Etiket arşivi: boza

Bahar Turu Diğer Günler

29 – 30 – 31 Mart – 1 Nisan 2022

Köyceğiz – Göcek – Fethiye

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Erik rakısını kim daha çok içecek diye

Kadehleri ardı ardına içerek

Arnavut kaldırımında naralar atıp yalpalayacaktık

Ardından boza iyi gider diyerek bozacıda soluğu alacaktık.

Çarşıda kafede oturup kahve içecektik sevdiğimle

Yüzüne doyasıya bakarak

Uzun, çok uzun yıllar

Neredeyse yarım asır…

Urim Baba’CAN Ağustos 2015

 

Öne çıkmış olan görsel, sığla ormanı içinde devrilmiş sığla ağacı. Kökü toprakla dolu.

DSCN4066

Gün erken başlıyor, kaçırmamak gerek diye henüz Güneş doğmadan kalktım. Güzel bir güne başlamak için iyi uyumak gerek. Artık iyice alıştım her yerde uyumaya, ister çadırda, ormanın içinde. İster yumuşak bir yatakta uyuyayım, fark etmez, her zaman rahat uyur ve dinç kalkarım. Sabahları serin oluyor, üzerime kalın deri ceketimi giyip balkona yerleştim. Sabah kahvesini Güneş doğarken içmek gerek. Köyceğiz’in suları güzeldir, her yerden fışkırır. Şişedeki suyu tazeliyorum çeşmeden. Kahvemi Köyceğiz suyu ile pişiriyorum. Evdekiler henüz uyanmadı daha, o yüzden kahveyi tek başıma içiyorum.

Cam saksı üzeri cam piramit içinde çiçekler masanın üzerinde kahve fincanı ile birlikte. Arkada sığla ormanı.

IMG_20220329_080056

Ev halkı uyanıyor sonunda, ev halkı dediğim Tuğba ve Cüneyt. Evin mutfağında ne nerede, çayı nerede demlediklerini bilmediğimden hiç karıştırmadım. Cüneyt kalkınca çayı demliyor, birlikte kahvaltıyı yapıyoruz. Cüneyt küçük tostlardan ikişer tane yapıyor kahvaltı için. Benim hazır kaynamış yumurtaları da tüketiyoruz bu arada. Kahvaltıdan sonra, işe başlamadan önce kirli çamaşırları yıkamam gerek diyerek bahçede poşet çamaşır makinesinde terli olan çamaşırları yıkayacağım. Siyah poşetin içine çamaşırları atıyorum. Biraz da deterjan, bahçe hortumu ile yeteri kadar su dolduruyorum. Yerde bahçe hortumu ve içi çamaşır dolu siyah poşet.

IMG_20220329_104251

Çamaşırlar  ve su hazır olunca çamaşır makinesini kaldırıp çalkalamaya başlıyorum. Böyle 5 dakika kadar çalkaladım. Benim çamaşır makinem kısa süreli programda çalışıyor. Hem pratik hem çabuk yıkıyor. Cüneyt beni poşet çamaşır makinesini çalkalarken çekiyor.

IMG_20220329_104324

Deterjanlı yıkama bitince  iki kez daha su ile durulayıp çamaşırları çıkararak suyunu sıkıyorum. Kuruması için de çamaşırları çamaşırlığa asıp kurumaya bıraktım. Tuğba’nı öğrencileri var. Öğrencilere dans kursu veriyor, o yüzden erkenden gitti. Zalım ev sahibi de beni boş oturtmuyor. Bahçe bellenecek, illa ki çalışacaksın deyip bel küreğini elime veriyor. Boğaz tokluğuna çalıştırıyor. Neyse iki kişi kısa sürede son kalan yeri belliyoruz. Yıllarca bakılmadığı için toprak sertleşip ayrık otları sarmış. Biraz zorlasa da bitiriyoruz bel işini. Cüneyt beni bel küreği ile bahçeyi bellerken çekiyor. Elimde sarı iş eldiveni var.

IMG_20220329_112258

Bel işi biraz yordu, bir süre dinleniyoruz. Bu günü Cüneyt ile birlikte zaman geçireceğim. Ne yapalım diye karar vermeye çalışırken fazla uzak olmayan bir yerden tavus kuşunun sesini duyuyorum. Cüneyt’e soruyorum nerede bu tavus kuşu diye. Cüneyt te bana ormanın içinde her halde diye cevap veriyor. Ben de buralarda serbest yaşayamaz tavus kuşları diye cevap veriyorum. O zaman hadi ormanı biraz gezip tavus kuşlarını bulalım teklifinde bulundum.

Yanıma fotoğraf makinemi alıp ormanın içine dalıyoruz. Sığla ormanında sadece sığla ağaçları ve ağaçlara tutunup büyüyen sarmaşık bitkileri var. Diğer bitki çeşitleri barınamıyor ormanın içinde. Sığla ağaçlarının gövdeleri ve gövdelere tutunan sarmaşıklar.

DSCN4053

Tavus sesi kuvvetli ve uzaklardan bile duyulabiliyor. Sık sık sesi gelince nerede olduklarını bulduk. Ormanın dibindeki bir evin arka bahçesinde kümesin içindeki tavus kuşlarını bulduk sonunda. Yakınlaştırıp tavus kuşunu kümesin içinde çekiyorum.

DSCN4055

Sığla ormanı tam bir bataklık örneği. Gerçi batma tehlikesi yok ama her tarafta küçük su akıntıları görmek olası. Sular, az eğimli yerde küçük dereler halinde sakince akıyor Köyceğiz gölüne doğru.

DSCN4056

Su akıntısını yerden çekiyorum. Akıntı belli belirsiz.

DSCN4057

Ormanda büyüyen sığla ağaçları belli bir kalınlığa gelince güçlü fırtınalara dayanamayıp ya devriliyor, ya da gövdesinin ortasından kırılıyor. Tıpkı yarım gövdesi kalmış bu sığla ağacı gibi.

DSCN4058

Sığla ormanı içinde bir tek yaşayan bitki sarmaşık. Hani tarzan ormanda sarmaşıklara tutunup atlıyor ya aynısı burada da var. Sarmaşık ağacın en yüksek yerine kadar tırmanmış. Ben de tarzan gibi sarmaşık demetine tutunup sallanayım dedim. Ağırlığımı taşımayıp yukarılardan koptu. Sarmaşık kurumuş, neyse ki kopan sarmaşık hala yukarılarda bağlı ki kafamıza düşmedi. Cüneyt beni sarmaşıkla beraber çekiyor.

DSCN4061

İşte sarmaşıklar, gövdeleri 10 – 12 santim kadar kalınlıkta. Yerden çıkıp yana doğru gittikten sonra tutunacak bir ağaç bulunca yukarıya doğru kendini çekerek yükselmiş.

DSCN4062

Sığla ağaçları sık ve kimi yerde ince gövdeli. Güneşe ulaşmak için boylarını çok uzatması gerek. Tahminime göre 15 metreden fazla var. Sarmaşıklar da öyle. İşin ilginç yanı sarmaşığın birisi yaklaşık 8 metre ötedeki ağaca nasıl atlayıp tutunmuş. İki ağaç arasında ve yüksekte köprü olup birleştirmiş. Sığla ağaçları daha yeni yaprak açmaya başlamış.

DSCN4063

Sular her yerde akıp duruyor. Ayaklarımız çamura, suya batırmadan yürümek güç.

DSCN4064

Uzun yıllar önce devrilmiş bir sığla ağacından geriye kalan kalın kütük.

DSCN4065

Bir hafta önceki fırtınada devrilen sığla ağacı yere yatmış durumda. Daha kökündeki topraklar duruyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN4066

Sığla ağaçlarının gövdesinde kabuklar belli bir yere kadar sıyrılmış. Bu sıyrık yerden akan sıvıları topluyorlar.

DSCN4067

Orman içindeki su birikintilerinde, akan küçük derelerde canlılar var. Onlardan biri su kaplumbağası. Bizi görünce durup bakmaya başladı. Biz de durduk ve resmini çekiyorum.

DSCN4069

Su kaplumbağasını ürkütmeden optik zoom ile yakınlaştırıp su üstündeki kafasını çekiyorum bir poz.

DSCN4070

Sığla ormanı içinden sulara, çamurlara batmadan çıkıp eve geldik. Cüneyt komşudan el arabasını almıştı bahçeden çıkan otları ormanın içine dökmek için. Ama el arabasının tekerleği dağınık. Mil yatağındaki ince sac yırtılmış. Cüneyt’e hadi tekerleği yapalım çarşıdaki demircide deyince o da yapalım dedi. Tekerleği söktük. Benim bisikletimin bagajına sıkıca bağlayıp yola çıktık. Köyceğiz içindeki dondurmacıya gittik ama sezon açılmadığı için dondurmacı kapalıydı. Cüneyt’e burayı iyice belle. Köyceğiz’de yiyebileceğin en güzel dondurma burada bulabilirsin. Sonda Hakan Sevin’in evine gittik. Hakan İstanbul’da şu an. Evde kimse yok, içeri girmedik zaten. Yakında olan çarşıdaki sıcak demirci dükkanına gittik. Burada tekerleği kaynak yapıp yürür hale getirecektik. Demirci ustasına tekerleği gösterip neler yapabiliriz deyince usta tekerleği alıp inceledi. Bize; “Bu tekerlek adam olmaz, sacı çok ince ve kaynak tutmaz. Siz en iyisi sanayiye gidin, orada hurdacıda çıkma tekerlek bulabilirsiniz” diye söyledi. Tamam deyip sanayiye doğru gitmeye başladık. Köyceğiz çayı üstünden geçerken köprüden çay yatağını çekiyorum. Çay hızlı akmasın diye bentler yapılmış bir çok. Çay yatağı da çok geniş. Akan çay bentlerden aşağı dökülüyor.

DSCN4072

Sanayideki hurdacıyı bulduk. Bize gerekli olan el arabası tekerleğini sorduk var mı diye. Adan ayağını kırmış kenarda bir yerde sandalyede oturuyor. Geçmiş olsun dileklerimizi söylüyoruz. Hurdacı bize yerini gösterip oralara bakmamızı söyleyince dediği yere bakmaya başladık. Ama gözüme istediğimiz bir tekerlek ilişmedi. Hurdacının yanına gelip; ” Bulamadık” deyince hurdacının elemanı; “Sizin aradığınız burada var” deyip elinde bir tekerlekle çıka geldi. Tam aradığımız tekerlekti. Hurdacıya” Bu tekerlek ne kadar?” deyince pazarlık başladı.

“100 Lira”

“50 Lira verelim” deyince ilk önce olmaz dese de

“Eskisini de size bırakacağız, 50 Liraya anlaşalım. Zaten yenisi 120 Lira” deyince Hurdacı olumlu cevap verdi. Hemen 50 Lirayı verip tekerleği alıp eve geldik. El arabasına taktım, Şimdi el arabası yalpa yapmadan düzgünce gidiyor.

Akşam yemeğimizi yerken yanımda taşıdığım şarap şişesini çıkardım. Birer bardak içiyoruz şaraptan. Gerçekten şarabın tadı nefis ve içimi de güzel. Tadı damağımızda kaldı ama elimizde olan bu kadar. Bununla yetinip tadı damağımızda kalsın deyip kadehleri tokuşturduk.

Dalamanda oturan Zehra ve Tarkan çifti benim geldiğimi duyunca oturmaya geldiler. İlk önce kahve yapıyorum, birlikte muhabbet ederek içtik, ardından çay demledik. Muhabbet geceye kadar sürdü. Cüneyt uzun boylu olunca beşimizi birden uzun kolu ile elçek resim çekiyor. Tarkan, Tuğba, Zehra ve ben kanepede oturmuş durumda. Cüneyt kendinle birlikte çekiyor.

WhatsApp Image 2022-03-31 at 20.02.59

Ertesi sabah yine erkenden uyandım ve balkonda yerimi aldım sabahın seherinde. Güneş doğarken kahvem hazır. Masada kahve fincanı, içi köpüklü kahve dolu. Masada logolu rüzgarlık ve cam kavanoz duruyor. Güneş sığla ağaçları arasından doğmuş, ışıklarını saçıyor.

DSCN4074

Kahvemi içerken en korkak kuşlardan olan alakarga ormanın kıyısında bir direğe konmuş halde görünce içeriden fotoğraf makinesini alıp gelesiye kadar hayvan beni beklemeden uçup gitti. Ben de konduğu direği yakınlaştırıp boş olarak çekiyorum. Sığla ağacının kalın gövdesi yeşil yosunlarla kaplı. Bu yosunlar kuzey yönünde.

DSCN4073

Hazır fotoğraf makinasını elime almışken ormanın derinliklerini çekeyim deyip optik zoom ile daldım ormanın içine. Güneş ışıkları az miktarda ormanın içine girse de derinliklerdeki yaprakları yeni açmaya başlamış sığla dallarını çekiyorum. Sığla ağaçlarının kalın gövdeleri, gövdeye tutunan sarmaşıklar ve Güneş vurmuş dallar.

DSCN4075

Balkonda otururken ürkek ve korkak alakarganın bir o yana, bir bu yana uçtuğunu görünce takip etmeye başladım. En sonunda bana poz vermeye karar vermiş olmalı ki henüz tomurcuk halinde olan bir ağaca kondu ve pozunu verdi. Ben de iyice yakınlaştırıp çekiyorum. Alakarga kuşların en ürkeği, nedeni ise diğer akrabası olan kuzgun ve kargalara benzemiyor olması. Ayrıca tüylerinin rengi bambaşka. Başının tepesinde ve gözlerinin altındaki yanak kısmı siyah, gövdesi gri. Esas bu kuşu güzelleştiren kanatlarındaki mavilik. Kanadının dış kısmında, küçük bir alan masmavi bir renk. Bu renk o kadar güzel dokunmuş az beyaz renkle ki görmeye doyamazsın. Bana özel poz veren alakargaya teşekkür ederim kendini gösterdiği için. Şanslıyım demek ki. Yoksa her zaman böyle resmini çekmek neredeyse olanaksız. Alakarganın kanatlarının diğer yanı ve kuyruğu siyah. Normal kargalarla bir tek bu siyah yerler benziyor. O da az miktardan

DSCN4077

Bu gün mahalle çocuğu, arkadaşım Mehmet Ertekin’e ziyarete gideceğim. Cüneyt’in soyadı da Ertekin. Bir Ertekin’den diğer Ertekin’e gideceğim. İkisi de akraba değil, sadece soyadı aynı. Bu tura çıkmamın esas amacı Mehmet’e gelmek. Çünkü yapacağım kano hakkında bazı fikir alış – verişinde bulunmam gerek. Mehmet’in Göcek marinada ve Dalaman’da tekne ve yat yapım atölyesi var. Kano yapımında kullanacağım malzemelerin bir kısmını da o verecek. Hem tekne yapımında uzman olur kendisi.

Telefon ile Mehmet’i arıyorum sana nasıl gelebilirim diye. Mehmet te bana; “Neredesin, olduğun yerde baba konum at gelip seni alayım” dedi. Ben de; “Gelmene gerek yok, minibüs ile gelirim” desem de ısrar edip beni Köyceğiz’e kadar gelip aldı arabası ile. İlk önce Göcek’teki atölyesine gittik. Marina içindeki yazıhanesine uğradık. Orada sekreteri ile bazı işlerini hallettikten sonra koca bir yata götürdü. Üzeri tamamen örtülü koca yat içine girdik. Yat süper lüks bir yat olacağı bir çok yatak odası ve geniş bir salonunun olmasından belli. Marina içinde bir yere oturup kazandibi yiyelim dedik ama kazandibi kalmamış. Onun yerine muhallebi yemeğe karar verdik. Masadaki menüde fiyatlara bakınca bir fincan kahvenin 28 Lira olduğunu görünce şaşırmadım. Böyle lüks yatların olduğu marinada kahveyi benim gibi beleş veremezsin.

Yatın içini şöyle bir gezdik, çalışan işçilere bir kaç yerin nasıl yapılacağını tarif ettikten sonra kendi teknesine gittik. Tekne marinada kıyıya bağlı. İçine girip oturduk. Teknede her şey var. Bu tekneyi satıp kendisine daha büyük bir teknenin geleceğini söyledi. Göcek’ten geri dönüp Dalaman’daki atölyesine geldik. Burada da büyük yat kalıpları ve yaptığı tekneler var. Elemanları çalışıyor vızır vızır. Akşam olmadan Mehmet’in eşi Şirin’i kursa gittiği yerden alıp eve geldik. Şirin halı dokuma kursuna gidiyor hobi olarak. Kendisi de kilim dokumuş, koridora sermiş bile.

Mehmet Ortaca da oturuyor. Çatı katında dubleks bir dairesi var. Şirin bize fırında kefal pişirdi. Kefal da iri bir balık. Balkonda yemeğimizi yiyoruz. Ardından kahve takımlarımı çıkarıp kahve pişirdim. Mehmet’in Sabri isminde bir oğlu var. Ortaokul son sınıfta, seneye liseye gidecek. Mehmet Sabri’yi denizcilik lisesine gönderecek. Sabri babası ile İzmir’e geldiği bir zaman bahçemde kahve pişirip içirmiştim. Bu Sabri’nin hayatında içtiği ilk Türk kahvesi. Hala unutamamış ve o günden sonra içtiği ikinci kahve olduğunu söylüyor. Şirin iki mahalle çocuğu ile birlikte balkonda oturmuş, ben kahve pişirirken çekiyor.

WhatsApp Image 2022-03-30 at 19.21.05

Ertesi gün Mehmet beni Göcek girişinde arabası ile bırakıyor. Amacım Fethiye’ye gitmek. Bu gün arkadaşım Filize gideceğim. Minibüs erken kalkmış olmalı ki yaklaşık 45 dakika bekledim gelmesini. Başka minibüsler buradan yolcu almıyorlar. Minibüs beklediğim benzin istasyonundan kalktı sonunda. İlk olarak Köyceğiz tarafına doğru gitti, Tünellerden geri dönüp kalktığımız yere gelip şehir içine girerek yolcuları topladı. Böylece bir süre sonra Fethiye içine geldik. Filiz bana nerede ineceğimi söylemişti. Minibüs sürücüsü beni söylediğim yerde indirdi. Filiz’in attığı konuma göre biraz yürüdüm ve evini buldum navigasyon haritası ile. Eve gelmeden önce Filiz’e hediyelik bir eşya alıyorum. İlk defa evine gideceğim.

Filiz ile epeydir görüşmemiştim, kendisi resim Öğretmeni. Emekli olunca Fethiye’ye yerleşti, Tuğba ve Cüneyt ile birlikte. Tuğba Fethiye’den sıkılmış, o yüzden Köyceğiz’e taşınmaya karar vermiş. Filiz bahçeli bir evin zemin katında, küçük bir dairede oturuyor. Buralarda balık ucuz ve bol olmalı ki Filiz de fırında balık pişirmiş. Balık ta nefis olmuş. Birlikte muhabbet ederek yiyoruz öğle yemeğini. Yemekten sonra ne gider, tabi ki kahve. Hemen sırt çantasında taşıdığım kahve takımlarını çıkarıp sehpa üzerinde kahve pişiriyorum. Filiz beni kahve pişirirken çekiyor salonun ortasında.

WhatsApp Image 2022-03-31 at 18.32.24

Filiz ile bir süre zaman geçirdikten sonra vedalaşıyorum. Geldiğim yoldan yürüyerek durağa gelince minibüsün geldiğini gördüm. Bir süre koşup minibüs gelmeden durağa gelip bindim. Bu kez hiç beklemedim. Köyceğiz girişinde iniyorum. Yürüyerek Tuğba’nın evine doğru giderken evin birinde babası ile oturan küçük bir çocuk el sallayıp “Dede, dede” diye seslendi. Ben de ona el sallıyorum. Ne güzel bir çocuk hiç tanımadığı birisine, bana “Dede” diye el sallaması. Çok hoşuma gitti. Umarım torunlarım olur ve bana dede diye seslenirler. Umutla bekliyorum.

Tam eve yaklaşmıştım ki Tuğba ve Cüneyt balkonda oturduklarını gördüm. Yanlarında birisi vardı; kel kafalı. Hemen tanıdım, bizim Gürel gelmiş, balkonda oturuyorlar. Çaktırmadan Gürel’i tam telefonla arayacaktım ki gürel beni görünce el sallayarak “Urim Baba” diye seslendi. Gürel ile daha önceden konuşurken bu yörede bisikletle geçeceğini söylemişti. Ben unutmuşum. Gürel’i görünce aklıma geldi. Birlikte tur yapacağı arkadaşlarla buluşacak burada.

Yemekten önce aperatif olarak şarap içiyoruz kadehleri kaldırarak balkonda. Tuğba bizi elçek ile çekiyor.

WhatsApp Image 2022-03-31 at 18.04.11

Akşam Hakan Sevin beni aradı, Köyceğiz’e geldiğini bildirince sabah kahvaltıyı birlikte yapalım diye söyledim. Sabah erkenden kalkıp ilk önce kahvemi içiyorum. Ardından eşyaları toplayıp çantalara yerleştirip bisiklete yükledim. Gürel de kalkıyor, o da hazırlığını yapıp yola çıkmaya hazır. Ev sahipleri olan Tuğba ile Cüneyt’i uyandırıp vedalaşıyoruz. Beni evlerinde misafir ettikleri için çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız. Gürel ile birlikte evden ayrılıp merkeze geldik. Bakkaldan yumurta, fırından da taze ekmek alıp Hakan’ın evine geldik. Hakan da çayı çoktan demlemişti bile. Balkonda nefis bir kahvaltı yapıyoruz. Tam kahvaltıyı bitirdik ki Gürel’i arkadaşları arkadaşları arıyor telefonla. Gürel hemen bisikletine binip gitti. Ona iyi turlar diledim giderken.

Hakan ilginç bir adam. Nereden bulduysa sığla ağacının kütüğünü, getirip balkona bırakmış. Hakan da bir süredir evinde yoktu. Haliyle kütük bile Hakan’ı beklemekten ağaç olacak neredeyse. Kütük her ne kadar kesilip buraya geldiyse de bahar ayında yaprak açan sığla ağaçları gibi filiz verip yaprak açmaya başlamış. Kütük 35 santim boyunda, 30 santim kalınlıkta ve hala yaşadığını, yaşamaya tutunduğunun canlı kanıtı.

Yeşermiş kütüğü yakından çekiyorum.

IMG_20220401_082830

İzmir’e dönüş için biletimi almıştım dünden. Hakan ile vedalaşıp otogara geldim. otobüsün gelmesine daha var. Otobüsü beklerken serçelerin cıvıldaşarak uçup kırlangıçların yuvasına girdiklerini görünce fotoğraf makinesini çıkarıp kırlangıç yuvasını işgal eden serçeleri yakından çektim.

DSCN4080

Kırlangıçlar yuvayı terk etmiş, ya da bir şekilde dönmemiş olacak ki boş kalan yuvalara serçeler sahiplenmiş. Diğer yuvadaki serçeyi de çekiyorum.

DSCN4081

Daha önceden çantaları bisikletten indirmiştim. Ön tekerleği de söküp hazır halde beklerken otobüs yanaştı. Otobüsün muavini bana bisikleti bagaja yatır deyince yatırıyorum. Şöfer de bunu görünce benden bagaj ve bisiklet için bilet almamı söyledi. Neden diye sorunca eşyaların çok, böyle alamam deyince yeni bir bilet aldım. Yazıhanedeki kıza bisiklet diye söylesem de bagaj bileti ve 6 numaralı koltuk bileti kesti. Otobüsün bagajında bisikletim KUZ ve çantaları çekiyorum. Şimdiye kadar hep kamil koç firması ile seyahat ettim ve hiç sorun çıkmadan bisikletimden para almadılar. Bu ilk defa başıma geldi. (Eve dönünce firmaya şikayet ettim ama fazladan ödediğim ücreti geri vermediler. Bir daha asla bisiklet düşmanı kamil koç ile seyahat etmeyeceğim, bu böyle biline)

IMG_20220401_105911

Yolda muavin ikramlarda bulundu ama hiç bir şey kabul etmedim. Neme lazım, verdikleri sudan bile para isteyebilirler, kamil koç firmasını yabancı bir şirket satın almış. O yüzden bu firmayı asla kullanmayacağım. Bisikletçi arkadaşlarıma da binmemeleri konusunda uyaracağım. İzmir’e varınca hemen bisikletleri ve çantaları indirdim. Ön tekerleği yerine takıp çantaları yükledikten sonra bir süre araçların arasından dikkatlice giderek Alsancak’taki bisiklet yoluna vardım. Bisiklet yoluna çıkınca rahatladım ve ağır ağır pedala basarak İzmir’de olmanın, denizin keyfini çıkarıyorum yol boyunca. Göztepe iskelesine yaklaşınca bisikletim KUZ ve Göztepe iskeleti ile birlikte asma köprüyü çekiyorum. İskelede bir vapur bekliyor. Bisikletimin yanında hurma ağacının kalın gövdesi görünüyor.

DSCN4084

Sonunda evime kavuştum, insanın evi gibisi yok. Uzun süredir bisikletle bu kadar yol almamıştım. Biraz denge problemi olsa da dikkatli olarak bisikleti sürdüm. Her ne kadar planladığım gibi olmasa da esas amacımı gerçekleştirdim. Bu turda en çok ta tek başıma, yalnız olarak gerçekleştirmek oldu. İnsan bazen yalnız kalmalı, kendi halinde, kendini dinleyerek. Bu turda da ilham perileri beni yalnız bırakmadı. Kulağıma fısıldadıkları şiirleri, hikayeleri yazdım. Hala da yazıyorum kulağıma fısıldadıkça. Hayallerim olduğu sürece yeni yerler keşfedeceğim, büyümeden, çocukça.

Yeni yerler gördüm, dostlarımla zaman geçirdim, güzel muhabbetlerimiz oldu. Çocukluk arkadaşım Mehmet’ten kano yapımı için gerekli bilgiyi ve desteği aldım. Artık denizlere yelken açmanın zamanı geldi. Kısa sürede kanoyu yapmaya başlayacağım. Kanoyu da yaparken yapım aşamasını not edip ilerde sizlerle paylaşacağım. Bununla da bitmeyecek; Denizdeki maceraları ve denizi anlatacağım sizlere. Denizin maviliklerini. Bunlar hep hayallerim. “Hayal kurmayan büyür, hayal kuran hep çocuk kalır ve hayatın tadına çocuklar varır”

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 17 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Uluslararası Kosova Bisiklet Turu 6. Gün

21 Ağustos 2015 Cuma

Ferizaj – Prizren

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Düş gibi gelmez

düşersem de yola bir

dönmesem olur

yalnızlık her yerde

bekleyen nerde

 

televizyon radyo haberleri vız gelir

bakarım kapıya kimse vurmaz

sonra değiştiririm numarayı

gene mektup yanaşmaz

 

bilirim çok şeyler güzeldir

ama ne yazık

aşık değilim ki

gezerim gezinirim düş gibi gelmez

agim rıfat yeşeren

 

Öne çıkmış olan görsel, bisikletim KUZ önden görünüşü, arkada Tamam Taşdemir bisiklet sürüyor. Arka fon yeşil orman dokusu.

20150821_144801

Sabahın seherinde yeni doğmuş güneşin ilk ışıkları ile çadırın içinde uyanmak bu olsa gerek. Güneş bulutların altından bizlere günaydın diyor. Tüm canlılar çoktan uyanmış günlük yiyecek bulma telaşına girmiş bile. Kuşlar sabah şarkılarını söyledikten sonra geniş ovanın bereketli tarlalarında tohum, böcek, solucan ne bulursa günlük beslenmesini yapmaya gitmişler. Etrafta kuş sesleri kesildiğine göre. İnsanlar öylemi? Yiyeceklerimiz hazır bekliyor her zaman. İstediğimiz saatte oturup karnımızı bir güzel doyuruyoruz. Arayıp bulmaya da gerek yok, parasını verip istediğimiz kadar yiyecek alabiliyoruz. Çalışmaya da gerek yok, cebimizde, bankada paramız var. Önceden çalışıp biriktirmişiz. İşte hayvanlardan farkımız bu. Kış şartlarında yiyecek bulamayan bazı hayvanlar hariç diğer hayvanlar her gün yiyecek arayıp bulmak zorunda. Bir de bazı kuşlar binlerce kilometre ötelerden gelip buralardaki bereketli ovada beslenip ayrıca üreyerek soyunu devam ettiriyor. Bu da var işin içinde.

Sabah sabah neler düşünüyor insan! Bizim kahvaltı hazırlanıyor restoranda, hiç emek vermeden, parasıyla… Çadırımın  içinden Güneşin doğmuş hali ağaçların ve bulutların ötesinde.

20150821_060703_HDR

Akşam telaşından restoran ve çevresinin resimlerini çekmemiştim. Hazır kimse yokken çekeyim bari. Restoran girişi, etraf ağaçlarla kaplı. İki tane bayrak direğinde bayraklar hafif rüzgarda dalgalanıyor.

20150821_062619

Dün gök kuşağı ile yağmurlu güzel bir sabah yaşamıştık. Bu gün ise bulutlar dağılmış sadece ufukta bir kaç bulut görünmekte. Hava açık ve Güneş ilk ışıklarını Kosova ovasına bereket sunuyor. Kimseyi de ayırt etmeden!

20150821_062629

Akşam çıktığımız toprak yol, hem de yokuş, ne yokuş.

20150821_062647

Kahvealtından önce kahve yapmaya başladım. Böylece kahveyi üste koymuş oldum bu sabah. Dört fincan, kamp tüpü, ocağın üstünde kahve dolu cezve.

20150821_070929

Çadırlar henüz toplanmamış, kimisi topluyor. Muhlis Dilmaç yanımda oturmuş kahve pişmesini bekliyor.

IMG-20150831-WA0033

Denis’i arıyorum cep telefonu ile. Yoldaymış az sonra geleceğinden Denis’in gelmesini bekledik kahvaltıya. Denis gelince ne olduğunu sordum? Akşam Prizren’e varınca annesi ile beraber hastaneye gidip tekrar film çekilmiş. Doktorlar kontrol edince onlar da ameliyat olmasını söylemişler. Burada ameliyat olmaya gerek görmeyip Türkiye de ameliyat olmaya karar vermiş Zafer Ve Uğur. Öğlen 14:00 te kalkan otobüs ile İstanbul’a gideceklerini söylemişler. Zafer ve Uğurla vedalaşıp yola çıkmış Denis. Denis geldikten sonra kahvaltıya oturduk.  Sabah kahvaltısını yapıyoruz bir güzel. Hesabı ödeyip yola çıkmaya hazırlanıyoruz. İnmeden ovayı şöyle bir çekesim geldi. Ovada tek tük evler ve tarlalar.

20150821_080828

Kahvaltıyı bitirip toplandık, eşyalar arabaya yüklendi. Artık yola çıkma zamanı deyip yokuş aşağı toprak yoldan dikkatlice indik. Yakın olan asfalta varınca hızlandık. Ferizaj şehrine fazla uzak değildik, hemen vardık bile. Şehrin sokaklarında bisiklet sürüyoruz.

20150821_095623_HDR

Çarşıda gideceğimiz yolu bulmaya çalışıyoruz bir süre. Ana yola çıkmadan ara yoldan Brezovica – Prevalac yoluna çıkacağız. Grup hareket edip yola çıktı ama Şahin hala hazırlanamadı bir türlü. Onu beklerken grubu kaybettik. Tarlaların arasından bir süre gittik öylece. İlk başta navigasyon çalışmamıştı cep telefonumda. Gideceğimiz yol haritası hazır yüklüydü cep telefonumda ama navigasyon uyduları göresiye kadar Şahin ile epey yanlış yolda gitmişiz bile. Yanlış yolda olduğumuzu gördükten sonra geriye dönüp doğru yola girdik sonunda. Şu navigasyonu bir türlü öğrenemedim gitti.

20150821_095813

Yaşar ile cep telefonunla haberleşip beklemelerini söylüyorum. Onlar da bizi beklediler bir köyde. Grup ile buluşunca yola devam ediyoruz.

20150821_104704_HDR

Çocuklar her yerde çocuk, hazır yakalamışken Tamam ile çocukların bir resmini çekiyorum. Daha şimdiden bisikletin zevkine varmış çocuklar. Bizleri görünce heyecanlanıyorlar. Hele resim çekilmek için hemen poz veriyor keratalar. Minik bisikletleriyle poz veriyorlar.

20150821_104806

Köyün genç bisikletçileri bir süre bizimle birlikte pedal çevirdiler. Hepsi de genç delikanlılar bir ileri gidiyor, bir geri. Aramızda fink atıyorlar.

20150821_105108

Arada durup doğanın bizlere sunduğu nefis böğürtlenlerin tadına bakıyoruz. Böğürtlenlerin olgunlaşmış olanlar siyah renkte. Pembe olanlar ham, daha teni olmaya başlamış küçükler de ileride büyüyüp olgunlaşacaklar.

20150821_110525

Ana yola paralel, dağların dibinden giden yol harikaydı bizim için. Fazla araç olmadığı için rahat biçimde geldik buraya kadar. Sol taraftaki yol ana yola bağlanıyor. O yoldan Üsküp, Sofya ve Türkiye’ye bağlanan yol. Sağdaki yol kayak merkezi Brezovica’ya gider. Aynı zamanda Prizren’e kadar yol devam ediyor. Yol tenha, fazla kullanılmıyor. Aynı zamanda Prevalac sırtına varınca 1516 metre rakıma ulaşıyorsun. Biz sağ tarafa yöneliyoruz. Tabelalarda Sağa Brezovica, sola Kaçanik tarafına gidildiğini gösteriyor.

20150821_111241

Vadi boyunca yukarılara doğru yolumuz uzayıp gidiyor. Yol kıyısında meyve satan tezgahtan meyve alıyor kimimiz.

20150821_111433

Hafif tatlı bir rampa çıkmaktayız. Farkına bile varmıyorum rampa olduğunun. Yol orman içinden gidiyor.

20150821_111621

Burası aynı Karadeniz yaylalarına benziyor. Zengin, hali vakti yerinde olan hemen bir cami yaptırıyor. İçini nasıl doldurulacak belli değil. Caminin minaresi henüz yapılmamış. Yeşil orman içinde sadece cami yapısı beton olarak görünüyor.

20150821_112435

Dağlardan gelen dere durmadan akıp gidiyor ovaya doğru.

20150821_112528

Buralarda da savaşta şiddetli çarpışmalar olmuş. Şehit mezarları yol kıyısında. Şehitlik kırmızı renge boyanmış.

20150821_113532

Terkedilmiş tek katlı bir ev, kim bilir belki de savaşta tüm ev halkı katledilmiştir. O zamandan beri evi sahiplenen olmamıştır. Bilinmez neler yaşanmış, neler olmuş Kosova’nın diğer yerlerinde olduğu gibi. Belki de yaşanmışları unutmamak için evi öylece bırakmışlar olduğu gibi. O zamana ait hatıralarıyla birlikte.

20150821_113724

Bazı yerlerde ağaçlar derenin üzerini örtmüş. Dalların altında usulca akmakta dere.

20150821_114041

Gittikçe yükseldiğimizden yeşillik daha da artıyor. İklim buralarda sert olduğundan mısırlar hala yeşil ve körpe.

20150821_114216

Artık ovanın hükmü buralarda yok. Ağaçların boyları uzamaya başladı. Hem uzamakla kalmıyor yolu da kapatmak üzere. 50 yıl elleme yoldan eser bulamazsın ağaçlardan ve bitkilerden.

20150821_114401

Yol hafif S biçiminde ormanın içinde kayboluyormuş hissi veriyor.

20150821_115218_HDR

Sırp köyüne varıyoruz, Sırp köyü kiliselerinden belli oluyor. İki kubbeli kare yapı önünde iki bina yan yana.

20150821_115548

Henüz sert yokuşlara gelemedik bir türlü. Hala hafif eğimlerde çıkıyoruz. Mısır tarlaları yol kıyısında.

20150821_120628

Cep telefonum gidonun üstünde takılı durumda olunca kendimi görmek için 10 saniye gecikmeli çekiyorum. Saç sakal iyice uzamış. Gerçi saçlar uzun zamandır uzun ama sakallar görmeyeli bayağı uzamış durumda. Hem kendimi hatırlatayım sizlere. Formamda siyah – beyaz İZMİR yazıyor.

20150821_121517_HDR

Tarlaları sulamak için su kanalında akan suyu görünce durup bir resim çekiyorum. Yeşil otların arasından tertemiz su şarıl şurul akmakta. Tarlalardaki bitkilere hayat olmaya gidiyor kanal boyunca. Durup seyretmesi bile bana hayat veriyor. Daha ne isteyeyim ki?

20150821_121714

Strepçe’ye vardık, burada mola vereceğiz. Strepçe Sırpların yaşadığı bir köy. Arnavut, Türk burada yok, zaten barındırmazlar.

20150821_122343

Arkadaşlar altında fırın olan bir cafe bulup oturmuşlar. Cafe orta katta, bina üç katlı, bisikletler yolda park halinde.

20150821_123107

Temiz bir köy Strepçe. Etrafta çöp gibi şeyler görünmüyor. Dubar kıyısında oturmak için banklar konulmuş.

20150821_123113

Tamam ben gelince ağaçlardan topladığı sarı ve kırmızı renkli erikleri veriyor elime. Sarı ve kırmızı renkler İzmir’in köklü futbol kulüplerinden Göztepe aklıma geliyor. Avucumda iki kırmızı, bir sarı erik var.

20150821_123502

Bedava internet bulunca herkes faydalanıyor bu hizmetten. Kimi haberlere bakıyor, kimi sosyal medyaya takılıyor. Kimisi de çektiği resimleri paylaşıyor.

20150821_124511

Cafede makiato içerek iyice dinlendik. Buraya kadar mola vermedik. Prevalac sırtına yolumuz az kaldı. Sadece biraz tırmanmak gerek o kadar, yani son yokuşa geldik. Yola çıktık, önümüz köyün çıkışı ve orman başlıyor.

20150821_131934

Yakında olan Brezovica köyüne geliyoruz.

20150821_131938

Brezovica kış aylarında kayak merkezi olarak kullanılıyor. Sol taraftan giden yol kayak merkezine gidiyor. Şar dağlarının zirvelerine yakın olan kayak merkezi kış aylarında oteller dolup taşıyor. Aynı zamanda günü birlik gelip kayak yapanlar da var.

20150821_132647

İşte insan ile hayvanlar arasındaki farkı burada daha iyi anlıyoruz. Buralara çok kar yağdığından hayvanların yiyeceği samanlar öbek oluşturularak yığılmış durumda. Yaz boyu ektikleri otları biçip kışa hazırlık yapıyorlar. Evcil olan hayvanlar bunu yapamadıklarından insanlar yiyecekleri ekip biçerek hayvanları besliyorlar. Elbette bunun karşılığı et, süt gibi ürünler oluyor. Doğanın bir parçasıyız, ne olursa olsun, her şey karşılıklı.

20150821_132659

Pek tadı olmasa da erikler o kadar çok ki dallar ağırlıklarından yerlere kadar sarkıyor. Pek te toplayan yok erikleri, tatsız olsa gerek. Rağbet görmüyor erikler.

20150821_133718

Dağların zirveleri bulutları topluyor çevrelerindeki.

20150821_134554

Yol bazen derenin öte yakasına geçiyor. Haliyle köprü de yapılmış, köprünün üstünde yeni haliyle KUZ poz veriyor bana. Şimdiye kadar bir sorun çıkarmadı ve iyi gidiyorum. Zorlanmadım dersem yeridir. Komponentleri değiştirmem işe yaradı.

20150821_134858

Yol ormanın içinde kayboluyor sanki.

20150821_135743

Yükseldikçe deredeki su miktarı da azalıyor. Diğer derelerden gelen su ile çoğalmış olan dere şimdi az akmakta.

20150821_135916

Ağustosun sıcak günlerinde olmamıza rağmen uzun olan otlar sararmış. Bu sararmış otlar geçen yıldan kalan otlar. Hayvanlar burada otlamadığı için büyüyen otlar kış ortamında soğuktan sararıp ölüyor. Doğa yavaş yavaş yok edecek sararmış otları. Fakat yağışlar yazın da yağdığı için yeşil çimenleri her daim görmek mümkün.

20150821_140310

Alabildiğine uzanan Şar dağları.

20150821_140852

Yol kıyısında durup resim çekenler var. Bu dengesiz kim acaba.

20150821_141018_HDR

Çaktırmadan epey çıkmışız. Aşağıdan çektiğim resmi bu kez yukarılardan çekiyorum. Vadi geniş ve bereketli.

20150821_141059_HDR

O kadar çıktığımız halde daha da çıkmamız gerek.

20150821_142217

Ormanın sesini duyuyorum, kuşlar her yerde şarkılarını söylüyor. Arada daha önce sesini duymadığım kuşlar da araya giriyor. Sık olmasa da bazen değişik melodiler ormanın sesine renk katıyor. Ormanın içinde açıklık olan otlaklığa geldiğimde cırıltı sesleri  gelmeye başladı kulağıma. Durup dinledim cırıltıları, sesler her taraftan geliyordu. Siz hiç çekirge sesi duydunuz mu? Ben şu an duyuyorum çekirge seslerini. O kadar çoklar ki duymamak imkansız. Binlerce çekirge sararmış otların arasında durmadan cırıl cırıl ötmekte. Hayvanların yemediği uzamış otları işte bu çekirgeler yiyerek ormanın düzenine katkıda bulunuyor. Otlak geniş olunca binlerce çekirge üşüşmüş durumda. Bu sayı yüzbinleri bulunca bu kez zararlı oluyor tarlalara. Ne varsa silip süpürüyor, bir şey bırakmıyorlar çekirgeler. Dağlarda bu kadar çekirgenin olacağı aklıma gelmezdi.

20150821_142453

Vadinin sol tarafı kuzey, sağ tarafı güney. Elbette bu çıktığımız duruma göre. Güney tarafı daha açıklık, ağaçları seyrek. Buraları daha çok güneş ışığı alıyor. Kuzey tarafı ise yamacın eğimine bağlı olarak daha az güneş ışığı vurmasından dolayı ağaçlar daha uzun ve daha sık. Neredeyse birbirine girmiş durumda bitkiler. Bu durumdan anlaşılan o ki ne kadar güneş ışığı o kadar az ve seyrek bitki örtüsü, ne kadar az güneş ışığı o kadar sık ve uzun bitki örtüsü.

Ormana giden yol, kim bilir nereye gidiyordur. İnsan gitmedikten sonra hiç bir zaman bilemez nereye gittiğini.

20150821_142903

Katın ağaçlarının gövdeleri birbirine yakın ve bir o kadar da uzun.

20150821_143312

Bazı yerde çam ağaçları da var ama az miktarda.

20150821_143441_HDR

Dağın sağ yamacından çıkıyoruz yukarıya doğru. Şimdiye kadar henüz sert yokuş göremedim. Eğim % 6 civarında, % 7’yi zor gördük. Bu yoldan bir çok kez araba ile geçmiştim yolcu olarak. Araba ile geçerken hep seyrettim ormanı ve etrafı. Ama bisikletle geçerken böyle güzel olacağını tahmin edemezdim. Ağaçları daha yakından görüyorum, kayalıkları, ormanın sesini, rüzgarı, yeşilin her tonunu görebiliyorum. Ve hepsini hissederek bisikletle yol alıyorum. Arabada sadece hızlı giderken görebildiğini kısa sürede görme zamanın var. Zaten rüzgarı hissetmiyorsun. Motor gürültüsü de başka sesler, ormanın sesini hiç duyamadan hızla geçip gitmek. Dönüp arkana bakmaya fırsatın bile olmuyor. Bisiklette öyle mi ya, bir an gördüğünü durup iyice bakmadan geçmiyorsun. Zaten yavaş hareket ediyorsun. Burada olsun, başka yerde olsun aynı yolu bir araba ile bir de bisiklet ile geçmenizi öneririm. Aradaki farkı görüp anlamanız için.

20150821_143444

Dağlarda daha çoğunlukla kayın ağacı görmek mümkün. Kayın ağaçları sert kış şartlarına uyumlu bir ağaç. Aynı zamanda sert kış günlerinde insanlar ısınmak için kayın ağaçlarını keserek ısınmakta. Kesilen ağacın yerine hemen yetişmeye hazır fidanlar her zaman var. Büyük ağaçlar küçük fidanların üzerini örttüğünden fazla güneş ışığı alamadıklarından zayıf ve cılız kalıyor. Güneş ışığı alan genç fidan hemen büyüyüp kocaman dalları ile diğer fidanların üzerini örterek büyümelerini önlüyor. Küçük alanda bu kadar sık yaşam olamadığı için bu sürekli oluyor. Orman kanunu bu olsa gerek.

20150821_143553

Bisikletle çıkarken daha dikkatli ve görerek çıktığımdan yolun nasıl yapıldığını anlayabiliyorum. Yolu yaparlarken eğimin fazla olmamasına dikkat etmişler. Öyle yukarı çıkmak için düz olarak tepeye yolu yapacaklarına bir kısım kayaları 5 yada 6 metre indirmişler. Buradan çıkan kaya parçalarını da çukurları doldurarak yolun tabanını güçlendirmişler. Yol % 6 eğimli olunca biraz uzasa da kıvrıla kıvrıla çıkmakta. Sol yamaçta 3 metre kadar taş kazılıp duvar halini almış.

20150821_143633

Yol yapılırken kayaları ağaçsız bırakmalarına rağmen zamanla yeni fidanlar çıkmakta kayaların çatlaklarında.

20150821_143749

Yolda giderken anlıyorsun nasıl bir çalışma yaptıklarını ve hayranlık duymamak elde değil. 2. Dünya savaşında Jozef Broz Tito önderliğinde Partizanlarla Almanlara karşı verilen savaşı kazandıktan sonra Tito Yugoslavya Cumhuriyetler birliğini kuruyor. Sosyalist bir düzende yönetilen Yugoslavya herkesin eşit ortamda çalıştığı Cumhuriyet hızlı bir kalkınma süreci ile kısa zamanda kendi uçağını yapar hale gelmişti. İşte o zamanlarda Okulların yaz tatillerinde tüm Öğrenciler kamplara giderek hem tatil yaparlardı hem de yol yapım çalışmalarına katılırlardı. Yolları kazma kürekle el birliği ile binlerce öğrenci yaz boyunca çalışırlardı. Gündüz belli saatlerde çalışma olurdu. Akşam saatlerinde kamp ateşi etrafında şarkılar, eğlenceler olurdu. Öğrenciler hem birbirleriyle kaynaşarak arkadaş olurlar, hem de şehirleri, kasaba ve köyleri birbirine bağlayacak yolları yaparlardı.

İşte bu yollar o zamanlarda öğrencilerin kazma kürekle yaptığı yollar. Sol tarafta kayalık 2 metre kadar düz olarak kazılmış.

20150821_143752

Küçük dereler bazen kendini bize gösteriyor. İşte gördüğümüz yerde durup suyun kayalardan akarken çıkardığı şarıldamaları dinlemek yetiyor dinlenmemize. Grubu götürmem gerektiğinden onlardan ayrılamıyorum. Yoksa bu derede yıkanmadan, buz gibi sular üzerimden akmadan geçmezdim.

20150821_144626

Yorulmaz demir atım KUZ beni buralara kadar getirdi. Övgüyü hakkediyor doğrusu. Kuz önde park etmiş, arkada bisiklet süren Tamam ve fon yeşil orman. Bu resmi öne çıkmış görsel olarak seçiyorum.

20150821_144801

Kayın ağaçlarının kimisi o kadar uzun ki kadraja zor sığıyor.

20150821_145502

İşte buralarda da bazı yerler insan eli değmemiş. Zaten insanlar çöplerini doğaya böyle atmazlar. Henüz insanlar buraya gelmediğinden çöpler toplanmamış. Haliyle insan eli değmemiş oluyor.

20150821_145557

Her yer değişik, her taraf görülesi derecede güzel. Bu güzelliği kış aylarında kar yağdığında görmenizi isterim. Kar beyazlığı örtüğünde ormanı başka bir güzelliğe bürümüş oluyor. İşte bu anlatılmaz, görmek gerek. Kış aylarında çektiğim karlı orman görüntüsü.

10366152_897837913599702_7614118417961347416_n

Az da olsa meşe ağaçlarının yaprakları akan dereye uzanmış.

20150821_145932

İşte bu yolun kıvrımları bisikletçilerin içini kabartan bir durum. Kıvrımlarda gizli olan sihir yolculuk illetini damarlarımıza giriyor. Yol hafif kıvrımlı S biçiminde.

20150821_150722

Arada çam ağacı görünce durup resmini çekiyorum. Kayın ormanının kıyısında kendine yaşam alanı oluşturmaya çalışıyor.

20150821_151005

Toprak kaymasın diye kimi yerde taş duvar örülmüş.

20150821_151308

Bazı yerde toprak kayması olmuş, bayağı geniş bir alan.

20150821_151510

Biraz yavaş çıksak ta, öğle zamanını geçirmiş olsak ta sonunda sırta varmak üzereyiz. 500 Metre kaldı Prevalaca. Grup çoktan varmış bizleri, arkada kalanları bekliyorlar. Kimisi gitmek istemiş Prizren’e ama kimsenin gitmemesini orada hep beraber yemek yiyeceğimizi telefonda bildirmiştim. Sağda mavi tabelada Prevalac’ta kamp, karavan yapılacağını şekillerle anlatılmış. Ayrıca 500 metre kaldığı da belirtilmiş.

20150821_151645_HDR

Sırtta ki evler görünmeye başladı. Son dönemeçteyim.

20150821_152251_HDR

Prevalac beli 1515 metre rakıma ulaşmış olduk. Tabelada öyle yazılmış. Buralarda hava biraz serin, ne de olsa yükseklerdeyiz değil mi?

20150821_152643

Devamlı yeşillik görmekten evlerin şekli şemalini unutmuşum. Solda evler, sağda arabalar park etmiş.

20150821_152735

Prevalac sırtında durum, öğle yemeğini burada yiyeceğiz. Burada küçük bir kayak merkezi bulunmakta. 300 metre teleferik ile bayırın üstüne kadar gidip aşağı kadar bir güzel kayıyorlar. Karşıki dağlar Şar dağları enlemesine doğu – batı doğrultusunda. Tam arkamızda yine bir dağ var. 2000 metre civarında yüksekliği olan bir dağ. Bu da güney – kuzey doğrultusu tam sırt oluşmuş iki dağın zirvesi arasında. Buranın yüksekliği 1515 metre. Sağ tarafı 25 km kadar Prizren şehri sadece iniş var. Sol tarafından çıktık zaten. Çok ilginç bir coğrafik yapı oluşmuş ve biz buradayız. Prevalac ayrıca sayfiyelik, yazlıkçıların sıcak havalarda serinledikleri bir yer. Bir zamanlar o kadar ev yapıldı ki belediye en sonunda yıkmak zorunda kaldı. Herkes kendi kafasına göre ruhsatsız ev yapınca koca bir köy gibi olmuş. Doğal güzelliği giderek yok olmak üzereyken kaçak yapılan evler yıkılarak dur denmiş. Bisikletim KUZ ve kayak yapılan bayır.

20150821_152959

Bu da kış hali aynı yerdeki bayır. Her ter karla kaplı.

10390379_897835806933246_5175539914999009044_n

Önde gelen arkadaşlar beklemekten biraz sıkılsa da biz de gelince restorana geçip masalara oturuyoruz. Herkes kendi yiyeceğini sipariş veriyor garsona. Yemeği bir güzel yedikten sonra bir süre daha dinleniyoruz. Hareket etmeden önce arkadaşları uyarıyorum yemek masasında. Herkes dikkatli inecek, keskin dönemeçler olduğunu bildirdim. Hedef kamp alanı, herkes kendine göre serbestçe inebilir. Hava biraz serin, rüzgarlıkları giymelerini söyleyerek inişe başladık. Ben sık sık durarak resim çekiyorum manzaranın. Bisikletim KUZ da manzara ile birlikte. Şar dağlarının zirvesi bulutla kaplı görünmüyor.

20150821_170700

İniş başladı, buradan sonra pedala pek basmayacağız. Ne kadar çıktıysak bu gün hemen hemen o kadar ineceğiz. 25 kilometre sadece iniş olunca insan hep böyle olsun istiyor. Bu inişin mutluluğu, inişin hazını anca bisikletle kan ter içinde çıkarak zirveye vardıktan sonra hissedebilirsin. Ben çok mutlu hissediyorum kendimi, hem 1515 metrelik zirveye çıkmışım, hem de tur sonuna geldik bu gün. Sadece bir arkadaşımızın düşüp kolunu kırması moralimizi bozsa da tur devam ediyor ve başka sorun olmadan bitirmek üzereyiz. Prizren tarafına inen vadi.

20150821_170705

Arkadaşları serbest bırakınca önümde kimse kalmadı, sanki aceleleri varmış gibi. Zirvenin biraz altında bir çeşme var ve buz gibi suyu sürekli akmakta. Su da kireçsiz ve güzel bir tadı var. Çeşmede durup sularımı tazeliyorum. İniş henüz başladığından arkadaşların hiç biri çeşmeyi görüp durmamış. Çeşme ve KUZ.

20150821_171049

Prizren’in ortasından geçen Akdere işte yukarıdaki bu dağlardan geliyor. Dere kıyısında küçük köyler kurulmuş. Hayvancılık yapan köylüler koyun sürülerini yüksek dağlardaki otlaklarda otlatarak sut üretimi yapıyorlar. İşte bu sütlerden yapılan peynire Şar peyniri deniyor.   İlkbahar ve  yaz aylarında  üretilen  sütlerden  yapılan  peynir  pazarda kilosu 6 Euro civarında satılıyor. Pazardan alınan peynir evlerde parçalara ayrılarak bir süre kurutuluyor. Ardından büyük bir bidonun içine ilk sırayı diziliyor peynir parçaları. Üstüne kalın tuz serpiliyor bolca. Biraz da dere otu konuyor. Bunun üstüne tekrar peynir parçaları dizilerek üstüne tuz serpiliyor. Yine biraz dere otu. Böylece bidon ağzına kadar dolunca  su konuluyor bidona. Ağzı sıkıca kapatılarak kış ayları başlayasıya kadar ellenmiyor. Kış bastırınca bidon açılarak parçalar birer birer çıkarılarak kahvaltıda katık olarak yeniyor. Sadece Şar peyniri ve ekmek te yiyebilirsiniz. Öyle nefis tadı var. Tuz peyniri iyice sertleştiriyor. Keserken bıçağı kırabilir, çatal batırırken yamultabilirsiniz! Dikkat etmek gerek.. Eğer tuzlu yiyemiyorsanız bir süre suda peyniri bekleterek tuz oranını düşürebilirsiniz. Tansiyonu olanlar dikkat etmeli. Yamaçlarda kurulmuş köyler vadi boyunca.

20150821_171833_HDR

İki dengesiz de yavaş iniyor benim gibi. Arada durup resim de çekiyorlar. Yolun ve manzaranın tadını çıkarıyorlar. Aynı zamanda dikkatli iniyor Tamam, biraz çekiniyor inişte. Pek alışkın değil bizim gibi. Gerçi İrfan da yokuş aşağı kendini bırakmaz, dikkatli ve yavaş iner.

20150821_171841

Tamam dönemeçlerde iyice yavaşlıyor.

20150821_172104

Ben de onları beklediğimden resimlerini çekiyorum inişlerde, dönemeçlerde. Dönemeç 180 derece.

20150821_172106

Bir kısımda öyle dönemeç var ki 180 değil 200 derece dönmüş oluyorsun, o derece yani. KUZ dönemeç önünde park etmiş.

20150821_172115

Bazı yerlerde ağaç tünellerinden geçmek durumundayız.

20150821_175028

Buradaki dağlarda mıcır ocakları var. Altı oyulan kayalar kaymaya başlamış aşağıya doğru. Yeşil örtüye aykırı bir durum, çirkinliği göz önüne seriyor mıcır ocakları.

20150821_175331

Vadi iyice daralıyor ve bazı yerlerde kayalar oyularak tünel yapılmış. Yol bu kaya tünellerinden geçiyor.

20150821_175733

Dağların arası bu kısımda iyice daraldı ve derin yarıklar oluşmuş dik yamaçlı yerdeyiz. Dipte de Akdere akmakta.

20150821_180002_HDR

İşte kanyon gibi oluşmuş kaya kütleleri. Bir de kıvrıla kıvrıla  oluşmuş, ufuk görünmüyor. Her an bir taş düşebilir yukarılardan.

20150821_180148

Zamanla kayalar binlerce ton dağların baskısına dayanamayıp ana kayadan ayrılıp özgürlüğüne kavuşuyor. Belki de bir zamanlar denizin altında geçirdiği zamandan kalan deniz özlemini giderecek. Dereye kavuşup ufala ufala bir kum tanesi de olsa denize kavuşma hayali kuruyordur kaya parçası. Belki de bu binlerce yıl yada daha fazla sürecek. Kayalar sabırlıdır, milyonlarca yıl deniz hasreti çekmiş, bir kaç bin yıl nedir ki?

20150821_180443

Kayalık dik yamaçlar giderek alçalmakta. Demek ki Prizren’e yaklaştık.

20150821_180711_HDR

Prizren de üç dilde konuşulduğundan giriş tabelasında üç dilde yazı bize hoş geldiniz diye karşılıyor. Üç dil haricinde olanlar için İngilizce welcome ilave yapmışlar tabelaya.

20150821_181757

Esas Prizren giriş tabelası. Biraz ilerde kamp alanına varıyoruz.

20150821_181859

Kamp alanına vardıktan sonra bir süre kendi ihtiyaçlarımız ve toplanma durumuna girdik. Akşam yemeğine Muharrem abi hepimizi davet etti. Yengem Seylan ve kızı Dua bizleri nefis ev yemekleri ile ağırladılar. Akşam olunca hep beraber çarşıya giderek pastaneye oturuyoruz. Prizren’in meşhur olan Trileçe tatlısı ve boza ısmarlıyoruz kendimize. İki yuvarlak masa üzerinde trileçe tatlıları ve bardaklarda boza.

20150821_213458

Trileçe Bulgar kökenli bir tatlı. Türkçe karşılığı üç süt tatlısı. Yani keçi, koyun ve inek sütleri karıştırılıp yapılıyor. Yapılışı basitçe şöyle ; kek şeklinde pişirilen hamur tepsinin içine konuluyor. İnek, Koyun ve Keçi sütü aynı oranda karıştırarak tepsinin içine dökülüyor. Kek iyice doyasıya kadar süt konulduktan sonra üzerine şeker yakılarak elde edilen karamel sürülüyor. İşte sana Trileçe tatlısı.

IMG-20150817-WA0000

Tadı nefis ve hafif oluşu yenmesi gayet güzel. Bir de yanında bir bardak Prizren Bozası tatlının üzerine kaymak gibi. Masada ikisi de var.

20150821_213505

Böylece hayalimdeki Kosova Bisiklet Turu gerçekleşmiş oldu. Aylarca nasıl yapacağım, nasıl edeceğim diye düşünmekten helak olmadım ama biraz sıkılmakla beraber sevdiğim arkadaşlarla ve Prizrende ki akrabalarım sayesinde turu sorunsuz yaptık hep birlikte. Muhlis Dilmaç ve Yaşar Curci ile organizasyonu yaptık beraber, Kosova’ya gidiş – dönüş (program daha önce hazırdı) program gibi işleri hazırladık. Yeğenim Denis ile bir günde tüm Kosova’yı dolaşıp kamp yerleri ve gideceğimiz yolu üç aşağı beş yukarı hallettik. Prizren de Perşembe akşamı yöneticilerinden Yaşar Curci rehberliğinde tur daha güzel oldu. O da bisiklet turu nasıl olur öğrenmiş oldu ve tecrübe kazandı. Denis’in babası amcaoğlum Muharrem de tüm iyi niyeti ile misafir perverliğini göstererek etrafımızda pervane oldu. Evini bizlere açarak nefis yemekler hazırlayan yengem Seylan ve kızı yeğenim Dua’ya sonsuz teşekkürler. Arabasını bizlere vererek eşyaların taşınmasını sağlayan diğer yeğenim Lumri’ye teşekkürler.

Kosova Bisiklet festivaline katılan arkadaşlara da katıldıkları için teşekkürler

Tamam Taşdemir         İzmir

İrfan Özden                   İzmir

Mehtap Dilmaç             İzmir

Muhlis Dilmaç               İzmir

Kemal Lale                     İzmir

Ahmet Kamil Selçuk    Antalya

Şahin Bulut                    İzmir

Murat Yılmaz                 Muğla Fethiye

İdris Bal                           İzmir

Zafer Tanılkan                Ankara

Uğur Tanılkan                 Antalya Alanya

Semra Sancak                 İzmir

Serhat Ferahi Değimli    İzmir

Yaşar Curci                      Prizren

Denis Gjafiqi                    Prizren

Urim Babacan                 Prizren

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 66 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc