Etiket arşivi: urim baba’nın kahvesi

Bahar Turu 3. Gün

25 Mart 2022 Cuma

Akbük – Kazıklı – Gürçamlar – Kızılağaç – Avşar

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan.

Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir

Büyük nehri ararken üzerinden atladığın,

Arkana dönüp de bakmadığın.

….

Dudağında ıslık yürüdüğün yol

Birden çıktığın yolculuk

Sana açılan kapılar

Sana kapıyı açanlar

Hoş gelenler

Hoş buldukların,

Yalnız kalabilmek – dilediğinde

Kavuşabilmek – özlediğinde

Düş Hekimi Dr. Yalçın Ergir

 

Öne çıkmış olan görsel, çam ormanı içinde dönemeçte park halindeki KUZ. Yol sol aşağıdan gelip kıvrılarak U biçiminde yukarı çıkıyor.

IMG_20220325_174256

Dün akşam uyuyup kaldığım düşte gördüğüm güzel şeylerin huzuru içinde daha derin bir gece uykusunu sabahın ilk ışıkları ve Güneşin doğuşu ile uyandım. Düz yerde, ince mat üzerinde uyumak bana iyi geldi. 75 Kilometrelik yol beni biraz yorsa da dinlenmiş halde uyandım. Bir süre dün gördüğüm düşü düşünerek yattığım yerden kalkmadan öylece yattım. Güneşin doğmasına daha var, alarmım da çalmadı. Uzanmış halde tembellik hakkımı kullanıyorum. Güneş doğmaya başlayınca doğruluyorum, çadırımın fermuarını açıp Güneşin doğuşunu izliyorum. Güneş yükseldikçe sanki ısısı artıyor ve içim ısınmaya başladı. Güneşin parlak ışıklarını çadırımın içinden çekiyorum.

IMG_20220325_074310

Sabahın serinliği beni hasta etmesin diye çadırın içinde sabah kahvemi pişirmeye karar verdim. Hasta olmamak için kendimi korumalıyım. Tek kişilik cezvem ocağın üstünde pişerken çekiyorum. Yanında da fincan duruyor.

IMG_20220325_072652

Kahvem piştikten sonra afiyetle içiyorum. Kahveyi içmeden önce bir bardak su içtim. Kahveden sonra da bir bardak su içerek güne başlamış oldum. Fazla zaman geçirmeden ocağa çaydanlığı koyup ısıtmaya başladım. İçindeki su kaynayınca çay katıp demledim. Çayı kattıktan sonra çok az bir süre daha kaynatıp ocaktan alıyorum çaydanlığı. Yanıma yumurta almamışım, o yüzden bu sabah yumurta yok. Kahvaltılık olarak acı biber salçası ekmeğe sürülüyor. Yanında kendi yaptığım zeytin, Burcu’nun verdiği İzmir tulum peyniri. Bir bardak çay. Yarım ekmeğin yarım dilimini tuzlu yiyeceklerle yedim. Bu arada bir bardak daha su içiyorum tatlı yemeye başlamadan önce. Ben her zaman öyle yaparım. İlk önce tuzlu yiyecekler, araya bir bardak su ve ardından bal, reçel gibi tatlı yiyecekler. Böylece midemde tuzlu ve tatlılar karışmıyor. Arada bir katman su tabakası var. Yere serdiğim poşu üzerinde; çaydanlık, içi çay dolu bardak, sürülmemiş yarım dilim ekmek, konserve kutusunda zeytin taneleri, salça kabı üstünde tulum peyniri, yarım dilim salça sürülmüş ekmek, katlanır çatal, bıçak ve kaşık. Yanda da Urim Baba’nın Kahvesi yazılı küçük havlu serilmiş durumda.

IMG_20220325_082204

Kahvaltımı bir güzel yapıp karnımı doyurdum. Sabah kahvaltısı önemli, çok iyi ve sağlam olmalı. Zaten şairimiz Cemal Süreya ne demiş;

“Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilişkisi olmalı”

Boşuna dememiş kahvaltı ile ilgili sözleri. Kahvaltı bitince eşyalarımı ve çöplerimi topluyorum. Yola çıkmaya hazır olunca yürüyerek yola vardım. Akbük köyü yakın, çabuk vardım. Çöplerimi çöp kutusuna atıyorum. Buradaki büyük bakkaldan iki şişe su alıyorum yanıma. Ne olur ne olmaz, susuz kalmayalım. Bir tane de ekmek. Çantama yerleştirip köy içinde asfalt kaplama çalışmaları arasında geçip gidiyorum. Böylece orman yolunda ilerliyorum. Etraf çam ağaçları ile kaplı. Mis gibi çam kokusunu içime çeke çeke önümdeki uzayan yokuşa sardım. Önümde gideceğim yolda üç tane yokuş var.

IMG_20220325_114300

Yol yokuş olunca ağır tempoda çıkıyorum. Haliyle yoldaki her şeyi görüyorum. Gözüme yol kıyısında küçük bir balık ilişti. Durup yakından bakıyorum ölmüş balığa. Kim bilir nerden geldi, yola nasıl düştü bilemiyorum. Küçük balığın resmini çektim ilk önce. Sonra balığı alıp çalıların içine atıyorum. Doğadan geldi doğaya bırakıyorum. Doğa gerekeni yapar, buna eminim.

IMG_20220325_114848

Geçen yıl, yaz aylarında, aşırı sıcak Ağustos günlerinde bir çok yerde orman yangınları oldu. Ciğerlerimiz yandı televizyonda izlerken. İçim acıdı doğrusu. Yakanlardan ve söndürmek istemeyen basiretsiz politikacılara lanet olsun. Umarım cehennem ateşinde yanarlar. Milyonlarca ağaç ve hayvan yanıp yok oldu. Bunun yanında da bir çok köy tamamen yandı, hayvanları telef oldu. Gerçekten içim çok acıdı. Umarım bir daha böyle bir felaket yaşanmaz. Oman içinde, yol kıyısındaki bu uyarıcı levhada; ateş, ağaç ve Yangın Tehlikesi. Telefon ahizesi ve 177 olarak yazılmış. Geçen yıl ki acı olaydan sonra 177 telefonunu arayıp haber versen ne olacak. Gelip te yangını mı söndürecekler. Bunlara hiç güvenim kalmadı. Uyarı tabelası gece geçen sarhoşların hedef tahtası olmuş durumda. Tabelada bir çok mermi izi duruyor. Belki de yangını söndürmeyenlere kızgınlıklarını belirtmek için hedef tahtasına dönüşmüştür, kim bilir?

IMG_20220325_115817

Bu yol köy yolu, sakin ve pek araç geçmiyor. O yüzden kendini bilmez arsızlar kolay yoldan ve çekinmeden yol kıyısından aşağı molozları dökmüşler. Çevreye pek duyarlı olmayan hilkat garibesi insanlar ormana her türlü zarar vermekten geri durmuyorlar.

IMG_20220325_115829

Çöpler ve molozlar yamaçtan aşağı dökülmüş, yazık.

IMG_20220325_115838

Yokuşun sert olan kısımlarında bisikletten inip yürüdüm. Hamlığım henüz üzerimden gitmedi hala. Hem sonra dizleri de zorlamamak gerek değil mi? Öyle, böyle ilk yokuşu çıktım. Bisikletim KUZ çekilmeyi hak ediyor. Ben de park etmiş olarak çekip ödüllendiriyorum. KUZ üzerinde turuncu, siyah renkli çantalar yüklü. Zirvede olduğumuzdan kayalar çıkmış toprak üzerine.

IMG_20220325_121029

Çıktığım zirveden şöyle aşağıya doğru bakınca, sıra sıra tepeleri ve denizin karaya girinti yaptığı körfezi görüyorum. Burası Kazıklı koyu olmalı. Haritada öyle yazmışlar.

IMG_20220325_122509

Koca kayaları getirerek üst üste yığıp çeşme yapmışlar. Bisikletim KUZ ve çeşmeyi çekiyorum. Yanında bir işletme var, mermer plakada yazdığına göre bu çeşmeyi yaptırmış. Çeşmeden sularımı doldurup içiyorum yeteri kadar. Hem çeşmeyi yaptırana hem de bizim dengesiz İrfan’a teşekkür ediyorum. Dengesiz İrfan der ki; “Her gördüğün çeşmeden su içip tadına bakacaksın” Ben de onun dediğini yapıyorum her gördüğüm çeşmede.

IMG_20220325_125448

Kazıklı köyünde durmayıp yola devam ettim. Gürçamlar köyünde durup yorgunluk çayı içmem gerek diye düşündüm. Köy içindeki bakkala soruyorum;

“Kahve nerede? Nerede çay içebilirim?” Bakkalı işleten arkadaş ta bana;

“Burada çay var, hem yeni demledim. Burada içebilirsin” deyince sandalyeye oturdum ve bir duble çay söyledim. Çayı içerken yanımda oturan arkadaş

“Sigara içer misin?”

“Teşekkür ederim, sigara kullanmıyorum yıllardır” diye cevap verdi. Çay içerken beni bisikletim ile beraber çekiyor bakkal. Yanımda da sigara ikram eden arkadaş var.

IMG_20220325_132756

Çay molasından sonra yola devam. Yol kıyısında, çam ağaçlarının yanında ilginç bir şey gördüm. Tahta bir direğe asılmış bir kutu.

IMG_20220325_135026

İlginç olan alete yakından bakıp inceliyorum. Böylesini ilk defa görüyorum. Üzerindeki etikette İngilizce bir şeyler yazılmış ama ne demek istediğini anlamıyorum. İngilizcem çok zayıf ve Türkiye’deki ormanlara konulan bu alete neden İngilizce yazılmış anlamıyorum. Zaten benim gibi İngilizce bilmeyen çok. Nasıl anlayalım ki yazdıklarını. Aşağıda İngilizce yazan ve altında da Türkçe anlamı. (Türkçeye arkadaşım İngilizce Öğretmeni Bahar çevirdi sağ olsun)

Biyo – trap for barkbeetle Biotechnological plant protection without poisont Please do not touch

Böcek için biyolojik tuzak Zehirsiz biyoteknolojik tuzak Lütfen dokunmayın

IMG_20220325_135124

Bu turu bir türlü gelmeyen bahar için yapıyorum. Baharı geçtiğim yerlere serpe serpe getirip doğayı uyandırıyorum. Tıpkı bu açan papatya çiçekleri gibi. Yol kıyısında açan papatya çiçekleri.

IMG_20220325_135556

Sarı çiğdem çiçeğini de çekiyorum. Tek olarak kenarda durmasın.

IMG_20220325_135605

Küçük ahlat ağacı henüz tomurcuklanmış, yapraklarını açmak üzere.

IMG_20220325_135612

Kimisi açamaya başlamış bile sabırsızca. Bahar gelmeli bir şekilde. Ama erken ama geç.

IMG_20220325_135649

Kırmızı laleler de öyle, dibinde küçük mavi minnak çiçekler baharı müjdeliyor.

IMG_20220325_135704

Yol kıyısında, yamaç olan yerde saz kümesi görüyorum. Dağın başında ne işi var demeyin. Bu sazlar burada sıcak su kaynağının olduğunun belirtisi.

IMG_20220325_143315

Bahar gelmiş, iyi hoş ta arabalardan atılan plastik şişelere ne demeli bilmem!

IMG_20220325_143843

Yol kıyısında üç tane kurumuş çam ağacı. Bu ağaçları kurutan orman zararlısı tırtıllar. Daha önce resmini çektiğim böcek yakalama kutusu bu böcekleri yakalamak için ama her tarafta yok anlaşılan. Bu tırtıllar koloni halinde bir ağaca yerleşip kurutuncaya kadar yapraklarını yedikten sonra başka ağaca taşınıyorlar. Tırtılların bu yavaş hareketi ormanın yetişip büyümesinden daha yavaş olduğu için tüm ormanı kaplayıp kurutamıyorlar. Ormancılar da yeterince mücadele verdiklerine eminim. Tırtıl yumakları dalların bazılarında görünüyor ama içi boş olmalı. Çünkü yiyecekleri yeşil yaprak kalmamış, kupkuru ağaç.

IMG_20220325_143852

Geçtiğim her yere baharı serpiştiriyorum papatyalarla birlikte.

IMG_20220325_144009

Burada da üç tane çam ağacı kurumuş. Dibinde de biyolojik tuzak olmasına rağmen. Önceden mi konulmuş, yoksa sonradan mı belli değil. Önceden konulmuşsa pek işe yaramamış anlaşılan.

IMG_20220325_144517

Yine bir zirve ve KUZ. Bu ikinci zirve. Haritada üç tane zirve görmüştüm. Kaldı bir tane zirve. Her zirvede KUZ çekilmeyi hak ediyor. Burada mola veriyorum, elma ve portakal menüm.

IMG_20220325_144728

Üzerimdeki  hamlıktan dolayı biraz yoruldum. Bu normal benim için. O zaman ne yapmalı? İki seksen uzanıp biraz dinlenmeli. Ben de uzanıp dinleniyorum bir süre. Yalnız olunca beni çekecek kimse yok. Ama cep telefonumu bisikletteki tripoda takıp zaman ayarlı kendimi çimenlere uzanmış olarak çekiyorum.

IMG_20220325_150241

Köyler eski olmalı, bunu mezar taşlarından anlıyorum. Mezar taşları çok eski. Bir mezar taşı ise kemerli bir şekilde yapılmış. Uzaktan çekiyorum. Bir duvar içinde kemerli pencere görülüyor.

IMG_20220325_152002

Başka bir mezar yapısı da duvarları parçalanıp yıkılmış. Mezarın sahibi anıt biçiminde yapmış olmalı. Bunu anlamayıp çekemeyenler yıkmış olmalı. Bana öyle geldi nedense. Ortada bir savaş olmuş gibi.

IMG_20220325_152027

Köyde iki çeşme yan yana, biri tarih kokan eski çeşme, diğeri yeni yapılmış beton ve tuğladan. Yenisinde sanat yok, ruhsuz ama eskisini yapan veya yaptıran sanattan anlıyor olmalı ki kenarları süslü taş örülüp niş şeklindeki içeri girintili aynası yapılmış. Aynı tarihi çeşme gibi ilkokul binası da bu kaderi paylaşmış çeşme gibi. Köyün ilk okulunda eğitim verilmediği uzun zaman geçmiş gibi görünüyor. Pencereleri ve kapısı boş. Terkedilmiş okul binası insana hüzün veriyor baktıkça. Onlarca yıldır eğitime verilen zarar giderek arttıkça gelecek nesiller dini sömürenlerin buyruğunda yaşayacaklar. Bisikletim KUZ, iki çeşme ve terk edilmiş ilkokul binası.

IMG_20220325_152335

Baharın zenginliği çok, mor laleler bunun belirtisi. Yol kıyısında iki mor lale.

IMG_20220325_153238

Utangaç bir mor lale bitkinin yeşil yaprakları arasına saklanmış.

IMG_20220325_153248

Eski ama çok eski kilometre taşı. Roma döneminden sonra, Cumhuriyet döneminde yapılıp yol kıyısına konmuş Kilometre taşı en son sarı renge boyanıp 193 rakamı yazılmış. boyalar zamana direnemeyip dökülmeye başlamış bile.

IMG_20220325_153305

Evet karşımda son yokuş göründü. Yokuş olsa da çıkmak gerek diyerek yüklü kamyonlar gibi sarıyorum yokuşa 1. vitesle.

IMG_20220325_154028

Bir çam ağacı dikkatimi çekti. Sanki başı kesilmiş gibi, artık mücadele etmekten yorulmuş, hayattan bıkmış bir nefer gibi dallarını aşağı sarkıtmış. Yaşamaktan bıkmış ama yaşama iç güdüsü hala canlı tutuyor. Çam ağacının tepesi kesilmiş.

IMG_20220325_155217

Ve iniş başlıyor, üçgen tabelada belirtildiğine göre %5 eğimli ineceğim demek ki!

IMG_20220325_160343

Karşıma sarnıç çıkıyor. Sarnıç eski olmasına rağmen hala iş görüyor. Yağmur sularının biriktiği su deposu. Üzerinde kubbesi olan yuvarlak duvarlı sarnıç görevini hala sürdürüyor. İçi ağzına kadar su dolu. Duvarın bittiği, kubbenin başladığı yerde 1.5 metre aralıklı küçük delikler bırakılmış.

IMG_20220325_160523

Benim gibi sırtında evini taşıyan kaplumbağa yolun karşısına geçmeye çalışırken KUZ ile çekiyorum bir poz. Sarı boyalı yol çizgilerinin sağ şeridin tam ortasındaki kaplumbağa karşıya geçme şansı yüksek. Bu köy yolunda pek araç geçmiyor. Bir araç tarafından ezilme olasılığı düşük.

IMG_20220325_160852

Herhalde bu iniş beni Milas havaalanın olduğu düzlüğe indirecek. Ben öyle tahmin ediyorum. İleride, sağda deniz girintisini görüyorum.

IMG_20220325_161407

Kuşluk vakti geçmek üzere. Karnımın acıktığını hissetmeye başlayınca küçük çimenlik alanda durup mola veriyorum. Karnımı bir güzel doyurdum, üstüne kahvemi de içince keyfim süper. Yemeği yediğim yerde beyaz çiğdem çiçekleri açmış. Etrafa güzel kokular yayıyor olmalı ki bal arıları bu kokuya dayanamayıp gelmiş baharı karşılamak için. Arı havada uçarken çekiyorum. Çiğden çiçeğinin hafif solunda.

IMG_20220325_165056

Son yokuşu çıkıyorum demiştim daha önce ama yanılmışım, yokuşu indikten sonra karşıma başka bir yokuş daha çıktı. Ama umudumu yitirmiyorum ve bu son yokuş olmalı. Yokuş dikine değil de kıvrımlı bir şekilde olunca U biçimindeki kıvrımda bisikletim KUZ park halinde çekiyorum. Sol aşağıdan gelen yol, burada U biçiminde kıvrılıp sağdan yukarı devam ediyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20220325_174256

Yol kıyısında beton bir parçaya AYNUR ve kalp işareti sprey beyaz boya ile yapılmış. Bir anlamı olmalı ki sevdiğinin ismini dağlara taşlara yazmış. Bisikletim KUZ ile çekiyorum yazıyı.

IMG_20220325_180321

Yokuşu hala çıkıyorum ama bisikletten inip. Öyle kendimi zorlamaya hiç niyetim yok. Yürüsem de, bisiklet sürsem de aynı hızla gideceğim.

IMG_20220325_181000

Sabrın sonu selamettir deyip yokuşun tepesine vardım. KUZ ödülü hak ediyor ve çekiyorum yokuşun tepesinde. Üçgen tabelada yazdığına göre eğim %10 Böyle inişlerde bir süre dinleniyorum pedal çevirmeden.

IMG_20220325_182501

Kısa sürede düzlüğe indim, Çam ormanları bitiyor ve bitki örtüsü değişti. Daha çok zeytin ağaçları, çalılar ve devasa büyümüş arapsaçı bitkisi. Dibinde papatyalar minicik kalmış.

IMG_20220325_183730

Burası Sarıçay ovası ve akan çay da Sarıçay. Sarıçay’ın yanından bir süre gidiyorum.

IMG_20220325_185210

Sarıçayın diğer tarafına köprüden geçtim. Akşam olmadan bakkaldan su ve bir ekmek alıyorum. Hem akşam için hem de sabah kahvaltısı için. Bakkalda su 3 Lira. Akbükteki büyük bakkaldan aldığım su 4.5 Lira idi. Demek ki büyük yerden büyük kazık yemişim. Güneş ufukta alçalmaya başladığını görünce kamp atacağım yeri bakmaya başladım. Düzlükte yoldan biraz içeride bir bina görünce yanaştım. Burası su ürünleri kooperatif binası. Ortalıkta kimseler yok. Bina 1 metre su basmanı üzerinde. Kendime binanın yanında bir yer ayarladım. Ayakyolu ve çeşmesi da var. Bu çok iyi, Hava kararmadan çadırı kurmayacağım. Bagaj üstündeki çantayı yere indirip kamerayı çıkardım. Tam da kaz sürüsü geçerken. Sarıçayın beslediği ova sulak bir alan olunca su kuşlarının uğrak yeri. Kaz sürüsünü mavi görk yüzünde topluca çekiyorum.

DSCN3994

Optik zoom ile yakınlaştırıp uzaklaşan kazları havada çekiyorum. Pek net çekemesem de bu bana yeter.

DSCN3995

Güneş tam batmak üzere iken tepelerin üstünde çekiyorum. Parlak beyaz ışık merkezde, etraf sarı ışıklarla Güneşe selam verip batırıyorum.

IMG_20220325_191144

Güneş battıktan sonra tam çadırı kuracakken traktörle geçen birisine selam verinde duruyor. Başlıyoruz muhabbete. İlk önce burada çadır kurabilir miyim diye sorunca, bir sakıncasının olmadığını söyledi. Zaten yola çıkıp başka bir yer de arayacak değilim bu saatte. Muhabbet başlayınca traktörü istop ettirdi. Neler yaptığını sordum. Adam yandaki damda inek besliyor ve süt ürettiğini söyleyince durumlar nasıl dedim. O da anlatmaya başladı;

“Ortam çok sakat, artan yem fiyatları belimizi bükmeye başladı. Geçen yıldan yetiştirdiğim ürünlerle şimdilik idare ediyorum. Bakalım bu yıl ne olacak?”

“Peki kazancınız ne durumda?”

“Onu hiç sorma, tüccarlar iliğimizi, kemiğimizi kuruttu. Biz bir kazanırken onlar yüz kazanıyorlar. Doyuramıyoruz bir türlü. Politikacılar da onların her dediğini yapıyor. Zaten onlar politikacı oluyor, kendilerine her türlü kanunu kolayca çıkarıyorlar. Arsızlığın, hainliğin sınırı yok. Geçenlerde süt birim ücretini belirlemek için toplandık. Ondan önce de yem ücretini tarişte iyice aşağı indirdiler. Tüccarlar da yem ücretlerini üç katına çıkardılar bu arada. Toplantıda yem ücretleri tarişteki rakamlar baz alınınca haliyle süt ücreti düşük oldu. Yani 4 Lira. Süt ücreti belirlendikten sonra tariş yem fiyatlarına zam üstüne zam yaparak arttırınca süt ücreti iyice düştü. Aslı astarından düşük oldu. Dediğim gibi kendi ektiğim yemler olmazsa bu yıl süt ineklerini satmak zorunda kalırdım. Seneye Tanrı bilir.”

Süt üreticisi ile epey dertleştik. Hava da kararmaya başlayınca traktörü çalıştırıp vedalaştık. Sandıkta bu haramileri koltuğundan edeceğimizi söyleyip yolcu ettim.

Süt üreticisi gittikten sonra çadırı kurup yerleştim. Gerekli eşyaları çadırın içine koyup bisikleti kilitledim ağacın gövdesine. Ne olur ne olmaz. Öğle yemeğini geç yediğimden acıkmadım bile. İlk olarak bir kahve, ardından çay demledim, hava da serinledi iyice. Üzerime polar, deri ceket giydim. Altımda ise içlik var, hala çıkarmadım buraya gelesiye kadar. Artık yarın çıkarırım. Benim için çok uygun bir kamp alanı. Çeşme ve ayakyolu var, daha ne olsun ki!

Fazla geç olmadan çadırıma girip yatıyorum. Yol biraz yakın olunca yakındaki taş ocağından sürekli kamyonlar geçiyor. Motor gürültüsüne alışıyorum ve yorgunluğun etkisi ile tatlı bir uykuya daldım.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 39 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Yazı Masası

Yazı masası yapımı

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Bir şiir yazsam

Şiir yazmak

Şiir nasıl yazılır?

Yazmak şiiri

İlk önce aşık olmalı

Sonra şair olmalı, şair

Şiir yazmak için aşk gerek

Aşkı bilmeyen nasıl şiir yazar?

Şair olmak için daktilo olmalı

İlham perileri herkese gelir

Kulağa fısıldar yazması için

Bu fısıltıları yalnız 

şairler duyar

Şair oturdu mu daktilonun başına

Kulağındaki fısıltılar kelimelere dökülür.

Urim Baba’CAN Şubat 2022

Öne çıkmış olan görsel, yazı masası, üstünde daktilo, demir kalemlik, içinde kurşun kalem. köpüklü kahve fincanı, defter, kalem. Koltukta Urim Baba’nın logolu yastığı.

DSCN3685

Şu sıralar ilham perileri sık sık gelmeye başladı. Kulağıma sürekli fısıldıyorlar tatlı sözleri bir şiir gibi. Bir de yaz diyorlar bana. Tembelliğimden olacak her fısıldanan şiirleri yazmıyorum, sadece bir kaç kez oturup kulağıma fısıldanan şiirleri yazıya döktüm kalem ile. Bazen de roman konusunu fısıldıyorlar. Böylece birikti yazmam gereken şiirler, romanlar. El ile deftere şiirlerimi yazmaya başladım ama oturmak gerek masaya. Gerçi yazı masam yok ki! Neyse aklımda yazı masası yapmak var ama daha uygulamaya geçmedim

Uzun zamandır gitmediğim bit pazarına gideyim dedim bir Pazar günü. Bacanağım ile sözleştik bit pazarına gitmek için. İzmir’de Ege mahallesinde kurulduğunu biliyordum ama neresinde olduğunu, yolu bilmiyordum. Hilal metro istasyonunda bacanağım ile buluştuk. O yolu biliyor. İki üst geçidi aşıp Yeşildere kıyısından bit pazarına ulaştık. Bit pazarı Roman mahallesi içinde kalan bir yer. İki katlı eski bir bina içine her pazar kuruluyor. Herkes kendi yerindeki alana eski püskü aletleri, eşyaları sermiş satmaya uğraşıyor. Fiyatlar pahalı geldi bana. Hem eski, hem garantisi yok, üstelik yüksek fiyattan kapıyı açıyorlar. Nedense tok satıcılar. Ekonomi bozuk bu aralar, dolar almış başını gidiyor. Satıcılar da sanki eski eşyaları dolarla almış gibi pahalı satmaya çalışıyorlar. Kendime küçük bir balta alayım dedim, o da sapsız. Kaç para dersiniz 60 -70 Lira fiyat biçtiler. Haliyle almadım.

Neyse tezgahları dolaşmaya başladık. Tezgahın birinde bir daktilo gözüme ilişti. Daktiloyu görür görmez bana fısıldayan ilham perileri kulağıma; “Bu daktiloyu almalısın” dedi. Zaten içimde vardı bir daktilo almak ama şimdiye kadar niyetlenmemiştim almak için. Daktiloyu incelemeye başladım, görünüşü temiz, tuşların hepsi çalışıyor. Sağlam bir makine. Satıcıya “Kaç para bu daktilo?” diye sordum. O da “250 Lira” deyince dur bakalım bu kadar eder mi diye dostum Feyyaz Alaçam aklıma geldi. O bu konuda bilgili. Çünkü daktilosu olduğunu biliyorum ve yazılarını daktilo ile yazıyor.  Daktilonun resmini çekiyorum. Şair ve yazar dostum Feyyaz Alaçam bana bu konuda yardım eder diyerek resmi yolladım kendisine. Arkasından telefon ile arayıp daktiloyu sordum, gönderdiğim resme bak bakalım 250 Lira eder mi? Sağ olsun dostum Feyyaz kısa süre telefonla aradı. “İyi bir Alman markası olduğunu, biraz indirim iste satıcıdan, sadece kağıt koyup biraz yaz ve dene” dedi. Ben de kağıt koydurup yazdırdım. Biraz silik olsa da fena değil. Satıcıdan 200 Lira vereyim dedim ama pek oralı olmadı ve son fiyat deyince artık bir daha belki bulamam aynı fiyata diyerek 250 Lirayı sayıp daktiloyu aldım. Hani Atalarımız der “Bit pazarına nur yağmış” diye. Bit pazarına nur değil zam yağmış sanki. Aşağıdaki resimde tezgahta gördüğüm daktilonun ilk hali. Markası Olimpia. Daktilo F klavye, tam da Türkçe tuşlu.

IMG_20211114_132646

Daktilonun taşıma çantası da var. Daktilo çantasının sapından tutup eve geldim. Şimdilik dolabın bir köşesinde duracak. Çünkü yazı masası yok henüz ortada.

IMG_20220211_095105

Yazı masası yok dedim ya az önce. Aslında var ama henüz yapılmamış halde. Yıllar önce çocukluk arkadaşım bana elindeki fazlalık tahtalardan vermişti. Marangoz atölyesinde çalışırken başka bir marangoz arkadaş ta bana palet tahtalarından kesip düzelttiği dört tane ayak vermişti. Kare kesim, üstü geniş, altı daralıyor. Tam istediğim ayaklar. Bunlar çatıda bekledi yıllarca. Tozlanmış tahtaları çıkarıp marangoz atölyesine getirdim. Marangoz arkadaşın dediğine göre tahtalar tik ağacının bir çeşidi olan ireko ağacından kesilmiş. Bu tahtalar yatlarda kullanılıyor. Pahalı bir ağaç olduğunu söyledi. Neyse tahta parçalarını seriyorum tezgaha. Tahtalar 2 X 10 X 50 santim boylarında 15 parça. Dört ayak 5 X 70 boyunda.

IMG_20211119_105406

Elimdeki tahta boylarına göre 45 X 70 boyutunda tabla olacak. Tahta kıyıları oval olduğundan o kısımları kesiyorum yatar makinede. Birleşme yerlerine kanal açıyorum 3 milimetre. 3 milimetre şerit kesiyorum çıta ve sıvı çivi sürüyorum kanalın içine. 3 milim şerit çıta kanalın içine yerleştiriyorum. Bu işlemi kısa sürede yapmak gerek çünkü sıvı çivi hava ile temasa geçince reaksiyona başlıyor. Hem şişiyor hem de sertleşmeye başlıyor. Sıvı çiviyi sürdükten sonra uzun iki işkence ile uzunlamasına sıkıyorum. Yanlara da takoz destekli işkencelerle düz olmasını sağlıyorum. Yoksa işkence tablayı eğriltebilir. Tezgah üzerinde işkencelerle sıkıştırılmış tabla görünüyor.

IMG_20211119_172145

Tahtalar kısa sürede birleşip dondu. Sıkışırken aradan taşan beyaz renkli, donmuş sıvı çivi görünüyor. Tahta boyları değişik olduğu için kıyılarda kimi uzun, kimi kısa kalmış. İstenen ölçüden biraz fazla oldu tabla.

IMG_20211120_084907

Tablanın alt kıyılara 4 santim eninde çıtalar için sıvı çivi ile yapıştırıyorum. Elde uzun tahta yok. İşkence ile sıkıştırılmış tahtalar.

IMG_20211123_094150

Tablanın kenarlarını düzgün biçimde kesiyorum ve zımpara makinesi ile siliyorum. Ağaç sert olunca uzun sürüyor silinmesi.

IMG_20211125_112853

Kenar çıtalarını da uçlarını gönyeli kesip alt kısma sıvı çivi sürerek yapıştırıyorum. Bu işlem yine işkenceler sayesinde oluyor. Tablanın kıyısında 14 tane işkence çıtayı sıkıştırmış.

IMG_20211126_151313

Ayaklar biraz kalın geldiğinden yarım santim kesiyorum. Planya ile düzeltip zımpara yaptım. Kıyılarını makinede oval tıraşladım. Dört ayak ters yatırılmış tabla üzerine koydum, kenar destek tahtalarını da ona göre kesiyorum uçları gönyeli. Masa nalları dikmiş durumda tezgahın üzerinde.

IMG_20211229_151937

Ayakları ve yan tahtaları yapıştırdım. Çekmece için iç kısma da kenar tahtası koyunca masa dört ayak üzerinde zımparalanmış olarak hazır. Sıra geldi çekmeceyi yapmaya.

IMG_20211229_160809

Çekmeceyi de masanın ölçülerine göre kesip yaptım. Çekmecenin altına da 6 milimetre marin kontraplak kesiyorum. Marin kontraplak suya dayanıklı bir malzeme, tahtalar da suya dayanıklı. Sadece ayaklar normal ağaçtan. Çekmece masaya taktım açık durumda. Önüne de tahta bir sandalye koyunca masa bitmiş oluyor.

IMG_20211230_165856

Masa bitince bir yorgunluk çayını hak ettiğimi düşünüyorum. Çayı demleyip bardağa koydum ve masaya oturmuş halde keyifle çayı içiyorum. Marangoz Özcan da beni çekiyor çay içerken.

IMG_20211230_170025

Sıra geldi yakma işlemine. Masa öyle bildiğiniz masa olmayacak. Yazı masası anlamlı olmalı. Yazacağım yazıları dik olarak hazırlayıp kağıda bastırıyorum. Karbon kağıdı ile ayaklara çiziyorum yazıları. Sonrası yakma işi. Yakma makinesi ile yakarken kendimi çekiyorum otomatik.

IMG_20211231_124223

Masanın dört ayağı var, hepsinin bir ismi olmalı. Madem yazı masası olacak isimler de ona göre anlam katacak masaya. Yıllar önce Selçuk’taki  Efes antik kentini dolaşmıştım. Burada bir kütüphane var. Adı da Celcus kütüphanesi. Bu kütüphaneyi MS 110 – 135 yılları arasında Celsus onuruna oğlu Gaius Julius Aquila tarafından yaptırılmıştır. İşte bu kütüphanenin ön tarafında dört tane heykel koydurmuş Gaius Julius Aguila tarafından. Bu dört heykelin ismi de;

APETH KEΛΣOY (ARETE = Erdem ve karakter)

ENNOIA ΦIAIΠΠOY (ANNOİA = Kader ve muhakeme)

EΠIΣTHMH KEΛΣOY (EPİSTEME = İlim ve bilim)

ΣOΦIA KEΛΣOY (SOPHİA = Bilgelik ve Akıl)

Bu isimler yazı masasında yazacağım şiirler, romanlar ve yazılar bu karakterleri taşıyacak. Geleceğe güzel bir miras bırakmalı. Edebiyat budur, güzelliği dışa yansıtmak. O yüzden aklımda olan bu isimlerin orijinali olan Yunanca harfler olarak iki yüzeye yakıyorum. Diğer iki yüze de Türkçe anlamları yakıyorum. Masanın dört ayağını çekiyorum alttan, Yunanca ve Türkçe yazılar yakılmış durumda. Nereden bakarsan bak iki dilde yazdığım yazı görünüyor.

IMG_20220102_001925

Masa odanın ortasında komple görünür biçimde. Yanında da koltuk. Koltukta Urim Baba’nın Kahvesi logo baskılı yastık var. Arka fonda çekyat, kömür sobası ve televizyon.

IMG_20220102_141454

Masa bitti, sıra geldi cila işine. Ama ilk önce zımpara yapmalı. Zımpara önemli! Zımpara yaparken toz çıkacağından masayı bahçeye çıkardım. Zımpara çok ince, 300 numara. O yüzden saatlerce zımpara yaptım ama pürüzsüz bir duruma geldi. Zaten sert bir ağacı zımpara yapıyorum. Neyse her tarafını en ince ayrıntılarını zımparaladı bir güzel. Bir taraftan da elimle kontrol ediyorum.

IMG_20220103_133926

Zımpara işi bitince sıra geldi cila işine. Özcan marangoza bana vernik almasını söyledim. O da sağ olsun almamış. Dükkana gidince bana neden vernik almadığını anlattı. Masayı yaptığım ağaç Teak cinsi İreko ağacı. Değerli bir ağaç. “Ağacın rengini, desenlerini orijinal göstermesi için tik yağı ile yağlamalısın” dedi. Elinde de bir miktar kalmış teneke kutuda. Tik yağını nasıl uygulayacağımı da anlattı. Küçük bir miktar tik yağını kaba koydum. Küçük bir fırça ile uygulayacağım yere iyice yediriyorum. Sonrasında bez ile sildikten sonra sanki kurumuş gibi oluyor ve akıntılar, fırça izi yok oluyor. Böylece dört kat vuruyorum. Her kat vurduktan sonra 24 saat beklemek gerek yağın iyice kuruması için. Tik yağı uygulama işi 4 gün sürdü. Tik yağını fırça ile masaya uygularken otomatik çekiyorum kendimi. Arkada motor ve bisiklet var. Limon ağacı da görünüyor.

IMG_20220105_134032

Tik yağı iyice kuruyunca masayı odaya aldım. çekmecenin soluna mavi nazar boncuğu yapıştırıyorum. Alttan masanın görünümü, dört ayak, çekmece ve nazar boncuğu. Çekmece kulpsuz. Nazar boncuğunu koymamın nedeni; Nazara inanırım. Bir kaç kez kem gözlerin, kıskançların kötü bakması sonucu eşyaların çatlayıp patladığını, başıma da kötü olayların geldiğine şahit oldum ve yaşadım. Böyle bir masayı görenler mutlaka beğenecek. Aralarında kıskananlar, sahip olmak isteyenler olacak. Özellikle mavi gözlü insanların nazarı kötü oluyor. Masanın başına kötü şeyler gelmemesi için bir tane mavi nazarlık olsun ki kötü bakışlardan korusun. Nazardan korunmak için başka bir çaresi de yok maalesef.

DSCN3683

Masayı duvar dibine yerleştirdim. Daktiloyu da üzerine koyunca kendini gösterdi. Demir çelik fabrikasında çalıştığım zamanlarda çektiğimiz demirlerin en kalını olan 50 milimetre kalınlığındaki nervürlü demirden kendime kalemlik yapmıştım. Kaplamacılarla iş yaptıran bacanağım Vural Civan kalemliği çinko ile kaplattırdı. Nervürlü demir olan kalemlikte 18 yıl çalıştığım İzmir demir çelik harfleri kabartma olarak basılı. İki nervür arasında bir harf gelecek şekilde İ D Ç yazılı. Yıllarını verdiğim fabrikanın ismi yazılı kalemlik benim için anlamlı.

Masa üzerinde daktilo, yazmaya hazır kağıt takılı. Yanında kalemlik, içinde kurşun kalem. Biraz önünde yeni yaptığım köpüklü Türk kahvesi. Kahve içilmeye hazır. Fincandaki logonun yansıması tabakta tersine görünüyor. Masanın sağıda şiir ve solda yazı masası yakılmış durumda.

DSCN3687

Masanın üzerine tik yağı vurmadan önce yazdığım ilk şiiri yaktım.

El Salla

Bak görüyor musun denizi

Deniz çalkalanıyor kımıl kımıl,

Şu an kano ile geçiyorum

Bana el salla

Yelken açık

İmbat rüzgarı esiyor efil efil

Elim yekeyi tutmuş

Gidiyorum

Bana el salla

El salladığını görürüm

El sallayalım kendimize

Bak önde sen oturuyorsun

El salla kendine

Bana da el salla, ikimize de

Kano ile buradan geçerken

Kendimizi göreceğiz

Bize el salladığımızı

Biz bize el sallıyoruz…

Hadi biz de el sallayalım

Kendimize

Urim Baba’CAN 29 Eylül 2021 Çarşamba

Şiirle ilgili çizdiğim görsel olan kanoyu da iki kişi binmiş, denizde yelken açmış olarak giderken yakıyorum en üstte.

DSCN3680

Masayı yandan çekiyorum koltukla beraber. Koltukta logolu yastık var. Masanın üzerinde daktilo, kalemlik, defter ve içilmeye hazır kahve var. Masanın sol alt tarafına da “Yazı Masası” olarak yakılı.

DSCN3685

Tam istediğim bir masa oldu mavi nazarlıklı yazı masası. Arkadaşım da sanki biliyormuş gibi tam bir masa yapacak kadar tahta verdi. Ayrıca dört ayak ta tesadüf değil, sanki bilerek bana geldi. İş sadece yapmaya geldi. Elimden de geliyor marangozluk işleri. Hem yaptıkça daha çok öğreniyorum. Artık şiirler, masallar, romanlar, yazılar yazılacak. Hatta şu anda okuduğunuz bu yazıyı bile bu masada yazdım bilgisayarda. Şimdiye kadar hep iyi şeyleri, güzel şeyleri diledim. Hepsi de bir şekilde beni buldu ve dileklerim gerçeğe dönüştü. Her şey de birden bire olmuyor. Zamanı gelince kendiliğinden ortaya çıkıyor. Tıpkı “Yazı Masası” gibi. Ben de ilham perilerinin kulağıma fısıldadığı kelimeleri yazıya dönüştüreceğim. Ama kalemle, ama daktilo ile. Mutlaka iyi şeyler yazacağıma inanıyorum. Biz gelecekteydik, geleceğe iyi şeyler bırakacağız. Yarınlar güzel olacak, Güneşli günler göreceğiz.

Şair ne demiş; “Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey”

En son olarak ta ben şöyle diyorum; “Bu günü yazmazsan yarınlar olmayacak”

Eşpedal Bisiklet Turu 1. Gün

1 – 2 Ağustos 2021 Pazar – Pazartesi

Zeytinliğe gidiş, Kamp günü

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

neyi sevdim neye koştum ne buldum

anlatmaya bunu şimdi

zaman yok

acımasız bir sürücü basmış gidiyor

karışmış çığlıklarım

imdat düdüklerine

çok konuştum biliyorum

çok susmuştum bilmiyorsun

uçurtmam kopup gitmiş

oltamı sular yutmuş

acım dünyayı tutmuş

kalkmışım sürek cehenneminde

çok çocuksun bilmiyorsun

biliyorum çok çocuğum

yürek değil

bu bir evren

sevmek değil bu bir korku

buna bilmek n’eylesin

Hasan Hüseyin

 

Öne çıkmış olan görsel, Turkuaz yeşil, sarı, turuncu boyalı, palmiye ağaçları, tandem bisiklet resmi olan konteynır. Önünde bisiklet koymak için 4 bariyer demir. Sağda bisiklet tamir kiti. Solda giriş kapısı, önünde bisikletim KUZ dayalı. Yanında turuncu çantalarım yerde duruyor. Etrafta ağaçlar. Yer kilitli beton taş ile kaplı.

IMG_20210801_120844

Hava sıcak mı sıcak, buram buram terliyorum. Bu yaz aşırı sıcaklar yüzünden durduğum yerde sürekli terliyorum. Terledikçe bol su içerek sıvı kaybını karşılamaya çalışıyorum sürekli. Bazen rüzgar da esmiyor. Bakalım ne kadar sürecek bu sıcaklar. İnsanın sıcak havada canı hiç bir şey yapmak istemiyor. Sürekli gölgede durmak, vantilatör karşısında serinlemeye çalışmak. Daha sıcak havalarda iyice bunalınca klimayı açıp odayı 18 dereceye indirip rahat nefes almaya çalışıyorum. En ufak bir iş yapmaya kalksan, ya da alış verişe gitsem atlet ve tişört su içinde kalıyor terden. Günlerin sıcak gittiği gülerde Eşpedal dernek başkanı Fatih Söylemez telefon ile aradı. Beni Eşpedal’ın yapacağı kamplı tura davet etti. 9 – 10 Günlük bir tur olacağını, üç yerde kamp yapılacağını ve pilotluk yapmamı istedi. Nedense içimdeki garip bir hisle kabul ettim teklifini. Halbuki yaz günlerinin en sıcak olduğu günlerde bisiklet sürmüyorum genellikle. Güneşin yakıcı sıcağı bir yandan, terlemek bir tandan buna nasıl dayanacaktım. Dedim ya içimde garip bir his  benim bu tura katılmamı istiyor. Hadi bakalım hayırlısı.

Fatih ile detayları, neler yapılacak, kamp yerleri, rotaları konuştuk. Bir de 10 tane tandem bisikleti Edremit’in Zeytinli köyüne nasıl götüreceğimizi. Neyse Aksel bisiklet firmasında çalışan Muhlis Dilmaç fabrikanın römorku ile tandem bisikletleri götüreceğini ayarladı. Eh madem römorkla gidecek ben de Muhlis Dilmaç’ı telefonla arayıp birlikte götürelim dedim. O da olur deyince iş bitti. Tandem bisikletleri kolayca yükleyeceğimiz Eşpedal’ın İnciraltı kent ormanındaki engelliler merkezinde bulunan konteynırdan alacağız. Daha önce bisikletlerin hepsini konteynıra getirmelerini söyledik.

1 Ağustos Pazar günü Öğlen 12 gibi İnciraltı kent ormanına daha önceden hazırladığım kamp çantalarımla birlikte geldim bisikletimle. Bir süre sonra Fatih Söylemez gelip kapıyı açtı. Muhlis Dilmaç ta römork ile çıka geldi. Bisikletleri tek tek dışarı çıkarıp konteynıra yüklemeye başladık. Bize yardımcı olan Eşpedal üyesi Ali var.

Arabanın arkasına takılı römork, tandem bisikletler, Fatih başkan, Ali ve Muhlis Dilmaç dut ağaçlarının gölgesinde tandem bisikletleri nasıl yükleyeceğiz diye düşünüyorlar.

IMG_20210801_122607

Neyse bir ters bir düz, kimisinin gidonunu çevirdik, kimisinin selesini söküp düzgünce kasanın içine yerleştirdik tandem bisikletleri. Bir tane de normal bisiklet. Benim kamp çantalarımı da kasanın içine koyduk. Kasa demirlerindeki iplerle bisikletleri birbirine bağladık bir güzel. Kasanın içini çekiyorum, battaniye ve kartonlar destekli bisikletler. Turuncu çantalarım solda.

IMG_20210801_124005

Bisikletim KUZ konteynır içinde bıraktım. Tur boyunca burada kalacak. Tandem bisikletleri yükledikten sonra yola çıktık. Arabayı Muhlis Dilmaç sürüyor, ben de yanında oturuyorum. Zamanımız çok, muhabbet ediyoruz, az biraz dedikodu. Öğlen zamanı geçti, karnımız acıktı. Muhlis Dilmaç bana nerede yemek yiyelim diye sorunca ben de Buruncuk köyünde güzel köfte yapıyorlar diyerek köfte ekmek yedik. Burada hem taze, hem de porsiyonlar ucuz. Bir de tırlar ve kamyonlar sürekli burada  durup yemek yiyorlar. Tır ve kamyonların durduğu yerde her zaman mola verip bir şeyler yiyebilirsiniz. Buruncuk köyü de böyle bir yer. Köfteleri yiyip karnımızı bir güzel doyurup yola koyulduk. Yine muhabbete başladık. Yolda giderken cep telefonu ile canlı yayın yaptık arabanın içinde. Bu aralar aşırı sıcaklar yüzünden Ege ve Akdeniz bölgelerinde ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Orman içindeki canlılar ve ağaçlar yandı. İçimiz acıdı ve nedense bir türlü söndürülemiyor. Günlerce yanan ormanlar bir çok köyü de yakıp geçti. İnsanlar öldü, hayvanlar telef oldu. Binlerce orman hayvanı, arılar, böcekler tamamen yok oldu. İçimizin acıdığını canlı yayında duyurduk. Söz geldi dolaştı Urim Baba’nın kahvesine. Ben de kahve olayını anlattım. Böylece yolun nasıl bittiğini anlamadık bile.

Canlı yayın bittikten sonra cep telefonum çaldı. Arayanın numarası kayıtlı değil. Bir kadın sesi, kendini tanıttı. Ntv radyoda bisikletçiler ile söyleşi yaptığını, benimle söyleşi yapmak istediğini söyledi. Ben de olur deyince yarın telefon ile arayacağını söyleyip kapattı. Bakalım nasıl bir söyleşi olacak.

Neyse sözü fazla uzatmayayım. Zeytinli deki Davut’un yeri kamp ve piknik yerine vardık. Her tarafta mangallar yanıyor, ortalık duman dumana. Yanık et kokusu çınarların altını kaplamış durumda. Etraf aşırı kalabalık, araç park edecek yer yok denecek kadar. Kamp yeri görevlisi ile konuştuk nerede kamp yapacağız diye. O da yer gösterdi. Bu gün Pazar ve ortalık çok kalabalık. Römorku buraya bırakamayız. Pek güvenli değil. Fatih başkanı aradık belediyede bir yerde römorku bırakalım diye. Belediye görevlisinin telefon numarasını verdi. Görevliyi arayıp güvenli bir yer belirlemesini söyledik. O da belediyenin Edremit’teki park yerine gelmemizi söyleyince duman ve et kokusundan kurtulmak için hemen ayrıldık oradan. Tam yola çıktık ki telefon çaldı, arayan belediye görevlisi idi. Bize Zeytinli deki itfaiye yerine gitmemizi söyledi. Zeytinli içinde itfaiye yerini sorarak bulduk. Kapıdaki güvenlik görevlisi bizim geleceğimizden haberi vardı. Park edeceğimiz yeri gösterince römorku yanaştırıp arabadan ayırdık. Muhlis Dilmaç fazla zaman geçirmeden yola çıktı. İzmir’e dönecek. Muhlis Dilmaç’ı uğurladım. Güvenlik görevlisine bu gece burada çadır kuracağımı söyleyince ilk başta olmaz dese de çadırı kuracağım yeri gösterip, sabah erkenden çadırı toplayacağımı, bu konuda endişe etmemesini söyledim.

Akşam yemeği için Zeytinli köy merkezine geldim. Köfte ekmek ile karnımı doyurup çay bahçesinde çayımı içtim. Sonra itfaiye garajına döndüm. Akşam kararınca çadırımı tuvalete yakın kurdum. Güvenlik görevlisinin endişesi sabah erkenden iş makinalarının yapacağı manevrada çadırın engel olacağı. Çadırı kurduğum yer tuvaletin yanı ve araçların gireceği bir yer değil. Akşam kahvemi içip fazla geç olmadan yatıp uyudum. Sabah daha gün yeni ağarmaya başladıktan sonra uyandım. Uykumu almışım, keyfim yerinde. Çadırda uyumak gibisi yok. Kalkar kalkmaz hemen çadırı toplayıp römorktaki çantama yerleştirdim. Sabah kahvesini içmek için hazırlıkları yapıp katlanır bez sandalyeye oturunca sanki kapandı gibi. Bir de baktım ki çubukların takıldığı plastik yuva bir yerden kırılmış. Sandalyeyi kurulu bırakmıştım römorkun içinde. Bez gerdiğinden plastik fazla dayanamadığı için kırılmış olmalı. Kahvemi içtikten sonra sandalyeyi toplayıp çantama koydum. Artık sandalyem yok, eve gidince onarırım.

Sabah kahvaltısı için Zeytinli köyüne gittim. Gevrek satandan iki gevrek alıp ne kadar deyince 5 Lira dedi. İzmir’de bile 2 Lira olan gevrek burada nasıl 2.5 Lira olur diyerek gevrekleri geri bıraktım. Kazık yemenin anlamı yok, ben gevrek yemek istiyorum. Kahveye gidip bir çay içeyim dedim. Çay içerken kahveciye gevreklerin neden bu kadar kazık olduğunu söyleyince kahveci bana gevrek fırınının yerini gösterdi. Burada gevrek 2 Lira. Hemen gidip 2 gevrek aldım. Bakkaldan da tulum peyniri. Kahvaltılık hazırdı, hemen kahveye gidip duble çay ile gevrekleri yedim. Öğlene kadar bir kez itfaiye garajına gidip geldim. Hem römorku kontrol hem de biraz dinlenmek için. Öğlene doğru tekrar çay bahçesine geldim. Gölgelik yerde, yerleri sürekli sulayan kahveci zemini kuru bırakmıyor. Sıcaklık yerleri çabuk kurutuyor.

Ntv radyoda ki kadın aradı, neler konuşacağımızı, başımdan geçen ilginç bir kaç olayı ve Urim Baba’nın kahvesinden bahsetmemi istedi. Ben de unutmayayım diye kahvenin yaz boz kağıdına söyleyeceklerimi kısa notlar halinde yazdım. Bir süre sonra beni aradı. Hava sıcak olduğundan kahvenin içi boştu, içeride, sessiz ve kuytu bir yerde telefon ile söyleşimizi yaptık. Bisiklet turlarında başımdan geçen ilginç olayları, bisiklet turlarımı ve Urim Baba’nın kahvesini anlattım. Kahveyi nerede, ne zaman yaptığımdan bahsettim. Urim Baba’nın kahvesi İnciraltı kent ormanında, Çakalburnun’da her Cumartesi günü Saat 13:00 te, gün batasıya kadar kahve yaptığımı anlattım. Kahvenin beleş olduğunu, sadece fal bakmadığımızdan bahsettim. Bize gerekli olan sadece muhabbet. Böylece 15 – 20 dakikalık bir söyleşi oldu. Telefon kulağıma dayalı olunca kulağım hem havanın hem de telefonun sıcaklığından terledi. Telefondaki kadın söyleşinin Cumartesi öğlen 13:00 ten sonra yayınlayacağını söyledi ama ben kamp yerinde söyleşiyi tamamen unuttuğumdan maalesef dinleyemedim kendimi.

Çay bahçesini çekiyorum, mavi, yeşil, kırmızı renkli sandalyeler. Tenteli olan köfteci dükkanı ve çay bahçesinin üstü palmiye dalları ile gölgelik yapılmış. Çam ağaçları da var bahçede.

IMG_20210802_144801

Öğleden sonra Eşpedal üyeleri geldiler. Pilotlardan 10 kişi geldi bisikletleri almaya. Römorktan tandem bisikletleri indirip hazırladık. Ben de kendime bir tandem bisiklet ayırıp eşyalarımı bagaja yükledim. Yakında olan kamp alanına gelerek bize ayrılan yerde çadırları kurmaya başladık. Ben de uygun bir yere çadırımı kurdum. Eşyaları içine yerleştirdim. Evim hazır artık. Mavi renkli çadırım, giriş yerindeki tente kısmı açık. Çadırın üzerinde havlu ve tişörtüm kuruyor güneşte.

IMG_20210802_164213

Herkes çadırları kurdu, bu gün dinlenme ve toplanma günü olduğu için bisiklet sürmeyeceğiz. Piknik alanı Akçay çayının kıyısına kurulmuş. Burada akan çay önüne setler yapılıp havuzlar oluşturulmuş. Biz de hadi bu havuzların keyfini çıkaralım deyip su donlarını ve havlularımızı alarak yüzmeye gidiyoruz. Çadır kamp alanında renkli çadırlar sıralı kurulmuş. Alan düz ve çınar ağaçlarının gölgesi kaplamış. Eşpedal üyeleri soyunup su donlarını giymiş halde yürüyorlar bana doğru.

IMG_20210802_164246

Çay önüne taş ve topraktan bent örülüp suyun önü kesilmiş. Burası geniş bir havuza dönüşmüş durumda. Derinliği belden biraz yukarıda. Burada rahatça yüzülebilir. Suya girmiş olan arkadaşların resmini çekiyorum.

IMG_20210802_164918

Tamamen suya girenleri bir poz daha çektim. Herkes yarı beline kadar suyun içinde bana el sallıyorlar. Göletin kıyıları çınar ağaçlarının gövdeleri var. Ağaçlar gölete gölge yapıyor. Güneş ışıkları çok az vuruyor.

IMG_20210802_170537

Su bendinin bir yerinden az miktarda taşların arasından akıp gidiyor. Bu çayın ismi Akçay. Denize döküldüğü yere Akçay ismi verilmiş. Binlerce yazlık ev yapılmış deniz kıyısına. Bir kasaba gibi.

IMG_20210802_170611

Bentten sonra çay az da olsa akmasına devam ediyor yatağında. Akarken de doğal olarak küçük göletler oluşturmuş kademeli olarak.

IMG_20210802_170615

Boydan boya bendi çekiyorum karşı kıyıya kadar. Kavak ağacı gölgesindeyim

IMG_20210802_170709

Cep telefonumu havluma sarıp ben de giriyorum gölete. Su serinletiyor Ağustosun bunaltıcı sıcağında. Bir süre yüzüyorum arkadaşlarla. Hepimizin yorgunluğunu aldı suya girdiğimizden. Su harika terapi oluyor. Hem terimizi hem de yorgunluğumuzu aldı. Suda bir süre eğlendikten sonra çıkıp bahçe hortumu ile duşumu aldım. Terli olan atletimi de yıkatıp suyunu sıktıktan sonra çadırımın üzerine kuruması için seriyorum. Merve ile Pınar duş almak için bastonları ile yürüyorlar. Merve önde Pınar arkasında beton taş döşeli yolda.

ca1df80b-0177-4942-bfc6-151483d9f533

Hava sıcak, üzerime bir şey giymiyorum. Bu arada Akçay’da oturan bisikletçi dostum Muammer Kızak bisikleti ile yanımıza geldi. Epeydir görüşmemiştik, hasretle kucaklaştık. Yemek zamanına daha var. Bize ayrılan yerdeki piknik masalarını yan yana dizdik. Piknik masasına oturup muhabbet ediyorum Muammer abi ile. Yanımızda Şevket Kaplan, Mehmet ve Fatih var.

4aee7da9-cf4a-47fd-b719-08e739ceac9b

Akşam yemeğimiz geldi, hep birlikte yemeklerimizi piknik masalarında neşe içinde yedik. Hava iyice karardı, piknik masalarında oturduk. Eşpedal dernek başkanı Fatih Söylemez bizlere hoş geldiniz diyerek sözlerine başladı. Kamp amacını, diğer kamp yerlerini, gezeceğimiz rotaları anlattı. Güzel bir kamplı bisiklet turu olacağını belirtti. Fatih başkan konuşmasını bitirince sıra geldi tanışmaya. Bu tanışma oyun biçiminde olacak. İlk başlayan adını soyadını söyledikten sonra kendini kısaca tanıtıp bir nesne seçecek. Seçtiği nesnenin kendine ne ifade ettiğini belirtecek. Sonra yanındaki arkadaşı kendini tanıtıp seçilen nesne hakkındaki düşüncelerini anlatacak. Kendine ne ifade ettiğini belirttikten sonra kendini ifade eden bir nesneyi söyleyecek. Neden seçtiğini, kendine ne ifade ettiğini anlatıp sözü yanındaki arkadaşa devredecek. Böylece herkes hem kendini tanıtacak hem de bir derece kendini ifade ederek tanışma sağlanmış olacak. Güzel bir tanışma oyunu. Hem sohbet, hem düşüncelerimiz, hem de fikirlerimiz karşılıklı ifadelerle pekiştirilmiş olacak. Sıra bana geldiğinde kendimi tanıttım kısaca. Zaten çoğu beni tanıyordu sosyal medyadan. Şimdi karşılarında canlı görüyorlar. Kendime kuş tüyü seçtim. Bana ne ifade ettiğini kısaca anlattım.

“Kuş tüyü özgürlüğü ifade ediyor. Yollarda, bisikletimle, kendi gücümle her yere gidebiliyorum. Kuş tüyünü kendime sembol olarak seçtiğim için bisikletimin gidonunda sürekli bir tüy taşırım. Neden kuş tüyünü seçtim? Gidonumdaki kuş tüyü bir kartala ait. Kartal yol kenarında bir aracın çarpması sonucu ölmüştü. Ben de kanatlarını koparıp yanıma aldım. Kanatlarının birinden bir tüy koparıp gidonuma taktım. Bisikletim harekete geçtiğinde kendi rüzgarını oluşturuyor. Tüy de bu rüzgarı hissediyor. Böylece kartal ölmüş olsa da ruhu rüzgarı hissedecek bisiklete bindikçe. Özgürlüğü ruhlarımız hissedecek kartalla birlikte. Kendi rüzgarımız buna neden olacak.”

Piknik masalarında yan yana oturmuş muhabbet ederken resmini çekiyorum direkteki parlak ışık altında. Körlerin kullandığı baston fosforlu ışık saçıyor turuncu renkte.

IMG_20210802_210941

Gecenin geç vakitlerine kadar muhabbet ettik. Bu arada herkese kahve yaptım dörder kişilik. Herkes kahvemi içti. Uyku ağır basınca çadırıma girip tatlı düşlere dalıp yarına güzel başlamak için uyudum.

Bu gün bisiklet sürmediğim için harita yok.

Suyun Kaynağına Yolculuk Gediz Nehri 6. Gün

29 Nisan 2019 Pazartesi

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Saraçlar köyü – Kula – Güre – Akbulak köyü

 

Dilsizler haberin kulaksız dinleyesi
Dilsiz kulaksız sözü, can gerek anlayaşı
Dinlemeden anladık, anlamadan eyledik
Gerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi
*** ***
Biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk
Her dem yeni dirlikte, bizden kim usanası
Miskin Yunus ol veli, yerde gökte dopdolu
Her taş altında gizli, bin imran oğlu MUSİ

Yunus Emre

 

Öne çıkmış olan görsel, ortada büyük gözü, kenarlarda küçük gözleri olan taş köprü. Kahve fincanı elimde uzatarak akan Gediz nehri ile. Nehrin suyu bulanık akıyor.

IMG_20190429_135756

Sabah erkenden kalkıyorum, camideki tuvalette elimi yüzümü yıkadım. Çadırıma dönünce bir de ne göreyim? Katlanır tabure çantasıyla çadırımın yanında öylece duruyor. Halbuki dün akşam her tarafa bakmıştım; Yoktu ortalarda. Neyse bulduğuma sevindim. Hani halk tarafından söylenen bir deyim vardır; “Şeytan aldı götürdü, satamadan getirdi” Aynen öyle oldu sanırım.

IMG_20190429_074705

Bahçede sandalyemi bulmanın sevinciyle oturup bir güzel kahvaltımı yapıyorum. Kahvaltıdan sonra eşyaları ve çadırı toplayıp çantalara yerleştirdim. Yola çıktım, ilk gördüğüm ilginç şey yol yapılırken kazılan topraktaki volkanik patlamada ortaya saçılan cüruf yada toz katmanı siyah olarak ortaya çıkmış. siyah katmanın üstünde bir metrelik bej renginde toprak katmanı var.

DSCN7761

Koni biçiminde volkan tepesinin ucu sivri.

DSCN7763

İlk köy olan Sandal köyünden geçerken evlerin düzgün ve sıralı yapılmaları ve sadece iki katlı olmalarını beğendim. Hepsinin bahçesi vardı ve üst katlar tamamlanmamış, sıvasız tuğlalı görünüyor. Çatıları tamamıyla kiremit kaplı.

DSCN7766

Göründüğü kadarı ile, büyük olasılıkla söğüt ağacına yıldırım düşmüş. Gövdesini ikiye ortadan bölerek yere yatırmış iki tarafa. Sağdaki kurumuş ama soldaki yere paralel yatsa da yaşamını devam ettirmek için filizler vererek yeşermiş. Yaşam her zaman ağır basıyor demek ki.

DSCN7767

Tepenin yamacında üzüm bağı yapılmış. Nedense paralel değil de dikine aşağı beton direkler dikilerek düz olarak aşağıya kadar gelmiş. İlginç yapılmış bir bağ!

DSCN7768

Yakınlarda olan İzmir – Ankara ana yoluna çıktım. Bir süre ana yolda gideceğim. Çünkü az ileride Kula kasabası ve Gediz nehrine kavuşacağım. Nehrin yatağının yakınından giden yol olmadığı için bu yoldan geldim ve Gediz nehri ana yol ile birlikte gidiyor. Bu yolda Kula rampaları önüme çıkacak. İlk defa bisikletle bu yoldan gideceğim. Daha önce araba ve otobüs ile geçmiştim Kula rampalarını. Bakalım bisikletle nasıl aşacağım? Ana yola çıktığım yer tepe üzeri, aşağıda Kula kasabası görünüyor. Yani kendimi salacağım ve hop Kula’dayım.

DSCN7769

Otobüs ile geçerken her zaman gördüğüm siyah, ağaçsız ve otsuz volkan dağını bu kez bisikletim üzerinden görünce resmini çekme olanağım oldu. Otobüs yada araba ile durup resmini çekme şansım olmadı hiç bir zaman. Buradan geçerken sadece bu volkanı gördüğümden diğer volkanları göremiyordum, sadece bir tane olduğunu zannettiğim volkan tepelerinde çokça olduğunu gördüm.

DSCN7770

Kula’ya hızlıca indim ve durmadan yoluma devam ettim. Bir süre daha yol düz devam ediyor. Önümde üzeri kayalık masa dağı ve vadi görünüyor. Yol arasından geçiyor.

DSCN7772

Masa dağının olduğu yere geldim. Tepesinde kayadan bir kale var sanki, yapısı kaleyi andırıyor.

DSCN7773

İki dağın arasından giden vadideki yola yaklaştım. Soldaki masa dağının yapısı ile karşıdaki dağın toprak yapısı birbirine benzemiyor.

DSCN7774

Toprak yapısı değişik olan yere gelince burasının Kula peri bacalarının olduğunu anlıyorum. Kademe kademe yağmurdan aşınmış toprak, üzerindeki sert taşları aşındırmadığından sert yerin altını aşındırıp baca görünümü almasını sağlamış.

DSCN7775

Sonunda Gediz nehrine kavuştum. Kula peri bacalarının olduğu vadiden geçiyor. Gediz nehrinin olduğu yerde tabelası konulmuş ama öyle korkuluğu olan köprü yok ortalarda. Yol geniş bir şekilde nehir üzerinden geçiyor.

DSCN7776

Yukarıdaki vadiden gelen Gediz nehri çamurlu akıyor. Bir yerlerde yağmur yağmış olmalı.

DSCN7777

Kuyladokya vadisi.

DSCN7778

Gediz nehrinin oluşturduğu derin vadinin sağ tarafındaki yamaçtaki toprağın yapısından peri bacaları şekli almış olması nedeni ile buraya Kuladokya denilmiş. Peri bacalarının aşınmış yerlerinde kademeli olarak bir sert tabaka görünüyor. Bu sert tabakada aşınma yok diğer kısımlar aşınmaya devam ediyor.

DSCN7779

Yolun karşı tarafına dikkatlice geçiyorum. Çünkü Ankara yolu yoğun araç trafiği var. Karşıda vadiye giriş yerinde giriş tabelası konulmuş. Tabelada “Kula peri bacaları tabiat parkı” yazılmış. Kahverengi tabelada peri bacalarına 1 Kilometre kaldığını belirtmişler. Buradaki volkan tepelerine Divlit dendiğinden yolda olan Divlitleri yazmışlar

DSCN7780

Kula peri bacaları tabiat parkı girişinde yapma peri bacaları konulmuş iki tarafına.

DSCN7781

Gediz nehrini yatağı buradan görünüyor. Masa dağının dibinden sola doğru giden söğüt ağaçları nehir yatağı olduğunu belirtiyor.

DSCN7783

Biraz daha yükselince ana yol ve nehir üzerinden geçen köprü viyadük görünüyor.

DSCN7784

Masa dağındaki yamaçta da küçük peri bacaları oluşmuş.

DSCN7786

Peri bacalarının iyice belirgin olduğu yere geldim. Burası görülmeye değer muhteşem bir yer. Her peri bacası değişik yapıda ve şekilde.

DSCN7787

Yamaçların bazı yerlerinde peri bacaları oluşmuş.

DSCN7790

Bir peri bacasının oluşumu ve yapısını gösteren örnek karşımda. Toprak yapısı da bunu gösteriyor. En üstte kaya var, altında sonradan oluşmuş toprak yapısı bir metre kalınlığında. Altında ise beyaza yakın açık krem rengindeki yumuşak toprak aşınmaya yatkın. Yağmur yağdıkça yumuşak yerleri aşındırmış. Kayanın altındaki yerler durduğundan baca gibi bir yapı oluşmuş doğal olarak.

DSCN7792

Bazı yerde sıralı peri bacası, bazı yerde de tek başına kalmış peri bacası.

DSCN7793

Kalın bir direk gibi ya da minare gibi olan peri bacaları da var tek başına öylece duruyor.

DSCN7794

Peri bacaları ziyaretini bitirip aşağı, ana yola çıktım. Ana yolda bisiklet sürerken kötü bir koku burnuma geldi. Sadece iskeleti kalmış büyük bir hayvan bir zamanlar yol kenarında ölmüş. Doğadaki leş yiyicileri temizlemiş çoğunu. Çok az bir kısmı, o da işkembe ve bağırsaklar olabilir, henüz kalıntısı duruyor. Kötü koku buradan kaynaklanıyor. Resmini çekip hemen yoluma devam ediyorum.

IMG_20190429_121855

Kula rampaları başlıyor galiba. Tabela öyle gösteriyor. Kırmızı renkli çerçeveli tabelada % 6 eğim olduğunu belirtmişler. % 6 eğim o kadar zorlu değildir, bisikletle giderken hissetmezsin bile.

DSCN7795

Bu yolda bir çok defa geçmeme rağmen Gediz nehri üzerinde bir taş köprüden haberim yoktu. Yavaş yol almanın avantajlarından birisi; Her şeyi görüyorsun ve fark ediyorsun. Bulanık akan nehirde iki küçük, ortadaki büyük kemerli taş köprü karşımda, sağda duruyor.

DSCN7796

Köprüyü yakınlaştırıp büyük kemeri çekiyorum. Kemer taşları tek sıra dizili, üzerine tonoz taşları ve biraz beton karışımı ile onarılmış.

DSCN7798

Ayrıca bu köprüyü belirtir tarihi renk olan kahverengi rengi ile boyanmış, tabelaya “Çatal Köprüsü” yazılmış ve nerede olduğunu belirtmiş. Şimdiye kadar görmemiştim bu tabelayı da.

DSCN7799

Bilgilendirmek için bir de yazı yazmışlar köprü başına;

Çataltepe Köprüsü

Uşak – İzmir karayolunun kenarında, Gediz Nehri üzerindedir. Kesme taş ve kayrak taşlardan yapılmıştır. Ortada büyük, her iki yanında daha küçük olmak üzere yuvarlak kemerli üç gözdür. Orta ayaklarında, suyun köprü ayaklarına zarar vermesini önlemek amacıyla sel yaran adı verilen çıkıntılar çıkıntılar mevcuttur. Yarısı kırık ve kaybolmuş bir kitabesi olan köprünün uzunluğu 53 metre, genişliği 3,10 metredir. Bazı kaynaklarda Ulucaklı Hacı Mustafa oğlu Ahmet Ağa tarafından bir onarım yapıldığı yazmaktadır. Ne zaman yapıldığına dair bir bilgi mevcut değildir. Zarif bir köprüdür.

DSCN7800

Taş köprünün üst tarafından çekiyorum komple. Yoldan toprak – çakıl karışımı döşeme ile köprüye iniyor. Köprüden de karşı tarafa geçiliyor.

DSCN7801

Nehir yatağına inmek için köprünün başlangıcındaki yerin yanına bisikletim KUZ’u park ediyorum. Karnım da acıktığından ekmeğimi ve barbunya konserveyi kahve takımlarımla birlikte aşağıya indiriyorum

DSCN7802

İlk olarak barbunya konserve ile karnımı bir güzel doyuruyorum, ardından kahvemi cezveye koyup ocağa sürüyorum.  Nehir kenarında mil toprağı olan düzlükte kahve pişiriyorum Urim Baba’nın kahvesi Maksat muhabet logo basılı rüzgarlık içinde cezvenin sapı görünüyor. Gediz nehri aşağı doğru akıyor.

DSCN7803

Hava sıcak olduğu için küçük bir söğüt ağacının gölgesi altındayım. Kahve pişerken taş köprü kemerleri ile birlikte çekiyorum.

DSCN7805

Kahve pişti, fincana doldu ve taş köprü manzaralı kahveyi içmeye başladım. Fincanım elimde, taş köprü ile resmini çekiyorum. Şimdiye kadar kimsenin içmediği yerde kahve kokusu yayılıyor. En güzel yerde kahve içilmez mi? Gediz nehri bulanık akıyor. Bu resmi öne çıkmış görsel olarak seçiyorum.

DSCN7807

Nehir yatağında akan su ile aynı hizadayız. Nehir yatağından taşmadan akıyor. Kenarda çimenler bitişmiş, yanında da daha fide ve büyümekte olan söğüt yaşama tutunmaya çalışıyor.

DSCN7810

Daha büyük söğüt ağaçlarının saklım saçak dalları nehrin sularına değiyor.

DSCN7812

Sazlar da var nehir kıyısında, sazların çiçeği de uzun bir sapın ucunda sosis gibi, kahverengi ve tüylü olarak rüzgarda salınıyor. Çünkü çiçek sapın ucunda ağır kalıyor. Evlerde süs olarak vazoya konuyor bu çiçekler. Yıllarca da bozulmadan kalıyor vazoda.

DSCN7813

Nehrin içinde kalmış otlar da tazeliğini koruyor. Yağan yağmurda biraz yükselmiş sular bulanık akıyor.

DSCN7814

Kalın gövdeli söğüt ağaçları da var karşı kıyıda. Bir dalı yere yapışmış durumda.

DSCN7816

Kahvemi içip bir süre dinlendikten sonra kahve takımlarını toplayıp yukarıya çıktım. Bisikletim KUZ beni bekliyordu. Zaman geçirmeden yola çıktım. Gediz nehri bu kez sol tarafa geçiyor. 2. Köprüden geçiyorum. Tabelada Gediz II yazıyor. Bu köprüde demir korkuluklar var.

IMG_20190429_142513

Sonunda Kula rampalarını bitirdim. Tabelada yazan “Çataltepe geçidi Rakım : 650” yazısı yokuşun bittiğini belirtiyor. Bisikletim KUZ park etmiş tabela yanında. Sosis çantanın üzerinde güneş paneli bağlı. Bataryayı şarj ediyor Güneş enerjisi ile. Kula rampalarını çıkarken zorlanmadım bile.

DSCN7818

Geçitten sonra rampa aşağı iniyorum bir süre. Düzlüğe gelince çay molası veriyorum. Yoldaki reklam tabelasında köfteci birinin köfteciye ne kadar kaldığını belirtiyor. Her 500 metrede bir tabela koymuş. Belki 100 tane tabela var. Bu kadar reklam tabelası konmaz ki, yoldaki göz zevkimizi bozuyor. Aynı zaman da bıktırıyor. Köftecinin olduğu tesislere gelip park yerindeki arabalara bakınca kazık bir yer olduğunu anladım. Kazık yemektense yoluma devam ederim. Neyse ki yanında kamyonların park ettiği bir yer görünce hemen daldım ve duble bir çay ısmarladım. Burada kazık yemeyeceğimi biliyorum. Çünkü kamyoncuların durduğu yerlerde duracaksın, hem taze, hem ucuz olur böyle yerler. Çayımı içtim, parasını ödeyeyim dedim sahibi para almadı. Kendisine teşekkür ediyorum çay için. Çay molasını verdiğim yer Güre köyü. Buradan biraz ileriden girişi olan yola saptım sola doğru. Kalabalık, trafiği çok ve gürültülü ana yoldan sakin, huzurlu, arabanın olmadığı yolda bisiklet sürmek gibisi yok. Oh be Dünya varmış. Sakin yola girer girmez hemen bir çeşme çıktı karşıma. Oysa ana yolda pek çeşme yoktu geldiğim kadar. Çeşmeden sularımı tazeleyip dolduruyorum Bisikletim KUZ park etmiş çeşmenin yanında. Çeşmenin olduğu yer dikdörtgen taşlardan örülmüş, uzun yalağın olduğu yerde ise gelişi güzel, düzensiz taşlar örülmüş. Bir borudan sürekli su akıyor yalağın içine.

DSCN7820

Çeşmenin başına, mermere Reyhan Çeşmesi 2006 yazılmış. Üstünde de Arapça Bismillahirrahmanirahim yazılmış.

DSCN7821

Su yuvarlak oyulmuş mermer içinden akıyor.

DSCN7822

Mermer borudan akan suyun berraklığı o kadar net ki iyice yakından çekiyorum.

DSCN7825

Çeşmenin olduğu yerin yakınında toprak yoldan gideceğim. Çeşme solda, KUZ park etmiş ve çamların arasından giden toprak yol.

DSCN7827

Toprak yolda giderken tarihi bir yerde olduğumu tabelada yazan yazı belirtmiş. Burada Aktepe Tümülüsü var. Tabelada yazan;

Aktepe Tümülüsü Güre

Güre beldesinin yaklaşık 4 km. kuzeybatısında doğal bir tepenin üzerinde yer almaktadır. Yaklaşık 10 m. yüksekliğinde 40 m. çapındadır. 1966 – 1968 yılları arasında kaçak kazılarla tahribe uğramıştır.1987 yılında Uşak müze müdürlüğü tarafında yapılan kurtarma kazısı sonucu kesme kireç taşlarından tapılmış dikdörtgen planlı mezar odası bulunmuştur. Bindirme tekniğiyle inşa edilen mezar odası mimari yapısı ve bulunan seramik parçaları ile M:Ö: 520/ 480 yıllarına tarihlenmektedir. Aktepe tümülüsü, yapısıyla yöremizdeki Lidya dönemi tümülüslerinin önemli örneğidir.

DSCN7828

Doğanın içinden, yeşillikler ve ağaçlar arasından Gediz nehrini takip ediyorum. Küçük bir kanaldan sular akıyor bahçe sulaması için. Kanal Gediz nehrinden geldiği belli.

DSCN7829

Girdiğim toprak yol beni kestirmeden Gediz yoluna çıkaracak. Zaten Gediz nehri de yola yakın akıyor.

DSCN7830

Gediz nehri üzerinden geçen bir köprüdeyim. Nehir buralarda az aksa da yine de debisi yüksek. Kıyısında söğüt ağaçları var.

DSCN7832

Nehir kendi yatağını bulmuş, insanlar da kıyılarına tarlalar, bahçeler yapmış. Nehrin bereketinden faydalanıyorlar.

DSCN7833

Gediz nehrini çekerken daha ileride bir taş köprü daha görüyorum. Köprü epey uzakta, oraya giden yol da yok. Büyük bir göz yanında daha küçük ve devamında üç küçük göz daha var olduğunu görüyorum Köprü sanki yeni onarılmış gibi.

DSCN7834

Yol ayrımına geldim, sağa ve sola giden yol tabelaları dikkatimi çekti. Halilefendi 5 km sağı gösteriyor. Altında Karakuyu 3, Üçkuyular 12 solu gösteriyor. Akbulak  ve Zahman 10 Sağ tarafı gidileceğini gösteriyor. Dikkatimi çeken ise ortada Üçkuyular yazması. Evime yakın, merkezi bir yer olan Üçkuyular İzmir’de bir mahalle. Bana yakın geldi nedense Üçkuyular yazısı. Memleket özlemi sanki. Benim yolum Akbulak tarafı, yani sağa doğru.

DSCN7835

Yol sola, sağa doğru dönemeçli, ormanlık bir alandan gidiyor.

DSCN7836

Gediz üzerinden geçen dar bir köprüye geldim. Uyarı olarak köprünün iki yanına da dik birer tabela, yan çizilmiş kırmızı beyaz şeritler ve köprü korkuluğu kırmızı beyaz renklere boyanmış. Bir arabanın geçebileceği kadar genişlikte olan köprüyü dikkatli geçmek gerekiyor araçlar için. Bisikletçiler için köprü geniş.

DSCN7837

Köprünün üzerinden akan Gediz nehrini çekiyorum. Sol tarafta söğüt ağaçları, sağda düz çimenlik alan var.

DSCN7838

Nehir köprünün altından geçip gidiyor denize kavuşmaya.

DSCN7839

Köprüyü geçerken akşam olmak üzereydi ve köprüyü geçer geçmez, sağda tulumba görünce burada kamp yapabilirim deyip hemen uygun düzlükte kampımı yapıyorum. Tulumbanın yanına şişede su koymuşlar. Suyu tulumbaya koyup kolu çekerek suyu aşağıdan gelmesini sağlıyorum. Hava kararırken yemeğimi yedim, akşam kahvesi. Ardından akşam çayı iki bardak iyi gitti. Artık sona yaklaştım sayılır. Yarın Murat Dağına çıkarım diye tahmin ediyorum. Sabah ola hayrola. Nehir yakın olduğundan sivrisinekler peydah oluyor hava karardıktan sonra. Üzerime kalın ceketimi giymiştim daha önce. Buralarda akşam hava serin oluyor. Hem sivri sinekler her ne kadar beni sokmasa da korunmak gerek. Fazla geç olmadan çadırıma girip yatıyorum.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 80 Kilometre civarı.

Bu gün yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Suyun Kaynağına Yolculuk Gediz Nehri 3. Gün

26 Nisan 2019 Cuma

Muradiye – Turgutlu – Salihli – Kurşunlu kaplıcaları

( Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

 

İşte budur hayat! 
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın 
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün 
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun 
Çiçek sulandığı kadar güzeldir 
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli 
Bebek ağladığı kadar bebektir 
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, 
Sevdiğin kadar sevilirsin…
Can Yücel
Öne çıkmış olan görsel, Baba ve oğlu oturmuş, sırtı dönük çayda olta ile balık avlıyorlar.

DSCN7652

Sabah erkenden uyanıp kahvaltımı yapıyorum. Akrabalar o kadar erken kahvaltı yapmadıklarından tek başıma kahvaltıyı yaptım. Kahvaltıdan sonra teşekkür edip dükkana geldim. Bisikletim KUZ beni bekliyordu dükkanda. Akrabalarla vedalaşıp yola çıktım. Manisa’nın kalabalık trafiğinde motor gürültüleri arasından bir süre gitmek zorunda kaldım. Bu arada Manisa bisiklet festivalinin düzenlendiği aklıma geldi. Kamp yerleri Salihli Kurşunlu kaplıcalarında yaptıklarını biliyordum. Nasıl olsa tek başınayım, yanımda kimse yok. Kararımı veridim, Salihli’deki kampa varmalıyım akşam olmadan. Yol zaten Turgutlu’da Gediz nehri ile yakınlaşıyor. Manisa – Turgutlu yolundan gitmeye başladım. Yolda Gediz nehrine kavuşan kollardan bir çayı akarken çekiyorum. Kıyıları uzun otlarla kaplanmış.

DSCN7636

Manisa’nın çevre yolundan gidiyorum. Karşıda Manisa ovanın dibinde görünüyor. Hemen dik kayalıklarla yükselen Spil dağı azameti ile karşımda. Manisa kayalıkları yaz aylarında iyice ısınıp Manisa’yı kasıp kavuruyor geceleyin.

IMG_20190426_114545

Turgutlu yoluna girdikten sonra su birikintisinin olduğu sazlıktan bir Turna kuşu havalandı. Geniş kanatlarını açarak uçuyor ağaçların arasından. Daha ilerde apartman blokları görünüyor.

DSCN7638

Yoldan gidiyorum, birden yol kıyısında tanımadığım birileri beni durduruyorlar. Bana kahve ısmarlamak istediklerini söyleyince ben de biraz dinlenir ve kahvemi içerim diyerek tekliflerini kabul ettim. Karı koca olan çift arabayla yanımdan geçmişler. İleride uygun bir yerde arabasını park edip beni beklemişler. Onlar da bisikletçi olduklarını öğrendim. Madem kahve için durdurdunuz ben size kahve pişireyim diyerek takımlarımı çıkarıp kahve pişirmeye başladım. Kahveleri afiyetle içerken erkek elçek ile çekiyor üçümüzü. Elimizde kahve fincanları ile. Bisikletim kuz ve tabelam Urim Baba’nın kahvesi seleye asılı. Bu çift beni tanıyorlarmış ama ben onları pek tanıyorum diyemem.

IMG_20190426_131525

Arabalı çift ile vedalaşıp yoluma devam ettim. Yolda akan bir çok çay dere görüp resmini çekiyorum. Kıyısında ılgın ağaçları ile akıp Gediz nehrine kavuşacak.

 

DSCN7640

Turgutlu – Manisa kavşağına vardım, burada yol kıyısında akan pis bir kanalı çekiyorum. İşte nehirlere karışan kirli sulardan birisi. Nereden geldiği belli değil.

DSCN7641

Pis su kavşaktaki köprünün altından kanal borusundan çıkıyor.

DSCN7642

Turgutlu da daha önce keşfettiğim esnaf lokantasında durup öğle yemeğini yiyorum. Burada işçiler sürekli yemek yediklerinden hem temiz hem de taze yemek her gün çıkıyor. Yemekten sonra yoluma devam ettim. Benden yaşlı bir amca bisiklete binmiş yanımdan geçti. Amcanın maşallahı var, arkasından yetişmek olanaksız. İyi pedal basıyor. Önümde giderken çekiyorum bisiklet süren amcayı.

IMG_20190426_155100

Yıllarca İzmir – Salihli yolundan otobüsle, arabamla gidip geldim. Haliyle hiç mola vermedim çünkü 100 Kilometrelik bir yolda mola vermeye gerek yok. Ama bisikletle yaptığım ilk turda keşfettiğim çay bahçesinde artık her geçişimde mola vermeden geçmiyorum. Buranın çayı da güzel, suyu da. Çay yanında çeşmeden bir bardak su mutlaka gelir. Çay içersin, sonra suyu da içersin afiyetle. Bu bölgede kahvelerde, çay bahçelerinde çayın yanına mutlaka bir bardak su getirilip ikram edilir. Her yerde pet şişelere giren sular parayla satıldıkları için korkunç derecede para ödüyoruz bedava suya. Burada su beleş, sadece çay parasını ödüyorsun. O da pahalı değil. Masa üzerinde su bardağında duble çay ve içi su dolu bardak. Çay kenarında korkuluk demirleri ve akan çay.

IMG_20190426_175850

Ezel bahar olmayınca
Kırmızı gül bitmez imiş
Kırmızı gül bitmeyince

Sefil bülbül ötmez imiş

 

Bülbül havas ötmeye
Güle sarılıp yatmaya
Bağban gülü satmaya
Gül kadrini bilmez imiş

 

Bahçıvan sata bu gülü
Haramdır parası pulu
Ağlatma sefil (dertli) bülbülü
Gözyaşını silmez imiş

 

Yılda bir gün ziyan olur
Dost yoluna talan olur
Bazı insan hayvan olur
Hayvan Âdem olmaz imiş

 

Şah Hatayim ölmeyince
Tenim turab olmayınca
Dost dosttan ayrılmayınca
Dost kadrini bilmez imiş

Aşık Daimi Erzincan Yöresi

Çay bahçesinde Baharın müjdeleyicisi güller açmış. Güneşin ışıkları arkadan vurunca gülün pembesi kızıla dönmek üzere. Yan yana iki pembe gül

DSCN7643

Hazır ışığı arkada yakalamışken tek bir gülü yakından çekiyorum.

DSCN7644

Bülbül dala konar mı gonca gül açmayınca

İnsan yare doyar mi sarılıp yatmayınca

Gül fidanından yeni açmaya hazır gonca gül. Üstü pembe, altı sarı renkte. Ortadaki gonca gülün yanında birer tane daha gonca gül var. İki gonca gül taç yaprakları henüz gülü ortaya çıkarmamış. Ortadaki gonca gülün altına örümcek ağını germiş avlarını yakalamak için. Bir kaç sinek ağa takılmış.

Bir kızıl goncaya benzer dudağın
Açılan tek gülüsün sen bu bağın

DSCN7647

Sarı gülü de çekiyorum hatırı kalmasın. Nedense şiirler, şarkılar sarı güller için yazılmamış.

DSCN7649

Ahmetli kasabasının içinden geçen Kelebek çayı tertemiz akan çaylardan biri. Bir derece Gediz nehrine temiz su akacak. Kum ve çakıllar arasından şırıl şırıl akan çayı çekiyorum.

DSCN7650

Çay yatağına yapılmış bent üzerine Baba – Oğul oturmuş olta ile balık avlıyorlar. Çay temiz aktığına göre balık var demek ki. Sarı tişört giymiş Oğlan çocuğu sağ elinde makara, olta misinası aşağıya sarkıtmış. Baba yelek giymiş, başına kırmızı renk şapkayı takmış oğlunun yanında, birlikte arkası dönük oturuyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN7652

Ana yol düz ve kaymak gibi asfaltla kaplı olunca hızlı gidiyorsun. Salihli girişinde Kurşunlu kaplıcaları yoluna saptım. Burada yol hafif tırmanışlarla başladı. Kamp alanı kaplıcaların olduğu yerde. Devlet su işleri Kurşunlu çayının delice akmaması için ıslah çalışmaları yapmış. Sık sık betler yapılıp çayın sakin akması sağlanmış. Bentten dökülen su çağlayıp köpürüyor.

DSCN7654

Henüz Mayıs ayında olmamızdan dolayı Bozdağlar da yer yer kar tabakaları görünüyor. Ben de yakından çekiyorum karlı alanları.

DSCN7655

İki bentten dökülen sular ve arasında karşıya geçişi sağlayan beton köprü. Az sonra köprüden karşı kıyıya geçeceğim.

DSCN7656

Benttin oluşturduğu çağlayanı yakınlaştırıp çekiyorum. Yukarısında eğim bent yapıldığından daha düz bir çay yatağı oluşmuş.

DSCN7658

Güneş batıda son ışıklarını yayarken vadiye girmeden Güneşi yakınlaştırıp çekiyorum. Güneş sarı renkte, alt kısımları kızıla dönmek üzere. Güneşin etrafı turuncu renge gark olmuş.

DSCN7659

Boz dağların eteklerinin sonunda, ovanın başlangıcı sayılabilecek yerlerde topraklar depremlerden kabarmış yüksek tepelere dönüşmüş.  Yerden fışkırmış toprak kütleleri sanki bıçakla kesilmiş gibi düz. Bütün Bozdağ etek uçları böyle toprak kabarmaları ile dolu. Bu toprak tepeleri yeşillik ile örtülmüş durumda.

DSCN7662

Kurşunlu kaplıcalarına giden yolda dar bir geçitten geçiyorum. Geçitten sonra alan genişliyor.

DSCN7663

Kurşunlu kaplıcalarına geldim, Festivalin kamp alanında kendime uygun bir yerde çadırımı kurdum Festivali düzenleyenler beni tanıdıkları için iyi karşıladılar. Burada tanıdığım bir çok arkadaş var katılımcı olarak. Hepsi de hoş geldin ile karşıladılar. Akşam yemeğine davet ettiler, birlikte yedik, içtik. Festivale katılanlara termal havuz belirli saatlerde bedava. Ben de su donumu ve havlumu alarak bir güzel havuza girip yorgunluğumu atıyorum. Sıcak havuz beni mayıştırıyor ve fazla geç olmadan çadırıma girip yatıyorum. Bu gün biraz hızlı geldim galiba.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 83  Kilometre civarı.

Aşağıda yaptığım yolun haritası

Powered by Wikiloc