Kategori arşivi: 100. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu Gelibolu

100. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu Gelibolu 6. Gün

22 Mart 2015 Pazar

Gelibolu – Bolayır – Gelibolu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Çanakkale Destanı

Yaşamaz ölümü göze almayan.

Zafer, göz yummadan koşana gider.

Bayrağa kanının alı çalmayan,

Gözyaşı boşana boşana gider!

 

Kazanmak istersen sen de zaferi

Gürleyen sesinle doldur gökleri

Zafer dedikleri kahraman peri

Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir ey delikanlı

Diriler şerefli ölüler şanlı

Yurt için döğüşen başı dumanlı

Her zaman bu şandan, o şana gider

Faruk Nafiz Çamlıbel

 

Öne çıkmış olan görsel, Çanakkale savaşında çekilmiş resimde iki asker bağdaş kurmuş oturuyor, birinin yanında bisiklet, diğerinin yanında bir köpek var.

 

Gayet soğuk geçen bir gecenin sabahında uyanıyoruz. Gecenin soğuk olduğunu dışarıdaki yağmış olan kırağı sayesinde daha iyi anlıyorum. Uyku tulumunun içine koyduğum sıcak su dolu pet şişe gece beni idare etti. Çadırdan çıkıp kalkmış olanlara günaydın diyerek, kalkmamış olanları uyandırmaya başladım. Yavaş kıpırdanmalar olmaya başladı çadırların içinde. Bir süre sonra dışarı çıkan doğru yemek yenen kapalı alana kaçıyor. Ne de olsa hava çok soğuk. Sabah kahvaltısını yapıyoruz hep birlikte, ardından herkesin bisikletini hazır edip yolda beklemesini sağlıyorum. Tesisin altında toplanıldıktan sonra çadır alanında kimse kaldı mı diye kontrol edip bisikletimi alınca bir baktım ki lastiğim patlamış. Telsiz ile Doktor Serhat’a lastiğimin patladığını bildirerek hemen tekeri söküp iç lastiği değiştiriyorum. Tabi ki ilk önce dış lastiği kontrol ediyorum patlatan nesneyi. Bir kaç kişi yardıma geliyor bu arada. 5 Dakika civarı gibi kısa sürede işi halledip beni bekleyen gruba katılıp hareket etmelerini sağlıyorum.

Bu gün İlk önce Gelibolu Şehitliğini ziyaret ediyoruz. Saygı duruşu ardından İstiklal marşını okuyarak Şehitlere saygımızı sunduk. Hüseyin Şahin de bizlere Çanakkale savaşını kısaca anlatıyor. Bulunduğumuz şehitlik hakkında da bizlere bilgi veriyor. Çanakkale savaşında şehit olanlar burada yatıyor. Aynı zamanda Kore Gazileri ve günümüzde şehit düşen askerler de burada yatıyor. Hüseyin aynı zamanda lisanslı rehber. Şehitliği giriş kapısı üssünde Türk bayrağı asılmış.

20150322_085802

Şehitlikteki törenin ardından yola çıkıyoruz. Bu günkü hedefimiz Bolayır. Yolumuz da eski İstanbul yolu. Yeni yapılan yoldan gitmiyoruz. Bu yolu araçlar pek kullanmadığından bakımsızlıktan yol bozulmuş toprak yola dönüşmüş. Geçen yıl Keşan dan dönerken bu yolu kullanmıştık ve çamura saplanmıştık. Burayı geçerken anımsıyorum o geceyi. Sağda buğday tarlası yeşil.

20150322_103759

Çimpe Kalesi Gelibolu İlçesi ile Bolayır arasında, Bolayır’a 1.5 Km mesafededir. Tarihte Çimpe, Çimbi, Cimbini, Cembini, Cibni, Çimen ve Çemenlik gibi adlarla anılmıştır.

Çimpe Kalesi Gelibolu’nun 10-12 km dışında Kara Yokuş mevkiinde, yüksekçe bir tepenin üzerinde bulunmaktadır. Kalenin 4 km ilerisinde Marmara Denizi yönünde Namaztepe bulunmaktadır. Burası 1354 yılında Gazi Süleyman Paşa‘nın Rumeliye ilk ayak bastığında Allah’a şükran namazını kıldığı tepedir. Buranın adının Namaztepe oluşunun nedeni budur.
Çimpe Kalesi Türklerin Rumelide ilk aldıkları kalenin adıdır. Eski kaynaklarda kalenin adı değişik şekillerde yazılmıştır. Bizanslı tarihçi Ionnes Kanta Kuzenos, İstanbul tarihine ait Rumca eserinde, bu adı Tzympe şeklinde kaydeder. Yine Bizans kaynaklarına dayanarak yazan Von Hammer N. Jorga gibi tarihçiler de bu adı kullanmışlardır.
Türk kaynaklarında ise; Aşık Paşazade tarihinin Ali Bey baskısında kalenin adı Çint Hisarı, tarihçi Friedtich Giese ise Çimbi diye bahsetmektedir. Gazi Süleyman Paşa, Osmanlı tarihçilerine göre 1357 yılında Anadolu yakasındaki Çardaktan 2 sala bindirdiği 80 savaşçı ile bugün Namaztepe olarak bilinen Rumeli kıyısına gelerek Bizanslıların elinde bulunan bu Hisara gizlice girerek fethetmiştir.
Batılı tarihçilere göre, bu küçük kale Türklerin Bizanslılara yardım ederek, 1352 yılında Sırp-Bulgar ordusunu dağıtarak, Bizanslıların bir kenti olan Edirne’yi kurtarması karşılığında hediye edilmiştir. Gazi Süleyman Paşa, bu kalede üslenip buradan Bolayır ve Gelibolu’yu fethederek Rumeli fethine başlamıştır.

Bolayır’a yakın, her iki denizi görüp kontrol edebilen Çimpe kalesine vardık.

20150322_104257

Bahar ayına giriyoruz, tarlalar sürülmüş ekime hazır. Tarlalara daha çok ayçiçeği ekiliyor.

20150322_104301

Bir arkadaşımızın lastiği patlıyor, yanında alet ve yama takımı olmayınca bendeki alet edevatı kullanıyoruz. Yanına oturarak şunu şöyle yap, bunu böyle yap diye talimat verip lastiği tamir ettiriyorum. Bir yerden öğrenmesi gerek lastik patlağını onarmasını. Biz lastik tamiri ile uğraşırken diğer arkadaşlar kaleyi gezip bilgi alıyorlar rehberimiz Hüseyin’den.

20150322_105030

Lastik tamir edilirken oturuyorum. Arkada kalenin gözetleme tabyaları var.

20150322_105155

Kale ziyareti bitti, yola çıkarak yakında olan Bolayır’a gelerek Süleyman Paşa ve Vatan Şairi Namık Kemal’in mezarlarının olduğu yere geliyoruz.

20150322_112642

Bisikletleri dışarıya park edip içeri giriyoruz. Giriş kapısının üst demirine, solda Süleyman Paşa 1359, sağda Namık Kemal 1888 yazılmış. Bisikletim KUZ kapı önünde.

20150322_112743_HDR

İlk önce Namık Kemal’in mezarını ziyaret edip rehberimizden bilgi alıyoruz.

20150322_112841

Namık Kemal (d. 21 Aralık 1840 Tekirdağ – ö. 2 Aralık 1888 Sakız adası), Türk milliyetçiliğinin  öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu yazar, gazeteci, devlet adamı ve şairdir.

Yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı bir Tanzimat devri aydınıdır. Bu kavramları Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan kişi kabul edilir. Heyecanlı, kavgacı kişiliği, akıcı, parlak üslubu nedeniyle devrinin diğer yazarlarından daha fazla tanındı. “Vatan Şairi” ve “Hürriyet Şairi” olarak anılan Namık Kemal, şiirin yanı sıra tenkit, biyografi, tiyatro, roman, tarih ve makale türlerinde eserler verdi. Özellikle Türk edebiyatının ilk edebi romanı olan “İntibah” ve batılı anlamda Türk edebiyatının sahnelenen ilk tiyatro eseri olan “Vatan yahut Silistre” eserleriyle ünlüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü eserleri ve fikirleriyle etkiledi.

20150322_112930

Bolayır yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuş olduğundan Saroz körfezi manzarası da görülmeye değer bir güzellikte ve biz de bu güzelliği kaçırmıyoruz. Saroz körfezine bakanları çekiyorum.

20150322_113450

Süleyman Paşa, Gazi Süleyman Paşa veya Süleyman Gazi (1316 (?) – 1357/1360 arası),  Osmanlı Padişahı Orhan Gazi’nin büyük oğlu olup, annesi Nilüfer Hatun’dur. Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye, başka bir deyişle Avrupa’ya geçişinin öncüsü ve sembolü olan şahsiyettir ve Rumeli Fatihi olarak bilinir.

İlk defa Gerede’de yönetici olarak hizmete başlamıştır. İzmit, Göynük ve Mudurnu civarı kendisine tımar olarak verilmiştir.  İznik (1331) ve İzmit (1337) fetihlerine katılmış, fethinde büyük rol oynadığı Karesioğulları Beyliği’ne bey tayin edilmiştir (1335). Sırplara karşı, Bizans’a yardıma giden Osmanlı kuvvetlerine kumanda etmiştir. Rumeli’ye geçerek Selanik’i Sırplardan almış ve Bizanslılara vermiştir (1349). Rumeli’ye ikinci geçişinde (1352), Bulgar’ları Dimetoka’da yenmiştir. Bu harekatlarında Çimpe Kalesi, kendisine üs olarak verilmiştir. Gelibolu başta olmak üzere Marmara’nın batı kıyısındaki şehirleri ele geçirdiyse de, Bizanslılarla yapılan antlaşma îcabı, buraları daha sonra boşaltmıştır. Eretna Beyliği beyi Alaeddin Eretna’nın ölümünden sonra bölgede doğan karışıklıktan istifade ederek Ankara’yı zap tetmiştir (1354). Bizans’ta imparator değişikliği üzerine, dikkatini yeniden Trakya’ya yöneltmiştir.

Üçüncü geçişinde, Biga’da topladığı ordularını Çardak limanında gemileri yan yana koyarak Çanakkale Boğazı’ndan geçirmiş ve Bolayır’ı kendisine üs edinerek, artık Osmanlı’nın Rumeli’de yerleşmesine dönük bir politika izlemiştir. Anadolu’dan getirttiği Türkmen ailelerini Rumeli’de kurduğu köylere yerleştirmeye başlamıştır. Daha önceki harekatlarda yapılan keşifler ve edinilen bilgilerin de yardımıyla Gelibolu Yarımadası nın kısa bir sürede Osmanlı yönetimine katılması sağlanmış, daha sonraki fetihler için hareket noktası oluşturulmuştur.

Ölüm tarihi konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bir görüşe göre 1360’ta, Bolayır ile Seydikavağı arasında doğanla avlanırken atından düşerek vefat etmiş, cenazesi vasiyeti doğrultusunda Bolayır’da imareti civarında yaptırmış olduğu türbeye defnedilmiştir.  Kendisi için daha önce yaptırdığı türbe boş olarak Yenişehir, Bursa’da bulunmaktadır. Aşık Paşazade bölüm tarihini 1356 olarak verirken, Anonimler ve Oruc Tarihi 1357 olarak vermektedir. Ruhi  Süleyman Paşa’nın Rumeli’de altı yıl boyunca mücadele verdikten sonra öldüğünü söyler. Kendisinin 1352 yılında Cimbi’yi aldığı göz önünde bulundurulursa,  Ruhî’nin verdiği yıl 1356 civarına tekabül etmektedir. Takvimlerden biri, Orhan Gazi’nin Süleyman Paşa’dan beş yıl sonra sonra öldüğünü kaydeder ki Orhan Gazi’nin 1362 Mart’ında öldüğü bilindiğinden, takvimin verdiği tarih 1356 civarına denk gelmektedir. Bizanslı tarihçi Nikeforos Gegoras ise Süleyman Gazi’nin ölümünün, kardeşi Şehzade Halil’in esir edildiği 1357 yılından kısa bir süre sonra gerçekleştirdiğini yazmaktadır.

Gazi Süleyman Paşa, yanında Lalası ve Atı ile beraber mezarda yatmaktadır.

20150322_113818

Hava güzel, ortam güzel, biz de güzel olunca resim çekilmeden olmaz. Yanımızda da köpek arap yiyecek aranmakta Zerrin’in poşetinde. Resimde 6 kişiyiz.

20150322_114551_HDR

Bolayır gezimiz bitti, dönüşe geçiyoruz. Aynı yoldan döneceğiz. Çanakkale boğazının bir kısmı görünüyor tarlaların ardında.

20150322_115620

Sırtta olmamız nedeni ile manzara süper. Ege denizi ve Saroz körfezi bir tarafımızda.

20150322_115626

Diğer tarafta Marmara denizi ve Çanakkale boğazı.

20150322_124153

İniş olunca kısa sürede Gelibolu’nun ilk evlerine giriş yaptık bile. Geçen yıl buraya zor ve gece karanlığında inmiştik.

20150322_141506

Şehre gelince ilk önce tarihi konserve fabrikasını gezip görüyoruz. Fabrika eski ve tarihi olmasına karşın hala çalışılıyor. Fabrikanın dışında park etmiş bisikletler.

20150322_143007

Aynı sırada bulunan antika traktör müzesini de gezelim dedik. Girişindeyiz müzenin.

20150322_143011

Müzenin girişinde ilk olarak resimde gördüğünüz traktör gözümüze çarpıyor. Makine alışılmadık biçimde yapılınca daha önce görmediğimiz için sanki uzaydan gelmiş gibi. Tekerlek yok, palet takmışlar.

20150322_143025

Diğer traktörler de değişik ve ilginç traktörler. Birbirinin aynısını görmek olası değil. Hepsi de pırıl pırıl boyanmış, lastikleri gıcır gıcır. Gelibolu çiftçilerinden Dursun Keskin özel merakından dolayı ne kadar traktör varsa hepsini alıp boyatarak kendine ait binada müze haline getirmiş. Dünyada ve Türkiye de bir ilk olan müze gezilip görülmesi gereken yerlerden biri. Müze iki katlı ve 38  traktör sergilenmekte.

Gövde mavi, jantlar sarıya boyanmış.

20150322_143055

Kırmızıya boyanmış traktör, jantları beyaz renkte.

20150322_143104

Sarı traktör, jantlar kırmızı renkte.

20150322_143112

Kırmızı boyalı traktör, jantları beyaz renkte.

20150322_143120

Başka kırmızı boyalı traktör. Jantları beyaz renkte.

20150322_143128

İki tekerlekli, elle idare edilen traktör. Boyutu normal traktörlere göre küçük.

20150322_143148

Kırmız renkli başka bir traktör.

20150322_143154

Yeşil renkli traktör, jantları kırmızı boyalı.

20150322_143205

Açık kırmızı traktör, jantları sarı renkli.

20150322_143216

Yeşil renkli traktör, Jantları sarı.

20150322_143223

Gövdesi ve jantları kırmızı, motor kaportası beyaz renkli.

20150322_143232

Yeşil renkli traktör, jantları sarı.

20150322_143242

Çok açık mavi traktör.

20150322_143245

Tamamen sarı renkli traktör, motor ve kasnak kısmı kabartma kapak ile kapatılmış.

20150322_143251

Gri renkli bir traktör.

20150322_143312

Tarımda makineleşmenin başlaması ile sabanın yaptığı iş gücünün kat kat üstü iş yapması tarımda devrim başlattı. Kısa sürede büyük arazileri bir çırpıda işlemesi ve yetişen ürünleri toplayıp pazara sürmesi toprak sahiplerini zengin etmiştir. İlk traktörlerden sayılabilecek ilginç bir traktör. Motor gövdesi değişik, yanda volanı var. Tekerleklerinde lastik yok, ön tekerlek düz. İç kısımları çemberli. Arka tekerleği büyük, iç kısmı düz çember. Bu normal yol için. İç kısmı geniş ve çıkıntılı, toprağa iyice tutunması için. Traktör yeşil, tekerlekler sarı renkte.

20150322_143320

Çıkıntılı kafa gibi kaportası olan traktör. Kırmızı boyalı, jantlar açık sarı renkte.

20150322_143326

Normal traktörlerin dışında maket traktörler de camlı dolapta sergileniyor. Biri kırmızı renkli büyük, diğeri yeşil renkli küçük maket traktör.

20150322_143346

Solda metal renkli traktör, tekerlekleri silindir biçimde maket ve geniş yarış lastikli yeşil renkli maket traktör.

20150322_143356

İki kırmızı maket traktör ortasında sarı renkli traktör.

20150322_143403

Kırmızı renkli maket traktör.

20150322_143407

Sağda beyaz renkli maket traktör, solda yeşil renkli kepçeli maket traktör.

20150322_143410

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143507

Sarı renkli traktör.

20150322_143513

Lacivert renkli traktör.

20150322_143523

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143532

Turkuaz yeşil renkli traktör.

20150322_143554

Bu da turkuaz mavi renkli traktör.

20150322_143600

Açık yeşil renkli traktör.

20150322_143609

Bu da turuncu renkli traktör.

20150322_143634

Egzozu dışarı, yana çıkmış yeşil renkli traktör.

20150322_143642

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143649

Oturma yeri tek olan kırmızı renkli traktör.

20150322_143657

Açık mavi renkli traktör, jantları kırmızı renkli.

20150322_143710

Yeşil renkli, jantları sarı renkli traktör.

20150322_143717

Gri renkli gövdesi, jantları turuncu renkli traktör.

20150322_143727

Tamamen kırmızı boyalı traktör.

20150322_143733

Çok açık gri traktör.

20150322_143739

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143750

Yeşil renkli traktör, dışında kasnak var.

20150322_143810

Turuncu renkli traktör.

20150322_143815

Kaportası kırmızı, motor kısmı gri renkli traktör.

20150322_143827

Kırmızı renkli traktör.

20150322_143833

Traktörlerin hepsi birbirine benzemez, hepsi ayrı renkte ve pırıl pırıl boyalı, lastikleri de yeni. Görülmeye değer bir müze. Traktör müzesinden çıktık.

Traktör müzesinin sırasında Gelibolu savaş müzesine sıra geldi. Doktorum Mete Güney müzeye giriş yaparken bir resmini çekiyorum.

20150322_144520

Müzenin girişinde Çanakkale savaşını hatırlatan UNUTMADIK yazısı karşılıyor. Elbette bizler 100 yıl önce kazanılan Çanakkale zaferini ve bu yarımada da yatan şehitlerimizi hiç bir zaman unutmayacağız.

20150322_144601

Kanlı çarpışmaların yaşandığı bu topraklarda savaşın acımasızlığını görmek mümkün. Hepsi de düşman askerini öldürmek için kullanılmış ama öyle az buz değil. Toplam Beş yüz bin askerin öldüğü düşünülürse ne kadar silah, bomba, mermi, top, tüfek kullanılmış siz düşünün. Müzeyi gezsek te sadece öldürmede kullanılmış bu korkunç silahlar ürkütücü. Ama bu yaşanmışları da unutmamak gerek. Maket bir uçak, yanında el bombaları, mermiler. Bir tane de asma kilit anahtarı ile beraber.

20150322_144616

Çeşitli bomba ve top gülleleri.

20150322_144655

Top mermisi, içinde küçük bilyeler var.

20150322_144702

Çeşitli bomba parçaları.

20150322_144716

Mermilerin konulduğu kütüklük ve çeşitli mermiler, tek ve sıralı mavzer mermileri.

20150322_144720

Metal tabak, kaşık ve çatallar.

20150322_144739

Çeşitli metal para ve elbise düğmeleri.

20150322_144813

Cep saatleri takılar ve tel kesme makası.

20150322_144818

Dört tane su matarası.

20150322_144822

Hücum borazanı.

20150322_144824

Üç kılıç, bir kama ve elbise düğmeleri.

20150322_144847

Haberleşme telefonu, ahizesi ayrı, mikrofonu ayrı, kablosu da yanında karmaşık halde.

20150322_144856

Süngü, kama ve kılıç.

20150322_144859

Parçalanmış top mermileri.

20150322_144929

Palaska tokaları.

20150322_144934

Askerlerin uyuduğu sığınak, raflı dolapta kap kacak, yatakta yatan asker, ön tarafta kum torbalarından duvar yapılmış.

20150322_144944

Sapsız kazma ve kürekler.

20150322_144959

Pişmiş topraktan yapılmış şişeler.

20150322_145006

Vazo.

20150322_145009

1 Litrelik bira şişesi.

20150322_145030

Bir tane cam şişe ve kırık şişe parçaları.

20150322_145040

Şeffaf ve renkli cam şişeler.

20150322_145049

Çeşitli boyda çömlekler.

20150322_145111

Seramik, geniş şişe bir kulplu şişe, dibinde delik var. Üzerinde Gin, rum, whisky yazdığına göre içki şişesi olmalı. Yanında aynı genişlikte, biraz daha boylu kahverengi şişe ve bir seramik kavanoz.

20150322_145117

Biri saplı, biri sapsız iki kürek, yanında kum içinde bazı yerleri kalmış şarapnel, bomba parçaları. Bunların hepsi sandık içine konmuş.

20150322_145155

Camekanlı bölmede battaniye ile örtünmüş bir manken asker yatıyor. Yanında kum torbaları ile kısa bir duvar oluşturmuş. Mankenin başındaki şapkaya bakılırsa İngiliz askeri olmalı.

20150322_145218

Hazırolda beklerken çekilmiş Türk askeri resmi duvarda asılı. Altında da katlanın konmuş asker elbisesi, üstünde de asker şapkası var.

20150322_145252

Uzun namlulu tüfekler ve mermileri. Dik olarak konmuş mermi sandığına benzer bir şey.

20150322_145241

Top mermi kovanları, kimi yatık, üst üste, kimi dik konulmuş.

20150322_145309

Kurşun mermilerle delik deşik olmuş tahtalar.

20150322_145424

Sapı olan silindir duvarda vidalanmış.

20150322_145459

Çoğu çürümüş konserve kutuları.

20150322_145513

Çanakkale savaşında çekilen resimlerden biri dikkatimi çekiyor ! Askerlerin birinin yanında bir bisiklet var. Askerler beş sıra dizilmiş arkaya doğru. Öndekiler çömelmiş, arkaya doğru ayaktalar. Daha önde beş asker bağdaş kurup oturmuşlar yere. Birisinin yanında küçük bir köpek var. Yanlarında biraz ayrı iki asker yere oturmuş, birisinin yanında bisikleti yere yatırmış durumda. Yanındaki askerin yanında da bir köpek var. 100 kadar asker var.

20150322_145615

Bisikleti ve onu kullanan askeri daha yakından çekiyorum. 100 Yıl önce savaşta kullanılan bisiklet, 100 yıl sonra benim bisikletle İzmir den Çanakkale’ye kadar gelip resmi görmek kadar ilginç bir durum olamaz. Bisikleti kullanan asker sanki sevgilisi yanındaymışçasına sevgiyle kucağına yatırıp sarılarak poz vermiş. Anlaşılan toz kondurmuyor bisikletine. O yıllarda bisiklete binmek bir mucize olsa gerek ve en şanslı askerlerden biri olmalı. Belki de şanslı olması nedeni ile bisikletine öyle sarılmış. Kim bilebilir ki? Bisikletli asker ve yanındaki askerin yanında bir köpek.

20150322_145706

Bunlar da çürümeye yüz tutmuş metal su mataraları.

20150322_145717

Mermi sandığında beşli tüfek mermileri. Sandığın kapağının içinde cam kavanozlar.

20150322_145722

Eski bir radyo, ahşaptan yapılmış, üstünde de uçak maketi.

20150322_145819

Mekanik duvar tipi telefon.

20150322_145832

Savaş müzesinden çıkıp bisikletlerimizle Gelibolu limanında bulunan ayakta kalmış tek Burç’a vardık. Burası aynı zamanda Piri Reis Denizcilik Müzesi.

20150322_150527

Müzenin giriş yerini daha önceden fark etmemiştim. Yol tarafında 5 basamak aşağı inip dar bir kapıdan giriş yapılıyor. Müzeye giriş bize bedava. Burca büyük bir afiş asılmış, üste “Bir asır geçse de…” diye yazılmış. Altında imzası ile Gazi Mustafa Kemal’in Çanakkale savaşında çekilmiş resmi. Üstte Ay -Yıldız. En altta da “Zaferler ve onları gerçekleştiren kahramanlar asla unutulmazlar” diye yazılmış.

20150322_150638

İşte müzenin daha doğrusu Burç’un giriş yeri içeriden görünüşü. Giriş kısmı dar bir koridordan yapılmış, dikdörtgen kesme taştan.

20150322_150725_HDR

Koridor orta kesiminde geniş bir salona açılıyor. Korkuluk demir ile çevrelenmiş bir delik görünüyor.

20150322_150756

Ortada deniz ile bağlantısı olan geniş ve derin bir kuyu var.

20150322_150809

Mazgal deliklerinden vuran ışık yeterli olmuyor iç aydınlatmaya. Mazgal deliği ve dışardaki ışık parıldıyor dar bir alanda.

20150322_150828

Mazgal deliğinden dışarısı, iç liman denilen yere bakıyor. Kayıklar bağlı duruyor iç limanda.

20150322_150856

Başlıyoruz müzede sergilenen denizcilikte kullanılan alet, edevat, haritalara bakmaya. İki yanda kürekleri olan gemi maketi. Bir sırada 20 den fazla kürek var.

20150322_151115

Burç tavanı kemerler yardımı ile kapatılmış.

20150322_151145

Burcun kubbesi pişmiş tuğladan örülerek yapılmış.

20150322_151150

Piri Reis’in çizdiği dünya haritasının bir kopyası. Harita ile birlikte defterleri ve kullandığı harita çizim aletleri.

20150322_151218

Küçük kaide üstüne ikişer çember konulmuş dönebilen küre üç tane. Bir tane de kum saati.

20150322_151229

Küçük bir gemi topu maketi.

20150322_151234

Pusula.

20150322_151321

Osmanlıca yazılmış defter ve pergel. Soldaki sayfada harita çizilmiş.

20150322_151336

Sağda 360 dereceli açı çemberi, solda kum saati.

20150322_151411

Küçük bir sandık içine konmuş cetveller, rulo kağıtlar sığmamış.

20150322_151421

Ortasında delik olan tahta fıçı dik konulmuş, Üstünde gemi seyir defteri ve harita defteri.

20150322_151448

Osmanlıca yazılmış haritalı defter.

20150322_151457

Küre dünya haritası, harita çizimleri şimdiki dünya çizimlerine hiç benzemiyor. Yanda da çerçeveli harita.

20150322_151539

Üst kata çıkan dar merdivenler. Merdivenlerde bir güzel.

20150322_151650

Derken üç güzel  daha gelip poz veriyorlar.

20150322_152200

Müze ziyareti de bitti. Bisikletlere binip çarşıya gidiyoruz. Çarşı esnafı bize tavuklu pilav, ayran ve peynir tatlısı ikram ediyor. Bizler de esnafa teşekkür edip ikramları afiyetle yiyoruz. İnsanların kimisi aç mı? Yoksa aç gözlülüğünden mi bilinmez esnafın dağıttığı pilavı alabilmek için aramıza sıraya girip alması beni şaşırttı doğrusu. 5 Kişi bir bankta oturmuş pilav yerken.

20150322_152850

İkramları yedikten sonra rehberimiz Hüseyin bizi Gelibolu fenerinin bulunduğu tepeye götürüyor. Burada bir çok eser, yapı, türbe var. Hüseyin hepsi hakkında kısa bilgiler sunuyor bizlere. Bir kısım yerde kaldırıma oturmuş, bir kısmı da ayakta Hüseyin’i dinliyorlar. Herkes sarı, fosforlu yelek giymiş.

20150322_155527

Bayrak Baba türbesi aşağıda görünüyor.

20150322_155532

Fransız mezarlığı, binsekizyüzlü yıllarda kırımda ölen askerlerini getirip bu bayıra gömmüş, bayrağını da dikmiş. Burası benim toprağım benim askerim yatıyor diye sahipleniyor ve kaldırmaya kalktın mı savaş ilanı sayıyor. Çanakkale savaşında düşmanımız olan Fransızları öldürmemize ve bir çok gemilerini boğazın sularına gömmemize rağmen buradaki mezarlığı kaldıramamışız. Acaba neden?

20150322_155539

Hamzakoy kumsalı, henüz havalar soğuk. Kumsal pırıl pırıl temiz görünüyor.

20150322_161041

Üç güzeli manzaralı çekiyorum.

20150322_160153_HDR

Gelibolu deniz feneri.

20150322_161406_HDR

Dumlupınar denizaltı batığı ve açık hava müzesi.

20150322_161432

Artık tur bitti ve kamp alanına giderek aracı ile gelenler ve otobüse binecekler telaşla eşyalarını toparlayıp bir an önce yola çıkmak için hazırlanıyorlar. Bizim acelemiz yok, bu gece burada kalacağız. Dönüş için otobüs biletlerini ertesi gün için aldık. Sadece benim kıytırığı Asuman Şen’in arabasına verdim. İzmir de alırım artık. Gidenlerle vedalaşıp yolcu ediyoruz birer ikişer. Kamp alanında bir kaç kişi kalıyor bizlerle birlikte. Akşam yemeğinden sonra fazla geç olmadan çadıra girip yatıyoruz.
Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 38 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda.

Powered by Wikiloc

 

Ertesi sabah hava kapalı ve yağmur atıştırıyor. Yağmur yağışı bir kaç gün sürecek hava raporlarına göre. Havalar da serin ve geceleri soğuk olacağından otobüs ile dönmeye karar verdik. Eşyaları ve çadırı toplayıp bisikletin bagajına yerleştirdikten sonra kahvaltı yapmak için uygun bir kahve aramaya başladık. Yanımızda kahvaltılık malzemeler var. Şehrin balıkçı kahvesine gelerek içeri giriyoruz. Burası bir balıkçı kasabasında eski bir kahve görünümünde. Balıkçılar yanan sobanın sıcaklığında olta takımlarını hazırlıyor.

Denizin Delisi

Unutmak mı, delisin,

Gitmesem de bekler orada deniz.

Gelirsem, bilmelisin

Benim beklememdir burada deniz.

 

Gitmek gibi geleceğim

Denizin delisine.

Delinin denizi gibi

O ne kadar giderse.

Özdemir Asaf

20150323_101022

Her bir masada oltalar hazırlanıyor, havalar düzelince Marmara denizinde küçük tekneleri ile balık tutacaklar.

20150323_101433

Balıkçıların deniz ile hikayeleri çoktur, anlatmakla bitmez. Dinlemek gerek. Masada oltalarını hazırlayan balıkçı, İrfan ve ben muhabbet ediyoruz. Arkada soba ve uzun boruları.

20150323_101524

Balıkçı kahvesinde ağların kokusunda güzel hikayelerle zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Otobüsün hareket saati yaklaştı, bisikletlerle garaja giderek otobüsü beklemeye başladık. Tura katılan bir arkadaş ta İstanbul’a gidecek. O arada bisiklet dinamosundan şarj ünitesini sordu bana. Artık eve döndüğümden bendeki şarj ünitesini arkadaşa satıyorum. Nasıl olsa evde hazır var, onu takarım. Otobüs perona girince hemen bisikletleri bagaja yükleyip yerimize oturduk. Yaklaşık 5 – 6 saat sonra İzmir’e vardık. Menemen’i geçince garaja gideceğimize metro istasyonunda inip metro ile gidelim deyince otobüsten yolcu indirme sırasında biz de inerek bisikletleri bagajdan indirerek sökmüş olduğumuz ön tekerlekleri takıyoruz. Metroya bisikletlerin binme saati olan 20:00 ye kadar bir süre beklemek zorunda kaldık. Neyse 20:00 olmadan güvenlik görevlisi bizi içeri alıyor. Metroya binip gitmeye başladık, İrfan Karşıyaka da indi. Tamam Bayraklı da, ben ise Alsancak ta indim. Sahilden, bisiklet yolundan tatlı bir yorgunlukla ama mutlu olarak aheste aheste eve vardım.

Böylece bir turu da bitirmiş oldum. Yeni arkadaşlarla tanıştım. Yeni dostluklar kuruldu. Hazinem zenginleşiyor her turdan sonra. Heybelerim yeni dostlar için her zaman yer bulacaktır.

Yeni bir turda görüşme dileği ile sağlıcakla kalın Dostlar….

Aşağıda Alsancak – Üçkuyular yol haritası

Powered by Wikiloc

100. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu Gelibolu 5. Gün

21 Mart 2015 Cumartesi

Gelibolu – Fındıklı – Karainebeyli köyü – Ecebey – Gelibolu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Bu gemi ne zamandır burada

Çoktan boşaltmış yükünü

Gece de olmuş, rıhtım da bomboş

Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa

Arkada, güvertede

Ah, neresinden baksam sessizlik gene.

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel, Akbaş şehitlik giriş kapısı.

050920133193

Uyku tulumu sıfırın altındaki soğuklar için iyi değil. Gece sıfırın altına düşen hava sıcaklığı iyi bir uyku uyutmadı. Sabah kalkınca çadırımın üzeri, bisiklet çantaları ve çimenler beyazlamıştı. Anlayacağınız kırağı yağmıştı sabaha karşı. Uyanınca hemen kalkıp giyindikten sonra yemek yenecek kapalı yer olan restorana giderek sabahın soğuğundan kurtuluyorum. Gece gelenler, sabah gelenler hep beraber toplandık restoranda. Sabah kahvaltısını yedikten sonra Şehitlere Saygı Turu teknik toplantısı yapıldı. Ardından Az bilinen antik kentler turunu yapan bizlerin oluşturduğu çalışma grubu, kısaca ABAK çalışma grubu toplantısı yaparak görev dağılımı sağlandı. Ben yine artçı ve süpürücü görevini üstlendim. Yanıma artçı olarak buraları çok iyi bilen Şafak. Teknik destek Ahmet Mumcu ve Doktor olarak yeni tanıştığım Doktor Mete Güney görevlendirildi. Turun yapımcısı olarak Hüseyin Şahin ve Doktor Serhat öncü olacaktı. Yancılar ve yol kesiciler Eskişehir den Serdar Acar, İzmir den Tolga, Mert ve Mustafa Güven görevlendirildi. Hepimize haberleşmemiz için birer telsiz verildi. Telsizlerin pili takıldı, yedekleri verildi ve test ettik. Telsizler çalışıyor ve tur başlayabilir artık.

Daha önce kahvaltıda bildirdiğimiz hareket saatinde tesisin alt tarafındaki yolda toplandık. Tüm katılımcılar toplandıktan sonra şehir içi yollardan hareket ederek şehir merkezine vardık. Meydanda Atatürk heykelinin önünde ilk önce saygı duruşu, ardından İstiklal Marşı ile başladık. Gelibolu belediye başkanı, tura destek olan Atatürkçü Düşünce derneği ve turu düzenleyen Hüseyin Şahin birer konuşma yaptı.

20150321_084310

Tören ve konuşmalar bittikten sonra hep birlikte bir resim çekilerek tura başlamış olduk.

20150321_085422

Programda belirtilen saate uygun olarak tura saatinde başladık. Gelibolu savunmasında kullanılan ayakta kalmış tek burç önünden geçtik. Bu burç aynı zamanda müze olarak kullanılıyor. Çanakkale savaşının 100. yıl olması nedeni ile her tarafta zafer afişleri ve bayraklarla donatılmıştı tüm şehri.

20150321_090123

Bir süre şehrin caddelerinde bisiklet sürerek ilerledik. Ana yola girmeden köy yollarına saptık doğruca. Ekin tarlaları daha yeni yeşermiş.

20150321_092835

Tarlaların arasından köy yollarından güzel bir günde tura iyi başladık. Giderek yükseliyoruz deniz seviyesinden. Bisikletim KUZ park etmiş yol kıyısında.

20150321_094501

İlk lastik patlağı, durup yadım ediyoruz ve hızlıca hallediyoruz patlak işini. Zaman geçirmeden yola çıkıyoruz diğerlerine yetişmek için.

20150321_101711

Uzakta Tayfur barajın göleti göründü. Daha dağları tepeleri aşacağız.

20150321_115509_HDR

Önümüze küçük köyler çıkıyor, köylerde durmadan geçiyoruz.

20150321_115749

Grup epey önde, arkada kalanları toparlayıp yola çıkarmak benim işim. Sorunsuz gidiyoruz, sadece bir lastik patlağı oldu. Resim çekenler, yorulanlar, kış boyu bisiklete binmeyenler haliyle geride kalıyor. Kimseyi arkada bırakmadan tatlı dille hadi son yokuş diyerek yola çıkmalarını sağlıyorum.

20150321_120840

Karainebeyli köyüne vardık. Köy eski bir köy, mezarlığındaki servilerden belli. Osmanlı devletinde Gelibolu tarafına geçip buraları fetheden Ece beyin mezarı burada.

20150321_130510

Yarı beton yarı ahşap köyün kahvesinde ilk molamızı veriyoruz. Kahvenin ön kısmındaki pencereler kemerli ve yüksek. Kapı önünde iki kişi elçek resim çekiyor.

20150321_130650

İçeride soba yanıyor ve terlemiş olan bizler sobada terimizi sıcak çaylar eşliğinde kurutmaya çalıştık. Öğle yemeğini bu köyde yedikten sonra Ece beyin mezarının bulunduğu tepeye doğru yola çıkacağız.

20150321_130713

Kısa olan bir tırmanma bizi bekliyor. Kısa ama sert bir yokuş.

20150321_131259

Belli bir sıra değişik renkte toprak yapısı ilgimi çekiyor. Sanki başka gezegene gelmişim gibi. Toprağın olduğu yerlerde pek bitki de yetişmediği gözle görülür biçimde.

20150321_131539

Yokuş sert te olsa yavaş yavaş çıktık, az ileride tepenin üzerinde Ece beyin mezarı göründü. KUZ ve servi ağaçlarında Ece bey mezarı.

20150321_134151

Karainebeyli Köyü, Çanakkale’nin Gelibolu ilçesine bağlı 180 haneli, 700 nüfuslu çok güzel manzaralı bir köydür. Köyün tarihçesi 1300′ lü yıllara kadar uzanır. Pek çok yönüyle henüz keşfedilmemiş olan bu şirin köyü, yakından tanımak ve tanıtmak tarihi ve turistik açıdan büyük bir önem taşır. Çünkü burada istediğiniz ve hayal ettiğiniz her şeyi bir arada bulabilirsiniz.. Tarihi, efsaneyi, örf ve adetleri, çam ormanlarıyla kaplı yemyeşil dağlarla çevrili geniş bir ovayı
ve Saroz Körfezi’nin sadece köy halkının değerlendirdiği ufak bir koyunda tertemiz bir denizi ve korkusuzca solumayabileceğiniz temiz bir havayı …
Köyün tarihi olmasının en büyük nedeni “Ece Bey’in” Anıt Mezarı’nın yöre halkının “Ece Baba” diye adlandırdığı tepesinde olmasından kaynaklanmaktadır.
“Ece Bey” kimdir ? Ecebey Osmanlı Devletinin sultanlarından Orhan Gazi zamanının büyük devlet adamlarından ve başarılı komutanlarındandır. 1354 Yılında Türklerin Lapseki, Çardak’tan Bolayır sırtlarına geçerek Rumeli’ye çıkışlarında Sultan Orhan Gazi’nin oğlu Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa ile birlikte Gelibolu ve çevresinin fethinde komutan olarak görev almıştır. Komutan Halil Ece Bey Avrupa kıtasına ilk adımı Maydos’a geçerek atmış ve bu yöreyi fethetmiştir.
Bu nedenle adına uygun olarak Maydos’a, Eceabat ,yöreye de Ece Ovası ve Saroz’daki denize Ece Limanı adı verilmiştir. Yöre halkına Ece Kavmi denir. Ece Bey’in anıt Mezarı’nın bulunduğu “Ece Baba” tepesinin eteğindeki köye ise, ilk yerleşimin Balıkesir’in Karesi Beyliğinden getirtilen Karain Bey ailesi tarafından yapıldığı için Karainebeyli adı verilmiştir. Köyün Kurucusu Karain ailesine mensup “Kara Nebi” Ece Beyle birlikte Ece Baba tepesindeki Anıt Mezarda yatmaktadır. Mayıs ayında Çanakkale, Gelibolu ve Eceabat’tan gelen resmi konuklarla burada tören yapılır. Tören günü tüm köy halkı ve civar köylerden gelen misafirler Ece Baba tepesine çıkar. Törenden sonra Mevlüt okutulur, etli nohutlu pilav, ayran ve peynir helvası ikram edilir. Ece Baba tepesi hakkında çeşitli söylenceler vardır:

Söylencelerden birine göre, Ece Baba’da bir kayanın üzerinde Ece Bey’in atının olduğu varsayılan bir nal izi vardır. Aynı nal izi Turşun köy istikametindeki Kayaltepe’de de vardır. Bir diğer söylence de şöyledir: Ece Baba’da dilek taşı vardır ve dileği olan, kayalar arasındaki bu taşın içinden geçmeye çalışır. Dileği olacaksa taş sıkışır ve dilek sahibi adak adamadan iki taş arasından geçemez. Üçüncü söylenceye göre, Ece Bey’in Anıt Mezarı’nın yakınındaki Kalaycı Dede ile Ece Baba Tepesi arasında zaman zaman nur gibi parlak bir ışık görünür.

Kaynak : http://karainebeyli.blogcu.com/karainebeyli-koyu/820632

Ece beyin mezarını ziyaret edip ruhuna bir Fatiha okuduk. İki mermer mezar yan yana, yeni yaptırıldığı belli oluyor. Mermer siyah renge yakın.

20150321_135409

Ece beyinin mezarının olduğu tepe 217 metre yükseklikte ve tüm çevre görünmekte. Tepenin dibinde de Karainbeyli köyü. Köyü kuşbakışı çekiyorum.

20150321_135537

Ece bey ziyareti bitirip grubu yola çıkarıyorum. En son kalan yola çıktıktan sonra ben de yola çıkarak çıktığımız yokuşu pedal çevirmeden inmeye başladık. Orman içinde toprak yoldayız.

20150321_140431

Köyde yukarı çıkmayanlarla buluştuktan sonra içimizden kimisi Hüseyin Şahin’in öncülüğünde biraz uzakta olan Akbaş şehitliğine doğru yola çıktı. Akbaş şehitliğinin giriş kapısı. Üç girişi, üstte kalın bir kiriş. İki yanda nöbet bekleyen asker heykeli dikilmiş. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

050920133193

Geri kalanlarla geldiğimiz yoldan geri döneceğiz. Köyde Romalılardan kalan kilometre taşı dikkatimi çekti. Yazılar Latince.

20150321_141647

Sağımızda Marmara denizi görünmeye başladı.

20150321_165022

Düzlüğe indik, yola yakınız. Bazı yerler toprak yol, yağmura denk gelseydik çamura saplanmıştık. İleride bir köprü görünüyor, oradan geçeceğiz.

20150321_165808

Buğday tarlaları boy atmış, henüz başaklar ortada yok.

20150321_170135_HDR

İşte böyle manzaralı yerlerde bisiklet sürmeyi seviyorum. Ufkum göz alabildiğine açık ve ufkumu kesecek binalar yok. Sadece tarla kıyısına dikilmiş birer ağaç dışında.

20150321_170509

Yanımda görevli olan Doktor Mete yavaş gitmekten sıkılmış olacak ki görevini çılgın Doktor Bülent’e devrederek grubun önlerine kaçmış. Neyse yanımda doktor olsun da. Şimdiye kadar kimse düşüp te yaralanmadı, yarın da kimseye bir şey olmasın diye dua ediyorum içimden. Ayrıca buraları tanıyan Şafak ta yanımda, sohbet ederek gidiyoruz. Zaman da nasıl geçmiş, güneş alçalmış, gölgeler uzamaya başladı. Uzayan gölgeleri çekmek için telefonu 10 saniye gecikmeli olarak ayarlayıp öyle çekmek zorunda kaldım. Dokunmatik telefonda tek elle çekmek biraz zor ve istediğin pozu da çekemiyorum. Gölgelerimiz toprağa vurmuş.

20150321_171119

Dengesizler kasabanın meydanında toplaştık. Telefonu birine vererek resim çekildik. Ortalıkta dolaşan köpek te bizi kırmayıp bizimle beraber poz veriyor. Sevimli kerata oyun ve sevilmek istiyor. Resimde; Tamam, İrfan, Şafak, Ayşe Kuş ve ben varım.

20150321_173505

Hava kararmadan kamp alanına gelerek bisikleti çadırımın yanına bıraktıktan sonra etrafı dolaşmaya başladım. Kimisi sabah geldiği için çadırını kuramamıştı. Çadırları kurmalarına yardım ediyorum.

20150321_182940

Tesislerin alanı çadır için çok iyi, yeşil çimenler, taş döşeli yolları gayet güzel düzenlenmiş. Bu tesis Hüseyin Şahin’in arkadaşının yeri. Bize olduğu gibi bıraktı. Tuvaletler, su, kapalı restoranı bize ait. Yemeği orada yiyoruz. Çadır alanını çekiyorum.

20150321_182946

Akşam yemeğini yerken hep beraber bir arada olmamız nedeni ile teknik toplantı yaparak ertesi gün gideceğimiz yol hakkında kısa bilgiler verdik. Aynı zamanda diğer şehirlerden gelenlerden kendi düzenledikleri bisiklet festivalleri hakkında bilgiler verdi. Yılın ilk bisiklet turu olması nedeniyle yıl içinde yapılacak festivaller hakkında bilgi sahibi olmamız, hangisine gitmeye karar vermemiz açısından iyi oldu. Bu arada herkes birbirini tanıma fırsatı oldu.

Yemek ve teknik toplantının ardından bahçeye geçerek güzel bir ateş yakıp etrafında oturduk. Hava da giderek soğudu. Ateşin verdiği sıcaklık ile sohbet kaçınılmaz olarak şarap ve bira ile koyulaştı.

20150321_202415_HDR

Kızıl alevlerin yalımları bu yıl ki tur planlarımızın daha iyi olması için nerelere, nerelerden, nasıl, kiminle olacak, hangisine katılacağız gibi konuları aydınlattı. Benim planlarım da burada iyice belli oldu bu yıl için. İlk tur olan Çanakkale şehitlere saygı turu şimdi gerçekleşiyor. Bu turda varım, ardından kendi yaptığımız Az bilinen antik kentler bisiklet turu var Nisan ayında. Mayıs ayında da Denizli bisiklet festivaline gideceğim. Denizli den bir hafta sonra da Antalya ve Burdur bisikletçilerinin ortaklaşa düzenledikleri Salda gölü bisiklet turuna katılacağım. Salda gölü turundan sonra Antalya, oradan da Mersin’e Feyyaz dostuma bir kaç günlüğüne uğrayacaktım. Malatya dan Mustafa Ekici de Nemrut turuna davet etti Temmuz ayında. Nemrut turunu da sıraya aldım. Ağustos ayında ise kendimin gerçekleştirmek istediğim Uluslar arası Kosova Bisiklet turunu yapacağım. Son turu da bu yıl Ekim ayında Antalya Perşembe akşamı bisikletçileri ve Manavgat Perşembe akşamı bisikletçilerinin düzenleyeceği Manavgat bisiklet festivaline katılacağım. Geçen yıl Mustafa Sayan ısrarla çağırmasına rağmen ani gelen misafirlerimden dolayı katılamamıştım. Manavgat’tan bir hafta sonra Mersin bisiklet festivali var, hazır oralara gitmişken Mersin’e gitmemek olmaz. Aşağı yukarı 2015 yılı planlarım böyle. Bakalım gerçekleştirebilecek miyim. Bunu zaman gösterir…

Yanan odunları, köz ve yalımları çekiyorum.

20150321_202816_HDR

Ateşin başında iyice mayıştık, Ferdi Kızıl, namı diğer halk ve yolların kahramanı FERDİMEN. Beraber sohbet ediyoruz yan yana. Gelecek hakkında planlar yapıyoruz. Henüz Ferdimen ile tur yapmamıştım. Belki bir turda beraber pedallarız, belli mi olur? Elçek ile ikimizi çekiyorum, alevlerin kızıllığı yüzümüze vurmuş.

20150321_203835

Gecenin ilerleyen saatlerine kadar odunların yettiğince oturduk, sohbet ettik. Artık uyuma zamanı deyip arkadaşlara iyi geceler deyip çadırıma girerek ocakta çaydanlığa su koyup ısıttım. Isınan suyu yarım litrelik pet şişeye doldurup uyku tulumunun içine, ayak ucuna koydum. Ardından ben de uyku tulumuna girdim ve uyku faslı başladı mışıl mışıl.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 76 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

100. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu Gelibolu 4. Gün

20 Mart 2015 Cuma

Çanakkale – Lapseki – Gelibolu

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Sen bir kır çiçeği, ben mutlu bir kır çocuğu

Seninle süslüdür hep rüyalarımın çoğu

O kadar güzelsin ki, dokunmaya kıyamam

Yıllarca baksam yine, seyretmeye doyamam.

 

Fal tutar sevgililer, güzellerin tacısın,

Dertleri kolay bulan gönlümün ilâcısın.

Toprak anam bağrına basınca bir gün beni,

Unutmayıp da yorgan etse üstüme seni.

Saniye Sarsılmaz

 

Öne çıkan görsel,  duvara asılmış çift kişilik tandem bisiklet. Durduğu yerde paslanmaya başlamış.

20150320_093434

Sıcak bir ortamda ama kapalı olarak iyi bir uyku vücudumun dinlenmesi için iyi oldu. Çanakkale’nin soğuğu bir başka olduğunu bir gün önce görmüştüm. Güne daha sağlıklı başladım bu sabah, dizimde ki ağrı neredeyse yok gibi. Hafif, belirsiz bir sızı var sadece. Uykuda toplanan enerji odanın içinde dağılmış eşyalarımı çabucak toplamama neden oldu. Eşyaları bisiklete yükledikten sonra sabah kahvaltısını yapıyoruz pansiyonun diğer müşterileri ile birlikte. Kahvaltının ardından bisikletimi bahçeye çıkarınca duvara asılmış tandem bisiklet gözüme çarpıyor ilk önce. Dün akşam görmemiştim karanlıkta. Demek ki pansiyonu işletenler bisikletçi imiş. İrfan iyi bir seçim yapmış farkında olmadan. Gerçi duvara süs olarak asılmış ve paslanmaya başlamış ve eski bir bisiklet ama pansiyonun duvarında görmek bile yeter bizim için. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150320_093434

Pansiyon ücretini ödeyip yola çıkıyoruz, yağmur hafif yağmakta. Ayrıca rüzgar her zaman olduğu gibi karşıdan esmekte. Çanakkale içinde Tamam ve İrfan’ın bankada işleri olduğundan onları hallediyoruz. Tamam ve İrfan işlerini hallederken Çanakkaleli arkadaşım İhsan Beceren ile karşılaşıyorum. Hoş beş hatır sorduktan sonra hadi gel bir şeyler ısmarlayayım deyince daha yeni kahvaltıdan kalktık, tıka basa yedik diyerek başka bir zaman içeriz dedim. Şehitlere saygı turundan konuştuk biraz. Bu yıl ki biraz işin cılkı çıktığını, kendimiz bir tur yapacağımızı söyledim. Bu kadar sponsor katkı sağlıyor ama bisikletçiden istenen 1 gecelik çadır konaklaması için 65 TL çok fazla dedim. İnsanlar şehitlere saygı için geliyorlar bu ne ücreti, artık kar amaçlı tura dönüştü diyerek şikayetimi dile getirdim. İhsan da eh işte valilik şirkete vermiş turu da falan filan diyerek savunmaya çalışıyor. Dedim ki hiç savunma. İnsanların ihtiyacı çadırını kurabileceği bir alan ve yemek. Eğer bunları koca valilik sağlayamıyorsa yapmayın tur, herkes nasıl olsa gelir şehitlere saygısını yapar dedim.

Tamam ve İrfan işlerini bitirdikten sonra İhsan ile vedalaşıp bir süre Çanakkale içinde gitmeye başladık. Çanakkale içinde fazla etkilenmedik rüzgardan. Ana yola çıkınca tam karşıdan esen rüzgar duvar gibi. Parkın içinde yeşil vazoya benzer, biraz da ejder gibi yapılmış heykel.

20150320_095647

Çanakkale Lapseki yolu geniş duble olan bir yol. Bizim için iyi bir yol. Eceabat Gelibolu arası mesafe biraz daha fazla olduğundan bu yolu tercih ettik. Hem karşı taraftaki yol dar ve dönemeçli. Gittiğimiz yol geniş ve ferah ama gel gelelim rüzgar bir taraftan, yağmur bir taraftan fazla yol da alamıyoruz. Pil çabuk bitiyor rüzgara karşı, sık sık mola vermek zorunda kalıyoruz. 35 Kilometrelik bir yolu epey uzun bir sürede aldık. Rüzgar koparıyor resmen. Saatte ki hızımız 10 Km’yi geçmiyor. Bir de 8 ila 10 Km de bir mola vermek yolculuğumuzu epey uzattı. Yağmur yağdığından resim bile çekemedim, çekmeye de fırsatım olmadı. Sadece bir an önce varmaya odakladım kendimi.

Yolda bize Umut adlı arkadaş katıldı, genç dinamik olmasına rağmen bizimle Lapseki’ye kadar ayak uydurdu. Rüzgar türbinlerinde yüksek yerlerde çalışıyormuş. Aynı zamanda dağcılık ta yapıyormuş. Dağcılık yapması tehlikeli yüksek yerlerde çalışmasını sağlıyormuş. İyi de parası varmış bu işin. Dört kişi yol almaya başladık rüzgara karşı. Umut çılgın bir genç, bunu yolda giderken kendini gösterdi. Yol kıyısında bir kum yığınına sağ ayağını kilitli pedaldan çıkararak kum tepesinle ayak burnu ile puuf diye vurarak neşe içinde bağırdığını görünce anladım çılgın olduğunu. Neden bizimle birlikte olduğunu da anladım bu arada. Kendisi çılgın zaten, bizler de dengesiz ve sorumsuz olduğumuza göre birbirimizi bulduk.

Lapseki’ye varınca tükenen enerjimizi karşılamak için şöyle iyi bir yemek yemek gerek diyerek lokantanın birine oturduk. Hem dinlendik hem de güzelce karnımızı doyurduk. Artık yolun sonuna geldik sayılır. İskeleden gemiye binip Gelibolu tarafına geçeceğiz sadece. Acelemiz de yok, yorgunluğu almak gerek.  İyice dinlendikten sonra iskeleden gemiye binip bisikletleri güvenli bir yere koyduktan sonra yukarı oturma yerine çıkıp oturuyoruz geniş koltuklara.

Hadi bir resim çektirelim diyerek karşımızda oturan kıza cep telefonumu verdim resim çekmesi için. Kız da resim yerine video çekmiş farkında olmadan. Ama ilginç bir video olmuş.

Video aşağıda.

Kızın video çektiğini anlayınca tekrar telefonu vererek resmimizi çekebiliyor sonunda. Solda Umut, İrfan, Tamam ve ben koltukta oturur durumdayız.

20150320_161255_HDR

Gelibolu iskelesine gemi yanaştı, gemiden inince Şafak’ı aradım cep telefonunla. Şafak telefonda kamp yerini tarif edince oraya doğru giderek yol kıyısında ki dinlenme tesislerine vardık. Hava iyice serleşmeye başladı. Avrupa yakası daha soğuk Asya tarafına göre. Kamp alanına gelince Şafak bizi karşılıyor ev sahibi olarak. Daha önce otobüsle gelmiş diğer arkadaşlar da hoş geldin diyerek karşıladılar. Ayak üstü hoş beşten sonra bisikletleri çadırı kuracağımız yere bırakıp kahve takımını yanıma alarak açık alanda kurulan kuzinenin yanına gelerek toplandık. Kuzine gürül gürül yanıyor, soğuktan üşüyenler ısınmaya çalışıyordu. Kendi oturağımı sobanın başına yerleştirip kahve takımını çıkararak cezveyi ocağa sürüp kahve pişirmeye başladım. Bu arada hem ısınıyoruz hem de sohbetin en güzelini yapmaktayız. Elbette sadece bizler bisiklet sürerek geldiğimizden sohbet daha çok yolculuk nereden, nasıl geldik konusunu konuştuk. Kuzinenin sıcaklığı ve kahvenin tadı ortamı daha da güzelleştirdi. Kuzinenin başında 7 kişiyiz.

20150320_180515

Kahve faslından sonra çadırı çardağın altına kurup eşyaları içine yerleştiriyorum. Üç gece burada yatacağız, çadır sabit kalacak. Turda yanıma alacağım birkaç malzeme dışında diğer eşyalar çadırın içinde. Kıytırık ta çadırımın yanına yerleştiriyorum güzelce. Akşam yemeğini kendi malzemeleriyle yapıp yedikten sonra Şafak ortada ateş yakarak bizleri çağırdı. Ateşin başında oturup hem ısındık hem de sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik. Yeni arkadaşlarla tanıştık bu arada. Yeni arkadaşlarla tanışınca daha çok birbirimizi tanıma konuşuluyor karşılıklı olarak.

Bu arada kamp tüpü nasıl doldurulur tarifini gösteriyorum. Çakmak gazını kamp tüpüne doldururken Ferdimen videosunu çekmiş. Merak edenler videoyu izleyebilir. Video linki aşağıda.

https://youtu.be/dVTWSFZGE9w

Hava giderek sertleşmeye başladı. Kendime yarım litrelik iki tane boş pet şişesi ayarladım gece için. Fazla geç olmadan çadırlara çekilip yatma zamanı geldi diyerek herkes birbirine iyi geceler dilekleriyle çadırlara çekildi. Çadırımın içinde tüp ocağında çaydanlıkta su ısıtıp pet şişenin içine döktükten sonra ağzını iyice kapatıp uyku tulumunun ayak ucuna yerleştiriyorum. Dün gece ayaklarım çok üşümüştü.

Fazla oyalanmadan ayak ucu ısınmış uyku tulumuna girerek uyumaya başladım. Bu gün yolumuz kısa ama rüzgar ve yağmur bizi epey yormuştu. Bir de üstüne hava soğuk olunca yorgunluk kaçınılmaz.

Bu gün yaptığımız yol 45 Kilometre civarı.

Powered by Wikiloc

100. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu Gelibolu 3. Gün

20 Mart 2015 Perşembe

Babadere – Dalyan – Geyikli – Çanakkale

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Soğuk burası, yağmur kokuyor

Geceleri uyku tutmaz insanı burda

Bak, yıldızları görmem lazım benim dolunayda; çıldırırım

Yıkarım üstüne bu mahzeni, kaçamazsın…

 

Edip Cansever

 

Öne çıkan görsel, Güneş batmak üzere, bisikletim KUZ ve kıytırık gölgesi duvara vurmuş.

20150319_173541

Gece sıfırın altına düştü hava sıcaklığı ve kalın giyinmeme rağmen üşüdüm. Üşümekten doğru dürüst uyuyamadım bile. Bu sabah az uyku olmasına rağmen neşemizi kaybetmedik. Hemen çayı demleyip güzel bir kahvaltı yapıyoruz. Güne iyi başlamak gerek. Kahvaltı faslından sonra güneşin ortalığı ısıtmaya başlaması ile birlikte eşyaları ve çadırı toparlayıp bagaja yükledik. Yola çıkmaya hazırız. Güneşin biraz daha ısıtmasını bekledik bir süre. Kamp yaptığımız yer gayet güzel, 3 meşe ağacı, yeşil çimenler, düzlük ve az ileride yol kıyısında bol su akan bir çeşme.

20150319_080359

İyice ısındıktan sonra yola çıktık, Ege denizi göründü.

20150319_082636

Kaplıcanın olduğu bölgeye geldik, burası 3 yol kavşağı. Biri Ezine’ye gidiyor, birisi geldiğimiz yol. Geldiğimiz yolu U dönüşü yaparak Dalyan yönüne gidiyor. Biz Dalyan yönüne gideceğiz. Kavşakta bisikletim KUZ ve kıytırık park halinde.

20150319_111346

Dalyan köyünde bulunan Alexandria Troas antik kentinin kalıntıları yavaş yavaş görünmeye başladı. Uzaktaki kemer fark ediliyor.

20150319_113759

Antik kent kıyıdan biraz uzak, köyün girişinde. Kazı çalışmaları devam ediyor. Hazır gelmişken müze kartı ile içeri girip bisiklet yolculuğundan tarihi yolcuğa dönüyor yolumuz. Alexandria Toas tabelasını çekiyorum. Yazı kısmı sarı, altı beyaza boyanmış.

20150319_114228

Kentin kalıntı duvarları.

20150319_114243

Duvarlar.

20150319_114308

Kısa bir duvar ve yere mermer blok döşeli.

20150319_114438

Mermer kare kaide, yanında sütun parçası ve duvarlar.

20150319_114504

Kare kaideler, duvarlar ve kemerli bir yapı.

20150319_114515

Tapınak kalıntılarını sadece temelleri kalmış. Etrafı tel ile çevrelenmiş. Kazı devam ediyor demek ki.

20150319_114519

El işçiliği harika olan kirişler, sütün başları gibi değerli taşlara zarar gelmesin diye demir kafes içine almışlar.

20150319_114603_HDR

Dikdörtgen kare prizma mermer blok ve sütunlar.

20150319_114621

Kirişlerdeki süslemeler ince sanat eserleri olarak günümüze kadar gelmiş harika eserler. Yapıldığı tarihlerde sanata, el işçiliğine önem veriliyormuş. Sanatçı da iyi para kazandığından daha güzel eserler ortaya çıkarmaya başlamış. Böyle eserler kentin zenginliğini gösterir. Tabi ki bunları yaparken zaman önemi yoktu. Sadece iyi bir eser ortaya çıksın. Şimdi öyle mi? Beton kalıplar içine dökülen hazır beton tuğla ile örüldükten sonra sıvanıp renkli badana ile boyanıyor. Öyle sanatmış, ince el işçiliği falan yok artık. Kısa sürede beton binayı dikiveriyorlar sanattan yoksun olarak.

20150319_114636

O kadar düzgün bir biçimde oyulmuş ki kusursuz taş işçiliği göze çarpıyor.

20150319_114643

Değişik köşe kiriş blokları.

20150319_114656

Bulunan mermer blok taşları bir tapınağa ait olmalı.  Bu blokları ilk önce yerde birleştirmişler yatık olarak. Sağda temel taşı, düz taş, uzun bloklar ve sütun gelmiş. Binanın bir kısmını yere yatırmışlar gibi.

20150319_114715

Yerde sütun ve kirişlerin yanında büyük bir küp konmuş.

20150319_114745

Mermer parçalar arasında koltuk şeklinde bir parça var, kırık lahit te olabilir.

20150319_114808

Evet mermer olmayan granit taş lahit kapağı yerde duruyor. Demek ki üstteki lahit parçası.

20150319_114820

Kubbe şeklinde taş parçasının ortası delik.

20150319_114829

Alexandria Troas (“Alexandria of the Troad”; Yunanca: Αλεξάνδρεια Τρωάς ; Türkçe: Eski Stambul); Türkiye’nin batı kıyısının kuzey ucuna yakın, Bozcaada’nın güneyinde bulunan Antik Yunan kentidir. Çanakkale ilinin Ezine ilçesindeki Dalyan köyünün güneydoğusunda yerleşimlidir. Antik kent yaklaşık 400 hektarlık(4km2) alana yayılmıştır. Günümüze kalan birkaç yapı arasında bir Roma hamamı, Odeion, Antik Yunan tiyatrosu, gymnasium kompleksi ve yeni ortaya çıkarılmış bir stadion bulunur. Şehrin eski duvarları hala izlenebilir.

Tarihçe

Hellenistik

Strabon’a göre, bu bölge başlangıçta Sigeia olarak adlandırılıyordu; MÖ 306’da Büyük İskender’in komutanlarından I. Antiogonos Monophtalmos, eskiden nüfuzlu bir şehir olan Neandreia da dahil 5 yerleşim yerinin halkını Sigeria’ya yerleştirerek şehri çok daha genişletilmiş olarak yeniden kurdu. Kentin ismi MÖ 301’de Lysimakhos tarafından, Büyük İskender anısına ‘Alexandria Troas’ olarak değiştirildi.(Gaius Plinius Secundus, ismin Antigonia’dan Alexandria’ya değiştirildiğini belirtir.) Kuzeybatı Anadolu’nun ana limanı olan şehir, Roma döneminde büyük oranda gelişti ve MÖ 188 gibi erken bir tarihte ‘özgür ve özerk şehir’ niteliği kazandı; günümüzde bulunan kalıntılar bölgenin tarihteki önemini kanıtlamaktadır. Altın çağında şehrin 100,000’e yakın nüfusa ulaştığı düşünülüyor. Strabon’un bahsettiği üzere, Augustus’un hükümdarlığı sırasında bölgede ‘Colonia Alexandria Augusta Troas’ adında bir Roma kolonisi kurulmuştur.(O dönemde kısaca Troas olarak anılırdı) Augustus, Hadrianus ve Herodes Atticus şehrin süslenmesine hatırı sayılır düzeyde katkıda bulunmuşlardır. I. Konstantin, Troas’ı Roma İmparatorluğu’nun başkenti yapmayı düşünmüştür.

Roma

Roma döneminde şehir, Anadolu ve Avrupa’yı birbirine bağlayan önemli bir liman konumundaydı. Pavlus, Avrupa’ya gitmek için Alexandria Troas’dan denize açılmıştır ve Avrupa’dan yine buraya dönmüştür. Yuhanna’nın öğrencisi Antakyalı piskopos Ignatius da Roma’da gerçekleşecek şehitliğine yol alırken bu şehirde bir süre kalmıştır.

Osmanlı

14.yüzyılda Troad bölgesine(Biga yarımadası) Karesioğulları yerleşmiştir. Beylikleri 1336 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmiştir. Alexandria Troas harabeleri Türkler tarafından “Eski Stambul” olarak da bilinir. Bölgedeki tarihi yapılara ait taşların çoğu zamanla inşaat malzemesi olarak kullanılmıştır.(Örneğin IV. Mehmed, Valide cami’sinin yapımı için buradan sütunlar almıştır) 18.yüzyıl ortalarında bölge ‘soyguncu çeteleri için gizlenme yeri’ haline geldi.

Modern

1911 yılında bölge meşe ağaçlarıyla kaplanmış ve fazlaca yağmalanmıştı; ancak eski duvarlar hala izlenebilmekteydi, hatta bazı bölgelerde oldukça iyi korunmuştu. Şehir duvarlarının çevresi yaklaşık on kilometreydi ve duvarlar düzenli aralıklarla yerleşmiş kulelerle takviye edilmişti. Antik hamam ve gymnasium’un kalıntıları bölgede hala görülebilir; bu yapı ‘Bal Saray’ olarak bilinir ve aslında MS 135’te Herodes Atticus tarafından yaptırılmıştır. Trajan’ın inşa ettirdiği sukemeri hala izlenebilmektedir. Alman arkeologların 21.yüzyıl başlarındaki kazı çalışmaları sonucu, tarihi yaklaşık MÖ 100’e dayanan büyük bir stadyumun kalıntıları bulunmuştur.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Alexandria_Troas

İrfan bu parçaların arasında kollarını açarak bana poz veriyor.

20150319_114921

Geçmişteki yolculuğumuz bittikten sonra kaldığımız yerden bisiklet yolculuğumuza dönüyoruz. Yol sakin, ileride köy görünüyor.

20150319_115551

Yol kıyısında fare delikleri gözüme ilişiyor. Yol boyunca fare yuva delikleri bu kadar çok olunca yiyeceğin bol olduğunu gösteriyor. Bu da çiftçinin ürünlerinin bir kısmının fareler tarafından aşırıldığını gösteriyor. İşin diğer tarafı da bu fareleri avlayacak avcıların ortada olmaması. Avcı olmazsa fareler sürekli çoğalarak tarıma zarar vermekteler. Fareleri avlayan canlıların başında yılanlar var. İnsanlar da yılanlardan her zaman korkmaktalar. Bu yüzden yılanları yok etmişlerdir etrafta. Yılan olmazsa fareler de çoğalır ve her tarafa böyle yuvalar giderek artar.

20150319_122955

KUZ ve kıytırık şimdiye kadar sorun çıkarmadı ve dizimin ağrısı da geçmek üzere. Anlayacağınız iyi gidiyor yolculuğum. KUZ ve kıytırık yolda.

20150319_123019

Tamam da soğuktan korunmak için iyice sarınıp örtünmüş durumda bisikletini sürüyor. Böylede olsa keyfi yerinde görünüyor.

20150319_123040

Geyikli kasabasına vardık, ilk gözüme çarpan da tarihi hamamı.

20150319_124425

Öğle yemeğini Geyiklide bir lokantada yiyoruz. Lokantada bulunan bir müşteri lokantacıya emirler vererek konuşması ve lokantacının emirlere emredersin efendim deyip ezilip büzülmesi canımı sıktı biraz. Bir insan bu kadar alçalmaz başka bir insanın karşısında, yazık. Müşterinin pahalı İstanbul plakalı bir arabası da dışarıda duruyordu. Lokantacının o haline üzüldüm…

Neyse duruma karışmadan yemeği yedikten sonra kasabanın parkına gidip çay içelim dedik. Parkı yaptıran Eyvah Eyvah filminde oynayan Ata Demirer giriş kısmında KUZ ve kıytırığın resmini çekmek istedim. Bisikleti sehpasına alıp arkamı döndükten sonra tam dengede durmadığından devrildi. Bisikleti kaldırıp sağlam duracak biçimde olduğunu gördükten sonra resmini çekebildim. Bisiklet devrilince darbe alan kıytırık maşası arka tekere sürtmeye başladı. Biraz düzelmeye çalıştım ama tam istediğim gibi değil. Çay bahçesinde çayları içelim artık, sonra hallederim.

20150319_131856

Parkın yanında bulunan caminin duvarına güvercin yuvaları yapılmış. Dört ayrı bölmede bir çok yuva üst üste.

20150319_131908

Geyikli çıkışında kıytırığın maşası tekerleğe iyice sürtmeye başlayınca durup gevşeyen cıvatasını iyice sıktım. Arada çok az mesafe var. İzmir’e gidince bu sorunu hallederim artık. Köylerden geçerek İzmir – Çanakkale yoluna tekrar çıktık. Kalabalık trafik gürültüsü ile baş başa gitmeye başladık. KUZ, kıytırık ve arkadan gelen arkadaşları çekiyorum.

20150319_164120

Yanımdan ilk önce Tamam geçiyor.

20150319_164125

Arkasından İrfan geliyor.

20150319_164138

Güneş ufka iyice yaklaştı KUZ, kıytırık ve ben, gölgemiz duvara vurmaya başladı. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150319_173541

Gelibolu yarımadası göründü karşı kıyıda. Çanakkale boğaz girişindeyiz. Güneş alçalmaya başlamış gökyüzünde.

20150319_174003_HDR

Dardanos tarafından giriş yapıyoruz Çanakkale’ye. Hava da kararmaya başladı. Çanakkale iskeleye vardık ve Tarihi saat kulesinde durup bir resmini çektim. Bu akşam pansiyonda kalacağız, İrfan daha önce yerini ayırtmış. Benim için de bir oda ayarladık pansiyonda.

20150319_195349

Pansiyona bisikletleri ve eşyaları yerleştirip akşam yemeğini yedikten sonra pansiyona dönüp sıcak su ile duş aldım. Sıcak su ile dizimin ağrıyan yerini iyice masaj ile yumuşattım. Ağrı neredeyse yok denecek kadar az. Kıytırığın verdiği zorluk dizimdeki yan bağların güçlenmesine neden oldu. Buna sevindim, daha kötü olabilirdi. Dün geceki soğuk bizi yormuştu, gece az uyku ve bisiklet sürme de iyice yordu. Sıcak yatakta uyumak gibisi yok diyerek fazla geç olmadan odalarımıza çekilip yatıyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 81 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

100. Çanakkale Şehitlere Saygı Turu Gelibolu 2. Gün

18 Mart 2015 Çarşamba

Altınoluk – Behramkale – Babadere köyü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Hadi anlat deseler anlatamam

Bir yere gidiyorken cayıp bir başka yere gitmeyi

Yani bir kunduzu karşıdan karşıya yüzdüren sezgi

Nedir ben bilemem ki

Belki bir raslantıdır da ondan mı sevdanın yeri

En yakın yeri

En uzak yeri

Bitmeyen yeri

Bitecek yeri

Farkedilmez zaten anlaşılmış sevdanın

Anlaşılmaz sevda ile bütün ekleri.

Edip Cansever

 

Öne çıkmış olan görsel, küçük gölet, arkada yüksek kayalıkta Behramkale görülüyor.

20150318_131400

Sakin geçen bir gecede güzel bir uyku çektik. Çadırımda deniz manzarası ile uyanmayı seviyorum. Böyle bir yerde uyanmak beni hayata daha sıkı sarılmama neden olmuyor. Henüz bahar ayında badem ve erik ağaçları dışındaki ağaçlar yaprak açmamış. Eli kulağında, kısa sürede sürgünlerden patlar. Karayoluna yakın olsak ta denizden gelen hafif rüzgar temiz bahar havası solumamızı sağlıyor. Güneş doğmuş, kuşlar cıvıldarken çadırımın içinden denizi seyrediyorum bir süre.

20150318_071150_HDR

Kamp yaptığımız işletmenin kumsalı. Henüz sezon açılmadı, sahilde kimseler yok. Eh insan olmayınca çöp göremiyorum etrafta. Sabah kahvaltısını yapmak için hazırlıklara başladık. Elimizde ne varsa ortak soframız zengin kahvaltı sofrasına dönüyor kısa sürede.

20150318_072544

Kahvaltının ardından çadırları söküp eşyaları bisiklete yüklüyorum. Eğer dengesiz İrfan yanımda ise ondan önce toplanmıyorum. İrfan’ın toplanması bittikten sonra son kalan eşyaları bagaja bağlıyorum. Yoksa bütün gün çemkiriyor yol boyunca. Hem arkadaşımı üzmemeliyim değil mi? Toparlanıp hazır olunca yola çıkıyoruz. Bir süre daha ana yolda ilerledikten sonra Küçükkuyu’dan Asos yoluna saptık. Denize yakın gitmek gerek. İrfan ile Tamam deniz kıyısında gidiyorlar.

20150318_094125

Sabah kahvemizi içmemiştik, canımızın çektiği bir yerde durup kahve takımımı çıkarıp cezveyi ocağa sürüyorum. Yolda kahvenin tadı bir başka oluyor. Keyfimiz yerinde. Üçümüzü kahve içerken çekiyorum.

20150318_104137_HDR

KUZ ve kıytırık, ikisi bir arada Çanakkale yollarında. Gerçi kıytırık biraz zorlamıştı geçtiğimiz günlerde ama artık iyice alıştım. Dizimdeki ağrı hafiflemeye başladı. Bakalım Asos yokuşları dizlerime ne yapacak.

20150318_120158

Su tüm canlılara hayat verir ve ben de suyun kıymetini bilirim. Küçük bir göletin kıyısında durup gökyüzünün maviliğine karışmış su birikintisi ile bütünleşiyorum. Tam bir bahar havası var, kuşlar cıvıl cıvıl etrafta uçuşmakta. Çiçekler açıp baharı karşılamış durumda. Çimenler yeşil bir halı gibi serilmiş altımıza. Ben mutluyum bu ortamda. Göletin önünde kollarımı açmış poz veriyorum. Kıytırık arkamda.

20150318_122214

İrfan ile Tamam da göletin kıyısında oturup bu doğal güzelliği seyrediyor. Kuz  ve kıytırık yanlarında.

20150318_122251

Asos’a vardık bile, bu kez normal olan yoldan değil de ara bir yoldan geliyoruz Asos’a. Şimdiye kadar rahat çıktım yokuşları, Diz iyi durumda ve ağrı giderek azalmakta.

20150318_123440

Bahar ayında olunca börtü böcek ortalıkta cirit atıyor. Uğur böceği Tamam’ın eline gelip konuyor. Tamam da buna sevindi, uğur getirsin diye dua ediyor.

20150318_124047

Henüz çiçek açmakta olan ağaçların dalları arasında Asos bir başka görünüyor.

20150318_124249

Uğur böceği bu kez Tamam’ın bagaj çantasının üzerine konmuş durumda. Bize uğur getireceğine inanıyoruz uğur böceğinin. Sarı çanta altında kırmızı çanta var.

20150318_124322_HDR

Geldiğimiz yol, bisikletim KUZ ve kıytırık.

20150318_124730

Asos, Behramkale köyü içinden geçiyoruz. Sağda zakkum ağacı var. Solda çam ağacı.

20150318_124928

Kayalık üzerine taş evler yapılmış. Kayalar düzgün ve uzun bir yapıda. Bu kayaların üzerine taş evler kondurulmuş. Nerden baksan 10 – 12 metre yüksekte.

20150318_125017

Bir dizi kaya kütlesi sıralı devam ediyor. Köylü de traktörünü kayanın dibine park etmiş. Eee bahçe olmayınca evin avlusu da yola çıkmadığına göre!

20150318_125022

Yeni adı ile Behramkale, turizm deki adı ile Assos tam kayalık tepenin üzerine kondurulmuş eski bir yerleşim birimi. Köyde turizm başlayınca taş evler kıymete binmiş. Yeni yapılan evler daha aşağılarda ve tuğla – betonarme yapılmış.

20150318_125138

Öğle yemeği için köyün dışında bir yer aramaya başladık. Yiyecek içecek hepsi var. Hava da açık ve güneşli, tam bahar havası. Bu güzel havada piknik yapılır diyerek yoldan çıkıp çalıların arasına gizlenmiş bir patikadan ilerlemeye başladık. Bakalım patika bizi nereye götürecek?

20150318_130718

Patika bizi eşsiz güzellikte, harika manzaralı küçük bir gölete çıkardı. Behram kale – Assos antik kenti ikisi bir arada tam karşımızda. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

20150318_131400

Yemyeşil çimenler halı gibi serilmiş, biz de bu yeşil halıya seriliyoruz.

20150318_131404

Tencere, tava, ocak, yiyecekleri heybelerden çıkarıp piknik alanına seriyoruz yeşil çimenler üzerine.

20150318_131425

 

Yeek yapmasını seven İrfan ocağın başında yemek pişirmeye başladı. Aşçıbaşı ne derse onu yapıyoruz, ne isterse anında elinde. Tamam İrfan ile beni çekiyor yamak pişerken.

20150318_131839_HDR

Tamam Assos ta hediye olarak aldığım el işi örme küçük bir çantayı bize gösteriyor suyun başında.

20150318_132029

Yemeğimiz piştikten sonra afiyetle yiyip karnımızı bir güzel doyurduktan sonra sıra bana geliyor. Kahve içilmez mi diyerek kahve takımını çıkarıp kahve cezvesini ocağa sürüyorum. Kahve keyfimiz de pek güzel oldu doğrusu. Manzaramızı çekiyorum, küçük bir kaya , çimenler, gölet ve çalılar.

20150318_132359

Yemeğimizi yedik, kahveler de keyifli içildi. Yemek üstüne çimenlerde bir süre uzanıp güneşlendik. Fırsatlar değerlendirilmeli, biz de fırsatları kaçırmadık. Dinlenme iyi geldi. Artık yola çıkmalı diyerek yola koyulduk. Kimi köy az uzakta ve güzel görüntü oluşturuyor.

20150318_165512

Rehberimiz İrfan her zaman olduğu gibi dengesiz yollara girmekten çekinmeden bizleri de peşinden sürüklüyor. Buradaki yollar henüz toprak ama düzgün ve bu yaz asfalt yapılma olasılığı yüksek. Toprak yolda Tamam gelirken çekiyorum.

20150318_165534

Alabildiğine geniş, ağaçsız, sadece çimenlerden oluşmuş otlakların içinden geçiyoruz. Her tarafta koyun sürüleri görmek olası.

20150318_173355

Gülpınar’a girmeden direk Tuzla’ya çıkıyoruz. Tuzla çayının geçtiği bölge kayalık ve toprak yapısı kahverengi ve sarı tonlarının kaynaştığı renk cümbüşü oluşturmuş durumda.

20150318_175313

Tuzlaya geldiğimizde güneş batmak üzereydi ve hava sıcaklığı hızla düşmeye başladı. Polar ve ceketimi giyip yola devam ettik. Bundan sonra resim çekmedim. Babadere köyü yakınlarına gelince hava iyice soğudu ve kararmaya başladı. Köyün girişinde çeşmenin arkasında kamp için uygun bir yer olunca fazla gitmeye gerek yok diyerek kampı kuruyoruz oracıkta. Çadırları kurduktan sonra yemeği yapıp karnımızı doyuruyoruz. Hava iyice soğudu ve kalın giyinmemize rağmen üşümeye başladık. Buraların havası başka oluyor demek ki. Yatmadan önce çaydanlıkta su ısıtıp yarım litrelik pet şişeye dolduruyorum. Uyku tulumunun içine, ayak ucuna yerleştirdim. Uyku tulumu pek iyi değil onun için takviye ısı gerek ayaklara. Dizimde ki ağrı iyice azaldı, fark etmiyorum bile, artık rahatsız etmiyor. Fazla geç olmadan yatıp uyuyoruz.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 68 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc