Etiket arşivi: divlit

Suyun Kaynağına Yolculuk Gediz Nehri 6. Gün

29 Nisan 2019 Pazartesi

( Görme engelli arkadaşlar için betimleme yapılmıştır )

Saraçlar köyü – Kula – Güre – Akbulak köyü

 

Dilsizler haberin kulaksız dinleyesi
Dilsiz kulaksız sözü, can gerek anlayaşı
Dinlemeden anladık, anlamadan eyledik
Gerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi
*** ***
Biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk
Her dem yeni dirlikte, bizden kim usanası
Miskin Yunus ol veli, yerde gökte dopdolu
Her taş altında gizli, bin imran oğlu MUSİ

Yunus Emre

 

Öne çıkmış olan görsel, ortada büyük gözü, kenarlarda küçük gözleri olan taş köprü. Kahve fincanı elimde uzatarak akan Gediz nehri ile. Nehrin suyu bulanık akıyor.

IMG_20190429_135756

Sabah erkenden kalkıyorum, camideki tuvalette elimi yüzümü yıkadım. Çadırıma dönünce bir de ne göreyim? Katlanır tabure çantasıyla çadırımın yanında öylece duruyor. Halbuki dün akşam her tarafa bakmıştım; Yoktu ortalarda. Neyse bulduğuma sevindim. Hani halk tarafından söylenen bir deyim vardır; “Şeytan aldı götürdü, satamadan getirdi” Aynen öyle oldu sanırım.

IMG_20190429_074705

Bahçede sandalyemi bulmanın sevinciyle oturup bir güzel kahvaltımı yapıyorum. Kahvaltıdan sonra eşyaları ve çadırı toplayıp çantalara yerleştirdim. Yola çıktım, ilk gördüğüm ilginç şey yol yapılırken kazılan topraktaki volkanik patlamada ortaya saçılan cüruf yada toz katmanı siyah olarak ortaya çıkmış. siyah katmanın üstünde bir metrelik bej renginde toprak katmanı var.

DSCN7761

Koni biçiminde volkan tepesinin ucu sivri.

DSCN7763

İlk köy olan Sandal köyünden geçerken evlerin düzgün ve sıralı yapılmaları ve sadece iki katlı olmalarını beğendim. Hepsinin bahçesi vardı ve üst katlar tamamlanmamış, sıvasız tuğlalı görünüyor. Çatıları tamamıyla kiremit kaplı.

DSCN7766

Göründüğü kadarı ile, büyük olasılıkla söğüt ağacına yıldırım düşmüş. Gövdesini ikiye ortadan bölerek yere yatırmış iki tarafa. Sağdaki kurumuş ama soldaki yere paralel yatsa da yaşamını devam ettirmek için filizler vererek yeşermiş. Yaşam her zaman ağır basıyor demek ki.

DSCN7767

Tepenin yamacında üzüm bağı yapılmış. Nedense paralel değil de dikine aşağı beton direkler dikilerek düz olarak aşağıya kadar gelmiş. İlginç yapılmış bir bağ!

DSCN7768

Yakınlarda olan İzmir – Ankara ana yoluna çıktım. Bir süre ana yolda gideceğim. Çünkü az ileride Kula kasabası ve Gediz nehrine kavuşacağım. Nehrin yatağının yakınından giden yol olmadığı için bu yoldan geldim ve Gediz nehri ana yol ile birlikte gidiyor. Bu yolda Kula rampaları önüme çıkacak. İlk defa bisikletle bu yoldan gideceğim. Daha önce araba ve otobüs ile geçmiştim Kula rampalarını. Bakalım bisikletle nasıl aşacağım? Ana yola çıktığım yer tepe üzeri, aşağıda Kula kasabası görünüyor. Yani kendimi salacağım ve hop Kula’dayım.

DSCN7769

Otobüs ile geçerken her zaman gördüğüm siyah, ağaçsız ve otsuz volkan dağını bu kez bisikletim üzerinden görünce resmini çekme olanağım oldu. Otobüs yada araba ile durup resmini çekme şansım olmadı hiç bir zaman. Buradan geçerken sadece bu volkanı gördüğümden diğer volkanları göremiyordum, sadece bir tane olduğunu zannettiğim volkan tepelerinde çokça olduğunu gördüm.

DSCN7770

Kula’ya hızlıca indim ve durmadan yoluma devam ettim. Bir süre daha yol düz devam ediyor. Önümde üzeri kayalık masa dağı ve vadi görünüyor. Yol arasından geçiyor.

DSCN7772

Masa dağının olduğu yere geldim. Tepesinde kayadan bir kale var sanki, yapısı kaleyi andırıyor.

DSCN7773

İki dağın arasından giden vadideki yola yaklaştım. Soldaki masa dağının yapısı ile karşıdaki dağın toprak yapısı birbirine benzemiyor.

DSCN7774

Toprak yapısı değişik olan yere gelince burasının Kula peri bacalarının olduğunu anlıyorum. Kademe kademe yağmurdan aşınmış toprak, üzerindeki sert taşları aşındırmadığından sert yerin altını aşındırıp baca görünümü almasını sağlamış.

DSCN7775

Sonunda Gediz nehrine kavuştum. Kula peri bacalarının olduğu vadiden geçiyor. Gediz nehrinin olduğu yerde tabelası konulmuş ama öyle korkuluğu olan köprü yok ortalarda. Yol geniş bir şekilde nehir üzerinden geçiyor.

DSCN7776

Yukarıdaki vadiden gelen Gediz nehri çamurlu akıyor. Bir yerlerde yağmur yağmış olmalı.

DSCN7777

Kuyladokya vadisi.

DSCN7778

Gediz nehrinin oluşturduğu derin vadinin sağ tarafındaki yamaçtaki toprağın yapısından peri bacaları şekli almış olması nedeni ile buraya Kuladokya denilmiş. Peri bacalarının aşınmış yerlerinde kademeli olarak bir sert tabaka görünüyor. Bu sert tabakada aşınma yok diğer kısımlar aşınmaya devam ediyor.

DSCN7779

Yolun karşı tarafına dikkatlice geçiyorum. Çünkü Ankara yolu yoğun araç trafiği var. Karşıda vadiye giriş yerinde giriş tabelası konulmuş. Tabelada “Kula peri bacaları tabiat parkı” yazılmış. Kahverengi tabelada peri bacalarına 1 Kilometre kaldığını belirtmişler. Buradaki volkan tepelerine Divlit dendiğinden yolda olan Divlitleri yazmışlar

DSCN7780

Kula peri bacaları tabiat parkı girişinde yapma peri bacaları konulmuş iki tarafına.

DSCN7781

Gediz nehrini yatağı buradan görünüyor. Masa dağının dibinden sola doğru giden söğüt ağaçları nehir yatağı olduğunu belirtiyor.

DSCN7783

Biraz daha yükselince ana yol ve nehir üzerinden geçen köprü viyadük görünüyor.

DSCN7784

Masa dağındaki yamaçta da küçük peri bacaları oluşmuş.

DSCN7786

Peri bacalarının iyice belirgin olduğu yere geldim. Burası görülmeye değer muhteşem bir yer. Her peri bacası değişik yapıda ve şekilde.

DSCN7787

Yamaçların bazı yerlerinde peri bacaları oluşmuş.

DSCN7790

Bir peri bacasının oluşumu ve yapısını gösteren örnek karşımda. Toprak yapısı da bunu gösteriyor. En üstte kaya var, altında sonradan oluşmuş toprak yapısı bir metre kalınlığında. Altında ise beyaza yakın açık krem rengindeki yumuşak toprak aşınmaya yatkın. Yağmur yağdıkça yumuşak yerleri aşındırmış. Kayanın altındaki yerler durduğundan baca gibi bir yapı oluşmuş doğal olarak.

DSCN7792

Bazı yerde sıralı peri bacası, bazı yerde de tek başına kalmış peri bacası.

DSCN7793

Kalın bir direk gibi ya da minare gibi olan peri bacaları da var tek başına öylece duruyor.

DSCN7794

Peri bacaları ziyaretini bitirip aşağı, ana yola çıktım. Ana yolda bisiklet sürerken kötü bir koku burnuma geldi. Sadece iskeleti kalmış büyük bir hayvan bir zamanlar yol kenarında ölmüş. Doğadaki leş yiyicileri temizlemiş çoğunu. Çok az bir kısmı, o da işkembe ve bağırsaklar olabilir, henüz kalıntısı duruyor. Kötü koku buradan kaynaklanıyor. Resmini çekip hemen yoluma devam ediyorum.

IMG_20190429_121855

Kula rampaları başlıyor galiba. Tabela öyle gösteriyor. Kırmızı renkli çerçeveli tabelada % 6 eğim olduğunu belirtmişler. % 6 eğim o kadar zorlu değildir, bisikletle giderken hissetmezsin bile.

DSCN7795

Bu yolda bir çok defa geçmeme rağmen Gediz nehri üzerinde bir taş köprüden haberim yoktu. Yavaş yol almanın avantajlarından birisi; Her şeyi görüyorsun ve fark ediyorsun. Bulanık akan nehirde iki küçük, ortadaki büyük kemerli taş köprü karşımda, sağda duruyor.

DSCN7796

Köprüyü yakınlaştırıp büyük kemeri çekiyorum. Kemer taşları tek sıra dizili, üzerine tonoz taşları ve biraz beton karışımı ile onarılmış.

DSCN7798

Ayrıca bu köprüyü belirtir tarihi renk olan kahverengi rengi ile boyanmış, tabelaya “Çatal Köprüsü” yazılmış ve nerede olduğunu belirtmiş. Şimdiye kadar görmemiştim bu tabelayı da.

DSCN7799

Bilgilendirmek için bir de yazı yazmışlar köprü başına;

Çataltepe Köprüsü

Uşak – İzmir karayolunun kenarında, Gediz Nehri üzerindedir. Kesme taş ve kayrak taşlardan yapılmıştır. Ortada büyük, her iki yanında daha küçük olmak üzere yuvarlak kemerli üç gözdür. Orta ayaklarında, suyun köprü ayaklarına zarar vermesini önlemek amacıyla sel yaran adı verilen çıkıntılar çıkıntılar mevcuttur. Yarısı kırık ve kaybolmuş bir kitabesi olan köprünün uzunluğu 53 metre, genişliği 3,10 metredir. Bazı kaynaklarda Ulucaklı Hacı Mustafa oğlu Ahmet Ağa tarafından bir onarım yapıldığı yazmaktadır. Ne zaman yapıldığına dair bir bilgi mevcut değildir. Zarif bir köprüdür.

DSCN7800

Taş köprünün üst tarafından çekiyorum komple. Yoldan toprak – çakıl karışımı döşeme ile köprüye iniyor. Köprüden de karşı tarafa geçiliyor.

DSCN7801

Nehir yatağına inmek için köprünün başlangıcındaki yerin yanına bisikletim KUZ’u park ediyorum. Karnım da acıktığından ekmeğimi ve barbunya konserveyi kahve takımlarımla birlikte aşağıya indiriyorum

DSCN7802

İlk olarak barbunya konserve ile karnımı bir güzel doyuruyorum, ardından kahvemi cezveye koyup ocağa sürüyorum.  Nehir kenarında mil toprağı olan düzlükte kahve pişiriyorum Urim Baba’nın kahvesi Maksat muhabet logo basılı rüzgarlık içinde cezvenin sapı görünüyor. Gediz nehri aşağı doğru akıyor.

DSCN7803

Hava sıcak olduğu için küçük bir söğüt ağacının gölgesi altındayım. Kahve pişerken taş köprü kemerleri ile birlikte çekiyorum.

DSCN7805

Kahve pişti, fincana doldu ve taş köprü manzaralı kahveyi içmeye başladım. Fincanım elimde, taş köprü ile resmini çekiyorum. Şimdiye kadar kimsenin içmediği yerde kahve kokusu yayılıyor. En güzel yerde kahve içilmez mi? Gediz nehri bulanık akıyor. Bu resmi öne çıkmış görsel olarak seçiyorum.

DSCN7807

Nehir yatağında akan su ile aynı hizadayız. Nehir yatağından taşmadan akıyor. Kenarda çimenler bitişmiş, yanında da daha fide ve büyümekte olan söğüt yaşama tutunmaya çalışıyor.

DSCN7810

Daha büyük söğüt ağaçlarının saklım saçak dalları nehrin sularına değiyor.

DSCN7812

Sazlar da var nehir kıyısında, sazların çiçeği de uzun bir sapın ucunda sosis gibi, kahverengi ve tüylü olarak rüzgarda salınıyor. Çünkü çiçek sapın ucunda ağır kalıyor. Evlerde süs olarak vazoya konuyor bu çiçekler. Yıllarca da bozulmadan kalıyor vazoda.

DSCN7813

Nehrin içinde kalmış otlar da tazeliğini koruyor. Yağan yağmurda biraz yükselmiş sular bulanık akıyor.

DSCN7814

Kalın gövdeli söğüt ağaçları da var karşı kıyıda. Bir dalı yere yapışmış durumda.

DSCN7816

Kahvemi içip bir süre dinlendikten sonra kahve takımlarını toplayıp yukarıya çıktım. Bisikletim KUZ beni bekliyordu. Zaman geçirmeden yola çıktım. Gediz nehri bu kez sol tarafa geçiyor. 2. Köprüden geçiyorum. Tabelada Gediz II yazıyor. Bu köprüde demir korkuluklar var.

IMG_20190429_142513

Sonunda Kula rampalarını bitirdim. Tabelada yazan “Çataltepe geçidi Rakım : 650” yazısı yokuşun bittiğini belirtiyor. Bisikletim KUZ park etmiş tabela yanında. Sosis çantanın üzerinde güneş paneli bağlı. Bataryayı şarj ediyor Güneş enerjisi ile. Kula rampalarını çıkarken zorlanmadım bile.

DSCN7818

Geçitten sonra rampa aşağı iniyorum bir süre. Düzlüğe gelince çay molası veriyorum. Yoldaki reklam tabelasında köfteci birinin köfteciye ne kadar kaldığını belirtiyor. Her 500 metrede bir tabela koymuş. Belki 100 tane tabela var. Bu kadar reklam tabelası konmaz ki, yoldaki göz zevkimizi bozuyor. Aynı zaman da bıktırıyor. Köftecinin olduğu tesislere gelip park yerindeki arabalara bakınca kazık bir yer olduğunu anladım. Kazık yemektense yoluma devam ederim. Neyse ki yanında kamyonların park ettiği bir yer görünce hemen daldım ve duble bir çay ısmarladım. Burada kazık yemeyeceğimi biliyorum. Çünkü kamyoncuların durduğu yerlerde duracaksın, hem taze, hem ucuz olur böyle yerler. Çayımı içtim, parasını ödeyeyim dedim sahibi para almadı. Kendisine teşekkür ediyorum çay için. Çay molasını verdiğim yer Güre köyü. Buradan biraz ileriden girişi olan yola saptım sola doğru. Kalabalık, trafiği çok ve gürültülü ana yoldan sakin, huzurlu, arabanın olmadığı yolda bisiklet sürmek gibisi yok. Oh be Dünya varmış. Sakin yola girer girmez hemen bir çeşme çıktı karşıma. Oysa ana yolda pek çeşme yoktu geldiğim kadar. Çeşmeden sularımı tazeleyip dolduruyorum Bisikletim KUZ park etmiş çeşmenin yanında. Çeşmenin olduğu yer dikdörtgen taşlardan örülmüş, uzun yalağın olduğu yerde ise gelişi güzel, düzensiz taşlar örülmüş. Bir borudan sürekli su akıyor yalağın içine.

DSCN7820

Çeşmenin başına, mermere Reyhan Çeşmesi 2006 yazılmış. Üstünde de Arapça Bismillahirrahmanirahim yazılmış.

DSCN7821

Su yuvarlak oyulmuş mermer içinden akıyor.

DSCN7822

Mermer borudan akan suyun berraklığı o kadar net ki iyice yakından çekiyorum.

DSCN7825

Çeşmenin olduğu yerin yakınında toprak yoldan gideceğim. Çeşme solda, KUZ park etmiş ve çamların arasından giden toprak yol.

DSCN7827

Toprak yolda giderken tarihi bir yerde olduğumu tabelada yazan yazı belirtmiş. Burada Aktepe Tümülüsü var. Tabelada yazan;

Aktepe Tümülüsü Güre

Güre beldesinin yaklaşık 4 km. kuzeybatısında doğal bir tepenin üzerinde yer almaktadır. Yaklaşık 10 m. yüksekliğinde 40 m. çapındadır. 1966 – 1968 yılları arasında kaçak kazılarla tahribe uğramıştır.1987 yılında Uşak müze müdürlüğü tarafında yapılan kurtarma kazısı sonucu kesme kireç taşlarından tapılmış dikdörtgen planlı mezar odası bulunmuştur. Bindirme tekniğiyle inşa edilen mezar odası mimari yapısı ve bulunan seramik parçaları ile M:Ö: 520/ 480 yıllarına tarihlenmektedir. Aktepe tümülüsü, yapısıyla yöremizdeki Lidya dönemi tümülüslerinin önemli örneğidir.

DSCN7828

Doğanın içinden, yeşillikler ve ağaçlar arasından Gediz nehrini takip ediyorum. Küçük bir kanaldan sular akıyor bahçe sulaması için. Kanal Gediz nehrinden geldiği belli.

DSCN7829

Girdiğim toprak yol beni kestirmeden Gediz yoluna çıkaracak. Zaten Gediz nehri de yola yakın akıyor.

DSCN7830

Gediz nehri üzerinden geçen bir köprüdeyim. Nehir buralarda az aksa da yine de debisi yüksek. Kıyısında söğüt ağaçları var.

DSCN7832

Nehir kendi yatağını bulmuş, insanlar da kıyılarına tarlalar, bahçeler yapmış. Nehrin bereketinden faydalanıyorlar.

DSCN7833

Gediz nehrini çekerken daha ileride bir taş köprü daha görüyorum. Köprü epey uzakta, oraya giden yol da yok. Büyük bir göz yanında daha küçük ve devamında üç küçük göz daha var olduğunu görüyorum Köprü sanki yeni onarılmış gibi.

DSCN7834

Yol ayrımına geldim, sağa ve sola giden yol tabelaları dikkatimi çekti. Halilefendi 5 km sağı gösteriyor. Altında Karakuyu 3, Üçkuyular 12 solu gösteriyor. Akbulak  ve Zahman 10 Sağ tarafı gidileceğini gösteriyor. Dikkatimi çeken ise ortada Üçkuyular yazması. Evime yakın, merkezi bir yer olan Üçkuyular İzmir’de bir mahalle. Bana yakın geldi nedense Üçkuyular yazısı. Memleket özlemi sanki. Benim yolum Akbulak tarafı, yani sağa doğru.

DSCN7835

Yol sola, sağa doğru dönemeçli, ormanlık bir alandan gidiyor.

DSCN7836

Gediz üzerinden geçen dar bir köprüye geldim. Uyarı olarak köprünün iki yanına da dik birer tabela, yan çizilmiş kırmızı beyaz şeritler ve köprü korkuluğu kırmızı beyaz renklere boyanmış. Bir arabanın geçebileceği kadar genişlikte olan köprüyü dikkatli geçmek gerekiyor araçlar için. Bisikletçiler için köprü geniş.

DSCN7837

Köprünün üzerinden akan Gediz nehrini çekiyorum. Sol tarafta söğüt ağaçları, sağda düz çimenlik alan var.

DSCN7838

Nehir köprünün altından geçip gidiyor denize kavuşmaya.

DSCN7839

Köprüyü geçerken akşam olmak üzereydi ve köprüyü geçer geçmez, sağda tulumba görünce burada kamp yapabilirim deyip hemen uygun düzlükte kampımı yapıyorum. Tulumbanın yanına şişede su koymuşlar. Suyu tulumbaya koyup kolu çekerek suyu aşağıdan gelmesini sağlıyorum. Hava kararırken yemeğimi yedim, akşam kahvesi. Ardından akşam çayı iki bardak iyi gitti. Artık sona yaklaştım sayılır. Yarın Murat Dağına çıkarım diye tahmin ediyorum. Sabah ola hayrola. Nehir yakın olduğundan sivrisinekler peydah oluyor hava karardıktan sonra. Üzerime kalın ceketimi giymiştim daha önce. Buralarda akşam hava serin oluyor. Hem sivri sinekler her ne kadar beni sokmasa da korunmak gerek. Fazla geç olmadan çadırıma girip yatıyorum.

Bu gün yaptığım yol yaklaşık olarak 80 Kilometre civarı.

Bu gün yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Suyun Kaynağına Yolculuk Gediz Nehri 5. Gün

28 Nisan 2019 Pazar

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Delibaşı köyü – Kaplan – Emre – Saraçlar köyü

 

Ben yürürem yane yane, Aşk boyadi beni kane
Ne akilem ne Divane, Gel gör beni aşk neyledi
Gah eserem yeller gibi, Gah tozaram yollar gibi
Gah akaram seller gibi, gel gör beni aşk neyledi

Akan sulayın çağlaram, Dertli cigerem dağlaram
Şeyhim anuban ağlaram, gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni, ya vaslına erdir beni
Çok ağladım güldür beni, gel gör beni aşk neyledi

Mecnun oluban yürürem, ol yari düşte görürem
Uyanıp melul oluram, gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus biçareyem, baştan aşağı yareyem
Dost ilinden avareyem, gel gör beni aşk neyledi

Yunus Emre

 

Öne çıkmış olan görsel, bisikletim KUZ toprak yolda park etmiş, hafif eğimli yamaçta makilik meşe ağaçları seyrek.

DSCN7745

Gece boyu çakalların ağlamaya benzer ulumaları ile geçirdim. Sanki yaramaz çocuklar ortalıkta ağlamaya benzer uluyarak geziniyorlar. Bir ara çadırımın dibine kadar geldiklerini hissettim. Etrafımda gezindiklerini biliyorum. Kuvvetlice bir kaç kez öksürünce bütün bağırışlar, ulumalar, ağlaşmalar kesildi. Bir daha da seslerini duymadım sabaha kadar. Gün ağarınca kalkıp çeşmede elimi, yüzümü yıkıyorum. Sabah kahvaltımda çay demleyip yumurta kaynatıyorum iki tane. Sabah kahvaltısı önemli. Güne başlarken iyi beslenmeliyim, çünkü pedal basmak, hele inişli- yokuşlu toprak arazide kolay değil. Bol enerji gerekiyor. Kahvaltım zengin, bal ve zeytin de var. İşin pratiğini öğrendim sayılır; balı yarım litrelik pet şişeye dolduruyorum, böylece taşırken baldan yapış yapış olmuyor. Bir de zeytin tanelerini kapağı sıkı kapalı, ağzı geniş şişede taşıyorum. Şişe çantada dik durunca içindeki yağ dökülmüyor. Yiyeceğim kadar zeytini tabağa döküyorum, balı da şişeden ekmek lokmasına döküyorum. Böylece temiz bir kahvaltı yapmış oluyorum. Yumurtayı da barbunya konserve kutusunda kaynatıyorum. İki yumurta yaklaşık 11 dakikada pişiyor. Cep telefonumda alarmı kuruyorum. Alarm çalınca ocaktan yumurtaları indirirken daha önce demlediğim çay da oturmuş oluyor.

Kahvaltımı güzelce yaptıktan sonra takım taklavatları toplayıp çantalara yüklüyorum. Gece telefonumu şarja bağladığım powerbankı Güneş paneline takıyorum dolsun diye. Akşama kadar ne doldurursa. Güneş paneli bagajdaki sosis çantasının üzerinde. Her şey hazır olunca yola çıktım. Biraz yüksekten gidiyorum, Aşağıda akmış lav kayalıklarını görüyorum arazide.

DSCN7709

Bazı yerde yol iyice yaklaşıyor lav kayalıklarına. Her ne kadar siyah renk görünümde ve ot bitmese de küçük ağaçlar seyrek olarak kaplamaya başlamış kayalıkların üzerini.

DSCN7712

Arazide bir yerden akan lav kayalıkları bazı yerde geniş bir alana yayılmış.

DSCN7713

Yeşil ağaçlar ve ekili buğdayların arasından lav kayalıklarının siyah rengi ile kontrast renk oluşturmuş.

DSCN7714

Manisa Kula ilçesinde bulunan Kula Volkanları ve çevresi, volkanik özellikli jeolojik yapıya sahiptir. Kula yöresinde volkanik etkinlikler dördüncü zamanın başlarına kadar sürmüş ve genç volkanlar oluşmuştur. Sönmüş küçük volkanların bulunduğu bu alanda, çeşitli dönemlerde püskürmeler olmuş ve lav akıntıları çevreye yayılmıştır. Bu özelliğinden dolayı tarihte Kula ve çevresine Yanık Ülke (Katakekaumene) denilmiştir.

İzmir- Ankara yolu üzerinden de izlenebilen volkanik tepelerin en büyükleri Sandal ve Kara Divlit’tir. Kula ilçe merkezinden başlayarak, Demirköprü Barajı’nın batısına kadar uzanan volkanik alan 600- 700 metre yükseklikte bir yayla üzerindedir. Bu yayla, kuzeyde Gediz Nehri ve güneyde Alaşehir- Salihli Grabeni ile sınırlanmıştır. Bu alanda volkan konileri, Alaşehir- Salihli Grabeni’nin (Gediz Grabeni) uzanımına uygun olarak kuzeybatı-güneydoğu yönünde irili ufaklı bir şekilde dizilmektedir ve graben kırık sistemi ile ilgilidirler. Volkanizma tipik çatlak “Fissür” volkanizmasıdır ve tüm lavlar “Aa” tipi olup üzerlerindeki blok ve pürüzlerdeki girinti ve çıkıntıların büyüklükleri birkaç santim ile 1 metre arasında değişir. Lavlar ve cüruflar üzerinde bol miktarda “hornitos”lar bulunur. Yer yer de lav tünelleri izlenmektedir. Tüm volkanlar “maar” tipi volkanlardır. Volkan konileri “sinder” ve “spatter” tiptedirler ve yaşları ile aşınma dereceleri bakımından bazı farklılıklar gösterirler.

Özellikle yaşlı konilerde kraterler daha iri olup daha genç konilerdeki kraterler nispeten küçüktür. Konileri lav, lapilli, cüruf ve çeşitli irilikteki volkan bombaları gibi piroklastikler (tefra) oluşturmaktadır. Sayıları yetmişi bulan bu konilerin çevrelerinde, çıkardıkları siyah bazaltik lav akıntıları görülmektedir. En genç koniler güncel koni görünümündedirler ve halk bunlara “Divlit” adını vermektedir. Bazı volkan konilerinde ise kraterler çifttir. Çalışma alanında yapılan araştırmalar sonucu Kula volkanitlerinin aralıklı üç ayrı evrede etkin oldukları saptanarak Burgaz volkanitleri; Elekçitepe Volkanitleri ve Divlittepe Volkanitleri olarak adlandırılmışlardır.

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/manisa/gezilecekyer/kula-volkanlari

Divlit volkanının resmini çekiyorum.

DSCN7722

Kaplan köyüne yaklaşırken yolda gezinen iki adama rastladım. İsimlerini not almışım; Canan ve Emir. Durup muhabbet ediyoruz bir süre. Canan kamyon şoförlüğü yaptığını söylüyor. Köyde bu gün hayır yemeği dağıtacaklarını ve beni de yemeğe davet ettiler. Beni bisikletli görünce Canan çocukluğunda başından geçen bir olayı anlatıyor. Canan ve Emir köyde bir bisiklet bulup biniyorlar. Bisiklet eski ve frenleri tutmuyor. Çocuklarda deli cesareti olur ya öylece ikisi bisiklete binip yokuş aşağıya çılgınlar gibi gitmişler. Haliyle frenler tutmadığı için ilk dönemeçte tarlaya uçmuşlar ikisi de. O gün yaşadıklarını gülerek neşe içinde anlattılar bana. Hikayelerini dinledikten sonra yoluma devam edip köy çeşmesine vardım. Okulun bahçesinin duvarı boyunca çeşme yalağı yapılmış uzunca. Çeşme aynası da kalın biçimde duvardan yukarıya kadar çıkmış. Bir borudan yalağa su devamlı olarak akıyor. Suyun aktığı yerde köpükler var. Yerde kalın hortumlar duruyor.

DSCN7723

Boru demirden olduğu için paslanmış epeyce. Herhalde deterjanla bir şeyler yıkanmış, yalağın içi köpüklenmiş.

DSCN7724

Okulun bahçesinde üç iri taş üzerine kazan konulmuş. Altında odunlar yanıyor. Kazan üzeri büyük tencere kapağı ile örtülmüş.

DSCN7725

Okulun bahçesinde Mayıs ayının çiçeklerinden mor salkımlı leylak açmış, kokusu ortalığa yayılıyor mis gibi.

DSCN7727

Köylerde pek insan kalmamış, insanlar azalınca çocuklar da yok. Çocuklar da olmayınca köy okulu kapanıp taşımalı eğitime geçmişler. Okul binasında köylüler ortak alan olarak kullanıyorlar. Okulun duvarına ünlü şairimiz Nazım Hikmet Ran’ın şiirinden bir kuple yazılmış;

Yaşamak bir ağaç gibi

tek ve hür ve bir orman

gibi kardeşçesine

DSCN7728

Bu gün pazar, köyde oturmayanları çağırmışlar hayır yemeğine. Diğer büyük şehirlerde oturanlar arabaları ile babalarının köyüne gelip toplaşmışlar köy okulun bahçesine. Bahçeye dikilen çam ağaçlarının gövdelerinin kalınlığına bakarsak okul binası çok eski olmalı. 60 yada 70 yıl olmalı. Ağaçların boyu da çok büyük.

DSCN7729

Kestikleri hayvanın etleri kazanda pişiyor. Sürekli olarak dal parçalarını kazanın altına sürüyorlar.

DSCN7730

Köz haline gelmiş  ateş nar gibi kıpkırmızı renkte. Optik zoom ile çekiyorum yakınlaştırıp közü.

DSCN7732

İki genç delikanlı yere serilmiş kilime uzanarak bilek güreşi yapıyorlar çocukluğundaki gibi. Böyle bilek güreşini yaşadıkları şehirlerde yapmaları olanaksız. İş, güç, hayat telaşı onları bir araya getirmiyor şehirlerde. Anca babalarının köyünde toplanınca bilek güreşi yapabiliyorlar. Güreş yapanlardan birisi İzmir’de mali müşavirlik yapıyor Bornova da. Köylülerin dediğine göre çocuklar okuyup üniversiteyi bitiriyorlar. Babaları gibi köyde hayvancılık ve tarımla uğraşmak istemediklerinden şehirlerde iş bulup kalıyorlar. Böylece köylerde insan kalmıyor. Bir yada iki kuşak sonra köyde kimse kalmayacak gibi.

IMG_20190428_123734

Kazanda etlerin pişmesi uzun sürdü. Epey bekledim yemeğin pişmesini. Sonunda etler pişti ve etli pilav yedim bir tabak. Fazla oyalanmadan yoluma devam etmeliyim diyerek izin istedim. Çeşmeden sularımı tazeleyip dolduruyorum. Deminki köpükler kalmamış yalakta, su tertemiz akıyor borudan yalağa.

DSCN7734

Toprak olan yolda gidiyorum tek başıma, kimseler yok, in cin top oynuyor arazide. Etraf maki ağaççıkları ile seyrek olarak yeşilliğe bürünmüş.

DSCN7740

Bisikletle gidince her şeyi görüyorum. Bunlardan birisi hayatını, geleceğini garanti altına almak için sürekli uğraşan bok böceklerini görünce duruyorum. Bir yerden buldukları hayvan bokunu yuvarlak bir top şekline getirerek götürmeye çalışıyorlar. İki tane kara renkli bok böceği küçük taşların üzerinden güvenli bir yere götürmeye çalışıyorlar. Bu yuvarlak top boku yemek için değil. Yumurtalarını içine bırakacaklar. Zamanı gelince yumurtadan çıkan böcekler bu besin ile bir süreliğine karnını doyurup yaşayacaklar. Böylece nesilleri devam edecek. Bütün uğraş gelecek nesiller için.

DSCN7743

Şimdiye kadar kimsenin geçmediği bu yerlerde tekerlek izlerimi bırakıyorum hafif ıslak toprağa.

DSCN7744

Arazideyim ve tek başınayım. Bisikletim KUZ toprak yolda park etmiş durumda. Turuncu sosis çantam bagajın üzerinde güneşten parlıyor Etrafta maki çalılıkları. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

DSCN7745

Bazı yerde yol yol olmaktan çıkmış. Ne giden olmuş ne de gelen. Yol otlardan neredeyse kaybolmak üzere. Gelip geçen olmayınca iz de yok. Ama yol buradan gidiyor, ben de yolu takip etmek zorundayım. Bu yolun beni hedefime ulaştıracağını biliyorum.

DSCN7746

Kimseni geçmediği yolda sakince gidiyorum, tek başınayım. Yol hafif bir inişe geçti, ileride çeşme olduğunu öngördüğüm bir duvar gördüm. Ön tarafı da ıslaktı. İçimden çeşmede mola vereyim de bir kahve içeyim diye düşündüm. Tam çeşme önüne geldiğimde iki tane azman köpek serinlemek için yattıkları yerden beni birden bire görünce kalkıp havlamaya başladı. Ben de refleks olarak hemen bisikletimden inip savunma pozisyonumu aldım. Sanırım iri azman köpekler genç ve beni birden bire görünce korktular. Onlar da savunma pozisyonlarında sadece havlamakla yetiniyorlar şimdilik. Çünkü çeşme onların bölgesi değil ve koyun sürüsü ile birlikte gelmişler, çamurda serinliyorlar sıcaktan. Köpekler havlamaları kesilmiyor, etrafa baktım, biraz ötedeki yamaçta koyunların çıngırak sesleri geliyordu. Yamaçta otluyordu koyun sürüsü.  Köpekleri nasıl def edeceğim diye düşünürken çobanın sesini duydum. Çobana avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım;

Çoooobbaaaan çooobbaan, ulaaannn çoobaaaaaaaannn, gel de köpeklerine sahip çok çooobann

Çoban konuşmaya devam ediyor ve aşağıya inmiyor bir türlü. Derken daha iri bir çoban köpeği daha güçlü havlayarak sürünün olduğu yerden aşağıya inmeye başladı. Şimdi ayvayı yedim işte, bakalım nasıl defedeceğim üç köpeği. Bisikletimin ardında duruyorum kıpırdamadan, bir taraftan da çobana sesleniyorum. Üç köpekle baş başa onlar havladı ben çobana bağırdım bir süre. Sonradan gelen erkek çoban köpeği iki köpeğin babaları olmalı. Daha iri cüsseli ve sesi daha gür çıkıyor havlarken.

Neyse çoban aşağıya cep telefonunla konuşarak indi, yanıma gelince telefon ile konuşmasını bitirdi ve selam verdi. Çobana;

“Arkadaş o kadar bağırdım çağırdım niye inmiyorsun aşağıya, köpeklere yem mi edeceksin” diye söyledim. O da;

“Korkma bir şey yapmazlar” dedi. Gerçi korkmadım ama biraz tırstım desem yeridir. Daha beter durumlarda kalmış olsam de hepsini def etmesini bildim sonuçta. Şimdiye kadar bölgelerinden geçtiğim için havlayıp durdular, öyle ısırmak için saldıran olmadı. Aklıma nedense kediler daha sevimli geldi. Kedilerin yoldan geçen yolculara saldırdıklarını, ısırdıklarını görmedim. Sadece kendini sevdirmek için sırnaşanları, yiyecek istemek için miyavladıklarına denk geldim. Gerçi evde rotvaydır köpeğimiz var, onu sevip okşuyorum. Başkaları korksa da alışkınım iri ve güçlü köpeklere.

Çoban gelince köpekler haliyle susup çamurlu serin yere yattılar. Çoban ile muhabbet ediyorum, bir yandan da kahve takımlarını çıkarıp kahve yapmaya başladım. Koyun sürüsü kendisine ait olduğunu, bankadan kredi çekip tarla alıp çocuklarının okuması için geleceğe yatırım yapmaya çalıştığını anlattı. Yarım düzine çocuğu varmış. Dedim “Neden bu kadar çocuk yaptın” diye. O da “Allah rızkını verir” diye cevapladı. Kahve pişti, fincana döküp ikram ettim çobana. Kahve içerken çobanla birlikte elçek resim çekiyorum çeşmenin başına oturmuş olarak.

IMG_20190428_164959

Kahveleri içtik, takımları çantaya yükledim ve çoban ile vedalaştım. Çoban sürünün başında koyunları otlatmaya devam etti, köpekler de sürünün önüne geçerek gözden kayboldular.  Ben de ıssız arazide yoluma devam ettim. Buradaki tarlalarda ekilen buğdaylar yeni büyümeye başlamış.

DSCN7747

Yeşil buğday tarlaların uzaklarında volkanik dağ görünüyor. Bölgedeki dağların, tepelerin bir çoğu kendini belli ediyor volkanik oldukları.

DSCN7748

Yolum Emre köyüne vardı. Burası Yunus Emre ve Taptuk Emre’nin köyü. Hazır Emre köyüne gelmişken türbeyi de ziyaret edeyim dedim. Bisikletim KUZ beton taş döşeli yol kıyısında park etmiş durumda. Arkada çam ağaçları gölgesinde taş ile yapılmış türbe binası var. Solda kısa bir duvar ve demir kapı var. Sağda ise duvar yok ve üç basamakla çıkılan türbenin avlusu.

DSCN7749

Burada Yunus Emre’nin mezarı olduğu söyleniyor ama kesin değil. Türbenin dışına mermer taşına kabartma olarak “Yunus Emre Hazretleri” yazılmış. Yazılı taşın etrafı çerçevelenmiş. Bu yazılı taş iki ayak üzerinde bahçede duruyor.

DSCN7750

Türbenin duvarına aynı taş çerçeveli mermere “Tapduk Emre Hazretleri” yazılmış. Burası Taptuk Emre’nin dergahı. Ölünce de mezarını buraya yapıp türbeye çevirmişler. Kula belediyesi de türbeyi onarıp etrafı beton taş ile döşemiş. Buranın ziyaretçileri çok.

DSCN7751

Bahçede, türbe girişinde mermere Yunus Emre’nin şiiri yazılmış;

Taptuğun tapusuna

Kul olduk kapusuna

Yunus miskin çiğ idik

Piştik elhamdülillah

DSCN7752

Türbenin içine girip ölmüşler için duamı edip çıkıyorum dışarı. Bisikletime binip yoluma devam ediyorum. Volkanik lav kayalarının dibinden geçiyorum.

DSCN7754

Her yerde volkanik lav kalıntıları yok. Normal toprak rengi ve arazide uzun yalağı olan çeşme görüyorum. Çeşme sürekli aktığından az aşağısında küçük bir gölet oluşturmuş. Sürüler buraya gelip susuzluğunu gidererek bir taraftan da gölette serinliyorlar sanırım. Önümde bir taş yığını var, taşlar ufak.

DSCN7755

Ekin tarlasında başaklar yeni çıkarak boy vermiş. Hafif rüzgara boyun eğip bir sağa bir sola, ağırlaşmaya başlayan başaklarını sallıyorlar dans eder gibi. Bir süre başakların dans edişini izliyorum. Başakları izlemek huzur veriyor. Ruhum benimle birlikte dinginleşiyor. Çünkü hızlı gitmiyorum ve ruhum geride kalmıyor. Doğada olmak ne güzel tek başına ve hür.

DSCN7757

Sandal Divlit volkanı karşımda. Volkanın bana bakan tarafındaki krater duvarı yok, akıp gitmiş. Volkanın dibinde bir köy görüyorum, yolum oraya gidiyor ve akşam olmadan kamp yerini bulmam gerek.

DSCN7758

Volkanın dibindeki Saraçlar köyüne geldim. Köyün içinden geçerken geniş okul avlusunu görünce direk daldım. Avlu tamamen beton taş ile kaplı. Tek katlı okul binası sarı boyalı ve eğitim olmadığı için bakımsız görünüyor. Bisikletim KUZ Atatürk büstünün olduğu kaide önünde park edip uzaktan okul binası ile resmini çekiyorum

DSCN7759

Bu köyde kamp yapmaya karar verdim. Atatürk büstü önüne çadırımı kurdum. Çadırı kurarken meraklı köy çocukları da etrafıma toplandı. Çadırı kurduktan sonra gidon çantamdaki BayKuş kesemi aldım. Çocuklara bakkalı sordum ve gelin hep birlikte bakkala gidelim diye davet ettim. Çocuklarla bakkala gidip ne isterseniz alın bakalım deyince her çocuk kendi istediği şeyi aldı. Bisküvi, çikolata ve şekerleme. Dondurma henüz yok. Bir de lastik top alıp çocuklara verdim. Hesabı ödemeye gelince Bay Kuş kesemdeki bozuk paraları çıkarıp vereyim dedim. Kadın olan bakkal teyze nedense 5, 10 ve 25 Kuruş paraları kabul etmedi. “Neden?” diye sorunca “Burada geçmiyor” dedi. “Öyle şey mi olur, Türk parası nasıl geçmez” desem de bakkal teyze Nuh dedi peygamber demedi. 1 Liralık bozuk paraları kabul etti ve hesabı ödedim.

Çocuklarla beraber okulun bahçesine geldik. Beraber yeni top ile futbol oynamaya başladık. Çocuklar sevinçle top oynuyorlardı. Ben de onların sevincine ortak oldum. Hava kararmaya yakın, tam da ezan zamanında çocuklar evlerine dağıldı. Ben de akşam yemeğimi yiyeceğim ama bir türlü katlanır küçük sandalyemi bulamadım. Çadırın içine, çantalara defalarca baktım ama bulamadım. Neyse herhalde çocuklar aldı deyip yere matı serip oturdum. Akşam yemeğimi yedim, kahvemi pişirip içtim. Çay demlemedim çünkü köy kahvesi yakında olduğundan  orada içeceğim çayı. Bir ara köyün muhtarı geldi, muhtara kimliğimi verip jandarmaya baktırmaya gitti. Sonra kimliğimi geri getirdi. Ben de kahveye gidip köylülerle çay içtim. Bir süre sohbet ettik. İçtiğim çay parasını ödemeye kalktığımda parasını almadı kahveci. Ben de teşekkür edip fazla geç olmadan çadırıma dönüp yattım. Bu gün Kaplan köyündeki hayır yemeği için çok durduğumdan az bir yol kat ettim. Ne yapalım bu gün yeter, nasıl olsa acelem yok.

Bugün yaptığım yol yaklaşık olarak 26 Kilometre civarı.

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc

Suyun Kaynağına Yolculuk Gediz Nehri 4. Gün

27 Nisan 2019 Cumartesi

(Kör arkadaşlar için betimleme yapılmıştır)

Kurşunlu kaplıcaları – Demirköprü barajı – Delibaşı köyü

 

Işıldıyor kanat seslerinde kuşların 
İlk uçtukları günün altın sevinci. 
Karlı dağlardır sefere çıkmış, 
Vadideki suyun şırıltısında. 
Ben gülüm, ben karanfil, ben de yasemin diyor, 
Renk renk kokularla çiçekler, 
Sahiplerinden memnun evlerin bahçelerinde.
Cahit Sıtkı Tarancı

Öne çıkmış olan görsel, servi ağacının gölgesine oturmuşum, taş duvara Lava çiftlik sahibi olan Lale hanım ile kahve içerken. Aşağıda Demir köprü baraj göleti manzarası.

IMG_20190427_174236

Bir zamanlar Afrika’da kayıp bir şehri aramakta olan arkeologlar, beraberlerindeki eşya ve yükleri, hayvanların ve yerlilerin yardımı ile taşıyarak uzun bir yolculuğa çıkmışlar. Kafile zor tabiat şartlarında, balta girmemiş ormanların içinde ilerleyerek, nehirleri, çağlayanları geçerek yolculuğa günlerce devam etmiş.

Fakat günlerden bir gün yerlilerin bir kısmı birden durmuşlar. Taşıdıkları yükleri yere indirmişler ve hiç konuşmadan beklemeye başlamışlar. Ulaşmak istedikleri yere bir an önce varmak isteyen batılı arkeologlar bu duruma bir anlam veremeyip, zaman kaybettiklerini, bir an önce yola devam etmeleri gerektiğini anlatarak, yerlilerin neden durduklarını öğrenmek istemişler. Fakat yerliler büyük bir suskunluk içinde sadece bekliyorlarmış. Bu anlaşılmaz durumu yerlilerin dilinden anlayan rehber, onlarla bir süre konuştuktan sonra arkeologlara dönüp yerlilerin neden durup beklediklerini bir cümle ile anlatmış;

“Çok hızlı gidiyoruz. Ruhlarımız geride kalıyor.”

Akşam sıcak havuzun getirdiği rahat bir uykudan sonra erkenden uyanıyorum. Gün henüz ağarmakta ve bütün bülbüller, kara tavuklar en güzel aşk şarkılarını söylüyorlardı akan çayın etrafında. Uyanır uyanmaz yatığım yerden doğrularak kuş seslerini bir süre dinledim çadırımın içinden. Ne güzel dinlemek kuşların aşk şarkılarını, insana huzur veriyor. Bu aşk şarkılarını duyuyorum ama ruhum sanki yokmuş gibi, hissetmiyorum. Afrikalı yerlilerin ruhlarını bekledikleri durum aklıma geliyor. Dün hızlı gelerek ruhumun geride kaldığını hissettim. Bir süre ruhumun geri gelmesini bekleyeceğim. O yüzden acele etmemeliyim bu gün. Sabah olmasına rağmen çadırımı toplamadım. Festivaldekilerle birlikte kahvaltıyı yapıp yiyorum. Kahvaltıdan sonra fotoğraf makinemi alıp resim çekmeye başladım. İlk olarak festivalin pankartını çekiyorum. Pankartta Kurşunlu çayı manzarası ve 4. Manisa bisiklet festivali Salihli yazısı yazılmış. En üstte de Manisa bisiklet spor kulübü derneği 2014 logosu etrafına yazılmış.

DSCN7666

Bentten dökülen suların köpükleri ile yakından çekiyorum.

DSCN7667

Sık sık bentler ve dökülen suları çekiyorum. Çayın dibinde çınar ağaçları kaplamış.

DSCN7668

Yukarıdan akan suyu ve tam dökülürken yakınlaştırıp çekiyorum Suyun temizliği buradan belli oluyor.

DSCN7671

Festivale katılan bisikletçiler bu gün ki rotalarına gidecekler. Rotaları Bozdağ, zorlu bir tırmanış bekliyor. Yeşil çitler arasından toplanmaya giden bisikletçiler dar yürüme yolundan gidiyorlar.

DSCN7675

Bisikletçiler yolda toplanmaya başladılar.

DSCN7677

Epey kalabalık bir grup oluşturdular, yolu kapladılar tamamıyla.

DSCN7678

Aralarında tanıdığım Akay Özkan ve arkadaşı poz veriyorlar bisikletin üzerinde. Ben onlara iyi turlar diliyorum. Onlar da bana iyi yolculuklar diliyorlar.

DSCN7679

Bisikletçiler hareket edip gittiler. Kampta yalnız kaldım bir kaç kişi dışında. Hiç acelem yok, ruhum geride kaldığı için bekleyeceğim gelmesi için. Bentten dökülen çay ve çadır kamp alanını çekiyorum ağaçların arasından.

DSCN7680

Kurşunlu çayının yukarısına doğru gitmeye başladım. Çay kıyısında taş döşenip piknik masaları konulmuş. Çay kendi yatağında akıyor sakince. Vadinin dibinde olduğumuzdan henüz güneş ışıkları ulaşmıyor çay yatağına.

DSCN7681

Karşı kıyıdaki yamaçta küçük bir su değirmeni ve çarkını görüyorum. Yukarılardan gelen su ağaç kabuklarından yapılmış arklardan çarka akıyor. Çarkın olduğu yerde küçük bir bina yapılmış tahtadan. Çarktan dökülen sular taşlardan yapılmış kanaldan çaya doğru düz olarak akıyor.

DSCN7682

Düz duvar gibi yamaçlardan akan suların meydana getirdiği sarkıtlar oluşmaya başlamış kayalarda

DSCN7683

Sanki cennette yürüyor gibiyim, çay üzeri ince dallı ağaçlarla kaplanmış. Ortada yatağında akan çay, cıvıldayan kuşlar. Güneş ışıkları az olarak gelse de hava mükemmel.

DSCN7684

Yamaçtan sular çaya minik bir şelale gibi akıyor. Aktığı yerde yosunlar tutmuş.

DSCN7686

İki kademeli bent çok yakın birbirine. Arkadaki bent öndekinin üç katı yüksekliğinde. İki bentte de su perdesi boydan boya kaplamış, köpürerek akıyor aşağıya. Suların köpürerek dökülürken çıkardığı ses insana dinginlik veriyor. Burada bir süre durup ruhumun gelmesini bekliyorum. Böyle güzel bir yerde ruh anca geriden sessizce gelir. Ve ruhumun içime girdiğini hissediyorum. Doğa böyle istiyor, ben de doğada doğaya uyuyorum. Buradan öteye patika yada yürüyüş yolu yok. Bentler duvar gibi geçit vermiyor.

DSCN7687

Küçük bentten dökülen suları yandan çekiyorum. Benttin altında kara bir taş var.

DSCN7688

Büyük olan benttin dibine kadar gelip yandan su perdesi olmuş köpüklü sahneyi çekiyorum yakından. Hızlı geldiğimden geride kalan ruhum beni bulabilmek için yükseklere çıkmış olmalı. En yüksek dağ olan Bozdağ’ın tepesinden aşağı akan bereketli sulara karışarak bedenimi arıyor. Mutlaka bir yerlerde beklediğini biliyor olmalı ki suyla birlikte akarak beni buluyor sonunda. Bedenim ruhuma kavuşuyor ve artık yoluma devam etmeliyim. Bu bekleyiş yeterli olmalı. Artık ruhu geride bırakmadan gitmek yok. Ruh geçtiği yerleri içine sindirmeli.

DSCN7689

Artık ruhumla beraberim, aşağıya, çadırların olduğu yere geldim. Ortalıkta kimseler yok.

DSCN7690

Geriye dönüp akan çaya teşekkür ediyorum ruhumu getirdiği için.

IMG_20190427_091125

Eşyalarımı ve çadırımı toparlayıp bisikletim KUZ’a yerleştirdim. Cennet köşesi olan Kurşunlu kaplıcalarından aşağı iniyorum sakince. Salihli içinden geçip Demirköprü barajına giden yola girdim. Gediz ovasının bereketli tarlaları yeşillikler gözümün önünde. Durup bu güzelliği izliyorum. Üzüm bağları, nadasa bırakılmış tarla, yeni sürülmüş tarla ve yol kıyısında sürülmemiş olan yerde gelincikler halı gibi kıpkırmızı.

IMG_20190427_112254

Yol kıyısında gördüğüm çeşme çok ilginç. Yeni yapılmış yol epey kazılıp aşağı inmiş. Çeşme de bir metreden fazla yukarıda kalmış. Çıkılması olanaksız. Mermerden yapılmış çeşmede iki delik kalmış sadece, oradan da su akmıyor ne yazık ki. Eski kaldırım taşları çeşmenin seviyesinde kalmış.

IMG_20190427_130022

Adala köyü yakınından geçip Demirköprü barajına doğru tırmanışa geçtim. Burada gördüğüm volkanik siyah kayalıklar ilginç geldi. Normal boz renginde olan arazide sanki siyah volkanik kayalar akmış gibi belli yere kadar. Yakınlardaki Divlit yanardağının lavları Gediz nehri ile beraber akmış.

DSCN7691

Demirköprü barajının bent duvarı göründü uzaktan.

DSCN7692

Lav kalıntısı volkanik kayaların dibinden geçiyorum. Etraf yeşil ağaçlarla kaplı olmasına karşın siyah kayalıklarda ot bile yok.

DSCN7693

Demirköprü benttin üzerine çıktım, yol buradan devam ediyor karşı tarafa. Bu yol Simav tarafına gidiyor. Yolun iki tarafında da korkuluk demirleri konulmuş. Köprü başında tabela konulmuş Demirköprü yazan.

DSCN7694

Baraj göletini çekiyorum, havada rüzgar olmadığı için su durgun, çarşaf gibi.

DSCN7695

Geri dönüp daha önceden çizdiğim rotaya giriyorum. Yol biraz aşağıdan orman yoluna giriyor. Baraj göleti uzayıp gidiyor kilometrelerce.

DSCN7696

Girdiğim yol toprak, yolun bitimine tel örgü çit çekilmiş. Bu yolu daha önce kullandıkları belli. Çünkü tel örgü içinde kalan çeşme bunun belirtisi. Çeşmenin oluğu tarafa giremiyorum bile.

DSCN7697

Kim bilir kim çevirmiş buraları, tel örgü çekerek kapatmış. Sağ taraf çam ormanı, sol taraf tel örgülü bahçe.

DSCN7698

Cep telefonumdan wikiloc harita uygulamasını açıyorum. Daha önce haritaları indirmiştim cep telefonuma. Cep telefonu taşıyıcısını gidonuma bağlamıştım, telefonu da takıyorum ve haritaya bakarak ilerliyorum. Bir ara düz gitmişim, navigasyon rotadan çıktığımı bildiriyor. Hemen geri dönerek rotaya giriyorum. Yanlış yola girmemin nedeni yolda tel örgüler ve kapı var. Yanında da “Özel mülktür girilmez” uyarı yazısı var. Haliyle uyarı yazısı yazıldığına göre yol buradan gidiyor diyorum. Navigasyon uyarınca girmediğim kapıdan girip yoluma devam ediyorum. Bakalım karşıma ne çıkacak? Yine bir yol ayrımındayım, ayrımda tabela konulmuş. Üstteki tabelada kahverengi zemine “Eşekli Efe” yazılmış, sola ok işareti, altında da “Şantiye” ve sağa ok işareti gösteriyor. Eşekli efe yazdığına göre tarihi bir yer olmalı ama yol şantiye yazan yerden gidiyor.

IMG_20190427_145524

Yoluma devam ederken karşıma kalın gövdeli meşe ağacı çıktı. Ağacın gövdesinde kovuk var, kim bilir hangi hayvanın yuvası.

DSCN7699

Şantiye yazan yola girdim, bakalım nereye çıkacağım. Şimdilik yolda dönemeç var, yol gidiyor ama nereye?

DSCN7700

Yol kıvrımlı ve hafif tümsekli devam ediyor. Yanardağın lav kalıntıları da yol kenarında renginden dolayı belli oluyor.

DSCN7701

Şantiye denilen yere geldim. Yüksekçe kapalı bir atölyenin önünden geçerken orada çalışan işçi arkadaşlar beni durdurup çaya davet ediyorlar. Ben de davetlerini kabul ediyorum, masada oturup çay içiyoruz birlikte. Sohbet ediyoruz çay içerken, nereden gelip nereye gittiğimi soruyorlar. Ben de turu, amacımı ve bu yolun nereye çıktığını soruyorum. Yol çiftlik ve tarım arazilerinden geçtiğini söylediler. Bu çiftlikte badem ağaçları dikilmiş. Devlet araziyi vermiş, arkadaşlar da ağaçları kontrol ediyorlar her gün, işleri bu. Demli çay iyi geldi ve ne olursa olsun yola devam etmeye güç sağladı diyebilirim. Yolda kaybolmak ta var. Bunu sorun etmiyorum, nasıl olsa ruhumu geride bırakmadan gidiyorum. Masada iki kişi ile çay içerken elçek resim çekiyorum.

IMG_20190427_151330

Buz dolabından soğuk suları depoluyorum şişelerime. Çay için işçi arkadaşlara teşekkür edip yoluma devam ediyorum. Yine karşıma özel arazi, girmek yasak uyarı levhası çıktı. Artık aldırmıyorum bu yazılara. Çünkü eskiden açılmış yol şimdilerde tarım çiftliklerin içinde kalmış. Bu arazide zeytin ağaçları yamaçlara dikilmiş bir çiftlik. Hafif tırmanışların ardından düz giden bir yol karşıma çıktı. Yol düz olmasına karşı eğimi % 20 den fazla olduğuna eminim. Yola beton dökülmüş gelişi güzel. Ama bisikletle çıkılması olanaksız. Bisikleti ittiriyorum, 10 metrede bir nefesim kesiliyor ve dinleniyorum sık sık. Yolun yarısında motoru ile inen bir adamla karşılaştım. Bir süre dinlenip sohbet ettim. Buranın sahibi imiş, yardım gerekip gerekmediğini sordu. Ben de teşekkür edip gerekli olmadığını söyledim. Adamın işi vardı herhalde yoluna devam etti. Ben de kan ter içinde tepeye ulaştım sayılır. Biraz zorlasa da geriye dönüp baktığımda baraj göletinin manzarası görülmeye değer. Önümdeki arazide lav kalıntısı kayalıklar, gölet ve gölette yarım ada görünüyor.

DSCN7702

Yaklaşık 1000 metrelik bir yolu çıktık KUZ ile. 275 metreden 420 metreye çıktım bir anda. Tepeye ulaştığımda çiftlik evinin bahçesine vardım. Bahçede beni gören çiftlik sahibesi ve çalışan elemanlar karşıladı. Son dik yokuş beni epey yordu ve acıktırdı. Öğle yemeğini henüz yememiştim. Düzlüğün dibindeki duvarın yanına, ağacın gölgesine soframı kuruyorum. Menüde barbunya konserve var. Hızlı bir şekilde yiyorum yemeğimi. Epey acıkmışım demek ki. Normalde bu kadar hızlı yemem. Ev sahibesi masaya davet ediyor yemem için ama ağacın gölgesi daha güzel ve manzaralı olduğu için gitmiyorum. Elemanlarına börek getirtiyor çay ile birlikte. Böreği de afiyetle yiyorum, midede bir şey kalmamış ki böreğe de yer varmış. Yemekten sonra Lale hanıma kahve pişiriyorum, elemanları cezve ve fincan getiriyor ama kendi takımlarımı çıkarmıştım çoktan. Kahveyi güzel manzarada muhabbet ederek içiyoruz Lale hanım ile. Bu resmi öne çıkan görsel olarak seçiyorum.

IMG_20190427_174236

Kahve fincanımı elimi uzatarak çekiyorum Demirköprü baraj gölet manzaralı ile.

IMG_20190427_174534

Çiftlik evi tepede kurulmuş, yamacına da zeytin ağaçları dikilmiş sıralı olarak. Ekili ağaçlar baraj göletine kadar dikilmiş. Çok geniş bir arazi ekilmiş.

DSCN7705

Beni misafir eden Leyla hanıma teşekkür edip yoluma devam ediyorum. Çiftlik evinde iki tane azman köpek vardı. Leyla hanım uğurlarken yanıma geldiler ve birisi pis pis baktığını gördüm. Sahibi yanında olmasa kim bilir ne olurdu. Yol baraj seviyesinin çok üzerinde devam ediyor. Bu bölgede bir çok küçük yanardağ krateri görüyorum. Onlardan birisini yakınlaştırıp çekiyorum

DSCN7706

Akşam olmak üzere, bu gece kalabileceğim bir yer bakıyordum ki Delibaşı köyü çıkışında çeşme görüyorum, hemen gerisinde boş bir bahçe var. Burada kamp yapabilirim deyip duruyorum. Bahçenin arkasındaki eve yanaşarak burada çadır kurabilir miyim diye izin istedim. Evdekiler de olur deyince zeytin ağacının dibine çadırımı kurdum. Yoldan da pek görünmüyor çadırım. Bisikletim KUZ ve çadırım bahçede.

DSCN7708

Hava kararmadan yemeğimi yiyorum, hava karardıktan sonra çayımı demleyip içiyorum sıcak sıcak. Rakım 400 metrelerde olunca gece serinliyor. Gece karanlığında kamp yerini çekiyorum, çadır ve KUZ.

IMG_20190427_201519

Tek başına, yapacak bir şey olmayınca fazla geç zamana kadar oturulmuyor. Hemen çadırıma girip yatıyorum. Bu gün biraz zorlansam da fazla yol kat etmedim.

Bugün yaptığım yol yaklaşık 43 Kilometre civarı

Yaptığım yolun haritası aşağıda

Powered by Wikiloc