III. AzBilinenAntikKentlerBisikletTuru 7. Gün

11 Mayıs 2014 Pazar

Köseler köyü – İsmailler köyü – Yenişakran – Aliağa- Alsancak – Üçkuyular

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

 

Sevmek
Nokta almaz
Çocuklar.

Sevmeye nokta koyan
Sınıfta kalır.

Onun,
Virgülleri vardır
Çocuklar.

Sevmek noktalanmaz;
O, noktadır.

Özdemir Asaf

Öne çıkmış olan görsel, Öğrenciler, Öğretmen ve bisikletçiler ABAK pankartı açmış olarak poz vermişiz.

110520147193

Horlamalı güzel bir uykunun ardından saat 07 gibi uyandım. Elimi yüzümü yıkayıp giyiniyorum. Hava hala kapalı, gece yağmur yağmış. Yunt dağlarının sırtında olduğumuzdan yağıştan sonra kimi yerlerde sis kalmış. Saat 08 sıralarında Osman Duman sabah kahvaltısını getiriyor okulun bahçesine. Kahvaltıdan sonra hazırlıklara başlıyoruz. Küçük bir ağacın yaprakları ardında Yunt dağları ve sis.

110520147185

 

Önce bisikletime eşyalarımı yüklüyorum, hediye paketim de hazır. KUZ yükseklerden gururla bakıyor aşağılara. Buraya 3. gelişim ve daha da geleceğim.

110520147184

Hediye paketimi kontrol ediyorum, yağmurdan ıslanmamış. Hediyem çocuk kitapları onlarca. Kitaplar elimde resmini çekiyorum.

110520147178

Köyün ilk okulu tek sınıflı, çocuklar burada ders yapıyor. Okulun genç öğretmeni Hatice Öğretmen çocuklarla güzel bir hazırlık yapmışlar bizlere. Küçük bayraklar asmışlar. Bir kaç balon da bizlerden deyip sınıfı süslüyoruz. Ders sıralarının üstü bez örtü ile örtülmüş.

110520147179

Artık sınıflarda kara tahta yok, beyaza bürünmüş. Tebeşir de yok, tebeşir tosu da. Beyaz naylon tahtaya keçeli kalem ile renkli yazılar yazılıyor artık. Buralar yüksekte olduğundan soba kurulmuş sınıfın ortasına. Öğrenciler bu sobanın ısısı ile ısınıyorlar.

110520147180

Arkadaşım Nilgün Gener ile sıralara oturup çocukluğuma dönüyorum. Anılarımdan silinip gitmiş olan anlara. Yılbaşında memleketim olan Kosova Prizren de idim. İlk okul 3. sınıfın ilk dönemine kadar Prizren de Mustafa Baki ilk okulunda Türkçe okudum. 1969 yılının Aralık ayında Türkiye’ye göç ettik ailecek. Prizren de olduğum zaman İlk okul arkadaşlarımın nerede olduğunu, isimlerini hiç mi hiç hatırlamıyordum. Sadece İlk okul öğretmenimin ismini hatırlayabiliyordum; Mürvet Karahoda. Nerde olduğunu yengem sayesinde bulup yanına gittim. 44 yıl sonra ilk defa gördüm Öğretmenimi. 70 yaşında olmasına rağmen hiç değişmemiş, gençliğinde ki gibi güzelliğini saklamış. Beni görünce hatırladı, elini öptüm, kucaklaştık. 69 yılının Nisan ayında 2. sınıfta okulun merdivenlerinde çekilmiş resmimizi getirdi. Anılar canlanmaya başladı birden ama isimler hala yoktu. Sanki ilk okulda yeniden okuma – yazmaya başlamış gibi elimde not defteri öğretmenim resimdekilerin ismini tek tek yazdırdı bana. Sadece 3 kişinin ismini hatırlayamadı. Sınıf arkadaşlarımdan kimisi ölmüş, kimisi başka ülkelere çalışmaya gitmiş, kimi de hala Prizren’de. Böylece sınıf arkadaşlarımı aramaya başladım. 6 arkadaşı Prizren de buldum. Arkadaşların isimleri olanlara da facebook sayfasında mesaj attım. Sadece birisi cevap yazdı, beni hatırlamış. Bana sınıfta aynı sırada oturduğumuzu söyledi. Sıra arkadaşımın ismi Şehriban, o zamanlarda kız erkek karışık otururduk. İnternetten mesajlaştık sıra arkadaşımla. Beraber aynı sırada oturuyormuşuz, benim Türkiye ye göç ettiğim sırada bana hediyeler almışlar. Babam gelip beni sınıftan almış ve sınıftan ayrılmak istememişim, çok ağlamışım. Bunları bana anlatıyor ama ben hiç birini hatırlamıyorum. Sınıftan ayrılışımın gününde ki yaşadığım o travma tüm anılarımı silmiş olmalı. Prizren de ki arkadaşlar da bana aynısını anlatıyorlar ama anılar silinmiş gitmiş, hiç bir şey hatırlamıyorum.

Yıl 1969 Nisan ayı. Okulun merdivenlerinde toplanmışız. İki sıra ayakta, bir sıra merdivene oturmuşuz. Öğretmenimiz ile birlikte resim çekilmişiz. En üst sırada 7 erkek öğrenci ve Öğretmenimiz. Altındaki sırada 8 kız öğrenci. Oturanlar kız ve erkek öğrenciler karışık, 5 kız öğrenci, 3 erkek öğrenci. En ortada ben varım. Öğretmenimiz ile birlikte 24 kişiyiz. Resim siyah – beyaz olarak çekilmiş.

1014065_695397837177045_1138479313_n

Şimdi yanımda sıra arkadaşım Nilgün ile sıraya oturmuşuz öğrenciler gibi, yine ilk okul günlerini yaşıyoruz.

110520147182

 

Hatice Öğretmeniz henüz gelmediğinden bekliyoruz. Birisi bağırıyor okulun bahçesinde “duvarın üstünde beyaz bir yılan var” diye. Koşup bakıyoruz yılana ama yılan hareketsiz öylece duruyor. Yakından bakınca yılan olmadığını görüyorum. Uzun, beyaz kılları olan tırtıl. İlk defa böyle tırtıllar görüyorum. 40 civarında tırtıl tren vagonları gibi art arda sıralanmış, bir ağaçtan diğerine doğru tek sıra sürü halinde giderken resmini çekiyorum. Dikkatli bakmayınca tırtıl olduğu anlaşılmıyor.

110520147183

 

Tekrar sınıfa girerek oyun oynayan kız öğrencileri izlemeye başlıyorum. Fasulye oyununu oynuyorlar. Öyle çabuk ve güzel oynuyorlar ki izlemeye doyamazsınız. Bir zaman eski cep telefonumda vardı fasulye oyunu. İşe giderken serviste kitap okumadığım zaman bu oyunu oynardım. Tam olarak kaç taşla oynandığını hatırlamıyorum. 1. bölmede 1 fasulye, 2 bölmede 2 fasulye, böyle 5 bölme var sağda ve solda. Bir de oyuncuların önünde birer bölme toplam 12 bölme. Sıra ile bir bölmeden fasulyeleri alıp diğer bölmelere koyarak kendi bölmende ne kadar fasulye biriktirirsen kazanıyorsun. Güzel bir oyun, seyretmesi de hoş. Böylece zaman geçiriyoruz Hatice Öğretmen gelesiye kadar.

110520147187

 

Hatice Öğretmenimiz bizleri kırmayıp tatil gününde köye gelerek aramıza katılıyor. Bu okulun bizlerde ayrı bir önemi var. Geçen yıl yaptığımız Az Bilinen Antik Kentler turunda 23 Nisan Çocuk bayramını bu ilkokulda kutlamıştık. Ömrümüzde ilk defa bir köy ilkokulunda, köy çocukları ile beraber en güzel 23 Nisan kutlamalarını yaşamıştık gözlerimiz yaşlı. Köyün genç Öğretmeni de çocuklarla beraber bizlere şiirler, çocuk oyunları ile çok güzel anlar yaşatmışlardı. Çocuklara verdiğimiz hediyeleri dağıtınca çocukların gözlerindeki ışıltılar bizleri çok duygulandırmıştı. Köylüler ilk başlarda garip garip bakmışlardı bizlere. 120 kişi kızlı erkekli ve de taytlı, kısa donlu. Hiç böylesini görmemişlerdi. Köylüler bizim sıcaklığımızı ve samimiyetimizi görünce kanımız kaynadı böylece. Aşağıda geçen yıldaki Az Bilinen Antik Kentler turuna ait video ve bir kaç resim. Videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

2. Azbilinen Antik Kentler Turu Nisan 2013 paylaşan: urimbaba

Geçtiğimiz yıl okulda yaptığımız 23 Nisan çocuk bayramında yaptığımız kutlamalardan üç resim paylaşıyorum. Öğrenciler ve kadın bisikletçiler birlikte elleri ile alkış tutarak müzik eşliğinde oynuyorlar. Öğrencilerin üzerinde kırmızı kıyafet var.

919338_255865244559166_610356189_o

Okulun bahçesinde harmandalı oynuyoruz tüm bisikletçiler ve öğrenciler.

60503_10151501158694792_1661205422_n

Üç kişi yerde oturmuş alkış tutuyoruz oynayan öğrencilere yüzümüz gülerek. Solda Şafak Omaç, ortada ben ve sağda Olcay Ormankıran. Arkamızda sandalyelere oturmuş köylü kadınlar. arkada bisikletçiler ayakta. Hepsi de alkışla tempo tutuyor oynayanlara. Herkesin yüzünde bir sevinç ve gülümseme

44378_10151501155374792_1070792189_n

 

 

 

Öğretmenimiz Hatice Toprak’a hediyelerimizi sunuyoruz. Laptop ve projeksiyon cihazı. Hatice öğretmen de grubumuza elleriyle yaptığı harika hediyelerini veriyor. Olcay, Serhat ve Hatice öğretmen hediyesini verirken. Duvardaki saat 11:30 olarak zamanı gösteriyor.

110520147188

 

Minik bir kız öğrenci bizler için hazırladığı şiiri ve yazıyı heyecanla okuyor karşımızda. Yerde dört ay yıldızlı kırmızı balon var.

 

110520147189

Hatice Öğretmen öğrencilerle birlikte bizler için çam kozalaklarından minik elleri ile yaptıkları bebekleri bizlere hediye ediyorlar. Bu hediyeler bizler için sürpriz oldu gerçekten. Hepimiz çok duygulandık hediyeleri minik ellerinden aldığımızda. Ömrümde aldığım en güzel hediyelerden biri. O anları anlatamıyorum doğrusu, çok duygulanmıştım. Bu hediyeleri ömrüm boyunca saklayacağım. İşte bu köyü sevmemizin nedeni bu. Öyle sıcak, öyle içten davranıyorlar ki sanki binlerce yıldır aynı yerde yaşıyormuşuz gibi. Ben o duygular içinde cebelleşirken hala hediyemi vermediğimin farkında değildim. Biraz kendime gelince kalkıp hediyemi Hatice Öğretmene veriyorum. Yanımda iki kız öğrenci, elimde verdikleri çam kozalakları ile poz veriyoruz. Önümde naylon torbada vereceğim kitaplar duruyor.

110520147190

 

Hatice öğretmene bu yıl ki Az Bilinen Antik Kentler turunun buufunu bir anı olarak veriyoruz. Serhat, Hatice Öğretmen ve Olcay.

110520147191

 

Hepimiz mutluyuz, hepimiz gülümsüyoruz, 23 Nisan bayramını bu yıl burada kutlayamamıştık ama 2 hafa sonra köye gelip kutlamıştık Öğrencilerle ve Öğretmenle. Projeksiyon cihazını kurup laptopa yüklediğimiz videoları seyrediyoruz hep beraber. Doktor Bülent’in havadan çektiği görüntüler harika olmuş. Öğrenciler ilk defa köylerini havadan görüyorlar. Hatice Öğretmene projeksiyon cihazının nasıl çalıştığını anlatıyor Olcay. Videolar bittikten sonra laptopu Öğretmene teslim ediyoruz. Kızlarla beraber elçek ile kendimizi çekiyorum bir poz. Yanımda iki sevimli kız öğrenci.

110520147192

İlk okul sınıfındaki işimiz bitince bahçeye çıkıp pankartımız ile birlikte öğrencilerle resim çekiliyoruz. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

110520147193

 

Resim çekildikten sonra okulun bahçesinde futbol oyununu oynamaya başlıyoruz. Hemen taştan kaleleri kurup iki takıma ayrılıyoruz. Epeydir futbol oynamamıştım, çocuklarla oynama bir başka oldu benim için. Yetişkin olarak sadece ben oynuyorum, diğerleri seyretmekle kaldılar. Top patlak, meşin bir top ama oynanacak kadar idare ediyor. Çocuklara sakatlık çıkarmamak için hızlı oynamıyorum ve beni geçmelerine çaktırmadan izin veriyorum. Beni çalımlayıp gollerini atıyorlar, ardından gol sevinci. Bizim takıma moral veriyorum onları yenecez diye. Bir o kaleye bir bu kaleye goller arka arkaya atılıyor. Hepimiz nefes nefese mücadele devam ediyor. Köyün erkek öğrencileriyle futbol oynamak çok eğlenceli oldu Çocukların coşkuya ihtiyacı varmış. Öyle coşkulu oynuyoruz ki sonuçta yeniliyoruz tabi ki. Yenmek te var yenilmekte, sadece spor olsun diye oynuyoruz futbolu. Futbol oyununu bitirdikten sonra Olcay ve Serhat Hatice Öğretmene plaketimizi veriyor. Yunt dağı Köseler köyü ilk okulunu bisiklet dostu ilan ediyoruz böylece.

110520147194

 

Doktor Bülent paramotor ile havadan bizi takip ederek İsmailler köyüne kadar gelecek. Paraşütü açıp havalanmaya çalışırken motorun pervanesi paraşütün ipine takılıp çat diye ses çıkartıp motor stop ediyor. Kontrol ediyoruz, pervane ipin birini kopartmış. Pervanede ipin izi kalmış, küçük bir çentik açmış. Paraşütü yerde tamamen açıp kopan ipi bularak düzgünce ipe ek yapıyor Bülent. Paramotorla gelmemesini, araba ile gelmesini söylüyoruz. Artık gitme zamanı yaklaşıyor, hazırlıklarımızı bitirip Hatice Öğretmen, Öğrenciler ve köylülerle vedalaşıp yola çıkıyoruz. İçimizde tatlı bir sevinç ile Osman Duman’ın köyü olan İsmailler köyüne doğru pedal basmaya başladık. Köyün dar sokağında giden bisikletçiler.

110520147195

 

Kavşakta Manisalı bisikletçilerle karşılaşıyoruz. Manisa dan bize katılacaklardı ama geç kaldılar. Köyden çıktığımızı öğrenince kavşakta beklemişler. Merhabalaştıktan sonra İsmailler köyüne doğru beraber pedal çevirmeye başladık.

110520147196

 

Bir bakıyoruz ki Bülent paramotorla havalanmış  üzerimizde uçuyor. Artık yapacak bir şey yok, Doktor Bülent havadan, biz yerden ilerliyoruz yavaş yavaş. Gökteki beyaz bulutlar altında süzülen paramotor.

110520147197

Seklik köyüne geldik, yol daha çok inişli çıkışlı. Yunt dağlarının sırtlarında kuzeye, Bergama’ya doğru yol alıyoruz.

110520147198

Köye gelirken ön lastiğimin havası inmeye başlıyor. Pompa ile şişiriyorum biraz, köyde bakarım artık. Tam hareket ettim ki paramotorun sesi kesildi birden bire. Köyün üstünde Doktor Bülent’in süzüldüğünü, motorun pervanesinin durduğunu gördüm. Süzüle süzüle köy evlerinin arasında gözden kayboldu. Var gücümle pedala basmaya başladım. Acaba ne oldu, nereye indi merakıyla köye vardım. Olcay da indiğini görmüş. Köyün içinde indiği yöne doğru deli gibi gidiyoruz Olcay’la. Köylüler de görmüş indiği yeri. Bize indiği yeri göstererek oraya doğru gidiyoruz. Doktor Bülent’i paraşütünü toplamış görünce seviniyorum birden bire. Daha önce Bülent söylemişti “Havada her zaman ineceğim yeri önceden kestirip öyle gidiyorum. Acil bir durumda o yere paraşütle iniş yapıyorum” . İyi olduğunu görünce içime su serpildi doğrusu, epey endişelenmiştim. Doktor Bülent bize daha önce başına gelen bir olayı anlatmıştı. Köyün birinde yine paraşüt ile uçuş yaparken mezarlıkta servi ağacına takılmış. Köylülerle beraber koşup yanına gelince servinin tepesine takılan paraşütte askıda kalmış. Paraşütle beraber indirmişler aşağıya. Daha sonraki yıllarda aynı köye gelince köylüler serviye takılan adam gelmiş diye hatırlamışlar. Depoda benzin bitince tarlaya iniş yapmış doktor Bülent. Pervanesinde çentik oluşmuştu bu sabah Köseler köyünde. Acaba pervaneden mi sorun yaşadı. Neyse ki pervanede ki çentik aynı duruyor. Paramotor köyün camisinin minaresinin sağıda kırmızı olarak görünüyor. Motor durmuş, köyün tarlasına süzülüyor sessizce.

110520147199

Diğer arkadaşlar köyün kahvesinde oturmuş çay içiyorlardı.  Bülent’in indiği yerden kahveye gelesiye kadar lastiğim iyice iniyor. Ön tekerleği söküp yama takımı ve pompayı da yanıma alarak kahveye gelip lastiğimin patlağını yapmaya başlıyorum. Arkadaşlar da bana bir çay ısmarlıyor. Lastiğin patlağını yapıştırıp şişirerek çayımı bitiriyorum. Arkadaşlar yola çıkarken tekerleği takıp ben de peşlerinden yola çıkıyorum. İç ve dış lastik tamamen janttan çıkmış. İç lastiğe yama yaparken beni çekiyorlar.

110520147200

 

İki tane ahlat ağacı, ölüm ile yaşam yan yana. Ağaçlardan biri kurumuş, diğeri canlı ve yemyeşil.

110520147201

 

Yolumuz 11 km olduğundan İsmailler köyüne çabucak varıyoruz. İsmailler köyü göründü önümde. Bu köy Osman Duman’ın köyü. Öğle yemeğini burada yiyeceğiz. Bize oğlak pişirecek. Osman burada yemek şirketi kurmuş, fabrikalara yemek pişiriyor. Ailesi ile birlikte mutfakta yemekleri hazırlayıp pişiriyorlar. Osman’ı tanımamız şöyle oldu ;

2012 yılının Ekim ayında dünya turuna çıkan arkadaşım Gürkan Genç ile İzmir’den birlikte Yunt dağı Köseler köyüne gelip kamp kurmuştuk. Köyün ilk okulunda Aigai antik kentinin kazı ekibi ile tanışıp antik kenti dolaşmıştık. Henüz öğretmeni yoktu o zaman ilk okulunun. Köyün çocuklarını tanıyıp sevmiştik. Hatice öğretmen 3 gün sonra okulda göreve başlamıştı. O yılda Canavar velespitçi Enes Şensoy, Özlem ve Ankaradan Onur Torun ile beraber gelmiştik. Onur Köseler köyüne gelmeden izini bittiğinden Bergama’ya geri döndü. Ben de ertesi gün Köseler köyünden İzmir’e dönmüştüm. Gürkan, Enes ve Özlem  köylerden Bergama’ya doğru giderken İsmailler köyünde mola vermişler. Osman Duman’ın yemek evinde öğle yemeğini yerken tanışmışlar. Çok lezzetli ev yemekleri pişirdiğinden tadı damağında kalmış. Geçen yıl yaptığımız Az Bilinen Antik Kentler bisiklet turunun rotası Köseler köyü Aigai antik kenti idi. 23 Nisanı köyün ilk okulunda Hatice Öğretmenin yardımıyla öğrenciler ve köylülerle beraber kutlamıştık. Geçen yıl ki tur için yemek için Osman Duman ile anlaşıp bize 4 gün boyunca Sabah, öğlen ve akşam yemeklerini arabası ile bizlerin lezzetli yemekleriyle doyurmuştu. Bu yıl da mesafenin uzak olmasına rağmen ta Özdere’ye kadar yemek getirmişti severek. Osman Duman mükemmel bir insan, ailesi de öyle. Artık dost olmuştuk, o bizleri sevdi biz de onu çok sevdik. Yokuş çıkarken, önümde bir kişi bisiklet sürüyor. Az ileride köy görünüyor.

110520147202

 

Osman Duman’ın hazırladığı nefis oğlak yemeği ile karnımızı bir güzel doyuruyoruz. Geldiğimize çok sevinmişti. Osman’a verdiğimiz bisiklet dostu plaketimizi yazıhanesinin duvarına asmıştı çoktan. Olcay, Serhat ve Osman duvarda asılı hediyemizi işaret ediyorlar parmakları ile.

110520147204

 

Köyün meydanında pankartımız ile resim çekiliyoruz hep beraber. Manisa’dan gelen arkadaşlarla bayağı kalabalık olduk doğrusu. Resim çekildikten sonra Manisa’dan gelenlerle vedalaşıyoruz. Manisalıları uğurladıktan sonra Osman Duman ile vedalaşarak yola çıkıyoruz.

110520147205

 

Rüzgar türbinlerinin olduğu yerden geçip Yenişakran’a ineceğiz. Yol çok ıssız, araç yok. Haliyle ilk önce tırmanma var bir süre. Tepede rüzgar türbinleri.

110520147206

Rüzgar türbinlerine doğru çıkıyoruz.

110520147208

Son yokuşu çıkmak üzereyim, rüzgar türbinlerine iyice yaklaştık. Pervanelerin dönerken çıkardıkları sesler kulağıma geliyor.

 

110520147210

 

Birkaç tavuk ve bir horoz yolun kıyısında eşeleniyorlar. Resim çekmek için durduğumda horoz bura benim çöplüğüm der gibi horozlanıyor. Horoz tahta parçalarının üstünde duruyor. Tepede rüzgar türbinleri.

110520147212

Eşekler de var köyde, serbest bırakılmış, bakımsız bir eşek. Ne bulursa onu yiyor.

110520147213

 

Yokuşlar bizi yıldıramaz, yel değirmenlerinle savaşmaya gidiyoruz sanki. Tek tek çıkıyoruz yokuşları Don Kişot gibi. Tepede rüzgar türbini, tepeye doğru kıvrılarak çıkan yolda bisikletçiler tırmanıyor yokuşu.

110520147214

 

Dünkü yağmurlu havadan eser yok, parçalı bulutlu bir gökyüzü. Bizler dağların sırtında tertemiz havada, yeşilliklerin arasında bisiklet sürerek günü yaşıyoruz. Küme halinde toplanmış taşlar arazide.

110520147215

 

Ağır ama yılmadan yokuşları çıkıyoruz. Bisikletimin ön tekerleği ve yokuşu çıkan Nilgün ile Olcay.

110520147216

 

Dağın zirvesinde yılkı atları ve yılkı eşekleri beraber görünce resimlerini çekiyorum meşe ağaçlarının altında.

110520147217

Burada epey eşek görüyorum başıboş dolaşan.

110520147218

 

Rüzgar türbinlerinin ürettiği elektrik enerjinin toplanıp gerilimi yükseltilerek enterkonnekte şebeke sistemine bağlandığı trafo merkezi. Önünde de hayvanlar için yağmur sularının biriktirildiği gölet.

110520147219

 

Artık zirvedeyiz, Yunt dağlarının sırtında. Tam buralara türbinleri kurmuşlar. Batıya paralel dağ sırası olduğundan kuzey ve güney rüzgarlarını tamamen alıyorlar. Buraların da rüzgarı hiç eksik olmaz yıl boyunca.

110520147220

 

Zirveden sonra iniş başlıyor, kısa sürede türbinlerden epey uzaklaştık.

110520147222

 

Ve deniz göründü, epey yüksekteyiz.

110520147223

 

Rüzgar türbinleri bitmiyor, yenilerini görüyorum.

110520147224

 

Dağın tepesinden uzaklara bakmak alabildiğine mavi, hem gök yüzü hem de deniz. Olcay yel değirmenleriyle olan savaşı kazanmış, ufukta başka yel değirmeni arayan Don Kişot gibi. Formasında koca dişli, geniş ağızlı dişlerini gösterir biçimde basılmış.

110520147225

 

İniş gayet güzel oluyor doğrusu, pedal çevirmeden oh ne güzel.

110520147226

 

Bahar ayının en güzel zamanı, her yer yeşil, her yer çiçek. Mor çiçekleri yakından çekiyorum.

110520147227

 

Yüksek olan köyden inen arkadaşların bir kısmının resmini çekiyorum.

110520147228

Nilgün siyah rüzgarlığını giymiş el sallıyor bana.

110520147229

Utku bacaklarını açmış bana doğru geliyor.

110520147230

 

İnişimiz çabuk oluyor  Çanakkale yoluna. Çanakkale – İzmir yolu da kaymak gibi asfalt olunca 15 km yol çabuk bitiyor. Aliağa girişinde bisiklet yoluna iniyoruz. Böylece araç trafiğinden kurtulmuş olduk. Metro ile Aliağa dan gideceğimizden dolayı saat 20:00 ye kadar buradayız. Balıkçı barınağında mola vereceğiz. Olcay’ı yoldan saparken çekiyorum.

110520147231

İki kişi daha dönerken çekiyorum.

110520147232

 

Aliağa’nın sahilinde belediyenin yaptığı sahil bisiklet ve yürüme yolunda sakince gidiyoruz. Etraf yeşil çimen ekili, tartan yol kırmızı renkte ve deniz mavi. Önde giden Nilgün bisiklet sürüyor.

110520147234

 

Balıkçı barınağında oturup dinleniyoruz akşama kadar. Acıkanlar balık ekmek yiyor. Birer bira içerek sohbet ediyoruz yaşadıklarımızı. Harika 2 gün geçirdik doğrusu. Toplam 12 kişiyiz, akşam kahvesini pişiriyorum arkadaşlara. Cezvem 4 fincanlık ve 4 tane fincanım olduğuna göre 3 kez kahve pişiriyorum. Dörder dörder içiliyor nefis Tür kahvesi. Masada oturmuş halde resim çekiliyoruz.

110520147236

 

İki tane martı doymuş olacaklar ki aydınlatma direğinin tepesinde biri bir lambanın üstünde, diğeri bir lambanın üstünde. Sanki terazini kefelerine oturmuşlar, yada tahtırıvalliye binmişler gibi.

110520147237

 

İyice dinlendikten sonra 19:00 civarında metro istasyonuna doğru yola çıkıyoruz. Ana yola çıkmadan sahilden, şehir merkezinden ara yollardan metro istasyonuna varıyoruz. Doktor Serhat arabayı buraya park etmişti, Doktor Bülent ve İnci ile vedalaşıyoruz. Onlar Balıkesir İvrindi’ye gidecekler. Serhat ta Semra ile arabayla İzmir’e gideceğinden vedalaşıp uğurluyoruz. Bisikleti alma saatini bekleyip 20:00 de metroya biniyoruz hep birlikte. İlk durak olduğu için yerler boş, iki gruba ayrılarak ön ve arka vagonlara biniyoruz. Nilgün, Olcay ve ben oturmuş halde, bir elimizle de bisikletleri tutuyoruz.

110520147239

 

1 saat 5 dakikada Alsancak garına vararak iniyoruz metrodan. Herkesle vedalaşıp evime doğru sahildeki bisiklet yolundan sanki akşam turuna çıkmış gibi gidiyorum. Sahil yolunda yanlarından geçtiğim insanlar hiç bilmeyecek yaşadığım 2 günü.

Böylece III. Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turunu tamamlamış oluyoruz. Gelecek yıl yapılacak olan Az Bilinen Antik Ketler Bisiklet Turunda görüşmek üzere..

Sağlıcakla….

Bu gün yaptığımız yol yaklaşık olarak toplam 63 Kilometre civarı

Aşağıda yaptığımız yolun haritaları

Powered by Wikiloc

Powered by Wikiloc

III. AzBilinenAntikKentlerBisikletTuru 7. Gün” üzerine 2 yorum

  1. Güzel dost , Geçen yıl beraberce pedallediğimiz bu turun devamın da da sizlerle birlikte olmak isterdim. Dileğim bir başka turlarda maceranıza katılabilmektir.Selam , Sevgi , Saygılarımla…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir