Aylık arşivler: Ekim 2016

4. AzBilinenAntikKentlerTuru 3.Gün

25 Nisan 2015 Cumartesi

Bergama – Dikili

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ben gelecekten korka korka dönen bir mutluyum

dünyanın bu küçük sesini işit

bak, bir dalı, bir örtüyü, bir denizi tutan ellerime

nanelerden, ıtırlardan, ıhlamurlardan gelen

anlayamadığın sevgililik

var ya

yani uzaktan yüzünü bile seçemediğin birinin

adı en sevdiğin şairin adıyken.

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel, asırlık çitlembik ağacı. İki sevgili birbirine sarılır gibi yatmış gövdesi yerde. Dalları iyice yanlara uzamış, muhteşem bir ağaç. Belki dibindeki kalıntıların zamanını görmemiştir ama gövdesine bakıldığına göre epey gün görüp geçirmiş. Ağacın dibinde blok taşlar dağınık.

20150425_132129

Yattıktan sonra parka piknik yapmaya gelen gençlerin sarhoş konuşmaları ve içkileri bitip “dem baba dem baba” nakaratı ile birini içki almaya göndere göndere sızdılar. Sesleri kesildikten sonra anca uyuyabildim. Az uyumama rağmen güneşin doğuşu ile uyanıyorum. Güneşin parlak ışıkları günün güzel geçeceğine işaret. Belki denize de girebilirim, her ne olursa olsun. Uyandıktan sonra bir süre güneşi seyrediyorum. Çadırda kalmanın verdiği bir durum bu. Güneşin doğuşu ve yavaş yavaş yükselişini izlemek. Bizlere yaşam kaynağı olan güneşin içimi ısıtması ile güne başlamak harika oluyor benim için.

20150425_064941

Herkesi uyandırıp toparlanması için anons ediyoruz. Kahvaltıyı öğretmen evinde yiyeceğiz o yüzden biran önce yola çıkmamız gerek diye sürekli arkadaşları uyararak toplanmalarına yardımcı oldum. Islak olan çadırlar kurusun diye tahta çitlere asıyor kimisi.

20150425_073725

Belediye sabah kahvaltısını öğretmen evinde bizlere veriyor. Bergama’nın biraz yukarı mahallesinde olan öğretmen evine çıkarken biraz zorlandık. Açık büfe kahvaltısı yokuşlarda harcadığımız enerjiyi yerine getirmesine neden oldu. Bir güzel kahvaltı ediyoruz afiyetle. Sırada bekleyenler ve kahvaltısını yiyenler.

20150425_082729

Kahvaltının ardından zaman geçirmeden ana yoldan Dikili’ye doğru gitmeye başladık. Ana yol olunca hızlı gidiyoruz haliyle. Ovacık köyünde çay molası verdik bir süre. Molanın ardından tekrar yola düzüldük. Çandarlı sapağını az geçtikten sonra sağa saparak bu gün ziyaret edeceğimiz antik Atarneus tepesine geldik. Antik kent tepede olduğu için bisiklet ile çıkılacak bir yol da yok. Bisikletleri aşağıda düzlükte bıraktık. Kumanyalar da hazır gelmiş, tırmanışa geçmeden bir şeyler atıştırmak gerek. Kumanyalarını alanları çekiyorum.

20150425_121501

Koyun ağılı dibindeyiz, haliyle çeşme ve koyunların su içmesi için uzunca bir yalak. Kimisi yalağın dibine oturup kumanyasını afiyetle yiyor.

20150425_121516

Kimisi de çimenlere yayılmış, bahar kokusu ile çiçeklerin arsında piknik havasında.

20150425_121532

Ve üzerimizden bir leylek geçiyor, demek ki bu yıl bolca gezeceğiz anlaşılan.

20150425_121553

Havadan antik kenti ve bizi görüntülemek için Doktor Bülent paramotoru çıkarıp uçmaya çalıştı. Hava da pek rüzgarlı olmadığından havalanamadı ve hafif bir düşme olduktan sonra uçmaktan vaz geçti. Uçuş gerçekleşmeyince yürüyerek tepeye doğru gitmeye başladık.

20150425_124933

Bazıları da matı sermiş gel keyfim gel. Oh ne rahat, yan gel yat hesabında.

20150425_124952

Bir kaç kişi bisikletlerin başında nöbetçi kaldı. geri kalan patikayı takip ederek tepeye doğru tek sıra yürümeye başladı.

20150425_125158

Atarneus antik kenti bizim konseptimize uygun. Az bilinen antik kentlerden birisi. Bundan dolayı kazı çalışması yok. Bir aralar kazı yapılmış ama sonrasında kaderine terk edilmiş. Anlaşılan pek önemli eser bulunamamış. Mezar soyguncuları önceden halletmiş anlaşılan, pek bir şey bırakmamış. Yamaç dikleşmeye başladığı yerlerde kente ait yontulmuş taşlar kendini göstermeye başladı.

20150425_130022

Bitki örtüsü baharın getirdiği coşku ile etrafı kaplamış durumda.

20150425_130048_HDR

Her taraf yeşile bürünmüş, ağaçlar, çimenler yem yeşil. Yeşil ortama çiçekler de bezeme yaparak renk cümbüşünü katlamış durumda.

20150425_130059

Çiçekler parlak renkleri ile mavi, mor, beyaz, sarı. Güzel kokularını da etrafa yayarak böcekleri kendine çekmeye çabalıyor. Antik taşlar da Liken yosunları ile mat renkte yeşil, kahverengi tonlarda kaplamış. Dışarıdan gelmiş yabancı gibi doğaya uyum sağlamaya çalışıyor.

20150425_130119

Nereye bazsan yeşil, nereye baksan çiçek. Yamacı çıkarken eğimden dolayı yüzümüz yere daha yakın olunca hepsi görünür oluyor gözümüze.

Çalıların arasından pembiş bir kuş beliriyor.

20150425_130622

Derken pembiş kuşlar iki tane oluyor. Pırr pır önümden kanat çırparak geçip gidiyorlar.

20150425_130625

Tepeye daha var, öyle pek yüksek bir tepe değil ama çık çık bitmiyor. Tepeye doğru şöyle bir bakınca bulutların çoğalmaya başladığını fark ediyorum. Umarım yağmura yakalanmayız.

20150425_130925

Aristoteles de tıpkı Platon gibi doğadaki tüm değişime rağmen değişmeksizin kalan bir öz, form ya da bulunması gerektiğini düşünmekteydi. Ama formu ya da ideayı görünür şeylerden ayrı görmedi, görünür şeylerde içkin olduğunu, görünür şeylerde kendisini dışa vurduğunu ve onlara biçimlerini kazandırdığını savundu. Aristoteles, maddenin form sayesinde gerçeklik kazandığını, form sayesinde biçimlenip belli niteliklere büründüğünü düşünmekteydi. Buna karşılık formun da ancak maddede kendisini gerçekleştirebileceğini, madde olmasaydı, formun kendisini asla açığa koyamayacağını savunmaktaydı. Ona göre form kazanmamış, formun kendisini gerçekleştirmediği madde varlık kazanmış sayılamazdı. Aristoteles’e göre varlık kazanma süreci, yani “oluş” (genesis) maddede gizil hâlde bulunan formun edimselleşmesidir. Her şey, kendi formunu, özünü mümkün olduğunca mükemmelleştirmek, tamamlamak amacına yönelmiştir. Tüm varlıklar, formun edimselleşme derecesine göre aşağıdan yukarıya doğru sıralanırlar. En altta, formun pek az edimselleştiği maddeler, yani cansız varlıklar, en üstte salt form olan yani tamamen edimselleşmiş olan Tanrı durur. Tanrı hareket etmeyen hareket ettiricidir. Herhangi bir şeyin ya da bir bütün olarak evrenin meydana gelmesini sağlayan başlıca dört neden vardır; maddi neden, formel neden, amaç neden ve etker neden. Maddi neden bir şeyin yapıldığı malzeme, formel neden onun biçimi, amaç neden yapılış gayesi, etker neden ise söz konusu amaç doğrultusunda maddeyi biçimlendiren güçtür. Form maddede edimselleştiğinde yani görünür evren düzeni meydana gelip tikeller varlık kazandıklarında daima belli nitelikleri, yüklemleri ya da kavramları da taşıdıkları görülür.

Bunlar;

1. Töz,

2. Nicelik,

3. Nitelik,

4. İlişki,

5. Yer,

6. Zaman,

7. Konum,

8. İyelik,

9. Etkinlik

10. Edilginliktir.

Bu on kategoriden dokuzu ilinek, biri tözdür. Töz, en genel ifadesiyle “bir şeyi o şey yapan şey” olarak tanımlanabilir. Aristoteles’e göre doğa araştırması, madde yasalarının, her şeyden önce de hareket yasalarının incelenmesi demekti. Ona göre ne kadar varlık kategorisi varsa o kadar çeşit hareket vardı. Aristoteles’te madde hareket ettirilen, form ise hareket ettirendir. O hâlde, bir şeyde form kendisini ne kadar açığa vurmuşsa ne kadar edimselleşmişse o şeydeki hareket de o ölçüde mükemmelleşecektir. Böylece Aristoteles, evreni başlıca üç kısma ayırır; Ay-altı âlem, yeryüzüdür. Evrenin bu bölümündeki her şey Empedokles’in dört nedeninden, yani toprak, su, hava ve ateşten meydana gelmişlerdir ve doğrusal olarak hareket ederler. Gök cisimleri ise esir denen bir maddeden meydana gelmişlerdir ve dairesel bir harekete sahiptirler.

http://www.felsefe.gen.tr/aristoteles_kimdir.asp

Kozak yaylasına doğru bakarken bir tarla kuşu pııııırrrrr diye uçarak karşımdaki antik taşın üzerine kondu. Sonra iri gözleri ile etrafı  gözlemeye başladı. Sanki binlerce yıldır buralarda yaşamış ve yaşanmışların bilgeçliği var. Belki de Aristoteles ile felsefe yapmıştır geçmiş zamanda bu tepede, kırlarda bahar çiçekleri kokusunda.

20150425_131322

Neyse tepeye az kaldı.

20150425_131543

Şehrin duvar kalıntılarına geldik. Duvarlar düzgün taşların yontulması ile sıralı örülmüş. Kent terk edildikten sonra bakım olmayınca doğa gelişi güzel bitki örtüsü ile ortalığı kaplamış. Çitlembik ağaçları duvarın ortasından çıkıp büyüyüp kocaman bir ağaç olmuş duvarı bozmadan.

20150425_132043

KABAKUM KÖYÜ VE ÇEVRESİ -ESKİ TARİHİ : ATARNEUS

Kabakum Ovası M.Ö 4.yüzyılda Akalılar tarafından merkezi Dikili-İzmir yol ayırımı karşısında bulunan Ağıl tepede kurulan ilk kent çevresindeki pınarlar ve sıcak su kaynakları yüzünden kutsal kaynak Ana tanrıça kaynağı ve kurulan kentin ismi dönemin kahramanlarından Atarneustan ismini almaktadır. Ataerneus ovasının verimliliği yanında kentin zenginliği ün salarak kültür bakımından da Bergama tiyatrosundan iki adet bulunarak çevresine zenginliği ile ün salarak hatta kent kendi adına para basarak Bergama Krallığı kadar çevresinde ün salmıştır.

M.Ö.4.yüzyılda kral Hermias döneminde ihtişamlı günler yaşayan çok iyi korunduğu ve surlarının çok büyük oluşu nedeniyle burada Persler ve Yunanlılar arasında 8 yıl süren savaş sonrası şehri ele geçiremeyen Persler büyük kayıplar vererek geri çekilmişlerdir. Bu dönemde kentin kahramanı olan Atarneus adına kentin ismi verilmiştir. Şehir içine Atarneus adına büyük tapınak ve kral Hermiasın adına da saray inşa edilmiştir. Kralın kız kardeşinin kocası ünlü filozof  Platonun talebesi büyük İskenderin hocası filozof Aristo burada okul açarak çağın en ileri bilginlerini yetiştirerek Aterneus kenti çağın ünlü bir kültür şehri olmuştur.

Daha sonraki yıllar Pers istilası ve kralın öldürülmesi ile şehir fakirleşip M.Ö. 2.yüzyılda Bergama krallığına bağlanmıştır. Çevrede bulunan bataklıklardaki sivrisinekler ile sıtma hastalığı başlamış hastalıklar nedeniyle kent yerleşim yerleri terk edilip bu şekilde kent yok olmuştur. 1925 yılında Alman arkeologların kazı çalışmaları ile bazı tarihi kalıntılar ortaya çıkarılmış daha sonra kazı çalışmaları da durmuştur. Şu anda kaderine terk edilmiş olarak durmaktadır.

Atarneus kentinin denizden çıkacak düşmanları görmek için Altınova’ya kadar çeşitli yerlerde yığma tepeler yaptırılmış içine de sığınakları bulunmaktadır, şu anda Ada tepe ve Kabakum’un ilk kurulduğu Üçek tepe eski haliyle durmaktadır. Bu tepeler gelen düşmanı haber vermek için kullanılmış tüm tepeler Atarneus kentinden kuş bakışı görülmekte olup, Atarneus kenti Büeller köyü arkasındaki Büeller yaylasında bulunan Hasan kaleyi görmekte Hasan kale’de Bergama kalesini görmekte olup haberleşme amacı ile bu yığma tepeler kullanılmıştır.

Kaynak : http://kabakumkoyu.com/?islem=paket/sayfaP/sayfa_detay.php&sayfa_id=1

Herkesi oturmuş halde dinlenirken çekiyorum.

20150425_132135

Platon’da olduğu gibi Aristoteles etiğinde de eylemler daima bir erek doğrultusunda incelenirler ve tüm insani eylemler son kertede insanın iyiliği, mutluluğu amacına yönelmişlerdir. Böylece Aristoteles’in etik anlayışı da “mutluluk ahlakı” olarak adlandırılır. Aristoteles’e göre iyi olma ya da mutluluk erdeme uygun etkinliklerle elde edilebilir. Erdem, insanın kendi amacına uygun durumda olması, doğasına uygun eylemesi, ruhun farklı bölümlerinin doğru biçimde hareket etmesi, bedenin işlevlerini uygun biçimde yerine getirmesine bağlıdır. Eylemin ahlaki değer taşıyabilmesi için gönüllü, bilinçli ve özgür biçimde seçilmiş olması gerekir. Aristoteles’e göre erdemli bir kişilik, insanın özgür seçimleriyle daima erdemi seçerek ve bunu alışkanlık hâline getirerek başarılabilecek bir amaçtır. Etik erdemler, insanın istemesinin ve seçimlerinin eğitilmesiyle oluşurlar. Aristoteles’e göre erdem, insanın aşırılıklardan ve eksiklikten kaçması, daima ortayı araması, onu tercih etmesidir. Yani erdem, tercihlere ilişkin bir huy: Akıl tarafından ve aklı başında insanın belirleyeceğiyle belirlenen, bizle ilgili olarak orta olanda bulunma huyudur. Aristoteles etik erdemlerin yanı sıra bir de dianoetik erdemlerden söz eder. Zorunlu ve ezeli-ebedi şeylerin bilgisi olan bilim, şeyleri nasıl meydana getireceğimizin bilgisi olan sanat, bilimin kendilerinden hareket ettiği ilk ilkelerin bilgisini veren sezgisel akıl, insan hayatının amaçlarının nasıl sağlanabileceğinin bilgisini veren pratik bilgelik ve sezgisel akılla bilimin birliğini ifade eden felsefi yani teorik bilgelik dianoetik erdemleri oluşturur. Aristoteles, adalet bahsine ise sözcüğün iki ayrı anlamını ayırarak başlar;

1) Yasaya uygun olan

2) Doğru ve eşit olan. İlk anlam adaletin tümel, evrensel kullanımına karşılık gelir. Bu ikincisi de kendi içinde ikiye ayrılır;

1) “Dağıtıcı” ya da “pay edici” adalet,

2) “Düzeltici” adalet.

Dağıtıcı adalet sitenin ya da toplumun getirilerini, kazançlarını yurttaşlar arasında adil biçimde pay etmek esasına dayanır. Düzeltici adalet ise yurttaşlar arasında baş gösteren anlaşmazlıkların giderilmesi suçların cezalandırılması esasına dayanır.

İki sevgili birbirine sarmaş dolaş sarılıp yan yatmış gibi gövdesi olan çitlembik ağacı, geniş bir alanı kaplatan dalları ile tarihin kalıntılarından fışkırmış. Her ne kadar dibindeki kalıntılardan binlerce yıl sonra yaşamaya başlasa da epey gün görüp geçirmiş. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150425_132129

Herkesin toplanmasını bekliyoruz, çoğu geldi, kalan bir kaç kişi var. Yere yan yatmış dinlenen birini çekiyorum. Arkada oturup sohbet edenler var.

20150425_132235

Bir bıldırcın otların arasına oturup etrafı dinliyor. Beni görünce şöyle bir doğrulup pozunu vererek resim çektirmeden edemedi. Sevgili Nilgün Bilgin’i çekiyorum.

20150425_132245

İlk önce amatör tarihçi rehberimiz Taylan KÖKEN hocamız bizlere Atarneus hakkında bilgi veriyor. Herkes dikkatlice dinliyor anlatılanları.

20150425_132253

Kuşlar da ne çokmuş, ses etmeden dinliyor Taylan hocayı.

20150425_132302_HDR

Tarla kuşu da bizi takip ederek çitlembik ağacı dibine kondu.

20150425_132327

Pembiş kuşlar son yokuşu çıkarken çekiyorum.

20150425_132356

Taylan hoca bizleri geçmişe götürüyor anlattıklarıyla. Kendi blok sitesinde paylaştığı tarih ile ilgili yazı ve resimlere bakabilirsiniz.

http://arkeodenemeler.blogspot.com.tr/search/label/Atarneus

20150425_132419

Ankara Üniversitesi edebiyat öğretim üyesi Gözde Emine bizlere Aristotelesin felsefesini kısaca anlatıyor.

Aristoteles, Yunan materyalizminin tam karşıtı bir felsefe geleneği yaratan idealizmin de bu iki konuda kesin olarak başarısız olduğu, aynı ölçüde tek yanlılık sergilediği kanaatindeydi. Parmenides’le başlayıp, Platon’da doruk noktasına erişen idealizmin yanıtının da aşırı basitleştirici olduğunu düşünen Aristoteles, Platon’un bile, başkaca şeyler yanında esas bu dünyada değere yer açmak için çalışan metafizik kuramıyla hedeflenen sonuca varamadığını iddia etti. Onun da bu yönden hatası, İdeaların maddi dünyadan ayrı varoluşunu öne sürerken, doğallıkla değerin duyusal dünya ile ilişkisini kuramamak veya filozof olmayan ortalama insan için değer arayışını mümkün kılamamak olmuştur. Aristoteles’in bakış açısıyla, yapılması gereken açıktı. Felsefi teşebbüsü mümkün kılacak, aklı fiili bütün tehditlerden kurtaracak bir metafizik kuram, bir gerçeklik teorisi inşa etmekti. Başka bir deyişle, tatmin edici bir gerçeklik yorumunun değişme problemini çözmek zorunda olduğunu daha öğrencilik yıllarında gören Aristoteles, “Sağlam ve tutarlı bir metafiziğin, gerçekliğin görünüşte olduğu gibi gerçekten de değiştiğini göstermek ve böylelikle aklı, bilgi edinmenin geçerli bir aracı olarak yeniden sağlığına kavuşturmak zorunda olduğunu gördü.” Böyle bir metafizik, ona göre, dahası ahlaki bir varlık, değerlerin merkezi ve taşıyıcısı olarak insanla ilgili sezgilerimizi de temellendirmek zorundaydı. Aristoteles’i harekete geçiren motifler, sistemine hayat veren düşünceler, bunlardı.

Bir kişi hoparlörü tutuyor, Gözde Emine, elinde mikrofon, dinleyicilerine Aristoteles’i anlatıyor.

20150425_133005

Aristoteles Sözleri:

  • Kahraman çevresine ölüm yaymaz ama ölüme meydan okuɾ. / Aristoteles
  • Cesaret kuvvetle birleşince birazcık artar. / Aristoteles
  • Okuyup yazanla okumayıp yazmayan arasındaki ayrılık, ölülerle diriler arasındaki ayrılık kadardır. / Aristoteles
  • Kimi ister, kimi verir; doğa ile insan bir bütündür. / Aristoteles
  • Ortak tehlikeler, birbirlerinin can düşmanı olanları bile birleştirir. / Aristoteles
  • Bütün insanlar doğaları gereği bilmek isterler. / Aristoteles
  • Kimse tesadüfle veya onun vasıtasıyla doğru ve akıllı olmaz. / Aristoteles
  • Bütün insanların düşüneceği bir aklı vardır ve kullanmasını bilmek gerekir. / Aristoteles
  • Herkes en fazla kendi çıkarını, en az başkalarının çıkarını düşünür. / Aristoteles
  • Kişiler başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler. / Aristoteles
  • Fazileti olmayan insan, hayvanların en kirlisi, en vahşisi, en muhteris ve en doymak bilmez olanıdır. / Aristoteles
  • İlkeler ya da ilk nedenler bilimidir felsefe. / Aristoteles
  • Çok süslenenlere bakın; hepsi de gizlenmek istiyordur. / Aristoteles
  • Eğitim görmüş aklın işreti, herhangi bir düşünceye onu kabul etmeden önce açık olmasıdır. / Aristoteles
  • Eflatun’u severim ama gerçeği daha çok severim. / Aristoteles
  • Erdem ve kabiliyet yönünden üstün olan kimselerin arkasından gitmek ve onlara uymak doğrudur. / Aristoteles
  • İsteklerini tutsak ol, vicdanına tutsak ol. / Aristoteles
  • İnsanları iyi yapan yasalardır. / Aristoteles
  • Zayıflar her zaman adalet ve eşitlik isterler. Güçlülerse bunların hiçbirini takmaz. / Aristoteles
  • Hiçbir iyilik sahtelikle bir arada gitmez; doğru hiçbir zaman yanlışa yer vermez. Kendini olduğundan fazla göstermek de, çoğu kez gururdan değil budalalıktandır. / Aristoteles

http://e-okulbilgi.com/aristoteles-kimdir-aristotelesin-hayati-ve-eserleri-706.html

Gözde Emine yazdıklarımı bizlere anlatıyot.

20150425_133024

Kimisi felsefe ile ilgilenmeyip birbirleriyle konuşuyor.

20150425_134801

Kalıntıların arasında duvar taşları pentagon biçiminde yapılmış bir duvar var. Böyle duvar yapısı kralın sarayında anca görünür, bir zenginlik işareti sayılır. O zamanlarda böyle pentagon duvar yaptırmak herkesin harcı değil. Kent antik zamanlarda pek öyle bir zengin değilmiş. Kenti zengin yapan Aristo gibi bir felsefecinin gelip burada felsefe okulu açıp felsefeciler yetiştirmesi. O yüzden pek değerli eşya yok gibi. Zenginlik “Düşünce” olunca geriye sadece fikirler kalmış. Salgın hastalıktan kaçanlar geriye değerli eşyalar bırakmadıklarından zavallı “Mezar soyguncuları” buraları kazarken hayal kırıklığına uğramışlar.

20150425_134836

Gözde hocamız Aristoteles felsefesini bizlere anlatırken Taylan hoca ile Aristo öncesi antik Yunan tanrılarından Zeus zamanını konuşuyorduk aramızda. Taylan; “Eskiden ne güzeldi, insanlar felsefe tartışırlarken fazla ileri gittiklerinde baş tanrı Zeus yıldırımları ile tartışmayı anında keserdi. Ne o öyle felsefe melsefe ne işinize yarayacak, susun oturun oturduğunuz yerde” diye söyleyince ne kadar haklı olduğunu anladım.

20150425_134947

Bu antik kentte pek kazı yapılmadığından öyle fazla kalıntı yok. Zaten pek sanatsal eser yokmuş. 1925 yılında kazı yapan Alman olanları götürmüş. Geriye de duvar kalıntılarından başka bir şey kalmamış.

20150425_135015

Antik kent turumuz bittikten sonra tepeden hızlıca aşağı bisikletlerin yanına indik. Bisikletlere binip yakın olan Dikili kasabasının meydanına geldik. Burada Belediye başkanı ile buluşup anı resmi çekildik pankartımız ile. Dikili bu kadar kalabalık bisiklet grubu görmediği için meraklı gözlerle bizlere bakıyor.

20150425_150116

Meydanda fazla oyalanmayıp doğruca kamp alanına gelerek biraz geç kalmış öğle yemeğini yemeğe başladık. Yemek dağıtma işine aramızdan gönüllü arkadaşlar Ketring Osman’a yardım ediyorlar.

20150425_154332

Belediye sahili güzel düzenlemiş. Bize kamp alanı olarak sahil şeridini verdi. Deniz kıyısında olmak güzel. Granit kaya modern sanat ile kesilip yontularak kıyı düzenlemesine katkıda bulunmuş. Balıkçı teknesi de balık avından dönüşe geçmiş.

20150425_154941

Yemek yemek için pek masamız olmadığı için uygun yerlerde yemeklerimizi yiyoruz. Olcay kesilmiş mermer blok arasında yemeğini yerken.

20150425_155032

Bizim canavar da keşifte, kendine yazacak ilgin şeylerin resmini keşfetmekle uğraşı içinde.

20150425_160842

Kamp alanı yeşil çimlerin üstünde. Çadırları kurup eşyaları yerleştirdik.

20150425_160850

Yeşil alan uzun olunca diğer taraftaki çadırları çekiyorum.

20150425_160853

Akyaka’nın soğuk nehri Azmak nehrinde yüzmeye alışmış Fırat deniz şortunu giyerek dalmaya hazırlanmış durumda. Sanki biraz ürpermiş gibi bir süre denize bakıyor.

20150425_162438

Sonrasında şöyle işaret parmağı ile suyun sıcaklığını ölçüyor.

20150425_162449

Denizin o kadar soğuk olmadığına karar verince kendini atıyor birdenbire.

20150425_162533

Başlıyor yüzmeye, iyice arınsın yıkansın. Tanrılar temiz kurban ister.

20150425_162536

Dikili’ye 9 Kilometre uzaklıktaki Bademli köyüne bir kaç kişi pedal çevirmeye karar verdik. Denize orada gireceğiz. Bir saate yakın Bademli köyüne vardık, buranın ünlüsü koruk suyu. İçmeden geçmek olmaz. Köprünün bitimindeki kahvede her zaman mis gibi koruk suyu içebilirsiniz.

20150425_171814

Dikili Bademli de KİLLİK BURNU ve koyu…Burada antik KANAİ kentinin keramik ve duvar kalıntılarıyla karşılaşırsınız. Bir de tabi ki KİLLİK Koyunun akvaryum gibi güzeller güzeli deniziyle.. Karşısında Antik Lesvos (Midilli), arkasında görkemli antik Kane Dağı (Karadağ 772m. Seyret tepesi.)..

Bilge Umar’a göre Kanai adı, Ku(wa)-(u) madan türemiş, yani “Kutsal Ananın Yurdu anlamına gelmekte..
Dikili Bademli yakınlarında Killik kumsalı var. Sağında genişçe körfez; ortasında tam karşınızda, denize doğru 200-300m. kadar uzanmış bir dil.. Dilin ucunda bir ören, tepecik göreceksiniz. Halk oraya Yahudi Kalesi diyor. Üzerinde bulunduğunuz tepeden ve onu eteklerinden başlayarak, bütün o dil üzerinde, toprak sayısız eskiçağlardan kalma keramik, çanak, çömlek kırığıyla dolu.
Bu dil akropolis tepesinin ucu..
Kanai kenti tarih yapıtlarında bir olay nedeniyle anılmış.. Titus Livius’a göre İÖ 191-190 kışında Roma donanması , Seleukos’lar devleti Kralı 3. Antiokhos’a karşı yürütülen savaşta bağlaşık Bergama krallığının ülkesi kapsamındaki bu kentin limanında (Killik Kumsalında) konaklamıştı.

Georaphıca’da Strabon Kanai ile ilgili şu bilgiyi veriyor..
Amasyalı Strabon; “Kanai, Kynos’tan gelen Lokris’lilere ait küçük bir kasabadır” diyor.. Kıyı kentlerinin başına gelen Kanai’nin de başına gelmiş, yüzeyde görülen her şey deniz yoluyla taşınmış, geriye burunda görülen duvar kalıntılarından, dikdörtgen prizması taşlardan başka bir şey kalmamış.. Ancak burada kapsamlı bir bilimsel yüzey araştırması ve kazı yapılmadı.

http://erkmensenan.blogspot.com.tr/2009/04/kanai-antik-kenti-dikilibademlikillik_22.html

Köyün içinden geçip deniz kıyısında bulunan  Kanai (Canae) antik kentin olduğu yere geldik. Deniz kıyısına gelir gelmez hemen deniz şort ve mayoları giyip sezonu açıyoruz. Kurulanıp giyindikten sonra bir anı resmi çekiliyoruz. Antik kente ait kalıntıların yerini bilmediğimizden gezemedik. Dokuz kişi ayakta, üç kişi önde çömelmiş halde.

20150425_183722

Deniz sefamız bittikten sonra Dikili’ye doğru pedal çevirmeye başladık.

20150425_194302

Akşam yemeğinden sonra ABAK ateşini yakarak etrafında toplandık. Yağmur da yağmaya başladı. Hemen üzerimize çöp poşetlerini geçirip ateşi yalnız bırakmadık. Sağda ateşin yalımı, üç kişi poz veriyoruz.

20150425_222053

Ateş bizleri etrafında “Ateşin ışığına aşık kelebekler” gibi topladı. Dostlar bir arada olması, sohbetin koyulaşmasına neden oluyor. Artık yağmura aldırmıyoruz. Ateş içimizi ısıttığı gibi havayı da ısıtarak koruma altına alıyor. Sanki ışıktan bir şemsiye altındaymışız gibi.

20150425_232512_HDR

Işık yüzlerimizi aydınlatıyor, gülümseme hiç eksik değil. Ortam mutluluğumuzun artmasına neden oldu. Bizler harika insanlarız ve bunu hak ettiğimize inanıyorum.

Hiç kimsenin yağmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Bütün güllerden derin
Bir sesi var gözlerinin

e.e. cummings

Ateşin sarı ışığı yüzlere yansımış.

20150425_232531

Odun bittikçe ateşi besliyoruz. Ateş hiç sönmesin içimizde.

20150425_232538

İnsanların hayalindeki anları bizler sahil kasabasında, deniz kıyısında yağan yağmur altında ıslanmadan oturarak yanan odunların sıcaklığı yüzlerimizde hissederek yaşıyoruz.

20150425_232548

Gecenin ilerleyen saatlerine kadar ateşin başında oturup tatlı sohbetlerle zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yaşadıktan sonra uykuyu sahile dalgalar getirince çadırlara çekilip çadırların tentesine vuran yağmur damlalarının sesiyle uykuya daldım.

Yağmur Kaçağı

Elimden tut yoksa düşeceğim
Yoksa bir bir yıldızlar düşecek
Eğer şairsem beni tanırsan
Yağmurdan korktuğumu bilirsen
Gözlerim aklına gelirse
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur beni götürecek yoksa beni

Attila İLHAN

Yaklaşık 49 Kilometre yol yaptık bu gün.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

4. AzBilinenAntikKentlerTuru 2.Gün

24 Nisan 2015 Cuma

Yuntdağı Köseler köyü – İsmailler – Bergama

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Onları daima yalnız kılan

neydi bu yaşam denilen gürültüde

Her dilden bir adları vardı onların

ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar

Sarışındılar belki de esmer

yani birçok yüzün bileşkesi

Ahmet Telli

Öne çıkmış olan görsel, amfi tiyatronun üstünden sahne. Sahnede arkadaşlar, bir kısmı da seyirci bölümünde oturuyor.

20150424_181026

Havalar ısınmadı, hatta iyice düştü. Sıfırın altında olduğu kesin. Bunu sabah uyandığımda bagaj çantalarımın beyaz olmasından anlıyorum. Kırağı yağmış gece ve bayağı soğuktu. Kalın giyinmek gerek, sabahın soğuğu hasta edebilir bahar ayında. Kalkar kalkmaz çadırı ellemiyorum çünkü üzeri kırağı yağmış beyaza bürünmüş. Kahvaltıdan sonra toplarım artık.

20150424_065520

Güneş doğarken, çadırımla birlikte çekiyorum.

20150424_065048

Olcay da soğuktan titreyerek çadırından dışarı çıkıyor. Gözleri şiş, yüzüne güneşin ilk ışıkları henüz vurmaya başlamış. Sabah güneşi kime vurur acaba?

20150424_070136

Kamptakilerin hepsini uyandırıp toplanmalarını söylüyoruz. Kahvaltı da hazır, kalkan elini yüzünü buz gibi suda yıkayıp kahvaltı kuyruğuna giriyor. Kahvaltıyı kazı ekibinin kapalı bahçesinde yapıyoruz. Kahvaltının ardından masa, sandalyeleri toplayıp etrafı temizleyerek bulduğumuz gibi bıraktık.

Yüksüz olarak Aigai antik kente bisikletlerimizle gitmeye başladık. Doktor Bülent paramotor ile bizleri havadan çekim yaparak takip etti. Yolda giden bisikletçiler, üstünde de paraşüt süzülüyor.

100520147128

Aigai antik kenti köyden 2 Kilometre yukarıda. Biraz yokuş çıkacağız anlaşılan. Yol kıyısında çitlembik ağaçlarına Antep fıstığı aşılanmış ağaçları görmemiz mümkün. Henüz meyveleri taze, olgunlaşmamış. Köylüler buralardaki çitlembik ağaçlarını Antep fıstığı aşılayıp kendilerine gelir kaynağı yaratmış durumda.

100520147129

Aigai kazı başkanı ve ekibi ile birlikte antik kenti dolaşmaya başladık.

Manisa ili, Yunusemre ilçesine bağlı Yuntdağıköseler Köyü’nün 2 km. güneyindeki Gün Dağı’nın üzerinde, kısmen ayaktaki görkemli harabeleri ile dikkati çeken Aigai; antik yazarlara göre İ.Ö. 1100 yıllarından sonra Yunanistan’dan gelerek Kuzeybatı Anadolu kıyılarına yerleşen Aioller tarafından kurulmuştur. Herodotos (İ.Ö. 5.yüzyıl) Aigai’yi Aiollerin Aiolis Bölgesi’nde kurduğu 12 kent arasında saymaktadır. Aiollerin bölgeye gelişlerinin İ.Ö. 1100 tarihlerinde başladığı ileri sürse de, kazı sonuçları şimdilik kentin kuruluşunun İ.Ö. 8. yüzyılın sonlarından daha erkene gitmediğini göstermektedir.

Kent İ.Ö. 3. yüzyılın başlarından itibaren, Hellenistik Pergamon Krallığı’nın da desteğiyle bölgede ekonomik ve kültürel bir çekim merkezi olmuş, Tiyatro, Kent Meclisi Binası (Bouleuterion) ve Agora Binası gibi görkemli yapılarla donatılmıştır. Aigai antik kentindeki kazı çalışmaları 2004 yılından beri Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ersin Doğer başkanlığında yürütülmektedir.

http://aigai.info/

Üzeri yosun tutmuş blok taş ve derin vadi manzarası.

100520147137

Tiberius kapısı tabelası, burada Türkçe ve İngilizce açıklamalar yazılmış kapı hakkında.

100520147138

Kapıdan içeri girdikten sonra ilk kalıntılar göze çarpıyor. Binanın duvarları bir metre kadar kalmış.

100520147141

Yarım deliklere bakılırsa burası tuvalet olmalı.

100520147144

Hanüz kazı yapılmamış yerlerde, sütun parçaları görünüyor.

100520147155

Agora binasının ayakta kalmış yüksek duvarını yandan çekiyorum.

100520147156

Burası balık pazarı, gelen balıklar bu pazarda mezat ile satılıyormuş.

100520147158

Agorada dükkanlar.

100520147159

Antik kentin doğu tarafı derin uçurum ile doğal koruma sağlamış. Aslında üç tarafı da uçurum ve çıkılması epey zor olan bir tepe. Sadece çıktığımız taraftan girişi var ve savunmayı ona göre yapmışlar.

100520147160

Agora’nın devasa duvarı, dükkanları ve 3 katlı oluşu burada ticaretin çokça yapıldığı ve kentin zenginliğini ifade ediyor. Zamanında epey hareketliymiş Aigai.

100520147161

Dükkanlar büyük taş blok kayaların düzgün yontulmasıyla geniş ve arkada deposu olduğunu görebiliyoruz. Malları stoklayıp azar azar piyasaya sürüyorlardı demek ki.

100520147162

Doğal uçurum kenarına kale duvarı gibi taşlardan yapılmış. Pek düşmanın buradan saldırı gerçekleştireceği olası değil. Öyle olduğu halde duvar düzgün taşlardan yapılmış.

100520147165

Antik kenti bitirip köye dönüyoruz. Herkes eşyalarını bisikletine yükledikten sonra çoğunluk toplanıp harekete hazır duruma gelince yola çıkış başladı. Son kalan bir kaç kişiyi de hazırlanıp yola çıkarasıya kadar biraz bekledim. Kimse kalmayınca ben de tam yola çıkacaktım ki dün Aliağa dan peşimize takılıp köye kadar gelen köpeğin peşimizden tekrar geldiğini görünce köylü bir kadına rica edip bahçesine kapatmasını söyledik. Köpek bahçede kalınca peşimizden gelemedi. Yoksa hali perişandı. Dün ayakları yara olmuştu peşimizden koştururken. Köpeği de köyde bıraktıktan sonra ben de son kalanlarla yola çıkıyorum.

20150424_091512

Dün elektrikli bisikletle gelen arkadaş gece bataryalarını şarj etmiş artık yolda kalmam diyor bana. Ben de umarım yeterli şarj olmuştur bataryan diyerek cevap verdim.

20150424_091516

Yunt dağlarının sırtlarında bir iniyoruz bir çıkıyoruz. Fazla sert olmayan yokuşlar uzun sürmüyor.

20150424_091546

Köylü amcam Karakaçan’a binmiş bahçesine doğru gidiyor çalışmaya.

20150424_092303

Dağlar nedense makilik çalılardan bitki örtüsüne sahip. Gölgesinde durup dinleneceğin bir ağaç ta yok. Daha çok kayaçlardan bir arazi, pek toprak ta yok.

20150424_095547

Karşımıza ilk köy göründü, bu köy Seklik köyü.

20150424_095553

Seklik köyünün tabelasını çekiyorum.

20150424_100030

Grupta hızlı gidenlerin yanı sıra yavaş ta gidenler var. Onlara yetişiyorum çünkü elektrikli bisikletin bataryası çabucak bitti ve yokuşlarda elle gelmeye başladı.

20150424_101748

Pembişler beni yalnız bırakmıyor, pek alışkın değiller böyle turlara. Bir de yükleri var ama inatla bisikleti sürüyorlar.

20150424_105020

İsmailler köyünde çay molası verilmiş. Biz de çaya yetiştik. Tam kahvenin önüne geldik arkamdan gelen bir arkadaşın sırt çantasının kayışı zincire girerek arka aktarıcının kulağını kırıyor. Ona yapacak bir şeyim yok. Yedekte kulak olmayınca değiştiremiyoruz. Çayları içip bir dinlenelim bakalım. Çayları içerken elektrikli bisiklet te geldi. Artık böyle bisikletle gelemezsin bizimle, minibüse binip Bergama ya gideceksin dedim kendisine. Aktarıcı kulağı kırılan arkadaş ta Aliağa da bulunan arabasını almaya gidecek. O zaman sen bekle beraber gelirsiniz Bergama’ya diye bir çözüm bulduk. Yerde; Çaya gel, kahveye gel yazılmış sprey boya ile.

20150424_105935

Çay molasından sonra kalanları toparlayıp yola düzüldük. Burası yolun en yüksek yeri. Bisikletimin tripodundan resmimizi çekiyorum rüzgar türbinleri eşliğinde. Yedi kişiyiz resimde poz veren.

20150424_114808

Balaban köyünden geçiyoruz. Yunt dağlarının sırtlarında rüzgar türbinleri var. Rüzgar alan dağlar sürekli elektrik üretimi sağlayan türbinler bedava enerji üretip ülkemize katkı sağlamakta.

20150424_115944

Doğal oluşmuş çukurları su deposu olarak kullanılmakta. Yağan yağmurlardan biriken su hayvanların sulanmasında kullanılıyor. Bisikletim KUZ, gölet kenarında poz veriyor.

20150424_121539

Yunt dağları Bergama ya kadar uzanmakta. Dağlarda bir çok köy kurulmuş hayvancılık, zeytincilik yaparak geçimlerini sağlayıp ülke ekonomisine katkı sağlıyorlar. Maruflar köyünün tabelasını çekiyorum. Köyün minaresi görünüyor.

20150424_123507

Köyler ardı sıra geliyor. Armağanlar köyü ve minaresini tabela ile çekiyorum.

20150424_130433

Bakırçay havzası göründü, ovada en önemli yerleşim yeri de Bergama. Geldik sayılır.

20150424_130812

Dağlardan indik, ovadayız artık.

20150424_133311

Sanayi artıkları ile kirlenmiş Bakırçay nehrinden karşıya geçiyoruz dar, beton köprüden.

20150424_134448

Bergama şehre girmeden direk antik kentin olduğu yere geldik. Antik kent biraz yukarıda, tepeye kurulmuş. Çıkış yolu var ama biz teleferik ile çıkacağız. İşletme ile daha önce anlaşmıştık. Bizi ücretsiz yukarı çıkacağız. Antik kente giriş zaten turizm müdürlüğünden ücretsiz.

20150424_140150

Sıramız gelince 8 kişi teleferik kabinine biniyoruz. Elçek ile çekiyorum kabin içindekileri.

20150424_142146_HDR

Tepeye çıkarken aşağımızda bazı kalıntıları görüyorum.

20150424_142241

Yükseldikçe barajın göleti görünmeye başladı. Bazı antik yapılar göletin altında gömülü olarak kaldı.

20150424_142254

Yaklaştıkça heyecanım artıyor. İlk defa buraya çıkıyorum. Daha önce grubun arkasından geldiğim için ziyaret saati bitiminde geldiğimden dolayı çıkamamıştım .

20150424_142405

Bergama Akropolis’e giriş yapıyoruz misafir biletlerimizle.

20150424_142715

Bergama manzaralı Nazlı ile resim çekiliyorum. Beni Manisa bisiklet festivaline davet ediyor ama daha önce o tarihlerde başka yerlere tur programlamıştım. Sağlık olsun, başka zaman katılacağımı bildirdim.

20150424_143302

Antik kenti rehberlerimiz eşliğinde dolaşmaya başladık.

Pergamon, günümüzde İzmir iline bağlı Bergama ilçesinin merkezinin yerinde kurulu antik kentin adıdır. Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi. MÖ 282-133 arasında da Pergamon Krallığı’nın başkentiydi. Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan Pergamos’tan gelir. Pergamos’un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos’tan yardım istemiş, zaferden sonra iki kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir.

Yazılı belgelerde Pergamon’dan ilk kez MÖ 4. yüzyılın başlarında söz edilir. Kent daha sonra Pergamon Krallığı’nın başkenti oldu. Bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılarla yapıldı, kent kule ve surlarla çevrildi. Pergamon, krallığın Roma’ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu’nun sayılı kentlerinden biri olarak kaldı.

Eski kentin kalıntılarını, 1870’lerde Batı Anadolu’da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann buldu. Pergamon’da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 1878’de başlandı. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürmektedir.

Rehber etrafına toplanmış bisikletçiler.

20150424_143536

Yüksekten Bergama kasabasının binalarını çekiyorum.

20150424_143541

Yürüme yoluna tren raylarının traversleri döşenmiş, üzerinde yürüyoruz diğer yerlere.

20150424_144147

Epey kalabalık bir grup olarak dolaşıyoruz antik kenti.

20150424_144200

Kentin koruyucusu sayılan akıl ve savaş tanrıçası Athena adına yapılan Athena Tapınağı, Akropol’ün en önemli mekânıydı. Tiyatro terasının üzerinde bulunan bu tapınak, Dor düzeninde yapılmıştı. Kazılarda Athena Tapınağı’nın birçok parçası Berlin’e götürülerek aslına uygun biçimde orada yeniden kurulmuştur. Pergamon’da ise yalnızca temelleri kalmıştır.

20150424_144231

Üstü kapalı, kemerli bir yapı. İç içe iki kemer örülmüş. Girişi demir parmaklıkla kapatılmış.

20150424_144343

Athena Tapınağı’nın kuzeyinde dört salonlu bir kütüphane vardı. Burası Helenistik dönemin en büyük kitaplıklarından biriydi. Kütüphanede “Pergamon derisi” olarak adlandırılan parşömen üstüne yazılmış 200 bin kitap bulunduğu bilinmektedir. Romalı asker ve devlet adamı Marcus Antonius, MÖ 41’de kitapların tümünü Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya armağan etmiştir.

20150424_145215

Pergamon kentinin Akropol’ü (“kentin yukarı bölümü”), Bakırçayı’nın suladığı ovaya egemen bir tepenin üzerinde yer alır. Büyük bir kale görünümündeki Akropol’ün ana kapısına varmadan solda Hereoon’un kalıntıları vardır. Heroon, Antik Yunanistan’da bir kahraman ya da yarı tanrı adına yapılmış ve çevresi sütunlu bir galeriyle çevrili kutsal yerlerin adıydı. Heroon’da, dinsel törenin yapıldığı oda (kült odası) geniş bir ön galerinin arkasındaydı. Heroon’un kuzeyinde Helenistik dönemden kalma bir dizi dükkândan oluşan uzun bir yapı bulunuyordu.

20150424_145340

Sıralı bir çok sütun, üstünde kirişlerle sabitlenmiş.

20150424_145347

Dilek taşlı kuyu, bozuk paraları sütun başlığına atarak üzerinde durmasını sağlıyorsun. Eğer durursa dileğin kabul oluyor. Kuyunun dibindeki paranın çokluğu, sütun üzerindeki paranın azlığı pek te başarılı atış yapılmadığını gösteriyor. Gerçekten de sütun başlığının üzerinde parayı kondurmak zor.

20150424_145501

Kuyunun etrafında toplanmış olanlara rehber antik kenti anlatıyor.

20150424_145636

Rehberimiz bizleri tarih öncesine götürüyor anlatımıyla.

20150424_145641

Sütunlar sıralı, üstünde kirişler.

20150424_145900

Sıralı sütunları yandan çekiyorum.

20150424_145920

Dört sütun, üzerinde süslü kirişler. Tapınağın köşesini oluşturmuş.

20150424_145924

Athena Tapınağı’nın güneyindeki bir terasta Zeus Sunağı yer alıyordu. Zeus Sunağı da Berlin’e götürülmüş ve onarılarak oradaki Pergamon Müzesi’ne (Pergamon Museum) koyulmuştur. Helenistik dönemi mimarisinin en güzel örneği olan sunağın Pergamon’da yalnızca temelleri kalmıştır. Zeus Sunağı’nın güneyinde Yukarı Agora bulunur. Agora, güney ve kuzeydoğudan Dor düzeninde sütunlu galerilerle çevriliydi. Agora’da toplanan halk, siyaset ve ticaretle ilgili konuları yönetimle görüşüp konuşuyordu. Agora’nın kuzeybatısında Agora Tapınağı bulunuyordu. Akropol’ün en yüksek yerinde Pergamon krallarının sarayları yükseliyordu. Günümüze bu sarayların yalnızca zemini ve temelleri ulaşmıştır. Sade görünümlü bu yapılarda odalar sütunlu bir avlu çevresine sıralanıyordu. Avlunun ortasında kocaman çitlembik ağacı boy gösteriyor.

20150424_145932

Rehberimiz anlatmaya devam ediyor.

20150424_150025

Dar koridorlarda dolaşıyoruz.

20150424_150200

Sütunlar, yüksek duvarın üzerine konulmuş, üzerinde kirişler.

20150424_150239

Zeminde bir parça beyaz mermer, üzerine sekiz köşeli yıldız çizili.

20150424_150332

Tapınağa ait olduğunu sandığım çatı kirişinin kalıntı parçaları duvar üzerine yerleştirilmiş. Üçgen alın parçaları yarım yapılmış.

20150424_150402

Athena Tapınağı’nın batısındaki dik yamaçta, yaklaşık 10 bin kişilik bir tiyatro yer alır. Helenistik dönemde yapılan tiyatronun uçuruma bakan ön tarafı setlerle sağlamlaştırılmıştı. Tiyatronun ahşap bir sahnesi vardı ve bu sahne sökülüp takılabilecek biçimde yapılmıştı.

Akropol’ün bir başka tapınağı olan Dionysos Tapınağı, tiyatro terasının kuzeyindeydi. 25 basamakla çıkılan bir podyum üzerinde bulunan tapınağın yalnız ön yüzünde sütunlar vardı. Tiyatro oturma yerleri ve Bergama kasabası.

20150424_150420

Tiyatro altına kemerli geçitler yapılmış, Geçitler iki tane yan yana.

20150424_150445

İki kemerli geçit girişi.

20150424_150505

Tiyatronun üstünde toplanmış olanları çekiyorum.

20150424_150818

Arkadaşların yanına iniyorum.

20150424_150909

Bergama kasabasını çekiyorum tiyatrodan.

20150424_150935

Dar binaların arasında elçek çekiyorum kendimi ve arkadaşları.

20150424_151918_HDR

Kemerli geçitlerden oluşmuş koridor. Koridor epey uzun.

20150424_151931

Yüksek tavanlı oda, demir parmaklıkla kapatılmış.

20150424_152012

Başka bir oda, yüksek tavanlı, içinde taşlar istiflenmiş düzgün olarak.

20150424_152430

Yüksek istinat duvarı ile dükkanlar sağlama alınmış.

20150424_152542

Kimi yerde de çok alçak kemerli geçit yapılmış. İnsan boyundan alçak.

20150424_152555

Başka bir yapıya doğru gidiyoruz.

20150424_152616

Antik kalıntılarda gezimiz devam ediyor.

20150424_152717

Tiyatro oturma yerlerine oturup dinleniyor yorulanlar.

20150424_152857

Dünyanın en dik tiyatrosu, aşağıya bakmaya korkuyor insan.

20150424_152948

Tiyatro oturma yerlerinde gezinenleri çekiyorum.

20150424_153126

Bazen de beni çekiyorlar.

20150424_153153

Almanya ya kaçırılan Zeus sunağının maketine bakmakla yetiniyoruz. Camekan maket önüne oturmuş, rehberi dinleyenler var.

20150424_153425

Sevgili Gözde Emine üç küp’ün ortasındaki küp’e yaslanmış poz veriyor.

20150424_155050

Akropol ziyaretini bitirip teleferiğe tekrar bindik. Karşımdaki üç kişiyi çekiyorum. Şerafettin, Gözde Emine ve Asuman Şen.

20150424_155727

Gözde Emine de bizi çekiyor, yanımda Baattin Şimşek var.

20150424_155822

Hep birlikte Elçek yapalım deyince kareye girmek için kabinin bir tarafına yüklendik. Kabin yamuldu resim çekesiye kadar. Ne yapalım çılgınlık her yerde. Gözde Emine elçek ile çekiyor altı kişiyi.

20150424_155841

Teleferikten indikten sonra Bazilika ören yerine doğru gidiyoruz.

20150424_161704

Bazilika, Kızıl avlu denilen yeri gezmeye başlıyoruz. Kırmızı tuğlalardan yapılmış bazilika duvarları devasa boyutta. Yakından kadraja sığmıyor, duvarlar çok yüksek.

20150424_162028

Bazilikanın köşe duvarını çekiyorum. Duvar çok düzgün örülmüş ve yüksek.

20150424_162056

Yerde yeni sütun yontulmuş yatıyor.

20150424_162222

Devasa duvarlarda tahrip edilen yerleri restorasyon çalışmaları devam ediyor. Sol tarafa iskele kurulmuş.

20150424_162230

Antik kalıntılardan kirişler yerde sergileniyor.

20150424_162311

Bir çok kiriş, sütun avluda serpiştirilmiş.

20150424_162313

Rehber etrafına toplanmış dinleyiciler, kalıntılar ve bazilikanın yüksek duvarı.

20150424_162317

Uzaklardan Bazilika binasını tamamen kadraja sığdırıyorum.

20150424_162321

Yerde su kanalları yapılmış, kimi yer açık, diğer yerleri kapalı.

20150424_162444

Bazilikanın yanında devasa bir yapı da var.

20150424_162457

Antik binanı zemini blok taşlardan yapılmış, kenarları süslü oyulmuş.

20150424_162519

Bazilikanın ana kapısı devasa boyutta. Tuğlaların boyutuna bakılırsa binlerce tuğladan örülmüş.

20150424_162718

Kızıl Avlu – Serapedion

Bu olağan dışı tapınağın ön avlusu ile birlikte kapladığı alan 270.00 x 100.00 m, tapınak 60.00 x 20.00 m. boyutlarındadır. Çatısına kadar yüksekliğinin 25 m. olmasına karşılık, halen 19 m. kısmı ayaktadır. Anadolu’nun en görkemli dini anıtsal yapılarından birisidir.

Binanın tamamının tuğladan yapılmış olması ve büyük ön avlusu sebebi ile tapınak halk arasında “ Kızıl Avlu” olarak adlandırılmıştır. Avlusu, yüksek duvarlarla dışarıya kapalı idi. İç kısmının sütunlu galerilerle çevrili olduğu kabul edilir. Tapınağa, avlunun batı cephesinde yer alan üç adet anıtsal kapıdan girilmektedir. Bu girişin halen bir kısmı ayaktadır.
Mısır Tanrılarına verilen önem sebebi ile tapınak Roma Dönemi aşağı Bergama kentinin tam merkezine inşa edilmiştir. Tapınağın avlusu ile bütünleşmesine engel teşkil eden Selinos çayında bugün halen kullanılmakta olan su tünelleri inşa edilerek hem arazinin bütünlüğü hem suyun kontrolü sağlanmış hem de meydana getirilen bu zor mühendislik örneği ile Roma’nın gücü, kudreti sergilenmeye çalışılmıştır.
Kızıl Avlu’nun Roma aşağı kentinin ızgara tarzındaki şehircilik sistemi içerisine oturtulduğu anlaşılmaktadır. Tapınağın ön avlusu günümüzde halen büyük ölçüde evlerle kaplı olduğu için tam olarak algılanamamaktadır.

Tapınağın önünde tapınak ile aynı aks üzerinde avluya doğru çıkma yapan bir propylon ve gerisinde devasa bir tapınak kapısı yer almaktadır. Kapı ağır mermer sövelerle çevrili, kapı kanatları çok büyük ve muhtemelen bronz kaplamalı idi. Çok ağır olması her zaman açılıp kapanmasını mümkün kılmakta idi. Bu bakımdan kontrol sağlamak amacıyla kapı önünde demir parmaklıklardan oluşan ikinci bir kapı tertibatı yer almakta idi.

Kutsal mekanın sadece ön tarafı pencerelerle aydınlatılmış, kült heykelinin bulunduğu arka kısmın yarı aydınlık olmasını sağlamak amacıyla pencere yapılmamıştır. Arka kısımda iki yüksek kaide yer almaktadır. Devrinde mermer kaplı olan bu kaidelerin üzerinde muhtemelen 10-12m. yüksekliğinde oturur durumda kolosol bir kült heykeli yer almakta idi. Bu podyum ve kaidenin altında bir sarnıç ve buradan ana binanın, yanlardaki yuvarlak yapıların ve avluların bazı bölümlerinin altında uzayıp giden gizli geçitler ve merdivenler vardı. Muhtemelen bu geçitlerden ilerleyen tapınağın baş rahibi içi boş olan kült heykelinin baş kısmına yükselerek oradan halka tanrı adına telkinlerde bulunuyordu. Tapınağın üzerini örten, çok sağlam yapıda ahşaptan bir çatı iskeleti vardır. Kült ve sanat tarihi verilerine dayanarak tapınağın M.S II. yy’da muhtemelen İmparator Hadrian döneminde inşa edildiği ve Mısır tanrıları hem Serapis hem İsis’e itaf edildiği söylenebilir. Ancak tapınağın iki yanındaki yuvarlak yapıda kült mihraplarının bulunmasına karşılık yan tanrıların kimler olduğu bilinmektedir.

Erken Bizans döneminde kutsal mekanı içersine ilaveler yapılan tapınak Anadolu’daki erken yedi kiliseden biri olarak kullanılmaya devam etmiştir. T.Wiegand tarafından kazısı gerçekleştirilmiş olan bu kutsal yapı hakkındaki araştırmalar henüz tamamlanmamıştır.

Bazilikanın duvarında dev pencereler üç tane.

20150424_162749

Muğla’dan Doktor Bülent Savran ve Gözde Emine’yi birlikte çekiyorum geçit içinde.

20150424_163516

Gözde Emine’yi tek çekiyorum.

20150424_163530

Gözde Emine beni tek çekiyor.

20150424_163544

Bu kez ikimiz birlikte çekiliyoruz geçit içinde.

20150424_163555

Geçidin içinden, dışarıdaki Gözde Emine’yi çekiyorum.

20150424_163657_HDR

Kulelerden birinin tavanı tuğla ile örülerek kubbe biçiminde yapılmış. Tepesi delik, içerisini aydınlatıyor.

20150424_163827

Bu da modern çağ heykellerinden biri bahçede sütun başlığında sergileniyor. Tanrıça Emineusgözdelya

20150424_164111

Bazilika ziyareti bitiyor, hep beraber diğer antik yere, antik çağın sağlık merkezi olan Asklepion’a gidiyoruz kasaba içinden.

20150424_165102

Asklepion antik hastaneye vardık. Bisikletleri girişte bırakıp yayan olarak antik hastaneyi gezmeye başlıyoruz.

20150424_174217

Önümde gidenleri ana caddede çekiyorum.

20150424_174342

Duvarlarla örülmüş yapı yerin altında.

20150424_174453

İki sütun ve yüksek duvar.

20150424_174535

Sütunlu ana cadde, sütunların çoğu kırık, dökük.

20150424_174628

Beş tane sütun, değişik boyda kırık.

20150424_174703

Yer altında dehlizler yapılmış, geniş, ferah, serin. Dehlizin içini çekiyorum.

20150424_174731

Bergama Asklepion’u Eskiçağ’da Epidaurus ve Kos’taki örneklerine eşdeğer önemde bir sağlık tedavi merkezi idi. Pausanias’a göre Bergama’da ilk Asklepios Tapınağı M.Ö 4.yy’ın ilk yarısında kurulmuştu. Kazılarda kutsal yerin M.Ö 4 yy’dan beri var olduğu ve Hellenistik Dönemde geliştiği saptanmıştır.

Asklepios Kutsal Alanı, galerili avlusu, 3500 kişilik tiyatro yapısı, İmparator Hadrianus’a ait kült salonu, kütüphanesi, yuvarlak planlı Asklepios Tapınağı ile Roma Dönemi’nde oldukça önemli bir sağlık merkeziydi.

M.S II. yüzyıl ortalarında burada 13 yıl kalmış olan hatip Aelius Aristides’ten tedavi şekillerini ve yöntemlerini öğrenmekteyiz. Burada genellikle telkin ve fizyoterapinin bugün halen kullanılmakta olan çeşitli şekilleri uygulanmakta idi. Kutsal sudan içilmesi, su ve çamur banyoları, açlık-susuzluk kürleri, şifalı otlar, kremlerle yağlanma başlıca tedavi yöntemleri idi.

Sütunlar sıralı, yerde kalıntıları duruyor.

20150424_174742

Yer üstünde olduğu kadar yer altında da ayrı bir yapılar zinciri var. Hepsi de dehlizlerle birbirine bağlı.

20150424_174916

Her taraftan sular fışkırıp merdivenlerden akıp gidiyor. Yer altında da gözden kayboluyor. Su birikmiyor dehlizlerde.

20150424_174948

Rehberlerimiz bize tarih öncesi burada yapılan tedavi biçimlerinden bahsediyor. Pür dikkat dinliyoruz.

20150424_175050

Dikkatler rehberde, can kulağı ile dinliyorlar.

20150424_175125_HDR

Herkesin gözü kulağı rehberde.

20150424_175133

Kimisi de ayakta dinliyor.

20150424_175139

Kimisi de yere oturmuş.

20150424_175149

Doktorlar da pür dikkat dinliyor.

20150424_175244

Çeşmeden akan su şifalı diye içenler de oluyor.

20150424_180456

Tedavi yerinde ayrıca terapi için kocaman bir amfi tiyatro  yapılmış.

20150424_180513

Her taraf tarih fışkırmış, kalıntılarda belli.

20150424_180555

Yüksek duvar, karşısında sütunlar sıralı.

20150424_180558

Blok taşlar düzgünce oyulup şekil verilmiş. Kare şeklinde, iki tane oyuk yan yana.

20150424_180617

Üç tane sütun yan yana. Sütunlar düz, yivli. Başlıkları da tepelerinde.

20150424_180624

O zamanlar ustalara, sanata saygı varmış. Ustalar da ince işçilik üzerine gelişmiş güzel eserler meydana getirmiş. Şimdiki gibi kalıp çak içine beton dök, yarına kurusun yok. Bir kiriş mermerini günlerce, aylarca yontup görsel anlamda harika eserler meydana getirmişler. Oyuk yerlerini tam ölçüsünde oymak içi matematik hesaplamaları da bilmek gerek.

20150424_180651

Gördüğünüz sular merdivenin en alt basamağından çıkıp kendiliğinden akıp gidiyor.

20150424_180701

Tiyatronun yan duvarı düzgün taşlardan örülmüş. İki tane kapısı var, kapılar oturma yerlerinin altına giriş olarak kullanılıyor.

20150424_180706

Oturma yerlerinin üst tarafında dinlenenler var.

20150424_180813

Seyircilerin yürüdüğü basamaklar yukarıya kadar çıkıyor.

20150424_180848

Tiyatro basamaklarına oturup binlerce yıl önce acaba ne oyunları oynanmış diye düşünüyorum. En tepeden çekiyorum, kimileri oturmuş, kimileri desahnede duruyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150424_181026

Tiyatronun duvarları dibinde gelincikler çiçek açmış, kırmızı elbiselerini giymiş. Bahar aylarını en güzel giysileri ile karşılıyorlar. Kan kırmızı renkleri yeşil ile iyi bir kontrast oluşturmuş. Belki de o zamanlarda çiçeklerin bu muhteşem renkleri ile hastalar tedavi oluyordur.

20150424_181138

Gelincik çiçekleri arasına bir KUŞ gelip konuyor. Gerçi bu KUŞ ötmüyor ama ürkek bakışları ve tatlı gülüşleri ile etrafa neşe saçmaktan geri kalmıyor. Ayşe Kuş, gelincikler içinde poz veriyor.

20150424_181159

KUŞ’un yanına bir Güvercin uçup geliyor. İki KUŞ ta gelincik çiçekleri ile bir bütün oluşturmuş bahara renk katmaktalar. Ayşe kuş ve Aysel Ataş yan yana.

20150424_181219

Her yer ayrı bir güzel, her yer fotoğraflık. Biz de çekilmeden edemiyoruz bu güzel yerde. İçerden bizi çekiyor birisi. Biz gün ışığı altındayız.

20150424_181741

Çoğu yapı yıkılmış, sadece duvarların bir kısmı ayakta kalmış. Kalanlar bile muhteşem bir işçilik örneği ile karşımızda, seyirlik.

20150424_181825

Gözde Emine’yi yakından çekiyor. Yüzü tamamen kadrajı kaplamış.

20150424_181841_HDR

Kemerli niş önünde Gözde Emine beni çekiyor.

20150424_181848

Gez, gör bitmiyor, hepsi ayrı bir güzellik.

20150424_182012

Dikdörtgen bir kaide üç metreden fazla. Herhalde üzerinde heykel vardı ama alıp götürmüş tarihin kıymetini bilenler.

20150424_182035

Bu yapılar güçlü bir devlet ve zenginliği ifade ediyor. O zamanlar yaşamak vardı. Sanki geçmişe gitmişiz gibi. Geçmişte yaşıyoruz, yaşarken de huzur içindeyiz bir nebze olsun. Dünyanın dertleri yok, stres, şehrin kalabalığı, korkunç araç trafiği yok burada. Dünyayı da kurtarmıyoruz, yalan yok, aldatmaca yok. Sadece sessizlik, dinginlik ve huzur var. İçimizi kaplıyor bu terapi. Kemerli bir odanın köşesinde Gözde Emine bana poz veriyor.

20150424_182052

Sonunda turu bitiriyoruz antik hastanede. Bisikletlerin başına geliyoruz hep birlikte .Her zaman olduğu gibi bir kaç kişi geç kalıyor, onları bekliyorum. Büyük çoğunluk yola çıkıp kamp alanına hareket ediyor. Kalanlar da geldikten sonra birlikte kamp alanına doğru gitmeye başladık.

20150424_183316

Kamp alanımız Bergama belediyesine ait Güzellik Ilıcası tesislerinde park alanı. Yeşil alanda çadırları kuruyoruz. Çadırları kurarken Paramotoru ile tepemizde dolaşmaya başlıyor Doktor Bülent.

20150424_192906

Daha önce burada kamp atmıştık, bu yıl da belediye bizlere kapılarını açıyor. Çadırları çekiyorum.

20150424_192938

Doktor uçmayı özlemiş habire tepemizde uçup durmakta.

20150424_192953

Muğlalı bisikletçi, Eurovello bisiklet yolları Türkiye koordinatörü Feridun Ekmekçi ilginç bir tur çadırı kurmuş. Bisikletin ön tekeri söküp çadırın bir ucuna bağlanıyor. Diğer tarafı, giriş yeri de bisikletin gövdesine bağlanıyor. Kamçı bisikletçi için iyi bir çadıra benziyor. Rüzgarlı havalarda ne olur bilmem, bisiklet rüzgardan devrilme olasılığı yüksek. Feridun Ekmekçi çadırının önünde poz veriyor.

20150424_193822

Herkes kendi telaşında, çadırını kuran, duş alan, kişisel bakım yapan, turculuk ve kampçılık hakkında birbirleriyle fikir alış verişlerinde bulunanlar. Yani herkes kendi havasında. Kamp alanında çadırları çekiyorum.

20150424_193900

Olcay da etrafı dolaşarak kamp alanını gözetiyor.

20150424_194014

Akşam yemeğini yedikten sonra sunumlar oluyor. Sunumlar da Eurovello bisiklet rotaları ve Türkiye de yapılan çalışmalar. Sunumlar sonrasında sohbetler başlıyor gecenin bir zamanına kadar. Hava serinlemeye başladı. Ceketler, polarlar giyiliyor. Bu gün üç antik kent dolaştık, hakkında bilgiler aldık rehberlerden. Benim için iyi bir gün oldu diyebilirim. Daha önce gelip görsem de yeni şeyler keşfediyorum, yeni dostlar kazanıyorum. Kısaca hazinem çoğalıyor her geçen gün.

Bu gün yaptığım yol 52 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

4. AzBilinenAntikKentlerTuru 1.Gün

23 Nisan 2015 Perşembe

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Aliağa – Yenişakran – Yuntdağı Köseler köyü

 

Sen gittin gideli
İçimde öyle bir sızı var ki
Yalnız sen anlarsın
Sen şimdi uzakta
Cennette meleklerle
Bizi düşler ağlarsın

Bugün bayram
Erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri
Üzmeyelim bugün annemizi

Sen yaz geceleri
Yıldızlar içinden ara sıra
Bize göz kırparsın
Sen soğuk günlerde
Kalbimi ısıtan en sıcak anımsın

Bugün Bayram
Erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri
Üzmeyelim bugün annemizi

Bugün Bayram
Çabuk olun çocuklar
Annemiz bugün bizi bekler
Bayramlarda hüzünlenir melekler
Gönül alır bu güzel çiçekler…

Barış Manço

Öne çıkan görsel, Önde oturmuş Üç kişi, Olcay Ormankıran, ben ve Şafak Omaç. Arkada köylü kadınları sandalyelere oturmuş, ayakta bisikletçiler. Hep birlikte çocukları alkışlıyoruz.

11-2

Kış boyu yaptığımız keşif turları ve yerel yönetimlerle sıkı görüşmelerin sonucunda rotalar belirlendikten sonra artık hazırız. 4. Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu Başlıyor. Kısaca ABAK Bisiklet Turu. Bu turun özelliği herkes kendi yükünü kendi taşıması ve her katılımcı gibi ABAK gönüllüsü olsak ta katılım ücretini bizler de ödüyoruz. Tur bir gönüllülük esasına dayalı olarak her katılımcı tura gönüllü olarak her işte el birliği ile keyifli bir tur düzenlemek. Katılım ücreti  daha çok yemek ücreti ve sosyal sorumluluk projesine katkı payı olarak belirleniyor. O da sıkı pazarlıklar sonucu olarak yemek ücretlerini olabildiği kadar aşağı çekmek. Forma, broşür gibi ıvır zıvır da vermiyoruz, gerek yok. Sonuçta bu tur Az bilinen antik kentleri tanıtmak, dayanışma, dostluk, gönüllülük, ABAK ateşi yakmak, sosyal sorumluluk gerektiriyor. Bir de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını bir ilk okulda çocuklarla birlikte kutlamak. Bu yıl bizim göz ağrımız olan Yuntdağı Köseler köyü ilk okulundaki çocuklarla birlikte kutlamak. Sosyal sorumluluk projesi olarak ta köyde az sayıda bisiklet sahibi çocuklar var. Diğer çocuklara da birer bisiklet alalım diyerek kampanya başlatarak 20 tane bisiklet toplamayı başardık. Bisikletleri çocuklara vereceğiz. Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turuna katılanlara kalıcı birer hediye verme fikri doğdu. Bu yıl küçük, cebe sığacak kadar, çakı, çatal, bıçak ve gazoz açacağı, katlanır bir hediye vermeye karar verildi. Bir tur bisikletçinin ve kampçının işine yarayacak.

20160619_005906_HDR

Bu turda artçı, süpürücü, teknik eleman, sağlık ekibi görevi bende Yedek malzeme teminini önceden yaptım.

Çarşamba akşamı İzmir de olanlar ve 1 gün önce İzmir’e gelen katılımcılara teknik toplantı olarak her zaman olduğu gibi bizlere kapısını sonuna kadar açan Cinatı sahibi Ahmet Yıldırım’a teşekkürler. Toplantıda bu yıl mor renk olan Buff ve yemek fişlerini taktim ederek kayıtlara başladık. Katılımcıların bir kısmı Aliağa’ya bisikletleri ile bir gün önce sürerek gittiler. Aliağa Kamp sorumlusu Şafak Omaç memleketi Gelibolu dan üzücü bir haber aldığı için apar topar gitmek zorunda kaldı. Bu biraz içimizi burktu. Mor renkli buff, üzerinde tarihi sütun ve başlıkları resmedilmiş.

20160619_005757_HDR

Her zaman olduğu gibi Konak saat kulesinde toplanıp saat kulesinin etrafında üç tur dönüp hacı olduktan sonra Alsancak metro istasyonuna giderek trenle gideceğiz.

Gün geldi, sabah erkenden kalkıp hazır olan bisikletim KUZ kapının önüne çıkarıp turu başlatıyorum. Sabahın ilk ışıkları bahçemdeki ağaçlara vuruyor. Baharın müjdecisi erguvanların ve limon çiçeklerinin mis gibi kokuları içinde kendimi yokuştan aşağı saldım. Dekor taşlı kemer, üstünda kartal heykeli.

20150423_074112

Sahil yoluna kısa sürede çıkıp henüz araç trafiğinin başlamadığı erken saatte Karataş’a varıyorum. Belediye bahçe işlerinin ektiği rengarenk çiçekleri görüntüsünde KUZ bana poz veriyor.

20150423_080607

Konak Saat kulesine erken vardım, pek gelen yoktu. Sonrasında katılımcılar gelmeye başladı yavaş yavaş. Kayıtlar alındı, hareket saati gelince toparlanıp hep birlikte Saat kulesinin önünde resim çekildik. Burada az kişiyiz, katılımcıların çoğu Aliağa dan bize katılacak.

20150423_083050

Saat kulesinin etrafında geleneksel üç turumuzu atıp hacı olduktan sonra Alsancak metro istasyonuna doğru gitmeye başladık. Üst geçitten Kordondaki bisiklet yolundan gideceğiz. Tabi ki herkesi yola çıkardıktan sonra en arkada gidiyorum.

20150423_083827

Kordon bisiklet yolundan Alsancak metro istasyonuna geliyoruz. Daha önceden bildirimde bulunduğumuz İzban yöneticileri bizleri erken saatte vagonlara alıp tek seferde Aliağa’ya sorunsuz varıyoruz. Aliağa da bizleri bekleyenlerle buluştuktan sonra ana yola çıkmadan şehir içinden giderek yoğun araç trafiğinden kurtulduk bir süre. Çanakkale yoluna çıktığımız yer de şehrin bitiminde olduğundan bizler için iyi oldu. Yol duble ve emniyet şeridi geniş olunca rahat sürüyoruz bisikletleri. İlk mola yerimiz Çaltıdere köyü. Burada çay, soda, ayran ile kumanyaları yiyerek enerji depoluyoruz. Biraz ilerde zorlu bir yokuş bizi bekliyor. Molanın ardından yola çıkarak hızlıca Yeni Şakran’a vardık. Buradan sonra yokuş başlıyor. Bir süre yol düzgün ve çift şerit. Cezaevine karar iyi olan yol tek şeride düşüp köy yoluna dönüşüyor.

20150423_125407

Yokuş başladıktan belli bir süre sonra yavaş yavaş dökülmeler başladı. Ben geldikten sonra kalanları tekrar yola devam etmelerini sağlıyorum. Yüklü olunca biraz zorlanacaklar. Yeni Şakran dan 15 Kilometre kadar bir yokuşumuz var.

20150423_134543

Bu yolda köyler dışında sadece bu kuyu var. İlk köy olan Kapıkaya köyüne de epey var. Çeşme için uygun bir kaynak yok, dağlar makilik çalılardan başka bir ağaçlık, çeşmenin olmamasına etken. Kutu başında bisikletim KUZ poz veriyor.

20150423_134557

Neyse ite kaka bu günün en yüksek yerine geldik; Kapıkaya köyü. Katılımcılardan biri elektrikli bisiklet ile gelmiş. Elbette zirveye çıkmadan aküsü bitti ve sert yokuşta elde gelmeye başladı. Haliyle arkada kaldı, artık onu gözeterek gidiyorum. Saat 15:00 te 23 Nisan Çocuk bayram kutlamaları başlayacak okulda. Bakalım yetişebilecek miyiz.

20150423_141137

Kapıkaya köyünden sonra inişe geçtik, bu kısa sürdü. Tekrar çıkmaya başladık, bu son yokuş.

20150423_142321

Karaahmetli köyüne geldik.

20150423_143907

Karaahmetli köyünden sonra tekrar iniş ve karşımızda Köseler köyü. Küçük, şirin ve sevimli bir köy. Çocukken söylediğimiz  şarkıyı hatırlıyorum;

Orda bir köy var, uzakta,

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür.

Ahmet Kutsi TECER

20150423_151522

Soldaki tepe Aigai antik kentin olduğu yer. Köyden 2 Kilometre kadar yukarıda, çıkış yolu da kıvrımları ile görünüyor buradan. Yarın antik kenti dolaşacağız.

20150423_151525

Köye girip ilkokulun olduğu yere geldik. Köylüler muhtar ile bizleri okulun bahçesinde beklerken buluyorum. Program saati gelmek üzere, tüm hazırlılar yapılmış. En son da ben geldim ve arkada kimse kalmadı.

20150423_152043

Ben geldikten sonra çocukların hazırladığı program başladı. Okulun sevimli öğretmeni Hatice, öğrencilere çeşitli gösteri oyunları hazırlamış. İlk oyun da Aşuk ile Maşuk oyunu.

20150423_152657

Türk folklorunda yer alan, genelde vücutları boyanarak surat şekline getirilmiş ve yüzleri bir bez ile örtülmüş, biri erkek diğeri kız karakteri olan ve iki oyuncu tarafından müzik eşliğinde oynanan bir ortaoyunudur. Aşuk İle Maşuk oyunu; komik, eğlenceli, kareografili, müzikli geleneksel bir ramazan eğlencesidir.

Aşuk aşık olanı, Maşuk ise aşık olunanı temsil etmektedir.

20150423_152700

Aşuk ile Maşuk karşılıklı oynarken diğer öğrenciler onlara alkış tutarak destek veriyorlar.

20150423_152708

Aşuk ve Maşuk’un Hikayesi:

Aşuk ve Maşuk birbirilerini çok seviyorlar, ancak bir türlü birbirlerine açılamıyorlar. Bir gün Aşuk dayanamayıp Maşuk’un evine gidiyor, kapıyı çalıyor. İçerden bir ses:

– Kim o?

Aşuk cevap veriyor:

– BEN im!

Maşuk içerden sesleniyor:

– Git buradan!

Aşuk şaşırıyor. İnanamıyor, üzgün bir şekilde gidiyor. Dağlar, ovalar dolaşıyor. Maşuk’un aşkından ölecek duruma geliyor, olaylara anlam veremiyor. Dayanamayıp tekrar Maşuk’un kapısına geliyor, kapıyı çalıyor. İçerden bir ses:

– Kim o?

Diyor. Aşuk cevaplıyor:

-BEN im.

Maşuk içerden sesleniyor.

– Git buradan!

Aşuk deliye dönüyor. Bir türlü anlamıyor aşkının niye böyle yaptığını! Kendini yollara vuruyor. Aşkıyla eriyor da sebebini bulamıyor. Günler ayları, aylar yılları kovalıyor. Aşuk kendini Maşuk’un evinde buluyor bir gün. Kapıyı çalıyor. İçerden bir ses:

-Kim o?

Aşuk cevaplıyor:

-SEN im.

Maşuk içerden sesleniyor:

-Gir içeri o zaman!

AŞK, SEN im diyebilmektir.

Aşuk ile Maşuk, belden aşağısı etek giymiş. Belden yukarısı tamamen kocaman bir kafa şeklinde.

20150423_152916

Sunucularımız tatlı, çocuksu sesleri ile bundan sonra çıkacak öğrenciyi anons ediyor.

20150423_153015

Minik öğrencimiz bayramlık kıyafetlerini giymiş, güzel sesi ile bizlere şiir dinletisi yapıyor. Ne de olsa kendi bayramı, şiirleri ile bizleri mest ediyor.

20150423_153053

Ardından dans gösterisi başlıyor. Ellerinde ponponlar kızlar önde, oğlanlar arkada müzik eşliğinde dans ediyor çocukça coşkularıyla.

Oynaya Oynaya Gelin Çocuklar
el ele el ele verin çocuklar

bir dünya bırakın biz çocuklara
 ıslanmış olmasın göz yaşlarıyla
oynaya oynaya gelin çocuklar
el ele el ele verin çocuklar

bir bahçe bırakın biz çocuklara
göklerde yer açın uçurtmalara
oynaya oynaya gelin çocuklar
el ele el ele verin çocuklar

bir barış bırakın biz çocuklara
ulaşsın şarkımız güneşe aya
oynaya oynaya gelin çocuklar
el ele el ele verin çocuklar

bir dünya bırakın biz çocuklara
üstüne yazalım sevgili dünya
oynaya oynaya gelin çocuklar
el ele el ele verin çocuklar

Adnan Çakmakçıoğlu

20150423_153342

Hatice Öğretmen çocukları heyecanlarını yatıştırmak ve şaşırdıkları yerde yardım ediyor.

20150423_153359

Bizler de büyük bir zevkle dans gösterisini dikkatlice seyrediyoruz. Bu gönülden yapılan gösteri her yerde olmaz. Köyün kadınları, anneler çocukların bu becerilerini sevgiyle izliyorlar. Duygu yüklü anlar yaşıyoruz.

20150423_153641

Şiir okumaları devam ediyor, coşkulu alkış alıyor öğrencimiz.

ÇOCUKLARIN DİLEĞİ

Çocuklar şarkı söylerken
Kanatlanır gökyüzüne
Melek olur.
Çocuklar şarkı söylerken
Sarı saçlı, mavi gözlü
Bebek olur.
Çocuklar şarkı söylerken
Bulut olur,
Gökkuşağı olur
Deniz olur.
Çocuklar şarkı söylerken
23 Nisanlarda
Pırıl pırıl saydam kanatlı
Kelebek olur.
Çocuklar şarkı söylerken
23 Nisanlarda
Dillerinde, gözlerinde
Yüreklerinde yalnızca
Bir dilek olur.
Teşekkürler Atatürk
Teşekkürler Atatürk

M. Macit TAŞ

20150423_153805

Çocuklar bize Nasreddin Hoca’nın bir fıkrasını canlandırıyorlar.

20150423_154025

Çocukların sunumu harika gidiyor, hepimiz duygulanıyoruz şarkılarınla, oyunlarınla, şiirleriyle. Onlar kendi bayramlarını kutluyor. Yaşadığım en güzel bayramlardan biri şimdi gerçekleşiyor gözlerimin önünde.

20150423_154347

Köylüler, bisikletçiler karışık bir durumda çocukları seyrediyor.

20150423_154413

Halk türküsü eşliğinde oynayan çocuklara rock dans ile karşılık veren başka çocuklar, oyunu gerçekten ilginç. Henüz farkında olmasalar da yaptıkları değişik bir oyun türü. Oyun içinde oyun. Hepsi müzik eşliğinde oluyor.

20150423_154755

Oynadıkları oyunla mutlu olan çocuklar bizleri de daha da mutlu ediyor. rock çu iki çocuk yerde.

20150423_154949_HDR

Müzik eşliğinde katılımcı sayısından bir esik olan sandalyeye müzik durunca oturma oyunu. Son kalan oturamayınca eleniyor. Böylece en son kalan oyunu kazanmış oluyor.

20150423_155225

Çocuklar müzik eşliğinde sandalyelerin etrafında dolanıyorlar.

20150423_155302

Bardak içinde un ve bir top var. Her öğrenci bardağa üfleyerek unları dışarı atmaya çalışarak topu ortaya çıkarmaya çalışıyor. Haliyle yüzleri beyaz un ile sıvanmadan oyun oynanmıyor. Üç kız, üç erkek çocuk bardaklara üflüyorlar.

20150423_160412

Yüzleri tamamen una bulaşıyor, bembeyaz oluyorlar.

20150423_160501

Arada çocuklar kafalarını kaldırıp birbirlerinin yüzüne bakarak kahkahalarla kendi hallerine gülüyor.

20150423_160524

Çocukların da bizlere bir hediyesi var, minik elleriyle yaptıkları hediyeyi Olcay ve Serhat’a sunuyor. Onlar da bizler adına hediyeyi kabul ediyorlar.

20150423_162038

Bizimde okula, Öğretmene ve Öğrencilere hediyelerimiz var. İlk önce Hatice öğretmene plaketimizi sunuyoruz.

20150423_162204

İşte en önemli ana geldik. Her çocuğa bisiklet kampanyamız sonucunda aldığımız bisikletleri çocuklara birer birer vermeye başladık.

20150423_162338

Olcay ve Serhat bir çocuğa bisiklet verirken.

20150423_162416

Minik bir kız öğrenciye, pembe bisiklet veriyoruz.

20150423_162458

Erkek öğrenci sevinçle bisiklete binmiş halde hediyeyi verenle poz veriyor.

20150423_162609

Bir çocuğa mavi bisiklet hediye ediliyor.

20150423_162650

Dostumuz Fırat Okutucu da bisikletini hediye ediyor erkek çocuğa.

20150423_162727

Beyaz bisiklete hayranlıkla bakan bir çocuk.

20150423_162802

Kızlara pembe bisiklet yakışır.

20150423_162849

Çocuk mutlu bir biçimde poz veriyor, şimdiye kadar aldığı en değerli hediye olmalı.

20150423_162918

Kız çocuğu bisiklete binerken yardımcı oluyoruz. Bisiklet çocuktan büyük.

20150423_163014

Mert te bir kız çocuğa bisikletini verip bindiriyor.

20150423_163050

Bir kız çocuk bisikletini alırken.

20150423_163152

Muhlis Dilmaç ta bir bisiklet hediye ediyor.

20150423_163224

Bisiklet için herkesin katkısı oldu, az yada çok. Çocuklara vermek, onları sevindirmek. Sevindiklerini görmek bize yetiyor. Ben de bir kız çocuğa bisiklet verip bindiriyorum. yeni bisikleti ile gezmesi çok hoşuna gidiyor.

10733956_1098416353518525_7786687109485539229_n

Alkışlar, tebrikler eşliğinde bayram kutlamaları devam ediyor. Serhat efe kıyafeti ile, Hatice öğretmenle poz veriyor.

20150423_163312

Bisikletleri verdikten sonra Öğrencilerle birlikte Harmandalı Zeybek oyununu oynuyoruz hep birlikte. Efe kıyafetlerini giymiş olan İlkay ve Serhat’a ben de eşlik ediyorum. Çocuklarla harmandalı oynuyoruz.

11182366_1098415073518653_4354986708844009917_n

Hediyelerimiz bitmiyor, köy öyle ahım şahım bir yer değil. Köylüler hayvancılıkla geçiniyor. O da anca boğaz tokluğuna. Üreticilerin her zaman kazanmadığı bir sistem. Aracılar sadece alım satımda kat be kat kazanıyor. Neyse biz konumuza dönelim. Her öğrenciye giyim eşyaları alarak hediye torbalarını veriyoruz birer birer. En güzel bayramımız en güzel çocuklarla birlikte kutlamak, onların sevinçlerini görmek gözlerimin nemlenmesine neden oluyor. Belki de gözüme toz kaçmıştır… Gözde Emine bir kız çocuğa hediyesini vermiş halde çekiyorum.

20150423_163441

Hediyeler verildikten sonra topluca bir resim çekiliyoruz cümbür cemaat. Köylüler ve bisikletçiler kaynaşması yaşanıyor. Büyükler arkada.

20150423_163801

Çocuklar önde, hediye paketleri ellerinde, sevinçler yüzlerinde.

20150423_163817

Ben de aralarına oturup elçek yapıyorum. Anca bu kadarı kadraja giriyor.

20150423_163858_HDR

Ben de özel olarak bisiklete yeni başlayan çocuklar için Tay Tay pedalsız bisikleti Hatice öğretmene sunuyorum. Tay Tay bisikletleri üreten Mustafa Karakuş ve Atilla Akagündüz köyün çocuklarına hediye olarak kampanyaya dahil oldular. Kendilerine teşekkürler.

20150423_165052

Bisiklet hediyelerini alan çocuklar neşe içinde binmeye başladılar okul etrafında. Sevinçlerini görmeye değer.

20150423_192445

Güneş batmak üzere ve çocuklar henüz bisikletten vaz geçmeyecekler. Zaten bisiklet bırakılır mı? Her zaman binilmeli, bisikletin mutlulukla bir ilişkisi olmalı.

20150423_193854

O anda güneşin batışını seyrederken bana yaşattığı bu güzel gün için Tanrıya şükür ediyorum.

20150423_193911

Gün kavuştu, hava birden karardı. Çadırları kurup akşam yemeğini yedikten sonra iyice soğuyan hava üşütmeye başladı. Köy muhtarının getirttiği odunları el arabasının içinde ABAK ateşini yakıyoruz. Ateşin etrafında toplanıp sıcak çay ve sohbet ile içimizi ısıtıyoruz.

20150423_224811

Gecenin bir vaktine kadar sohbet devam etti. Katılımcıların çoğu böyle bir gün yaşamadıklarını itiraf ediyor. Nasıl yaşasınlar ki? Şehirlerde 23 Nisan kutlamaları oluyor, çocuklar şiirler okuyup şarkılar söylüyor ama buradaki gibi coşkulu, içten ve samimi olmuyor. Yuntdağı Köseler köyündeki çocukların farklı bir özelliği var. Minik kalplerindeki kocaman yüreğini bizlere açarak sade, coşkulu ve ruhu olan bir 23 Nisan çocuk bayramı yaşatıyorlar bizlere. İşte bu ruh ABAK ruhunu oluşturuyor.

Bu gün yaptığımız yol 40 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

Kendi Kendine Oluşan Festival 6.Gün

16 Nisan 2015 Perşembe

6. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Bekliyorum bir kapının önünde,

Cebimde yazılmamış bir mektupla.

Bana karşı ben vardım

Çaldığım kapıların ardında,

Ben açtım, ben girdim

Selamlaştık ilk defa.

Metin Altıok

 

Öne çıkan görsel, ekin tarlaları arasında düz yolda üç bisikletçi, Güneş parlak ışıklar saçarken batıyor.

20150416_191218_HDR

Çeşmeye gelen araçların gürültüsü biraz rahatsız etse de iyi bir uykunun ardından sabahın erken saatinde kalktık. Bahçede hazır haldeki hamakta da sabah keyfimi yapıyorum birazcık. Güneş doğmuş ağaç yaprakları arasından sızabildiği kadar üzerime ışıldıyor. Tembellik güzel bir şey, hele bahar ayında sabahın seherinde gerinip uzanmak. Sanki hayat durmuş gibi, bundan sonra hiç bir şey olmayacakmış gibi düşünmek. Ne geçmişi ne da yarını. Dünyadan habersiz, dünyanın içinde yaşamak. Sadece bu an var, an bitmesin. Durdu zaman, durdu dünya. Sadece nefes alışımı hissediyorum hiç bir şey düşünmeden. Sonsuzluğu yakalamış gibiyim. Hamakta uzanmış yatıyorum, arkada iki çadır.

20150416_081839

Bahçe sahibi geliyor, sabah kahvaltısı hazırlıyor bize. Bahar kokuları içinde kızarmış ekmeklerle nefis bir kahvaltı. Bol çay ile birlikte. Kahvaltının ardından eşyaları toparlayıp bisikletlere yükledik. Yola çıkmaya hazırız artık, akşama evdeyiz. Bahçe kapısı demirden, önde motor park etmiş.

20150416_103819

Bahçenin sahibine teşekkür edip yola çıkıyoruz hep birlikte. Kahvaltıyı dengesiz İrfan ödüyor, kendisine teşekkür ediyoruz. Biraz yüksekte olmamızdan dolayı Tire içine kadar çabuk indik. Yolumuz araçların gittiği ana yol değil. Köy yollarından Belevi’ye kadar gideceğiz.

20150416_104755

Yol kıyısında arabanın çarpıp öldürdüğü bir tilkiye rastlıyorum. Karşıdan karşıya geçmeye çalışan tilki arabanın hızına yetişememiş anlaşılan. Doğal olmayan bir ölüm karşısında üzülmemek elde değil.

20150416_113520

Yol hafif iniş ve çıkışlı, neredeyse düz sayılır. 20 kilometre yol aldıktan sonra çay bahçesinde mola verdik. Can ağacın dibine bisikletini park etmiş durumda poz veriyor.

20150416_120030

Bahçede yayılıyoruz bisikletleri park ettikten sonra.

20150416_120051

Çay bahçesinde rengarenk çiçeklerle bezenmiş. Çiçeklerin arasında koca bir küp, küpün üstünde de ters duran bir su testisi dikkatimi çekiyor. Aklıma bazı yerlerde adet olan evin damına konulan testi geliyor. Evde evlenme çağında genç kız varsa dama bir testi konuyor. Kızı almak isteyen delikanlı testiyi kırıp kıza talip oluyor. O yüzden testiyi ellemeden öyle uzaktan inceleyip resmini çekiyorum. Bir de kaza ile testiyi kırarsam kim bilir başıma neler gelir. Film sahnesinde değiliz.

20150416_120136

Duble çay ile pistonları soğutmaya çalışıyorum. Düz yol olmasına rağmen iki sıradağ silsilesini aştık ta geldik. Pistonlar biraz yorgun sayılır.

20150416_120309

Dengesiz İrfan da yanıma gelerek pistonlarını soğutmaya çalışıyor.

20150416_120328

Bu kış iyi yağış vardı ve bunun sonucunda Küçük Menderes nehri taşmış durumda. Bazı nehir kıyısındaki tarlalar su altında kalmış. Göründüğü kadarı ile geniş bir alan su altında.

20150416_124507

Daha önce Köyceğiz gölü etrafında gördüğüm Sığla ağacı burada da gözüme çarpıyor.

20150416_130203

Bereketli Küçük Menderes ovasında geniş şeftali bahçeleri alabildiğine çok. Henüz çiçek açmamış ama çiçeklerin tomurcukları hazır, neredeyse açmak üzere pembe şeftali çiçekleri.

20150416_131242

Belevi kavşağına geldik, artık Selçuk yolundayız ve yol İzmir -Aydın karayolu. Araç trafiği fazla, motor gürültüleri rahatsız etmeye başladı. Yol duble yol, emniyet şeridinde ilerliyoruz.

20150416_131248

Mandalina bahçeleri sarı çiçeklere bürünmüş olsa da taşmış nehrin suları yolun kıyısına kadar gelmiş durumda.

20150416_132524

Baharın beyaz gelinliği her tarafı sarmış durumda. Uçsuz bucaksız, çiçekler kaplamış tarlaları.

20150416_133406

Selçuk’a az kaldı, neredeyse varmak üzereyiz ama Selçuk’a uğramadan nehir kıyısından gideceğiz.

20150416_134113

Papatya gibisin beyaz ve ince,
Eziliyor ruhum seni görünce,
İsmin dudaklarımı yakıyor neden,
Nedir bu çektiğim senin elinden,
Yalvarırım sana gel üzme beni,
İnan bana çok seviyorum seni,
Gel kollarıma artık bekliyorum,
Papatyam seni özlüyorum,
Neden sanki öyle dudak büküyorsun,
Yoksa açık söyle hiç mi sevmiyorsun,
Sana soruyum neden susuyorsun,
Bana bu sevgiyi çok mu görüyorsun,
Bilsem söyler miydim gizli hislerimi,
Keşke görmeseydim gülen gözlerini,
Biliyorum fakat sende seviyorsun,
Anladım çapkınca naz ediyorsun,
Neden sanki öyle dudak büküyorsun,
Yoksa açık söyle hiç mi sevmiyorsun,
Sana soruyorum neden susuyorsun,
Bana bu sevgiyi çok mu görüyorsun,
Bilsem söyler miydim gizli hislerimi,
Keşke görmeseydim gülen gözlerini,
Biliyorum fakat sende seviyorsun,
Anladım çapkınca naz ediyorsun..

Necdet KOYUTÜRK

Papatya tarlasını çekiyorum.

20150416_135937

Ana yoldan nehir kıyısında ki yola girerek köprüden nehrin karşı yakasına geçtik.

20150416_140732

Küçük Menderes nehri maalesef çok kirli akmakta. Buna neden olanlar yaptıklarının farkında değiller ve farkında olmak istemiyorlar bir türlü.

20150416_140735

Henüz göremediğim ceylan tabelası yine karşımda. Bakalım ne zaman göreceğim ceylanları. Öyle çıkıverecek karşıma, bana şöyle bir bakıp hızla çalıların ardında kaybolacak. Kısmet….

20150416_140921

Nehir kıyısı asfalt yol ve araç yok, sadece tarlalarda çalışan traktörler bazen geçiyor. Biz de aheste bisiklet sürüyoruz, Can bunun bir örneği.

20150416_142405

İrfan ve Tamam da yolun sakinliğine bırakmış kendilerini. Usulca bana poz veriyorlar.

20150416_142439

Ayva ağaçları çiçek açmış, demek ki yaz gelecek. Şarkı sözlerindeki gibi ;

“Ayva çiçek açtı yaz mı gelecek

Gönül bu sevdadan vaz mı geçecek”

20150416_142838

Hazır üçünü de yakalamışken bir resim çekiyorum ardı sıra.

20150416_143609

Yeni sürülmüş tarla ve tarladaki solucanları yemek için üşüşen martılar.

20150416_143718

Zeytin köye yaklaştık, cami bize geldiğimizi bildiriyor. Nehir kıyısı araç bakımından sakindi ve rahatça geldik buraya kadar. Artık Küçük Menderes nehrinden ayrılma vakti geldi.

20150416_144139

Bereketli ova olunca leylekler de bu bereketten faydalanıyor her yıl. Ta uzaklardan gelmiş, her zamanki yuvasına gelip yerleşmiş bile. Henüz yumurtlamış nöbetleşe kuluçkaya yatıyor leylekler. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra besleyip büyütüp yaz sonunda yetişkin hale gelen yavrular kendilerine eş seçip yeni bir yerde yuvalarını yapacaklar. Havalar serinlemeye başlayınca sonbahar aylarında Afrika’nın sıcak bölgelerine göç edecekler.

20150416_144556

Zeytin köyün yamaç evleri, işte köyler verimli topraklara tarla yaparak tarım arazilerini korumuş oluyorlar yamaca ev yaparak.

20150416_144658

Zeytin köyde mola verdik, karnımız da acıktı. Daha önce pide yediğimiz fırına doğru gidiyoruz.

20150416_145519

Köyün tek pide fırınında birer pide söyleyerek pişmesini beklemeye başladık. Buranın pidesi meşhur olmasa da nefis pişiriyorlar. Zeytinköy sapa yerde kalmasına karşı nüfusu kalabalık bir köy.

20150416_145530

Karnımız doyduktan sonra daha önce gitmediğimiz değişik bir yoldan gitmeye karar verdik. Hem bu yolun rampası daha az olduğunu söyledi köylüler. Bakalım göreceğiz nasıl bir yolmuş. Köyden ayrıldıktan sonra su kümbeti karşımıza çıkıyor. Yağmur suları burada birikip içme suyu olarak kullanılıyor. Demek ki buralarda çeşme yok.

20150416_163146

Hafif rampalardan yukarılara doğru çıkıyoruz.

20150416_163148

Ardından kısa ama biraz dik bir rampa çıkıyor karşımıza. Hem de dönemeçli. Birden bire yükseklik kazandık.

20150416_163902

Gerçekten de bu yol diğer yollara göre daha iyi, kısa sert bir rampa dışında hafif çıkışlarla en yüksekte olan Gölova köyüne geldik. Köyde yorgunluk çayı iyi gidiyor doğrusu.

20150416_171557

Yorgunluk çay molasının ardında yola tekrar düzülüyoruz. Artık bir süre inişe geçtik. Tarlaların orta yerinde devasa bir çukur açılmış. Anlaşılan o ki buradan epey toprak alınmışa benziyor. Ne için, neden alındığı belli değil. Ama çukur öylece kalmış.

20150416_181133

Karakuyu köyünde mola veriyoruz, pistonlar iyice ısındı. Soğutmak gerek pistonları. Artık eve yaklaşmanın psikolojisiyle yorgunluk belirtileri göstermeye başladı. Her pedal daha ağır gelmeye başlıyor. Durup dinlenmeli.

20150416_182225

Artık Cumaovası’nda düzlükte pedal çevirmeye başladık. Öncümüz İrfan her zamanki gibi önde bize rehberlik ediyor.

20150416_183516

Katılımcılardan biri olan Tamam ise sessizce Öncüyü takip ediyor. Yorgunluk belirtilerinden olsa gerek hiç konuşmadan yol alıyor.

20150416_183528

Diğer katılımcılardan Can da iyice yoruldu. Ön çantaları ile birlikte yükü bizlerden fazla ve o da yorulmuşa benziyor.

20150416_183532

Böylece birbirimizin ardı sıra tıngır mıngır gidiyoruz.

20150416_183534

Çileme köyünde durmadan geçiyoruz, akşam güneşi ufukta alçalmaya başladı. Batmadan önce son ışıklarını ovaya, bizlerin üzerine saçıyor. Böylece Kendi Kendine Oluşan Bisiklet Festivalinin daha sonlarına gelmiş bulunmaktayız. Katılımcıların az olması benim işime yaradı. Cezvem dört kişilik, fincanlar da dört tane olunca her kahve molasında bir seferde kahvemizi içmiş olduk. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150416_191218_HDR

Tarlaların arasında yeni yapılmış olan yol dümdüz, sıcak asfalt ile yapılmış kaymak gibi. Güneşin son ışıkları altında aheste pedala basıyoruz.

20150416_191450

Tekeli, Develi köylerini bir çırpıda geçsek te su molası vermek durumunda kaldık. Acelemiz yok zaten. Cumaovası metro istasyonu kapalı olduğu için Sarnıç istasyonuna kadar gitmemiz gerek.

20150416_193756_HDR

Sarnıç metro istasyonunda trene bindik, Dengesiz İrfan’ın şekeri düştü herhalde istasyonun öbür ucuna gitti. O yüzden vedalaşamadık bile. Can ile birlikte trenin en ön vagonuna binerek Alsancak istasyonuna vardıktan sonra sahilden eve doğru tatlı bir yorgunlukla ama turun verdiği mutluluk ve sevinçle eve vardım. Yine bir turun sonuna geldik, turun katılım ücreti yok, zaten olamazdı. Çünkü kendi kendine oluşmuştu.

Bir daha ki turda görüşme dileği ile sağlıcakla, herkese bol turlar. Bisikletin gidebildiği yere kadar. Yeter ki yola çıkın, yolda olun. Yol nasıl olsa sizi iyi yerlere götürür hiç merak etmeyin.

Bu gün yaptığım yol 111 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc