17 Ağustos 2015 Pazartesi
Prizren – Gjakova
(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)
SEVGİLERİMDE
Masalların dalında bir menekşe gibi
Acun içinde ipek saçlı Bistriça suyu
Şarap etkisinden bedene sarhoş ola
Ana yoldan çıktık düz yola
Geldi sınavın öncesini yendi Prizren’nin Maraş’ında
Geleceğin eşiğine bağlandı düğüm düğüm
Göreli oluyor yirmi dört ayda bir
Ortamımızın peşini boy boy
Bu kent, ince kumlar üzerinde Bağdat izi
Mesnevi içindekilerinde gibi çizilmiş dizi dizi
Türbelerinde gibi yazılı yazıtlar tarihçe
Aşık Veysel’in mi? bu sevgiler Şems-i yem
Murtaza Buşra
Öne çıkmış olan görsel, Drin nehri üzerinde tek kemerli taş köprü. Pembe sardunya çiçekleri önde..
Gece boyu aralıklı yağan yağmur altında sabaha kadar dün geceye göre iyi bir uyku oldu. Herhalde gürültüye alıştım. Erken saatlerde kalkıyorum, bazı arkadaşlar uyanmış çadırı toplamaya çalışıyor. Diğer arkadaşları da kaldırıp çadırlarını toplayıp araca yüklemesini söylüyorum. Aracı akşamdan ayarlamıştık. Eşyaları araca yükledik tek tek. Binek araba olduğu için bagaj ve arka koltuğa eşyalarımız tıka basa doldu. Amcaoğlu Muharrem işi olduğundan aracı mecburen Denis kullanacak. Yanında da bisikleti olmayan Mehtap hanım gelecek. Kahvaltıyı Muharremin evinde yapıyoruz. Kahvaltıdan sonra hep birlikte Şehrin merkezi olan Şadırvan’a giderek tura başlamak için toplandık. Şadırvan henüz boş, Pazartesi olduğundan çalışanlar işine başlamış, diğerleri de henüz kalkmamış.
Şadırvan çeşmesinden taş köprü yönü. Kafrlrtin ve Dokufest festivalinin güneşlik şemsiyeleri duruyor.
Burası da Kilise yönü. Bir kaç kişi yürüyor. Dükkanlar henüz kapalı.
Şadırvan sakin olunca çeşmenin çevresinde toplanıp bir resim çekiliyoruz hatıra olarak. Adamım Alfonso da bizimle beraber Gjakova’ya kadar gelecek. Tüm katılımcılar toplanıp bir kareye alınınca Kosova turunu haber alan Trt muhabiri bizimle söyleşi yaptı. ( Turumuzun haberi çıkmış ama linkine ulaşamadığımdan burada veremiyorum ) Söyleşi bittikten sonra Şadırvan çeşmesinin etrafında Üç tur atarak Kosova Bisiklet Turunu program saatine göre 09:00 da başladık. Hava parçalı bulutlu, yağabilirdi de yağmayabilirdi de. Tura iyi bir başlangıç yaptık, öncü Yaşar ve Muhlis, artçı da ben. Turda herhangi bir şey olursa telefon etmeleri konusunda sıkı uyardım. Ayrıca birbirimizi görecek karar yakın aralıkta gidecektik.
Tur başlangıç videosu. Kamera: Muhlis Dilmaç.
Şehrin ana caddelerinden ilerleyip daha sakin olan Drin nehrinin diğer tarafına doğru gitmeye başladık. Bu yolda araç fazla yok. Belli bir yere kadar ana yoldan uzağız. Yol kıyısında ağaçlar, arkadaşlar durmuş bizi bekliyorlar.
Arada durup dinlenirken misafirimiz olan Alfonzo neşeli hareketleriyle tura renk katıyor. Zaten renkli bir kişi. Bisikletinin arkasındaki bayrak turuncu renkte. Ortasında bir delik açmış.
İrfan geride kalıyor, biraz sıkıntılı. Herhalde yemeklere alışamadı. Durup onu bekliyorum.
Tamam da bizimle beraber, İrfan’ı yalnız bırakmıyor.
Kosova da hayvancılık eskisi kadar olmasa da hala var. Köyün ineklerini otlatmaya nehir kıyısına götüren çoban yolu tamamen kapatan sürüyü gütmeye çalışıyor. Geçecek yer olmadığından mecburen sürünün peşinden yavaş gidiyoruz.
Drin nehri üzerindeki köprüden geçiyoruz. Ağustos ayında olmamızdan dolayı nehir biraz azalmış durumda. Buraya kadar iniş, buradan sonra nehir kıyısından akış yönünün tersine doğru gideceğiz. Bir kısmı küçük tepeler olsa da çoğunluğu düz arazideyiz. Bisikletim KUZ köprü üzerinde.
Şahin Güngör köprüyü ele geçirmiş.
Hafif bir tırmanma başladı bile.
İlk köye vardık, görünüşe göre küçük bir köy.
Köyün içinde kısa bir mola vermişler bile. 5 odalı, iki katlı bir bina. Alt katta dükkanlar sıralı. Üst kat tuğla örülü ve boş. Çatı kiremitle kaplanmış.
Köyler birbirine yakın bizde olduğu gibi. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylülerin geçim kaynağı ektikleri ürünler ve hayvanların eti ile sütü. Nüfus olarak az olan köyde yaşayanların çoğu yurt dışında çalıştığı için yazın kalabalık oluyor. İzinlerini köylerinde değerlendiren yurt dışında çalışanlar düğünlerini burada yapıyorlar. Aynı zamanda Avrupa da pahalı olan kuru bakliyat, kurutulmuş et, peynir gibi kışlık yiyeceklerini hazırlayıp arabalarına tıka basa doldurduktan sonra çalıştıkları ülkeye giderek kışlık yiyecekleri tüketmeye başlıyor. Böylece yiyeceklere harcadıkları paraları biriktirerek varlıklı yaşıyorlar. Köy dağın yamacına kurulmuş.
Başka bir köy, bu köy de dağın yamacında.
Diğer bir köye yaklaşınca davul zurna sesi duyuyoruz. Köyde düğün var, belli oldu. Hem de yolun kıyısında ki evde yapılmakta.
Evin geniş avlusunda sadece kadınların olduğu halay var. Köyün tüm kadınları en güzel elbiselerini giyip süslendikten sonra kendini göstere göstere halay çekiyor her biri. Haliyle en güzeli de gelin hanım, genç ve güzel olduğu kadar uzun boyu ile farkını gösteriyor diğer kadınlara. Tamam da kadın olarak aralarına karışıyor.
Avlu epey geniş, yer taş plaka döşeli tertemiz. Tam da düğün yapılacak yer. Geniş bir halay oluşturmuşlar, müziğin ritmine göre hareketlerini yaparak oynuyorlar. Turumuzda bir köy düğününe denk gelmemiz iyi oldu. Bir süre oynayanları seyredip resim ve video çektik.
Kamera: Muhlis Dilmaç, aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.
50 den fazla kadın halay çeker gibi yöresel oyunlarını oynuyor.
Aramızda ki tek bayan bisikletçi Tamam kadınların arasına girip oynuyor bir süre.
Kamera: Muhlis Dilmaç, aşağıdaki ikinci videoyu izleyebilirsiniz
Kadınların arasında yerel kıyafetler giymiş olanlar da var. Desenli önlük, sol kalçasında çıkıntı yük taşımak için. Beyaz mintan ve başlarında renkl, desenli başlıkla dikkat çekici.
Düğünde fazla oyalanmadan grubu yola çıkarıyorum. Yoksa halay akşama kadar bitmez. Nehrin kıyısından gitmesek te arada kendisini gösteriyor.
Köyler ardı ardına geliyor. Köylerde durmadan yola devam ediyoruz.
Yağmur yağmaya başlayınca yağmurlukları giyip yola devam ediyoruz. Bir ara iyice yağmaya başlayınca kapalı bir sundurmanın altında bekledik. Yaz yağmuru çabuk geçiyor üzerimizden. Yağmur dinince tekrar yola devam. Yağmurdan sonra bulutlar parçalanıyor.
Tarlaların arasından öğle yemeği yiyeceğimiz yer göründü.
Daha önce anlaşmıştık mekan sahibi ile. Sadece Vejeteryan olan Uğur salata ile karnını doyurdu. Geriye kalanlar nehir balığı ısmarladık. Balıklar ızgarada pişti. Nehir balığı olmasına rağmen tadı güzeldi. Masaları birleştirip hep birlikte sundurmanın altına oturduk. Bira ucuz olduğu için herkes birer tane içiyor.
Burası nefis bir yer, büyük bir köprü var kara yolunda. Köprünün adı Şivan Köprüsü. Bu köprüden belli zamanlarda atlayış yarışmaları düzenlenir. Şimdilik yarışma yok ama seyredilmeye değerdi. Bu atlayışlar genellikle balıklama olur. Küçük yaşta atlamayı öğrenenler büyüyünce atlıyorlar buradan. Atlamasını bilmeyenler için tehlike her zaman var ve istenmeyen durumlarla karşılaşabilir. Köprü yüksek ve tek kemerli. Üstünden arabaların geçtiği işlek bir yol var. Nehir sakin görünüyor ama akıntı var. Önde sardunya çiçekleri açmış. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.
Nehir sakin akıyor, az aşağıda doğal bir set var. Set yüzünden uzun bir alanın yüzeyi düz durumda. Kosova’nın her yerinden buraya yüzmeye ve atlayışlara gelirler.
Yemek molasının ardından yola çıkmaya hazırlanıyoruz.
Artık ana yoldan gideceğiz Gjakova’ya kadar. Biraz ilerde bir taş köprü daha var var. Drin nehrinin kollarından birinin üzerinde. Uzun, dar ve bol kemerli olan bir köprü. Yeni yol yapılınca taş köprü kullanılmıyor. Köprü kullanılmasa da sağlam görünüyor.
Gjakova’ya vardık bile. Kosova’nın 7. Şehri. Gjakove yazan tabelayı bisikletim KUZ ile çekiyorum.
Yol kıyısında tehlikeli, kapağı olmayan mazgallar var. Girersen tekerlek kırılabilir. Bu tehlike sadece bisikletler için değil, motor ve arabalar içinde tehlike oluşturuyor.
Kısa sürede kamp alanına geliyoruz. Burası spor merkezi tesisleri, daha önce spor müdürü ile anlaşıp bahçede kamp atacağımızı bildirmiştik. Bahçesi oto park olarak kullanıldığı için kapıdaki görevli bizim niye geldiğimizi anlamadı ilk önce. Spor müdüründen izinliyiz deyince sesini çıkarmadı. Zaten hepimiz içeri girmiştik. Kamp atacağımız yeşil alan. Şimdilik kargalar dolaşıyor.
İlk önce herkes çadırını kurdu, eşyaları çadıra yerleştirip hazır hale geldi.
Spor binasının tuvaletleri biraz bakımsız, duşları doğru dürüst çalışmıyor. Hortumla, tasla duş alıyor kimimiz. İrfan’ı çekiyorum uzaktan.
Kamp yerimiz çadırlar kurulduktan sonraki hali. Yer iyi ama tuvalet biraz sorun oluşturdu. Artık idare edeceğiz. Çadırlarda Denis nöbet tutacak, Yaşar bizimle gelecek şehir turuna. Bisikletleri almıyoruz, yayan dolaşacağız.
Yürüyerek şehri dolaşmaya başlıyoruz hep beraber.
Şehrin çarşısında gezinti yapıyoruz, çarşıda kafeler var ama boş masalar. Fazla hareket yok anlaşılan. Belki akşam hareketlenir buralar.
Masalar düzgün sıralanmış. Sandalyeler de basanın yanında. Bir kaç kişi oturmuş kahve içiyor.
Dükkanların çoğu boş ve kapalı. Fabrikalar kapandıktan sonra insanlar çalışmak içi yurt dışına göç etmiş. Kalanlar da ticareti devam ettirmeye çalışıyor. Açık olan bir dükkanda keçeden yapılan Arnavut fesini deniyoruz. Muhlis’e de yakıştı doğrusu fes.
Güzele ne yakışmaz, Tamam deniyor ve pozunu veriyor. İrfan o kadar resmini çekiyor meşhur etmek için ama bir türlü meşhur olamadı. İşte bu resim onu meşhur edecek.
Kosova ve Türkiye yazılı atkılarla poz veriyoruz. 5 kişiyiz.
Elbise satan bir dükkanın önünde o kadar manken vardı ki sayamadım. Hepsi de elbise giydirilmiş durumda kaldırıma konulmuş. Sanki kaldırımda insan kalabalığı oluşturulmuş. Uzaktan gören birisi dükkanda alışveriş yapıyor zannederler. Zaten çarşı bomboş, mankenler az da olsa kalabalık oluşturmuş.
Mehtap ile Muhlis Kosova atkısı ile poz veriyor, bizler de yanında duruyoruz.
Dış cephesi restore edilip boyanmış müze evine geliyoruz. Dış duvarları onarılıp boyanmasına rağmen kocaman tahta kapısı olduğu gibi korunmuş. Kapının eski ve özgün olması binaya ayrı bir hava katmış durumda. Kapı zamanın tanığı, kim bilir kimler girip çıkmıştır kapıdan. Kapı kapalı olduğu için müzeyi gezemedik.
Müzenin bahçesi, bahçenin ortasında gösterişli iki katlı bir köşk. Bahçe süs bitkileri ile bezenmiş. Anlaşılan o ki köşk te restore edilerek onarılmış. Köşeleri ağaçtan bezenip kahverengi boyanması, duvarların beyaz badanası ile uyum içinde binanın yapısına ayrı bir zevk katmış. Köşkü gezmek isterdim doğrusu. Şimdiki beton binalarda yaşamaya zorlanmamız böyle yapılara daha çok ilgi göstermemize neden oluyor. Köşkün etrafında öyle büyük binalar olmadığı için havadar ve ufku açık. Bahçede ki güller köşkte yaşanmışların özeti sanki.
Şehri şöyle bir dolanıp gezindikten sonra bir restoranda akşam yemeği yiyoruz hep birlikte. Çadırları bekleyen Denis için de ekmek arası bir şeyler yaptırdık. Yemeğin ardından kamp alanına gelerek Denisin paketini veriyoruz. O da tek başına sıkılmış ve acıkmış durumdaydı. Banklarda oturarak kahve pişirip tatlı sohbet ediyoruz bir süre. Geç olmadan çadırlara girip yatıyoruz dinlenmek için.
İlk günlerde biraz az yol yapmak tura başlangıç için yeter. Fazla zorlamaya gerek yok. İlk gün için çok iyi oldu benim için, sorunsuz bisiklet sürdük. Biraz yağmur yağsa da ıslanmak iyi geldi yaz sıcağında.
Bu gün yaptığımız yol yaklaşık 49 km civarında.
Yaptığımız yolun haritası aşağıda
Haritanın linki : http://tr.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=10634517