Aylık arşivler: Haziran 2016

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 13. Gün Dönüş

11 Eylül 2014 Cuma

Altınova – Aşağı Kırıklar köyü – Yenişakran – Aliağa – Alsancak – Üçkuyular

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

KARŞILAŞMA

 

Donmuş tarlalardan geçiyorduk bir vagonla şafakta.

Kızıl bir kanat havalandı karanlığın içinde.

 

Ve birden koşarak bir tavşan geçti yoldan.

İçimizden biri eliyle gösterdi bize.

 

Aradan çok zaman geçti. Artık ikisi de sağ değil,

Ne tavşan, ne de tavşanı eliyle gösteren adam.

 

Ah sevgilim, nerdeler, nereye gidiyorlar

Elin çakıp sönüşü, koşunun hızı, çakıl taşlarının hışırtısı.

Çektiğim acıdan değil, meraktan soruyorum.

 

 

 Czeslaw MILOSZ

 Çeviri : Cevat ÇAPAN

 

Öne çıkmış olan görsel, iki kişi deniz kıyısında bisikletle gidiyor deniz manzaralı.

120920148376

Uzun bir tur sonucu her gün bisiklete binmenin verdiği yorgunluk kendini uykudan uyanınca gösteriyor. Biraz da eve dönmenin psikolojisinin de sonucu olsa gerek.  Elbette güneş doğmadan uyanıyorum her sabah olduğu gibi. Çadırımdan tatlı bir yorgunlukla çıkıp güneşin doğmasını bekliyorum gerinme hareketleriyle. Güneşin doğması başlayınca durup ilk ışıklarını seyretmeye başladım. Yine harika bir güne başladım, içimi bir sevinç kaplıyor.

120920148359

Deniz sakin görünüyor, karşıda Midilli adası hayal meyal. 300 metre ileride dalgakıranlar var. Deniz sakin olunca dalgakıranlar da sanki denize sırt üstü yatmış dinleniyorlar gibi. Sağda bir tekne demirli.

120920148360

İşletme sahibi Hasan ile bir elçek resmi çekilmeden olmaz. İskelede bir süre sohbet ediyorum Hasan ile. Tüm yaz boyu çeşitli insanlarla uğraşmaktan yorulmuş. Artık sezon bitti sayılır, pek gelen de olmayınca dinlenme zamanı başlıyor Hasan ve ailesi için.

120920148361

Yaşar ve İlkay da kalkmış durumda, eşyaları ve çadırları toparlayıp bisikletlere yüklüyoruz. İlkay’ın lastiği inmiş, yama tutmamış anlaşılan. Lastiği söküp tekrar yama yaparak sağlamlaştırdık.

120920148362

Sabah kahvaltısını Altınova şehir merkezinde gevrek, poğaça ile kahvenin birinde yaptıktan sonra yola çıktık. Ana yolda bir süre gideceğiz. İlkay üzerini çıkarıp Güneşleniyor bisiklet üzerinde. Yanında da Yaşar var. Arkalarından çekiyorum bir poz.

120920148363

Yol düz olunca hızlı gidiyoruz, Bergama’ya gelmeden kestirme bir yola girdik. Burası Bakırçay deresinin suladığı bereketli ova. Aynı zamanda karayel rüzgarlarının bol estiği düzlük. Sürekli rüzgarın esmesi elektrik enerji üretimi için rüzgar türbinleri kurulmuş. Yaşar ve İlkay rüzgar türbinleri manzarasında bana poz verdiler. Ben de çektim tabi ki.

120920148364

Sonra Yaşar ile poz verdim. Bizi de İlkay çekti bu kez.

120920148365

Bu kez Yaşar İlkay ile beni çekiyor. Böylece birbirimizi üç resimde tamamladık.

120920148366

Neredeyse tüm ovayı rüzgar türbinleri ile kaplayacaklar. Kimisi işletmeye alınmış çalışıyor durmadan, kimisi de yeni yapılıyor. Daha da yapılacağa  benziyor. Ana yoldan girdikten sonra bir süre toprak yolda ilerliyoruz. Rüzgar türbinlerinden sonra asfalt dökülmüş.

120920148367

Yol ovanın ortasına kurulmuş Aşağı Kırıklar köyüne geldik. Bizi ilk karşılayan köyün kenar evlerindeki kaz sürüsü. Bizi görünce boyunlarını yukarı kaldırarak kıyıya kaçıyorlar. Kazlar hiç bir zaman kendilerinden olmayan canlıları istemezler. Evcil olmalarına rağmen insanları da aralarına istemiyorlar. Yabanilikleri devam ediyor anlaşılan.

120920148368

Aşağı Kırıklar köyünün kahvesinde molamızı verdik. Biraz acıkmışız, ocaktan sıcak su alıp birer çorba ekmekle yiyip açlığımızı giderdikten sonra çayları da içtik. Bu köy hep sakin olmuştur ve yine bu gün de öyle. Hasat zamanı ve köylüler tarlalarında olmuş ürünlerini toplamakta. Sadece köyün ihtiyarları ve çocuklar ortalıkta görünüyor.

120920148369

Kestirme olan yolda araç trafiği olmadan rahat gittik. Yeni Kent köyünden tekrar gürültülü ana yola çıkıyoruz. Artık Aliağa’ya kadar ana yoldayız. İki haftalık sakalım da iyice uzadı. Kendimi elçek ile çekiyorum arkamdaki yol ile birlikte.

120920148371

Yenişakran’a kadar düz olan yol iniş ve çıkışlara bırakıyor. Eve yaklaşmanın yorgunluğu yokuşlarda kendini belli ediyor. Yokuşun tepesine varınca biraz nefes normale dönsün diye dinleniyoruz. İlkay nefeslenirken.

120920148373

Hava da iyice sıcakladı, yolda gölgelik pek yok. Tepeyi yol için indirilmiş olan yerde bir parça gölgede oturup iyice ısınan Yaşar terini soğutmaya çalışıyor. Dinlenirken de biraz atıştırmadan da edemiyor.

120920148374

Bir kaç kez inip çıktıktan sonra Aliağa’ya vardık. Aliağa başlangıcında hemen deniz kıyısına doğru girerek ana yoldan kurtulduk böylece. Aliağa belediyesi iyi çalışmış ve sahili araç trafiğine kapatarak yaya ve bisiklet gezinti yeri yapmış. Biz de bisikletlerimizi rahatça sürüyoruz bize ayrılan bisiklet yolunda.

120920148375

Öğleden sonra çıkan hafif rüzgar denizi çalkantılı yapmış. Tatlı esen rüzgarda sahil boyunca aheste bisiklet sürmenin keyfini yaşıyoruz. Sahilde Yaşar ve İlkay önümde giderken çekiyorum.

120920148376

Aliağa da akşam 20:00 ye kadar oyalanıyoruz. Akşam yemeğini de bu arada yedik. Metro İzban bisikleti alma saati olan 20:00 de kent kartı hem Yaşar için hem de İlkay için ikişerden benimle birlikte 6 tane bilet parası kesiliyor. Merdivenlerden indirip tekrar biniş yerine çıkardıktan sonra metro vagonuna yerleştik üç bisikletli. Aliağa ilk istasyon olmasından dolayı rahatça binebildik. Bisikletlerimize yer bulmak sorun olmuyor ilk bindiğimizden. Haliyle koltuklarda da boş olunca ilk vagonun ön kısmını kapatıyoruz böylece. Zaten Alsancak istasyonuna girince kapıya yakın ineceğiz. İlkay ve Yaşar vagonda oturmuş, yüklü bisikletler yanlarında.

120920148377

Ben de Yaşar ve İlkay’ın karşısına oturarak trenin kalkmasını beklemeye başladık. Artık iyice gevşedim, yol ve tur bitti sayılır. Sadece Alsancak tan eve kadar bir yolumuz var ve o da bisiklet yolundan olacak. İlkay beni çekiyor otururken.

120920148378

1 Saat 5 dakikada Alsancak istasyonuna vardı metro. İstasyondan düz ayak çıkış yaparak bisiklet yolundan arkadaşım Ahmet’in işlettiği bisikletçilerin mekanı Cinatı cafe bara vardık. Yaşar ilk defa geldi ta Kosova dan buralara. Birlikte bir resim çekildik Cinatı’nın önünde.

120920148379

Cinatı’na gelip te Cinatı hatırası çekilmeden olmaz değil mi? Resimden sonra birer bira içerek turumuzun bittiğini kutladık hep birlikte. Ta Keşan dan buraya kadar 5 gündür yollardayız. Yine de ondan öncesi var. Üst kattaki Cinatı Hatırası yazısı önünde Yaşar ile çekiliyorum.

120920148381

Yaşar ilk defa İzmir’e gelmiş, İzmir’in sembolü olan tarihi Saat kulesinde durup resim çekilmeden olmaz. Saat kulesi ışıl ışıl.

120920148382

Sahil bisiklet yolundan giderek eve vardık. Bisikletleri apartmanın içine alarak yerleştirdik. Ardından sırayla sıcak birer duş alarak rahatladık. Üstüne birer kahve iyi gitti doğrusu, evde gibisi yok. Yaşar ve İlkay’ yataklarını yapıp hazırladıktan sonra yatıyoruz. Ertesi gün iyi bir kahvaltının ardından İlkay yoluna devam edeceğinden onu Üçkuyular vapur iskelesine bırakıyoruz bisikletlerimizle. İlkay’ın daha izni var ve Antalya’ya kadar gitmeyi düşünüyor bisikletle. İlkay için bir rota çizdim ve kalacağı noktaları, yerleri işaretlemiştim dün akşam. İlkay ile daha önce Az bilinen antik kentler turunda tanımıştım ama Gelibolu da karşılaşmamızdan itibaren 9 gün birlikte yolda olmamızdan dolayı iyice tanıdım. İyi bir yol arkadaşı ve iyi bir dost, iyi ki beraber uzun bir süre pedal çevirdim. Seni daha yakından tanıdım. Tanıdığıma da çok memnunum. Yola tek başına çıkacağından beni aramasını söylüyorum sık sık. Gerçi telefonu yok ve kullanmaktan da hoşlanmıyor. Yola çıktıktan sonra telefon kulübesinden beni arayıp iyi olduğunu söyledi her akşam. Üçümüz vapur iskelesinde birlikte çekiliyoruz.

130920148383

İlkay ilk önce Bostanlı da bir arkadaşına uğrayacak. İlkay ile vedalaşıp vapura bindirdikten sonra Yaşar ile eve gelerek bisikletleri bıraktık. Bisiklet satan arkadaşın dükkanından Yaşar’ın bisikleti için karton kutu almaya gittik araba ile. Karton kutuyu eve getirip bisikletin tekerleklerini söküp yerleştiriyoruz. Yarın sabah uçakla gidecek Kosova ya. Yaşar bana dedi ki bisikletimi satsam olur mu acaba? Ben de nerede, kime, nasıl, ne zaman satacağız acaba bu saatte? diyerek gülüp geçtim bu isteğine. Neyse Yaşar internette satışa koydu bisikletini. Benim cep telefonumu da ilanda verdi. Akşam birisi aradı bisiklet için cep telefonumu. Yaşara cep telefonumu verdim ve pazarlığı yaptılar. Ardından benden adresi istediklerinde şaşırdım. Arayan kişiye de ev adresimi verdim. Bir saat sonra arayan kişi geldi, bisikleti kutusundan çıkarıp gösterdik. Adam alıcı olacak ki Yaşar ile tekrar pazarlığa oturdu. Verdiği fiyatın az altında anlaştılar. Yaşar’ın düşüncesi de uçakta problem çıkarırlar, fazla para isterler nasıl olsa diyerek adamın verdiği fiyata razı olunca bisikleti adamın arabasına yükletip parasını aldık. Yaşarın içi rahatlamıştı, ben ise şaşkın olayları sadece izledim. Yaşar çantalarını kutudan çıkarıp eve aldıktan sonra boşalmış olan boş kutuyu çatıya götürüp bırakıyorum.

Ertesi sabah 04:30 da kalkıp Yaşar’ı hava alanına götürerek vedalaştıktan sonra uçağa bindirdim.

Ben Keşan’a doğru yola çıktıktan sonra festival davetiyesi eve gelmiş. Postadan gelen davetiye mektubu.

130920148387

Zamanında gelmeyen davetiyemi elden almaya Keşan’a kadar gittim. Bizim posta hizmetleri iyi çalışmadığından sorumsuz ve savsaklamalarından dolayı eve geç gelmesi normal postacılar için.

Posta dağıtım yapan kıza ;

“Neden zamanında getirmiyorsunuz mektupları mı?” diye sorunca postacı kız da ;

“Nereden geliyor mektubun?” diye sordu. Ben de ;

“Keşan dan” deyince

“Keşan Avrupa’nın hangi ülkesinde?” deyince artık konuşmanın anlamsızlığını anladıktan sonra konuşmayı kesiyorum. Demek ki böyle okumuş cahillerin elinde olan posta hizmetlerinden bir şey beklememiz doğru olmaz., Yazık hem de ne yazık PTT gibi bir kurum ne hale getirildi. Elden aldığım davetiye mektubu.

130920148387

Böylece bir tur yazısının sonuna geldik. Benim için çok güzel bir tur oldu. Hem gidişte, hem de gelişte güzel anılarım oldu. Elimden geldiği kadar sizlere anlatmaya çalıştım, hem yazı ile gem de görsel olarak. Bir sonraki tur maceralarında görüşmek dileği ile, kalın sağlıcakla

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak toplam 86 Kilometre civarında.

Yaptığım yolun haritaları aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 12. Gün Dönüş

12 Eylül 2014 Perşembe

Altınoluk – Gömeç – Ayvalık – Altınova

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Geriye Kalan

 

Bir anahtar verdindi bana

Kabaran yüreğimi bilerek.

Kullanıp durdum onu gönlümce,

Aşkıma kenar süsü diyerek;

Aşındırdım dişlerini zamanla.

 

Geriye ben kaldım işte.

 

Yalan olur sevmedim dersem;

Ama yolcu yolunda gerek.

Ey ömrümün uğuldayan durağı;

Yanlış hesaptan dönerek,

Benli günlerini sil istersen.

Geriye sen kaldın işte.

Metin Altıok

 

Öne çıkan görsel, Ayvalık şeytan sofrası tepesi, Güneş tam tepenin üzerinde.

110920148348

Günün ilk ışıkları çadırıma vurunca uyanıyorum. Güneş henüz doğmakta ve ben her sabah olduğu gibi güneşin doğuşunu seyrederek güne başlıyorum. Gece bisiklet sürmenin verdiği zorluk biraz yormuştu ama uyku hepsini hallediyor. Bir süre çadırımda güneşi, denizi seyrediyorum. Neredeyse 2 haftadır yollardayım bisiklet üstünde. Eve yaklaşmanın sevinci ve hüznü aynı anda içimi kaplıyor. Bir tarafta evi, evdekileri, ailemi, arkadaşları özlemişim. Herhangi bir aksilik olmazsa yarın akşam evdeyim. Bir tarafta tur bitiyor, tur heyecanı da sona erecek. İşin en önemli kısmı da sonbahar ve kışa girmekteyiz. Turlar ve festivaller bahara kadar yok. İzmir de günü birlik turlarla yetineceğim artık. Çadırımın içinde deniz, şemsiyeler ve yeni doğmuş Güneş.

110920148331

Diğer arkadaşlar da uyandı, yavaş yavaş toparlanmaya başladık. Kahvaltıyı ilerde uygun bir yerde yapacağız.

110920148333

Altınoluk ta bakkalın birinden kahvaltılık malzeme alarak yol kıyısında gölgelik bir yere çöreklendik. Yumurta kaynat, çayı demle hem de tek ocakla. Biraz uzun sürüyor tabi ki. Sonrasında harika bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı faslı biraz hayli uzun sürdü. Gerçi kahvaltıyı iyi ve besleyici yapacaksın yola çıkmadan önce. Bu kahvaltı seni kuvvetli yapacak ki yol alasın. Yaşar ve İlkay kahvaltıyı hazırlarken.

110920148334

Kahvaltının ardından yola çıkıyoruz. İlk önce Akçay’a vardık,  sahil yolundan Burhaniye’ye çıktık. Burhaniye içine girmeden girişindeki Kurtuluş savaş kahramanlarının orada bir kısa mola verdik. bir kaç resim de çekiliyoruz hazır durmuşken. Şafak çoktan yola çıkmış, sadece nerede olduğunu telefonla arayıp öğreniyorum. Şafak bu akşam Çandarlı da yazlığına varır. Bizim ise Ayvalık ta bir yerde kamp atmamız gerekecek. İlk önce İlkay ile Yaşar’ı çekiyorum.

110920148335

Yaşar ile heykel önünde resim çekiliyorum.

110920148336

Bu kez tayyare önünde resim çekildik, İlk önce İlkay ile.

110920148337

Ardından Yaşar ile.

110920148338

Artık Çanakkale – İzmir ana yoldayız, pedallara basmamız gerek deyip basıyoruz. Hava sıcak, pek rüzgar da yok. Günlerdir yollarda olduğumuz için çabuk yoruluyoruz. Yol kıyısında benzin istasyonunda birer dondurma ile serinlemeye çalıştık. Pistonlar da iyice ısındı, pistonları soğutmak gerek. Benzinciye cep telefonu vererek resmimizi çektiriyoruz.

110920148339

Bir süre dinlendik ve dondurmanın verdiği serinlik ile enerji bize yetiyor. Yola çıktık tekrar. Bazı yerler araç trafiğine kapatılmış, yeni asfalt dökülüyor. Haliyle kapatılmış yola girerek rahat bisiklet sürmek iyi oluyor. Böyle yol yapım çalışmaları 5 Kilometre. Bittikten sonra trafiğe açılıp devamında tekrar 5 Kilometre yol kapatılıyor.

110920148340

Gömeç te bulunan Atatürk manzaralı dağlara geldik. Atatürk’ün yüzü yere yatmış durumda dağın doğal yapısında tıpa tıp benziyor.

110920148341

İşte daha yeni atılmış bir pet su şişesi. Şişeden yeni dökülmüş su asfaltta akmaya başlamış. Arabada suyu içen elindeki şişeyi daha bitmeden dışarı atıyor. Bir taraftan para ile alınan su şişesi içinde su bitmediğinden israf ediliyor. Bir taraftan da çevreyi kirlettiğinin farkında bile değil. Zaten böyleleri için çevrenin hiç önemi yok, umurlarında da değil.

110920148342

Yol kıyısında hep aynı manzara ile karşılaşıyorum. Suyunu içen şişesini hop dışarı, bana ne dışarısı ne olursa olsun arabam kirlenmesi gerisi önemli değil zihniyetindeler. İşin üzücü tarafı da kendilerine hak olduğunu zannediyorlar.

110920148343

Bu pislikler arabalardan görünmediği için kimsenin de umurunda değil. Ama ben bisikletle geçerken hepsini görüyorum ve resmini çekmekle yetiniyorum sadece. Yol kenarında bir sürü plastik şişe var.

110920148344

Ayvalık’a geldik, nasıl geldik farkında bile değilim. Ayvalık içine gireceğiz. Tabelada; Ayvalık, Nüfus: 37200 yazılmış.

110920148345

Ayvalık içinden geçip deniz kıyısından güzel manzarada ilerliyoruz. Adalar, tekneler, deniz kokusu daha ne isteyelim ki. Yolun bize gösterdiğini seyrederek tadını çıkarmaya çalışıyorum her anı. İnsanların buna ihtiyacı var ama kimse farkında değil. Yoğun iş, stres, şehrin gürültüsü, yaşam kaygısı, zaman kısalığı insanları o kadar sarmış ki bundan kurtulamıyor bir türlü. Ara sıra böyle yerlerde her şeyi unutup yaşamanın tadına varmalılar.

110920148346

Deniz manzaralı evler Ayvalık taş evleri gibi yapılıyor. Ev ve bahçesi zengin ve gösterişli Adam geniş bir alanı kapatmış sadece kendine yazlık yapıyor. Bize kalan deniz kıyısı ve yol. Allahtan deniz kıyısını kapatmamış.

110920148347

Güneş ufka yaklaşmış, tam da şeytan sofrası dedikleri tepenin üstünde. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

110920148348

Şeytan sofrası karşımızda, daha önce gidip görmüştüm bir kaç kez ama araç ile gelmiştim. Gerçi bu gün uğramaya niyetim yok ama bir gün bisikletimle mutlaka geleceğim.

110920148349

Deniz kıyısı sahil yolu kıyıyı takip ederek ta Sarımsaklı kumsalına kadar gidiyor. Oradan Altınova’ya gitmekte. Hiç te engebe görünmüyor, ağır tempoda ilerliyoruz.

110920148350

Şeytan sofrasına giderken tepenin üstüne baz istasyonu çevreye iletişimi sağlamaya çalışıyor. Çirkin görünse de şimdilik böyle manzaralar görmek zorundayız. Cep telefonları hayatımıza o kadar girdi ki sanki vazgeçilmez. Hal böyle olunca sinyal almak için tepelerin üstüne baz istasyonu kuruluyor ve bizler de telefonla sinyal yakalayıp iletişime geçiyoruz. İşin içinde cep telefonlarında artık internet bile var. Denizde bir tekne demirli.

110920148351

Şeytan sofrasına giden yola yaklaştık, yazlıklar yolu kaplamış durumda. Uzaktan sanki bir şehre gelmişim gibi bir algı oluşuyor. Evler 4 – 5 katlı ve çoklar. Tüm kıyıyı kaplamış durumda, işte insanların ölü yatırımı. Yılda sadece en fazla bir ay yaşayacakları yere dünyanın parasını bağlıyorlar. Böyle istek olunca emlakçılar, inşaat şirketleri kıyıları talan etmekte para kazanacağım diye.

110920148352

Sahilde giderken birden bire solumuzda bir uçak görüyorum. Uçak nerden, nasıl gelmiş buraya belli değil. Ormanın içinde bakımsızlıktan neredeyse parçalanmış durumda. Aklıma Dostum Doktor Umur Gürsoy’un paylaştığı Kırık Cam teorisi geliyor.

Kırık Cam Kuralı

“Olumsuzluklarla mücadeleyi nasıl başardınız?” sorusuna N.Y. Valisi Guiliani’nin cevabı:
“Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar.
Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim.
Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.”
Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor. Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.
Polis bu kararlılığıyla “Küçük müçük, bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge olmasına izin vermeyeceğiz. ” demiş.
‘Kırık Cam Teorisi’
ABD’li suç psikoloğu Philip Zimbardo’nun 1969’da yaptığı bir deneyden ilham alarak geliştirilmişti.
Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model Oldsmobile bıraktı.
Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri gizli kamerayla izledi.
Bronx’taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi ‘sağ kalan’ otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da
olaya dahil oldu.
Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti.
“Demek ki” diyordu Zimbardo, “ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.

Anlaşılıyor, herhalde…İşe ilk kırılan camdan başlamak lazım.

110920148353

Ünlü Sarımsaklı plajına geldik. Buranın kumsalı neredeyse kuzey Ege kıyılarında benzersiz bir güzelliğe sahip. Yerli turistlerin yanında yabancı turistler de Sarımsaklı kumsalına gelip hem denizi hem de kumun tadını çıkarıyor. Eskiden sadece kumsalı olan Sarımsaklı yazlıkçıların ilgisi üzerine emlakçılar parsel parsel yağmalayıp satmışlar ve ortaya büyük bir kasaba çıkmış. Tüm kıyı neredeyse binalarla kaplanmış durumda. Burada yaz kış oturan var ve kalabalık. Sadece bakir olan yerde Sarımsaklı tabelasını çekiyorum. Arada deniz ve karşıda tepe var.

110920148354

Biz Sarımsaklı da kalmayacağız, daha önce kaldığımız Altınova kıyısında bir işletme. Güneş batarken  durup batışını izliyorum bir süre.

110920148355

Henüz deniz kıyısında değiliz ama güneşin batışını kaçırmadan, nerede olursam olayım tadını çıkarırım. Kalacağımız yere biraz daha pedal basmamız gerek.

110920148358

Hava kararmadan kamp atacağımız Yasemin Kafe’ye geldik. Artık üçüncü defa kamp attığımızdan işletme sahibi Hasan ile iyice tanış olduk. Kumsala çadırları kuruyoruz ve denize şöyle bir girip terden arınıyorum. Kurulandıktan sonra üzerimi giyip işletmenin restoranında akşam yemeği için siparişleri verdik. İşletme sahibi Hasan da her akşam olduğu gibi köşesinde şişeyi açmış demleniyor. Biz de birer bira ile yetiniyoruz yemekten önce. Yatasıya kadar restoranda oturup sohbet ediyoruz. Yaz tatili bittiğinden pek müşteri de yok bizden başka. Cep telefonlarının biten şarjını da dolduruyoruz bu arada. Uykumuz gelince çadırlara girip yatıyoruz. İlkay çadır kurmuyor, şezlonga uyku tulumuna girip uyuyor.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 90 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 11. Gün Dönüş

10 Eylül 2014 Çarşamba

Pınarbaşı – Geyikli – Ayvacık – Altınoluk

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Ocakta meşenin közüne demlenir

Nasiplisi gelip diz çöker

Demin koyusu damakta kalır

Ocağın sıcağı yürekte kalır

Muhabbetin koyusu gönülde kalır

Ardıç kuşu gelir kokusuna

 

Hoşgeldiğin, hoşbulduğundur

Hoşgördüğünde huzurlusundur

Yetindiğinde- yetinmediğinde ambarındadır tavanına kadar

İki kelamın asılı torbanda

Ezgisi Türküsü dudağında

esmaeseraçıkgöz

 

Öne çıkan görsel,  Yeşillikler arasında akan küçük bir çay.

100920148325

Güzel bir uykunun ardından  cep telefonumun alarmı çalmadan uyandım. İlkay ve Yaşar’ı da uyandırıyorum. Çadırları toplayı eşyaları bagaja yükledikten sonra köyün bakkalından kahvaltılık bir kaç şey alarak kahveyi henüz açmış kahveciden duble çayları ısmarladık. Kahvaltının ardından kahveyi de içerek sabah seramonisini bitiriyoruz. Hazır olunca yola çıktık. Pınarbaşı köyü çıkışında girişteki tabelasını çekiyorum.

100920148316

Köy yolları her zaman güzel, Mahmudiye köyündeyiz. Burada büyük bir Elektrik Şalt sahası var.

100920148317

Mahmudiye köyünde çimento fabrikası var. O yüzden Elektrik şalt sahası kurulmuş köyün girişine. Çimento fabrikasının tozları nereye gidiyor acaba? Fabrika yoldan biraz uzak. Sadece giden gelen kamyonlar biraz yolu fazlasıyla işgal ediyorlar.

100920148318

Köy şirin ve temiz görünüyor, servilerden anlaşılacağı gibi sağ tarafı köyün mezarlığı. Köyün temiz ve bakımlı olduğu mezarlığın duvarı düzgün ve kireç beyaz badanalı olması.

100920148319

Eskiden yel değirmenlerinde buğday öğütülür un yapılırdı. Şimdi ise yel değirmenleri çağa ayak uyduramadığından kimse işletmiyor yel değirmenlerini. Elektrikli motorlarla buğdaylar modern un fabrikalarında öğütülmekte. Yel değirmenleri çağa ayak uydurmuş. Rüzgar türbinleri elektrik üretmekte, dolaylı olarak buğdayları elektrik motorlarına enerji vererek ilişkilenmiş durumda. Formamdaki rüzgar değirmeni Rüzgar türbinlerinin atası olmuş oluyor. Bisikletim KUZ ve ben.

100920148320

Geyikli tarafına doğru yola devam ediyoruz tarlaların arasında.

100920148322

Geyikliye vardık, burada bir çay molası vermek gerek. Eyvah – Eyvah filminin kahramanı ünlü komedyen Ata Demirer Geyiklide parkı yaptırmış. Her gelişimde parka gelip çay bahçesinde çay içeriz.

100920148323

Geyikli deki molanın ardından yola çıkmadan karar veriyorum. Gülpınar, Behramkale yolundan gidersek yol uzayacağından Ezine, Ayvacık tarafından gitmeye karar verdim. Yol arkadaşlarımın ikisi de acemi, bir de yavaş hareket ediyoruz. En iyisi ana yoldan fazla uzaklaşmamak. Şafak Omaç bizden 50 Kilometre önde. Ona da yetişemeyeceğiz. Tabelalarda; Geyikli ve Bozcaada sağ tarafı gösteriyor. Solu ise Gülpınar 44 (Apollon Smintheion) ve Behramkale Assos) 69 Kilometre mesafede olduğu belirtilmiş.

100920148324

Ana yola çıktık, trafik biraz fazla ama yapacak bir şey yok. Böyle idare edeceğiz. Bir dere kıyısında kahve molası veriyoruz. Yeşillikler arasında akan küçük bir çay. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

100920148325

Ayvacık’ı geçtikten sonra duble yol bitiyor.  Tek yol gidiş geliş, kıyıdan dikkatli gitmeye başladık. Yer yer yol yapım çalışmaları var. Bitmesi epey uzun sürecek anlaşılan duble yol. Güneş ufukta batmak üzere.

100920148326

Karnımız iyice acıktı. Yol kıyısında piknik alanında köfte ızgara yapan mesire alanında köfteci ile fiyatta anlaşınca yarım ekmek, köfte yaptırıp karnımızı doyuruyoruz., ardından yola devam. Çam ormanı içinde gidiyoruz.

100920148327

Bir süre sonra hava kararmaya başladı. Tam da inişe geçmeye başladığımızda. Işıklandırmaları yakıp dar ve virajlı yolda dikkatli iniyoruz. Yol hem iniş, hem dar, hem de işlek. Otobüsler, tırlar, arabalar hem karşı yönden geliyor hem de inişteler. Bazen bizim arkamızda kuyruk oluyorlar araçlar. Aşağıdan gelen olmayınca geçiyorlar. İniş olduğu için hızımız da yüksek olduğundan bir iki arabanın sıkıştırması dışında güvenle iniyoruz. Ay da tepsi gibi yolumuzu aydınlatıyor.

100920148328

Henüz daha yukarılardayız, aşağıda sahil komple ışıl ışıl. Küçükkuyu, Altınoluk, Akçay, Ören olduğu gibi altımızda. Manzara süper. Buralarda manzara güzel olmasından dolayı epey restoran var. Ay manzaralı Edremit körfezi seyredilmeye değer. Ben de yolun kıyısında durup bu manzarayı bir süre seyredip bir resmini çekiyorum.

100920148329

Çanakkale tarafına defalarca bisikletimle gitmeme rağmen hiç bu yoldan geçmemiştim. Otobüsle geçtim bir kaç kez ama gece geçtiğimden hiç bir şey görememiştim. Bu yol nasıl diye merak etmişimdir. İşte şimdi merakımı giderdim. Gece olmasına rağmen yine de bir çok yer görüyorum ve Dolunayın olması görebileceğim en güzel manzaralardan birini yaşıyorum.

100920148330

Küçükkuyu’ya düzlüğe indik, bir süre gittikten sonra kalacak bir yer aramaya başladık. Çadır kamp yeri olan bir tabelayı görünce oraya doğru giriş yaptık. Ama sahibi biraz cins olduğu için İlkay kalmaktan vaz geçti. Öyle olunca kalmamaya karar verdik kamp yerine. O zaman bildiğim yere gidelim diyerek tekrar yola çıktık.  Altınoluk ta daha önce kaldığımız otelin yan tarafında otelin kumsalında kalacaktık. Gecenin karanlığında otele kadar pedal bastık. Kumsalda kafeteryayı işleten henüz yatmamışlar oturuyorlardı. Artık iyice tanış olduk, beni görünce hoş geldiniz diyerek çaya davet etti. Kalabilir miyiz bu gece deyince o da kalabilirsiniz tabi ki diyerek içime su serpti. Neredeyse gece 12 ye yaklaşmaktaydı saat. Çayları içtikten sonra çadırları kurup yerleştik. Ardından şortumu giyerek denizde girerek üzerimdeki teri atıyorum. Şafak Örende kamp atmış, artık ona yetişmemiz imkansız. Yarın pedala bastımı Çandarlı da soluğu alır. İşletmenin duşunda da bir duş alıyorum bu kez. Kurulandıktan sonra hepimiz çadırlara girip yatıyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 81 Kilometre civarında.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 10. Gün Dönüş

9 Eylül 2014 Salı

Gelibolu – Lapseki – Pınarbaşı köyü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gözbebeğinin içine yerleşmiş hüzün

Görüyorum

Yaş akmasa da; ağlıyorsun !!!

 

Nilgün Ünveren

 

Öne çıkmış olan görsel, Çanakkale’deki Tuva atı.

090920148306

Gece geç yatmama rağmen çamura batmanın verdiği yorgunlukla mışıl mışıl güzel bir uyku uyumuşum. Güneş doğarken uyanıyorum ve çadırımdan muhteşem doğuşunu seyrediyorum güneşin. Uykunun almanın verdiği dinginlik güneşin doğuşunu seyretmek bana inanılmaz bir huzur veriyor. Havada bulut olmaması günün açık ve güneşli olmasına uygun. Her zaman çadırımı güneşin doğduğu yöne kurarım. İkinci defadır aynı yerde çadır kurdum ve sabah güneşin doğudan doğup yavaşça yükselmesini seyrettim. Gerçi evrendeki tüm cisimler hareket halinde ve sayılara vurduk mu iş değişiyor. En iyisi bunları bildiğin halde her şeyin zamanda uyum içinde hareket ettiğini düşünmek ve zamana ayak uydurmak. Ben bunu düşünür ve yaşarım. Hayat yaşamaya değer. Dün akşam dolunay doğudan çıkmıştı, sabah ise aynı yerden Güneş çıkıyor. Çadırımın içinden deniz ve doğan Güneş.

090920148289

Güneşin doğuşunu seyretmenin tembelliğini çadırımda yaşadıktan sonra deniz şortumu giyip sabah yüzme gibisi yok diyerek denize dalıyorum. Denizde yüzerken gözüme bir kolye ilişiyor. Denizin içinde kumların üstünde öylece duran kolyeyi çıkarıp alıyorum. Siyah boncuklardan dizilmiş, ucunda beyaz akik taşı olan bir kolye. Kim bilir kim düşürmüş farkında olmadan. Kolyeyi boynuma takıyorum. Gelibolu hatırası olarak saklayacağım. Sabah deniz duşu iyi geliyor. Son kalan yorgunluk ta üzerimden gitti. Gayet diri ve canlıyım, kendimi harika hissediyorum.  İlkay beni kolye ile çekiyor, vücudum Güneşten yanmış.

090920148290

Yaşar ve İlkay kalkmış onlarla beraber çadırları ve eşyaları toplamaya başladık. Elbette ikisi de biraz tecrübesiz ve deneyimsiz olduklarından toplanmaları biraz uzun oluyor. Ben çar çabuk toparlanıp eşyaları bagaja bağladıktan sonra beklemeye başladım. Bisikletim KUZ yüklü durumda. Bu arada köpeklerini gezdiren Hüseyin ile tekrar karşılaşıyorum. Arkadaşlar hazır olasıya kadar sohbet ediyoruz Hüseyin ile.

090920148291

Arkadaşlar hazır olduktan sonra Hamzakoy dan ayrılıyoruz. Sahilden, falezlerin önünden gidiyoruz. Dumlupınar batığı geliyor ilk önce.

090920148292

Falezlerin yapısı ilginç gerçekten. Zamanla deli poyraz rüzgarları ile bu hale gelmiş oyarak.

090920148293

Falezlerin üstüne çıkarak ilk önce Bayraklı Baba türbesini ziyaret ediyoruz. Nedense  salyangozları görüyorum türbenin bahçesinde, mermerlerin üstünde. Bu salyangozun kabuğuna da bir yaprak sapı ile birlikte takılmış, nerde takıldıysa yaprakla beraber gidiyor. Salyangoz da bunun farkında değil, olsa da yaprağı atacak eli ayağı yok ki!

090920148294

Bayraklı Baba’nın bayraklardan görünmeyen kabrinin içine girerek ruhuna bir Fatiha okuduk.

090920148295

Gelibolu yarımadasındaki şehitlikleri ve tarihi yerleri gösteren kabataslak bir harita.

090920148296

Gelibolu fenerini de görmeden gitmiyoruz. Yanındayken boyu kısa ama falezlerin üstünde. Çanakkale boğazına hakim bir yerde olduğu için Marmara denizinin her yerinden görülebiliyor.

090920148297

Gelibolu gezimizi kısa bir turla bitirip Lapseki’ye geçmek için arabalı vapura biniyoruz. Bisikletlerimiz kenarda park halinde geminin içinde.

090920148298

Lapseki’ye gemi yanaştıktan sonra iskelede bulunan Pegasus heykeli bizi karşılıyor.

090920148299

Lapseki küçük bir kasaba ve iskeleden çıktıktan sonra Lapseki bitiyor.

090920148300

Çanakkale boğazına paralel kıyı boyunca gideceğiz. Bazen boğazın manzarasını seyrediyorum durup.

090920148301

Keşan’a gelirken Umurbey den gelmiştik. Yine aynı yerdeyim ve aynı yoldan gitmeyeceğim. Hep değişik, daha önce gitmediğim yollar bana daha uygun.

090920148302

Çamların olduğu bir gölgelik yerde mola verdik. Burada yaşlı bir kaplumbağa kabuğu bulduk. Evi sırtında gezen evini terk etmiş sadece evi kalmış. Benim evim de bagajımın üstünde taşıyorum yol boyu. Yanında da sarı kaskım duruyor.

090920148303

Fırsattan istifade Yaşar bulduğu bir çek yatın yatak kısmında şekerleme yapıyor. Yaşar da günlerdir yolda ve son iki gün çamurda boğuşmaktan epey yoruldu.

090920148304

Molanın ardından yola devam etmeli diyerek yoldayız. İlkay yol kıyısında duruyor.

090920148305

Yol kaymak gibi olunca hızlı bir tempoda ilerleyip Çanakkale’ye varıyoruz öğle vakti. Çanakkale’nin sembollerinden biri Truva atının önünde gelerek duruyoruz. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

090920148306

Üç yoldaş birlikte poz veriyoruz Truva atının önünde.

090920148309

Yolda gelirken karşılaştığımız yabancı bisikletçiler de Truva atının önüne geliyorlar. Burada Fatih Musluoğlu ile karşılaşıyoruz. Fatih te yabancı bisikletçileri karşılamaya gelmiş. Hal böyle olunca bir resim çekildikten sonra kıyıda kahve pişirip hep birlikte içiyoruz. Resimde Truva atı önünde 6 kişi var.

090920148310

Çanakkale de öğle yemek işini hallettikten sonra yola devam ediyoruz. Çanakkale içinden ana yola çıkmadan Dardanos tarafına kadar ara yoldan gittikten sonra ana yola çıktık. Yol da inişli çıkışlı. Epey yüksek bir yerden manzara güzel olunca karşıda Gelibolu yarımadasının uç kısımlarında olan Şehitlik abidesinin resmini çekiyorum.

090920148312

İki çam gövdesinin arasında Şehitlik abidesi.

090920148313

Daha önce bu yollardan defalarca geçtiğim için artık resim çekmeden gidiyoruz. Akşam kamp için artık benim düşünmem gerek. Çünkü Yaşar ve İlkay buraların yabancısı ve kamp konusunda tecrübesiz. Aklıma ilk gelen Çanakkale ana yolundan Geyikli yönüne giderken ilk girişteki Taştepe köyünde kamp atmak. Köyün girişinde çeşme ve tuvaleti olan ve yemek yenilen çay bahçesi var. Oraya varınca işletme sahibine burada kamp atabilir miyiz diye sorunca işletme sahibi olmaz dedi. Biz de yolumuza devam ettik. 4 Kilometre ileride Pınarbaşı köyüne vardık. Köyün kahvesinde bulunanlara nerede çadır kurabiliriz diye sorunca caminin arkasında pazar yerine rahatça çadırınızı kurabilirsiniz deyince rahatladık. O gün de pazar kurulmuş, pazarcılar kalan sebze, meyve kasalarını traktörlere yüklemeye başlamışlardı bile. Temiz bir yere çadırları betonun üzerine kurduk. Eşyaları da içine yerleştirdikten sonra kahvenin bahçesinde makarna pişirip içine ton balığı takviye ederek akşam yemeğini yiyoruz. Üstüne de kahvemi keyifle içtikten sonra bir kaç çay içerek akşamı yaptık. Fazla geç olmadan gidip uyumak gerek diyerek caminin tuvaletlerinden yararlanıp rahatladıktan sonra çadırlara girip yatıyoruz. Bir süre pazarcıların toplanma gürültüleri devam etti. Sonra dalmışım derin bir uykuya.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 80 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığım yolun haritası

Powered by Wikiloc

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 9. Gün Dönüş

8 Eylül 2014 Pazartesi

Keşan – Bolayır – Gelibolu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

“Önce bir insan durur

sonra bir sokak

derken bir semt

ve bir şehir

bir bakmışsınız

paldır küldür yıkılır

bütün bulutlar”

(a.ilhan)

 

Öne çıkmış olan görsel, hava kararmaya yüz tutmuş, Marmara denizinin üstünde dolunay aydınlatıyor denizi. Bolayır sırtlarındayız.

 

Dün bisiklet ve çamur beni epey yormuştu. Güzel ve derin bir uyku uyudum sabaha kadar. Saatim sabah 07:00 de çalmasına rağmen biraz tembellik yapıyorum bu sabah. 8 de kalkıp çadırımdan dışarı çıkıyorum. Parkta ki kuşlar güzel bir günün habercisi olarak cıvıldaşıp duruyor. Bir süre kuşların cıvıltılarını dinliyorum. Festival bitmişti ve yeni bir macera başlayacaktı bu gün. Eve dönüş başlıyor ve nereden nasıl gidecektim belli değil. Artık “Kervan yolda düzülür” diyecektim. Yanımda Antalya dan gelen İlkay ve Kosova dan gelen Yaşar yol arkadaşlarım olacaktı. Belki Şafak ile Gelibolu da karşılaşıp beraber de gidebilirdik. Bakalım yol bize ne gösterecek.

GülAyşe fırından bir sürü gevrek, simit, poğaça ne varsa almış gelmiş. Toplam 5 kişiyiz, fırını komple getirmenin anlamı yok. Aç kalmayalım diye biraz abartmış gibi. Neyse kahvaltı masasını hazırlayıp aç kurtlar gibi çatal, kaşık elimizde bekliyoruz çayın demlenmesini Rahman Karataş ile. Benim elimde tahta kaşık ve çatal var. Rahman’ın elinde demir çatal – kaşık bir arada.

10444342_10152673757573559_4803321019224593815_n

Rahman’da bulunan benzin ocağını kullandık çayı demlerken. Benzin lpg ocağa göre daha çabuk kaynatıyor çay suyunu. Piknik masasında 5 kişiyiz, Rahman, ben, Yaşar, İlkay ve GülAyşe.

10641138_10152673757058559_4683509847050411965_n

Güzel bir havada, güzel bir ortamda, güzel insanlarla mutluluğu yakalıyoruz şairin dediği gibi. Acele etmeden, yavaşça, sohbet ederek, sindire sindire kahvaltıyı yaptık. Masada; ben, Yaşar, İlkay ve GülAyşe var.

080920148250

Elinde güzel makine olunca sanatçılık ortaya çıkıyor. İlginç, değişik, şimdiye kadar çekilmemiş, illa ben çekeceğim, anı çekmek için şekilden şekle giren Rahman. Bazen bankın üzerine çıkarak resimler çekmeye başladı. Gerçi çektiği resimleri henüz göremedim ama ne yapalım çeksin bakalım, Allah çektirmesin. Alttan Rahman’ı fotoğraf makinesi ile resim çekerken ben de onu çekiyorum.

080920148251

Muhteşem kahvaltının ardından toparlanmaya başladık, ipte kuruyan eşyaları çantalara katlanıp kondu. Ön arka çantalar yerine takıldı, içine diğer eşyalar konulduktan sonra mat dürüldü, uyku tulumu torbasına sığacak kadar küçültülüp sığdırıldı. Ardından çadır söküldükten sonra bir güzel katlanıp torbasına yerleştirildi. Uyku tulumu, mat ve çadır arka bagajın üstüne konulup kancalı lastik ile sıkıca bağlandıktan sonra yola çıkmaya hazırım. Diğer arkadaşlar da hazırlandıktan sonra parkın dışında muhteşem dörtlü pozu verdik GülAyşe’ye. Park önünde, ben, Rahman, Yaşar ve İlkay. Parkın kapısında Mehmet Gemici cennet parkı yazılmış

Yollar bizim… diyerek kollarımızı kaldırıyoruz.

1501396_805147452870923_1329128817325903180_o

GülAyşe rehberliğinde Hakan Eşme’nin iş yerine gelerek hem festivalin bitişini kutlamak için hem de vedalaşmak için uğradık. İşyeri daracık bir merdivenden yukarı çıkıp ofisine girdik. Elbette ziyaretlerin vazgeçilmezi misafirlere çay ikram edildi.

10672289_10152673758803559_4212442376738348405_n

Çaylar içildikten sonra hep beraber DOÇEK derneğinin lokaline geldik. Kirası ucuz olsun diye ara sokakta bir yerlerde tutulmuş. Hakan bize birer tişört hediye ediyor derneğin. Hep beraber coşkuyu vererek resim çekildik bir DOÇEK anısı olarak. Hakan, Yaşar, GülAyşe, Rahman, ben ve İlkay.

080920148254

Dün aldığım bez ayakkabının arka kısmı, dikiş yerinden sökülmeye başladı bile. Dernek lokaline gelirken gördüğüm ayakkabı tamircisine gelerek ayakkabımın sökülen yerini diktirerek rahatladım. Eee ucuz etin yahnisi yavan olur derler ya işte öyle. Bakalım eve kadar götürecek mi bez ayakkabılar. Ayakkabı tamircisini tezgahının başında ayakkabımı tamir ederken.

080920148252

Ayakkabı tamircisinden lokale geri döndüm. Arkadaşlar içeride beni bekliyorlardı. Bisikletim KUZ park halinde lokal önünde.

080920148253

Ben geldikten sonra yola çıkmağa hazırız deyip GülAyşe’ye bir poz daha veriyoruz birlikte. Rahman İstanbul’a gidecek. Yolumuz burada ayrılıyor. İlkay, Yaşar ve ben İzmir’e kadar beraber gideceğiz. Hakan, ben, İlkay ve Yaşar eller omuzda. Rahman eli ile zafer işareti yapmış.

10608247_805147522870916_3463891203384830683_o

Arkadaşlarla vedalaşma seremonisinin ardından üçümüz ara sokaklardan yola çıktık. İlk önce ana yola çıkmamız gerek. Arkamızdan GülAyşe bizi çekmiş giderken.

10580943_805147709537564_2568536192985181828_o

Ana yola kısa sürede çıkıp normal tempoda yeşil tarlaları seyrederek yolculuğumuz başladı.

080920148255

Neredeyse öğlen oldu Keşan dan ayrılmamız. Kaymak gibi asfaltta tempoyu biraz artırmak gerek deyip asılıyoruz pedallara. Elçek ile kendimi ve arkadaki Yaşar ve İlkay’ı çekiyorum.

080920148257

Festivalin şamatası, telaşı, yeni arkadaşları, eski dostları hepsi geride kaldı. Yolun, yolculuğun sessizliği başladı. Yolda olmak başka bir şey. Sanki yeni yaşama doğru gidiyorum. Önümde yol boş, araç yok.

080920148258

Güneş enerjisi ile dolan feneri lastiklerle direksiyona bağlayıp şarj olacak yolda giderken. Gece fener olarak kullanıyorum. Nasıl olsa güneş bedava. Haliyle şarj da bedava oluyor. Yanında da ön aydınlatma feneri takılı.

080920148259

Arada bir durup nefes almak gerek. Hazır durmuşken Yaşar’ın bir resmini çekeyim dedim, o da pozunu bisikleti ile verdi. Koru dağlarını tırmanmaya başladık. Bulutlar toplanmaya başladı, belki yolda yakalar belli mi olur.

080920148260

Koru dağı zirvesine çıktıktan sonra tam inişe geçerken hava değişti. Birden yağmur başladı, hemen çöp torbalarını ile çantalarımı koruma altına aldım. Yağmurluğu da üzerime giyip inişe devam ettik. Gerçi yağmur fazla sürmedi, öyle bir yağıp geçti üzerimizden. Çay içmek için dinlenme tesislerine karşıdan karşıya geçerken.

080920148261

Yokuş aşağı olunca iniş te çabuk oluyor Koru dağlarından. Gelibolu’ya az kaldı. Gelibolu da ki Selim ile telefonla görüşüyorum bu arada. Gelibolu’ya az kaldı dedim. Şafak ile de telefonlaşıyorum bu arada. O da bizi beklememiş yola çıkmış Gelibolu dan Bizden 50 Kilometre önde. Bana yarımadanın köylerini dolaşarak Eceabat tan Çanakkale’ye geçecek. Belki yakalarız seni dedim. Tabelada; Gelibolu 26, Eceabat 68, Çanakkale 78 Kilometre yazılmış.

080920148262

Bazı yerlerde yol yapım çalışmaları dolayısı ile trafiğe kapatılmış durumda. Duble yapılmış yolu son kat asfalt atılmış, yer çizgileri çizilmiş. Ufak tefek işleri henüz bitmediğinden trafiğe açılmamış yola geçerek bir süre böyle gidiyoruz istediğim şeritte. Bir daha zor gideriz sol şeritte bisikletle. Yaşar’ı çekiyorum bisikletin üzerinde, hem de sol şeritte.

080920148263

İlkay’ı da çekiyorum bisikletinin üzerinde.

080920148264

Yaşar İlkay ve beni çekiyor yan yana bisiklet sürerken.

080920148265

Bolayır’a vardık, karnımız da acıktı. Bolayır da 2 Kilometre kadar yukarıda. Mecbur çıkacağız yemek işi için. Hem Namık Kemal hem de Gazi Süleyman Paşa türbesini ziyaret ederiz. Gerçi ben daha önce ziyaret etmiştim. Yaşar daha önce hiç gelmemiş buralara. İlkay da ilk defa geliyor Bolayır tarafına. Onların görmesi gerek.

080920148267

İlk önce bir lokantada yemeği yiyoruz, ardından mezarların olduğu yere geliyoruz. Katran ağaçları parkı süslüyor yeşil olarak.

080920148268

İlk önce Gazi Süleyman Paşa türbesini ziyaret ediyoruz.

080920148269

Ardından Vatan Şairi Namık Kemal’in mezarını ziyaret ediyoruz.

080920148270

Bolayır yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş şirin, küçük bir kasaba. Etrafa hakim bir tepe olması dolayısı ile manzaranın seyrine doyum olmuyor. Bir süre de olsa Saroz körfezinin güzelliğini seyre daldık. Buralara da yağmur yağıp geçmiş, hava şu an açık.

080920148271

Buradan Çanakkale boğaz girişi görünüyor.

080920148272

Ziyareti bitirip yola çıkacağız, kahvede bizi gören biri bize bu yolu devam edin Gelibolu’ya çıkarsınız. Eski İstanbul yolu olduğunu, sadece yol biraz bakımsızlıktan bozuk olduğunu söylüyor. Hem araç ta geçmiyor bu yoldan. Biz de eski yoldan gitmeye karar vererek yola çıktık. Yol tam Gelibolu yarımadasının başladığı yer olan Bolayır dan itibaren sırt üzerinde gidiyor. İki yan da manzaralı ve bize göre tam istediğimiz bir yol.

080920148274

Trakya’nın en önemli ürünü Ay çiçeği, tarlada olgunlaşmış toplanmayı bekliyorlar. Başı öne eğik, öylece mahzun durumda.

080920148276

Bazı tarladaki ürünler toplanmış.

080920148277

Saroz körfezinin ucunda, Ege denizinde güneş batmak üzere. İşte burada öyle bir an yakaladık ki her zaman denk gelmez. Güneş batıda ufukta alçalmakta. Doğuda ise Ay yeni doğmuş. Güneş batarken çekiyorum sağ tarafımdan.

080920148278

Biz de Gelibolu yarım adasının sırtında her iki yönü de rahatça görüyoruz. Doğuda Marmara denizi üzerinde Ay yeni doğmuş, henüz yükselmekte. İşin ilginç yanı bu gün dolunay. Tepsi gibi büyük olan ay muhteşem görünüyor gümüş renkli ışıltılarıyla. Bu anı dakikalarca seyrediyorum  ve kendimi çok şanslı hissettim birden bire. Güneş batı ufkunda, Dolunay doğu ufkunda. Batıda Ege denizi, Doğuda Marmara denizi. İki ayrı deniz, iki ayrı gök cismi, biri bize hayat veren yıldız, birisi de o yıldızın gezegeninin uydusu. İkisi de 180 derecede bana göre ve ben de yüksek bir tepeden bu olaya şahit oluyorum. Acaba bu durum ne kadar zamanda bir oluyor? Gerçekten kendimi şanslı hissediyorum. Normal yoldan, ana yoldan gitseydim bu durumu yaşayamazdım. Tesadüfler beni doğada erişilmeyecek anlara şahit olmama neden oluyor.

080920148279

Bu anı dakikalarca seyredip durduk, güneş bir süre sonra battı. Gecenin kraliçesi Dolunayın ışıkları gün kararırken daha da artıyor. Dolunayın yükselişini seyrediyoruz bir süre daha. Bisikletler park halinde ayçiçeği tarlası yanında.

080920148280

Digital zoom ile yakınlaştırıyorum Ayı. Ay parlak ışıkları ve dolunay olması nedeni ile gökyüzü biraz mavi gözüküyor.

080920148283

Ay iyice yükseldi, hava da karardı. Marmara denizine vuran ayın şavkı gümüş – altın bir yansıması gözler önüne seriliyor. Ayın büyüleyici ışığı dünyayı kapladı. Hayali bir dünya çıkıyor ortaya, tüm çirkinliklerin üzeri örtülerek ay ışığının büyüsü ile her şey güzelleşiyor gözümüze.

080920148286

Artık inişe başladık, Tüm Gelibolu ve Çanakkale boğaz girişi için kurulmuş olan baz istasyonunun önünden geçerken ağaçlı yolun arasından ayın muhteşem görüntüsü karşıma çıkıyor birden bire. Ben de bu anı çekiyorum.

080920148288

İnişe başladıktan sonra ışıkları yakıyoruz bisiklet üzerindeki. Yol ayın ışığında gündüzmüş gibi görünüyor. Bir ara Yaşar geride kaldı ve durdu, ne oldu diyerek bekledik bir süre. Yanımıza gelince anladık ki tekerlekleri çamurla dolmuş. Gündüz yağan yağmur yerdeki toprakları yumuşatmış. Yaşar’ın lastikleri dağ lastiği olduğu için çamurları toplamaya başlamış yerden. Yoldaki asfaltın büyük bir bölümü yok olmuş. Toprak olan yerler daha çok. Biraz daha aşağıda sağımızda boru döşenmiş ve taze toprak ıslanıp yola yayılmış durumda. Bu kez bizi de çamur tutmaya başladı. Öyle bir hal aldı ki dünkü olayı tekrar yaşamaya başladık. Yeni yapılan toprak harfiyatının artıkları yağmurun etkisi ile sakız gibi olmuş. Yapışkan çamur bizi bırakmıyor yine. 10 Metre gidip çamurları temizlemekten yorulmaya başladık. Böyle çamurla mücadele ederken Selim beni arıyor telefonla. Neredesiniz diyor, ben de Bolayır’dan, eski İstanbul yolundan geldiğimizi, inişe geçtiğimiz sırada çamura battığımızı anlatıyorum. Hemen gelip bizi kurtarmasını söyledim. Selim de merek edip karşılamak için ta Bolayır’a kadar gelmiş, bizi bulamayınca Gelibolu’ya geri gelip telefonla aradı. Biz Selim gelesiye kadar çamurla mücadele ederek inmeye çalıştık. Asfalt yola 500 metre kala Selim arabası ile geldi. Bisikletteki tüm çantaları arabaya verdikten sonra Boş bisikletle çamurları yara yara çıkıp asfalta ulaştık.

Daha önce kaldığım yere giderek arabadan eşyaları alarak çadırları kurduk. Kafeteryada yarım ekmek kokoreç mideme nasıl indi anlamadım bir bira ile. İki gün çamurla uğraşmak yıpratmıştı, yolda böyle olur diyerek moralimizi bozmaya gerek yok. Selime teşekkür ettik bizi çamurdan kurtardığı için. Ayrıca yediğimizin hesabını da bize ödetmedi. Sağ ol var ol Selim, borcumuzu nasıl ödeyeceğim bilemiyorum. Saat 12’ye doğru Selim evine gitti. Ben de deniz şortumu giyerek şöyle bir deniz duşu alayım diyerek denize girip üzerimdeki teri attım. Bu duş iyi geldi doğrusu. Kurulanıp eşofmanlarımı giyerek çadıra güzel bir uyku çekmek için arkadaşlara iyi geceler dedim. Çadıra girip yatıyorum.

Bu gün yaklaşık olarak 70 Kilometre civarında yol yaptık.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc