Keşan Trakya Bisiklet Turu 4. Gün

5 Eylül 2013 Perşembe

Bigalı kalesi – Gelibolu – Bolayır – Keşan

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Nasıl istersen öyle dinle, bakın,

Dalların zirvesindeyiz ancak,

Yarı yoldan ziyade yerden uzak.

Yarı yoldan ziyade mâha yakın.

Ahmet Haşim

 

Öne çıkmış olan görsel, asfalt tam ufuk çizgisinde, Can bisikletlerin yanında.

4-17

Çadırda kalmanın eseri olsa gerek telefonumun alarmı çalmadan önce uyanıyorum. Ne olursa olsun gün her zaman güzeldir ve bu günümün de güzel olacağına inanarak çadırımdan çıkıyorum. Güneş henüz doğmamış. Tulumbadan elimi yüzümü yıkayıp etrafı şöyle bir inceliyorum. Bulunduğumuz yer tam da kamp atılacak bir yermiş gerçekten. Büyük okaliptus ağaçları, zemin düz, tulumba da var ama suyu yavan. Bir de en önemlisi deniz kıyısı, bol oksijen ve iyot kokusu insanı doğa manyağı yapıyor.

Böylece güneşin doğuşunu seyretmek için çadırımın önünde yerimi alıyorum. Sabah güneşin doğuşunu izlemek bana müthiş bir haz veriyor. Kendimi her zamankinden daha fazla özgür hissediyorum nedense. Yolda olmak çok güzel anasını satayım.

İşte Özgürlük; çadırım, KUZ, deniz ve yeni doğmakta olan Güneş.

4-1

Artık Avrupa’dayım ve bisikletimle kendi gücümle buraya kadar gelebilmeyi hayal etmişimdir. Hayallerim gerçek oldu en sonunda.

Şöyle bir oturup Çanakkale boğaz manzarasında not defterime aklımda kalanları yazıya dönüştürüyorum. Bisikletim KUZ yanımda.

4-2

Çanakkale boğazı Ege denizine bakan yer, Eceabat’tan epey gelmişiz. Karşısı Anadolu kıyısı.

4-3

Sabahın keyfini çıkardıktan sonra çadırlarımızı toplayıp bulunduğumuz yerde olan Bigalı kalesini ayak üstü şöyle bir geziniyorum. İngiliz donanması 1807 de hiç bir engelle karşılaşmadan Adalar önünde demirlemesi İstanbul a boğazların savunması gerektiğine inandırmıştır. Sultan III. Selim Çanakkale boğazının en dar 2. yerinde Bigalı kalesi ve karşısına Nara kalesini inşa ettirmesine başlamış, Sultan II. Mahmut anca bitirmiştir. Bigalı kalesi hakkında yazılan yazıyı çekiyorum.

4-4

Kalenin giriş kapısı yüksek kemerli ve kale duvarları. Bir kısmı yıkık durumda duvarların. İçeride kümbet görünüyor.

4-6

Kalenin ortasında sadece küçük bir kümbet bulunmakta. Üzerini otlar bürümüş. Kalenin karşı duvarında bir kapı daha var.

4-7

Kısa gezintim bittikten sonra bisikletimin yanına dönüyorum. Arkadaşlar da toplanmış. Kahvaltıyı yol üzerinde uygun bir yerde yapacağız. Can İzmir den beri taşıdığı nescafeleri içip yola öyle çıkacağız. Ayrıca Can’ın lpg gazlı ocağını ve kamp malzemelerini deniyoruz. Alüminyum çaydanlığa 4 bardak su döküp ocağı yakıyoruz. Bir süre sonra lpg ocağının çeşitli yerlerinden alevler çıkmaya başlayınca hemen alevleri söndürüyoruz.  Ama deposundaki bütün gaz boşalıyor. Bu sefer Can’ın yeni aldığı ispirto ocağını deniyoruz, fakat ispirtosu yok. Benim ispirtomu kullanıyorum. Su kaynadıktan sonra nescafelerimizi içince boğaz manzarasında da keyfimiz yerine geliyor. Bisikletimin ön lastiği biraz inmiş, pompa ile şişirdim.

Yolcu yolunda gerek deyip yola çıkıyoruz hep beraber. Yol deniz kıyısını takip ediyor. Kıyıda küçük liman, limanda kırmızı renkli tekne var.

4-8

Yol deniz manzarasıyla zorlanmadan, tatlı iniş-çıkışlarla akıp gidiyor.

Yolumuzun üzerinde Akbaş Şehitliğine denk gelince kısa bir mola vererek Şehitlere duamızı okuyoruz. Burası yeni yapılmış, Çanakkale de nerede kamp atabiliriz diye sorup soruşturduğumuzda bize burada kamp atabilirsiniz diye cevap vermişlerdi. Akbaş şehitliği giriş kapısı çok geniş, iki yanda bronz asker heykeli konulup şehitliği koruyorlar. Yolun kıyısında üç bisiklet park halinde Akbaş şehitlik kapısını çekiyorum.

4-10

Yolumuz üzerinde Ilgaldere yol ayrımı geliyor. Burada küçük bir cami, masaları olan market görünce burada kahvaltı yapmaya karar verdik. Duru Cafe’yi Burtay Aksoy ve eşi işletiyor. Burada her türlü kahvaltı yapılabilir, biz de kendi kahvaltılıklarımızı çıkarıp marketten eksiklerimizi tamamlayıp kahvaltımızı yapıyoruz. Burtay bir gemide 2. kaptan olarak çalışıyor. Görevde olduğu zaman eşi cafeyi işletiyor. Burada her türlü kamp atılabilir, bunu not ediyorum. Su , tuvalet, yiyecek, çay her şey var. Aile ile iyice dost olunca sonunda Türk kahvesi ile muhabbeti bitiriyoruz.

4-11

Kahveyi içip kalkmaya hazırlanırken Adnan kavunları görünce dayanamayıp bir kavun alıp kesiyor. Adnan ı kırmak olmaz deyip kavunu yemeye başlıyoruz. Kavun da pek bir tatlıymış, tadı damağımızda kalıyor. Burcu da yıllar önce buralarda yediği kavunun tadını unutamamış. Kavunu yedikten sonra damağında kalan o eski tadı yeniden yaşıyor. Gerçekten Trakya’nın kavununda bir başka tat var.

4-12

Sabah kahvaltısını biraz fazla uzattık galiba. Yola koyulmak gerek diyerek bisikletimin yanına gelince ön tekerleğimin lastiğinin tamamen indiğini görüyorum. Zaman biraz da patlak lastik için geçiyor. İlk patlağımı 315. km de tamir ediyorum çabucak. Tamirden sonra yola çıkıyoruz hep birlikte.

Her ne olursa olsun yolda olmak güzel. Denizden uzaklaşıyoruz, etraf Ayçiçeği tarlaları çoğalmaya başlıyor. Bir yerde durup tarladan bir tane Ayçiçeği koparalım deyip duruyorum. Tarlaya inip yakından bakınca Ayçiçeğindeki çiğdemlerin mini minnacık olduğunu görüyorum. Çekirdekler küçük olduğu için çitlenmiyor bile. Bunların cinsi yağlık Ayçiçeği. Ayçiçeklerinin içinde Burcu’yu çekiyorum. Elinde Ayçiçeğini tutmuş durumda.

4-14

Keşan’da Ayçiçeği gibi güzel bir kızçe var; Ayşegül Gökalp. Burada aklıma geldi, bu kızçe niye bu kadar güzel diye ; 14 yaşında iken  ay çiçeklerinin 14. haftasında Ayçiçeği yedikten sonra bu kadar güzel olmuş, Yoksa başka bir sebebi yok. Burcu da beni çekiyor Ayçiçeği tarlasında

4-15

Buralardaki ekilen Ayçiçeği yağ için ekiliyor. Çiğdemi zar zor çitleye çitleye yedik. Çiğdem dişimize sığmıyor o derece küçük yani. Yolda park ettiğimiz bisikletleri görünce tam resimlik deyip bisikletleri çekiyorum. Can bisikletlerin başında.

Yol ufuk çizgisinde olunca güzel bir tablo çıkıyor karşıma. Bu resmi öne çıkmış görsel olarak seçiyorum.

4-17

Bölünmüş yol çalışmaları ara ara devam ediyor. Yeni yapılan yoldan güvenle yolumuza devam ediyoruz.

4-18

Etrafta doğru dürüst ağaç yok, tarlalar alabildiğine uzanıp  gidiyor. Arazi dalgalı biçimde inişli çıkışlı, düz olmasından iyidir bence. Konya ovasına bir gün gidersem düz arazide sıkılacağımı tahmin ediyorum şimdiden. Alıştık bir kez dağlarda gezinmeye. Gelibolu yarım adasında gittiğimizden arada deniz uzaktan şöyle bir kendini gösteriyor.

4-21

Kısa olsa da yokuşlar beliriyor önümüze ama fazla zorlamıyor bizi.

4-22

Nerde bölünmüş yol çalışması varsa yeni yapılan yere hemen dalıyoruz. Yolun başlangıcında arkadaşlarımın resmini çekiyorum. Can, Burcu ve Adnan.

4-23

Lambur lumbur

Tarhana bulgur

Lapseki bardak

Gelibolu çardak

Hoppala paşam

Malkara Keşan

Çanakkale halk tekerlemesi

 

Nihayet Gelibolu ya varıyoruz. Tabelada Nüfus 30.300  yazıyor. Tabela ile birlikte resim çekiliyorum.

4-24

Gelibolu şehir merkezine uğramadan yolumuza devam ediyoruz, çünkü yolumuz epey var ve biraz fazla eğleniyoruz yollarda. Ama kimsenin şikayet ettiği yok bu durumdan. Hepimiz yolda olmanın huzuruyla etrafı iyice görerek canımızın istediği yerde durup resim çekerek, yada çantalarımızda bulunan kuru yemişleri atıştırmak için küçük molalar vere vere ilerliyoruz. Tabelada; sağa şehir merkezi ve Lapseki feribot iskelesini belirtmiş. Düz olarak Keşan İstanbul yolunu gösteriyor. Biz soldan Keşan yolundan gideceğiz.

4-26

Alabildiğine uzanan Ayçiçeği tarlaları ufukta son buluyor ve devamında uzayıp gidiyor Trakya topraklarında.

4-27

Adnan Barım; Selçuk tan bisiklet arkadaşım. Bize Ayvalık tan katıldı, iyi bir turcu ama arada sırada kendini kaybedip önden önden gidiyor. Onu yakalayamıyoruz bir türlü. Dostluğu her zaman iyidir. Yolda her şeyi almak ister, bilhassa kavun sever. Kavunu alır yiyemeyiz, kavunu kilometrelerce taşıyıp başka yerlerde yeriz.  Eşi ve oğlu İstanbul da  üniversite için kayıt yaptırdıklarından Keşan’a İstanbul’dan gelecekler. Adnan’ın önden gitmesi belki de ailesine biran önce kavuşma isteği olabilir. Bisikletim KUZ’un kadro ortasından resmini çekiyorum Adnan’ı.

4-28

Can Küçükler; yol arkadaşım her zaman turlarda bizleri kontrol eder. Fazla gözden uzaklaşmaz, eğer göremezse bizleri durup bekler. Biraz bagaj çantalarında problemi var, çantalar iyi ve su geçirmez  ama herhangi bir şey lazım olup çantadan almaya kalkınca nedense hep alta kalmış oluyor, böylece bütün çantayı boşaltmak zorunda kalıyor. Düzenli ve tertipli olduğu için çantaya özenle eşyalarını diziyor, bu da epey zamanını alıyor. Uzun yola her zaman çıkabileceğim bir yol arkadaşım. Bisikletim KUZ’un kadro ortasından resmini çekiyorum Can’ı

4-29

Burcu Kural, Narin yol arkadaşım benim. Gökova bisiklet turunda beraber pedallamıştık. Turun anılarını yazdığımda yine birlikte pedallamak için dilekte bulunmuştu. Dileği gerçekleşti ve hayatından memnun olarak hiç bir sorun çıkarmadan, gayet uyumlu pedallıyor. Bazen tedirginlikler yaşıyor ama yolda yaşadıkları bu tedirginliklerin yersiz olduğunu görünce boşuna endişe ettiğini anlıyor. Yerleşim yerine uzakta, duş ve tuvaletin olmadığı yerde kalmasını öğrendi ve testi geçmiş oldu böylece. Doğada özgürce, fazla hijyenik olmayan yerde konaklama şartlarına alıştı. Kimseyi kırmaz ve kırılanlara da üzülür, onun üzüntüsünü paylaşır. Haksızlıklara tahammül edemez, ona karşı durur. Elinde olan her şeyi paylaşmasını sever. Yolda güveneceğim bir arkadaşım olarak her yere gidebilirim. Bisikletim KUZ’un kadro ortasından resmini çekiyorum Burcu’yu.

4-30

Trakya’nın bitmez tükenmez tarlaları uçsuz bucaksız, manzara pek değişmiyor. Yolda sığınacağımız bir ağaç gölgesi yok. Ay çiçekleri son defa güneş neredeyse orada kalıp olgunlaşıp kurumuş. Boynu bükük olarak biçerdöveri sakince bekliyorlar. Daha sonra fabrikada Ayçiçek yağı olarak tekrar sarı rengine dönecekler.

4-31

Dağlar uzakta, solda Saroz körfezi. Dağlara doğru gidiyoruz. Dağların üstünde beyaz bulutlar dolaşıyor.

4-34

Keşan’a 51 km kaldı, bu beni fazlasıyla memnun ediyor. Moralimiz yerinde. Tabelada yazan; Keşan: 51, Tekirdağ 135, İstanbul 260  Kilometre gidileceğini belirtiyor.

4-35

Sağımızda ufukta tepenin üzerine kurulmuş Bolayır kasabası beliriyor. Can burada Namık Kemal’in mezarının olduğunu söylüyor. Ama tepede olduğu için uğramayı düşünmüyoruz.

4-36

Can ve Bolayır tabelası.

4-37

Aşağıda görünen resimde ki binada yemek molası verelim dedik. Yol kıyısına da yakın, bahçesinde gölgelik var, hemen yayılıyoruz gölgelik yere. Karnımız da epey acıktı yani. Lokantaya siparişleri vermeye  girip yemek olmadığını öğrenince hayal kırklığına uğruyoruz birden bire. Sezon bittiğinden yemek yapmıyorlarmış, pekiyi, karnımız aç. Ne olacak şimdi? Yemek yemek için 2 km yukarıda şehir merkezine gitmemizi söylediler. Mecburen gideceğiz artık.

4-38

Burada Namık Kemal ile başka bir mezarın daha olduğunu öğreniyoruz. Gazi Süleyman Paşa mezarı, nedense türbe olarak anılıyor. Tabelalarda en üstte Bolayır, Gazi Süleyman paşa türbesi 2, Namık Kemal mezarlığı 2 yazıyor.

4-39

2 Kilometrelik yokuşu aç karnına, zar zor olsa da çıkıyoruz. Şehir merkezine varınca bir lokantada yemeğimizi yiyip karnımızı tıka basa doyurduk. Karnımız doyduktan sonra buraya kadar gelmişken vatan şairi Namık Kemal’in mezarını ziyaret edelim deyip mezarların olduğu yere gidiyoruz. Kenarları taş duvarlı çukurda abdest alma yeri yapılmış. Ortasındaki şadırvanın üzerine dört ince sütun, üzerine kubbe yerleştirilmiş. Buraya ağaçlar dikilip park haline getirilmiş.

4-40

Belediye etrafı gayet düzenli ve temiz yapmış. Mezarın girişi park ve içinde yeşil ağaçlar düzenli dikilmiş. Kaldırım ve duvarları beyaza boyanmış. İki mezara da aynı yerden giriliyor, sağda Namık Kemal solda Süleyman Paşa. Süleyman paşa 1359 yılında, Namık Kemal 1888 yılında gömülmüş mezarlığa.

4-41

Namık Kemalin mezarı , duamızı yapıp Tanrıdan rahmet diledim.

Kıtalar

I
Eylemem ölsem de kızbi ihtiyar,
Doğruyu söyler gezer bir şairim.
Bir güzel mazmun bulunca, Eşrafa,
Kendimi hicveylemezsem kafirim!
II
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için,
Gelmesin reddeylerim billahi öz kardeşimi.
Gözlerim ebna-yi ademden o rütbe yıldı kim,
İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı
Namık Kemal
O zamanlarda insanların ne mal olduğunu bilmiş ve mezar taşının çalınmamasını dilemiş şiirinde. Namık Kemal’in mezarı mermer sanduka ve kapağı.
4-43

Burası da Süleyman Paşanın mezarı. Biraz abartmışlar bence, içinde Süleyman Paşa, seyisi ve atı olmak üzere üç tane mezar var. Süleyman Paşa Rumeli’yi fethetmiş ve savaşlarda Bizanslılara karşı büyük başarılar elde etmiştir. Aynı zamanda Bizanslılara da savaşta yardım etmiştir. Büyük ihtimalle avda attan düşerek hayatını kaybetmiş ve atı ile birlikte buraya gömülmüş, seyisi de öldükten sonra buraya gömülmüş. Türbe yüksek duvarlı, kubbeli bir yapı.

4-42

Süleyman Paşa bronz heykeli. Kaftan giymiş, sol elinde de kılıcını tutuyor.

4-45

Mezar ziyaretinden sonra yola çıktık. Yol kıyısında bazı hoş olmayan manzaralarla karşılaşıyoruz. İnsanlar molozlarını dökerek çirkin bir görüntü meydana getirmişler. Belediyenin yeri herhalde kilitli taşları görünce anlıyorum. İlerisi de çöplüğe benziyor. Belediye yapacaksa böyle yerleri yoldan uzak bir yere yaparsa daha iyi olur kanaatindeyim. Ama düzgün bir yer ve çevreye zarar vermeyecek bir şekilde yapılması gerek.

4-46

Sonunda Saroz körfezine yaklaştık, karşıda Koru dağları onun ardı Keşan. Yolumuz az kaldı. Hani dağlar olmasaydı belki de Keşan’ı görebilirdik.

4-47

Buraya Kavakköy’e daha önce sünnet düğününe gelmiştim. Bisikletle geleceğimi ve buradan daha da ileri gidebileceğimi düşünmemiştim. Demek ki bisiklet insanı öyle bir yere getiriyor ki insan şaşırıp kalıyor. “Bisiklet sen nelere kadirsin”” demekten kendimi alamıyorum. Ayrıca İzmir de oturduğumuz yere yakın Fahrettin Altay mahallesi var. Genel olarak Üçkuyular olarak ta bilinir. Burada Fahrettin Altay kışlasının olması bir an için İzmir’e gittim sanki! Tabelalarda; Şarköy, Kavakköy ve beyaz tabelada General Fahrettin Altay kışlası sağda olduğunu belirtmiş.

4-48

Köprü, Kocadere çayı, tekne ve KUZ.

4-49

Yol yapım çalışmasına denk gelince fırsatı değerlendirip trafiğe kapalı olan bölüme geçip rahatça pedallıyoruz.

4-52

Bazı yerler toprak ama bizi engellemiyor. Koru dağına iyice yaklaştık.

Bazen güzel anları yakalıyorum resimde görüldüğü gibi. Can sol şeritte Burcuyu sollarken yakalıyorum.  Allahtan trafik polisi yok yoksa cezayı yerdi. Benim bisikletimin gölgesi de aşağıdaki asfalta düşmüş. Sürdükleri yer trafiğe kapalı.

4-54

Bazen de ben poz veriyorum. Arkamda henüz asfalt dökülmemiş bölüm. Bulunduğum yerden sonra yeni asfalt ile kaplanmış yol. Bisikletime binip hareket edince Burcu beni çekiyor bir poz. Uzun saçlarım salınık, trafiğe kapalı yol olunca kaskımı çıkardım.

4-56

Nihayet Koru dağına tırmanmaya başlıyoruz. Yalnız güneşin batışını kaçırmak istemediğimden karşı şeride geçip güneşin batışını izliyorum. Sabah güler yüzle doğuşunu seyrettiğim güneşin batışı da ayrı bir zevkle izliyorum. Ertesi gün doğuşunu seyretmenin heyecanıyla hoşça kal diyorum. Güneş tepenin ardında son ışıklarını saçarken.

4-57

Güneşin son ışıkları Saroz körfezine vuruyor. Aşağıdaki ovada güneşin son ışıklarının bir kısmı görünüyor. Karşı da iki tane minik ada öylece denizde mavi sularda süzülen  kocaman mavnalara benziyor. Sanki kum taşır gibi yüklü ve ağır.

4-59

Yolun karşısında tabela konulmuş, uzaktan gören arabalar orada trafik polisi arabası var deyip yavaşlayıp hatalı sollama yapmıyorlar. İki tarafta da aynı tabela var. Güzel bir uygulama, insanlar nedense polisin olmadığı yerlerde trafik kurallarını hiçe saymak bir marifet olarak görüyorlar. Bir de övünmeleri yok mu? Bilmem ne demeli…

4-60

Bayağı az kaldı, tabelada; Keşan 21, Tekirdağ 105, İstanbul 230 Kilometre kaldığını gösteriyor.

4-61

Ve akşam karanlığı yavaş yavaş inmeye başladı Saroz körfezine.

4-63

Akşam karanlığında Korudağ’ın zirvesine ulaşıyoruz, tabelada; Korudağ, Rakım 350 metre yazıyor. Bunun inişi güzel olacağa benzer.

4-64

Ama beklediğimiz gibi olmuyor, inişte yol yapım çalışmasından dolayı yer yer bozuk yolda ilerliyoruz. Haliyle yavaş bir iniş gerçekleştiriyoruz. Yolumuzun az kalması Keşan’a erken varmamız anlamına gelmiyor. Gece olması da etken, bir de Burcu’nun aydınlatması çok zayıf olması daha da yavaş gitmemize neden oluyor. Ama böyle gitmemiz gerek, herhangi bir olumsuzluk yaşamıyoruz bu sayede. Saat 22:30 da Keşan’a kamp yapılan parkın karşısında lokantaya varıyoruz. Sulu yemek kalmamış mecburen dürüm yiyoruz. Lokanta, masa ve sandalyeler.

3-74

Dürümleri yedikten sonra karşıda ki Mehmet Gemici Cennet Parkına giriyoruz. Doçek ekibi bizi karşılıyor, Hakan Eşme hoş geldin diyerek çadır kuracağımız yeri bize gösteriyor ama beni tanıyan arkadaşların hoş geldin demeleri bayağı uzun oluyor. Bu günden gelen katılımcılar kedilerine bir kemancı bulmuşlar şarkılarla coşuyorlar.

Çal be kemancı bir daha çal…….

Bilmeden
Duymadan
Sevmeden çıkıyorum yola
Sadece
Tek hece kendimce yaşıyorum aşkı cenneti
Bilmeden
Duymadan
Sevmeden
Çıkıyorum yola
Eninde
Sonunda
Bir şekilde ulaşıyorum o ışığa
Adım adım daha da yaklaşacak sana
Adım ve tadımı hadi unut bakalım
Geriye dönüp bir baktığım zaman
Seni değil hatalarımı yaşadığım
An o anlardan
Pişman mıyım diye sorarsan
Değilim ağladım ne güzelmiş keman
Geriye dönüp bir baktığım zaman
Seni değil gençliğimi yaşadığım
An o Anlardan
Pişman mıyım diye sorarsan
Değilim anladım neymiş yalan
Kötüymüş yalan
Bilmeden
Duymadan
Sevmeden çıkıyorum yola
Eninde
Sonunda
Bir şekilde ulaşıyorum o ışığa
Adım adım daha da yaklaşacak sana
Adım ve tadımı hadi unut bakalım
Geriye dönüp bir baktığım zaman
Seni değil hatalarımı yaşadığım
An o Anlardan
Pişman mıyım diye…
Behzat Gerçeker
Kemancı ayakta keman çalarken.

4-65

Hemen çadırları kurup eğlenceye biz de katılıyoruz. Ortam gayet güzel, kafalar çakır keyif, çilingir sofrası kurulmuş. Ortam sıcak, ilk önce Aykut Celep sofraya davet ediyor. Aykut’la burada tanışıyorum, ardından Nail Özkan ile tanışıyorum oturduğumuz yerde. Eğlenceye devam ediyoruz, gayet güzel çalıyor kemancı, biz de ona eşlik ediyoruz. Aykut kadehini kaldırıp şarkı söylerken.

4-66

Gelir gelmez birdenbire nerden geldiğini anlamadan defi elimde buluyorum. Eee madem elimde ben de şarkılara defe vura vura eşlik ediyorum. Biraz müzik kulağım vardır. Rahmetli Babam aile içinde  def çalardı ara sıra, neşeli zamanlarda  Babamdan kalan miras olmalı. Elimde def, arkamda Burcu ve Can oturuyor.

4-67

İnsanlar yerde çilingir sofrasında oturmuş, kemancının çaldığı şarkılara eşlik ediyorlar.

4-68

Festivalin Dört güzeli, Timukan Karaca, Şehnaz Başaran Karabulut, Asuman Şen ve Esma Eser Açıkgöz. Dördü de güzel insan, festivale renk katıyorlar.

4-69

Rahman ve Başak, bisiklet gezginleri, arkasında Ergun Oskay, Adnan’ı yamacına almış.

4-70

Henüz tanışmadığımız Edirne de okuyan öğrenciler solda gözlüklü Emre Ata ve Selim Karagözler.

4-71

Çilingir sofrası ortada, etrafında arkadaşlar, oturmuşuz muhabbet ediyoruz. İçecek gırla gidiyor ama ben bir kadeh rakı ile idare ediyorum.

4-73

Ve Okan Tuztaş, burada yeni arkadaşlarla tanışıyorum. Facebook ta tanıdığım yüz yüze burada iyice tanışıyorum. Daha önce tanıştığım arkadaşlarla tekrar karşılaşmam tarifi olmayan bir duyguyla kaplanıyorum.

4-75

Eğlence bitince artık dinlenme vakti diyerek herkes çadırına çekilip yarınki bisiklet festivaline dinlenmiş olarak başlamak istiyor. Gelenlerin çoğu araçla gelmiş. Bizim gibi bir kaç kişi günlerce pedallamanın verdiği yorgunlukla hemen yatıp uyuyoruz.

Resimlerin bir kısmı Burcu ve diğer arkadaşlara aittir.

Bigalı kalesinden Keşan’a kadar toplam 113 Km yol yapmışız.

Yaptığımız yolun haritası aşağıda

Daha Büyük Görüntüle

Keşan Trakya Bisiklet Turu 4. Gün” üzerine 4 yorum

  1. Urim Baba, ne harika bir sürpriz oldu!
    Okurken çok duygulandım. Nazik yorumun için de ayrıca teşekkür ederim.. Kibar davranıp vıdı vıdılarımdan bahsetmemişsin 🙂
    Böylece İzmir-Keşan yolculuğumuz da bitmiş oldu. Festival ve yolun geri kalan bölümlerini de sabırsızlıkla bekliyorum.
    Yeniden yollara düşmek dileği ile..

  2. bisikletin bilgesi
    bol gezesin bol yazsın he
    eep ulsun diyecek bişeyin
    eep ulsun aazinende kahven
    eep olasın be urim baba 🙂

  3. Urin baba Seninle güel bir tur oldu.Bendeki hı tutkusu iyi oladı İleride dAHA güel turlarda yaaş süreeği, Sağlıklı pedaller.Baıdı hARfler yaıyor.

  4. Urim Baba biran önce kondisyonumu oturtup tekrar seninle birlikte pedallayacağım Festival ve yolları iple çekiyorum bu turlara tek gelmeyeceği eşimde gelecek üstelik iyileşme uzun sürdü ama iyiyim artık kondisyonumu otursun 2017 de birlikteyiz beraber pedal basacağız seviyor ve özlüyorum seni

Aykut Celep için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir