Etiket arşivi: fıstık çamları

3. Keşan Dağ Bisiklet Festivali 2. Gün

1 Eylül 2014 Pazartesi

Bahçeli – Gömeç – Edremit – Aşağı Hanlar

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

YOL GÖRÜNDÜ

Gidiyorum dedim

Zor olmayacak mı dedi

Kolay var mı dedim

Sen ki Gölü’nü beslemek için Taşı delip akıyorsun

Haklısın dedi Zora alışıp yol ediyorum

Yolu bulup akmak Lazım dedim

Kendi yolunu açıp Akman Lazım dedi

Yollara akmak lazım dedim

Yolunda akasın, dedi

Gözüme bir damla verdi akıttı

Al dedi yolluk olsun….

Esmaeseraçıkgöz

 

Öne çıkan görsel, Çam ağaçları arasından giden yol.

010920147876

Ana yola yakın oluşumuz tüm gece geçen araçların gürültüsü bir yandan, tavukların ciyak ciyak bağırmaları bir yandan pek uyumadık. Siz siz olun ana yola uzak bir yere kamp atın. Gecenin ilerleyen saatlerinde dalmışın uykuya, en derin yerinde rüyanda birden üzerinden kamyon geçerken uyanıyorsun korku ve panikle. Bu bana bir tecrübe oldu, bir daha yol kıyısına yakın kamp kurmamak gerektiğini anladım. Gün ağarınca artık uyumaya çalışmanın anlamı kalmadı. Yolda geçen araç sayısı iyice arttı. Okulun bahçesinde elimi yüzümü yıkadım. Tüm gece az uyusam da neşem ve yol heyecanım kaybolmadı. Artık iyice alıştım daha ilk gece olmasına rağmen.

Üzerimi giyinip eşyaları ve çadırı toplayıp bisiklete yükledikten sonra kahvaltı yapmak için yakında olan kahveye kahvaltı için gideceğiz. Şafak ta benim gibi erkenden kalkmış aynı zamanda hazır duruma gelerek toparlanmış. Bisikletim KUZ ve çadırım.

010920147847

Kahvede masanın birini kendimize ayırdık. Çay bol ve ucuz, yumurta da kaynattık ikişer tane ocakta. Kahvaltılıkları masaya yayıp bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Kahvaltının mutlukla olan ilişkisi burada kendini gösteriyor. Daha önceki tecrübelerimden ve bu kahvede Türk kahvesi pişmediğini bildiğimden kendi ocağımı, kahve takımını çıkarıp cezveyi ocağa sürüyorum. Keyfi iyice çıkarmak gerek bu turun. Şafak kahvaltı masasında poz veriyor.

010920147848

Ağustos ayı bitti ve aylık tuttuğum kilometrenin resmini çekmem gerek. Ağustos ayı sıcak olmasına rağmen Malatya da Nemrut dağı tırmanışımız biraz kilometreyi artırdı. Kilometreyi kayıt ettikten sonra sıfırlıyorum. Eylülün biri oldu. Ekranda 681.31 Kilometreyi gösteriyor.

010920147849

Fazla geç olmadan yola çıktık. Bu gün Edremit’e kadar ana yoldan gideceğiz. Bahçeliköy’den çıkıyoruz tabelaya göre.

010920147850

Balıkesir il sınırını geçtik. Zaten Dikili İzmir’in son ilçesiydi. Balıkesir il sınır tabelasını çekiyorum.

010920147851

Kozak yaylasının fıstık çamları düzlüğe kadar yayılmış. Hatta yolu bile geçmiş durumda. Uzaktan yeşil bir koruluk görmek insanın gözüne hoş geliyor doğrusu.

010920147852

Ayvalık tuzla havuzlarının olduğu bölgeye geliyoruz. Şafak önümde, tuzla havuzları sağda.

010920147853

Geçen yıl aynı gün buradan geçerken Burcu bana sormuştu ; “Urim baba buralara da siteler yapıp bu güzelim yeri de çöplüğe çevirirler mi? endişeleniyorum” diye. Ben de “Endişelenmeye gerek yok, burası ev yapmaya uygun değil” diye cevap vermiştim. Bir sene geçmesine rağmen hala herhangi bir yapılmaması beni mutlu ediyor. Gerçi rant olayı insanların her tarafı betona çevirme hırslarını önleyemezsek buralara da yazlık sitelere çevirmeleri beni de endişelendirmiyor değil.

010920147854

Avusturyalı bisikletçi bir kadın ile karşılaşıyoruz yolda. Bizim arkamızdan gelip yetişti. Bir süre Tarzanca sohbet ettik. Nereden nereye yolculuk yapıyoruz, gideceğimiz rotayı tabletindeki haritada görüp tartıştık. Kendi rotamızı belirttik, hangi yoldan gideceğimizi anlatıp Keşan’a Festivale gittiğimi söyledikten sonra Festivale davet ettim. Geleceğini belirti ama garantisi yok. Gelir mi bilinmez ama sıkı bisikletçi olduğu belli. Yolda bir süre pedal çevirdikten sonra hızlanıp bizden ayrıldı. Ona ayak uydurmaya gerek yok, biz normal olarak kendi hızımızda gitmeye başladık. Acelemiz yok, arada durup resim çekip su da içiyoruz durup dinlenirken. Kadın Şafağın önünde gidiyor bisikleti ile.

010920147855

Gömeç’ten seyri yapılan Atatürk yüzü dağlarda görünüyor. Durup resmini çekiyorum Atatürk siuletini.

010920147857

Gömeçte kahvenin birine oturup çay molası verdik. Bisküvi, çerez gibi gıdalarla güç takviyesi yaparak bir süre dinlendik. Dinlenme bittikten sonra yola çıkarak Gömeç ten ayrılıyoruz. Bu da Gömeç’in bitiş tabelasından görebilirsiniz.

010920147858

Köylerin, kasabaların bitiş tabelaları ilgimi çekmeye devam ediyor. Karaağaç köyünü de geçiyoruz.

010920147859

Burhaniye manzarası uzaktan daha bir güzel görünüyor gözüme. Sağda yüksek istinat duvarı taş ile örülmüş.

010920147860

Burhaniye girişinde uçak bizi karşılıyor.

010920147861

Uçaktan sonra Kurtuluş savaşı kahramanlarının heykelleri geliyor. Bu kez bu kavşaktan karşıya geçip Akçay yoluna girmeden ana yoldan Edremit yönüne doğru gideceğiz.

010920147863

Çeşme bulunca suları tazelemek gerek, şişelerin hepsi doluyor çeşmeden. Yaptıranın ruhuna değsin, mekanı cennet olsun. Çeşmeler gezgin bisikletçilerin can damarı. Her çeşme bizler için hayat demek. Her çeşmede suları tazelemeden geçmemek gerek. Bu dağda da olur şehirde de, hiç fark etmez.

010920147864

Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü, 1. Dünya savaşında cephelerde savaşıp o da yetmez gibi Kurtuluş savaşını başlatarak yurdumuzu kurtardıktan sonra esas savaş başlamış; cahillikle savaş. Bu savaş cephedeki gibi olmuyor, karşında düşman askeri yok hücum emri verip tepelemek yok. Cahilleri yanında yobazlar, bunları kullanan sömürgeci ağalar beyler ve maşaları din tacirleri. Bunlarla savaş fikirle, kalemle, eğitimle, bilgi ile olacağını bildiklerinden parkta gezinirken, durup ağaçtan korkuluğa kollarını yaslayıp fikir alışverişinde bulunarak Cahillerle savaşı nasıl kazanırız diye söyleşiyorlardı.

O kadar devrimler yapıp savaştıktan sonra maalesef halkımız parklara konulan Bu heykelin niçin konduğunu bilmeden oturuyorlar. Eline bir kese çiğdem ( ay çekirdeği )  alıp çıt çıt çıt çitlemek, yasak olmasına rağmen mangal yakıp etrafa et kokularını dumanla birlikte yaymak. Eline bir kitap alıp okuyan yok yada siyasi, bilim, kültür tartışmaları yapmadan öylece gezinmekle yetiniyorlar. Bu olduğu sürece Çiçekleri Koparmayın uyarı levhası her zaman konulacak parklara.

010920147865

Kaz dağlarına tırmanmaya başlamadan önce karnımızı bir güzel doyurduktan sonra parkta çimenlere oturup birer nescafe içmek istedi canımız. Biz de canımızın isteğini yerine getirdik. Parktaki bir kişi bizim resmimizi çekiyor. Ben  çimenlere bağdaş kurup oturmuşum. Şafak küçük taburesinde oturuyor. Yerde ocak, çaydanlık ve su şişesi var. Bisikletlerimiz arkada park  halinde duruyor.

010920147866

Parkın içinde çocukların binmesi için küçük bir tren dolaşıyor.

010920147867

Çocukluk hiç bitmez bende, hemen trene binerek bir poz verdim. Yaşım tutmadığı için trenci benden para almadı, beleş bindim sizin anlayacağınız. Çocukluk harika bir şey, siz siz olun çocukluğunuzu kaybetmeyin hiç bir zaman. Şafak beni çekiyor trende. Makinist lokomotifi sürüyor. Biniş tabelasında; Kişi başı 2.00 TL yazıyor.

010920147868

Şehrin içinde sokaklardan sora sora yolumuz bulduk. Nihayet şehrin kalabalığından kurtulup yeşil doğada rahatlıyoruz. Kaz dağlarına varmamız biraz zaman alacak. Bir süre tatlı bir rampada zeytinlikler arasından ilerliyoruz. Şafak önümde gidiyor.

010920147870

Henüz düzlükte gidiyoruz, Şafak önde, ben arkada küçük köyleri birer birer geçiyoruz sakince. Çamcı köyündeyiz.

010920147871

Yaz sonu Güz başı yenilebilecek en güzel meyve incir. Yol kıyısında yoldan geçenler yesin diye dikilmiş, biz de önceden dikilmiş bu meyve ağaçlarından yararlanıyoruz. İncir bisikletçinin enerji kaynağı, hem karnını doyuruyor hem de gücüne güç katıyor incir. Ağustos, Eylül aylarında taze dalından yediğimiz inciri diğer aylarda kurutulmuş olarak yanımızda bulundurursak arada atıştırmalık bir tane yedikten sonra pedala basmaya devam ederiz. Kısaca incir bisikletçinin enerji deposu ve yakıtı.

010920147872

Düzlük bitti, tırmanmaya başladık artık. Çam ağaçları içinde pedallıyoruz.

010920147873

Ormanın içine giden bir yol, acaba nereye gidiyor ? Bunu yola girmeden nereye gittiğini asla bilemezsiniz.

010920147874

Kaz dağları eteklerinden giden bu yol pek işlek değil. Bisikletle rahatça gidilebilecek yollardan biri. Pek araba geçmiyor, bu da beni huzurlu yolculuk etmemi sağlıyor. Kimi yerde fıstık çamı dikilmiş. Sola kıvrılan yol çam ağaçlarının arasından gidiyor. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

010920147876

Çeşme hep kurtarıcımız oluyor. Durup suları tazelemeden olmaz. Biraz da su içmeli, yokuş terletiyor ve su kaybını karşılamalı.

010920147877

Yol kıvrıla kıvrıla gidiyor ormanın temiz havasında, düz yol beklemeye gerek te yok. Şafak önde yavaş yavaş çıkıyor.

010920147878

Devasa bir servi ağacı, belki de yüz yıllık. Servi ağacını insanlar dikmiş olmalı çünkü etrafında benzer ağaç ta yok. Ağacın dibinde mezar da olabilir. Aradan uzun yıllar geçmiş, mezar taşı kaybolmuş olabilir.

010920147879

Rampa çıktığımızdan yavaş sürüyoruz bisikleti. Yavaş gidince de etrafı seyrederek gidince yılkı atlarını kaçmadan resmini çekebildim. Çam ağaçları altında yılkı atı.

010920147880

Çam ağaçlarının tipi değişmeye başladı. Uzun, kalem gibi ve yaprakları koyu yeşil. Demek ki rakım epey yüksek. Sert kış ve kar ağaçların yapısını da değiştiriyor. Yoksa o kadar soğukta ağaç donar.

010920147881

Asırlık çam da görmek olası, karşımda kalın gövdeli bir çam beliriyor tüm heybetiyle. Çam ağacının heybeti beni cezbediyor. Durup seyrediyorum bir süre.

010920147882

Çıka çıka bir düzlüğe geldik, çam ağaçları seyrek. Düz olunca da tarla yapılmış, tel örgü ile çevrilmiş etrafı. Ben etrafı seyrede, resim çekerek ilerlerken haliyle geride kalıyorum. Şafak önde gidiyor, bir yerde beni beklerken görüyorum. Ben onun gibi haldır huldur gitmiyorum. Yine bir kaç evin olduğu yerde beni bir çeşmenin yanında bekliyordu. Yanına yaklaşınca beti benzi atmış durumda gördüm. “Ne oldu?” diye sordum. Şafak ta ; “Çeşmenin başında elimi yüzümü yıkadıktan sonra küçük bir köpek havlamaya başladı. Köpek küçük olduğunu görünce bundan bir şey olmaz deyip kafamı çevirince birden bir metre yanımda kocaman bir baş, iri bir köpeği görünce elim ayağım çözüldü. O kadar korktum ki kıpırdayamadım bile. Köpek yanı başımda öylece duruyordu kocaman kafası ile. Sonra karşı evden sahibi gelip köpekleri evin bahçesine aldı.” diyerek başından geçenleri bir çırpıda anlattı. Gerçekten epey korkmuş durumdaydı, karşı evin bahçesinde köpeği görünce Şafağa hak verdim. İri köpek havlamıyordu ama küçük olan havlamaya devam ediyor hala. Tel örgü arkasında sararmış tarla.

010920147883

Bunlar yılkı atı değil, sahipli. Ayağından iple bağlanmış serbest dolaşmıyorlar. Beni görünce de kaçmaya niyetleri yok, insan görmeye alışmışlar.

010920147884

Akşam olmak üzere, yokuş devam ediyor. Şafak solda durmuş beni bekliyor yol kıyısında. Yanına geldikten sonra ” Urim baba burada kamp atalım” deyince teklifini kabul ediyorum. Şafak daha önce ters taraftan geçmiş buradan. Az yukarıda, yani zirvede Yukarı Hanlar mesire yeri varmış. Şafak orada kamp atmış ama durduğu yerde de mesire ve piknik alanı ve çeşme var. Burası da Aşağı Hanlar denirmiş. Beraber giriyoruz mesire yerine.

010920147885

Tabelada yazdığı gibi Kaz Dağları Bilim ve yaşam köyü, Kalenaturel laboratuarına gittiğini gösteriyor. Biz oraya gitmeyeceğiz, gecelemek için kamp atacağız piknik alanında.

010920147886

Piknik yerine girince bizi Hasan Gül karşılıyor. Burada yılkı atlarını görüyoruz, atlar bizi görünce kaçmıyorlar. Demek ki insanlara alışmışlar. Hasan ile tanışıp sohbet ediyoruz bir süre. Kendisi yaz boyu burada çadırda yaşıyor. İstanbul da oturuyor normalde, şehrin kalabalığından, stresinden kaçıp burada tek başına yaşıyor. Kafa dengi anlayacağınız. Bize nerede isterseniz çadır kurabilirsiniz, buralar sizin diyerek ev sahipliği yapıyor. Hasan solda, Şafak sağda, ileride yılkı atı ve çam ormanı.

010920147887

Yılı atları otlamaya devam ediyor bize aldırış etmeden. İlk defa yılkı atlarına bu kadar yakınım.

010920147888

Kendimize uygun bir yerde çadırları kuruyoruz. Belki on taneden fazla çeşme olan piknik alanı küçük bir düzlük, açık ve hafif eğimi olan bir yer. Şafak çeşmenin birinde şortunu giyerek duş almaya başladı. Su dökündükçe üşüdüğünü belirten çığlıklar atıyor. Ben de onun bu çığlıklarından suyun çok soğuk olduğunu düşünerek duş almaktan vaz geçtim. Hava kararmak üzere, neredeyse 20 kilometrenin üzerinde yokuş tırmandık. Çok ta terledim, terden atlet ve forman yamyaş. Duş almam gerek yoksa kokacağım yarın. Üşengeçlikten vaz geçip soyunarak şortumu giydim. Çeşmenin başına gelip pet şişeyi doldurup üzerime dökününce suyun o kadar soğuk olmadığını anlıyorum. Hatta bana sıcak bile geldi. Şafak ta nasıl üşüdü bu suda anlamadım. Su dökünerek duşumu bir güzel aldım. Ardından kuru elbiseleri giyinip saçımı kuruladıktan sonra yemek pişirmeye başladık. Akşam yemeğini yedikten sonra yıkamış olduğum çamaşırları ipe asarak kurumaya bıraktım. Duş almam iyi oldu, yorgunluk gitti üzerimden.

Hasan’ın bulunduğu yere gelip odun ateşinde demlediği çayı içmeye başladık. Çay da nefisti. Hava iyice karardı ve sohbet derinleşti Hasan’la. Şafak bana Urim baba dedikçe Hasan da bana Urim baba demeye başladı. Yaşamını, burada neden kaldığını, hiç para harcamadan burada yaşadığını anlattı. Pikniğe gelenler Hasan’a yiyecek içecek verdiklerinden karnı da doyuyor. Piknik bitince kalan yiyeceklerin hepsini geri götürmektense Hasan’a bırakınca erzak bol oluyor. Koca bir çınarın altında piknik masası, üç tane taş ile yapılmış ocak. Odun bol ormanda, ateş sürekli yanıyor hiç sönmeden. Yiyecekleri dallara asıyor herhangi bir hayvan yemesin diye.

Hasan ile iyice kaynaştıktan sonra bize yaptığı bir olayı anlatmaya başladı;

” Urim baba 4 senedir burada çadır kuruyorum, gelen giden de çok olunca aklıma bir cinlik geldi.

Dedim kendi kendime derenin kıyısında bir taş var büyükçe. Bu taşı dilek taşı yapayım dedim.

Baca tuğlasını kayanı dibine koyup üzerine düz bir kaya parçası koyarak üzerinde mum yakıp isli olmasını sağladım.

Pikniğe gelen gidenler taşı görünce şaşırdılar. Merak edip sordular “Nedir bu, nasıl oldu?” diye. Ben de geçenlerde  taşa el sürdüklerini görünce;

” Hayrola ne yapıyorsunuz” diye sorunca.

“Rüyamızda bir ak sakallı ihtiyar buradaki taşa el sürerseniz dileğiniz gerçek olur deyince gelip el sürdük, mum yaktık, dileğimiz gerçekleşsin diye dilek diledik” dediler. Sonra oradakilere olayı anlatmaya başladım;

“Bir gece yattıktan sonra etraf aydınlandı birden bire. Çadırdan çıkıp ışığın olduğu tarafa bakınca Ihlamur ağacının dibinde ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar ışıklar saçarak ortalığı aydınlatıyordu.  Korkmaya başladım birden bire, ne olduğunu anlamamıştım. Nur yüzlü, ak sakallı ihtiyar korkmamamı söyleyerek yanıma geldi. “Şu gördüğün taşa elini sürüp mum yakarlarsa dilekleri gerçek olur” dedikten sonra birden bire kayboldu diyerek pikniğe gelenlere anlatmaya başladım. Dilek taşını duyan gelip mum yakmaya, el sürmeye, taşı öpenler bile oldu. Dileklerinin kabul olması için dilekler dilemeye başladı. Bu da yetmez gibi Ihlamur ağacına da çaput bağlamaya başladılar.”

“Günlerden bir gün geç evli bir çift geldi yanıma, dilek taşını sordular. Ne yapacaksınız diye sorunca? çocukları olmadığını, dilek dilemeye geldiklerini söyleyince dilek taşının yerini göstererek el sürüp mum yakmasını söyledim. Eğer dileği gerçek olursa bir şişe rakı getirmelerini istedim. Neyse mum yakıp el sürdüler, çocuklarının olması için dilek tutup gittiler. Bir yıl sonra genç adam elinde bir şişe rakı ile çıkıp geldi. Dilekleri gerçek olmuş çocuk sahibi olmuşlar. Gel zaman git zaman her gün dilek dilemeye gelirler buraya” diye yaptığı cinliği anlattı Hasan.

Anlattığı olay gerçekten ilginçti, insanlar her şeye inanmaya hazırlar. Bu anlatılanlar gerçekmiş gibi yaşıyorlar ve mum yakıp dilek tutanlar çok. Benim için iyi bir akşam olmuştu, sıcak bir sohbet, harika bir çay, güzel bir öykü. Daha ne olsun insanın yolda nelerle karşılaşacağı belli olmaz.

Ardından başka bir olay anlatmaya başladı Hasan ;

“Bir gece Şaban’la oturup demleniyoruz. Derken bir araba yolda geldi durdu. Ben de de bir küçük fener var ne oldu diye merak edip arabanın olduğu yere doğru gittim. Arabada bir kız bir oğlan, dışarıda da bir kız bir oğlan ellerinde bira içip duruyorlar. Kız karanlıktan korkmuş olmalı ki erkek arkadaşına “Hadi gidelim ne olursun, korkuyorum” diyor. Oğlan da ” Ne korkuyorsun ya ne olacak? ” diyor. İçimden dur şunları bir korkutayım diyorum. Üzerimde parka, kafamda şapka ipleri sarkıyor. Altımda şort, terlikleri de çıkarmışım bir elimde duruyor. Sessizce yanlarına yaklaştım. Feneri alttan yüzüme tutarak “Merhaba gençler” diye kalınca bir ses tonu ile karşılarına çıkınca oğlan bir korktu, arabaya bir kaçışı var. Tabi ki kız da korkuyla arabaya binip tam gaz kaçtılar. Ben gülmekten altıma işeyeceğim neredeyse. Şaban’ın yanına gelerek olayı gülmekten zar zor anlattım.”

Hasanın anlatacak olayı çok, bitmiyor. Bize masal gibi geliyor anlattıkları. Uykumuz geldi.

Fazla geç olmadan Hasan’dan izin isteyip çadıra uyumaya gittik gecenin karanlığında.

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak 83 Kilometre civarı. Bunun 20 Kilometresi yokuş.

Aşağıda yaptığımız yolun haritası

Powered by Wikiloc