Aylık arşivler: Eylül 2016

Kendi Kendine Oluşan Festival 5.Gün

15 Nisan 2015 Çarşamba

5. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Yüzün müdür acaba yolumu dolaştıran?

Acının bu solgun haritasında,

Kendime yeni duraklar bulduğum.

Ulaştığım ıssız dağ doruklarında

Yüzün müdür hep sorular sorduğum,

Bakışının titrek aydınlığında?

Metin Altıok

 

Öne çıkmış olan görsel, bisikletim KUZ, arkada gölet manzarası ve dağlar.

20150415_101203

Kapalı, sıcak bir odada uyumanın keyfini yaşadık. Erken uyumanın verdiği uzun zaman erken kalkmamıza neden oluyor. Eşyaları toparladık kısa sürede. Bisikletler yanımızda, odada güvendeydi. Toparlanma sırasında Can Küçükler çamurlanan bisikletini koridorda su ile yıkayınca küçük bir göl oluştu. Koridorda oluşan gölü gören İrfan bisiklette teknik konulardan pek anlamadığından yağ zannetmiş. Can Küçüklerden aldığı zincir yağ spreyini zinciri öyle bir yağlamış ki koridorda ayrı bir gölet oluşturmuş. Neredeyse yağ tüpünü bitirmiş. Bunu görünce kahkahayı bastık koridorda. Nasıl kahkaha atmayalım  ki? Arap sabunu görmüş gibi her tarafına sürmüş misali. Fazla yağları sildiriyoruz İrfan dengesizine. Yoksa kendini yağa bulayacak. Bisikletleri aşağı indirip otel ücretlerini ödedik.

Bu arada örümcek gece boş durmamış kendine sinekleri yakalamak için ağını örüp beklemeye başlamış bisikletin üzerinde. Örümcek ağını korna ve bağlı ip arasına örmüş. Sulukta 1.5 Litrelik su şişesi.

20150415_074709

Sabahın erken saatinde kahvaltı için gevrek ve peynir alarak kasabadan az ilerdeki Dereağzı köyündeki kahveye kadar gidip demli çay ile kahvaltımızı yapıyoruz. Kahvaltının ardından köyü geride bırakıp ova bitiminde tırmanmaya başladık Aydın dağlarını. Kısa sürede yükseğe çıkıp İncirliova’nın bir resmini çekiyorum.

20150415_094411

Bu yol yeni yapılmış gibi, bazı yerde toprak kayması olmuş. Yolun bir şeridi toprak ile kaplanmış ve tehlikeli bir yerde. Tam da dönemeçte, karşıdan gelen araç görünmüyor bile. Aniden karşımıza çıkabilir, o yüzden bisiklet ile olmamıza rağmen yavaş ve dikkatli geçiyoruz. Gece araçlar için daha tehlikeli.

20150415_094923

Yol kıvrıla kıvrıla dağa doğru çıkmakta. Eğim bazı yerde sert ama kısa sürünce pek zorlanmadan çıkıyoruz. Şimdilik üç kademe çıkmışız bile.

20150415_095649_Pano

Kahvaltı yaptığımız Dereağzı köyü, ovanın ortasında da İncirliova kasabası. Bence kasaba yanlış yerde kurulmuş. Verimli ovanın ortasında geniş bir arazi tarım dışı kalarak üretime balta vurmuş durumda. Kasaba dağın kıyısında kurulmalıydı, tarım yapılmayan yamaçlarda. Yol kıyısında kolay yerleşim yeri kuranlar kendilerine ihanet ediyorlar aslında.

20150415_095705

Kocaman bir kaya kütlesi sanki ortadan üçe ayrılmış gibi. İlginç bir yapısı var ve dikkatimi çekiyor yarılmış kaya. Kim bilir nasıl yarılmış, belki kuvvetli paşalardan biri kılıcını taşa vurup peynir gibi kesmiştir!

20150415_095841

Yol açılınca yamaç tarafında ilginç beyaz kireç taşı kayaçları görmek olası.

20150415_100711

Tepelerin doruğundayız, az aşağımızda İkizdere baraj göleti karşımızda güzel bir manzara oluşturmuş. Seyrine doyum olmaz.

20150415_100850

Seyirlik olunca hele bir nefes alalım bakalım. Sabah kahvesini henüz içmedik daha. Bisikletim KUZ park halinde, arkada baraj göleti ve dağlar. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150415_101203

Düz olan bir yere hemen tezgahı kuruyorum. Ocak, cezve, ve fincanlar çıkıyor heybemden. Sürüyorum ocağa cezveyi. Yeni sopamla el çek yapıyorum kendimizi Kahve pişerken. Dört dengesiz yerde oturmuş halde.

20150415_102517_HDR

Dengesiz de beni kahve pişirirken çekiyor bir kaç resim. Bu keyif her yerde bulunmaz. Manzara güzel olunca keyfini çıkarmak gerek değil mi?

20150415_102917

Kahve keyfinden sonra yola çıktık. Baraj göletinin sonuna geldik ama bizim yolumuz devam ediyor.

20150415_105400

Baraj olunca yol su altında kalmış. Yeni yol da aceleye gelmiş anlaşılan. Yol zemini iyice oturmadığından göçük meydana gelmiş, yolun bir şeridi kapanmış yine. Gece araçlar için büyük bir tehlike eğer fark etmezlerse. Demir bariyerler de yolla birlikte çökmüş.

20150415_110608

Nihayet benim dağıma “Kahve Dağı” olan yere geldik. Gerçi biz az aşağıda kahvelerimizi içtik güzel manzarada. Kahve dağı yazan tabelayı çekiyorum.

20150415_111636

Yolun yamacında yağmurdan ilginç görünümlü küçük peri bacaları oluşmuş katlı olarak.

20150415_112623

Aydın dağlarının ilk tepelerinde ufak iniş ve çıkışlarla yol alıyoruz.

20150415_112816

Küçük yamaçlarda jeolojik katmanlar kendini gösteriyor. Sağda kırmızı yapıda toprak ve kayalar. Karşıda ise beyaz  bir renkte gözümüze çarpıyor.

20150415_113107

Burada küçük bir mola veriyoruz. Karşı yamaç toprak kayması ile oluşmuş. Toprak kayması sürekli devam ettiğinden herhangi bir bitki, ağaç yetişmemiş.

20150415_113253

Mola verdiğimiz yerde yaşlı bir amca bahçesinde eşeği ile bize hoş geldin diyerek bahçeye davet etti. Bahçede henüz meyve yetişmemiş. Sürekli yoluş çıktığımızdan biraz dinlenmek iyi gelecek. Amcam centilmenlik olarak ilk önce Tamam’ı eşeğe bindirip gezdirmeye başladı. Bahçe büyük olsa gerek gözden kayboldular. Bir süre görünmeyince içimize kurt düştü! Amca Tamam’ı kaçırmasın dağlara, belli mi olur. Hemen gittiği yöne giderek onları görünce içimiz rahatladı. Amca eşeğin ipini tutup tüm bahçeyi dolaştırdı Tamam’ı. Tamam da hayatından memnun, prensesler gibi kurulmuş eşeğin semerine.

20150415_113338

Tamam eşekle gezerken gelincikler gözüme ilişiyor. Arı gelip gelincik çiçeğine konmuş nektarını toplamakla meşgul. Bahar ayındayız.

20150415_113850

En son gençliğimde binmiştim eşeğe, hazır fırsat bulmuşken şöyle bir bineyim bakalım. Fazla üzerinde durmadan hemen iniyorum. İhtiyar amca da beni dolaştırmaya niyeti yoktu zaten.

20150415_114257

Barajın göleti hala görünmekte, bayağı büyük bir gölet anlaşılan.

20150415_115049

Aydın ilinden İzmir il sınırları içine giriş yapıyoruz.

20150415_120407

Barajı besleyen derelerden biri üzerinde eski bir taş köprü görünce durup resim çekiyorum.

20150415_120601

Madem taş köprü var üzerinden geçmek gerek diyerek köprü üzerinden geçiyorum. Köprü trafiğe kapalı durumda, yeni köprü devrede olunca eski taş köprü dinlenmeye çekilmiş.

20150415_120707

Beni bisikletle taş köprüden geçerken çeken Can da bana poz veriyor.

20150415_120841

KUZ köprünün üzerinde tek başına.

20150415_120916

Tamam ve İrfan da köprü üzerinde durarak bir resmini çekiyorum.

20150415_120957

Taş köprünün olduğu dere en aşağıda. Buradan sonra epey zorlu bir tırmanış bizi bekliyor.

20150415_122031

Tırmanış henüz başlamışken festivalin katılımcılarını çekmeden olmaz deyip resimlerini çekiyorum.

20150415_122205_HDR

Yeşil tepelere doğru yavaş yavaş çıkmaya başladık.

20150415_124513_HDR

Yine dik yamaçları dönemeçli yollardan çıkıyoruz.

20150415_124726

Arada bir nefes almak için duruyorum. Durduğum  yer de yeni çiçek açmış, hem de pembiş çiçekler baharı karşılamakta. Bulutlar bir ara iyice çoğaldı. Başladı yağmur atıştırmaya. Hemen çöp torbaları ile eşyaların üzerini örterek yağmur geçişini bekliyorum. Bahar yağmuru kısa sürünce yola devam ediyorum.

20150415_125609

Yukarılardaki yoldan bana sesleniyorlar. Sanki yokuş bitmiş gibi, ama durum hiç te öyle biteceğe benzemiyor.

20150415_125858

Çeşme bulunca su takviyesi yapmadan olmaz deyip şişeleri tazeliyorum. Bu arada dinlenmiş oldum. Yokuş bitmiyor, zorlamaya gerek yok. Dinlene dinlene çıkacağız bu yokuşları.

20150415_130346

Baraj göleti buradan bile görünüyor, uzak olmasına rağmen.

20150415_133804

Aydın dağları silsilesi uzayıp gidiyor dalga dalga, göz alabildiğince. Yamaçlar incir bahçeleri ile dolu.

20150415_140227

Yükseklerdeyiz ve Aşağılar dik yamaçlardan oluşmuş derin vadiler.

20150415_141238

Yukarıdan biri bizi gözetliyor. Kafamı çevirince yukarıya doğru beyaz bir at olduğunu gördüm. Meraklı gözlerle bana bakıyor. Ömründe bisikletli bir insan görmemiş anlaşılan. Belki de bisikletin üzerinde beni bir şeye benzetemedi. Buradaki atlar ile incir ağaçlarının diplerini saban ile sürüyorlar. Dik yamaçlarda traktör gibi araçların çalışma olanağı yok. En iyi araç kara saban. Ata koşuluyor tek pullu kara saban. Dik yamaçlarda enlemesine bir ileri, bir geri sürüp incir ağaç diplerini havalandırıyorlar.

20150415_141931_HDR

Dağların yamaçları alabildiğine incir ağaçları ile kaplanmış. Yamaçlarda tarım yapmak zor ve çetin bir uğraş gerektiriyor. İnmesi kolay da çıkması biraz zor. Yolun düz olanı uzun, dikine çıkmak neredeyse imkansız gibi. İş görmek gerçekten zor buralarda.20150415_145307

Fiyatları hiç düşmeyen ceviz bu kadar üretildiğine göre iyi para getiriyor olmalı. Kaliteli ceviz de yamaçlarda, dağların güney tarafında bol güneş ve hava alan yerde yetişiyor. Türkiye de ceviz üretiminin büyük bölümü Büyük Menderes havzasında Aydın dağlarındadır.

20150415_145436

Dağların sırtında sanki trans yapıyormuşçasına hiç aşağılara inmeden gidiyoruz. Yolun iki tarafı da dik yamaçlardan oluşmuş derin vadiler.

20150415_160906

Dağın sırtında olduğumuza göre köylerin hepsi aşağılarda vadinin tabanında kurulmuş. Haliyle köyün kahvesinde oturup bir yorgunluk çayı içemiyoruz.

20150415_161233

Baharın güzel çiçekleri ağaçta olacak değil ya yol kıyısında, yamaçta mor çiçekler açmış otlar.

20150415_162427

Erik ağaçları da baharı müjdeliyor beyaz gelinliği ile.

20150415_163547

Çınar ağaçları gövdesi yamaçta sanki topraklar kayıp düşmesin diye kökleri ile beraber sarıp sarmalamış. Üstlere yağan yağmur suları topraktan sızıp çınar ağaçlarının köklerini besliyor. Doğal bir duvar örülmüş gibi.

20150415_164622

Tepeler bitmiyor, çıktıkça çıkıyoruz yükseklere. Artık dayanacak gücüm kalmadı, doğru dürüst mola vermedik. Sürekli çıkmaktan şekerim iyice düştü. Beni bekleyen arkadaşlara ulaşınca oturup karnımı doyuracağım deyip çörekleniyorum hemen. İrfan su akan bir çeşme bulma ümidiyle mola vermeye niyeti yok gibi. Dağın sırtında da pek çeşmeye rastlayacağımız da yok. Yanımda 1.5 Litrelik pet şişede su var, çaydanlığa su doldurup kaynatmaya başladım ocakta. Bir bardak hazır çorba, makarneks ve ton balığı takviyesi ile düşen şeker oranını yükseltiyorum böylece. Arkadaşlara kaynamış su hazır kullanabilirsiniz diyorum ama yemek yemeye niyetleri yok kimsenin. Yok ne yapayım, bana enerji gerek ve pistonlar benzinle çalışmıyor ki. Yemek gerek enerji için. Etrafta tepeler var.

20150415_171453

Karnımı iyice doyurduktan sonra yola çıkıyorum. Sanki tırmanış bitmiş gibi, iniş gösteriyor yol. Hadi bakalım dönemeç ne gösterecek?

20150415_171619

Artık zirvedeyiz gibi, önümüzde bulunduğumuz yerden yüksek bir tepe de görünmüyor. Rüzgar türbini de bunun kanıtı.

20150415_171844

Bir süre sonra en yüksek nokta olan yeri belli eden Kömürcüoğlu geçidi yazan tabelanın önünde durduk. Rakım da 1307 metre. Bizi biraz zorlasa da zirveye ulaşmanın mutluluğunu yakaladık. İniş için hazırlıklara başladık. Bu kadar yüksekten Küçük Menderes ovasına, neredeyse deniz seviyesine kadar ineceğiz. KUZ da zirveye ulaşmanın keyfini yaşıyor.

20150415_172702

Nihayet Tire ve tireyi gösteren tabela karşımda. Tabeladan küçük görünse de aradaki mesafe 15 Kilometre civarı. İniş zevkli olacağa benziyor. Bisikletin en güzel tarafını yaşayacağım, uzun ve zorlu bir tırmanıştan sonra neredeyse hiç pedal çevirmeden 1307 metreden 120 metreye kadar ödülüm olacak.

20150415_172924

İniş başladı ve bitki örtüsü değişti birden bire. Dağın diğer tarafında ceviz ve  incir ağaçları çoğunluktaydı. Dağın kuzey tarafı tamamen kestane ağaçları ile kaplı. Kestane ağaçları da kocaman gövdeleriyle asırları devirmiş, kadraja sığmıyor. Henüz elbisesini giymemiş kalın dallarıyla hayalet gibi. Görüntüsü korkutucu ama bir ay sonra ortam tamamen değişecek. Burada Türkiye’nin kestane üretiminde büyük bir yer kaplıyor. Yüksek dağ ve az güneş görmesi nedeniyle kaliteli kestane üretimi yapılıyor.

20150415_174151

Çıktığımız yerde hiç çeşme yoktu ve olmaması normal. Dağın sırtında su ne arar akacak. Burada çeşme bol ve sular şarıl şarıl akmakta. Boşalan su şişelerini dolduruyorum çeşmede. Elimi yüzümü de yıkıyorum bu arada buz gibi akan çeşmede.

20150415_174347

Yol eski bir yol, Tire – Aydın yolu ve çeşme 1927 yılında İzmir valisi Kazım Paşa tarafından yaptırılmış. Gerçi biz çıkarken normal Tire – Aydın yolundan gelmedik. Trafiği az ve zorlu olan sırtlardan zirveye kadar çıktık. Zirvede Tire – Aydın yolu birleşiyor.

20150415_174616_HDR

İniş sürekli olunca pek durmadım, sadece bir süre yağmur yağdı. Yağmurluğu giydim sadece. Kısa sürede Tire’ye indim. Tire’ye girmeden arkadaşları beklemeye başladım. Kendimi kapıp koyuvermişim, o yüzden aramız epey açılmış olmalı ki bayağı bekledim gelmelerini. Tabelada Tire – Nüfus: 80400 yazıyor.

20150415_180302

İniş hep böyle dönemeçli U dönüşü yapıyorum. Tire’ye gelmeden son dönemeçteyim.

20150415_180834

Tire hala aşağıda, büyük ve eski bir kasaba. İşin ilginç tarafı Tire’ye hiç gelmedim ve geldiğim yol da normal bir yol değil. Dağlardan ve bisikletle, kendi gücümle geldim.

20150415_181308

İlk gelen İrfan oluyor, resmini çekiyorum hemen.

20150415_181431

İkinci gelen Tamam ve ardında üçüncü de Can. Tamam inişte sert dönemeçte karşısına araba çıkınca dengesini kaybedip düşmüş. Önemli bir şeyi yok, buna şükür.

20150415_182137

Buluştuktan sonra hep beraber Tire’ye iniyoruz. Tire içinde akşam yemeği için çarşıda mola verdik. Tire de ne yenir? Elbette Tire köftesi yenmeli. Biz de onu yapıyoruz. Yemekten sonra İrfan’ın peşine takıldık. Kamp yapacağımız bildiği bir yere götürüyor bizi. Bir süre kasabanın içinde düz gittikten sonra tekrar dağa doğru Kaplan köyüne çıkmaya başladık. Neyse fazla çıkmadan mangal yapılan bir çay bahçesinde durduk. İrfan dağcılarla daha önce bu bahçede kalmış. Havalar hala serin olduğundan pek kimse de yok piknik yapan. Bahçe içinde çimenlerin üzerine çadırları kurup yerleşiyoruz. Karnımız tok, sadece semaver söyleyip çay içiyoruz bir güzel. Bahçe sahibi bir süre sonra bahçeyi bize emanet ederek evine gitti. Sadece yol kıyısında çeşmeye su doldurmaya gelen arabaların gürültüsü kaldı. Neyse ki bahçe çit telle kapalı ve kapı sürgülü olduğu için bizi pek rahatsız eden olmadı.

Bu gün zorlu yollardan geldik. 57 Kilometre civarında yol gelmişiz.

Bu gün yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Kendi Kendine Oluşan Festival 4.Gün

14 Nisan 2015 Salı

4. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Uğurladık bir sabah seni

Söz vermiştin geri döneceğine

Anladık bakınca aldandığımızı

Gerilerde küçük

Kıyılara doğru büyüyen ayak izlerine

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel

20150414_111330

Erken uyumanın etkisi bir kaç kez uyanmak ve sabah erken kalmaya neden oluyor. Zaten akşam fazla oturamıyorsun, sohbet bir yerde tıkanınca ve etrafta ışık olmaması uyku kapı arkasına hemencecik geliyor. Güzel bir uyku çektik bu gece. Yaban hayvanlar gelip geçmiştir gece boyu. Bizi rahatsız etmeden, meraklı bakışlarla durup kokumuzu alarak yoluna devam etmiştir. Biz de onları horultularımızdan başka rahatsız etmeden geceledik. Bu gün hava güzel olacağa benziyor. Çadırımın fermuarını açıp bir süre dışarıyı seyredip öylece oturdum.

20150414_071217

Bir süre sonra güneş doğudan kendini göstermeye başladı. İlk ışıkları tepenin ardından görünmeye başlayınca durup izlemeye başladım. Güneşin doğuşunda ve batışında bize olan etkisini hep düşünürüm. Tarih boyunca insanlar hep güneşin doğuşu ve batışında çeşitli dini ayinler yapa gelmiştir. Bu güneşe taptıkları zamanlarda yapılan ayinler aslında insan bedenine ilk ışıkların vurması ile ilgili bir durum. Fiziksel olarak şu oluyor ; Atmosfer tabakasını düşünün. 60 Km civarında kalınlıkta. Bulunduğumuz yerden tam dik olarak baktığımızda. Güneş ufukta yeni doğmaya başladığında 90 derecelik bir açıda olduğundan güneşten gelen fotonlar daha kalın bir atmosfer tabakasından geçmek durumunda. Atmosferde bulunan gazlar, su molekülleri fotonların bir miktar kırılmasına neden olurlar. Bu kırılmadan dolayı güneşi olduğundan daha büyük görürüz. Atmosferdeki su molekülleri büyüteç etkisi doğururlar. Güneş yükseldikçe büyüteç etkisi azalır ve normal boyutunu görürüz. Sabah ilk ışıklar üzerimize daha hızlı geldiğinden maviye kayar ve daha parlak görünür. Gerçi ışığın maviye kayma durumunu pek göremeyiz ama parlak görmemize neden olur. Aynı durum akşam güneş batarken de olur. Bir tek farkı ise ışık kırmızıya kayar. O da güneş bizden hızla uzaklaştığı için. İşte bu durumda bizler sabah ve akşam daha çok güneş ışınlarının bombardımanına kaldığımızdan içimizdeki yaşam kaynağı tazelenir. Işık demek hayat demektir. Tüm canlılar güneşin bize gönderdiği ışınlarla hayat bulur. Kommagene Kralı Antiochos’un Nemrut dağında 2150 metre yükseklikte tapınağı boşuna yapmamıştır. Doğu ve Batı seyir terasları güneşin ilk ışıkları ve son ışıklarını seyretmek ve yaşamak içindi.

20150414_073710

Sabah kahvaltısının ardından toparlanıp yola çıkıyoruz. Yolumuz düz değil, biraz engebeli. Anlayacağınız dağlarda yol almaktayız. Bunun sonucu olarak baraj göletleri aşağılarda kalıyor.

20150414_095052

Ormanda, dağlarda yol almak ne güzel. Sık ağaçlar birbirine girmiş durumda. Çamlar yeşil ama yaprak döken ağaçlar henüz yapraklarını açmamış. Yeni sürgün vermekteler.

20150414_100224

 

20150414_100235

Üç dengesiz çeşmenin başında beni beklerlerken buluyorum. Çeşme başı güzelleri bana yukarıdan laf atıyorlar. Ben de üç güzelin resmini çekiyorum.

20150414_100629

Bir süre düz gitmeye başladık. Beş parmak dağlarının kaya yapıları hala gözümüzün önünde.

20150414_101103

Bazen yokuş çıkmakta ama bizi yıldıramaz bu yokuşlar.

20150414_101338

Eğimi azaltmak için dönemeçli yol yapılmış. Böylece rahat çıkıyoruz zorlanmadan.

20150414_103036

Yokuşun başında yine beni beklerlerken buluyorum arkadaşları. Durup resim çekmek ve etrafın güzelliğini seyretmekten gecikmek durumunda kalıyorum. Başka türlü de tadı çıkmıyor ki.

20150414_103706

Beşparmak dağlarının ilginç kaya yapısıyla güzel görüntü vermekte.

20150414_104954

Bu güzelliği birlikte resim çekilerek anılara kazıyoruz.

20150414_105602

Dağların görünümü her açıdan değişik şekillere bürünüyor.

20150414_105906

Daha Yakından neden beş parmak dağları dendiğini anlıyorum. Gerçekten kayaların yapısı dorukta elin parmakları gibi uzantılardan oluşmuş gibi.

20150414_105917

Her tepe değişik yapıda, birbirine hiç benzemiyor.

20150414_105953

İyice aşağılara indik. Bir yerde tek parça kocaman devasa kaya kütlesi kaşımıza çıkıyor. Üzerinde kale gibi bir yapı yapılmış. Ne olduğu belli olmuyor buradan.

20150414_110127

Dere yatağına geldik. Bisikletimin üzerindeki tripodta cep telefonunla zaman ayarlı resim çekiliyoruz.

20150414_111330

Yol inişli ama bazı yer düzleşiyor.

20150414_111856

KUZ ve kaplumbağa, ikisi de evini sırtında taşımakta. İkisinin de yolu kesişince durup resmini çekiyorum. Kaplumbağa kendi gücü ile gidiyor. Ben de kendi gücümle gidiyorum. O ağır hareket ediyor, ben de yavaş gidiyorum. Hiç acelem yok, onun da acelesi olmadığına eminim. Zaten uzun yaşamasının sırrı yavaş hareket etmesi. Hızlı hareket etmenin anlamı yok bence. Nerde akşam orda sabah anlayacağınız.

20150414_112445

Yol kıyısında küçük göletler yapılmış. Hayvanlar durup burada su içiyorlar.

20150414_113545

Sakarkaya dan sonra buralarda çam fıstığı ağaçları dikilmiş. Bergama Kozak yaylası gibi buralarda da çam fıstığı üretimi yapılmakta ve oldukça geniş bir arazide. Her yerde olduğu gibi üreticiler de az kazanmakta. Aracılar istediği fiyata alıp büyük karlarla tüketiciye satmaktalar.

20150414_113551

Tamam bazen geride kalıyor, durup onu bekliyorum. Beklerken de resim çekerek zamanı değerlendirmek gerek.

20150414_113600

Kızılca bölük köyüne geldik. Köyde mola vermek gerek.

20150414_115028_HDR

Kahvede durup çay ile bir şeyler atıştırarak dinlendik. Dinlenmenin ardından yola çıkıyoruz.

20150414_115158

Çam fıstık ağaçları göz alabildiğine geniş bir alana yayılmış durumda. Adeta fıstık çam ormanında gidiyoruz.

20150414_124858

Ufukta yeni dağlar görünmekte.

20150414_130414

Amyzon harabelerine giden tabelanın önünde durduk. Biraz uzakta olması nedeni ile gitmekten vaz geçtik.

Amyzon antik kenti

Aydın’ın Koçarlı ilçesinin 30 kilometre güneyinde Gaffarlar köyünde bulunan ve ‘Mazın Kalesi’ olarak anılan Amyzon, Herakleia, Euromos ve Khalketor gibi üç büyük Karya kentinin ileri karakolu olarak biliniyor. Amyzon, eski Hellen dilinde herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. Prof. Bilge Umar’a göre bu isim Karia veya Luwi dilinden gelmiş, Hellen ağzında da çarpıtılmış bir sözcüktür.  Amyzon’un ne zaman ve nasıl kurulduğu konusunda bilgilerimiz çok yetersizdir.
Strabon ve diğer İlk Çağ tarihçileri kentin sadece ismine değinmekle yetinmişlerdir. Kentin çevresinde bulunan bazı yazıtlardan da Amyzon’luların M.Ö. 300 yıllarında Mısır’a egemen olan tolemaios’a sonrada Seleukos’lularla yakın ilişki kurmuşlardır. M.Ö. 203 de de III.Antiokhos, Amyzon’a bazı haklar tanımıştır.
Kentte, kaynaklara göre Apollon ve Artemis’e adanmış olması gereken ve bugün tamamen yıkılmış olan tapınağa ait kalıntılar, Akropolünde tiyatro, agora ve çeşme kalıntıları ile MÖ 3. yüzyıla ait çok güzel taş işçiliği gösteren surları bulunuyor.  Amyzon kenti Roma döneminde önemli bir yerleşim yeri olmuş, XV.yüzyılda Osmanlı egemenliğine giren bölgeye Koçarlı aşireti yerleştirilmiştir.
Amyzon kentinin tiyatrosu, agorası, nymphaionu ile akropoldeki Athena mabedinin kalıntıları gelebilmiştir. Ayrıca burada yapılan araştırmalarda çok sayıda antik sikke de ele geçmiştir.

Amyzon Harabelerini gösterir tabela ve bisikletler.

20150414_131633

Beyaz gelinliğini giyip baharı karşılayan Ahlat ağacı önceden çiçek açıp yaprak ile meyveye durmuş Badem ağacının yanında harika görünmekte.

20150414_134157

Tepelerdeyiz daha, önümüze küçük köyler ve cami  kendini belli ediyor. Yol alabildiğine uzayıp gitmekte.

20150414_134502

Bakalım dönemeçten sonra neler çıkacak karşımıza. Hele bir dönelim de!

20150414_134521

Uzaktan camisi görünen köye, Mersinbeleni köyüne geldik. Küçük şirin bir köy Mersinbeleni, karnımız da acıkınca köyün ilk okulundaki kantinde sucuklu tost yaptırıp karnımızı doyurduk. Bu arada Can’ın ön bagaj cıvatanın birisi kırılmış. Kırılan parçayı çıkarıp yedeğimde bulunan bir cıvata ile değiştirip hallediyoruz. Ön bagaj tehlikeli, çantaları düşürmemek gerek.

20150414_135941

Bagajı hallettikten sonra yola devam ediyoruz. Büyük Menderes ovası ufukta göründü. Yalnız görünmesine göründü ama görmek için ağacı kesmeye ne gerek vardı. Güzelim ağaç gövdenin ortasından kesilmiş. Hem de yakın bir zamanda.

20150414_163732

Büyük Menderes ovası epey uzakta, silik bir görünümde. Ova bitiminde Aydın dağların hayali görünmekte puslu olarak. Hele bir inelim ovaya bakalım neler göreceğiz.

20150414_164229

Altımızda Koçarlı kasabası beliriverdi birden bire. Kasaba tepelerin bitiminde görünmesi dağın dibine kurulmuş olması yüzünden.

20150414_173408

Koçarlı kasabasında mola verip bir şeyler atıştırarak karnımızı doyuruyoruz. Ardından düz ovada sürerek Büyük Menderes nehrine geldik.

20150414_184816

Nehir de son yağışların etkisi ile coşkulu akmakta. Hiç olmazsa akıntı tüm kirliliği almış götürmüş. Suyun rengi siyah değil.

20150414_184858

Henüz görmesek te ceylan çıkabilir levhası umutlarımızı kaybettirmiyor. Belki bir gün görebiliriz ceylanı, belli mi olur ! Umudum devam etmekte.

20150414_185147

Dümdüz olan ova yolunda hızlıca Ana yolda olan İncirliova kasabasına varınca kendimize kalacak bir yer aramaya başladık. Ovada pek çadır kurulacak gibi değil. O yüzden pansiyon, otel gibi bir yer baktık kasabanın içinde. Kasabada pek kalan olmadığı için sadece küçük bir otel var. Şansımıza mı yoksa durup kalan müşteri  mi yok odalar boştu. Otelci ile pazarlık edip uygun fiyata anlaşarak odaları tutup yerleştik. Sıcak duşumuzu alarak rahatladıktan sonra kendimize bu akşam ziyafet çekelim diyerek lokantaya yöneldik. Güzelce karnımızı doyurup pek gezilecek yeri olmayan İncirliova da şöyle bir akşam gezintisi yaptıktan sonra otele dönerek odalara çekilerek yattık yumuşak yataklara. Sıcak duşun etkisi ve iyi bir yemek mayıştırdı. Telefonları şarj olması için prize taktıktan sonra erkenden uykuya dalıp dinlenmeye başladık.

Bu gün düne göre biraz daha fazla kilometre yaptık. 55 Kilometre civarı.

Powered by Wikiloc

Kendi Kendine Oluşan Festival 3.Gün

13 Nisan 2015 Pazartesi

3. Gün

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Öyle bir alaşımdır ki seninle deniz

Bir açık deniz

Bakınca hiçbir şey göremediğin

Gözlerini duyduğun yalnız

Sözlerin var, dudak izlerin yok sözlerinde.

 

Edip Cansever

Öne çıkmış olan görsel, Sandal göl içindeki ağaca bağlı. Karşıda sabah güneşi vurmuş adadaki manastır yapısı.

20150413_073359

Henüz güneş doğmadı ama şafak sökmüş, etraf aydınlık içinde. Teknenin pancar motor sesi ile uyanıp çadırımı açıp sesini duyduğum kayığı görmeye çalıştım. Çadırımın içinden dışarısını görebildiğim kadarı ile kayık görünürde yok. Hava mis görünüyor, baharın coşkulu kuş sesleri etrafa yayılıyor. Bir süre kuş seslerini dinliyorum pancar motorunun pat patları ile birlikte. Kumsalda sandalyeler masaya dayalı, karşıda manastır adasındaki yapı.

20150413_070345_HDR

Bir süre bekledikten sonra adadaki manastırın duvarları arkasından kayık göründü. Balıkçı gün doğmadan önce ağlarını “rast gele” atmış. Şimdi ise güneş doğmadan ağları toplayacak. Bu gün ki rızkını gölden alacak. Bilinmez ne çıkacak bu gün, çünkü ağları “rast gele” atmıştır. Kısmet…

20150413_070412

Kamp yaptığımız kumsal, Bafa gölü ve dağlar. Kumsalda kayalık, çadırlarımız kurulu.

20150413_071128_HDR

Taka

takalar geçiyor allı yeşilli
takalar geçiyor dümenleri lâzlı
takalar geçiyor en nazlı
yelkenlilerden de güzel

güvenli sularda işsiz dönenen
gezi yelkenlerinden çok duyarak denizi
takalar geçiyor enginlere
yamalı göğsünü gere gere

takalar geçiyor yükle yürekle
takalar geçiyor emekle dolu
günlük güneşlik kıyılarından kopmuş
denizlerde Anadolu

kıyılar kadın olmuş
açılır gider erkeği
takalar takalar toprağın
denizde çarpan yüreği

Bülent Ecevit

Sandal göl içindeki ağaca bağlı, karşıda manastır adası ve güneş vurmuş yapısı. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150413_073359

“Yemek yeme üstüne bir şey diyemem ama kahvaltının mutlulukla bir ilişkisi olmalı” diyen Şair Cemal Süreya’nın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gölün kıyısında anlıyorum. Dört kişi göl kıyısındaki masada oturmuş kahvaltı yaparken. Karşıda manastır manzarası.

20150413_075806_HDR

Bir İnsan Ömrünü Neye Vermeli
Harcanıp Gidiyor Ömür Dediğin
Yolda Kalan Da Bir Yürüyen De Bir
Harcanıp Gidiyor Ömür Dediğin

Yüreğim Ürperir Kapı Çalınsa
Esleyen Yelimden Hile Sezerler

Künyeler Kazınır Demir Sandıkta
Savrulup Gidiyor Ömür Dediğin

Dışı Eli Yakar İçi De Seni
Sona Eklenmeli Sözün İncesi
Ayrılık Gününü Kör Dereleri
Bölünüp Gidiyor Nehir Dediğin

Bir İnsan Ömrünü Neye Vermeli
Para Mı Onur Mu Taş Dikenli Yol
Ağacın Köküne İnmek Mi Yoksa
Çırpınıp Duruyor Yaprak Dediğin

Ömer Zülfü Livaneli

Kahvaltı anında yine bir taka geçiyor pancar motorunun sesi ile. Adanın ucunda bir poz yakalıyorum. Taka solda.

20150413_090921

2. Poz, taka adanın ortasına gelince.

20150413_090932

Ve taka adanın sağ ucunda belirince su yüzeyine yansıyan gölgesi ile birlikte.

20150413_090945

Heraklia restoran’nın sahibi Hüseyin Tiryaki gelince hareket etmeden önce bir hatıra resmi çekiliyoruz hep birlikte. Hüseyin’e ve Ailesine teşekkür ediyoruz bize yerini açtığı için.

20150413_094831

Hüseyin Tiryaki ile vedalaşıp yola çıkıyoruz, öncelikle Heraklia dan ayrılmadan biraz gezelim dedik. Bisikletleri yol kıyısına bahçe duvarına dayayıp tarlaların içinden göl kıyısındaki yıkıntılara yürüyerek gidiyoruz. Yıkıntıların bulunduğu yer şehrin girişi. Manastır ve mezarlık burada bulunuyor. Başlıyoruz gezimize. Antik duvarlar ve çayırlıkta otlayan inekler.

20150413_100158

Üç kaya üst üste, alttaki üçgen, ortadaki dikdörtgene yakın, üstteki ise takke gibi . Kayalar yana yatmış.

20150413_100241_HDR

Göl kıyısındaki yapının duvarına Tamam dayanmış poz veriyor göl manzarasında.

20150413_100330_HDR

İlerdeki tarihi yapıya doğru yürüyen İrfan, ortalık çimen kaplı.

20150413_100342

Üç kemerli duvar, soldaki dar, ortadaki genişçe, sağdaki normal boyutta nişli kemer. Üstünde kale burçları.

20150413_100505_HDR

Kalenin diğer ucundaki nişli kemerli kale duvarı.

20150413_100512

Beşparmak, diğer adı ile Latmos dağının muhteşem yapısı. Etekleri köpük gibi taşlarla kaplı. Ta göle kadar gelmiş.

20150413_100545

Köpük taşlardan oluşmuş küçük bir yarımada göle doğru uzanmış.

20150413_100550

Kale duvarındaki kapının ardında İrfan ile can Güneş altında durup poz veriyorlar bana. Ben de çekiyorum onları.

20150413_100644

Kaya mezarı gölün içinde kalmış, herhalde ünlü bir komutan yada zengin biri olsa gerek. Halktan birisi kayayı oydurup hem de gölün içinde mezar yaptıramaz.

20150413_100753

Kimi mezarlar su içinde kalmış.

20150413_100946

Zoom yapınca daha iyi görünüyor gölün çırpıntılı sularında mezarlar.

20150413_100957

Sabah uzakta kalan adanın karşısında kahvaltı yapıyorduk.

20150413_101007

Kayalardaki mezarlar kıyı boyunca serpiştirilmiş.

20150413_101021

Yıkılıp yere serilmiş duvarın kalıntıları üzerinde üç dengesiz poz veriyor.

20150413_101049

Kale duvarında açılmış bir gedikten Latmos dağının yamaçları.

20150413_101349_HDR

Geziyi fazla uzatmadan bitirip bisikletlerin yanına gelerek yola çıkıyoruz. Öndeydim, resim çekmek için birer birer geçmelerine izin veriyorum. İlk önce Tamam geçiyor.

20150413_102203

Ardından Can kareye girdi.

20150413_102205

Sonrasında İrfan da kareye girince üçünü birden çekiyorum.

20150413_102211

Beşparmak Dağı (Latmos dağları), Bafa gölünün doğusunda, Batı Menteşe Dağları sisteminde yer alan dağ. Aydın ve Muğla topraklarına yayılan dağın en yüksek yeri 1375 m ile Tekerlekdağ’dır.

Arkeolojik olarak çok önemli olan dağ, Neolitik dönemden Osmanlılara kadar izler taşır. Yakın zamandaki önemli prehistorik keşiflerden olan kaya resimleri M.Ö 6.000-5.000 yıllarına tarihlenmektedir. Tespit edilen 170 resimde av ve hayvanlar yerine, çoğunlukla insan çizilmiştir. İnsanlar tek tek değil, aileyi anımsatacak şekilde çizilmiştir. Bu kaya resimleri resim dili ve konusu açısından dünya kaya resimleri arasında önemli bir yere sahiptir.

Neolitik dönemde yağmur ve hava tanrısının mekanı olan dağ, Yunan mitolojisinde yerini gök tanrısı Zeus’a bırakmıştır. Bizans döneminde yöre yağmur duası merkezi olmuş, manastır yapılmıştır.

Menderes masifine dahil olan alanda metamorfik kayaçlardan granit, gnays, gözlü gnays yaygındır. Gnaysın aşınmaya uğramasıyla ilginç şekiller (insan suretleri, cinler, hayvan ve canavar silüetleri) ortaya çıkmıştır. Arkeolojik ve tarihi özellikleri olan arazi feldspat madeni çıkarımı ile tehdit altındadır.

Alanda Akdeniz iklimi hakimdir ve dar alanlarda görülen Fıstık çamı ile diğer maki türleri yaygındır. Beşparmak dağlarının GB yönünde yer alan Bafa gölü çevresinde endemik Sığla ağaçları yer alır. Dağlar nesli tükenen Anadolu parsının yaşam alanıdır. Çevrede tilki, ayı, çakal, kirpi, yaban domuzu, tavşan, akkuyruklu kartal, kızıl şahin ve atmaca yaşamaktadır.

Dağ üzerinde yer alan Latmos antik kenti M.Ö 300 yıllarında kurulmuş, M.S 4. yüzyılın sonlarında terkedilmiştir.

Kaynak : Vikipedi.

Buradaki kayaların yapısı ilginç ve doğal şartlarda rüzgarın yardımı ile ilginç şekillerde kayalar oyulmuş. Tepedeki kayanın sağ tarafı geriye doğru boynuz gibi çıkıntı yapmış.

20150413_102221

Baharla birlikte tüm bitkiler uyanıp çiçek açmış durumda. Elbette arıcılar da bunu fırsat bilip kovanlarını hazırlayıp yeşil alana, çiçekleri bol olan yerlere koyup arıların bal yapmasını beklemeye başlamış.

20150413_102833

Yolumuz bu kez değişik olacak. Ana yola gelmeden sola doğru sapıyoruz Beş parmak dağlarına. Rampa bizi yukarılara doğru çıkarıyor. Göl gittikçe aşağıda kalmaya başladı.

20150413_105524

Çeşme karşımıza çıkınca suları tazelemekte iyi olur diyerek tüm suları tazeliyoruz. Çeşmenin başında yalak, yalağın yanında havuz. Çeşmeden akan su ilk önce yalağa dökülüyor. Geçen hayvanlar suyu buradan içerek susuzluğunu gideriyor. Yalaktan akan sular da havuzda birikip bahçe sulamasında kullanılmak üzere depolanıyor. Bu kış iyi yağış yağdı, bahçedeki bitkiler şimdilik idare eder. Havalar ısınmaya başlayınca havuzdan sulama yapılacak. Bisikletim KUZ havuzlu çeşmenin yanında park etmiş.

20150413_111244

Yolumuz böyle yukarı yukarı gidiyor, bakalım nereye çıkacağız.

20150413_112132

İlk tepeyi aşınca karşıdaki yamaçta bir köy göründü. “Gitmesek te görmesek te o köy bizim köyümüzdür” diyerek köye doğru gitmeye başladık.

20150413_112143

Yol kıyısında, bahçelerde badem ağaçları dikilmiş. Tam da zamanı çağla bademin. Durup bir kaç tane koparıp yerken ağaçta ilginç bir durumla karşılaştım. Neredeyse kartlaşmaya başlamış badem meyvesinin yanında yeni çiçek açmış kardeşi. İkisi de yan yana, hayret verici bir durum. Başka ağaçlarda meyve ve çiçeğini bir arada gördüm de ilk defa badem ağacında görmekteyim.

20150413_112835

KUZ uzaktaki köyün manzarasında bana poz veriyor badem yerken.

20150413_113709

Önümüze bazen yokuşlar çıkıyor.

20150413_114113

Sabırla ağır ağır çıkıyorum yokuşu. Yokuşun sonuna, tepeye çıkınca yeni bir yokuşun, hem de daha sert olanından çıkınca durup bakıyorum bir süre. Ben daha sert ve uzun olanlarını gördüm ve çıktım. Elbette bunu da çıkarım, ne olacak ki deyip moralimi bozmadan 1. viteste, kendimi yormadan yokuşa sarıyorum.

20150413_114556

Ağaçlar beyaz gelinliklerini giyip baharı karşılamış en güzel görünümüyle.

20150413_115630

Takıldık bir dengesizin peşine gidiyoruz bakalım bizi nerelerden nereye götürecek. Bir de sorumsuzca bakışları ile beni takip edin dercesine. Arkadaş nedir bu yollar, habire çık çık. Anladık dağcısın, yürüyüşçüsün, koşucusun da düz yol varken Beşparmak dağlarına çıkmak niye? İlla ki yürüdüğü yerleri bisikletle geçecek. Bizi niye süründürüyorsun anlamadık ki! İrfan’ı bisiklet üzerinde giderken çekiyorum.

20150413_115635

Can gayet ciddi bir duruşla sesini çıkarmadan dengesizin peşinden gidiyor.

20150413_115640

İşte böylece Beşparmak dağlarına doğru tırmanış yapıyoruz Dört sorumsuz.

20150413_115648

Bakışları hala sert olan İrfan kendini o kadar kaptırmış ki sanki düz yolda gider gibi önden önden gitmeler bir süre sonra pistonların yorulmasına neden oluyor. Isınan pistonlarını soğutmak için yere uzanmış soğutma çalışmaları yapıyor. Bisikletim KUZ’un ön tekerleği arkasında irfan sırt üstü yere uzanmış.

20150413_122041

Orda, uzaktaki köye vardık. İsmi Akçalı olan köy dağın yamacında ama rakımı epey yükseklerde. Köye girmeden Tamam’ın şekeri düşmüş, kendini birden yerde buluyor. Hemen kaldırıyoruz, herhangi bir şey yok şükür. Köydeyiz zaten, evin birinden Tamam’a şekerin yükselmesi için kuru incir veriyorlar. İncir de doğal, ilaçsız ve kuru ortamda  kurutulduğu için nefisti.

20150413_123331

İşin ilginç tarafı nüfus 450, rakım da 450 olan Akçalı köyü sayıyı eşitledikten sonra tabelayı dikmiş. Anlaşılan sayı uzun süredir hiç değişmeden hep eşit kalmış.

20150413_123733

Epey tırmandık ve yorulduk. Yorgunluğu da köyün kahvesinde çay içerek gidermeye çalışıyoruz. Çay her zaman bizi dinlendirip gücümüzü toplamamıza yardım eden içeceklerin başında geliyor. Tamam da incirleri bizimle paylaşıyor, İncirler nefis ve enerji dolu. Çayın yanında da atıştırmalık bisküvi, çerez gibi enerji yiyecekleri ile takviye yapmak gerek. Odun ateşinde demlenen çay da nefis oluyor. Kahveyi işleten de ortalıkta olmayınca bizim dengesiz ocağın başına geçip çayları dolduruyor bardaklara. Ocakta odun ateşinde yedeklikte su kaynıyor.

20150413_125743

Küçük, şirin, kendi halinde olan köyde yaşlılardan başka kimse yok ortalarda. Herkes işinde gücünde. Bahar ayı ile birlikte bahçede, tarlada işler başlamış durumda. Hayvanlar otlaklarda taze otları yemekte. İşler çok sizin anlayacağınız. Üç dengesiz kahvenin dışındaki masada oturmuş, hem Güneşleniyorlar hem de çay içiyorlar.

20150413_125948

Soğuk geçen kış günlerinden korunmak için taş evler kalın duvarlar örülerek yapılmış. Yazın kavurucu sıcaklarından da koruyor. İçeride klima yakmaya gerek yok, doğal bir serinlik oluşmakta taş evlerde.

20150413_132955

Köy yamaçta ve rakımı 450 metre dedik ama yol yukarılara doğru  çıkmaya devam ediyor. Eğim de biraz fazla görünüyor. Ağır tonajlı araçlar gibi takviyeli vitese takıp ağır ağır yokuşa sardık.

20150413_132959

Bir süre sonra nefes almak için durduğumda köyden yüksekte ama fazla uzaklaşmadığımızı gördüm. Uzun zamandır yoldayız halbuki!

20150413_134159

Can Küçükler yokuşu çıkmış az ileride dinlenirken gördüm.

20150413_134308

Yanına varınca neden durduğunu anladım, manzara harika ! Bafa gölü çok aşağılarda kalmış, hava da görüşe uygun. Bafa gölünün ardında Söke ovası ve Dilek yarımadası. Samson dağı görkemli yapısıyla beni büyülüyor adeta. Geçtiğimiz yıl oralarda bisikletlerimizle geçiş yapmıştık. Bu gün ise tam tersindeki Beşparmak dağlarındayız. Dağların büyüsünde ilerliyoruz dolambaçlı yollarında. Budanmış duta yaslanıp manzarayı seyrederken Can beni arkamdan çekiyor.

20150413_134445

Can da bu büyüye kendini kaptırmış, gerinerek manzarayı içine sindiriyor.

20150413_134506

Elbette KUZ da bu manzaranın tadını çıkarıyor. Buralara kadar beni getirdiğine göre bunu hak etti bence. Hem de fazlasıyla.

20150413_134536

Beni buralara kadar taşıyan KUZ ile Bafa gölü manzarası ile beraber bir resim çekiliyorum. Bafa gölü bir daha görünmeyecek bize, o yüzden tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Hem de biraz dinlenmiş, gücümüzü toparlamış olduk böylece.

20150413_134612

Biz manzaranın tadını çıkarırken buraları avucunun içi gibi karış karış bilen, gezen İrfan girmediği yolları keşfetmeye devam ediyor. Ne de olsa dağcı değil mi ?

20150413_134649

Manzaraya doyduktan sonra yola devam ediyoruz. İrfan da bir süre daha keşif turuna devam ettikten sonra arkamızdan geliyor.

20150413_135310

Bisiklet turunda yolda giderken her şeyi görüyorum ya işte doğanın ilginç tarafını keşfediyorum. Doğa içinde bir döngünü parçası gözümün önünde. Hayvan dışkısı bir çırpıda bok böcekleri tarafından yok edildiğine tanık oluyorum. Yüzlerce bok böceği dışkıdan kapabildiği parçaları top haline getirip yuvarlaya yuvarlaya kendi bölgesine götürüyor. Yumurtalarını top haline getirdiği dışkının içine bırakarak kendi neslini devam ettirecek. Yumurtadan çıkan lavralar yetişesiye kadar besinlerini dışkıdan sağlıyor. Sonrasındaki ise kalan artıklar toprakta gübre olarak bitkilerin köklerinde devam ediyor. Bitkileri hayvanlar yiyor, besin olarak aldıklarından arta kalanlar dışkı olarak tekrar toprağa düşünce döngü tamamlanmış oluyor. Ama bitmeden tekrar süreç devam etmekte.

20150413_140634

Çık, çık, çık, dolambaçlı yollar kıvrıla kıvrıla çıkmakta ve bizi yorup sık sık dinlenmemize neden oluyor. Artık yol asfalt değil, toprak yollarda ilerliyoruz. Bağ bahçe bitti, çam ormanları başladı.

20150413_140659

Herkes kendi temposunda gittiğinden birbirimizi bazen gözden kaybediyoruz. Ara sıra bağırarak nerede olduğumuzu belirterek ormanın içinde çıkmaktayız yokuşları.

20150413_144857

İlginç kaya yapıları yol kıyısında gözüme çarpınca durup incelemeye başladım. Büyük olasılıkla yolu açarken ortaya çıkmış kayalar. Yerin altında kim bilir ne tür kayalar bulunmakta. Kazılmadan da bilinmez. Bilinse doğa katliamcıları ormanı ve çevreyi hiçe sayarak talan eder buraları. Tam bilmiyorum ama Feldspat madenine benziyor gibi. Kayalar maden filizi gibi dik olarak fışkırmış yukarı. Diğer kaya ve toprak yapısından ayrı bir görünümü var.

20150413_145027

Yamaçtaki kayalar da erozyon ile kopup aşağı kaymış. Kayalar uzunlamasına, düzgün biçimdeler.

20150413_145030

Ben durup resim çekmekten arkada kaldığımdan beni beklerken buluyorum arkadaşları. Yokuş çıkmaktan iyice ısınmış olmaları beni beklerken gölgeye sığınma durumunda kalmışlar. Yoruldukları belli, ben de acıktım doğrusu.

20150413_150222

Arkadaşların yanına varınca acıktığımı belirterek hemen yayılıyorum yere. Ocağı, takımları çıkarıp su ısıtmaya başladım. Orda bulunan boş kovan sandığı da rüzgarlık yapıyorum. Tezgah hazır, buyurun sofraya dostlar.

20150413_151751

Kendime hazır çorba yapıp birkaç dilim ekme ile karnımı biraz doyurdum. Arkadaşları yemeğe davet ediyorum ama acıkmamışlar benim gibi. Davetimi kabul etmediler.

20150413_151755

Beklemekten sıkıldılar ve yola çıkmaya karar verdiler. Ben de karnımı doyurup peşinizden gelirim diyerek yemeğime devam ettim. Artık iyice yayıldım, yemeğin üstüne bir de kahve iyi gitti doğrusu.

20150413_152449

Tepeye yaklaştık iyice, yol kıvrımlı olduğu için etraf iyice görünmüyor. Bir an İrfan 50 metre yukarıda üst yolda görünce sert bir yokuştan İrfan’ın yanına bir an önce varayım dedim. Bisikleti elde ittire kaktıra yokuşa sarınca bir süre sonra bende pil bitti. Enerji kalmadı, bisiklet yüklü ve ağır, bir de sert yokuş olunca girdiğime bin pişman oldum. İrfan da bir süre beni izledikten sonra yardıma gelerek yola kadar çıkarttık bisikleti. Yoksa tek başıma çıkarmam epey zaman alacaktı. İnsan bazen yanılıyor, yol kıvrımlı ve uzun olunca şuradan kestirmeden gideyim deyip olmadık yerden çıkmaya çalışınca kan ter içinde kalmamak elde değil. Kestirme yol her zaman işe yaramıyor demek ki!

20150413_155459

Zirveye az kaldı, neredeyse varmak üzereyiz. Yokuş bizi epey yordu doğrusu.

20150413_161044

Dağ sırasının sırtındayız ve iniş başlamak üzere. Etrafı devasa çam ağaçları kaplamış.

20150413_161401

Burada tam sırtta Türkmen mezarı bulunuyor. Tarihte Türkmenler mezar kazılırken çıkan toprakla tepe yapılıp cenaze buraya gömülürmüş. Ege yöresinde en yüksek tepelere, yolun geçtiği en yüksek yere mezarlık kurulmaya başlanmış.

 

‘Göze Mihmandır’

Mahtumkulu söyler, iller özümde,

Olum yadımdadır, korku gözümde,

Her nece yaşasan yerin yüzünde,

Ademoğlu beş gün duza mihmandır

Mahtumkulu

20150413_161409_HDR

Sırtta bir süre dinlendikten sonra inişe başladık. İniş te öyle iniş değil. Karşımızda Sakarkaya köyü görünüyor. Karşıda derken aşağıda karşıda.

20150413_161848

Beş Parmak dağının, diğer adı ile Latmos dağının ardındayız.

20150413_162105

Sakarkaya köyü ile aynı hizaya geldik, ulaşmamız kolay olmayacak. Adı üstünde ” Sakarkaya ” Görünen o ki daha epey ineceğiz ve bir o karada çıkmamız gerek.

20150413_162621

Dikkatli ve yavaş iniyoruz, İrfan bir kaç kez ön tekeri kayıp düşüyor. Düşünce sinirleniyor kendi kendine. Aslında keskin sirke küpüne zarar verir ama bunun farkında değil.

20150413_162626

Bir yerde iniş öyle sertleşti ki bisikletin üstünde durmak imkansızlaşınca inip yürümeye başladı katılımcılar. Ben inmediğimden bisiklet ile dikkatlice iniyorum dik yokuş aşağı. Haliyle diğerlerine göre çabuk inince bekleyip bir resimlerini çekiyorum. Yol toprak değil sadece kayalar oyulup yapılmış.

20150413_163215

Aşağıda dere yatağına bent yapılmış küçük bir gölet.

20150413_163628

En sonunda en alt noktaya, dere yatağına indik. Dedim ya yolda toprak yok safi kayalık. Kayalık yol da düz değil, bisiklet sürülecek gibi değil. Bir süre daha bisiklet elde gidiyoruz mecburen.

20150413_164625

Yol yol değil, pek te kullanıldığını sanmıyorum. Normal araba ile gidemezsin, arazi arabası gerek.

20150413_164736

Artık tekrar çıkış başladı ve sert bir çıkış. Köy de dik bir yamaca kurulmuş. Toprak yok denecek kadar az, olan yerde de ağaç ve otlar kaplamış durumda. Her taraf kaya olunca evler de taşlardan yapılmış. Organik taş ev anlayacağınız. Öyle betonarme bina yapıp dışını plaka taşları ile kaplanmamış. Köylü zengin ve varlıklı olmayınca evlerin duvarlarındaki işçilik pek ahım şahım değil. Sadece bir kaç taş düzün, diğerleri doğal, yuvarlak taşlardan yapılmış duvarlar. Taş işçiliği gelişmemiş ve basit kalmış durumda.

20150413_165551

Tırmanış bizi oldukça yordu ve akşam olmak üzere. Kendimize kalacak yer bakmaya başladık köyün içinde. Sorup soruşturmamızda köyün misafirhanesi olduğunu öğrendik. Misafirhane de bakımsız olduğundan kalınacak gibi değil. En iyisi arazide uygun bir yerde kalmak diye karar verip köyde kalmamaya karar verdik. Akşam ve sabah için yiyeceğimiz var nasıl olsa. Sadece su olan bir yer yeter kamp için.

20150413_165710

Köyün her tarafından su çıkıyor. Durum bu olunca su aka dursun, evi üzerine yapmışlar. Su o kadar çok ki evin altından çıkıp hemen yolun altına girerek gözden kayboluyor.

20150413_172023

Köyü çıkıp az yukarılarda Rehberimiz İrfan’ın engin tecrübeleri sayesinde kayalığın dibinde kamp için uygun bir yer buluyor. Kamp alanına da öyle kolay girilecek gibi değil. Bisiklet elde, kayaların üstünde hoplaya zıplaya geçerek vardık.

20150413_181322

Herkes çadırını kurup eşyalarını yerleştirdi. Kamp alanı gayet uydun bir yer.

20150413_181357

Dağların ardında olduğumuzdan güneş erken batıyor dağın tepesinde. Ben de durup güneşin erken batışını seyrediyorum bir süre.

20150413_181416

Bakmayın güneşin erken batmasına, hava henüz aydınlık. Etrafı inceliyorum, kayalarda küçük oyuklar oluşmuş. Oyuklar oda gibi.

20150413_181545

Can çadırı bizden sonra kuruyor, işi birazdan ağır alıyor nedense. Çok mu yoruldu acaba?

20150413_181605

Yerdeki ağaç kökleri da ilginç bir yapı oluşturmuş. Sanki böcekler kendilerine minik duvarlar yapmış gibi.

20150413_182056

Kamp yaptığımız yerin az ilerisinde eski bir su değirmen var. Şimdi çalışmıyor ama su akmakta. Değirmenin yanında kavak ağacı kendini belli ediyor uzaktan. Her değirmenin yanında mutlaka kavak ağacı dikilir. Adeta değirmenin sembolü, vazgeçilmezidir. Kavak ağacı ve değirmen bütünleşir derenin kenarında.

20150413_182135

Değirmenin suyunda el yüz yıkandı, paklandı. Terli olan iç çamaşırları yıkayıp ter kokusundan arınmış durumuna geliyor.

20150413_182255

İşte değirmen, arazi kayalık ve dik yamaç olunca pek tarım yapılamadığından az yetişen ürünleri bu küçük değirmende öğütüyorlar. Şimdi değirmen çalışmıyor, atıl durumda. Viraneye dönüşmek üzere. Anlaşılan o ki makinelere yenilmiş. Ama değirmenin suyu çarkları döndürmese de hala akmakta.

20150413_182328

Hani sorarlar ya bilmeden “Değirmenin suyu nerden geliyor” diye. Değirmen su olmadan çalışmaz, su da devamlı gelince değirmenden geçip gider. Soruyu soran değirmenin nasıl işlediğini bilmez. Kıskançlıktan kendi yapamadığını yapan kişiyi köşeye sıkıştırmak için sorar sadece. Cevap versen de anlamaz. Değirmene gelen suyun yönü çevrilmiştir bir kere. Bazen su azalır ama bitmez hiç bir zaman.

20150413_182423

Değirmen

Çingeneler, yaz gelince kafile halinde köy köy dolaşır, konaklayabilecekleri, çadırlarını kurabilecekleri bir yer ararlar. İşte, Atmaca’nın kafilesi de böyle bir yer ararken uzaklarda bir değirmen görürler. Etrafındaki köylülere bakılırsa işlek bir değirmendir. Değirmene yaklaşır ve çengilerini çalmaya başlarlar. Bunu duyan köylüler kapıya toplanmaya başlar. En son da değirmenci görünür. Çingenelere biraz erzak verip ve güler yüz göstererek onları kabul ettiklerini gösterirler. Çingeneler de derhal çadırlarını kurmaya başlarlar.

Çingeneler, etrafta oldukça ilgi görmektedirler. Ağaç yapraklarından yaptıkları sepetleri kolayca satmakta, çengiciler de ta karşı köylerden düğünlere çağrılmaktadır. Bu çingeneler arasında Atmaca adında bir de civan gibi bir delikanlı vardır ki, sormayın gitsin. Yakışıklı yüzü ve heybetli vücuduyla tüm kızların ilgisini çekmesine rağmen, ne çingene kızları, ne de gezip dolaştıkları yerlerdeki kızlar Atmaca’nın ilgisini çekememektedir. Lakin Atmaca, bir sevdiği olduğundan mıdır, yoksa bir türlü kimseyi sevemediğinden midir bilinmez, klarnetini öyle bir üfler ki, dinleyenler titremelerine ve gözyaşlarına engel olamamaktadır. Her akşam Değirmen’in önünde bir ağaca yaslanıp klarnetini öttüren Atmaca, çingenelerle beraber değirmenci ile kızını da mest etmektedir. O çalarken değirmenci ile sakat kızı bir sedirde oturup, sessizce onu dinlerler.

Değirmencinin kızı, yıllar önce sağ kolunu değirmenin çarklarından birine kaptırmıştır. Bu nedenle çocukluğu dahil senelerce yaşıtlarının gülüp eğlenmelerini uzaktan hasretle izlemiştir. Ve şimdi ise, yavaş yavaş Atmaca ile birbirlerine aşık olmaktadırlar.

Atmaca, bir gün değirmencinin kızı ile konuşmaya karar verir, seni seviyorum der. Fakat aldığı yanıt: ” Benim bir kolum yok, hep acaba benim yerime başka biriyle evlensen daha mı mutlu olurdun diye düşüneceğim. Evet, ben de seni seviyorum fakat kollarını açıp bana doladığında hissedeceğim şeyleri hayal edebiliyor musun?” olur. Atmaca yıkılmıştır. Kötüsü, kız haklıdır da. Atmaca Günden güne sararır, solar. Çengilere katılmaz, klarnetini eline almaz olur.

En sonunda bir akşam, Atmaca klarnet çalacağını söyler ve herkesin çağrılmasını ister. Havanın kötü olduğu, yağmur yağacağı yanıtını alınca ise değirmenin içinde çalacağını söyler.

Kısa bir sürede herkes toplanır, Atmaca da klarnetine üflemeye başlar. Fakat bu kez farklıdır, değirmenin içindeki yoğun gürültüye rağmen klarnetten başka hiçbir şey duyulmamakta, dinleyenlerde ağlayacak hal bırakmamaktadır. Atmaca giderek artan bir hırsla, değirmencinin kızının gözlerinin içine baka baka çalmaya devam eder. Sonunda, klarnetini bir köşeye fırlatarak darmadağın eder ve diğer tarafta hızla dönerek çalışmaya devam eden değirmen çarklarına doğru koşmaya başlar. Çingeneler ne olacağını anlamıştır fakat, onlar bağırıp yetişmeye çalışana kadar olanlar olmuştur işte. Atmaca’nın sağ kolunun yerindeki koca boşluktan oluk oluk kan akmaktadır.

Sebahattin Ali

 

Değirmenin çarklarına dökülmeden önceki parçalar ; en üstte “Seğdirim Oluğu” , su burada sakince akarak geniş yapıdaki “Su Ambarı” na akarak suyu depolar. Ambarın uzunluğu 4 metre ve üstü olur. Aşağı doğru boru çapı daralarak “Karanlık Oluk” oluşturur. Karanlık Oluğun bittiği yerin ucu 4 ila 6 cm olarak “Boyra” takılır. Su akışına göre az akarsa 4 cm Boyra takılır, çok akarsa 6 cm Boyra takılır. Yaklaşık 10 metrelik yükseklikten akan su Boyra deliğinden basınçlı olarak değirmen taşını döndürmek için kanatlara çarparak hareketi başlatır.

20150413_182538

Değirmenci Hakkı: Genelde değirmenci hakkı % 5 ya da 1/20’dir.

Bazen de gelen buğdayı % 6’sıdeğrmenci hakkı olarak alır. Bununla

ilgili olarak: “Hak almak”, “hak vermek”, “hak” ve “hakçı” gibi kelimeler

değirmen kültürü içinde yer alan terimlerdir.

Hak Almak: “Tahıl un hâline getirilmesi için değirmencinin aldığı hak” anlamındadır.

Hak Vermek: “Tahıl un haline getirilmesi için tahıl sahibinin değirmenciye

bedel ödemesi.” anlamındadır.

Hak: “Tahıl un haline getirilmesi için ödenen bedel ödeyen kişi.

Hakçı: Tahılın un hâline getirilmesi için bedel ödeyen kişi.

“Ben saçı değirmende ağartmadım.”

“Değirmenden gelenden poğaça umarlar.”

“Değirmene gelen nöbet bekler.”

“Değirmen iki taşan, muhabbet iki baştan.”

“Değirmenin suyu nereden geliyor?”

“Değirmen taşının altıdan diri çıkar.”

“Hak deyince akan sular durur.”

Kesilmiş kavak ağacına Karatavuk kuşu yuva yapmış, artık değirmenin sahibi ve şarkıcı kuşu olmuş.

20150413_182559

Su Değirmeni terk edilince değirmencinin evi de terk edilmiş. Kimse olmayınca ev dağılmaya başlamış.

20150413_183144

Değirmende işim bittikten sonra kamp alanına gelip çamaşırları kurumaya bıraktıktan sonra akşam yemeğini hazırlamaya başladık. Soframız ortak, herkes elindeki yiyeceği ortaya döküp sofrayı zenginleştiriyoruz. Karnımızı bir güzel doyurduktan sonra üstüne Türk kahvesi iyi gitti. Güneş saatler önce batmasına karşı ortalık hala aydınlık. Sohbet ederek demlediğimiz çayı afiyetle içimizi ısıtarak içtik. Gelen geçen köylüler merakla bakıp selamımızı alıyorlar. Elçek sopam ile yer soframızı ve dördümüzü çekiyorum.

20150413_185533_HDR

Dengesiz İrfan karnı doyunca morali yerine geldi. Bir tek eksiği aramızda kimse sigara içmediğinden otlakçılık yapamadı. Belli zamanlarda yanında içen varsa bir cigara ister, keyifle tüttürürdü dumanını savurtarak.

20150413_185550

Köylüler atları, eşekleri ve inekleri ile köye dönüşleri bittikten sonra hava birden bire karardı. Demek dağların arasında, vadilerde hava aniden kararıyor. İğne ile ipliği gözümüz ayırt etmeden bir anda ortalık kararınca fazla beklemeden herkes çadırına dinlenmeye çekildi. Bu gün pek yol yapmasak ta epey yorulduk. Gerçi yolumuz yol değildi, takıldık bir dengesizin peşine dağ, dere, tepe demeden peşinden sürüklüyor. Sorumsuz ne olacak.

Bu gün yaptığımız yol en kısa yoldu ; 22 Kilometre. İnsana az geliyor ama gel de bize sor.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Kendi Kendine Oluşan Festival 2.Gün

12 Nisan 2015 Pazar

Yaylaköy – Söke – Bafa – Kapıkırı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Seni sürekli kılan

Tam o zaman

Bir limonluk hüznün olsun kal orda

Her gün kendi kendinin oğlusun

Bir nesne buluyorsun yerde, mutluluktur senin için

Denizken üzerine atılan ağaç kökleri gibi

Edip Cansever

 

Öne çıkan görsel, Göl kıyısında, iki tepe arasında batan güneş. Üstünde sis gibi bulutlar var.

 

Gece biraz serin olsa da Arkadaşım Tamam dün akşam bana güzel bir hediye vererek gece ayaklarım üşümeden, sıcacık uyku uyumama neden oldu. Aldığı hediye de sıcak su torbası. Henüz telefonumda kurduğum alarm çalmadı. Temiz havada uyumanın verdiği rahatlık ile uykumu almış olmalıyım ki erkenden uyandım. İlk önce ocağa çaydanlığı koyarak çay için su ısıtmaya başladım. Ardından çadırımın içindeki eşyaları toplayıp bagaja yükleyerek hazır duruma geldim. Çayı demledikten sonra hep birlikte elimizde olan malzemelerle kahvaltı yaparak karnımızı doyurduk. Çadırımın içeriden dışarısının görünümü. Otlar büyümüş, ortalık yemyeşil.

20150412_071311_HDR

Üç çadır otların arasında, bisikletlerimiz park halinde. Güneş tepeden bütün ışıklarını saçıyor üzerimize.20150412_071417

 

Tamam’ın verdiği hediye paketi çadırımın üstünde.

20150412_072515

 

Ve içinden çıkan sıcak su torbası. Gece boyunca ayak ucum hep sıcak kaldı. Çok teşekkürler bu güzel hediye için. Gelibolu’ya giderken ayaklarımın üşümesi böyle bir hediye alıp vermelerine neden oldu. Düşünceli arkadaşlarım benim, sağ olun var olun. Sıcak su torbasında pembe çiçek desenleri var.

20150412_072542

 

Kahvaltıdan sonra toparlanıp yola çıkıyoruz. Kısa bir süre daha tırmandıktan sonra Söke’ye kadar inişe geçtik. Her zaman olduğu gibi iniş kısa sürdü ve resim çekmedim. Söke de durmayıp yola devam ederek kasabadan çıktık. Rüzgar türbinleri elektrik üretimine başlamış.

20150412_103313

 

Alış veriş merkezinde mola verdik. Can marketten bir şey bakacak kendisi için. Biz de beklerken kanepe salıncağa oturup salınmaya başladık. Keyfimiz gıcır. Tamam tura o kadar adapte olmuş ki mola verirken bile kaskını çıkarmıyor. O derecede yani! Tamam ile İrfan salıncakta oturmuş.

20150412_104058

Bu kez Tamam’ın yerine ben oturuyorum. Tamam İrfan ile beni çekiyor salıncakta.

20150412_104136

 

Dilek yarımadasının güney kısmı, geçen yıl dağların dibinden gidip burundan zirvelere kadar çıkmıştık. O zaman oralardan buraları seyretmiştik. Şimdi ise tersi buralardan dağları seyrediyorum.

20150412_105518

 

Yenidoğan’dan Akyeniköy’e kadar 25 kilometre dümdüz bir yol menderes ovasında gidiyor. Yol düz, duble, emniyet şeridi geniş. Bisiklet için rahat bir yol ama bir süre sonra insanı sıkıyor. Yokuş çıkıp terlemiyorsun. Çıkıp ta inmek yok. Sürekli pedal çevirmek gerek. Bizler de makine olmadığımız için bir süre sonra aynı tempoda gitmek yoruyor. Can ile İrfan gelirken çekiyorum.

20150412_105553

Tamam’ı da çekiyorum bisiklet üzerinde.

20150412_105614

 

Büyük Menderes nehri kanallarının birinin dibinde bir mola daha veriyoruz. Bahar gelmiş, çiçekler açmış, leylekler gelip nehrin bereketli sulak alanlarında avlanıyor. Can, Tamam ve İrfan yol kıyısında, yeşilliklerin arasında durmuşlar.

20150412_111222

 

Bir süre güneşin ve doğanın tadını çıkardık. Sabahın serinliği ve Söke’ye kadar inişte rüzgarlık giymek zorundaydık. Güneş yükselmeye başladı ve iyice ısındıktan sonra rüzgarlığı ve yeleği çıkardım. Bayağı hafifledim, kuş gibiyim. Artık yola çıkabiliriz.

20150412_111358 20150412_111404

Sonunda Büyük menderes nehrine geldik. Bahar aylarında bolca yağan yağmurlardan nehir taşmış durumda. Kıyısındaki tarlalar su altında. Aynı Küçük Menderes nehrinde olduğu gibi

20150412_120451

Yörük çadırı diye bir işletme, turizmde yeni kazıklama yöntemi. Bir kıl çadır var sadece, yeme içme bol. Elbette hesap ta bol, organik, Yörük yemekleri değil mi ? Bedava olacak değil ya !

20150412_120649

Akyeniköy kavşağında kahvede mola verip bir şeyler atıştırıyoruz. Buradan sonra iniş çıkışlar başlıyor.

20150412_131336

Didim yoluna girmeden sola Muğla yoluna sapıyoruz. Solumuzda Bafa gölü var, gölü seyrederek ilerliyoruz inip çıkarak. 2 Yıl önce yol yapım çalışmaları vardı. Şimdi ise tamamen bitmiş durumda duble bir yol.

20150412_133313

Yoldan geçenleri bilgilendirmek amacıyla bilgilendirme tabelası konmuş; “Bafa Gölü” diye.

20150412_133724

Solda görünen 5 Parmak dağlarının dibindeki gölün kıyısındaki Kapıkırı köyüne gideceğiz. Antik adı ile Heraklia.

20150412_134355

Yol kıyısında eski bir taş Han’a rastladık. Handa yağmur sularınım biriktiği sarnıçta sular toplanıp depolanıyormuş.

20150412_135044

Sarnıç’ın giriş kapısında bir poz veriyorum.

20150412_135113_HDR

Han’ın çatısında bitki örtüsü azmış durumda. Bakım olmayınca incir, zeytin ağacı kendine yaşam alanı bulmuş, serpilip büyümekte. Bunların yanında da otlar, çiçekler, dikenli bitkiler ayrıca yer edinmiş.

20150412_135138

Karanlık ortamdan çekilen resim aydınlıkta bulunan nesneleri daha belirgin gösteriyor. Dengesiz İrfan’ı bile gayet renkli, canlı ve parlak görüyorum.

20150412_135255_HDR

Can renkli giyinmese de bu durum değişmiyor.

20150412_135311_HDR

Eh ben de bir poz veriyorum, bakalım nasıl görüneceğim. Bende de durum aynı.

20150412_135344_HDR

Han’ın duvarları buranın geçmişte büyük bir han olduğunu gösteriyor. Kervanlar geçerken burada konaklıyorlarmış geceleri.

20150412_135400

Tamam da baharın dadını çıkarıyor çiçeklerin arasında.

20150412_135406

Han kapısı geniş bir salona açılıyor.

20150412_135435

Salon geniş bir alan, içerisi epey serin. Taş duvarlar ve çatı da taş kemerlerden oluşunca sıcakta doğal klima oluşturuyor.

20150412_135454

Karanlık yerden dışarısı tüm renkleri ile muhteşem görünüyor. Bafa gölü manzaranın içine koyu bir lacivert tonu eklemiş durumda.

20150412_135507_HDR

İrfan etrafı incelemek için kolaçan ediyor. İleride gerekli olabilecek kamp için yer durumuna bakıyor. Belki bir gün işine yarar.

20150412_135613

Han da epey oyalandık Can ve Tamam İrfan’ın gelmesini bekliyor. Artık yola çıkma zamanı.

20150412_135618

İrfan keşfini yaptıktan sonra hadi son bir resim çekileli diyerek karanlık yerden aydınlık yeri çekerek iyi bir görüntü daha yakaladım.

20150412_135930_HDR

İrfan da beni çekiyor aynı karede.

20150412_140012_HDR

Çeşmeden suları tazeleyip tüm şişeleri, mataraları dolduruyoruz, ne olur ne olmaz diyerek.

20150412_142934

Eh bir de suyun tadına bakmak gerek diyerek devamlı akan çeşmeden su içiyorum.

20150412_143206

Bahar ayı gelmiş, çiçekler açmış. Arılar, böcekler hepsinin tadına bakıyor tek tek. Bahar yorgunluğu sardı bizi. Canımız yola çıkmak istemiyor, tembellik iyice sardı. Tamam da papatyaların arasına oturup poz veriyor bizlere.

20150412_143245

Bahar yorgunluğundan kurtulmamız gerek, hemen kahve takımımı çıkarıp cezveyi ocağa sürüyorum. Yoksa tembellik iyice saracak bedenimizi. Kampı da burada atabiliriz.

20150412_144427

Kahve içmek iyi geldi doğrusu, bahar yorgunluğunun getirdiği uyuşukluktan kurtularak toparlanıp yola çıktık nihayet. Bafa dan önce son köy Pınarcık’tan geçiyoruz.

20150412_153512

Bafa göründü, buradan sola 9 Kilometre sonra Kapıkırı’ndayız.

20150412_154837

Latmos, Beşparmak dağı muhteşem görünüyor uzaklardan.

20150412_163238

Gölün bereketinden balıkçılar da nasibini küçük kayıklarla alıyor. Kayıklar kıyıya bağlanmış gölün hafif çırpıntılı sularında nazlı nazlı salınıyor. Batıya doğru devrilmiş güneş ışıkları da çırpıntılı su yüzeyine yansıyıp ışık oyunları oynaşmakta. Ilık baharın tüm kokuları hafif esen meltem rüzgarı ile bizlere kadar ulaşıyor. Yaşamın tadı bu olmalı bence, yaşam bahar ayında yeniden canlanmakta ve biz de yaşamın bir parçası olarak içindeyiz.

20150412_163703

Kıyıdaki kumsaldaki kumlara vuran ışık kum tanelerindeki kristalden geçerken rengarenk olarak dağılmakta. Küçük dalgaların tepelerinde bir çok güneşi aynı anda görmek olası. Dalganın her inip yükselişinde güneşler azalıp çoğalıyor. Bir süre kumlara uzanıp ışık oyunlarını seyredip güneşleri yakalamayı düşündüm.

20150412_163729

Kıyı boyunca tekneler görüyoruz.

20150412_163754

Dilek ağacı ama öyle bildiğimiz çaput bağlananlardan değil. Şarapçıların dilek ağacı. İçtikleri şarap şişelerini yanıp kurumuş küçük ağacın dallarının ucuna geçirilmiş. Şarap tanrısı  Dionysos’a adanmış dilekler bol şaraptan başka ne olabilir ki ?

20150412_164131

Her zamanki kamp yerine gelerek kampı burada atacağız.

20150412_170100

Güneş batmak üzere, işi gücü bırakıp güneşin batışını seyretmeye başladım.

20150412_193148 20150412_193229 20150412_193346_HDR 20150412_193415_HDR 20150412_193546

Güneş tanrısı Helios güneşi kucağına alarak gece uykusuna yatırmaya giderken uyumak istemeyen güneşin çırpınmaları ufku kızıla boyasa da yapacak bir şeyi yok. Güneş uyumazsa sabah nasıl parlak ışıkları ile kalkacak ?

20150412_193741

Güneş batarken, aydınlıktan karanlığa henüz geçmedi göl. Durgun suda hafif çırpınıyor kıyıya vuran küçük dalgalar hissettiriyor kendini. Kıyıda bizden başka kimse yok.

20150412_193821

Artık Manastır duvarlarına güneş ışınları ulaşmayı bıraktı.

20150412_193826

Kısa sürede uzaklardaki dağların ardında güneş batmaya başladı.

20150412_193831

Güneş ufuktan kayboldu ve akşam aydınlığı bir süre daha etrafı aydınlatacak. Renkler soldu, siyah ile beyazın tonları hakim olmaya başladı. Güneşin batışıyla gri zaman başladı.

20150412_193856

Çadırları çardak üstüne kurup yerleştikten sonra duşumuzu alıp terli çamaşırları yıkadıktan sonra asıp kurumaya bıraktık. Akşam yemeğini lokantada balık ısmarlayıp yiyerek işletme sahibine bir katkıda bulunmak gerek. Çadır için bizden para istemiyor ve her yıl burada kalıyoruz. Artık işletme sahibi ile iyice tanış olduk. İşletme sahibi yemeği verdikten sonra evine giderek tesisi bize bıraktı. Çayı demleyip bir güzel içtik sıcak sohbet ile. Yarın için planlar yaparak nasıl gideceğimize karar verdikten sonra herkes çadırına çekilip yattı.

Bu gün yaptığımız yol 76 Kilometre civarı.

Powered by Wikiloc

Kendi Kendine Oluşan Festival 1.Gün

11 Nisan 2015 Cumartesi

Üçkuyular – Alsancak – Sarnıç – Menderes – Ahmetbeyli – Kuşadası – Yaylaköy

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ben gelecekten korka korka dönen bir mutluyum

dünyanın bu küçük sesini işit

bak, bir dalı, bir örtüyü, bir denizi tutan ellerime

nanelerden, ıtırlardan, ıhlamurlardan gelen

anlayamadığın sevgililik

var ya

yani uzaktan yüzünü bile seçemediğin birinin

adı en sevdiğin şairin adıyken.

 

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel, İki tarafında çam ağaçları olan yolda giden bisikletçiler.

20150411_151850

Merhaba sevgili okuyucular, yeni bir tur başlıyor. Az Bilinen Antik kentler Turu hazırlıkları tam gaz devam ederken tur başlamadan bizim dengesiz İrfan herkes tur düzenliyor hadi biz de kendi turumuzu yapalım. İsmi de “Kendi Kendine Oluşan Bisiklet Turu“. Kayıt açılıp kapandı, başvuran 2 kişi. Organizatör olarak ben ve İrfan. Katılım payı olmayacak, herkes kendi eşyasını taşıyıp kendi yiyeceğini istediği şekilde yapacak. Duş tuvalet aramak yok, her şey doğada. Nerede akşam orada sabah, kamp yeri bir çeşme başı. Turun öncüsü İrfan, artçısı ben, katılımcı Tamam ve Can. Toplam 4 kişiyiz.  İşte böyle bir tur düzenleyelim dedik. Hem Az bilinen antik kentler turuna antrenman niyeti olur bizim için. Tamam ve İrfan katılacaklar normalde. Can turlara pek katılma taraftarı değil. 11 Nisan 2015 günü başlayacak turumuz, 6 günde bitireceğiz.

İrfan taşlı topraklı yollardan, dağlardan gideceğimizi söyleyince kıytırığı almaktan vaz geçtim. Hazırlığımı yapıp eşyalarımı bagaja yükledim, bisikletim KUZ kapının önünde yeni bir tura hazır durumda. Kendimi yokuş aşağı salınca dünya değişti. Her şey geride, sadece ileriye bakıp güzel geçeceğine inandığım tura odaklıyım. Bisikletim KUZ evimin önünde poz veriyor, dekortaş kemerli kapı, üstünde kanatlarını açmış kara kartal. Bahçede limon ağacı, girişte solda saksı içinde salon çiçeği, sağda erguvan ağacı. Balkonda Türk bayrağı.

20150411_084549

Yola çıkıp Can ile sahildeki bisiklet yolunda buluştuktan sonra Alsancak metro istasyonuna kadar aheste aheste bisiklet sürerek geldik. Hala bisikletleri saat 09:30 da metroya alıyorlar. O yüzden acelemiz yok. Saat 09:00 olunca kent kartları 2 kez basıp içeri girerek metroya bindik. Hedef Cumaovası, ama Cumaovası istasyonunda çalışmalar olduğundan Sarnıç istasyonunda ineceğiz. Elçek ile kendimizi tren içinde çekiyorum Can ile.

20150411_095821_HDR

İrfan ve Tamam Karşıyaka dan bindiklerinden bir sonraki tren ile geldiler. Sarnıç istasyonunda buluştuktan sonra yola çıkarak Menderes’e gelerek kahvaltı için çay bahçesine oturduk. Ben kahvaltı yapmadan evden çıkmam, sadece bir parça gevrek ve poğaça alarak çay içtim. Çaycı bizi masada kahvaltı yaparken çekiyor dördümüzü.

20150411_105359_HDR

Tarlaların arasından gitmeye başladık bir süre. Çeşme bulunca suları tazelemek gerek, hem biraz nefes almalı insan. Güzel havanın tadı çıkmalı değil mi? İrfan ile Can ayakta, Tamam çeşme başına oturmuş. Bisikletler park halinde çekiyorum.

20150411_113709

Burası Cumaovası havzası, düz bir arazi ve alabildiğine tarlalar. Yol kıyısına yakın olan yerlerde sanayi fabrikalar, işletmeler var. İrfan üçümüzü çekiyor tarla kıyısında bisikletlerimizle.

20150411_122409

Sarı çiçekli tarla ve henüz çiçek açmaya yeltelenmiş şeftali ağaçları. Bahar gelmekte.

20150411_131818

Tarlalar bitti, küçük tepelere tırmanmaya başladık. Çıktığımız tepeler fazla yüksek değil, en yüksekte olan Gölova göyüne geldik bile. Şimdiye kadar pek zorlanmadık. Önde giden arkadaşlar köye yakın. Köy camisinin minaresi evlerin arasından kendini gösteriyor.

20150411_133029

Çıktığımız yerin manzarası güzel, tarlalar, meyve bahçeleri sıralı, düzgün ekim yapılmış. Göze hoş görünüyor uzaktan ve yüksekten.

20150411_141050

Gölova köyünde kahvede birer çay içip bisküvi gibi şeyler atıştırıyoruz. Köyün sokağı, evler ve cami.

20150411_142929

Baharın verdiği coşku ile bitkiler yeşile bürünmüş, bize güzel resimler sunmakta. Biz de bu güzellikleri ölümsüzleştirdik. Hem de yolun tadını çıkararak. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150411_151850

Şimdiye kadar bilmediğim bir vadi karşıma çıkıyor. Derin bir kanyondan oluşmuş, kısa olsa da gidip keşfedesim geldi. Ağaçlar, kuşlar, dereler kim bilir nasıl bir görüntü oluşturmakta. Gidip görmeyince bilemezsin ki. Bu vadiyi ileriye saklıyorum keşfedilmemiş olarak.

20150411_152852

İnişe geçtiğimiz için rüzgarlıkları giydik. Bu yoldan pek araç ta geçmiyor. Çıkış ne kadar zor olsa da inişi hep güzel oluyor. Nedense güzel olan da kısa sürdüğü için bir çırpıda ana yola indik. Tamam kırmızı rüzgarlığını giymiş, yokuş aşağı inerken çekiyorum.

20150411_153532

Geçtiğimiz yıl İrfan ile buradan çıkmıştık, şimdi ise tersine indik. Güzel oluyor, bir zaman çıktığın yolu başka bir zaman iniyorsun. Bisiklet ile daha da anlamlı oluyor. Kavşakta üçünü bisikletleri ile çekiyorum. KUZ da yanlarında.

20150411_153738

Ahmetbeyli den ilerdeyiz, Küçük Menderes deltasına yakın bir yerden ana yola çıktığımızdan bir süre sonra düzlüğe ulaşacağız. Deniz de harika görünüyor.

20150411_154754

Canımız kahve istedi, durup hemen içmeli diyerek kahveyi pişirip içiyoruz. Bu tur iyi oldu, cezvem 4 kişilik, biz de toplam 4 kişi olunca kahve tek seferde hepimize yetiyor. Elçek ile dördümüz yere oturmuş durumda kahve içmeyi beklerken çekiyorum. Kahve cezvede pişmek üzere.

20150411_160038_HDR

Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlardan oluşan küçük göletler. Nehrin getirdiği toprakları deniz dalgaları delta boyunca tekrar kıyıya yığarak çukur olan yerleri gölete dönüştürüyor.

20150411_162705

Kayalık bir yarmadan geçip Menderes havzasına giriş yapıyoruz.

20150411_163003

Bu kış iyi yağmur yağdı, Küçük menderes nehri coşkulu akıyor. Suyun renginden anlaşılan o ki bereketli topraklar denize doğru gidiyor. Bu erozyon iyi mi kötümü ? Nehir durmadan toprakları aşındırıp taşımakta. Zamanla taşınan bu topraklar geniş, bereketli alanlara dönüşüyor. Küçük Menderes havzası dünyanın en bereketli ovalarından biri olmuş durumda. Bir zamanlar Efes kenti zengin bir ticaret limanı varmış. Nehir toprakla doldurunca limanı zenginlik bitmiş, Efes kenti önemini yitirerek yok olmuş.

20150411_163855

Küçük Menderes nehri taşkın olunca kıyıdaki bahçeler, tarlalar su altında kalmış durumda.

20150411_164635

Ana yola girmeden Pamucak tan Kuşadası’na vardık. Şehrin merkezine doğru gidiyoruz. Kamp yeri Marina’nın karşısındaki kamping te yapacağız.

20150411_172409

Marinanın karşısında ki kamping yerine vardık. Sezon açılmadığı için kamping kapalı. Yan tarafta bir yer daha vardı, oraya sorduk bizden 70 TL isteyince oha bu neyin fiyatı dedik. Anlaşılan bizler gibi gezgin bisikletçileri istemiyorlar. Para da kazanmak istemediklerinden boş dursun anasını satayım. Bu gibi yerleri işletenler kendilerini baltaladıklarının farkında değiller. Böyle giderse turizmi bitirecekler, ondan sonra turist niye gelmiyor diye ağlayacaklar.

Neyse akşam yemeği için alışverişi yapıp yola çıktık. Hava kararasıya kadar ne kadar gidebilirsek gidip hava kararmadan kampı uygun bir yere yaparız. Güneş daha yukarılarda, denize yansıyan ışığı denizde ufuklara doğru ışıklı bir yol oluşturmuş durumda. Belki bir gün kano ile ışıklı patikayı takip ederim, belli mi olur! Işığa ulaşmalı, bizleri çağırıyor.

20150411_172438

Kuşadası aşırı göç almış bir ilçe ve daha da göç almakta. Bu göç sonucu apartmanların boyunun yükselmesi, insan kalabalığı ve aşırı araç trafiği insanı  bunaltıyor. Sonunda bu keşmekeşten kurtulduk. Güneş henüz batmadı, Söke rampasını yavaş yavaş çıkmaya başladık.

20150411_191120

Karşıdan karşıya geçmeye çalışan sansar arabaların hızına yetişememiş. Gece farların etkisiyle bir aracın altında kalarak yol kıyısına savrulmuş öylece yatar bir halde. Trafik terörü her yerde, aşırı hız hayvanların kaçmasına fırsat vermiyor. Zaten yaşam alanlarını işgal edip yol yapmışız.

20150411_192225

Güneş ufukta batmak üzere, bu seramoniyi kaçırmam. Bisikletimi park edip 5 dakikalık güneşin batışını seyretmeye başladım. Dünyada ki tüm canlıların yaşam kaynağı gün boyunca fotonlarının taşıdığı enerji ile yaşamamızı sağladı. Artık Dünyanın diğer taraflarına yaşam verecek. Bunu bilmek bile bana yetiyor.

anlamak gideni

ve gelmekte olanı

bir akşam üstü.

20150411_193514_HDR

Cep telefonumun yakınlaştırması ile güneş anca bu kadar büyüyebiliyor.

20150411_194324

Güneş Samos adasının tepelerine değdi ve ardına batmaya başladı.

20150411_194341

Atmosferin yukarılarına son ışıklarını yansıtarak kızıla boyadı gözden kaybolunca. Hüzün çöküyor içimde, akşam serinliği başladı. Yarın güneşin doğacağını bildiğim halde.

20150411_194438

İrfan önden gittiğinden kamp için uygun bir yer bulmuş beni bekliyorlardı. Yol kıyısında çeşmesi olan tek odalı bir boş binanın arkasında ceviz bahçesi çadır için uygundu. Hava da kararmıştı. Artık gidecek durumda olmadığımıza göre burada kamp atabiliriz. Hemen çadırları kurup eşyaları içine yerleştirdik. Yemek işini herkes kendi çadırında hallediyor. Hava serinledi birden bire. Su kaynatıp hazır çorba ve makarneks yapıyorum. Makarneksin içine ton balığı ile takviye yaptım. Karnım tıka basa doydu. Üstüne bir de kahve iyi gitti doğrusu. Yemek yaparken ocaktan çıkan ısı çadırı hamam gibi yaptı. Sıcacık ne güzel, dışarı çıktığım zaman soğuktan burnum hemen akmaya başlıyor. Elçek sopası ile çadırın içinde kendimi çekiyorum.

20150411_215657_HDR

Yemekten sonra birden bire bir arabanın farları çadırımın üzerine gediğini gördüm. Arabanın kuvvetli ışıkları çadırın içini aydınlattı. Hemen dışarı çıkıp üzerime gelen arabaya baktım. Arabayı kullanan da dışarı çıkınca merhabalaştım. Adam beni tanıdı öyle uzun saçlı olarak karşısına çıkınca. Geçen yıl buradan geçtiğimizde çeşme başında mola vermiştik. Ceviz bahçesinin sahibi olan adam çeşmenin yanında yol kıyısında ceviz reçeli satıyordu ve bir kavanoz almıştık. Tabi bu arada epey sohbet etmiştik. Adama gece en uygun burayı, binanın arkasını bulduk, hava da kararmıştı. Bir gece burada kamp atıp yarın yola devam edeceğimizi söyledim. Adam da elbette burada kalabilirsiniz dedi. Hatta herhangi bir şeye ihtiyacınız var mı diye de sordu. Sorusuna teşekkür ederek hiç bir şeye ihtiyacımız yok diyerek vedalaşıp gitti. Birisi bizi çadırları kurarken görmüş, köyde bahçe sahibine söyleyince kontrol etmek için gelmiş bahçe sahibi.

Artık gönül rahatlığıyla uyuyabiliriz. Herkes çadırına çekilip yattı.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 82 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc