Aylık arşivler: Temmuz 2013

Gökova Bisiklet Turu 13. Gün

28 Haziran 2013 Cuma

Muğla kent ormanı – Muğla – Belen kahvesi – Beçin kalesi

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları.

 

“Geleceği hayal ediyorsun çünkü şimdi ki anı tatmadın.”

 

Öne çıkmış olan görsel, sol taraf az ağaçlı dik yamaç, sağda ise pembe çiçekler açarak coşmuş zakkum.

280620132942

Ormanın derinliğinde uyanıyoruz, ortalık sessiz sadece kuş sesleri var. Kamp attığımız yer piknik alanı, mangal için yerler yapmışlar, gündüz ışığında orman farklı görünüyor. Toplandıktan sonra ormandan çıkıp ana yola geliyoruz, girerken resim çekemediğimden ormanın girişinin resmini çekiyorum.

280620132906

Güneş yeni doğmuş tam arkamızda günün ilk ışıklarını cömertçe dünyaya gönderiyor. Güneş arkamda, gölgem asfalt üzerine düşüyor.

280620132907

Muğla’ya 12 km uzaklıktayız, kahvaltıyı Muğla’da yapacağız. Giriş tabelasındayım. Tabelada; Muğla: Nüfus 62.600 Rakım 625

280620132908

Muğla’ya varınca bakkaldan kahvaltılık alıyoruz. Kahvaltıyı uygun bir çay ocağında yapıp karnımızı doyurduk. Kahvaltıyı yaparken bu günkü rotamızı çıkarıp nereden gideceğimizi belirliyoruz. Yatağan’a uğramadan Belen kahvesinden, dağ yollarından gideceğiz. Rehberimiz her zamanki gibi İrfan öne düşüyor biz de ardından takip ediyoruz. İrfan çok iyi bir rehber, yolları okumayı, nereden gideceğimizi o belirliyor. Bir süre ana yoldan gidip Belen kahvesini sapağına varınca sola dönüyoruz. Tabelada yazan Belen Kahvesi 9. Yani Belen kahvesine 9 Kilometre olduğunu belirtiyor. Tarihi ve turistik olduğu için kahverengi tabelaya yazılmış.

280620132909

Kısa sürede Çaybükü köyüne vardık. Burada Belen kahvesi. Tabelada yazdığına göre Belen değirmeni de burada olduğunu belirtiyor.

280620132910

Kahve az yukarıda, ağaçlar arasında Türk bayrağı ve kahvenin çatısı görünüyor.

280620132911

Belen kahvesine giderken yol kenarında armut ağacı görünce bir kaç tane kopartıp çantama koyuyorum. İrfan ile Yıldız önde oldukları için armutları yemiyorum. Türküsü yakılan dramatik Belen kahvesine varıyorum. Bisikletimi park edip resim çekmeye başladım. Kahve taş bina, giriş kapısı üzerine Belen Kahvesi yazılmış. Kapı pervazları geniş çerçeveli mermerden. İki yanda da gece lambaları, nedense gündüz feneri gibi yanıyorlar. Işıkları kapatmayı unutmuşlar sanki, lambalar yanıyor gündüz aydınlığında. Kapının solunda yakılan Ormancı türküsünün sözleri, sağında ise türküsü yakılan olayın hikayesi sarı plakete yazılmış.

280620132912

Bu kahvede olan olayları halk türkü yakarak belgelemiş. Tabelada yazılan türkünün orijinal sözleri;

Ormancı Türküsü

Çıktım Belen Kahvesi’ne baktım ovaya

Bay Mustafa çağırdı dama oynamaya

Ormancı da gelir gelmez yıkar masaya(ı)

Söz anlama Ormancı çekmiş kafaya(ı)

 

Aman Ormancı yaktın Ormancı

Köyümüze bıraktı yoktan bir acı

 

Gevene’in ortasında değirmen döner

Değirmenin taşları dağından iner

Ormancıya atılan kurşun Tevfik’e değer

Tevfik’imin acıları yürekleri deler.

 

Aman Ormancı yaktın Ormancı

Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

 

Gevenes’in suları hoştur içmeye

İçinde köprüsü var gelip geçmeye

Tevfik’imi vurdular hiç mi hiçine

Yazık ettin Ormancı köyün iki gencine

 

Aman Ormancı yaktın Ormancı

Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

280620132913

Bu tabelada da olayın Ormancı türküsünün hikayesi hikayesi;

Muğla’nın Gevenes ve Kozağaç köyleri civarındaki ormanlarında bir yangın çıkar. Yangın kısa sürede kontrol altına alını ve etrafı çevrilir. O sırada Mustafa Şahbudak ve Tevfik Cezayir adlı iki arkadaş Belen Kahvesinde oturmuş dama oynamaktadır. Tevfik Cezayir Gevenes köyünün muhtarıdır. Aynı zamanda yörede herkesin yardımına koşan, sevilen biridir. Orman koruma ve bakım memuru olan Sarı Mehmet lakaplı Mehmet İn, etrafı çevrilen yangının söndürülmesi için Belen Kahvesine gelir ve Muhtar Tevfik Cezayir’den bekçi ister. Muhtar, iş zamanı olduğu için bekçi vermek istemez. Bu konuda Ormancı Mehmet İn tuttuğu zaptı Muhtar Tevfik Cezayir’e İmzalatmak ister. Muhtar Tefvik Cezayir oyunun kritik anı olduğu için tutulan zaptı imzalamak istemez. Olaya kızan Ormancı masaya vurur ve dama taşları dağılır.

280620132914

Yazının diğer bölümü kareye sığmadığı için ikinci bir resim daha çektim. Hikayenin devamı;

Diğer oyuncu Mustafa Şahbudak, dökülen taşları toplar ve Ormancı ile tartışırlar. Ormancı inatlaşır, söz anlamaz, ikinci kez masayı devirir. Bu kez Ormancı ile Mustafa Şahbudak arasında tartışma çıkar. Mustafa Şahbudak sinirlenerek Ormancıya tokat atar. Ormancı Mehmet İn, belinden kamasını çıkararak Mustafa Şahbudak’ı kolundan yaralar. Mustafa Şahbudak olayın şoku ile belinden tabancasını çeker. Bu sırada Muhtar Tevfik Cezayir yapma diyerek, silahın önüne atlar. Silah iki kez patlar. Çıkan kurşunlar Muhtar Tevfik Cezayir’e rastgelir, Mustafa Şahbudak arkadaşı Muhtar Cezayir’i kazayla vurur. Mustafa Şahbudak, arkadaşıyla ilgilenirken Ormancı kaçmaya başlar. Mustafa Şahbudak kaçan Ormancıyı silahıyla topuğundan ve kalçasından yaralar. Köylüler Mustafa Şahbudak’ı yatıştırır ve elinden silahı alır. muhtar Tevfik Cezayir Muğla devlet hastanesine kaldırılır, ancak aldığı yaralar sonucu kan kaybından ölür.

280620132915

Çıktım Belen Kahvesine baktım ovaayaaaa baktım ovayaa. Dama masası, üzerinde dama taşları dizili. Masa ve sandalyeler sundurmanın altında, Duvar üstünde tahta çit ve aşağıda Belen ovası.

280620132917

Bir müze haline gelmiş Belen kahvesinin odasını müzeye çevirmişler.  Mankenlerle Ormancı ayakta, Bay Mustafa ve Muhtar Tevfik sandalyede oturmuş dama oynarlarken. Dama taşları masa üzerinde dağınık.

280620132919

Odanın bir duvarında ocak, içinde odunlar, sacayağı. Yanmaya hazır durumda. Ocağın yanında Dövülerek ayran yapılan ahşap yayık.

280620132920

Belen kahvesinde oturup ovaya bakarak çaylarımızı içiyoruz. Aslında kahve içmek gerekti ya neyse çay ile idare edelim. Masada; ben , Yıldız ve İrfan oturmuş çay içerken, arkamızda Belen ovası.

280620132916

Çay içerken sandalyeni tahtasına konmuş çekirgeyi görünce yakından resmini çekiyorum.

280620132921

Belen kahvesinde dinlenip çay içerken kahveciden yol durumunu soruyoruz. Yol toprak, tenha olduğunu söyleyip dere kenarını takip etmemizi söylüyor. Gerekli yol bilgilerini aldıktan sonra yola çıkıyoruz. Bir süre sonra asfalt yol toprak yola dönüşüyor ama bizi etkilemeden yolumuza devam ediyoruz. Trafik olmasın yeter, sonra ormanın içi gayet güzel. Yalnız yokuş ve biraz tırmanma var. Ayrıca ana yollardan farkı da yol kenarındaki su kaynaklarını, çeşme ve derelere rastlıyorsun, böylece yol boyunca susuz kalmıyor ve sıcaktan bunalırken serinliyorsun. Çam ormanı içindeyiz, solda dere yatağı ve pembe çiçekler açmış zakkumlar.

280620132923

Ormanın içinden geçen toprak yol, yokuşu çıkan Yıldız bana doğru gelirken çam ormanı ile yolu birlikte çekiyorum.

280620132924

Dağa tırmanmamız devam ediyor, zakkum çiçekleri ormana renk katıyor. Üçümüz kendi temposunda tırmanıyor, birbirimizi gözden kaybettiğimizde bekleyip yola öyle devam ediyoruz. Arada kendi mi de çekiyorum elçek ile, önümde Yıldız bisiklet sürüyor. Başımda mavi buuf, gözümde sarı renkli güneş gözlüğü var.

280620132926

Yol bazen aşağıya doğru gidiyormuş gibi görünse de kısa sürüyor ve çıkmaya devam ediyoruz. Karşıda yüksek dağlar var.

280620132927

Yokuş bitmiyor hala tırmanıyoruz, rastladığımız keçi çobanına yolu sorup doğru yolda olduğumuzu öğrenince tırmanmaya devam. Keçi çobanı yolu başı ile tarif ederken, ileride İrfan keçi sürüsüne ulaşmış bile.

280620132929

Yıkık viran evler de görüyoruz arada. Taş ve çamurdan yapılmış duvarları bir kısım çatıyı ayakta tutuyor. İçeride bal arısı kovanlarını görüyorum.

280620132931

Yamaçta uzun çam ağaçları ve yola yakın yerlerde, dere kıyısında kavak ağaçları göğe ulaşmaya çalışıyor.

280620132934

Solda zakkum çiçekleri açmış, önümde İrfan bisikletle gidiyor.

280620132932

Nereye baksan manzara değişiyor, ben de durup durup resim çekerek tırmanmaya devam ediyorum, durunca da bir nebze dinlenmiş oluyorum çaktırmadan ama bu sefer geride kalınca arkadaşlar beni ileride bir ağacın gölgesinde beklerken buluyorum. Resim çekerken ilginç olan çam ağaçlarına denk geliyorum, çamın dalında bir yumru oluşmuş. Beni bekledikleri yerde çıkarıp armutları yiyoruz, biraz meyve iyi olur.

280620132935

Önümde Yıldız bisikletin üzerinde giderken, daha ileride İrfan bisikletten inmiş yürüyerek yokuşu çıkıyor. Yolda iri taşlar var, o yüzden rahat süremiyor. Ne de olsa acemi, ilk bisiklet turu.

280620132937

Bazen dere yatağından epey yukarılardan gidiyoruz. Yol kıyısında köy evleri dağınık. Aslında doğru dürüst köy de yok ortalıkta.

280620132938

İrfan yokuşu yürüyerek çıkmaya devam ediyor çam ormanı içinde.

280620132939

Yıldız ise alışkın yokuşları çıkmaya. O yüzden bisikletinden hiç inmedi.

280620132940

Bazı yerlerde yol çok taşlı oluyor ama durmak yok, yola devam.

280620132941

İşte güzel bir manzara, Sol taraf seyrek çam ormanı yamaçta. Sağda ise pembe çiçek açmış zakkumlar yol boyu gidiyor. Önümde İrfan. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

280620132942

Köylülerin iş hayvanı olarak kullandıkları at ve katır ağacın gölgesinde bağlanmış ot yiyorlar.

280620132946

Bazı yamaçlar kel kalmış, belki de çabuk tutuşan çam ağaçları yanmıştır bir zaman. Dere yatağında çalılar ve zakkumlar kaplamış.

280620132947

Önümde İrfan ve Yıldız giderken solda yükseltide taş ev görüyorum. Kavak ağaçları yol kıyısında. Bu ev benim hayal ettiğim bir şekilde, yerden 5 metre yükseltide, tek katlı. Önü düz ve az da olsa manzaralı. Böyle bir ev yapmak isterim kendi ellerimle.

280620132948

İrfanın diline bir şarkı dolanıyor, aklına geldikçe söylüyor.

“deli diyorlar bana

desinler değişemem”

Biraz da Yıldıza takılmak için söylüyor. Neyse çıka çıka bitiriyoruz rampaları. Benim bildiğim zakkum bitkisi 800 metre yüksekliğe kadar görülüyor. Zirvede hiç bir zakkum ağacı yok demek ki 800 metrenin üzerindeyiz. Artık inişe geçiyoruz ama inişte taşlı toprak yolda olduğumuz için bisikletimi salamıyorum, dikkatli inmek zorundayım. Haliyle düşmek istemem durduk yerde, yavaş inerim ama sağlam inerim. Ben yavaş indiğimden Yıldız ve İrfan beni bekliyor yolun kıyısında. Bekledikleri yer yol kenarı gölge ve düzlük, karınları da acıkınca oturup ocağı, kap kacağı çıkarıp makarna yapmaya başlıyorlar. Ben de gelince çaydanlığı çıkarıp çay demliyorum. Makarnayı yiyip çayımızı içerek dinleniyoruz İnerken de yoruluyorum fren sıkmaktan ve düz maşadan kollarım tutmaz oldu. Yıldız tencerede makarna pişirirken çömelmiş. 280620132950

Dinlendikten sonra yola çıkıyoruz.

280620132951

Asırlık meşe ağacının gövdesi kalınlaşmış, toprağa iyi tutunuyor.

280620132953

Önümüze bir çam ağacı çıkıyor devasa bir şey, 300 yıllık olabilir. resmini çekebilmem için bayağı geriden çekiyorum, başka türlü kadraja girmiyor çam ağacı.

280620132954

Dar bir vadinin dibinden inmeye devam ediyoruz. Solda küçük dere yatağı yol ile birlikte, çam kokuları içinde Milas ovasına doğru akıyor.

280620132955

Dediğim gibi çeşmesiz kalmıyoruz yol boyunca, yine bir çeşmede duruyoruz. Çeşmenin yalağı var, yalağın içinde yosunlar, su kurbağaları, suyun içinde dalgıç böcekler, anlayacağınız yarım metrekarelik yalağın içinde çeşitli canlıların yaşadığı bir yer olmuş ilgiyle izleyip inceledim. Yaşamak güçlü bir şey canlılarda, düşündürücü.

“Yaşamak tek başına bir ağaç gibi hür ve orman gibi kardeşçesine” demişti Nazım usta.

Nazım usta deyince şair kardeşim Feyyaz aklıma geliyor. Benim ustalarımdan sayılır, Serkan Taşdelen ile bu ikisini D300 karayolunu boydan boya geçen (Çeşmeden başlayıp Ağrıya kadar uzayıp giden yol ) iki bisikletçi. Gezgin virüsü  bulaştırmışlardı maceralarını okurken. Serkan ve Feyyazdan çok şeyler öğrendim, o yüzden ustalarım olarak sayarım ikisini de. Feyyaz daha sonra Türkiye’nin tüm kıyılarını 4000 km dolaşıp bu da yetmezmiş gibi güney Amerika da dolaşıp Fernando adını almış olup en son da Nazım ustanın Moskova ya giderken gittiği yoldan giden ve Yol kitabını çıkarıp bizlerle paylaşan genç şair dostumu andım bir an yaşam dolu su yalağında. Fernando Feyyaz Alaçamın kendi web sitesinden takip edebilirsiniz. www.feyyazalacam.com Serkan Taşdelen’in web sitesi http://www.pedalla.com

280620132956

“Deli diyorlar bana

desinler değişemem…”

Dengesiz İrfan uçurumun kenarında durmuş bana poz veriyor.

280620132957

Dengesiz İrfan bir türlü dengeyi sağlayamıyor. Artık düzlüğe geldik, ilerlerken durduk yerde İrfan yine düşüyor bisikletten. Ya bir dur arkadaş ne oluyor. Arkasında olduğum için yetişip kaldırıyorum, neyse durduğu yerde olduğu için herhangi bir şeyi yok şükür, düşmesi yorgunluktan olabilir.

280620132958

Çamköy’e geliyoruz, uygun olursa buraya kamp atmayı planlamıştık. Yiyecek bir şeyler bakınırken sadece tost yapan bir dükkandaki elemanın ters davranışı bu köyde kalmadan geçip gitmemize neden oldu. Yola devam ederek güzel bir iniş ve asfalt biraz dinlendiriyor bisiklet üzerinde. Milas’a varıyoruz, daha önce yemek yediğimiz sanayideki lokantaya girip akşam yemeğini yiyoruz. Kuru fasulye kalmamış, biz de olanı yiyoruz. Yemekte nerede kalacağımızı konuşurken Yıldız Beçin kalesinde kalalım diyor, Beçin beldesi 4 km geride. Haliyle Yıldızı’n kararına uyup geriye doğru Beçin’e geliyoruz. Havada karardı,  Resmi ertesi sabah çekiyorum. Kahverengi tabelada yazan Beçin kalesi 1.

290620132970

Tabelada görüldüğü gibi Beçin kalesi 1 km yazıyor ama bir kaç yüz metre çıktıktan sonra dikleşen yokuşun ve yorgun olmamızın verdiği zorluktan bisikletten İrfanla ben inip iterek çıkıyoruz yokuşu. Yıldız inmeden kaleye kadar çıkıyor, bıravo. Hava karanlık, sokak lambaları yeterli aydınlatmıyor yokuşu öyle çıkıyoruz. Kaleye gelince başlıyor köpekler havlamaya, tabi ki aldırmadan yanlarına kadar gelince havlamayı kesip yılışmaya başlıyorlar. Anlayacağınız yaygaracı tipler. Arka ayağı sakat bir anne, geçen sonbahardan üç  ve bu bahardan dört toplam yedi tane yavru köpek etrafımızda yılışıyorlar. Ağaç altında piknik masasının yanında duruyoruz. Burada küçük bir kanal var içinde gürül gürül su akıyor, eh daha ne isteyelim kampımızı atıyoruz. Çayımızı demleyip bir güzel sohbet ederek içiyoruz. Köpekler de bizim bekçiliğimizi yapıyorlar sabaha kadar. Terli eşyalarımızı kanalda yıkayıp asıyoruz. Daha sonra çadırlarımıza girip yatıyoruz ama köpeklerin bütün gece her şeye havlamaları bizi derin bir uykudan mahrum ediyor.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 93 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 12. Gün

27 Haziran 2013 Perşembe

Toparlar şelalesi – Geyik kanyonu – Muğla kent ormanı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır.

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları

 

Umutla yolculuk etmek,

gidebileceğin yere varmaktan

çok daha zevklidir.

R.L. Stevenson

 

Öne çıkmış olan görsel, ağaçlar arasından kıvrılarak aka çay.

270620132886

Güzel bir ormanın sabahında kuş ve şelalenin sesleriyle uyanıyorum, yine harika bir yerde harika bir güne başlamak üzereyiz. Sabah yüzümü yıkamıyorum direk şelaleye dalıyorum. Sanki pillerim şarj oldu, kendimi zinde hissediyorum. Şelalenin havuzuna iple salınırken şelale beyaz köpürerek dökülüyor. Havuzun içinde balıkların yüzdüğünü görüyorum.

1040741_10151684526169861_528957080_o-300x225

Kahvaltımızı orman içinde, şelalenin sesi ve kuş sesleri ile yapıyoruz. Kahvaltıdan sonra şelalenin döküldüğü yerin yukarısına çıkıp yandan kayaların arasından dökülürken çekiyorum bir poz.

270620132885

Şelale döküle döküle kayaları oyup kendine havuz meydana getirmiş. Havuzun önünde kayalardan bent meydana gelmiş, boyu aşan derinlikler var. Yaklaşık 80 ila 100 metre kare alanı var havuzun. Havuzu üstten çekiyorum.

270620132884

Kamp yaptığımız alan, yolu yok, yordamı yok. Sadece patikadan ulaşabilirsiniz. Üç çadır kurulu, İrfan çadırını sökmeye başlamış bile.

270620132883

Toparlanıyoruz ve patikadan aşağıya inmeye başladık. Biraz aşağıda Yıldız küçük şelalede yıkanmaya başlayınca dayanamayıp ben de giriyorum, insan böyle bir yerden ayrılmak istemiyor doğrusu ama yolcu yolunda gerek. Bir süre ana yoldan gidip Geyikli kanyonuna doğru sapıyoruz. Geyikli kanyonu epey yukarılarda, hafif rampa başlıyor, vadi geniş ve yatağı sel yatağına benziyor. İri çakıllı derenin yanından tırmanıyor ara sıra yol toprak olsa da araç pek yok, o yüzden rahat bisiklet sürüyoruz. Geyik kanyonu yazan tabela gideceğimiz yönü gösteriyor. Bir tabela da yere yatıyor.

270620132894

Kayalık dağlar içindeki vadiden yukarı doğru gidiyoruz. Kimisi düz alanı tel örgü ile kapatıp sahiplenmiş. Ağaç dikip, ekip biçmeye başlamış.

270620132887

Vadinin kenarları kayalık ve dik. Aynı zamanda iyice daralıyor burada. Önde Yıldız ve İrfan gidiyor.

270620132888

Kocaman bir kaya kütlesi yolun solunda kalmış. Yol ortadan geçiyor.

270620132890

Az da olsa dere yatağında su akıyor çakıl taşları arasından. Burada vadi ve dere yatağı genişlemiş. Akan su büyük bir S şeklinde akıyor.

270620132891

Çık çık bitmiyor, sıcak artmaya başladı, bol bol su içerek ilerliyoruz. Pistonlar iyice ısınınca ala balık havuzları olan bir yere varıyoruz. Havuzun birine kesin girmem lazım deyip havuza bakınca etrafta da kimseler yoktu, hemen havuza dalıyorum. Borudan da sürekli dağdan gelen soğuk su havuzun içine akıyordu. Temiz su diye sularımızı da dolduruyoruz bir güzel, aynı zamanda serinleyip dinleniyoruz.

Havuz sahiplerinden önümüzdeki yol nereye çıkar diye sorunca o da bu yol ileride bitiyor, yani çıkmaz yola girmişiz. Geyikli kanyonuna da 3 km kalmıştı. Muğla’ya gitmemiz gerektiğinden ve önümüzde iyi rampalar çıkacağından vakit kaybetmeden geriye dönüyoruz. Kayalık vadinin daraldığı yerden geçiyoruz.

270620132893

Çıktığımız yolu çabucak inip esas yola gireceğimiz kavşağa varıyoruz. Burada dere akıyor, ağaçların altına girip dün kaynattığımız patatesleri yemeğe karar veriyoruz. Dere küçük ama yatınca vücudumun tamamı suyun içinde kayıyor. Patatesleri çıkarıp yiyoruz, ardından birer kahve içerek kalan çiğdemleri de çıtlatıyoruz. Dere ağaçların arasından akıp gidiyor.

270620132886

İyice dinlendikten sonra yola devam ediyoruz. Dağlara tırmanmaya başladık yine, ama gittiğimiz yol ana yoldan daha iyi çünkü ormanın içinde yer yer gölgelik ve sessiz, sadece kuş seslerini dinleyerek bisikletle gitmek bir harika. Akyaka’dan gitseydik 9,5 km dik Sakar geçidini tırmanmak zorunda kalacaktık. Aynı zamanda burada arabaların gürültüsü de yok. Uzun ve düz gövdeli çam ağaçları içinde İrfan önümde bisiklet sürüyor.

270620132896

Resimler de gördüğünüz gibi orman çok güzel, ağaçlar kocaman. Sessizliği duyabiliyor musunuz ?

Sadece Üç Dengesizin Pedal sesi var, elçek üçümüzün resmini çekiyorum orman içinden giderken. Arkamdan İrfan ve Yıldız geliyor. Başımda mavi buff, saçlarım dağınık, üzerim çıplak.

270620132900

Orman içinde sürekli çıkmaktayız, önde giden Yıldız ve İrfan var.

270620132901

Yol alabildiğine rampa ama bizleri rahatsız etmiyor, çıkmaya devam ediyoruz. Acelemiz yok dinlene dinlene ara sıra var gücümüzle bağırarak ormanın sessizliğini bozuyoruz. Aşağıda dere yatağı görünüyor.

270620132902

Gölcük köyüne varıyoruz, ana yola az kaldı.

270620132903

Güneş batı ufkunda batarken Gölcük köyü içinden geçiyoruz. Bir süre güneşin batmasını izliyorum evlerin çatısı üzerinden.

270620132905

Gölcüğe vardığımızda güneş te ufukta batıyor. Ana yola çıkınca hava kararıyor ve ışıklarımızı yakarak yol üzerinde karnımızı doyuracak bir yer arıyoruz. Benzinliğin birinde restoran görünce neler var diye sorunca sadece kavurma var dediler. Karnımız da iyice acıktığı için oturup kavurma ısmarlıyoruz. Hesap biraz tuzlu geliyor ama onca yokuş çıkınca yorgunluktan kazığı yiyoruz. Ana yol kenarlarında dikkatli olmak gerekiyor bilasha restoranlarda yemek yemeyeceksin. Garsona soruyoruz nerede kamp atabiliriz diye. O da Muğla ormanında piknik alanı var diyor 3 km ilerideymiş. Yemeği yiyip birer de duble çay içtikten sonra Muğla ormanına doğru yola çıkıyoruz. Ormana gelince içeriye giriyoruz, kapıda kimse yok. İçerilere doğru girince ortalık zifiri karanlık oluyor. Aydınlatmalarımızın ışığında ormanın derinliklerine ilerlerken ileride güçlü aydınlatmaları görüyoruz. Aydınlık yere varınca varınca burada dizi filim ekibi araçları kameraları projektörleriyle ormanın içinde stüdyo kurmuşlar. Epey de kalabalıklar bayağı insan var, kim bilir hangi diziyi çekiyorlar ya da filmi. Biz gelince çekim yapmıyorlardı. Selamlaşıp aralarından geçip yolumuza devam ediyoruz. Kamp atacağımız çeşme olan bir yer arıyoruz fakat çevre o kadar karanlık ki çeşme göremiyoruz. Biraz daha ilerleyince bir kulübe görüyoruz ve hemen orada duruyoruz. Kulübenin içinde çeşme var mutfak gibi bankosu da var, aha elektrik düğmesini görüyorum, aydınlatma ve priz de  varmış. Düz bir alanda çadırlarımızı kurup eşyalarımızı yerleştirdikten sonra kulübenin içinde telefonları şarja takıyoruz. Gece de epey ilerleyince çadırlarımıza girip yatıyoruz. Filim ekibi arabalarıyla iki kez bulunduğumuz yerden geçip çekimlerini de yapıyorlar biz yattıktan sonra. İyice yorgun olduğumdan hemen uykuya dalıyorum.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 59 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 11. gün

26 Haziran 2013 Çarşamba

Köyceğiz gölü etrafı – Dalyan – Toparlar şelalesi

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları.

Öne çıkmış olan görsel Dalyan kanalında katıkta Yıldız ve İrfan karşı kıyıya kayık ile giderken. Yamaçta Kaunos kral mezarları.

260620132826

Aborjin Duası

“her şey yeterli olsun! seni ayakta tutmaya yetecek kadar güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni diliyorum. aydınlık bir bakış açısına sahip olmana yetecek kadar güneş diliyorum. güneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmur diliyorum. ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum. yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum. isteklerini tatmin etmeye yetecek kadar kazanç diliyorum. sahip olduğun her şeyi takdir etmene yetecek kadar kayıp diliyorum. son “elveda”yı atlatmana yetecek kadar “merhaba” diliyorum.”

Göl kıyısında uyanmanın huzuruyla kalkıp gölün serin sularına bırakıyorum kendimi. Su beni kendime getiriyor, duşumu aldıktan sonra toplanıyoruz. Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra Tarkan bisiklete gidip Yıldızın kilometresini taktırıyoruz. Ardından yola çıkıyoruz. Bir süre Muğla  –  Fethiye karayolunda ilerledikten sonra tabelaların gösterdiği Dalyan – İztuzu yoluna saptık.

260620132819

Ortalık yeşil, hava sıcak, tarlaların bahçelerin arasında İrfan erik ağacından erik topluyor. Ben de kahve içecek uygun ağaç altı ararken yolun sağında sığla ağaçlarının dibinde piknik alanı gibi yer, kanalında su akıp giden harika bir yeri fark ediyorum. Hemen durup arkadaşlara sesleniyor ve kanalın aktığı yere iniyorum. Burası müthiş bir yermiş, koca sığla ağaçlarının altında su kanalda gürül gürül akıyor ve su buz gibi. Ben de pistonlarla beraber tüm motoru suyun içinde soğutma çalışmasını yapıyorum. İrfan da bana göz kulak oluyor herhangi bir şey olmasın diye. Kanala sırt üstü yatmış, İrfan yanımda oturuyor üzeri çıplak. Kenarda kahve takımları sığla ağaçları gölgesinde.

1053506_10151670761049443_1058483370_o

Kahve takımını çıkarıp kahve keyfini böyle bir yerde yapmamız bir tesadüf. Elçek ile cep telefonumla üçümüzü çekiyorum kahve içerken. Her taraf sığla ağaçları, bir orman gibi. Ayaklarımız kanalın içinde, kanalın kıyısında oturuyoruz.

260620132822

Bulunduğumuz yere kanaldan su başka yerden geliyor fakat aynı yerde sığla ağacının dibinden de su kaynıyor. Berrak ve soğuk sularda kanalın içine yatıyorum, su vücuduma masaj yapıyor. Hazır suyu bulmuşken çamaşırlarımızı da yıkıyoruz bu ara. Böyle bir yerde kamp atılabilir, aklımızın bir kenarına kaydediyoruz Tepearası denen yeri. Cennet gibi bir yerden ayrılmak zor olsa da yolcu yolunda gerek deyip yola devam ediyoruz.

Dalyana giriyoruz, kalabalık bir yer. Dalyan boğazı denen nehir kıyısında karşıya geçecek bir araç aramaya başladık. Dalyan da karşıya kayıkla geçebiliyorsun, köprü denen bir geçiş yok ve yapılmamış, arabayla gelirseniz geri dönmeniz gerek. Önümde tekne, sundurmasının üzerinde Türk bayrağı, Dalyan kanalı geniş, bir gezinti teknesi sola  doğru gidiyor dalga yaparak. Karşıdaki kayalık tepede Kaunos kaya mezarları var.

260620132825

Karşı kıyıda Kaunos antik  kaya mezarlarını görüyoruz. Kıyıda gölgelik bir yerde oturup soda içerek karşıya nasıl ve neyle geçeceğimizi soruyoruz. Karşıya sandalla geçilebiliyormuş, adam başı 4 TL  iyi para ! Sandalların yerini bulup sıraya giriyoruz. İlk önce İrfan ve yıldız bir sandala biniyorlar bisikletleriyle ardından ben bisikletim ağır ve büyük olduğu için ayrı sandala biniyorum.

Kaunos kaya mezarları yamaçta, İrfan ve Yıldız kayıkta gidiyor karşı tarafa. Karşıda tekneler kıyıda bağlı.

260620132826

Ben de başka bir kayığa biniyorum dikkatli biçimde. Benden önce bir kişi daha kayığa bindi. Elçek ile telefonum ile kendimi ve bisikletim KUZ ile birlikte resim çekiyorum.

260620132828

Benimle beraber bir Alman da sandala biniyor, kürekleri çeken eleman da üniversitede okuyor sözde tatile gelmiş ama sandalda iyi kazanç var deyip kürek mahkumu olmuş. Karşıya çabucak geçip karaya çıkmama İrfan yardım ediyor çünkü sandal suda olduğu için dengeyi sağlamada zorluk çekiyorum ve bisiklet ağır. Kürekçi ve Alman’ı çekiyorum bir poz.

260620132829

Karaya çıkınca rahat bir nefes alıp yola devam. Burası Kaunos antik kenti, gezintiyi düşünmediğimiz ve yolumuz uzun olduğu için durmayıp sadece uzaktan resim çekerek yola devam ediyoruz. Kaunos antik kenti tel örgü çit ile kapatılmış. Tel örgülerin arkasında mağara ağzı görünüyor.

260620132832

Antik kentin yüksek duvarları yer yer oyulmuş.

260620132833

Kaunos antik kenti kayalık bir tepeye kurulmuş. Antik kente giden yola girmedik, uzaktan resmini çekiyorum.

260620132834

Biraz geniş vadide yeşillikler içinde bir köy görünüyor.

260620132835

Yolumuzun üstündeki Çandır köyünden geçerken burada kültür evi yazan tabelayı görünce hadi bir bakalım deyip uğruyoruz.

260620132862

Kültür evinin girişindeyim, çardak gibi derme çatma çatısı olan, tahta çitler ve İngilizce “Turkis cultural house” ve “Open” yazısı bizi karşılıyor. Burası Çandır kültür evi.

260620132864

Evin içine girince sandalda benimle karşıya geçen Alman elinde Avustralya yerlileri Aborjinlerin ilkel üflemeli Didjeridu çalgısını çalarken buluyoruz.

260620132837

Alman bayağı öğrenmiş çalmasını. Avustralya da dolaşırken Didjeridu çalgısını çalmasını öğrenip bu çalgıdan bir tane alıp buraya getirmiş ve kültür evine bağışlamış. Ben de çalmasını deniyorum ama çalması kolay değil.

260620132854

Daha önce yıllarca eşiyle birlikte gelip kültür evinin sahibiyle dost olmuşlar. Yakın zamanda Almanın eşi vefat etmiş ve her yıl buralara gelip kültür evini ziyaret ediyor.

260620132838

Kültür evini dolaşmaya başladım, ilk olarak şark odasını çekiyorum. Duvarlarda kilimler, yerde halı, kıyılarda oturma minderleri ve dayanma yastıkları.

260620132839

Kültür evinin sahibi çevre köylerden topladığı, kullanılmayan eski eşyalar, alet edevatı toplamış bahçesinde yaptığı kapalı alanda sergiliyor. Duvarda Avrupa, Afrika ve Asya’yı gösterir harita asılı. Çeşitli desenlerde dokunmuş halılar duvarda. Yerde bakır eşyalar, masa, testiler konulmuş.

260620132840

Yün eğirmek için çıkrık aleti tahtadan.

260620132841

Çiçek desenli basma entariler.

260620132842

Cam eşyalar, gaz lambaları ve fenerler. Eskiden çekilmiş kadın fotoğrafları.

260620132843

Benimle birlikte gezen Yıldız ve İrfan odanın birinde resimlerini çekiyorum.

260620132846

Nişanlık, gelinlik elbiseler.

260620132848

Dikiş makinası, kutusu yanında. Arkada büyük bir sandık.

260620132849

Atatürk portresi, asker kıyafetli, çerçevelenmiş. Kitaplar üst üste duruyor.

260620132850

El işi yapılmış elbiseler.

260620132851

Keçeden yapılmış yelek.

260620132852

Arkada kıyafetler asılı, büyükçe koyun çanı ve nazarlık önde.

260620132853

Alman, İrfan, kültür evi sahibi Mehmet Varol ve Yıldız’ı birlikte resim çekiyorum.

260620132855

Kültür evi sahibi Mehmet Varol yere oturup bize bu kadar eski ve değerli eşyaları nasıl topladığını anlatıyor. Uzun yıllardır köyleri dolaşarak toplamaya başlamış. Bu tutkuya dönüşmüş ve Aşkla yapıyor görevini. Önünde sofra, üstünde bakır kaplar.

260620132856

Ben de Mehmet Varol’un yanına, yer sofrasına oturuyorum, üzerim çıplak. Bizi İrfan çekiyor.

260620132857

Alman ve irfan yanımıza katılınca Yıldız çekiyor bu kez.

260620132858

Bu arada karnımız acıktığından birer gözleme ısmarlayıp bal, yoğurt ve çayla karnımızı doyuruyoruz.

260620132867

Gözlemeyi yedikten sonra bir ağırlık çöküyor ve İrfan biraz şekerleme yapıyor çaktırmadan. Şark odasına yatmış İrfan uyuyor.

260620132860

İrfan bir süre şekerleme yaptıktan sonra şark odasının ortasına oturup resmimi İrfan çekiyor. Üzerim çıplak, başımda buff, beyaz tüy adım  “Dengesiz Beyaz Tüy”

260620132866

Bu kadar ikramdan sonra Mehmet abi en son olarak Altın Çilek ikram ediyor. İlk başta alışmadığım meyve yenince tadının güzel olduğunu anlıyorsun. Sarı renkli meyve ceviz büyüklüğünde, üzerinde beyaz zar var, meyveyi koruyor. Zar çabuk soyuluyor. İki metal tabakta altın çilekler.

260620132865

Palazlanmaya başlamış civcivler masanın etrafında sürekli dolaşıyorlar.

260620132868

Yediğimiz gözlemelerin ücretini ödeyip yola devam ediyoruz. Bir süre engebeli yolda inip çıkarak güzel manzara eşliğinde ilerliyoruz. Köyceğiz gölü ile deniz arasında bağlantıyı sağlayan nehrin menderes kıvrımları uzaktan bize harika görüntüler sunuyor.

260620132869

Dalyan kanalı ve bitiminde İztuzu kumsalı yüksekten manzarayı oluşturuyor. Karşıda dağ silsilesi.

260620132871

Köyceğiz gölü göründü, gölün suları denize ulaşmak için dar bir kanala giriyor. Kanalın başlangıç yerini çamların arasından izliyorum.

260620132873

Yol dağların eteklerinden, az yüksekte gidiyor, o yüzden sürekli yukarıdan manzara izliyorum. Aşağıda portakal bahçeleri ve çiftlik evleri.

260620132874

Geldiğimiz taraftaki Kaunos antik kentinin bulunduğu kayalık tepe ve dalyan kanalı mavi olarak akıyor.

260620132875

İrfan resim çekerken ben de onu arkasından Ölemez dağı ve göl manzaralı olarak çekiyorum. Karşı kıyıda Sultaniye kaplıcaları.

260620132878

Bu gece kamp atacağımız yer Toparlar şelalesi, bu yüzden Köyceğiz’e uğramadan geçiyoruz. Bakkaldan akşam yemeği için alışveriş yapıp D400 karayolundan ilerleyip şelale sapağına varıyoruz. Toprak yoldan ilerleyip yolun bittiği yere gelince şelaleye çıkalım mı çıkmayalı mı diye tartışmaya başlıyoruz. Şelale 500 metre yukarıda ve yol yok, sadece patikadan gidilebiliyor. Böyle güzel yeri kaçırmayacağımızdan patikadan çıkmaya karar veriyoruz. Bisikletleri elimizde çaydan karşıya iki yerde taşıp patikaya ulaşıyoruz. Sonra itekleye itekleye kan ter içinde şelalenin bulunduğu yere varıyoruz. Geldiğimize değdi yani, böyle bir yerde kalacağımız için şanslıyız. Tırmanırken o kadar enerji harcamışım ki alev alev yanıyorum, motor ve pistonlar yatak saracak. Bisikletimi bırakıp kendimi soğuk şelalenin havuzuna bırakıyorum. 5 Metreden geniş bir gölete dökülen şelaleye ağaca bağlanmış ip ile salınarak kendimi soğuk sulara bırakıyorum.

1040741_10151684526169861_528957080_o-300x225

Bir süre yüzdükten sonra vücudum normale dönüyor, şelaleden dökülen yere varmak için çaba sarf etmek gerekiyor, acayip akıntı yaratıyor. Sonra dökülen suyun altında durman imkansız dibi derin boyu geçiyor. Yan tarafta kayalara tutunup vücudun bir yanını suyun altına girebiliyor. 5 metreden dökülen suyun basıncı çok güzel masaj yapıyor. Sudan çıkıp çadırımı kuruyorum. Akşam yemeğini hazırlayıp yiyoruz bir güzel, kurt gibi acıkmışım yani. Patates de kaynatıyoruz ama karnımız iyice doyduğundan ertesi güne bırakıyoruz. Ardından çayımızı demleyip çiğdem çıtlatarak ormanın içinde sohbetimizi yapıyoruz. İrfan buraya daha önce gelmiş ama bizim geldiğimiz yoldan değil yukarıdan dağdan gelmiş, adam dağcı. Yarınki rotamızı da kararlaştırıyoruz. Uykumuz gelince herkes kendi çadırına çekilerek tatlı bir uykuya varıyor.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 76 Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc

Gökova Bisiklet Turu 10. Gün

25 Haziran 2013 Salı

Akyaka – Köyceğiz

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları.

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Herkesin , gidebileceği bir yeri olmalı

Çünkü öyle bir an olur ki , insanın mutlaka bir yere

Gitmesi gerekir

Tyodor Dostoyevski

Öne çıkmış olan görsel, iki yanda dev okaliptus ağaçlarının gölgesinde giden bisikletçiler.

190620132685-300x225

Sabah erken kalkıyoruz yeğenim 08:00 de  minibüsüne binmesi gerek Denizli’ye gidecek. Kahvaltıyı hazırlayıp yiyoruz bir güzel. Yeğeni gönderip ardından el sallıyoruz. Bulaşıkları yıkayıp ardından birer sabah kahvesi. Yıldızın ön lastiği dün geceden inikti, söküp yamadıktan sonra eşyalarımızı toplayıp bisikletlere yüklüyoruz ve köpeklerle vedalaşmayı da  ihmal etmiyoruz. Koko ve Sonya çok sevimliler, hep oyun oynamak istiyorlar. Yolcu yolunda deyip evden çıkıyoruz. Ana caddeye inince Yıldızı’n bisikletinin bu sefer arka lastiği patlıyor. Sabah sabah hayırdır deyip lastiği onarmaya başlıyoruz. Yapacak bir şey yok, bisikletçinin kaderi. Benim arka tekerlek sakat onun için sevgili arkadaşım Serkan Taşdelen’i arıyorum. Kendisi Muğla’da yaşıyor, yakın zamanda bisikletçi dükkanı açmıştı. Serkan’dan dış lastik temin edebilir miyiz diye soruyorum,  şu an bisiklet turunda Tokat dolaylarında pedal bastığını, yardımcı olamayacağını bildiriyor. Ben de sağlık olsun diyorum.

Serkan Taşdelen tüm Türkiye’yi hemen hemen il ve ilçelerini bisikleti ile dolaşmış ve dolaştığı yerleri resimli roman gibi anlatarak bisikletçilerle paylaşan çok değerli bir insan. www.pedalla.com Sitesinde maceralarını okuyabilirsiniz. Aynı zamanda benim hocamda sayılır, bana bisikletle gezgin virüsünü bulaştıran Serkan’dır. Kendisi  Türkiye de ilk defa katlanır bisikletleri buluşturup festival yapan birisidir. Ayrıca Kaunos bisiklet buluşması adlı bisiklet turunu da yapıyor. Eylülde 2. sini düzenleyecek bu yıl. Umarım katılabilirim.

Serkan Taşdelen cep telefonu ile bisiklet sürerken elçek resim çekiyor. Kendi yüzü ve arkasında ben bisiklet sürerken.

DSCN74681-300x168

Yıldızın lastiğini onarıp Akyaka’dan ayrılıyoruz. Gökova’da eski yolda Okaliptus ağaçlarının gölgesinde ilerliyoruz, keşke bütün yollar böyle olsa. Bu yol  Marmaris yolu. Yolun iki yanında dev okaliptus ağaçları var, üç bisikletli yolda gidiyor.

190620132685-300x225

Köyceğiz yoluna doğru dönüyoruz. Yol düz ve ovalık, yer yer yol yapım çalışmaları var. Tabelada Köyceğiz – Antalya düz olarak gittiğini belirtmiş. Sola doğru Ula -Kale yolunu gösteriyor. Bizim gittiğimiz yol D – 400 ana karayolu. 400 Metre sonra yolun daralacağını işaret eden tabela konulmuş. Yol kıyısında İrfan gidiyor.

250620132811

Arka lastik sorun çıkarmadan gidiyor şimdilik problem çıkarmayacak anlaşılan. Kızılyaka köyünü gösterir tabela önünde durup nefesleniyorum. Yol yeni asfalt ile kaplanmış.

250620132810

Yolumuz bu gün az, 35 km civarı, fazla sıcağa kalmadan Köyceğiz’e vardık. Köyceğiz tabelasında yazdığı kadarı ile Nüfus: 8900. Köyceğiz deresinin üzerindeki köprüde resim çekiyorum. Dere akmıyor şimdilik, her halde yağmur yağdığı zamanda akıyor.

250620132812

Köyceğiz’e hep gelmeyi düşünürdüm, hep sanal ortamda resimlerde gördüğüm yeri şimdi gözlerimle bakıyorum. Resimlerde gördüğüm gibi gerçekten güzel bir ilçe, binaları bahçeli evleri gayet düzenli ve bakımlı. Yüksek bina pek görünmüyor, adı gibi köy olarak kalmış evleri. Ana yoldan şehir merkezine doğru girince ilk meydanda Tarkan bisiklet hemen önümüze geliyor, kimseye sormadan. Tarkan’la hoş geldin beş gittin muhabbetinden sonra derdimizi anlatıp lastiğimizi değiştirmesini söyleyip çayları içiyoruz. Lastik derken bakıyoruz ki jantı firen papuçları iyice aşındırmış, yanaklarda derin izler var her an yolda bırakabilir.  Göbeğe bakıyoruz o da gidici, zaten telin biri Bozburun’a giderken kopmuştu, eee hadi onu da değiştirelim. Allahtan kaset dişliyi yeni değiştirmiştim, neredeyse arka tekerlek komple değişti. Fren papuçlarını da değiştiriyoruz. Tarkan’da hadi şuna iki ayak sehpa takalım diyor, ben de olur mu deyince olur olur diyerek takıyor.  Benim bisikletime olacağını bilseydim daha önce taktırırdım. Tarkan arka dış lastiği zırhlı olarak takıyor. Ön lastiği yeni değiştirmiştim gelirken Milas’ta. Yedek olarak bir iç lastik ve yama takımı alıyorum oh gel keyfim yani. Jant komple değiştiği için akort ayarı biraz uzun sürüyor ve biz de acıkıyoruz. Yan tarafta ev yemeği yapıyorlar. Biz de melemen ısmarlıyoruz fakat Yıldız acı biber koyma deyince kadıncağız menemeni bibersiz pişiriyor mecburen öyle yemek zorunda kalıyoruz. Yemeği yedikten sonra Yıldız da coşuyor gidonu kelebek gidonla değiştiriyor, tam tur bisikletçisi oldu, bir de dış lastiklerini de değiştirince orada akşamı ediyoruz. İrfan sadece dikiz aynası taktırıyor. Bu arada ben de merkeze gidip bankada işlerimi halledip geliyorum. Köyceğiz’li bisikletçiler Tarkan bisiklette buluşuyorlar, burada bisikletçilerle tanışıp çay içiyoruz.

Dükkan önünde Tarkan ile dördümüz resim çekiliyoruz.

260620132818-300x225

Nasıl olsa burada akşamı yaptık yakın bir yerlerde kamp atarız diye Tarkan’a ve Köyceğizli arkadaşlara danışıyoruz. Onlarda bize Yuvarlak çaya gidin orası güzel diyor. Akşam yemeği için marketten alışveriş yapıyoruz. Yıldızın kilometresi çalışmıyor bu yüzden kilometreyi Tarkan’a tamir etmesi için bırakıp Yuvarlak çaya doğru yola koyuluyoruz.

Hafif rampa çıkarak  gidiyoruz. Bir müddet gittikten sonra hafif iniş ve çıkış olan bir yerde İrfan toprakta lastiği kayıp düşüyor ve hemen ayağa kalkıyor bayağı çevikmiş. Biraz yara bere var ufak tefek, hemen ilk yardım çantalarını çıkarıp gerekli müdahaleyi yapıyoruz.  Aracın biri hastaneye götüreyim diyor! ( insanlık ölmemiş ), bizde olur deyip İrfan’ı bisikletine beraber arabaya yükleyip Köyceğiz’e yolluyoruz. Yıldızla ben Köyceğiz’e dönüyoruz. Hastaneye gelince bakıyoruz İrfan dışarıda, gerekli müdahaleyi yapıp filmini bile çekmişler. Neyse kırık çıkık  ve önemli bir şey olmadığını öğrenince rahatlıyoruz. İrfanı getiren araç para istemiş İrfan da 1o lira vermiş. ( İnsanlık ölmüş )

Hastane bahçesinde oturup konuşuyoruz ne yapalım diye. İrfana turu burada bitirip otobüsle İzmir’e dönelim diyoruz. İrfan da hayır kendimi iyi hissediyorum tura devam edelim diyor, ne olacak Dengesiz! ne de olsa. Köyceğiz’den arkadaşım Asuman Şen’i arayıp kalacak bir yer soruyoruz o da bize göl kıyısında kamp alanı var belediyeye ait orada kalabilirsiniz diyor. Hava da karardı bu arada. Belediye kamp alanını buluyoruz, içeride kamp görevlisi bizden ücret isteyince orada kalmak istemediğimizden dışarıya çıkıp göl kıyısında çeşmeye yakın bir yerde oturup ilk önce yemeğimizi pişirip karnımızı doyuruyoruz. Çay keyfimizi de yaptıktan sonra kafeteryada çalışan arkadaşa plajda kalabilir miyiz diye soruyoruz, o da kalabilirsiniz deyince hemen uygun bir yere çadırlarımızı kurup yerleşiyoruz. Daha sonra kafeteryadan biralarımızı alıp kumsalda oturup Dolunayın göle güzelliğini yansıtmasını seyrederek Köyceğiz göl gecesinin keyfini çıkarıyoruz.

Gece karanlık, Dolunay tüm güzelliğini göl yüzeyine yansıtıyor. Solda Köyceğiz sahilindeki lambaların sarı ışıkları göle yansıyor.

250620132813

Göl yüzeyine vuran Dolunayın ışığı hafif dalgalı su yüzeyinde kıvrımlı patika oluşturmuş.

250620132814

Göl kıyısında akşam keyfimizi sonuna kadar yaşıyoruz, hava sakin, göl sakin. biz de bu sakinliğe ayak uydurup dinliyoruz sakinliği. İrfan yaraları açıkta olarak çadırına girip yatıyor. Biz de yatıyoruz çadırlarımıza girip.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 56 Kilometre civarı.

Bu günkü yol haritamız

Powered by Wikiloc

 

Gökova Bisiklet Turu 9. gün

24 Haziran 2013 Pazartesi

Üç Dengesizin Bisiklet Maceraları

Bozburun – Marmaris – Akyaka

(Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

“Uçamazsan koş, koşamazsan yürü, yürüyemezsen sürün. Ama ne yaparsan yap ilerlemek zorundasın.”

Martin Luther King

 

Güzel bir yerde güzel bir uykudan sonra sabah erkenden uyanıyoruz. Sabah duşumu çarşaf gibi olan denize girerek alıyorum. Sabah suyu harika geliyor. Çayımızı demleyip harika bir kahvaltıyı deniz kıyısında demir atmış tekneleri seyrederek yapıyoruz. Piknik masasında kahvaltılıklar. Yıldız ve İrfan oturmuş kahvaltısını yapıyorlar. Deniz çarşaf gibi dümdüz.

240620132793

Kahvaltı sonrası toplanıp eşyaları bisikletlere yükledik. Kafeteryada telefonları şarja bırakmıştık geceleyin. Telefonları alıp zaman geçirmeden yola çıktık. Bir süre düz gittikten sonra yokuş başlıyor ve geride bıraktığımız Bozburun uzaktan da olsa bize yüzünü gösteriyor. Araziye dağılmış tek tük evler ve manzaranın güzelliğini biraz seyre dalıyorum. Otlar güneş sıcağına fazla dayanamayıp sararmış durumda.

240620132794

Tüyümü kafama takıp üzerimi çıkarıyorum. Bol güneşten yararlanmak gerek D vitamini için. Bisikletimin ön çantaları ile birlikte tüyümün de gölgesi asfalta vuruyor.

240620132795

Yükseldikçe manzara güzelleşiyor. Denize uzanmış kara parçaları ve küçük bir camisi olan köyde evler dağılmış araziye. Sanki yeşillik içinde kaybolmuş şirin bir köy gibi.

240620132796

Yokuş biraz sertleşti, bir vadinin içindeyiz, vadinin dibinde deniz uzaklarda. Önümde şevketi bostan dikenlisi boy ayıp manzaranın önünde duruyor. Henüz sararmamış yeşil durumda.

240620132800

Bu vadiye yol indiğini görüyorum ama yolumuzun uzağında kaldı. O yüzden girmenin anlamı yok. Seyrek yeşil ağaçlar kaplı kayalıklı dağlar önümde.

240620132801

Yolda doğru dürüst ağaç yok makilik devam ediyor, tipik Akdeniz bitki örtüsü. Haliyle çeşmede göremiyoruz, suyumuz olmasa susuz kalmamız içten bile değil. Bu geçtiğimiz yol aynı zamanda Karia yolu, bunu tabela ile işaretlerinden anlıyoruz. Sola Kızılköy 3 Km, sağa Bayır 3 Km olarak yazılmış sarı yeşil tabelaya. Tam ortadayız yani, iki taraf 3 Kilometre. Biz Bayır yönüne doğru gideceğiz.

240620132802

Karia yolunda giderseniz yanınıza bol su almanızı tavsiye ederim, bilasha Bozburun – Marmaris yolunda giderseniz. Dağlara tırmanmaya devam ediyoruz ama fazla zorlu değil, normal bir tırmanış. Bayır köyüne iniş yaptıktan sonra tekrar bir yokuş başlıyor ve burayı da çıkıyoruz zorlanmadan. Yine seyrek ve dağının evler manzarayı oluşturuyor.

240620132803

Köyün içinde Karia yol tabelası sökülmüş, birisi de alıp direğin dibindeki kaldırım taşı üzerine koymuş tabelaları. Bu tabelalarda yazan; sola doğru Amos 15 Km, sağa doğru ise Taşlıca 18 Km yönlerini belirtmiş. Tabelaların üstündeki sundurmada bir saksı duruyor. Saksıda gül dikilmiş.

240620132804

Önümüz yokuş sola doğru dönemeçli çıkıyor. Sağ taraf çam ormanı yüksek dağ ve solda küçük bir köy bahçeler içinde kaybolmuş. Küçük bir cami ve minaresi buranın köy olduğunu belirtiyor.

240620132805

Buralarda çamlar belirmeye başlıyor. Bir süre çıktıktan sonra araç trafiğinin bol olduğu bir yola bağlanıyoruz ve iniş başlıyor. Bu yol Turunç – Marmaris yolu, daha geniş fakat inişte virajlar keskin ve tehlikeli bu yüzden virajları yavaş ve dikkatli iniyoruz. Aşağıda görünen koy İçmeler koyu ve deniz.

240620132806

İçmeler kalabalık, yazlıklar çok, deniz kıyısına inmek için yolu ararken bir market görüyoruz. Marketin yanında gölgelik bir yere oturup soda, çikolata, kiraz, kayası ve ardından karpuz yiyoruz. Bir müddet dinlendikten sonra yola devam ediyoruz.

İçmeler beldesi yazlıklar ve otellerle dolu, sahil yolunda bisiklet yolu yapılmış burada ilerliyoruz. Kıyının solu sıralı oteller arada parke yürüme ve bisiklet yolu sağında otellerin plajları. Bisiklet yolunu gösterir beyaz bisiklet çizim parke taş döşeli yolda.

240620132807

Böyle epey ilerliyoruz, uygun bir yerde denize giriyoruz ve dinleniyoruz biraz. Daha sonra kıyıdan ilerleyerek Marmaris’e girdik. Yıldız bizi Velomaris bisiklete götürüyor Tolga ile tanışıyoruz. Tolga Karia bisiklet turunu düzenleyenlerden. Bize neskafe ısmarlıyor, afiyetle içiyoruz. İrfan bir dikiz aynası ve pedallara burunluk taktırıyor. Biz sohbet ederken Muğla bisiklet derneğinden Eurovello Türkiye temsilcisi Feridun Ekmekçi gelip aramıza katılıyor. Velomaris dükkanının önünde resim çekiliyoruz, Ben, Tolga, Yıldız ve İrfan. Dükkan önünde bir çok bisiklet duruyor satış için.

240620132808

Hoş beşten sonra Akşam yemeği için Yıldız’ın daha önce Karia turunda yemekleri güzel bir lokantaya götürüyor. Hacının yeri diye bir lokanta. Lokantanın bahçesi geniş bisikletlerimizi bahçeye alıyoruz fakat garson bisikletleri dışarıya koyun diyor. Biz de nasıl olur yer var bisikletler gözümüzün önünde olsun diyoruz. Onlarda olmaz deyince iştahımız kapanıyor ve yemek yemekten vaz geçiyoruz. Herhalde hacı tok kim bilir. Biz de başka bir yer ararken tavuk kızartan bir yer görüyoruz. Buradan tavuk alıyoruz, bakkaldan yoğurt ekmek alıyoruz. İrfan bana acıyıp bir de karpuz alıyor. Parkta masalı bankta oturup bir güzel karnımızı doyurduktan sonra kendimize geliyoruz, moralimiz de yerine geliyor. Hazır oturmuşken nerede nasıl kamp atacağımızı konuşurken yarınki yolu da kararlaştırıyoruz. Köyceğiz’e gideceğiz, Marmaris ten Köyceğiz’e Akyaka yolundan gitmemiz gerekiyor. Ben de bu gece Akyaka’ya gidip yeğenimin evinde kalırız, ertesi gün Köyceğiz’e gideriz diyorum. Yıldız ve İrfan bu teklifimi kabul ediyorlar. Hemen yeğenimi telefonla arayıp evinin uygun olup olmadığını öğreniyorum. Uygun olduğunu öğrenince arkadaşlara bildiriyorum. Karpuzu yiyemeden kalkıyoruz, İrfan bagaja bağlıyor karpuzu. Hava kararmak üzere. O yüzden hiç resim çekemedim bundan sonra.

Hemen yola çıkıyoruz, hava karardı ışıklarımızı yakıp gecenin karanlığında yolda olmak güzel, hava serinledi biraz. Marmaris çıkışı rampa başlıyor fakat asfalt kaymak gibi olduğu için yokuş etkilemiyor çıkmamızı. İnişe geçtiğimizde hızımız artıyor, art arda giderken ben bir şeyin üzerinden bisikletimle geçiyorum. Karanlık ve süratli olduğumdan neyin üzerinden geçtiğimi anlamıyorum ama arka lastik beni zıplatmaya başlıyor. Durup lastiğe bakıyorum herhangi bir şey göremiyorum, inişe devam ediyorum ama temkinliyim. Düzlüğe gelince arka lastik patlıyor.   Arka tekerleği söküp bakınca dış lastikte delik olduğunu fark ediyorum. Lastiği söküp patlak yeri yamadıktan sonra dış lastiğe içten iki tane yamayı üst üste yapıştırıyorum. Lastiği fazla şişirmiyorum balon yapıp tekrar patlamasın diye. Böylece Akyaka’ya kadar yavaş yavaş geliyoruz. Yeğenin evini şaşırıp Akyaka’nın içinde iki tur attıktan sonra evi bulup içeri giriyoruz. Yeğenimin köpekleri uysal olduğu için bize çabucak alışıyor. Yeğenime elimiz boş gelmeyelim dedik  sana Marmaris’ten karpuz getirdik. Karpuzu kesip yiyoruz birer dilim. Tatlı sohbetin ardından yatıyoruz, gecenin biri oldu.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 82 Kilometre civarı.

Bu gün yaptığımız yolun haritası  aşağıda

Powered by Wikiloc