Aylık arşivler: Nisan 2022

2. Simav Eynal Bisiklet Festivali 1. Gün

26 Ağustos 2021 Perşembe

Simav’a araba ile gidiş – Eynal – Simav Fuar alanı – Eynal

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

ne güzeldi saçları

saçlarını yandan yandan savuruşları

vay anasını

nasıl da dönüp baktı

bir hercaimenekşe bakar gibi güneşe

vay anasını

bal değildi gül değildi insandı

öptükçe ballanırdı kokladıkça güllenir

vay anasını

kızamık kızıl sıtma çiçek sanırdım aşkı

gördüm de insan kılığında felaket şaştım

vay anasını

nelerimi alıp gitti bilemem ki

bir yerlerim çoğaldı

vay anasını

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, renkli çadırlar, yeşil, mavi ve beyaz renkli, iki katlanır sandalye. Arkada arabam Ford park etmiş.

DSCN2978

Zaman ne çabuk geçiyor, geçen zaman kısa gibi görünse de aradan 5 yıl geçmiş. Dile kolay! 5 yıl. Ama nasıl geçtiğini anlamadım bile. Bir çok iş, uğraş, gezi, tur bir de üstüne salgın nedeni ile kapanma ve iptal edilen festivaller nedeni ile ilkine katıldığım, tekrarı olmayınca anca bu günlere geldik. Festivali düzenleyen Simav da beden eğitimi Öğretmeni Şeref Akdemir. 2020 yılında festivali düzenlemek istedi, kayıtlar yapıldı ama gel gelelim gözle göremediğimiz virüs yüzünden salgın iyice azdığı için yapılamadı. Ben de kaydımı yapıp heyecanla bekliyordum güzelim Simav’ı ve Eynal kaplıcalarını görmek için. Hele muhteşem doğası ile Karagöl’ü. Orada bir kayanın üstünde kahvemi içmiştim. Göl manzaralı kahve içme hayalini yaşıyordum. Neyse bu yıl, yani 2021 yılında düzenleneceğini öğrenince Şeref hocayı telefon ile arayıp kaydımı ilk yaptıranlardan birisiyim. Geçtiğimiz yıl hiç bir festival yapılmamıştı, bu yıl da pek yapan olmadı salgın nedeni ile. Bisiklet sürmeyi, arkadaşları özledim. Onların da beni ve kahvemi özlediklerine eminim. Haziran ayının sonlarında Afyon Frig vadisi festivaline katılmıştım. Uzun süredir görmediğim arkadaşları görüp hasret gidermiştik. Birbirimizi özlemişiz, birlikte olmayı, muhabbeti, bisiklet sürmesini, yemek sırasını, çadırda yatmayı.

Simav’a gitme planlarını yaparken bir arkadaşım karavan ile gideceğini söyleyince birlikte gitmeyi planladık. Festivalin başlamasına bir kaç gün kala kendime yeni bir araba aldım. Eski olmasına karşı beni getirip götürecek kadar iyi durumda. Ama arkadaşımla sözleşmiştik. Festival gününe bir kaç gün kala bir de baktım ki arkadaş bisikletle yola çıkmış bile, kamp yaptığı yerden resimler atıyor sosyal medyaya. Ne bir haber, ne “Ben yola çıkıyorum, sen de gelir misin?” Ya da “Nasıl gitmeyi planlıyorsun, ben karavan ile değil de bisikletle yola çıkacağım” demeden yola çıktı. Neyse önemli değil kendi olanaklarım var, kimseye de muhtaç değilim. Sonra yeni araba almışım. Arabayı test ederim yolculuk boyunca. Beni eken arkadaşa zamanı gelince iki çift lafım olacak. O da yeri gelince söylenecek. Daha zamanı var.

Neyse uzatmayalım, Simav’a gidecek olan Cengiz Çarkacı ile anlaştık gitmek için. 26 Ağustos Perşembe sabahı bisiklet taşıyıcısını arabanın arkasına taktım. Bisiklet taşıyıcısı bagaj kapağına takılan aksesuar yüzünden tam oturmuyor ama bir şekilde takmayı becerdim. Bisikletim KUZ tekerlekleri sökük halde yükledim. Daha önce yanıma alacaklarımı hazırlamıştım. Nasıl olsa araba var diyerek bir de battaniye koydum alacaklarım arasına. Simav’da geceleri soğuk olur, battaniye gerek. Çantaları da arabaya yükletip Cengiz’i evinden aldım. Onun da bisikletinin tekerleklerini söküp taşıyıcıya sağlamca bağladım. Birlikte yola çıktık, yolumuz Salihli, Demirköprü barajından Demirci ve Simav. Yaklaşık 260 Kilometre yol gideceğiz. Arabam LPG gazlı, depoyu tam doldurdum, bakalım ne kadar yakacak, onu hesaplayacağım. Arabanın motoru yeni yapılmış, siboplar sıkı durumda. O yüzden 90 Km hızı geçmemeye çalışıyorum. Demirci kasabasında depoyu bir daha doldurduk. Hesaba göre 100 Kilometrede 14 litre yakıt yakıyor. Biraz fazla yakıyor gibi. Dağlara çıktık, Simav’a dağlardan inerken frenlerin pek tutmadığını hissedince düşük viteste sorunsuzca Simav’a vardık.

Yolu bildiğimden Simav Eynal kaplıcalarını kolayca buldum. Kamp yapılan yer futbol sahası. Arabam ile sahanın içine girerek çadır kuracağım yerin arkasına park ettim. Arabadan eşyaları ve bisikletleri indirip tekerleklerini taktık. Çadırı kurup eşyaları yerleştirdim. Kamp yeri sabit olunca tüm eşyalar çadırın içinde. Yanıma battaniye almıştım. Buranın geceleri yaz olsa da serin geçeceğini biliyorum. İyi ki battaniyeyi yanıma aldım. mat çantanın içinden çıkmadı. O yüzden battaniyeyi altıma sereceğim. Bizden önce gelenler çadırlarını kurmuş bile. Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarla hasret gideriyorum. Ne çok özlemişiz kamp ortamını, arkadaşlıkları ve sohbeti.

Çadırlar sıra ile kurulmuş bozulmuş top saha çimenleri üstüne. Çadırlar renkli ve onlarcası sıralanmış. Arkada tepeler var, gökyüzü masmavi. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN2979

Kayıt masasına gidip kaydımızı yapıyorum, formaları ve hediyemizi aldım. Formamı hemen üzerime giydim. Formanın rengi açık yeşil tonda. Kayıt yerine iki tane üstü kapalı, etrafı açık çadır kurulmuş. Burada iki tane su pınarı konuşmuş. Soğuk suları pınardan içeceğiz. Bisikletler, bisiklete binenler kayıt masasının yanında.

DSCN2980

Akşama kadar sohbet, muhabbet sürdü. Çadırımın yanında Doktorumuz Mete Güney var. Gitarını da getirmiş, müzik bol festival boyunca. Mete gitarını çalarken resmini çekiyorum gece karanlığında flaş ışığı ile.

DSCN2982

Bu gün günlerden Perşembe. Haliyle Perşembe akşamı bisiklet turu var tüm Türkiye’de. İzmir’de başlayıp tüm Türkiye’ye yaygınlaşan Perşembe akşamı bisikletçileri, kısaca PAB Simav Eynal bisiklet festivaline katılanlar çok olunca Perşembe akşamı bisiklet turu yapmayı planlamış Şeref Akdemir. Bu günlerde de Simav’da panayır kurulmuş. Halk akşamları panayıra gelip eğlence ve alış verişe geliyorlarmış. Belediye bir alanda panayır kurmuş, yiyecek, içecek ve eğlence yerleri ayrılmış geniş bir alana. Perşembe günü festivale gelen bisikletçilerle arka yollardan panayıra doğru gittik bisikletlerle. Yaklaşık 8 Kilometre bisiklet sürdükten sonra panayıra vardık. Belediye görevlileri bizlere yer ayırmış. Bisikletleri oraya park ettik. Şeritle çevrelenerek başında da güvenlik için bekleyenler olacak. Aralarında pahalı bisikletler var. Ederi yüksek. Bisikletler güvenli yerde durmalı. Herkes panayır alanına gelince bisikletlerle topluca resim çekilmek için yan yana dizildiler. Ben de onları çekiyorum. Panayır alanına dikilen direklere tel gerilip küçük Türk bayrakları ve belediye flamaları asılmış. Aydınlatma direklerindeki kuvvetli ışık kaynakları sayesinde ortalık aydınlanmış durumda.

DSCN2985

Belediye zabıtaları ve görevlileri bizlere çay ikram ediyor, bizler de içiyoruz. Belediye başkanı aramıza gelip bizlere hoş geldiniz diyor. Bizler de bisiklet festivaline verdiği destekten dolayı teşekkür ediyoruz. Ayrıca panayır için de kutluyoruz genç belediye başkanını. Sağda festivali düzenleyen Şeref Akdemir, belediye başkanı, yardımcıları da yanında. Belediye başkanının karşısında bisikletçiler sıralanmış karşılıklı konuşuyorlar.

DSCN2989

Belediye başkanı, Şeref Akdemir ve bisikletçileri çekiyorum birlikte. Arkada belediyeye ait iki katlı bina var.

DSCN2990

Panayıra eğlenmeye gelen insanlar ve çocukları deveye binip tur atıyorlar meydanda.

DSCN2991

Çocukları taşıyabilecek kadar küçük Midilli atları da var panayırda. Çocukları ücret karşılığında bindiriyorlar. Normal insanların bel hizasında Midilli atı. Gölgesi yere vurmuş öylece bekliyor müşterisini Midilli atı.

DSCN2992

Panayırdaki oyuncaklar bisikletçilere ücretsiz binileceğini söylediler. Kimisi oyuncaklara binmek için gittiler. Kimisi de panayır alanını gezmeye çıktı. Ben de panayır alanındaki satıcıları dolaşıyorum Cengiz Çarkacı ile birlikte. Kendimize külahta dondurma alıp yalaya yalaya tezgahları dolaşmaya başladık. Herhangi bir şey almaya niyetim yoktu ama iki tane şiş aldım kendime. Bisiklet turlarında sucuk pişirmek için gerekiyor. Panayırı dolaşıp bisikletlerin yanına döndük. Hareket saatine daha var. Gökyüzünde Ay belirmiş, dolunay bitmiş, sağ tarafının bir kısmı karanlıkta. Fotoğraf makinesinin optik zoomunu kullanıp Ay’ı iyice yakınlaştırıp çekiyorum net olarak. Aydaki kraterler, parlak düzlükler net olarak görülüyor.

DSCN2993

Herkes toplanınca birlikte yola çıktık. Geldiğimiz yoldan geriye doğru bisikletleri sürüp kamp alanına geldik. Bisikletleri park edip çadırların önünde sohbet ediyoruz bir süre. Yeni gelip çadır kuranlar olmuş. Çadırlar da çoğalmış akşamdan beri. Belli bir saatte susup çadırlara çekildik. Artık dinlenme zamanı diyerek tatlı bir uykuya daldım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 16 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Kano Yapımı 1

Bir kano nasıl yapılır?

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Kano projesi 1

 

El Salla

Bak görüyor musun denizi

Deniz çalkalanıyor kımıl kımıl,

Şu an kano ile geçiyorum

Bana el salla

Yelken açık

İmbat rüzgarı esiyor efil efil

Elim yekeyi tutmuş

Gidiyorum

Bana el salla

El salladığını görürüm

El sallayalım kendimize

Bak önde sen oturuyorsun

El salla kendine

Bana da el salla, ikimize de

Kano ile buradan geçerken

Kendimizi göreceğiz

Bize el salladığımızı

Biz bize el sallıyoruz…

Hadi biz de el sallayalım

Kendimize

Urim Baba’CAN 29 Eylül 2021 Çarşamba

(İlk yazdığım şiir)

 

Öne çıkmış olan görsel, çatıda mukavva kano prototipinin içine oturmuş, elimde kürek, başımda siperli şapka.

IMG-20210321-WA0006

Uzun süredir, neredeyse 10 yıldır bisiklet turları yapıyorum. Kendi gücümle, kimi zaman tek başıma, yalnız. Kimi zaman yanımda birisi yada kalabalık grupla bir çok kez tur yaptım. Görmediğim yerleri gördüm, arkadaşlarım çoğaldı, dostlarım oldu. Yolda insanları tanıdım, iyisiyle, kötüsüyle. Yol bana hayatı, anı yaşamayı öğretti. En güzel yerleri görmemi, bir kahvenin kaç yıl hatırı olduğunu öğretti. Dağlarda akan çağlayanlardaki buz gibi sulara üşümeden girebilmeyi öğretti. En önemlisi de sabır etmeyi öğretti. İnsanlara karşı sabır etmek zor olsa da bunu öğrendim; Sabretmeyi, onları dinlemeyi. Herkesin anlatacak bir hikayesi vardır. Dinlemeyi öğrendim. İyi ve güzel şeyleri düşündüm ve şimdiye kadar hep iyi kişilerle karşılaştım. Kötü birisi karşıma çıkmadı ve kötü olaylar başıma gelmedi. Bir insan ne düşünüyorsa o karşısına çıkar. “İyi düşünürsen iyi şeylerle karşılaşırsın” düsturu hep aklımda. Yolda giderken hikayemi yazıyordum an be an. Gördüğüm güzelliklerin resmini çekip hikayelerimle birlikte hazine torbama atıyordum sürekli. Hikayelerim zamanla demlenip olgunlaşıyordu ve zamanı gelince gezip gördüğüm yerleri, yolu yazarak sizlerle paylaştım. Yazdıkça daha iyi yazmayı, hatasız, akıcı halde hikayelerim gün yüzüne çıktı. Yolda hem yalnızdım hem de kalabalıktım. Kalabalık içinde yalnız olduğum zamanlarda sürekli düşünüp yeni fikirler oluştu kafamda. Bir sonraki turumun rotası oluşuyordu, yada arkadaşlarıma kahve yapabileceğim bir yer. Sonunda Urim Baba’nın kahvesi ortaya çıktı. Dostlarım çoğaldı, sürekli de çoğalıyor. Yaptığım kahveler kırk yıl hatırına değil, bir kaç güzel söz, muhabbet yetiyor bana.

Hayatım boyunca sürekli hayallerim oldu, tıpkı bir çocuk gibi. İçimdeki çocuk duruyor hala. İçimdeki çocuk bazen dışa vuruyor ve benim hayallerimi gerçekleştiriyor. Hayallerin gerçekleşmesi kolay! Hemen yola çıkıyorum. Yola çıkınca hayallerim gerçekleşmeye başlıyor ve yaşıyorum an be an.

Hayallerimden birisi de deniz, Dünyanın dörtte üçü deniz. Ve ben de deniz kıyısında yaşıyorum. Çocukluğum yaz aylarında deniz kıyısında geçti. Yüzdüm, balık avladım, midye topladım, kayıklara bindim, daldım. Denizin içindeki dünyayı keşfettim. Daha da keşfedeceğim çok şey var. Dünyada şimdiye kadar denizciler bir çok maceraya atılmışlar. Bir çok yeri keşfetmişler, en son Amerika’yı keşfetmişler. İçimdeki çocuk “Sen de Amerika’yı keşfet” diyor sürekli. Amerika’yı bir daha mı keşfedeceksin? diyebilirsiniz. Siz deyin bunu. Ben kendi Amerika’mı keşfedeceğim. Herkesin Amerika’sı ayrı ayrıdır. Bunun için denizci olmak gerek bir yerleri keşfetmek için. Özellikle de Amerika keşfedilmeli. Keşfederken sizlere anlatacağım bir bir.

Uzun zamandır hayalini kurduğum ve son zamanlarda yoğunlaşan düşüncelerimde kendi kanomu kendim yapmak ve denize açılıp yeni maceralara atılmak. Böylece araştırmalara başladım. İnternet sonsuz bir kaynak, sadece ne istediğini yaz, insana milyonlarca başlık, kaynak ve olanak sunuyor. İşte bunlardan birisi Yelkensever adlı bir grupta yelkenli kano hakkında paylaşım yapan Bahadır Eği. Bursa’da yaşıyor, kendisi mühendis. Henüz yüz yüze tanışmadık ama sosyal medyadan tanışıyoruz bir çok kişi gibi. Facebook ta sürekli onun paylaşımlarını görüp okuyorum. Paylaşımlarında yelkenli kano nasıl yapılır, yapanlar hakkında bilgiler sunuyor. Ben de Bahadır Eği’nin paylaştığı bilgilerden ilham alarak kendi kanomu yapmaya karar verdim. Kano yapımında yapım bilgilerini toplamaya başladım.

“Peşinden gidecek cesaretin varsa, bütün hayaller gerçek olabilir!” – Ernesto Che Guevara .

Hayalimdeki yelkenli kano resmini kurşun kalemle çiziveriyorum kağıda. Resimde deniz hafif dalgalı, kano önünde yelken var, açık. Direğin tepesinde küçük bir bayrak takılı, arkada elinde dümen yekesini tutmuş şapkalı olarak ben oturuyorum. Deniz çalkantılı.

IMG_20200928_085833

Hayalini kurduğum yelkenli kanonun bir örneği aşağıdaki resimde. Kano yaklaşık 5 metre uzunluğunda, 70 santim eninde, 35 – 40 santim yüksekliğinde. Ön tarafa yakın bir yere takılmış yelken direği kano boyu kadar var. Kırmızı renkte yelken takılmış. Kanonun gövdesi beyaz renkte. Arkasına da iner – kalkar dümen, kalkık durumda. Yan tarafına ilave küçük boyutta ikinci bir gövde kanoya üstten tahta ile bağlanmış. Bu ilave gövde kano yelken açarken devrilmemesi için. Bu yüzden yelken direği kano boyu kadar uzun. Kanoyu karada rahatça taşımak için altına iki tekerli taşıyıcı konmuş. Kano yeşil çimenli tarlanın yanında duruyor, sağda ağaçlar.

105558899_3300528676665842_6215064967895239441_o

Bu da beş parça eklenip yapıştırılmış konrtaplak kano. Henüz bitmemiş kano, ben de bu kano örneğinden yapacağım.

104630331_2600527513568297_468544718017895691_o

İnternette bulduğum resimlerden bir kano çizimi. Kano gövdesi, yelken, dümeni ve kanonun devrilmemesi için ortada salma çizimleri. Salma yaklaşık bir metre kadar. Yapacağım kanonun ölçüleri yok, kimse de ölçüleri ne kadar diye paylaşmamış. Adamlar planları para ile satıyorlar. Belli bir emek ve çalışma yapmışlar, onun için bedava yok. Ben de kendime göre göz kararı, el yordamı ile ölçüleri çıkartacağım.

110313217_2626321960988852_1460030388637249147_n

Kano ilgili bilgileri toplamaya çalışırken kendime amatör denizci belgesi çıkartayım dedim. Gerçi kano için herhangi bir belge istenmiyor ama ne olur ne olmaz belgemi çıkarayım kenarda dursun. Hem kolay hem de ucuz olarak sınava girip belgeyi aldım Ulaştırma ve altyapı bakanlığından. İşte belgemin resmi aşağıda.  Rengi mavi, solda yuvarlak Türk bayrağı, sağda bakanlığın logosu. Belgede yazanlar; Ulaştırma ve altyapı  bakanlığı, Deniz ve iç sular düzenleme genel müdürlüğü Amatör Denizci Belgesi, Özel tekneleri deniz ve iç sularda sevk ve idare etmek için geçerlidir. Belgenin arkasında resim ve kimlik bilgileri var, bunu paylaşmıyorum. Yazıların altında da İngilizce yazılı.

IMG_20201009_133821

Kano çizimlerini resimden alıp grafik olarak büyüttürüyorum grafiker arkadaşım Dilek Boyacı tarafından. Ölçüler bire bir.

WhatsApp Image 2022-02-13 at 22.18.06

Sonra yeğenimin çalıştığı Can fotokopide bastırıyorum. Yapacağım kano kontraplak ölçüleri olan 125 X 250 boyutlarına göre. İki kontraplak yan yana 5 metre boyutunda. Çizimler de bire bir boyutunda basıldığı için gelen baskı 7.5 metre boyutunda. Parça çizimlerine göre kesiyorum üç parça olarak. Ölçüler resme göre olduğu için ilk önce mukavvadan yapacağım. Kemeraltında karton, mukavva, kağıt satan dükkanlardan 2 mm kalınlığında, 50 X 100 santim boyutunda mukavva alıyorum bir top. Kano ölçülerine göre yeterli. 20 tane mukavva var. En geniş yer olan salonda yere serip birleştiriyorum mukavvaları. 5 tane yan yana koyunca 100 X 250 santim boyunda oluyor. Enden biraz kısa ama idare edeceğim artık. Parça parça, yanlar ve ortalar aynı yerde çizili kağıdı karton üzerine koydum. Yerde iki parça 100 X 250 santim boyutlarında mukavva var. Biri boş, birinde çizili kağıt serili.

DSCN0573

Kırtasiyeciden de 10 tane mavi renkte karbon kağıdı aldım. Şablon kağıdın altına karbon kağıtlarını koyuyorum. Sarı renkli tükenmez kalem ve 12 santimlik üçgen cetvel ile parça parça çizmeye başladım çizgiler üzerinden. Kalem ile çizgiler üzerinden geçtikçe alttaki mukavvaya karbon kağıdı da mavi renkli çizgiler çiziliyor. Küçük cetvel seçmemin nedeni eğri olan yerleri küçük çizgilerle dönebilmek.

DSCN0574

Salonda geniş olan rabıtalar üzerinde çizim yaparken kendimi çekiyorum. Yerde oturmuş, elimde cetvel ve kalem ile çizgiler üzerinden geçiyorum. Salonda koltuklar kenarlarda. Televizyon sağda çalışır durumda.

DSCN0575

Bire bir ölçekte tüm parçaları çizip maket bıçağının keskin tarafı ile mukavvaları kesiyorum. Kesim işlemi bittikten sonra tüm parçaları yan yana koyup resmini çekiyorum. Salon boyu anca yetiyor. Parçalar 5 tane, sağda çekyat ve koltuk, solda televizyon ünitesi. Yerde cilalı rabıta tahtaları parlıyor.

DSCN0696

Parçalar hazır, hepsini işaretliyorum bir bir. Bu işlemi yaptıktan sonra kaldırıyorum çatıya kalıpları. Sıra geldi sehpayı yapmaya. Marangoz atölyesinde çalıştığım için marangoz arkadaşla birlikte üç tane eşek için ne kadar kereste gerek diye hesap yaptık. İki tane 5 X 10 kalas yeterli olacağını hesapladık. Keresteciden 5 X 10 X 300 boyutlarında iki tane kalas aldık. Planya üzerine koyup çekiyorum kalasları.

IMG_20201009_174809

Şimdi gelelim çalma işine. Keresteciler nedense testere payını satacağı müşterilerden çalıyor. Benim aldığım kalasın ölçüleri 5 X 10 X 300 santim boyutlarında. Boyları tam 3 metre, bunda bir sıkıntı yok. Esas olan en ve kalınlık. 10 santim olması gereken ölçü nedense 9.2 santim geliyor. Tahta metredeki ölçüler öyle gösteriyor.

IMG_20201009_174835

Kalınlıkta da problem var! 5 santim olması gerekirken 4.5 santim ölçülerinde. Benim yapacağım işte ölçülerimde tutturabilmek olanaksız. Ben keresteyi keseceğim, planya ve kalınlıktan geçirip düzelttikten sonra ölçüler iyice küçülüyor. 5 X 10 diye aldığım kereste kesilmeden 4 X 9 santim ölçülerine geliyor. Bir de ortadan iki yada daha çok parça kesersen testere payı iyice küçültüyor. Aslında dürüst olsalar testere payını yine alsınlar ama ölçüler 5.5 X 10.5 santim ölçülerinde kesip satmaları gerek. Planya ve kalınlıkta bu ölçüler 5 X 10 santim olacak. Keresteci satarken hesabını 5.5 X 10.5 olarak hesaplasın. Yani hırsızlık diz boyu. Oturup hesapladım, yaklaşık 5 yada 6 keresteden bir boy çalmış oluyorlar. Bunları satanlar Müslüman diye geçinir, namaz da kılarlar göstere göstere. Bizden aldıkları ücret 5 X 10 santim ama verdikleri 4.5 X 9 santim. Kimse dürüst değil bu konularda.

IMG_20201009_174852

Neyse ben kereste boyutlarına göre kesip biçiyorum. Planya ve kalınlıktan geçirip temiz tahtalar elde ediyorum. Sonra makine ile zımparalıyorum bir güzel. Elimde üç tane eşek yapacak kadar tahta çıktı kılı kılına. Hepsini bir araya topladım tezgah üstüne ve çektim bir poz.

IMG_20201012_085638

Parçaları birbirine eklemek için planyada oyuklar açtım. Sağlam olması için sıvı çivi sürüyorum ek yapacağım yerlere. Bu sıvı çivi tahtaları öyle bir yapıştırıyor ki birbirinden ayırmak olanaksız. Ayrıca suda da çözülmüyor, bunu test ettim. Üç tane eşek sehpası sıvı çivi ile birleştirip işkencelerle sıkıyorum. Sıvı çivi iki saatte kuruyor. Fazla beklemek gerekmiyor.

IMG_20201017_145428

İki saat sonra işkenceleri söktüm, üç tane eşek sehpası hazır, yan yana duruyor marangoz dükkanında. Halk dilinde bu sehpalara Eşek diyorlar.

IMG_20201017_163725

Yapacağım kano projesi için bir isim bulmam gerek. Nasıl olsa kaptanlık belgemi aldım, artık amatör olsa da kaptanım. Aklıma “Gemisini yürüten kaptan” ismi geldi. Hemen facebook ta grup kuruyorum bu ad altında. Aşağıdaki linkten gruba ulaşabilirsiniz.

https://www.facebook.com/groups/2784168035163356

Arkadaşlarımı da ekliyorum gruba. Benim kano ile ilgili yaptıklarımı bu grupta görebilirsiniz. Eşek sehpasının üst tarafına Gemisini yürüten kaptan olarak yakıyorum.

IMG_20220203_091534

Alt parçaya da küçük yelkenli bir kano, arkada biri oturuyor durumda ve kaptan urimbaba’CAN olarak yakıyorum.

IMG_20220203_091300

Sıra geldi sehpalara isim vermeye. Madem halk dilinde bu sehpalara Eşek diyorlar. O halde bilinen isimleri olmadı. Sehpanın birine “Sıpa” yazarak yakıyorum dik olan tahtasına.

IMG_20220203_091422

İkincisine “Karakaçan” olarak yakma işlemi gerçekleştiriyorum.

IMG_20220203_091400

Üçüncüsüne de “Kadife” olarak yakıyorum.

IMG_20220203_091341

Eşek sehpaları hazır, sıra geldi kanoyu yapacağım yere. Şimdilik kapalı ve gözden uzak bir yer olan çatıda yapacağım. Çatı karma karışık bir halde. İlk önce çatıyı aralayıp düzenlemeliyim. Çatıda bir masa ve bir sürü eşya, solda Türk bayrağı var.

IMG_20210102_141854

Orta bölme boyumu biraz aştığı için masayı başka bir yere taşıdım. Fazla olan eşyaları da kenarlara bir yerlere koydum. Boşalan yeri bir güzel süpürdüm. Ardından Eşekleri dizdim boydan boya.

IMG_20210102_162325

Eski dolaplardan söktüğüm suntaları birleştirip Eşeklerin üzerine koydum. Kano yapılırken uzun bir tezgah oldu bana.

IMG_20210102_173311

Kestiğim mukavva parçalarının hepsini sehpanın üzerine koydum. Sehpanın boyu 5 metreyi geçkin.

IMG_20210102_173456

İlk önce kanonun taban parçalarını birleştirip ek yerlerine mukavva parça kesip tutkal ile yapıştırdım.

IMG_20210102_173754

Ek yerlerinin iyice yapışması için kalın tahtaları üzerine koyup işkenceler ile sıkıştırdım.

IMG_20210103_134201

Diğer yan parçalarını da aynı şekilde yapıştırıp birleştirdim. Alt ve yan parçayı yan yana getirip bağlantı deliklerini deldim. Bu deliklere plastik cırt kelepçe ile birleştireceğim.

IMG_20210306_141226

İlk yan parçayı alt kısımla plastik cırt kelepçe ile birleştirdim. Delikler sık aralıklarla olduğu için birleşme istenilen şekilde oldu.

IMG_20210306_141239

İki yan parça alt kısımla birleşti. Ön ve arka kısım da plastik cırt kelepçe ile birleşince kanonun bir kısmı ortaya çıkmış oldu.

IMG_20210306_150517

Kanonun burun kısmının yakından görünümü. Taban parçası uca doğru iyice daralarak sivri biçimde olduğundan yan parçalarla birleşince uç kısmı kalmış oldu.

IMG_20210306_150529

Arka kısmı da tam birleşik değil. Dar bir aynalık kesilip konacak. Taban yaklaşık 10 santim açık durumda. Üstte doğru genişleyecek.

IMG_20210306_150547

Üst yanları da birleştirdim ve kano ortaya çıktı. Burun tarafına yelken bezine basacağım logoyu çiziyorum kara kalem ile. Logo daha önce aklımda vardı. Ona göre el ile çizmeye başladım. Logo şöyle bir şey; Urim Baba’nın kahve logosundaki gibi tüy ve cezve duruyor Tüyün sapındaki bisiklet tekerleği yerine gemi çarkı. O da yuvarlak, dış kısmındaki çıkıntı çubuklarla dümeni rahatça çevirebiliyorsun. Ortasında da gemi çapası. Tam istediğim gibi oldu. Altına da Kaptan Urim Baba yazıp bitirdim. Ek yarlerindeki plastik cırt kelepçeler görünüyor. Sonradan sökeceğim için plastik cırt kelepçenin fazlalığını kesmedim.

IMG_20210321_142116

Kanonun önden görünüşü. Burun kısmında logo, kanonun yan duvarlarının düzgün durması için mukavva parçaları yapıştırdım şerit halinde. Mukavvanın kalınlığı 2 milim olunca kendi başına dik ve düzgün durmuyor. Sık aralıklarla bağlı plastik cırt kelepçeler Kanoyu ayakta tutuyor.

IMG_20210321_143422

Tam ortaya tahtayı destek olarak koyarken çekiliyorum bir poz.

IMG-20210320-WA0002

Kano bitti ve elime kano küreğini alarak içine oturdum. Kürek tek taraflı. Üzerimde kırmızı renkli Ay Yıldızlı tişört ve başımda siperli gri şapka var. Eşek sehpaların üzerinde yaptığım kanonun içinde kürek çeker gibi poz veriyorum. Resim çekilirken hayal ediyorum denizde kürek çekerken. Bir gün mutlaka bu hayalimi gerçekleştireceğim. Şimdilik kano mukavva olsa da gerçeğini yapacağım kano kontraplaktan olacak. Solda bisiklet lastiği ve jant görünüyor. Çatı tahtaları ve kiremitler başımın üstünde.

IMG-20210321-WA0006

Kano örneğini yaparken ve yaptıktan sonra sosyal medyada ara sıra yapım aşamasında paylaştım resimleri. Kimisi merak ediyor ve soruyor; “Kanoyu çatıdan nasıl çıkaracaksın?” diye. Ben de bu sorulara anlam veremediğimden “Meslek sırrı” diye cevaplıyorum. Ne yaptığımı anlamayanlar düşünüyorlar nasıl çıkaracağımı. Gerçekten nasıl çıkar bu çatıdan 5 metrelik kano? Bence çok basit ama öyle çıkarmak gibi bir düşüncem de yok. Hem neden çıkarayım ki? Yaptığım kano prototip ve ölçüleri deneme yanılma yöntemi ile çıkarmak. Kesecem, biçecem ve istediğim ölçüleri tutturduktan sonra sökeceğim yaptığım kanoyu. Zaten malzeme mukavva. Ne kadar dayanır ki. Kalınlığı 2 milim ve çabuk yırtılma olasılığı var. Elyaf ile kaplasan da denizde çabuk parçalanacağını biliyorum.

Neyse, bu proje hoşuma gitmedi. İstediğim biçimde olmadı ve çok ek yeri var birleştirilecek. Neyse ki imdadıma yelkensever Bahadır Eği’nin paylaştığı bir videoyu izleyince Yaptığım projeden vaz geçtim. Yaklaşık 6 dakikalık bir video hızlandırılmış çekimle kanonun yapımını gösteriyor. Videodaki proje kafama yattı. Videonun linki aşağıda

https://www.youtube.com/watch?v=VCkARrO_iEc

Basit, fazla ek yeri yok ve pratik bir biçimde kano yapılıyor. 125 X 250 santimlik iki kontraplak plakası ortadan birleşip 5 metrelik kocaman bir plaka tek parça gövde olarak kullanılıyor. Videoyu defalarca izledim nasıl yapılıyor diye. Bir de kafama yattığı için proje beynime çizildi bile.

Videonun paylaşılması projenin serbest olması nedeni ile. Artık zaman aşımını geçmiş olduğu için bu projeyi uygulayabilirim. Bu arada kano yapımında uygulayacağım dümen ve salma hakkında gerekli bilgileri de topladım. Videoda kano ölçüleri yok, nasıl kesilecek nasıl yapılacak belli değil. Sadece görüntüler var. Videoda konuşma yok. Ama bu bile bana yeter. Sadece bunlar değil denizcilikle ilgili bilgiler, düğüm çeşitleri, fırtına zamanlarını da kaydediyorum. Bana ileride gerekli olacak bilgiler bunlar. Hazine torbama koyuyorum. Gerekli olunca torbamdan çıkaracağım.

Yaptığım kano projesinden vaz geçtiğimden kanoyu söküp parçaları kesiyorum ufacık ufacık. Bu mukavvalar artık işe yaramaz şekilde yıprandığı için sobada güzel yakıt olur. Tezgah temizlendi, elimde kalan 6 adet mukavva yeni projemde kullanacağım. Mukavvalar birleşince 100 X 300 santimlik bir plaka olacak. Kano ile ikinci proje yazısında görüşmek üzere. Şimdilik bu kadar.

Hayal kurmaktan vaz geçmeyin.

Eşpedal Bisiklet Turu 9. Gün

10 Ağustos 2021 Salı

Ören – Bahadınlı – Karadere – Ören

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası

evler yemen türküsü

sokaklar seferberlik

öyle bir gariplik ki

öyle bir tedirginlik

yaz başında güz sonrası

ayvalar çiçekteydi

güller daha tomurcuk

açıl demişti güneş

açılmıştı kıraçta kış elmaları

çözül demişti güneş

çözülmüştü yılanlar karanlık odalarında

dallarda yuvalar tüy kokuyordu

düğünçiçekleri şenlikli

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, masa üzerinde içi dolu kahve fincanı, bir bardak soğuk su. İki kumru kuşu masadaki buğdayları yiyor.

IMG_20210811_073228

“Buraların kralı kim?”

“Senden başka kimse var mı!”

“Tabi ki kral sensin. Yaşasın kralımız.”

“Yaşasın kralımız! yaşasın kralımız!”

“Evet kral benim!”

Aynen böyle dediklerinden emindim. Bu seslerle uyanıyorum. Bahçenin bir köşesinde kaz kümesinden gelen seslerle sabaha karşı uyandım. Sürü lideri olan kaz ilk önce sert bir sesle öttü, ardından diğer kazlar da kalabalık seslerle ona cevap verdiler. Sabahın dört buçuğu. Kazların yüksek perdede çıkardığı sesleri duyduktan sonra uyuyamadım bir daha. Çadırımdan çıkıp kazların olduğu kümese doğru baktım. Kesik kesik, kısa sesler çıkarıyorlardı. İlk duyduğum sesler gibi ötmeden. Kamp alanındaki çadırlardakiler derin uykudalar. Ortalarda çıt yok, tuvalete gidip geldim çadırıma. Ne kadar uyumaya çalıştımsa da uyku denen şey çoktan gitmişti. Hava şimdiden sıcak, örtünmeden matımın üzerine uzanmış olarak düşüncelere daldım. Hani derler ya ilham perileri geldi, işte öyle bir duruma girdim. İlham perileri geldi düşüncelerime. Düş görmeden düşler düşüncelerimde oluşmaya başladı.

İkinci kez Eşpedal ile birlikte yaz kampı yaptım. Bir çok kör arkadaşla tanıştım, benim için çok değerliler. Onlardan çok güzel şeyler öğrendim ve bana ilham olduklarına eminim. Görmedikleri için yaşamla mücadele etmeleri güçlenmişti. Ve bu mücadeleyi ben de onlarla birlikte yaşıyorum, öğreniyorum. İşte bu yaşadıklarımı ilham perileri bana yazacak olduğum yeni fikirler, roman gibi kafamda oluşmaya başladı. İlham perilerimden birisi daha önce birlikte pedal çevirdiğim Songül ve dünden beri pedal çevirdiğim Özlem. İkisi de bana yazacağım roman için ilham oldular. İkisi de değerli insanlar. Bakalım neler yazacağım, ana fikir ve olayların gelişimi kafamda oluştu. Beynimin bir köşesine yazıldı ilham perileri tarafından. Herhangi bir not yada kayıt almadım. Ama iyi bir şeyler yazacağımdan eminim.

Bu düşüncelerle gün ağardı, Güneş doğmadan çadırımdan çıkıp kahvemi pişirmeye başladım. Henüz uyanmış olan yok. Tam Güneş doğarken kahve pişiyor ve afiyetle içiyorum Güneşin ilk ışıkları ile. Kaz kümesinin olduğu tarafta, okaliptus ağaçları arasından Güneş yeni doğmuş, kızıl rengini Dünyaya vurmaya başlamış bile.

IMG_20210810_062952

Kahvemi Güneşin ilk ışıkları ile içtikten sonra az ilerideki çadırdan Özlem dışarıya çıktı. Onu sessizce izlemeye başladım. Çadırından çıkar çıkmaz doğrulup tam sağına dönerek yürümeye başladı. Amacı ağacı bularak şeritle tuvalete ulaşmak. Bir süre düz gidince ağacı bulamadı. Şaşkınlıkla nerede olduğunu anlamaya çalışırken Özlem’e seslendim oturduğum yerden. İlk önce;

“Günaydın Özlem”

“Günaydın Urim Baba” dedi

“Sağa dön, yürü, önüne şerit gelesiye kadar, ondan sonra yolunu bulursun” diye seslenince

“Tamam Urim Baba” diyerek dediklerimi yaptı ve ağaca bağlı şeridi bulup tuvalete doğru gitmeye başladı. Özlem tuvalete kolayca ulaştı. Fazla zaman geçmeden bu kez Orhan çadırından çıktı. Çıkar çıkmaz da soluna dönerek yürümeye başladı. Özlem ve Orhan evliler, sabah ikisini ayrı ayrı izleme şansına eriştim. Orhan elinde bastonu yürüyerek tam yanıma kadar gelince

“Dur! Sağına doğru dönüp yürümeye başla” diye seslendim.

“Tamam Urim Baba” diyerek yönlendirmemle birlikte sağına dönerek yürüdü. Ağaca bağlı şeridi bulunca tutuna tutuna tuvalete gitti. Şerit bitince basamakların dibinden sola dönüp erkeklerin olduğu bölüme doğru gidip tuvalete girdi. Karı – Koca olan Özlem ve Orhan’ı izlemek ayrıcalıktı. İkisi de yönünü bulma konusunda biraz zayıf olmalılar. Tuvalet çadırlarının tam karşı yönde olmalarına karşı Özlem sağına 90 derece dönüp yürümeye başladı. Orhan da 90 derece soluna dönüp yürümeye başladı. İkisi de birbirinden uzaklaşır gibi tam da 180 derece birbirinden uzaklaştıklarına şahit oldum Özlem kuzey yönüne, Orhan güney yönüne doğru yürüdüler. Bu olay  bana çok ilginç geldi.

Özlem ile Orhan tuvalete ulaştıktan sonra yerimden kalkıp sabahın köründe beni uyandıran kazlara bir bakayım dedim. Kümese gitmeden önce dünden kalan ekmeklerden 20 tane yanıma alarak kümese gittim. Ekmekler küçük, yuvarlak ve poşetin içinde. Her ekmeği poşetinden çıkararak lokma lokma koparıp kazlara tel örgünün üzerinden atmaya başladım. Artık kim kaparsa. Lokmayı kapan yutuyor bir anda. Böylece 20 tane ekmeği lokma lokma atarak hemen hemen tüm kazları besledim. Her lokma atışımda kazlar bağırarak lokmayı kapmaya çalışıyorlar. Bu bağrışmaların bana teşekkür bağrışması olduğunu anlıyorum. Kümeste 30 kadar kaz var. Onların resmini çekiyorum bana baktıkları anda. Aslında kazlar normalde serbest dolaşıyorlar bahçede. Biz kamp kurunca hepsi de kümese kapatılmış. Ortalıkta dolaşsalardı bizlere rahat vereceklerini sanmıyorum. Neyse bu gün son günümüz, yarın özgürce bahçede dolaşırlar. Bahçede küçük su göletleri, kanallar var. Kazlar buralarda yüzüp temizleniyorlar. Suları özledikleri kesin.

IMG_20210810_070221

Özlem ile Orhan tuvaletten çıkınca onlara kahve pişirip veriyorum. Kahveyi içerlerken de sabah yaşadıkları yön konusunu konuştuk gülerek. Herkes uyandıktan sonra kahvaltıya gittik. Özlemi koluma taktım, Orhan da Özlemin koluna girdi. Birlikte kahvaltılıklarımızı alıp masalarda yedik.  Kahvaltı bitiminde bisikletlerin kilidini söküp hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Herkes hazır olunca tandem bisikletlere binerek Burhaniye belediyesinin önündeki meydana geldik. Hava iyice sıcakladı sabah olmasına karşı. Özlem’i bir ağacın gölgesindeki banka oturtup soğuk soda aldım. Bir nebze olsun serinledik soğuk sodaları içerken. Herkes belediye önünde toplanmış Güneşin altında bekliyorlar. Belediye başkanı gelip konuşacak. Biz gölgede oturmayı tercih ettik Özlem ile birlikte. Belediye başkanı gelip konuşmasını yaptıktan sonra topluca resim çekilirken aralarına katıldık. Belediye önünde toplanmış arkadaşlar pankartı açmaya çalışıyorlar. Belediye binasının dış yüzeyi cam kaplı. 1. Katta T. C. Burhaniye belediyesi yazılmış harflerle.

IMG_20210810_100756

Yola çıkıp yaklaşık 14 Kilometre az bir tırmanış yaparak Dedekaya kült merkezine geldik.

Dedekaya ; Bahadınlı Köyü doğusunda Karınca Çayı kıyısında yer alan görkemli bir kayadan oyma kült anıtı. Değişik bölümlerden meydana gelen bu anıtın 2002 baharında üst kısmının doğu tarafındaki altarlar ve ateş çukurları kısmı dinamitlenmesine rağmen eski durumu hakkında biraz bilgi verecek altar parçaları kaya üzerinde izlemlenirken, batı tarafındaki yükselti üzerinde kare planlı bir hazne ve altar parçaları görülmektedir. Bu bölümün altında batıya bakar vaziyette bir senotaf veya yakma çukuru yer almaktadır. Bu ana kaya bloku üzerinde merdiven izleri hala görülebilmektedir. Bu kısımdan çay yönüne geçildiğinde geniş ve kayalar üzerinde oluşturulmuş bir alana ulaşılmaktadır. Bu kısmın doğusunda ve ana kaya bloku altında kısmen kayadan oyma kısmen taş örme bir su haznesi ve bu haznenin ardında akarsuya doğru kademeli olarak inen kaya üzerinde çeşitli oymalara rastlanır. Bu kısmın altında ve çayın kıyısına doğru yüzü güneye dönük yekpare kaya üzerinde bir altar düzenlemesiyle bunun da altında kayadan oyma bir başka düzenlemeye rastlanır. Orijinal haliyle alanın kullanımı akarsudan yukarı doğru çıkılarak işlev görecek şekilde hazırlanmış olmalıdır. Günümüzde Karadere’ye giden yol ana işleyişi bozduğu gibi kaya anıtı ardında kalan ve bol miktarda keramik buluntusuyla bir yerleşme alanına işaret eden kesimle de ilişkiyi kopartmıştır. Dedekaya kült kompleksi altıda bir kaynağın varlığı da izlenmekte olup, kült kompleksinin Myster karakterli kültlerle yakın ilişkisi ve özellikle Ana Tanrıça Tapısıyla başlayan ve muhtemelen de İsis , Serapis ve benzeri kültlerin de etkileriyle güçlenen yerel bir kült merkezi olduğu anlaşılmaktadır.

https://www.tuvart.net/forum/prof-dr-engin-beksac/tarihin-isiginda-burhaniye-kaya-sunaklari-kaya-anitlari-ve-kult-merkezleri-prof-dr-engin-beksac

Kült merkezi Karınca deresi kenarında kayalık bir yer. Arkeolog arkadaşlar bizlere burası hakkında bilgi veriyor. Kayalıklarda irili ufaklı delikler oyulmuş

IMG_20210810_120411

Kayalık kütle Karınca deresine kadar gidiyor. Kıyıya yaklaşıp aşağıda kalan Karınca deresini çekiyorum. Dere çok az akıyor.

IMG_20210810_120740

Başka bir yerde göğe yükselmiş kaya kütlesi abide gibi. Eskiden buralarda tanrılara kurban adıyorlarmış.

IMG_20210810_120804

Dedekaya kült merkezindeki ziyaretimiz bitti. Karadere köyüne kadar biraz daha tırmandık. Oradan geri dönerek Adalıdefne zeytin yağ işletmesine geldik. Burada öğle yemeğini yiyoruz. Fabrika sahibi ve ailesi bizleri güler yüzle karşıladı. Fabrikayı, zeytin yağının işlenmesi hakkında bizlere bilgiler veriyor. Bizler de yuvarlak masalara oturup anlatılanları dinliyoruz.

IMG_20210810_125208

Ben ve sabah kahramanlarımız Özlem ile Orhan kare masada oturduk. Özlem ile Orhan’ı çekiyorum karşımda oturmuş olarak.

IMG_20210810_125221

Zeytin yağ fabrikası sahibi hepimize ziyaret ettiğimiz için teşekkür ediyor ve bizlere küçük hediyeler veriyor. Bizler de kendilerine teşekkürlerimizi sunuyoruz yemek ve ağırladıkları için. Fabrikadan hareket edip Burhaniye’ye hızlıca indik. Burada durmayıp doğruca Ören’e gelip Adrmytteion antik kentin olduğu kazı alanına vardık. Kazı ekibi karşıladı güler yüzle. Kazı ekibinde üniversite öğrencileri kazı yapıyor. Öğrenciler bizlere karpuz ikram etti. Bu sıcakta iyi gitti doğrusu. Biraz serinlemiş olduk. Kazı başkanı bizleri iki gruba ayırdı.

Adrmytteion Antik Kenti bölgesindeki 1950 ve 1960’larda konut yapımı sebebiyle oluşan yıkıma karşın hakkında erken bilgi sahibi olunan bölgenin önemli antik şehirlerinden biridir. Antik çağ tarihçilerinden özellikle Strabon, sonrasında Heredot ve Stephanos Byzantinos’un eserlerinde görkemli yerleşimleri bahis konusu edilen bölgede odak noktasını Adramytteion şehri oluşturuyordu. Bugünkü Ören bölgesinde kurulu olan eski şehrin önemli bir liman şehri olduğu antik çağ tarihçileri tarafından vurgulanmaktadır. Şehrin kuruluş tarihi ile ilgili çeşitli antik bilgiler ve savlar vardır. Adramytteion’un Lidya Dönemi’nde, M.Ö. 6’ıncı yüzyılda Lydia kralı Alyates’in oğlu Adramys tarafından kurulduğu tezi olduğu gibi, şehrin bölgede Lidya döneminden yaklaşık bin yıl önce yaşamış Anadolu halklarından Luwi’ler tarafından kurulduğu ve isminin “Adra-Mudra” olduğu tezi de ileri sürülmektedir.

Kalkolitik dönemden başlayarak, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde yani çok uzun bir tarih sürecinde varlığını sürdüren Adramytteion şehrindeki arkeolojik kazı çalışmaları Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Murat Özgen danışmanlığında sürdürülmektedir. 2012 yılından beri sürdürülen kazılar Bergaz Tepe, Ören Meydanı ve Antik Liman olmak üzere üç ayrı noktada yoğunlaşmaktadır. Bergaz Tepe’de yapılan sondaj çalışmaları sonucunda, tepede Bizans Dönemi’nden tarih öncesi döneme kadar uzanan kültür katlarını içeren nitelikte bir tabakalaşma olduğu anlaşılmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait mimari parçaların yerinde sergilenmesi amacıyla Burhaniye Belediyesi sponsorluğunda yapılması planlanan Ören Arkeoloji Parkı bölgenin kültür turizmine canlılık getirecek, geç de olsa önemli bir arkeolojik alan hak ettiği değere kavuşacaktır.

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/balikesir/gezilecekyer/adramytteion-antik-kenti

İlk grup gezisini bitirdikten sonra Özlem’i koluma takıp antik kentini dolaşmaya çıktık. Yaklaşık 1 ila 1.5 metre toprak kazılarak duvar kalıntıları ortaya çıkarılmış. Özlem’e gördüklerimi tek tek betimliyorum.

IMG_20210810_154059

Artık gövdeleri iyice kalınlaşmış meşe ağaçları toprak arazide dağınık ama çoğu yeri gölgede bırakmış. Toprak üzerinde kimi kalıntıların kalan kısmı görünüyor. Henüz kazılmamış, gün ışığına çıkacağı günleri bekliyor. Kim bilir toprak altında neler var.

IMG_20210810_160459

Kilise kalıntılarına geldik. Toprak altında kalan yerleri duruyor, orası da kazılıp ortaya çıkmış. Sadece Binanın temelleri var. Kilisenin kısa duvarları yarım daire olarak dışa taşırılmış.

IMG_20210810_160517

Karşı tarafta daha geniş bir yarım daire duvar, duvarlar yaklaşık bir metre genişliğinde. Üzerinde Özlem ile yürüyoruz rahatça. Bir taraftan da betimliyorum.

IMG_20210810_160520

Kilise iç kısımların çoğu yeri kazılmış. Bir kısmı da kazılmayı bekliyor

IMG_20210810_160525

Başka bir alanda su sarnıç yapısı kazılıyor. Üzerine demirden çatı yapılmış. Hem güneşten hem de yağmurdan korunmak için. Sarnıç duvarları yuvarlak olarak örülmüş.

IMG_20210810_160555

Ören antik kentini dolaşırken Muhlis Dilmaç ile telefonla konuşuyorum. Akşam üzeri tandem bisikletleri almaya gelecek araba ile. Muhlis’e römorkun Zeytinli de itfaiye yerinde olduğunu, bizlerin de Ören de kamp attığımızı belirttim. Ören antik kentini bitirip kamp alanına geldik. İlk önce su hortumundan duşumu alıyorum. Sonrasında çadırımı ve eşyalarımı toplayıp çantalarıma yerleştirdim. Muhlis’e konum atıyorum. Konum yolunu biraz karıştırınca yola çıkıp bir daha konum atınca beni buldu. Araba arkasına römork takılı halde kamp alanına kadar girdi. Beraberinde bisikletçi arkadaşımız Billur Dulkadir’i getirmiş. Bu arada akşam yemeği geldi. İlk önce yemeğimizi yedik birlikte. Yemekten sonra römorkun arka stop lambasının çalışmadığını söyledi Muhlis. Ben de takımları çıkarıp lambayı değiştirmeye başladım. Hava karardığından çalıştığım yeri görebilmem için ışık gerek. Cep telefonumu Özlem’e verip ışığını açtım. Özlemi yanıma, bana ışık tutacak biçimde sandalyeye oturtup ışığı tutmasını sağladım. Arızalı olan lambayı söküp yenisini taktım yerine. Kablo renkleri birbirini tutmayınca deneme yanılma yöntemi ile kabloları bağladım. Sadece park lambaları çalışmadı. Lambaların çalışmasını sağlamaya çalışırken Billur bizi çekiyor cep telefonu ile. Solda sandalyeye oturmuş Özlem, elinde cep telefonunu tutarak bana ışık sağlıyor. Ben yere çömelmiş kabloları bağlarken. Kırmızı stop lamba ışığı yanıyor bu arada.

WhatsApp Image 2021-09-21 at 11.26.24

En sonunda bağladığım kabloları izole bantla sarıp işimi bitirdim. Billur bizi biraz daha uzaktan çekiyor. Römork kasasının köşesi, Özlem sandalyede oturmuş, ben çömelmiş durumda. Ben lamba ile uğraşırken bu arada arkadaşlar tandem bisikletleri yüklediler römorkun içine.

WhatsApp Image 2021-09-21 at 11.26.26 (1)

Bu akşam müzikli eğlence var restoranın diğer yanında. Kamptaki bütün arkadaşlar oraya gidip eğlenirken ben lamba işiyle uğraştım. Özlem de yanımda kaldı benimle birlikte. Özlem fazla gürültülü müzik ortamında bulunmak istemiyor. Nedeni ise keman çalmaya alışmış hassas kulaklarının zarar görmemesi. Yanımda kalması benim de işime yaradı. Bana çalışırken ışık tutacak birisi gerekti. Özlem de bıkmadan bana ışık tuttu. Zaten ilham perilerimden biri, bir de ışık tutarak iyice içim aydınlandı. Yola çıkmadan önce müzik olan yerde dans eden arkadaşların yanına gittim. Gerçekten çok fazla gürültülü müzik var. Özlem haklıymış gelmemekle. Arkadaşlarla tek tek vedalaştım. Vedalaşırken birbirimizin sesini duymakta zorlandık müzik gürültüsü yüzünden. Arkadaşlarla vedalaşıp römorkun yanına geldim. Burada tek kalan Özlem ile de vedalaşıyorum. Kemanının sesini dinleyemedik ama bana söz verdi keman çalmaya. Bakalım ne zaman keman çalışını dinleyeceğim.

Arabaya binip yola çıktık. Römork arkada bizi takip ediyor. Arkada yanmayan park lambasının olduğu yere fosforlu bant yapıştırdık. Arkadaki arabanın farları vurunca fosfor aydınlanacak. Gecenin karanlığında yol alıyoruz. Bir benzinlikte mola verdik. Burada mazot aldık arabaya. Aynı yerde çay içip atıştırmalık bir şeyler yiyerek biraz dinlendik. Yola devam edip Karşıyaka da Billur’u bıraktık. Körfezi dolanıp tandem bisikletleri koyacağımız kent ormanındaki konteynıra vardık. İçeri girip tandemleri konteynıra yerleştirdik. Benim bisikletimi çıkardım dışarıya. Çantalarımı bisikletim KUZ a yükledim. Özlemişim KUZ’u. Muhlis evine gitti, ben de evin yolunu tuttum gecenin karanlığında. Eve saat 01:00 civarı varıp yattım.

Artık vücut iyice alıştı erken kalkmaya. Gün ağarır ağarmaz uyanıyorum yattığım yerden. Sabah kahvemi pişirip balkona geldiğimde kumrular beni görünce  gelip bayrak direğine kondular. Hemen bir avuç buğday alıp masaya bıraktım. Kahve ve bardakta soğuk su masada duruyor. Kumrular buğdayları yemek için masaya gelip yemeğe başladılar. Ben de kahvemi içiyorum bir yandan. İlham perilerim sanki karşımda buğdayları yiyen kumruların içinde. Yazacağım roman kahramanları geldi aklıma, karşımdalar.

“Biri Çiğdem, Biri Nergiz”

IMG_20210811_073228

Böylece bir turun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Çok güzel bir tur oldu, Eşpedal ile yaptığım ikinci tur. Yeni arkadaşlarla tanıştım. Uzun süredir görmediğim arkadaşlarla tekrar görmenin sevinci içimde hala. Kör arkadaşlarla çok güzel anlarımız oldu. Onlardan çok şeyler öğrendim yine. Ben de elimden geldiği kadar tecrübelerimle onlara yardım ettim. En olumlu şey de ilham perilerin bana gelip yazacağım romanı kafama yerleştirmeleri.

Artık yeni ufuklara yelken açmanın zamanı geldi

Yeni yazı dizisinde buluşmak dileği ile

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 35 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc