Aylık arşivler: Şubat 2022

Eşpedal Bisiklet Turu 5.Gün

6 Ağustos 2021 Cuma

Havran şehir içi – Kocaseyit – Havran

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

karartmışlar sabahları

geceler batak

sokaklar savaş sonu

acılar yatak

bir düzen ki kahrolası

ben giderim atım gitmez

su söndürmez yangınları

kol kırılır yen içinde

kırılır da ses etmez

damlatır kanını bir rezil karanlığa

buna şaşmak n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, müze evindeki iç merdivende 26 kişi. Çıkış merdiveninde 4 kişi, merdivenlerin üstünde 8 kişi ayakta. Diğerleri basamaklarda oturuyor. Merdiven üstündeki korkuluktan aşağı pankart sallanmış. Pankartta; solda Türk bayrağı, bisiklet süren birisi ve Özgür Bisikletçiler yazılmış.

231600704_4919366384756817_7475216324815067599_n

Sabah erkenden, Güneş daha doğmadan uyanıyorum. Hava aydınlık, burada tek tuvalet olunca erken kalkmak iyi oluyor. İşimi kimseyi beklemeden hallediyorsun. Güneş doğmak üzere, hemen yerimi almalıyım. Çadırlar yeşil çimenlerin üzerine kurulmuş rengarenk. Kilitli beton taş döşeli yol aydınlığa doğru gidiyor. Parkta palmiye ve çam ağaçları dikilmiş.

IMG_20210806_063833

Güneş doğmadan çay kıyısındaki çardakta yerimi aldım, yerimi alır almaz da Güneş doğmaya başladı. Güneş bu sabah doğarken sancılı doğuyor sanki. Işıkları pek parlak değil. Henüz kimse kalkmış değil, kahvemi yapıp içmeye başladım Güneşin doğuşunu izlerken. Çay yatağı derin ve geniş, çay akıyor dar yatağında. Burada insanların kötü alışkanlıklarını görüyorum. Belediye çok güzel park alanı, gezinti yeri ve oturup dinlenmeleri için çardaklar yapılmış. Çay yatağı yaklaşık 5 metre derin olunca çocuklar düşmesin diye telli korkuluklar da yapılmış duvar üstüne. Çok güzel bir yer, insanlar  güzel şeylere layıktır ama hak ediyorlar mı siz karar verin. Çay kıyısındaki çardaklarda oturanlar yedikleri, içtikleri plastikleri ve çöpleri yanlarında çöp tenekesi olduğu halde çaya atmaları akıl alır gibi değil. Duvarın dibi çöplerle dolu. Belediye inip temizlemiyor, atanların zaten umurunda değil. Temizlik doğaya kalmış. O da ne kadar zamanda olur belli değil. Yağmurlar başlayınca çay taştığı zaman tüm atılmış çöpleri alıp denize götürecek. Ve geleceğimiz yavaş yavaş kirlenecek böyle giderse. Yazık

IMG_20210806_064132

Park çam ve palmiye ağaçları ile kaplı, zemine gölgelik yapıyor. Parkta gezinti yolları, oturma bankları ve çocuk oyun yeri yapılmış. Betondan sarı renkli bir deve sırtında semeri ile tüm oyuncakları taşıyor. Yukarıya çıkmak için merdiven maviye boyanmış. Yanda turuncu renkli kaydırak, diğer yanda salıncaklar.

IMG_20210806_080730

Parkı şöyle bir dolaştıktan sonra çay kıyısındaki çardağa geldim. Çayda akan su az da olsa büyük su kuşları çay yatağı üzerinde uçarak yiyecek bir şeyler arıyor. Çay yatağı yeşil çimenlerle kaplanmış. Bir tane kamyon lastiği orta yerde duruyor.

IMG_20210806_083004

Havada bulut ta görünmüyor ama Güneş parlamıyor. Sarı soluk bir renkte. Sanki toz bulutu var. Gökyüzü de sarı renkte.

IMG_20210806_091120

Kahvaltımızı çardaklarda çay olmadan yapıyoruz. Kafeterya geç açıldı ve çay geç olunca anca kahvaltıdan sonra birer bardak çay içebildik. Tandem bisikletleri kapalı odadan çıkardık. Copilotum Songül ile birlikte, diğer arkadaşlarla Havran belediye binası önüne geldik. Belediye başkanını beklerken belediye binasının önündeki yerde üstte kırmızı soğan, altında nar, onun altında portakal heykeli konulmuş. Songül ile yan yana ilk resmimizi çekiliyorum. Daha yeni birbirimizi tanıdık ve iyi anlaşıyoruz birbirimizle. Songül’ün başında kask, benim başımda siperli şapka var.

IMG_20210806_102038

Belediye başkanı geldi, tanıştık, bizleri misafir ettiği için teşekkür ettik. Tandem bisiklet kullandı, gayet başarılı idi. Bu gün Havran da pazar kuruluyor, pazar yerini gezeceğiz. Ayrıca öğlene kadar iki tane müze gezip göreceğiz. Pazar yeri dışa taşmış, sebze meyve satıcıları hariç giyim, hırdavat ve diğer ürünler sokakta tezgahlarda satılıyor. Tezgahın birinde küçük çan gördüm. Tam aradığım boyutta, küçük ve bakır renkli. Çanı alıp bisikletimin sele demirine, çelik bardağımın yanına takıyorum. Songül de kedisi için daha küçük, ceviz boyutunda yuvarlak çıngırak aldı. Her çıngırağı çıngırdağı çıngırdatıp kulağı ile dinleyerek beğendiği sesi çıkaranı seçti.

IMG_20211016_092753

Kapalı pazar yerine geldik, burada şeftali ve çekirdekli kara üzüm aldık birer kilo. Akşama yeriz afiyetle. Pazar yerinin dışına çıktık yürüyoruz. Songül tuvalete gitmek istediğini söyledi. Karnına ağrılar girdiğini söyledi. En yakın camiye götürdüm. Bir süre bekledim dışarıda. Çıkınca yakındaki çeşmeden elini yüzünü yıkadı. Çeşme evin duvarına taş duvar şeklinde yapılmış. Ayna kısmı iç tarafı işlemeli taş yukarıya kadar girintili yapılmış. Yalağı dolu tuğla ile örülmüş. Çeşmeden sıçrayan suların etkisiyle yosun tutmuş etrafı.

IMG_20210806_112831

Terzizade konağına geldik. Dışarıya tabela konulmuş, Terzizade konağı restorasyon yapılmış daha yeni.

IMG_20210806_121338

Konak üç katlı ahşaptan yapılmış. Dışı tamamen sarıya boyalı. Sadece zemin kat tarafı beyaz renkte. İki yanda iki katta üçer pencere yan yana, ortada iki pencereli cumba. Giriş kapısı tahtadan ve kocaman.

IMG_20210806_113812

Konağın içine giriyoruz, orta yerdeki sahanlık geniş ve yukarıya çıkan merdivenler var. Merdiven iki yanda, üst katta ortada tek merdivenle yukarıya çıkılıyor.

IMG_20210806_113934

Kapılar kalın tahtadan yapılmış ve bakımlı, kilidi demirden.

IMG_20210806_114118

Yüksek olan kapı dış kısmına zig – zag çıtalarla işlenmiş süs olarak uzun bir dikdörtgen olarak. İç kısma da uzunlamasına çıtalarla kabartma yapılmış.

IMG_20210806_114125

İç duvarlarda nişler yapılmış bir şeyler koymak için. Kenarları ve iç kısmı desenlerle, çiçek motifleriyle süslenip boyanmış.

IMG_20210806_114141

Konağın içinde gizli geçit kapakları, merdivenler yapılmış. Diğer odalara, alt kata ve bahçeye çıkan gizli geçitler. Bu konakta Yunan işgalinde gizli sığınak olarak kullanılmış. Kaçak efeler, Kuvayı milliye elemanlarını Yunanlı askerlerden gizliyorlarmış ev sahibi tarafından. Cumhuriyet kurulduktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk Havran’ı ziyaret edişinde bu konakta kalmış. Çanakkale gazisi Seyit onbaşı ile bu konakta görüşmüşler.

IMG_20210806_114305

En üst kat yarım olarak sahanlık yapılmış, kenarda korkuluklar. Pencerelerde yarısına kadar çapraz çıtalardan perde gibi yapılmış. Kadınlar burada, pencere kenarına oturup dışarısını izlerlermiş. Dışarıdan bakan çıtaların arkasında kim olduğunu göremezlermiş.

IMG_20210806_115046

İç duvardaki niş içine kupada çiçeklerle boyanmış olarak süslenmiş. Yanımda gezdirdiğim Songül ile resmini çekiyorum. Songül göremediğinden elleri ile dokunarak resim çekildiği nişi tanımaya çalışıyor. Sadece içinde boyalı nesneleri anlatıyorum. Songül’ün başında kask var.

IMG_20210806_115949

Songül’ün karın ağrıları devam ettiğinden ahşap merdivenlere oturtup biraz dinlenmesini söylüyorum.

IMG_20210806_120823

Üst kattaki merdivenlerde oturmuş halde topluca resim çekiliyoruz. Alt kattan çıkan ortadaki merdiven yanlardaki iki merdiven ile üst kata çıkıyor. Resimde kimimiz oturmuş, kimi ortadaki merdivende ayakta. Kimisi üst katta korkuluklarda ayakta duruyor. Toplam 26 kişi var. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

231600704_4919366384756817_7475216324815067599_n

Terzizade konağından dışarı çıkıp çarşıdaki kahveye oturduk. Burada soda ve çay içiyoruz. Tuğçe Çiğdem elçek ile çekiyor bizi. Masada Songül, ben ve Cüneyt Kökalan oturmuş halde. Kamera camdaki Özcan Kıraathanesi yazısını ters olarak çekmiş.

24e32820-9479-45db-8d64-b4be64a6a94e

Çaylarımızı içip kalktık, Songül’ün karın ağrıları yine başlayınca camiye gittik. Bu gün Cuma, cemaat bahçeye namazlık koyup vaaz dinliyorlar. Arkalarından geçtik tuvalete gitmek için. Kadınlar tuvaletini pek kullanan olmadığı için görevli anahtarla açtı kapıyı. Bu gün üç tane camiyi dolaşmış olduk böylece. Yarı hacı olduk sayılır. Biz tuvalete girince grup çoktan müzeye gitmiş bile. Müzenin yerini de bilmediğimizden esnafa sora sora müzeyi bulduk. Girişinde cam tabelada Havran belediyesi 1923, Havran Kent Müzesi Hocazade konağı yazılmış. Tabelanın asıldığı duvar tuğladan.

IMG_20210806_132815

Kent müzesinin binasının arkasındaki bahçedeyiz. Bir kez daha Songül’ü tuvalete götürdüm. Beklerken binayı arkadan çekiyorum. Zemin kat çoğunlukla taş, geri kalan yerler tuğla ile örülmüş. Ortada merdiven, yanlarda iki oda var.

IMG_20210806_133618

Bahçede yerde sütunlar, ve küpler getirilip konulmuş.

IMG_20210806_133624

Zemin üstü katlar düzgünce tuğlalar örülerek yapılmış. Görünümü estetik. Zeminden gelen iki tane baca yüksek olarak tuğladan yapılmış.

IMG_20210806_133711

Pencereler dar ve uzun dikdörtgen biçiminde. Yan yana iki pencere var, tahta panjur ile kapatılmış camlar.

IMG_20210806_133716

Bahçede manolya ağacı var, kocaman olmuş.

IMG_20210806_133807

Bir de kocaman dut ağacı, yarı gölgelik bez serilmiş odanın üstüne. Bezin üstünde düşen dutlar kurumuş doğal olarak.

IMG_20210806_133812

Örülmüş tuğlanın güzelliğini çekiyorum. Ortada kapı, yanlarda ikişer pencere. En sağdaki pencere diğerlerine göre biraz daha geniş.

IMG_20210806_133818

Songül’ün hali yok müzeyi gezmek için. Songül’ü terasta bir sandalyeye oturtup müzeyi gezmeye başladım hızlıca. Odalardaki eşyalara fazla bakmadan sadece resimlerini çektim. İlk olarak yatak odasının resmini çektim. Ortada iki kişilik karyola, başlık ve ayak ucu tahtadan işlemeli olarak yapılmış. İkisi de aynı boyda ve yüksek. Yatak örtüsü beyaz, kenarları siyah renkte. Sol tarafta iki mankene uzun kollu kadın elbisesi giydirilmiş.

IMG_20210806_133836

Banyo ve tuvalet, ikisi bir yerde. Mermer hem banyo teknesi hem de tuvalet yeri oyulmuş. Yarım metre kadar tek sıra tuğla ile duvarlara mermer döşenmiş. Duvar üstüne de 15 santimlik mermerle örtülmüş. Mermerin üstünde bir fener duruyor. Gece içerisi aydınlansın diye fener yakılıyormuş demek ki. Sağdaki mermerde bir çeşme ve yanında küçük bir testi duruyor. Sağda mermer lavabo var, kenarları dalgalı şekil verilmiş. Çeşmesi, pirinçten.

IMG_20210806_133853

Beyaz kutular merdiven basamağı gibi yan yana konmuş. Üzerlerinde camekan içinde kalay kaplı bakır sahanlar. Kimisi kapaklı.

IMG_20210806_133912

Camekan içinde bakır bakraçlar, tepsiler ve bir kuzine.

IMG_20210806_133921

Tahtadan yapılmış fıçı, demir çemberlerle sağlamlaştırılmış. Çemberler pas tutmuş durumda. Mutfak dolabı üzerindeki bankoda çeşitli mutfak gereçleri konulmuş. Bunlar, tencere, sahan, küp, kocaman bir sini, tepsiler ve tahta fıçıdan oluşuyor.

IMG_20210806_133930

İki raf üzerinde, alttaki rafta iki tane ağzı geniş küp, aralarında transistörlü radyo. Üstteki rafta ise iki semaver. Birisi krom, diğeri bakırdan yapılmış. Yanlarında kahverengi, semaver boyutunda cam şişe.

IMG_20210806_133935

Başka bir rafta ağzı geniş küp, küçük bakraç. Yanında kaminato denilen ispirto ocağı.

IMG_20210806_133941

Kancaya asılmış askılı terazi. Askının altında uzun bir çubuk. Burada hareketli demir parçası, ölçülendirilmiş demir çubukta kefeye konulmuş ağırlığa göre dengeye getirilen hareketli parça nerede duruyorsa ağırlığı belirtiyor. Alttaki kefe üç zincirle bağlanmış demir çubuğa. Duvarda bir çeşme ve yerde üç testi duruyor.

IMG_20210806_133945

Üç tane kahve değirmeni yan yana. Birisi el işi örgü ile kaplı, diğerleri pirinçten ve değişik boyutta yapılmış. İki tane de pirinçten yapılmış yuvarlak kutu. Kapaklı olan kutuların birisi şeker, diğeri kahve konuyor olmalı. Bir tane de işlemeli şekerlik tabak.

IMG_20210806_134013

Mutfak bankosundaki kalın mermere üç tane lavabo oyuğu açılmış. Hiç birisinde su gider deliği açılmamış.

IMG_20210806_134036

İki kısa kalas yan yana getirilip birleştirilmiş. Alt kısmına uzun ve keskin çakıl taşları sıkıştırılarak tarımda kullanılan yaba aletini oluşturulmuş. Kalasların uç kısımları kalkık durumda kızak gibi. Bu aletle buğday taneleri başaklarından ayırmaya yarıyor.

IMG_20210806_134121

Tahta sandık, kenarları teneke ile sağlamlaştırmışlar. Kısa çubuklardan, ip ile bağlanmış çark. Ne işe yaradığını anlayamadım.

IMG_20210806_134139

Antik kentten getirildiği anlaşılan iki tane sütun başlığı sergilenmiş. Başlıklar ince işçilikle süslenmiş.

IMG_20210806_134228

Üst kata çıkan tahta merdiven, yukarıya doğru sola dönerek çıkılıyor. Korkuluğu da tahtadan yapılmış.

IMG_20210806_134307

Camekan içinde, cam raflara konulmuş üç tane tüfek.

IMG_20210806_134334

Çanakkale savaşında kaldırdığı 276 Kiloluk top mermisini sırtına almış Kocaseyit  mermiyi topun olduğu yere götürürken betimlenmiş heykeli. Duvarda Çanakkale savaşındaki düşman gemileri denizde, geminin iki bacasında duman tütüyor. Geminin yanına düşen top mermisinin havaya kaldırdığı su sütunu resmedilmiş. Top siperi kum torbaları ile kısa bir duvarla çevrelenmiş. Yerde top mermileri.

IMG_20210806_134341

Havran’lı yaşlı ihtiyar bir adam heykeli. Başında kasketi, beyaz sakalı uzamış. Üzerinde koyu renkli yelek ve gömlek. Aynı renkte pantolonu. Sol dizine mendilini yaymış. Solda bağlama saz duruyor. Yaşlı adan koltuğa oturmuş durumda.

IMG_20210806_134404

Cam raflı camekanda bakır bardaklar, porselen fincanlar ve çeşitli mutfak eşyaları konulmuş, bir tane de siyah renkli çevirmeli ev telefonu.

IMG_20210806_134419

Biri kısa, biri uzun iki tane döküm soba.

IMG_20210806_134425

Banyo içinde tuvalet deliği, dışında mermer lavabo. Lavaboyu mermer destek üzerine koymuşlar.

IMG_20210806_134453

Kare masa üzerine çiçek desenli örtü konulmuş. Arkada biri lambalı eski radyo, biri transistörlü iki radyo. Önlerinde Üç tane değişik tipte daktilo. Bir tane de facit marka, tuşlu mekanik hesap makinesi.

IMG_20210806_134503

Duvardaki pano tavana kadar, panoda yerel gazete sayfaları yapıştırılmış. Pano büyük ve geniş olduğu için iki parça çekmek zorunda kaldım. Yoksa kadraja sığmıyor. Panonun sol tarafı gazete küpürleri.

IMG_20210806_134517

Panonun sağ tarafındaki gazete küpürleri.

IMG_20210806_134534

Fişek kütüklüğü üç gözlü, yanında ikili dürbün.

IMG_20210806_134600

Efelerin kullandığı iki namlulu tabanca.

IMG_20210806_134604

Bu da çifte tüfeği.

IMG_20210806_134610

Yanında da mor efe kıyafetleri.

IMG_20210806_134616

Kılıfı içinde kama.

IMG_20210806_134628

Değişik tipte iki tane tabanca. İkisi de kabzaları boş ve paslanmış durumda.. Herhalde toprakta uzun süre kalmış ve bulunmuş olmalı.

IMG_20210806_134636

Kızılay  matarası.

IMG_20210806_134641

Paslanmış kama

IMG_20210806_134707

Altı aboneli telefon santrali. Bağlandı kabloları yuvalarına takılmış, solunda telefon ahizesi.

IMG_20210806_134723

Müzeden çıkıp bisikletleri bıraktığımız yere geldik. Songül zar zor bisiklete bindi. Bisiklet sürecek dermanı kalmamıştı. Kısa sürede çadırların olduğu yere geldik. Günün geri kalan bölümünde Koca Seyit köyüne gidilecek. Songül’ün durumu iyi olmadığından bizimle gelemeyip çadırda dinleneceğini söyledi. Songül gelmeyince bende bisikleti depoya bırakıp araç ile gideceğim köye. Koca Seyit’in köyü biraz yükseklerde olduğu için tırmanış var. Araç içinde yorulmuyorum ama bisikletleri çıkarken görünce ne çok zahmetle bisiklet sürdüğümüzü anladım. Yorulanları bir yerde durmuş dinlenirken çekiyorum

IMG_20210806_171345

Köy az yukarıda göründü.

IMG_20210806_172647

Köyün girişinde araçtan inip yürümeye başladım. Köy kadınları bisikletçilerle resim çekiliyorlar.

IMG_20210806_173626

Mazlum arkasında Hüseyin Garip olduğu halde tandem bisikleti sürerken bir poz çekiyorum.

IMG_20210806_175317

Köyün az yukarısındaki hakim tepeye Koca Seyit anıtı yapılmış. Etrafı da duvarlarla çevrelenmiş. Girişte iki sütun üzerine kirişte Koca Seyit Anıtı yazılmış

IMG_20210806_180106

Anıt alanı çit ağaçlarla süslenmiş, bakımlı bir park halinde. Koca Seyit belinde ağır mermi taşırken, arkada Mustafa Kemal, sağ elini kütüğe dayalı, sol kolu arkada cepheye bakarken betimlenmiş heykelleri.

IMG_20210806_180230

Büyük bir top lastik tekerlek üzerinde.

IMG_20210806_180240

Koca Seyit tören yerinde mermer kaide üzerinde kırmızı renkli Türkiye haritası ve ay – yıldız. Altında kabartma rölyef ve altın renginde plakalarda Koca Seyit hakkında yazılmış bilgiler. Kaideye dört basamakla çıkılıyor. Basamaklar tamamen mermer kaplı.

IMG_20210806_180313

Pankartımızı açıp ardına diziliyor arkadaşlar. Arkada anıt kaide.

IMG_20210806_180823

Burada hazır toplanmışken Koca Seyit anısına ilk önce İstiklal marşını söylüyoruz hep birlikte. Ardından Başkanımız Fatih Söylemez İstiklal marşının on kıtasını ezbere söylüyor. Ben de videosunu çekiyorum. Videonun linki aşağıda.

https://youtu.be/K21F95iJNAM

Anıtın altında altın renginde tabelaya Koca Seyit’in Yaşamı ve Çanakkale’deki kahramanlığı yazılmış. Yazıda;

Kocaseyit

Seyit Çabuk Havran’ın Manastır (Çamlık) şimdi ise Kocaseyit ismini alan köyünde doğdu. 1. Dünya savaşı sırasında 18 Mart 1915 günü Çanakkale, Kilitbahir, Rumeli Mecidiye tabyasında topçu eri olarak görev yapar. İngilizlerin Quen Elizabeth gemisinden atılan 490 kilogramlık bir mermi Mecidiye tabyasını delik deşik ederek toprağa gömer ve Seyit’in topunun vincini bozar. Sağ kalan iki erden biri Seyit’tir. Niğdeli Ali çavuş toprağa gömülen Seyit onbaşıyı kurtarır. Kocaseyit Niğdeli Ali çavuşun yardımıyla sırtına aldığı 276 kilogramlık mermiyi topunun namlusuna sürer. İngilizlerin Ocean zırhlısına nişan alıp ateşler. Dümen tertibatından vurulan düşman zırhlısı Çanakkale boğazının akıntısına kapılır. Nusratın döktüğü mayınlardan birine çarparak batar. Kaybedilmek üzere olan Çanakkale deniz savaşı Havranlı kahraman onbaşı Seyit Çabuk (Kocaseyit) sayesinde kazanılmıştır. Böylece Kocaseyit Çanakkale deniz zaferinin en büyük kahramanlarından biri olmuştur. Daha sonra İstiklal harbine katılarak yurdun düşmanlardan temizlenmesi için savaşmıştır.

IMG_20210806_181245

Anıtın az ilerisinde kapalı bina içinde Kocaseyit müzesi var. Müze içine girip geziyorum. Camekan içinde dört tane top güllesi, duvarda Kocaseyit’in resmi asılmış.

IMG_20210806_181520

Dört tane gülle ve Kocaseyit’in asker elbiseleri.

IMG_20210806_181525

Kocaseyit’in ölüm kağıdı çerçevelenmiş.

IMG_20210806_181539

Kocaseyit belinde top mermisi ile heykeli.

IMG_20210806_181547

Kocaseyit’in kızının torunu ile heykelin önünde resim çekiliyoruz birlikte. Arkada heykelin benzeri resim tablosu ve portre resmi duvarda asılı. Bizi Baattin Şimşek cep telefonu ile çekiyor.

234611158_4919363944757061_8413907447003205847_n

Müzede fazla görülecek bir şey yok, bir kaç resim, Kocaseyit’in heykeli, bir kaç eşyası. Müzede rehberliği Kocaseyit’in kızının torunu yapıyor. Müzeden çıkıp dışardaki topta basılı olan yeri çekiyorum. Top atıl durumda olduğu için buraya getirilip sergileniyor. En üstte Ay – Yıldız baskısı. Altında yarım yuvarlak olarak Türkiye Cumhuriyeti. Altına 15/24 Sm Ağır Obüs, 1937, 1590 Kg. En altta da üretici firma olan Skoda baskısı var.

IMG_20210806_181948

Kocaseyit anıtı tepede olunca çevredeki köyler manzarayı oluşturuyor.

IMG_20210806_183008

Bahçede kurumuş zeytin ağacının gövdesini çekiyorum.

IMG_20210806_183118

Görülecek bir şey kalmayınca az aşağıdaki mezarlığa gidip Kocaseyit’in mezarı başında ruhuna Fatiha okuyorum. Nur içinde yatsın. Mezar düzgün beyaz mermerlerden yapılmış, etrafı kırmızı, beyaz renkli zincir ile çevrelenmiş durumda.

IMG_20210806_185055

Kocaseyit ziyaretimiz bitince bisiklet kullananlar bisikletlere binip gittiler. Ben de araç ile Havrana indim yorulmadan. Kamp alanına gelip Songül’ün durumuna baktım. Durumu aynıydı, biraz uyumaya çalışmış ama çocuklar ve parktaki insanların gürültüsünden pek dinlenememiş. Akşam yemeğini yemek istemedi, karnı sürekli bulanıyor ve hareketli. İyice halsiz durumda, yemek te yemedi. Bu böyle olmaz deyip hadi hastaneye gidelim deyince itiraz etmeyip tamam dedi. Songül’ü koluma takıp çayın öteki tarafında olan devlet hastanesine yürümeye başladık. Yaklaşık 10 dakikalık bir yürüme sonunda hastaneye vardık. Acil servis kalabalıktı, sıra numarası alıp beklemeye başladık. Bir türlü sıra gelmediğinden kayıttaki görevliye Hastamız kör ve dayanacak hali yok diyerek bir an önce bakılmasını istedim. Fazla sürmedi bizi içeri aldılar. Yatağa yatırıp damar yolu açıldı, serum takıp beklemeye başladık. Bir saat sonra serum bitince çıkardılar serumu. Songül biraz kendine gelip toparlanmış gibiydi. Toparlanmasına sevindim. Doktor, bulantı ve kusma için reçeteyi elimize verdi. Acil içinde nöbetçi eczane ismi ve adresi yazıyordu. Yazıyı çekiyorum cep telefonumla. Havran küçük bir kasaba olduğu için sadece 1 eczane nöbetçiydi. Televizyon ekranında yazan; 06 Ağustos 2021 Cuma Nöbetçi eczaneler Şifa eczanesi Camiikebir Mh. Dumlupınar Cd. No : 13/A (Nedense aynı adres ikinci kez yazılmış) Teb 30 bölge Balıkesir eczacı odası sağlıklı günler diler…

IMG_20210806_221229

Bizi taburcu ettiler ve dışarı çıkıp eczaneye doğru yürümeye başladık. Navigasyon sayesinde eczaneyi bulduk. İlaçları aldık, nasıl kullanacağımızı eczacı tarif etti bize. İlaçları alıp kamp alanına döndük. Herkes kendi havasında olduğu için bizim hastaneye gidişimizden pek haberleri yoktu. Sadece başkan Fatih Söylemez’in haberi vardı. Kamp alanına gelince Fatih’e durumu bildirdim. Songül ilk ilaçlarını içirip çadırında dinlenmesi için bıraktım. Ben da çardaktaki arkadaşlara katıldım. Bir süre birlikte şarkılar, türküler söyledik. Fazla geç olmadan çadırıma giderken Songül’e seslendim nasılsın diye. İyi olduğunu söyleyince içim rahat olarak çadırıma girip yattım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 26 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Eşpedal Bisiklet Turu 4. Gün

5 Ağustos 2021 Perşembe

Zeytinli – Havran – Ayvalık Cunda adası yüzme – Havran

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

yüreğimde bir dere

akar da gider nere

ben yakmışım ateşleri

ateşler yakmaz beni

ay vurmuş tepelere

iner kuru dereler

gözlerin birden bire

benzemiş türkülere

demek pazar yerleri

demek bahar şenlikleri

üzgüler üzüntüler sürgünler demek

birdenbire kelepçeler gözlerin

 buna sevmek n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, Taş bina olarak yapılmış yel değirmeni. Önde sundurma, ve taş bina değirmenin yanında. Üç kişi yürüyor.

IMG_20210805_153209

İyi bir uyku çekip doğanın içinde uyuyunca ister istemez erkenden uyanmamak elde değil. Henüz hava aydınlanmaya başlayınca gözlerim açıldı. Sıkıştığımdan kalkıp tuvalete gittim. Henüz ayakta olan yok, herkes horul horul uyuyor. Tuvalet piknik alanının giriş yerinde, içerdeyken birinin seslendiğini duyuyorum. Seslenen yol tarafında, içimden acaba kim kime sesleniyor diye düşündüm. Tuvaletten çıkınca dışarıda bir taksi şöförünün seslendiğini anladım. Yanında da elinde baston olan birisi var. Taksinin bize birisini getirdiğini anladım. Taksici de beni görünce “Arkadaş kamp yerini arıyor, burası mı?” diye sorunca ben de “Evet, arkadaşı ben götürürüm” dedim. Gelen arkadaşla tanışıyorum, ismi Orhan Yeter. Koluna girip çadırların olduğu yere götürdüm. Piknik masasına oturduk. Orhan İstanbul’dan yeni gelmiş, eşi de bu gün geleceğini söyledi. Eşin kim diye sorunca Özlem Erten olduğunu söyledi. Özlem’i tanıdım. Özlem ile Didim bisiklet festivalinde tanışmıştım. Kendisi keman çalıyor. Bana sabah kahvesi içerken üşenmeyip keman çalmıştı. O sabahı hiç unutmadım. Özlem akşama kampa katılacak. Orhan’a kahve içer misin? diye sordum. O da içerim deyince kahve değirmenini eline tutuşturdum. Çek bakalım biraz kahve. Sabahın çok erken saatleri olduğundan henüz ayakta kimse yok. İki kişilik kahve pişiriyorum bu sabah. Afiyetle içiyoruz birlikte.

Ocağın üstünde cezve köpüklü, etrafında rüzgarlık var.

IMG_20210805_062734

Kahveleri içtikten sonra diğer arkadaşlar da kalkınca onlara da kahve yapıyorum bir çırpıda. Masa üstünde dört fincan, içi kahve dolu. Yanında kahve cezvesi. Arkada pankart ağaçta asılı ve çadırlar.

IMG_20210805_063418

Kahvaltıyı yapıyoruz birlikte. Kahvaltıyı yaparken masada oturan Merve Orhan dün akşam başından geçen bir olayı anlattı.

Merve bastonuyla giderken piknikçilerden birisi Merve’ye “Nereyi arıyorsun?” diye sormuş. Merve de “Pınar’ı arıyorum” diye cevap vermiş. Adam da Merve’ye “Seni götüreyim” diyerek Merve’yi koluna takıp piknikçilerin kullandığı çeşmeye götürmüş. “Geldik” demiş adam. Merve de “Nereye geldik?” diye sorunca adam “Aradığın çeşmeye geldik” deyince Merve şaşırmış. “Ben çeşme aramıyorum ki! Arkadaşım Pınar’ı arıyorum” diye cevap verip bastonunu kullanarak çadırların önüne Pınar’ı aramaya başladığını söyleyince hepimiz kahkahayı bastık. Güzel bir anı oldu bizim için.

Kahvaltının ardından çadırları, eşyaları toplayıp minibüse yerleştirdik. Bisikletlerin kilitlerini çıkarıp hazırlanıyoruz. Selenin üstünde helikopter böceği konmuş. Helikopter böceğini yakından çekiyorum. Helikopter gibi uzun gövdesi var. Ön kısmı daha kalın. Üstünde de ikişer yan yana dört tane şeffaf, uzun kanadı var. Aynı helikopter gibi uçuyor havada.

IMG_20210805_085230

Bu gün Havran’a gideceğiz. Zeytinlideki kamp günleri bitti. Bu gün copilotum Songül Parlak, birlikte süreceğiz. Eşyaları minibüse yükleyip Havran yoluna çıktık. Köy yollarından gideceğiz. Bazı ana caddelerde trafik yolu kesecek bizim için. Yolu açmasını beklerken incir ağacı görünce bir kaç incir yiyoruz Songül ile birlikte. Ayrıca güneş altında beklemektense incir ağacının gölgesinde beklemek daha güzel. Fazla uzak olmayan Havran’a vardık. Havran merkezindeki çay kenarında bulunan park alanında durduk. Bisikletleri belediyenin binasına koyup kilitledik. Henüz çadırları kurmadık, bu gün Ayvalık’taki Cunda adasına gideceğiz otobüsle.

Otobüslere binip Ayvalık tarafına doğru yola çıktık. Cunda adası köprü ile karaya bağlantısı var. Cunda adasına girdik. Otobüs bizi bir yere bıraktı, akşam da hareket saatini söyledikten sonra park etmek için gitti. Hava sıcaklığını iyice arttırdı. Hep birlikte tepede olan değirmen müzesine doğru tırmanmaya başladık. Terlememek elde değil. Bu gün copilotum Songül, koluma takıp birlikte yürüyoruz. Değirmene geldik, burada müze var. Müzeye gireceğiz ama yine salgın kuralları gereği iki gruba ayrıldık. Biz de dışarıda beklemektense denize gidip yüzelim dedik beş kişi. Ben, Songül, Ayhan, Tuğçe Çiğdem ve Ceyhan. Taş bina olarak yapılmış yel değirmeni, önünde sundurma. Üç kişi yürüyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210805_153209

Tekrar aşağıya inip kumsala vardık. Kumsaldaki kafeteryada bir masaya oturup eşyalarımızı koyduk. Yanıma havlu ve su donu almamıştım. Üzerimde çabuk kuruyan kısa pantolon var. Mecburen kısa pantolonla gireceğim. Soyunma kabinlerinde giyiniyoruz. Pantolonun ceplerindeki eşyaları ve cüzdanı Songül’ün çantasına koydum. Beş kişi birlikte denize girdik. Havada rüzgar yok, deniz çarşaf gibi. Giriş biraz kumlu, biraz otlu derken boyu geçince rahatladık. Songül yanımda yüzüyor, diğer arkadaşlar da yanımda. Bir tek Ayhan alıp başını gidiyor. Kendisi kör, o yüzden arada sesleniyoruz yanımızdan ayrılma diye. Karadan epey açıldık, insanlar karınca gibi görünüyorlar. Hava sıcak olduğundan su bizi yeterince serinletip ısı dengesini oluşturdu. Songül yüzerken düz gidemiyor, mutlaka sağa yada sola doğru geniş bir çember çiziyor. O yüzden seslenip sola yada sağa doğru yüzmesini söylüyorum. Bazen yönlendirmeye gerek kalmıyor sesimin geldiği yere yönleniyor. Deniz kımıldanmıyor bile. Su tertemiz ve berrak, derinde olmamıza rağmen dipteki yosunlar gayet net görünüyor.

Ayhan dalıp dipten kum çıkaracağını söyledi, hadi çıkar bakalım deyince daldı denize. Çıkınca dibe ulaşamadığını söyledi. Belki de dibin nerede olduğunu kestiremedi. Kör birisi için yön bulmak zor biraz. Neyse ki yanımızda Ceyhan var. O dalıp dipten kum çıkardı bize. Ayhan atletik yapılı ve çok enerjik. Enerjisini bir türlü atamıyor ve sürekli hareket halinde. Denizde 1 saatten fazla kaldık, parmaklarımın uçları sudan dolayı buruştu iyice. Tuğçe Çiğdem’in kolunda su geçirmez saat var. Saat 5 oldu, artık dönelim diye karar verdik. Kıyıya ulaşmamız epey zaman alacak. Çünkü bayağı açıldık. Biraz daha hızlı yüzerek karaya çıktık. Eşyaları kafeteryadan alıp otobüsün beklediği yere geldik. Otobüs ve arkadaşlar bizi bekliyorlardı. Biraz geç kalmıştık. Neyse otobüs ile geriye, Zeytinli köye geldik. Aşağıda otobüs ile yaptığımız yolculuk haritasının resmi aşağıda.

WhatsApp Image 2021-08-17 at 21.06.45

Akşama kadar dinlendik, yemeği yedikten sonra kamp alanında da kısa pantolonumu yıkadım, çünkü denizde tuzlanmıştı. Çamaşırları ipe astım kurusun diye. Bu akşam eğlence yok, Saz çalan Hasan Hüseyin sazı ile birlikte Gaziantep’e gitti. Akşam olmadan kemancı Öğretmenimiz Özlem gelip aramıza katıldı. Bisiklet turunu yarım bırakıp bizimle beraber olacak bir süre. Kemanını getirmemişti. Akşam parkın çardağında oturup kendi kendimize şarkılar, türküler söyleyerek zaman geçirdik. Fazla geç olmadan çadırıma girip yattım. Ellerimdeki buruşukluk izleri hala var. Yattığımda bunu gördüm.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 19 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

 

Eşpedal Bisiklet Turu 3. Gün

4 Ağustos 2021 Çarşamba

Zeytinli – Kızılkeçili – Çamlıbel – Akçay – Güre – Zeytinli

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

gömdüm güzel günlerimi

gömdüm özlem topraklarına

öyle çok ağırdım ki

öyle çok bağırdım ki sağırlıklara

öyle çok çektim ki ayrılık acısını

korkar oldu acı benden

ben sevmenin ustasıyım

ummanın

beklemenin

taşa tohum ekmenin

ben sövmenin ustasıyım

biriktire

biriktire

yeraltı gölü

buna gülmek n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, çınar ağacının dibinde tandem bisikletler yan yana, kilitli durumda. Ağacın dalında Eşpedal tur pankartı asılı iplerle. Solda piknik masaları üç tane sıralı dizilmiş.

IMG_20210804_194648

Herhalde uzun süredir bisiklete binmediğimden olacak dünkü tur biraz yordu beni, o yüzden bu gece derin bir uyku çektim kesintisiz. Haliyle derin uyumanın etkisi olmalı erkenden uyanıyorum. Yattığım yerde biraz gerinip daha da uzun oldum. Kaslarımdaki hafif ağrı biraz gerilmeden dolayı kendine geldi ve çadırımdan dışarı çıktım. Her sabah olduğu gibi yine henüz ayakta olan yok. Sabah kahvemi pişirip keyifle içiyorum. Kuşlar sanki burayı terk etmiş gibi. Ortalıkta kuş sesi duymuyorum neredeyse. Ara sıra uzaklardan bir kuş sesi geliyor. Bazen de aşağıdaki piknik yerinde olan horoz ötüyor. Horoz ötüşü kamp alanına kadar gelse de uyanan yok henüz. Neyse ben sessizlikte kahvemi içtim ve kahve takımlarını topladım. Bir süre sonra çadırlarda hareket başladı ve dışarıya çıkıp ilk önce tuvalete, sonra çadırlara gelip hazırlık yapılmaya başlandı. Kahvaltıyı yapmadan önce dün patlayan lastikleri kontrol edip yamadım. Yedek olarak çantaya yerleştirdim hazır olarak. Bu gün copilotum değişti, Mehmet Arda benimle birlikte sürecek.

Piknik masasına oturmuş olarak iç lastiği yamarken beni çekiyor Şevket. Arkada diğer arkadaşlar kendi aralarında konuşuyorlar.

IMG_20210804_085335

Henüz yola çıkamadık. Yola çıkmadan önce kamp girişine gelerek bisikleti duvara dayadım. Copilotum Mehmet Arda’yı bisikletin yanında durmasını söyledim. Mehmet Arda binanın yanında tandem bisikletle duruyor kımıldamadan. Çıkarken video çekeceğim.

IMG_20210804_100632

Video çekmek için yerimi aldım. Videoyu cep telefonumla çekeceğim. Kamp yerinden düzensiz, bölük pörçük çıktıkları için istediğim gibi video çekemedim. Artık yarın sabah bir daha denerim. Çektiğim videonun linki aşağıda.

https://youtu.be/MvHKFEoinQU

Bu gün rotamız dün olduğu gibi ilk önce Kızılkeçili yolu. Kızılkeçili köyü yakın olduğu için durmayıp yolumuza devam ettik. İlk molamızı Güre köyünde verdik. Burada çay, kahve, soda ve soğuk su içerek biraz serinledik. Köyün meydanında, ağaçların gölgesinde oturuyoruz. Meydanda Atatürk heykeli dikilmiş.

IMG_20210804_110035

Köy evleri tek katlı ve kerpiçten. Eski sayılır, sokaklar taş döşeli.

IMG_20210804_110825

Güre köyünden ayrıldık, yolumuza kendi halinde dolaşan bir eşek çıktı. Eşeğe selam vermeden geçmek olmaz deyip selamımı verdim. Eşek te başını sallayıp selamımı aldı. Bir poz çekiyorum eşeği. Eşeğin üst kısmındaki kılları siyah, kanındaki kıllar beyaza yakın boz renginde.

IMG_20210804_113047

Ağustosun ilk günlerinde bu sıcakta bisiklet sürmek terletiyor. Gerçi durduk yerde terliyoruz. Haliyle su kaybı çok olunca ilk bulduğumuz çeşmeden suları içip serinlemeye çalışıyoruz. Şişeleri, mataraları da dolduruyoruz. Taş duvar olarak yapılmış çeşmenin yalağı biraz yukarıda kalmış. Su akan boruya erişmek için altta araba lastiği konmuş, üstüne de tahta rahat duralım diye. Lastik olmasa akan suya uzanmak olanaksız. Kör arkadaşları lastik üzerine çıkarıp su içmelerini sağladık. Bir tane çeşme olunca kuyruk oluştu. 6 Kişi su içmek için sırada beklerken sadece bir kişi boruya uzanmış su içmeye çalışıyor. O da Tuğçe Çiğdem.

IMG_20210804_115536

Yola devam ediyoruz,  yol inişli çıkışlı. Hava aşırı derece sıcak ama bu bisiklet sürmemize  engel değil. Terliyoruz ve bolca su tüketiyoruz. Bir çeşmeye gelince burada ısınan pistonları soğutmaya çalışıyorum. Tuğçe Soyyiğit resmimi çekiyor kendi cep telefonu ile. Burada su savaşı yaptık birlikte. İlk önce su mataraları dolduruyoruz, sonra herkes birbirine su atarak ıslatıyor. Bu bir su savaşı ve çok eğlendik. Sıcak havanın etkisi ile üzerimiz çabucak kuruyor. Çeşme yalağında ayakların yalağın içinde poz vermişim. Saçlarım örgülü, sabah Pınar örmüştü.

432fd051-0dc3-45df-a549-f3b7a2260430

Bisiklet üzerinde pek resim çekme olanağım yok. Tandem sürerken sürekli kontrol etmek gerek bisikleti. Bu gün copilotum Mehmet Emre Ökten. Pek bisiklet sürmemiş, acemi ve antrenmansız. Pedala da tam basamıyor, bütün yük bana kaldı. Haliyle yoruluyorum bu gün de. Böylece her çeşmede mola vererek dinlenmeye çalışıyorum. Mola yerindeki çeşmede durduk. Çeşmenin aynasına kırmızı boya iler yazılar yazılmış. Yazılanlar;

Hacı Emin oğlu Galip Dumanlı tarafından yapılmış olan bu çeşme müsanleyk oluşu dolayısile Bu kere büyük Hemşir eşi Hatice Feratoğlu yedi ile tamir ve ihya edilmiştir. Merhumun ruhuna Hatice Feratoğlunun hayrına dua 945

IMG_20210804_115909

Çamlıbel köyüne geldik, bu köyün eski adı Tahtaköy. Sonradan değişmiş olmalı. Bunu nerden anlıyoruz? Köyün meydanındaki çeşmeden. Eski yapım olan çeşme paralel olarak iki duvar üstüne beton çatı yapılmış. Çeşme kısmına iç içe iki girinti var. Köşeler kahverengi boya ile boyanmış. İç tarafa Tahtaköy, 8  5  1951 yazılmış. Çeşme yolun ortasında, solda benim kullandığım tandem kaldırım kenarında pedalı ile park edilmiş.

IMG_20210804_121845

Burada topluca resim çekilmek için bir araya gelince ben kareye girmeyip hepsini çekiyorum bir poz. Önde pankartımızı tutanlar var.

IMG_20210804_122543

Sonradan Çamlıbel adını alan köy Edremit belediyesine bağlı. Tabelaya bakılırsa Edremit belediyesi tarafından yapılıp köye takılmış. Tabelada; T.C. Edremit belediyesi Çamlıbel mahalle muhtarlığı yazılmış. Muhtarlık park içinde.

IMG_20210804_123033

Bu köy Kaz dağlarının yamacına kurulmuş. Yüksekte olduğumuzdan manzara güzel. Edremit körfezi ayaklarımızın altında. Deniz masmavi, önde zeytin ağaçları var. Çamlıbel köyünde ünlü oyuncu, tiyatrocu ve ses sanatçısı Tuncel Kurtiz yatıyor. Mezarı burada ama organize olamadığımızdan mezarını ziyaret edemiyorum. İleride gelip mutlaka mezarını ziyaret edeceğim. Çamlıbel köyünde kumanyaları yiyerek karnımızı doyurduk.

IMG_20210804_142900

Çamlıbel köyünden inerken yolu şaşırdık, indiğim yolu bir daha çıkmak zorunda kaldım. Sert olan yerleri bisikletten inerek yürüdüm. Zorlamaya gerek yok, copilotum pedala basamıyor ve yoruldu. Yokuşu yürüyerek çıktıktan sonra ana yola kadar pedal basmadan hızlıca indik. Yolun karşısına geçip Kazdağı müzesine geldik. Burası özel bir müze ama bizden ücret almıyorlar. Müze giriş kapısını çekiyorum.

IMG_20210804_144226

Müzenin içi küçük olduğundan iki gruba ayrıldık. İçeride tanıtım filmini izleyeceğiz. İlk grup içeriye girdi. Ben ikinci gruptayım. Müze dışındaki bazı nesnelerin resmini çektim Bunlardan birisi eski benzin pompası. Üzerinde Motorin ve Kazdağı müzesi yazılmış. Pompa tabancası  yandaki yerine asılmış. Pompanın yanında lastik şişirmek için kullanılan mekanik göstergeli alet konulmuş. Rengi kırmızı, hava hortumu helezon biçiminde.

IMG_20210804_144234

Mavi – beyaz boyalı sepetli motor pırıl pırıl.

IMG_20210804_144249

Bahçede  Kazdağı müzesi hatıra resmi çekilen perdenin önündeyim. Burada savaşçıların kullandığı baş miğferini takıp çekiliyorum. Sağ elimde de silah olarak çakı var ama pek görünmüyor.

IMG_20210804_144530

Kadınların boş zamanlarında ördükleri örümcek ağ model desenli yün örgüler renkli iplikler birleştirilip ağaç gövdesini tamamen kaplamışlar. Ağacın kalın gövdesi 1.5 metre sonra üç dala ayrılıyor. Üç dal ve gövde örgülerle tamamen sarılmış.

IMG_20210804_144725

Müze binasının dışındayım, önüme zeytin tanelerini ezmek için kullanılan cendere var. Cendere ağaçtan yapılmış. Ortada yivli vida sapı, üstte destekli tahta yatak. Vidanın altında baskı tahtası. Altta çıkıntılı sopalarla vida döndürülüp çuvaldaki zeytinler ezilip yağı çıkartıyorlarmış.

IMG_20210804_153514

Preste sıkılıp çıkan yağları bu kocaman küpte saklıyorlarmış. Ağzı yana bakacak şekilde yan konulmuş küp pişmiş topraktan yapılmış.

IMG_20210804_153522

Geçmiş yıllardan kalan cadde tabelası. Tabelada Fabrika Caddesi yazıyor. Altına da sağa ok işareti konulmuş. Tabela paslı biraz.

IMG_20210804_155421

Müzenin dış duvarına hatıra resmi çekilen yer yapılmış. Daha çok mavi, az sarı renkli kanatları olan kelebek önünde resim çekiliyorum. Resmi Tuğçe Çiğdem Soyyiğit çekti. Duvara da siyah – beyaz boya ile;

“Uçmak için kanatlara değil düşlere ihtiyaç vardır” diye yazılmış.

bc86520f-da19-42ec-8f34-ea8d68a2c8ff

Müze içini geziyoruz ikinci grup olarak. Burada Atatürk köşesi, Çanakkale ve Kurtuluş savaşı köşesi, Koca Seyit  ve Tuncel Kurtiz köşesi var. Ayrıca eski ve şimdilerde kullanmadığımız eşya, alet edevat sergileniyor. Projeksiyon gösterimini de izliyoruz. Tuncel Kurtiz’in kendi sesinden hazırlanmış dinletiyi izledik. İçeride hiç resim çekesim gelmedi. Copilotum Mehmet Emre’yi koluma takıp gördüklerimi betimleyip müzeyi gezdirdim. Müzeyi gezdikten sonra dışarıda toplanıp diziliyoruz. Ben de topluca resimlerini çektim. Önlerindeki pankartta yazan;

Yeşil pedallar engelsiz bisikletliler kampı. Çocuklara bisiklet ve sanat atölyesi

IMG_20210804_160843

Bu gün yaptığımız kısa turu bitirip kamp alanına döndük. Bisikletleri çınar ağacının gövdesine yaslayıp tümünü kilitliyoruz. Çalınan bisikletten henüz haber yok. Artık önlem almak zorundayız.

IMG_20210804_194648

Bu akşam bahçe hortumu ile duş alıyorum, terli atlet ve tişörtü su ile yıkıyorum sabun kullanmadan. Yarın copilotum Songül Parlak olacak. İzmir’de oturduğu halde henüz yüz yüze tanışmamıştım. Birlikte tandem sürerek daha iyi tanıyacağım. Hava sıcak o yüzden üzerimiz çıplak. Çıplaklardan birisi de Baattin. Çaktırmadan yandan resmini çekiyorum. Baattin saçlarını uzatmaya başlamış daha yeni. Biraz uzamış saçlarını lastik toka ile bağlamış. Anlında bir miktar saç püskülü var. Gözünde yakın gözlüğü takılı. İlginç bir görüntüsü var, Çinlilere benziyor, yoksa Japonlara mı? Çinli mi? Japon mu?

IMG_20210804_201956

Bu akşam müzik var, saz çalan Gazianlep’li Hasan Hüseyin Kaçar, yanında Murat Parun, türkü söylüyor. Ukulele gitar çalan Mehmet Doğancı yan yana oturuyorlar.

IMG_20210804_231502

Saz çalan Hasan Hüseyin aynı zamanda milli atlet ve bir çok madalyası var. T 11 sınıfında orta ve uzun mesame koşucusu. Branşı Para Atletizm. Sazı da güzel çalıyor, biz de ona eşlik edip türküler söylüyoruz. Hasan Hüseyin’i saz çalarken sazın sap tarafından çekiyorum.

IMG_20210804_231523

Gecenin geç saatlerine kadar çalıp söyledik türküleri, şarkıları. Uyku kapıya gelince kalkıp yatıyorum çadırıma girip.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 26 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Eşpedal Bisiklet Turu 2.Gün

3 Ağustos 2021 Salı

Zeytinli – Kızılkeçili – Hasan boğuldu – Zeytinli – Akçay – Zeytinli

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

iki turna geçti güz mavisinden

sandım bir ömür geçti

bilinmezden görünmezden bir ateş

gelip özüme düştü

ben acının aşk ilinden olduğunu bilmezdim

yokluğa değdi geçti

özlemden içti geçti

gelip gönlüme düştü

ben mi aştım bu dağları “kerem“sel özlemlerde

ben mi teptim bu yolları kavuşmak diye diye

iki turna bir çift göz

gelip türküme düştü

erenler hey erenler

bu günü dünden görenler

bilin dedim bilmek dedim yetmedi

sonum önüme düştü

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, gece karanlığında deniz kıyısındaki betona 12 kişi sırtı dönük oturmuş. Ayakları denize sarkıtmış durumda. Hepsinde de beyaz tişört var, kimisinin başında beyaz şapka. İskelede bağlı kayıklar ve sokak lambaları ışık saçıyor 6 tane. 5 tanesinin ışığı denize yansımış.

IMG_20210803_212631

İyi bir uyku çektim bu gece. Hava sıcak olduğundan örtünmedim bile. Alarm çalmadan uyanıyorum, etraf sessiz, kuşlar bile ötmüyor. Nedense çok az kuş sesi duyuyorum. Herkes çadırında mışıl mışıl uyuyor, kimisinin horultuları geliyor kulağıma. Belki de ben de horlamışımdır uyurken. Kesin horlamışımdır, buna eminim. Zaten horlamadım diyen doğru söylemiyordur. Kendimden bilirim. Bazen şekerleme yaparken kendi horultumdan uyanmışlığım olmuştur. Çadırımdan çıkıp sabah henüz kimse uyanmadan tuvalette işimi hallediyorum. Yoksa iki tane tuvalet var ve kalabalıkta kuyrukta beklemek durumunda kalmamak elde değil. Çadır yerine gelip kahve takımlarını çıkararak kendime kahve yapmaya başladım. Piknik masasının oturulan yerin kenarında kahve ocağı, üstünde cezve. Etrafında rüzgarlık, rüzgarlıkta Urim Baba’nın kahvesi logosu. Altında da Maksat Muhabet yazıyor. (Muhabet yazmamın nedeni Kosova’da ki yeğenim oranın Türkçesi ile iki tane B yerine tek B harfi koymasından dolayı baskıda öyle basılınca yapacak bir şey yok.) Sadece cezvenin sapı görünüyor rüzgarlığın dışında. Arkada mavi çadırım ve diğer çadırlar.

IMG_20210803_063341

Kahvem pişti ve fincana döküldü. Fincan masanın üzerinde, bol köpüklü olarak duruyor. Arkada çay yatağında çınar ağaçları. Keyifle kahvemi içerken çınar ağaçlarının arasındaki boşlukta, havada bir turna kuşu göründü bir anda. Turna kuşu ardında iki tane daha küçük turna kuşu kanatlarını çırparak bir anda önümden, dar bir alandan gelip geçti. Ben sadece baka kaldım geçerken. Öyle bir andı ki resim çekmeye fırsatım bile olmadı. Her şey bir anda olup bitti. Ben turlarımı arkadaşlarıma anlatırken derim ki “Bazı anların resmi çekilmez, sadece o anı yaşarsın!” Ben de o anı yaşadım. Ve gördüklerim beynimin bir kıvrımına kaydedildi. Benden başkası göremez.

Masanın üstünde köpüklü kahve fincanı, arkada çınar ağaçları.

IMG_20210803_063425

Kahvemi içtikten sonra diğer arkadaşlar uyanmaya başladı birer, ikişer. Kahvaltı servisi başlayınca az da olsa kahvaltılıklarımızı alıp yedik. Herkes kendi copilotu ile birlikte kahvaltısını aldı. Benim copilotum Hamide. Birlikte kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra herkes bisikletini alıp kontrollerini yapmaya başladı. Ben de kendime 5 numaralı bisikleti seçmiştim daha önce. Arkasında bagajı var, çantamın birini bagaja takacağım. Bir de büyük pompayı da bagajda taşımam gerek. Herkes bisikletini alınca bir de baktık ki bir tane bisiklet eksik. İzmir’den getirdiğimiz bisiklet sayısı 9 tane. Halbuki 10 tane bisiklet getirdiğimizi biliyorum. Eyvah bir tane bisikleti götürmüşler geceleyin. Bisikletleri de kilitlememiştik. Bisikletin bir tanesi yok. Ne yapacağız, durumu kamp görevlisine bildirdik. Jandarmaya da haber saldık bisikletimiz çalındı diye. Artık iki kişi boşta kaldı. Araçla birlikte bizi takip edecekler. Hareket zamanı gelince topluca resim çekilirken ben de cep telefonum ile çekiyorum. Herkesin bisikletleri elinde, pankartımız ağaç dallarına bağlı. Toplamda 35 kişiyiz.

IMG_20210803_093139

Herkes hazır olunca yola çıktık. Kızıl keçili köyünden yukarıya doğru tırmanmaya başladık. Bu günkü rotamız Hasan boğuldu şelalesi. Toprak yolda gidiyoruz. Yol kıyısındaki çeşmelerden su takviyesi yaptık. Hava sıcak, bol su tüketince suları tazelemek gerek. Yol kıyısındaki çeşmeler sayesinde susuz kalmıyoruz. Hamide’nin bisiklet deneyimi pek yok, o yüzden bana daha çok yük bindi pedala basarken. Beni yordu açıkçası bu yokuş. Neyse zar zor çıkmaya devam. Dar ve yüksek çeşmeyi bisikletim ve Hamide ile birlikte çekiyorum.

IMG_20210803_105225

Hasan boğuldu şelalesine geldik. Şelaleye kadar resim çekmedim, önemli bir şey de yoktu çeşmeden başka. İçeri girerken ücretini ödüyor herkes. Böyle yerleri parselleyip kiralamışlar. Girenlerden ücret alıp para kazanıyorlar. Türkiye’de tüm çay yatakları, piknik yerleri kiraya verilmiş durumda. Neyse içeriye bisikletlerimiz elde giriyoruz. Girer girmez karşıma 8 ila 10 metreden dökülen şelale çıktı. Şelaleyi tamamen kareye sığacak şekilde dik olarak çekiyorum. Sular kayaların arasından köpürerek aşağıdaki kendi göletine dökülüyor.

IMG_20210803_111041

Şelalenin döküldüğü gölet aşağıda. Bir kişi gölete atlamaya hazırlanıyor.

IMG_20210803_111053

Hasan boğuldu şelalesi daha yukarıda olduğu için yürümeye devam ediyoruz. Çayda yer yer küçük göletler var.  Su o kadar berrak ki yeşil rengi ve Güneş ışıkları uyumlu bir halde beni dinlendiriyor adeta. Kıyılarda ağaçlar renk katıyor çaya. Çayın üstüne tahtadan köprü yapılmış karşıya geçmek için. Köprü üzerinde çaydaki güzelliği çekiyorum.

IMG_20210803_112111

Geçmişte sanayi ve fabrikalar olmadığı için boru üretimi yokmuş. O yüzden şehirlere, köylere içme suyunu su kemerleri yaparak sağlamışlar. İşte bu su kemerlerinden ayakta kalan kısmı karşımda. Tamamen duvar değil de kemerli sütunlar örülmüş taşlarla. Su belirli seviyede taşınmış yerleşim yerlerine kadar. Kemerlerin üstünde kanaldan sular akıyor. Şimdiki zamanda bu kemerler kullanılmıyor. Zamanla kimi yerler yıkılıp yok olmuş. Boru üretimi başlayıp ucuzlayınca çay kaynaklarından boru ile taşınıyor içme suları. Bir tane çınar ağacı, kemerler sarmaşıklarla kaplı.

IMG_20210803_112355

Bazı yerden sular fışkırıyor kayaların içinden. Kaz dağlarının bereketli su kaynakları bu bölgeyi susuz bırakmıyor. Dağın her tarafı su kaynakları ile dolu. Kaz dağları büyük bir su deposu gibi. Kayaların arasından çıkan sular çaya karışıyor bir süre sonra. Sonrası mı? Sonrası deniz ana.

IMG_20210803_112646

Hasan boğuldu şelalesine geldik Hamide ile birlikte. Şelale önüne tahtadan platform yapmışlar. Kenarları tahta korkuluklar ile çevrelenmiş. Hamide ile korkuluklara yaslanıp resim çekiliyoruz birlikte. Hamide’nin üzerinde uzun kollu beyaz tişört var. Önüne biri küçük, biri büyük iki tane tüy resmedilmiş. Başında bordo renkli eşarp bağlı. Bende yeşil, beyaz, mavi renkli Eşpedal tişörtü. Arkada yeşil çınar ağaçlarının yaprakları.

IMG_20210803_112953

Hasan boğuldu şelalesi burası, Fazla yüksek olmayan kayalıklardan geniş bir gölete çay akıyor.  Söylentiye göre Hasan burada ortadan kaybolmuş, kendisini bir daha gören olmamış. Sevdiği Emine de burada kendini ağaca asarak Hasan’a kavuştuğu söylenir.

IMG_20210803_113127

Sebahattin Ali tarafından Hasan ve Emine için 1942 yılında yazdığı şiir.

Uzaklardan sesin aldım;
Çevreni derede buldum;
Nereye gittiğin bildim,
Hasan’ım arkandan geldim.
Sarı kahküllü, dal boylum;
Saz benizli, ayva tüylüm;
Tatlı sözlü, melek huylum,
Hasan’ım ardından geldim.
Köyden, obadan koğulan,
Duru sularda boğulan,
Toz köpük olup dağılan
Hasan’ım ardından geldim.
Sarp dağlara getirdiğim,
Kavuşmadan yitirdiğim,
Ak kefensiz yatırdığım
Hasan’ım ardından geldim.
Emine’yi yaslı eden,
Kerem olup Aslı eden,
Dağı taşı sesli eden
Hasan’ım ardından geldim
Sebahattin Ali

Tahta platformun kenarında Sebahattin Ali’nin şiiri tabelaya yazılmış.

IMG_20210803_113235

Hasan boğuldu olayının hikayesi tabelaya siyah zemine sarı harflerle şöyle yazılmış;

Hasan Boğuldu

Hasan boğuldu bir aşk hikayesini ve onun hazin sonunu anlatır. Obalı Emine’yle Ovalı Hasan’ın aşk hikayesidir. Hasan’la Emine birbirlerini severler. Ancak ikisinin de yaşayış tarzları birbirinden farklı olduğu için kavuşmaları zordur ama yine de ailesinden ister. Oba geleneğinde ise Emine’nin Hasan’la evlenmesi için bir şart vardır. Hasan’ın köyden Oba’ya kadar hiç dinlenmeden sırtında bir çuval tuz getirmesi gerekir. Hasan bunu kabul eder. Emine de Hasan’la birlikte gider. Hasan köyden bir çuval tuzu alır ve yola koyulur. İlk zamanlarda zorlanmaz ama güneşin ve yorgunluğun tesiri ile terler ve çuvaldaki tuzlar sırtını yakmaya başlar. Emine töreyi bozmamak için dinlenmesine izin vermez ve yardım etmez. Hasan bütün gücüyle tuz dolu çuvalı taşımaya çalışır. Ancak belirli bir süre sonra takattan düşer, tuz çuvalıyla yığılır kalır. Bunun üzerine Emine tuz çuvalını alır yola devam eder. Hasan Emine’nin arkasından bağırır “Emine ben gelemedim, sen benim arkamdan gel” der. Hasan’ı o günden sonra gören olmamıştır. Emine gömleğinin bir parçasını derenin kenarında bulur. Hasan’ın sesi sürekli Emine’nin kulağına çınlar. Sürekli Emine’yi çağırır. Emine’nin durumu hergün daha da kötüleşir. En son dere kenarındaki bir ağaca Hasan’ın gömleği ile kendini asar.

(Altında da İngilizce yazılmış yazı, yazıda hikaye farklı anlatılmış nedense. Olay 1800’lü yılların sonunda Çarşamba günü markette başladığı yazılmış. Tabelayı yazdırana sormak gerek neden farklı anlatım olmuş diye)

IMG_20210803_113250

Hasan boğuldu olay yerinden aşağı inip yemek yiyeceğimiz yerde toplandık. Yemek henüz gelmemiş, o yüzden biraz serinlemek gerek diyerek su donumu giyiyorum. Gerçi ayaklarımızı sokunca su pek serin değil. Adeta buz dolabından çıkmış gibi çok soğuk. Neyse ben az çok alışkınım. Daha soğuk sulara girmişliğim var. Cep telefonumu Baattin Şimşek’e verdim. Beni suya atlarken nasıl çekeceğini ve nereden çekeceğini bir güzel anlattım. O da tamam baba diye cep telefonumu aldı. Yerine geçti ve çekmeye başladı 40 poz arka arkaya. Yoksa beni havada yakalaması olanaksız. Bu sahne bir kez çekilir. İkincide saçlarım ıslak olduğundan pek kıymeti olmaz. Atlarken saçlarım dalgalanmaz rüzgarda. Burada 40 pozu yayınlamıyorum. Sadece 7 poz yeter. İlk poz, kameraya bakıyorum, mavi su donu var üstünde. Arkada koca kayalar arasından akan çay. Atlayacağım yer biraz derin ve geniş. İlk önce atlayacağım yeri inceliyorum. Arkadaki kaya üzerinde pembe don giymiş bir kız oturuyor.

IMG_20210803_115354

İlk önce hafifçe eğilip yaylanıyorum, dizlerim kırık, kollarım arkada. Öne eğilmiş durumdayım.

IMG_20210803_115407_3CS

İyice yaylanıp ileri fırlıyorum. Ayaklarım taşın üzerinden ayrılırken suyun bir kısmı da arkamdan geliyor. Belim yukarıda, ayaklarım ve kollarım aşağıda öylece donup kalmışım su üzerinde.

IMG_20210803_115407_8CS

İlk önce ellerim suya değiyor. Bıııırrrr, su buz gibi, acaba geri çıksam mı. Ama fizik kuralları bunu kabul etmez. Mecburen soğuk suya dalacağım. Hazır havadayken güneşin keyfini biraz çıkarayım bari. Bir süre öylece havada kaldım.

IMG_20210803_115407_9CS

Sonra başım buz gibi suya kollarımla birlikte girdi. Kalp hizasına kadar su içindeyim. Kalbim henüz soğuk suyu algılamadı.

IMG_20210803_115407_10CS

Ve sadece dizlerimden aşağısı suyun dışında. Tamamen su içindeyim ve soğuk suyu hissetmeye başladım. Ama daha önceki deneyimlerimden vücudum hemen alışıyor saliseler içinde. Kaya üstündeki pembe donlu kız da bana bakıyor atlarken.

IMG_20210803_115407_11CS

Balık gibi suya dalıp çıkıyorum dışarı. Göğsümden yukarısı su dışında. Saçlarım suda tamamen ıslanmış halde sırtıma yapışmış. Su gerçekten soğuk. Biraz daha yüzüyorum buz gibi suda ve alışıyorum. Ağustos ayının ilk günlerinde buz gibi suda serinlemek gibisi yok. Ama herkesin denememesi gerek, yoksa üşütebilirsiniz. Ayrıca nasıl atlayacağınızı bilmeniz gerek. Yoksa kafanızı ya da diğer yerlerinizi kayalara çarparak yaralanırsınız. Aman dikkat!

IMG_20210803_115407_19CS

Suda fazla kalmayıp çıktım, havlu ile kurulanıp cep telefonumu alıyorum Baattin den. Çektiği resimlere bakıyorum, güzel çekmiş, tam istediğim gibi. Suya balıklama atladığımı Hamide görmedi, sadece suya atlarken çıkardığım sesi duymuş olabilir. Hamide kayaya oturmuş, bir ayağı su içinde, diğer ayağı dışarıda. Su ayaklarını üşütmüş olmalı ki suya ayaklarını tek tek sokarak idare ediyor. Bordo yazması başında, beyaz tişört üzerinde. Kiremit renginde pantolonu. Paçalarını sıyırmış yukarıya doğru.

IMG_20210803_120345

Tam oturduğumuz yerin karşı kıyısında çınar ağacının ilginç şekli gözüme çarpıyor. Suya yakın yerde kocaman ağzını açmış, iki kolu da ağzının içine sokmuş durumda. Ağzının üstündeki delik burnunu andırıyor. Suyun içinde mat renkli küçük kaya parçaları net görünüyor. Su o kadar berrak ki kaya parçalarını daha canlı gösteriyor.

IMG_20210803_121526

Yüzdüğüm yeri çekiyorum. Buranın önünde bent yapılmış, su geniş bir havuza dönüşmüş. Karşıdan karşıya geçmek için tahtadan köprü yapılmış. Havuza girip yüzenler var.

IMG_20210803_121533

Ben çıkıp kurulandıktan sonra Baattin de benim gibi suya atlamak istedi. Ben de cep telefonumla onu çekmeye başladım. Deklanşöre basılı tutunca kamere 40 pozu arka arkaya çekiyor ve tüm hareketleri tek tek ayrıntılı çekmiş oluyoruz. Baattin aynı benim gibi dizlerini kırıp kollarını geriye ayarak yaylanıyor.

IMG_20210803_121944_1CS

Yay gibi gerilip ileriye fırlıyor. Suya paralel havada yakalıyorum. Kolları ileri doğru uzanmış, daha suya değmemiş durumda.

IMG_20210803_121944_6CS

Öğle yemeğimiz geldi, sandviç ekmeği içinde bir parça marul, bir parça ince dilim peynir, iki parça ince dilim salam ve yanında ayran. Hepsi bu kadar öğle yemeği. Karnımız ekmekle doyacak. Neyse yiyoruz sandviçi ayranla birlikte. Oturduğumuz yer üst üste konulmuş blok  beton parçaları. Hamide ile yan yana oturmuş durumdayız. Solda tandem bisiklet duruyor. Şapkam gidonda takılı. Bagajda bir tane çanta takılı turuncu, siyah renkli. Havlumu da çantanın üstüne seriyorum kurusun diye. Arkada çınar ağaçları bize gölge yapıyor. Burada kahve pişirip içiyorum şanslı üç kişi ile birlikte.

400be441-dadf-494f-bfa8-c1f4b47b59ed

İyi bir dinlenmenin ardından bisikletleri alıp yola çıktık. Çıkarken zorlandık ama inişimiz kolay oldu. Hava sıcak, arkada kalanları beklemek için gölgelik bir yerde mola veriyoruz. Burada çeşme var, su içip serinlerken bir yandan da suları tazeliyoruz çeşmeden. Çeşmenin yanı başında dut ağacı gölgesinde toplanmış bisikletliler.

IMG_20210803_135126

Kaz dağlarının bütün yamaçları belli bir yere kadar zeytin ağaları dikilmiş. Zeytin ağaçları yamaçta seyrek dikilmiş hava alsın, birbirine gölge etmesin diye. Zeytin ağaçlarını bir poz çekiyorum.

IMG_20210803_135855

Kamp alanına gelip biraz dinleniyoruz. Akşam yemeğini erken yiyoruz. Bu akşam bisiklet yolunda belediye başkanı ile bisiklet süreceğiz. Yemekten hemen sonra yola çıktık. Edremitli bisikletçiler bize kılavuzluk edip bisiklet yolunun başladığı yere götürdü. Bisikletlerimizle meydanda beklerken bir çocuk küçük bisikletine binmiş elini havaya kaldırarak poz verdi.

IMG_20210803_201924

Küçük meydanda toplanıp resim çekilirken ben de kareye girmeyip kendim çekiyorum hepsini.

IMG_20210803_202119

Aslında biraz geç kaldık gibi, belediye başkanı gelmedi ve belediye görevlileri ile kısa bir sürüş yaptık. Belediye görevlileri ve Edremitli bisikletçiler yanımızdan ayrıldı. Kamp alanına kestirmeden gidelim, ana yolu kullanmayalım diye yamaçtaki toprak yoldan gitmeye başladık. Hava karardı, ışıklarımızı yaktık önümüzü görmek için. Zeytinliklerin arasında bağıra çağıra, sohbet eşliğinde, neşe içinde sürüyoruz tandemleri. Ara sıra kendi slogan türkümüzü söylüyoruz gecenin karanlığında.

“Ay akşamdan ışıktır Eşpedal Eşpedal, Yüküm tulum çadırdır Eşpedal Eşpedal” diye

Böyle giderken birden bire yol bitti. Kaybolduk sanki, önümüzde derin bir dere yatağı var. Herkes durup bisikletten indi. Aramızdan iki kişi yolu bulmak için keşfe çıktı. Gece zifiri karanlık, etrafta ışık yok, sadece kendi aydınlatmalarımız var. Benim aydınlatmamın bataryası bitti. Önümü diğer aydınlatmalarla görüyorum. Keşif grubu ileriye doğru gitmişti, dönmelerini bekliyoruz. Uzun bir bekleyiş oldu. İleriden köpek havlamaları gelmeye başladı. Kendi kendimize dedik ki arkadaşları köpekler sardı. Gerçi Baattin keşifte olduğundan köpeklerle baş edeceğini biliyorum. Baattin köpekleri parçalar.

Biz ileriden geri döneceklerini zannederken bir de baktık ki arkamızdan geldi keşiftekiler. Baattin bize eskiden yol varmış ama dere taşkınında köprüyü alıp götürdüğünü anlattı. Az geride dere yatağına inip tekrar yola çıkacaktık. Baattin önde bizler arkasında, tandemler elimizde yavaşça ve dikkatli dere yatağına indik. Taşlı dere yatağını geçip yola doğru sert çıkış olan yerden bisikletleri ittirerek çıkardık. Yolumuzu bulmuştuk ya, tandemlere binerek yolumuza devam ettik. Asfalt yol çıktı karşımıza, kimisi asfalt yoldan gidelim dedi. Ben de “Nasıl olsa kaybolduk düz devam edelim. Kaybolmaktan korkmayın, biraz doğada kalmayı, çetin yollardan gitmeyi  öğrenin” deyince düz gidip kaybolmayı seçtiler. Bir süre daha giderek yine karşımıza asfalt yol çıkınca bu kez biraz korku duyanlar düz devam etmeye yanaşmadılar. Asfalt yolda gidelim diye tutturunca mecburen onlara uymak durumunda kaldım. Halbuki düz olan yer daha kestirme bir yol ve gideceğimiz Zeytinli köye varacak.

Bu arada bir kaç kez lastik patlaması oldu. El birliği ile yedek lastiklerle değiştirip şişirdik. Bende büyük pompa var. O yüzden lastiği çabuk şişiriyoruz. Neyse biraz yolları karıştırsak ta girmediğimiz toprak yolun çıktığı yere gelip Zeytinli köyüne vardık. Buradan kamp alanına geldik. Bir süre dinlendik, arkadaşlar tutturdu dondurma yiyelim diye. Birlikte karar alıp sahilde dondurma yemeye gideceğiz. Gece geç olmasına rağmen tandemlere atlayıp sahile vardık. Dondurmaları alıp deniz kıyısındaki betona oturarak yalamaya başladık. Ayakları denize sallamış durumdaki arkadaşları betona oturmuş halde arkalarından çekiyorum. Hepsi de beyaz tişört giymiş. Kimisinin başında beyaz şapka var. İleride kayıklar bağlı iskele var denize doğru uzanmış. Direklerdeki lambalar parıldıyor altı tane. Beş tanesinin ışığı denize yansımış.

Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20210803_212631

Dondurmaları yedik, sahilde yürümeye başladık bir süre. Hava güzel, tam yürünecek sıcaklıkta. Ne terliyorsun ne de üşüyorsun, ayar tam. Sahilde zeytin yağı fabrikası yapılmış. Tarihi bir fabrika, tuğladan yüksek duvarı, uzun bir bacası var. Pencereleri eski, duvar üstünde üçgen çatılı bir yer yapılmış. Burada iki yanda hilal, ortada yıldız delik olarak örülmüş tuğladan. Fabrikanın duvarı çok uzun, on metrede bir sarı aydınlatma lambası alttan ışıklandırmış duvarı. Uzun baca dolu tuğladan örülmüş.

IMG_20210803_213134

Gece yürüyüşümüzü bitirip kamp alanına sorunsuzca vardık. Bu gün epey yorulduk sayılır. O yüzden hemen çadırıma girip yattım.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 43 Kilometre civarı.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Eşpedal Bisiklet Turu 1. Gün

1 – 2 Ağustos 2021 Pazar – Pazartesi

Zeytinliğe gidiş, Kamp günü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

neyi sevdim neye koştum ne buldum

anlatmaya bunu şimdi

zaman yok

acımasız bir sürücü basmış gidiyor

karışmış çığlıklarım

imdat düdüklerine

çok konuştum biliyorum

çok susmuştum bilmiyorsun

uçurtmam kopup gitmiş

oltamı sular yutmuş

acım dünyayı tutmuş

kalkmışım sürek cehenneminde

çok çocuksun bilmiyorsun

biliyorum çok çocuğum

yürek değil

bu bir evren

sevmek değil bu bir korku

buna bilmek n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, Turkuaz yeşil, sarı, turuncu boyalı, palmiye ağaçları, tandem bisiklet resmi olan konteynır. Önünde bisiklet koymak için 4 bariyer demir. Sağda bisiklet tamir kiti. Solda giriş kapısı, önünde bisikletim KUZ dayalı. Yanında turuncu çantalarım yerde duruyor. Etrafta ağaçlar. Yer kilitli beton taş ile kaplı.

IMG_20210801_120844

Hava sıcak mı sıcak, buram buram terliyorum. Bu yaz aşırı sıcaklar yüzünden durduğum yerde sürekli terliyorum. Terledikçe bol su içerek sıvı kaybını karşılamaya çalışıyorum sürekli. Bazen rüzgar da esmiyor. Bakalım ne kadar sürecek bu sıcaklar. İnsanın sıcak havada canı hiç bir şey yapmak istemiyor. Sürekli gölgede durmak, vantilatör karşısında serinlemeye çalışmak. Daha sıcak havalarda iyice bunalınca klimayı açıp odayı 18 dereceye indirip rahat nefes almaya çalışıyorum. En ufak bir iş yapmaya kalksan, ya da alış verişe gitsem atlet ve tişört su içinde kalıyor terden. Günlerin sıcak gittiği gülerde Eşpedal dernek başkanı Fatih Söylemez telefon ile aradı. Beni Eşpedal’ın yapacağı kamplı tura davet etti. 9 – 10 Günlük bir tur olacağını, üç yerde kamp yapılacağını ve pilotluk yapmamı istedi. Nedense içimdeki garip bir hisle kabul ettim teklifini. Halbuki yaz günlerinin en sıcak olduğu günlerde bisiklet sürmüyorum genellikle. Güneşin yakıcı sıcağı bir yandan, terlemek bir tandan buna nasıl dayanacaktım. Dedim ya içimde garip bir his  benim bu tura katılmamı istiyor. Hadi bakalım hayırlısı.

Fatih ile detayları, neler yapılacak, kamp yerleri, rotaları konuştuk. Bir de 10 tane tandem bisikleti Edremit’in Zeytinli köyüne nasıl götüreceğimizi. Neyse Aksel bisiklet firmasında çalışan Muhlis Dilmaç fabrikanın römorku ile tandem bisikletleri götüreceğini ayarladı. Eh madem römorkla gidecek ben de Muhlis Dilmaç’ı telefonla arayıp birlikte götürelim dedim. O da olur deyince iş bitti. Tandem bisikletleri kolayca yükleyeceğimiz Eşpedal’ın İnciraltı kent ormanındaki engelliler merkezinde bulunan konteynırdan alacağız. Daha önce bisikletlerin hepsini konteynıra getirmelerini söyledik.

1 Ağustos Pazar günü Öğlen 12 gibi İnciraltı kent ormanına daha önceden hazırladığım kamp çantalarımla birlikte geldim bisikletimle. Bir süre sonra Fatih Söylemez gelip kapıyı açtı. Muhlis Dilmaç ta römork ile çıka geldi. Bisikletleri tek tek dışarı çıkarıp konteynıra yüklemeye başladık. Bize yardımcı olan Eşpedal üyesi Ali var.

Arabanın arkasına takılı römork, tandem bisikletler, Fatih başkan, Ali ve Muhlis Dilmaç dut ağaçlarının gölgesinde tandem bisikletleri nasıl yükleyeceğiz diye düşünüyorlar.

IMG_20210801_122607

Neyse bir ters bir düz, kimisinin gidonunu çevirdik, kimisinin selesini söküp düzgünce kasanın içine yerleştirdik tandem bisikletleri. Bir tane de normal bisiklet. Benim kamp çantalarımı da kasanın içine koyduk. Kasa demirlerindeki iplerle bisikletleri birbirine bağladık bir güzel. Kasanın içini çekiyorum, battaniye ve kartonlar destekli bisikletler. Turuncu çantalarım solda.

IMG_20210801_124005

Bisikletim KUZ konteynır içinde bıraktım. Tur boyunca burada kalacak. Tandem bisikletleri yükledikten sonra yola çıktık. Arabayı Muhlis Dilmaç sürüyor, ben de yanında oturuyorum. Zamanımız çok, muhabbet ediyoruz, az biraz dedikodu. Öğlen zamanı geçti, karnımız acıktı. Muhlis Dilmaç bana nerede yemek yiyelim diye sorunca ben de Buruncuk köyünde güzel köfte yapıyorlar diyerek köfte ekmek yedik. Burada hem taze, hem de porsiyonlar ucuz. Bir de tırlar ve kamyonlar sürekli burada  durup yemek yiyorlar. Tır ve kamyonların durduğu yerde her zaman mola verip bir şeyler yiyebilirsiniz. Buruncuk köyü de böyle bir yer. Köfteleri yiyip karnımızı bir güzel doyurup yola koyulduk. Yine muhabbete başladık. Yolda giderken cep telefonu ile canlı yayın yaptık arabanın içinde. Bu aralar aşırı sıcaklar yüzünden Ege ve Akdeniz bölgelerinde ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Orman içindeki canlılar ve ağaçlar yandı. İçimiz acıdı ve nedense bir türlü söndürülemiyor. Günlerce yanan ormanlar bir çok köyü de yakıp geçti. İnsanlar öldü, hayvanlar telef oldu. Binlerce orman hayvanı, arılar, böcekler tamamen yok oldu. İçimizin acıdığını canlı yayında duyurduk. Söz geldi dolaştı Urim Baba’nın kahvesine. Ben de kahve olayını anlattım. Böylece yolun nasıl bittiğini anlamadık bile.

Canlı yayın bittikten sonra cep telefonum çaldı. Arayanın numarası kayıtlı değil. Bir kadın sesi, kendini tanıttı. Ntv radyoda bisikletçiler ile söyleşi yaptığını, benimle söyleşi yapmak istediğini söyledi. Ben de olur deyince yarın telefon ile arayacağını söyleyip kapattı. Bakalım nasıl bir söyleşi olacak.

Neyse sözü fazla uzatmayayım. Zeytinli deki Davut’un yeri kamp ve piknik yerine vardık. Her tarafta mangallar yanıyor, ortalık duman dumana. Yanık et kokusu çınarların altını kaplamış durumda. Etraf aşırı kalabalık, araç park edecek yer yok denecek kadar. Kamp yeri görevlisi ile konuştuk nerede kamp yapacağız diye. O da yer gösterdi. Bu gün Pazar ve ortalık çok kalabalık. Römorku buraya bırakamayız. Pek güvenli değil. Fatih başkanı aradık belediyede bir yerde römorku bırakalım diye. Belediye görevlisinin telefon numarasını verdi. Görevliyi arayıp güvenli bir yer belirlemesini söyledik. O da belediyenin Edremit’teki park yerine gelmemizi söyleyince duman ve et kokusundan kurtulmak için hemen ayrıldık oradan. Tam yola çıktık ki telefon çaldı, arayan belediye görevlisi idi. Bize Zeytinli deki itfaiye yerine gitmemizi söyledi. Zeytinli içinde itfaiye yerini sorarak bulduk. Kapıdaki güvenlik görevlisi bizim geleceğimizden haberi vardı. Park edeceğimiz yeri gösterince römorku yanaştırıp arabadan ayırdık. Muhlis Dilmaç fazla zaman geçirmeden yola çıktı. İzmir’e dönecek. Muhlis Dilmaç’ı uğurladım. Güvenlik görevlisine bu gece burada çadır kuracağımı söyleyince ilk başta olmaz dese de çadırı kuracağım yeri gösterip, sabah erkenden çadırı toplayacağımı, bu konuda endişe etmemesini söyledim.

Akşam yemeği için Zeytinli köy merkezine geldim. Köfte ekmek ile karnımı doyurup çay bahçesinde çayımı içtim. Sonra itfaiye garajına döndüm. Akşam kararınca çadırımı tuvalete yakın kurdum. Güvenlik görevlisinin endişesi sabah erkenden iş makinalarının yapacağı manevrada çadırın engel olacağı. Çadırı kurduğum yer tuvaletin yanı ve araçların gireceği bir yer değil. Akşam kahvemi içip fazla geç olmadan yatıp uyudum. Sabah daha gün yeni ağarmaya başladıktan sonra uyandım. Uykumu almışım, keyfim yerinde. Çadırda uyumak gibisi yok. Kalkar kalkmaz hemen çadırı toplayıp römorktaki çantama yerleştirdim. Sabah kahvesini içmek için hazırlıkları yapıp katlanır bez sandalyeye oturunca sanki kapandı gibi. Bir de baktım ki çubukların takıldığı plastik yuva bir yerden kırılmış. Sandalyeyi kurulu bırakmıştım römorkun içinde. Bez gerdiğinden plastik fazla dayanamadığı için kırılmış olmalı. Kahvemi içtikten sonra sandalyeyi toplayıp çantama koydum. Artık sandalyem yok, eve gidince onarırım.

Sabah kahvaltısı için Zeytinli köyüne gittim. Gevrek satandan iki gevrek alıp ne kadar deyince 5 Lira dedi. İzmir’de bile 2 Lira olan gevrek burada nasıl 2.5 Lira olur diyerek gevrekleri geri bıraktım. Kazık yemenin anlamı yok, ben gevrek yemek istiyorum. Kahveye gidip bir çay içeyim dedim. Çay içerken kahveciye gevreklerin neden bu kadar kazık olduğunu söyleyince kahveci bana gevrek fırınının yerini gösterdi. Burada gevrek 2 Lira. Hemen gidip 2 gevrek aldım. Bakkaldan da tulum peyniri. Kahvaltılık hazırdı, hemen kahveye gidip duble çay ile gevrekleri yedim. Öğlene kadar bir kez itfaiye garajına gidip geldim. Hem römorku kontrol hem de biraz dinlenmek için. Öğlene doğru tekrar çay bahçesine geldim. Gölgelik yerde, yerleri sürekli sulayan kahveci zemini kuru bırakmıyor. Sıcaklık yerleri çabuk kurutuyor.

Ntv radyoda ki kadın aradı, neler konuşacağımızı, başımdan geçen ilginç bir kaç olayı ve Urim Baba’nın kahvesinden bahsetmemi istedi. Ben de unutmayayım diye kahvenin yaz boz kağıdına söyleyeceklerimi kısa notlar halinde yazdım. Bir süre sonra beni aradı. Hava sıcak olduğundan kahvenin içi boştu, içeride, sessiz ve kuytu bir yerde telefon ile söyleşimizi yaptık. Bisiklet turlarında başımdan geçen ilginç olayları, bisiklet turlarımı ve Urim Baba’nın kahvesini anlattım. Kahveyi nerede, ne zaman yaptığımdan bahsettim. Urim Baba’nın kahvesi İnciraltı kent ormanında, Çakalburnun’da her Cumartesi günü Saat 13:00 te, gün batasıya kadar kahve yaptığımı anlattım. Kahvenin beleş olduğunu, sadece fal bakmadığımızdan bahsettim. Bize gerekli olan sadece muhabbet. Böylece 15 – 20 dakikalık bir söyleşi oldu. Telefon kulağıma dayalı olunca kulağım hem havanın hem de telefonun sıcaklığından terledi. Telefondaki kadın söyleşinin Cumartesi öğlen 13:00 ten sonra yayınlayacağını söyledi ama ben kamp yerinde söyleşiyi tamamen unuttuğumdan maalesef dinleyemedim kendimi.

Çay bahçesini çekiyorum, mavi, yeşil, kırmızı renkli sandalyeler. Tenteli olan köfteci dükkanı ve çay bahçesinin üstü palmiye dalları ile gölgelik yapılmış. Çam ağaçları da var bahçede.

IMG_20210802_144801

Öğleden sonra Eşpedal üyeleri geldiler. Pilotlardan 10 kişi geldi bisikletleri almaya. Römorktan tandem bisikletleri indirip hazırladık. Ben de kendime bir tandem bisiklet ayırıp eşyalarımı bagaja yükledim. Yakında olan kamp alanına gelerek bize ayrılan yerde çadırları kurmaya başladık. Ben de uygun bir yere çadırımı kurdum. Eşyaları içine yerleştirdim. Evim hazır artık. Mavi renkli çadırım, giriş yerindeki tente kısmı açık. Çadırın üzerinde havlu ve tişörtüm kuruyor güneşte.

IMG_20210802_164213

Herkes çadırları kurdu, bu gün dinlenme ve toplanma günü olduğu için bisiklet sürmeyeceğiz. Piknik alanı Akçay çayının kıyısına kurulmuş. Burada akan çay önüne setler yapılıp havuzlar oluşturulmuş. Biz de hadi bu havuzların keyfini çıkaralım deyip su donlarını ve havlularımızı alarak yüzmeye gidiyoruz. Çadır kamp alanında renkli çadırlar sıralı kurulmuş. Alan düz ve çınar ağaçlarının gölgesi kaplamış. Eşpedal üyeleri soyunup su donlarını giymiş halde yürüyorlar bana doğru.

IMG_20210802_164246

Çay önüne taş ve topraktan bent örülüp suyun önü kesilmiş. Burası geniş bir havuza dönüşmüş durumda. Derinliği belden biraz yukarıda. Burada rahatça yüzülebilir. Suya girmiş olan arkadaşların resmini çekiyorum.

IMG_20210802_164918

Tamamen suya girenleri bir poz daha çektim. Herkes yarı beline kadar suyun içinde bana el sallıyorlar. Göletin kıyıları çınar ağaçlarının gövdeleri var. Ağaçlar gölete gölge yapıyor. Güneş ışıkları çok az vuruyor.

IMG_20210802_170537

Su bendinin bir yerinden az miktarda taşların arasından akıp gidiyor. Bu çayın ismi Akçay. Denize döküldüğü yere Akçay ismi verilmiş. Binlerce yazlık ev yapılmış deniz kıyısına. Bir kasaba gibi.

IMG_20210802_170611

Bentten sonra çay az da olsa akmasına devam ediyor yatağında. Akarken de doğal olarak küçük göletler oluşturmuş kademeli olarak.

IMG_20210802_170615

Boydan boya bendi çekiyorum karşı kıyıya kadar. Kavak ağacı gölgesindeyim

IMG_20210802_170709

Cep telefonumu havluma sarıp ben de giriyorum gölete. Su serinletiyor Ağustosun bunaltıcı sıcağında. Bir süre yüzüyorum arkadaşlarla. Hepimizin yorgunluğunu aldı suya girdiğimizden. Su harika terapi oluyor. Hem terimizi hem de yorgunluğumuzu aldı. Suda bir süre eğlendikten sonra çıkıp bahçe hortumu ile duşumu aldım. Terli olan atletimi de yıkatıp suyunu sıktıktan sonra çadırımın üzerine kuruması için seriyorum. Merve ile Pınar duş almak için bastonları ile yürüyorlar. Merve önde Pınar arkasında beton taş döşeli yolda.

ca1df80b-0177-4942-bfc6-151483d9f533

Hava sıcak, üzerime bir şey giymiyorum. Bu arada Akçay’da oturan bisikletçi dostum Muammer Kızak bisikleti ile yanımıza geldi. Epeydir görüşmemiştik, hasretle kucaklaştık. Yemek zamanına daha var. Bize ayrılan yerdeki piknik masalarını yan yana dizdik. Piknik masasına oturup muhabbet ediyorum Muammer abi ile. Yanımızda Şevket Kaplan, Mehmet ve Fatih var.

4aee7da9-cf4a-47fd-b719-08e739ceac9b

Akşam yemeğimiz geldi, hep birlikte yemeklerimizi piknik masalarında neşe içinde yedik. Hava iyice karardı, piknik masalarında oturduk. Eşpedal dernek başkanı Fatih Söylemez bizlere hoş geldiniz diyerek sözlerine başladı. Kamp amacını, diğer kamp yerlerini, gezeceğimiz rotaları anlattı. Güzel bir kamplı bisiklet turu olacağını belirtti. Fatih başkan konuşmasını bitirince sıra geldi tanışmaya. Bu tanışma oyun biçiminde olacak. İlk başlayan adını soyadını söyledikten sonra kendini kısaca tanıtıp bir nesne seçecek. Seçtiği nesnenin kendine ne ifade ettiğini belirtecek. Sonra yanındaki arkadaşı kendini tanıtıp seçilen nesne hakkındaki düşüncelerini anlatacak. Kendine ne ifade ettiğini belirttikten sonra kendini ifade eden bir nesneyi söyleyecek. Neden seçtiğini, kendine ne ifade ettiğini anlatıp sözü yanındaki arkadaşa devredecek. Böylece herkes hem kendini tanıtacak hem de bir derece kendini ifade ederek tanışma sağlanmış olacak. Güzel bir tanışma oyunu. Hem sohbet, hem düşüncelerimiz, hem de fikirlerimiz karşılıklı ifadelerle pekiştirilmiş olacak. Sıra bana geldiğinde kendimi tanıttım kısaca. Zaten çoğu beni tanıyordu sosyal medyadan. Şimdi karşılarında canlı görüyorlar. Kendime kuş tüyü seçtim. Bana ne ifade ettiğini kısaca anlattım.

“Kuş tüyü özgürlüğü ifade ediyor. Yollarda, bisikletimle, kendi gücümle her yere gidebiliyorum. Kuş tüyünü kendime sembol olarak seçtiğim için bisikletimin gidonunda sürekli bir tüy taşırım. Neden kuş tüyünü seçtim? Gidonumdaki kuş tüyü bir kartala ait. Kartal yol kenarında bir aracın çarpması sonucu ölmüştü. Ben de kanatlarını koparıp yanıma aldım. Kanatlarının birinden bir tüy koparıp gidonuma taktım. Bisikletim harekete geçtiğinde kendi rüzgarını oluşturuyor. Tüy de bu rüzgarı hissediyor. Böylece kartal ölmüş olsa da ruhu rüzgarı hissedecek bisiklete bindikçe. Özgürlüğü ruhlarımız hissedecek kartalla birlikte. Kendi rüzgarımız buna neden olacak.”

Piknik masalarında yan yana oturmuş muhabbet ederken resmini çekiyorum direkteki parlak ışık altında. Körlerin kullandığı baston fosforlu ışık saçıyor turuncu renkte.

IMG_20210802_210941

Gecenin geç vakitlerine kadar muhabbet ettik. Bu arada herkese kahve yaptım dörder kişilik. Herkes kahvemi içti. Uyku ağır basınca çadırıma girip tatlı düşlere dalıp yarına güzel başlamak için uyudum.

Bu gün bisiklet sürmediğim için harita yok.