Aylık arşivler: Mart 2016

Hakkımda

Hakkımda

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Yaz ! Dedi uzun saçlı adam…
Kalem yoktu o zamanlar ve kağıt da.
Kalemi tutan el de yoktu
ve emektar bir bisikletin tekeri altında
aşkla ezilmemişti daha toprak.
Yaz ! Dedi uzun saçlı adam
Ocağa sürülürken kahve cezvesi…

Emine Gözde Özgürel

 

Öne çıkmış olan görsel, Bağdaş kurmuş halde, önümde kahve takımları. Arkamda çalılık yamaç.

39

Ben: Urim BABACAN

Şubat 1961 Kosova’nın Prizren kentinde dünyaya gelmişim. 1969 yılının Aralık ayında henüz 9 yaşına ramak kala ailemle birlikte Türkiye,  İzmir’e göç ettik.

İlk okula Prizren de Türkçe eğitime başladım, Türkiye’ye göç edince eğitimim kaldığı yerden İzmir de devam etti.

İlk okul 2. sınıfta çekilen bir resim. Ben alt sırada ortada çömelmiş olarak duruyorum. Yanımda kız ve erkek öğrenciler. Üstte iki sıra basamaklarda ayakta. Tam ortada genç Öğretmenimiz Mürvet Karahoda duruyor.

Ben küçükken 8 yaşındaydım…

1

Meslek Lisesini Elektrikçi olarak bitirdim. Demir çelik fabrikasında Elektrikçi olarak çalışarak Emekli oldum.

Emekli olduktan sonra bisiklet dünyasına girince hayatım ve yaşantım değişti. Bisiklet dünyasına internetten İzmir Bisiklet Derneği’ni bulup takip etmekle başladı. Daha sonra hafta sonu turlara katılarak dernek içinde aktif olarak görev almaya başladım. Sonrasında yönetimde yedek üye sıfatı ile destek olmaya devam ettim. Hala da dernekteyim.

http://izmirbisiklet.org/

Kahve ile birlikle başlayan turlarım bir çok yeri kendi gücümle görüp tanıma, yeni dostlarla tanışma fırsatı oldu.

Hep insanları dinlerim, kendilerine göre hikayeleri vardır ve biri ile paylaşmak ister. Ben de bu hikayeleri dinlerim.

Turlarda hep arkadan gelirim, arkada kalma nedenim doğayı, ormanın sesini dinlemek. Sonra yaşadığım, gördüğüm hikayeleri yazmak için resim çekerim. Resim not tutmaktan daha iyi gelir benim için. Aradan zaman geçse de resim her şeyi anlatır bana. Önemli olan görmek, görebilmek.

Hep arkada kaldığımdan bisiklet turlarında artçı olarak görev alırım. Kurt sürüsü tek sıra gider, en arkada en güçlü olan sürünün lideri olur. En önde de en zayıf olanlardır. Herhangi bir saldırıda sürünün korumasını yapar böylece. Turlarda da en arkada herhangi bir sorunla karşılaşana yardım eder, yolda bırakmam kimseyi.

Kendi web sitemde bisiklet turlarımı ve deneyimlerimi paylaşırım.

http://www.urimbaba.net

http://www.urimbaba.com

Güneşin doğuşunu seyretmeyi severim. Güneş doğmadan kalkar, kahvemi pişirir güneşin ilk ışıklarını beklemeye başlarım. Güneş yavaş yavaş doğar, içimi ısıtır, Dünyaya olduğu gibi bana da hayat verir. Hep Tanrıya şükrederim bu güzellikleri gördüğüm için. Manavgat nehrinin kıyısında, Güneş henüz ilk ışıklarını saçarken saçlarım salınık kahvemi içiyorum.

24

Hafta sonu bisiklet turlarına başladığım zamanlarda Bisikletçi arkadaşım Kutlu Özütemiz benim öyle bir resmimi çekti ki o zamandan beri profil resmi olarak kullanıyorum. Saçlarım daha yeni uzamaya başlamış bir durumdayım. Önde semaverde çaydanlık, arkada ben.

2

Bisiklete başladıktan sonra günü birlik turlar yetmemeye başladığından uzun turlara başladım. Tura uygun donanımlar olan çadır, uyku tulumu, mat, tencere – tava ocak gibi malzemeleri elde ederek başladım. Her turda yeni bir yer keşfettim, yeni dostlar ile tanıştım. Elbette deneyimlerim de giderek arttı bu turlarda.

Bir turda dostum Şafak Omaç benim yolda giderken resmimi çekti. Resim siyah – beyaz. Solda ağaçlar, bisiklet yolunda gidiyorum.

3

Her zaman tur da olmuyor, İzmir de Süslü Kadınlar Bisiklet Turunu başlatan Sema Gür kadınların da bisiklete süslü kıyafetleriyle binebileceğini gösterdi. Erkekler olarak bizler de tura destek vererek bir farkındalık oluşturduk. Takım elbiseli ve kravatlı resmim. Uzun saçların ve güneş gözlüğü gözümde.

4

Bisiklete binmenin en büyük etkenlerinden biri de kuşkusuz Perşembe Akşamı Bisikletçileri, kısaca PAB. Artık sadece bisiklete gündüz değil gece de bisiklete binebiliyoruz. PAB turlarını İzmir de başlatan dostumuz Muhlis Dilmaç tüm Türkiye’ye yaygınlaşmasına neden oldu.

Ay ışığı altında bisiklete binmek dünyada bir ayrıcalık olmalı. Yakınlaştırılmış dolunay, altta bisiklet süren bisikletçi.

5

Turlarda her zaman dostlarım vardır, onlarla tur yapmak beni her zaman mutlu etmiştir. Üç işi yüklü bisikletlerle asfalt yolda kameraya gelirken.

6

Evim evim güzel evim, dört duvarı olmayan evim. Kaplumbağa misali sırtımda taşıdığım evim. Mavi çadırımın kapısında sadece uzun saçlarımla başım görünüyor.

7

Denize dalmayı severim, nerde olursa olsun. Heyecan verici olan da havada bir an asılı kalmak. Bunu yakalayan bilir. Deniz üstünde balıklama uçarken.

8

Kahve içmeyi severim, pişirmesini de, en önemlisi taze olmalı benim için. Kahve değirmeni hep baş ucumda. Kahve bitti mi hemen çekerim taze taze, ezilen kahve çekirdeğinden çıkan kahve kokusu beni mest eder.

Kahve önemlidir, öyle aceleye gelmez. Değirmende ağır ağır çekeceksin, çekirdekleri yakmadan. Sonrasında cezveyi ocağa sürünce ocağın ateşi az olacak, yavaş yavaş pişireceksin. Kahve sabır ister. Bana sabrın ne olduğunu öğretir kahve. Pirinç kahve değirmeni ve kahve takımım.

9

Mesela kahveyi ulu orta içmeyeceksin, kahve güzel insanlarla güzel yerde içilmeli. İçilirken kahve dostluğu pekiştirir Ege denizinde, Dilek yarımadası, Samson dağında. Dengesiz İrfan ile sırtımız dönük oturmuşuz karşımızdaki Sisam adasına bakıyoruz. Ocakta kahve pişiyor.

10

Mutluluğu paylaştıktan sonra yakalarım, hele bir de çocuklar olunca mutluluk kat be kat artar. Az bilinen antik kentler bisiklet turunda, Yunt dağı Köseler köyünde 23 Nisan Çocuk bayramı kutlamalarında. Ben ortada, solda Şafak Omaç, sağda Olcay Ormankıran. Arkamızda köylü kadınları ve bisikletçi arkadaşlar.

11

Bazen kırmızı başlıklı kız gibi olurum. Başımda kırmızı buff.

12

Akan su gördüm mü dayanamam, nerede olursa olsun, su soğukmuş aldırmam. Kılcal damarlarım bile harekete geçer, gençleştiğimi hissederim damarlarımda dolaşan kandan. Kaz dağlarında, Ayazma şelalesinde buz gibi su üzerimden köpürerek akarken.

13

Kitap okumayı severim, sessiz, sakin, dingin. Yaprak bile düşmez dalından. Elbette kahve de olmalı kitabın yanında. Okuduğun hikayelere tat vermeli. Masa üzerinde kahve fincanı, kitap ve saksı, önde ağaçlar ve yeşil çimenler.

14

Bir göl kenarı düşünün, çevresi beyaz mı beyaz kumlarla çevrili olsun. Turkuaz renkli kıyılarda kahve pişer, şanslı olan üç kişi vardır yanımda. Zaten onlar dostlarımdır. Kahvemi paylaşırım karşılık beklemeden. Salda gölü kıyısında, beyaz kumsalda kahve cezvesi ocağın üstünde.

15

Hamama giren terler ama ben terlemeden girerim hamama. Roma hamamı havuzunda sırt üstü su içindeyim.

16

Soğuk bir kış günü olsa da ateşin alevi ısıtır içimi. Çoban ateşi keyfime keyif katar. Sohbet etmeyi severim ateşin başında bir dost ile. Kızıl alevler arkasında bisikletim KUZ.

17

Uzun turlarda yeni insanlarla tanışırım, kahve içerim. Kahvenin hatırı o kadar olur ki yüz kilometre daha pedal basar bir daha kahve içmek için. İşte özgürlük bu benim için. Bisikletim KUZ, römorkum kıytırık, ben nereye gidersem onlar da beni taşır eşyalarımla birlikte. Kısaca evimi taşırlar.

18

Uçmayı severim, hem de denizin üstünde. Kısa sürse de uçmak gibisi yok.

19

Yağmur yağsa da bardaktan boşanırcasına bisiklete binmekten zevk alırım. Üzerimde sarı yağmurluk, pantolon ve çizmelerle bisiklet sürüyorum yağmur altında.

20

Başkasının gözünden görmeye çalışırım dünyayı. Prizren kalesinde kahve içen Muhlis Dilmaç, gözünde sarımtırak gözlükte yansıyan kahve fincanı.

21

Urim Baba’nın kahvesi her yerde. Kahve tabelam gidonda asılı, çimenlerde oturmuş kahve pişiriyorum.

23

İçimde hep bir kahve açmak istemişimdir, sonunda istediğim bir kahve açtım. Kahvenin duvarları yok, tavanı da yok. Boya – badana, kira, elektrik, su derdi yok. Zaten kahve bedava, para ile satmıyorum. Bazen para çıkarıp vermek isteyen oluyor. İşte orda dur diyorum, benim kahvem satılık değildir, parayla içemezsin ki. Dört tabure, bir sehpa, üzerinde kahve takımı. Arkada bisikletim KUZ ve arkasında römorkum kıytırık. Kahve yaptığım yer deniz kıyısı.

25

Her daim dalarım denize, uçmak bir harika. Havada asılı kalmış haldeyim.

26

Yüzümdeki çizgiler derindir, kolay çizilmemiştir. Silinmezler de.

27

Su damlaları kar tanelerinden suya dönüşüp üzerimden aksa da içimi ısıtır. Üşümem hiç bir zaman, su damlacıklarını düşünürüm. Durmaksızın, devinim içinde. Göllerde, denizde buhar olur. Bulut bırakır su damlacıklarını. Bazen de her biri benzersiz kristal tanelerine dönüşür. Dağlara yağar, birikir. Yaz güneşi yavaşça eritir kar tanelerini. Tekrar göle, denize kavuşmak için usulca akmaya başlar, bazen coşar. Coşkun zamanında üzerimden akıp gider. Ve beni her damla saflaştırıp arındırır.

29

Kitap okumak sessizlik ister. Sadece deniz sesi ve martıların çığlığı rahatsız etmez. Onlar doğanın müziğidir. Ruhumun derinliklerine işler. Taburede oturmuş, sırtım ağaca dayalı kitap okurken.

30

Acelem yok, henüz kışa girmeye başlasak ta güneşli bir günde sanki kış olmadan bahara girmiş gibi günün tadını çıkarırım. Kahve cezvesi ocağa sürülür. Yerde bağdaş kurmuş, önümde kahve takımı, cezvede kahve pişiriyorum. Güneş ışınları başımın üstünden yere doğru hüzme şeklinde vuruyor.

31

Herkes hatıra resmini çektirir cinatı hatırasında. Belki cinatı çarpmıştır. Sırtım yerde, yukarıda bisikletimi sürer halde. Duvarda “cinatı hatırası” yazılı.

32

Kar taneleri düşerken çocukluğumda, düş görür gibi sokaklarda yürür, çocukluğumu ararım. Hamam çatıları kar kaplamış, tıpkı başımdaki bereye biriken kar taneleri gibi.

33

Saçlarımı suda tararım, hiç bir tarak su gibi taramaz. Saçlarımı ipek gibi tel tel, yumuşacık yapar. Berrak dere içinde, üzerimden sular geçiyor.

34

Akdeniz’in ufkuna bakarak kahve içerim. Teknenin güvertesinde kahve içiyorum. Başımda mavi buff var.

35

Bisikletim KUZ ile dünyaları sırtımda taşırım Titan Atlas gibi. Sırtım yerde, bisiklet üstte ters haldeyim.

36

Kalenin dibinde bir taş olaydım

Gelene geçene yoldaş olaydım

Yoğurtçu kalesi ve öndeki taş üstünde kahve fincanı.

37

Dağlar benim meskenimdir, ruhum tazelenir dağlarda. Yerde bağdaş kurmuş kahve pişirirken.

38

Yolda giderken yoldaşımın canı kahve istedi mi hiç üşenmeden oturup kahve pişiririm. Söz ağızdan bir kere çıkar, buna dikkat ederim. Bağdaş kurmuş halde önümde kahve takımı. Kahve pişiriyorum. Arkadaki yamaçta çalılar var. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

39

Gönlümde, yüreğimde her zaman yeri vardır. İmzasını bir kere atmıştır. K. Atatürk imzalı  üç fincan ve bakır kahve cezvesi.

40

Benim, yani Urim Baba’nın kahvesini herkes içebilir. Yeter ki isteyin, üşenmem hiç bir zaman. Maksat Muhabbet. Arkadaşım Olcay Ormankıran’ın yaptığı tabela. Üzerinde bağdaş kurmuş halde kahve pişirirken çekilmiş resmim. Yazı ile; Urim Baba’nın kahvesi, maksat muhabbet. Solda Atatürk portresi.

41

Güneşin batışını da kaçırmam, kalbim ışığını her zaman saklar. Güneş batarken durup batmasını seyrederim, bilirim yarın tekrar doğacak.

270920134087

Yazdı ! Uzun saçlı adam…
Kalem vardı elinde beyaz bir kağıt ta.
Eli kalemi tuttu
ve emektar bisikletine bindi iki tekeri altında

toprağı aşkla ezdi.
Yazdı !  Uzun saçlı adam…
Ocağa sürülürken kahve cezvesi…

Sevgili sinemacı arkadaşım Uğur Cuya benden habersiz belgesel niteliğinde video hazırlamış. Ellerine sağlık Uğur Cuya. Videosu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Bu video da belgeselimi çeken Adem Giliz eseri, video linki aşağıda

https://youtu.be/8nHDzmCZk5o

İşte ben buyum….

İzmir Pedallarımım Altında 3. Gün

19 Mayıs 2014 Pazar

İyte – Urla – Güzelbahçe – İnciraltı kent ormanı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gitmek

Gitmek. Bir hançeri inceltip

Okyanusa daldırmak isteği

Ya da düşebilmek atlasların

Dışına ki ey kalbim

Yalnızsın bu yolculukta da

Gitmek. O kaos duygusu, aklın

Sarsıntılarla yorgun düşüşü

Bilincin kamaşması belki de.

Rehin bırakılacak bir şey yok

Unuttuklarından başka.

Gitmek. Bir büyü gibi saran

Ağrılar yumağı, kışkırtılmış

Düşlerdir ki sen şimdi

Esirgeme kendini kalbim

Kederin o derin yalnızlığından

Ahmet Telli

 

Öne çıkmış olan görsel, pembe – beyaz çiçeklerin yanında park etmiş bisikletler.

11
Güzel bir uykunun ardından harika bir güne uyanıyorum. Çevrem çadırlarla dolu, yeni yeni uyanıyor kimisi. Kimisi hala uyuyor güneş çadırına vursa da. Kendi eşyalarımı araca vermediğim için her sabah yaptığım ilk iş olarak çadırımdaki eşyaları toparlayıp dışarı çıkardıktan sonra çadırı söküyorum. Çadırı katlayıp diğer eşyalarla bisikletime yükleyerek hazır hale geliyorum kısa sürede.

190520147320

Kahvaltı faslına bisikletle gidiyoruz, çünkü yemekhane çadır kurduğumuz yere uzak biraz. Kalabalık olduğumuz için uzun kuyrukta bekleme zahmetinden sonra kahvaltı tepsisini alarak masada yiyoruz afiyetle. Dört kişi masada oturmuş kahvaltı yaparken.

1.1

Kahvaltıdan sonra dışarıda beklemeye başladık diğer arkadaşların kahvaltı yapmasını. Bu arada madem kahvaltıyı yaptık üstüne kahve gider değil mi? Elbette gider, hemen ocağı, kahve takımını çıkarıp kahve pişiriyorum oracıkta. Şanslı olan Üç kişi de kahvenin tadına varıyor. Bunlardan biri de resmi çeken Ahmet Nail Yavuz. Ahmet kahve fincanı elinde beni kahve içerken çekiyor.

1

İşte şanslı olan kişi Ahmet Nail Yavuz. Kahvesini höpürdeterek içiyor keyifle.

2

Kahvaltı bittikten sonra Üniversite arazisinde ağaç dikeceğimiz yere geliyoruz hep birlikte. Dut ağacı altında fidanların gelmesini beklerken dutların tadına bakayım dedim ama daha olgunlaşmamış dutlar. Eli kulağında, 1 hafta sonra olacaklar.

190520147321

Fidanlar gelince bir tane alıp daha önce açılmış çukurlara fidanı yerleştirip can suyunu vererek toprak dolduruyorum çukura. Ağaç dikme olayı herkesi memnun ediyor. Ağaç dikerken çekilen bu görüntü aklıma Nazım Hikmetin şiiri geliyor;

DAVET

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

                            bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve

ipek bir halıya benziyen toprak,

                                bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

                             bu dâvet bizim….

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

                                             bu hasret bizim…

Nazım Hikmet Ran

Arkadaşlar ağaç dikerken.

3

İşte diktiğim fidan ve ben.

4

Bu gün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Tören için tören alanına geliyoruz ağaç dikiminden sonra.

190520147322

Herkes bisikleti elinde meydanda U düzeninde sıralanıyoruz. Hepsini bir arada çekemediğimden sıraları parça parça çekiyorum. İlk önce sağımdaki bisikletçileri çekiyorum.

190520147323

I. Dünya savaşı bitiminde yenik düşen Osmanlı devleti yurdumuzu parçalamaya başladığı sırada Mustafa Kemal işgalcilere karşı hareketi başlatmak için 19 Mayıs 1919 yılında Samsun’a ayak bastığı gün tarih değişmeye başlamıştı. Emperyalizmin tekerine çomak sokmak gibiydi bu. Emperyalistler pastayı paylaşırken Mustafa Kemalin başlattığı kurtuluş savaşı başarı ile sonuçlanıp tüm düşmanı yurttan kovmuştu. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 19 Mayıs günü Milli bayram ilan edildiğinde Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs gününü gençliğe emanet ederek 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan etmiştir.

Solumdaki bisikletçileri çekiyorum.

190520147324

Diğer tarafa geçip karşıdakilerle beraber çekiyorum.

190520147325

İstiklal marşının ardından 19 Mayıs Bayramı ile ilgili konuşmanın ardından bisikletlere binerek meydanda 3 tur atarak törenimizi bitirdik.

190520147329

Tören bittikten sonra yola çıkıyoruz hep birlikte. Tabelada, Urla 13, İzmir 45 kilometre mesafede olduğu belirtilmiş.

5

Kısa sürede Urla’ya varıyoruz. Tabelada; Urla Nüfus 43400 olarak yazılmış.

6

Ben geriden takip ediyorum grubu. Hafif bir inişten sonra Urla kavşağına çıkarken uzaktan  bisiklet grubu yolun bir şeridinde harika bir görüntü meydana getirmişler. Bunun resmini çekmeden olmaz deyip çekiyorum.

190520147331

Urla kavşağından sola İskele yoluna giriyoruz. Bu yolun kıyılarında fıstık çamı dikilerek yemyeşil bir yola dönüşmüş durumda. Zamanında geniş olan yol arabaların çoğalmasıyla daralmış sanki. Trafik polisleri bize yolu açtı geçmemiz için. Diğer zamanlarda buradan bisikletle geçmek tehlikeli. Karşı yönden araba gelirse arkadaki araba bisikletliyi sıkıştırma olasılığı var. Önden çekilmiş bisikletçiler ağaçlı yolda.

7

Urla İskelede bir süre dinlendikten sonra yola çıkıyoruz tekrar. Ahmet kamerası ile başının üstünden arkasından gelen bisikletçileri çekiyor.

8

Sağ şerit bize ayrılmış durumda, önde trafik aracı, arkada trafik aracı olunca güvenli bir şekilde ilerliyoruz. Önümde grup gidiyor, yol sola dönemeçli.

190520147332

Grup bu kez sola kıvrılmış yolda gidiyor.

190520147333

Arada durup toplanmayı bekliyoruz arkada kalanları. Ben gelince herkes gelmiş olduğu için yola devam ediyoruz.

9

Narlıdere Çeşme otoban viyadüğünde Deniz kıyısında Uğur Mumcu parkında mola veriliyor. Burada öğlen yemeği yenecek. Pembe – beyaz çiçeklerin yanında park etmiş bisikletler. Karşıda viyadük var.

11

Yemek için sıraya girip tavuklu pilav ve ayranı alacağız.

12

Masa sandalye yok, olmayınca tabağını alan beton duvara oturup yiyor öğle yemeğini.

13

Pilav bol olunca doymayanlar bir daha sıraya girerek 2. tabağı alıyor. Duvara oturup pilavını afiyetle yiyorlar.

14

Yemekten sonra yoldayız, Narlıdere askeri alandan geçiyoruz. Yol burada dar ve gidiş geliş tek yol olunca hızlı bir şekilde geçiyoruz. Trafik polisleri arkadan araçların geçmesine izin vermiyorlar.

10

Kısa sürede İnciraltı kent ormanına, araç park yerine geliyoruz. Tur burada bitiyor, kamyon da eşyaları getirmiş bekliyor. Herkeste bir telaş var, bundan sonra eve gitme durumu. İzmir de oturanlar vedalaşıp evin yolunu tutuyor.

15

Ahmet Nail Yavuz da arabasına bisikletini ve eşyalarını yükledikten sonra bizlerle vedalaşıyor.

16

Tur gayet güzel başarı ile bitti, ufak bir iki kaza dışında önemli bir şey olmadı. Ben görevimi yapmamın huzuru içindeyim. Buradan ayrılmadan önce kahve içmeden olmaz deyip son kalan kahveyi de pişiriyorum. Batı Ankara bisiklet grubu ile tanışma şerefine kahvemizi içiyoruz. 1. parti kahve içildikten sonra 2. kez kahve pişirmeye başladım. Bu arada sohbet etmeye devam ediyoruz. Arkadaşlara “urimbaba’nın kahvesini şanslı olanlar ve kısmeti olanlar içer” diye söylerken elim cezvenin sapına çarparak kahveyi olduğu gibi döküyorum. İşte kısmeti olmayanlar içemedi gerçekten. Artık başka bir yerde içebilirler. Kahve de bitti üstelik. Kısmet işte. Cezvede kahve pişiyor köpüklü, cezveyi elimle tutuyorum.

17

Herkesle vedalaşıp ayrılıyorum arkadaşlardan, ev de yakın 2 km kadar. Güzel bir tur oldu, yeni arkadaşlarla tanıştık, kaynaştık. Festivali düzenleyen CAT bisiklet derneğine ve katılan arkadaşlara teşekkürler.

Resimlerin bir kısmı Ahmet Nail Yavuz’a aittir.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 45 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

İzmir Pedallarımım Altında 2. Gün

18 Mayıs 2014 Cumartesi

Foşa – Karaburun – Gülbahçe – İyte

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Gün dogmadan,

Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.

Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,

İçinde bir iş görmenin saadeti,

Gideceksin;

Gideceksin iri pınarların çalkantısında.

Balıklar çıkacak yoluna karşıcı;

Sevineceksin.

Ağları silkeledikçe

Deniz gelecek eline pul pul.

Ruhları sustuğu vakit martıların,

Kayalıklardaki mezarlarında,

Birden,

Bir kıyamet kopacak ufuklarda.

Deniz kızları mi dersin, kuşlar mi dersin;

Bayramlar seyranlar mi dersin, senlikler cümbüşler mi?

Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mi ?

Heeey!

Ne duruyorsun be, at kendini denize;

Geride bekleyenin varmış, aldırma;

Görmüyor musun, her yanda hürriyet;

Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;

Git gidebildiğin yere.

Orhan Veli

 

Öne çıkmış olan görsel, Vapur şirin bir kasaba olan Karaburun’a doğru yaklaşırken.

180520147280

Sabah güneş doğmadan kalktım, çadırı ve eşyaları toplayıp bisiklete yüklüyorum. Kahvaltının ardından diğer arkadaşların eşyalarını kamyonete yüklemesini bekliyoruz. Herkes hazır olduktan sonra Foça şehir merkezine doğru yola çıktık. Hava mükemmel, bulutsuz masmavi bir gökyüzü ve rengini denize verince lacivert olmuş. Yol deniz kıyısında.

180520147268

Foça da olunca bol bol resim çekilmeden olmaz deyip ardı ardına resimler çekiliyor. Deniz kıyısındaki palmiye ağacı ve heykel önünde resim çekilenleri çekiyorum.

180520147269

Resim faslı bittikten sonra limanda bekleyen gemiye binmeye başladık. Bisikletleri görevli arkadaşlar tek tek az yer kaplasın diye sık biçimde yerleştiriyorlar. Gemiden kıyıya bağlı yelkenlileri çekerken şişme bot önümden geçiyor.

180520147270

Foça (Yunanca: Φώκαια, “Phocaea”), İzmir’in kuzeyinde yer alan bir sahil ilçesidir. Kent Antik Çağda bir İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında civar denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, sözcük günümüze Foça olarak gelmiştir.

Foça (Phokaia) adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafından MÖ 11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya’nin yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia’de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyıl da baslamıstır. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz’e de birçok sayıda koloni kurmuslardır. Foçalıların tarihte bilinen kurmuş olduğu önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz’deki Amysos (şimdiki Samsun); Çanakkale Boğazı’ndaki Lampsakos (şimdiki Lapseki); Midilli Adası’nda Methymna (şimdiki Molyvoz); ve Avrupa’daki Elea -şimdiki Velia- (İtalya); Alalia (Korsika); Massalia -şimdiki Marsilya- (Fransa) bunlardan bazılarıdır.

Ayrıca Phokaialılar İyonya’da, doğal altın-gümüş karışımı kullanarak “elektron” sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinmektedirler. Elbette bu medeni ilerleme o zamanın birçok uygarlıklarını da etkilemiş ve onları Anadolu’ya çekmiştir. Cenevizliler şimdiki Yeni Foça’yı ilk kuranlardandır.

Foça sırasıyla tarihte; 13. yüzyılda Çaka Bey tarafından alınarak Çaka Bey’in yönetimine, daha sonra ise Saruhanoğulları Beyliği’nin yönetimine geçmiştir. 1455’te ise Osmanlı Padişahı II. Mehmet, büyük fetihten sonra Foça’yı alarak Osmanlı topraklarına dahil etmiştir.

Bu gibi medeniyetliklere ve topluluklara merkez oluşturduğu için Foça önemli bir arkeolojik merkez haline gelmiştir. 1953 yılında başlayıp ve günümüze kadar aralıksız devam edip gelen kazılarda, Helenistik döneminden kalan tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı (Kibele’ye ait olduğu düşünülmekte) ile Pers Anıt Mezarı (Foça’nın 7 km doğusundaki “Taş Ev” olarak bilinen) ortaya çıkarılmıştır. Bahse konu Pers Anıtı; bölgeyi MÖ 492 yılında istila eden Ahamenid-Pers Ordusu komutanları için bir anıt olarak yapılmış; daha sonra mezar, ağıl, gözetleme noktası, mola yeri gibi amaçlar için kullanılmıştır. Anıt; Anadolu’ da bulunan ender Pers yapılarından birisidir.

Gemiye herkes bindi ve hareket ettik. Foça kalesi denizden bir başka göründü gözüme. İlk defa Foça dan gemiye biniyorum ve Karaburun’a hiç gitmemiştim. İşin ilginç yanı ilk defa gideceğim Karaburun’a gemi ile gitmek tuhafıma geldi doğrusu.

180520147271

Gemi yavaş yavaş İzmir körfezinin ağzında açılmaya başladı. Kıyıdan uzaklaştıkça görüntü ve manzara değişime uğruyor.  Küçük adacıkların yanından  usulca geçip gidiyoruz.

180520147272

Martılar burada da peşimizde, körfez vapurlarında olduğu gibi bizleri takip etmekten vaz geçmiyorlar. Bilseydim yanıma ekmek alıp martılara atardım lokma lokma.

180520147273

Geminin pervanesi döndükçe suları köpürtmeye, arkamızda beyaz bir köpüklü yol bırakıyor.

180520147275

Beyaz köpükler sürekli çıktığından insan büyülenmiş gibi oluyor. İnsanı sanki dinlendiriyor beyaz köpükler. Deniz derin olmasından dolayı su koyu lacivert rengini alıyor. Beyaz köpükler lacivert rengi ile uyumlu.

180520147276

Geminin alt güvertesi bisikletlerle dolu oturacak yerlere oturmanın imkanı yok.

180520147277

Nihayet karşı kıyıya, Karaburun limanına vardık. İlk defa gelmenin heyecanı var içimde, sevinçliyim. Yeni yerler göreceğim. Karşıda dağlar, şirin kasaba Karaburun.

180520147280

Gemi kıyıya yanaşıp halatları çımacılar bağlıyor sıkıca. Ardından bisikletleri tek tek indiriyoruz. Bisikletleri görevli genç arkadaşlar içeriden çıkarıp üzerinde yazılı ismi okuyarak sahiplerine ulaştırıyor. 250 bisiklet olunca iki koldan da olsa biraz zaman alıyor. Herkes bisikletini alınca grubu yola çıkarıp Karaburun merkeze doğru gitmelerini sağladım. Şehir merkezi pek uzakta değil. Kısa sürede vardık Karaburun şehir merkeze. Belediye bizleri karşılayıp çay ikram ediyor. Kasaba meydanında küçük bayraklar süslemiş.

180520147282

İkramlar bittikten sonra grubu yola çıkarıyorum.

180520147283

Grup hareket ettikten sonra en arkada Karaburun sokaklarını, çevresini, dağları seyrederek ilerliyorum.

180520147284

Üzerinde yer aldığı Yarımada’ ya adını veren Karaburun’ un ilk yerleşim yeri olarak ne zaman seçildiği kesin olarak bilinmemektedir. Yarımada  Kalkolitik Çağdan itibaren insan yaşamına ev sahipliği yaptığına göre yerleşimin de bu doğrultuda olması beklenebilir. Tunç Devrine özel bazı eşyaların ve aletlerin Çakmaktepe mevkiinde (Karaburun Merkezinin yaklaşık 3-4 km güneyi)  bulunması Karaburun’ un da çok eski bir yerleşim birimi olduğunu düşündürmektedir.

Bilinen en eski adı Mimas‘ tır. Bu ismin nereden geldiğini Mitolojik öykülerde bulabiliyoruz. İyonya döneminde şimdi Karaburun olarak adlandırdığımız yerde Stelar veya Stylarius isimli bir yerleşim yeri mevcuttu. Gene eski haritalarda bu bölge Capo Calaberno olarak zikredilmektedir. Yarımadanın Türk egemenliğine geçmesinden sonra Ahurlu veya Ahırlı olarak anılan şehir nihayet Osmanlı döneminde Karaburun adını almıştır.

XVI. yüzyılın ünlü denizcilerinden Piri Reis, Kitab-ı Bahriye’sinde yarım adanın kıyıları hakkında ayrıntılı biçimde bilgi vermektedir. Ve gene XVII. yüzyılın ikinci yarısında Karaburun’u ziyaret eden Evliya Çelebi Karaburun kazasının, İzmir Mollasının arpalığı olduğunu, içinde bir cami, bir hamam ve 7 dükkan bulunduğunu ve ayrıca etrafının zeytinlik ve bağlık olduğunu belirtmektedir.

Karaburun kelimesi Caleberno (okunuşu kaleberno) dan bozularak gelmiş olabilir. Ancak Türkçede Kara sözcüğünün kuzey Ak sözcüğünün de güney anlamlarında kullanıldığı düşünülürse, Karaburun ve Akburun ( Esendere mevkiinde) isimlerinin çıkış nedeni de anlaşılabilir.

Liman tarafından geldiğimiz için Karaburun tabelası yok. Çıkışta görünce durup bir resmini çekiyorum.

180520147285

Bulutlar çoğalıyor dağların tepesinde. Bir süre sonra yağmur indirince yağmurluğumu giyiyorum. Bahar yağmuru kısa yağıp geçiyor üzerimden.  Yağmur bitip güneş açınca yağmurluğumun içinde terlemeye başladım. Terleyince üzerimdekileri de çıkarıp yola devam ediyorum. Biraz D vitamini gerek henüz yaz başlamadan önce. Hava bulutlu, kayalık dağ karşımda.

180520147286

Karaburun’dan uzaklaştıkça manzarası da değiştiğinden son defa resmini çekiyorum. Karaburun’a bir daha gelip iyice dolaşıp tanımak gerek. Temiz, berrak denizi, yeşilliği ve yalçın dağları görülmesi gereken bir yer olarak kafamda kalıyor.

180520147287

Henüz ilk yazdayız ve sarı çiçekler coşmuş durumda. Yeşil bitki örtüsüne sarı renkli çiçekler yakışmış doğrusu.

180520147288

Her turda olduğu gibi burada da dökülenler oluyor. Dökülenler fazla olunca anca kamyonla taşınabilir. Karaburun yolu hem virajlı hem de iniş çıkışlı olunca bu görüntü kaçınılmaz oluyor. Eğer yetmezse arkada pikap ta bizden. Pikaba da bisiklet atabiliriz yerimiz bol.

180520147289

Arazi engebeli olunca bazen kıyıdan uzaklaşıyoruz. Deniz de uzaktan küçük bir vadiden görünüyor bir parça.

180520147290

Karaburun’dan itibaren değişik koylar görünmeye başlıyor. Buraları ilk defa gördüğümden durup resim çekiyorum.

180520147291

Kimi koylarda yazlıklar yapılmış, bence kıyılara 100 metre mesafede hiç bir yapıya izin verilmemeli. Yazılı yasa var ama kimse uygulamıyor ve ben istediğim yerden denize giremiyorum. Yapıları yapan deniz kıyısını da kapatınca kendi özel mülkü imiş gibi davranarak girmemize izin vermiyor. Aslında kendi de bilmiyor yasayı ama mal mülk olunca deniz kıyısını kimseyle paylaşmak istemiyorlar. Allah doyursun diyorum bunlara.

180520147292

Yapılar koyları çirkinleştirse de manzara güzel olunca resim çekenler oluyor. Ben de resim çekmelerini bekliyorum bir süre. Resimler çekildikten sonra “Haydi yola çıkalım gruptan gerideyiz” deyince

“Biz grubun ortalarındayız” diye cevap verince ben de ;

“Ben en arkadayım, beni görünce arkada kimse kalmadı demektir. Haydi yola çıkalım” diyorum.

Arkadaşlar farkında değil manzarayı seyredip resim çekmekten en arkada kaldıklarının.

180520147293

Adam utanmamış apartman yapmış güzelim koya, yazık. Hem de çok yazık kıyıların böyle yağmalanmasına…

180520147294

Arazi engebeli olunca sağa doğru inişteyiz. Mordoğan’a yaklaştık, kendini gösterdi.

180520147295

Mordoğan’a vardık, yemek yiyeceğimiz alandayız. Öğlen yemeği çoktan başlamış. Ben de sıraya yemeğimi alarak karnımı bir güzel doyuruyorum. Acıkmışım bayağı. Yemekte Mordoğan da teknesi olan bisikletçi arkadaşım Bekir Kocamaz’ı görüyorum. Kendisi turda değil, hafta sonu yazlığına gelmiş. Kahvede birer kahve içtikten sonra limana teknesinin yanına gelerek bakıyoruz. Tekne tek direkli bir yelkenli, daha önce resimlerinden gördüğüm kadarı ile gözüme daha büyük geliyordu.

180520147297

Turda bizimle beraber olan Nilgün Gener de aramızda. Teknenin yanında resim çekiliyoruz.

180520147298

Arkadaşım Bekir Kocamaz ve teknesi. Bakalım ne zaman bineceğiz teknesine. Şöyle bir yelkenleri açıp pruvayı rüzgara verip dalgaları yara yara gezinmek. Ne de güzel olurdu. İkimiz de kollarımızı birbirine atmışız.

180520147299

Kasabanın meydanında asırlık zeytin ağacı hala ayakta. Kim bilir kimler görmüş, kimler geçmiş yanından. Ne fırtınalara direnmiştir, sert poyraza dayanmış, yazın yakıcı sıcaklarda susuzluğa dayanmıştır. Kaç bin ton zeytin vermiştir insanlara nesiller boyu. Şimdi koruma altına alınmış anıt ağaç olarak meydanda duruyor.

180520147300

Buraya ismini veren Doğan Baba, heykelini dikmişler. Ceketi mor renkli, o yüzden Mordoğan ismi takılmış Mimas’a.

180520147301

Mordoğan’ın Tarihi: Mordoğan M.Ö. IV. yüzyılda, Mimas ismiyle kurulmuştur. O zamanlar, idari bakımdan, Eritrea Krallığına bağlı idi. Eritrea, Çeşme’nin Ildır köyüdür. XVI. yüzyıldaki deniz haritalarında, Mordoğan’ın adı Mimas olarak kayıtlıdır. Mimas ismi eski haritalarda ve Romalı şair Oviduşun Truva Savaşlarını anlatan dizelerinde geçmektedir.O tarihlerde, Eritrea Krallığında, ölüme mahkum edilen hükümlüler Mimas’a gönderilir ve son günlerini orada geçirmeleri sağlanırmış. Yönetim bakımından, Eritrea’ya bağlı olan Mimas, ticari bakımdan ilişkilerini Kilizmanya (Bugünkü Güzelbahçe) ile geliştirmiş olup, bütün alışverişlerini Kilizmanya ile yapardı. Mimas’ın ürünleri, özellikle de çekirdeksiz üzümü Sultaniye Avrupa’ya ihraç edilirmiş.

Çok eski zamanlardan beri meskûn olan Yarımada, Akdeniz çevresinde bir siyasi birlik oluşturan Roma döneminde hayli gelişmişti. Bununla birlikte antik dönemin siyasi ve fikri tarihine daha çok etkili olan Klazomenia’dan (Kilizman) günümüze pek kalıntı kalmamıştır. Çatalkaya köyü ovasında, Ömer Şangüder’e ait tarlada bulunmuş olan, Eritrea kralının kızının lahdi, İzmir Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır. Lahdin içinde, kızın bel kemiğinin bir kısmı halen mevcut bulunmaktadır. Şehir olarak Mimas, Çatalkaya ovasından Kumburnu’na kadar uzanır ve bugün Karavela adasının yanında. Denizin içinde bulunan liman kalıntıları, sandaldan görülen mahalle kadar uzanırdı. Sandaldan bakıldığında, evlere ait pencerelerin demirleri dahi görülmektedir. Akdağ’da IV. yüzyıldan kalma, siyah granitten yapılmış, Mimaslılara ait bir mabet bulunmaktadır. O zamanlarda, Mimas halkı bu mabette toplanır, Ayinler tertipler ve bereket tanrısından yağmur ve bol ürün vermesi için dua ederlermiş.

Diğer taraftan geldiğimiz için tabelası yoktu Mordoğan’nın. Çıkışta görünce resmini çektim. Çeşme yolundan Mordoğan’a kadar fazla kıvrımı olmayan yeni bir yol yapıldı ve geniş. Artık Karaburun yarımadasının bakirliği kalmadan yazlıklar dolacak ona üzülüyorum.

180520147302

Yol deniz kıyısından, girintili çıkıntılı koyları göre göre ilerliyoruz.

180520147303

Girinti bazen yüzlerce metre denize girmiş durumda.

180520147304

Koyun dibindeki yapıları çekmek istemesem de pek boş yer bırakmamış insanlar.

180520147305

Bazı yerler bakir durumda, yalçın kayalık izin vermemiş araç geçişine.

180520147306

Arabanın girdiği yerler ise giderek bozulmakta.

180520147307

Balıklıova köyüne geldik, yarımadanın şirin ve hareketli bir köyü. Adı Balıklıova olsa da eskisi gibi balık bolluğu yok. Yanlış ve bilinçsiz avlanmadan dolayı balık azalmış durumda. Tabelada; Urla ilçesi Balıklıova köyü, Nüfus 1700, Hane sayısı 300 olarak yazılmış.

180520147308

Balıklıova’da durmadan geçip yolumuza devam ediyoruz. Koy manzaralı yere tabela konmuş Balıklıova, yine bekleriz yazılmış.

180520147309

Eski yolda pek araç olmaması bize yaradı. Bisikletlerle rahatça gidiyoruz yolda. Araçların çoğu yeni yapılan yoldan gidiyor.

180520147311

Gülbahçe köyüne varıyoruz bir süre sonra.

180520147312

Adı üstünde Gülbahçe, ne de güzel açmış Mayıs gülleri.

180520147310

Artık gölgeler uzadı, yolda uzayıp giden kendi gölgemin resmini çekiyorum.

180520147313

Gölgelerin gücü adına, Gölgem yana düşmüş.

180520147314

Bu gece konaklayacağımız İYTE İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü yerleşkesine vardık. Ana bina ve 19 Mayıs bayramı için Türk bayrağı asılmış. Solda da Mustafa Kemal Atatürk resmi var.

180520147317

İYTE Yerleşkesi çok geniş bir alanda kurulmuş. Çeşme yolunun Karaburun yarımadasının başlangıç yerinde. Yerleşkenin düz ve yeşil alanı olan yerde çadırlarımızı kurduk. Yemekhane de epey uzakta olduğu için bisikletlerle gidip yedik yemeğimizi. Yemekten sonra yeşil alanda toplaşıp sohbet ve Batı Ankara bisiklet grubundan katılan Güzin Arıcı, kısaca Güzin Abla ve ekibi topluca oynanan “Katil Kim” oyununu oynamaya başladık. Ben katılmadım ama izleyici olarak yanlarındayım. Oyun gayet neşeli ve eğlenceli oynanıyor. Bu oyun saatlerce sürdü ve iyi zaman geçti farkında olmadan. İYTE de Mimarlık okuyan yeğenim yanıma gelerek aramıza katıldı. Yeğenim ile elçek resim çekiyorum gecenin karanlığında.

180520147318

Oyun bitiminde herkes yavaş yavaş çadırlara girip yatmaya başladıktan sonra ben de kalanlara iyi geceler diyerek aralarından ayrılıyorum. Çadırıma girip güzel bir uyku çekiyorum.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 70 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

İzmir Pedallarımım Altında 1. Gün

17 Mayıs 2014 Cuma

Üçkuyular – Karşıyaka – Bostanlı – Seyrek – Foça

(kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Kaçırma gözlerini hayattan.

Hep hayatın içinde olsun bakışların.

Hep kendi içinde.

Baktığın kadar varsın bu hayatta.

Hatta sadece bakmakla da yetinme.

Görmen de lazım.

Görüp de bilmen, bilip de sevmen lazım.

Hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde.

Bir nefeslik molaları çok görme kendine.

Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın,

sakın pes etme..!

Çekil kendi kabuğuna bir süre.

Sadece içine bak.

Kendi aydınlığın senin içinde.

Ara ve bul..!

Gerçeğin düşlerle bölünmesine,

düşlerin gerçeğin altında ezilmesine izin verme.

Paulo Coelho

 

Öne çıkmış olan görsel, bir kişi bisikleti ile Foça’daki tepede, yel değirmenlerine doğru gidiyor.

170520147257

Güzelçamlı bisiklet festivalinin sonuncusunda arkadaşım CAT Bisiklet derneği başkanı Metin Çelik tur sırasında bana ” Urim Baba seneye bisiklet festivali düzenleyeceğiz. Festivale katılıp bize yardımcı olur musun” diye ricada bulununca elbette kendisinin bu teklifini geri çeviremezdim. İzmir de yapılacak olan bir bisiklet festivaline katılmamam olmazdı. Metin’e tamam elimden gelen katkıyı sağlarım diye söz verdim. Bana o gün detaylarını anlattı. Kamp alanı ilk toplanma yeri İnciraltı kent ormanı olacaktı. Bisikletlerle İlk gün tüm körfezi dolaşarak Bostanlı dan bisiklet yoluna girip Kaklıç, Seyrek, Maltepe den Foça’ya varacaktık. Foça da kampı deniz kıyısında yapacaktık. İkinci gün Feribota binip Karaburun’a denizden geçip Mordoğan üzerinden Balıklıova. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitü yerleşkesinde kamp atacağız. Üçüncü gün 19 Mayıs bayramını kutlayıp İzmir’e doğru Urla, Güzelbahçe den Üçkuyular kent ormanına varacaktık. Benim görevim artçılık. En arkadan tura katılanları süpüre süpüre turu bitirmek.

Tur haritası da resimde görüldüğü gibi Afişe basılmış. En üstte İzmir pedallarımın altında bisiklet festivali. Altına 17 – 18 – 19 Mayıs 2014 ve İzmir körfezi haritası.

10369735_10203642386877784_3669342201033233900_n

Festival günü  geldi çattı. 16 Mayıs Perşembe akşamına doğru kamp malzemelerimi çantama yerleştirip, çadır, uyku tulumu ve matımı da bagaja yükleyip İnciraltı kent ormanına vardım. Çadırları kuracağımız yerde çadırı kurup yerleştim. Bu gece bizimle beraber çadır kuranlarla akşam tanışıp sohbet ettik. Gece olunca herkes iyi geceler deyip çadırına çekildi. Uzaklardan otobüsle gelmişlerdi ve yorgunluk anca dinlenerek geçeceğinden en iyisi uyumak. Ağaçlar altında çadırlar kuruluyor.

170520147240

Gece bir süre yağmur yağdı, sabahın ilk ışıklarında kalkıp ıslanmış olan çadır ve altına serdiğim brandayı kuruttum. Kuruduktan sonra toparlayıp bisiklete yükleyip hazır hale geldim. Hava bulutlu ve kısa bir yağmur serpintisi geçiyor üzerimizden. Batı tarafında güneşin ilk ışıklarından gökkuşağı yedi rengini bize sunuyor. İzmir den katılanların kayıtları yapılıyor bu ara.

170520147241

Ben de kaydımı yaptırıp forma, tur haritası, broşür ve taşıma çantasını alıyorum. Büyük şemsiye altında kayıt masası ve kayıt yaptıranlar.

10156005_10203642390877884_5692158909619807594_n

Kahvaltının ardından kamp eşyaları kamyonet yüklenmeye başladı. Eşyaları büyük bir torbanın içine yerleştirip isimlerini yazdıktan sonra kamyonete yerleştiriliyor tek tek. Ben kendi eşyamı kendim taşırım, o yüzden kamyonete vermedim eşyalarımı. Herkes hazır olduktan sonra grup olarak yola çıktık. Trafik polisleri de bize eskortluk yaparak yolu açtı. Hava yağacak gibi görünmüyor, bulutlar parçalanmaya başladı. Göztepe üst geçidi olan asma köprünün altından geçen bisikletçiler.

170520147242

Göztepe yaya geçidi asma köprüsü üzerinden bizleri çekenler var.

170520147243

Göztepe köprüsünü geçtikten sonra ilk lambalardan deniz kıyısındaki yürüme ve bisiklet yoluna geçerek trafikten kurtulduk.

170520147244

Bisiklet yolundan Cumhuriyet meydanına vardık. Kamyonet üstünde fotoğrafçılar resim çekiyor.

170520147245

Cumhuriyet meydanında Atatürk heykelinin önünde toplanıp ilk önce saygı duruşunu yaptıktan sonra İstiklal marşını hep birlikte söyledik.

170520147246

Cumhuriyet meydanındaki törenin ardından yola çıkıyor grup. Arkada kalanları da yola çıkardıktan sonra trafik polisleri yolun bir şeridini kapatarak tüm körfezi dolaşıp Bostanlıda ki bisiklet yoluna ulaşıyoruz. Trafik polisleri burada bizden ayrılıyor çünkü bisiklet yoluna araç girmiyor. Acemiler, bisiklete yeni başlayanlar, uzun tur yapmayanlar geride kalmaya başladı. Geride kalanları süpürerek gidiyorum arkadan.

170520147247

Öğle yemeğini Gediz üniversitesinde yiyoruz. Köyleri geçerek Tarihi taş köprü üzerinden Gediz nehrini aşıyoruz.

170520147248

Köy yollarından ana yola, Foça yolundayız. Grup epey ilerde. Geride Yalova dan katılan Aykut var. Dizinde problem var o yüzden yavaş gidiyor. Ben de onu yalnız bırakmıyorum. Foça’ya gelmeden önce yolun sağında Pers mezar anıtı var. Görmeden geçmek olmaz deyip anıt mezara giriyoruz.

170520147251

KRAL YOLU VE PERS MEZAR ANITI (TAŞ KULE)
Pers Mezar Anıtı Anadolu ve Ege Arkeolojisinin en ilginç ve önemli yapıtlarından.
Persler’in Anadolu’daki 200 yılı aşkın süren egemenliklerinin en sağlam kalmış örneği.
Perslerin Anadolu’nun bazı antik bölge ve kentlerinde de bazı kalıntıları az da olsa günümüze gelebilmiş örnekleri arasında Pers satraplarının etkinliğinde kalan Daskyleion (Manyas, Ergili) kenti ve Kelainai (Afyon, Dinar),Tatarlı Tümülüsü yer alır.
Foça’nın 7 km. doğusundaki bir düzlükte, TAŞ KULE olarak anılan mezar anıtı İÖ 5. yüzyıla ait. Bağımsız bir kaya kütlesinin şekillendirilmesiyle oluşturulan bu anıtın karakteristik özellikleri, onun bir Pers için yapılmış olduğuna işaret etmekte. Anıt Pers Kralı Kyros’un Pasargadai’deki (İran) mezar anıtı ile benzerlikler göstermekte.

Pers Kralı Kyros İ.Ö.547 yılının sonlarına doğru Sardeisi alarak Lydia Krallığına son verir; çok kısa bir sürede de tüm Anadoluyu ele geçirir. O zamanın dünyasının tüm ticaretine egemen olmak istiyorlardı Persler. Bunun için Akdeniz limanları ve Anadolu kervan yolları üzerinde denetimi sağlamaları gerekiyordu. Önceden var olan bir yolu Pers Kralı I.Dareios (İ.Ö.522-486) geliştirir. Herodotosun Kral Yolu diye adlandırdığı bu yol, Sardeis ile Güneybatı İranda ki Susaya değin uzanıyordu (Herodotos, V 52-54). Daha sonra bu yola Ephesosu da ekler Herodotos (Herodotos, V 54). Bir yol da Sardeis ile Phokaia arasında bulunuyordu (Herodotos, II 106). Kral Yolunun devamı ve uzantısı olmalıydı bu yol. Kral Yolu araba trafiğine uygundu. Genellikle bir tür stabilizeydi, şose biçiminde bir yoldu. Phokaiayı Sardeise bağlayan yol, büyük olasılıkla Foçaya 7 km. uzaklıkta yer alan Pers Mezar Anıtının ve buradaki eski yolun bulunduğu yerden veya yakınından geçiyor olmalıydı. Şimdilerde bile Susa Yolu diye anılır halk arasında bu Anıtın yanından geçen eski yol. Son yıllarda bu anıt mezar ve çevresinde yapmış olduğumuz çalışmalarda ilginç ve önemli sonuçlara varıldı: Olasılıkla Sardeis savaşı sırasında ölen Susa Kralı Abradatas için Pers Kralı Kyros tarafından yaptırılmıştı bu anıt mezar. Kral Yolunun, yani Susa Yolunun Susa Kralının anıt mezarının yanından geçmiş olması akla yakındır. Diğer bir değişle Susa Kralının anıt mezarının yanından geçen yol, bu nedenle belki de Susa Yolu olarak anılıyordu.

Mezarın gerçek kapısı batıdadır. Bu kapı giriş odası ve mezar odasına açılır. Mezar odasının sonunda döşemeye oyulmuş büyük bir mezar yer alır. Bu odaların duvarlarında herhangi bir süsleme bulunmaz.

Anıtın arkasında podiuma bitişik düzenlenen tören alanı üzerinde tahrip edilmiş bir sunağa ait izler vardır. Ayrıca İ.Ö. 6. yüzyıl stilini gösteren bir volüt parçası ele geçti sunağın yanında yapılan kazılarda. Anıtın sunak alanına bakan cephesinde, ana gövdenin üstünde ve kenarında bir stelin oturduğu yere ait izler de görülür. Mezarda yatan kişilerin isimleri yazılı olmalıydı bu stelin üzerinde
Pers Mezar anıtındaki son çalışmaları Phokaia Kazı kurulu başkanı Prof. Dr. Ömer Özyiğit ve ekibi sürdürerek tamamlamıştır.

http://erkmensenan.blogspot.com.tr/2010/02/phokaiafoca-pers-mezar-ant.html

Pers mezarı görkemli biçimde kesme taş bloklarla yapılmış.

170520147249

Mezar kaya bloğu üzerine kondurulmuş, diğer yandan çekiyorum mezarı.

170520147250

Pers anıt mezar da bir süre dinlendikten sonra yola çıkıyoruz. Önümüzdeki yokuşları çıktıktan sonra deniz tüm güzelliği ile karşımızda beliriyor. Güneş ufka yaklaşmış parlak ışıklarını saçmaya devam ediyor. Deniz kıyısına resim tablosundaki gibi bir kaç ada serpiştirilmiş sanki.

170520147252

Zirveden sonra Foça’ya kadar iniş, kendimizi çılgınlar gibi salıyoruz.

170520147254

Foça’nın çirkin yapıları göründü ilk önce. Zamanla giderek artıyor bu çirkin yapılar ve buna dur diyen de yok. Tüm kıyılar böyle yağmalanmakta.

170520147255

Sol tarafımda güzel kayalıklar doğal güzelliklerinden henüz bir şey kaybetmemiş. İleride belki göremeyiz bu güzelliği. Talan ve rant olduğu sürece.

170520147256

Foça’nın simgesi yel değirmenleri. Zamanında çok iş görmüş olan yel değirmenleri modern makinalara yenik düşmüş. Don Quijote bizdeki söylemiyle Don Kişot ve yardımcısı Sancho Panza 17. yüzyılda yel değirmenlerine savaş açmış fakat savaşı kazanamamış. Makinalar Don Kişot’un savaşını kazanmış mıdır? Yoksa makinalarla savaşacak kahramanı beklemek mi gerek. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

170520147257

Foça’nın içine girmeden 10 km ileride kamp yapacağımız yere geldik. Herkes çadırlarını kurup yerleşiyor okaliptüs ağaçlarının altına

10402819_10203642523121190_1317571699199924813_n

Akşam olmak üzere güneş yarımadanın burnunda batmak üzere ve ben bu anı izlemeye başladım.

170520147258

Kimisi kendini serin sulara bıraktı. Su harika olmalıydı ama keyfim olmadığından ben girmedim. Durup dinlendikten sonra vücudum soğuyunca akşam serinliğinde üşendim doğrusu. İki kişi denizde.

170520147260

Güneşin yavaş batışını seyrettim gözden kayboluncaya kadar. İnsan bu anı kaçırmamalı bence. Tüm dünyadaki canlılara hayat veren güneş her akşam batarken ertesi gün tekrar doğacağını bilmek bana büyük bir huzur veriyor. Yarımada ucunda kızıla boyanmış gök ve bulutlar. Bir tekne denizde demirli.

170520147266

Akşam yemeği biraz gecikmeli olsa da gelince sıraya girip alıyoruz. Acıkmışız epey, yemekler de lezzetli. Yemekten sonra Batı Ankara bisiklet grubu ile birlikte büyük bir çember oluşturarak oturup sohbet ederek iyice kaynaştık. Kendi yükümü taşıdığımdan biraz yorgunluk hissediyordum. Fazla geç olmadan çadırıma girip dinlenmem gerek diyerek arkadaşlara iyi geceler diyerek çadırıma girdim ve hemen uykuya daldım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 90 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Uluslararası Kosova Bisiklet Turu Dönüş

Dönüş

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

biz

biz gözlerin içine baktık

bakmadılar bize

yanıtsız bakışlarımız enginlere daldı

aramadıklarımızı da çektik gözlerinden

çektik gözlerinden

çektik gözlerinden

o zaman aradılar bizi

çünkü bilmiyordular içten sevdiğimizi

İskender Muzbeğ

 

Öne çıkmış olan görsel, otobüs içinde koltuklara oturmuş olan arkadaşlar.

20150822_135702

Gece kimi otelde kaldı, kimisi de Amcaoğlu Muharrem’in evinde kaldı. Ben de halamın evinde kaldım. Akşam herkes duşunu alıp iyice dinlendi. Sabah Muharrem’in evinde toplanıp  sabah kahvaltısını evde yapacağız. Akşamdan diğer arkadaşlara iyice tembih ettim. Sabah tüm yorgunluğu üzerimden atıp dinlenmiş olarak kalktım. Bisikletle Muharrem’in evine gelerek arkadaşlarla buluştum. Kahvaltı için Prizren’e ait poğaça olan Topli almaya fırına doğru gittim. Her zaman Topli aldığım fırın o gün kapalı. Hayda nereden alacağım şimdi topli? Fırının karşısında tanıdık hırdavatçıya topli nerede alırım diye sorunca bana topli pişiren fırının yerini tarif etti. Tarife göre sora sora fırının yerini buldum sonunda. Bisikletli olduğumdan sokaklarda hızlı hareket etmem fırına erkenden varmama neden oldu. Fırıncıya15 tane topli alacağımı söyledim . Fırıncı bana 15 dakika sonra çıkar fırından deyince beklemeye başladım. Fırın ara sokaktaydı, bisikletim de sokakta duruyor. Bisikletimin yanına gelince genç bir delikanlı yanıma gelerek bisiklete bakıp sorular sormaya başladı. Markası ne gibi sorular. Gençle sohbet ederken berber dükkanını fark ettim birden bire. Dükkanda kimse yoktu.

Gence “Berber sen misin?” diye sorunca o da “Evet benim” deyiverdi. Sakalımı sıvazlayınca sakalımın iyice uzadığını fark ederek berbere; “Benim sakalımı bir tıraş eder misin?” deyince;

“Gel bakalım seni bir tıraş edeyim” diyerek koltuğa oturttu. Başladı sakalımı köpürtmeye tıraş fırçası ile. Haliyle berberler geveze olur biraz. Başladık sohbet etmeye berberle. İlk önce; (Berber Prizren Türkçesiyle konuştuğu için olduğu gibi yazıyorum)

“Nerelisin?” diye sordu

“Türkiye den geldiğimi” söyledim

“Bisikletle mi celdin?”

“Hayır uçakla bisikletimi bagajla getirdim”

“Türkiya’nın neresindensin ?”

“Formamda yazıyor ya İzmirliyim”

“Benim dayom da İzmir de yaşay, Karşiyakada” deyince!

“Adı ne?” diye sordum gayri ihtiyari olarak.

“Zekeriya” deyince ben heyecanla

“Zekeriya Hocalar mı ?” deyince

“Yoksa seçeymisin dayomu”

Beni iyice bir heyecan sardı o anda

“Ananın adı Nazire olmasın? Yoksa sen Nazire’nin oğlu musun? deyince

“Evet Nazire’nin ogluyum” dedi.

“Annen nerede çağırabilir misin bir göreyim” deyince

“Yukarıda evde tıraş bitsin çağırayım”

İşte 45 yıl sonra bir ilk okul arkadaşımı da bulmuş oldum. Geçen yılda ilk okul öğretmenimi ve isimlerini dahi unuttuğum bazı arkadaşlarımı bulmuştum. Şimdi ise tesadüf eseri yeni arkadaşımı görecektim. İyice heyecanlanmış ve sevinmiştim. Dayısı olan Zekeriya Hocalar İzmir de Karşıyaka belediye tiyatrosunu yönetiyor. Ara sıra oyunlarını izlemeye giderim. Berberin başka bir dayısı olan Bekir Hocalar da berber ve Prizren tiyatro sanatçısı. Kış aylarında Haldun Taner’in Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım adlı oyununu sahneye hazırlıkların ta ilk provalarından itibaren yanında izleyici olarak katıldım. Ben yönetmen olan Zekir Sipahi’nin yanında tüm provaları izledim. Türkiye’ye döneceğimden oyunun prömiyerini izleyememiştim. Bekir Hocaları Elveda Rumeli  dizisinde komutan Cezmi rolünde oynamıştı. O diziyi seyredenler bilir.

Genç berber sakal tıraşını bitirdikten sonra Annesini çağırmaya gitti. Bir süre sonra ilk okul arkadaşım karşıma geldi. Neyse selamlaştık, kendimi tanıttım. Aradan 45 yıl geçmiş, birden bire beni karşısında görünce tanıyamadı. Beraber bir resim çekilebilir miyiz deyince beni kırmayıp beraber üçümüz resim çekiliyoruz.

20150822_090501

İlk okul arkadaşımla vedalaşarak fırında yeni çıkmış topliları alıp Muharrem’in  evine gelerek kahvaltıya oturduk hep birlikte. Sıcak toplilar nefisti, kuru kuru ye. Kahvaltıdan sonra kahveleri de içerek saatleri tamamladık. Eşyaları Muharremin arabasına yükleyerek garajın yolunu tuttuk. Yazıhaneden gidecek olanların isimlerini yazdırarak otobüsün gelmesini beklemeye başladık. Hazır zamanımız varken katılan arkadaşlarla resim çekiyorum. Resimleri Muhlis Dilmaç çekti.

İlk önce Muğla Fethiye den Murat Yılmaz ile çekildim. Daha önce tanışmamıştım kendisi ile. Yolda tanımak daha iyi oldu benim için. Yanımda bulunan ilk yardım çantasını hiç kullanmamıştık Sadece Murat’ın ayağında daha önce oluşan yanığa sarı su (mikrop caydırıcı) olan püskürtmeli şişeyi kullanmıştı.

20150822_131545

Semra Sancak, İzmir den tanıdığım arkadaşım. Normalde bizimle otobüsle geleceğini söyleyip sonradan Doktor Serhat’ın yanında olduğunu öğrendim. Doktor Serhat ile Balkanları bir süre now we bike etkinliğinde pedalladıktan sonra Peja da aramıza katıldı.

20150822_131559

Doktor Serhat Ferahi Değimli, yıllardır beraber çok bisiklet sürdük ve Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turunu her yıl beraber iyi bir ekip olarak gerçekleştiriyoruz. Benim Kosova da oluşum ve tur düzenlememe yardım etmek için aramıza Semra ile birlikte Peja da katıldı.

20150822_131627

Hep neşeli olan Doktor Serhat bize evini açarak pervane olan amcaoğlu Muharremi de alarak ayrıca bir resim çekildik.

20150822_131633

Prizrenli bisikletçi dostum Yaşar Curci. Beraber Perşembe Akşamı Bisikletçileri Prizren’i kurduk. Her hafta Perşembe akşamı Prizren de Şadırvan da bisikletçilerle buluşup şehir turunu yapıyor. 1960 lı yıllarda bir bisikletçinin Prizren den İstanbul’a gittiğini duymuştuk. Yaşar geçen yıl belki de Kosova da ilk kişi olarak Prizren den Keşan’a oradan İzmir’e kadar bisikleti ile geldi. Büyük bir başarı yakaladı tecrübesiz olmasına rağmen. Kosova Bisiklet Festivalini de beraber planlamıştık. Şimdi de beraber  bitirmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

20150822_131655

Tamam Taşdemir, Beraber çok turlar yaptık, festivallere katıldık. Kendi festivalimizi bile yapmıştık 4 kişi ile birlikte. Artık yollara iyice alıştı. Dağ, bayır, dere, tepe her tarafa gidebilir. İyice dengesiz oldu. Turumuzun ilk bayan bisikletçisi olur aynı zamanda.

20150822_131708

İrfan Özden, 2 yıldır tanışmamıza rağmen sanki ezelden beri arkadaşız. Turlarımız sorumsuz olarak kafamıza göre yaparız her zaman. İyi bir rehber ve dağcı olması, aynı zamanda büyün yolları bildiğinden rotayı o çizer ben de peşine takılırım. Beni her zaman en iyi yerlerden götürmüştür. Öyle düz yollardan değil, dağ bayır, patika, taşlı yollar, dere yatakları, ormanda kaybolmalar. Aklınıza ne gelirse o kısacası Dengesiz turlarımız olmuştur şimdiye kadar. Bundan sonra da olacaktır.

20150822_131724

Şahin Bulut, İzmir de oturmasına rağmen daha önce tanışmamıştık. Kosova festival etkinliği açınca görüp katılarak tanıştım kendisiyle. Yolda tarlalardan toplanan biberleri tatmak isteyince biberin acı olduğunu öğrendi. Enerjik, sportif bir arkadaş.

20150822_131748

Ahmet Kamil Selçuk, Antalya dan katılıyor. İrfanın dağcı arkadaşı, Kosova festivalini duyunca geldi. Yeni, daha turda tanıştım kendisiyle ama o da dengesiz çıktı ve kaynaştık. Bilgi ve tecrübesi çok, bunlardan faydalanmalı insanlar. Sakin, düzenli, tertipli biri olarak sorumsuzca turda bizimle fazla sorun çıkarmadan turu tamamladı. Zaten ne oluyorsa dağcıların çoğu bisiklete başlayınca dağlara biraz zor dönüyor nedense. Bir sürü oteli olmasına rağmen bir türlü emekli olamıyor. Yine de harika bir insan.

20150822_131759

Kemal Lale, İzmirli olmasına rağmen Kemal ile daha önce tanışmamıştım. Karşıyaka da  oturduğundan pek karşılaşamamışız galiba. İnce eleyip sık dokumasına rağmen iyi bir bisikletçi. Pek gerilerde kalmıyor, sürekli önlerde. O yüzden de fazla sohbet edemedim kendisi ile.

20150822_131815

İdris Bal, İzmirli ve İdris ile de yeni yanıştık. Sessiz sakin mütevazi duruşuyla tanıdım. İdris te iyi bir bisikletçi, o da önlerde sürdü bisikletini. İdris’i fazla tanıma fırsatı bulamadım tur boyunca.

20150822_131828

Mehtap Dilmaç, TRT İzmir radyosu program yapımcısı. Kahve içmeyi sevenlerden, her daim kahve içmeye hazır. Kendisi bisiklete binmese de arabada bize lojistik destek sağladı. Pek çadırda kalmaya alışık olmasa da hiç şikayet etmeden günlerce çadırda kaldı. Belki de Prizren de radyo programı yapabilir ileride.

20150822_131901

Muhlis Dilmaç, bisiklete başladığım zamanlardan beri tanışıyoruz. Perşembe Akşamı Bisikletçileri PAB kurucusu ve başlatan kişi. Beraber bir çok bisiklet turu yaptık. İzmir de ilk bisiklet festivalini beraber yaparak destek sağladım. Çeşitli festivaller de beraber pedalladık. Her Perşembe beraber bisikletçileri tur yaptırıyoruz. Bir çok kişinin bisiklete başlamasına sebep olmuştur. Sayılmayacak kadar çok hem de. Beraber Kosova festivalini planlayıp gerçekleştirdik. Burada vedalaştık ama yine İzmir de beraber bisiklet sürmeye devam edeceğiz.

20150822_131925

Otobüs garaja giriş yapınca bisikletleri ve eşyaları bagaja yerleştirmeye başladık. Bisikletleri kendimiz düzgünce, sığacak biçimde yerleştirilmeye çalışıyoruz. Bakalım becerebilecek miyiz?

20150822_134139

Ön tekerlekleri sökerek 11 bisikleti sığdırdık iki bagaja.

20150822_134217

Bir ters bir düz yerleştirme işi yapıldı, son bir tanesini nasıl sığdırabiliriz diye ayarlamaya çalışırken.

20150822_134241

Olmadı yeni baştan tekrar yerleştiriyoruz.

20150822_134251

Ve nihayet hepsini bagaja sığdırabildik. Bizden kaçmaz yerleştirme işi.

20150822_134729_HDR

Bagajların kapakları kapatıldıktan sonra gidenler yerlerine oturdu. Hazır hepsi uslu uslu otururken bir resmini çekiyorum. Ardından hepsiyle tek tek vedalaşıyorum, hepsine hayırlı yolculuklar dileyerek otobüsten aşağı iniyorum. Bu resmi öne çıkan resim olarak seçiyorum.

20150822_135702

Arkadaşları uğurladıktan sonra bisikletle Şadırvan çeşmesine gelerek çeşmeden akan buz gibi su ile ferahlıyorum. Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi kendimi hafif hissediyordum. Zafer arkadaşımızın üzücü kazası nedeni ile bir gün önce otobüsle İstanbul’a hareket etmişlerdi. Kendilerini bu gün diğer arkadaşlarla beraber uğurlamak isterdim ama bazen elimizden bir şey gelmiyor. Türkiye’ye döndükten sonra Zafer Ankara da başarılı bir ameliyat olup sağlığı yerine geldikten sonra bisiklet sürmeye başladı.

20150823_182440

Joni, bir haftalık en son yeğenlerimden biri. Joni bebek henüz bir haftalık olmasına rağmen 4150 gram ağırlığında doğduğu için hazır kucağa geldi. Kocaman olmuş bir haftada. Bu gün nihayet kucağıma alabildim. Doğduktan sonra Kosova festivali dolayısıyla kucağıma alamamıştım Joni bebeği. Parasını takarak ömürlü olmasını diledim. Canım…

20150824_073649

Sülalemde en küçüğünü kucağıma aldıktan sonra en büyüğü olan Halamın yanındayım. 88 yaşında olmasına rağmen hala dimdik ayakta. Kendi işini kendi görüyor. Biraz ağrıları olmasına rağmen ihtiyarlık deyip geçiştiriyor.

20150824_080413

Arkadaşları gönderdikten sonra tanıdık dostlarımdan birisisinin oğlunun sünnet düğününe katıldım. Festival yorgunluğunun ardından düğün iyi geldi. Üç desi ev rakısını eski komşum ile birlikte içerek stresin hepsini attım böylece. Dostlarla halay çekerek gecenin üçüne kadar eğlendik.

Pazar günü tüm akrabalarımı ziyaret edip hepsiyle vedalaştıktan sonra Yaşar ile bisikletimi paket yapmak için bisikletçiden bir koli aldık. Evde bisikletin ön tekerini sökerek koliye bagaj çantalarını yerleştirdikten sonra kapağını koli bandı ile bantlayıp hazır hale geldi. Pazartesi bisiklet kolisini arabanın üzerine bağlayıp Priştine’ye hava alanına giderek bagaj alıma verdik. Biraz ırın kırın ettiler ama koliyi aldılar mecburen. Bagaj ücretini daha önce yatırmıştım. Beni hava alanına getiren yeğenim Lumri ile vedalaşıp pasaport kontrolüne giderek uçağa biniyorum.  Binmeden önce bisiklet kolisini bagaj taşıyıcısında görüp resmini çekiyorum hava alanında.

20150824_171951_HDR

Uçak havalanıp 1 saat 15 dakikada İstanbul’a iniş yapıyor. Dış hatlardan iç hatlara gelerek İzmir uçağını beklemeye başladım. Kapı numarası belli olduktan sonra bineceğim kapının önüne geldim. Bineceğimiz uçak 1 saat rötar yaptı. Bagajlar uçağa yüklenirken yine bisiklet kolisini görüyorum. Uçağa binerek İzmir’e 45 dakikada varıyoruz.

20150824_185300

Oğlum araba ile beni karşılamaya gelmiş. Bisiklet kolisini alıp olduğu gibi arabanın bagajına yerleştirip eve geliyorum ve balkonda yorgunluk kahvesi içmeyi hak ettim. Balkonda kahve içerken beni eşim çekiyor.

Böylece bir turun sonuna da gelmiş olduk. Başka turlarda görüşme dileği ile sağlıcakla kalın Urim Baba’CAN

20150824_210510