Etiket arşivi: izmir

Gediz Keşif Bisiklet Turu 2. Gün

3 Temmuz 2018 Salı

Kütahya – Banaz – Yeşilyurt

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Rüyalar bile geceleri bekler
Gizlice görünmek için
Yüreğimdesin, saklısında içimin
Gizlice sevgilim

Ataol Behramoğlu

 

Öne çıkmış olan görsel, akşam güneşi kavak ağaçları arasından batarken son ışıklarını yola vuruyor.

20180703_195047_HDR

Hamakta uyumanın keyfini sabah uyanınca çıkarıyorum. Bir süre sallanarak gece gördüğüm rüyaları hatırlamaya çalışıyorum. Hamağın ucu ve çam ağaçları.

20180703_070651_HDR

Bisikletim KUZ çam ağaçlarının arasında park ederek gizlemiştik.

20180703_070659_HDR

Şevketin hamağı benim hamağımın rengi aynı, mavi. İkisini bir kareye sığdırıyorum yattığım yerden.

20180703_070719_HDR

Şevket hamağın içinde iken uzaktan hamakları çekiyorum. Sık çam ormanı içinde.

20180703_071359_HDR

Hamakları toplatıp çantaya yerleştirdik. Aşağıdaki düzlükte kocaman çam ağacı var. Çam ağacının altına soframızı kurup kahvaltıyı yapacağız. Şevket’in bisikleti çam ağacına dayalı. KUZ ise sehpasının üzerinde park edilmiş durumda.

20180703_075849_HDR

Kahvaltımızı bitirip toparlandık, yola çıkma zamanı diyerek yola çıktık. Ana yoldan Ankara yoluna çıkacağız. Yol gayet güzel, hafif eğimli yol kıvrılarak gidiyor. Şevket önde, bu kez beni bırakmadan beraber gidiyoruz. Biri sağda, biri solda iki tepe var önümde.

20180703_100825_HDR

Yol üstüne kocaman bir tabela konulmuş, Tabelada; Afyonkarahisar – Antalya tarafına düz, Zafer havaalanı – Altıntaş – Uşak yönü sağ taraf olarak belirtilmiş. Biz Uşak yönüne, sağa doğru gideceğiz. Şevket önümde gidiyor. Zafer havaalanı Türkiye devletine atılmış büyük kazıklardan birisi. Buralara fazla yolcusu olmayan havaalanı müteahhit firmaya yolcu garantisi ile yaptırılmış. Havaalanına ister yolcu gelsin, ister gelmesin belirli sayıda yolcu ücretini devlet ödemek zorunda.

20180703_105825_HDR

Alibeyköy köyüne geldik tabelada yazdığına göre.

20180703_110720_HDR

Köyün içe giriyoruz, su birikintisi komple yüzeyi yosun kaplamış, su görünmüyor. Sağda çakır dikenleri.

20180703_110937_HDR

Kaz sürüsü biz gelince topluca uzaklaşıyorlar. Ben de onları kaçarken çekiyorum. Küçük su birikintisi var, ilerisinde başka kaz sürüsünü de görüyorum.

20180703_111014_HDR

Bu köyde bir çok kaz sürüsü görüyorum. Köyde kaz yetiştirmeyen yok sanki. Yol üstünde kaz sürüsü, birisi liderlik yapıyor, diğerleri lideri paytak paytak takip ediyor. Lider nereye sürü oraya.

20180703_111016_HDR

Tek katlı köy ilkokulu, geniş bahçesi taş duvar ile çevrelenmiş. Okul kullanılmıyor, bahçe ve bina bakımsız. Bahçede bir kaç katran ağacı dikilmiş.

20180703_111125_HDR

Köyün camisinin önüne geldik. Burada tuvalet ihtiyacını karşılayacağız. Bisikletim KUZ cami girişinde park etmiş durumda.

20180703_111433_HDR

Cami dışında tarihi eserlerden parçalar görüyorum. Taşta Yunanca yazıları silik durumda, pek okunacak gibi değil.

20180703_111449_HDR

Etrafta blok taşlar görüyorum.

20180703_111505_HDR

Sütun parçası dikilitaş gibi dikilmiş duvar dibinde.

20180703_111510_HDR

Burada kanal yapılmış, mermer kapaklarla üstü örtülü.

20180703_111538_HDR

Eski mi eski kerpiç ev sıvanmamış, kerpiçler ortada. Üstü kiremit kaplı, içinde oturulacak gibi değil. Sanki dam olarak kullanılmakta.

20180703_111552_HDR

Tabelada yazan bilgiye göre Alibeyköy camisi 1944 yılında yapılmış. Köşede profilden yapılmış eski bir bank, yanında betondan yapılmış kaide.

20180703_111623_HDR

Abdest alma yerinde yazı çerçevelenip fayansların üzerine asılmış.

“Alim isen al

Eline kalemi yaz,

Cahil isen al

kazmayı durma

Kaz…”

Diye yazılmış.

20180703_112155_HDR

Altıntaş ilçesine geldik. Tabelada yazdığına göre nüfusu 5100. Küçük bir ilçe, burada pek kalan yok gibi, herkes büyük şehirlere çalışmaya gitmiş sanki.

20180703_114214_HDR

Yol kıyısında çeşmeler yapılmış ama araba ile hızlı geçenlerin çeşmeyi görme şansı yok gibi. Çeşme yoldan biraz yukarıda, çamların arasında.

20180703_122909_HDR

Yol boyu çeşmelerle donatılmış, adım başı çeşme görüyoruz neredeyse. Ağaçların dibinde yapılmış iki borulu çeşme.

20180703_125851_HDR

Tabelada yazdığına göre Zafertepeçalköy’e geldik. Burasının asıl ismi Çalköy, Zafer kazanılan tepe de burada bulunduğundan ikisi birleştirilip yazılmış.

20180703_131230_HDR

Köyün meydanında bulunan çardağın altına yerleşiyoruz. Burada öğle yemeğini yiyeceğiz. Meydanın bir köşesinde, biri Mustafa Kemal olmak üzere üç heykel masanın etrafında ayakta savaş için durum değerlendirmesi yaparken betimlenmiş. Şevket çardak altında oturmuş yemek için hazırlık yapıyor.

20180703_133238_HDR

Meydanın dibinde bakkaldan yoğurt, helva, ekmek alıp öğle yemeğini yiyoruz.

20180703_141442_HDR

Yemekten sonra yolumuza devam ediyoruz. Etrafta tepeler var, işte bu tepelerde Kurtuluş savaşında şiddetli çarpışmalar yaşanmış. Tepeler ele geçirildikten sonra savaş kazanılmış ve Büyük taarruz başlamış.

20180703_143944_HDR

Tabelalarda yazdığına göre Şehit sancaktar anıtı ve Zafertepe anıtı olarak yönleri belirtilmiş. Buraları başka bir zamana bırakıp yolumuza devam ediyoruz.

20180703_144215_HDR

Buralarda çok kar yağdığını uyarı levhasından anlıyorum. Üçgen tabelada kırmızı şerit içinde kar tanesi çizilerek betimlenmiş.

20180703_150314_HDR

Yeni yapılmış duble yolun bir tarafı tamamen göçmüş durumda. Sağlam zemin yapmamış müteahhit firma.

20180703_154035_HDR

Dumlupınar kasabasına geldik. Tabelada nüfusu 1200 yazılmış.

20180703_155125_HDR

Dumlupınar şehitlik tepesine elinde süngülü tüfek olan Kuvayı milliye askerinin heykeli dikilmiş. Yukarıya çıkan merdivenler var. Tepe tamamen yeşil çimenlerle kaplı.  Aşağıda uzun bir direkte Türk bayrağı dalgalanıyor.

DSCN4290

Devasa heykeli daha yakından çekiyorum, Güneş arkasından vurduğu için heykelin yüzü görünmüyor.

DSCN4291

Dumlupınar anıtı yoldan çok uzakta olduğundan girmedik. Sadece uzaktan optik zoom ile yakınlaştırıp çekim yaptım tepeyi ve heykeli.

20180703_160041_HDR

Uzaklardan gelip

20180703_160047_HDR

Uzaklara giden tren hat boyu. Raylar traversler üzerine bağlanmış uzakları yakın ediyor. Tren yolu ileride sağa doğru dönmüş.

DSCN4292

Tepelere yerleştirilen rüzgar türbinleri ve Ankara – İzmir karayoluna yaklaştığımızı tabela belirtiyor. Sol taraf Afyonkarahisar – Ankara, sağ taraf Banaz – Uşak – İzmir olarak yazılmış.

20180703_160946_HDR

Anadolu bozkırında dağ tepe olmayınca rüzgarlar engele çarpmadan başı boş esiyor. Bu rüzgardan faydalanmak gerek diyerek Rüzgar türbinleri yapılmış çok sayıda. Türbinleri yakınlaştırıp çekiyorum. Tepede olan türbinlere çıkan toprak yol kıvrılarak gidiyor.

DSCN4296

Ankara – İzmir karayoluna çıktıktan sonra 1346 metre rakımdan 924 metre rakıma yaklaşık 5 Kilometre yokuş aşağı iniş yaptık. Neredeyse arabalarla aynı hızda hareket ettik sayılır. 5 Kilometreyi çarçabuk bitirdik. İniş bitince yol kenarında durduk. Burada vişne ağaçları var ve vişnelerin tadına bakıyoruz.

20180703_164033_HDR

Burada aynı zamanda akan bir çeşme de var. Suları tazeliyoruz çeşmeden. Çeşme önünde söğüt ağacı gölge yapıyor, altında tahtadan yapılmış piknik masası konulmuş. Şevket matarasını çeşmeden doldururken bir poz çekiyorum.

20180703_172500_HDR

Banaz ilçesine vardık, tabelada yazdığı kadarı ile 16.600 nüfusu var.

20180703_174720_HDR

Banaz merkeze geldik, burada tam sağa doğru dönecekken Şevket yerde kağıt 10 TL buldu. Hadi kahveye gidip çay içelim diyerek kahvenin birine oturduk. Çayları ısmarladık, içerken Şevket’e BayKuş kesemden bahsettim. Yolda bulduğum paraları alıp BayKuş keseme koyarak köylerdeki çocuklara dondurma, gazoz ısmarladığımı söyledim. Çayları ben ısmarlayayım, sen o parayı BayKuş keseye koy teklifinde bulundum. O da bu teklifimi kabul etti ve BayKuş keseyi çıkarıp parayı içine yerleştirdim. Böylece bir çok çocuk sevinecek bilinmeyen bir köyde. Şevket’in bagajının üstünde BayKuş kesesi ve 10 TL selenin üzerinde.

20180703_180737_HDR

İkişer bardak çay içip bir şeyler atıştırdık. Çay içerken bisikletimdeki aparata cep telefonunu yerleştirip otomatik çekiyorum ikimizi. Şevket ile burada yollarımız ayrılıyor. Şevket Çivril yönünden Denizli tarafına doğru gidecek. Ben ise tek başıma Gediz nehrinin kaynağına gidip keşif turu yapacağım. Haritayı Ferdimen önceden çizmişti. Uzun bacaklı dar bir sehpanın kenarlarında kırmızı döşemeli demir sandalyede oturuyoruz. Üstünde iki bardak çay dolu. Ben sol, Şevket sağ kolunu sehpaya dayamış. Şevketin sakalları siyah, benim sakalların kırlaşmış beyaz. Şevket beyaz gömlek giymiş. Bende uzun kollu kırmızı – siyah tişört var. Arkada kahvenin mavi boyalı camekanı.

20180703_181023_HDR

Şevket ile vedalaşıyorum, birbirimize iyi yolculuklar diledik. Şevket güneye, ben kuzeye doğru yol almaya başladık. Akşam güneşi alçalmış, gölgeler uzamış yatay olarak. Bakkaldan eksik olan yiyecek malzemeleri ve ekmek aldım bol miktarda. Yol boyunca giden elektrik hattı, tek tük evler ve bahçeler arasında giden yol.

20180703_191424_HDR

Küçük bir kavşakta yön tabelaları dikilmiş tam dört tane. Sola doğru ok işareti olanlar sırasıyla; Yeşilyurt 5, Muratlı 7, K. Oturak 8, Gürlek 13, Camsu 19, Çamsu 17, Ayrancı 21, Baltalı 23. Sağa doğru ok işareti ile belirtilen köyler; Hatipler 3, Alababa 8, Bahadır 9. Solda ayrı tabelada; Ovacık 22, Küçükler 22, Karacahisar olarak yazılmış. Köyler birbiri ardına geliyor demek ki. Ben Yeşilyurt tarafına doğru gideceğim, yani sola doğru.

20180703_192434_HDR

Akşam Güneşi ufka iyice yaklaştı, neredeyse batmak üzere. Yol tam Güneşe doğru gidiyor. Yol kenarlarında ağaçlar, Güneş tam karşımda, kavak ağacının ardında son ışıkların yola vururken çekiyorum. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20180703_195047_HDR

Yol kıyısında bol suyu akan bir çeşmeden suyumu doldururken köylünün birisi ile sohbet ediyorum. Kamp yapabileceğim uygun bir yer, çeşme kenarı gibi bir alan var mı? diye sordum. Köylü de biraz ilerde çeşme olduğunu ama suyunun çok az aktığını, kamp yapmak için uygun düzlük olduğunu söyledi. Kendisine teşekkür edip yoluma devam ettim. Bol su akan çeşmede kamp yapılacak bir alan yoktu. Köylünün söz ettiği çeşmeye geldim. Çeşme güzel bir konumda, etrafında ağaçlar ve kamp yapılacak bir alan da var. Köylünün dediği gibi çeşmeden iplik gibi su akıyor. Neyse idare edeceğim artık.

20180703_200704_HDR

Yoldan az içeride, 2 metre daha yüksek, çimenlik bir alanda çadırımı kurdum ve yerleştim. Alan geniş ve açıklık, çeşme az ileride. Büyük bir çam ağacı çeşmeye yakın konumda.

20180703_202352_HDR

Buraların rakımı yüksek, haliyle Güneş batar batmaz hava serinlemeye başladı. Üzerime kalın ceketimi giydim, pantolonun paçalarını taktım, çorapları giydim. Serinlik iyice arttı Temmuz ayının ilk günleri olmasına rağmen. Kafa lambamla akşam yemeğimi hazırlayıp bir güzel karnımı doyurdum. Zaman geçirmeden kahve pişirip içtim. Ardından içimi ısıtmak için çay demledim. Tek başıma kalmamın özgürlüğünü yaşıyorum. Şimdiye kadar hep yanımda mutlaka birileri vardı ve yalnız kalmadım. Şimdi yalnızım ve canımın istediği biçimde hareket edeceğim. Önümde zorlu bir yol var, keşif yapacağım. Yeni yerler, yeni insanlar göreceğim.

İki tas çay içtim, içim ısındı biraz, fazla geç olmadan, erkenden çadırıma girip uyku tulumuna girerek tatlı rüyalara daldım.

Bugün yaptığım yol yaklaşık olarak 101 Km civarında.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Otizm Gönüllüleri

Otizm Gönüllüleri Bisiklet Eğitimi

(Kör arkadaşlar için resimlerde betimleme yapılmıştır)

(Resimlerin bir kısmı Mehmet Emiral’a aittir.)

Öne çıkmış olan görsel, resimde eğiticiler ve çocuklar el ele tutuşmuş koşturuyorlar.

DSC_3771

OTİZM NEDİR ?

Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle yeni doğan bebeğin 18 ayından sonra ortaya çıkar. Otizmli çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otizmli çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal otizmli çocuklar da vardır. Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otizmli çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler. Kelimelerin ikinci üçüncü anlamlarını anlamakta güçlük çekerler. Soyut kavramlardan çok somut kavramları daha kolay anlarlar. Otizmli bireylerle çalışırken karmaşık yapıda ve uzun cümlelerden kaçınmalı, iki-üç kelimelik basit cümleler kurulmalıdır.

Bugün, otizm spektrum bozukluğuna neyin neden olduğu bilinmemekle birlikte genetik temelli olduğuna ilişkin bulgular vardır. Ancak hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğu henüz bilinmemektedir. Çevresel faktörlerin de otizme yol açabildiğine ilişkin görüşler vardır. Hem genetik temellerin hem de çevresel faktörlerin etkileri üzerine çok sayıda araştırma yapılmaktadır.

Otizmin çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin ekonomik koşullarıyla hiçbir ilişkisi yoktur; bu nedenle otizm spektrum bozukluğunu her çeşit toplumda, farklı coğrafyalarda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır.

Üç yaşından önce belirtileri ile kendini gösteren otizm, en yaygın görülen rahatsızlıklar arasındadır. Yapılan araştırmalara göre dünyada her 59 çocuktan biri otizm rahatsızlığına sahiptir. Türkiye’de ise otizmli kişi sayısı ortalama 550.000 civarındadır. Otizm daha çok erkeklerde görülen bir rahatsızlıktır ve her 54 erkekten biri otizmlidir.

Kısaca çeşitli kaynaklardan derlediğim Otizm hakkındaki kısa bilgilerden konu hakkında daha geniş bilgilere internetten kolayca ulaşabilirsiniz. Otizm giderek daha sıklıkla görülmeye başlaması ve tedavisinin bilinmemesine rağmen erken tanı ve otizmli çocuklara gerekli eğitimi bilinçli olarak vermek bizlere düşen önemli görevlerden birisidir. Nasıl ki insanların bebeklerine ve yaşlılara özenerek davranıyorsak otizmli çocuklara daha çok özen ve sabır göstermeliyiz.

Bisiklet camiasından daha önce tanıdığım Öğretmen Aydın Kan çalıştığı İzmir Konak Moris Bencuya Otistik Çocuklar Özel Eğitim Uygulama Merkezi olan okulda otizmli çocuklara resim dersi veriyor. Okul en ağır otizmli çocuklar ilkokul bir den lise sona kadar Milli eğitime bağlı olarak eğitim veriyor. Kendisi de sporcu ve bisikletçi olması nedeni ile okulda teneffüs aralarında bisiklete binen otizmli bir çocuğun bisikleti rahatça binmesini görünce okuldaki öğretmenlere sınıfınızdaki çocuklara da bisiklete bindirebilirsiniz diye söylemiş ama diğer öğretmenler pek ilgilenmemişler. Bu konuda araştırmalarına devam ettirmiş. Günlerden bir gün sağlık ocağındaki hekiminde dikişlerini aldırırken aile hekimi olan Doktor Serhat Ferahi Değimli’ye düşüncelerini açmış. Okulda otizmli çocuklara bisiklet eğitimini nasıl verebiliriz? Diye. Bisiklet gruplarınla konuşalım, bize yardımcı olabilirler mi? diye sormuş. Doktor Serhat ta ilk başta pek düşünememiş olmalı ki Aydın Kan tam çıkarken durdurup bu işi yapabiliriz demiş. Bizim ABAK (Az bilinen antik kentler bisiklet turu) gönüllüleri ile pekala yapabiliriz deyince Aydın Öğretmeninin fikri hayata geçmiş oldu.

Otizmli Çocuklara Bisiklet Eğitimini Moris Bencuya okulunda yapacağız. Okul Milli eğitim bakanlığına bağlı. İzmir’in tanınmış işadamlarından Moris Bencuya okula maddi desteğini esirgememiş ve masrafları karşılıyor devamlı olarak. Bundan 10 yıl önce iş adamı Moris Bencuya atıl durumdaki okul binasını onarıp sağlamlaştırıyor. Gerekli ihtiyaçları karşılayıp sadece otizmli çocukların eğitimine kazandırıyor okulu.

Aşağıdaki resimde Otizmli Çocuklara Bisiklet Eğitimi fikrini ortaya atan Resim Öğretmeni Aydın Kan Okulun arka bahçesindeki kapıda poz vermiş. Kapı önündeki sundurmada okulun tabelasında yazanlar; İzmir Konak Moris Bencuya otistik çocuklar özel eğitim uygulama merkezi. Tabela mavi boyalı. Okul duvarı açık pembe ve alt kısmı koyu pembe renkli. Bahçe çimen ekili ve Atatürk büstü kaidede duruyor.

1

Okul Müdürü Ercan Mermer. Otizmli çocukların okuduğu okullarda eğitim vererek belirli bir seviyeye gelerek otizmi kavramış ve çocuklara nasıl eğitim verileceğini bilerek yeni fikirlerle eğitim vermiş ve yeni fikirlere açık birisi. Doktor Serhat ABAK gönüllülerine otizmli çocuklara bisiklet eğitimi fikrini söyledi. ABAK (Az bilinen antik kentler bisiklet turu kısaltması) gönüllüleri olarak bisiklet eğitimini başlatalım. İlk iş olarak Aydın Öğretmenin yardımı ile okula gelip okul müdürü Ercan Mermer ile tanıştık. Bu eğitimi nasıl yapabiliriz okulda diye fikir alış verişi yaptık kahvelerimizi yudumlarken. Müdür Ercan Mermer de bu fikre çok sıcak baktı. Gözleri ışıl ışıl oldu bu işe başladığımızda. Biz gönüllü olarak eğitim vereceğiz hiç bir karşılık beklemeden. Sağdan soldan da izin almaya gerek görmedik.

Yaptığımız toplantıda nasıl eğitim vereceğiz, hangi saatler uygun ve bisikletleri nasıl bulacağız, eğitim programı nasıl olacak gibi konuları belirledik. Okul Müdürü Ercan Mermer bizlere gerekli kolaylığı ve yardımı yapacağını belirtti. Çarşamba günleri eğitim vereceğiz. Öğle saati 13:00 ile 15:00 arası. Ben teknik olarak bisikletlerin bakım ve onarımından sorumlu olacağım. Ayrıca her hafta sosyal medyada etkinlik açıp bisikletlerle okula geleceğiz her hafta. Saat 11:30 da Göztepe iskelede buluşup Konak iskeleye, Konak iskeleden de 12:10 da hareket edip Yenişehir’deki okula birlikte gideceğiz.

Okul Müdürü Ercan Mermer açık alınlı, açık renkli kısa kollu gömleği, siyah kravatı ve gözlükleri ile gülerek poz vermiş.

DSC_2008

ABAK bisiklet gönüllülerinin baş mimarı sevgili Halil Olcay Ormankıran, Doktor Serhat Ferahi Değimli kauçuk lastik artıklarından yapılmış okul bahçesinde konuşuyorlar yapılacakları. İlk başta İzmir büyükşehir belediyesi okul bahçesini lastik atıklarından tartan pist ile kapladı. Tartan pist kırmızı renkte. Okulda eğitime 2016 yılının Ocak ayında başladık ufaktan. Sosyal medyada elinde kullanılmayan bisikletleri okula bağışlanması ile işe başladık. İlk etkinliği açıp Otizm Gönüllüleri olarak katılan arkadaşlarla bisikletleri trafikte sürüp okula geldik. Hepimiz heyecanlıydık, ne yapacağımızı, çocuklara nasıl davranacağımızı tam olarak bilmiyoruz. Pskiyatri Doktor arkadaşlar bizlere otizmi, otizmli çocuklara nasıl davranacağımızı anlattılar. İlk derste Doktorların verdiği bilgilere göre çocuklara bisiklet bindirmeye başladık.

Halil Olcay Ormankıran ve Doktor Serhat Ferahi Değimli tartan kaplı bahçede konuşurlarken.

2

NEDEN OTİZMLİ ÇOCUKLARA BİSİKLET ÖĞRETİYORUZ?

Denge becerilerini geliştirmek için.

PEKİ DENGE BECERİLERİNİN GELİŞMESİ NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

Denge; vücudun sabit bir pozisyonda kalma yeteneği. Otizmde denge bozuklukları en çok rastlanan ve yaşam becerilerini kısıtlayan unsurdur. Bu unsur otizmli çocuklarda yaşanan koordine olmayan ve kontrol edilemeyen hareketleri doğurur. İyi bir denge becerisine sahip otizmli çocuğun, motor becerilerinde daha başarılı olduğu gözlenmiştir. Kazanılan iyi denge becerisi otizmli çocuğun sabit kalma süresini uzatmaktadır. Dengenin sadece ayakta değil, otururken de sağlanması gerektiğini unutmayalım. Örneğin, yemek masasında oturuş pozisyonu ve sabit kalma süresinde bunu gözlemleyebiliriz. Erken yaşta başlanan denge egzersizleri gelişim sürecine büyük destek sağlamaktadır. Mesela oturuş dengesi, ileri yıllarda okul yaşamında ihtiyaç duyulacak en önemli unsurdur. Masa başı çalışmalarında üst ekstremite dengesi ve koordinasyonuyla kendisini gösterecektir. Özetle, denge ömür boyu ihtiyaç duyulan bir beceridir. Otizmli çocukların durağan ve dinamik dengelerini en üst seviyeye taşıyarak onların yaşam içerisinde karşılaşacağı zorlukların üstesinden gelmeleri adına bu beceriyi en üst seviyeye getirmeliyiz.

Denge egzersizleri • Pilates topu egzersizleri • Denge tahtası egzersizleri • Fitness çalışmaları (Bacak kuvveti) • Trambolin çalışması • Koşu bandı çalışması (Uzun süreli yürüyüş ve jogging)

Denge becerisini üst düzeye taşıyan başlıca spor branşları • Temel jimnastik • Bisiklet • Paten • Kayak • Bowling Denge becerilerini geliştirmek için.

İYİ HOŞ DA OTİZMLİ ÇOCUĞA BİSİKLETİ NASIL ÖĞRETECEĞİZ PEKİ ?

Güzel soru.. Eğitim (denge) tekerlekli bisiklet denge becerileri kazandırmaz. O yüzden pedalı, zinciri, dişlisi olmayan “denge” bisikleti ile eğitim verin deniyor. Bizim Mustafa Karakuş’un ürettiği Tay Tay’ı kast ediyor uzmanlar. Bu zaten tüm çocuklar için geçerli. Mesela benim yeğenim 2 senedir denge tekerlekli bisiklete biniyor. Bıraksan ömür boyu binecek . Denge geliştirdi mi? Hayır. Ama bizim çocukların Tay Tay yaşı geçti. Ne yapalım? Yabancı literatür, çocuğunuz daha büyükse; bir iki boy küçük bisikletin pedalları sökün diyor. Bisiklet çocuğun ayakları yere değecek kadar küçük olmalı diyor. Uzmanlar; Çocuk öğrenmezse üzülmeyin. Kask taksın Trafiğe kapalı olsun. Yumuşak zemin olsun diyor. Sabırlı olun diyor. Sonuç itibarıyla önce denge becerileri, sonra pedal basma ve gidon kontrolü gibi bir protokol oluşturmak daha akıllıca. Bir de okulumuzdaki uzmanlar der ki, her çocuk bir değil. Her çocuğu kendi koşullarında değerlendirip; becerilerine göre eğitim verilmeli. Yine okulumuz uzmanları der ki; mümkün olduğunca aynı kişiler aynı çocuklara eşlik etsin. Yani eğitimci ve eşlikçilerin aynı olması çocuğun uyumunu ve öğrenmesini kolaylaştırıyor.

                                                                                                              28.09.2016

MORİS BENCUYA OTİZMLİ ÇOCUKLAR MERKEZİ  – 2016-2017 EĞİTİM YILI BİSİKLET EĞİTİM PROGRAMI

  1. Eğitici eğitimi için planlama yapılarak eğitim programı hazırlanacak.
  2. Okul idaresi tarafından eski ve yeni öğrenci listesi belirlenip, eğitim verilecek kesin öğrenci listesi gönüllülerce beraber oluşturulacaktır.
  3. Kesin öğrenci eğitim sayısı 20 ile sınırlandırılacaktır.
  4. Eğitim alacak öğrenciler için (kesin liste), bilgi ve beceri seviyeleri eski notlara göre incelenerek, yeni sınıflar oluşturulacaktır.
  5. Yeni gönüllü eğitmen ihtiyacı için sosyal medya üzerinden çağrı yapılacak (Urim Babacan).
  6. 2016-17 sezonunda da, önceki sene olduğu gibi gönüllülük esaslı çalışma sürdürülecektir. Sponsorluk taleplerine sadece ihtiyaçların karşılanması, eksiklerin giderilmesi şeklinde olması durumunda sıcak olarak bakılacaktır.
  7. Yeni gelen 10 adet bisiklet, kontrol edilebilmesi açısından numaralandırılacaktır .
  8. Malzeme ve bakım amaçlı oluşturulacak listenin öncelikle yakın çevremizden ve bisiklet firmalarından temini yoluna gidilecektir.
  9. Eğitim faaliyetlerimiz, geçen sene de olduğu gibi her Çarşamba günü 13:00-15:00 arasında gerçekleştirilecektir.
  10. Yeni gelen bisikletlerin 5 adedi ihtiyaç halinde kullanılmak üzere depoya kaldırılacaktır.
  11. Geçen sene kullanılan bisikletlerden 2 adedi eğitim için uygun olmadığı gerekçesiyle ayrılmıştır. 6 adet eski, 5 adet yeni bisiklet olmak üzere 11 adet bisikletimiz eğitim sırasında kullanılacaktır.

Doktor Serhat Ferahi Değimli not olarak hazırladığı bilgiler. Ocak 2016 tarihinde eğitime başlayıp dönemi bitirdik. Edindiğimiz tecrübelerle 2016 – 2017 eğitim yılının başlangıcında yaptığımız toplantıda alınan sonuçlar.

8 Tane bisiklet topladık yardım olarak. Bisikletlerin bakımını yapıp kullanıma hazırladık. Her bisikletin tek tek resmi aşağıda.

26 İnçlik amortisörlü dağ bisikleti. Beyaz – siyah boyalı.

3

12 inçlik pembe boyalı çocuk bisikleti. Ön lastik beyaz, arka lastik siyah renkli.

4

26 inçlik kırmızı boyalı bisiklet.

5

Kırmızı – beyaz boyalı, 26 inçlik bisiklet.

6

20 inçlik, önü siyah, arka kısmı kırmızı boyalı çocuk bisikleti

7

26 inçlik siyah, amortisörlü dağ bisikleti.

8

20 inçlik yeşil boyalı çocuk bisikleti.

9

Pembe boyalı 24 inçlik kız bisikleti.

10

Bisiklet eğitimi başlayınca resim Öğretmeni Aydın Kan derste çocuklara bisiklete binen çocuk resmi çizmelerini istemiş. Öğrencilerden Mehmet Ali Güldalı adlı öğrenci kırmızı boyalı bisiklete binmiş, mavi pantolonu ve sarı kazağı ile birini çizmiş. Şapkası ve ayakkabıları yeşil renkte. Resime 16. 01. 2016 tarihi yazılmış.

11

Okulda eğitim vermeye başladıktan sonra eksiklerimizi görüp ona göre daha iyi eğitim vermeye başladık. Okuldaki eğitimi Çarşamba günleri vereceğiz sadece. Giderek otizmli çocukları daha yakından tanıyoruz, onların dünyasında yeni şeyler öğrenip tecrübelerimiz artıyor. Okulun geniş bahçesi kırmızı renkli kauçuk lastik döşenmiş. Çocuklar düşse bile zemin yumuşak olunca yaralanmaların önüne geçilmiş. Bahçede basket potası var normal boyutta. Çocuklar basket oynuyor ara sıra. Bahçede eğitim veren bisiklet gönüllüleri ve bisiklete binen çocuklar

12

Okulda bisiklete kendi başına binen çocuklarla birlikte hiç binemeyen ve binmeye istekli çocukları gruplara ayırarak eğitim vermeye başlandı. Eğitim öğlen 13:00 te başlatıp 30 dakikalık zamanda 4 ders verecek şekilde ayarladık. Derslere katılacakları çizelgede listeleyip saati gelenlere bisiklete bindirmeye başladık. Bu işi takip edecek yazıcı bir gönüllü üstleniyor. Her öğrenci için o günkü performansı çizelgeye not ediliyor. Böylece çocukların öğrenme becerisini takip etmiş oluyoruz. Bisiklete binmesini binenlere bisikletleri verip serbest olarak bindiriyoruz. Onlar ders boyunca okul bahçesinde tur atıyorlar. Bisiklete hiç binmesini binmeyenlere ilk önce dengede durmasını öğretiyoruz. Bunun için pedalları söküp ayakları yere değecek şekilde LEYLEKLEME dediğimiz yöntemle başlıyoruz. Her öğrenciyle bir yada iki kişi ensesinden yada sırtından destek olarak LEYLEKLEME ile eğitimi veriyoruz bir süre. Çocuklar kolayca dengede gitmeyi öğreniyorlar. Dengede durmayı öğrendikten sonra pedalları takıp bu kez pedal çevirmelerini öğretiyoruz sabırla. En son olarak frene basmayı ve durmasını öğretiyoruz. Hiç bisiklete binmesini bilmeyen öğrenciye üç aşamada bisiklete binmeyi öğretmiş oluyoruz. Bu iş sabır gerektirir, sabırlı olursak çocuğun bir süre sonra eğitim verene güven duyup çabucak öğreniyor.

Gönüllülerimizden Zeynep Nuray Oymak ve Elsa Özgür Özbek elinde defter çocukları takip edip notlar alıyor. Solda Abdurrahman Önal takip ediyor bisiklete binen çocukları. Binanın önünde yarısı çimli bahçe ve iki dut ağacı budanmış.

13

Otizmli bir çocuk kafasında kask takılı, küçük pembe bisiklete binmiş, yanında da otizm gönüllülerinden Hakan Gürler ders veriyor. Arkadaşımız Baattin Şimşek’in torunu denge bisikleti tay – tay’a binmiş.

14

Birol Önal tek başına otizmli çocuğun ensesinden ve gidondan tutup bisiklet sürmesine yardımcı oluyor.

15

Okulun bahçesinde tüm öğrenciler bisikletleri ile bir araya gelip gazeteci arkadaşımız Emin Mengüaslan resim çekecek. Otizm gönüllüleri, okul müdürü Ercan Mermer ve Aydın Kan sıralanırken çekiyorum bir poz.

16

Lise çağlarında olan Özgür bisiklete kendi başına biniyor. Herhangi bir desteğe ihtiyacı yok. Başında şapkası ile zevkle bisiklet sürüyor. Her turda yanımızda durup selam veriyor. Biz de onu alkışlayıp selamına karşılık veriyoruz. Özgür liseyi bitirince eğitimi de bitmiş olacak. Okulda bir süre zaman geçiriyor, oyalanıyor. Bu her otizmli çocuk için geçerli. Kimi çocuk yetimhaneden buraya geliyor, yani bir ailesi yok. Ama ailesi olan çocuklar için yaşam biraz zor. Sürekli bakım ve ilgi istiyorlar. Okul bitince artık evde aileleri ile birlikte zaman geçiriyorlar. Otizmli çocuk sahibi olan aileler yetişkin olan çocuklara nasıl bakacaklar. Çok zor. Bu konuda çeşitli faaliyetler yapan yerler olmalı. Spor salonları, bisiklet eğitimleri, resim, tiyatro, sinema gibi alanlarda çocuklar zaman geçirecekleri yerler yapılması uygun olur. Hem çocuklar için hem de ailelerine biraz destek olmak için.

18

Otizm gönüllülerinden Baattin şimşek destek vererek bir çocuğa bisiklet sürmesini öğretiyor.

19

Otizm gönüllüleri olarak okulda verdiğimiz dersleri severek yaptığımız için yorulmuyoruz bile. Hepimizin yüzü gülüyor. Derslerin bitiminde evlerimize dönmeye hazırlanırken okulun girişinde resim çekiliyoruz bisikletlerimiz ile birlikte. Okul müdürü de bizi kapıya kadar gelip uğurluyor. Toplam 12 kişiyiz okul müdürü ile birlikte.

21

Çocuklara gerekli sevgiyi vermeye çalışıyoruz. Çocuklar da buna karşılık veriyor ve kendilerini sevdiriyorlar. Otizm gönüllüsü Sevil Gülgün Mertcan ile birlikte sevgi yumağı olmuş şekilde poz veriyorlar.

22

Doktor Serhat Ferahi Değimli örnek olarak pedalları sökülmüş olarak LEYLEKLEME hareketini bizzat bisiklet üstünde gösteriyor.

23

Yüksel Baytekin bir çocuğa destek olup LEYLEKLEME öğretirken Şafak Omaç ta onlara bisiklete binmiş olarak cesaret veriyor psikolojik olarak.

25

Hakan LEYLEKLEME olarak bisiklet sürmeye çalışan bir çocuğa kendinden hayli küçük tay tay bisiklet ile yardımcı olmaya çalışıyor.

26

İki kişi bir öğrenciye iki yandan destek olup bisikleti sürmesini sağlıyor. Onlardan birisi Öğretmen Ayşe Kuş. Okulundaki boş derslerinde aramıza katılıyor gönüllü olarak.

33

Bisiklet eğitimi yanında fotoğraftan anlayan arkadaşımız İlkay Özvardar fotoğraf eğitimi veriyor çocuklara. İlkay Özvardar profesyonel makine ile resim çekerken karşısındaki çocuk ta normal makine ile onu çekiyor. Yanında da bir çocuk fotoğraf makinesinin ekranına bakıyor merakla. Otizmli çocuklar karşısındaki nesnelere bakmaktan çok ekranlardaki nesnelere daha dikkatlice baktıklarını öğreniyoruz.

39

Dokuz Eylül üniversitesinde bir mimar bizim için okul bahçesine bisiklet yolu, ve çocukların dikkatini çekeceği oyun alanları çizdi. ABAK gönüllülerinden olan Uluğ Cem Balkanlı okul zeminlerine çeşitli grafik şekillerle oyun alanlarını boyuyor. Şirketi bize boya desteği verdi sağ olsun. Bir gün arabam ile gidip boyaları alarak okula getirdik. Herkesin katılacağı bir Pazar günü sosyal medyada etkinlik açıp okul bahçesini boyayacağız. Mayıs ayının sıcak ve güneşli bir gününde okula geldik. Boya tenekelerini köşe bir yere getirerek altına naylonumuzu da serdikten sonra boya işinde uzman olan Uluğ Cem Balkanlı boya tenekelerini açtı. İlk renk bisiklet yollarında kullanacağımız mavi renk olacak.

Doktor Serhat ve Cem poz veriyor boya tenekelerinin başında.

43

Boyamaya başlamadan önce projeye göre ip gerip tebeşir ile çizgileri çiziyoruz. İzlere göre kağıt bant yapıştırıyoruz yere. Boya taşmasın ve düzgün boyayalım diye.

44

Boyanacak yerin kenarları bantlandı, yerde; metre, tebeşir ve iki kağıt bant var.

45

Boya ustası Cem mavi renkli boyayı rulo ile sürerek bize nasıl boyayacağımızı gösteriyor.

47

Okul müdürü Ercan bey de elinde rulo mavi boyayı sürerken Cem de ona gösteriyor nasıl sürüleceğini.

48

Ercan bey ve Olcay ellerinde sopaya takılmış rulo fırça ile köşeyi boyuyor. Bitirmek üzereler.

49

El birliği ile bir kaç yerden rulo fırça ile bisiklet yolunu maviye boyadık kısa sürede. İkişer kişi ayrı yerlerde boya yaparken.

50

Bisiklet yolu bitti, sıra geldi diğer renklerle boyanacak yerlere. Renk konusu Cem’e ait. Cem çeşitli renkleri karıştırarak istediğimiz renk tonuna ulaşmaya çalışıyor. Başında da yardımcıları var, Zeze (Zeynep) ve Huysuz ihtiyar Şerif Kılavuz sadece izliyor kenarda. Doktor Serhat ta tenekedeki boyayı karıştırıyor çubuk ile.

51

Cem boyaları hazırlarken arkadaşlardan Cem Tabanlı, Zeze (Zeynep), Doktor Serhat, Şerif Kılavuz ve Hakan Gürler onu  dikkatlice izliyorlar.

52

Bir çok boyanın karışımından elde edilen acayip tonda pembe rengi orta alandaki belirli yeri boyamaya başladım. Ben sopanın ucundaki rulo ile yeri boyarken bisikletim KUZ duvar dibinde gölgede dinleniyor.

53

İki yanlamasına, üç tane uzunlamasına mavi bisiklet yolunu tamamen kareye sığacak şekilde çekiyorum. Bahçenin sonunda çocuk oyuncakları, bahçe dışında palmiye ağaçları ve Tepecik hastane binası.

54

İki koldan orta alan pembeye boyanıyor.

55

Pembe boyalı alanın dış kısmına yürüme yolu olarak daha koyu renkte pembeye boyanıyor.

56

Orta alanın boyası bitmek üzere, diğer taraftan yürüme yolu bir kare dolu bir kare boş kalacak şekilde boya vuruluyor. Ayakta duran Merve Akdağ Ören elinde boya kutusu, Olcay arkası dönük, çömelmiş boya yaparken başını çeviriyor kameraya doğru. Zeze (Zeynep)  ile ben karşılıklı bir kare üzerinde çalışırken poz veriyoruz.

57

Mayısın sıcağında, Güneş altında boya yapmak hem yordu, hem acıktırdı. Okul müdürü Ercan bey öğle yemeği olarak bize börek getirdi. Sıcaktan terledik aynı zamanda, dut ağacının gölgesinde yere oturmuş börekleri yiyor arkadaşlar.

58

Ardından Ercan bey kendi elleri ile çay servisi yapıyor. Çay tepsisinde 12 bardak çay ve şekerlik var. Çay içerek öğle arası hem dinleniyoruz hem de yorgunluğu atmaya çalışıyoruz. Doktor Serhat elinde çay bardağı, bankta oturmuş gülümsüyor.

59

Orta alan ve yürüme yolu bitti. Orta alan açık pembe, yürüme yolu yeşil ve koyu pembe renge boyandı.

60

Sıra geldi iç kısma, geniş alanda sek sek karelerini ve yuvarlaklarını boyamaya. Cem Balkanlıda kalıp şablonlar sayesinde tebeşir ile şekilleri çizmeye başladık.

61

Bir yandan yuvarlak şablon ile direk kırmızı boyayı sürüyor arkadaşlar.

62

Başka bir yere sarı renkte yuvarlak olarak boyanıyor.

63

Sek sek kareleri de kimi yer sarı boyanıyor. Sarı boya kutusu olan sadece sarıya boyanacak yerleri şablon yardımı ile boyuyor, kırmızı, yeşil, mavi de aynı taktik uygulanıyor. Sarı renk kutusunu Dilek Kurt kullanıyor.

64

Düz bir çizginin sağı solu yarım daire biçiminde yeşil, sarı, kırmızı ve mavi renge boyanmış halde. Sanki yılan şekli gibi oldu.

65

Sek sek kareleri de aynı renklerden karışık olarak boyandı.

66

Boya işleri neredeyse bitmek üzere, Fatih siyah renkli bahçe yanını artan yeşil boya ile boyarken dut ağacının dibine oturmuş huysuz ihtiyar Şerif ağanın eline kahve değirmenini veriyorum. Kahve takımlarını da çıkardım çimenlik alana. Zeze (Zeynep) benim kahve ocağımı ve takımlarının resmini yakından çekiyor.

67

Taze kahve değirmende çekildikten sonra sıra geldi kahve içmeye. Okul duvarının gölgesindeki bankta oturdum. Kahve cezvesini ocağa sürüyorum, başlıyorum kahve pişirmeye. Yanımda Şerif Kılavuz oturuyor. Ayakta da Hakan Gürler pencerenin parmaklığına dayanmış duruyor. Parmaklığa da halıdan dokunmuş Urim Baba’nın kahvesinin kalpaklı Atatürk portresi ve tabelam asılı. Yani anlayacağınız ben nerede isem Urim Baba’nın kahvesi orda.

68

Boyama işleri bitti sayılır, sadece dört kenarda, bir ortada yuvarlakları siyah renkli şerit ile birleştirmeye. Burası köşe kapmaca oyun yeri.

69

Okul binasının giriş tarafına uzun düz bir şerit daha sarı renkte boyuyor Ercan bey. Bu çizgi tören çizgisi olacak.

70

Okul binasının 1. katına çıkıp pencereden boyadığımız alanı yüksekten çekiyorum. Boyamaya gelen gönüllü arkadaşlar köşe kapmaca oyun yerinde duruyorlar.

72

Yürüme yolunun bir köşesine Otizmli Çocuklar Bisiklet Gönüllüleri yazısını yazıyoruz. Mayıs ayının sıcak bir Pazar gününde gönüllüler ile el birliği ile okul bahçesini boyadık. Otizmli çocuklar burada bisiklet sürecek, oyunlar oynayacaklar. Renkleri sevdiklerini biliyoruz otizmli çocukların. boyama işi bitti ve tatlı bir yorgunlukla mutlu bir şekilde yaptığımız eserimize bakıyoruz.

73

Okulun bahçesini boyadık bir güzel, merak ediyorum, acaba çocuklar nasıl tepki verecek yerdeki renkli şekillere. Pazartesi günü sabah erkenden okula geldim. Bahçeye çıkıp ilk teneffüsü bekledim bir süre. Teneffüs zili çaldı, çocuklar birer ikişer bahçeye geldi. Yeni boyanmış şekillere dikkatlice bakıyorlar sessizce. Anlamaya çalıştıklarını zannediyorum. Renkli şekillere dönüp dönüp bakıyorlar. Mavi boyalı bisiklet yolu daha çok dikkati çekiyor ve yolu takip ederek üzerinde yürümeye başladılar.

74

Kimisi yürüme yolundaki yeşil, pembe renklere dikkatli bakıp yürüyorlar.

77

Yürüme işini oyun haline getirenler var. Önde kız çocuğu, arkasında iki erkek tek sıra yürüyüş yolunda tur atıyorlar sürekli olarak.

79

Arkadaşımız Emre Kanat dron kamera ile okulun bahçesini yükseklerden kuş bakışı çekiyor bir poz. Bahçe iki bina ortasında kapalı bir alan, dışarısı ile bağlantısı yok. Uzunlamasına üç, enlemesine iki mavi boyalı bisiklet yolu. Dar kısımda oyun alanında çevresi yürüme yolu, zig – zag, yılan, sek – sek ve köşe kapmaca oyun yeri. Sol kısım boş, sadece tören çizgisi var. Zemin kırmızı renkte.

75

Böylece daha iyi bir eğitim vermeye çalışacağız çocuklara. Günler geçtikçe tecrübelerimiz de artıyor. Ders sonu Öğretmenler odasında oturup börek ve çay ikramıyla toplantı yapıyoruz masalara oturmuş olarak. Çocukların genel durumunu, bisiklete binme becerilerini dosyadaki çizelgeye devamlı işliyor Cem Tabanlı. Bu konuda uzmanlaştı sayılır. Bizi yalnız bırakmayan Aydın Kan da toplantılarımıza katılıyor.

81

Genellikle eğitim verirken her çocuğa aynı kişinin eğitim vermesine dikkat ediyoruz. Otizm gönüllülerinden Zeynep Nuray Oymak bir çocuğa destek vererek bisiklet eğitimi veriyor.

82

Arkadaşımız Baattin Şimşek çocuklara daha özen gösteriyor ve bisiklet eğitiminden sonra çocukla çak yaparak ellerini çakıyorlar havada.

84

Ben daha çok ortamı organize ve teknik destek olarak yardımcı oluyorum. Elimdeki aletlerle bisikletleri tamir edip patlayan lastikleri yama yaparak şişiriyorum pompam ile. Pompam küçük olduğu işin lastik şişirmesi uzun sürüyor. O yüzden büyük bir pompaya gereksinimiz var. Bir çarşamba günü okula gelirken Çankaya da Sundu bisiklet dükkanına uğradım. Dükkan sahibi olan Hüsnü Sundu ile sohbetimiz var. Kendisinden otizm okulunda kullanılmak üzere büyük bir pompa istedim. O da elemanlarına hemen pompa vermelerini söyledi. Böylece okulumuza bir pompa kazandırdık. Sağ olsun Hüsnü Sundu okul için ne istedimse sorgusuz, sualsiz hemen verdi. Sundu bisiklete ve Hüsnü Sundu’ya çok teşekkürler. Resimde büyük boy lastik şişirme pompası siyah renkte.

86

Yine bir Çarşamba günü Sundu bisiklete uğradık. Sevgili Aysel Ataş Hüsnü Sundu’dan kask istedi çocuklar için. Hüsnü Sundu da hemen verdi bir kask. Hüsnü Sundu kaskı Aysel Ataş’a verirken dükkanın içinde.

87

İstanbul’da Avrasya maratonuna katılmıştım. Dönüşte bisikletimin ön tekerleğini sökmek için arkadaşım Dilek Koçyiğit bana 14 – 15 açık ağızlı anahtar vermişti. İzmir’e döndükten sonra anahtarı geri istemedi. Ben de okulda kullanılmak üzere bıraktım. 14 – 15 anahtar çok gerekli bir alet. Hem tekerlekleri sökmek için hem de pedalları söküp takmak için 15 anahtar gerekli. Parmaklarımın ucunda anahtar olduğu halde okul tabelası ile resmini çekiyorum. Sağ ol Dilek Koçyiğit.

88

Bir gün anahtarı veren Dilek Koçyiğit İzmir’e geldi. Çarşamba günü okula gelerek bizlere yardım ederek gönüllerimizi kazandı. Öğretmen odasındaki masada oturmuşuz poz verdik gülerek. Dilek Koçyiğit iki arkadaşıyla, Atilla Özakdağ, ben, Baattin Şimşek ve Huysuz ihtiyar Şerif Kılavuz

89

Sağlık bakanlığından okul için bisiklet talep ettik. Sağlık bakanlığı İzmir il sağlık müdürlüğünde çalışan arkadaşımız İsmet Biçen bu konuda bize yardım ederek 10 tane bisiklet okula geldi. Bisikletlere numara verelim deyince yapışan numara etiketi alarak bisikletlere yapıştırmaya başladı.

90

Etiketleri bisikletlere yapıştırdık, gönüllülerimizden Özgür Elsa Özbek okulda öğretmen olarak çalışmaya başladı. Çarşamba günleri bizler gelince elinden geldiği kadar yardım ediyor. Etiketleme işinde yanımızdaydı. Sağlık bakanlığının verdiği beyaz bisiklete Aysel Atas ve Özgür Elsa Özbek, yanlarında Cem Tabanlı. Cem Tabanlı başını yukarı aşağı hızlı salladığı için yüzü silik çıkmış resimde. Arkada Şerif Kılavuz duruyor.

91

Bahçenin bir köşesinde bisikletleri dayıyoruz duvara. Burası bakım yeri aynı zamanda. Bisikletlere numara vermemizin nedeni sağlık bakanlığının verdiği yeni bisikletlerin yarısını depoda tutup diğer yarısını kullanmak. 6 Tane beyaz bisiklet duvara dayalı olarak duruyor.

92

Bisikletlerin arka vites ve ön vites ayarını düşürüyoruz. Yoksa çocuklar hızlı gidiyor ve çarpışma tehlikesi olasılığını ortadan kaldırmak gerek. Cem Balkanlı bana yardım ediyor ve tüm bisikletlerin ayarladık.

93

Okulda aynı zamanda başka etkinlikler de yapılıyor. Resim Öğretmeni olan Aydın Kan zaten resim çizdiriyor çocuklara. Bunun yanında fotoğraf makinesi ile resim çekme etkinliğinin yanı sıra halk dansları eğitimini de veriyor gönüllü arkadaşlar. Eğitimi veren Burhan Öner ve Mehmet Erdoğan Erten öğrettiği Çayda çıra oyununu oynamak ve resim sergisi için Narlıdere belediyesinin daveti ile Narlıdere kültür evinde gösteriye gittik. Merdivenlerin başında çekilen ve çizilen resimleri panolara yerleştirip sergiledik.

95

Gösteri sahnesinde çocuklar sahneye çıkıp Çayda Çıra oyununu yöresel kıyafetlerle çıkıp bir güzel oynadılar. Onlar alkışlanmayı hak ediyorlar.  6 kız, 5 Erkek çocuk sahnede alkışlayanları selamlıyorlar. Burada bir durumu anlatmak isterim. Çocuklar sahneye çıkmadan önce bir çok konuşmacı sahnede boş boş konuştu. Çocuklar zaman geçtikçe sabırsızlanmaya başladılar. Bu kadar uzun oturmaya alışkın değiller ve gezinmek, hareket etmek istiyorlar. Boş konuşanları dinlemiyorlar bile, zaten ne konuştukları çocukları ilgilendirmiyor. Bu duruma daha fazla dayanamayıp sahnedekilere çocukların daha fazla dayanamadığını, bir an önce sahneye davet edip oynamalarını söyledim. Böylece güç bela sahnede gösterilerini yaptılar. Otizmli çocukların psikolojik durumlarını bilmeyen sorumsuz organizatörler sayesinde çocuklar çok gerilmişti. Ben ve Öğretmen arkadaşlar çocukları zapt etmek için epey ter döktük sayılır. ( Böyle organizasyon yapanlar için yazının ilk başlarında “Neden Otizmli Çocuklara Bisiklet Eğitimi veriyoruz” yazısını bir daha okumalarını öneririm. )

96

Bir arkadaşım bana Doruk bisiklette iki tane bisiklet vereceklerini haber verdi. Ben de Doruk bisiklete giderek Mustafa’nın vereceği bisikletleri inceledim. Okul için temiz, bakımlı ve yeni sayılabilecek kadar iyi durumda olduğunu görünce kendisine teşekkürlerimi ilettim okul adına. Doruk bisiklet dükkanının önünde Mustafa ile resim çekiliyoruz. Önde hediye olarak verdiği çocuk bisikleti var. İki yanda satıştaki bisikletler sıralanmış.

97

Bisikletleri taşımak için römorkum olan kıytırık KUZ’un arkasına takılı durumda. Bisikletleri de kıytırık’a yükleyip bir güzel bağladım. Bisikletler 20 inç 2 tane çocuk bisikletleri.

98

Doruk bisikletin sahiplerinden olan Mustafa’nın verdiği bisikletlerden birisi mavi renkte amortisörlü.

99

Diğeri turuncu, beyaz renk karışımlı.

100

Bisikletlerin tamiri gerekiyor bazen ben de tamir ederek eğitime katkı sağlıyorum. Bisiklet park köşesi ve tamir yeri, bisikletler duvara dayalı. Yeşil renkli bisiklet ters çevrilmiş durumda, ön tekerleği tamir ederken.

101

Öğrencilerin boyuna göre bisiklet veriyoruz. Büyük olanlara 26 inçlik bisiklet, küçük olanlara 16 ya da 20 inçlik bisikleti veriyoruz. Bazıları yeni başlıyor ikişer kişi destek olarak bisiklet eğitimi veriyorlar. İki bisikletçiye ikişer kişiden dört kişi bisiklet eğitimi verirken bisiklete binmesini bilen serbestçe dolaşıyor.

104

Otizmli çocuklara bisiklet eğitimini verdiğimizi tüm bisikletçiler takip ediyor sanırım. Bunlardan birisi de Edirne’den İlhan Balkan. O da bir Çarşamba günü aramıza katılıp destek verdi. Bisikletin lastiğini yamadıktan sonra pompa ile şişirirken İlhan Balkan da bana yardım ediyor.

105

Bir çocuğun güldüğünü görmek sizde ne gibi duygular meydana getirir? Örneğin Boran’ın gülüşü. Sizi bilmem ama bizlerde bir çocuğa bisiklete binmeyi öğretmenin sevinci oluşur. Herkes bisiklete binmeyi öğrenebilir. Ama Otizmli bir çocuğun bisiklete binmeyi öğrenmesi, kendi başına pedal basabilmesi ve bizlere güven duyması bizlerde anlatılamaz bir duygu oluşturduğu kesin. Tıpkı bu çocuğun gülmesi gibi.

106

Ders arasında bazen bizler de çocukluğumuza dönüyoruz. Tıpkı Aysel ve Cem’in 12 inçlik çocuk bisikletine binmesi gibi. Aysel küçük olan bisiklete oturabilmek için ayaklarını yana iyice açmış. Cem de arka tekerleğin göbek civatasına ayaklarını basarak dimdik ayakta duruyor. Cem bir elinde eğitim dosyasını tutuyor.

107

Resim Öğretmeni Aydın hoca derslerinde boş durmuyor. Çocuklara bisiklete binenlerin resimlerini çizdirmeye devam ediyor. Otizmli Mehmet Ali de mavi, pembe, kırmızı, turuncu ve tekerleklerde siyah renklerle bezemiş. Bisikleti binenin de kendisini resmetmesi olduğunu tahmin ediyorum.

108

Okulda öğretmenliğe başlayan Özgür Elsa Özbek yağmurlu ve eğitimin olmadığı bir günde Cem Tabanlı ve ben sınıfına girdik. Sınıflar iki Öğretmen, dört öğrenci olacak sayıda yapmışlar. Henüz ilkokul çağında olan çocukları eğitmek, onlarla tek tek ilgilenmek gerçekten zor bir iş. Otizmli çocuklar ile iletişime geçmek için bire bir ilgilenmek ister. Sınıfta çocukların eğitimi yanı sıra bakım, temizlik ve yeme işlerini de yerine getiriyorlar. Sınıfta kara tahta dediğimiz, artık beyaz olmuş plastik tahta duvardaki dev ekranın kapağı gibi sürgülü yapılmış. Yazı ve çizim olduğu zaman tahta sürülüyor. Diğer zamanlarda çocukların ilgisini çekebilecek çizgi filimler izlettiriyorlar çocuklara. Cem sandalyede oturmuş, önünde bir çocuk, ikinci Öğretmenin önünde de bir çocuk, Elsa’nın önünde iki çocuk bana poz veriyorlar. Ben de onları çekiyorum sınıfın içinde. Dev ekranda çizgi filim oynuyor.

109

Otizmli çocukların içinde en iri olan Ömer bisiklete binerken. İri derken biraz da şişman sayılır. Bu kadar kilolu bisiklete binmesi bizi şaşırtıyor ama biniyor işte.

110

Her gönüllü arkadaşımız sürekli aynı kişiye eğitim vermesi daha uygun. Çocuklar göre göre eğitim veren kişiye alışıyor ve ona güven duyarak daha iyi öğreniyor ve başarıyor. Otizmli gönüllülerimizden Ferhan Tokul da iyi bir öğretmen. Çocuklara gereken özeni en yüksek derecede vermeye çalışıyor. Yanında eğitim verdiği Boran ile beraber gülümseyerek poz veriyor kameraya.

112

İki kişi bir çocuğa destek vererek bisikleti sürmesine yardımcı oluyorlar. Önlerinde de küçük bir kız çocuğu tay tay bisiklete binerken kareye giriyor.

113

Mertcan en uysal öğrencilerden birisi, bizlerle çok iyi iletişime geçiyor. Zaten sevimli birisi. Bizler de onu çok sevdik. Mertcan yaptığı sosyal faaliyetlerden ve bisiklet eğitiminden dolayı gelişti ve normal okula başladı. Aramızdan ayrılışına üzülmedik, daha da sevinçliyiz ve mutluyuz. Başında siyah beresi, üzerindeki mavi montu ile gülerek poz veriyor Mertcan

114

Eğitim bitiminde çocukların bisiklet üzerindeki gelişimini takip eden Cem notlarını çizelgeye yazarken Elsa da onla beraber çalışıyor.

115

Resimler okulun panosuna asılmaya devam ediyor. Kuru boya kalem ile güneşli bir havada bisiklete binen bir çocuk çizmiş rengarenk. Mavi kazak, kahverengi pantolon, kırmızı kadrolu bisiklet. Güneş kırmızı renkte. Zemin sarı renge boyanmış. Havada da uçan bir kuş çizmiş. Gövdesi siyah, kanatları yeşil, kafası sarı renkte.

116

Eğitim veren gönüllüler ve öğretmenlerin bazıları aramıza katılarak poz veriyoruz kameraya.

117

Kendi başına bisiklete binen Hasan bisiklete binmediği zamanlarda eğitim dosyasını ele geçirip eline kalemi alarak bizi taklit ediyor. Bu hareketi hoşumuza gittiğinden dosyayı hemen eline tutuşturuyoruz. O da ciddi bir eda ile kalemle bir şeyler yapıyor. Yanında da Elsa var.

118

Ege üniversitesinde tıp fakültesinde okuyan öğrenciler de aramıza katılıyor belirli dönemlerde. Öğrencilerden bir kız otizmli bir çocuğa bisiklete binmesine yardımcı oluyor. Arkada okul öğretmenlerinden bir kadın kendi öğrencisine bisiklet sürmesini sağlıyor.

119

Otizm gönüllülerinden Zeynep Nuray Oymak ve Şerif Kılavuz yan yana poz veriyor. Zeynep ayakta, Şerif ise plastik koltuğa oturmuş.

120

Havalar her zaman güneşli olmuyor, bazen yağmurlu oluyor ama bu bizi pek etkilemiyor. Her çarşamba günü bisikletlerimize binip yağmur, çamur demeden okula gelip eğitimi aksatmamaya çalışıyoruz. Ana caddede Cem ve Dilek bisiklete binerken çekiyorum. Yerler ıslak ve su birikintileri var.

121

İşte yağmurlu bir havada okula gelen Ferhan Tokul. İki tane siyah poşeti ayaklarına geçirip paçalarını bantlayıp ayakkabılarının ıslanmamasını sağlamış. Kız pratik zekalı, yağmur çamur dinlemeden okula gelmiş. Ne de olsa buraya gelmeyi çok seviyor ve işini canla başla yapmaya çalışıyor. Üzerinde Sarı, fosforlu yeleği ile elini açmış ne yapayım yani diyerek poz veriyor.

122

Otizm gönüllülerinde olan Birol Önal bir kız çocuğunu bisiklete bindirirken aynı zamanda tıp öğrencilerine de yaptığı eğitimi gösteriyor. Cem Tabanlı da dosyası elinde notlar alıyor kağıda.

124

Ege üniversitesinde okuyan tıp öğrenciler ve öğretim görevlisi  Prof. Dr. Dilek Yeşim Metin ile otizm gönüllüleri bir arada topluca resim çekiyorum hazır bir araya gelmişken.

126

Almanya’dan gelmiş olan Mesut bizlere yardımcı oluyor. Mesut ve bir kız öğrenci bir çocuğa destek olurken Doktor Serhat biraz haşarı olan İbrahim’e bisikleti daha yavaş sürmesini istiyor.

127

Son zamanlarda aramıza katılan Nejat Türker bir çocuğa destek olurken.

128

Okulun güzel Öğretmenlerinden Melek işini severek yapan birisi. Kendi öğrencisine bisiklete bindirirken çekiyorum. Arkada kareye giren Özlem Özarslan da var.

129

Özgürce bisiklete binen otizmli Emir. Yüzünden gülümseme hiç eksik olmuyor.

131

Artık aramızda profesyonel makinesi olan amatör fotoğrafçı var. Amatör dediğime bakmayın çok güzel pozlar çekiyor Mehmet Emiral. Bahçede yere çömelmiş dikkatlice resim çekerken ben de onu çekiyorum.

133

Cengiz Çakracı aramıza geç katılanlardan birisi, bir çocuğa çömelerek eli ile pedalı çevirmesine yardım ederken başka biri de çocuğu arkadan kavramış.

DSC_3294

Okulun Öğretmenlerinden Kübra Özen idealist biri. İşini severek yapan ender Öğretmenler arasına girmiş. Okulun en iri, en ağır olan öğrencilerden Ömer’in öğretmeni. Ömer’in huyuna göre davranarak kendisini dinlemeyi öğretmiş. Kübra ile karşılıklı derin sohbetlere daldığımız anlardan bir anı Mehmet Emiral yakalamış.

DSC_3200

Bazen topluca resim çekiliyoruz, ben de hazır toplanmışlarken hepsini bir arada çekiyorum. Bisiklete binmiş durumda otizmli öğrenciler. Eğitim veren gönüllüler ayakta arkalarında duruyor. Arkada okul binası, Atatürk büstü ve direkte Türk bayrağı.

143

Selen Almanya’da doğup büyümüş otizmli kız öğrenci, kendi başına bisiklete binenlerden birisi. Konuşması, hareketleri çok kibar, yumuşak ve terbiyeli. Bunların yanı sıra kendinden küçük çocukları koruyup gözetiyor ve ilgileniyor. Aynı zamanda bizlerle beraber çocukları bisiklete binmelerine de yardımcı oluyor. Tıpkı kibar bir Öğretmen gibi.

134

En küçük bisiklet olan pembe çocuk bisikletine ara sıra çocuklaşan Aysel biniyor. Bacanağım olan Selahattin Kelmen de ona destek oluyor sırtından tutarak. Pembe bisiklete uygun olarak pembe üstlük giymiş olan Aysel kafasına da pembe buuf takmış tam takım oluşturmuş.

137

Ferhan Tokul her öğrenciye gereken ilgiyi esirgemiyor. Küçük çocuklardan birisine kaskını giydirmiş, ellerine de eldiveni giydiriyor. Kask demişken elimizde yeterince kask var. Bazı çocuklar giyebiliyor sakince ama kimi çocuk kafasına kaskı taktırmak istemiyor. Takarken huzursuz oluyorlar ve taktırmak istemiyorlar. Biz de bu konuda ısrar etmiyoruz. Zaten her çocuğu takip ediyoruz bisiklete binerken. Bisikletten düşse bile zemin yumuşak lastik döşeli olduğundan pek zarar görmeyeceğini öngörüyoruz.

138

Henüz daha ilkokul 1. sınıfta olan bir çocuk en küçük bisiklete bindirmeye çalışıyor Birol Önal. Birol yere çömelmiş nasıl pedal basacağını öğretiyor.

DSC_3137

Ege üniversitesinde öğretim görevlisi Prof. Dr. Dilek Yeşim Metin her Çarşamba öğrencileri ile birlikte okula gelerek bize destek oluyorlar. Doktor Serhat’ın sınıf arkadaşı oluyor aynı zamanda. Prof. Dr. Dilek uzmanlık alanı otizmli çocuklarla ilgili. Tıp Öğrencilerinin eğitiminde pratik olarak burada hem bizlere destek oluyorlar hem de hocalarından ders görüyorlar. Bir taşla iki kuş. Doktor Serhat, Prof. Dr. Dilek Yeşim Metin ve üç kız öğrenci ayak üstü ders alırlarken.

DSC_2818

Ege Üniversitesinden gelen öğrencilere Doktor Serhat ve okul müdürü Ercan Mermer eğitime katkılarından dolayı sertifika veriyor. 8 Öğrenci ellerinde sertifikalar, hocaları Prof. Dr. Dilek ve otizm gönüllüleri ile birlikte kameraya poz vermişler.

DSC_2864

Otizmli kız öğrenci Zeliha az destek, çoğu zaman kendi başına bisiklete biniyor. Yine de onu takip eden Birol var. Yanımızdan geçerken ona destek olmak için “Zeliha, Zeliha” diye seslenerek cesaretlendiriyoruz. Biz ona seslenirken o da bizleri duyduğundan karşılık olarak sürekli mutlu bir şekilde gülüyor.

DSC_2949

Bazen bir arkadaşımızın doğum günü oluyor. Hep birlikte pastayı alarak mumları dikip yaş gününü kutluyoruz. Bu gün epey kalabalık sayılırız, toplam 18 otizm gönüllüsü bir arada. Normal insanlarda baba ile oğul anlaşamaz. Bu durum otizmli olan çocuklarda da gözleniyor. Eğitim gönüllülerimizden Cengiz Çakracı’nı oğlu da hafif otizmli. Bazen okula getirip bisiklete binmesini sağlıyor ama kendisi bindiremiyor. Arkadaşlardan birisi bindirebiliyor. Çocuk babası ile anlaşamıyor nedense. İlla ki başkası ile bisiklete binecek.

DSC_0150

Otizmli çocuklar gördükleri şeyleri taklit etmeyi seviyorlar. Tıpkı bir Öğretmen gibi davranan küçük kız çocuğu gibi. Küçük bisiklete binmiş Hünkar Keleş bisiklet sürerken arkasından destek olan kız çocuğu eğitim veriyor.

DSC_2548

Sonra durdurup karşısına geçerek bisiklete nasıl bineceğini bir Öğretmen edası ile anlatıyor.

DSC_2553

Bazı çocuklar pedala basmasını bilmiyor. 4 kişi bir çocuğa pedal basmasını öğretmeye çalışırlarken. Erkek olan bisikletin arka tekerleğini havaya çocukla birlikte kaldırmış. Diğer üç kadından birisi yere çömelerek çocuğun ayağını pedalda tutmaya çalışırken bir diğeri de bisikleti  önden tutuyor.

DSC_1928

Her çocuğa sürebileceği bisikleti vermeye çalışıyoruz. Boyuna göre de sele ayarını yapmaktayız. Bir bisikletin sele ayarını 13 anahtarla yaparken.

DSC_1926

Otizmli gönüllülerinden Hünkar Keleş bir çocuğu ensesinden tutmuş bisiklete bindiriyor.

DSC_1335

Okulda eğitim vermeye başladığımızdan beri kendisi bisiklete binen öğrencilerden olan Eren sessiz ve sakin olarak yanımıza gelince bisikleti veriyoruz hemen. O da kimseye çarpmadan sürekli tur atıyor bahçede. Bisikleti sürmek ona mutluluk veriyor, gülümsemesinden belli.

DSC_1279

Hasan sürekli aynı bisikleti istiyor, yeşil bisikleti. Bazen kafasına kask takıyor, bazen takmıyor. Kafasına göre, bu gün kaskı takmış bisiklete binerken Mehmet Emiral çekiyor bir poz. Yanında da daha çok sarı ve sarı tonları giymiş bir çocuk sarı bisiklete binerken kareye girmiş.

DSC_0218

Cengiz Çakracı’nın oğlu arada bisiklete bindiriyoruz. Eğitimini de Birol Önal veriyor. Kareye girmiş olan resim Öğretmeni Aydın Kan da bazen çocukları bisiklete bindirmeye teşvik ediyor. Bisiklete binmeye pek hevesli olmayan çocuk seleye rahatça oturmuş, ayaklarını da kadro demirine koyarak pedal çevirmeden bisiklete biniyor. Aydın da bir eli ile ensesinden, bir eli ile de gidondan tutup bisikleti kendisi götürüyor çocukla beraber.

DSC_0173

Okulun güzel Öğretmenleri ile muhabbet ederken Mehmet Emiral’a poz veriyoruz. Solda Kübra Öğretmen, sağda Melek Öğretmen. İkisinde de güneş gözlüğü var.

IMG-20201209-WA0000

Bacanağım Selahattin Kelmen en sonunda çalışmayı bıraktı, artık boş zamanı var ve bizlere yardımcı olmak için okula geliyor. Çocukların bisiklete binmelerine yardımcı oluyor.

DSC_3140

Seramik atölyesinde çalışan seramik sanatçısı Özlem Özarslan her Çarşamba okula gelip bizlere destek olmaya çalışıyor. Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmadan çocuklara bisiklet eğitimi veriyor.

140

Meraklı öğrenciler Mehmet Emiral’ın fotoğraf makinesini istiyor. O da çocukları kırmayıp veriyor resim çekmeleri için. Profesyonel ve pahalı makinesini hiç düşünmeden veren Mehmet Emiral hiç endişe duymuyor kıracaklar,  bozacaklar  diye. ” Ne olacak ki kırıp dökseler! onlardan kıymetli mi?” diyor. Üzerinde siyah mont olan öğrenci fotoğraf makinesinin vizörünü gözüne dayamış resim çekerken.

141

İyi bir zeybek oyuncusu olan Doktor Serhat bazen coşuyor ve harmandalı oynuyor Aygün ile. Aysel de yanlarında kollarını kaldırmış oynarken Özlem Özarslan da korkuluklara dayanmış alkış tutarak tempo veriyor oynayanlara.

DSC_3336

Okuldaki eğitimlerden birisi de pastacılık. Otizmli çocuklara mutfakta kuru pasta yapıp pişirerek bizlere ikram ediyorlar. Bizler de afiyetle yiyeceğiz. Elindeki tepside dolu olan kurabiyeleri ikram eden İbrahim, önlüğü giymiş, başında da aşçı şapkası var.

145

Sabri tam bir aşçı, sinema sanatçısı merhum Necdet Tosun sanki. İri ve şişman olan aşçı beyaz önlük takmış, başında da aşçı şapkası ile elindeki plastik çanakta kurabiye ikram ediyor bizlere.

DSC_3359

Semra başına bordo renkli yemeni bağlamış irice bir kız çocuğu, elindeki tas ile birlikte poz veriyor.

DSC_3361

Otizmli çocukların kurabiye pişirme etkinliğini hep birlikte kurabiyeleri yiyerek kutladık. Sonra hep birlikte topluca resim çekiliyoruz. Önde yeşil çocuk bisikleti.

DSC_3370

Bazen de çocuklar gibi el ele tutuşarak koşturuyoruz çocuklarla birlikte. Koşarken de sevinçle bağırarak neşeyi artırıyoruz. Çocuklar mutlu, biz mutlu, hayat ne olursa olsun yaşamaya değer. Resimde Nejat, Özlem ve dört öğrenci var, koşturuyorlar ve saçları rüzgarlarından dalgalanıyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak çekiyorum.

DSC_3771

Yaklaşık 4 yıl boyunca otizmli çocuklara bisiklet eğitimine başından beri katıldım. Eğitim salgına kadar 6 yıl sürdü. İzmir’de olduğum sürece her Çarşamba etkinlik açıp bisikletlerimizle okula yağmur çamur, kar kış demeden gelmeye çalıştım. Çocukların bindiği bisikletlerin bakımını, lastik tamirini yaptım. Otizm gönüllüleri olarak bir şeyler yapmaya çalıştık, bisiklete binmesini öğrettik. Öğretmenin yanında bizler de otizmli çocuklardan bir şeyler öğrendik. Onların da bir birey olduğunu; ilgiyi, sabır etmeyi, dinlemeyi, umudu, yaşama daha sıkı, hep birlikte sarılmayı öğrendik. Ünlü şairimiz Nazım Hikmet Ran şiirinde dediği gibi “Hiç kimseden hiç bir şey beklemeksizin” bu işe başladık ve sürdürdük. Toplumda bir farkındalık ortaya çıkardığımıza eminim. Türkiye’de, hatta Dünya’da bir örneği olmayan bir çalışma ve eğitim yaptık. Mutluyum ve mutluyuz yaptıklarımızdan. İnsan mutlu olmak için daha ne ister ki? İşte örneği!

Okul müdürü Ercan Mermer den aldığım bilgiye göre bizlerin gönüllü olarak bisiklet eğitimde öğrencilerin kazandığı motor becerilerinden sonraki gelişmeleri anlattı;

“6 yıllık bisiklet eğitiminde okuldaki çocukların % 90 ı katıldı ve okulun eğitim seviyesi yükseldi. Öğrencilerin sosyal becerileri arttı, derslere daha çok ilgi gösteriyorlar. Anne, baba ve Öğretmenlerinden başka kişilerle pek iletişim kuramıyorlardı. Eğitimden sonra artık diğer kişilere güvenmeyi ve iletişime geçtikleri gözlendi. Agresif tutumları azaldı, artık daha sakin ve karşısındakini dinlemeyi öğrendiler. Becerileri arttı, yeni bir şeye ilgileri ve merakı arttı. Bir yerde daha uzun oturmayı öğrendiler. Bu hem anne babayı biraz rahatlattı, hem de öğretmenlerin daha iyi eğitim vermelerine yardımcı oldu.  Geçen yıl 30 Ekim’de İzmir de olan depremde ana bina hasarlı duruma geldi ve eğitime kapandı. Yan binada dar alanda eğitim veriyoruz. Bisiklet eğitim pistini de kullanamadığımızdan çocukları bisiklete bindiremiyoruz. Ayrıca salgın yüzünden çeşitli önlemlerle eğitime davam ediyoruz. Okulun yıkılıp yeniden yapılmasına katkı sağlayacağını iş adamı Moris Bencuya bildirdi. Bu çok sevindirici bir haber.”

Otizm Gönüllüleri olarak katkı verenlerin bazılarının ismini yazdım. Bazılarını da ismini bilmediğimden yazamadım. Bir çok kişi gelip gönüllü olarak katkıda bulundu. Onların da resimleri yok, isimleri yazılmadı ama onlar sessiz kahramanlarımız. En ufak bir katkı koyan tüm arkadaşlara kendi adıma çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız.

Eğitim boyunca çocuklar bazen bisikletten düştü, bazen çarpışma oldu ama hiç birisi yaralanmadı ve önemli bir şey olmadığını belirtirim.

Sevgili arkadaşımız Emre Kanat tarafından dron kamera ve cep telefonu ile çekilmiş eğitim görüntülerinin linki aşağıda, izleyebilirsiniz

https://www.youtube.com/watch?v=yDFgAvVqwOI
Her Çarşamba yaptığımız yolun haritası aşağıda. Yaklaşık 8.31 Kilometre civarı sadece gidiş. Göztepe iskeleden Tepecik arası.

Powered by Wikiloc

Suyun Kaynağına Yolculuk Büyük Menderes 1. Gün

25 Nisan 2018 Çarşamba

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

(resimlerin bir kısmı Ferdimen’e aittir)

1 Gün İzmir – Selçuk – Söke – Tuzburgazı

 

“Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşi evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni”

Can Yücel

 

Öne çıkmış olan görsel, Konak vapur iskelesinin önündeki mavi boncuklu İzmir yazısının önünde Ferdimen, ben ve Cem.

20180425_120158_HDR

Merhaba sevgili okurlar, yeni bir yazı dizisi başlıyor. 7 Günlük bir tur yaptık, devamı da var ama onu anlatmayacağım. Sadece Suyun kaynağına yolculuk Büyük Menderes nehrini anlatacağım.

Bu yıl Suyun Kaynağına Yolculuk bisiklet turunu Ege bölgesinin nehirlerinden olan Büyük Menderes nehrini denize döküldüğü yerden kirli toprağı alıp doğduğu yer olan Afyon Dinar kasabasına kadar giderek suyun kaynağına dökeceğiz. Kirli su arına arına denize ulaşırken belki insanların aklı başına gelir de çevreyi ve nehirleri kirletmezler. Geleceğimize, çocuklarımıza temiz bir gelecek bırakmak için gönüllü olarak çalışıyoruz.

Büyük Menderes suyun kaynağına yolculuk bisiklet turunu Ferdi Kızıl, namı diğer kahramanımız Ferdimen ile birlikte organize edip yapacağız. Gerekli ön çalışma ve rotayı birlikte tasarladık. Pek zamanım olmadığı için keşif turu yapmadım. Sadece Antalya’da bir arkadaşın düğününe arabayla gidip dönüşte rotayı tersinden yaptım. Araba ile Antalya’dan Afyon Dinar kasabasına geldim. Suyun kaynağı olan yere Suçıkan diye adlandırılmış. Burada bir tesis kurmuş belediye. Güzel bir park, ağaçlandırıp yeşertilmiş. Yolları parke taş döşeli ve temiz. Belediye çalışanı ile görüşüp turumuzu, amacımızı anlatıp burada kamp yapabilir miyiz diye. Görevli de pek istekli olmamakla birlikte olur dedi. Zaten amacımızı anlamamıştı.

Böylece tur rotasını takip ederek kamp yapacağımız yerleri belirledim aşağı yukarı. Akşam hava kararasıya kadar keşif yaptım. Aydın Koçarlı kasabasında keşif turunu sonlandırdım. Görmeden karar vermek zor. Yalnız büyük bir bölümünü görmem yeterliydi benim için. Geri kalan yerleri az çok biliyorum. Tur için gerekli hazırlıkları yaptım, gazetelere tur hakkında birer yazı elektronik posta yolladım. Duyarsız medya bu konuda yine duyarsızlığını gösterdi. Ne de olsa karı -kız, siyasetçi, yalan, dolan yoktu. Ön plaka baskısını Kosova da yaptırdım 30 tane.

Bu turda aramızdan ayrılan her zaman sevdiğim ve bir arkadaşım olarak kalacak olan Şafak Omaç yok. Etkinlik olarak grup sayfasında açtım. Katılacakların kesin olarak bana bildirmelerini yazmama rağmen pek katılan olmayacak galiba. İsmini yazdıran olmadı, sadece ben, Ferdi Kızıl, Cem Tabanlı ve son gün mesaj gönderen Mehmet Aydın tura katılacak. Ferdimen bir gün önce evime geldi. Tur hakkında son kararları alıp gerekli hazırlıkları yapıp bisikletleri hazırladık. Yanıma daha önce hazırlattığım et kavurmayı alıyorum. Yaklaşık bir kilo kadar var, tur boyunca azar azar yiyeceğiz. Et kavurma tuzlu piştiği için sıcaktan bozulma olmayacak. Sabah erkenden kalkıp kahvaltılarımızı yaptıktan sonra pek acele etmeden hazırlandık. Biraz geç bir saatte ; 11:24 gibi evin önünde Ferdimen ile elçek resim çekiliyorum.

Evin bahçesindeki ağaçlar sokağa yeşil rengini salıyor. İkimizin kafasında kask var. Ferdimen’in güneş gözlüğü takılı. Omuzumun üstünde “Dikkat köpek var yazısı görünüyor. Resim çekildikten sonra turumuza başlıyoruz.

20180425_112414

Üçkuyular meydanına geldik, burada yakınlarda oturan Cem Tabanlı’yı telefonla aradım. Henüz gelmemişti buluşma yerine. Resmi Ferdimen çekiyor, ben telefon ile konuşuyorum. Bisikletim KUZ ve Ferdimen’in bisikleti. Arkada metro istasyon giriş merdivenleri. Park haline getirilmiş alan ağaç dikili yeşil alan. Arkada yüksek apartmanlar görünmekte.

IMG_2277

Cem kısa bir  bekleme süresinden sonra geliyor yanımıza. Oradan geçen birine rica edip bizi çekmesini söyledim. O da üçümüzü çekiyor Üçkuyular meydanı bisikletlerimiz ile birlikte. Meydana belediye sarı çiçekler dikmiş. Metro inşaatından sonra geriye kalan dört tane palmiye ağacı. Üçümüz, bisikletlerimizle birlikte.

20180425_113518_HDR

Üçkuyular meydanından turu başlatıyoruz. Kısa sürede sahil yoluna çıktık. Trafik lambalarında bekliyoruz yayalara yeşil lambanın yanmasını. Önümüzde tramvay ray hattı var, hat kırmızı renge boyanmış yayaların dikkatini çekmek için.

IMG_2278

Sonra aklımıza Karantina meydanında yapım çalışmaları devam ettiği geliyor. Ana yoldan gitmeye başladık, nasıl olsa ana yola çıkacaktık. Böylece Karataş durağına kadar gideceğiz. Ferdimen Cem ve beni çekiyor arkamızdan yolda giderken.

IMG_2279

Karataş’tan sahildeki bisiklet yoluna geçtik ve Konak vapur iskelesinin önündeki mavi boncuklu, mavi yazılı İzmir yazısı önünde, üçümüz hatıra resmi çekiliyoruz. Bu resmi öne çıkmış görsel olarak seçiyorum.

20180425_120202_HDR

Cumhuriyet meydanından ana yola çıkıp Talatpaşa bulvarında bisiklet sürüyoruz.

IMG_2280

Alsancak izban istasyonuna giriş yaptık, istasyonda trenin gelmesini beklerken görevli bizim resmimizi çekiyor. Bisikletlerimiz yüklü durumda. Solda tren park halinde, sağda derinde olan tren rayları.

20180425_122208_HDR

Tren geliyor, Cumaovası yönüne gideceğiz. Alsancak istasyonunda merdiven in  – çık – in yok, düz ayak trene biniliyor. Trenin içinde Ferdimen bisikletim KUZ ve benim sol kolumu çekiyor. Bisiklet sehpasında park halinde olduğu için oturduğum yerden bir elimle tutuyorum. KUZ’un gidonunda takılı tüy resimde yerini almış.

IMG_2281

Bindiğimiz tren Tepeköy aktarma istasyonuna getirdi. Burada Selçuk trenine biniyoruz. Henüz trenler tek seferde son istasyon olan Selçuk’a kadar gitmiyor. Selçuk’ta indiğimiz zaman öğle zamanını geçmişti ve karnımızın acıktığının farkına vardık. Önümüzde bir yokuş var ve yola çıkmadan karnımızı doyurmamız gerek. Selçuk’ta tüm bisikletçileri ağırlayan bisiklet dostu Adnan Barım’ı aradım ama kasabada olmadığını öğrendim. Bildiğim balık pişiricisinde hamsi balığı ısmarladık birer porsiyon. Cem vejeteryan olduğu için et yemiyor ama balık yiyebiliyor.

Ferdimen Cem ve beni masada oturmuş siparişleri beklerken resmediyor. Masanın içinde deniz kumu ve deniz kabukluları ile süslenmiş. Üzerinde de cam kapatılıp masa yapılmış. Balıkları yerken sanki denizin dibini izliyormuş gibi hissetmenizi sağlıyor.

IMG_2283

Üçümüzü masa ile birlikte elçek resim çekiyorum. Ferdimen ve Cem masaya doğru eğilmiş durumda.

20180425_141947

Tura başlamadan önce bankamatikten para çekiyorum. Kasa Ferdimen olacak. Tüm harcamaları Ferdimen yapacak ve hesabı o tutacak tur boyunca. Bisikletlerimiz, Cem, ben bankamatikten para çekerken.

IMG_2284

Yola çıktık, ilk benzin istasyonu kasabanın çıkışında. Burada lastiklerimiz havasını tamamlıyorum.

IMG_2285

Artık her şeyimiz tamam sayılır. Yola çıktık, tabelada Selçuk’tan çıktığımızı belirtiyor. Bir çınar ağacının gölgesinden geçerken Ferdimen bizi çekiyor. Bu tabeladan sonra çıkış başlıyor, yani rampa var önümüzde.

IMG_2286

Yokuşu çıkarken düşük viteste, bazen 1. viteste ağır ağır çıkıyorum. Hızım saatte 5 kilometre kadar, daha hızlı gitmenin olanağı yok. Sonra acelem de yok, tıpkı yol kenarında gördüğüm kaplumbağa gibi. Yavaş olunca yol kıyısındaki her şeyi görüyorum. Henüz yavru sayılabilecek küçücük kaplumbağa acele etmeden, tıpkı benim gibi yol alıyor. Düşüncelerimde bisikletim KUZ’un gidonuna bir kaplumbağa takmak ama canlı değil. Doğal olarak ölmüş, içi boş bir kabuk olmalı. Bakalım karşıma çıkacak mı?

20180425_154017_HDR

Kaplumbağayı doğada bırakıp yokuşu tırmanmaya devam ediyorum. Önümde yukarı doğru eğimli bir vadi var.

IMG_2287

Ferdimen uzun bacakları sayesinde bizden önce çıkıyor yokuşu. Çıktıktan sonra da bisikletini park edip hem kendi bisikletini hem de bizi çıkarken resmimizi çekiyor. Solda dik bir yamaç var.

IMG_2288

Yokuşu çıkıp ana yoldan sağa sapınca hemen karşımıza bir çeşme çıkıyor. Yoldan saptığımız yer Çamlık köyü. Çeşmeyi yaptıran zengin biri olmalı. Çünkü tamamen mermerden yapılmış. Krem ağırlıklı, taç kısımlarında koyu kahverengi şeritler ile düzgün yapılmış. Aynasının çatı kısmında Allah CC temiz olanı sever yazısı kırmızı renkte yazılmış. Altında da Bismillahirrahmanirrahim yazılı. Aynada üç çeşme var. Biri ortada üstte plastik boru. Buradan su devamlı akıyor. Altta, yanlarda iki çeşme. Daha aşağıda bir delikten su sızıntısı var ve burada mermer yosun tutmuş. Çeşmeyi yaptıran hayırsever kişi insanların ne mal olduğunu bildiğinden bir nebze olsun belki anlarlar diye “Allah C.C. temiz olanı sever” yazısını yazdırmasına rağmen bir sürü yazı yazılmış mermerin üzerine. Bisikletim KUZ’un önündeki gidon çantamın önünde bastırdığım tabela takılı. Tabelada Ferdimen’in tasarladığı logomuz olan yaprak görünümlü ağaç, gövdesi ve dalları damarlı olarak yukarıya gidiyor. Ağacın etrafı kesik çizgilerle su damlacığını betimliyor. Ağaç yeşil, dallar mavi renkte. Altında da Suyun Kaynağına Yolculuk Mavi, Büyük Menderes Temiz Aksın, kırmızı renkte yazılı. Boyutu A 5 standardında.

20180425_155916_HDR

Ana yoldan gitmeyip Çamlık tepesinden, dağların üzerinden ve köy yollarından Kuşadası – Söke yoluna çıkacağız. Ferdimen rotayı çizdi ve yolu o takip ediyor. Çamlık denen yer gerçekten çam ağaçları ile kaplı, yol da bu çam ormanının içinden tamamen Güneş ışıklarından mahrum.

20180425_163723_HDR

Çam ormanı bir süre sonra bitti, yani tepeye ulaştık sanki. Sağda çam ağaçları, solda incir bahçesi.

IMG_2293

Gökçealan köyüne geldik, tabelada yazan o. Köyün evleri bahçelerindeki ağaçlar kaplamış, pek görünmüyor.

IMG_2294

Köyün girişinde bir çeşme görünce duruyorum. Çeşme bulunca sularımı tazeliyorum. Etrafında söğüt ağaçları dikilmiş, çeşmenin aynası tek duvar ve merdiven basamağı gibi örülmüş. Bu çeşmenin ismi Topal Ali çeşmesi.

IMG_2296

Köyün  geniş bahçeli kahvesini görünce burada biraz dinlenelim diye karar verdik. Kahvenin bahçesi beton çit ile çevrelenmiş. Beton blok beyaz, birleşim direkleri ise maviye boyanmış. Bahçede bir kaç çınar göğe yükselmiş. Aynı zamanda genişleyerek gölgede bırakmış bahçeyi. Altı tane varil yarım olarak kesilip saksı yapılarak duvar önüne dizmişler. Variller de maviye boyanmış, içinde zeytin ağaçları dikişmiş ama o kadar büyük değil, budanmış durumda

IMG_2297

Çınar ağacının gölgesinde kalmış köy kahvesinin bahçesine oturduk. Yokuşlar biraz yordu, yorgunluğu atmak gerek. Bahçenin kıyısına bisikletleri park ediyoruz. Kendimize oturacak boş bir masa bakınırken Ferdimen içerideki çaycıya çayları ısmarlamaya gidiyor.

20180425_164504_HDR

Her masada bir yada iki kişi var, o yüzden boş masa olmayınca birilerinin yanına oturup selam verdik. Onlar da selamımızı aldı. Çayların gelmesini bekliyoruz masadaki adamlarla sohbet ederken. Çınar ağacının gövdesi beyaz kireç vurulmuş. Küçük Türk bayrakları da gövdeye tutturulmuş yukarıya kadar.

IMG_2295

Çaylar gelince yanımızda oturanlar başka masaya kalktı. Çaycı Ferdimen’i tanıyormuş facebooktan. Ferdimen demek o kadar uzun süre kaldı içeride. Muhabbet etmişler iyice. Bizler de tanıştık böylece. Çaylar içildikten sonra bir tabak çilek getirip masaya koydu. Tam da çilek mevsimindeyiz; Mayıs ayı. Bahçeden yeni toplanmış, taze ve sulu. Afiyetle yiyoruz çilekleri. Ben de dördümüzü çilek tabağı ile birlikte elçek resim çekiyorum bir poz. Arkadaşın ismi Kutay Demirbaş. Önümüzdeki haziran ayının 23. günü evlenecekmiş. Düğünü var ve bizi de davet etti. Tam da seçim gününe denk geliyor. Gerçi düğün kararını çok önceden kararlaştırmışlar ama bizim siyasetçiler sonradan seçim gününü belirleyince düğün günü ile çakışmış.

20180425_170435

Burada üzüm bağlarını görünce mutlaka şarap olur dedik ve Kutay’a şarap var mı? Nereden alabiliriz? Deyince Kutay da tabi ki deyip evine gitti. Bize ev yapımı şaraptan bir Litre getirip verdi. Haliyle para da almadı tüm ısrarlarımıza rağmen. Çok teşekkür ettik Kutay’a, bizleri mahcup etti. Böyle misafirperverlik olmaz ki! Ben bisikletime şarabı yerleştirirken  Ferdimen masaya koyduğu su şişesi ile beni de çekiyor. Şişe çuval içinde, iki tane ile boğazını cırt ile sıkmış. Ağzında da şişe mantarı ile tıkamış. Ferdimen’e cam şişe yolculukta dayanmaz dedim ve fazla sürmedi, çat diye çatlayıp kırıldı.

IMG_2298

Kutay’dan aldığımız şarabı çantaya yerleştirdim ve bize izin, yolcu yolunda gerek, düğüne mutlaka gelmeye çalışacağız diyerek vedalaştık. Güzel bir anıyla köyden ayrılıyoruz. Hemen yakınlardaki Kirazlı köyüne geldik bile. Yeni mola verdiğimiz için bu köyde durmayıp yolumuza devam edeceğiz. İleride iki çam ağacının dalları yukarıda birleşmiş. İki ağacın ortasından bir tünele dönüşmüş durumda.

IMG_2299

Çamlık köyüne çıktığımız için yükseklerdeyiz. Yol dağların tepelerinden kısa iniş ve çıkışlarla devam ediyor. Solda üzüm bağları sıralı ve düzgün dikimleri ile kendini belli ediyor. Önde Cem bisikletini sürmekte. İleride tepeler ve masmavi gökyüzü.

IMG_2300

Tepeleri bitirdik ve iniş başladı, buralarda yeni yol yapıldığından henüz sertleşmemiş asfalt mıcır taşları ile dolu. Yani tehlikeli yol, dikkat etmek gerek. Bu resmi Ferdimen biz önde iken çekiyordu ve  çekerken olanlar oldu birdenbire.

IMG_2301

Dikiz aynamdan Ferdimen’in bisikletinden düştüğünü görünce durup bisikletimi yere bırakarak hemen yanına koştum. Bisiklet bir tarafta, Ferdimen yerde. “Herhangi bir şeyin var mı?” diye sordum. Yerde iken henüz kalkmadan sol ayakkabısını ve çorabını çıkarıp kendini kontrol ediyor. Sol bacağı üzerine düşmüş. Diz tarafında hafif çizikler var. Ve Ferdimen cevap veriyor; “Herhangi bir şeyim yok bir kaç çizikten başka.” Öyle kendi dizine bakarken bir poz çekiyorum arkadaşımı. Herhangi bir şeyinin olmamasına da seviniyorum. Daha turun başındayız.

20180425_182228_HDR

Ferdimen bizi çekerken bir elinde kamera, bir eli direksiyonda inişte olduğundan mıcırlı yolda tekerleği kayınca pat yerde. Bizi çektiği yerden de manzara güzel. Benim bisikletim aşağılarda yerde yatıyor. Cem’in bisikleti de dik olarak park edilmiş durumda. Yol dönemeçli, sol taraf yüksek yamaç.

20180425_182713_HDR

Ferdimen’in bir şey  olmaması bizi sevindirdi. Bisikletlere binip daha dikkatli bir şekilde mıcırlı olan tehlikeli yerden inip ana yola, Kuşadası – Söke yoluna girdik. Tepelerden geçen yoldan geldiğimiz için fazla yokuş çıkmadan Kuşadası – Söke yolunun ortasında, tam da sırttayız. Bundan sonra Söke’ye kadar güzel bir iniş olacak. Bu yoldan geçerken hep burada mola veririz inmeden önce. Burada bir çeşme var ve ceviz bahçesinin yanı.  Hatta bir turda ceviz bahçesinde çadır kurmuştuk. Çeşmedeki borudan sürekli su akıyor. Sularımı tazeliyorum çeşmeden. Çitlere asılmış kahverengi bir tabelada yazanlar; “Beypınarı şişeli bağ evine hoşgeldiniz Pınar suyu içmeden geçme, dua etmeden gitme”

20180425_184945_HDR

Yeni yapılmış yolda bir çukur açılmış. Bisikletliler için tehlikeli, karanlıkta geçseydik çukuru göremezdik bile.

20180425_185616_HDR

Söke’ye inişimiz çabuk oldu ve Söke’de bulunan Sarızeybekler bisiklet dükkanına uğradık geçerken. Hakan Sarızeybek bizi karşıladı. Tam da dükkanı kapatırlarken. Bisiklet gezginleri Söke’den geçerken mutlaka bu dükkana uğrarlar. Bisikletlerin bakımını, ihtiyaçlarını giderip yollarına devam ederler. Hakan da her bisikletçiyi memnun etmeden yollamaz. Bizlere de birer iç lastik hediye etti sağ olsun. Hava da karardı, lambaların ışığı altında hatıra resmi çekiliyoruz dükkanın önünde. Solda ben, Hakan Sarızeybek, Cem Tabanlı, Ferdi Kızıl ve dükkanda çalışan bir eleman. Diğer eleman de bizim resmimizi çekiyor.

20180425_202049_HDR

Gecenin karanlığında, hafif serin bir havada ısınmak için pedallara sıkı basarak Tuzburgazı köyüne geldik. Suyun Kaynağına Yolculuk Büyük Menderes Bisiklet Turu burada başlayacak. Kimler gelecek bilmiyorum, sadece bir kişi yolda iken telefonla aradı. Mehmet Aydın önceden Tuzburgazı’na gelmiş bizi bekliyor. Tuzburgazı girişindeki tabelayı gecenin karanlığında sokak lambalarının ışığında çekiyorum.

20180425_224324_HDR

Mehmet Aydın önceden kahveyi işleten kişi ile görüşüp kalacağımız yeri ayarlamış. Kahvenin arkasında kapalı, boş bir yerde kalacağız. Karnımız da acıktı, yanımızda bulunan yiyeceklerden bir şeyler atıştırarak bolca çay içtik. Köyde çay ucuz şehirlerdeki kahvelere göre. Mehmet Aydın ile daha öncelerde bisiklet festivallerinde birlikte pedallamıştık. Yemekti, sohbetti derken fazla geç olmadan boş dükkana yerleşiyoruz. Bisikletleri de içeri aldık ve kapısını kapatarak güvenli bir yerde uyumanın keyfini çıkaracağız bu gece. Beton zemine matlarımızı serip uyku tulumlarına girerek tatlı rüyalara dalıyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 74 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritaları

Üçkuyular – Alsancak

Powered by Wikiloc

Selçuk – Söke – Tuzburgazı

Powered by Wikiloc

Bisiklet Römorku KIYTIRIK

 Kıytırık

)Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Bisiklet ve donanımları hakkında merak edilen ve sıkça karşılaştığım sorulardan birisini yazmaya çalışacağım. Edindiğim tecrübelere dayanarak deneyimlerin sonucu bisiklet römorku hakkında bilgiler vereceğim. Yararlı olacağını düşünüyorum;

Römorkum kıytırık.

İnsanın kısmeti ayağına gelirmiş.

İzmir de az biraz ılıman ve kısa soğuk günlerinde, Ocak ayında, öğleden sonra bisikletimle Bornova yönünden eve dönüş yapıyordum. Araç trafiğinden kurtulmuş, Alsancak’ta bisiklet yoluna atmıştım kendimi. Bisiklet yoluna çıkınca aheste aheste kürek çeker gibi pedala basıyordum. Böyle giderken arkamdan gelen bir bisikletli yanıma gelerek; “Merhaba Urim Baba” diye selam verdi. Ben de karşılık olarak; “Merhaba” dedim. İşin gerçeği bana ismimle selam veren kişiyi tanımıyorum. Bu isimleri aklımda tutamama hastalığım yine bana yapacağını yaptı. İsmi bir türlü aklıma gelmediği gibi nerden tanıdığımı da hatırlamıyorum. Neyse sohbet ederek yan yana bisiklet sürüyoruz. O da gideceğim yöne doğru gidiyor. Nasılsın, ne yapıyorsun gibi sözcüklerle başlayan muhabbet birden turlar hakkında konuşmaya geldi. Sonradan öğrendiğim adının Burak olduğunu, kendisinin gemilerde kaptanlık yaptığını anlatıp yaptığı bisiklet turundan bahsetti. Balkanlarda tur yaparak üç, dört gün önce geldiğinden bahsedince ilgimi çekti birden bire. Ne de olsa Balkanlıyız değil mi? Burak ta Balkanlı, Sırbistan’ın Yenipazar bölgesinden. Kosova’ya yakın sayılır. Burak balkanları römorkla dolaşmış. “Zor olmadı mı?” diye sordum. O da “İlk bir kaç gün römork biraz çekiyor kendisine, biraz zorladı ama sonradan bacakların alışıyor ve normal yoluma devam ettim tur boyunca” dedi. İlginçti anlattıkları. Sonra bana “Römorku satıyorum” deyince kısmet ayağıma geldi diyerek ” Ne kadara satıyorsun?”  2015 Yılına göre;  “400 liraya satıyorum” deyince hiç düşünmeden “Ben alırım, yarın getir bir göreyim” dedim. Tam da aradığım bir şey römork, gereksinimim vardı düşündüğüm bir proje için. Ama o proje hayata geçmedi.

Ertesi gün sözleştiğimiz gibi Üçkuyular da buluştuk. Bizim çay ocağında çayları içerken römorku inceledim. Römork tek tekerlekli, bisikletin arka teker miline kendi özel aparatına kolayca takılıyor. Çantası da kocaman ve fermuarlı. Topeak markası yazıyor çantanın üzerinde. Çaylar içildikten sonra pazarlık yapmadan 400 Lirayı verip römorku alıp eve götürdüm. Burak aparatlarını, yedek lastiğini ve kendi yaptığı mil demirlerini vermişti. İçim rahat olarak aldığım römorku tavan arasına kaldırdım hemen. Çünkü memlekete gidiyordum bir kaç gün sonra. Memleketim Kosova, Prizren şehrinde yaklaşık 2 ay gibi kaldıktan sonra eve geldim. Gelir gelmez de iki gün sonra kendi yaptığımız Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu’nun keşfine gidecektik iki günlük. Römorku tavan arasından indirip bisikletin arka tekerine aparatı bağladım ilk önce. Sonra römorku da taktım ama o da ne bağlantı maşası tekerlek lastiğine değiyordu. Yola da çıkmam gerekti. Bağlantı maşasını yatırıp çekiçle biraz takoz altında yanaştırıp lastikten az uzaklaştırdım. Fazla zaman geçirmeden yola çıktım. Hedef şimdilik Alsancak izban istasyonu. İzbana binip Aliağa’ya trenle gideceğiz. Arkadaşlarla Aliağa’da buluşacağız.

Alsancak iskele önündeki belediyenin koyduğu İzmir yazan yazı önündeyim. Arkada yürüyüş yolu ve çimler. Bir tane ağaç, henüz kış olduğundan yapraklar çıkmamış. İzmir yazısının önünde bisikletim KUZ ve takılı römork.

140320158828

Römork ile yapacağım ilk tur olacaktı. İki gün olarak planladığımız turda daha ilk gün Aliağa’dan Çandarlı’ya kadar sorunsuz geldim. Çandarlı’dan sonra deniz kıyısında yokuşlar başladı. Yokuşta biraz zorlanınca sağ dizime bir ağrı girdi ve artarak devam etti yol boyunca. Benim sol ayağım sağ ayağıma göre daha kuvvetli. Yani top oynarken sol ayağımla vururum her zaman. Kısaca solağım ayakta. Sağ ayağım daha zayıf olunca zorlanmada sağ dizim ağrımaya başladı. Ertesi gün de ağrı devam etti ve eve döndüm. Sağ dizime sıcak su ile masaj yaptım bir süre. Ertesi gün dinlendim. Sonraki gün Çanakkale’ye doğru pedallayacağım. İlk önce kararsızdım, römorkla mı yoksa römorku takmadan mı gideyim diye. Dizimin ağrısı da devam ediyordu. Sonunda kararımı verdim ve römorku takıp yola devam ettim. Ya gideceğim yada ağrı çok kötü duruma gelirse otobüse atlar geri dönerim. İki gün sorna ağrı geçmeye başladı bisiklet sürerken. Üçüncü gün ağrı tamamen bitmek üzere olduğundan dizimde sorun olmadan Çanakkale, Gelibolu’ya vardım. Sağ ayağımdaki diz bağları tamamen güçlenip sol ayağımla eşitlenmişti. Buna sevindim. Elbette ilk günlerde zorluk çektim ama sonra insan alışıyor ve normal olarak yola devam ettim.

Çanakkale yolunda Asoss civarı küçük bir gölet. İki kişi oturmuş gölet kıyısına, bisikletim KUZ ve kıytırık sağda.

20150318_122242

Artık römorkuma alışmıştım ve hayallerimden biri olan Akdeniz  turuna çıkmaya karar verdim. Bu turda iki festival ve Antalya – Mersin olarak planlamıştım. Bu turda bana eşlik eden Ferdimen ile yola çıktığım ilk gün Konak Saat kulesinin önünde bisikletim ve römorkum sığacak şekilde resim çekiyorum anı olarak. Bakalım bu uzun turda römork bana nasıl davranacak.

20150519_091757

Römork tüm eşyamı alıyor, çadır, uyku tulumu, mat, branda, takım taklavat, yedek malzeme, tencere, tava, ocak, yiyecek, içecek ne varsa hepsi sığıyor. Bana fazlasıyla yer kalıyor. Çanta 100 Litrelik bir hacmi var. Her olasılığa karşı bagaj çantalarını da takıyorum ne olur ne olmaz diye. Yedek malzemeler, takımlar bir çantaya. Diğer çantaya kahve takımları ve ocak. Ayrıca yolda pratik olarak kullanacağım eşyalar da çantalara yerleştiriyorum. Böylece kamp kurarken ve toplarken daha kısa zamanda toparlanıp römorka yerleştirerek zamandan kazanıyorum. Uzun tur yaptığım için bir sürü eşya var yanımda. Konserve ve makarna da dahil. Bir de en önemli eşyalardan birisi güneş paneli. Günlerin çoğu açık ve güneşli. Güneş olunca da telefonu, bataryayı gün boyu yolda giderken şarj ediyorum pratik olarak. Gece de telefonu bataryadan şarj ediyorum ve şarj sorunu ortadan kalkmış oldu. Ayrıca ön tekerleğimde dinamo var. Gerektiğinde ya da güneşin olmadığı bulutlu havalarda ve gece dinamodan şarj olayını halledebilirim. Güneş panelim küçük boyutta; 5 Watt gücünde. Bana yetiyor şarj için. Güneş panelini römorkun üzerine lastikli kancalarla sabitledikten sonra güneş sürekli paneli görüyor. Römorkun arkasında araçların kolayca beni farketmeleri için iki yanda bayrak direği var. Soldakinde sarı, sağdakinde turuncu renkte üçgen bayrak takılı.

20150520_094907

Yolda bir at ile karşılaşıyorum, rengi siyaha yakın. At arabası olur ya benim atımın da arabası var. Bisikletimle çekiyorum at arabası gibi.

20150521_105038

Yolumuz sürekli çıkış ve inişlerle dolu. Akdeniz’e paralel uzanan Toros dağlarını üç kez aşmak zorunda kaldım. Bu bel ilk kez aşılan yer. Rakımı da 1560 metre yazıyor tabelasında. Adı ise; Ali Beli. Daha önce bu kadar yüksekliğe çıkmamıştım. Şimdi römorkumla çıktım. Demek ki dağlar römorkla da aşılırmış. Bunu deneyimledim bu turda.

20150601_125000

Ermenek girişinde bir benzin istasyonunda mola verdik. Elbette kendi kas gücümle gittiğimden yakıt almadım. Yakıtımız su ve yiyecek olunca petrol ürünlerine gerek yok. Ayrıca doğaya da zararlı egzoz gazı da salmıyoruz. Saldığımız doğal gaz, o da kendi üretimim. Buraya kadar da römoküm bana eşlik etti ve sorunsuz yola devam ediyorum.

IMG_0054

Bazı yerler çok dik ve toprak olunca fazla zorlamamak için bisikletten inip yürüyerek ittiriyorum. Böyle yerlerde bacaklar çekmiyor.

IMG_0438

Toros dağlarını ikinci kez aşmaya çalışırken uzun tırmanış daha bitmeden, akşam üzeri artık pilim bitiyor ve kendimi asfalta uzanmış olarak sere serpe yatıyorum. Römorkum ve bisikletim masum, sakin beni bekliyor. Ama tükenmişliği yaşadım. Bunun nedeni aynakoldaki dişli ve arka tekerlekteki en büyük dişli satısı. Aynakolda 24 diş, arka kasette 14 dişli, demek ki böyle uzun yokuşlarda yetmiyor ve aşırı zorluyor. Bunu İzmir’e dönünce değerlendirip dişli oranlarını değiştirmem gerek. Açıkçası römork epey zorladı bu dişli oranlarında.

Bu tur yaklaşık olarak 1750 Kilometre tuttu. Bir çok dağ, tepe, çıkış iniş karşıma çıktı. Bazen ittire kaktıra gittim ama hedefime vardım. Römork için edindiğim tecrübelerden birisi de tek tekerlekle çok dengeli yol almam. Savrulma gibi durum yok ve komple ağırlığım artınca Toroslardan Karaman tarafına inerken uzun inişte Kilometre sayacında 71.5 Km/h okudum. Bu benim yaptığım hız rekoru ve ip gibi indim bu hızda. Ama tavsiye etmem, küçük bir hata kötü sonuçlar doğurabilir. İnişte önüm açık, düz ve ilerisini görebiliyordum. Araçlar da yoktu, yoksa bu kadar hızlı gitmenin anlamı yok.

Yol yukarıya doğru eğimli devam ediyor, ben sereserpe kollarımı iki yana açmış duruda yatıyorum. Arkamda kıytırık, sarı, turuncu bayrakları ile. Etrafta çam ağaçları ile kaplı orman.

20150609_193030

Römorkuma bir isim gerekti, hangi adla anacaktım diye ararken sosyal medyada, facebook ta kendiliğinden ortaya çıktı. İlk başlarda arkadaşlarımdan birisi kendi yaptığı römorka isim arıyordu. Ben de yorum olarak “kıytırık” diye yazdım. Bana göre güzel bir isimdi. Neyse isim arayan kişi bana ters olarak bir ifade kullandığı için pek yapmadığım bir şeyi yaptım; arkadaşlıktan sildim. İsmi nedir diye de çoktan unuttum gitti. Sonrasında ben kendi römorkuma neden bu ismi kullanmayayım dedim. Böylece römorkumun ismi “kıytırık” oldu. Kıytırık ismi bence römork tırtıla benziyor. Tırtılın daha değişiği ve görünümü kırık, dökük gibi görünmesi kıytırık ismi çok yakıştı.

Bu arada son turumda Toros dağlarında römorkum kıytırıkla zorlanmıştım. Bunu dişli oranlarını ayarlamakla halletmeye çalıştım. Ön aynakol dişli sayısını düşürdüm; 22 dişli aynakol ile yeniledim. Arka tekerlekteki kaset dişli sayısını 9 olarak değiştirdim. En büyük dişli de 36 dişli. Toplam 4 diş kazanmış oldum. Böylece komponetleri komple değiştirdim. Bu değişiklikleri test etmek için Büyük Taarruz bisiklet turuna çıktım. Evden çıkarken bir poz çekiliyorum, bisikletim KUZ ve kıytırık ile. Arkamda kemerli taş örülü bahçe kapısı, üzerinde kanatlarını açmış kartal heykeli ve iki katlı evimiz. Bahçemde limon ağacı. Kıytırıktaki iki bayrağa ilave olarak başka bir fiber çubuk bağladım. Bu çubuk daha uzun, ucunda Türk bayrağı takılı.

20150905_073535

Böylece yenilenmiş komponetli dişlilerle Bornova çıkışındaki Belkahve yokuşuna sardım. Büyük Taarruz zamanında Yunan ordusunu İzmir’e kadar kovalayan Türk ordusunun başkomutanı Mustafa Kemal 8 Eylül de Belkahvede Mola verip kahvesini içmiştir. 9 Eylül İzmir’in kurtuluş gününde ordusu ile İzmir’i düşman işgalinde kurtararak Türkiye topraklarını kurtarmıştır. Büyük Taarruz zamanında yapılan yolu takip eden güzergahta arkadaşlarım tur yapıyor. Bu tura son 4 gününe katılacağım. Yurt dışında olduğumdan 26 Ağustosta başlayan tura yetişemedim. Yokuşu çıkarken hiç zorlanmadım desem yeridir. Römork ile rahatça Belkahve’ye kadar çıktım. Bisikletim KUZ, kıytırık ve arkada park haline gelmiş büyük Atatürk heykeli Bizi bekliyor. 8 Eylülde buraya geleceğim ve kahvemi içeceğim o günleri yad ederken.

20150905_100932

Artık yeni komponetlerin yardımıyla bisiklet turlarına kıytırık ta yanımda. Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu, ardından kendi yaptığımız Suyun Kaynağına Yolculuk Küçük Menderes Nehri Temiz Aksın turunda da kıytırık yanımda. Suyun kaynağına yolculuk başlangıcında Küçük Menderes nehrinin deltasında sembolik olarak bir avuç toprak alırken römorkum kıytırık bu değerli yükü taşımaya hazır.

su1-1-f-004

Römorkla bisiklet hiç sürmemiş olan arkadaşım Gürel de bisikletimi ve kıytırığı sürdü ve hoşuna gitti. Uzun araç sürmenin zevkini yaşadı.

20160428_151712_HDR

Bazen ovanın ortasında çok sert rüzgarlar esiyor ilkbahar da. Ne kadar sert eserse essin yine de yol almakta güçlük çekmiyorum. Bayraklarım sanki kıytırıktan uçacakmış gibi. Fiber çubukları yatırsa da bisiklet sürmeye devam.

su1-2-f-009

Uzun turlar olsa da kıytırıkla seyahat etmek zevkli bir o kadar da pratik benim için. Tur dönüşü kendi kahvemi kendim pişirip beleşe içmek gibisi yok. Bisikletim KUZ, kıytırık ve ben mutluyuz çimenlerin üzerinde Alsancak ta.

su1-5-f-006

Başka bir proje için aldığım kıytırık daha çok Urim Baba’nın kahvesinde işe yaradı. Kahve içmeyi sevdiğimden turlarda çantamda taşıdığım kahve takımlarını canımın istediği yerde, en güzel manzarada, bisiklet festivallerinde sürekli kahve pişirmek bana zevk verdi. Hayallerimden birisi olarak arkadaşlarım bir kahve aç önerilerine karşılık olarak Urim Baba’nın kahvesini açtım. Kahvem için uygun yer arayıp İzmir’in en güzel yerinde buldum İnciraltı Kent ormanı, Çakalburnu  mevkinde kocaman olmuş bir ılgın ağacının altında kahve yapmaya başladım. Kahvenin çatısı yok, duvarları da yok. Yani açık alanda kahve yapıyorum. Bisikletçi dostlarım sayesinde her hafta Cumartesi günleri öğleden sonra kahvemi açıyorum.

Bahçemde kullanmak için kendi yaptığım çivisiz tabure ve sehpamı kıytırığa yüklüyorum. Dört tabure ve bir sehpa kıytırığa rahatlıkla sığıyor. Cumartesi günleri bisikletim ve yüklü taburelerimle kıytırıkla beraber İnciraltı kent ormanına giderken.

13606875_1028912963895824_9112198734016286725_n

Urim Baba’nın kahvesini yaptığım yere gelince kıytırıktaki tabureleri ve sehpayı çıkarıp tezgahımı kuruyorum. Kahve fincanlarım, cezvelerim ve ocağım. Çekirdek kahve dolu kavanoz, su şişem, ocağın rüzgarlık koruyucusu hepsi yerini alıyor. Denizin kıyısında maviliği, iyot kokusu, çoğunlukla esen rüzgarı ile açık havada, duvarı ve çatısı olmayan bir mekanda kahveler beleş. Maksat muhabbet olsun diye zevkle pişiriyorum. Kıytırık tüm malzemelerimi taşıyor.

DSCN6744

İlk yaptığım kahve etkinliği yağmurlu bir günde şemsiyenin altında gerçekleşti. Beş kişinin katıldığı bu ilk Urim Baba’nın kahvesine kıytırık iş görmüştü. Biraz ıslansak ta sorun yoktu ve güzel bir etkilnikle kahve olayına başladım. 6 kişi taburelere oturmuş, sehpa önümde. Yağmur yağıyor ve şemsiyeler açılmış durumda.

82

Bazen rüzgar diniyor ve flütümü çıkarıp üflemeye çalışıyorum. KUZ ve kıytırık ses etmeden beni dinliyor pek çalamasam da.

20180113_124643_HDR

Deniz kıyısı bazen sert rüzgarların esmesine neden oluyor. Böyle durumlarda yanıma getirdiğim büyük şemsiyeyi rüzgar koruyucusu olarak ta kullanıyorum.

20160206_121655_HDR

Taburelerim ve sehpa kıytırığa yükleyince biraz havaleli oluyor. Yani boyutu yüksek. Yeni tasarladığım katlanır tabureleri yaptım. Tam da dokuz tane tabure kıytırığa rahatça sığıyor. Önde dokuz tabure, sehpa, üzerinde kahve takımları, KUZ ve kıytırık. Arkada denizin mavisi ve ılgın ağacı. Urim Baba’nın Kahvesi böyle bir yer.

DSCN7916

Kıytırık ve ben Türk bayrakları rüzgarda dalgalanırken Urim Baba’nın kahvesinde akşam olmak üzere. Güneş ufka bir yumruk kadar yaklaşınca takımları, tabure ve sehpayı kıytırığa sırasıyla yerleştiriyorum.

IMG-20180819-WA0004

Artık katlanın taburelerim ve sehpam kıytırığın çantasına rahatça sığdığından fazla yükseklik olmuyor. Ormanın içinde, ağaçların arasında KUZ ve kıytırık ile eve dönerken çekilen bir poz.

67792334_10220464657387859_2983969584488382464_o

Gelelim kıytırık parçalarına; Ana gövde ve bağlantı maşası alüminyumdan yapılmış. Gövde çantasız olarak çok hafif. Çantanın oturduğu taban sert plastik levha ile kaplı. Altta şase, üstte arka tekerlekten öne doğru boydan boya çevrelenmiş üst kısım. Alt ve üst ikişer destek kaynatılmış. Önde mafsallı maşa bisikletin arkasına bağlantı elemanı. Arkada iki bayrak çubuğu takılı.

IMG_20200509_151021

Ön mafsallı maşa yakından çekilmiş resmi. Arka tekerlekte bulunan makaralara kolayca takılabilen kilitli, yaylı aparat iki yanda sarı renkte. Sarı renkli plastik boruları geriye çekilince altta boruda oyuk var. Bu oyuk bisikletin arka tekerlek milinde duran makaralı parçaya oturtup yaylı plastik boruyu bırakınca oyuğu tamamen kapatarak kilitlemiş oluyor.

IMG_20200509_151034

Tekerlek ise 16 inçlik janttan oluşmuş, göbek mili mandallı. Üstünde çamurluk var. Çamurluğun üstünde kırmızı renkli ışığı olan aydınlatma kondurulmuş.

IMG_20200509_151106

Römorkun çantasının içi çok geniş, bir el arabasından fazlaca yeri var. Sanırım 120 Litre civarında hacmi var.

IMG_20200510_135810

Fermuarı kapatıp kıvırdıktan sonra ön ve arkada kilitli plastik mandallarına takıldıktan sonra su alma olanağı yok gibi. Yağmurlu havalarda eşyalar ıslanmıyor.

IMG_20200510_135918

Bisikletin arka tekerlek miline takılan taşıma ve bağlantı aparatı yakından çekimi. Parmaklarımın ucunda olan parça orijinali. Benim sonradan kendi yaptığım parça biraz daha uzun. 28 inçlik tekerlekte bağlantı maşası tekerleğe sürtmesi engellenmiş oluyor.

IMG_20200510_135357

Bağlantı maşasının ucunda taylı kilitleme mekanizması sarı renkte. Yaylı olan mekanizmayı geri çekince borudaki oyuk meydana çıkıyor. Tekerlekteki mile bağlı olan aparatın ucundaki plastik makaraya oturtuluyor.

IMG_20200510_135617

Sonra sarı mekanizmayı bırakınca alttan borudaki yarığı kapatıp kilitliyor. Çıkması olanaksız ve güvenle römork bisikleti takip ediyor.

IMG_20200510_135635

Böylece hayatıma giren kıytırık bir römork değil. O bisikletim KUZ’un yoldaşı, benim de yardımcım. Akşam güneşinin ufka yaklaştığı anda duvara yansıyan gölgesini ölümsüzleştirmek gerek diye düşünüyorum. Bisikletim KUZ, arkasından kıytırık takip ediyor. KUZ’un  üstünde de ben. Üçümüzün de taş örülü duvara yansıyan gölgemiz.

20150319_173541

Şimdi gelelim römorkun tek tekerlek mi? yoksa çift tekerlek mi? sorusuna. Bence deneyimlerde, turlarda gördüğüm kadarı ile tek tekerlek daha uygun. Çift tekerlekli römork takılı olarak sürdün mü? deseniz henüz  sürmedim. Sürsem de fark etmez. Neden diye sorarsanız çift tekerlekli bisiklet yere daha çok basıyor ve sürtünme tek tekere göre iki kat fazla. Ağırlık ta o kadar artıyor. Sonra bir yerden bir yere aktarırken daha fazla sorun olacağı kanaatindeyim. Tek tekerlekli römorkta kaldırıma çıkarken pek rahat çıkabiliyorum. Ayrıca otobüs bagajına daha rahat sığıyor. Ben sürerken ilk başlarda zorlanmama rağmen bir kaç günde alışıp normal olarak yola devam ettim. Hızlı giderken de dengeli gittiğini test ettim sayılır. Sonra kamp kurarken, toplarken daha pratik oluyor. bazen çadırı öylesine katlayıp çantasına koyuyorum, nasıl olsa yerim çok.

Bir de yolda tanıştığım, dost olduğum, hikayelerini dinlediğim, gezip gördüğüm yerleri hazine torbama atıyorum. Hazine torbam çok geniş, sizlere yeri ve zamanı gelince anlatıyorum hazine torbamdaki hikayeleri. Römorkum kıytırığın çantası büyük dolmak bilmiyor

İki Ada Bir Yarımada 7. Gün

29 Ağustos 2017 Salı

Kapıdağı Yarımada Turu – İzmir

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Ah aydınlıklardan uzaktayım
Kafamda o dağılmayan sükûn.
Ölmedim lâkin, yaşamaktayım
Dinle bak: vurmada nabzı ruhun.

Yarasalar duyurmada bana
Kanatlarının ihtizazını.
Şimdi hep korkular benden yana
Bekliyor sular, açmış ağzını.

Ah aydınlıklardan uzaktayım
Kafamda dağılmayan sükûn.
Ölmedim lâkin, yaşamaktayım
Dinle bak vurmada nabzı ruhun.

Siyah ufukların arkasında
Seslerle çiçeklenmede bahar
Ve muhayyilemin havasında
En güzel zamanın renkleri var.

Ölmedim hâlâ.. yaşamaktayım.
Dinle bak: vurmada nabzı ruhun!
Ah aydınlıklardan uzaktayım
Kafamda o dağılmayan sükûn.

Ruhum ölüm rüzgarlarına eş,
Işık yok gecemde, gündüzümde.
Gözlerim görmüyor… lâkin güneş
O her zaman, her zaman yüzümde.

Orhan Veli KANIK

 

Öne çıkan görsel, Dalgaların sahile vuran sesi ile uyandım. Gece sıcaktı, çadırımdan yine deniz manzaralı uyanmak güzel. Kumlar her tarafta, çadırlar sitenin çardağının dibinde kurmuştuk. Önümde Cem’in bisikleti ve çadırı, kumsal ve dalgalı deniz.

Kalkar kalkmaz deniz donumu giyip denizin tadını çıkarıyorum. Deniz suyu da sıcaktı. Sabahın erken saatlerinde kimseler yok sahilde. Kumsalın bittiği yerde kayalık burun var denize uzantılı.

Kumsalda kahvaltı yapmıyoruz. Toparlanıp yakında olan Çayağzı köyüne doğru gitmeye başladık, kısa sürede köye vardık. Aslında çok yakın olan köye nedense varamamıştık ve arkadaşları ikna edememiştim. Köyün evleri ve küçük limanı görünüyor.

Kahvaltıyı burada yapacağız, köyün kahvesinde konuşlanıp kahvaltıyı hazırlamaya başladık. Kahvenin bahçesinde incir ve dut ağaçları var. Ağaçların gövdeleri böceklerden korumak için kireç vurulmuş. Olmuş incirlerden bir kaç tane koparıp kahvaltı öncesi yiyorum.

Kahvaltıyı yapıp toplanarak yola çıktık. Bu günkü hedef Erdek, Cem ve Yıldız Bandırma yol ayrımında düz devam edecekler. Ben Erdek tarafına giderek arabayı park ettiğim yerden alıp İzmir’e doğru gideceğim. Arkadaşlarla öyle anlaştık. Bulunduğumuz köyün adı Çayağzı. Burada devamlı akan bir çay denize kavuşuyor. O yüzden Çayağzı ismi konulmuş. Çay küçük te olsa bu ayda akması iyi. Su hayattır ve etrafa yaşam katıyor.

Çay akınca çeşmeler de akıyor. Yolcular için çeşme yapılmış ve yolcu olarak suyun tadına bakıp mataramı dolduruyorum çeşmeden. Çeşme bej renginde fayanslarla yapılmış. Arkasında çınar ağaçları.

Çayağzı’ndan itibaren deniz kıyısından ayrılıp karadan gitmeye başladık. Yol öyle yapılmış. Deniz kıyısından bir yere kadar yol var ve bitiyor. Haliyle karaya vurunca hafiften tırmanışlar da başladı. Havada bu gün de bulutlar parçalı olarak üzerimizden geçiyor.

Ağustos ayı olmasına rağmen şeftali ağacındaki şeftaliler henüz olgunlaşmamış yeşil renkte. Herhalde kış şeftalisi, bu mevsimde çoktan olgunlaşması gerek. Şeftaliler yeşil olunca yiyemiyorum. Ağacın dalları şeftali dolu durumda.

Tırmanış devam ediyor, durup hem soluklanıyorum hem de yolun resmini çekiyorum kartal tüyümle.

Çayağzı çayını besleyen küçük bir gölet görünce durup resmini çekiyorum. Gölet çayın ağzına bent yapılıp su toplanıyor havzada. Gölet uzunlamasına dar bir alanda. Buradan göletin başlangıcını görebiliyorum. Etraf çam ağaçları ile çevrelenmiş.

Su olunca su kuşları da kendine mesken ediniyor. İki tane turna kuşu görüyorum uzaktan. Umarım resimlerini çekebilirim.

Turna kuşları beni fark edince havalanıp uçmaya başladılar. Cep telefonumla hazır beklediğimden havada uçarken ikisini de yakalıyorum bir poz. Çektiğim resimde pek belirgin olmasa da cep telefonuyla iyi yakaladım. İkisi tam ortada üst üste uçuyorlar.

Çayın gölete kavuştu yerdeyim, yatağında su gelmeye devam ediyor. Dibinde yeşil çimenler çıkmış. Az yukarıda da tarla olarak sürülmüş bir yer görüyorum.

Sağdaki ağaç yığınları yola gölgelik yapıyor. Ben de en sağdan, gölgeden gidiyorum.

Yolcunun tatlı meyvesi burada da var. Böğürtlen, tam da mevsimi. Olgunlaşmış böğürtlenlerden bir avuç toplayıp yiyorum. Dünkü topladığımız böğürtlenler kabın içinde iyice dağıldıklarından reçel yapamamıştık. O kadar böğürtlen boşa gitti. Avucunda bir kaç böğürtlen resmini çekiyorum dikenli çalısı ile.

Yolda bir çeşme daha görünce duruyoruz, hava da iyice sıcakladı. Serinlemek gerek. Çeşmeyi büyük yapmışlar ve iki tane yalak var altında. Çeşme tarafı fayans döşeli, yalak ve üstü duvar örülü ve kireç badana yapılmış. Biz çeşmenin başındayken amcanın birisi eşek ile geliyor. İki tane plastik bidonla çeşmeden su alacak. Eşek ve çeşmenin yalağı ile birlikte çekiyorum. Yerde bir tane bidon yatık durumda. Arkada incir ağacı ve zeytin bahçesi.

Ağaçlar sık ve büyük. Aralarında iki tane ağaç kurumuş.

Amca sularını doldurup eşeğe yüklerken bisikletlerimiz ve çeşmeyi olduğu gibi uzaktan karenin içine alıyorum. Çeşmenin üzerini asma sardırılmış. Bakalım üzüm var mı?

Çeşmenin üzerine çıkıp yakından bakıyorum asmaya. Kimi salkımlar siyahlaşıp olgunlaşmış. Kimi salkımlar da yeşil koruk olarak yeni büyüyorlar. Asma yediveren galiba.

İri bir salkımı elimle tutup resmini çekiyorum. Üst taraftaki üzüm taneleri mor renkte, altta ise bir kaç yeşil tane var.

Üzüm salkımını koparıp çeşmede tozlarından arındırarak hep beraber yiyoruz tane tane üzümü. Tadı da nefisti. Başka bir köylü tarlasından topladığı otları atın semerine bağlamış. İki yanında da kocaman sepetler var. İçinde meyveler olmalı bahçesinden topladığı. Köylü geçerken meraklı gözlerle bize bakıyor. Üç tane bisikletçi, üçü de yüklü kendi atı gibi. O bize bakarken atı üzerinde bir poz çekiyorum.

Bu tarafları daha düz ve eğimi az olan yerler. Ayrıca sık sık çeşme de görüyorum. Dağdan gelen iyi bir su kaynağı var demek ki. Ayrıca buralarda bir çok tavuk çiftliği de var. Sık sık yem tankerleri gelip gidiyor yolda. Sonunda denizi uzaktan görüyorum yolun ucunda.

Bir evin bahçesinde gördüğüm beyaz renkte çiçek açmış bitkinin arasından bir kaç kırmızı gül kendini göstermiş.

Sonunda sahilde deniz ile kavuştuk. Sahil olunca yazlıkçıların evleri birleşip köy gibi olmuş. Bir çok tekne de kıyıya yakın yerde bağlı duruyor.

Bir çeşme daha, bu kayrak taşlarından yapılmış. Su akıyor ve biraz su içiyorum çeşmeden. Çeşme bakımından bereketli yerler buraları. Çeşme tamamen çınar ağacının gölgesi altında kalmış.

Yarımadanın bu kesimi  daha sakin ve düz, o yüzden kıyıda boş yer yok gibi.

Marmara denizinin Bandırma tarafını görüyorum uzaklardan. Hava açık, sadece ince bir sıra bulut parçaları var ufuk çizgisinin üzerinde.

Yarımadanı Tatlısu köyüne geldik. Su bereketi hala devam ediyor. Adından da belli Tatlısu. Tabelanın resmin çekiyorum Tatlısu ve altında 50 Km hız sınırını belirtir trafik levhası.

Tatlısu köyünde de bir çok yazlık ve yazlıkçıların tekneleri denizde bağlı.

Aşağı yapıcı yerleşim yerinde mola veriyoruz. Burada çay içiyoruz deniz kıyısında üzerinde örtüsü olan masada. Tam karşıda da kimya fabrikası var manzara olarak. Cem kimya mühendisi ve bu fabrikada bir zamanlar çalışmış. Kimya fabrikası olur da çevreye zararı olmaz mı. Elbette olur ve insanlar pek farkında değil.

Sonunda yol kavşağına geldik, az sonra Cem ve Yıldız Edincik tarafına dönecekler. Edincik sol tarafta, ben düz Erdek tarafına gideceğim. Kavşağa gelmeden Cem ve Yıldız’ı arkalarından çekiyorum kavşak tabelası ile birlikte. Cem bana arabanın anahtarlarını veriyor ayrılmadan önce. Cem ve Yıldız ile vedalaşıp iyi turlar dileklerimi iletiyorum. İzmir’e kadar bisiklet sürerek gelecekler. Tabelada solda Edincik, düz olarak Erdek yazısı var.

Kapıdağı yarımadasını ana karaya bağlayan dar bir yerden geçiyorum. İki tarafın denizi aynı anda görünebiliyor. Burası deniz  seviyesinden 7 metre yükseklikte bir yer. İki denizin bu kadar dar bir yerde birleşmesi kış aylarında arabalara kar lastiği taktıracak kadar soğuk ve karlı geçtiğini belirtiyor. Karayolu tabelasında lastiklere zincir takmak için uyarı levhası takılmış.

Zeytin bahçesinin dibinde Marmara mermerinden bir çeşme yapılmış. Çeşmenin resmini çekiyorum.

Arkadaşlardan ayrıldıktan sonra Erdek tarafına tek başıma bisiklet sürmeye başladım. Önümdeki son yokuşu da tırmandıktan sonra Erdek ilçesine giriş yapıyorum. Tabelası da orta refüjde olunca bisikletim KUZ sol şeridin kaldırımına yakın park ediyorum. Erdek tabelası, nüfus : 34700 yazılmış. Bisikletim KUZ, turuncu çantalar. Çantanın üzerinde güneş paneli bataryayı doldurmaya devam ediyor. Orta refüj çim ekili.

Erdek merkeze geliyorum, Cumhuriyet meydanında bisikletim KUZ ve Atatürk heykeli ile meydanı çekiyorum bir poz. Direklerde 5 tane Türk bayrağı asılı.

Hiç zaman kaybetmeden arabayı park ettiğimiz yere geldim. Araba yerinde duruyordu, bu iyi. Otoparkın hemen yanındaki gölgelik çimenli yere oturup kahve takımlarımı çıkarıyorum. Tek kişilik cezvede kahvemi pişiriyorum. Kahvemi içerken hayallerimden birini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Kapıdağı yarımadası kıyılarını bisikletle dolaştım ve turun sonundayım. Bu turda telefonumla sürekli resimler çektim yol boyunca. Güneş panelinde bataryamı Güneş altında şarj ederek, geceleri de telefonumu bataryadan şarj ettim. Kahve cezvesi ocakta pişerken turu bitirmenin rahatlığı ile kendimi elçek ile çekiyorum yeşil çimenlerin üzerinde.

Kahvemi içtikten sonra arabanın yanına geldim. Bisikletimdeki çantaları arabanı içine attım. Gidondaki tüyleri de aldım yolda rüzgardan uçmasın diye. Bisiklet taşıyıcısını arabanın arkasına takıp bisikletimi bağladım sıkıca. Ardından yola çıktım ve bir kez kahvenin birinde mola verdim sadece. 5 Saat civarında bir yolculuktan sonra eve geldim. Bisikletimi ve çantaları arabadan eve taşıdım. Bisiklet taşıyıcısını arabanın içine yerleştirip eve girdim. Evdekilerle hoş geldin beş gittin muhabbetinden sonra sıcak bir duşun ardından akşam yemeğini yiyip yatıyorum balkonda.

Artık erken kalkmaya iyice alıştığımdan erkenden uyanıp balkondaki masamın başına oturdum. Bilgisayarı açıp cep telefonumdan çektiğim resimleri yükledim. Ayrıca harici hard diske de yedeğini kopyaladım. Bunu yaparken de kahvemi pişiriyorum bu arada. Kahve ocağım, cezve, içi kahve dolu fincan içilmeye hazır. Kuru dut taneleri ve bilgisayarım masada. Solda balkon dışında demir çubuğa bağlı Türk bayrağı aşağı sarkmış.

Sabahın erken saatleri olmasına karşın beyaz güvercinim de bana günaydın demeye gelmiş. Beyaz güvercin beni unutmamış bir haftalık yokluğumda. Sabah yemini yemek için tele kondu, yem atmamı bekliyor. Alttaki telde de çarşı güvercinleri ayrı duruyor. Hemen yemlerini atıyorum ve tur boyunca çektiğim resimleri tek tek bilgisayardan bakmaya başladım kahvemi içerken.

Bir tur yazısı daha bitiyor. Hayallerimden birisini yaptım. Kapıdağı yarımada turu. Bunu yaparken de iki adayı da dolaştım; Avşa adası ve Marmara adasını. Çok güzel anlarım oldu, hepsini an be an yaşadım, resim çektim ve hazine torbama bir çok hikaye koydum. Yaşadığım hikayelerin hepsini anlattım sizlere, umarım sıkılmamışsınızdır. Gezip göremeyenler için ve görmeyen kör arkadaşlarım için resimlerde elimden geldiği kadar betimleme yapmaya çalıştım. Dilim sürçtüyse affola der ya anlatıcılar ben de öyle diyorum. Yazmak gerçekten zor bir zanaat. İki yıl oldu ama zaman anca bulup yazabildim affola.

Başka turlardaki yazılarımda görüşme dileği ile yeni maceralara pedal çevirelim

Bu gün yaptığımız yol 33 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc