, belediye ormanı yakmasınlar diye tuğladan ocak yapmışlar ateş çam ormanına sıçramasın diye. Gel gelelim hep aynı manzara karşımıza çıkıyor. Fazla detaya girmeye gerek yor. Resim her şeyi özetlemiş durumda. İki tane tuğladan örülmüş ocak, her tarafı pislik, isli, yanık odunlar ve çöpler.

030920147997

Bizi tüm gece tehlikelerden koruyan köpeğimiz. Gerçi domuzlar ziyarete gelince pek sesi çıkmadı. Zaten bir tane köpek var, erkekliğin gereği yok deyip domuzlara bulaşmamış anlaşılan. Elimizde sadece ekmek var ve bir kısmını onunla paylaşıyorum. Piknik masasını bir süre boş bırakınca peynir parçasını kaşla göz arasında alıp midesine indirmiş bile. Bizi koruduğu için kızmıyorum koruyucumuza. Yedek peynirimiz var. Köpek mahzun bakıyor.

030920147999

Ve güneş yüzünü gösteriyor tüm ışıltılarıyla. 10 Gün önce Nemrut dağının tepesinde güneşin muhteşem doğuşunu seyretmiştim. Güneş aynı güneş ama bulunduğum yer farklı bu gün. Yine de aynı duygularla doğuşu seyrediyorum. Gidonumda Nemrut turunun plakası hala duruyor, numarası da 034.

030920148000

Kahvaltımız mükemmel, manzaramız daha da mükemmel. Mutluluğu yakalıyoruz kahvaltıda. Zaten biliyorum ki bir ilişkisi var kahvaltının. Cemal Süreya da öyle dememiş mi? Kahvaltı sofrası, gölet ve ilk ışıklarını saçan Güneş.

030920148001

Yumurtalar bile çift sarılı. Daha ne olsun. Çatal kaşık ta odundan, domatesler ve biber tarladan dün toplayanlar vermişti. Bal, zeytin, salça, köy ekmeği çantada keklik. Mutluluk bizimle olsun.

030920148002

Kahvaltıyı güzelce yaptıktan sonra toplanıp kamp yerinden ayrılıyoruz. Yolda çilek tarlasına denk geldik. Hala çilek var ama yaz sonları olduğu için verim düşmüş. Şimdi ayva mevsimi gelmekte.

030920148003

Salçalık biber tarlaları devam ediyor yol boyu. Marmara bölgesinin güneyi bu tarlalarla dolu.

030920148004

Gittiğimiz yolun yanında eski yolu görünce hemen eski yola girdik. Yol kullanılmadığı için asfalt bozulmaya başlamış yer yer. Araç olmadığı için rahatız. Ve yolun iki yanı çınar ağaçları zamanında dikilmiş. Çınar ağaçları da büyüyünce neredeyse ağaç tüneli içinde gideceğiz. Yeni yapılan yol daha geniş ve düz. Böyle eski yollar Gökova da Marmaris yolunda var. O yolda dev okaliptüs ağaçları kaplamış yolun üstünü. Bir de Selçuk –  Pamucak arası eski ağaçlı bir yol var. Bisiklet yolları böyle olsa keşke.

030920148005

Salçalık biber tarlaları kıyısında gül dikilmiş. Bu dikkatimi çekti doğrusu. Güllerin rengi pembe.

030920148006

Yolun yüz yıl önce, belki de daha önce yapılmış olduğunu ağaçların gövdelerinin kalınlığından anlıyorum.

030920148007

Bazı yerler neredeyse kapanmak üzere çınar dallarından. Buralarda asfalttan eser kalmamış. Yol toprağa dönüşmüş durumda. Biz de zevkten dört köşe bisiklet sürüyoruz.

030920148008

Düz olmayan yamuk düzlemde bile tarla yapılabiliyor demek ki.

030920148009

Yol uzmanı Şafak nereye gideceğimizi işaret ediyor. O da ne? İki yöne de işaret ediyor. Şimdi nereye gideceğiz ? Neyse Şafak Çan yönüne yönlendiriyor. Sola doğru Bayramiç, Çanakkale, sağa doğru; Çan, Biga, Bandırma. şafak kollarını iki yana açmış, orta refüjde duruyor bisikleti ile.

030920148011

Çan ilçe merkezine giriyoruz, merkezde bir çay molası vermek gerek. Kahvenin birine oturup duble çayları içerek güç topluyoruz. İki yanı ağaçlı yolda Şafak gidiyor.

030920148012

Molanın ardından fazla zaman geçirmeden yola çıkıyoruz.

030920148013

Seramik fabrikalarının yanından geçiyoruz. Kamyonlar yolları biraz bozmuş durumda. Fabrikaların dibinden geçerken kötü kokuları çekmek zorunda kaldık. Bir an önce burayı terk etmeli.

030920148014

Kestirme yoldan gidince biraz topraklı yolda gitmek durumunda kaldık.

030920148015

Toprak yol kısa, asfalt yola bağlanınca geriye dönüp bakınca Çan manzarası  pek iç açıcı değil. Seramik fabrikaları şehrin dibinde olduğundan bacalardan çıkan dumanlar şehrin kötü bir dumanla zehirlenmesine neden oluyor. Çan şehri de çukurda olunca fabrikaların dumanları pek dağılmıyor.

030920148016

Demiştik ; Çan çukurda kalmış, önümüzde bir dağ silsilesi çıktı. Bu dağları aşmak durumundayız. Gerçi bir çok dağ tepe aştık, bu ne ki?

030920148017

Çıkışlar biraz sertleşmeye başladı. Eğim %10’un üstünde sanki. Gerçi ağır ağır çıkıyoruz buraları, yapacak bir şey yok. Şafak önde gidiyor.

030920148018

Çıkış hala sürüyor, çeşme başında Şafak beni beklerken buldum. Yokuş biraz yordu, hazır çeşme bulmuşuz biraz dinlenmek gerek. Hem suları tazelemek gerek.

030920148019

Çeşmeden suları doldururken tavanda kırlangıç yuvasını görünce yok artık, bu kadarı olmaz dedim. Bir insanın bunu yapmasını anlamış değilim. Bunu yapana ruh hastası bile denmez. herhangi bir kategoriye de gireceğini zannetmiyorum. Bu kadar mı doğa düşmanı olur, ne istiyorsun bir kuş yuvasından?, niye boyadın kırmızıya ? Neden, neden, anlaşılır gibi değil. Bunu yapan ruhsuz insanı hemen yok etmeli, yaşamamalı, nefesi ile dünyayı kirletmemeli.. Yazık! Çok yazık….. Tam bir ayvan.

030920148020

Çeşmeden suları tazeledikten sonra öyle bir yağmur indirdi ki göz gözü görmedi bir süre.  Yağmurluk diye taşıdığım pek yağmurluğa benzemediğini burada sırılsıklam olunca anladım. İyi bir yağmurluk almak gerek. Yağmur fazla sürmedi ama her tarafım ıslanmıştı. Yağmur dinince yağmurluk diye giydiğim rüzgarlığı çıkardım. Neyse cep telefonum ıslanmamıştı, buna şükür. Evi sırtında bizim gibi gezen kaplumbağa çıktı yol kıyısında. Sanki benden utanmış gibi yüzünü saklıyor benden. Kaplumbağa az önce yağan yağmurdan dolayı kabuğu ıslanmış.

030920148021

Kocayayla köyüne geldik, köyler güzel, hem de köy yolları daha da güzel. Burada ağaçlar değişti, çam ağaçları yerine meşe ağaçları seyrek olsa da küçük korular görmek olası.

030920148022

Şafak meşe koruluğundan çıkmış üzerime geliyor, ben de bir resmini çektim.

030920148023

Ardından beni geçip gidiyor devam eden meşe koruluklarında.

030920148024

Meşe korulukları tarla kıyılarında kalmış, geçmiş yıllarda komple meşe ormanı olmalı buraların. Kese kese bu kadar kalmış demek ki!

030920148025

Yolun ortasında koca bir kemik. İnek kemiğine benziyor, at ta olabilir. Belki de eşek kemiğidir. Yani kemiği kapıp kemirdikten sonra yol ortasına bırakıp gitmiş. Kemikte kemirilecek bir şey kalmamış.

030920148026

Yağmurun ardından güneş açınca iyice ısınan hava terletiyor. Zaten yokuş çıkarken iyice enerji harcıyoruz. Havanın sıcaklığı ile birleşince siz düşünün.

030920148027

Karnımız acıktı, uygun bir çeşme başı ararken havuzu olan bir yer görünce benden önce gelip bulgur pilavını hazırlayan Şafak bana bir iş bırakmamış. Çeşmeden de su akıyor. Çeşme dedimse borudan su akıyor sürekli. Bulgur pilavını ton balığı ile takviye edip yiyoruz afiyetle. Yanında da bir baş soğan, mis. Ardından birer kahve iyi gidiyor. Keyfimize diyecek yok doğrusu.

030920148028

Dondurma köyü, ilginç bir ismi var. Herhalde Türkiye de aynı isimde başka bir köy bulamazsın. Aynı isimde onlarca köy var, örnek Ovacık köyleri. O kadar var ki sayısı belli değil. Dondurma köyü özel bir köy oluyor isminden dolayı. Seyyar satıcıların köye girişi yasak. Acaba seyyar satıcı dedikleri dondurmacılar olmasın? Sağa doğru; Kocayayla, Çan tarafını gösteriyor. Altta; Dondurma köyüne hoş geldiniz. Ve Seyyar satıcıların girmesi yasaktır uyarı levhası.

030920148029

Dondurmacı köyüne girmeden yola devam ediyoruz çam ormanı içinde.

030920148030

Köy yollarını seviyorum, ara sıra geçen arabalar beni pek rahatsız etmiyor. Köyler yolumuzun üzerinde, yanından, içinden geçip gidiyoruz. Tek katlı basit evleri, kocaman bahçeleri. Avlu kapıları büyük. At arabası geçecek kadar. Her köy bir başka güzel, bir başka yapıya sahip.

030920148031

Balcılar köyüne giriş yapıyoruz.

030920148032

Ara sıra lastik patlağı olmazsa olmaz yolculukta. Arka tekerleğim patladı, durup tekerleği çıkarıp patlak lastiği yedeği ile değiştirerek pompa ile şişiriyorum yeterli basınca ulaşıncaya kadar. Öncesi dış lastik iyice kontrol ediliyor. Diken, tel, cam varsa çıkarılmalı. Yoksa aynı yerden hemen patlar bir daha lastiği sökmek durumunda kalırsın. Onarılan lastiği yerine takarak bagaj çantalarımı yerleştirdim. Şafak beni tekerlek ile çekiyor.

030920148033

Lastiği onardım, bisikletim yola çıkmaya hazır. Şafak önden çıkış yapıyor, ben de arkasında.

030920148034

Yol böyle bir eğri çizerek gitmesi beni yola daha çok bağlıyor. Düz yolda bir süre sonra pedal aynı tempoda basmaktan sıkılıyorum. Yolun sonu görünmeyecek, karşına ne çıkacağını oraya varınca göreceksin. Orada başka bir bilinmez çıkacak karşına. Yolda böyle daha çok mutlu oluyorum. Bilinmeyen yerler her zaman cazibelidir.

030920148035

Ormancıların ormanda kestiği ağaçları burada tomruk hale getirip istif yapıyor. Biz de bir mola verelim dedik. Bisikletler park halinde duruyor.

030920148036

Hazır mola vermişken yanımızda taşıdığımız fakat fırsat bulup içemediğimiz nescafeler aklımıza geliyor. Hadi içelim deyip çaydanlıkta su ısıtarak birer bardak nescafe içmeyi hakkettik. Nescafeleri içerken elçek çekiyorum ikimizi. Bardağım nazar boncuklu. Şafak’ta ise metal bardak var.

030920148037

İşte sevdiğim yol manzarası. Aşağı iniş, sola dönüyor sol tarafta görünmüyor yol. Ardından görüş alanına giriyor yukarı, sola doğru kıvrılıyor. kıvrılan yol daha da kıvrılıyor sola ve gözden kayboluyor çam ormanının içinde. Orası bilinmez, gidince göreceğiz. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

030920148038

İşte bilinmeyen yere vardık, yol aşağı gidiyor ama yine bilinmeze doğru.

030920148039

Bir süre indikten sonra tekrar çıkış başladı. Burada çam ağaçları dikkatimi çekiyor. Ağaçlar henüz genç ve gövdeleri ince. Orman gençleşmiş sanki.

030920148040

Yokuşun başında şekilli bir kaya gözüme çarpıyor.

030920148041

Etrafta benzer kayalıklar görünmekte, yapıları neredeyse aynı elden çıkmış gibi.

030920148042

Yerler ıslak, biz gelmeden az önce yağmur yağdığı belli oluyor.

030920148043

Fazla uzun sürmedi güzel bir yağmur indirdi. Telefonu ıslatmadan anca bir kare çekiyorum. Bagaj eşyalarım çöp torbası ile sağlama almıştım. Üzerime de bir tane çöp torbası geçiriyorum. Hem ıslansan ne olacak, yaz yağmuru, çabuk geçer, hemen kurursun.

030920148045

Sırtın tepesi yarılmış yol ucunda Şafak iki kolunu açmış beni bekliyor. Bu hareket dağların bittiğini, buradan sonra inişe geçeceğimiz anlamına geliyor.

030920148044

Genç çam ormanına yeni yağmış, ortaya pırıl pırıl ıslak bir yeşillik çıkmış. Marmara denizi ve sol tarafta Çanakkale boğaz girişi manzarası.

030920148046

İniş başladı ve çabuk iniyoruz. Akşam olmak üzere, hava bulutlu. Az sonra hava kararacak. Hedefimiz Gelibolu, hava kararsa da fark etmez.

030920148047

Hava karardıktan sonra Umurbey’e indik. Karnımız da acıktığından ne yiyebiliriz diye aranırken kahvenin birinde yanında tostçu görünce birer atom tost yaptırıp çay ile birlikte bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Yemekten sonra kamyonetin birinde kavun karpuz satan çocuklarla sohbet ediyoruz. Nereden?, nasıl?  oraya kadar mı? bisikletle mi? diye soru cevap şeklinde. Ardından bize bir kavun hediye ediyor. Teşekkür edip alıyoruz hediyeyi. Yolun hakkı, yolcunun nasibi,  almamak olmaz. Umurbey yamaçta kurulmuş bir kasaba, ucu ovada. Gece olduğu için sokak lambalarının gösterdiği kadarını görüyoruz. Alan geniş bir yer.

030920148048

Umurbey den ayrılıp Çanakkale – Lapseki yoluna girdik.  Yol düz ve kaymak gibi olunca hızlı gidiyoruz. Işıkları da açtık gecenin karanlığında emniyet şeridinden araç gürültüleri arasında ilerliyoruz. Bazen araç geçmiyor, işte o zaman gecenin sesi kulaklarıma gelmeye başladı. Binlerce Ağustos böceği yazdan kalma şarkılarını söylüyorlar hep bir ağızdan. İlk defa bu kadar Ağustos böceği sesi duyuyorum. Yol boyunca araçların geçmediği anlarda seslerini hep duydum Ağustos böceklerinin.  Gece karanlığında kısa sürede Lapseki’ye vardık.

030920148049

Lapseki feribot iskelesine vardık, Bizi kanatlarını açmış Pegasus karşıladı gecenin karanlığında.

030920148050

Arabalı vapur henüz dolmamış, biletleri Şafak alıp gemiye biniyoruz. Kuvvetli lamba ışığı altında vapur ve iskele.

030920148051

Bisikletleri emin bir yere park edip doğru yukarıya çıktık. Şafak buralı olduğu için bana fırsat vermeden çayları kapıp geldi bile, Şafak çay bardakları ile masada oturuyor.

030920148052

Çayları içerken masada oturan biri bizi görünce yanımıza gelerek ;

” Bisikletle en arkada gelen kimdi?” diye sordu.

“Bendim” diye cevap verdim.

” Kamyonla arkanızdan gelirken koca bir domuz senin arkandan yola fırladı, tam da önümde. Sana çarpacak diye çok korktum. Kıl payı kurtuldun domuzdan” dedi. Ben de ;

” Hiç te farkında değildim domuzdan.” dedim. Adam anlaşılan gözü önünde olan bu olay yüzünden epey korkmuş. Anlatırken bile heyecanla anlatıyordu domuzu. Boyu ta bu kadardı diye elini göğüs hizasına kadar kaldırıp domuzun ne kadar iri olduğunu anlatıyordu. Ben ise domuzu görmediğimden sakince adamın anlattıklarını dinliyordum. Bunu da ucuz atlatmıştım farkında olmadan.

Bu arada çaylar nefisti, tavşan kanı gibi. Şafak beni çekiyor çay bardağı ile.

030920148053

Kamyoncu ile yaptığımız sohbet ile farkında olmadan Gelibolu kıyısına varmışız bile. İskeleye yanaşıyoruz.

030920148055

Gemi iskeleye yanaşıyor yavaşça. Acelemiz yok bizim, aracımız bisiklet olunca daha güzel oluyor.

030920148056

İskeleye indik. Marmara dan Çanakkale boğazına giriş yapan devasa yolcu gemisi ışıklarını yakmış şıkır şıkır sessizce süzülüyor. İskelede Şafağın mahalle arkadaşı Selim bizi karşıladı. Selim facebook’tan beni tanıyordu. Şafak ta bahsetmiş benden. Hemen tanışıp kucaklaşıyorum Selim ile. Arabası ile bizi karşılamaya gelmiş. Benim bu gece kalacağım yeri gösterecek. Şafak’a nereye gideceğimizi tarif ederek arabası ile önden yola çıktı. Biz sahilden gidecektik, gideceğimiz yerden araba geçmiyor.

030920148057

Şafak ile beraber Hamzakoy kumsalına gidiyoruz. Selim’in arkadaşı olan işletmeye vardık. İlk önce birer yarım ekmek kokoreç ve bira ısmarladı Selim. Bu arada sohbet ediyoruz. Sonrasında işletmenin yanında, ağaçların altında çadır kuracağım yeri gösteriyor. Yer iyi, tuvalet te yakında. Bu gün uzun bir yol oldu bizim için, yorgunuz ve leş gibi ter kokuyorum. Karnımız doyduktan sonra Şafak Annesinin yanına gidiyor. Ben Selim ile bir süre daha oturuyorum. Selim de evine gidiyor, sabah erkenden işe gidecek. Ban kendim ile baş başa kalıyorum. İlk planlamamda turu tek başıma yapacaktım ya olmadı Şafak bana arkadaşlık etti yol boyunca. Buradan sonra Keşan’a kadar tek başınayım, yaşasın. Çadırımı kuruyorum, gece karanlığında çadırımı çekiyorum. Çadırın içinde lamba mavi rengi çadırdan alıyor.

030920148058

Eşyalarımı içine yerleştirdikten sonra şortumu giyip havlumu da yanıma alarak deniz kıyısına vardım. Terlik ve havluyu kumsala koyup denize dalıyorum gecenin 12 sinde. Kimse de girmiyor benim gibi. Ohhh serinliyorum biraz tuzlu deniz suyunda. Biraz yüzdükten sonra çıkıp havlu ile kurulandım. Çadırıma gelerek ıslak şortumu çıkarıp kuru çamaşırları ve eşofmanı giyerek saçları havlu ile kurutuyorum. Artık yatma zamanı, ortalık iyice tenhalaştı, İşletme sahibi de kapatıp gitti evine. Ben de çadıra girip uyku tulumunun içine girerek rahatlamış biçimde tatlı bir yorgunlukla uykuya dalıyorum.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık 102 Kilometre civarı

Aşağıda yaptığım yolun haritası

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 3. Gün

2 Eylül 2014 Salı

Aşağı Hanlar – Kalkım – Yenice – Torasan göleti

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

şimdi bir süre. dinlenme zamanı..

beynen.. ruhen..bedenen.

.

Yıldızları düştü dileklerimizin

Denizin yüzüne..

Şimdi vakit gece

Ve toplama vakti bir rüya dolusu umut

Bir gök miktarı huzur…

Ahmet Yaşar Gündüz

 

Öne çıkan görsel, Ağaçlar tünel gibi kapatmış yolu.

020920147981

Ormanın dinginliği uykuda kendini gösterdi. Bir önceki gecenin gürültüsü burada olmaması güzel bir uyku çekmeme neden oldu. Telefonun alarmı çalmadan uyandım, gün ağarmış, sabahın seheri çiğ damlalarıyla havayı yıkayıp pakladıktan sonra çimenleri ve çadırımı ıslatmıştı. Güneş henüz doğmamış, çadırımdan çıkıp temiz havayı ciğerlerime çekerek bir kaç kez derin derin nefes aldım. Çadırımın içinden dışarısı, otlak ve çam ağaçları.

020920147890

Küçük bir dere şırıl şırıl akmakta, çıkardığı şırıltılı su sesi insana suda hayat olduğunu hatırlatıyor. Derede taşların arasından akan suyu çekiyorum.

020920147891

Dere Kaz dağından geliyor, çay kıyısında çınar ağaçları var.

020920147892

Dün akşam hava karardığı için etrafı görememiştim. Günün aydınlığında etrafı görmek için küçük bir gezinti yapmaya başladım. Elimde cep telefonu ile resimler çekerek hem görsel hem de yaşamsal veriyi kaydediyorum. Bisikletlerimiz, çadırlar ve kurumaya bıraktığımız çamaşırlar. Kamp yerimiz gayet güzel. Önümde taşlar ve akan dere.

020920147893

Hasan’ın hamağı, dere üstüne kurmuş. Aslında hamakta uyumak vardı ama karanlıkta görmediğimden kaçırmışım güzel uykuyu. Hamak iki çınar ağacına bağlı.

020920147894

Kahvaltı için yumurta kaynatacağız, Hasan derin bir kap vererek yumurtaları kaynatmaya başladık. Ocak önceden yanmaya başlamıştı, odunla ateşi canlandırdık sadece.

020920147895

Güzel insan Hasan güneşe sırtını dayamış bana poz veriyor. Burada yaşamanın huzuru yüzünden belli. Gülümsemesi hiç eksik olmuyor. Sadece şehirde çektiği acılar yüzünde çizgiler oluşturmuş ama bulduğu bu huzur çizgilerini yumuşatmış.

020920147896

Yumurtalar kaynadı, sıra çayı demlemeye geldi. İsten kararmış çaydanlığı ocağa sürüyoruz. Sabahın erken saatlerinde Edremit’ten iki kase kelle paça geldi. Hasan beraber yiyelim deyince çorbaları ısıtıp afiyetle yiyoruz. Çorba nefisti, üstüne biraz da kahvaltı ve çay.  Bu sabah karnım iyice doydu tıka basa, Gelibolu’ya kadar götürür bu sabah yediklerim.

020920147897

İp salıncak çınarın bir dalına kurulmuş çocuklar için. İleride mavi bir çadır var.

020920147898

Hasanın dün gece anlattığı öyküdeki dilek taşı. Anlaşılan dilek olayı tutmuş, yakılan mumlardan ve taşta bıraktığı isten anlaşılıyor. Taş ta dilek taşına özenmiş gibi ilginç bir yapıda. İlk görünüşte sanki gerçekmiş gibi bir duygu veriyor. Çaresiz kalmış insanlar inanmasa da belki dileğim gerçekleşir diye mum yakıp dilek tutuyor taşın başında. Umutsuz yaşanmıyor…

020920147899

Dilek yaşı, üstü düz ve dik olan yerin dibinde baca tuğlası konmuş. Üstünde de yakılmış mumların erimiş kısmı duruyor.

020920147900

Hasan’ın çadırı ve yaşam alanı çınarın altında.

020920147901

Sabah yağan çiğden ıslanan çadırların kurumasını bekliyoruz güneşin sıcaklığında.

020920147902

Hasan’ın anlattığı öyküdeki Ihlamur ağacı. Heybetli görünümü insanı cezbediyor. Ak sakallı dede gece bana görünmedi, rüyama da girmedi. Gireceğini de sanmıyorum. Burada dikkatimi çeken Ihlamur ağacından çok çeşmelerin bolluğu. Ihlamur ağacının yanında 3 tane çeşme, sol tarafımda 5 – 6 çeşme, arkada bir o kadar. Sağ tarafta bir kaç çeşme. 10 dan fazla çeşme var. Önüne gelen çeşme yaptırmış gereksiz biçimde. Kaz dağları su bakımdan zengin, büyük bir depo. Her taraftan su fışkırıyor, dereler çağıl çağıl akmakla. Hayrat yaptıracaksan çeşmeyi suyun olmadığı yere yaptır da duasını her gün çeşmeden su içenler yapsın. Aynı yerde 15 tane çeşme yaptırmanın anlamı yok. Dereden bile su içilebilir, doğal olarak akıyor zaten. Bilmem ne demeli kolay yerde çeşme yaptırana ….

020920147903

Hasan’ı da yanımıza alıp bir anı fotoğrafı çekiyorum elçek ile. Şafak, ben ve Hasan.

020920147905

Hasan kendi yazdığı piknikçilere uyarı niteliğinde levhalar koymuş ağaçların gövdelerine. “ÇÖPLERİNİZİ SİZE İADE EDİYORUZ” yazısı en dikkat çekici. İnsanların ürettiği çöpü olduğu yere bırakma alışkanlığını nasıl kıracağız bilemiyorum. Uyarıcı yazılar olmasına rağmen hala çöpünü bırakıyorlar. Yine de Hasan etrafı temizlemekten geri durmuyor. Ortalığın temiz olmasından belli. Uyarılar biraz işe yaramış anlaşılan.

020920147906

İşte dün Şafak’ın ensesinde nefesini hissettiği koca baş köpek. Gerçekten de görünüşü canavar gibi ama yanımıza sahibi ile gelip köpeği yakından tanıyınca insanlara zarar verecek gibi görünmüyor. Dün Şafak’ın yaşadığı olayda belki de havlayan küçük köpekten Şafak’ı korumak için yanında durdu. Ben bunu anladım köpeği görüp yakınında durunca. Şafak ve Sivas Kangal köpek. Şafak köpeğin resmini çekerken ben de onları çekiyorum. Köpeğin boynunda sivri demirli tasma var.

020920147907

Kocabaş uzun bacaklı sağlam gövdesi ve iri başı ile heybetli duruyor. Yakışıklı bir köpek. Sahibi ne derse onu yapıyor, otur otur, kalk kalk. anlattığına göre domuzlar kocabaştan epey çekiyor. Denk getirmesin ormanda bir domuz, anında parçalıyormuş. İnsanların yanında uysal ve güven verici bir duruşu var. Köpek sahibi ile beraber.

020920147908

Hareket etmeden önce kahve pişiriyorum, kahvenin suyunu mataramdan kullanıyorum. Kahveleri içince ekşimsi bir tat geliyor. İlk önce neden olduğunu anlamadım. Arkadaşlara sordum kahvenin tadında bir ekşilik var mı diye. Onlar da biraz ekşi deyince bende jeton düştü. Matarama su doldurduktan sonra içine biraz şeker ve yarım limon sıkmıştım. Ondan kahvenin tadı ekşimtırak oldu. İlk defa böyle bir kahve pişirdim. Şafak bizi çekiyor, Hasan, ben ve köpeğin sahibi.

020920147909

Sabah köpekle gelen misafirimiz atı ile yukarı ormana doğru gitti. Kocabaş bir süre bizimle oturduktan sonra sahibinin ardından o da gitmeye başladı. Bizde yolcu yolunda gerek diyerekten Hasan ile vedalaşıyoruz. Bir akşam gelişen dostluğumuz ile kucaklaşıp yanından ayrıldık. Başka bir zaman tekrar buluşma dileği ile. Köpek dağa doğru gidiyor.

020920147910

Piknik alanından yola çıktık, bir süre daha yokuş tırmanacağız Yukarı Hanlara kadar. Ondan sonra hep iniş başlıyor.

020920147911

Yukarı Hanlara vardık, burası daha büyük bir alan ve bir sürü işletme var. Yani kalabalık. İyi ki burada kalmadık, buna seviniyorum burayı görünce.

020920147912

Yukarı hanlar yolun zirvesi, buradan sonra iniş başlayacak gibi.

020920147913

Yukarı Hanlar sırtta olduğu için geniş ve düz olan yerler çok, uzayıp gidiyor. Yüksek ağaçların altı çimenlik.

020920147914

Bir köpek havlamaya başladı, durunca havlamasını kesti. Kocabaşı tanıdıktan sonra bu köpek enik gibi geldi bana.

020920147915

Kalkım belediyesi Yukarı Hanlarda tabela koymuş, hoş geldiniz diye karşılıyor bizi. Tabelanın üstünde iki geyik resmi konmuş. Kalkım’a hoş geldiniz, Agonya’nın merkezi, Türkiye’nin en iyi oksijen çadırı, Marmara’nın Egeye açılan kapısı, Truva’nı ilk at olimpiyatları ev sahibi, Dünyanın en iyi kapya biberinin yetiştiği yer, havası şifa, doğası ferah, insanı dosttur. Kalkım belediyesi.

020920147917

Artık iniş başlasın, yaşasın hayat. Yiiihhhuuuuuu diye bırakıyorum kendimi bol oksijeni içime çekerek.

020920147918

Şafak’ın daha önce keşfettiği şelaleye gelince sapıyoruz sağa doğru. Toprak yoldan sonra bisikletten inerek patikadan bir süre giderek dere kenarına geldik. Yukarıdan gelen bir dere var.

020920147919

İşte şelale de başka yönden, ama biraz yüksekçe yerden küçük bir çağlayan olarak diğer dere ile buluşuyor.

020920147920

Akan su gördüm mü dayanamam, hele çağlıyorsa. Hemen soyunup şortumu giyerek çağlayanın yanına vardım kısa sürede.

020920147923

Hemen yukarıdan dökülen suyun içine giriveriyorum. Buz gibi kaz dağları suyunda kendimden geçiyorum adeta.  Bir daha nerede bulacağım doğal duş yerini! Yukarıdan dökülen sular masaj yapıyor tüm kaslarımı. Bu masaj bana ömür veriyor sanki. Şafak böyle yerlerle pek arası iyi değil. Hal böyle olunca resimleri çekmek te Şafak’a düşüyor. Oooohhh sefam sürüyor sular dökülürken. Şafak uzaktan çekiyor.

020920147924

Şelaleden akan su saçlarımı tarıyor, Şafak bu kez yakından çekiyor.

020920147926

Bir süre suyun altında durduktan sonra Şafak’a bir poz veriyorum. Çağlayanın aktığı yerde yosun turmuş. Yosun halı gibi yumuşak ve kaygan değil. Yosunlarda rahat biçimde yürüyebiliyorsun, hiç böyle yosun görmemiştim daha önce.

020920147928

Kurulandıktan sonra giyinip yola çıkıyoruz, inişte bir toprak kayması görünce duruyorum. Toprağın kaydığı yerde raylar görünüyor. Acaba ne amaçla kullanılıyor raylar. Herhalde maden ocağına ait olmalı diye düşünüyorum. Ama görünürde bir şey yok ormanın içinde. Kim bilir nereden nereye gidiyor!

020920147929

Yol ormanın içinden aşağıya doğru kıvrılarak iniyor. İniş çabuk olur her zaman.

020920147930

Hazır yakalamışken yol arkadaşımın bir resmini çekeyim bisikleti ile beraber. Şafak ve bisikleti.

020920147931

Dağlarda aç kalmazsın hiç bir zaman, yolda da. Böğürtlenler tüm yol kenarında Ağustos ve Eylül aylarında devamlı olarak meyvesini cömertçe vermekte. Kuşlar ve diğer hayvanları beslediği gibi bizi de besliyor doğanın bir parçası olarak. Tam da zamanı böğürtlenlerin. Tadı nefis, mis gibi. Bir avuç yesen epey enerji verir insana.

020920147932

Ben de bir avuç yiyorum böğürtlenden. Doğal takviye. Elini boyasa da kırmızıya önemli değil. Avucumun içindeki böğürtlenleri çekiyorum.

020920147933

İniş bitiyor kısa sürede, uzun yol kat etsek te süresi kısa olunca bana çabuk geliyor. Ovada tarlalar bahçeler ve çiftlik evleri.

020920147934

Düzlüğün başladığı yerlerde bir heykel çıkıyor karşımıza. Şafak heykelin yanında duruyor.

020920147935

Yakından bakınca Agonya da olduğumuzu anlıyorum. Kalkım belediyesi bir açıklama yapmış burası ile ilgili. Keşke düz bir mermer parçasına yazsaydı. Kitap şekli pek hoşuma gitmedi. Kitap olmasına rağmen yazı kitaptaki gibi sayfaya yazılmamış, bir bütün olarak yazıyı yazmışlar. Benim ilk başta anladığım

AGON:

AGONYA: TRUVANIN

VE SPORCULARININ

KALKIM BELEDİYE

diğer sayfaya geçiyor gözüm

ATA BİNEN SPORCU

ÜNLÜ ATLARIN

BULUNDUĞU YER

BAŞKANLIĞI 2012

Gözlerim böyle okudu yazıyı ne yapayım!

020920147936

Güneşin altında şahlanmış ata binmiş savaşçı göz kamaştırıyor rengi ile. Sanki altından yapılmış. At heykeli yüksek bir kaidenin üstünde.

020920147937

Dedim ya daha önce doğada aç kalmazsın. Kara yemiş, dikenli çalısı olan bu yemiş ağızda biraz buruk ve mayhoş tat bıraksa da enerji veriyor bir kaç tanesi. Köylüler plastik kovalarda topluyorlar kara yemişleri. Reçel oluyormuş pek güzel. Elimde dört tane karayemiş meyvesi.

020920147938

Kaz dağının sırtında tabelada yazıyordu ; Kapya biberi diye. Benim bildiğim etli kırmızı salçalık biber. Marmara bölgesinin, Kaz dağlarının kuzey tarafındaki ovada bu biber yetiştiriliyor ve alabildiğine uzana tarlalar kırmızı biber ile dolu. Burası biberin ambarı olunca tüm Türkiye’ye ve yurt dışına salçalık biber olarak ihraç ediliyor.

020920147939

Her tarlada küçük bir çardak, sıcakta gölgelik olarak yapılmış büyük bir ihtimalle. Üstü dallarla örtülü, altında kabak ekmişler.

020920147940

Kalkım’a giriş yapıyoruz.

020920147941

Kalkım küçük, şirin bir kasaba. Burada çay molası vereceğiz. Onun için kasabanın merkezine doğru gidiyoruz. Girişinde tak yapılmış, solda apartmanlar tak dibinde, sağda bahçeler.

020920147942

İlginç bir ev dikkatimizi çekiyor. Ev de meydanın ortasında. Güzel prefabrik bir ev, su basmanı epey yüksek tutulmuş. Gösteriş amaçlı yapılan bu evde kimse oturmuyor. Bir metrelik kaide üstünde duruyor ev. Süs için yapılmış, kimse oturmuyor.

020920147943

Çay içmek için parkın içindeki çay bahçesine girerken yavru bir köpeği uyurken görüyorum. Dünya umurunda değil, ön ayakları ağzında öylece uyumuş. Ben hayvanların da rüya gördüğüne inanırım. Bu köpek te rüya görüyor, yatış biçiminden anlıyorum.

020920147944

Çayları atıştırmalık bir şeylerle içiyoruz çay bahçesinde. Gerçi pek yorulmadık buraya kadar. Daha çok pedal çevirmeden iniş yaptık. Ama belli noktalarda mola vermek iyi olur. Çay bahçesinin önünde Atatürk heykeli var. Ağaçların altında gölgelik yerde oturuyoruz.

020920147945

Molanın ardından yola çıkıyoruz. Köy yollarında doğa ile baş başa uyum içinde bisiklet sürmekteyiz. Düzlük bitti hafif çıkışlar başladı, çıktığımız kadar iniyoruz da.

020920147947

Uzun zamandır tütün tarlası görmemiştim. Tekel denetimli üretime geçtikten sonra belli bölgelerde sınırlı ve denetimli olarak yetiştiriliyor. Burada durup bir süre tütün tarlasına bakıyorum. Belki hayatım boyunca bu tarlada yetişen tütün kadar içmişimdir. Belki de daha fazlası. Hani derler ya “Bir fırın ekmek yemen lazım”, ben de diyorum ki “Bir tarla tütün içmen lazım”.

020920147948

İnsanlar yanlış yola girmesin diye yolu gösteren tabela koymuşlar. Tabela olduğu halde yine de yanlış giden oluyordur. Çünkü bir çoğunda okuma alışkanlığı yok! Büyük olasılıkla Kurtlar Mahallesi sakinleri dikmiştir bu tabelayı. Yönü gösterecek ASENA olmadığı için kurtlar yolunu şaşırıyor! Çünkü tabelayı tam geçerken okuyabilirsin.

020920147949

Hamdibey köyü uzaktan görünüyor. Yolu da dümdüz.

020920147950

Hamdibey köyüne adını veren Kuvayı Milliye kahramanı Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi bey. Yunanlılarla Kurtuluş savaşında burada Şehit düşünce köye Hamdi bey adın veriliyor. Anısına heykeli de dikilmiş.

020920147952

Kitabesinde; Kuva-yı Milliye kahramanı Edremit kaymakamı şehit Köprülülü Hamdi bey 1886 – 1920 yazılı.

020920147953

Hamdibey köyünde fazla durmadan yola devam ediyoruz.

020920147954

Genç çam ormanı tam tutuşmuşken hemen söndürülmüş. İzleri duruyor yangının. Yaz sıcağında kuruyan otlar çok tehlikeli. Çok dikkat etmeli bu aylarda. Piknik yaparken mangalı kontrol etmeliyiz, ateşini iyice söndüğünden iyice emin olmalıyız. Arabadan sigara izmaritini dışarıya atmamalıyız. Arabanın içinde sigaranın izmariti koku yapıyor diye dışarı atılıyor. Bari söndür de at.

020920147955

Artık düzlük bitti, ormanlık engebeli arazideyiz. Çam ağaçları yolun iki yakasında ve böyle yolları seviyorum.

020920147956

Ormanın içinde giden yol uzayıp gider, ucu gözükmese de yol seni götürür.

020920147957

O yol biter başka bir yol uzanır önünde kıvrımlı.

020920147958

Yaşlı meşe ağacı, insanların her türlü budamasına dayanmış ve hala dayanmakta. Aslında kocaman gövdesi ve dalları ile geniş bir alanı kaplayacak durumda. Tarla sahibi biberlerin pişmesi için güneş ışınlarına ihtiyacı var. Tarlaya güneş vursun diye ağacı sürekli budamış ve bu hale dönmüş koca meşe. Kuşların konması, yuva yapması için dal yok.

020920147959

Köylerde kerpiç evleri görmek her zaman olası. Eskimiş tahta kapısı, penceresi ve oluklu kiremitleriyle geçmiş zamandan kaldığını belli ediyor. Tek katlı olan da var  iki katlı olanı da var.

020920147961

Yol çatağındayız, sağ taraf Balya, Balıkesir yönüne gidiyor. Sol taraf Yenice ve Çanakkale’ye gidiyor. Bizim yolumuz Yenice tarafı olacak.

020920147962

Kayatepe köyünden çıkıyoruz, Şafak kocaman bir ağacın gölgesinde gidiyor.

020920147964

Güneş tam tepemizde, hava iyice sıcakladı. Küçük bir koyun sürüsü Çitlembik ağacının gölgesine sığınmışlar güneşin alçalmasını bekliyorlar ses çıkarmadan. Yün sıcak tutar, koyunlar da yünlü. Bir de hava sıcak oldu mu yanıyorlardır güneş altında.

020920147965

Karayolları Umurlar köyüne tabela koyma zahmetine katlanmamış. Umurlarında değil sanki! Köylüler kendi köyünün tabelasını kendileri yazdırıp koymuşlar köyün meydanında. Köyün camisi az ileride.

020920147971

Karnımız acıktı, köyde çamların gölgesinde serilip yemek yapmaya başladık. Yemek te nefis oldu, makarna ve ton balığı ana menü, yanında bir baş soğan. O kadar lezzetli oluyor ki pirzola yesen bu kadar lezzetli olmazdı zannedersem. Çamların altında bisikletlerimiz, şafak yemek için hazırlık yapıyor.

020920147972

Yemekten sonra yola devam, yüksekteyiz, aşağıda tarlaların olduğu bir ova görünüyor.

020920147973

İnişe geçtiğimiz sırada solda bir çeşme görüyoruz. Ama bildiğimiz çeşmelerden değil, çeşmenin ünlü olanından. Gazi çeşmesi, Gazi Mustafa Kemal Çeşmesi. Çeşmenin yanında bisikletlerimiz park etmiş.

020920147976

1977 yılında restore edilen çeşme fayansla tertemiz, bakımlı bir çeşme haline dönüşmüş. Fayanslara yazılanlar; Gazi çeşmesi, Büyük Atatürk 15. 4. 1934 tarihinde Balıkesir, Çanakkale yolculuklarında beraberlerinde İran şahı Rıza Pehlevi ile bu çeşmeden su içtiler ve bir müddet istirahat ederek çevre halkı ile sohbet ettiler. Atatürk’ün beldedeki bu büyük hatırasının idamesi ve ruhunun şadolması maksadıyla bu çeşme ve etrafı Çanakkale seramik fabrikaları A.Ş kurucu ve murahhas azası H. İbrahim Bodur tarafından yeniden ihya edilmiştir. 27.7.1977

020920147977

Gazi Mustafa Kemal madem bu çeşmede oturmuş, su içmiş kahve de içmiştir büyük bir ihtimalle. Atamızın sevdiği kahveyi bizde cezveye kahveyi ocağa sürüyoruz.

020920147978

Cezvede kahve pişirirken, üç tane fincan yanda duruyor. Orda duran bir motorcu da kahve içecek.

020920147979

Kahve faslından sonra yollara düşmenin vakti gelince yola çıkıyoruz. Ama ne yol, sanki ağaçtan bir tünel içindeyiz. Yolda kaybolmalı bazen, biz de kaybolmadan edemedik. Tünelin ucunda ışığı görebiliyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

020920147981

Yenice ilçesine geldik sonunda. Kampı Yeniceyi az geçtikten sonra gölet kenarında vereceğiz. Şafak buralardan geçtiği için yeri biliyor.

020920147982

Yenice ilçe merkezine girip marketten yiyecek takviyesi yapacağız. Akşam yemeği ve ertesi gün için alış veriş yapıyoruz marketten. Fırından da büyük bir köy ekmeği aldık. 2 Gün yetecek kadar.

020920147984

Yenice’ye gelirken ön bagajımın demiri lastiğe sürtmeye başladı. Sanayi sitesini sorup bir demircide soluğu aldık. Canavarla lastiğe sürten demiri kesip atıyorum. Oh rahatladı içim. Yolum uzun ve sorun çıkaracağa benziyordu.

020920147985

Lastiğe sürten demiri kestik rahatladım, sanayiden bir kaç yüz metre uzaklaştık. Hızım da düşük. Birden bire ön bagaj demiri kırılıp ön tekerleğin üzerine düştü. Bisikletin üzerinden kendimi yana atıp üzerine düşmekten kurtuldum. Yoksa bir tarafım sakatlanırdı. Bisiklet yere serildi, ben ise kendimi yana atınca iki ayağım üzerinde hafif koşu ile düşmekten kurtardım. Bu kazayı ucuz atlattım doğrusu. Bir süre durup düşündüm. Yol boyunca dağları çıkıp kendimi aşağı son sürat demeyelim de 50 yada 60 km hızla indiğimi düşündüm bir an ve ne olacağımı tahmin etmeye çalıştım. Kendimi yana atıp kurtulma şansım olmazdı tahminim. Verilmiş sadakamız varmış, kazayı ucuz atlatmıştım. Buna şükür ettim ilk önce. Şafak önde gidiyordu. Şoku atlattıktan sonra Şafak’ı telefonla arayıp geri gelmesini söyledim. Şafak yanıma gelince bisikleti kaldırıp ön bagajı kancalı lastikle bağlayıp fazla uzaklaşmadığımız sanayiye geri döndük. Bagajdan çantayı alıp kırılan yeri gaz altı kaynağı yaptık. İyice sağlam olacak biçimde. Bagaj demir olması kaynakçıda kaynak yapılmasına olanak sağlıyor. Alüminyum olsaydı işimiz zordu. Bu arada ikinci kez dükkanına geldiğimzi demirci bize çay ısmarladı. İş bitiminde “borcumuz ne” diye sorunca, “kazasız belasız yolunuza devam edin, borcunuz yok” dedi demirci. Demirci ustasına teşekkür edip dükkandan ayrıldık.

Bagajın kırılması beni epey düşündürdü. Şimdilik ucuz atlattık ve bagaj demirini kaynattım ama tekrar olabilir mi diye düşünmeden edemedim. Bisikletim KUZ yerde yatıyor, ön bagaj yerinden kopmuş durumda.

020920147986

Sanayide işimiz bittikten sonra tekrar yola çıktık. Yence bende bir anı bırakmış oldu böylece. Yenice’den çıkıyoruz.

020920147983

Kısa sürede gölete geldik. Gölet fazla büyük değil.

020920147987

Gölette su düzeyi epey azalmış. Eylül ayındayız, yaz geçti. Pek yağış ta olmadı gölet i dolduracak kadar. Gölet uzunlamasına bir yapısı var, yarısında bir köprü ile karşı kıyıya geçiyoruz. Kampı karşı kıyıda yapacağız. Köprüden göleti çekiyorum.

020920147988

Kamp yapacağımız yerde çeşme var. Bu iyi, su olması gerek kamp yerinde. Çeşme borusunun ağzında bir odun var. Bu neyin nesidir diye odunu çekince borudan su basınçlı olmuş ta karşıya fışkırıyor birden bire. Bir süre aktıktan sonra su miktarı azalıyor, az akmaya devam ediyor. Çeşme görkemli ama içi ve etrafı pis. Hava kararmadan duş alıyoruz sırayla, terli olan çamaşırları yıkayıp ipe asıyorum.

020920147990

Burası piknik ve mesire alanı. İnsanlar buraya piknik yapmaya geliyor ve piknikte en önemli olayı yaşıyorlar; Mangal! Mangalsız piknik düşünülemez bile. Vejeteryanlar, yani et yemezler mangal yerine ne yapıyorlar acaba? Fasulye mi pişiriyorlar? Neyse biz yemeğimizi yaparken piknik yapmaya gelen bir aile bize mangalda pişirdiği tavuktan bir miktar veriyor. Teşekkür edip afiyetle yiyoruz. Çam ağaçlarının gövdelerini çekiyorum.

020920147991

Kamp yerimiz biraz yüksekte, konumu gölet manzaralı. Mangalda pişen etin kokusuna gelip burada yaşayan bir de köpek var. İlk önce havladı ama sonra bekçi köpeğimiz oluyor tüm gece. Bisikletim KUZ park halinde gölet manzaralı.

020920147992

Çadırları kurduk, içine yerleştikten sonra  kahve içiyoruz keyifle sohbet ederek. Ardından nefis bir çay demledik sormayın gitsin. Tavşan kanı gibi, karanlıkta öyle görünüyor.

Fazla geç olmadan yatıyoruz.

Bu gün yaklaşık olarak 60 Kilometre civarı yol yaptık. Fazla değil ama az da değil.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 2. Gün

1 Eylül 2014 Pazartesi

Bahçeli – Gömeç – Edremit – Aşağı Hanlar

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

YOL GÖRÜNDÜ

Gidiyorum dedim

Zor olmayacak mı dedi

Kolay var mı dedim

Sen ki Gölü’nü beslemek için Taşı delip akıyorsun

Haklısın dedi Zora alışıp yol ediyorum

Yolu bulup akmak Lazım dedim

Kendi yolunu açıp Akman Lazım dedi

Yollara akmak lazım dedim

Yolunda akasın, dedi

Gözüme bir damla verdi akıttı

Al dedi yolluk olsun….

Esmaeseraçıkgöz

 

Öne çıkan görsel, Çam ağaçları arasından giden yol.

010920147876

Ana yola yakın oluşumuz tüm gece geçen araçların gürültüsü bir yandan, tavukların ciyak ciyak bağırmaları bir yandan pek uyumadık. Siz siz olun ana yola uzak bir yere kamp atın. Gecenin ilerleyen saatlerinde dalmışın uykuya, en derin yerinde rüyanda birden üzerinden kamyon geçerken uyanıyorsun korku ve panikle. Bu bana bir tecrübe oldu, bir daha yol kıyısına yakın kamp kurmamak gerektiğini anladım. Gün ağarınca artık uyumaya çalışmanın anlamı kalmadı. Yolda geçen araç sayısı iyice arttı. Okulun bahçesinde elimi yüzümü yıkadım. Tüm gece az uyusam da neşem ve yol heyecanım kaybolmadı. Artık iyice alıştım daha ilk gece olmasına rağmen.

Üzerimi giyinip eşyaları ve çadırı toplayıp bisiklete yükledikten sonra kahvaltı yapmak için yakında olan kahveye kahvaltı için gideceğiz. Şafak ta benim gibi erkenden kalkmış aynı zamanda hazır duruma gelerek toparlanmış. Bisikletim KUZ ve çadırım.

010920147847

Kahvede masanın birini kendimize ayırdık. Çay bol ve ucuz, yumurta da kaynattık ikişer tane ocakta. Kahvaltılıkları masaya yayıp bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Kahvaltının mutlukla olan ilişkisi burada kendini gösteriyor. Daha önceki tecrübelerimden ve bu kahvede Türk kahvesi pişmediğini bildiğimden kendi ocağımı, kahve takımını çıkarıp cezveyi ocağa sürüyorum. Keyfi iyice çıkarmak gerek bu turun. Şafak kahvaltı masasında poz veriyor.

010920147848

Ağustos ayı bitti ve aylık tuttuğum kilometrenin resmini çekmem gerek. Ağustos ayı sıcak olmasına rağmen Malatya da Nemrut dağı tırmanışımız biraz kilometreyi artırdı. Kilometreyi kayıt ettikten sonra sıfırlıyorum. Eylülün biri oldu. Ekranda 681.31 Kilometreyi gösteriyor.

010920147849

Fazla geç olmadan yola çıktık. Bu gün Edremit’e kadar ana yoldan gideceğiz. Bahçeliköy’den çıkıyoruz tabelaya göre.

010920147850

Balıkesir il sınırını geçtik. Zaten Dikili İzmir’in son ilçesiydi. Balıkesir il sınır tabelasını çekiyorum.

010920147851

Kozak yaylasının fıstık çamları düzlüğe kadar yayılmış. Hatta yolu bile geçmiş durumda. Uzaktan yeşil bir koruluk görmek insanın gözüne hoş geliyor doğrusu.

010920147852

Ayvalık tuzla havuzlarının olduğu bölgeye geliyoruz. Şafak önümde, tuzla havuzları sağda.

010920147853

Geçen yıl aynı gün buradan geçerken Burcu bana sormuştu ; “Urim baba buralara da siteler yapıp bu güzelim yeri de çöplüğe çevirirler mi? endişeleniyorum” diye. Ben de “Endişelenmeye gerek yok, burası ev yapmaya uygun değil” diye cevap vermiştim. Bir sene geçmesine rağmen hala herhangi bir yapılmaması beni mutlu ediyor. Gerçi rant olayı insanların her tarafı betona çevirme hırslarını önleyemezsek buralara da yazlık sitelere çevirmeleri beni de endişelendirmiyor değil.

010920147854

Avusturyalı bisikletçi bir kadın ile karşılaşıyoruz yolda. Bizim arkamızdan gelip yetişti. Bir süre Tarzanca sohbet ettik. Nereden nereye yolculuk yapıyoruz, gideceğimiz rotayı tabletindeki haritada görüp tartıştık. Kendi rotamızı belirttik, hangi yoldan gideceğimizi anlatıp Keşan’a Festivale gittiğimi söyledikten sonra Festivale davet ettim. Geleceğini belirti ama garantisi yok. Gelir mi bilinmez ama sıkı bisikletçi olduğu belli. Yolda bir süre pedal çevirdikten sonra hızlanıp bizden ayrıldı. Ona ayak uydurmaya gerek yok, biz normal olarak kendi hızımızda gitmeye başladık. Acelemiz yok, arada durup resim çekip su da içiyoruz durup dinlenirken. Kadın Şafağın önünde gidiyor bisikleti ile.

010920147855

Gömeç’ten seyri yapılan Atatürk yüzü dağlarda görünüyor. Durup resmini çekiyorum Atatürk siuletini.

010920147857

Gömeçte kahvenin birine oturup çay molası verdik. Bisküvi, çerez gibi gıdalarla güç takviyesi yaparak bir süre dinlendik. Dinlenme bittikten sonra yola çıkarak Gömeç ten ayrılıyoruz. Bu da Gömeç’in bitiş tabelasından görebilirsiniz.

010920147858

Köylerin, kasabaların bitiş tabelaları ilgimi çekmeye devam ediyor. Karaağaç köyünü de geçiyoruz.

010920147859

Burhaniye manzarası uzaktan daha bir güzel görünüyor gözüme. Sağda yüksek istinat duvarı taş ile örülmüş.

010920147860

Burhaniye girişinde uçak bizi karşılıyor.

010920147861

Uçaktan sonra Kurtuluş savaşı kahramanlarının heykelleri geliyor. Bu kez bu kavşaktan karşıya geçip Akçay yoluna girmeden ana yoldan Edremit yönüne doğru gideceğiz.

010920147863

Çeşme bulunca suları tazelemek gerek, şişelerin hepsi doluyor çeşmeden. Yaptıranın ruhuna değsin, mekanı cennet olsun. Çeşmeler gezgin bisikletçilerin can damarı. Her çeşme bizler için hayat demek. Her çeşmede suları tazelemeden geçmemek gerek. Bu dağda da olur şehirde de, hiç fark etmez.

010920147864

Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü, 1. Dünya savaşında cephelerde savaşıp o da yetmez gibi Kurtuluş savaşını başlatarak yurdumuzu kurtardıktan sonra esas savaş başlamış; cahillikle savaş. Bu savaş cephedeki gibi olmuyor, karşında düşman askeri yok hücum emri verip tepelemek yok. Cahilleri yanında yobazlar, bunları kullanan sömürgeci ağalar beyler ve maşaları din tacirleri. Bunlarla savaş fikirle, kalemle, eğitimle, bilgi ile olacağını bildiklerinden parkta gezinirken, durup ağaçtan korkuluğa kollarını yaslayıp fikir alışverişinde bulunarak Cahillerle savaşı nasıl kazanırız diye söyleşiyorlardı.

O kadar devrimler yapıp savaştıktan sonra maalesef halkımız parklara konulan Bu heykelin niçin konduğunu bilmeden oturuyorlar. Eline bir kese çiğdem ( ay çekirdeği )  alıp çıt çıt çıt çitlemek, yasak olmasına rağmen mangal yakıp etrafa et kokularını dumanla birlikte yaymak. Eline bir kitap alıp okuyan yok yada siyasi, bilim, kültür tartışmaları yapmadan öylece gezinmekle yetiniyorlar. Bu olduğu sürece Çiçekleri Koparmayın uyarı levhası her zaman konulacak parklara.

010920147865

Kaz dağlarına tırmanmaya başlamadan önce karnımızı bir güzel doyurduktan sonra parkta çimenlere oturup birer nescafe içmek istedi canımız. Biz de canımızın isteğini yerine getirdik. Parktaki bir kişi bizim resmimizi çekiyor. Ben  çimenlere bağdaş kurup oturmuşum. Şafak küçük taburesinde oturuyor. Yerde ocak, çaydanlık ve su şişesi var. Bisikletlerimiz arkada park  halinde duruyor.

010920147866

Parkın içinde çocukların binmesi için küçük bir tren dolaşıyor.

010920147867

Çocukluk hiç bitmez bende, hemen trene binerek bir poz verdim. Yaşım tutmadığı için trenci benden para almadı, beleş bindim sizin anlayacağınız. Çocukluk harika bir şey, siz siz olun çocukluğunuzu kaybetmeyin hiç bir zaman. Şafak beni çekiyor trende. Makinist lokomotifi sürüyor. Biniş tabelasında; Kişi başı 2.00 TL yazıyor.

010920147868

Şehrin içinde sokaklardan sora sora yolumuz bulduk. Nihayet şehrin kalabalığından kurtulup yeşil doğada rahatlıyoruz. Kaz dağlarına varmamız biraz zaman alacak. Bir süre tatlı bir rampada zeytinlikler arasından ilerliyoruz. Şafak önümde gidiyor.

010920147870

Henüz düzlükte gidiyoruz, Şafak önde, ben arkada küçük köyleri birer birer geçiyoruz sakince. Çamcı köyündeyiz.

010920147871

Yaz sonu Güz başı yenilebilecek en güzel meyve incir. Yol kıyısında yoldan geçenler yesin diye dikilmiş, biz de önceden dikilmiş bu meyve ağaçlarından yararlanıyoruz. İncir bisikletçinin enerji kaynağı, hem karnını doyuruyor hem de gücüne güç katıyor incir. Ağustos, Eylül aylarında taze dalından yediğimiz inciri diğer aylarda kurutulmuş olarak yanımızda bulundurursak arada atıştırmalık bir tane yedikten sonra pedala basmaya devam ederiz. Kısaca incir bisikletçinin enerji deposu ve yakıtı.

010920147872

Düzlük bitti, tırmanmaya başladık artık. Çam ağaçları içinde pedallıyoruz.

010920147873

Ormanın içine giden bir yol, acaba nereye gidiyor ? Bunu yola girmeden nereye gittiğini asla bilemezsiniz.

010920147874

Kaz dağları eteklerinden giden bu yol pek işlek değil. Bisikletle rahatça gidilebilecek yollardan biri. Pek araba geçmiyor, bu da beni huzurlu yolculuk etmemi sağlıyor. Kimi yerde fıstık çamı dikilmiş. Sola kıvrılan yol çam ağaçlarının arasından gidiyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

010920147876

Çeşme hep kurtarıcımız oluyor. Durup suları tazelemeden olmaz. Biraz da su içmeli, yokuş terletiyor ve su kaybını karşılamalı.

010920147877

Yol kıvrıla kıvrıla gidiyor ormanın temiz havasında, düz yol beklemeye gerek te yok. Şafak önde yavaş yavaş çıkıyor.

010920147878

Devasa bir servi ağacı, belki de yüz yıllık. Servi ağacını insanlar dikmiş olmalı çünkü etrafında benzer ağaç ta yok. Ağacın dibinde mezar da olabilir. Aradan uzun yıllar geçmiş, mezar taşı kaybolmuş olabilir.

010920147879

Rampa çıktığımızdan yavaş sürüyoruz bisikleti. Yavaş gidince de etrafı seyrederek gidince yılkı atlarını kaçmadan resmini çekebildim. Çam ağaçları altında yılkı atı.

010920147880

Çam ağaçlarının tipi değişmeye başladı. Uzun, kalem gibi ve yaprakları koyu yeşil. Demek ki rakım epey yüksek. Sert kış ve kar ağaçların yapısını da değiştiriyor. Yoksa o kadar soğukta ağaç donar.

010920147881

Asırlık çam da görmek olası, karşımda kalın gövdeli bir çam beliriyor tüm heybetiyle. Çam ağacının heybeti beni cezbediyor. Durup seyrediyorum bir süre.

010920147882

Çıka çıka bir düzlüğe geldik, çam ağaçları seyrek. Düz olunca da tarla yapılmış, tel örgü ile çevrilmiş etrafı. Ben etrafı seyrede, resim çekerek ilerlerken haliyle geride kalıyorum. Şafak önde gidiyor, bir yerde beni beklerken görüyorum. Ben onun gibi haldır huldur gitmiyorum. Yine bir kaç evin olduğu yerde beni bir çeşmenin yanında bekliyordu. Yanına yaklaşınca beti benzi atmış durumda gördüm. “Ne oldu?” diye sordum. Şafak ta ; “Çeşmenin başında elimi yüzümü yıkadıktan sonra küçük bir köpek havlamaya başladı. Köpek küçük olduğunu görünce bundan bir şey olmaz deyip kafamı çevirince birden bir metre yanımda kocaman bir baş, iri bir köpeği görünce elim ayağım çözüldü. O kadar korktum ki kıpırdayamadım bile. Köpek yanı başımda öylece duruyordu kocaman kafası ile. Sonra karşı evden sahibi gelip köpekleri evin bahçesine aldı.” diyerek başından geçenleri bir çırpıda anlattı. Gerçekten epey korkmuş durumdaydı, karşı evin bahçesinde köpeği görünce Şafağa hak verdim. İri köpek havlamıyordu ama küçük olan havlamaya devam ediyor hala. Tel örgü arkasında sararmış tarla.

010920147883

Bunlar yılkı atı değil, sahipli. Ayağından iple bağlanmış serbest dolaşmıyorlar. Beni görünce de kaçmaya niyetleri yok, insan görmeye alışmışlar.

010920147884

Akşam olmak üzere, yokuş devam ediyor. Şafak solda durmuş beni bekliyor yol kıyısında. Yanına geldikten sonra ” Urim baba burada kamp atalım” deyince teklifini kabul ediyorum. Şafak daha önce ters taraftan geçmiş buradan. Az yukarıda, yani zirvede Yukarı Hanlar mesire yeri varmış. Şafak orada kamp atmış ama durduğu yerde de mesire ve piknik alanı ve çeşme var. Burası da Aşağı Hanlar denirmiş. Beraber giriyoruz mesire yerine.

010920147885

Tabelada yazdığı gibi Kaz Dağları Bilim ve yaşam köyü, Kalenaturel laboratuarına gittiğini gösteriyor. Biz oraya gitmeyeceğiz, gecelemek için kamp atacağız piknik alanında.

010920147886

Piknik yerine girince bizi Hasan Gül karşılıyor. Burada yılkı atlarını görüyoruz, atlar bizi görünce kaçmıyorlar. Demek ki insanlara alışmışlar. Hasan ile tanışıp sohbet ediyoruz bir süre. Kendisi yaz boyu burada çadırda yaşıyor. İstanbul da oturuyor normalde, şehrin kalabalığından, stresinden kaçıp burada tek başına yaşıyor. Kafa dengi anlayacağınız. Bize nerede isterseniz çadır kurabilirsiniz, buralar sizin diyerek ev sahipliği yapıyor. Hasan solda, Şafak sağda, ileride yılkı atı ve çam ormanı.

010920147887

Yılı atları otlamaya devam ediyor bize aldırış etmeden. İlk defa yılkı atlarına bu kadar yakınım.

010920147888

Kendimize uygun bir yerde çadırları kuruyoruz. Belki on taneden fazla çeşme olan piknik alanı küçük bir düzlük, açık ve hafif eğimi olan bir yer. Şafak çeşmenin birinde şortunu giyerek duş almaya başladı. Su dökündükçe üşüdüğünü belirten çığlıklar atıyor. Ben de onun bu çığlıklarından suyun çok soğuk olduğunu düşünerek duş almaktan vaz geçtim. Hava kararmak üzere, neredeyse 20 kilometrenin üzerinde yokuş tırmandık. Çok ta terledim, terden atlet ve forman yamyaş. Duş almam gerek yoksa kokacağım yarın. Üşengeçlikten vaz geçip soyunarak şortumu giydim. Çeşmenin başına gelip pet şişeyi doldurup üzerime dökününce suyun o kadar soğuk olmadığını anlıyorum. Hatta bana sıcak bile geldi. Şafak ta nasıl üşüdü bu suda anlamadım. Su dökünerek duşumu bir güzel aldım. Ardından kuru elbiseleri giyinip saçımı kuruladıktan sonra yemek pişirmeye başladık. Akşam yemeğini yedikten sonra yıkamış olduğum çamaşırları ipe asarak kurumaya bıraktım. Duş almam iyi oldu, yorgunluk gitti üzerimden.

Hasan’ın bulunduğu yere gelip odun ateşinde demlediği çayı içmeye başladık. Çay da nefisti. Hava iyice karardı ve sohbet derinleşti Hasan’la. Şafak bana Urim baba dedikçe Hasan da bana Urim baba demeye başladı. Yaşamını, burada neden kaldığını, hiç para harcamadan burada yaşadığını anlattı. Pikniğe gelenler Hasan’a yiyecek içecek verdiklerinden karnı da doyuyor. Piknik bitince kalan yiyeceklerin hepsini geri götürmektense Hasan’a bırakınca erzak bol oluyor. Koca bir çınarın altında piknik masası, üç tane taş ile yapılmış ocak. Odun bol ormanda, ateş sürekli yanıyor hiç sönmeden. Yiyecekleri dallara asıyor herhangi bir hayvan yemesin diye.

Hasan ile iyice kaynaştıktan sonra bize yaptığı bir olayı anlatmaya başladı;

” Urim baba 4 senedir burada çadır kuruyorum, gelen giden de çok olunca aklıma bir cinlik geldi.

Dedim kendi kendime derenin kıyısında bir taş var büyükçe. Bu taşı dilek taşı yapayım dedim.

Baca tuğlasını kayanı dibine koyup üzerine düz bir kaya parçası koyarak üzerinde mum yakıp isli olmasını sağladım.

Pikniğe gelen gidenler taşı görünce şaşırdılar. Merak edip sordular “Nedir bu, nasıl oldu?” diye. Ben de geçenlerde  taşa el sürdüklerini görünce;

” Hayrola ne yapıyorsunuz” diye sorunca.

“Rüyamızda bir ak sakallı ihtiyar buradaki taşa el sürerseniz dileğiniz gerçek olur deyince gelip el sürdük, mum yaktık, dileğimiz gerçekleşsin diye dilek diledik” dediler. Sonra oradakilere olayı anlatmaya başladım;

“Bir gece yattıktan sonra etraf aydınlandı birden bire. Çadırdan çıkıp ışığın olduğu tarafa bakınca Ihlamur ağacının dibinde ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar ışıklar saçarak ortalığı aydınlatıyordu.  Korkmaya başladım birden bire, ne olduğunu anlamamıştım. Nur yüzlü, ak sakallı ihtiyar korkmamamı söyleyerek yanıma geldi. “Şu gördüğün taşa elini sürüp mum yakarlarsa dilekleri gerçek olur” dedikten sonra birden bire kayboldu diyerek pikniğe gelenlere anlatmaya başladım. Dilek taşını duyan gelip mum yakmaya, el sürmeye, taşı öpenler bile oldu. Dileklerinin kabul olması için dilekler dilemeye başladı. Bu da yetmez gibi Ihlamur ağacına da çaput bağlamaya başladılar.”

“Günlerden bir gün geç evli bir çift geldi yanıma, dilek taşını sordular. Ne yapacaksınız diye sorunca? çocukları olmadığını, dilek dilemeye geldiklerini söyleyince dilek taşının yerini göstererek el sürüp mum yakmasını söyledim. Eğer dileği gerçek olursa bir şişe rakı getirmelerini istedim. Neyse mum yakıp el sürdüler, çocuklarının olması için dilek tutup gittiler. Bir yıl sonra genç adam elinde bir şişe rakı ile çıkıp geldi. Dilekleri gerçek olmuş çocuk sahibi olmuşlar. Gel zaman git zaman her gün dilek dilemeye gelirler buraya” diye yaptığı cinliği anlattı Hasan.

Anlattığı olay gerçekten ilginçti, insanlar her şeye inanmaya hazırlar. Bu anlatılanlar gerçekmiş gibi yaşıyorlar ve mum yakıp dilek tutanlar çok. Benim için iyi bir akşam olmuştu, sıcak bir sohbet, harika bir çay, güzel bir öykü. Daha ne olsun insanın yolda nelerle karşılaşacağı belli olmaz.

Ardından başka bir olay anlatmaya başladı Hasan ;

“Bir gece Şaban’la oturup demleniyoruz. Derken bir araba yolda geldi durdu. Ben de de bir küçük fener var ne oldu diye merak edip arabanın olduğu yere doğru gittim. Arabada bir kız bir oğlan, dışarıda da bir kız bir oğlan ellerinde bira içip duruyorlar. Kız karanlıktan korkmuş olmalı ki erkek arkadaşına “Hadi gidelim ne olursun, korkuyorum” diyor. Oğlan da ” Ne korkuyorsun ya ne olacak? ” diyor. İçimden dur şunları bir korkutayım diyorum. Üzerimde parka, kafamda şapka ipleri sarkıyor. Altımda şort, terlikleri de çıkarmışım bir elimde duruyor. Sessizce yanlarına yaklaştım. Feneri alttan yüzüme tutarak “Merhaba gençler” diye kalınca bir ses tonu ile karşılarına çıkınca oğlan bir korktu, arabaya bir kaçışı var. Tabi ki kız da korkuyla arabaya binip tam gaz kaçtılar. Ben gülmekten altıma işeyeceğim neredeyse. Şaban’ın yanına gelerek olayı gülmekten zar zor anlattım.”

Hasanın anlatacak olayı çok, bitmiyor. Bize masal gibi geliyor anlattıkları. Uykumuz geldi.

Fazla geç olmadan Hasan’dan izin isteyip çadıra uyumaya gittik gecenin karanlığında.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 83 Kilometre civarı. Bunun 20 Kilometresi yokuş.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 1. Gün

31 Ağustos 2014  Pazar

Üçkuyular – Alsancak – Aliağa – Çandarlı – Bademler – Dikili – Bahçeli köyü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Dedi ki neredesin sen?

Dedim ki gitmek gerekti

Dedi ki sen yokken ….

Dedim ki ben olmasam da olur

Dedi ki oldu, güneş doğdu-battı

Dedim ki gitsem de sende doğan pınara, batan güneşe gelirim

Dedi ki güneşim de pınarında senin gözünde, gönlünde. Nereye gitsen gelir senle.

Esmaeseraçıkgöz

 

Öne çıkan görsel, siyah – beyaz resim yolda bisikletim ile giderken,

safak

Uzun süren sıcak yaz günlerinde pek uzun tur yapamıyor insan. Aşırı sıcaklarda fazlasıyla su kaybından dolayı sağlık açısından da sakıncalı. Bu yaz sadece Nemrut bisiklet turuna katılmıştım ve Ağustos ayının en sıcak günlerinde yakıcı güneşin altında 2150 metre yüksekliğe çıkmıştım. Sıcak, ter, bolca su içerek harika bir tur olmuştu benim için. Dünyada en güzel gün batımı ve en güzel gün doğumunu seyretmiştim ya bu bana yeterdi. Zaten o kadar sıcağa bu güzellikleri seyretmek için katlanmıştım. Bu yıl yaptığım bisiklet tur programında Keşan dağ bisiklet festivali de vardı. Normalde bu kez tek başıma gitmeye karar vermiştim fakat bisikletçi dostum Şafak Omaç ile sohbet ederken hadi beraber gidelim deyince kendisinin Konya’ya gidip oradan İzmir’e kadar tur yapmayı planladığını söyledi. Eh ne yapalım tek başıma gitmeye karar vermiştim daha önce. Şafak ile konuşmamızdan 3 gün sonra beni telefonla arayarak beraber Gelibolu’ya kadar gidelim, hem Annemi ziyaret edip bir daha görürüm deyip teklifimi kabul etti. Rotamı bu kez değişik yoldan planlamıştım. Edremit’e kadar ana yoldan Edremit ten sonra Kaz dağlarının sağından Çan – Bigadiç – Lapseki – Gelibolu – Keşan olarak rotayı çizmiştim. Şafak bana 3 tane rota çizdi, ben de gitmeyi planladığım rotayı seçerek kararlaştırdık.Normalde 1 Eylülde yola çıkacaktık ama fazla sıkmadan 31 Ağustosta yola çıkmaya karar verdim.

Keşan dağ bisikletçileri festivaline katılacakların hepsine davetiye hazırlanıp posta ile adreslerine yollanmıştı. Davetiyesi gelen resmini çekip facebook ta paylaştı. Benim davetiyem henüz gelmemişti. Gelmeyince de elden alayım diyerek yola çıkmalıydım.

Akşamdan eşyaları hazırladım, KUZ’un bagajına yükleyip hazır hale getirdim. 31 Ağustos 2014 Pazar Sabah erkenden uyanıp kahvaltımı bir güzel yaptım. Ardından bisikletimi kapının önüne çıkarıp bir resmini çektim yoldaşım KUZ ile. Sabah erken ve günlerden Pazar olduğu için herkes derin uykuda, soka bomboş. Yollar da öyle. Metro ile Aliağa’ya kadar gideceğim. Sabah 09:00 dan önce binmem gerek metroya, yoksa almıyorlar. Bisikletim KUZ evin girişinde, kemerli bahçe kapısı ve bahçemdeki ağaçlar.

310820147814

Sabahın erken saatleri olunca trafikte pek araç olmadığından Alsancak metro istasyonuna rahat bir biçimde geliyorum. Kent kartı 2 kez basarak içeri düz olarak girip Aliağa metrosunun gelmesini bekliyorum.

310820147815

İlk vagona biniyorum, içerisi boş, rahatça oturuyorum koltuğa ve bisikletime de yer var. Sonraki duraklardan birinde Küçük kız ve oğlan çocuğu Annesi ile yanıma oturuyorlar. Oğlan çocuğu bisikletimi görünce merakla inceliyor ve başlıyoruz muhabbete. Kız çocuğu biraz çekingen ilk başlarda. Sonra alışarak o da konuşmaya başlıyor. Onlara Keşan’a kadar bisikletle gideceğimden bahsedince merakla beni dinliyorlar gözleri pırıldayarak. Aliağa dan bir durak önce inesiye kadar zaman nasıl geçti anlamadım. 1 Saat 5 dakika sürüyor yolculuk ama çocuklarla 5 dakika gibi geldi bana.

310820147816

Aliağa’ya kadar zaman göreceli olduğundan 1 Saatlik yolculuğu 5 Dakikada gelmiştim. İstasyondan çıkarak yolda bisikletimi sürmeye başladım. Hava açık, rüzgar hafif kuzeyden Yıldız esmekte. Aliağa girişindeki kavşakta direkte Türk bayrağı dalgalanıyor.

310820147817

Aliağa merkezden çabucak ayrılıyorum. Yol altımdan hızlı akıyor. Özlemişim yollarda olmayı, bisiklet sürmeyi. İçimde bir sevinç var, hem yeni yollardan gidecektim hem de Kosova dan 2 arkadaşım da Keşan’a geleceklerdi. Yeni arkadaşlarla tanışıp yeni dostluklar kuracaktım. Yolda giderken Aliağa körfezini çekiyorum.

310820147818

Aliağa tabelası şehir sınırlarının bittiğini gösteriyor. Bu turda yeni bir karar aldım; şehirlerin, kasabaların ve köylerin bitiş tabelalarının resmini çeke çeke gidecektim.

310820147819

İlk köyden geçtim bile ; Çaltıdere.

310820147820

Ardından Hacıömerli bitiyor. Yol kaymak gibi olunca.

310820147821

Yenişakran’a gelmeden Çandarlı uzaktan göründü ama epey yolum var.

310820147822

Yenişakran tabelasını görmedim, ardından gelen Kazıkbağları köyünü de geçiyorum çabucak.

310820147823

Kısa sürede Çandarlı yol ayrımına geldim. İlk defa bisikletimle Çandarlı yoluna giriyorum, Daha önce arabayla girdim ama bisikletle gitmek daha bir başka oluyor. Bisikletle giderseniz farkı anlarsınız. Tabelada düz olarak Bergama, Çanakkale. Sola doğru; Çandarlı gösteriyor.

310820147824

Çanakkale ana yol ile Çandarlı arası 10 Kilometre civarı. Yol gidiş geliş tek şerit, işlek bir yol. Arabalar sürekli gidip geliyor durmadan. Yolda dikkatli giderken bir incir ağacı altında park etmiş bir arabanın arka kapısı birden bire açılarak içindeki çocuk elindeki çöpleri dışarı attı. Ben bunu görünce dışarıda incir koparıp yiyen anne ve babasına ” Bakın çocuğunuz arabadan çöplerini dışarı attı. Çocuğunuzu uyarmalısınız, dışarısı çöplük değil diye uyarmalısınız. Hem incir ağacından şimdilik incir yiyebiliyorsunuz, çocuğunuza çevreyi korumayı öğretmezseniz ileride bu incir ağacını göremezsiniz bile.” diyerek uyardım. Adam hiç bir şey demedi ve ben yoluma devam ettim. Ben gerekli uyarıyı verdim ailesine, artık onların nasıl davranacağı önemli. Böyle durumlarda insanları uyarmalıyız ama uyarırken dikkatli ve uygun bir dille anlatmalıyız ki başımıza bir şey gelmesin. Çünkü karşımızdakini tanımıyoruz ve nasıl tepki vereceğini bilemeyiz. Öyle kaba insanlar var ki “Sana ne, ben atarım. İstediğimi de yaparım” zihniyetindeler. Böyle insanlara uygun dilde anlatmazsak dayak ta yiyebiliriz. Böyle atılmış çöpleri kim toplayacak, toplanmazsa çöplüğe dönüşmesi an meselesi ve her geçen çöpünü buraya atar. Meyve yiyeceğimiz ağaç bile bulamayabiliriz.

110920148344

Çandarlı’ya vardım bile, Şafak yaz aylarında Çandarlı da yazlığında kalıyor. O yüzden Çandarlı da buluşup yola birlikte devam edeceğiz.

310820147825

Çandarlı şirin, küçük bir kasaba. Sadece yazlıklarla dolmuş taşmış durumda. Çandarlı yarımadası, denizde kayıklar demirlenmiş, hava sakin.

310820147826

Şafak ile buluşuyorum çarşıda. Beraber Çandarlı kalesinin önüne gelip bir resim çekilmeden geçmek olmaz deyip resim çekiliyorum.

310820147827

Çandarlı Kalesi, İzmir’in Dikili ilçesine bağlı Çandarlı kasabasında bir kale. İnşa edildiği yıl tam olarak bilinmeyen kale, Cenevizliler tarafından 14. yüzyılda restore edildi. Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın emriyle 15. yüzyılda yeniden inşa edildi. 2009’da başlatılan son restorasyon çalışması ise 2014’te tamamlandı. UNESCO, 2013’te kaleyi Dünya mirası geçici listesine ekledi.

Dostumla da çekilmeden olmaz deyip elçek ile çekildik bir poz.

310820147829

Şafağın yazlığında öğle yemeği yiyip ardından bir denize girip serinledikten sonra duşumu alıp giyiniyorum. Şafak bisikletine bagaj çantalarını takip yola çıkıyoruz birlikte. Dikiliye kıyı şeridinden gideceğiz. Çandarlı dan sonra yol çıkışlı inişli biraz ama gidebildiğimiz kadar kalabalık Çanakkale – İzmir yolundan uzak olmak gerek. Dere yatağına küçük bentler yapılmış.

310820147831

İne çıka, kıvrılarak giderken bazen yükseklere çıkmışız. Manzaramızda küçük adacıklar bizi selamlıyor. Elçek ile ikimizi çekiyorum adalar manzarasında.

310820147832

KUZ sakin, yola çıkmış, hiç te şikayetçi değil. Özlemiş yolu.

310820147833

Aşağısı Denizköy, epey iniş olduğu için zaman kaybetmek istemiyoruz. O yüzden yola devam etmek durumundayız. Bisikletim KUZ, Denizköy ve adalar manzarasında.

310820147834

Yağmur sularının birikmesi için yapılmış gölet. Keçi, koyun, inek gibi hayvanlar burada su içiyor. Tabi ki diğer doğada bulunan hayvanlar da su içiyorlar.

310820147835

Bademli köyüne yaklaştık sayılır. Denizde bir çok irili, ufaklı adacıklar görüyoruz sürekli.

310820147836

Bademli köyü denize neredeyse sıfır. Yol deniz ile birlikte.

310820147837

Bademli köyün içinden geçiyoruz.

310820147838

Bademli köyünde demir köprünün dibinde bir kahve var. Her zaman kahvede koruk suyu içebilirsiniz. Bademli köyünün en meşhur içeceği koruk suyudur. Hele bir de yaz sıcağında kahvenin çardağında gölgede dinlenirken buz gibi koruk suyu içerseniz her geçişte mutlaka içmek istersin. İnsanın ağzında öyle bir tat bırakıyor koruk suyu. Kahveci biraz aksi ve asık suratlı olmasına rağmen koruk suyu harika. Vazgeçilmez bir tat. Masada koruk suyunu içerken Şafak ile resim çekiliyorum.

310820147839

Bademler köyünde koruk suyu ile serinleyip bir süre dinlendikten sonra yola devam ediyoruz. Önümüzde Dikili var.

310820147840

Dikili içinden geçtik, burada durmuyoruz. Artık iniş çıkış yok, düzlükteyiz. Ana yola çıkmadan Sahilleraltı yolundan gideceğiz bir süre. Belediye bisiklet yolu yapmış ve yola araçlar işgal edip park yapmasınlar diye demir babalarla yolu kapatmış. İleride yolun sağında arabaları görüyorsunuz, babalar olmasa bisiklet yolu araç park yeri haline gelmesi an meselesi. Şafak önümde gidiyor.

310820147841

Yoldaşım Şafak çaktırmadan bir resmimi çekmiş, tam kartpostallık. Bu resmi eve gidince fotoğrafçıda karta bastıracağım. Bisiklet yolunda giderken arkamdan çekmiş resmimi, solda okaliptüs ağaçları. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

safak

Sahilleraltı yolunda epey gidiyoruz. Yolda iki bisikletçi kadın arkadaşla karşılaşıyoruz. İkisini de tanıyorum. Selamlaşarak bir süre sohbet ettikten sonra yolcu yolunda deyip yanlarından ayrılıyoruz. Ve sonunda bisiklet yolu bitti. Ana yola çıktık mecburen. Güneş ufukta batmak üzere, bunu kaçırmamam gerek deyip duruyorum. Solda iki tane servi ağacı, Güneş ufukta batıyor.

310820147843

Güneş batasıya kadar seyrediyorum. Bize hayat veren Güneş kimseyi ayırt etmeden herkesin üzerini aydınlatıyor. Dünyanın diğer tarafındaki canlılara hayat vermek için bizden şimdilik ayrılıyor.

310820147844

Bahçeli köyünde kahvede mola veriyoruz. Güneş battı, hava bir süre sonra kararacak. Az ileride ilkokul var, bahçesinde kamp atabiliriz. Kahveye geri dönüp akşam yemeğini yaptıktan sonra karnımızı doyurduk. Pistonlar yoruldu bu gün, antrenmansız olunca soğutmak gerek. Ayaklarım ağaca dayalı çekiyorum bir poz.

310820147845

Karnımız doyduktan sonra okulun bahçesine gelerek çadırları kuruyoruz hava kararmadan. Bisikletleri birbirine kilitliyoruz ne olur ne olmaz. Biz bunları yaparken bir baykuş uçarak geldi. Bayrak direğinin tepesine konduktan sonra bizi gözetlemeye başladı. Kocaman kafasında kocaman sarı gözleri ile en ufak hareketlerimizi kaçırmadan izlediğini fark ettim. Baykuş ev sahibi bizler de misafir olarak okulda bu gece konaklayacağız. Ev sahibi bizden rahatsız olmadan misafirperverliğini gösteriyor bize. Bahçesinde kalmamıza müsaade etti zaten. Baykuş her zaman uğursuz olarak görülmüştür halk arasında. Ben ise bizim koruyucumuz olarak ve ilk günde yanımıza gelip bize şans vereceğine inandım. Bu turum iyi geçecek bunu hissettim ve iyi dostlarla karşılaşacaktım.

310820147846

Şafak ile günün değerlendirmesini yapıp yarın nerelerden gideceğiz konuştuk. Fazla geç olmadan çadırlara çekilip yattık ama yan bahçede tavuklara sansar mı ne geldi bütün gece gıdak gıdak çığırtıları, bağırtıları bizi pek rahat bir uyku uyutmadılar.

Bu gün yaklaşık olarak toplam 98 Kilometre civarı yol yapmışız.

Aşağıda yaptığımız yolun haritaları

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc